Yaşamıyorum. Ölüm fikrine çok hazırım, herhangi bir an gelip alabilir beni.

Yaşamıyorum. Uzun yaşamak gibi bir arzum yok. 40-50'de ölmeye okeyim şahsen.

benim ölmem fikri keyfimi hiç kaçırmıyor. kafaya hiç takmıyorum.

sevdiklerimin ölme ihtimali veya uzun sürecek bir hastalık veya sakatlık ihtimali daha çok sıkıyor beni bazen.

hastalik&sakatlik&kaza tarzi seylerden aklim cikar ama ölüm pek aklima gelmiyor. bahsederken bile benim basima gelmeyecekmis giibi bi olay

hayır. iyiyim böyle.

bana oluyor evet.

ölü olma fikrinden korkmuyorum. inançsızım. öldükten sonrasına dair endişem veya korkum yok - hiçbir şey hissetmeyeceğime, olmayacağıma inanıyorum ama şu anki bilinç düzeyimle bir gün ölecek olma fikrini sevmiyorum.

düşünüyorum mesela... uzun yıllar uğraştım, belki evlendim, üç yaşında bir kızım var, 40-42 yaşındayım, bugünleri düşünüp gülümsüyorum "boşu boşuna heder ettin kendini, bak ne güzel oldu hayatın şimdi" diyorum... sonra hop, bir gün bayılıyorum durduk yere. son evre kanser çıkıyor.

böyle bir şeyden çok ama çok korkuyorum. "ölü olmak"tan yana problemim yok. ama ölmek, hatta öleceğini bilerek yavaş yavaş bu dünyadan ayrılma fikri inanılmaz yıpratıcı geliyor.

Ölüm fikrini hiç unutmadan yaşıyorum, en azından yaşamaya çalışıyorum. Birtakım hırslardan arındırıyor beni, daha affedici ve sakin olmamı sağlıyor ve rahatlatıyor beni.

Canımı falan sıkmıyor ama şu an ölsem ailem daha da yaşlandığı zaman onlara yardım edecek birinin olmayacak olması fikri beni huzursuz ediyor.

bilakis bu aklıma gelince daha enerjik oluyorum.

@roket+1
Kendim icin olum fikri hic ama hic korkutmuyor. Su an bunlari yazarken daha gonder tusuna basmadan olsem bile koymaz ancak sevdigim kisilerin olumu dusuncesi ara ara aklima gelince canim sikiliyor. Isin bana gore garip yani su, mesela bu dusunceleri paylastigim kisiler genelde sevdigim kisileri kendimden daha cok sevdigimi dusunuyor ancak uzerine iyice dusunuldugunde bana gore bu benim kendimi onlardan daha cok dusunmemim sonucu gibi geliyor. Ilginc.

"Zaten olecegiz ne gerek var" fikri ise genel olarak hayatima yon veren fikir acikcasi ve @encok un dedigi gibi aksine eni daha da enerjik yapiyor. Oyle hani "nasilsa uyanacagiz ne gerek var uyumaya" olayi gibi degil ancak mesela hayattan yeteri kadar zevk almayi engelledigimi, sacma sapan uzun vadeli planlari benimsedigimi farkettigim anda bunlari uygulamaktan vazgeciyorum. Mesela sevdigim bir seyi yemeyi sirf ileriye yonelik planlar sebebiyle yemekten kacindigimi farkettigim an hemen yiyorum.

ölümden dğil yaşlılıktan korkmalı

Ailemdekilerin ve yakın çevremin ölümü konusu korkutuyor onun dışında tat kaçıran bir konu yok. Hayatımda hiç o "hayat fani, ölüm ani" stili boş hissetmeyi yaşamadım. Ölmek istemem tabii ama ölümü düşünüp onunla ilgili korku da yaşamıyorum.

buenosdias +1

Ölecek olma düşüncesi tabii ki aklıma geliyor ama bu gerçeği kabullendim.
"zaten öleceğiz ne gerek var." demek yerine ölmeden ne kadar güzel şey yaşarsam o kadar iyi diye düşünüyorum.

Beni mahveden yaşlı olma ihtimalim. Bütün enerjimi düşüren ve tadımı kaçıran düşünce bu.

hiç ölesim yok. ölmek istemiyorum. öleceğim fikri aklıma geldikçe afakanlar basıyor.

her gece sabahlara kadar 50cl icen alkolik bir birey sozkonusu ve sorun araba surme kaygisi mi? bence sorunu yanlis yerde ariyorsun.

sabah alkolmetre üflersen 1.0 üzerinde promil çıkar, kaygı değil o sarhoşluk. hatta kamu davası açılıyor üzerine. sürmeyin, helak olmazsınız. kafanız açılır.

Zaten sarhos uce kadar icilen vodka hala kanda dolasiyor. Alkolmetrede de cikar.

bol bol su içilirse belki etkisi bir nebze azalabilir.

müzik biliyor musun? mesela...

parayı mı kastediyon yeteneği mi? yetenek ise, imkansız. paranın ise açmayacağı kapı yok. en önemli şey doğru insanları bulmak.

milyar dolarların varsa rockstar"i satin alıp bana gta 6 yapın dersin yaparlar. böylece tek başına gta 6'yı yap(tır)mış olursun. tam olarak neyi soruyorsun? bir insanın tek başına tüm contenti tek başına yaratıp aaa oyun yaratması mı? onun için milyar dolarlara gerek yok. ama gta 6'yı tek başına yapman için hem yazılımı hem grafiği hem proje yönetimini hem müziği hem senaryo yazarlığını, hem şu anda aklıma gelmeyen diğer onlarca şeyi yalayıp yutmuş olan gerek. dünya üzerinde böyle bir insanın yaşadığını sanmıyorum. zaten yaşasa bile 50 senede anca yapar herhalde.

Yapamaz.

şu vardı belki fikir verebilir,

www.youtube.com

Araliksiz 50 yılda belki. 2d tasarım, 3d tasarım,animasyonlar, muzik, programlanması, senaryo yazılar vs, guvenlik testleri, bug testleri bug fixler vs, gibi gibi. Daha bir suru sey. Sen hesapla tek basina yapilabilir mi

Tek başına gökdelen dikmek gibi bir şey.

Valla hocam sorsan herkes "kimse tek başına işletim sistemi yazamaz" da der, ama sonra bi terry davis çıkar, masaya vurur gider. Bu işler böyle.

Dahilerle biz sıradan insanlar arasında öyle 3-5 kat değil, binlerce kat verimlilik farkı var. Ama işte denk gelmesi lazım. Denk gelir mi? Zor.

Grafik motoru, modeller, senaryo, müzikler, efektler hazır olsa belki tek başına bir insan ömrü yetebilir.

Yoksa cok zor Erestor +1

Tek başına bina dikebilirsiniz, misal müstakil ev, ciftlik kurabilirsiniz. Ama buyuk bir ekosistemi barindiran seyleri -gokdelenler veya şehirler gibi- tek basiniza yapamazsiniz hem iş gücünüz yetmez hem de her alanda bilgi birikimini edinmeye zaman yetmez. Hem mimari cizim yapacaksin hem kimya bileceksin hem fizik bileceksin hem kablo cekeceksin hem yol yapacaksin hem matematik geometri bileceksin hem sanattan ve edebiyattan anlayacaksin..

Tamam tek basina oyun yapanlar var ama gta gercek dunya oyunu haritasında bile bir uctan bir uca gitmek gercek dunyada birkac saat suruyordu arabayla. İstanbulu otur ciz bakalim tek basina her detayı ile. Belki ömür yeter ama ancak ona yeter.

Otistik bir durum soz konusu ile orasini bilemem ama.

erestor+1
aklima direk gokdelen ornegi geldi.
no way Jose

gta'nın kendi motoru var. bu motoru yapmak bir insanın yapabileceği bir iş değil. dışardan parayla alacağı bir motor var diyelim. assetleri, sesleri, müzikleri de dışardan aldı diyelim. oyunu tamamladı. bitirdi. bunu test edecek QA ekibi lazım. tek başına test yapamaz.

kısacası gta 6'yı tek başına yapmak imkansız. Ama daha düşük kaliteli bir gta benzeri oyunu tek başına yapmak daha mümkün.

tek başında bir boeing 737 yapmak daha kolay.

ama şu olabilir. unity benzeri bir platformda içinde çeşitli araçların olduğu bir şehirde gezilen, görev tamamladığın bir oyunu 1-2 senede yapabilir.

ama neden gta olmaz dersen oradaki hikaye ve detaylar çok özel. sadece radyo kanallarındaki haberler ve müzikler için bile 10-15 kişilik bir ekip çalışmıştır.

aa o duruyor mu hala. yıllar önce yazardım. bakayım oluyosa atayım

en son iphone için jetech aldım amazon germany üzerinden 1 haftada geldi.

(bkz: spigen)

troy'dan piili alırım genelde.

amazondan. telefonculardaki bildigin plastik poset. ne bir test ne bir teknoloji.

spigen veya baseus tercih ediyorum, tavsiye ederim. amazondan alıyorum.

ben genel olarak spigen almaya çalışıyorum

satıyor ama çok pahalı

Taktik mümkün olan en pahalı bileti satın alıp biraz gezmek :)
Onun dışında elite plus olan birinden sana hediye etmesini isteyebilirsin 3 hediye hakkı var
Onun dışında sanırım 5000 mile kadar satın alabiliyorsun ama aşırı pahalıya geliyor. Git gez daha iyi.
Onun da dışında eğer miles & smiles kredi kartı kullanabiliyorsan sanırım 1'e 5 oranında bonus mili statüye dönüştürülüyor ama bu da aşırı avantajsız bir miktar (100 bin mili 20 bin mil olarak statüye çevirebiliyorsun gibi düşün)

40.000 mile elite kart verenler varmış (acenta). ben de 1 milyon uçuş yaptım 1 sene içinde ama avrupa ya o kadar az mil veriyor ki daha 20.000 deyim

"Üstelik bunu yapanlar öyle ezik değil gayet kendine güvenli güçlü insanlar."

aslında öyle değiller, öyle görünmek istiyorlar, belli ki başarılı olmuşlar.

sağlıklı insanlar böyle şeyler yapmaz. bu insanların çocukluktan kalma, derinlerde büyük yaraları vardır. kendi zayıf yerlerine saldırılmasın diye saldırgan bir kişilik geliştirmişlerdir.
(inspired by psychological books)

Savunma mekanizması.

Hayatta dalga geçilecek şeyler var. Ben buna inanıyorum, bazı şeyler çok absürt. Bu durumda kendisiyle haklı sebepten dalga geçildiğini fark eden kişi bunu bence bir şans olarak görmeli.

Tabi dalga geçen herkes haklı bir sebeple bunu yapmıyor. Hatta çoğunlukla haksız sebepler nedeniyle bu yapılıyor. Buna kesinlikle katılabilirim.

Ancak bence şu da bir gerçek ki, dalga geçmenin kendisi hoş bir şey olmasa da dilin kemiği yok ve bu insanlar ortadan kaybolmayacak. İnsan kendini savunabilmeli, bu önemli bir şey. Sessiz sakin insanlar da kendileriyle dalga geçildiğinde bir köşede acı çekmek yerine buna karşı kendi karakteri dahilinde bir karşı çıkış sergileyebilmeli. Kişinin elinde olan şey kendi davranışlarını yönetebilmek. Kendisi dışında kalan herkesin davranışlarını yönetmeye kimsenin gücü yetmiyor. Bu hayatın bir gerçeği.

Herkesin uyumlu bir akış içinde yaşadığı bir dünya ne yazık ki yok. Böyle bir beklentiye girmek yanlış olur, bunu hayatın bir gerçeği kabul edip nasıl baş edilebileceğine kafa yormak hem daha işe yarar hem de daha sağlıklı bir tutum bence. Dalga geçen kişi yakınınızsa bu üzücü olurdu, ancak sizi tanımayan insanların sözleri yüzünden acı çekmek çok anlamsız.

buna bullying deniyor. bi belgeselde izlemistim. tamamen kendi ruhsal eksiklikleri ve gecmis travmalariyla ilgili.

kaydettirdigin pasaportla hattin uyumlu olmasi gerekiyor gibi bilgi var zihnimin derinliklerinde. Yani ayni kisi ustune olmali. Inanilmaz hatali olabilir.

Eğer yurtdışından gidip alırsam öyle evet. Ama ben direkt pasaport ile kaydetme mevzusunu sormuyorum. Eski telefonun IMEI'sini yeni telefona aktarmaktan bahsediyorum. Eski telefon zaten Türkiyede kullanıma açık olduğu için onun IMEI kaydı yeni telefonda da kullanılabiliyor mu onu çözemedim tam.

pasaporta gerek yok kimlikle gürcistan yada kıbrısa gidip gelsen tamamdır. aktarma falan diye bişey yok. bakanlık, btk ve telekom firmaları koordineli çalışıyor. imei, pasaport veya kimliğe kayıt ediliyor. sim kart ise kimlik yada pasaport ile alınıyor. eğer eşleşmezse hattı kullanamazsın.

amaç imeileri kayıt etmek değil yurtdışından gelen telefonlardan vergi almak olduğu için imei aktarma sözkonusu değil.

İş durumlarından dolayı hiçbir yere gidemiyorum şu an malesef. Yoksa gider alır gelirim kafam rahat olur, o yüzden farklı bir çözüm yolu bulmaya çalıştım ama tutmadı tabi.

imei atma olayı iphonelarda işlemiyor zaten ama işlese bile garantisi olan legal bir yöntem değil. bir süre sonra btkdan gelen bir mesaj ile kapatırlar o telefonu. eğer bu yöntem işe yarasa kim niye binlerce lira verip uğraşsın zaten.

Iphone 13 için pek değeceğini sanmıyorum bu kadar zahmet ve riske . 900$ + kayıt ücreti 22-23 bin yapıyor. sıfırı zaten 25 bin civarı

Iphone 14 için ise neredeyse yurtdışı ile 2 kat fark oluyor. bu farkı göze alarak . günü birlik 1000 tl verip yurtdışına çıkıp gelmek mantıklı bir iş.

Legal bir olay değil elbette ama iphone da imei atma durumu yok. android cihazlara yönelmeniz gerekir. onlarda da hepsine atılmıyor şimdilik.


BTK cihaz kontrolü yapmıyor. imei kontrolü yapıyor. bu sebeple eski bir android cihaz imei si yeni telefonda çalışıyor.

iphonelara imei atılamıyor. imesi değiştirilemiyor. android olsa okey herkes öyle yapıyor zaten de.
iphone için mümkün değil.

eski imei kullanılabiliyor olsaydı kim niye yeni telefon kaydetmekle uğraşıp devlete vergi verirdi ki? 1 tane telefon alıp hayatının geri kalanında onun imei'sini kullanırdık. güzel olurdu ama nooo.

@sirkelimon;

HTC m8 telefonumda eski nokia n97 imei si kayıtlı. - çalışıyor.
HTC u11 telefonumda Samsung ace imei si kayıltı. - çalışıyor.

İmei kaydettirenlerin %90 sınu IPHONE kullanıcı kalan %10 da bu tarz işlerle uğraşmak istemeyenler.

android telefonların çoğu yarı fiyatına sıfır olarak sarı siteden alınarak. 300 -400 tl ye imei attırılarak kullanılıyor.

bireysel silahlanma, bol cephanelik.

The Road filmini izlemediysen, izle.

yazar yazmaz yazan yazar +1. en iyi hazırlık silahlanma olmalı. ve yedek. evine bir şey oldu ya da evinden uzakta yakalandın. gidebileceğin bir başka yer hazırlığı. minik bir depo kiralayıp orada tutabilirsin. kırsalda da gömmek bir çözüm olabilir. minik bir arsa alıp oraya hazırlıklarını gömersin.

mesela bu iş için tekne almazdım. silah varsa bütün tekneler bizim.

reddit'te preppers diye bir sub var, tam senin kafada insanlar. deli gibi kıyamet hazırlığı yapıyorlar. takip etmeni öneririm.

verdikleri en ana tavsiye fiziksel kondisyon. çok şaşırmıştım bu tavsiyeye ama aklıma yattı, adamlar diyor ki ne kadar stok yaparsan yap, sokaktaki güçlü adam değilsen stoklarını koruman mümkün değil. o yüzden bu herifler stoklamanın yanı sıra paso vucut geliştirme fitness falan kasıyorlar ahshsh.

Doğu Karadenize taşınmakla işe başlayabilirsin.
Küresel ısınma bu hızla devam ederse en son çöl olacak vatan parçası orası çünkü.

kaynaklari bol issiz bir yere git. mumkunse ada.

ama insanligin sonu gelsin bosver. dunyanin insansiz yeni bir baslangici daha iyi.

doomsday preppers diye belgesel vardı, youtubeda da aratırsan kafayı buna takmış insanların 5-10 yıl yaşayabileceklerini düşündükleri sığınaklarını gösterdikleri bölümler var

gibi
youtu.be

doomsday bunkers/shelters diye aramalar yap youtubeda

nato ve tsk üslerinden uzak bir yerde, yani nükleer saldırının hedefi olmayacak bir yerde, suyu olan ve toprağında buğday yetiştirebileceğin, merkezi olmayan bir yerde arsa alarak işe başlayabilirsin.

yapan bir asker tanıdığım var, yer lokasyon belirtmeyeceğim ama 3 sene önce 100 bin lira civarı bir maliyetle kendine ufak bir ev yaptırıp, çeşitli ürünler ve hayvanlar yetiştiriyordu. tamamen bu dediğin amaçla.

ondan gördüklerimi sıralayacak olursam, silah, depoda bolca kendi yetiştirdiği yiyecek malzemesi, yedek benzin, güneş paneli ile enerji üretimi, jenaratör, su deposu, et için 20 30 tane kaz, 3 sene gidecek kadar bir yemeklik yağ stoğu. hiç bir şeyimiz kalmazsa en kötü buğdayı haşlar yeriz diyor ki haklı adam.

ayrıca fiziki altın/gümüş kesinlikle. böyle bir senaryoda bankada milyonlarca liranın olmasının bir anlamı yok, devlet muhtemelen el koyar.

Şehir dışından ev al.

yahu bu anlatılan durumlara kadar düşülen bir senaryoda gerçekten hayatta kalmak isteyecek kadar yaşamayı seviyor musunuz? Fallout oyunundaki gibi nükleer kıyamet kopmuş
insanlar birbirlerini vurup yağmalıyor, ben hala kırsalda kendi kendime yaşamaya çalışıyorum ama ne için? Hayattan hangi keyifi almayı düşünüyorsunuz ki o aşamadan sonra? Elektrik zaruri ihtiyaçlar harici yok, gıda çeşitliliği çok az ve bir noktadan sonra hatta yok gibi, bulunduğun "güvenli" bölgeden ayrılamazsın, benzin falan zaten sıkıntı. Ee 10 yıl ya da daha fazla bu şekilde yaşadın diyelim bunun ne faydası var ki?

Bilmiyorum bu tarz bir "kıyamet" senaryosu olsa ben çok kasmam herhalde acısız şekilde giderim direkt. Ben yaşamayı seviyorum hayatta kalmayı değil.

kıyamet günü hazırlıkları yapan çok fazla insan var . aklımda daha çok kanada ve amerika'da yaşayanlar kalmış. bu konuda detaylı birkaç belgesel izlemiştim. evlerindeki sığınak depolarda koli koli konserveler stokluyorlardı .son kullanım tarihine göre tüketiyorlardı.tabi havlu kağıt tuvalet kağıdı powerbanklar vs.
hatta guruplar kurmuşlar tatbikatlar yapıyorlardı.
bu tip belgeselleri internette bulabilirsin.

Daha az film seyret. Zombili oyunları falan bırak. Bir de ciddi ciddi yanıt yazmışlar.

Oldu olacağı ülke içi ekonomik ve sosyal karışıklık, onu da yurtdışına yerleşerek kolayca aşarsın. İş imkanı falan ara, sorudan anladığım kadarıyla gençsin muhtemelen, o tür imkanlar sana daha açık olur. Çok pimpiriklenirsen Avustralya, Yeni Zelanda falan kas artık.

bide ciddi ciddi yazmışlar diyip akabinde akıl vermek...tamam en zekimiz sensin.

www.aleyha.com.tr

sitede farklı ürünlerde var göz atmanı öneririm.

Zombi apokalips senaryosu yazmışsın, onu ciddiye almadım ama diğer daha olası ihtimal için diyecek bi şey olabilir. Zannedersem yaştan. Belli bir süre sonra akıl verme modu otomatik yükleniyor. Neyse babam boomer ama ben X kuşağı mensubuyum, "OK boomer" çekmeden evvel peşinen söyleyeyim.

Mevcut dünyada gelişmekte olan bir ülkede orta sınıf hatta orta üst sınıf herhangi birinin bu tarz bir hazırlığa maddi ve mental gücü yetmez. Bu tarz kıyamet günü hazırlıklıklarının psikolojik bir tabanı var. Ama önce neden mantıksız olduğunu anlatalım:

Nükleer savaş senaryosunu ele alalım. 2 kişilik nükleer bir sığınak yaptırma maliyeti en az 2-3 milyon TL. Bu sadece inşaatı. Havalandırma sistemi, elektrik sistemi, gıda stoğu (ve bunların sürekli yenilenmesi), haberleşme tesisatı, radyasyon engelleyici kıyafetler falan derken çok rahat 7-8 milyon TL harcamanız gerekir. Kaldı ki burada bahsedilen ürünlerin birçoğunu doğrudan temin etmeniz çok zor. Ha bir de bu kadar masrafı yaptıktan sonra nükleer füzeler havada uçuşurken sizin sığınağa ulaşabileceğiniz mesafede olmanız lazım. Yoksa bi de yaptığınız masraf da boşa gider:D

Bilim kurgudan çıkalım. Kıtlık senaryosunu ele alalım. Bir depo tuttunuz mütevazı ölçüde. Gıda konserve istiflediniz. Peki o gıdayı kim koruyacak? Öyle ya da böyle birileri sizde gıda olduğunu görecek ve doğrudan hedef haline geleceksiniz. Kıtlık temalı birkaç film izleyince bile anlayacaksınız yiyecek sahibi sıradan bir vatandaş olarak neler yaşabileceğinizi.

Vandallık ve yağmanın gırla döndüğü bir dünya senaryosunda zaten orman kanunları geçerlidir. Sakladığınız her nakit, altın, gıda vb unsur sizi direkt hedef haline getirecek. Öyle ya da böyle sizden daha güçlü biri size saldıracak ve elinizde ne varsa alacak.

Daha da gerçek dünyaya inelim. Allah korusun bir savaş durumu... Siz uyanıklık ettiniz, böyle durumlar için bir depo tuttunuz yiyeceğinizi, paranızı ve kıymetli zıynet eşyanızı oraya sakladınız. 2 tehlike var: Savaş durumunda gıda sıkıntısı yaşanırken mutlaka birileri gıdanızın kokusunu alacak ve sizi bir şekilde yağmalayacak. 2. tehlike de şu sizi yavaşlatacak. Allah korusun yaşadığınız bölge yoğun düşman saldırısı altında diyelim. Herkes kaçarken siz malınızın derdine düşecek kaçamayacaksınız. Ya da her şeyi bırakıp kaçacaksınız. Sonrasında düşman askeri bölgeye geldiğinde sizin gıda deponuz ve varsa maddi birikiminiz size kalacak mı sanıyorsunuz?

Bu tarz hazırlıklar yapanlar yok mu? Var tabii ki. Mesela dünyanın birçok ülkesinde çok zengin iş adamlarının, girişimcilerin bazılarının bu tarz önlemleri var. Evlerinde, ofislerinde ya da ulaşabilecekleri noktalarda sığınakları olan iş adamları var. Hatta multimilyonerlerin mega yatlarının bazıları sığınak özelliklerine sahip:) Ama onları acil durumlarda o noktalara ulaştırabilecek bir ulaşım ağları da var mesela sizden farklı olarak. Uçak, helikopter, özel araçlar... O sığınakların ve ailelerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik ve sağlık ekipleri de var mesela.

En önemlisi bunların hepsini finanse edebilecek, ve acil durumlarda ekibinin sadakatle onlara çalışmasını sağlayacak maddi güçleri de var.

Ya da devletlerin bu tarz acil durumlar için her sene güncelledikleri önemli insanlar listeleri ve tahliye sığınak planları var. Atıyorum ciddi bir felaket durumunda devletlerin "acil kurtarılacaklar" listeleri var ve direkt ordu eliyle bu adamları adreslerinden alıp sığınağa götürmek gibi planlar var. Mesela önemli bilim adamları, teknoloji üreticisi girişimciler, önemli devlet görevlileri için seviye seviye kurtarma planları yapılıyor. Bu senaryolar güncelleniyor.

Yani çok zengin ya da çok önemli bilimsel çalışmalar yapan önemli biri değilseniz, sıradan bir vatandaş olarak bunlarla uğraşmanın çok da bir manası yok. Ha acil durumlar için kenara biraz altın, nakit para atmak, nolur nolmaz diye konserve stoklamak sizin bileceğiniz iş.

ama bence harcayacağınız zamana ve masrafa yazık.

genelde insanlar alisveris bagimliliklarinin uzantisi olarak boyle seylere giriyorlar. terapi.

bir miktar nakdi döviz olarak evde güvenli bi kasada vs de tut.
cephanelik topla vs demeyeceğim ama bireysel silahlanma da evine yağmacı girdiğinde kendini korumak için başvurabileceğin bir diğer yol.
ev kendininse güneş/rüzgar vs gibi yollardan enerji elde etmenin yoluna bak.

kinetik enerjiyi elektriğe dönüştüren aletler var onlardan edin.
(benim deprem çantamda bir fener var mesela dinamolu ve usb çıkışı var mekanizmayı çevirdikçe en azından telefonumu şarj edebiliyorum)

daha profesyonel enerji çözümleri de var onlara da şuradan ulaşabilirsin
ecoflow.com.tr

bir de benim aklımda olan şey büyük bir depremde yolların çoğu patates olacağı için güvenli yerlere ulaşabilmek adına (tabi hayatta kalırsak) kross bir motosiklet.

otomobil ve arazi araçları en ufak bi engelde yolda kalır ama kross motoru dağa taşa vurabilirsin.

bu işin sonu yok, bütçene imkanına göre sky is the limit.

Zombi uzaylı vs değil de bir süredir amatör telsizcik lisansı fikri kafamda dolanıyor.

Deprem, sel, tsunami gibi sebeplerle iletişim alt yapımız zorlamaya çok müsait.

atmazdim. akpli biriyle atmaktan hicbir farki yok. turkiye'de herkes bolum bolum bolunmus. karsit goruslu arkadaslarin, akrabalarinin sana bakisi degisebilir.

Story atarim en fazla. Kalıcı post atmam. ama atsam da sorun olmsz cevremin cogunlugu benle ayni goruste.

Atarım, sosyal medyada akrabalarımdan olan çomarları dahi temizledim.

omar souleyman'la fotografim var 2015'ten. ama zaten son yillarda yilda bir post anca atiyorum, su an atmazdim. story akar. ama sen mesela 10 gunde bir post atan biriysen at bence cok da siritmaz

Atmam, ne gerek var.

ben atmam, zaten öyle bir fotograf cekilmem. hesabimda kendi fotograflarim da yok ki zaten, hobimle ilgili fotograflar paylasiyorum.

post değil ama story atarım.

sadece siyasetin içinde olan değil, genel olarak da "ünlüyle fotoğraf çektirme" meselesini oldum olası anlayamamışımdır.
ancak çocuksan falan olabilir.
dolayısıyla öyle bir fotoğrafım olmaz.

bırakın fotoğrafı, sevdiğim birini görsem en fazla göz göze geldiğimde ya da yanından geçiyorsam selam veririm, imza günü falan olmadıkça gidip konuşmam bile.

Paylaşacaksam story olarak atarım.

ne atacam o benle fotoğrafını atsın. ha çekilmem de zaten.

eğer çok sevdiğim bir ünlüyse post atarım.
orta derecede sevdiğim bir ünlüyse storyde bırakırım ki,post atacağım insanı çok sevmem lazım.

atmam zira kendimi paylasmiyorum.

atarım tabii ki. atmayacaksam herkes görmeyecekse neden çekindim. :)))

bu arada hem post atarım hem storyden paylaşırım. hem facebook hem instagram hem twitter'dan paylaşırım. :D

Olmaz.
Okuduğunuz şeylerin çoğu bilim desteksiz.

hayir nesquik pek faydali bisey degil. besin degerleri kotu. cok seker var ve cok un kullanilmis mesela en basitinden. icindeki vitaminler ve mineraller bir nebze faydali olabilir ama genel anlamda kotu bir yiyecek.

1 porsiyonda 3 küp kadar şeker varmış. Kilo vermek isteyen biri için daha makul şeylere bakılabilir.
Benim diyetisyenim de öğün atlatmıyor ama böyle şeyleri de çok önermiyor yeşillik peynir ve yumurta yiyiyorum kahvaltıda hızlıca.

Isle mi s gidalar zaten kötü hele nestle olmasi ekstra kötü.

Tam tersi kilo aldirir.

Nesquik yerine yulaflı tarifler bakın bence.

Ben sabahları kefir, yulaf, lor, fındık, ceviz, pekmez vb blender'da çevirip içiyorum mesela.

Saatlerce tok tutma garantim var.

abi nerden okuyorsunuz bunları ya :D Kahvaltı öyle elzem bir öğün değil. yıllarca en önemli öğün diye itelediler insanlara.

neskuyik ise kilo vermeyi bırak kilo almak için bile yenmez.

Yulaf, kuruyemiş ve meyve kurularından kendiniz granola hazırlayın içine bitter çikolata parçaları atın daha lezzetli ve faydalı olur. Kilo verdirir mi bilemiyorum.

Dünyada kilo verdiren bir besin yok. Adı üstünde besin, yiyince kilo verilecek bir şey olsa insanlar ölürdü çünkü kalorisiz vücuda kalori yaktirirdi.

Kilo vermede dünyada kanitlanmis tek yöntem; alinan kalori<yakilan kalori

Daha bu yöntem dışında farkli bir yöntem çıkmadı.

O yüzden neskuik falan filan değil myfitnesspal takilin, yediklerinizi tartıp her gün yazın. Bazen insan bir iki bir şey atistirirken ciddi kalori alıyor haberi olmuyor.

Her şey e devlet'ten hallediliyor.

Üzerinize kayıtlı da görünüyorsa Turkcell'i ne için aradınız?

internet vergi dairesinden odeme yapip e-devletten kayit yapiliyor, baska bir sey yok sartlar zaten uygunsa.

@pispinti: emin olmak icin baska bisi lazim mi diye.

Kayıt ücretini yatırdıktan sonra imei numarasıyla adınıza olan hatları sistem otomatik eşleştiriyor. Onu gördüyseniz başka bir şey yapmanıza gerek yok.

@buenosdias yeterli tabi.

ben de kaydedeceğim "imei kaydet" bölümü var. Para yatırma nerden, onu bulamadım?

bir de imei 1 imei2 diye 2 tane numara var kutuda. bu ikisi de fiziksel imei mi seçeceğiz e-sim olan var mı çok uzak kalmışım bu olaylara?

ben yaptim. Son ekranda vergi dairesi sitesinden odeme çıkıyor. onu kullandim. benim telefon ayarlarinda 2 imei görünüyor du ikisini de ekledim.

dünyada en ucuzu abd. vergisiz eyaletler tercih edebilirsin.
avrupada sanırım macaristan.
ama ben olsam shengen vizem, pasaportum falan yoksa sadece kimlikle gidip gürcistandan alıp gelirdim.

en ucuz ve makul yolu bu. tiktoktan falan videolar var.

14 Pro için malum stok sıkıntısı var. Duymuşsunuzdur. Samsung için öyle bir problem var mı bilmiyorum.

Turist olarak başvur verebilirler ama dediğin gibi zor

mümkün değil. o ayrı bu ayrı. turist olarak başvurcan onda da ilkse seyahat tarihin kadar 1,2 hafta verirler

adalarda kapıda vize uygulaması var sanırım ama kışın var mı bilmiyorum belki bir ada üzerinden giriş yapıp davetiyeyi gösterip vapurla geçebilirsin ana karaya

ikisi arasinda bir baglanti yok. yaz icin vize almak istiyorsan ona ozel bir seyahat plani sunmalisin. konferansi gostererek bugun/yarin vizeye basvursan alacagin cevap red olur zira basvuru, memurun onune dusene kadar konferans ve seyahat tarihleri gecmis olacak. o davetiyenin sana hicbir kullanisliligi yok yani. pasaporta basvurmak icin davetiyeyi beklemek hata olmus.

olmaz, yapmayin, bosuna paranizi harcamayin.

Gri pasaport çıkarsaydın vizeye gerek kalmazdı.

@yeahbutso bu konferans işimle ilgili değil. Şahsi çalışmam. Gri çıkıyor mu?

Tamamen kurumdan alacağın evrağa bağlı. Amirin imzalaması. Geçen Almanya halk oyunları vakasından sonra risk almayabilirler.

değil. şuan nba'de minimum bile bir kontratı yok. yetenekti, terörist olmayı tercih etti.

milli takıma da bir katkısı olabileceğini sanmıyorum.

buyuk degil. olayi soyle ozetleyim.

bu adam ideolojik durusu yuzunden turkiye'deki rejim ile ters dustu. ulkedeki rejim tum pisliklerini feto uzerinden aklamaya calistigi icin bu arkadas da nereye gitse turkiye'ye belalti vurup diger yandan kendisine bu soz hakkini taniyan ulkelerin en buyuk yalakasi oldu. heryerde en buyuk amerika, yunanistani cok seviyorum diye bagirdigi icin elin redneck, comar amerikalisi, yunani bu nevaleyi bakin elin turku bile bize nasil gipta ediyor diye odul veriyor. win and win durumu yani. ulkeyi bu hale sokan rejim yanlisi, fetocu kim varsa herkesin allah komple belasini versin.

Kutudan cikarip cebine koysun, kim ne diyecek.

şu an herhangi bir kontrol, işlem vs yok.

tamamen sans isi. piyango sizin arkadasa vurabilir de vurmayabilirde. esenyurt havalimaninda btk ve gumruk memurlari koordinasyonu ile pilot uygulama yapildi.

dün telefonum geldi benim sorunsuz. yeter ki 31 aralıktan önce kayıt ettirin ki sonra çok pahalanacak.

bildigim kadariyla shengende olsa bile 5 yil gecmeden hicbiyere gidemezsin.sadece o ulkeye gir/cik yaparsin. en azindan portekizde oyle. ay

@buenosdias

5 yıl şartı yok. Bulunduğun Schengen ülkesinden istediğin Schengen ülkesine gidip 90 gün kadar kalabilirsin. Ayrıca, benim sorum "ilk giriş" ile ilgiliydi zaten

Schengen vizesi kisa sureli turistik vize, Schengen vizeniz varsa uye ulkelere giris yapabilirsiniz:

"The short-stay visa is a Schengen visa. It allows you to stay in the Schengen area for a maximum of 90 days within a 180-day period."

Sizin alacaginiz ise Schengen vizesi degil, cunku turistik degil. Size Almanya'ya giris yapabilmeniz icin gerekli 3 aylik, "Type D" denen bir vize verecekler. Bu vize ile suresi dolmadan once gidip oturum karti almaniz lazim:

"A D-Visa for employment enables you to travel to Germany and apply for a residence permit with the local immigration office (“Ausländerbehörde”)"

Tahmin edeceginiz uzere Schengen vizesi olmayan bu 3 aylik Almanya giris vizesi ile Almanya disindaki ulkelere giremezsiniz. Zaten calisma vizesinde "Member State of first entry" diye bir olay yok, o turistik vizelerde var. Calisma vizesinde hangi ulkeden is teklifi alip calisma izni cikarttiysaniz sadece o ulkeye girebiliyorsunuz zaten.

Ama Type D vize ile Almanya'ya girip 3 ay icinde oturum kartini aldiktan sonra o kart ile vizesiz sekilde tum Schengen ulkelerine (tum Avrupa ulkelerine degil) girebilirsiniz.

Selam, ulusal vize ile gittiğiniz için esasen o ülkeye girmeniz gerekiyor. Ancak aktarma yapıyorsanız eğer Almanya’dan girebilirsiniz. Ben daha önce Fransa ulusal vizesi ile Yunanistan aktarmalı Fransa’ya gitmiştm mesela. Yunanistan’da giriş yaptım daha sonra Fransa’da kontrol olmadı.

@sertac akin
Hocam çalışma vizesinde "Member State of first entry" yok demişsin, ama başvuru formunda bu alan görünüyordu. Başvuru formuna baktın mı?

@but that was just a dream
Yunanistan'dan giriş yaptım derken, Yunanistan havaalanı dışına çıkmadın. Doğru mu?

Uzun aktarmaydı, havalimanından çıktım. Kontrol yapıldı pasaporta damga vuruldu, daha sonra Fransa’da herhangi bir kontrol olmadan yoluma devam ettim.

arabesk: arap
fantezi: türk
taverna: yunan

Selahattin Özdemir, hakan tasiyan, kibariye = arabesk
ebru gundes, alisan, gulben ergen = fantezi. biraz daha popumsu, biraz daha "ucuz"
cengiz kurtoglu, ferdi ozbegen = taverna. fantezi de denebilir ama taverna genelde piyanist santorluk icerir. muzigin caldigi ortamda raki icilir. ferdi tayfur calan yerde icilmez genelde mesela.

yasim ileri o yuzden 2020'li yillardan ornek veremiyorum kusura kalmayin.

Bir ara "arabesk" dememek için fantazi deniyordu. Sonra biraz pop-arabesk arası tarzın adı oldu bu.

Taverna ise...baya bi 80'lerin olayı aslında. O dönem adına taverna denen müzikli eğlence yerlerinde ekseriyetle piyanist şantörler çalıştığı için onların müzikleri "taverna" olarak anıldı. Ümit Besen, Arif Susam...yalnız bir de Grek geleneğinden gelen tavernalar vardır ki onlar da, müzikleri de biraz farklıdır. Yunanca çalınır, bazen Türkçeye uyarlarlar. Onda da Fedon vardır örnek olarak.

90'ların udileri bonus (Coşkun Sabah, Sinan Özen)

@hot potato: Ya zaten 2020'lerde taverna kaldığını bile pek sanmıyorum.

takasa gerek yok online olarak ileri tarihe alaniliyorsun

Her gun ais.usvisa-info.com'dan "randevuyu yeniden planla" diyerek bos randevu kovalamak lazim, bu sekilde 6 ay kadar one cektim. Takas icin ise, takas edecek kisi randevusunu biraktiktan sonra o bosluk hemen gorunmuyor ama ne zaman gorundugunu de bilmiyorum. O bosluk size yansiyana kadar baskasi kapabilir yani, garantisi yok.

yurtdışından TR'de açılan iptv'lere vpn'siz erişebilirsiniz.

tam amacınızı anlamadım ama VPN falan karıştırmadan yurtdışına yönelik iptv alıp sorunsuz kullanabilirsiniz.

onun için 2 paket oluyor. türkiye ve yurtdışı paketi.yurtdışı paketleri daha pahalı oluyor. ucuzunu alıp vpn ile türkiyeyi seçersen girebilirsin.

abercrombie fitch fierce kullanıyorum uzun yıllardır. şimdiye kadar en çok iltifat aldığım, yoldan çevrildiğim parfüm bu oldu ama türkiye’de resmî olarak satılmıyor. yurtdışından alman lazım.

Birkaç yüz dolar mi?
Niş dünyasında para değil.
Bir sürü niche markasi var +1
Buna ek lokal markalar da var. Fransa'da ve Avrupa'da az bilinip hayvan gibi pahalı markalar var. Geçen Almanya'da bir marka baktim, hayatımda duymadım. Parfüm fiyati 200 euro falandi. Ki almanya falan dışında satışı bulamadım.
Birkaç niş parfüm fiyatı için;
www.notino.fr

Kısacası kısır değil. Türkiye bu konuda dandik bir yer (hangi konuda iyi o da tartışma konusu).

Bu arada bilmem kaç bin euroluk parfüme "bu ne lan" diyebiliriz.
Benim arkadaş vardı okulda, shaik kullanırdı (azeri zengin). Baya kötü kokuyordu (bana göre).

Yani crowd pleaser parfüm için illa yüzlerce euroya gerek yok. En basiti terre d'hermes tam crowd pleaser. Daha sevmeyen görmedim, hem de 4 mevsim.

212 classic i tavsiye ederim.

aqua di parma var. türkiye de görmedim ama çok beğeniyorum.

stylebot

bu guzel bir seymis ama benim istedigim seyi yapmiyor gibi.

ben style degisikligi istemiyorum. elimde insan isimleri yazan bir sayfa var, onlarin anlik durumunu gosteriyor. ama ne gorevde olduklarini anlayabilmem icin yanlarina iki harf bir sey yaziyorum. istedigim oyle kalmasi...

text changer diye bir sey buldum, ise yaradi gibi bakalim.

birine lazim olursa diye yazayim dedim. chrome.google.com

bir de highlight this diye bir sey buldum. onda da kelimeleri vurgulayabiliyorsun. daha once de aramistim ama herhalde yanlis kelimeler kullandim... onda sozlukteki trolleri oraya ekleyecegim ve entrylerini gordugumde direkt anlayacagim.

icloudun online olayi biraz sikinti. bende hep biseyler yarim kaliyor. telefondan browserdan mac'den bi gir-cik yap. login logout yani.

simdi oncelikle o fotograflari icloud'a yuklemesi lazim. bu islem yeni actiysaniz gunler surer. ilerlemeyi fotograflar uygulamasina girince en altta gorebilirsiniz (hafif yukari kaydirmaniz gerekir) senkronizasyona bir engel varsa yine burada gorursunuz.

fotograflarin hepsi iCloud'a yuklendiginde hem orada gorursunuz hem de icloud.com'da gorursunuz. (hem de Mac'inizde fotograflarda, eger orada da fotograf senkronizasyonu aciksa)

en iyi depolama eger gerekirse telefondan kaldiriyor fotograflari ama bu isin hemen olmasini beklemeyin. ondan sonra yeni telefonu kurabilirsiniz. hatta simdi de kurabilirsiniz. fotograf senkronizasyonu kurulumda olan bir sey degil.

bunun en guzel yolu. kabloyla alma filan gibi islere hic girismeyin bence. wifi'de ve sarjda tutun (powerbank de olur)

256'lık telefonu kullanıyor musunuz?
Kullanmıyorsanız Wi-Fi'ın yanına bıraksanız birkaç gün içinde tüm fotoğrafları iCloud'a yükleyecektir. Kullanıyorsanız da 5-6 gece sabah kadar şarjda ve Wi-Fi'a bağlı şekilde durursa bitecektir.

iCloud veya iOS'la ilgili değil de internetimizin upload hızıyla ilgili sizin derdiniz. 10 Mbps sorunsuz, hiç yavaşlamayan bir upload bağlantınız olsa bile 200 GB'ı upload etmek yaklaşık 48 saat sürüyor.

Photos uygulamasına girdiğinizde Albums'de Recents'ta en aşağıda upload durumunu gösteriyor, ne kadarını yüklediğini görebilirsiniz.

iphone 14 e verilen paraya gerçekten değer mi?

biraz geç oluyor o, birkaç gece şarja takılı bırakın eninde sonunda yükler.

doğu ve güneyde normal.

batı ve kuzeyde istisnadır.

Ama italya özelinde orda yaşamış biri olarak şunu söyleyebilirim italyada da kuzeye gittikte bu durum azalıyor ama ülke genelinde ingilizcesi zayıf italyanlar boldur.

olmaz olur mu dolu. italya, portekiz, ispanya vs.. avrupanin da bizim bolgelerdeki gibi medeniyetin ugramadagi bir suru yeri var. gectim ingilizceyi adam metronun ne oldugunu bilmiyor.

italyanlar pek ingilizce bilmez. yine de genel olarak bu konuda türklerden iyidirler. almanya'da ben pek ingilizce bilmiyorum diyen biri bile ortalama bir üniversite mezunu türkten çok daha iyi konuşur. yani ülkesine göre değişiyor söylendiği gibi.

telaffuz olarak anlaşılma bakımından falan türkler dünyanın en iyilerinden ama bence.

ingiltere'yi pusulanın merkezi gibi güşünürseniz ondan uzaklaştıkça seviye düşüyor. tüm ülkeleri aşağı yukarı bu şekilde düşünebiliriz. italyan'ların ingilizcesi öyle ahım şahım değil.

normal tabii. biz her konuda kendi vatandasimizi ezikleyip avrupaliyi yucelttigimiz icin sasirtici geliyor sadece.

Normal. Basima geldi hatta almanya’da da ayni durum mevcut.

İngiltere'de bile ingilizce bilmeden yaşayan var.

turkiye ama biraz daha iyisi gibi dusun iste.

bu ceketi ben de severek aldım
bu kazağımın rengini gerçekten seviyorum

-parfümün çok güzelmiş
- kışın şekerli kokuları kullanıyorum

gibi ne samimiyetsiz, ne altta kalacak cevaplar olabilir, sen de illa karşıya iltifat etmek zorunda değilsin

bu kazağı şurdan indirimden almıştım
bu sıradan bi kazak aslında bi özelliği yok

gibi eğilip bükülecek cevaplar vermene gerek yok, sen de en baştaki ifadeleri durumuna kıyafetine göre çeşitlendir işte

teveccuhunuz dersiniz.

utandirma lan beni diyebilirsin :)

Bunlar çok düz cevaplar.

Tişörtün çok güzel dediyse espri yapın.

* Farkımız

* Kalite bizim işimiz

* Biliyorum!

gibi cevaplar verebilirsin.

Yalnız burada olay iltifat değil. Yürüme söz konusu.

soruya cevap değil ama yazmak istedim. tecrubelerim diyor ki. çok büyük bir dostluk, saygı yoksa altında ya büyük kıskançlık yada farklı niyetler dönüyordur. bunu doğrulayan bişeyler duyar, hissederseniz beni düşünün:)

ay çok teşekkür ederim, ben de çok severek giyiyorum vs ya da sizin iltifatlarınız günümü güzelleştiriyo, sayenizde vs. ya da ay çok merci sizin de şuyunuz güzel gibi gibi.
iltifatı kabul edebilmek de önemli işyerinde duruş açısından. önceden çalışma olarak değil de siz de öyle düşünün zaten mesela, güvenin kendinize, karşılık vermeyi düşünmezsiniz bu kdr zaten o zmn. bence bu soruları sormak yerine kendinizle ilgili bakış açınızı değiştirin, üzerinde çalışın.
siz de eminim gayet güzel ve başarılı bi insansınız, olanı söylüyor aslında karşı taraf. kabul edin geçin, çok da kasmaya gerek yok;)

Siz de ona iltifat edebilirsiniz,
Ne güzel bir insanmış, umarım ben de karşılaşırım.

Öyledir demiyorum ama. @buenosdias yazdığını okuyunca valla neden olmasın dedim. Peyami safa bir kitabında “Hayranlık mağlup olmuş bir kıskançlıktır." demiştir

Sus farkındayım, diye dalgaya alırdım. Ya da siz de çok şıksınız, derdim.
İnsanların ortasında utandırıyorsa ve bu iş yerindeki görünümüne zarar veriyorsa, ikili bir görüşmede utandığını söylemek gerekir. İltifatı kaldıramıyorum, kızarıyorum vs de istersen. Sanki abartıyor gibi geldi.

seni rahatsiz etmeyecekse istersen terlik sort ile cik. kime ne.

Kadıköydeyim. Bir sürü gördüm. Şortla gezen vs. Giy birnsey olmaz

Aşağıdaki haberleri görünce savcılığa şikayet etmenin işlemi yapan açısından bir yaptırımı olmadığı aşikar. Benim tek derdim eğer bir sicil falan varsa oradan silinsin.

www.hurriyet.com.tr

Siz iptal ederseniz ve istifa ozaman sicilde ve kayıtta sizin başvurup iptal ettiğiniz anlamına gelecek bunu haber kanalları özel haber olarak geçti herhalde tamamen kayıt altınması için savcılık başvurusu gerekiyor

hocam senin duyuruna bakıp bir de kendi durumuma bakayım dedim. habersiz akpye üye yapılmışım. vatandaşın hakkını koruyacak bu şerefsizlere dava açacak bir stk falan yok mu?

Sizin durumunuzda binlerce kişi var. En kolay yolu e-devletten istifa edin gitsin. Diğer türlü uzar gider başınız ağrır

uğraşmayın. zaten akp nin klasik politikası bu. emin olun karşınıza çıkmayacak varsayalım çıktı ıslak imzalı üye başvuru evrakınız yok. kimse sizin üye olduğunuzu ispatlayamaz.

3500 civarına tel kalmadı maalesef güvenilir modeller için 6000 civarına çıkmanız gerek

az once amazonda samsung modeli gordum. guzele benziyordu. black friday indirimindeymis.

ikinci el iphone 7 vs. düşünebilirsiniz.

oppo 4500 TL civarı babama aldık gayet iyi
bundan düşük olanların ömrü az olur maalesef

default ayarı o diye biliyorum. pc başında olmadığım için test edemiyorum.

design > slide size > custom slide size > orientation = portrait sececeksin hocam
slides size for kismi da widescreen'de kalsin

Yanıtlar için çok teşekkür ederim buenosdias ve nibba, ancak default ayar ile 16:9 geliyor. Özel slayt ayarlarında da 9:16 veya katlarını girince, dikey slayt hâlen yatay oluyor.

powerpoint hangi versiyon hocam? su an 2016'da test ettim hicbir sikinti yok

edit: hic olmadi benim test.pptx'i denesene

s6.dosya.tc

pardon ben 16x9 sandım. 9x16 yok sanıyodum ama şu linkte mümkün görünüyor.
graphicriver.net

@nibba, 2016'dan denedim, test dosyasında 9:16 tutuyor gibi. Teşekkür ederim. Biraz orantısız gibi oluyor ama galiba ihtiyacı karşılar gibi.

@buenosdias, fabrika ayarından direkt çevirme olsa en iyisi ama şablonlar da fena değilmiş. Ayrıca teşekkür ettim.

rica ederim, olculer tam olarak 9:16 = 19,05cm x 33,867cm. eger istedigin ozel bir olcu varsa cikartayim sana bir dosya daha

10 yıldır illustrator kullanıyorum. öyle birşey görmedim duymadım. muhtemelen yok öyle bişi. ama varsa da yeni birşey öğrenmiş olurum.

freehand'de vardı buna benzer bir şey ama illustrator de ilk kez duyuyorum, karışmış olmasın?

Oswald diye bir font'tan hatırlıyormuşum. Bold seçtiğimiz kutucuğun yanına ek olarak variable fonts diye bir kutu çıkıyor oaradan customise ediyormuşuz.

i.ibb.co

Hali hazirda yurt disindayim ama bir daha buraya gelme firsatini sunsalar kabul etmem. Neden cunku burasi hindistan. Avrupa olsa giderim. Neden cunku medeniyeti ozledim. Kaldirimda yuruyebilmeyi yaya gecidinden karsiya gecebilmeyi ozledim.

Kuzey avrupa ülkeleri

Üst komşun üstünde tepinmez,
Merdiven boşluğuna kimse ayakkabı bırakmaz, ayakkabılık koymaya hiç kalkmaz,
Gecenin bir saati apartmanın önünde toplaşmış sarhoş tiplerin böğürtülerini dinlemezsin,
Sırada şark kurnazları önüne geçmeye çalışmaz,
Sarı yanar yanmaz kimse kornaya abanmaz,
Kiracıysan evsahibi, evsahibiysen kiracı hakkında duyuruya yazacak sorunların olmaz
Hiçbir yerde asla keyfi bir uygulamayla karşılaşmazsın

Yaz, yaz bitmez. Uzar gider bu liste.

İsterdim. Çok tecrübe katıyor ve ufku genişletiyor.

2- Finlandiya, Danimarka Kanada, ABD'nin bir iki eyaleti ( New Heaven ve Massachusetts), İspanya, Hollanda, Yeni Zelanda.

İsterdim. Amaç farklı yerler görmek.

ABD olurdu. Gez gez bitmez. Ama son zamanlarda Almanya da olabilir diyorum.

İsterdim, bu ülke bir kişi olsa aynı evde yaşamak istediğim biri olmazdı. Sebebi bu. Burda benim ne düşündüğümün çok bir önemi yok, sadece ayak uyduruyorum.

İnsanların eğlenebildiği, daha güleryüzlü ve misafirperver olduğu herhangi bir yer olur. Ne garip ki bu sıfatları eskiden herkes benimseyerek bu ülke için kullanırdı.

istemem. su an o sartlara sahibim bu arada. sagin, solun, sosyal medyanin gazina ihtiyacim yok. hayatimi guzel sekilde dizayn ettigim ve olumsuz seylere kulagimi tikadigim icin burada cok mutluyum.

dipnot: milliyetci yada akpli falan degilim. ikisinden de nefret ederim. avrupa'nin cogu sehrini gezdim gordum. yine de turkiye diyorum.

Ben istemem. Yurt dışında yaşayamam. Biraz ıkınsam etsem belki ileride olmayacak iş değil ama uzaklarda yaşamak bana korkunç geliyor. Neresi olduğunun bir önemi de yok. Sadece uçakla bile 1 günümü harcayacagim yer olmasın yeter.

ABD / San Francisco

1. Evet. Biktim bu ulkenin davarindan, cakalindan, arsizindan, hirsizindan.

2. Kucuklugumden beri hep bi hevesim oldugundan abd. Cesitli eyaletleri denemek isterim, tek bir yer yok aklimda.

1.şu anda yaşama şansım var ama yaşamıyoruz(ab vatandaşlığı olmasına rağmen) çünkü taşınma fikri korkutuyor bir de burdaki konforu orda bulamayacağız.
2. londra ya da hamburg falan olurdu

isterdim. çocuğum olunca bu düşüncem daha da arttı. türkiye hep kaotik, biz yaşamayalım diye ailelerimiz bizi baskıladı biz de yaşadık bari çocuk yaşamasın.

hollanda veya almanya olurdu. fransa italya daha karışık, ingiltere pahalı zor geldi bana.

2024-2025 gibi olacak. Avusturya büyük ihtimalle. Gidecek miyim, bilmiyorum.

Nereye gitmek istersin dersen, Barcelona. Pek mümkün gibi durmuyor. Belli de olmaz gerçi, kim Rusya savaşı, pandemi gibi olaylar yaşayacağımızı tahmin ederdi. Artık dramatik olaylar yeni normalimiz gibi geliyor.

Halihazırda UK'deyim. Kalburüstü maaşlarla güzel bir muhitte ailemize yakın oturuyorduk. Ama fark ettik ki maaşlı çalışanlar olarak ev araba alabildiğimiz yaşa baya bir var, iş hayatında duygusal olarak somurulmekten de bikmisiz. Gözümü öyle kararttim ki eşimi de ikna edip is bile bulmadan geldik, sifirdan yaptık her şeyi. Konfor alanını falan gözüm görmüyordu.

Şimdi dönüp bakınca iyi ki yapmışım diyorum çünkü 5 seneye pasaport alınca ayıya dayı demekten kurtulacağım. Ama tekrar yapabilir miyim, pek sanmıyorum. Hayatta bana çok az gelir böyle deli deli hareketler. Demek ki bilincaltimda guvenmisim kendime.

1. Evet. Ortadogu'da yasamak istemiyorum.
2. a) Yeni Zelanda: Tum indexlerde zirvelerde, muthis doga, sifira yakin irkcilik. Yeni dil ogrenme derdi yok.
b) Ispanya: AB ulkesi ama havasi guzel, biraz Ispanyolca biliyorum.

1 - simdiki aklim olsa 2011'de pasaportu cebime koyar koymaz 10 sene yurtdisi deneyiminden sonra tr'ye geri donerdim.

2 - ankara yada izmir olurdu, buyuk olasilikla izmir. sicaga/denize olan ozlemden oturu.

(bkz: tersine goc)

su an seattle'dayim.

amerika'da kalmayi isterim ancak daha guneyde daha sicakkanli insanlarin yasadigi yerlerde. onumuzdeki yaz asagidaki eyaletlerden birine tasinmak istiyorum.

california, texas, florida, new york. plase colorado ve arizona.

bisey farketmiyor. hat ablanin uzerineyse ablanin bi yurtdisina cikip girmesi lazim. ayni sekilde senin uzerine kayitliysa senin de yurtdisina cikip girmen lazim. tabi son 3 yilda adina baska telefon kayitli olmamasi lazim. bi de son 2 ayda yurtdisina cikip girdiyse o da yeter.

@buenosdias ablası değil kendisi çıkacakmış yurtdışına.

hattı kendi adınıza devralırsanız sorunsuz kullanırsınız. pasaport kaydını da devir işleminden sonra yapmanız daha sağlıklı olur bence.

Evet hattı üzerinize alacaksınız beş dakikalık iş, sonra da pasaport kaydı

Evet ben şu an yurtdisindayim zaten, turkiyeye gelirken iphone ile geleceğim. Ama kullandığım hat ablamın üzerine kayıtlı, benim değil

Ben söylemeyince daha iyi hissettiğimi anladım. Söylediğim zaman üzerimde kendi kendime oluşturduğum bir baskı oluyor, sanki başarısız olursam onlara karşı utanacakmışım gibi hissediyorum.
Ayrıca bazen duraksamalar olabiliyor, burnout olunan zamanlar, artık çalışmak istenilmeyen zamanlar... işte o zaman birisi o konu ile ilgili bir şey sorduğu zaman inanılmaz demotive oluyorum. O yüzden kimse ile (çok çok yakın tek bir arkadaşım dışında-o da artık beni benden iyi tanıdığı, ne zaman ne soracağını bildiğim için) kimse ile paylaşmıyorum-ailemle bile.
Benim nedenim kimseye açıklama yapmak istemememden ve durumumun sorgulanmasını istemememden kaynaklanıyor.

seyler.eksisozluk.com

Gizlenmeli
Çünkü
1. Nazar değmez
2. Hedefler gerçekleşmezse alay konusu olmaz

dindar değilim nazar demek istemiyorum ama insan zihninde dönen derin düşünceler (kıskançlık gibi) bize kötü emerji olarak döndüğü için işlerimizin ters gittiğine inanıyorum. o yüzden söyleme.

Psikolojik açıdan bakarsak. Okuduğum bir kitapta şu şekilde bahsediyordu;
Hedefleri başkasına söylediğinizde beyninizde ufakta olsa o hedefle alakalı bir tatmin oluşuyor. Bu bedenle artık o hedefe koşmak için olan motivasyonunuzun bir kısmını kaybedebiliyorsunuz. Çünkü zaten çoktan. O tatmini hissettiniz. Bu nedenle söylememek daha makul olabilir.

Ben söylüyorum, söylediğim için mutlu oluyorum ve daha motive oluyorum. Sadece bana kalsa o işi yapmam ama herkese söyleyince mecburen yapmak zoruna kalıyorum gibi. Nazara inanmıyorum, başkalarının kötü enerjisinden de etkilenmiyorum bu arada ona da inanmıyorum. Ben yeterince kararlıysam tüm dünya yok dese de yapabilirim.

Bir tek annenize söyleyebilirsiniz. Geri kalan kimseye söylememe taraftarıyım.

Çünkü anneniz size baskı yapmaz, yapamadığınızda ya da duraksadığınızda utandırmaz, nazar değdirmez, sizin başarısızlığınızdan zevk almaz, kötü enerji vermez.

Tabi annenizin de sır tutabilmesi gerekli. Ertesi gün tüm komş teyzeler annenden duyduk ne oldu senin iş diye eve doluşursa bir anlama kalmaz.

söyleyince berbat oluyor bende. ya da çok dillendirince diyelim

www.google.com

söylerim ve daha motive olurum.

bir de elaleme rezil olmamak için insan zorla yapıyor. farkettim ki, mecbur olduğum bir şeyi yapıyorum. yok ben bunu yapamıyorum diye kenara çekilmiyorum. kendimi böyle bir duruma özellikle sokup başarmak zorunda kalıyorum. normal insanlar böyle şeyler yapmıyordur kesin.

Tekirdagliyim mor sogan alinca ici boyle cikiyor. Topragiyla ilgili olabilir gorsel benim icin mor sogan.

Mobildeyim ediy giremedim anneme sordum kis sogani deniyormus.

dışı dediğin tanıma uyan sarı soğan var.
www.wikijuices.com

ama içine bakınca mor soğan gibi.

sarı soğan da değil, onun içi bembeyaz çıkıyor.

mor soğan olmadığına da kesinlikle eminim.

normal bildiğimiz yemeklik soğan, ama bu linktekiler gibi sarı kabuklu değil. içi de beyaz değil, eflatun gibi, pembe gibi.

hah kışlık soğan diye aratınca çıkan soğan galiba bu dediğim: www.toptanmanav.com

bildigimiz normal sogan degil mi bu? normalde gene sari kabukludur, ici de beyaz degil boyle eflatundur. kis sogani olabilir.pazarcilara sorabilirsiniz bence. normal sogan gibi, ama ici eflatun derseniz bence anlarlar.

evet bildiğimiz soğan. hatta en ucuz soğan da bu galiba. ama pazardan marketten aldığım sarı kabuklu soğanların tamamının içi bembeyaz çıkıyor.

arpacik sogan sanirim bu, cok minik olanlari degil de biraz daha büyüklerinden.

Hocam bence soğan türünden bağımsız sumakla biberle ovuşturunca pembeleşiyor soğan baharatın rengini alıyor.

böyle bir cevap geleceğini bildiğim için sumaklı soğan fotoğrafı koyarken çekinmiştim, ama maalesef doğranmış halinin başka fotoğrafını bulamadım.

hayır sumakla ovulduğu için pembeleşmesinden bahsetmiyorum, maalesef bulabildiğim en yakın fotoğraf sumaklı olduğu için onu koymak zorunda kaldım.

bunu ben internette görüp de aramıyorum, sumaksız hali de zaman zaman elime geçiyor, kendim soyup kendim doğruyorum, bakıyorum içi pembe. ama kendi satın aldığım bir soğan olmadığı için nasıl arayacağımı bilmiyorum, o yüzden bulup satın alamıyorum.

yani internette sumaklının resmini görüp ondan istiyor sanmayasınız. sumaksızı da böyle.

dün masterchef'in arasına giren trendyol market reklamında mehmet şef benim dediğim soğanla soğan dolması yaptı. video olarak paylaşmamın bir yolu var mı bilmiyorum, ama yayını geri sarıp ekran görüntüsü paylaşıyorum.

bütün halde: i.imgur.com
doğranmış: i.imgur.com

bakın bu kırmızı soğan değil, mor soğan değil, bildiğimiz beyaz soğan değil, arpacık soğan değil, sumakla ovulmuş da değil. "x soğanı kullanıyoruz" falan da demedi, sadece "soğan" dedi.

bu normal sogan. bildigimiz sogan yani. muhtemelen de kislik sogan. pazardan aldigimda arada cikiyordu.
pazarcilara sorun, mutlaka bilirler.

bir de cok ozur dilerim merak ettim, neden ozellikle bu sogan?

neden bu soğan? çünkü ara sıra denk geliyorum ve çiğ halinin normal marketten aldığım soğanlardan daha lezzetli, daha tatlı olduğunu düşünüyorum. psikolojik de olabilir. ama aradığımda da bulamıyorum, hep sarı kabuklu ve beyaz renkli soğan çıkıyor karşıma.

telefon saat gece 12 ila sabah 07 arası rahatsız etme moduna ayarlı otomatik.

Önceleri alıyordum ama bir gece çok önemli bir durum için defalarca aranıp ulaşılamadığımdan dolayı artık sesi de açık olarak yanımda tutuyorum. sadece bildirimleri kapatıyorum.

benim 24 saat boyunca sessiz ve titreşimsiz modda duruyor. aslında gece acil bir durum olsa sabaha kadar kimse ulaşamayacağı için çok da saçma ama alışkanlığı kıramıyorum.

Rahatsız etme modu açıyorum, ses ve titreşim tamamen kapanıyor. İnsanlar da artık alıştı ulaşamaya ulaşamaya, o yüzden sorun da olmuyor.

sadece mesaj sesi ve internet kapalı olur. acil bir durumdan habersiz olmak istemem.

gece 12 sabah 8 arası otomatik giriyor. tabi ailem falan acil listesinde. onlar hariç.

cogu zaman sessizde oluyor zaten, geceleri de ucak modu olmasa da interneti kapatip sessize alip uzak bir yere koymaya calisiyorum ama cogu zaman uyuyamadim bahanesiyle youtube'dan bir seyler acip dinleyerek yine uykuya daliyorum malesef.

Aksine uyurken sesli moda alıyorum. Uykum çok ağır. Sabah bir şey olursa telefonu duymak isterim.

otomatik rahatsız etme moduna giriyor saatleri ayarlı. hafta içi farklı, hafta sonu farklı. aile üyeleri hariç, onlar ararsa direkt çalıyor. aynı numara 15 dk içinde iki kere ararsa ikinci aramasında çalıyor.

Sessize alıp uyuyordum. En olmayacak en alakasız gece, bir telefon geldi. O an da ne hikmetse gözümü açtım telefon ışığı yanıyordu. Babamın vefat haberi için arandigim bir telefonmuş. Şansa uyanmasam sabaha anca haberim olacaktı. O geceden sonra sessize almadım bir daha geceleri.

Sessiz ama titreşimli moda alıyorum. Başımın hemen yanına yatağa koyduğum için acil bir durumda aranırsam duyarım. İnterneti kapatırım.

Sessiz ancak titreşimli modda tutuyorum.
Sabaha karşı, babamın ölüm haberini vermek için hastaneden arandığımda tümüyle sessiz oldugundan duymamıştım. Hâlâ üzülürüm.
Bir de 24 saat ulaşılabilir olmam gereken durumlar oluyor.
Yatağımda başımın yanında duruyor.

Hayir 7-24 telefon internet gps her sey açık.

benim ucak modunda yastigimin altinda sarjda duruyor. en az bi 10 yildir bu sekilde kullaniyorum. icim rahat ediyor boyle.

mesaj sesleri ve diğer bildirimler kapalı ama aramalar açık. aramalarda da sadece rehberimdeki kişiler aradığında çalıyor.

demliğe önce suyu koyacaksın. üzerine çayı dökeceksin.

yazar yazmaz yazan yazar +1
ben kaynamış suyu koyuyorum. iki dakika bekliyorum. su biraz daha soğusun diye sonra da üstüne çayı atıyorum

en iyisi soğuk demleme. ama vaktin yoksa kaynar olmayan suyun üzerine çayı koy. evet kaynar suda çay yanar.

soğuk demleme de şöyle:
üst tarafa soğuk su+çay koyuyorsun
alt tarafa da su koyup altını açıyosun. üst taraf yavaş yavaş ısınıyor ve aşırı lezzetli ve uzun ömürlü bir çay oluyor. çok sürmüyor demlenmesi.

yavaş pişen her şey güzel oluyor.

Çayı demliğe koyuyorum, Su kaynayınca üstüne döküyorum. Şu ana kadar hiç kimse de "hmm... bu çayı yakmışsınız bayım" demedi. Demleme süresi 29-30 dk.

Bu şekildeki yöntemlerle baba çayı içemezsin 10 dan 2lik çay için çay demliğin içine atılır ve ısınır su 100 dereceyi geçtiğinde üzerine yavaşça bırakılır, çay kısık ateşte demleye bırakılır, ve içilir afiyet olsun.

Önce su veya çay ne fark eder anlamadım sonuçta su kaynar değil mi? Yine yanacak

dereceli kettle varsa en güzeli, 95 derece su olacak. üstüne çayı koyacaksın. sallama çaysa, maksimum 3-4 hadi bilemedin 5 dk duracak. bir yerde de 10 kere boy verip çıkaracaksın diye aklımda kalmış. ben çok nadir çay demlerim, genelde sallama çay içiyorum. benim için yeterli.

çayı sonra koyunca çay yavaş yavaş çöküyor suyun içine. öteki türlü suyu boca edince direkt haşlanıyor çay komple.

bence internette herkes dillendirdiği için gerçekmiş gibi inanıp sağa sola yaydığı sallamasyon bir bilgi.
100 yıldır heryerde çay içiyorum.
kahveci, misafir, komşu vs.. kimse de çay yanıyor diye farklı demlemiyor.
bi kere tabir yanlış. suyla bişey yanar mı? ateş mi lan bu çayı yaksın. haslama denir.

@karayel,
Su kaynadığı zaman 100 derece civarında oluyor.
Demliğe koyduğumuzda hem dökerken hava ile temas ettiği hem de demliğin daha düşük sıcaklığıyla temas ettiği için birkaç derece düşüyor. Suyun derecesi bir miktar düştüğü için "yakmaz" diyorlar.

Su kaynadiktan sonra 1 dakika bekletip o şekilde koyuyorum yahut önceden çayı biraz ıslatıyorum

Ben önce bir çayı karşıma alıp konuşuyorum yaşayacağı şeyleri anlatıyorum ki şok olmasın. Çayı demlemeden önce psikolojileri de çok önemli. Sonra önce suyu sonra çayı üstten koyuyorum. Çayın içine laps diye boşaltmıyorum kaynar suyu. Yoksa aman allahım ne oluyor birden der acısı suya geçer. Suyun üstüne koyarsanız yavaş yavaş dibe çöküyor denildiği gibi.

Suyu kaynatıyorum. Kaynar suyu demliğe koyuyorum. Alttaki hazneye su koyuyorum. Alttaki hazneyi ocağa, demliği üstüne koyuyorum. Üstteki su biraz dinlenmiş oluyor o sırada. Ondan sonra üzerine çayı koyuyorum. Orta-kısık ateşte demlenmeye bırakıyorum. Çayı koyduktan sonra 1 küp şeker atabilirsin içerisine demlenme süreci için. Ben atmıyorum ama askerde bir çocuk vardı kahvehanesi varmış, çayı öyle demliyormuş o da.

Çayı koyup, kaynar suyu üstüne dökersen haşlanır. Çay çorbası gibi bir şey olması lazım. Demlemek daha yavaş gerçekleşen bir eylem.

Direkt kaynar suyu döküyorum. Ama benim kirmizi çizgim en az 30dk demlenmesi. 20dk da çay demlemmez. Cogu kisi 20dk sonra tamam demlendi diyip servis ediyor cayi, bana göre daha demlenmmeistir o cay.
30dk beklemeli en az o da.

"suyla bişey yanar mı? ateş mi lan bu çayı yaksın. haslama denir."
yanar. evet ateş. haşlamadır.
ne kadar yandığını taşmış bir türk kahvesi içmeye çalışıp gözlemleyin
çay da 85 90 derecede demleniyor

çalışır ama robot süpürge kullanımı zahmetli, onun yerine kaliteli dikey süpürge daha işlevsel.

Calisiyor, mop pro var bende, bazen uclarini filan katliyor ama sorun cikarmiyor.

@nuisance doğrudur ama belim de sorunlu hocam temizlik sonrası ağrı oluyor. Robot ile onu da azaltmış olurum dedim

maalesef yardımcı olamayıp boş yapmaya geldim. duyuru başlığından çok güzel fantastik iç anadolu soslu dizi olmaz mı? -iş yerim o kadar bunaltıcı bi yer ki lütfen boşumu mazur görünüz-

Kilimin ucunda püsküller varsa dolanır, püskül yoksa sorun yok.

Çıkamaz gibi geliyor bana.
Bizde kilim yok ama ince denebilecek halılar var, onlara çıkarken bazen zorlanıyor. Halı hafif olduğu için ittiriyor halıyı, katlanıyor. Çıkamıyor.
Bir süre sonra başka bir tarafından çıkıveriyor.
Roborock S5 Max.

Yakınlarda bir arkadaşınızda robot süpürge varsa bence kilimi alıp ona gidin bir deneyin. Vereceğiniz paranın tamamı çöpe gitmiş olmasın sonra.
Ya da kilimleri kaldırmayı şimdiden göze alın.

bizim robot süpürge halının birinin iplerinden bir tanesini kenar fırçasına ya da orta fırçasına doluyor. herşey olabilir ama robot süpürge al mutlaka

bende roborock s5 max var, kilimleri süpüremiyor. ben de kilimleri çamaşır makinasına atıyorum, süpürmeden önce de topluyorum. hatta o yüzden evde yokken çalıştırmıyorum. belki halının altına yapışkanlı bantlar, kaydırmazlık bantları falan bişeyler var, onlardan yapıştırırsanız halı hareket etmez, robot süpürge de takılmaz ama ben idare ettiği için uğraşmadım onunla.

cok guclu birsey alirsan kilimleri mahfeder. arkadasa almistik. her temizlikten sonra topak topak iplik cikiyordu.

tr şartlarında iş değiştirmeden ücret paketini arttırmanın bir yolu yok maalesef.

her yeni işyerinde kişi kendine yeni şeyler katıyor, 3-4 yılda bir iş değiştirmek iyi bence.

Is yerimi hic degistirmedim ama hep ayni sirkette dikeybgelisim ve bolum degisimi yaptim. Yoksa bende duramazdim. Ayni isi yapmak bir yerden sonra sıkıyor insani.

Türkiye'de is degistirmeden hele şu dönemde düzgün maaş zor.

Misal Avrupa'da yıllarca aynı yerde kalan çok çünkü üç aşağı beş yukarı her yer aynı maaşı veriyor. Aynı iş için Türkiye'deki gibi biri x verirken diğerinin yüzde 30 bile vermesi zor.

Ben misal sıkılırım ama kendi şirketimden sıkılmaya zaman kalmıyor. Geldigimden beri;
Yeni fabrika açıldı.
Yeni firma satın alındı.
Bütün Avrupa organizasyonu değişti.
Sap migrasyonu başladı.
Yeni supply chain toollari geliyor.
Satin almaci girdim, sonra müdür oldum, 3 kişi ekibim vardi iki senede bir anda 3 ülkede 8 kisiye çıktı.

Yani aslında is yerinde sürekli aynı isi yapıyorsan, yeni bir Challange yoksa mantıklı ama misal ben seneye bizim yönettiğimiz bir ürün grubunun kendi tedarik zincirini kurmak isteyeceğini düşünüyorum ve buraya müdür aradıklarında belki İsviçre'ye kayarim düşüncem var. Böyle şeyler olunca insanin degistiresi gelmiyor.

Ama misal çok ünlü fmcg firmasında calistim. Adamlar iki yillik master yapmayan yukselemez diyordu. Sokarim öyle is yerine dedim çünkü her gün aynı şey sürekli ayni sey yapiliyordu.

Kısacası calisilan yere bağlı.

Valla 3-4 yıl yine iyi, beni 6 aydan sonra basmaya başlıyor. Corporate slave olma fantezin yoksa değiştirmek iyidir sık sık.

sizin anlattığınız yetenek gelişimi ile ilgili bir konu. türkiye'den özellikle bağımsız olarak deneyimi 4 senede tamamladıktan sonra işiniz ile ilgili veya benzeştiği dallarda gidilebilmeli. haliyle gelişim, ilerleme görülecektir.

sistemdeki en büyük sorun bu ve bizim ülkede "en tepeye ben geçeyim, en iyi parayı ben alayım" mantığı ile görmezden gelinince maalesef pasif çalışan sayısı artıyor.

özetle dediklerinize katılıyorum ama herkeste olan bir yetenek değil bu.

karakter meselesi. inanıyorsan biraz burçlarla da alakası var. ben mesela hem işimde hem ilişkilerimde istikrardan yanayım.

Benim çalıştığım alanda iş sıkıntısı olmuyor dolayısıyla maaş arttırmak için aşağı yukarı 2 yılda 1 iş değiştirdim. Yaşlandıkça zor gelmeye başladı ama daha da değiştireceğimi sanmıyorum.

bende de bunun 2 yıllık olan versiyonu vardı. 2 yıl doldu mu basıyodu bana, ama son on yıldır aynı yerdeyim, nası yaptım ben de bilmiyorum. ama fırsatım olsa burayı da bırakırım

bende de ayni durum oldu seneler boyunca. sonra arastirdim insanlarla konsutum, dediler ki kendini begenmis gozukuyorsun (yakin olmadigim insanlara mesafeliyimdir) biraz da tipin iyiyse kiskanclikla beraber boyle durumlar olabilir..

Ben de 190 boy 104 kiloyum geçen birisi 27 yaşında olmama rağmen 88li misin demişti 34-35 falan gösteriyormuşum öh yani.

Hiç kavgaya bulaşmadım nasıl olduysa o duruma evriltmiyorum durumları ama uğraşmak isteyen olabilir. Ben aksine biraz daha sosyalim her ekiple iletişimde olmaya çalışıyorum ve özellikle de hanımlarla muhabbet artında ortamdaki bazı dediğiniz gibi ezik beyler taraf almaya başlıyor. Ulu orta bi eksiğini hatanı bağıra bağıra söylemeye çalışıyorlar vs..

Kıskançlık olabilir. Herkesin beni sevmesi gerektiği gibi bir düşüncem vardı. Melek gibi insanım neden nefret etsinler ki? Diye düşünürdüm ama zamanla bundan uzaklaştım. Sen bildiğin yoldan şaşma onlar uğraşsın dursun.

Bu arada öyle kürekle vurulacak cinsten bir artistliğim, kendini beğenmişliğim yoktur ama biraz fazla özgüvenli olmak da kimisine antipatik gelebiliyor. Kendisi öyle olmadığı için.

Ağır başlı, sessiz, işlerden başımı kaldıramıyorum gibi takıldığımda kimse bulaşmıyor. Ama ooh bee bakıyorum doğdu güneşim hayat bana güzel gibi takılınca sorunlar başlıyor.

Seni anliyor ve çözümü söylüyorum. Samimi gorunup mesafeli duracaksin. Aynisini hanzo komsularimla yasiyorum. Onlarla selamlasmak disinda paylasacagim bisey yok ama ilgi istiyorlar. Nasilsin iyi misin bi guleryuz gosteriyorum. Sonra acelem var diyip kaçıyorum.

Kibirli gorunuyor veya konusuyor olabilirsin. Eger yeryerde ayni sey oluyorsa biraz kendine bakmakta fayda var.

anti kişilikleriniz ile karşılaşıyorsunuz. her şeye evet,tamam, olur diyen biriyseniz normal veya bir şeyleri değiştirmenin zamanı geldiği gözüküyor.

Biraz aurayla alakalı ben de öyleyim ve buradaki arkadaşların dediği gibi olsam bu sefer başka kulp bulunuyor yani "sen de şöyle ol sana da iyi davranalım" gibi duruyor ama o zaman da başka bir şey oluyor.
Bunlardan bağımsız olarak arkadaşların dediğine benzer bir örnek vereyim, Kral George'du sanırım ortaokulda askeri okulda diğer çocuklar bunu birazcık hırpalıyor, hocaları da bunları hırpalıyor ve soruşturuyor da ve çocukların bunu yapmasının sebebi yıllar sonra "ben zamanında kralı dövmüştüm" demek, başka hiçbir sebebi yokmuş.

@evimin paspası

Aksine biraz sorgulayan biriyim, ama bahsettiğim kişilerle iş yerinde dahi bir diyaloğum yok yani onlarla işim yokken durduk yere bana karşı tavır alıyorlar.

Ben bunun sebebini fiziksel görünüşüme ve kişiliğime bağlıyorum. Her çalıştığım iş yerinde ekip şefleri beni çok severdi çünkü işimi düzgün yapıyordum en iyi çalışanlardan biri bendim. Ne hikmetse bu tip sıkıntı yaşadığım kişilerde uzun zamandır orda çalışan yönetici/amir/şef olmak isteyen ya da uzun zamandır çalıştığı için pozitif ayrımcılık görmek isteyen kişilerdi.

bir çok sebebi olabilir. ilginç bir sebep olarak:

alfa karakterler kendinden fiziksel olarak güçlü biri ortama girince bilinçaltlarında pozisyonunu korumak istediği için böyle davranıyor olabilir. buna cüret edebilmeleri de muhtemelen senin kibarlığından kaynaklanıyordur. biraz höt bir tip olsan abi çekerler muhtemelen.

not: bbc'nin alfa erkeklerle ilgili yaptığı bir belgesel'den referans alarak bu tespiti yaptım.

hizmet sektörü o paraya o yorgunluğa anca o kadar hizmet, bunu kişisel algılama
youtu.be

Kişisel algılamıyorum. Hizmet sektöründeki insanlara saygı duyuyorum. Onlar güler yüz göstermezse ben gösteriyorum. En azından insanlara bir moral olur.

Patron cebini parayla dolduruyorken iki kişi yerine bir kişiyi sömürerek senin düzgün hizmet almanı engelliyorsa kişisel olarak algılamalısın.

yakın zamanda yaşadığım olayda önce kibarca uyarıp özür bekledim. Özür gelmeyince genel merkezine şikayet ettim. üşenmeden şikayet ediyorum böyle durumlarda. herkes insan olacak hepimiz çalışanız ve kötü iş koşullarımızdan müşteriler sorumlu değil. herkes tribini patronuna yapsın yiyorsa.

Kısa cevaplar almak ve yüzünüze bakmadan konuşulması tolere edilebilir ama saygısızlık dediğiniz şey başka bir nokta. Kişisel bir tahrik durumu söz konusu değilse kimse kimseye saygısızlık yapamaz. Böyle bir şey yaşarsam suçu önce kendimde ararım öncelikle. Nazik bir şekilde uyarımı yaparım ve bir daha muhattap olmam ve işletme yöneticisine durumu bildiririm.

kimlerle muattap oluyorlar, normal buluyorum. isimi alip geciyorum ama direkt kabalik varsa uyaririm.

Umursamaz davranmalari sorun diil, yuzme bakmamalari fln.. Kimse bana geluryuz gostermek zorunda diil. Ama ters cevap vs verirse ben de tonu sakin tutmak kaydiyla karsilik veririm :) bi gun bi yerde de bicaklaniriz bakalim

Gecenbi kumasciya gittik 3 hamfendiyiz. Bi tane dede var tezgahta. Ölüme yaklaştigi icin mutsuz muhtemelen, sorun diildi bu. Sonra 4 m kumasa ihtiyacimiz oldgu icin arkadas"olcebilir misiniz" Dedi, dede de "alacak misin, almicaksan beni ugrastirma" tarzinda yazdigimdan daha ters bir cevap veeedi. Sonra ben de her firsatta "adami ugrastirmayin belli ki sadece oturmaya gelmiş dükkana" tarzi pasif agresif seyler soyledim. O kumasa muhtac olmasaydim (kucuk yer baska kumasci yok) topu acilmis sekilde almaaz birakirdim.

Henüz ürün/hizmet almamışsam saygısızlığın boyutuna göre hiçbir şey demeden çıkıp giderim tek kuruş kazandırmam.

Ürün/hizmet alındıysa da yeme içme gibi müdürüne veya genel merkeze, en kötü mekanın google yorumlarına ne yaşadıysam uzun uzun yazarım görsün millet ona göre gelsin veya gelmesin.

Hizmet / ürün fiyatına göre değişir tepkim, fast food restoranında umursamam, genel olarak yorgunluk aldıkları parayı düşününce iyi bile hizmet veriyor çoğu çalışan bnece,

Ortalama bir restoran veya mağazada başka bir garson / çalışandan hizmet almaya çalışırdım sanırım, pahalı bir restoranda şefi çağırırdım.

Fakat mevzu şu ki ben şahsen kolay kolay büyütmezdim, bir çalışan sürekli kötü davarnışlar sergiliyor olsa zaten orada çalışamaz, bu durumda yapılan saygısızlığı o anlık bir hata olarak görürüm, hepimizin zor zamanları oluyor, belki ben bunu bir müşteriye yansıtamam ama benim çalışma ortamım ve maaşım sürekli insanlarla muhattap olan mesleklere göre daha profesyonel olmamı gerektiriyor.

enerjime göre, vaktime göre, yanımdaki insanlara göre değişiyor. ama ne yapmıyorum, mağazaya küsmüyorum. ne alaka, böyle bir olay benim hayatımda bir eksikliğe neden olacak. sonuç odaklıyım her zaman. yanı başımda güzel bir mekan, bir mağazayı neden kaybedeyim. gider konuşurum, olmadı müdürüyle konuşurum. tatlı dille karışık ciddiyet her zaman iyidir.

Mudurune sikayet ederim, genel merkezi ararim veya twitterden sikayet yazarim.

Eger sonrasinda ozur gelmezse magazaya gitmem. Herseyin alternatifi var eger uslupsuzlarsa para kazandirmam.

eskiden uzatıyordum bu konuyu ama artık saldım. insanlar mutsuz be, sabahları metroda bakıyorum bir kişi mutlu değil gerçekten. herkes yüzü sirke satıyor. günde yüzlerce kişiyle muhatap olan sektördeki çalışanların da bazı kusurlarını görmezden geliyorum artık, sonra da google haritalarda verip veriştiriyorum yorumda. çok işe yaradığını düşünüyorum, ben google yorumlarına bakıp mekan seçiyorum senelerdir.

bu konuda tecrübeliyim. eskiden tepki verirdim. ama bu tepkiler beni de aşağı çektiği için artık önemsemiyorum. istanbul ve türkiye gibi sinir, stres, hayat kalitesi düşüklüğü gibi şeyler olan bir ortamda bir satıcı yüzüme bakmadıysa, ilgisiz konuştuysa falan bir sebebi vardır diyip geçiyorum.

tabi iş haddini aşıp fiziksel, psikolojik saldırıya gelirse tepki veririm.

İthalat

yazılım. p.s. evden kaçmak için ofis kiraladım.

tasarım

argesi olan firmalara dışarıdan danışmanlık yapıyorum. mühendislik kökenliyim.

gömülü yazılım ve elektronik donanım geliştirme, firmalara ar-ge ve imalat danışmanlığı.

system & infrastructure consultant (it danismani diyebiliriz)

Evden çalışmıyorum ama geçen evden çalışma imkani geldi iki tane ama reddettim, bilgi olsun diye yazıyorum;
Firmanın bir ürün grubunun uzun dönem talep ve arz planlama sorumluluğu. Herkes remote bu işi yapan emea bölgesinde.

Bir de bir firmanin erp business analyst pozisyonu. Firmanın içindeki kişilerle çalışıp hangi erp programının satın alınması ve firmaya implement edilmesi, proje vs.

Network & güvenlik tarafındayım, it sektörü yani

çeviri

Bir bankada yazılıcımcıyım.

otomotiv satış sonrası teknik destek mühendisiyim.

koronanın ilk günlerinden beri evden çalışıyorum. normalde ofis vardı, sadece 3 hafta ofis gördüm ve korona başladı, bitti, ofis tekrar açıldı ama bu sefer isteyene evden çalışma opsiyonu sundular.

(git: www.eksiduyuru.com) bunun gibi mi?
bunun için içine yazı yazabildiğin her siteyi kullanabilirsin.

kişiye özel bir link gibi bir şey olsun.
siteye yönlendirme değil.

notion
youtu.be

note anywhere diye bir chrome eklentisi var

chrome.google.com

ben herhangi bir site ile ilgili not almak istedigimde kullanıyorum. ornegin eksiduyuru sitesine her girdiginizde eklediginiz not cikiyor. siz notu silmediginiz surece her eksiduyuru'ya girdiginizde o notu gorebiliyorsunuz

window'dan image trace paneli var. oradan detayli ayarlar yapabiliyorsun.

ordan yapıyorum zaten de, kavisli yerlerin shape'i düzgün olmuyor, ya tırtıklı oluyor ya da dalgalı dalgalı.

halletmediyseniz görseli atarsanız yardımcı olmaya çalışırım.

bu karakterle alakali bir konu. bazi kisilik testlerinde hangisine meyilli oldugunuz ortaya cikar. okudugum kitaplar, yaptigim gozlemler ve tecrubelerim sunu gosteriyor ki, tek basina yapilan hic bir is iki kisilik yada grup islerinden daha iyi olamaz. sinerji basli basina buyuk bir faktor. ha tabi toksik bir ortam veya takimdaysaniz bi halta yaramaz o sinerji.

O ekibi neyin bir arada tuttuğu, yani orada olma motivasyonlarinda neyin öncelikli geldiği önemli. Eğer bunlar ortusuyorsa o ekip iyi işlemeye başlıyor. Bence ogrencilikte yapılan grup ödevlerinde bile bu böyle.

Para mı, kişisel mecburiyetlerin sonucu mu, rica minnet ilişkileri mi, o ekibin varoluş amaci olan şeyleri yapmak mı...

Grup ne kadar benzer motivasyonlari taşıyan kişiler cogunluktaysa o kadar iyi işliyor diye bir kaide de yok bana kalırsa. orada nasıl dinamiklerin oluştuğu önemli.

Ben şahsen o ekibin işini aracsallistiran kişilerin ağırlıkta olduğu yerlerde bulunamiyorum daha doğrusu zaten motivasyonumu kaybedip yavaş yavaş kopuyorum.

oda-dernek-sendika-vakıf-parti gibi çok üyesi olan yerlerde, yöneticilerin sadece kendilerini düşünür şekilde hareket etmeleri çok sık görünen bir durum. bu konuda yapacak bir şey yok. ya bu ekibin o kadar için de olacaksınız ki, siz de nasipleneceksiniz, ya da "hee" diyip geçeceksiniz.

lets make it clear hodja, what do you mean?

"oldu mu?" "oturdu mu?" "mantıklı mı?" "anlaşıldı mı?"

gibi işte. bence doğru düşünüyorsunuz.

evet dogru anlamissin. bence kafana girdi mi? diye cevirmek cuk diye oturur.

Bizim de hoca aynı şeyi sürekli söylüyor. Sanırım “anlaşıldı mı” anlamına geliyor

Dogru anlamissin. Bu arada hoca nerde biz de gelelim derse.

Muhtemelen tip için surat asıyorlardir.

@kisa E kredi kartında da tip yok ama onda aynı muameleyi görmüyorum.

Bu arada eşim de benzer şeyleri söyledi sadece benim başıma gelen bir şey değil yani. Onun üzerine açtım duyuruyu da zaten :)

daha fazla tuşa basmak, işlem yapmak zorunda kalıyorsa 10 saniye bile fazla sürse surat yapıyor olabilir.

Yakında yemek kartı, ticket kalkıyor. Direkt maaşa ek ödeme olacak. Bu dertlerden kurtulacağız. Restoranların satışı da düşecek. Burun kıvıracakları ticketlar olsaydı keşke diyecekler.

Kk ile ben tipi içinden alabiliyor musunuz diye soruyorum.
Kredi kartı ödemesinde tip ihtimalleri daha çoktur ama.yemek.karti ile neredeyse sıfır

Aklıma başka bir neden gelmiyor.
Kredi kartında son ana kadar tip bırakma ihtimali var :)

Bazı marketlerde yemek kartı için fatura kesmeleri gerekiyor. Bunun için de önceden bilgi vermek lazım, vermeyince herşeyi baştan geçirmek gerekiyor.

Bir de yine bazı marketlerde yemek kartı pos cihazı bir tane oluyor, çok kasa varsa pos cihazını gidip almaları gerekiyor.

Özetle, yemek kartının işçiliği daha çok.

muhtemelen, fişini çıkarmak, akşamında raporunu çıkarmak daha fazla vakit aldığı için.

yemek kartlarıyla anlaşmalarına göre parayı 14-21 gün vb. vadelerde alıyorlar. ne kadar kısa sürede yatarsa o kadar komisyon alıyor yemek kartı şirketleri sizin ödemiş olduğunuz tutardan.

insanların deneyimlerini anlatması suç değil. hakaret ve iftira yoksa hiçbir şey olmaz. çoğu işletme/kurum olumsuz yorumları sildirtmek için benzer tehditlerde bulunuyor.

hakkınızda dava açıldıysa e devlet-uyap'ta görünür. aynı anda hem dava açıp hem ihtar çekilmez. ne için ihtar çekmiş olabilirler yorumu kaldırmanız için olabilir belki ama o da tebliğ bile edilmemiş anladığım kadarıyla.

size şantaj yapmış baya. ortamda deneyim aktarma gibi bir ortam varsa bunu yazmak en doğal hak.

hakaret ve iftira tarzı bir yazı varsa hukuksal hakkını arayabilir. dava edilmeden önce ifadeniz alınır. poliste ya da savcılıkta ifadeniz alındıktan sonra size dava açılır ya da açılmaz. savcıya kalmış bir durum. delilleriniz varsa gösterirsiniz. ifadeniz için sizi telefonla arayacaklardır, ilgili makama çağıracaklardır.

Peki deneyimimi aktarmak normal, ama bu deneyim onların ismini karalıyor. Mesela şöyle demişim: buradaki terapist danışana bağırdı vs kurum da bana diyor ki böyle bir şey yaşanmadı, sen bize iftira ediyorsun. Ama yaşandı ve yaşayan benim gibi iki kişi daha var, dolayısıyla kanıtım onlar vb.

Neyse galiba şantaj arkadaşlar ben istersenşz dava edin işime gelir, çünkü ben sizi etmek istedim yeteri kadar param yoktu avukata verecek dedim. Sonrasında biraz geri adım atmış olabilirler.
Beni dava edeceğini söyleyen arkadaş, kurumda bunların yaşandığını bilmiyormuş çünkü galiba. Ama anlatınca hatırladı vs.

ismini ver de biz de yazalım. beni de dava etsinler yiyorsa.

göz korkutuyor

merhaba, bunu güncellemek istiyorum. işletme sonrasında tekrar arayıp yorumu kaldırmamı istedi, ben de kaldırmayınca işletme google'daki hesabını ''kalıcı olarak kapattı'' yaptı ve şirketin ismini değiştirip -resmiyette ne yaptılar bilmiyorum-google'da yeni bir isimle işletme hesabı açmış :) yazdığım yorum o kadar gerçekleri yansıtıyor ki, bununla anılmak istemediler.

Bu soruyu arkadaşına sorsana.

o bisey olmaz diyor. ama soru aslinda genel bir soru. sosyalleseyim mi minvalinde bir soru.

Bi test icin ozel bi laboratuvara gitmistim bir iki ay once. Bi kadin da covid testi yaptiriyordu, belirtiler vardi yaptirayim dedim, diyordu. Maskesi de takiliydi. Ikimizin de isi ayni anda bitti derken o benden once kapiyi acti cikti ve hemen maskesini cikardi. Aksirdi tiksirdi oksurdu eliyle azivik kapatir gibi yaparak, sonra ayni elle dis kapiyi acti, cikti ve hemen yandaki sıkıs tepis kalabalik cafeye orta yere oturdu. O kadina epey saydirmistim valla, covid bi sey yapmadiysa bile benim gonderdigim enerjiyle parmagi falan kirilmis olabilir o gunlerde. Yani siz de boyle sorumsuz, igrenc, kötü bi insansaniz buyrun sosyallesin.

Artiriyorum, uyumak için yatağa girip elime telefon vb alamadığım halde 2-3 saat sonra ancak uyuyabiliyorum. Çözümünü bulursan haber et bana da.

Alâkası olmaz olur mu? En başta hareketsizliktir bunun sebebi. En az 30-40 dk. tempolu yürüyüş, spor olmazsa olmaz. Bir de güneş doğmadan kalkmayı rutin haline getirsen gece uykusu almak müthiş keyifli oluyor.

Bir şeyler okumak iyi oluyor.
Gözleri sağa sola hareket ettirmenin uykuya dalmayı kolaylaştırdığını okumuştum ayrıca, bende işe yarıyor.

Bir dönem bu saat olarak daha da fazlaydı bende, hatta sabahı yaptığım bile oluyordu döne döne yatakta. Kısa bir süre kedi otu ekstraktı kullandım, o da ise yaramıştı.

@duchess jessamine Epeydir günde 1 saat yürüyüş yapıyorum zaten.

Youtube'dan "Uyku Meditasyonu" açmak bazı insanlarda işe yarıyor, deneyebilirsiniz.
Fiziksel olarak yorulmayışınızın mutlaka etkisi vardır.

8'den sonra kacinilacaklar
-yeme
-icme

10'dan sonra kaciniliacaklar
-spor
-bilgisayar, play station

11'dan sonra kaciniliacaklar
-sosyal medya
-telefondan oyun
-beyaz isik
-seni uyanik tutacak surukleyicilikte kitap, film, dizi izlemek

hocam günde en az 1 saat yürüyorum diyosun ama fiziksel olarak yorulmuyorum diyosun. illa ölüp bittiğinde yeteri kadar fiziksel aktivite yapmışsındır diye bir şey yok günde 1 saat yürümek hiç fena değil, yoksa sadece inşaat işçileri falan uyuyabilirdi. ancak tabi bundan şüpheleniyorsanız kontrollü deneyler mümkün mesela yürüyüş yerine sizi çok daha yorucak bir seviyede koşu yapabilirsiniz. veya yürüyüşün önüne ağırlık kaldırmalı bi spor programı da ekleyebilirsiniz. bir denemek lazım ancak günde en az 1 saat yürüyen birinin uyuyamama sebebi fiziksel aktivite azlığı değildir bence.

bende de dönem dönem azıtan bir sorun uyku işi çok şey denedim hiçbiri ilaç olmadı da herkesin bünyesi farklı yapılabilicek şeyleri yazayım size faydası olur belki.

-öncelikle akşamüstü 5'ten sonra kahveden ve diğer kafeinli ürünlerden uzak durun mümkün olduğunca bu çok önemli. alkol kullanımınız nasıl bilmiyorum ama düzenli içiyorsanız azaltın özellikle akşamları içmeyin bir süre.
-papatya çayı gibi bazı çaylar var aktarlara sorun birkaç tanesini deneyebilirsiniz sakinleştiriyor bünyeyi, uykudan yarım saat falan önce içip bi deneyin.
-passiflora var bitkisel antidepresan, antidepresan denince korkutmasın bitkisel ve reçetesiz satılıyor papatya çayının vs. bir tık güçlü bir versiyonu. gene o da gece yatmadan yarım saat - 1 saat önce alınıp içince uykuya kadar rahatlatıyor bünyeyi bunu da deneyebilirsiniz.
-yastığa lavanta yağı damlatmak var bana hiç faydası olmadı ama ablama çok faydası oldu mesela onu da bi deneyin.
-asmr videoları var youtubeda bol bol bulabilirsiniz ben özellikle baş masajlı olanlarını seviyorum yatmadan önce izleyip biraz mayışıp öyle yatıyordum veya yatakta telefonu sabitleyip öyle izliyordum bir dönem etkisini de gördüm ama sonra etkisi azaldı bende.
-yatılan odayı yaz kış fark etmeksizin yatmadan önce en az yarım saat havalandırmak önemli bir şey unutulmamalı.
-uzun süre uyuyamıyorsanız zorlamanın alemi yok bir ortam değişikliği iyi geliyor o durumlarda, uzmanlar da öneriyor zaten. ben 1 saat yatakta dönüp durur hala uyuyamazsam kalkıp odamın penceresini açıp salona geçiyorum kanepeye uzanıp netflix'ten saçma bir belgesel vs. açıp tekrar mayışana kadar onu izliyorum.
-bazı insanlar bir şey izleyerek uyumayı sever (hatta başka türlü uyuyamayan çok kişi var) o bir bağımlılık yarattığından pek doğru değil ama ben de bir şey izleyerek uyumak olmasa da uyumadan önce bir film/dizi izleyip öyle yatağa geçtiğim durumlarda daha kolay dalıyorum uykuya genelde. gece uyuyamama çoğu zaman bir sürü düşünce beyinde halay çektiği için oluyor zaten, beyin bir senaryoya maruz kalınca ona odaklanıyor ve üstüne kafada başka düşüncelerin filizlenmesine fırsat vermeden yatınca daha güzel uyunuyor. ama bir maç veya yarışma programı aynı etkiyi yaratmıyor bir senaryonun içine girmek hepsinden daha iyi uyuşturuyor beyni en azından bende.
-reçetesiz satılan bir uyku ilacı var adı unisom (antihistaminik), bu ilaç her durumda yarım saat içinde çat diye uyutuyor artık uykusuzluktan cinnet geçireceğim dönemlerde son çare olarak başvuruyorum. son çare çünkü 11-12 saat uyuruyor bi kere uyanması çok zor, uyandıktan sonra da ertesi günü çok sersem geçirtiyor o yüzden ertesi gün önemli işleriniz, mesainiz vs. olduğunda önermem. günlük alındığında bu etkileri azalabilir ama denemedim yemedi açıkçası. bir de antihistaminikler bağışıklık sistemini zayıflatıyor, özellikle kışları veya pandemi dönemleri sık sık almak çok mantıklı değil o yüzden.
-son olarak mümkünse uyku saatlerinizi düzene sokmak önemli. aynı saatlerde yatıp aynı saatlerde kalkmak yani. çalışan insan için haftasonu bu düzen kolaylıkla bozuluyor ama mümkünü varsa deneyin.

sonuç olarak denenicek şeyler var kişi kendinin doktoru dedikleri de bu işte bunları deneyip hangisi iyi geliyor hangisi kötü geliyor tespit etmesi sana kalıyor. ben de dediğim gibi bazen ne denesem sabaha kadar uyuyamıyorum bazı dönemler de çok güzel bir düzen yakalıyorum. umarım siz kalıcı şekilde düzeltebilirsiniz durumu.

Seinfeld
Friends
Bosch
Mare of Easttown
I know this much is true
Yellowstone
The Sopranos
House MD
What we do in the shadows
Scrubs
Arrested development
Fleabag
Dexter
The x files
Parks and recreation

Gilmore Girls'ü kesintisiz bir döngü halinde izliyorum, yerine hiçbir şey konmuyor. Ama yine de
The Marvelous Mrs. Maisel var, yine Palladino'ların dizisi, Gilmore Girls minnoşluğunda sayılır.
Sizin örnek verdiğiniz dizilerle hiç ilgisi yok ama Nathan Fillion sevgim dolayısıyla Castle önereceğim, dizideki karakteri çok eğlenceli.

Aile merkezli komedi/drama arıyorsunuz sanırım. Aklıma gelenler:
Parenthood
The Fosters
Jane the Virgin
Queen Sugar

sfu en sevdigim dizilerden biri. onun gibi iz birakan bir dizi tavsiyesi olarak,

my brilliant friend.

herkese deev teşekkürler. bir sürü alternatifim oldu (= bu arada eklememişim ama parenthood, my brilliant friend, seinfeld, fleabag, modern family de çok sevdiğim diziler arasında. önerilerden anlıyorum ki sorarak çok da iyi güzel yapmışım, hepinizesarılıyorumkalp.

Six feet under ile benzer hissiyat veren leftovers ı şiddetle öneriyorum