Valla aranızdaki samimiyete ve yüksek lisansin senin için önemine göre değişir. İstiyorsan bir kilo baklava alıp kendisini ziyaret edebilirsin.

Farklı şehirlerdeyiz elden veremiyorum, mezun olalı 5 yıl oldu çok büyük samimiyet yok hiçbir hocamla.

erkekse güzel bir gömlek iyi gider.
kadınsa da ona uygun bişey.

Hocaların referans olmaları işlerinin bir parçasıdır. Hediye bana saçma geldi. Mail yeterli bence. Ama Türk akademisinde böyle anlamsız uygulamalar mevcut sanırım.

cicek gonderin. temiz bir tesekkur olur

şartların içindeki 1 valiz + 1 kol çantası/bilgisayar çantası alabiliyorsunuz.

sırt çantası çok büyük değilse yani büyük bir kol çantası boyundaysa vs sorun etmezler bence. ama kıyafetle vs şişkin/doluysa hiç riske gerek yok.

sırt çantası var, sırt çantası var. :) bavul gibi doldurduğunuz çantayı almayabilirler. Hele ki burada pegasustan bahsediyoruz .

laptop çantası gibi nispeten ince sırt çantalarında sorun çıkmıyor. Valizle birlikte alıyorlar. Yani koltuğun altına falan sıkıştırabildiğiniz bir çantadan bahsediyorum.

plaj çantasını el bagajı diye uçağa sokup içini 30kg malzeme ile dolduranlar var. yetmiyor. 50-60kg kabin bagajı. 10 kişi böyle yapsa 1 ton yapıyor

@patronaj1 ve @janavarorion

Sırt çantası siyah samsonite.

Dışarıdan gördüğünüzde patlayacakmis gibi durmuyor. Normal bir görünümü var. Valiz 5 kilo ya var ya yoktur. Hatta sırt çantası ile hemen hemen aynı agirliktadir belki.

bildiğin okul çantası gibi çanta... yüksek ihtimal alırlar :) yine de çok göze batmayın

Benzer bir soru sormuştum: www.eksiduyuru.com

Çok dikkatli kontrol ediyorlar ve 1 çanta dışında asla kabul etmiyorlardı benim deneyimimde.

Direkt tavsiyem yok, baskalarindan da gelmemmis 2 gundur - zira yuksek lisans basvurusu icin danismanlik olayi o kadar yaygin degil. Bunun da nedeni acikcasi almanya'da yuksek lisansin altindan kalkabilmek icin asgari olarak okullarin web sayfalarini okuyup anlayacak kadar almanca veya ingilizcenizin olmasi, ve anlattiklari prosedurleri takip edip basvuruyu tamamlayacak kadar kabiliyetinizin olmasi gerek. Basvuru zor geliyorsa yuksek lisansin kendisi 10 kat daha zor gelecektir.

Hot potato +1
Çok basit anlaşılabilir sistemleri var çoğunun.

İlla bir yer lazımsa google’dan deutschstudent aratırsanız destek alabileceğiniz bir oluşuma ulaşırsınız.

gidemezsiniz.

Vize firmalarının ‘keep my passport’ tarzı hizmetleri oluyor. Belirli ücret karşılığında pasaportunuzu alıyorsunuz vize gelince mail atıyorlar gidip vizenizi alıyorsunuz. Kimlikle Sırbistan’a giremezsiniz.

Uyaran türüne göre ayrılmış 3 grubun hatırlama düzeyini karşılaştırmak hedef, doğru mu anladım? Eğer öyleyse tüm verileri koşul farketmeksizin alt alta girip koşul türü isminde yeni bir değişken oluşturabilirsiniz.
Soru biraz açık gelmedi bana, yanlış anlamış olabilirim.

yardımınız için teşekkür ediyorum.
sıkıntı hala devam ediyor. bizim arkaşın olduğundan tam hakim olmadan cevaplamak istemedim aynen iletiyorum.

Bu düzende iki yönlü anova nasıl yapılabilir diye soruyor. Yaşlar uyaranlara göre ayrı ayrı olduğu için tek değişken olarak geçmediğinden iki yönlü anova olmayacak gibi görünüyor dedi. Olacak hale getirebilir mi, bağımsız değişken olan uyaran türünü (3 koşuldu) ayrı değişken olarak girememiş bu nasıl yapılır biliyor musun, tek bağımsız değişken varmış gibi görünüyor spsste halbuki öyle değil dedi

bir psikoloji tezi bu ve hangi uyaran türü daha fazla hatırlanabilirliktedir ve bunun yaşla bir bağlantısı var mı şeklinde bir sonuç isteniyormuş. Hocası her uyarana ayrı total aldırmış sonra iki yönlü anova istemiş. Toplam 300 katılımcı var, işitsel uyaranlardan, görsel uyaranlardan ve işitsel-görsel birlikte uyaranlardan alınan puanları (1-0 şeklinde) insanların yaşı ile etkileşim var mı yok mu, düzeyine bakmaya çalışıyormuş, yaş da 3 koşula ayrılıyormuş 100 100 100 şeklinde farklı katılımcılar var başlıklar altında.

bir kez daha teşekkür ederim

Benim gordugum tum kadinlar ordinary urunlerini poset poset aliyorlar.

The ordinary marka kozmetik urunleri.

Amerika'da 10 dolarlik sey turkiye'de 400 lira aq.

Parfum
Kulaklik
Bluetooth hoparlor
Mouse
Saat
Ipad
Gunes gozlugu
Calvin Klein, Tommy hilfiger, columbia, north face gibi kaliteli markalarin kiyafetleri
Ayakkabi.


Bunlarin hepsiyle acayip kar edersin.

www.hepsiburada.com

www.walmart.com

Güzel ücret, tek kişi içinse rahat geçinir + tatil yapar + birikim yapar.

Güzel bir ücret +1 yani tam ortalama diyebiliriz. Tek başına iyi yaşatır.

gayet rahat gecinir, tatil yapar ve para biriktirirsiniz.

eger kisa süreligine gelmiyorsaniz third pillar (3a) diye gecen olaya da bakmanizi öneririm. ciddi miktarda vergi iadesi alabilirsiniz.

Pasalar gibi yasarsin

illa ki gecinirsin de para biriktirmek var para biriktirmek var. bence hedefin 6-7 senede yasayacagin sehir icin ev depozitosu biriktirebilecek kadar bir butce olusturmak olmali. "haftada bir dışarı çıkan" demissin de mesela zaten avrupali genelde 1 defa falan cikar. bu cok oyle mutevazi degil, daha ziyade normal. ben sahsen ayda bir cikarim.

neyse tavsiyem bu sekilde yani.

Ben zaten mutevazi olup eve kapanayım demedim ki :) Ortalama bir Avrupa vatandaşı ne yapıyorsa ben de onu yapıyorum dedim. Eve depozito verecek param var, Türkiye'de yaşamıyorum. Derdim elimize kalan paranın İsviçre'de karşılığı nedir onu öğrenmek.

E -30

E 29

E 29

E 28

E 24, erken olduğu için pişmanım.

K 28

E 26

K-27

E 31

K-27

e 39 olacak

k 27

23, k

K 31

E 29

E 32

E 29

K29 olacak

E-31

Her firmanın işlemi farklı olabilir. Ama şöyle söyleyebilirim. Bilet geliyor pdf olarak üzerinde de qr kod oluyor. Biletçi geldiğinde o kodu okutuyor devam. Ama tavsiyem hangi firmaysa onun sitesine girip almanız. Omio bazen komisyon alıyor zira. İnternete gerek yok pdf olduğu için. Trdeki kartınızla alabilirsiniz mastercard veya visa ise.

Kac gün? Hepsi bir günse yok. Böyle gezilmez o sehirler. Minnacik Verona'da bile keyifle 2 gün gecirilir.

En az 20 günlük gezi rotasi bu. Cok kisa kaliniyorsa bu yerlerde, insan neyi nerede gördügünü unutur: Sifir ani, üc fotograf, sürekli yol yorgunlugu...

Toplam 7 gece.

7 gün ideal. Lübyana, Garda, Aix En provence zaten çok fazla zaman harcanacak yerler değil. Gittiği yerleri de düşünürsek arkadaşının, değer gibi duruyoru.

7 gece çok kısa. Okuyunca yoruldum. Sürekli koşturmaca ve görmüş olmak için görme gezisi bu. En az 15 gün olsaydı iyi olurdu.

Hangi sehirlerde konaklanacak?

Normalde 7 gun bu rota icin sirf meydanlarda foto cekilip donmek icin anca yeter.

Hele gece yolculuk sabah geziyse hic gitmeye gerek yok.

Şehir seçimleri ve rota iyi ama 7 gün çok kısa. Herkes +1

Fiyat uygun, zaten gidiş geliş uçak yüksek sezonda 250 Euro’dan asagi yok

Civar şehirlerde konaklamak bir alternatif.
Zaandam. (Trenle 10dk.) -> 26euro
www.hostelworld.com

Utrecht (25 dk) -> 27 euro
www.hostelworld.com

çok teşekkürler, mantıklı

bi de ns.nl 'den tren bileti fiyatlarina bak. bir gun icin bence asagi yukari ayni fiyata gelir.

Soruya tam cevap mi bilmiyorum ama E-Devletten yurda giris cikis dokumanini alabiliyorsunuz:

www.turkiye.gov.tr

Almanya’ya giriş-çıkış belgesini Almanya makamları verebilir. Siz TR’ye giriş çıkış belgesi alabilirsiniz ki o da yukarıda belirtildiği gibi e-devletten alınabilir. İlla Almanya girişi çıkışı gösterecekseniz pasaporttaki damgaları gösterebilirsiniz en fazla.

Merhaba,
2 ihtimal geldi aklıma.
1. Tez konun benim bu makalemle çok ilişkili nasıl bunu atlarsın? Gibi bir soruysa eğer hoca haklı olabilir.
2. Boş temelsiz istek.

Hangisi olduğuna göre değişirdi sanırım benim tutumum.

üyenin yaptığı tez, vs. senin konu ile ilgili ise bunu zaten yapmış olman gerekirdi. diger türlü literatürü eksik taramis olursun. yok senin konu ile ilgili degilse (sinkaflı sözler) biridir. o durumda yapmasan da olur. ama ileri karsilasma ihtimaliniz varsa bu durum da yapman iyi olur. bu tipler unutmaz cünkü.

Konularımızın ilişki düzeyi şöyle: a<b<c<d<e

a en dış küme olsun e ise en iç küme. Ben e çalışıyorum. Hoca ile a<b düzeyi kadar ortağız. Yani zaten alanda yerelde 2 elin parmağından az çalışma var. Zaten istifade edeceğim bir şey olsaydı o demeden bakardım.

hocayı tanımıyoruz. bu nedenle sürekli negatif yorum yapmak yanlış olur. netice de teze atıf yapılmasının ve tez de yapılmasının ona bir faydası yok. belki bunu yapmamış olmanın ileri de senin için sorun olacağını düşünmüşte olabilir. bence burada niyet önemli.

hoca haklı olabilir, biz bilemeyiz buradan bakıp. alanınızı da bilmiyoruz.

siz farkında değilsinizdir ama o teze atıf vermemek sizi hem alanda hem de araştırmacı olarak cahil gösterebilir. daha bu geniş/temel havuzdan haberi yok veya buna ihtiyacı olduğunun farkında değil gibi bir algı oluşabilir. ikinci kez arayıp söylemesi biraz şey ama uyarmasında bişey yok. belki sadece iyi niyetli olarak, juriye karşı mahcup olmayın diye çabalıyordur. tez danışmanının istediği şey de asla cringe değil bence.

düşmanlıkla ilgisi yok da, bir atıf eksik vermek sizin hayatınızda ne değiştirecek ki? öte yandan komiteye güvenmiyorsanız yani feedbacklari almayacaksanız neden tez yazıyorsunuz? :D

fazla dövdüm ama ne bileyim, iyi niyetle başka bir perspektiften göstermek istedim.
kolaylıklar.

@rewlack
Tez danışmanımın tavrına cringe demedim. Çalışmalarına atıf vermemi isteyen jüri üyesinin telefonda 2.kez dillendirmesini cringe buldum. Yoksa tez danışmanım normal prosedürü söyledi. Dediğim gibi çok da ortak yönümüz yok bunu 2.kez istemesi garip geldi.

O vakit bardağın dolu tarafından bakıp çalışmalarına bakayım ben.

Benmmerak ettigim bi konu var, simdi defensee kadar proposal ve min 3 TIK yapiliyor, bu hocanin akli yeni mi basina gelmis, bu hoca izleme komitende degil miydi ki? Cunku komitendeyse ve bunu yeni soyluyorsa ustunden gecinmek istiyor demektir.

Yani ilginc olan savunma jurisine sonradan da eklense bu kadar onemli ve senin konunla ilgiliyse calismalari neden savunma oncesi raporunda okuyup bunu sinavdan once soylememis?

Iyi niyetli dusunursek ve sen gercekten alakasi oldugunu ve sadece gozden kactigini dusunuyosan koy gitsin. Dusunmuyosan tamamen vicdanina kalmis :)

Turkiyede kalcaksan ya da daha sonra bi sekilde geri donmeyi dusunuyosan evet dusman edinmis olursun cunku burdaki akademisyenlerin cogu orta cag kafa yapisina sahip bu konuda :)

Onceden ben cok takardim da oyle hocalar deneyimledim ki kim ugrascak, ne istiyosa ver aglamasin kafa yapisindayim su an :) Yoksa o is uzuyo duruyo.

@e mice
Bizim okulda süreç şöyle işledi: danışmanımla hocaları belirledik onlara haber verdik. Savunma öncesi tezi onlara gönderdim. Savunmaya kadar hiç iletişim olmadı, olmaz diye bir kural var sanırım. Etik olmazmış öğrenci ve üyelerin iletişimi. Savunmada öneriler geldi ama 1 ay içinde yapılabilecek ufak şeyler olduğu için tez 1 ay içinde enstitüye teslim edilmeden önce düzeltmeler yapılabilir dendi. Benden istenen ise enstitüye teslim etmeden önce düzeltmeleri yapıp hocalara nezaketen bakın önerilerinizi yaptım demekmiş.

eskilerden:
30 days of night
nightcrawler
bladerunner
from dusk till dawn
before sunrise
the purge
coherence
collateral
after hours
dark city
panic room

yenilerden:
game night
the night
the invitation
don't breathe
green room
hush
underwater (denizin dibi oldugu icin karanlik)

Into the night

Victoria

jim jarmusch - night on earth efsanedir

Bütçe sıkıntı değilse ve zaman sıkıntısı da ypksa yurtdışında 2-6 aylık bir kurs çok daha iyi olmaz mı?

Youtube'dan hocaları incele ve beğendiğini takip et. Artık kursa para verilmez

işi bırakmam gerekir ve bunu şu durumda yapamam. özel ders ile devam edeceğim gibi duruyor. teşekkürler.

Kurslari tavsiye etmiyorum zaten arastirirsan asiri sikayet var.

Bundan 10 sene oncesine donsem kesinlikle ozel ders alirdim. O zamanlar bilmiyordum.

Ögretmenin performansi cok onemli adam gunde kac kisiye ders veriyor. Kursta bir suru adam oluyor aklina gelen herseyi sormak sikinti sinirli bir zaman araligi. Salliyorum 10 kisiye soru sorcakta sana sira gelicekte uzun hikaye. Son olarak herkesin ogrenme seklide bir degil. Tr de kurslar cok sikintili parana bakiyorlar sadece. Ben kursa giderken sirf ingilizcesi anadil yada iyi diye turist sokan mi dersin derse. Ayrica parayi aldiktan sonra ilgilenmiyorlar.anlatacagim cok sey var ama bos yapmak istemiyorum. Kurslari kesinlikle tavsiye etmiyorum parani cope atarsin. Kesinlikle Ozel ders al.

Prag’ı bilmiyorum ama 3 gün Budapeşte bana az gelmişti. Beklediğimden daha cok gezip görecek yer çıkmıştı. Kendimi de iyi hissettiğim bir şehir olmustu.

pragda 4 günlük bir şey yok. ufacık bir yer zaten. hatta 2 gün bile diyebilirim. ben olsam 5-2 yapardım :)

Budapeşte 4,prag 2. Prag'a gitmişken dresden de eklenebilir.

3 gun prag + 3 gun budapeste + 1 gun karlovary

iki şehre de gitmiş birisi olarak
3 Prag + 3 Budapeşte yeterli olur. Ekstra 1 gün nerede geçirmek isterseniz orayı seçebilirsiniz. Ben olsam Budapeşte seçerdim.

Budapeşte' yi görmedim ama Prag mümkün olduğu kadar fazla, çok hoşuma gitmişti benim. 4 gün yetmedi diyebilirim.

Prag güzel evet ama hakikaten ufak bir yer. 3 gün yeterli olacaktır.

Polonya’yı bilmiyorum ama Bologna’ya bir gün yetmez ziyadesiyle büyük bir şehir. Salaborsa,, Piazza Maggiore, Due Torri buralar hep birbirine yakın. Buna ek olarak yalancı Venedik ve Lamborghini müzesi var gezmeniz için. Hava almak isterseniz Giardini Margherita’ya da uğrayın derim. Hafta sonu olsaydı parti de olurdu. Bologna’yı bitiremeyeceğiniz için yakın şehir önermiyorum ama önerecek olsaydım bu şehir Verona olurdu.

Polonya planı çok gerçekçi gelmedi bana. Çok acele, stresli bir plan bence. Vardığınız gün tekrar uçuş var, şöyle bir görüp çıkmak gibi. Krakow yarım gün?! Görmek için gitmek olmuş bu. Çok sıkışık bir plan. İtalya planı da benzer sıkışıklıkta. Yerinizde olsam aynı ülkede 2 maksimum 3 şehir gezerim 4 günde. Ya da krakow -> italya’da bir şehir. Sizin yaptığınız planların keyifli olma ihtimali yok gibi geldi bana.

abi skor peşinde koşup gece bardaki tüm hatunlara yazmak gibi bi' seyahat planı olmuş.
Sabah şehre inip akşam uçmak nedir ateş almaya mı geldin:)

Havaalanında geçireceğiniz bir tatil planı olmuş gibi geldi bana. Yani en basitinden rötar yerseniz ne olacak? Bence ya Polonya ya da İtalya'yı seçerek bir ülkede tatil yapın. Mesela Krakow'a ayırdığınız yarım güne değmez o kadar yol gitmek. Krakow güzel bir şehir, daha fazla zamanı hak ediyor bence. Saydığınız diğer şehirlere gitme fırsatım olmadı ama Polonya'da görülecek güzel yerler var, mesela Varşova, Wroclaw, Torun, Poznan gibi.

ben de arkadaşlara katılıyorum. tatilin çoğunluğu yol ve havaalanında geçecek. sırf gittim demek için gitmiş olursun.

@herkes, arkadaşlar çok sıkışık bir plan evet ben de öyle düşünüyorum. Ama bunu özellikle yarım gün dediklerim için düşünüyorum. 1 günü az bulanlarınız olmuş ama gideceğim şehirler zaten epey küçük. Yani bol bol vakit ayırsam da 1.5 günden fazla ayrılmaz bence bunlara. Paris, Roma, Barcelona gibi şehirler değil sonuçta. Avrupa'da birçok yere gittim gerçekten bazı yerlere 1 gün hayli hayli yetiyor.
Böyle bakınca "çok sıkışık görünüyor"dan öte o şehirlerde bulunup tecrübe edenlerin yorumlarını görmek isterim daha çok.

" Avrupa'da birçok yere gittim gerçekten bazı yerlere 1 gün hayli hayli yetiyor."
Bence fark burda yatıyor. Ben gittiğim şehirde an az 2-3 saat lokallerin olduğu bi' mekanda oturup yiiyp içmzsem olmaz ( ki en az yarım gün yaptım bunu hep bugüne kadar ) Yani turistik yerlerden ziyade lokal yeme içme yerleri çekiyor beni.
Ben barda 4. birayı söyleyip etrafı izlerken siz dönüş yoluna geçiyorsunuz :)

Bolonya'da 1 gün 1 gece geçirip ertesi gün başka şehre geçmiştim. Şimdiki aklım ve tecrübem olsa Bolonya'ya dolu dolu 2 gün ayırırdım. Yeme-içme kısmına bile doyulmuyor şehirde.

Ben bu planı Bolonya ve çevresini (mesela Verona. 1saat 45 dklık bi yol) gezecek şekilde revize eder Polonya'ya hiç bulaşmazdım sanırım.

bolognadan çok şey beklemeyin bence ya, yaşaması falan güzel de turistik değil. tam bir gün yeterli olur.

bari gitmedim ama lecce civarı çok güzel yerler var. oralara daha çok zaman ayrılabilir.

bolognaya yakın rimini var. yanı başında da san marino var, turistik şatodan ibaret şehir eğlenceli olabilir. rimini deniz şehri. gece hayatı da güzel.

italya içi uçak seyahati yerine tren ya da araç kiralama opsiyonu düşünebilirsiniz.

Google translate okur

yazabilen birisi varsa eğer doğru bir artikülasyon edinirim iyi olur. o yüzden yazılı rica ediyorum.

la flör kö tü mave jöte
dan (tam dan değil don ile dan arası) ma pığizon mete reste
filetri e seş, set fılöğ(r)
garde tuujur sa dus odör
e pandan desörsantier
sür mesyö, ferman me popieğ(r)
dö set odör jö manivre
e dan la nüi jö tö voaye
jö mö pröne a tö maudiiğr
a tö deteste, a mö diiğr
purkua fotil kö lö desta(n)
le mis la sür mon şöman
jö makküze dö bılasfem
e jö nö sante ria(n) moamem
jö nö sante qan söl deziğr
an söl deziğr, an söl espoağr
tö rövoağr, o karmen, vi, tö rövoağr
kar tü nave ü ka paretr
ka jöte an rögar sür mua
pur tampare dö tu monetr
o ma karmen
jete ün şoz a tua
karmen jötem

çok teşekkür ediyorum, elinize sağlık :)

kalite olarak türkiye'dekinden iyi olacağını düşünüyorsanız bence para konusu şöyle:
2 yıl içinde bir daha 1.500 euroluk diş masrafının olma ihtimali düşük. zaten o kadar aşırı bir şey olursa türkiye cepte bir seçenek.

kanalin tekrar yapilabilirligi konusunda bir bilgim yok ancak sunu soyleyeyim: implant kanaldan cok daha mesakkatli bir islem. ben de yurt disinda yasiyorum. daha onceden kanal yaptirdigim bir disim kirildi ve kurtarilamayacagindan cektirmenin tek care oldugu soylendi. turkiyede bu isler daha guvenilir dusuncesiyle turkiyede implant yaptirma yoluna girdim. once gittim cektirdim, olcu icin iyilesmesi gerekiyor birkac ay sonra tekrar gel dediler. zar zor vakit ayirdim gittim bir de ne gorelim? damagimda kok kalmis, o alinmadan devam edilemezmis. saatlerce o koku almak icin ugrastilar ve yapamadilar ve damak yine yara oldugu icin devam edilemedi isleme. bir sonraki uygunlugumda o kalan kokun alimi icin ameliyat olacagim ve yine ondan sonraki gidisimde implanta sira gelecek. ki onda da bir gidiste olcu alinacak, sonra civisi vs derken birden fazla daha gidip gelmek gerekiyor.

siz ne kadar orda cektirecek olsaniz da turkiyeye gittiginizde bir sorun oldugu ortaya cikarsa vs benim yasadiklarimi yasayabilirsiniz, bunu aklinizda bulundurun. he bir aksilik cikmasa dahi tek gidiste yaptiramayacaksiniz implanti, bunu da unutmayin.

bir de ne olursa olsun dis kurtarilabilecek haldeyse orijinal disten vazgecilmemeli bence. implant da omru olan bir sey sonucta, 10 15 yil sonra hoop sil bastan ayni acilari cekmek gerekicek falan, zor yani.

ayrica damagin iyilesmesi icin 1.5 ay da yetmeyebilir, benim gittigim dis hekimi cekimden 3 ya da 4 ay sonra gel olcu icin demisti. eger implant yaptiracaksiniz cektirmeden once bir dis hekimiyle gorusun muhakkak bence.

Kanal da olsa sizin dişiniz. İyi bakarsanız çok uzun seneler kullanılırsınız. Benim dişimde 10 senelik kanal var. Daha bi 10 sene gider. Diş ipi falan kullandığım için sorun yaşamıyorum. İyi bakıyorum.

Bir de implantım var. Ne kadar iyi baksanda senin dişin değil. Son kullanma tarihi var. 10 - 15 sene kalıp ömrünü tamamlıyor. İyi bakmazsan çene kemiğine çakılan o vida gevşiyor ve düşüyor vs.

Kendi dişiniz en iyi implanttan bile iyi. Eğer sana dişini açarız bakarız. Belki tekrar kanal yapmaya uygun olmaz vs demedilerse. Tekrar kanal yapılması kesinse o zaman ben kesinlikle kanal yaptırırdım.

Ayrıca implantta baya zor bi işlem. Defalarca git gel yaptırıyor. Ameliyat falan yapılıyor. Orası bi 8 ay boş kalır. Önde yer iyileşecek 3 4 ay. Sonra vidayı çakacaklar ve 2 ay iyileşmesini bekleyecekler. Sonrasında o vidaya diş ekleyecekler vs. Uzun iş.

Kanallı dişin ömrü 5 yıl muhabbetleri boş. İmplant dişe göre daha kolay kaybedilir, bakımı daha zordur, daha fazla özen göstermeniz gerekir. Bu yüzden de dişi ağızda tutmak ilk seçenektir. Kanal tekrarı yerine implant düşünmek tercihiniz olmamalı bence.

Kendi dişini kurtarmak için %0,001 lik bir ihtimal bile olsa, elinden geleni yapmanı tavsiye ederim. 1 dişim yeniden kanal tedavi gördü ve 4-5 senedir halen iyi durumda. İmplantım var ama ne kadar iyi de olsa kendi dişin gibi olmaz.

ben dis cektirmeyi kolumu bacagimi kaybetmek gibi dusunup asla kabullenememistim. cektirmemek icin de kanal tedavili dise ikinci kez kanal tedavisi yapacak doktor arayip en son yaptirdim. sonuc olarak birkac yil sonra disim cekildi.
ben de implanttan yanayim

Kanal yenileme tedavisiyle dişi kurtardık gibi arkadaşlar, sağ olun.

Çok zaman geçti yani ben bunları 2015’te yapmıştım. Dolayısıyla güncel olmayabilir ama motivasyon mektubu diye bir şey yoktu. ‘Sanırım’ halihazırdaki düzeyinizi seçmeniz daha mantıklı zira campus france vize ile alakalı bir prosedür.

Campus france'ta doldurulmasi gereken zorunlu alanlardan birinde motivasyon mektubu kısmı var. Yazman gerekecek. Guncel bilgi.

Evet motivasyon mektubu istenilen belgelere dahildi en son. Çok detaylı aman aman bir şeye gerek yok motivasyon için. Güncel durumda belki farklıdır ama ben 2 günden uzun sürede doldurmuştum eğer öyleyse 2 gün içinde doldurmaya bak. Hangi okula gidiyosun bu arada? Geçen sene erasmusa gittim fransaya, belgelerle alakalı sorularını mesaj atabilirsin sana yardımcı olurum

Önceki telefonum amerikadan alınmış iphone 10'du. Herhangi bir problem yaşamadım, yaşayanı da hiç duymadım.

Şu an 12pro kullanıyorum. Herhangi bir sıkıntı yaşamıyorum. Bütün iphone’larımı abd’den aldım, hiç birinde sıkıntı yaşamadım. Gönül rahatlığıyla alabilirsiniz.

Abd’den 2020 başında 11 aldım, TR’de hiç sorun yaşamadım. Avrupa’da da problemsiz. Sorun yaşayan da görmedim.

teşekkürler :) aldım gitti.

Amerika ve Avrupa bant farklılıklarından dolayı cihazların anakartı biraz farklı. Amerika'dan alınan telefona burada garanti kapsamında işlem yapılmıyor bu yüzden. Gerçi Avrupa cihazlarına da yapılmıyor. Ancak parayla özel servise yada merdiven altı telefonculara götürebiliyorsun.

rahat rahat yeter, kasarsan 200 euro ile falan geri dönersin hatta :)

yeter. ülkelerin yerel para birimlerini kullanırsanız epey tasarruf etmiş olursunuz.

Pragdan dün ayrıldık. Budapeşte’ye de geçen Kasım’da gitmiştik.
Konaklama ve seyahat masrafları yoksa 500 euro denildiği gibi fazlasıyla yeter.
Budapeste’de almadık ama Prag’da bütün ulaşım araçlarında geçerli günlük bilet 4,5 euro. Budapeşte’de de benzerdir zannımca. Müzelere biraz ödersiniz. Yeme içme akşam yemekleri max 15 euro harcarsınız günlük kahvaltı size kalmış.
Kısacası 500 euro yeterli gelmesi lazım.

Sorunuza tam yanıt değil ama izlediğim Urduca birkaç videoda Urdu dilinde konuşurken de çok fazla İngilizce söz kullanıyorlar. Benzeri bir durumu Hintlilerin videolarında da denk geldim. Gündelik konuşmada İngilizcenin Urducayla bu kadar karışmış olması belki bir fikre varmanıza yardımcı olur.

Valla soruya yanıt değil ama benimde gördüğüm paki,Afgan,Suri kim varsa baya baya ingilizce biliyor adamlar

Ben Pakistan’dan gelen göçmenlerle çalıştım bir süre. Göçmenlerin alt sınıf olduğunu varsayarsak büyük çoğunluğu yalnızca Urduca konuşuyorlar, İng bilmiyorlardı.

gerçi alt kesim sayılmaz ama
aklıma şu geldi;
www.youtube.com

: )
seviye açısından fikir verebilir diye düşündüm.

benim bildigim kadarıyla da evet :) master yapıyorken hintli bi oda arkadaşım vard, çocuklutan ana dilimiz gibi biliyoruz dedi. hatta anneannesi, dedesi falan da konuşuyordu,o zaman çok şaşırmıştım :) ama tabii en ucra köylerinde durum nedir bilmiyorum.

Kuzenimin eşi pek anne-aile ilgisi görmediği için teyzemin anaçlığını pek sever. Bizim anne tarafının ve kuzenlerin iyi görüşüyor olması da hoşuna gidiyor. Kuzen buluşmalarını "gelin" olmasına rağmen o ayarlar organize eder. Bayram diye kalkıp 300 km diye kayınvalidesinin anne evine gitti çocukları alıp, kuzenleri teyzeleri görücek diye. Ben üşendim gitmedim mesela.

1 hafta 10 gun boyle olur. Uzarsa tad kacar. Esas mesele hatunun sevgiye ac olmasi. Bazi yabanci kadinlar da turk hanzolara bu yuzden asik oluyor.

Esim yok. Yabanci yengem var. Gunaydin zor der.

Bu gelin kaynana muhabbeti bir kültür (süzlük) bağlamında gerçekleşiyor. Eşiniz başka kültürden geliyorken TR’de yaygın olana benzer bir ilişki olmamasına şaşırmanız şaşırtıcı bence. Ne bekliyordunuz, annenizin eşinizi sürekli eleştirmesini falan mı? Bir kere her şeyden önce iki taraf da bir terslik gördüğünde ekstra bir tolerans göstermeye meyilli olacaklar, zira ortada bir norm yok. E birbirlerini de sevmişler, umarım hep böyle devam ederler.

Abimin eşi yabancı. Annemle aynı bu şekildeler. Ama benim annem ingilizceyi çoook daha az biliyo. Onun yerine abimin eşi türkçe öğrenmeye başladı.

Ve bu normal bir durum. Eşini seven kişi eşinin ailesine de ılımlı olur ister istemez eğer aileden kötü bi amaç vs sezmiyorsa.
Bu gelin kaynana muhabbetleri öğreniliyor ve aktarılıyor. Şartlanmışlık olduğu için biraz da öyle devam ediyor.

Bende kaynanamla kavgalı küs vs değilimdir. Ama yakın ilişkimiz yok o ayrı. Saygı ve sevgi çerçevesinde görüyoruz birbirimizi. Bizimki de alışılagelmiş klasik “gelin kaynana” ilişkisinden çok uzak o anlamda.

Ama bunlar normal işte.

Evlendiginiz andan itibaren aynı evde yasasaydiniz ya da yılın belli bir dönemi (kış ayları) Fix birlikte yaşanıyor olsaydı daha iyi gozlemleyebilirdin djndnsj bu şekilde bana her şey normal geldi.

Bozulmasin, daha da iyilessin inş cjdjd ama gelin kaynana muhabbetinin kaynağı aynı evde yaşanan eski donemlerden cikiyor bence

@abuzer yaşadık aslında, yaklaşık 3-4 ay kadar. Ama geciciydi tabi evi kapatıp yurtdisina giderken.

Yok ya benim kuzenin esleri ile anneleri süper değil misal. Ama yakın yaşıyorlar ondan olabilir :)

Evlilikte gerçekte ailelerin evleniyor olması konusu bence çok gerçekçi.

Günümüz orta sınıf türk toplumu bireysel hassasiyetler taşıyor. Aileleri ise çoğunlukla geleneksel değerleri savunuyor. Bunlardan bazıları daha ılımlı, örneğin baba evin direğidir diye diretmiyor ama ebeveynler çocukları ve onların eşleri üzerinde söz sahibidir, son tahlilde anne babaya hizmet edilir, isteklerine hürmet gösterilir görüşündeler.

Bazı aileler istisna olarak akraba bağlarını çok önemsemeyip çekirdek aileyi ön plana alıp evlenen çocuklarına alan bırakıyor.

Haliyle siz hangi tip aileye mensupsanız ve hangi tip aileye mensup bir kişiyle evlilik yaptıysanız bu dinamiklere göre sorun yaşama potansiyeliniz artıyor ya da azalıyor.

O kadar çeşitli kombinasyonlar var ki gerçekten uyum yakalamak zor.

Örneğin en sık olarak bir örnek vereyim. Kendileri bireysel özgürlüklerine önem veren ancak aileleri geleneksel değerlere sahip iki kişi mükemmel bir uyumla evlendiklerinde iki tarafın da ailesi bu haneye müdahil olup sürekli olarak çiftlerin alttan almak suretiyle kendi değerlerini yok saymalarına sebep oluyorlar ve nihayetinde gelin ve damat tarafının aileleri bu yeni kurulan aile için yalnızca bir külfet haline dönüşüyor. Bu olurken çiftlerin birbirlerine karşı saygısı yok oluyor ve çiftler adeta anne babalarını idare eden "kardeşlere" dönüşüyor.

Ondan sonra ya bıkmış bir evlilik devam ediyor, ya boşanılıyor ya da heyecan dışarda aranıyor.

Siz istisnasınız yani.

Allah gecinden versin, annen elden ayaktan düşsün bi süre sizde kalmak zorunda kalsın aşır hizmet ihtiyacı dahi olmadan o zaman görürsün eşinin annene vereceği değeri. Eşin ve annen arasındaki canım cicim olayı çok normal. Kaynana gelin savaşları aynı evde oturunca, sürekli gidip gelinince, ortak bi çevreyi paylaşınca ortaya çıkıyor genelde.

mg3929 + 1

birbiriyle iyi anlaşan gelin ve erkek anneleri gördüm ama onlarda erkek anneleri iyi niyetli ve oğlunu kıskanmayan insanlardı. bence iş gelinde değil annede bitiyor. gelinleri canavara dönüştürenler erkek aileleri oluyor genellikle. gelinden düğün altınlarını alıyorlar, kölelik bekliyorlar (temizlik, yemek), kendi ailesini kurmuş oğullarından her ay para istiyorlar ya da kredi çektiriyorlar falan çok duydum bu hikayeleri. dur kocamın annesiyle uğraşayım diyen şirret gelin modeli bence çok az ya.

mobildeyim editleyemedim. bence sizin örneğinizde eşinizle annenizin anlaşması aşırı normal bi şey. anlaşmamaları bir tarafın problemli olduğunu gösterirdi zaten.

anais+1 gelin normal insan, annen iyi insan

Bir daha ne zaman böyle bir fırsatı yakalayacaksınız? Bence muhakkak gidin. Hep uyuyabilirsiniz ama hep böyle bir manzaraya şahit olmazsınız.

oraya kadar gidip de nemruta çıkmayanı allah bildiği gibi yapsın. bir gün uykusuz kalıverin ne olacak yani, öyle bir deneyimi, ortamı bir daha ne zaman yaşayacaksınız.

4 kere çıktım, hatta bir tanesinde ayağım sakattı, bir tanesinde de bütün gün gezip gece hiç uyumadan çıkıp ertesi günü gene bütün gün gezmiştik. gene olsa gene çıkarım.

sıkı giyinin, çok soğuk oluyor. yanınıza enerji verecek atıştırmalık bir şeyler alın.

edit: şunu da eklemek lazım, orası da millet bahçesi yapılıp her yere beton dökülmeden görmek için son şansınız olabilir.

Gitmedim ama gidecegim gunu bekliyorum, oraya kadar gitmisken kacirmayin derim.

Böyle bir bağlamda gitmeme düşüncesi bile ürkütücü.

Tek bir şey soylicem; git

kesinlikle git, oraya kadar gitmisken bunu yapmamak olmaz cidden. yorulursun, zor olur filan ama o aksam veya ertesi gun telafi edebilecegin bir sey. bu sansi ise belki bir daha hic bulamazsin.

Ben gittim. Gitmeden önce de merak ediyordum ama gerçekten çok yorucu. Meraklısı için muazzam bir yer mutlaka. Değmez demek doğru değil ancak akrabalar gezdirmek için hususi götürmeseler bu kadar yorucu olduğunu bile bile gideceğim bir yer değildi. Yörede, "oraya bir kere çıkan eşek, iki kere çıkan eşekoğlu eşek" diyorlar. Zevkinize kalmış.

Bu arada heykellerin dibine kadar çıkan patika gibi asfaltsız bir yol da var. Bahsedilen yolu yürümenize gerek kalmıyor. Ama herkesin bildiği bir yol değil. Toros'uyla o yoldan çıkıp gelenler de vardı. Biz oradan gelmedik pek tabi. İndikten sonra tepeye epey yol yürümüştük.

imgyukle.com

bu gün doğumu izlenir.
sıkı giyin.
mumkunse çanta yük alma, ufak termosun varsa çay, kahve doldur.
için ısınır

git ama çok katlı giyin.

orada ley düğümü var ;) senin için bir anlamı varsa.

geç kalmadıysan umarım gitmişsindir.

Malatya 'dan mı gideceksiniz Adıyaman'dan mı?
Adıyaman tarafının yolları nispeten daha iyi. Ama Malatya tarafı taş çok, yol yok ve daha dik.

güneydoğu turunda nemrut dağına çıkıp, ertesi gün örneğin diyarbakır şehir gezisine katılmayın, otelde uyuyun, daha mantıklı. hayatımda yaptığım en güzel şeylerden biriydi. yanımda engelli biri vardı, pıtır pıtır çıktı. güneydoğu gezisinin tek güzel yanı olabilir.

bir de, seneler sonra bile kime güneydoğu gezinizden bahsetseniz nemrut dağını soracak. "oraya gitmedim yaa"yı defalarca söylemek zorunda kalacaksınız. gideyim mi diye sorduğunuza göre yaşınız çok genç. yatırım tavsiyesidir, gidin. giderken de kalın giyinin. kalın giyindikten sonra ekstra kalın bir şeyler daha giyinin. sonra bir kalın şey daha alın yanınıza. fena soğuk olur.

tesekkurler cevaplar icin kismetse gidicem. eksiduyuru tek yurek oldu resmen nemrut icin :)

Nemrut'ta gun batimi:
imgur.com

Kesinlikle git. Çok az yürüyecekseniz onun haricinde araba yolu güzel. Çok sağlam giyinin eğer güneşin doğuşu içinse.

20 bin tl türkiyede 4-5 senelik mühendis maaşı gibi. 3000 e oturuyorsun ama şuan aynı eve girmek istesen 5-6 binden aşağı girebilir misin? Eğer girebilirim diyorsan o zaman zaten ev kriterlerin düşük demekki. Orada da kriterlerini düşürürsen daha uyguna ev bulabilirsin.

Avrupaya güzel bir adım gibi göründü bana. Market masrafın falan 500 euro olur max. Her kalem dahil. Dil kursunu onlar ayarlayacaklarmış. Bunlar çok pozitif. Eğer beğenmezsen başka bir şirkete zıplaması da kolay.

Ama kızından ayrılacaksın o durum var. Ama onun önünü açacaksın. Senin sayende bir ayağı avrupada olacak. Belki üniversiteyi almanyada okuyacak. Avrupa vatandaşı haline gelecek. Türkiyede olsa kızınla beraber gitme şansın olmayan tatillere avrupada çıkabileceksin.

Hemen git

burada soran herkese hemen ayni cevabi yaziyorum. size de yazayim.
35 yasinda parayi bir motivasyon sebebi olarak görüp, birak ülke sehir bile degistirmek sosyal olarak zor bir istir.

yapilan tüm, birim para ya da % para gibi kiyaslamalar gerceklikten uzak. 3.000 net almanya'da iyi paradir. tr'de de 20.000 net iyi paradir.

heidelberg ~160.000 nufüslü bir sehirdir. istanbul 16 milyon.

almanya'da cuma mesai bitiminden sonra isyeri komple yansan pazartesiden once haberiniz olmaz. muhtemelen tr'de yillik izinde bile telefonunuz susmuyordur.

almanya'da is degistirdiniz diye yillik izin hakkini sifirlanmaz. genelde 26-30 is gunu arasi yillik izin olur. izni blok yazarsiniz ve icine gelen calisma gunu olmayan gunler, izinden dusulmez. ise basladiginiz andan itiran izniniz tanimlanir. bir sonra ki seneyi beklemeniz gerekmez.

cocugum olmadigindan, cocuk konusuna bir yorum yapamayacagim ama istanbul'a gidis gelis kolaydir. FRA'dan hergün dogrudan ucus var. yaklasik ~3 saatlik bir yolculukla istanbul'a varabilirsiniz.

Almanya ve Hollandanın içinde olduğu her türlü versusda cevabım net onlar olur.

motivasyonunuz paradan ziyada yasam seklinizin degismesi olmali bence.
buna hazir misiniz? asil sormaniz gereken soru bu (bence)
istanbul surekli yasayan, hareketli bir sehir. bu hareketliligi seviyorsaniz heidelberg sizi bunaltabilir. yalniz kalacaksaniz bir sure (uzun bir sure hatta) avrupadaki insanlarin geneli planli, spontan plan yapalim olayi pek yok. 2-3 hafta oncesinden hafta sonu ne yapacaklari belli. aksam 6'dan sonra acik dukkan bulmak pek mumkun degil (yazin da 7) pazar gunleri her yer kapali o nedenle doga yuruyusleri cok yaygin.
daha sakin bir hayat tarzlari var. ayrica helenart'in dedigi gibi sirket yansa pazartesiden once duymazsiniz, oyle bir sakinlik, insana saygi, calisma saatleri kesin.

motivasyonunuz paradan ziyade yasam tarzinizi degistirmek, daha sakin, planli ve kafaniz rahat bir duzene gecmek olursa kabul edin. esinizle de kotu ayrilmadiysaniz kiziniz icin de iyi olur, yazlari yaniniza gelir birlikte avrupayi gezersiniz, farkli kulturleri ogrenir, onunu acarsiniz.

deneyin mutlaka. en kotu kaybedeceginiz 2 -3 yil olur (1 yildan once donmeyeceginiz dusunurek yaziyorum) denedim olmadi, aklimda kalmadi der donersiniz.

Heidelberg çok güzel bir şehir. Tek yaşayacaksanız 3000 euro yeterli olur. Evet daha fazla kira ödeyeceksiniz ama daha az market masrafı, araç yakıt masrafı vs olacak. Tek başınıza her ay 1000 euro kadar birikim yapmayı bekleyebilirsiniz. Tr’de bu kadar birikim yapamıyorsunuzdur zannımca.
Yalnız şunu atlamamak lazım artık enflasyon burada da bir mesele ve her şey pahalılanıyor. Hollanda için söylüyorum insanlar şikayetçi ve bu durum ciddi manada hissedilir hale geldi. Kiralar ve yakıt ve enerji ücretleri uçmuş durumda. Tabii ki Tr’deki ekonomik kötü gidişle karşılaştırılamaz ancak gelecekte işler daha kötü olabilir diye bir uyarı mahiyetinde belirtmek istedim.
Umarım güzel bir karar alırsınız.

kiralamadan gezmen çok zor. toplu ulaşım gelişmemiş.

Ulaşım gelişmemiş evet ama bu kadar yakın şehirler için araç kiralamaya değer mi emin değilim. Taksi maliyeti daha az olabilir.

Süre ideal. Şehirler küçük ama hepsi çok güzel.

Budva dışındakilere bisikletle gidilebilir belki?

ulusoy.com.tr

Güncel mi emin değilim ama Ulusoy gidiyordu.

Alpar Turizm var Almanya'ya kadar gidiyor, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Bosna Hersek gibi Balkan ülkelerine de gidiyor.

Bir yerinden sallamış
Pasif abonelik diye bişi var
Ayrıca telefon penetrasyonu inanılmaz artan bir oran
En son 7 yaşındaki kızına cep telefonu aldı arkadaşım
Ez cümle Saçma sapan bir hesaplama

abartmış ama bakış açısını sevdim, böyle farklı sayılara istatistiklere bakarak çıkarım yapılabilir bence.

fakat örneğin ben askere giderken ikinci bir hat aldım hala aktif duruyor, kardeşim ve nişanlımın ikinci iş hatları var. İlla sığınmacı değil o yeni hatlar.

26 milyon değildir de olacak ama sonuçta.
Afgan, pakiler ve yeni doğan suriyelilerle birlikte 20 milyona yaklaşmıştır sayı.

(bkz: Korelasyon nedensellik değildir)

Saçma. Toplam sığınmacı nüfusunun yüzde 80’den fazlasını okuşturan Suriyelilerin (neredeyse) tamamı parmak izleriyle birlikte kayıtlı. Çünkü geçici koruma altındalar. Kayıtlı olmamaları eğitim sağlık gibi hizmetlerden fayalanamamaları anlamına geliyor. Kayıtlı olmayanlar Doğu sınırından kaçak giriş yapanlardır. Bu konuda da eğer yakalanmışlarda anında parmak izleri ve kendi beyan ettikleri bilgilerle kayıt altına alınıyorlar. Yakalanmamışlarsa zaten devletin henüz haberi yok demektir.

Hesap dogru, cunku 2011 yilina gelindiginde telefon alabilecek herkes almisti zaten.
Ondan sonra ani bir artis normal degil. Hele son yillarda hat almak pahalandi, telsiz vergisi de pahali.
oyle keyfi alan kalmadi.

yaklaşım mantıklı sonuç doğru olmayabilir. yanlış diyenler neye göre diyor bilmiyorum ancak sınırları açık bir ülkede sığınmacı-yasa dışı göçmen sayısını bilmek tahmin etmek olanaksız. 26 milyon değilse de 20 milyon vardır.

Şöyle bir hesaplama yapanın da, buna doğru diyen insanın matematikten gram haberi yoktur. Suriye'nin savaş öncesi toplam nüfusu 22 milyon civarıydı zaten, lübnan'da 1 milyon, avrupa'da 1 milyon, ürdün'de 600-700 bine yakın mülteci var. ırak, iran gibi daha az rakamlarda alan ülkeleri de toparlarsak yaklaşık 1 milyon mülteci de oralarda var. ee suriye'nin kendi nüfusu da şu an 16-17 milyon olarak belirtiliyor. daha azdır kalan nüfus ama sonuçta ülke komple göç etmedi. mümkün mü böyle bir şey? insanlar çok abartıyor mülteci sayısını. resmi rakam gayet gerçekçi bence, ki hiç az değil 4 milyona yakın mülteci sayısı. bunun yarısı kadar da (ki bence o kadar yok) afgan ve pakistanlı desek 6 milyon eder. ki bu maksimum rakam bence.

istatistikle, datayla yalan da söylenebiliyor doğru olan bu

suriyenin telefon altyapısı çöktü
bütün "idlib" türk hattı kullanıyor(4 milyon nüfus)
1 geçici koruma statülü(suriyeli) maksimum 3 hat alabiliyor. 3'ünü de alıyor çünkü
suriyede kalan eş dostuna da yolluyor, hatta 3.den sonrasını etrafındaki türklerden istiyor, oraya yollamak için. çarp buradaki 3,75 milyon suriyelinin büyük bi kısmını da 3 hat ile. suriyedeki milyonlarca hattı da kat.

bunları bi suriyeliyle konuşsa bilirdi, ajanstan çıkan haber bu kadar oluyor

geçici koruma 3,75 milyon, hepsi kimlikli
www.goc.gov.tr

ikamet izinli yabancı 1,5 milyon(suriyeli değiller)
www.goc.gov.tr
www.goc.gov.tr

+kaçaklar
www.goc.gov.tr

üsttekiler +1
+ örneklem yanılgısı ve genelleme.

Ülkeye göre değişir. Ülke belirtirseniz daha kolay cevap alırsınız. Mesela Hollanda’da bu mümkün erkek arkadaşınızı kaydettiriyorsunuz erkek arkadışınız olarak resmi mercilere daha sonra eşinizmiş gibi gelebiliyor.

Cesitli ulkelerde evli olmasaniz bile beraber yasadiginizi kanitlarsaniz es gibi vize alabiliyorsunuz.

Bunun somurulmesinden oturu bu vizeyi verirken insanin burnundan getiren ulkeler var uyarayim. Gideceginiz ulkenin Turk expat ve ogrenci gruplarina sormanizi oneririm.

Ulkeden ulkeye gidiyor, resmi evlilik yoksa beraber yasama kanitlari istiyor ingiltere. Evlilikle evlilik cuzdani ve 1-2 fotograf yetiyor genelde

ülkeye göre değişir ama evlenseniz daha kolay da olabilir. Resmi bir kanıt var çünkü. Diğer türlü common law falan diye geçiyor ama birkaç yıldır aynı evde birlikte yaşadığını kanıtlamanı istiyorlar. (böyle biriyle tanışmıştım, whatsapp mesajlarından bir sürü ortak faturaya, eski fotoğraflara kadar her şeyi yazdırıp paket yapmışlar :)

Nişanlılık vizesi uygulayan ülkeler var, gideceğiniz ülkede olup olmadığını araştırabilirsiniz.

Gitmek istediğiniz okuldaki sizin bölümünüzde bir erasmus koordinatörü olur. Ona bir mail atıyorsunuz. Erasmus ile gelmek istediğinizi bu sebeple bölümler arası erasmus anlaşması yapmanın mümkün olup olmadığını soruyorsunuz. Tabii bundan önce sizin bölümünüzdeki erasmus koordinatörü ile de iletişim kurmuş olmalısınız ve onda bu okulları onaylamalı. İki taraf da okey derse erasmus ofisine gidin durumu anlatın onlar karşı okulla iletişime geçerler. Ben bu şekilde 2 okulla kendi okulum arAsında anlaşma imzalattırmıştım. Bol şans.

Belli bir bilgi varsa zaten konuşmak zorunda kalınca konuşursun. Aynısını ben de yaşadım, ilk kez yurtdışına çıkana kadar hiç İngilizce konuşmamıştım ama İngilizcem iyiydi, okuma ve duyma anlama becerileri yüksekti. Başta biraz bocalarsın ama hemen alışırsın, çünkü herkes seninle o dilde konuşuyor olacak ve kulak alışkanlığı sayesinde sen de konuşabileceksin. Dil böyle birşey, teorideki şeylerin çoğu pratiğe uymaz, burada konuşamaman seni yanıltmasın.

Meksika, Küba, Porto Riko'dan hiç İngilizce bilmeyen yüz binlerce insan Amerika'ya kaçak olarak gelip garsonluk falan yapıyor, hepsi de bir iki ay içinde anadili gibi konuşuyor. Sorun olacağını sanmıyorum.

Gitmeden ciddi bir hazırlık yaparsanız gerisi başlarda zorluk yaşasanız da orada gelecektir.

1. Ben çok olası görmüyorum yaşayabilmeyi. İletişim kurmadan yaşamak sorun değil. Garson olacağım diyorsun. İletişim kurmayan garson mu olur? anca bulaşıkçı falan olursun o da olursa tabii.

2. Asla gitmezdim. Yeni Zelanda'yı geçtim Norveç'te bile garson olarak çalışmayı düşünmezdim. Hayat standartların artmayacaksa ülkeden gitmenin iyi yanı ne ki?

Önerim, gitme işi ciddiye binmeden önce bir yerde garson olarak 1-2 ay çalışıp o hayatı sevip sevmediğini görmen. Ama yine de ingilizcen olmadığı için ya da iletişime geçebilecek kadar konuşamadığın için diyelim, kim niye seni garson yapsın?

İçerikten bağımsız;

Belli bir bilgi varsa zaten konuşmak zorunda kalınca konuşursun +1

work and holiday galiba. senin gibi cok var rahat ol.

1 yılda orada öğrenirsin zaten. Güzel bir deneyim olur. Garsonluk zor ama getireceği deneyime değer.

kebaba düşersin ya da bulaşıkçı olursun. belki otel ya da temizlik işleri de olur. ingilizcen kötüyse kolay kolay garson yapmazlar. garsonluğu küçümseme öyle. o ülkelerde türkiye gibi suratsız takılmana izin vermezler, sohbet etmeni isterler.

garsonluğu örnek olsun diye verdim. sıradan işler yapacam yani. ayrıca gitmeyi düşünme sebebim para kazanmak değil. ne olacak bu 1 yılda diye meraktan

is bulma giriskenligine yirtikligina bagli genel olarak. bunlar sorun degilse kotu ingilizceyle de bulursun, imkansiz degil.

eger muhendislik yapmam lazm gibi bir takintin yok ise ne kadar az ingilizce, ne kadar az kualifikasyon o kadar iyi. cunku commonwealth mavi yakayi cok sever, ayak isi yapacak adam ariyorlar surekli.

soyle bir ornek vereyim, bir tanidigim var ingilizceyi birak, adam turkce yazmakta zorlaniyor, boyacilik yapiyor. Gecenlerde bizim konsolosluga bir email yazmis, bana gosterdi bir baksana sikinti var mi diye. Turkce bir paragraf ama ben ne demek istedigini anlamadim hahah, adama sordum abi tam olarak derdini ne anlat ben yazarim dedim, sildim bastan yazdim. Ben muhendislik yapiyorum, benden cok daha iyi takiliyor.

"ne olacak bu 1 yılda diye meraktan" kafasi super mesela, yardir diyorum.

hiç yurt dışına çıkmadım yazmışsın.önce tatil için bir ülkede 15-20 gün kalmayı denemeni öneririm.

Metal yorgunluğu

O dönemde metal yorgunluğu şeklinde tanımlanan, birkaç dönem parti içerisinde öne çıkan isimlerin emekliye ayrıldığı bir süreç yaşandı. Kadrolar yenilendi. Gökçek de istifa konuşmasında "Cumhurbaşkanının emrine uyarak belediye başkanlığı görevini bırakıyorum" diye belirttiği bir konuşmayla istifa etmişti.

Siyaset ve parti içi dengeler yüzünden.

Öyle klasik, cepli t-shirtlü dayılar gibi yazmıyorum. Şöyle ki, akp gibi (buradaki karizmatik lider klasik anlamda değil, güçlü ve etkili lider anlamında) lider karizmasından ya da karizmatik lider yapısından güç alan bir parti. Erdoğan sonrası en fazla bir kaç iç Anadolu şehrinden oy alabilecek bir parti akp. Neden? Çünkü kurumsal varlığı liderin gücünden geliyor. Akp'nin bu anlamda geçmiş versiyonunu görmek istiyorsanız ANAP'a bakmanızı öneririm. Soruyla çok alâkasız diyeceksiniz ilk başlarda, ama aşağıda yazacağım sebeplerden sonra neden böyle bir giriş yaptığımı daha iyi anlayacaksınız.

- Fışkiyeci belediye başkanı Saadet partisinden bu yana belediye başkanı. Dolayısıyla bu Ankara gibi Türkiye'nin başkenti olan bir şehirde güç ve söz sahibi olmak demek. Bu da karizmatik lider profiline sahip olan parti'nin en son isteyeceği bir şey. Çünkü hiçbir lider öyle ya da böyle kendisinden ve temsil ettiği kurumsal yapıdan daha güçlü (bölgesel de olsa) birisini istemez.

- Karizmatik liderinin sayesinde varlığını tescil ettirmiş, neredeyse kılı kırk yarmış bir yapı öyle ya da böyle kolayca gözden çıkartılabilecek kişi yüzünden tüm kazanımlarını riske atmak istemez. Düşünün bir yandan binbir türlü kazandığınız +2 puanı birisinin şahsi menfaatleri uğruna -4 puan olarak hanenize yazdırıyorsunuz. Gökçek tam olarak akp açısından böyle bir isimdi.

- Bir önceki maddeyle bağlantılı olsa da, parti içi çekişme/mücadele. Partiler böyledir, her popüler ismin altında muhakkak ona bağlı küçük gruplar oluşur. Parti lideri de akıllı olduğu müddetçe hiç bir grubu diğerine sürekli tercih etmez, edemez. Ettiği zaman yani parti içi dengeleri gözetmediği anlarda kan kaybeder. Bkz. akp.

- Akp'nin kendi tabanında bile artık Gökçek'e karşı tavır vardı. Halkı umursamayabilirsiniz eğer ki kendi tabanınız diğerlerinden sayıca üstünse. Ama Gökçek özelinde durum sadece "HALK" değildi, halk+kendi tabanı sürekli yaka silker haldeydi. Neden? Yaptığı o kadar sorunlu şey var ki, en basitinden Ankapark denen ucube yapı. Plansız, projeksiyonsuz sırf yapılmak için yapılan sözde proje.

Siz iktidar partisinin genel başkanı olsanız bu profilde birisini beş dakika daha o koltukta oturtur musunuz?


Diyeceksiniz ki iyi güzel de kardeşim Gökçek niye istifa etti. İsteseydi görevine devam eder, görev süresince de istediği gibi at oynatırdı. O işler öyle olmuyor siyaset içerisinde. Hakkında açılacak bir soruşturma dosyasına bakar ülkeyi terk etme motivasyonunu kazanması için. Akp yöneticileri bilmiyor mu zannediyorsunuz yapılan usulsüzlükleri ya da Cumhuriyet savcıları? Dosya açılır ve kamuoyu öyle bir yönlendirilir ki doğduğu güne pişman olur, evinde rahat nefes alamayacak duruma gelir. O yüzdendir ki karizmatik lidere sahip kurumlar da/siyasi partilerde kim olursan ol halkın gözünde karınca olman maksimum iki dakikalık iş.

Yukarıdaki arkadaş çok detaylı anlatmış da bence Bülent Arınç ile araları bozulduğu için istifa ettirildi. Birbirlerinden nefret ediyorlardır

Biraz kötü bir döneme denk gelmişsiniz. Amsterdam’da hosteller hep pahalı ama bu dönemde boş otel bulabilmek bile mesele sanırım. Şöyle bir baktım en uygun hostel 200 euro civarı, rezillik.

Civar şehirlere bakın derim.
Diemen, Zaandam, Amstelveen, Utrecht, Amersfoort, Haarlem vs.

ben St Christopher's Inn diye bir yerde kalmıştım. çok merkezi bir yerdeydi. odalarda öyle bir konfor yoktu tabii ama yatmadan yatmaya gittiğim için problem olmadı. hostelworld'den ayarlamıştım. 75 euro falandı sanırım.

Geçen hafta Amsterdam pegasus için benzerini deneyimledik. Türkiye hala aşı ya da test istiyor. Bu sebeple kontrol için önce sıraya girmenizi istiyorlar.

"lan defol git, sen yaşamamışsın it gibi çalışmışsın kızın insan gibi yaşasın, günde 2 saat daha az çalış, müziğini sporunu yap, 10 numara biralar iç,al eşini Avrupa'yı daha da gez, iş güç hallolur canavar gibi adamsın zaten uluslararası tecrüben var sana kurban olsunlar mı dersiniz?"


cok fazla yorum yapacak bir sey bulamadim, nereden baksaniz 50-55 sene daha yasayacaksiniz, su ana kadarkinden cok daha fazla, guzel gecirin oralarda...

Dil sorun olmayacak mı? Çocuk okula başlayacak. Hepiniz yeni dil öğrenmek zorundasınız. Alım gücü değişmeyecek diyorsunuz. Bence gidiyorsanız geri dönmemek üzere gidin. Bence bir süre deneyeyim düşüncesi sizi daha da geri götürebilir.

emeklilik ve is guvencesi neden olmuyor gittigin yerde onu anlamadim. oluyor olmasi lazim ikisi de. daha az prim odedigin icin belki daha az emekli maasi alirsin, o kadar. turkiye'ye donsen ayni sartlarda hatta belki daha iyi sartlarda is de bulunur bence, en azindan benim sektorde oyle.

aile, arkadaslari falan birakmak hos olmuyor, ayni sosyal hayati yurtdisinda yasamak zor. ozellikle cocuk konusunda, aile bakmakta destek oluyorsa o konuda zorlanabilirsiniz.

cekya'ya ozel bir iliginiz varsa, bu sartlarda ben olsam giderdim yine de. ama cekya'ya ozel bir ilgi yoksa, ben anadili ingilizce olan ulkeleri tercih ederdim. ya da nufusun en az %70'inin ingilizce konustugu ulkeleri. ki oyle de yaptim :)

prag çok uluslu güzel bir şehir, eğer size gelen teklif relokasyon ve aile destek paketi gibi bir içeriğe sahipse bence değerlendirilebilir. teklif ingiltere, almanya veya hollanda'nın herhangi bir şehrinden gelseydi atlayın derdim ama dürüst olmak gerekirse çekya görece daha zorlama potansiyeli taşıyor. heyecandan bağımsız söylüyorum, 35 yaşında alamadığınız riski ilerleyen zamanlarda hiç alamazsınız. ben eşinizin yerinde olsam biraz ilanlara falan bakıp ön görüşme kovalamaya başlardım.

Çekya’da bulunmadım fakat Macaristan Slovakya civar ülkeleri gezdim. Kültür özellikle Slovakya’da biraz uzak geldi. Çok yaşanabilir bulmadım gelişmişlik açısından. Artı yabancı olmanın zorlukları. Ben olsam “sanırım” Batı Avrupa’da daha iyi bir iş için zorlamaya devam ederdim.

Bir arkadaşım 2 yıl Prag'da master yaptı, yaşadı, orada iş hayatına devam etmeyip döndü. Gerçi sektör (reklamcılık-görüntü yönetmenliği) Türkiye'de daha iyi o yüzden dönmüştür ama ülkeye de çok ısınmadı gibi hissetmiştim ben.

Ek olarak Çekya kaç yıl yaşayınca kalıcı oturma izni veriyor, kaç yıl sonra vatandaşlığa başvuru kabul ediyor bunları bir araştır derim. Şu an gidip çalışsan atıyorum ileride Almanya'da iş bulsan çalışma vizen işine yaramayacak (ülke bazlı oluyor) ve Çekçe öğrenmeye başlamış olacaksın tahminen, ona değer mi vs. bunları düşün.

merhaba,
cekya 5 yil sonrasinda A2 seviyesinde dile 10 yillik (sinirsiz deniyor buna, her 10 yilda bir yenileniyor) oturum veriyor. azicik kasarsaniz dili rahatlikla a2'ye getirebilirsiniz, ders almak sartiyla.
prag sanildigi gibi oyle cok ucuz bir sehir degil, kiralar baya pahali, iyi ev daha da onemlisi iyi ev sahibi bulmak ugrastirici.
esim is bulmakta zorlanmaz demissiniz ama emin olmayin, cekler pek oyle disardan almaya acik degiller. Esim "Amerikan menşeili fakat Prag ofisi oldukça küçük" tarzda bir sirketle gorustu uzunca bir sure, sonrasinda cek almaya karar verdiler (oturum ve calisma izni var kendisinin), esime ozel dusunmeyin bu durumu, biraz kapalilar diyeyim.
kisin cok soguk prag, ama inanilmaz guzel bir yandan da.
ben seviyorum pragdaki yasami, avrupanin bir cok sehrinden farkli olarak (nispeten daha kucuk olanlardan bahsediyorum) haftasonu her yer acik, yapacak bir cok sey var, her yer park dolu, cocuklar icin muhtesem.

bence aklinizda kalmasin, gidin deneyin. "35 yaşında aynı şartlarda iş bulamayacaksın" katilmiyorum buna, daha iyi sartlarda en en kotu ihtimalle ayni sartlarda isi cok rahatlikla bulursunuz. deneyin mutlaka. prag cok merkezi, her yere ucus var, tren var. ama yazin tasinin, kisin gidip depresyona girmeyin :)

Cok kolay bir cevap degil. Maddi olarak benzer sartlar olacaksa asagidakilere bakmak lazim,

- cocugun gelecegi hangi ulkede daha iyi olur?
- sen ve esin icin 5-10-20 yil sonra hangi karardan sonra daha iyi gelecek olur?
- yurtdisinda yasama vs aileden/arkadaslardan uzak kalma - hangisi daha agir basiyor ? (Ben baya zorlaniyorum ailemden/arkadaslarimdan uzak kalma konusunda mesela)


Birkac arkadasim benzer sirketler/yerlerden abd'ye gecebilmisti. Eger hedef buysa bu da dusunulebilir.

Cekya'ya gitmezdim. Daha gelismis bati/kuzey avrupa ulkelerinde, hatta belki abd'de falan is bakardim. Bence bir cok kisinin anlamadigi sey, o tip turkiye'nin anca bir tik ustu ulkelere gitmek ilk bakista cok harika bir sey gibi gorunuyor ama 5-10 sene yasayinca balayi donemi bitiyor ve ozellikle cekya gibi yerlerde yasanan irkcilik, ortadogulu dusmanligi falan goze batmaya basliyor. Prag guzel sehir denmis de sonsuza kadar prag'in tarihi kisminda turist hayati yasamayacaksiniz neticede.

esinizin de is bulmasi kolay falan olmayacaktir kanimca. hem ekonomisi itibariyle genis bir isgucu talebi olan bir ulke degil, hem de kulterel kapalilik, dil bariyeri, vb bunlar hep zorlastirici unsurlar.

yurtdisina gitmek var, yurtdisina gitmek var yani. ulkemizin genel psikolojisi butun yurtdislari ayniymis gibi yaklasiyor mevzuya.

Yorumlarınızı için teşekkür ederim. Çok bariz tek bir doğru var ve ben onu göremiyor muyum acaba diye endişeleniyordum ama hemen hemen aynı oranda git veya gitme şeklinde yorumlanmış. En azından kararsızlığımın boşuna olmadığını anlamış oldum. Tekrardan teşekkürler.

"Alım gücümüz hemen hemen aynı olacak" insanlar bu nasilsa bir sekilde duzeltilir diye dusunuyor ama benim deneyimim pek o kadar kolay olmadigi, bu da baya buyuk bir sikinti. Bunun ustune toplumdaki statudeki irtifa kaybini da eklemek lazim.
Bunlar buyuk eksiler.

Bu eksilerin karsi tarafina teraziye: kızın insan gibi yaşasın, günde 2 saat daha az çalış, müziğini sporunu yap, 10 numara biralar iç,al eşini Avrupa'yı daha da gez..bunlari koyunca daha agir basiyorsa cik, dengedeyse cikma derim. Yurtdisinda boyle takilabilemek icin paraya ihtiyacin var..

Ben isi gucu evi barki ailesi olan bir sekilde hayata tutunan bir beyaz yakaya, cok saglam bir teklif almadikca yurtdisi macerasi girme derim. Ama her koyun kendi bacagindan asiliyor sonucta..zor karar, bol sans.

hangi havayolundan nasıl bir el bagajı limiti aldınız bilmiyorum ama 4 kg epey düşük. böyle limit veren havayolları limit aşımında bir güzel öperler ve fiyatı normal bilet fiyatına getirirler.

detaylı bilgi verirseniz ona göre yazalım.

burada çoğu değilse en azından bir kaç kişi bol bol yurtdışı uçuşu yapmıştır. uçağa bindiğiniz son kapıya kadar özellikle low cost havayolları her şeyinizi inceler tartar. sağa sola bir kenara valiz, çanta bırakmak falan bunlar uluslararası havalimanlarında mantıklı işler değil. yakalanırsanız başka başka müeyyideleri olur. canınız sıkılır.

havayolunuz 4 kg dediyse bir sırt çantası ya da ufak bir el çantası ile binin uçağınıza. şansınızı zorlamayın. sonra başınız ağrır.

4 kg pek duymadım. Sizinki tahmin gibi geldi bana. 8 kilo muhtemelen. Pegasussa eğer kilo sınırı yok ama tek parça olmalı. Bir sırt çantası bir de kabin bagajı olmuyor yani. Ama değilse genelde bu kombinasyona izin verilir.

el bagajı dışında bir şey götürme planın varsa mutlaka bagaj hakkı olan bir bilet al. havaalanında alırsan kilosuna dolar bazında ücret alıyorlar, mağdur olursun.

sesli kitap okuyacaksın. çenenin alışması lazım.

Psikolojik olabilir. Yoğun bir performans kaygısı yaşıyorsanız eğer konuya odaklanmak, karşınızdakini dinleyip düşüncelerinizi ifade etmek yerine karşınızdaki konuşurken zihninizde çeviri yapmaya başlıyorsunuz ve sürekli bir self-denetim sonrasında da olumsu geribildirim mekanizması oluşuyor.

Korkutmayım ama bazen gelmiyor. Bazen de tat koku bozuluyor.
-> anosmi
-> parosmi

Semptomlardan en son biteni tat koku. Bende 12-13 gün sürmüştü galiba. Yanlış hatırlıyor da olabilirim. Epey zaman oldu.

Parosmi geçmedi. Hala bazı şeylerin tadı ve kokusu farklı geliyor. 17 ay olmuş toplamda. Bundan sonra da geçmez heralde diye takmıyorum.

Benim birinci haftadan sonra yavaş yavaş gelmeye başladı; ikinci hafta sonunda hiç covid olmamış gibi koku alıyordum.

Bir iki yiyecek tadinda hafif bozulmalar devam ediyordu; son 4-5 aydır normale döndü. Toplamda 1 sene olacak covid gecireli.

Çok kişiden kişiye değişen bir durum. Arkadaşımın koku almasi 6 ayda ancak normale dönmüştü.

keskin kokular çekin demişti birisi. şampuan, kolonya koklamıştım, sonra düzelmişti. ama yine 10 gün falan da olmuştu. ilgisi var mıdır bilemedim :)

6 aydır gelmeyen var :(
ama ortalama 3-14 gün gibi duydum çevremde de

kasimda gecirdim. sifir koku olayi 10gun sonra filan gecti. su an koku aliyorum ama her sey ayni kokuyor gibi geliyor. ornegin butun sampuanlar igrenc kokuyor. 3 yildir sevmedigim oda parfumu kokusu cok guzel geliyor. her sarapta vanilya tadi aliyorum vb vb

erkek arkadasimda koku hic geri gelmedi o gunden beri. zorluyorum bazen bak bu sarimsak bu limon. nope...

datumprikker.nl

www.when2meet.com

framadate.org

C&a

C&A +1

primark baya uygun

c&a ama ben hep A101&bim olan lidl´dan hallediyorum her seyi

KiK'e de bakabilirsin ama kalitesi bayağı düşük.

Primark, new yorker, c&a

yurt dışı bir yer değil.
hepsinin ayrı yolu yöntemi var.
kanada için göçmenlik puanlama sistemi açık net.
herhangi bir avrupa ülkesi ise çok karışık.
meslekleriniz neler, açıp youtube'dan bol bol içerik seyredin.
yüksek lisans yapmak genelde büyük avantaj oluyor gidiş yolu açmak için. iş için de linkedinden iş bulması zor bir mesleğiniz varsa iş bularak değil, iş kurarak, master yaparak vs gitmek daha cazip.

avrupayi bilmem ama kanada mavi yaka gocmen ulkesi zaten, beyaz yaka olmak dezavantaj. cok iyi ingilizceye falan da gerek yok. ne kadar dusuk kualifikasyon, ne kadar dandik ingilizce o kadar iyi. yardirin..

ülkeden ülkeye değişir ama mavi yaka meslekler, eğer elinizden milli eğitim bakanlığı vb. onaylı bir sertifika, mezuniyet belgesi diploma falan varsa iş bulma şansınız var.

Mesleği bilmeden bir şey demek zor. Ama mesela güzellik uzmanı, kuaför vb gibi meslekler birçok ülkede beyaz yakalılardan daha hızlı iş buluyor. Hatta kendi iş yerimi açacağım diyerek giden de çok bu mesleklerdeki insanlardan.

@rewlack yani yurtdışı derken avrupa ülkeleri kanada falan. avrupa ülkeleri ekstra zor tahmin ediyorum.

@anten eşim kimayer ve yüksek lisansı var şu an mebde öğretmen. ben de psikoloğum.

Esiniz ogretmenlik yapiyorsa uluslararasi ogretmenlik sertifikalarindan birini yapmayi deneyebilir ingilizce biliyorsa. Sonra da bazi ulkelerde, tahminen Asya ulkelerindeki uluslararasi okullarda is bulma sansini dener. Sertifikasi ve tecrubesi olan bir ogretmenin asagi yukari 40-70 bin lira arasi maas almasi mumkun cin-kore-japonya uclusunde. Siz de esi olarak gidersiniz.
Not: yani bir suru baska kriter var tabii bunun olmasi icin de, esinizin iyi bir ogretmen oldugunu ve uluslararasi mufredatlar (IB veya IGCSE, AP vs gibi) ile ilgili bilgisi oldugunu varsayarak soyluyorum.

Psikolog olarak giden bir sürü sınıf arkadaşım var benim ama hepsi yüksek lisansla gittiler. İngilizce öğrenip yüksek lisans başvurusu yapmak mantıklı olabilir. Yüksek lisans olduktan sonra zaten psikolog olarak çalışmak kolaylaşıyor. En çok Almanya'ya giden oldu. Onların bir kısmı Almanca da öğrenmişti.

Ben de psikoloğum. Aynı zamanda İsviçre vatandaşiyim. Yakın zamanda yüksek lisans başvurularında bulundum İsviçre'de ama benim işim daha kolay tabii. Yurtdışından gelenler için ise iyi bir not ortalaması, ingilizce ve Fransızca (Cenevre için) temel şartti mesela.

Almanya'da ingilizcenin yeterli olduğu programlar var. Dediğim gibi şu aşamada sizin için temel şart ingilizce öğrenip yüksek lisans yapmak gibi duruyor. Sizin uzaktan iş bulmanız çok güç.

Eşiniz iş bulup sizi goturebilirse bu da bir secenek tabii.

twitter.com

Şöyle bir şey görmüştüm, belki eşiniz yurtdışında Türk okullarından birinde öğretmen olabilir.

Eşiniz kimyager olarak iş bulabilir ama sizin gideceğiniz ülkede psikolog olarak çalışmanız zor.

Mesela ABD'de psikolog değilsiniz aslında. Sadece doktoralı olanlar psikolog olarak çalışabiliyor ABD'de.
Avrupa'da sosyal bölümlerden mezun sayısı çok fazla. Bir de sizin dil sorununuz olacaktır. Native speaker olmadan psikolog olarak çalışmanız imkansız. Tamamen dile dayalı bir işiniz var.

Yazılımcı, mühendis vb teknik alanlarda bir meslek yoksa yurtdışında iş bulmanız zor. Sosyal bölümlerden mezun giden tanıdıklarım markette falan çalışıyorlar. Hiçbiri umduğunu bulamadı.

Mavi yaka meslekler de kolay iş buluyor. Berber, tesisatçı, usta vb meslekler kolay iş bulur. Bunlar dışında yurtdışındaki Türklerin çoğu da kebapçı-pideci falan.

Bir de sizin için mümkün değil ama gidilecek ülkeden biriyle evlilik yapmak da orada tutunmak açısından en etkili yol. ABD'de kalanların çoğu evlilik yaparak kalıyorlar. Mühendislerin bile diğer türlü tutunmaları kolay değil.

@fraise @ndivia psikolog olarak çalışmam zor katılıyorum. özellikle dili iyi bilmekle beraber gittiğim ülkenin kültürüne hakim olmam lazım. zaten mesleğimi de çok sevmiyorum. eşim kabul olursa benim şansım daha net olur gibi.

Geçen bi yerde yanımdaki kişilerin konuşmasına tanık oldum. Psikoloji mezunu olan bir çok arkadaşları montessori sertifikası alıp danışman vs olarak amerikaya gitmeyi planlıyormuş. Dil bilen için kolaymış ve bu alanda açık varmış.

Yani aynısı avrupa için de geçerli olabilir belki. Ama dil şart sizin için.

Hakkinen abi şimdiden hayırlı olsun. Almanya’ya gelirsen mutlaka görüşelim. Biz de benzer yollardan iş bularak geldik. Kanada iyiymiş bak cooper bahsetmiş. Yolun bahtın açık olsun.

Oncelikle hangi ulkeye gideceginize karar vermelisiniz. Neresi sizi mutlu eder. Nerede huzuru bulursunuz. Kulturlerini, yasam tarzlarini arastirin. Daha sonra gocmenlik sartlari ile detayli arastirmaya gecersiniz. Mesela Isvec ve portekiz arasinda oturum basvurusu icin farklar cok.

Avrupa da Amerika da bizden daha bireyselci toplumlar. Dolayısıyla böyle küçük detaylar sosyal ilişkilerde çok olmayabilir. Ama çok fazla dedikodu var.

ABD ve Avrupa farklı bu konuda. ABD de rekabetçilik ön planda. İnsanlar tartışmaya girmekten çekinmiyor.

Avrupa'da ise ülkeye göre değişiyor. Mesela ingilizler bir şeyi yapmayacaksa yokuş yapar, bekletir sonra sen kendin vazgeçersin. Tartışmıyorlar yani.

Dediğin konuları genelde ABD ve Avrupa'da takmazlar. Bireyselci olmanın yanında tahammül düzeyleri düşük.

Seinfeld izlemenizi öneririm. Tipik ABD ilişkileri. Bireyselcilik var, çıkarcılık var. İlişki stratejisi var. Müthiş bir rekabet var. Kadını da erkeği de doğru dürüst bir boyfriend / girlfriend bulabilmek için hakikaten çaba sarf ediyorlar. Genelde ödemeler konusunda bizden farklı oldukları kesin (bkz. bireyselcilik), bir de tabii bekaret mevzuu bizdeki kadar sorun değil ancak insanın olduğu her yerde trip de vardır, toksiklik de.
Ve en önemlisi bu örnekte olduğu gibi bütün genellemeler yanlıştır :)

Ulusal bile olmayan bir şeyin globalliğini tartışmak bana göre yanlış. Türkiyede bile entellektüel birikime ve sağlıklı bir psikolojiye göre değişen bir konu bu. Türkiyeye genellemenin uygun olmadığı bir konuyu avrupaya ya da amerikaya genellemek doğru değil.

ben kendi tecrübelerimden almanya'da ki durumu yazayim,
bize göre bir iliskileri yok, mesela ev sahibime bir kere bile misafir geldigini görmedim. iliski az olunca sorunda yok. ya da arkadas cevreleri cocukluktan beri ayni.
hocam ameliyat oldu, cicek gönderecekler evini bilen yok. 20 yillik is arkadasi bunlar, evinin sokak numarasi falan degil, bagcilar taraflarinda oturuyor diyebilen bile olmadi.
bir sorun varsa bunu acikca konusuyorlar. iliskiler daha acik. ima yok.
bir de aileler, yakin arkadaslari haric digerleri (sifir) ile iyi vakit geciriyorlar o kadar. kendini ister agirdan sat ister satma bir önemi yok yani.

ya da bana irkcilik yapan hakaret eden ögrenciyi hocaya söyledim, uyarmis vs ama(bunu kendi üstüne düseni yapmak icin yapti), hala o ögrenciyle arasi iyi. ayni ögrenci calismadigi halde yine arasi iyi. Tr'de ben böyle birsey görmedim. hoca calismayani, hakaret edeni grupta durdurmaz. burada ise bizim aramizdaki problem, calismiyorsa onun hayati.

benim Tr insani ile avrupali arasinda gördügüm en büyük fark bunlar bizden cok daha asagilik insanlar, ben cok iyi bir cevreden degilim ama almanya'da doktora yaparken gördügüm düsük seviye davranislari Tr'de görmedim, disaridan baksan daha iyi okullar, kosullar falan dersin. Bizse bunlara göre asiri entrikaciyiz.

benim cok genel cevap oldu, almanci arkadaslar daha iyi cevap verir.

Pasaport sırası çok uzun olabilir. Ülkelere göre aşı kontrolleri vs süreyi uzatabilir. 3 saat çok bende de ama 2 saat ideal şu şartlarda.

en çok zaman bende hep bagaj sırasında harcanıyor. bagaj olmasa 1,5 saat yeter bence maksimum.

istanbul havalimanıysa max 2.5 saat yeter
o da havalimanı aşırı büyük. ilk kullandığımda kapıya gitmek için heralde zeytinburnuna kadar yürümüştüm

millet gec kalmasin diye boyle soyleniyor.

Almanya'da master ücretsiz. Sadece bizdeki harç gibi dönemlik para ödüyorsun. Yaşam masrafların için de masterda burs vermezler.

Tüm masraflarını karşılayacak birikiminin olması gerekir.

"Öğrenme ve gelişme yatırımlarım için ilk adımlarımı nasıl atmalıyım?"

daad.de adresinde almanya'daki tum master programlarinin listesi var. bilgileri okullarin, bolumlerin websitelerinden almalisin. direkt youtube'a falan gidersen cok vasat bir seviyede bilgi alirsin.

Soylendigi gibi okullardan burs yok ve okullar bedava. bir donem tev'in verdigi bir burs vardi yasam giderleri icin, hala yururlukte mi bilmiyorum, sitesine gir bak.

Tev-daad bursu var. Onun dışınd yl için burs imkanları çok çok kısıtlı.

almanyada data science alanları sektörden bağımsız olarak akdemiyi hedefler ve yoğun matematik ağırlıklı olurlar (türkiyede verilen matematiğin 3-5 gömlek üstü), haberin olsun. ne cengaverleri harcadı o TUM xd

Androidçi iseniz, sevdiğiniz tel exynos olup da abd’de snapdragonlusu varsa aynı fiyata olsa da kesinlikle değer.
Laptop bataryası ölüyorsa onu alabilirsiniz.

Ben hep cilt-saç bakım ürünleri istiyorum yakınlarından.

Ps5 getirsin brn alırım :)

Telefon fiyatlar tr’de ve abd’de ne durumda bilmiyorum ama açtırması bir dert sonra bir tek açtıran kişi kullanabiliyor. Bence mantıklı değil. Ben kısa bir dönem abd’de yaşadım ama şu an baktığımda en çok keşke daha fazla columbia north face alsaydım diyorum çünkü indirimli yerlerde tr’de 2000 tl olan montları 25 dolara 3-4binlik ayakkabıları 60 dolara alabiliyorsun.

+1 but...

Ben olsam colombia ya da north face mont isterdim hele bir de soğuk memlekette yaşıyorsanız çok güzel olur. yurtdışı tekstil ürünleri çok sağlam oluyor.

Esiniz icin ordinary urunlerine bakin. Kadinlar bayiliyor ve cok ucuz burada. Envai cesit vitamin var, onlara da bakabilirsiniz.

Oscar +1

Eklemey unuttum hakkaten, ordinary ürünlere kadınlar bayılıyor. Blistex mesela 1 dolar Tr’de 50-60 lira tanesi. Bunlardan ufak ufak alınabilir.

Apati olabilir. Aleksitimi de benzer bir şey. Bu bir nevi savunma mekanizması. Uzun süreli depresyonda ya da anksiyete ile birlikte ortaya çıkması çok olası. Acı öyle bir düzeye ulaşıyor ki beyniniz hissi ketliyor diyebiliriz sanırım. Şunları bilmek önemli:
1. Kafayı yemediniz
2. Dindar insanlar dinden çıktıklarını bunun manevi bir ceza olduğunu düşünebiliyorlar, bu yanlış.
3. Çaresi var, kolay ve hemen geçmez ama uzun vadede ortaya çıkaran sebepler yok oldukça düzelme de olabilir

Olduğu gibi kalmalı. O sizin mudahale edebilme alanınız da değil.
Kolay gelsin

Katılmıyorum. Siz kendi tarzınızda yazmalısınız. Bir makaleye atıf yapmak orada yapılmış bir çalışmanın bulgularını ya da yorumunu “kendi cümlelerinizle” ifade etmeniz anlamına gelir. Yalnızca tırnak işareti kullanılarak yapılan kısa alıntılarda cümleyi olduğu gibi yazarsınız onun dışında önemli olan şey tutarlı olmaktır. Başta labor sonda labour demek tuhaf durur.

Eğer makaledeki gibi alintilamak istersen (yani labor) o zaman ilgili kelimeden sonra [sic.] ifadesini koyarak aldığım yerde böyleydi diyebilirsin.

direct quotation yapiyorsan labor birak. yok sen kendi metnin icinde bilmemkimin makelesi 1970'lerdedi labour participation meselesini incelemis yazacaksan o zaman u koy.

sic yazim hatasi oldugunu ifade etmek icin kullanilir. "labor" hatali degil, farkli.

Hediye getirmeyi geçtim daha çok bekliyorlar bile. Benim akraba var yurtdışında yaşıyor. Geldiğinde otelde falan kalmaz, bizde kalmak ister.

Pahalı da derler gitmeyesin diye. Şu an istese bana orada güzel imkanlar sağlayabilirler mesela ama diyor ki burada hayat zor.

Bir mekana gitsek hesabı biz ödüyoruz falan. Memleket özlemi, yalnızlık falan çektiler mi de konuşmak isterler. Duygusal olarak da sömürürler.

Yurt disinda yasayip hala tl olarak carptigindan. acacak 5 euro olsa, hala 75 tl bir acicak cok pahali diyor. Ama kendini iyi hissetmek icin 5000 euro aliyorum yerine 75000 tl kazaniyorum diye dusunuyor.

Arkadaşınız için demiyorum ama genel olarak yurtdışındaki herkesin durumu iyidir gibi bir algı var. Bizim eşimle birlikte 3200 euro gelirimiz var. Kiramız 1300. Doğalgaz çok pahalı doğru düzgün yakmasak bile 12 üzerinden sabit bir tutar ödüyoruz. Yedik içtik derken (biraz da gezmeyi seviyoruz) birikim yapmak hiç kolay olmuyor.

Eşim gelecek ay TR’ye gidecek. Valizinde sadece 2 parça elbise olacak. Gerisi hep hediye. Niye? Çünkü dayıya aldın teyzeye almazsan olmaz. X’e aldın Y’ye de almalısın. Yaklaşık 4 kilo (40x100 gr) sadece çikolata gidiyor. Ben 2 ay önce gittiğimde arkadaş grubumuzdan içimden gelenlere ufak hediyeler aldım. Diğerlerine de yazın alırım (içimden gelirse) diye düşünmüştüm. Hediye almadıklarım tepki gösterdiler haliyle.

Kapak açacağı falan mesele değil de insan yakın arkadaşlarına ve ailesine düzgün hediyeler almak istiyor. Sizin arkadaşınızın ki biraz öküzlük, hiç tanımadığın birisi bile böyle küçük bir şey istese alırsın. Onun durumu yurtdışı ile alakalı değil bence.

kendi adima daha tutumlu oldugumu soyleyebilirim. bunu da suna bagliyorum; eskiden hic para artiramazdim temel giderlerden araba kredisinden vs. simdi para artiriyorum arabayi pesin aldim ve calistigimin karsiliginda aldigim para ve artan paraya bakarak emeklilikte ne yapacagiz stresi bas gostermeye basladi. tr deyken hic dusunmezdim.

bu sebeple 32 yasindan sonra hesap tutmaya giderleri yazmaya hedef koyamaya basladim. ben de tr dekilere hic bir sey goturmem 2 ser tane cikolata disinda. zaten kimseyi memnun edemiyorsun.

Valla ben 5 yıldır düzenli gidip geliyorum işim gereği. Kendimden çok çevreme, eşime dostuma, aileme aldım ama niyeyse o kadar da memnun kalıp mutlu olmuşlar gibi hissetmedim. Bir yandan adet tabi, diğer yandan da insan almak istiyor. Para kazanıyorsun, imkanın varken filan birşeyler yapmak istiyorsun.

Senin durumunda kesinlikle düşünülmeli tabi. Para kazanılmasa dahi yardımcı olduğun birisinin en azından çam sakızı çoban armağanı bir incelik göstermesi lazım. Sürekli getirilemez bence (Türkiye'de çok hediye bekliyor insanlar, bunu kabul etmek lazım) ama biraz da kıymet bilmek lazım.

Yurtdisinin psikolojisi agirdir, insanlar baya gariplesebiliyor. Eminim bende de baya hasar var, ama kendi garipliklerinin farkina varmak zor. Insanlarin cimri gozukmesinin cesitli nedenleri var.

- Yurtdisinda surunuyordur, bilet parasini bile zor denklestiriyordur, birsey getiremez.
- Para yapiyordur ama cogunu biriktiriyordur, alacagi ufak bir kalem bile kafasindaki hesabi bozar, getirmez.
- Para problemi yoktur ama gelenek gorenek islerinden kopmustur, umursamaz getirmez.
- Komple kayisi kopartmistir, kimse umrunda degildir, getirmez.

vs

senin durumunda saglam birsey getirmesi lazim.

ama mesela ben bugun kardesime 40 euroluk market alisverisi yaptim, cikolata, kahve, vs. 600 liralik birsey degil. degmez. Türkiye'de de aynisi var ama ona farkli geliyor. bana sorsan tasimaya degmez.

cooper yazdiklarinin 1. ve 2. olani en cok gördügüm seyler, burda bile bedava kahve icmeye benim odama geliyor burdaki birkac Türk.

Ben de pek bir sey getirmiyorum, aileme alacagim hediyeyi genelde Turkiye'den aliyorum zira evet, genellemek gerekirse daha pahali.

Tabi senin arkadas konundan bagimsiz olarak biraz pismis.

Tasindigimdan beri cimrilesmedim ama hediye beklentisi olan insanlara bilerek hediye almadim.

Birinin benden hediye beklemesi irritebediyor ki icimden geldigi kisilere aldim.

Birde o valizleri tasimak zulum oluyor.

Abi her isteyene bir şey getirmeye kalksak 2 bavul ekstrayla dönmek zorundayız; birine getirsen diğeri duyacak bozulacak vs.

Hatıra isteyene de döndüğümde cebimde kalan bozuk paraları veririm lol

vefa ile alakalı bir durum. beni bu sektöre oturup çocuğa anlatır gibi iş anlatan adamlara üstünden 12-13 yıl geçmesine rağmen yemek ısmarlıyorum arada bir. birebir aynı muameleyi benim yaptığım insanlar arayıp sormuyor bile. herkes öyle vefalı değil maalesef yani. yoksa bi gazoz açacağı almak çok zor bir şey değil, onun için milyarder olmana da gerek yok. parayla alakası yok yani, düşüncesizlik, belki de kompleks bile olabilir.

iki hafta önce meksikaya gittim trde kazandığım tl maaşımla hem de, 3 şişe tekila aldım, bir sürü ıvır zıvır hediye aldım, yeni ev alan arkadaşıma kocaman bi hediye bile aldım. bunların hepsi max 150-200 liralık hediyeler. bana hiç yük gelmiyor bunlar, kendim isteyerek alıyorum ama diyorum ya bu adam seni önemsemiyor büyük ihtimalle. alacak adam havaalanından bi tane dandik magnet alır o bile işini görür.

Bir cimrilik var. Çalıştığım yerin genel müdürü Türk, Almanya'dan elektrikli Bmw ile geldi. Çikolata dağıttı. Zam istesen Türkiye'deki pazarlığı bilmiyorum der.

Almanya'daki bir akrabam sünnet hediyesi olarak eski bir saat vermişti.

Yine teyzemin tarafından biri Almanya'da yaşıyor ve Türkiye'ye geldiklerinde hizmet bekliyorlar. Ama sen Almanya'ya gitsen aynı ilgiyi sana göstermezler.

Bence Almanya'da yaşayanlarda bu oluyor.

Kuzey ülkeleri gerçekten pahalı diye biliyorum ama almak isteyen alırdı.

Erasmus ögrencisi iken tonla iyi cikolata, yakin arkadaslarima ickiler, aileme kozmetik urunleri, ailedeki cocuklara kiyafetler vs yukledim getirdim. Baktim ki, gercekten kimse mutesekkir kalmiyor. Birkac kez daha yaptim bu salakligi. Gidip Aldi´den cikolata almadim bu arada, hep özenerek sectim. Sonrasinda ogrenci bursumla tasimaciliga devam ettim.

Kimse gazoz acacagina razi falan degil. Gecelim o kismi. Minik cocuk bile 5 kilo toblerene ile aciyor "pazarligi". Bir senedir cok net diyorum: "Asla bavul bavul hediye getirmeyecegim."

Son geldigimde sadece ailemin ozel olarak istedigi birkac seyi getirdim. Yegenlerimden biri milli takimin trikosunu istiyordu mesela. Tenis takimi oldugu icin muhtemelen Türkiye´de bulunmasi zor. Oyle spesifik seyler...

Arkadasinizdan orada bulunan ozel bir seyi isteseniz, muhtemelen getirecek.


Son senelerde gocenler asla cimrilesmiyor. Benim de tanidiklarim, hep iyi yiyip, gezme pesindeler. Duzgun maasla calisan kimse markette ürün fiyati okumak zorunda degil. Türkiye´de para kazansam herhalde daha tutumlu yasamak zorunda kalacaktim. O dediginiz nesillerin Almanya´da dogmus cocuklari da para sacarak yasiyor. Bitti o "kenara para atalim, koyden tarla alalim" devri.

kanka modunda takılıp işe güce soktuğunuz insanın bunu yapması cimrilikten değil, görgüsüzlükten bence.

karşı apartmandaki komşuya kadar valiz valiz hediye getirmesini beklemiyoruz ama çok yakın arkadaşa, sevgiliye falan adam gibi hediye getirilmeli.
adam gibiden kasıt "güzel bir hediye", illa çok pahalı olmasına gerek yok, küçük bir şey de olur.

Yani ben de bagaj dolusu hediye getirsin demiyorum da insan 1 paket milka alir bari.
Konyadan bile gelsen mevlana sekeri getirirsin.
Ben hediye almaktan anlamam bana bile cok ilginc geliyor almamalari.

Ofisten bir tanesi bardak alti getirmis 10 cent etmez allah razi olsun dedik kullaniyoruz.
Avustralyadan gelen biri ufak koalalar getirmis 3 kurusluk sey ama guzel yani.
Ama bunlar kalici gidenler degil, try kazanip 1 haftaligina is icin gidenler.

Kalici olanlarda var bi sikinti.
Almanci akrabalar da getiriyoruz bir sey begenmiyorlar diye hediyeyi kesmisler :D

Bir sey diyen de yoktu, ne diycez sanki

cimrileşmeseler bile sırf yurtdışında oldukları için o insanların bir şey getirme mecburiyetinde olduklarının düşünülmesi, ya da jest yapmak zorundalarmış gibi davranılması bir tek bana mı garip geliyor?

kaldı ki yoldan geliyor insanlar, en yakın kankam bile olsa bana onlardan bir şey istemek/beklemek çok gereksiz ve sınırı aşan bir davranış olarak geliyor.

ezcümle, mecburiyetleri yok, cimrilikle veya başka şeyle açıklanmak zorunda da değil. cimrileşmişte olabilirler yabancı bir yerde yaşamanın getirdiği psikolojiyle.

bu arada iş bulmasına destek olduğumuz biri için aç dolaşıyordu demek de, yanlış anlamayın ama çok kibirli geliyor okuyunca...

@cosmic, ya ben de öyle büyük bir şey bekledi gibi düşünmedim zaten ama yine de bu beklentinin oluşması bana nedense tuhaf geliyor. bana kendiliğinden getiren arkadaşlarım var mesela ama ben kendim nerdeyse hiç yapmam bunu seyahat dönüşü falan. beklemem de arkadaşlarımdan. anlatmaya çalıştığım bu tür beklentilerin her iki tarafa da gereksiz bir duygusal yük olmasıydı.

diyet konusunda da çok güldüm örneğine ama yine de internet ortamı artık bence o kadar da anonim değil, böyle ifade etmek, ne bileyim, üstten geldi okuyunca.

divit içimden geldi ben getircem sana açacak fuara gidince :)

Yok yav mecbur falan degiller, zaten iyilik yaptigim adamdan da beklentim yok.

Sirketim yarisi zaten yurt disina tasindi, cogu iletisimi kesti gerisi de gelince tribe giriyor.
Of gelcem ama orasi da les falan yazan oluyor.
Lan olm gelme o zaman diyorum :)

Ha kibirse de kibir ya.
Beni birisi sifirdan 5bin euro'ya cikarsa adama araba falan alirdim herhalde.
Bu tipler gelince bira ismarlamiyor :))

Su hayatta iyilik gordugum insan yok belki ondan garip geliyordur.

youtu.be

Tatları değişiklik gösteriyormuş, 15 dk 35sn de tadım kısmı var videoda

arçelik telve çok kaliteli, ömürlük bir makina. genelde akşama kadar onlarca bardak kahve yapılan ofisler ve birçok cafede kahveler arçelik telve ile yapılıyor.

Arzum okka kullanıyoruz 2 aydır çok memnunuz.

tat olarak arcelik telve efsane ben 10 seneyi aşkın süredir kullanıyorum ve başka makinede içince ayni kahve ayni tadi vermiyor

kesinlikle telve