Vancouver'da yasadım, Barcelona'ya seyahat amaçlı gittim. Vancouver berbat biyer, hic memnun kalmadım. Nedeni cok fazla göç almış olması ve sehrin popülasyonunun buyuk bir bölümünü asyalılar oluşturuyor. Hersey asiri pahalı, yeme içme Barcelona'ya gore ucuz sayılabilir ama konaklama olarak kesinlikle cok daha pahalı.
Vancouver'in sevdiğim tek yönü doğayla ic ice bir sehir olması. Özellikle yaz aylarında doga sporlarına ilgili muhteşem etkinlikler oluyor. Havasi muhteşem oluyor yazları. Kışlarına hic girmeyelim, az cok tahmin edebiliyorsunuzdur.
Yani zor bir karşılaştırma bu, ne amaçla gideceksiniz, ne kadar süreyle kalacaksınız, bütçeniz ne olacak önemli faktörler bunlar.

@buga, nüfusun büyük bölümünü asyalıların oluşturması ne açıdan sorun teşkil ediyor, merak ettim? adam mı kesiyorlar, yollara mı sıçıyorlar, neden ki?

ikisini de gormedim henuz ama detayli bilgim var. sizin karakterinize ve beklentilerinize bagli hangisini seveceginiz. mesela vancouver tam benlik cunku sicak degil ama soguk da degil. iliman. tabi kanada'ya gore iliman ama sicaktan nefret eden biri olarak barselona da yasamak istemezdim kesinlikle. pahali oldugu dogru nerede kalacaginiz ve ne is yapacaginiz da onemli tabi. dezavantaji turkiye ye cok uzak, dolayisiyla saat farki da cok. barselona da ucaga atlayip bir kac saat sonra turkiye'de olabilirsiniz cok ucuza ama vancouver dan oyle kolay kolay gelemezsiniz ucaga bir aylik kira parasi vermeden. istanbuldaki kira degil tabi vancouver daki kira :) onun disinda doga sporlarini seviyorsaniz british columbiayi seversiniz.

su disaridan gelip burada cok asyali/cok zenci/cok hintli vs var deyip sikayet eden insanlar cok gulduruyor beni. kanada'nin olayi o mina koyim? goc? gordugun beyaz kanadalilar da en fazla bir kac kusak once buraya gelmis insanlar onlar da kanadali degil esasinda. sorarsan ben fransizim ben ingilizim ben irlandaliyim derler. goc istemeyen ufak kasabalara gelmeli. vancouver toronto montreal de tabi bir suru gocmen olacak. biz turklerde cok yaygin bu, 20 kusak inuit iz sanki hepimiz yabancilara niye geldiniz lan deriz. bayiliyorum su turklerdeki anormal irkciliga ve gayet normal bir seymis gibi dile getirilmesine.

master için gidicem,kabul aldığım okullar arasında karar veremediğim için şehir bazlı bir tercih yapıcam sanırım. okul olarak Vancouver'da UBC, Barcelona'da Esade'den kabul aldım. Bütcem yeterli miktarda var. Vancouver olursa UBC kampüsü, Esade olursa şehir merkezinde bir evde konaklamayı düşünüyorum. Eğlenmeyi, içmeyi,gezemeyi ve spor yapmayı oldukca severim o yüzden şehirdeki sosyal ve eğlence hayatı benim için oldukca önemli. İki şehir de güzel gözüküyor o yüzden bir karara varamıyorum. Sanırım Vancouver yazın oldukca boş, barselona ise kışın biraz daha sakin ve sıkıcı diyorlar fakat dogru mudur bilmiyorum. Vancouver'a gidersem snowboard, Barcelona'ya gidersem dalga sörfü öğrenmeyi planlıyorum :) dediğim gibi her ikisinin de kendilerine has hoşuma giden yonleri var o yüden kafam karışık.Son olarak master sonrası 3-4 sene o ülkede takılmayı istiyorum o yüzden sanırım iş bulma konusunda ispanya ve avrupaya göre Kanada daha avatanjlı gibi.

slap hocam konusmustuk bunu, eger kanada'dakini 2 senelik yapamiyorsaniz 9 ayliksa kesin, 3 4 sene kalamama ihtimalini goz onunde bulundurun.

edit: siz daha iyi bilirsiniz ama ispanya ekonomik olarak mahvolmus halde degil miydi en son? is bulmak daha kolay olmayabilir. bilmiyorum biliyor musunuz ama ispanyolca bilmeden is bulunur mu bilmem onu da dusunmek lazim.

ben ilaç kullanırken cok alkol aldım hiç te bişey olmadı tabi bu benim bünyeyle de alakalı olabilir. değişir diye düşünüyorum.

Kesinlikle tavsiye etmiyorum ama daha önce yapmışlığım var.
2-3 biradan fazlasını içmeyin lütfen içecekseniz de.

alkol sadece antibiyotiğin etkisini yok eder. akşam 9'da tekrar antibiyotik alacağınızı düşünerek söylüyorum, o dozu almamışsınız gibi bir şey olacak yani.

Ya arkadaş kendin cevabını vermişsin işte. Hastasın, içmeyeceksin. Bu kadar. Tedavin bitsin ne yaparsan yap.

Etkisini yok ediyor. Acini anliyorum diyecegim yalniz nuhtemelen bir kutu filan kullancaksin, bir hafta icmeyiver :/ Dermatologum sagolsun 90 adet verdi bana, yazi alkolsuz gecirecegim.

Fizyolojisini aciklamayim simdi 2 saat ama icme derim

kazanabilir de okuması zor gelebilir

imkansız diye bir şey yoktur. ancak çok zor. bir de okuması o yaştan sonra yüksek azim gerektirir...

tıp konusunda çok ilgili ve bilgili. öyle böyle değil. yanı en buyuk hayalıydı ama alivei problemler falan hazırlanamadı. bir girse iyi doktor olacağına emınım ama bu yaştan sonra olur mu ?

bu arada ben ımkansız hiç kasma dedim.

kazanmasına kazanır da okuması zor olur. örneklerini bizzat gördüm yapanlar var. ama kazanmaktan ziyade okuma kısmında çok azimli olması gerek.

ayrıca bu arkadaş çalışıyor ise devam zorunluluğu ve pratiklet sıkıntı yaratır. kimse ona göre ayarlamaz. stajlara tam devamlılık gerekir çoğu yerde.

el hasıl, kazanması bir dert ise okuması bin dert iyi düşünsün, hayatının 10 yılı demek aşağı yukarı bu iş.

hiç çalışmadan aldığı puan da çok yüksek değil fakat çalışmaya başlayınca eğer para kazandığı başka bir uğraşı varsa çalışmaktan sıkılıp zamanla durumu kabullenecektir.
ben anadolu lisesi öğretmenlik sınavına yazıldım. acayip çalışıp yüksek puan yaparım diye çalışma notları edindim fakat çalışmaya oturunca yarım saat sonra düz lisenin suyu mu çıktı deyip sınava öylesine girdim. kazandım ama çalışmadan.. öğrencilikten sonra soğuyunca tekrar olmuyor ders çalışma işi

memur zaten tayın ısteyecek gittiği yere. gece nöbete girip gündüz okur.

ama ben hala kazanmasının ımkansız olduğunu düşünüyorum.

o yaşlarda hukuk kazanan duydum ama tıp kazanan hiç duymadım.

30 yaşından sonra tıp kazanmak mantık dışı ve olanaksız. fulle yakın yapması lazım. organık kımya türev ıntegral bunlar nasıl öğrenilir sıfırdan.

Tıp fakültesine o yaşlarda giren çok fazla kişi vardı benim gördüğüm. Hatta komşumuzun oğlu da 28 yaşında girmişti.
Ama okuma konusunun zor olacağına katılıyorum ben de. Tıpta ders kaçırma, onu da bıraktım azıcık ipin ucunu kaçırma şansınız yok. 6 sene boyunca hiç taviz vermeden çalışmanız ve derslere dört elle sarılmanız gerekiyor. 30 yaşında biri için bu kazanmaktan çok daha zor olacaktır. Yine de insanların şevkini kırmamak gerek. Kendine güveniyorsa neden olmasın ki?

hiç sene kaybetmeden bitirdiğini varsayarsak 39 yaşında mezun olacak. uzmanlığı var. mecburi hizmeti var.
nasıl olacak o iş. merak ediyorum gerçekten.

Deli misiniz yahu ne imkansizi.

Ucaktam atlayip parasutun acilmazsa olmemen imkansiz. Yoo o da degil var cakilip yasayan.

En buyuk hayali ve cok ilgili olmasi yeter yapmasi icin.

Buradaki tek soru ne kadar istiyor. Her seyin kendine gore zorlugu var bana iskence gibi gelirken belki onun en keyifli seneleri olacak belli mi olur. Kazanmakta bir sey yok lys o kadar zor bir sinav degil.

Boş yere ömür tüketmek olacaktır, şurada kaç sene ki bir insan ömrü çok istiyorsa denesin içinde kalmasın ama kazansa bile 6 sene çile olacak ayrıca gece çalışır, sabah okur olayı olmaz çünkü bazı zamanlar yemek yemiyoruz, günde 3 saat uyku ile ders çalışıyoruz. Hani belki uzaktan yapılabilir gibi dursa da ben bizim fakültede hem çalışıp hem okuyan hiç duymadım. Dediğim gibi hayatını yaşasın yahu tıp ile ömür tüketmesine gerek yok

Ayrıca kars adıyaman vs demişsiniz ama en düşük tıp için bile ilk 10 bine girmesi gerekir.

@lal u ask

puanı diğerlerinden düşük diye söyledim. ancak biliyorum çok fark olmadığını

genel kanının aksıne bir durum var aslında. bitireceğinden yüzde yüz eminim. tıp konusunda gerçekten çok bilgili. yakınlarının doktor muayenesıne gittiğinde biraz konuşmaya başlayınca muayene eden doktor hemen doktor musunuz diye sorduğuna birçok kez şahit olunmuş.

asıl sorun kazanması.

burada sanıldığı kadar kolay değil kazanmak. ilk 10 bıne girmek bu insan için tıp okumaya göre çok daha zor.

yav doktor, biraz geç ya. şimdi heves kırmak gibi olmasında 6-7 sene okuması, tusa girmesi zaten bir 10 sene eder. sonra da çok geç . bi de bir çok doktor da memnun değil emin ol

trabzon hurması. yemeyi çok denedim ama nafile. kendisi adeta bir çürük domates görüntüsünde...

Hayatımda ciğer yemedim ama yiyemiyorum da midem bulanıyor ciğer deyince.

zeytin yağı

tadı inanılmaz tuhaf geliyor, sanki zeytin değil. oysa zeytini çok severim

Zeytin, karides, pancar, hurma, midye, kaymak.

Mantar, hurma, kuru kayısı vs gibi yumuşak şeyler. Ama bunun içinde senin saydığın brokoliler, kabaklar, karnabaharlar yok, onlara ölürüm. Ben daha böyle çiğnedikçe büyüyen şeylerden tiksiniyorum. Midem bulanıyor.

Bir sabah duyuruda gezinirken biri "Lahana diyeti" yazmış. Bak yazarken bile fena oldum; 15 dakika boyunca evet iğrenç olacak ama bildiğin midem bulandı, öğürmeler vs. zor tuttum kendimi!

Lahana dolması, lahana yemeği vs. içinde lahana olan şeyleri hiç sevmiyorum, yiyemiyorum.

yememem gereken ama yediğim/içtiğim şeyler var. laktoz duyarlılığı ve ülser yüzünden sütten, yağlı ve bol baharatlı şeylerden uzak durmam gerekiyor. bir de asitli içeceklerden.

asit gitti, sütü de ayda bir içerim en fazla ama diğerleri konusunda o kadar iyi değilim.

bunun dışında kabak yemeği midemi bulandırır. tavuklu ograten mi ne yapıyorlar böyle hani tekne gibi, onu yiyorum ama. haşlanmış falan şahane oluyor hem "hmmm sağlık, hmmm" diye gaza da geliyorsun. ama yemek hali iğrenç. kedi maması gibi geliyor bana. çok çirkin görüntüsü. yiyemiyorum.

Yok.

incir reçeline allerjim var.
tadını bile hatırlamıyorum ama rengi çok güzel görünüyor.

Ispanak, alerjim mi var bilmiyorum da yediğim zaman kusuyorum.
Kokusundan, görüntüsünden hele ki o acımsı tadından ölesiye tiksiniyorum.

hicbi sey yok.

bu güzelim nimetleri yiyemeyen-içemeyen baya insan var anlaşılan.

çevremdeki birçok insan kelle-paça-beyin-dil gibi sakatat ürünlerinin baya lezzetli olduğunu söylüyorlar ama ben işkembeden ötesine geçemedim, ne kadar güzel olabilir değil mi ama? çok fazla bir şey kaçırmıyorum diye düşünüyorum.

bu arada bu duyuruya henüz Asya memleketlerinin ne idüğü belirsiz malzemeleri girmemiş gibi duruyor, şaşırdım.

EK: ciğeri hiç tatmamış ama tadını merak edenlere ya da sevip de henüz keşfetmemiş olanlara Ankara içinde tavsiyem Ciğerci Apo'dur Balgatta, 10 numaradır ciğeri mezeleri ile beraber, tiksinen yine yiyemez o ayrı konu.

soğan, özellikle pişmiş olunca kabus sebebi. saydam cıvık bişi. ıhhh.

Kokoreç

Kokoreç tutkunları ve kültürü hoşuma gidiyor ama ben yiyemiyorum, sevemedim midem bi kötü oluyo.

Kirmizi et ve tavuk eti. Psikolojik travmanin yani sira piserken bile midemi bulandiriyorlar, kacacak yer arıyorum. Mecburiyetten bazem tavuk gogsu yiyorum, yuzum sekilden sekle giriyor.Anlatilmaz yasanir o durum.

cigeri pek sevemedim ben. zorla yerim belki ama yuz sene yemesem aklima gelmez.

onun disinda senin saydigin seylerin cogu benim en sevdiklerim listesinde (kuyruk yagi falan degil digerleri)

soğan ve sarımsak, hele de tazelerine bayılırım ama yemem için birkaç saat sürecek baş ağrısını göze almam gerekir.

Sıcak sütteki kaymak(soğuduğunda aramızda aşk var) bir de yoğurt kaymağı. Ağzıma geldiği an, boğaz kaslarım kasılır. imkanı yok yutamam.

Yüreğim kaldırmadıgından ve zamanında beslemıs olmamdan dolayı da ördek, tavşan, koyun eti. (veg. vardır, yol yordam öğrenmeye hazırım)

kahve içemiyorum. tadını sevmiyorum zaten, çok sorun değil yani ama bazen birini kıramadığımdan falan içtiğimde kıçım başım ayrı oynuyor, çarpıntı yapıyor çok fena. köri kaşındırıyor bi de bazen. acıyı severim, pul biber ya da cin biberi falan ama onlar da fazla yediğimde hapşırtıyor, öksürtüyor.

mantardan nefret ederdim iki üç yıl öncesine kadar. görmek bile içimi bir garip ederdi, kaygan böyle yumuşak falan. sonra ne oldu bilmiyorum, bayılıyorum artık.

lahmacun, sucuk ve köfte haricinde kırmızı ete dair ne varsa nefret ediyorum kendimi bildim bileli. kokusu, görüntüsü bile iğrenç. ama bazen öyle tasvirler duyuyorum/izliyorum ki vay canına ne kaçırıyorum ben diyorum; öyle zamanlarda yiyebilseydim keşke diyorum.

ben de kahve, türk kahvesi, içemiyorum. nedense midemi bozuyor özellikle dışarıda içtiğimde. misafirliklerde falan sorun olmadı. en son kahve içtiğimde acile gittim apandisit şüphesi ile saatlerce tuttular beni.

dereotu, pırasa, yumurta, kuyruk yağı, iç yağı, deri, sakatat vs vs.. çok fena direkt doktorluk bir midem var gerçi. benimkileri geçersiz sayabiliriz.

hayır.

her sabah 7-10 km koşuyorum.

koşmayı, sporu bu kadar sevmesem kilolu olurdum sanırım.

çocukken topaç gibiymişim zaten :P

Normal zamanlarda evet, yemek yerken hayır..

zaten şişmanım, neden korkayım.

hayır. kilo alırsın da verirsin de. zamanında 30 kilo vermişliğim var. 20 kilo almışlığım da var. vücut yapım kilo almaya çok müsait. ama kilo verebilmem de çok kolay oluyor, o açıdan şanslıyım. bazı insanlar uğraşır veremez ben çok rahat kilo verebiliyorum.

Hayır, çünkü şişmanlamayacağımı biliyorum. (120 kg. oldu)

edit: 120 kg. değilim!! Büyük konuşma anlamında yazdım onu.

hayir cunku genlerimde yok

Evet. Zaten kolay kilo alıp kolay kilo veriyorum spora başladığımda ama kilolu olmak hoş bir şey değil benim nazarımda. Dikkat etmeye çalışıyorum o yüzden.

Bazen 100 kilo olurum diye korkuyorum

evet. dikkat ediyorum.
yeme bozukluğum var çünkü.

Kilo problemim yok şükür. Metabolizma da hızlı çalışıyor. kilo değil fakat çok sağlıksız beslenirsem bünyede patlar diye korkuyorum. O yüzden yediklerime dikkat ediyorum.

hayir siskonun tekiyim zaten

korkuyorum. "genlerimde yok" diyenler kaç yaşında bilmiyorum ama 17'sine kadar götü çevre illerden gelen kızlar tarafından şaplaklanan, dergilere göd pozu veren, seks bamb bir adamdım. 19 oldum, metabolizma mı yavaşladı n'oldu bilmiyorum, hayvan gibi kilo aldım.

allahtan son 1 aydır daha "makul" ölçülerde yiyorum. henüz bir etkisini görmedim ama uzun vadede muhakkak yardımcı olacaktır ki zaten hedefim yaza fit girmek falan değil, sadece tekrar "normal" olarak yaşamak.

velhasıl şişmanlamaktan gerçekten korkuyorum, bunu ölüm kalım meselesi haline getirmek istemiyorum kendi ruh sağlığım açısından fakat şişmanlık insanların çok hafife aldığı, ciddi bir problem bana kalırsa. ben şu an dışardan bakıldığında çok belli olmasa dahi ekstra 7-8 kilo taşıyor olmaktan dolayı çok rahatsızım. pazarda iki poşet versem taşımazsınız ama 20 kilo fazlanızla "ben kendimle çok barışığımdır :))" diye sabah akşam geziyosunuz aq.

lütfen şişmanlamayalım plz.

korkuyorum ama her zaman değil. sınav dönemlerinde bazen 10 saat yerimden kalkmadığım ve o süre içinde sürekli atıştırdığım oluyor. kitaplarım falan hep çikolatalı parmakla cipsli parmakla ellemekten iğrenç oluyor sayfalar, o zaman korkuyorum.

boyum uzun. o kadar kilolu gozukmek icin 140 kilo falan olmam lazim. ona guveniyorum.
.
.
.
.
(160 kilo oldu)

hayır, 1bucuk senedir kiloyu sabitledim. hem de çok az spor yaparak. haftada 3 saat kadar.

evet

Evet. 21 yaşına kadar her gün en az 1 ekmek bitirirdim. Bir oturuşta 1,5 ekmek yediğim günler olurdu. Bir tencere makarnayı tek başıma bir oturuşta yerdim filan. Nitekim hep de spor yapıyordum. Maksimum 52 kiloyu görmüştüm. 52'de kendimi hiç beğenmediğimi ve bi daha böyle görmek istemediğimi düşündüm. Şimdi 47 kiloyum, böyle mutluyum. Kilo dediğimiz şey elbette sadece "sayı" ama tekrar 52 olmak istemiyorum, kendimi hantal hissediyorum...

Kilo sorunum yok ama cok korkuyorum. Bir kere kilo aldom ve o donem hic iyi hissetmedim.

Evet, zayıflık her zaman daha iyidir. İştahım çok açık, bu zaman zaman sıkıntı yaratıyor bende. Ama allah'tan sporu aksatmıyorum, devamlı yüzme ve koşu. İleride hareket azalınca kilo alacağımı düşünüyorum ve bu bi hayli csnımı sıkıyor.

evet

çünkü sadece kilolu olmayla alakalı birçok rahatsızlık beraberinde geliyor. daha fazla yoruluyorsun, daha çok terliyorsun.

en basiti de eski kıyafetlere girememek kötü bir his. eski kıyafetler küçük geldiği için yenilerine para vermek çok daha kötü bi his.

şahsımla alakalı olarak da, diyet filan hiç bana göre değil. kilo alırsam kolay kolay veremem gibime geliyor.

kilo almaktan korkuyorum evet.
eskiden obezdim kilo verdim verdiğim kiloları koruyorum 8 yıldır.

tepki vermiyorum. kendi cocugu sonucta basa bela almaya degmez.

bir mağazada satış danışmanlığı yaparken çocuğun biri annesine, babasına trip atıyor, istediği şeyi almadıkları için. alt katta oturuyor çocuk. yukarıdan annesiyle, babası indi. babası sinirlendi, çocuğun suratına anahtar fırlattı. ben de adama 'noluyor, napıyorsunuz siz' diye bağırdım. adam farketti ama bakamıyor. tekrar bağırdım 'buradayım, bana bakın, napıyorsunuz siz' diye. ortam sessizleşti, ben bağırmaya devam ediyorum. karısı tuttu, çekiyor bunu gidelim diye. 'hiç hayır beklemeyin artık o çocuktan, bravo, alkışlıyorum sizi' diye bağırdım. bir de üstüne alkışladım adamı. sorumlu bir vatandaş örneği gösterdiğim için gurur duydum kendimle.

Denk gelmedim açıkçası, ama gelsem araya girer çocuğu alırım.

Hızlı yürü, ağlama vb söylemlerle sırtından ittireni, kolundan çeke çeke götüreni gördüm, müdahele etmedim. Ama biraz fazla hırpalarsa, dediğim gibi, çocuğu tutar alır, polisi ararım.

Geçen seneydi herhalde. Taksimde meydandan metroya doğru gidecem. Bir adam küçük 5-6 yaşında bir kızın elinden tutmuş hızlı hızlı yürüyorlardı. Çocuk bişeler gösterdi bişeler dedi ben çok yakın değildim duymadım. Adam da buna çok fena bir tokat attı çocuk yere düştü. Bir genç koştu geldi o sırada ben de yanlarına yaklaşmıştım. Tam napıyosun lan diyecektim baktım genç benden önce demiş zaten. Adam çocuğu bıraktı alın sizin olsun çok istiyosanız amk dedi ve hızlı yürümeye başladı. Genç adamın peşinden koştu bi tokat da ona vurdu adam. Ne karışıyon lan o zaman bilip bilmeden lavuk dedi genci. O gün bugündür sesimi çıkarmam. O gencin o tokat yedikten sonra eli yanağında şaşkın bakışı gelir hep gözümün önüne. Biraz acele davransam o gencin yerinde ben olacaktım muhtemelen. Belki çok bencilce gelecek ama bu ülkede selektör yaptı diye karşısındakinin boğazını kesen adamlar falan var. Onun için kendimi hiç tehlikeye atamam başkası için.

ruh halime göre değişiyor.

bazen sadece kınayan/şaşkın bakışlar atıyorum.
bazen "bu çocuk da aynısını yapacak sana yetişkin olduğunda" falan diyorum.
dayanılmayacak gibiyse çirkin konuşuyorum.

ama en çok "çocuğuna sokakta şiddet uygulayabilen bir vicdansıza ne öğretebilirim ki bu yaştan sonra" diye umutsuzca yürüyüp gidiyorum.

yerine zamanına bağlı. mahallemde yapamaz ama taksimde başka yerde karışmam. bunca yıl yaşa çalış et sonra piçin biri gelsin vursun seni. kendimden öte anama babama yazık.

tabi çoluk çocuk yok sallıyonuz yine uzay boşluğuna. çocuğu olmayan yorum yapmasın. yorumun gerçekliği kalmıyor.

ekleme:

2 çocuklu anne olduğum yüzmilyon ışık yılı uzaklıktan bile anlaşıldığı için laf çakarken şiddet göreceğim korkusu yok tabi bende.
ama gençlerin karışmamasını salık veririm, ne kadar haklı da olsalar.

çocuğa "bunların hepsi geçecek" tadında gülümsüyor, ebeveyne de "allah belanı versin" tadında bir bakış atıyorum.

bir kere sahit oldum kucuk kizina tokat atiyor.boyle orospu falan diyor kucucuk kiza tam 8 erkek arti kiz arkadasim ve kuzeni kizilaydan sihhiye kadar kovaladik göt herifi.

Böyle durumlarda tepki vermek çocuk açısından çok daha büyük bir travmaya yol açar. Gel kardeşim bişe gösterecem diyip bi köşeye çekmek, ağzından kan gelinceye kadar yerde tekmelemek uygun olabilir.
Ama o da birşeyi değiştirmez. O çocuk çaresiz, yine elinden tuttuğu gibi babasının peşinden gidecek. O hayvan herifle aynı evde yıllarca yaşayacak, baba canı sıkıldıkça sallayak yumruğu, tokadı. Boğazında ömrü boyunca bir yumrukla yaşayacak, muhtemelen babası gibi bi herife kaçıp dayak yemeye devam edecek kızsa, erkekse babadı gibi bir adam olup çıkacak.
Özetle, elimizden ne yazık ki hiçbir şey gelmiyor. Dövmek sadece kendi vicdanımızı rahatlatacak, herkes kaldığı yerden hayatına devam edecektir.

tepki vermenin çocuk açısından şöyle bir handikapı da var.
çocuğun gözünde zaten dayakçı vs bir ebeveyn iken, üzerine sokakta yaptığı bir davranış üzerine aşağılanan ebeveyn oluyor.

ne yaparsak çocuğa dokunuyor ucu bir şekilde.

ben sözlü tepki vermiyorum genelde, gözgöze gelmeye çalışıyorum o ebeveynle. yaptığının hemen üstüne, üzerine doğrultulan o bakıştan anlıyorsa zaten anlar hatasını, yoksa bağırsan çağırsan da bu sefer sokakta değil eve gidince döver. zaten klasik laf vardır ya "hele eve bi gidelim, sen o zaman görücen" diye...

bence böyle yani.


edit: bir de şöyle şeyler bizim ülkemizde de yapılabilse keşke, ama nerde...
www.youtube.com

'cık cık'' layıp geciyorum..

Türk toplumunda geçer akçedir cunkı ''cıkcık'' lamak.

gastroenterolojiye git. virüsün adını öğren. helikobakter mi diye sor. doktora benim tanım ne tedavim ne diye sormak ve cevabı akılda tutmak çok mu zor?

Rahatlamak için 2 çorba kaşığı nar ekşisi ye.

virüsün olmadığı yer yok zaten.

Helicobacter pylori adından da anlaşılacağı gibi bakteridir.

iyi bir gastroentroloğa teşhir koydur. bau arada her ınsanın bazen midesi bulanır. hasta olmanız gerekmez.

Eğer oyle 1-2 günlük bi olaysa gerek yok doktora gitmene bu aşamada.
Virüs dediğin gastroenterit, mide bagirsak viral enfeksiyonu, dediklerine de uyuyor. Herhangi bi ilac kullanmana flan gerek yok, hafif şeylerle beslen, haslanmış patates idealdir. Susuz bırakma vücudunu. Kendiliğinden geçmesi lazım, eğer 2-3 günden uzun sürerse doktora görünürsün.

@vfgerty, türkiye'deki doktorlara bir şey sorabilmek ne mümkün.. neyim var diyorum, adam mal mal yüzüme bakıyor diyeceğim ama yüzüme bile bakmıyor la. dayıyor sonra antibiyotiği, ağrı kesiciyi, geçmiş olsun bile demiyor.

bu arada geçmiş olsun.

tanı ve tedavi için doktorun yüzünüze bakmasına gerek yok, yüzünüze bakarak tanı konulmaz zaten. midem bulanıyor kusasım geliyor diyin, o o sırada olmanız gereken tahlilleri işaretliyor olur, gider kan idrar bilmemne ne vermeniz gerekirse verirsiniz, tahliller çıkınca da gidersiniz yine yüzünüze bakmasına gerek olmadan bilgisayarda sonuçlara bakıp bilgisayardan e-reçetenizi hazırlar.
bir mide rahatsızlığı ya da bakteri mi virüs mü, bunların tanısı sadece şikayetlerinize göre konulamaz, aynı şikayetlere sebep olan bin çeşit şey var, gidin bir hastaneye ya da polikliniğe 10 dakikada tahlilleri yazar zaten, gider yaptırırsunız.

@vfgerty doktora gidecek zamanım olsa buraya sormazdım zaten

asitli içeceklerden, kahve ve çaydan bi de soğandan uzak dur hacı.
meyve ile destekle bünyeyi.
geçmiş olsun.

oluyor. nasıl olur dersen bilmiyorum. kayıt olurken sormadı hiç.

adresini amerikadan bir yer yaparsan gerek kalmaz.

oluyor;
support.apple.com

@bugategonline

oraya baktım hiçbiri diye bi seçenek yok. o yüzden buraya duyuru açtım. başka seçenek yok mu acaba?

itunes (telefondaki appstore'den oluyormu hatırlayamadım) kur ordan ücretsiz bir uygulamayı yüklemeye çalış (facebook, whatasapp vs) sonra hesabını isteyecek create/oluştur dedikten sonra kredi kartsız seçenek (none) olan hesabını oluştur.

emin misiniz eksiksiz yaptığınıza?
direk giriş yapmayın, appstore'dan ücretsiz uygulama seçerek kayıt olma sayfasına geçin. ben o şekilde açtım.

gidip orada biraz kalacaksın, iş arayacaksın, iş bulursan her şeyi bırakıp gideceksin.

deli misin ortada bir şey yokken her şeyi bırakıyorsun.

sen şimdi avantajlısın. vize derdin yok.

Baya ucu açık bir soru olmuş.
Öncelikle ne iş yapmayı düşünüyorsunuz? Mesleğinizle ilgili çalışma koşulları, maaş durumunu araştırdınız mı? Görüştüğünüz herhangi bir şirket vs var mı? Hangi eyalet?

ben olsam giderim.

şu an amerika'dayım. vize ile geldim. toplamda 3 aydır buradayım. kalma imkanım olsa düşünmem kalırım.

kansas city'deyim bir de. chicago, new york, la falan olsa 1 saniye düşünmem.

Merhaba anladığım kadarıyla, otur yerinde ne halt edeceksin diyen birini istiyorsun.

git abi sonra benide aldır buradan.

Bi denemekte fayda var bence. Bu amk ülkesinde yaşamak çok boktan gelmiyor mu size?

is basvurulari yap. kabul alirsan gidersin. is bulmadan valizi toplayip gitme. is basvurularinda greencard'inin oldugunu belirtirsen surec baya bir kolaylasir. senin icin ekstra calisma izni vs almayacaklari icin, normal bir amerikan vatandasinin gectigi sureclerden gecersin

ben olsam gitmem...
4-5 bin tl maaş türkiye için güzel bir rakam...

tek cocuk musunuz? annenizin babanizin saglik durumu nasil? bunlara guzel cevaplar veriyor, insanlarin sizi sevgiyle ozlemesi disinda akut bir ihtiyacin onumuzdeki bes sene icerisinde olmayacagina inaniyorsaniz bence deneyin, fakat akillica deneyin, borcla degil birikmis parayla hareket edin. b ve c planlariniz olsun bir ihtimal aniden geri donmeniz gerekirse diye. zaten demisler onceden is ev ayarlanacak vs vs, onlari zaten akil edersiniz diye hic girmiyorum. asil mesele olarak gitmeli mi kalmali mi derseniz;
evinizi arabanizi sattiniz, esyanizi bir depoya koydunuz, yeni isinize baslamak icin yeni sehrinize tasindiniz, yeni hayatinizda ilk geceniz, bunu hayal ettiginiz zaman hafif korkuyla karisik aska benzer bir heyecan duyuyorsaniz dogru yoldasinizdir. stres sizin icin henuz kazanilmamis zafer demek ise, calismaktan, basarili olmaktan, inisiyatif almaktan korkmuyorsaniz dogru yoldasiniz.
ayni sekilde eger amerika'da kucuk turkiyesini yaratmaya calisanlardan olursaniz uzun vadede mutsuz olursunuz. sarkin cesitli kuralsizliklarini, dikkatsizliklerini gizliden gizliye seviyorsaniz mutsuz olursunuz.
ozet olarak ailenize sorumluluklariniz yoksa, gideceginiz topluma uyum saglayacaksiniz, hic durmayin.

evet eğer yerleşmeyeceksen green card'ın bi süre sonra iptal olacak zaten. re-entry permit olayları falan var ama onları bi araştırman lazım. dilden bahsetmemişsin. eğer ingilizcen iyiyse bi an önce iş araştır ve düzgün bi yer bulursan git derim. yok ingilizcen falan sıkıntılı ise ve beklediğin gibi iş bulamayacaksan da gitme.

29 genç bir yaş. Gidip orada da mesleğini veya canının istediği herhangi bir işi yapabileceğini tahmin ediyorum. Olmazsa yarın öbürgün dönersin, "ABD'de şu kadar yıl kaldım, tecrübe oldu" diyip, yine aynı ayarda bir işte devam edebileceğinden eminim.

Bunları 35 yaşında, doktoralı mühendis, 3 kez kariyer (yalnızca işyeri değil) değiştirmiş biri olarak söylüyorum.

Türkiye'de olmak benim için ÇOK önemli demiyorsan denemekte yarar var.

Gidip, güzel bir şehirde olup da dönmek için yanıp tutuşan tanıdığım olmadı.

doktora için amerika'dayım ve post-doc vs. dahil edersek 10 sene kadar burada kalmayı planlıyorum. buradaki hayatımı çok seviyorum aslında ama türkiye'ye döneceğim günü de iple çekiyorum. ailemden birine bir şey olacak diye ödüm kopuyor. annemle babam yaşlanıyorlar. yeğenlerin büyümelerini kaçırıyorum. en sevdiğim kuzenimin nişanını da düğününü de kaçırdım. burda sosyal hayat çok güzel ama tek başına eve dönünce insanın üstüne üstüne geliyor o dışarıdan pek güzel gözüken amerikan evleri. insanlar çok saygılı ama ilişkiler çok yüzeysel. esprileriniz türk kültürüyle alakalı olduklarında içinizde patlıyor her defasında. ama beni fişlerler mi diye korkmadan her konuda aklınıza esen her şeyi söyleyebiliyorsunuz. devlete güvenebiliyorsunuz. hakkınızı arayabiliyorsunuz her konuda. kimse ateist ya da homoseksüel olmanızla ilgilenmiyor. kadınsanız sokakta tacize uğrama ihtimaliniz çok düşük oluyor mesela. evliyseniz, çocuk yapmayı düşünüyorsanız, çocuğu bütün o ortadoğu travmalarından uzak yetiştirme ihtimaliniz olacak mesela.

bence bu riski alıp almama kararı tamamen size bağlı. gelirseniz muhtemeldir ki güzel bir hayatınız olacak. ama sanırım zaten güzel bir hayatınız var.

ankarada 4-5 bin civarı maaşım olsa, ailem de orda olsa, 29 yaşında olsam, hele bir de elinden tutup götrüebileceğim bir sevdiceğim yoksa, ben kesinlikle "yerleşmek üzere" gitmezdim amerika'ya. ama bunu tabii bir süre burada yaşadıktan sonra söylüyorum. geçen sene tabii giderim derdim muhtemelen. bence siz de deneyip görün. muhtemelen amerikada 1-2 senelik bir macera bile yaşasanız döndüğünüzde türkiye'de şu anki maaşınıza benzer maaşlı bir iş bulabilirsiniz.

-idam toplum vicdanını rahatlatmak ve yine aynı toplumun gazını alma açısından faydalı ve gereklidir.

-tecavüz, tecavüz girişimi, çocukların istismarı gibi suçlarda idam gereklidir. hem birinci yazdığımdan dolayı hem de diğer insanları caydırma açısından.

-terörist eylemlerde bulunmuş kişiler, cinayet(karısını,çocuğunu öldürme vs) gibi durumlarda da idam gereklidir.

-idama çarptırılan bir kişinin ailesi veya yakınları kimsenin umrunda olmaz. durumları da kendilerini ilgilendirir sadece.

eyyorlamam bu kadar.

Bu ülkede idam denilince insanların ürkmesinin, çekinmesinin onlarca, yüzlerce, belki de binlerce örneği/sebebi var.
Aptal insan herşeyle başa çıkabilir, tecavüzle, cinayetle, hırsızlıkla... Ama fikirle başa çıkamaz, onu çürütemez, engelleyemez karşı fikir sunmadıkça.
Bu nedenle bu ülkede çükünden dolayı adam asmazlar, beyinden, fikirden korkarlar asarlar. Ayrıca hiç zannetmiyorum, idam ne toplum vicdanını rahatlatır ne bu suçlar için caydırıcı unsur olur. İdam artık tartışılmaması gereken şeydir bence.

Çocuklara tecavüz edenlerin, hayvanlara eziyet edenlerin, seri katillerin, teröristlerin filan kesinlikle idam edilmesini çok isterdim. Hümanist birisiyim ama bazı yaratıklar var ki onları rehabilite edemezsin. Adam 10 sene yatar, sonra çıkıp aynı suçu tekrar işler. Onlar "human" kategorisine girmediği için kendilerine iyi hisler beslemiyorum. Ama maalesef bu idam kriteri de yine başka dengesiz ve yanlı insanlar tarafından verileceğinden, yarın öbür gün aslında terörizmle alakası olmayan insanlar da terörist ilan edilip idamları istenebileceğinden (bknz: gezi olayları), idam sisteminin adil ve makul işleyebileceğine zerre inancım yok. Ya da suçsuz insanlar yanlışlıkla idam edilebilir ve suçsuzlukları ortaya çıktığında iş işten çoktan geçmiş olur ve bunun hesabı verilemez vs.

Sonuç olarak, idamı hakeden mahlukların olduğunu düşünsem de bu sistemin doğru kullanılabileceğine inanmadığım için idama karşıyım.

Kimsenin yaşama hakkı elinden alınamaz.

gönüllü cellat olurum. o derece.

çünkü suçu nereye çekersen oraya gider. her önüne gelene, üniversite öğrencisi olsun, çoluk çocuk olsun, terörist yaftası yapıştıran bu hükümetin zamanında idamın geri gelmesi çocuk tecavüzcülerinin değil, senin benim asılmamla son bulur.

benim görüşüm. özetle, her gün değişiyoruz. idam ettiğimiz kişinin gelecekte olacağı iyi kişiyi de öldürmüş olabiliriz. eksisozluk.com

hic bir canlinin yasam hakki her ne sebeple olursa olsun elinden alinamaz.
(duygusal dusunmeden konusursak)
guncel ornek veriim basbakan ne dedi bence cocuk katilleri idam edilmeli dedi.
simdi bir insan baska bir insani katletti diye sen de gidip o insani katledersen ondan etik olarak ne farkin kalir?
adalet yerini mi bulmus oluyor?
bir canlinin yasam hakkini neye dayanarak aliyorsun?
(insan hayvan farki gozetmeden ele aliyorum olayi)
bir insanin baska bir insanin-hayvanin yasam hakki uzerinde bir yaptirimi, soz soyleme hakki olamaz.

idamın caydırıcılığı sadece kağıt üzerinde, ezbere konuşmaktan ileri gelen boş bir iddiadır. idam o kadar caydırıcı ki, nedense hayvani suçları idamın olmadığı değil, idamın olduğu ülkelerde daha çok görüyoruz. demek ki o kadar caydırmıyormuş değil mi.

kimsenin yaşama hakkı elinden alınamaz. ama nasıl yaşatacağın sana kalmış.

karsıyım cünkü. hic bi zaman tamamen adil bi hukuk sistemi oluşturulamaz. bugun bi cürümü işlemekle hapse girerken yarın o suç olmaktan çıkarılabilir. ya da yanlis verilen kararlarda belki "pardon" deme şansı olur devletin. biraz da toplum tarafından adalet yerini buldu algısını pekistirmek icin.
mesela mısırdaki gibi idam olsaydi bizde o gezide her gözaltına alınan 3 4 kere idam edilmisti toplumu şiddete teşvik ettikleri gerekçesiyle. (aynı 529 kişinin asilmasi nedeni) ya da darbe girişiminin idam olsaydı karsiligi bugun güya sucsuz bulunan zannıların cogu yasamıyor olacaktı. ikincisi mevzuu verilen cezayı agirlastirmaksa, bi kisiyi öldürmek cezaların en kötüsü degildir

Peki şöyle bir şey sormak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde başka bir ülkede bir adam 1 yaşındaki çocuğuna tecavüz etti. Çoğu insan bu adamın idam edilmesinden yana olacaktır. Ancak şöyle bir şeye değinmek istiyorum. Hukukta cezanın varoluş amaçlarından biri de suç işlenmesini önlemektir. Yukarıda verdiğim örnekteki gibi bir adamın akli dengesi ne kadar yerinde ki idam cezasının önleyiciğilinden etkilensin?
Böyle uç suçlarda idamı destekliyor çoğu kişi. E bunun gibi suçları işleyen insanların suç işledikten sonra kökünü kazımak dışında hiçbir işe yaramaz ki bu ceza? Bu açıdan bakarsak neler diyebilirsiniz? Bu tip suçluların sağlıklı düşünme yetisinden bahsetmeyi de düşünüyorum da. Onun için fikrinizi almak istedim.

çocuk istismarcıları ölsün istiyorum. bu insanlar yaşasa kimseye faydası olmaz tam tersine zararı olur. ölsünler dünya rahat bir nefes alsın.

soruşturmayı da insan yaptığına göre her zaman hata payı vardır. yıllar sonra suçsuz olduğu ortaya çıkan insnalar var. bu durumda idamın geri dönüşü yok. ama idamlık olarak gördüğümüz suçlara müebbet hapis cezası verebiliriz. ama gerçekten müebbet, bizdeki gibi 30 sene yatıp çıkacaları şekilde değil.

Her ne şartla olursa olsun, kimse kimsenin yaşamını alma hakkını sahip değildir. Hele ki bu devlet eliyle, cezalandırma amacıyla yapılıyorsa. Şimdi "Aynısını senin anana bacına yapsalar ne yapardın" şeklinde argümanlar sunanlar da çıkacaktır tabii.

Idam savunucularini gorunce dahi ibret aliyorum.

Hayatin guc dengeleri ile yasandiginin farkinda bile degiller. Onlar icin her suclu gosterilen suclu, cezalar hicbir sekilde amac disi guc kazanmak icin kullanilmiyor hatta insanlari bilgi sahibi olmadan linc etmenin hic sakincasi yok. Ulkede siyasi katletmeler olmamis, ulkedeki hukukun en buyuk problemi sanki eksik olan olum cezasiymis ve o gelse adalet saglanacakmis.

idama karşıyım. idam bence bazı durumlarda cezadan çok ödül gibidir.

ölene kadar hapiste kalabilir. 2 kez müebbete çarptırırsın, aftan falan yararlanmasına izin vermezsin, hücre tipi cezaevine koyarsın, pişman olana kadar orada kalır. pişman olduktan sonra da orada kalır. ölene kadar orada kalır. yaptığı şeyler ufacık beynini kemirir durur.

Bir de kendi düşüncemi desteklemek için su soru işaretimi gidermem gerekiyor. Suçluların cezaevlerinde bulundukları sürede hayata kazandırılmaları da gerekiyor. Ancak çocuk tecavüzleri idam edilmezlerse ve hapse girerlerse hapishanelerde diğer mahkumlar tarafından kendilerine onlarca kez tecavüz ediliyor, işkenceye uğruyorlar. Zaten sağlıklı düşünemeyen bu bireyler bir de bu ağır şartlardan sonra nasıl hayata kazandırılacak ki? Boşuna hapishanede yer kaplıyorlar + serbest bırakıldıktan sonra suç işleyecekleri de aşikar. Bu yüzden idam edilsinler ve win win olsun. Yaşam hakkı dışında bunu çürütebilecek bir fikri olan var mı?

akp liler olsun istiyorum
pkk lilar olsun istiyorum
cocuk tecavuzculeri olsun istiyorum
bu kafa kusura bakmasin kimse ama biraz ergen kafasi.
benim yaptigimi yapmayan, dusundugumu dusunmeyen herkes olsun o zaman.
oldu canim cok iyi dusunmussun.
cocuk tecavuzu de sanirim kafanizdaki en buyuk suc ki durmadan olay boyle tartismalarda buna geliyor.
adam 10 kisiyi oldurse kimse 1 cocuga tecavuz etmis baska bir adam kadar ustune gitmiyor.
nasil bir etik nasil bir algi anlayamadim.

@okuyamıyom ben ya, tecavüz edenin hapse girince tecavüze uğraması 80'li yılların türk filmlerinde kaldı dostum, biraz ilerleyin artık.

@baldur: www.gazetesok.com

Akp gibi baskici ve guce susamis hukumetlerin elinde muhalefeti imha ve korkutma aracina donusecektir suphesiz. Bu cocuk olumlerinin bilincli olarak bu kadar goze sokuldugunu dusunuyorum.

Kötü insan yoktur.

www.sonerabay.com

son zamanlarda çok fazla çocuk öldürüldü, tecavüz edildi. kayıp bir türlü bulunamayan çocuklar var. bunları gördükçe o pislikler gebersin istiyorum. çünkü çocuklar çok masum, çok temizler. onların bu masumluğundan faydalanıp, kandırıp zarar veriyorlar. çocuk çok kıymetli. haliyle insan çıldırıyor. boş yere oksijen tüketmesinler. gebersinler tüm dünya kurtulsun. sırf böyle insanların varlığı yüzünden anne olmaktan vazgeçtim, ya koruyamazsam bu sapıklardan çocuğumu diye.

siddete siddetle karsilik vermek pek celiskilidir. sirf kanunlar boyle izin veriyor diye, baska bir hayat hakkinda soz soyleyebilmek zayifliktir. kamu vicdani ile kamu duzenini saglamaya calismak yetersizdir. her hatanin bir bedeli vardir, ancak olum en agir cezadir en iyi tarafindan bakilsa bile. evet idama karsiyiz! evet benzer tezleri sunuyoruz, her ne kadar karsi cikmalarinizi tahmin edebiliyor ve hatta belki az haksiz gormuyorsak da...
ancak cok etraflica dusunulmesi gereken bir olguyu boyle iki cumle ile sonuca ulastiramayiz.dusunulmesi gereken yuzlerce detay var.
hukuk-ceza sistemi insanligi ileriye goturmedigi surece gorevlerini tam olarak yerine getiremez. 'omur boyu' cezalar ya da idam cezasi, ceza olgusunun mantigina aykiridir. bir ceza omur boyu verilemez, cunku bu ceza yeterli mi, yerinde mi, etkin mi vb sorular incelenemez hal alir. cezanin kamu vicdanina ve duzenine negatif ve pozitif etkisi olculebilir olmalidir. cezalarin caydiriciligini gozetmenin yani sira, modern hukuk duzeninde, suclunun da bir noktaya kadar zaruri bedensel ihtiyaclarini, bedensel butunlugunu ve guvenligini minimum kosullarda saglamak gerekir; ve medeni bir toplum kendisini bu konuda yukumlu hisseder. insancil bir bakis acisiyla yasalari koymaya basladigimiz an, kaldi ki aksi orman yasalari olur, suclunun islah edilip, topluma geri kazandirilmasi buyuk onem tasir, bu da idam cezasi ile asla mumkun olamaz pek tabii.

Tecavüzcülerin özellikle çocuk ve hayvan tecavüzcülerinin yaşamaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu toplumun eğitilebileceğine dair bir umudum yok.
Ama şunu da düşünüyorum, türkiyede idam kararı çıkarsa sadece tecavüzcüler öldürülmez. Daha çok deniz gezmiş olur...

idamı istiyorum...
bazı hastalıklar var tedavi edilemez... idamın yıldırıcı olmadığını söyleyenler neye dayanarak söylüyorlar o da belli değil...
ben de bir mahkumdan duyduğumu söyleyeyim. işin ucunda nasıl olsa ölüm yok diye 5 kişiyi öldürdüm. nasıl olsa devlet bana ölene kadar bakacak... bu da yıldırıcı olduğuna dair delil...

başkasının yaşama hakkını alan katilin yaşam hakkını, kimse alamaz diyorlar. oldu canım gözlerim doldu...
idam kısasa kısastır... adalet ancak öyle yerini bulur...idamlık 100 kişiden birisi suçsuz olabilir diye idama karşı olmak da saçmalık...

bir kişi bile suçsuz olduğu halde, yanlış kararla idam edilirse, tüm hak ederek idam edilenlerin yerine geçer.

ki zaten devlet lehine işleyen, hatta devletin direkt çıkarları uğruna çalışan bir sistemden bahsediyoruz. daha 6 mayıs'ı yeni geride bıraktık, idam cezasının varlığı durumunda çocuk tecavüzcüleri filan değil direkt iktidarın işine gelmeyen insanlar öldürülür.

bu toplum idam cezası korkusuyla mı düzelecekmiş? idam cezasına gelene kadar bu yolda uygulanması gereken şeyleri düzgün bir şekilde yapalım da hele, sonrasına bakarız. eğitimden, hukuktan, sosyal yaşantısına kadar her şeyimiz falso şu an. sanki sistem tamamen işliyor da, son çare olarak idama sarılıyoruz, oldu.

ayrıca ben acıma duygusunu yitirmiş bir katil, tecavüzcü olsam idam cezasını ağırlaştırılmış müebbet hapsine tercih ederim. bu canileri yaşarken ölümü dahi isteyecek hale getireceksin, direkt olarak ölümle ödüllendirmeyeceksin.

düz mantık: mesela abd'de idam cezası var. her sene infaz edile sayısız insan da var, demek ki caydırıcı değil.
bazı suçluların ölmesini hepimiz istiyoruz evet ama onlar da ölmek istiyor. adana'daki suçlu iki defa intihara kalkışmış. bedava ölüm olmamalı öylelerine.
sinirli olduğumda idam cezası getirilsin istiyorum ama mantıklı düşününce olumsuz yönlerini daha iyi görüyorum kendi adıma.
el kadar çocuğa el kaldırmaya gözü dönen bir varlığın gözünü hiçbir şey korkutamaz.

idam cezasini tartismadan once acaba dogru suclu mu yakalanmis ondan emin olmak lazim. misal buradaki idam edelim! diye cigiran insanlardan bir tanesi masumken haksiz yere boyle bir suclamayla karsilassa acaba ne hisseder? yani ben merak ediyorum cidden, hadi gelin pandispanya ile okuyamiyom ben ya'yi yargilayalim. birisi cinayet digeri tecavuz zanlisi olsun. ikisinin de aleyhinde ikincil dereceden kanitlar olsun, fakat baska bir suclu bulamadiklarindan halkin da gazini almak icin davayi cok uzatmadan idam kararina baglasinlar. acaba yine insan eliyle adalete ilmek boyna gecirilirken de guvenecekler mi?
bu ulkede katiller birinci dereceden deliller omasina ragmen muebbet bile yatmadan cikarilmadilar mi? suclu olan zaten cekmesi gereken gercek cezayi cekse aflarla ortaliklara salinmasalar idam tartisilir mi hala?
suc olustuktan sonra, suclu yaratildiktan sonra cezalandirsan ne farkeder? acaba turkiye'de niye suc artti? engellenebilr miydi?
tartisilicak ise bunlari tartismak lazim. bir de amerika'yi yeniden kesfetmeye gerek yok, suc oranlarini dusurmenin yolu zaten biliniyor; cevap kesinlikle idam degil. bu biline biline idami savunmak ancak cehalettir, hele turkiye'de bunu savunmak iki kat cehalettir. insanlari hicbirseyle suclamadan senelerce tutuklu adi altinda hapis yattirdilar hala idam cezasi tartisiliyor, hey allahim yaaa...
idam cezasi gelecek butun katiller teroristler olecek zanneden salaklar var hala, evet butun teroristler iceride zaten degil mi? habur kapisindan eskimolar girdi halaylarla, hizbullah da bitirildi gitti, bir tanesi bile kacmadi, saklanmadi, di mi guzel kardesim? yani allah askina bir gaste alin okuyun bir kitap okuyun yahu...
gece gece sinir oldum valla!

öncelikle kompil karşıyım hiç bir canlının yaşama hakkı elinden alınamaz gasp edilemez. evet hepimiz arada cinnet geçiriyoruz duyduğumuz haberlerden fakat ...

diğer yandan bölgesel olarak değerlendirirsen malesef ki idam için gerçekten verimli çalışan bir hukuk sistemine ihtiyacımız var zamanında tüm ülke gördü ki idam cezası geldiğinde baştaki kişinin sevmediği yada düşünce tarzında oolmayan insanlar çatır çatır asılıyor.

diğer taraftan hukuk sistemimiz o kadar kötü işliyor ki o yaptı yada bu yaptı/yapmadı diyemiyoruz bence bu yaptı diyerek hapise atılan suçsuzlar olduğunu gördük (bknz: pardon).

evindeki internetin adsl değil de 56k olduğunu düşün. 3G=adsl Edge=56k yani yavaş olacak telefonun interneti. artı; ön kamerası olup da 3G desteği olmaması bana garip geldi. ön kamera demek görüntülü konuşma demek; görüntülü konuşma için gerekli veri alışverişini edge kaldıramaz. telefonun marka modelini söyleyebilirsen 3G var mı yok mu daha net bir şey söyleyebiliriz. android vs de olduğuna göre %90 3G desteği vardır o telefonun :)

Sınırsız internet kullanıyorum telefonda. Sınırsız diyorlar da 2 gb tan sonrasında 3G den edge ye düşüyor bağlantı hızı. Anlatılmaz yaşanır gercekten, mailere bakmak icin bile 10 defa sayfa yeniliyorum. Site acmak flan hak getire.
3g'si olmayan akıllı telefon ilk defa duyuyorum. Oyle aklı sikeyim ben cok afedersin... Bence de bi yanlışlık olabilir iyi kontrol et derim

www.ebay.co.uk

Bunu aldım da 3g özelliği yok diyor, bilemedim ben de. Hani senelerce kullanmak amacında değilim, şu an yurtdışındayım ve işimi görecek en ucuzunu almam gerekiyordu.

Peki wifi üzerinden hızlı bağlanabiliyor muyum?

Evet 3g yok görünüyor.
Wifi üzerinden sorunsuz bağlanabilirsiniz elbette.

wifi var ama 3g yok hiç bulaşma.

kanser olursun.

Evet korktum ve satıcıya iptal etmek için mail attım. 3-4 saat önce almıştım zaten. Şimdi 3gli bir şey alayım bari

yaaasssaaaahhhh hemşerim youtubee.

kesinlikle ipad mini. çantasına da atıp geziyorlar bazen.en azından benim ki öyle yapıyor.

ama galaxy tab kullanıyor ipad değil.

@c1b23 çantada ne yapıyor ki ?

ben olsam ipad mini gibi eskimiş bir tablete 680 lira vermezdim. sürüm olarak çok da eski değil ama donanım olarak baya geride. ipad 2 için de geçerli bu durum.
üzerine bi 200-300 koyup retina ekranlı mini'yi almanız yararınıza olur. uzun süre kafanız rahat bir şekilde kullanırsınız, üstelik vaktinin çoğunu internette gezinmeyle, okumayla geçirecekse retina ekran gerçekten kalitesini belli eder.

oraya buraya giderken daha rahat oluyor. orta boy küçük çantalarında bile taşıyabiliyor.

uzun, çok uzun süre süt içmedikten sonra bir bardak soğuk süte neskafe içtim ve ölüyorum sandım. sürekli süt tüketirken benim de şişkinlik vardı ama sorunun kaynağının süt olduğunu hiç düşünmemiştim.

Merhaba, mide degil ince bagirsakta colyak vs gibi bir takım sorunlar olabiliyor bazen. Ama bu rahatsızlıklarda da emilimde problem oldugu icin kan testlerinde b12 ve/veya demir eksikliği yaygın olarak görülür.
Internette okuduğunuz saçma sapan tavsiyelere de uymayın lütfen. Gece yatmadan yemek yemek her türlü sagliksizdir. Hafif seyler de olsa yatmadan hicbir sey yemeyin. Öğününuzle yatmanız arasında 2-3 saat olsun.
Mideyle ilgili butun tetkikler(endoskopi) yapıldıysa endişelenecek bir durum yok. Yapılmadıysa da biara görünüp yaptırmanızı tavsiye ediyorum.
İnternetteki tavsiyelerden uzak durun. Protein ağırlıklı, azar azar ve sık beslenin.

merhaba!
konunun tıbbi boyutuna o konuda yetkili arkadaşlar cevap verecektir.
ben beslenme ile ilgili bir kaç öneride bulunmak istedim.

hep söylüyorum bunu:
niye kilo almak istiyorsunuz? sağlıklı olmak ve görünmek için.
sağlıksız beslenmemelisiniz o halde.
şimdi diyeceksiniz; "bu yazdıklarım sağlıksız mı?"
evet.


içeriğinde neler olduğunu bildiğiniz besinleri tüketmelisiniz ve bu içerikleri de kabataslak dahi olsa hesaplamalısınız ki takip edebilin. çünkü bu işte süreklilik önemli. toplam olarak ve genele bakıldığında belli değerlerde enerjiler alıyor olmanız önemli. ve boş kaloriler size hiçbir fayda sağlamaz aksine zarar da verir.


et, tavuk, balık, hindi, yumurta
peynir, lor, kefir, yoğurt
zeytinyağlı sebze yemekleri
badem, ceviz, fındık, kuru incir, kuru kayısı
barbunya ve benzeri bakliyatlar
tahin, fıstık ezmesi, bitter çikolata gibi yancılar :)
bunlardan oluşsun öğünlerinizin %90ı ve harcadığınızdan çok tüketin.
bol su içmeyi ihmal etmeyin.

tıbbi bir sıkıntı yoksa hem kilo alırsınız hem de daha sağlıklı ve dinç olursunuz bu şekilde.
tabii sabır önemli ve dediğim gibi süreklilik.

özellikle yeni doğurmuş dişi kedilerde avlanma normaldir.
kuşa yazık olmuş, onun dışında bir zararı olmaz.
yalnız fare falan da avlayıp yavrularına getirebilir.

zaten 2 ay emzirir anne.
mümkünse o kadar sabredin, pek dışarı çıkarmayın.
çünkü içgüdüsel olarak avlanır.

Merhaba, anadan uryan bilgilerle uzun süre kedi beslemiş biri olarak yaziyorum. Kediler yavrularına zarar verecek seyleri vermezler. Onların annelik içgüdüleri sizinkinden cok daha guclu.
Her ne kadar evde besliyor da olsanız kedi kedidir. Benim kedim gözümün önünde hamambocegi, kertenkele, kurbağa yedi kütür kütür. Hala örümcek, kelebek flan affetmez. Yediği kusun hijyen konusunda verdiginiz ıslak mamalardan cok daha kaliteli olduğunu söyleyebilirim. Bu dediğim butun markalar icin geçerli ucuz/pahalı farketmez. Yerinizde olsam pek endiselenmezfim yani.

Kuş zaten kedinin bir numaralı avı. Anneye veya yavrulara niye zarar geleceğini anlamadım.

İyi ki anadan üryan bilgilerle gelmeyin demişim di mi? Bir de yazmasaydım neler olurdu, mazallah.

Teşekkürler, teşekkürler.

o kuş zehirlenerek ölmediyse içiniz rahat olsun. yediği ve muhtemelen yedirdiği kuş sizin onlarca lira dökerek aldığınız mamalardan çok daha sağlıklı bir besin. ancak tarım ilaçları ya da haşere ilaçları nedeniyle ölmüş ya da ölmek üzere olan hayvanları avlarsa (fare v.b.) bu hem anne hemde yavrular için zararlı olur.

cevapları beğenmediyseniz, veterineriniz bir telefonun ucunda.

Alınganlık epey sancılı bir hastalıktır.

Bir de Duyuru'nun anlam ve amacını tekrar okumak, nasıl kullanıldığına dair bilgileri tazelemek gerek.

Yav duyurunun amacı yardımlaşmak ama milleti azarlayan çemkiren adama da yardım etme zorunluluğu yok

amaaan ne olcak yeaa kedi bu. tabii kuş yer, gereksiz yere endişeleniyorsun.

Listerine diyorum ben de.
Yalnız haftada 2-3 den fazla kullanma sakın. Dildeki tat alma tomurcuklarına kalıcı olarak zarar veriyor, ayrıca agiz florasını bozuyor. Bu dediklerim dilimde olusan hissizlik sonucu doktora gittiğimde, doktor tarafından söylenmişti.

gastroentoroloji bölümüne gideceksin.

Gastroenteroloji

Direk gastroentoroloji'ye sıra vermiyor diye biliyorum,şu randevu şeysi var ya internette,önce iç hastalıkları(dahiliye)'na gidiyormuşuz,orada ki doktor gerekli görürse bizi gastroentoroloji'ye sevk ediyormuş. En azından bende öyle olmuştu.

benim de öyleydi. helico bakteri denen illet çok yaygın. 1 ay falan çok ağır bir ilaç kullandım ( helipak) aylardır mide ağrım yok.

sen arkadaşların da dediği gibi gasto'ya git.

özeli karşılayabilecek durum varsa gastro'ya git. sigorta vs varsa ortalama 50 tl fark ücreti veriyorsun. devlette dahiliyenin yönlendirmesi lazım diye biliyorum.
endoskopi mutlaka yaptır. muhtelemelen 1 saat'in dediği gibi helico bakteridir. ülser durumu varsa geçiştirmek tehlikeli.

Gastroenteroloji vermedi evet... evime yakın bir dahiliye polikliniğine randevu aldım yarın gideceğim, bakalım.

nasıl vermedi ya ? ben direkt alıp gitmiştim randevu. ilginç.

sonuç:
nexium ve rennie verdi, bir ay içinde geçmezse endoskopi isterim dedi. bunlar toplam 4 dakika içinde oldu(ki bunun yarısında telefonda babası ile görüştü).

yaşasın sağlık sistemi!

bu ilaçlardan birisi olabilir;

(bkz: meteospasmyl)
(bkz: metsil)
(bkz: pankreoflat)

+ uzman hekim.

Rezene çayı?

bir tutam kekiği 1 taşım kaynatıp içebilirsiniz. fazla içmeyin, 1 fincan kafi.

kekik suyu da iyi gelir ve lakin yoktur tahminen elinizin altında.

bol hareket.
karna saat yönünde masaj.
en ağrıyan noktaya parmak uçlarınla sertçe basıp yukarı aşağı ovmak.

ben de kuru baklagillerden yedikten sonra inanılmaz oluyor bu sancı.
çözüm mü? biraz komik gelecek ama karnıma yastık bastırıp cenin pozisyonunda yattığım zaman(15-20dk) gaz çıkışı kolaylıyor, anında rahatlama :) bir zararı vs var mı bilmiyorum. yanlış yönlendirmek gibi olmasın da.

daha ucuzu yoksa bu gayet sağlam bir bilgisayar

oyun oynayacaksan (ki oynayacaksın gibi görünüyor) 16 gig ram e tamamlaman ultra ayarlarda darboğaz yaşamanı önleyebilir.

www.notebookcheck.net

call of duty ghosts ve metro last light a bakabilirsin.

8 gb ram oyunlar icin fazlasıyla yeterlidir. Zaten mobil kartınızla grafik manyagi oyunları ultra ayarlarda oynamanız mümkün degil. Ram kullanımının 8 gb i geçeceğini hic sanmıyorum, gereksiz masraf olur bence
Bu arada Monster gerek kasa kalitesi gerek teknik servis olarak alabileceğiniz en rezil laptop'tur. Kullanıp da pişman olmayan cok az insan gordum. Bunun icin donanimhaber de kullanıcı platformlarını incelemeniz yeterli. Ben kesinlikle almanızı tavsiye etmiyorum.

hayir almamalisin. monster bilgisayar alinmaz. o paraya git kasa topla. ustune artan parayla da ucuz bi tane netbook al. oyun oynamak icin laptop alinmaz arkadas.

Alinir ama acelen yoksa sana tavsiyem yazi bekle cunku herkes kisin siparis veriyor yazin oynayabilmek icin onlar da ellerinde kalan 700 serisi olanlari indirimle ve hemen teslim satacaklardir. Bu fiyata 770mx 16 gb ram li bir pc alabilirsin buyuk ihtimal hem de hemen teslim olur hatta yuz lira daha ucuza falan bile olabilir amaaa bu bir risk bu dediklerim olmayabilir de...

Ha bir sey daha var bu pc clevo kasa. Bence ms kasa almalisin clevo kasalar cift fan ile ms kasalarin tek fani kadar iyi sogutma yapamiyor sen ona gurultuyu de ekle cift fanin. Ms kasa biraz daha kalin agir falan ama bu fani da genislestiyor zaten oyun laptop i da hafif ince olmaz

düşüşün devam edeceğini düşünüyorum. seçim sonrası ülkeye tekrardan sıcak para girmeye başladı, hükümetin bundan sonraki izleyeceği politika çok önemli.
yine de bu kadar çalkantılı bir ülkede kısa vadede tahminler yapmak çok zor. ben alın derim, ne olur ne olmaz.

bir olay bir şey çıkmazsa kısa sürede .5 e iner diye düşünüyorum.
sade vatandaşım.

sonra indiği hızda çıkabilir de:)

aynı şeyi yaşadım. kendim aletle ölçtüğümde 60-70 civarı çıktı. düşük diyordum. sonra gittim bir poliklinikte 120 çıktı. yükleme yapıldı filan ama hiç güvenmiyorum ben de şimdi sonuçlara.
bir de okuduğum yazılarda sabah kalkınca hemen ölçmek gerekiyor deniyor, ben polikliniğe giderken kalkmamın üzerinden 2 saat geçmişti yol gittim vs.. etkiliyor mu acaba? bilen birileri bilgilendirirse sevinirim.

en güveniliri kandan bakmaktır. parmaktan bakılanlar çok güvenilir değil

140 çıkan birine de yükleme testi yapılmaz çünkü şeker verildikten sonra o 140 olur 300.

eğer hormonel bir sorun varsa (diabet, bozulmuş glukoz toleransı vs vs) bir hafta düşük öbür hafta yüksek çıkabilir

özel hastane/devlet hastanesi/amerikadaki hastane pek fark etmez çünkü bu cihazları yapan bir elin parmak sayısını geçmeyen firma var. her yerde de aynı cihazlar kullanılıyor. istiyorsanız tabii özele gidin

Ölçüm cihazları diyabetlerin insulin takibi ve doz ayarlaması icin anlık yapılır, teşhis icin kesinlikle hassas cihazlar değildir. Babam diyabet hastası, oyle ki ölçüm cihazları bir gösterdiği degeri bir daha göstermiyor, bazen sapitıyor. 300 çıkıp hastaneye götürdüğümüz oldu, kan testinde 130 çıkmıştı.

Devran caglar? Taci kalkavanin avatari?

ikide iki.
eyvallah sağolasın.

www.itusozluk.com

alabiliyorsunuz. prozac ucuz ve beyaz reçee bir ilaç.

prozac'ı reçetesiz alabiliyorsun. ilacı aile hekimi yazamaz, psikiyatr veya nöroloji uzmanının yazması gerekli. tabi bunun için doktora gidip ilaç için rapor çıkartmasını isteyebilirsiniz, elektronik ortamda hemen çıkartıyor. zamanı geldiğinde gidip aile hekimine yazdırabiliyorsunuz raporla.
geçmiş olsun.

teşekkür ederim :)

Boğaz spreyindeki amaç lokal anestezi gibi, normalde o hortum girerken acıtıyor, deşiyor ve öğürtüyor. Boğaz spreyi onu daha az hissetmeni, böylece az acı olmasını sağlıyor. Ben de girmiştim, zor oldu ama biraz sakinleşmek gerek sanırım. Bir iki denemeden sonra ilk zamanki paniği kalmaz ve olur bence.

Boğaz spreyi bende de aynı etkileri yaptı. O bölgeyi uyuşturduğundan nefes alış verişinizi rahatlıkla hissedemiyorsunuz, o panikle boğuluyormuş hissine kapılmanız normal. Yutkunma için de aynısı geçerli. Onun dışında hiçbir şekilde o bölgenin hareket kabiliyetini etkilemiyor o spreyler, normal nefes alışverişinizi, yutkunmanızı yapabiliyorsunuz.
Endoskopi uyutulmadan yapıldığında gerçekten çok rahatsız edici işlem. Oraya en babayiğit adamı getirseniz de eminim aynı korkuyu ve endişeyi yaşayacaktır. İkinci endoskopiyi uyutarak yaptılar, 3-4 dk bişe zaten, anestezi flan vermiyorlar, çok hafif sedasyon veriyorlar, iğneyi olduktan sonra bekleme odasında açıyorsunuz gözünüzü.
Özel hastanelerde yapılıyor bu işlem, sigorta flan varsa ortalama fiyatı 150 tl, istanbul'daysanız biraz daha tuzlu olabilir.
Doktorun endoskopi istediyse ihmal etme derim.

Devlet hastanesinde sedasyon ilacı veriyorlar mı tam bilmiyorum.
Bendeki nefes darlığı yatarkende oluyor(sırt üstü yatmak zorlanmak, Beyin MR çekimine girdim, ama yutkunma sorunundan ağzımı burnumu hareket ettirdim.)

Yutma güçlüğünden dolayı istedi doktor.(git:eksiduyu.ru )

baraj güzeldir de hava kapalı güneşli bir günde baraj kenarında bici bici yiyebilirsin. nerede oturuyorsun bilmem ama gazipaşadan ziyapaşaya doğru bir yürüyüşe çık mekanları tanırsın.

çukurova'yı gez. taşına toprağına bak bakalım. çok bereketli topraklar oralar. gözün bereketli toprak görsün..incele şey et işte. o topraklar hep akarsuların taşıdığı topraklar. oha falan de, şaşır. nasıl birikmiş len bu buraya de.

aracın var mı?

Nerede oturuyorsun?

barajyoluna git. üniversitede yürüyüş yapabilirsin, oturup bir şeyler yiyecek yerler vardı baraj kenarında. dilberler sekisi diye bir yer vardı yürüyüp dolaşacak hala var mı bilemiyorum. gazipaşa tarafına git bak. hatta benim için de bol bol gez.:(

Arabam yok, huzurevleri'nde oturuyorum

ziyapaşa +1

bedo.

b1 ile staj yapilmiyor benim bildigim b2 ile de workshop ya da egitime katilinabiliyordu diye hatirliyorum. basvuru online oluyor zaten sen orda yaziyorsun herseyi sozlu mulakatta gorevli pek birsey sormuyor onaylanmistir diyor.gidiyorsun o kadar.

ne kadar kalacagimi bilmiyorum de eger sorarlarsa, ki 2-3 hafta kalacam desen bile, sonrasinda kimse kontrol etmez.(ekstrem durumlar haric)

oradaki hocam dedigin, amerika'da ki hocan mi? hangi okul mu? turist vizesiyle sana staj falan yaptiramazlar. orada bi enayilik var gibi.

sen turist vizesiyle absvur zaten verdilermi 10 yıl veriyorlar.

Amerika'da stajyerler mezunlar kadar maaş alıyor, bizde olduğu gibi fotokopi işlerinde değil, baya baya çalıştırıyorlar.
Turist vizesiyle stajı yasal olarak yapman mümkün değil, neden kaçak göçek iş yapasın ki? Bu işte bir b.kluk var gibi geldi bana da.
Belgelerin tam olduktan sonra j-1 vizesini turist vizesinden çok daha rahat alırsın. Gidiş amacın belli, ne kadar süre kalacağın belli... New york'ta 2 ay turist olarak oda kiralayıp kalacam diyen birine vize verme ihtimalleri pek yüksek değil gibi geldi bana.

arkadaşlar sordum evet, lab stajı yapmak istiyorum ve hem labın hocası hem de oradaki genel koordinatör; labdan para almayacağım için j-1'e gerek olmadığını söylediler. 10 kere de soramıyorum maalesef.

Bu sorunuzu mezunusa.com'daki foruma sordunuz mu?

doktoruna sorun. ayrıca kemoterapi gören hastaların belli bir süre radyoaktif serpintileri oluyor bildiğim kadarıyla, vücut sıvıları ile.

Doktoruna sorun.

---Buradan ötesi subjektif görüşümdür----

Kendimi bildim bileli hamamları mikrop yuvası olarak görmüşümdür. Hayatımda sadece bir kere rahmetli anneannemin zoruyla gittim, onda da mikrop kapıp 4 gün hastanede yattım enfeksiyon yüzünden. Herkesin kirini akıttığı bir yer ve sıcak (yani mikropların üremesine elverişli) bir yer. Şu durumda mikrop olmaması imkansız.

Değil kemoterapi gibi mikroplara duyarlı bir süreç geçirirken, sağlamken bile göndermem ben anne-babamı hamama.

ben sağlıklı halimle yine gitmem hamama. hiç hijyenik ortam değil. biz kemoterapi sırasında insan içine çıkarmamıştık dedemizi. otobüs, market vs gibi yerlere bile zorunda kalmadıkça çıkarmamıştık. lütfen götürmeyin hamama flan, doktorunuza danışın yine de, bizden çok daha sağlıklı bilgiler verecektir.
ayrıca radyoaktif serpintiyle kemoterapinin hiçbir ilgisi yok. arkadaşın bahsettiği radyoterapi.

abim kemoterapi alırken biz partilere bile gidiyorduk, hangi ilaçları aldığıyla son derece alakalı.
aynı zamanda psikolojinin de önemli bir etken olduğunu unutmayın, adamı cam fanusa koymak çok daha zararlı olabilir, doktor tersini söylemediyse gidin tadını çıkarın,,

benim de babam 5 yıldır kemoterapi alıyor. hiç bir şeyden geri bırakmadık. yemesine içmesine dikkat ettik ama istediği her yere de götürdük. iyi otellerin hamamları evdeki banyodan temiz oluyor. gidin bence madem istemiş.

geçmiş olsun arkadaşım

Hijyen icin uygun oldugunu dusunmuyorum zira ben kemoterapi alirken her bir seye dikkat ederdim..dikkat edin hijyen konusuna..cok gecmis olsun..

Hamamda mikrop olur.
Babanızı çok kötü etkileyebilir.
iyi fikir değil babacığım, erteleyelim demeniz gerekiyor.

Gittik bakalim.

babama bir hap vermişlerdi. doktoruna bir sorsanız?
bir de hıçkırık durduk yere gelmiyor aslında, bir şeylerin bir şeyleri tetiklemesiyle oluyor. o nedenle doktor tarafından kontrol edilerek bir ilaç veya öneri verilmesi, bence en uygunudur.
doktoru aramaktan çekinmeyin, bu tür hastalarda doktor insan evladıysa çok destek oluyorlar.

fempusay +1
kanserin veya kanserden dolayı gördüğü tedavinin bir komplikasyonu olabilir. ondan bağımsız bir durum da olabilir. evde kendi kendisine sağdan soldan duyduğu şeyleri denemesin lütfen.
en doğrusu doktoruna danışsın.

oturum kartınız olduğu sürece vizenin herhangi bir önemi yoktur.
avrupa içinde sadece oturma izniyle seyahat ettiğimi hatırlıyorum. türkiye'den çıkışınızda bir problem olur mu bilmiyorum yalnız.

oturma izniniz varsa türkiyeden çıkışlarda 15 liralık harcı ödemenize gerek yok

Yaklaşık 10 senedir anksiyete ve panik atak sıkıntısından müzdaribim.
Çevremde de bu rahatsızlıkla boğuşan insanlar mevcut. Öncelikle söylemeliyim ki panik atak öyle zort diye atakla ortaya çıkmıyor. Belli bir süreç gibi, periyodik olarak alttan küçük kaygılarla sinyal veriyor. Bu kaygılardan en belirgini hastalık ve ölüm korkusu. Geleceğiyle, kariyeriyle ve fiziksel görünüşüyle ilgili kaygıları da olanlar var bunun yanında. Sürekli bir karamsarlık durumu söz konusu olduğundan kişi kaygılarıyla yüzleşemiyor. Birbirini takip eden bir zincir gibi, birini aşsa daha kötüsü başa geliyormuş gibi, sıkıntı gittikçe derinleşiyor.
Bir de zannettiğimiz gibi anksiyete sadece içten hissettiğiniz bir durum değil. İnsana çok ciddi fiziksel sıkıntılar yaşatıyor. Baş ağrıları, mide bulantıları, ağrıları, kalpte çarpıntı, göğüs ağrısı, vücutta uyuşmalar, kas krampları. Kişi şüphelendiği bir rahatsızlığın belirtilerini okumasıyla beraber, iki gün içerisinde harfi harfine kendinde görebiliyor. Ben cehennem hayatı gibi değerlendiriyorum, hayatın hiçbir evresinde hiçbir şeyden keyif alamıyorsunuz gerçekten. Düşünsenize, arkadaşlarınızla bir tatile çıkmışsınız, herkes eğleniyor, sizin aklınızda ya şurada kalp krizi geçirir de ölürsem sıkıntısı var. Akşama kadar kalbiniz sıkışıyor, nefes alamıyorsunuz, göğsünüze, sol kolunuza ağrılar giriyor. Sonunda dayanamayıp acile gidiyorsunuz, sonuç; bişeyin yok.
Panik atak ise artık kaygıların çatlama noktasına geldiği anlar. Genellikle anksiyete'nin ilk evrelerinde çıkmıyor, zaman istiyor. Kişi inanılmaz bir korku ve heyecan yaşıyor o anlarda, dili düğümleniyor, her seferinde öldüğünü düşünüyor. Rol de yapmıyor ki, yanında olsan zekarete girdi zannedersin. Kalp atımı 150'nin üzerine çıkanlar oluyor.
Her iki evre için de doktorlar yüzünüzü gördüklerinde ilacı basıyorlar. İlaçlar tedavi etmiyor, edemiyor. Asıl tedavi o kaygılarınızla yüzleşmek, kendi zihninizle, düşüncelerinizle başa çıkabilmek. Psikoterapi her ne kadar pahalı bir yöntem olsa da 5-10 seansta çok ciddi sonuçlar verebiliyor.
Gençlik dönemimi heba etti bu rahatsızlık. Şimdi çok şükür iyi sayılırım. Bazen aklıma geldikçe kaygılarımı büyütmeden alt etmeyi başarıyorum. Bu hastalıkla mücadele eden kim varsa hem kendisine hem ailesine sabırlar diliyorum. İnsanlar sizi ilgi manyağı, hastalık hastası, deli olarak görüyor belki ama aynı durumu belki bir gün yaşasalar ettikleri bütün sözleri geri alıp, diz çöker, tövbe isterler.
Umarım yardımcı olabilmişimdir. Eklememi istediğiniz yer varsa belirtirseniz seve seve yardımcı olurum.

Panik atak bir semptomdur. Aslı panik bozukluktur. Oluşumu genelde ölüm tehtidli bir olay yaşamak veya şahit olmaktan sonra olur. Bir arkadasimda abisi hali sahada kalpten yere yigildiginda başlamıştı. Birikim değil yani. Onune geçmek kişi tarafından imkansız gibidir, anca psikolog gerekir zira pa yaşayan kişi öluyorum ben!! diye düşünür ve kalpten hastaneye acile koşar. Bu veya aklını kaybetme korkusu sık sık yaşandığı için de xanax gibi bir ilaç taşırlar. Detaylı bilgi isterseniz ozelden telefonunuzu verin arayayim sizi. Burdan tık tık yazmakla olmuyor :)

@jesterdvine
arkadaşınızın abisinin yaşadığı durum posttravmatik stres bozukluğu bağlamında değerlendirilebilir, panik bozukluk değil. ve yine dediğiniz gibi, posttravmatik stres bozukluğu anksiyetenin bir çeşidi, panik bozukluk gibi. o yüzden eğer ki bir travmayla başlayan durumu varsa tedavide farklı prosedürler uygulanır. panik bozukluk kapsamında değerlendirilen bu tip olaylar kişinin kaygılarını uç noktalara taşıyabilir, ama ortaya çıkışında ve düşüncelerine hapsedişinde rol oynamaz.
Her kalp krizi geçiriyorum diyene panik bozukluk teşhisi konulmaz o yüzden. Kişinin geçmişi, ne tip aşamalardan geçtiği sorulur. Ailede anksiyete geçmişi aranır, asıl amaç bir travmaya bağlı olup olmadığının anlaşılmasıdır.
Lütfen bu tip konularda yeterli bilgi sahibi değilseniz yanlış bilgiler vermeyin. Bu rahatsızlıkla uğraşanları en çok yıpratanlar yarım bilgileriyle insanlara tavsiye vermeye çalışanlar olur.

faiz arttırırsa piyasa faiz kazancı için TL ye döner
TL dolaşımı artar dolar euro düşer.

ancak MB şu an 7.5 faiz oranını arttırmadı ama 9'a çıkabilir diye de bir açık kapı bıraktı.

yine de bu söz parayı çekmez. Daha da artacak.

altyapısal sorunlar var. şak diye düşmez dolar euro, biraz uzun bir süre ve düzgün yönetim gerekli. mb faizi arttırırsa bir nebze düşer. sıcak parayla ekonomi büyütülürse olacağı bu.

türkiye'deki gelişmelerin dışında, doların yükselmesine sebep olan amerika kaynaklı geişmeler de yaşanıyor. yani türkiye ne yaparsa yapsın, euro belki düşer ama amerikan doları kolay kolay düşmeyecektir.

passion'un dediklerine harfiyle katılıyorum.
bu son kriz sonrası, amerikan şirketleri bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden yatırımlarını çekti. daha çok amerika içi yatırıma yöneldiler. bu da kısa vadede bizden bağımsız olarak doların değer kazanmasına sebep oldu.
bu yalnızca bir can simidiydi amerika için. türkiye ekonomisi ne kadar güven vermiyorsa amerikan ekonomisi iki kat güven vermiyor. son 3 senedir beklenen büyümenin altında kalıyorlar. piyasada dolanan sıcak parayı kontrol etmekten başka bir çıkış yolları şimdilik yok.
türkiye ise üretimden uzak, sıcak paraya dayalı bir ekonomi politikası yürütüyor. üretim denen şey yok, nitelikli eleman yetiştiremiyor. pazarlayabilecek hiçbir şeyimiz yok, ne bir fikir, ne bir marka. dolar önümüzdeki 1-2 seneyi düşünürsek yükselmeye devam edecektir. kolay kolay düşmeyecektir. 2023 olayı ise tamamen fasa fiso, uzun vadeli hiçbir planı yok türkiye'nin büyüme namına.
örnek alınacaksa çin, kore gibi ülkeler örnek alınmalı. son 10 senede ortalığın tozunu dumanını attırdılar.

hayırsızın dediği yanlış. jack devlet tahvilinden çıkarken parasını tl alıyor piyasadan dolara çeviriyor. doların artış sebebi bu.

siyamlar aslında çok sakin ve munis kedilerdir ama, geçmişiyle ilgili bi şey olmalı. onların da yaşadıklarıyla şekillenen karakterleri var aynı insanlar gibi. veterinerle hiç konuştun mu? annemlerde de ankara kırması var bi tane onda da benzer huylar var. tıslıyor, tırmalıyor, çok sinirlenirse baya fiziksel olarak üstüne atlıyor. o da anneme fazla zarar vermiyor onu annesi bellediği için ama dediğin gibi çok sinirlenirse onu da ısırıyor. kısırlaştıktan sonra sakinleşir dedik ama değişmedi hiç, kendi haline bıraktık o yüzden, evde takılıyor bu şekilde.
belki veteriner yardımcı olabilir en azından ne yapılmalı, nasıl tepki verilmeli konusunda.

kedi psikolojisi kitabını al ve oku

bu şekilde çok örnek var youtubedan filan ilgili bölümleri ve çözümleri izleyin.
(bkz: my cat from hell)

benim izlediklerimde genelde huzursuz hissettiklerinde ve bir tehilke olduğunda saldırıyorlar. bir de enerji fazlaları olduğunda. bunun için genelde en önemli iki çözüm evinizde en çok beraber oturduğunuz salon oda vs yerinde onun için bi raf hazırlayın. duvara monte filan olabilir, üzeri de yumuşak olsun tabii onun çıkıp yatmaktan zevk alacağı. onu oraya alıştırdıktan sonra evin içinde her yeri gözleyebildiği için hiç tehlikede hissetmiyor. gerçekten mucizevi bir şey ne kedileri normale döndürdü bu şekilde.

bir de hemen bir olta oyuncak alıp onu günce bir kaç kez deli gibi oynatıyorsunuz. koşuyor zıplıyor filan bütün enerjisi oraya yöneliyor..

bir de aklıma gelen eviniz alt kat mı başşka kedilerin kokusunu alması da onu delirtiyor olabilir. bu konuda bir tahmininiz var mı?

bu arada düzelmez diye düşünmeyin, düzeliyormuş.

valla benim kedim 5 yaşında. ısırma huyundan bu 1 senedir vazgeçti. yatakta sarılıp mırıl mırıl yatıyorken bile ısırıyordu.

siz ısırdığı zaman hoşlanmadığınızı ısrarla belirtin. canınızı acıttığını gösterin. umudunuzu kaybetmeyin.

kaputt +1500
gerçekten çileden çıkmış kediler o kadar uslu oluyorlar ki şaşırırsın. animal planette Türkçe yayınlanıyor tivibudan falan tekrarlarını izleyebilirsin. adamın genel taktiği;
-bol oyun, yeni oyuncaklar
-kedinin rahat edeceği sadece ona ait olan bölgeler yaratmak (yüksekçe duvarlara kedi rafı gibi şeyler yapıyorlar genelde)
-iyi bir veteriner muayenesi (böbrek, hormon ya da göz problemleri var mı diye)

bütün tavsiyeler için teker teker teşekkür ediyorum arkadaşlar, bu huyundan vazgeçirmek için gerçekten çaba sarfedeceğim. bu arada tıslayarak saldırma huyu yoktu onu belirtmeyi unutmuşum. yani direk sinirli olduğundan saldırdığını sanmıyorum başlarda.
genellikle ısırmaya oyun şeklinde başlıyor, durduk yere hafif hafif ısırıyor. sonra birden bire kendi kendini gaza getirerek dozunu arttırıyor en son burundan solumalar flan başlıyor. bu ısırma huyu yüzünden oynayamıyorum da fazla kediyle, oyuncak flan kesmiyor,en az 2 kanamalı yara garantisi oluyor 10 dk'lık oyunun.

bizim oğlanda da var benzer sıkıntı. her şeyi denedik ama anlamsızca ısırma huyundan vazgeçmedi.
son bir aydır ısırmaya niyetlendiğini anladığımızda (kulakları yatırıp gözlerini pörltettiğinde mesela:) hemen "hayır!" diye bağırıp bulunduğu yerden uzaklaşıyoruz.
bariz bir şekilde azalma var saldırılarda.

yine arada atlıyor tabi ama daha altı aylık, zamanla düzeleceğini ümit ediyoruz :)

bu arada bizim kedi de benzerdi, yaşı büyüynce de azalıyor bu durum. bir de artık bunun hata olduğunu biliyor, birkaç kez bunu yaptığında kızın korkutun. artık en azından saint marla'nın da dediği gibi kulaklar inip göz büyüyünce hemen hayır deyin o zaman duruyor, zaten 2 sn içinde unutup normal haline geçiyor.

@saint marla çok önemli bir hususa değinmiş.

olayın üzerinde fazla durmamak lazım. yani @saint marla'nın dediği gibi tepkinizi gösterip olay yerinden hemen uzaklaşmak lazım. olayın üzerinde çok durursanız, sanki evde başka bir olay yokmuş gibi davranırsanız "aha bu olay çok önemli, çok tepki aldım, tekrar yapayım ki ilgi çekeyim" diyor bunlar.

ama tınlamazsanız yavaş yavaş unutuyorlar.

bu kedi milleti siz neyin üzerinde durursanız inadına onu yapıyor.

annemler beni ziyarete geldiğinde tutturuyorlar kediler mutfağa girmesin. normalde kediler hayatta mutfağa girmez, ancak annem babam bağırdıkça bakıyorum kediler mutfaktan çıkmıyor.

uzayıp düşecek bir süre sonra çektirmenize gerek yok bence.

kardeş yazın ben de aynı şekilde arabanın kapısına sıkıştırdım ve tırnağım ortadan çatladı. yavaş yavaş uzadı arkadan yeni tırnak geldi pırıl pırıl.

çok geçmiş olsun. tırnağını çektirmene gerek yok özellikle akşamları ya da gün içinde fırsat bulduğunda da yapabilirsin saf zeytinyağı ile tırnağını ovala. yumuşamasını ve beslenmesini sağlayacaktır.

o tırnak düşer hocam.
ben de tırnağımı kapıda sıkıştırdım, o şekilde tamamında olmasa da 3de 1 lik bölümünde(köküne yakın) morarma oldu.
iki üç hafta sonra düştü yanlış hatırlamıyorsam.
baya bir sancılı süreç, geçmiş olsun.

ayak baş parmaklarımın ikisi birden bu kadar morarmıştı. sadece ucunda bir miktar sağlıklı bölge vardı. çok kafaya taktım ama uzadı tırnak. uzaya uzaya gitti o. sanki sadece renkmiş gibi..

tırnak çektirme iğrenç bi şey. çok da acı veren bi işlem gördüğüm kadarıyla. ayy içim çekildi :s

Virüs bulaşmış olabilir,önce bir virüs programıyla tarama yapın. Hard-diskte sorun olabilir, HD Tune ile de tarama yapın. Sonuçlara göre hareket edersiniz.

sıcaklıkları kontrol ettiniz mi hiç?
işlemciye overclock yaptınız mı ayrıca?

oc yok. sıcaklık 45 derece civarı oluyor.

öncelikle hdtune ile bad sector taraması yapın.
eğer ki birden fazla ram kullanıyorsanız (2x4gb gibi) her ikisini de ayrı ayrı takarak deneyin.
yazılımsal olarak da virüs, donanım çakışması gibi problemler olabilir. yazılımsal olmadığına emin olmak için format atabilirsiniz bilgisayarınıza.
genellikle bu tip durumlar overclock sırasında az voltaj verdiğimde başıma geliyor. daha önce ram'den kaynaklı da bu tip arızalar oldu. sorun donanımsal gibi geliyor bana, umarım değildir.

teyzemin de göğüs operasyonundan sonra kolda omuzlardan itibaren uyuşukluk ve hafif güç kaybı yaşadığına şahit oldum. kitlesi bi hayli büyük olduğundan ve sinirlere dayandığından dolayı ameliyat sırasında da sinirlerin zedelendiğini, tedavisinin olmadığını söylemişti. annenizin durumunu bilmiyorum da sorunun aynı olduğunu düşünüyorum.
günlük hayatta pek bir sıkıntısını çekmediğini, sadece zaman zaman rahatsız edici bir his olduğunu söylüyordu o da.
eğer sinirlerde bir harabiyet söz konusuysa bu hiçbir şekilde geri getirelemiyor, yenilenemiyor ne yazık ki. geçmiş olsun.

soruyu anlamadım şahsen.

@icim urperiyo iconlar takılı kalmış gibi. mavi "now" yazan kutucukta telefon ve internet explorer iconu var. bunu bir şey deniyordu da unuttum şimdi. eski monitörlerde de oluyordu bu.

ilk nesil retina ekran mbp'larda da vardı bu durum. hatta bu durumun bir ismi vardı da çıkaramadım şimdi. sonra düzelttiler tabi.
samsung'larda bu gibi durumlara hiç rastlamadım. sanırım çok nadir de olsa görülebiliyor.

sorun yanlış bilmiyorsam ekranın sabit bir görüntüyü göstermesinden kaynaklanıyor, elimdeki amoled ekranlı android telefonda sanırım notification bar denen yerin hep aynı renk olmasından dolayı tam ekran bir bir şey açtığımda o kısım farklı görünüyordu. cihazım samsung galxy i7500, ilk amoledli telefonlardandı diye hatırlıyorum.

galaxy s2 de kontrol ettiğimde rastlamamıştım bu soruna.

@atom karincanin torunu evet sabit kalmasından kaynaklanıyor diye biliyorum ben de. mağazadaki bi telefon kendisi. o yüzden demiştim zaten demo ürünü diye. üç beş kurcalandıktan sonra aynı görüntüye dönüyor.

5s 1063 5c 1775 tl apple store türkiyede. alıcaksan 5s alıcaksın. çünkü ilerde yeni modeller ve güncellemeler geldikçe eski iphone modelleri yeni ios sürümlerini kaldıramayıp aksamaya başlıyor. 200-300 tl'lik bir fark çok değilse 5s al. bu sebepten ötürü.

ıste o 2000 sınırı bıraz zorluyor adamı. hanı 1999 olsa alıcam ama ıste 2000..... bı de aldıgım telefonu evladıyelık olarak kullanıcagımı bıldıgımden 5s almak bana da mantıklı gelıyordu da bılemedım ıste.

kiyas.la

bir tek kasa için o fark verilmez 5 e.

zaten kılıfla kullanılıyor genelde telefon. o yüzden ben 5c diyorum. şahsen ben de öyle yapmayı düşünüyorum.

500 lira da 5s için değer mi bilmiyorum ama.

5s>5c>5

apple store 5s satmıyor. 5'in kasası 5c'den çok daha iyi. sırf kasası için alınır. zaten başka farklı bir özelliği yok. 5c ile 5'in içi tamamen aynı. telefon genelde kılıfla kullanılıyor kasa önemli değil diye bir genelleme de yapılamaz. ben daha hiç bir telefonuma kılıf takmadım. ince, hafif diye aldığımız telefona kılıf takıp ağırlığını 3 katına çıkartmayı salaklık olarak görüyorum.

apple'ın üretimini durdurduğu bir telefonu sırf kasası için almayı da ben salaklık olarak görüyorum. 5 alacak farkı koyduktan sonra 5s alınabilir.

ama diğer türlü 5c.

@c1b2k3, iphone 5c, iphone 5'in kasasının üretimi çok daha maliyetli olduğundan çıkmış telefondur. iphone 5c, iphone 5'ten bir sene sonra çıktı diye yeni bir telefon olacak değil. 5 ne zaman eskirse, 5c de o zaman eskiyecek. aynı zamanda eskiyecekler. üretimi durdu diye telefona kötü diyorsan, 5c'ye de kötü demelisin.

5c'nin tasarımı pek fena olmasa da malzemesi berbat. donanım olarak da 5'le hemen hemen aynı(hatta tamamen de olabilir).
evladiyelik kullanıcam diyorsan tabi ki 5s'i öneriyorum.

evet kullanılabilir, bunun için optik sürücü yuvasına girebilen özel harddisk kutuları satılıyor. onları kullanabilirsiniz.

İkisi de olur. İhtiyacın olan şeyin adı hdd caddy. Türkiye'de bilgisayarına uyan model bulman zor olabilir. Ebay üzerinden alabilirsin.

ben dedigin gibi kullaniyorum, cok da guzel oluyor.

ssd'yi hdd'nin yerine koy. zira cdromun yerine takman icin hdd caddy lazim ki bu da ssd performansini dusurebilir. dusurmeyebilir de :)

ama sonucta ssd uzerinde caliscak bilgisayar ve asil depolama yerinde olmasi daha mantikli.

hdd caddy ssd performansını düşürmez. laptop'larda genellikle dvdrw'ler sata 2 girişlerine takıldığı için sata 3 performansı alamazsınız. bu da sata 3 ssd'nin performansını (değişmekle birlikte daha fazla olabilir) ortalama yarı yarıya düşürür.
bir diğeri hdd caddy'nin bilgisayarınıza uygun modelini bulmak zorunda değilsiniz. dvdr'ler standarttır. herhangi bir tanesi işinizi görür. vatan'da bulabilirsiniz;
www.vatanbilgisayar.com

Kendi sınırlarını bilmek lazım tabii. Normalde hiç içmezken birden bunları içtiysen mümkün. Midene zarar vermiş olabilirsin. O yanma o yüzden olabilir. Talcid ya da Renie tarzı bir ilaç iç midene destek için. Yanma devam ederse acile git. Bir kere miden yıkandı mı bir daha yapmazsın böyle şeyler.

acile gidiniz.

Daha once agri kesici neredeyse hic icmedim. 5-6 kez icmisligim vardir.

Rennie - talcid yok evde ama

antihistaminik alman lazım zytrect deloday avil tarzı yanmalar birazdan döküntülere neden olabilir

Ne oluyor dokuntu? Antihistaminik nedir?

ilaç filan içme hemen acile git. mide kanaması geçirme riskin var.

zehirlenme ile ilgili bilgiler için 114 zehir danışma merkezini arayabilirsin. 114'ü aradıktan sonra 9'u tuşlayıp adın , soyadın , yaşın , saat kaçtan itibaren hangi ilaçtan kaç tablet aldığını , şu anki şikayetlerini söylüyorsun ; onlar da zehirlenme riskinin olup olmadığını ve eğer risk varsa neler yapman gerektiğini söylüyorlar.

Ambulans I aradim kotuyum daha da.

sorunlu musun diye sorarlar adama. o kadar ilaca böbreklerin bile dayanamaz.

hocam 2 novalgin bile mideyi rahatsız etmeye yeter.
ben ağrı kesiciler yüzünden mide kanaması geçirdim. doktor minoset plus dışında bütün ağrı kesicileri yasakladı mecbur kalmadıkça.
acile git, aç karınla içmişsin bir de. bidaha yapma lütfen böyle şeyler. mideden ziyade bağımlılık yaratıyor ağrı kesiciler.

göz seğirmesi yorgunluğa delalettir.
ağrı göz kapağının köşelerine yakın yerlerinde mi, neresinde tam olarak?

ağrı yine alt tarafta ortada, bir şey çıkacak gibi mi emin değilim. lens takıyordum çıkardım.

böyle küçük ten renginde altkipriğin içine doğru çıkan şeylerdense ve batıyosa göz kuruluğudur

hmm lens solüsyonu mu damlatmak lazım? batma varla yok arası, çıkacak ama çıkmıyor gibi, tek net veri ağrı

sadece ekran karti olmayabilir ama. ben mesela oyle sanirdim. sonra aldim ama oyun oynayamadim. meger islemci ve ram de yetersizmis. yani umarim ona gore dusunuyorsundur.

@bohr atom modeli,

onlarda sıkıntı yok,onlar gayet iyi :)

merhaba, bütçenizi arttırmanız mümkün mü acaba?
250 tl civarında bir ekran kartı sizin işinizi uzun süre görecektir.
120 tl'ye alacağınız kart(gt630 vs) giriş seviyesi olacaktır çünkü.
pes 2013 gibi oyunları rahatlıkla kaldırabilir belki ama ileride parça yenileme ihtiyacı duyabilirsiniz.

www.ucuzu.com

30tl daha koy bundan al. performansı fiyat kıyaslamasında oldukça iyi.

@bugategonline,

limiti o kadar çıkartırsam playstation3 alırım.yani amacım çok fazla oyun değil,sadece pes 2013 diyebilirim.

www.vatanbilgisayar.com

şöyle birşey öneririm haftasonu indirimiyle 150tl oluyor, almışken 200tl göm derim sonra pişman olursun

bu arada amd mi intel mi yazmamışsın

Hep birilerinin dıdısının dıdısına olur böyle şeyler zaten.

resim.donanimhaber.com

buralarda zor bulursun. ama yoksul mahallelere git, egitim seviyesinin dusuk oldugu yerlere. oralarda ilk elden birileri cikar. sonra da ortaya cikar ki megerse akli sorunlari varmis filan falan.

valla bir duyuruya cevap olarak yazmıştım. benim profilden bulursan oku. küçükken basketbol oynamaya gidiyorduk bir okula. bahçe kapısı yüksekti ve sürekli kilitli oluyordu. oraya çıkmak için iki seçenek vardı biri uzun, diğeri kısa. ben kısa yolu tercih edip elektrik direğine tırmanıp atlamayı tercih ediyordum. direkte kaçak varmış. ben çarpılırken 15 - 20 kişi mal gibi beni izlemişti. yaklaşık 30 saniye sonra elektrik yere fırlattı. evden milletin annesi, babası koştu ama neyse ki hayati bir sorun yaşamadım. o gün herkes benim çarpılırken kolumun kanaması sayesinde kurtulduğumu söylüyor. duyuruyu bulursam düzenlerim bu yazımı sende okursun. çarpılırken milleti görüyordum kimsenin aklına yapabilecek bir şey gelmiyor sanırım mal mal izliyorlar...

@inawen -1

edit: işte buldum (git: 610549)

edit 2: ulan o türlü çarpılmayı sorduğun aklımın ucuna bile gelmedi. milletin yazdıklarına bakıyorum ne yazmış bunlar diyorum. vay arkadaş ya... ( yav heee heeeee )

edit 3: bak bu kadar yazdım, dil döktüm. "tikimi" isterim...

edit 4: @inawen +100

babannem dedem flan anlatır hep, köylerinde biri varmış cin girmiş içine. doktorlar çözüm bulamamışlar hoca okumuş üflemiş geçmiş.
kenar mahallelerde, köylerde flan herkesin böyle hikayeleri vardır. bu cinler okumuş etmiş adamlara pek dokunmuyorlar heralde, şehrin kalabalığından bunaldıklarından köylere flan dadanıyor olmalılar.

hangi tanrı yahut fantastik kuvvetler çarpmış olmalı söyle de ona göre cevap vereyim. biliyosun buralardan allah sorumlu. avrupada mein gott, amerikada god falan. mıntıkasına göre değişiyo. kimi yörelerde tanrı acımasız olduğu için daha çok çarparken kimi yörelerde çarpmak diye bir kelime sözlüklerde yok. ilginç tabi

çarpılmayı elektriğe kapılma ya da kafaya yıldırım düşmesi ya da bir anda ağzın burnun yamulması olarak görmemek lazım; mesela birine hayatını etkileyecek derecede bir yamuk yaparsın ve sana tüm mağduriyetiyle lanet eder. sonrasında bir bakarsın işlerin bozulur, başına bin türlü uğursuzluk gelir insanlıktan çıkarsın, keşke ağzım burnum yamulsaydı amk diyecek duruma gelirsin.

ister beddua de ister karma, bu oluyor, çok şahit oldum.

Elektrik kısmını bizzat ben yaşadım ama arkadaş onu demiyor bence.

randevusuz almıyorlar diye biliyorum

almadan da oluyor. 2 defa öyle aldım. yer: ankara emniyet

randevusuz almazlar

randevusuz alıyorlar. çünkü boş oluyor, arada kaynarsın
randevu alıp gitmek en temizi, uğraşmazsın polislerin tripleriyle

randevu almazsan çok sıra beklersin, randevu alırsan kendi saatinde, kafanda soru işareti olmadan başvurunu yaparsın. bence en iyisi randevu almak. sana yakın olan ama sakin bi ilçeye başvurursan ertesi güne veya bi sonraki güne randevu bulursun çok rahat.

ya sistemden sadece 1 gün mü seçebiliyoruz onu anlamadım?

mesela 2 hafta sonrası için tarih seçemiyor muyuz?

Ben gecen ay randevusuz aldım. Ondan once de hic randevu va almamıştım.

1 ay once benzer sorunla karsilastim, aldigim bilgiler su sekilde;

yurtdisi sigorta paketleri 2ye ayriliyor.
1. kanunen ulkeye giris yaptiktan sonra 90 gun gecerli olan sigorta
2. normal saglik sigortasinin yurtdisini kapsayani

1 numarali icin, 80-100 lira birsey oduyorsun 1 yil icin. ancak ulkeye girdikten sonra 90 gun gecerli, sonraki gunler basina bir sey gelirse giris tarihinden sonra 90 gunu gectiysen gecmis olsun. bu yuzden ucuz.

2 numaralida ise, normal saglik sigortasi yaptiriyorsun, yurtdisini da kapsasin dedigin zaman 1500-2000 liraya cikiyor yillik ucreti.

1 numaraliyi yaptirinca da vize veriyorlar, ancak 90 gunden sonra sigortan olmuyor.

2 numaraliyi yaptirinca bir miktar hafifliyorsun(maddi olarak) ama guvendesin.

gitme amacin neyse, ona gore iyi dusunup birini yaptirabilirsin.

ekyil arkadaşın anlattığı 2. pakede dahildim.
6 ay için yaklaşık 600 lira flan ödedim. tr'de neredeyse hiç doktora gitmemiş ben orada acil bir durumdan dolayı gitmek durumunda kaldım. ya sağlık sigortası olmasaydı? bana çıkardıkları 4 binlik faturayı tıpış tıpış öderdim.
hele hastanede 2-3 gün yatma durumunuz flan olursa bir araba parasına çıkıyor masraflar.
maddi durumunuz varsa en kapsamlısından sigorta yaptırın, ne zaman ne olacağı belli olmaz. amerika'da sağlık hizmetleri inanılmaz pahalı.

daya içkiyi gitsin.

Bir defasında ilaçla beraber asiri alkol aldığımdan mide kanamasi geçirdim. Benim ki agri kesici degil bir çeşit sakinlestiriciydi, ama agri kesici ve antibiyotikler de alkolle etkileşirler. Saglıgını riske atmaya değmez hicbir sey, içeceksen de az ic bence.

içki içmeden iyice yemek ye , içtikten sonra da ye. mideye zararı dışında bişey olmaz.

alırsın.

fitness a başla yoksa siksen alamazsın alsan bile sağlıksız bir şekilde alırsın büyük ihtimal

diyetisyene git lan ne zararı olucak. bazıları alamıyo, 30'undan sonra da o yemeye rağmen kilo alamadığı için metabolizma hızının düşmesiyle bayağı göbekli oluyo ama

Bizde bi kuzen var, 17'sine kadar Mr. Muscle figürüne benzerken, 17'sinden sonra, hele hele askerlikten sonra camış gibi oldu maaşallah.
Takma kafana genç adam, alırsın.

vucut otomatik olarak yag depolamiyorsa, ancak kas kutleni artirarak kilo alabilirsin, bunun icin de bol bol spor yapman gerekiyor. + proteinli besinler tuketmen gerekiyor.

Ergenlik döneminde hormonlar zirvede, bu da metebolizmanın daha hızlı olması anlamına geliyor. Ben yaşıtlarıma göre tosunken ergenlikle birlikte senin durumuna gelmiştim şimdi 20-21 arasındayım. Biyolojik olarak ergenlik dönemi bitti ama hala zayıfım boyuma göre. Kan, hormon falan normal çıkar muhtemelen senin de. olay genetik olmalı. Ben önümüzdeki 3-4 yıl daha birşey beklemiyorum açıkçası bizim de ailede herkes zayıf gelir evlenince alır kilo mesela. Doktorlar ise benim durumu bir nimet olarak görüyor tamam sen de zayıfsın estetik kaygın olabilir falan ama vücut düzeni yerinde, değerler iyi, şişmanlama ile katlanarak artan bir takım problemlerden uzaktasın, uzun süreli fiziksel aktivitelerde diğer insanlar bitirirken sen hala devam edebilirsin vs. Kendinle barış azcık estetik anlamdaysa kaygın. Tosun paşa kıvamında kas yığını olup kimsenin dikkatini çekemeden üniversite bitirenler var öte yandan sıska olup da alemin kralını yapan da.

İlla kurtulacağım diyorsan bir iki aylık yüzme ve fitness düşünmelisin ki büyük gazla ve beklenti ile girme bunlara.

hemen vgye başla. boyun kaç

vgy ne olaki 1,80

body falan aklımda ama, ondan da korkuyorum. ergenlikte daha gelişim tamamlanmadığı için boy uzamasını da engelliyomuş galiba, bilemiyorum.
asıl rahatsız olduğum nokta fiziksel olarak işte, göze batıyo yani öyle diyeyim. dedim ya el bileklerim falan da çok ince, çok orantısızım şu an. HA TİPİM AĞIZ SUYU AKIRTIR, ORASI AYRI. SİZE GÜVENİYOM ABİLER, BİRAZ KİLO ALSAM BİRAZ DA KAS YAPSAM TAMAMDIR. İNŞ.

Boy 1.70

vg= vücut geliştirme. dostum sen o büyümeyi engelliyor mevzularına takılma. hemen vgye başla. o yaşlarda yapan bütün arkadaşlarım dev gibi. 50 kilo erkek mi olur lan derler sana :)

Dostum once bir doktora görün, gerekli testleri yapsın. Zayıflığının fizyolojik bir sebebi yoksa diyetisyen kontrolünde kilo almak mantıklı. Son zamanlarda her zayıfım diyene vg yap diyenler türedi ortalıkta, vg ile ne alakası var? Kilo almak beslenmeyle alakalidir tamamen, beslenmeni düzene oturttuktan sonra sağlıklı kilo almak ve kas kütleni arttırmak icin vg'ye başlayabilirsin. 170 boya 50 kilo çok az, sağlıksız yani. İsin estetik kısmı da var. Sen ekmek arası nutella dur, gece yatmadan kebap ye, bol bol kola iç gibi saçma sapan tavsiyelere kulak asmadan diyetisyene gorun, o sana gore protein ağırlıklı bir beslenme programı çıkaracaktir. Ha bu arada ben de senin yaslarında çok zayiftim, şimdi tam ideal kilomdayim ve almamaya çabalıyorum. Dediğim gibi, once adam akıllı beslenme sonra spor.

fitness a git, bol karbonhidratlı bir diyete başla. bu ikisini yapıp da alamaman çok zor.

netbook degilki hocam bu. notebook. 15 ekran, 2,5 kg netbook mu olur yahu. ciddi pahali ayrica.

Bu netbook değil ki notebook, oyun oynanır ama hangi oyunu oynayacağınıza göre oynatmayadabilir

serabetan,netbook,notebok herneyse işte :)

güncel oyunları düşük ayarda da oynamanız zor olur. ayrıca oyun oynamaya çalışmanın bilgisayara herhangi bir zararı dokunmaz. olsa olsa en fazla sıcaklıktan kapanır.
o fiyata daha performanslı ürünler bulabilirsiniz, ürüne göre fiyatı fazla gibi geldi bana.

fiyat aralığınız nedir? oyun oynanacak mı?

1500e kadar çıkılabilir sanırım, oyun oynanmıycak

oyun oynanmayacaksa;
www.pcdepo.com
dell'ler çok uzun ömürlüdür. kasa kaliteleri on numara servisleri de iyidir. ofis uygulamaları, günlük işler için yeterli olacaktır.
yalnız yukarıda verdiğim model free dos, yani işletim sistemi yok. işletim sistemli olanları da haliyle biraz daha pahalı.

ram ve hdd bozuksa ücretsiz değişir, diğer türlü ücret alırlar büyük ihtimal.

laptopun içerisinde emniyet bandı var. sen vidaları söküp, açmak isterken bu bant çok hassas olduğu için anında kopuyor. bu şekilde içerisine müdahale edildiğini anlıyorlar ve cihazın anında garanti dışı kalıyor.

ram ve hdd değiştirmek ise, belli bir sebep varsa yapılıyor. atıyorum arızalıdır, servisin tamir edebileceği bir şey değildir, bu mücbir sebepler yüzünden ücretsiz olarak değiştirilebiliniyor.

sanırım siz daha iyi performanslı hdd ve ram ile değiştirmek istiyorsunuz. servise gidip, ben ram ve hdd alırsam, siz bunu garanti kapsamını bozmadan değiştirebilir misiniz demeyi düşündünüz mü? asus'un servisi iyidir, telefondan da size yardımcı olabilirler diye umuyorum.

corrado'nun dediğine katılmıyorum. ben hdd'yi evde ssd'yle değiştirdim. değişim öncesi sormuştum servise garanti dışı kalır mı diye, gönderirken orjinal hdd'yi takıp gönderin dediler öyle yaptım sorun olmadı.
tornavida izi, emniyet bandı olayı eskilerde kaldı. cihaza zarar vermediğiniz sürece değişimi kendiniz de yapabilirsiniz, garantide problem olmuyor.
onun dışında arızalı ürünlerde zaten ücretsiz değişim yapılıyor, yükseltme amaçlı yapılan işlemlerde de elbette servis ücreti alınır.

ben butun cbnce dizilerini izliyorum'a sorsana bi.

larenjit olabiliyormuş kediler. sigara içiliyor mu ortamda?

evet, kızgınlık döneminde bangır bangır bağırmaktan sesi kısılan bir kedim olmuştu.
ama durduk yere olduysa boğazına birşey kaçmış olma ihtimalini de düşünmek gerek. siz birşeyler vermediyseniz bile o bir köşelerden iplik, lastik bulup kemirmiş olabilir, o tip durumlarda öksürük oluyor genelde ama yine de uzun süre devam ederse bir veterinere gösterin bence.

benim şapşal arada su içmeyi unutuyo, sesi çatlak çatlak kısık geziyo. anca suyun yanına kendisini götürüp burnuna bak su burda diyip içmesini sağlayınca iyileşiyo. o nedenle susuz kalmış olabilir belki?

ben smyrna; başka bi vet. arkadaşa sordum, panik yapmana gerek yok dedi. ama ona da soracağım. teşekkürler tavsiyen için.

dehri; birtek annem içiyor. ama onla da genelde aynı ortamda kalmıyor kedim.

bugategonline; vet. baktı, ağzında burnunda birşey yok gibi. bizimki de kısırlaştırıldı. kızgınlıktan da olabilemez.

fannstmer; benimki de su içmeyi unutuyor salak =) ama ateş halleri de var.

ben de dayanamadım, kendi veterinimize ulaşamadım ama mecidiyeköy'de bir vet. buldum, ona götürdüm. vet. hekim ne alaka bilmiyorum ama zehirlenmeden şüphelendiğini söyledi. densizlik yapmak istemem ama ben hala üşütme konusunda ısrarcıyım. çünkü baş bölgesinde hafif ateş yükselmesi başladı gibi, 1 kere kustu ve ses kısık. hadi diğer bütün belirtileri karıştırsak bile ses kısıklığı ile zehirlenme ne alaka zaten? anlamadım...

kendi veterinerine de gitsek yapacağı şey aynıydı muhtemelen. bastı antibiyotiği ve vitamini yolladı bizi. yarın görüşmek üzere dedi. umarım sadece üşütmedir...

bir de damar yolu açmaktan bahsetti. dedim mümkün değil, bu kedi 5 dk durmaz yerinde. o zaman şimdi zehirlenme şüpesi olduğu için uyuşturucu yapamam, yarın damar yolu açarız dedi. ısrarla biz sizin hastanız değiliz, bugün acil durum olduğu için geldik dememe rağmen de anlamadı sanırım.

neyse yarın kendi veterinerine gidince bakalım ne olacak. hepinize çok teşekkürler.

muhtemelen ishal habercisi. metospasmyl faydalı olabilir.

Gaz olduğu halde çıkaramıyor olabilirsiniz, Dicetel diye bir düzenleyici gibi bişi var, gaz çıkaramadığımda vermişti doktor, içeride sıkışmış olan kısımlar rahatsız ediyor olabilir.

beta.eksisozluk.com

devam eder hatta ishale falan çevirirse böyle bir şey olabilir, stresten kaynaklı olduğunu söylemişti doktor bana. duspatalin faydalı olabilir. www.ilacpedia.com

ne kadar süredir var? eğer 10-12 saatten fazla varsa ishal kendini gösterirdi şimdiye kadar.
bu tip durumları ilaçla geçiştirmeye çalışmak yerine bir süre izlemeniz en doğrusu olacaktır. spazm giderici ve ağrı kesici ilaçlardan şimdilik uzak durun.

apandisit'i sakın ha es geçme. ne kadardır devam ediyor bilmiyorum ama? geçmezse mutlaka bi doktora git.

2 gündür var, dün öğleden sonra 5'te yattım çünkü hiç halim yoktu ağrı yüzünden, bugün 9'da kalktım. bu 3. gün, hala var ağrı ama daha azalmış durumda. ayağa kalkıp hareket ettiğimde daha fazla rahatsız ediyor. bir de en son dün sabah 5'te bir şeyler yemiştim, neredeyse 30 saat oldu bir şeyler yemeyeli ama aç hissetmiyorum.