motivasyonum olmadığından yazmıyorum. bazen çoğu yerde bu kadar doğrudan ve özet bulamadığım bilgilerin hatrına yazma sorumluluğu hisseder gibi olsam da sonra üşeniyorum. çaylaklık entrilerine ek olarak 3-5 bişey yazmışımdır en fazla. geçen önemli bir olayda bilgilendirme amacıyla yazdım 3-5 yıldır ilk kez.

yillar sonra okumak icin yaziyorum. ilk yazar oldugumdaki entry'leri ara ara okuyorum ve zevkli oluyor. bos seyler degil de, fikirlerimi beyan eden denemeler falan yazmaya calisiyorum genelde.

1. motivasyonum pek yok. yani 9 yılda 250 entry girebildiğime göre olmamalı. tatmin etmek istediğim güdülerin başında can sıkıntısı ve paylaşım yatıyor.

2.bilgi vermeyi amaçlıyorum ama veremediğim ile kalıyorum. bir bakmışım anket dolduruyorum. nasıl yazıyorum? o an sözlükte bir şeyi okurken bir şey çağrışım yapıyor ve başlıyorum yazmaya. çok büyük çoğunluğu böyle çıkmıştır ortaya. yoksa bunu akşam sözlüğe yazayım gibi bir düşüncem olmuyor pek. bir de beğendiğim/ilgilendiğim şeyler hakkında da yazıyorum. zaten ilgilenmediğim bir şey hakkında yazmak da saçma olurdu ya, neyse.

1) yazmaya bayılıyorum, ötesi yok. konuşkan birisi sayılmam. insanlarla iletişimim çok kısıtlı. yazma manyaklığı bununla birleşince ortaya korkunç bir şey çıkıyor, "eniştemin neden böyle olması" diye bir başlığa 74 paragraf yazabiliyorum. onun dışında, son birkaç yıl içerisinde fazla eppekten dolayı iq seviyem deniz seviyesine düşmeden önce, ilgilendiğim spor dallarıyla ilgili güncel şeyler yazmayı çok seviyordum. isveç ikinci ligi'ndeki 8-4 biten maç olsun, arnavutluk'ta X takımının 9 yıllık şampiyonluk serisini bozan takım olsun böyle şeyler yazmayı seviyorum. bunun dışında kendimce değerlendirmeler yapıp fikir/öneri getirdiğim de oluyor. son günlerde nhl play-off'ları için yazmaya çalışıyorum mesela ama sınırım yok bu konuda, dediğim gibi her halt hakkında bıdır bıdır konuşabilirim çünkü yazmayı, kendimi anlatmayı falan seviyorum.

sözlüğün şu anki halini iğrenç ve kalitesiz buluyorum. bunda büyük payım olduğuna inandığım için nerden baksan 16 bin tane entry silip, yeni fakat pek de temiz olmayan bir sayfa açtım sözlük kariyerimde. şimdi daha ılımlı, daha az manyak, daha az nefret edilen biri olmaya çalışıyorum. onun dışında kız kovalıyorum.

***

o değil de yazdığımı okurken fark ettim, 1 deyip bırakmışım sajhfajkflşa. aklıma organize işler'deki diloloji sahnesi geldi,

"bu bir dedin ya iki ne?"

www.youtube.com

Yaklaşık 6 yıldır ekşi sözlük yazarıyım ve henüz entry sayım 450-500 falan. Çoğu zaman bir şeyler yazmaya üşeniyorum. Yazdığım zaman da genelde kimsenin yazmadığı, gözden kaçmış bazı detayları belirtmeye çalışıyorum. Genelde entry'lerim kullandığım ürünler, okuduğum kitaplar, dinlediğim müzikler ve izlediğim diziler, filmler hakkındaki görüşlerimden oluşuyor. Bu bağlamda sözlük'ü kişisel bloğum olarak kullanıyorum desem yalan olmaz. Bunu itiraf ettiğim için bana kızanlar olur belki ama olsun. Çok da umrumda değil açıkçası. Neticede çöp entry girmiyorum ve kurallara uygun yazıyorum. Toplumsal konular üzerine yazmaktan ise hiç hoşlanmıyorum çünkü yazarken de bu tip başlıkları takip ederken de inanılmaz geriliyorum. Sakin sakin takılıyorum kendi çapımda.

Yeni insanlarla tanışmak için yazıyorum. Ben de varım diyebilmek için.

ilgimi ne çekiyorsa, ne anlatmak istiyorsam. kriterim de sonradan bu yazdığımı silmek ister miyim. Evet ise yazmıyorum, hayır ise yazıyorum.

1- öncelikle sinema ve müzik alanlarında, ikinci olarak da teknoloji alanında insanları bilgilendirmek için yazıyorum.

bazen o kadar underrated müzikler/filmler/teknolojik ürünler konusunda yazıyorum ki biliyorum aylarca belki kimse okumayacak bile ki okunmuyor (bunu oylanma parametresine göre söylüyorum). ama yıllar sonra bir kişi bile okuyacaksa ve faydası dokunacaksa o bir kişi için yazıyorum.

çünkü yeri geldiğinde çok spesifik araştırmalarımda sözlük bana çok yardımcı oldu. eski kalitesini kaybetse de halen bu özelliğini koruyor benim için. madem ben faydalandım başkaları da benim yazdıklarımdan faydalansın istiyorum. saçma ama sanki vefa borcuymuş gibi.

2- benim de kriterim önceden söylenmemişi söylemek veya söylenenlere farklı bir pencereden bakmak. tekrara düşmemeye özen gösteriyorum genelde.

örneğin: eksisozluk.com

5 gündür oylayan yok, altına yazan eden de yok ama bir gün biri o ürünü merak edecek ve benim entrym'e ulaşacak biliyorum.

artık yazmıyorum. son tema değişikliğinden sonra yazma hevesim kalmadı.

genelde bilgi veren entrylerim var. komiklikli başlıklara az girmişimdir. teknoloji, ağlık vs. üzerine yazmışımdır.

çok yazmıyorum. ama yazıp yazıp sildiğim çok oluyor bu ara. bildiğin paragraf döşeniyorum, sonra da 'amaaan bana ne yaa...' deyip sildiğim çok oluyor.

genelde müzik, dizi, konser düzleminde yazıyorum.

son zamanlarda da gariptir seksle ilgili başlıklara entry giriyorum.

1) yok. yazma motivasyonumu başka bir sözlükte toplamda 6-7 bin entry ile tatmin ettim, zaten o zamanlarda ekşi'de yazma merakım yoktu. gerçi hiçbizaman olmadı, o zamanki tema vs. durumlarından okuması ve birilerine ulaşması kolay olur diye kayıt olmuştum, üye olduktan sonra da 3 yılda 500 entry yazmamıştım.

2)motivasyonum varken kendimi yazarak ifade etmekten hoşlanıyordum, hala severim ama eskisi kadar döktüresim yok; arada geliyor onu da buraya yazıyorum zaten. fikrim olan herhangi bir konuda, komikli ya da ciddili yazabilirim; kısıtlamam yok. eskiden rahatlamak için yazdığım için itiraf tarzı iç dökme başlıklarını da kullanıyordum mesela. benim yazdığım sözlük sıfırdan başladığı için çok açık vardı ve bu yazılmış mı diye düşünmeme gerek kalmıyordu. ekşi ise bu açıdan doyuma ulaştığı için yazmak için heves ettiğim bazı şeylerin önceden yazıldığını görerek kendimi frenlediğim olmuştur.

bu konuda sana katılıyorum ama sözlüğün sahibi bile katılmıyor, yaz babam aklına ne gelirse yaz diyorlar ki sözlüğün boka sarmasının sebeplerinden biri bu.

Genelde kitap film falan yazıyorum ama son zamanlarda pek yazmıyorum. Bazen diyorum bir şeyler yazayım diye, sonra vazgeçiyorum. Aşklı meşkli şeyler de çok yazdım zamanında, şimdi sanki günlük gibi okuyorum, ilginç oluyor vaktinde neler hissettiğimi görünce.

1) fikirlerimi bir nick arkasına saklanarak yazmak daha çok hoşuma gidiyor. çünkü maalesef bazı fikirlerimi kendi kimliğimle açıklamam bazı problemlere yol açabilir. bunlar üzerinden tartışmak falan da hoşuma gidiyor. bazı konularda da bilgilerim olduğunu düşünüyorum, bir kişiye bile olsa yardımcı olabilecek bir bilgiyi paylaşmış olmak iyi hissettirir.

2) filtreden geçirdiğim oluyor. siyasi ve dini konularda sadece. gazetelerde yazan şeylerden farklı siyasi fikirlerim var ve halkın çoğunluğuyla din konusunda aynı fikirde değilim. ki din mevzusundan bir entry'm savcılığa verilmişti, ondan beridir inanılmaz hassas halkımızın inanılmaz değerlerini incitir miyim diye 2 kere düşünerek yazıyorum.

1. yazma motivasyonum yok. öyle denk gelirse yazıyorum. bağımlısıyım diyemem.

2. eskiden tematik takılırdım, bilgi içeren uzun entryler girerdim ancak sözlüğün anası sikildiği için artık taşak amaçlı yazıyorum genellikle ya da ampır ampır yazanlara cevap yazıyorum tam bir forum gibi.

kimseye sormadan tasarım değişikliği yaptıklarından beri yazmıyorum desem yeridir. 500 entry'den de 10 tane dışında hepsini sildim.

exam
edit:ulan 101 dk imiş :(

kung fury
kısa ve öz

12 Angry Men (1957)
Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb (1964)
Trainspotting (1996)
Reservoir Dogs (1992)
(500) Days of Summer (2009)
The Breakfast Club (1985)
Shaun of the Dead (2004)
Midnight in Paris (2011)
The Grand Budapest Hotel (2014)

avrupa yapimi filmler hollywood'a gore daha kisa. genelde 90-100 dakika oluyor.

korku filmleri diger turlere nazaran daha kisa, yine 90 100 dakika civari oluyor.

:D haha haklısın

heheh, bir de baloncuk icinde "acim" yazsalardi tam olurdu.

Belki ters psikoloji uygulamaya çalışıyorlardır?

Böyle şeyleri gördükçe özellikle besliyorum.

Ironinin son noktasi hem de. Ama kasitli yapilmis olabilir belki buff'in dedigi gibi.

ahahah adam güzel ironi yapmış tebrik ederim.
kedide çok apoweqowpwoıe

Kendim yemem bu kediciğe veririm ben

bi boktan haberi olmayan, cahil insan

benim

özgür olan, şartlanmaları olmayan, kendini başkalarıyla kıyaslamayan

İstanbul'a köprü yapınca sevinen Anadolulu AKP seçmenleri olabilir. Buna sevinen insanın üzülebileceği bir şey yoktur diye düşünüyorum.

kendini mutlu edebilen insandır.

Hayalini gerçekleştirebilen insandır bence. Hangimiz hayallerimizi gerçekleştirebildi neticede ?

çalışmayan insandır.

yaptığı iş muhakkak vardır fakat onu iş olarak görmüyordur, çünkü seviyordur.

böyle insanların oranı bence % 1-2

huzuru olan insandır.

internetten ayakkabı-saat satan bir arkadaşım var. mimarlık okuyor aynı zamanda. internetten çakma ayakkabı satarak mercedes aldı. hali vakti yerinde.

ben avukatım. kendi ofisim var. 4 yıl oluyor avukatlığa başlayalı. istanbul üniversitesini dereceyle bitirdim. serbest çalışmaya başladığım günden beri çok şükür halim vaktim yerinde. mercedesim yok ama bi fiesta'm var.

bu arkadaşım internetten sattığı ayakkabılardan biri yüzünden birileriyle kavga etti. ceza davası açıldı vs. geçen gün beraber bahçelievler'den kartal'a duruşmaya gittik geldik.

duruşmadan sonra sahil'de güzel bir de yemek yedik. bana ikinci el güzel bir yeni araba falan bakıyoruz. sohbet muhabbet gırla.

dönüş yolunda hava çok sıcaktı. arabanın içinde piştim ben.

okmeydanı taraflarından geçerken, e-5'in kenarında yolun istinat benzeri duvarları var hani. 15-20 mt uzunluğunda. onların üstü de yeşillik yapılmış. çayır çimen vs.

işte etrafa bakarken orada bir adam gördüm.

sıcaktan bunalmış, her halinden belli. üzerinde bir tişört var. altında hiçbir şey yok. çıkartmış pantolonu, donu; sere serpe oturmuş orada bir ufak çalılık dibine. etrafa bakıp sigarasını içiyor.

bir kendimize baktım, bir o adama. biz trafikte, değer verdiğimiz gösterişli araç içinde pişip, toplumun bize verdiği rolleri oynarken, onun umurunda değildi.

bence o adam her vakti bilmem ama o an dünyanın en mutlu adamıdır.

Değişik bir soru olmuş.

Bence kafayı yastığa koyduğunda mutluysan, sorun yoktur.

Mutluluk da kimisine göre sağlık, kimisine göre ihale, kimisine göre para, eğitim vs vs. Göreceli yani ki sen de ona göre sormuşsun :)

başkasından birşey beklemeden kendi kendine yeten her insan mutludur.
Maddi manevi olarak söylüyorum.

Ben mesela maddi olarak ayaklarımın üstündeyim ama devamlı bir ilgi, şevkat, alaka istiyorum insanlardan, bunu istediğim ve bulamadığım sürece de mutlu olamıyorum çok basit.

Hani şu bizim tabirimizle modern olan hayatı bırakıp doğaya kaçan insanlar var ya, onlar olduğunu düşünüyorum.

Dünyadaki en zengin insanın dahi en mutlu olduğunu düşünmüyorum. Dünya ile ilgili hesap kitapları kafasındaki düşünceler planlar rahat bırakmıyordur onu.

Zorunluluklardan arınabilmiş insan mutludur. Mecburiyetten yaptığın işler ne kadar azalırsa o kadar da mutlu olma şansın artar.

Kurabiye yiyen bizim oglan

Hiçbir şeyden korkmayan ve hiçbir şeyi arzulamayan, doğru bildiğini yapan, yanlış bildiğini yapmayan, mutluluğu mallarla ilişkilendirmemiş, fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak hiçbir bağımlılığı olmayıp tümüyle kendine ait olan, sevdiklerine ulaşamasa da en azından sevmediklerinden kaçma özgürlüğüne sahip olan insandır.

Kesinlikle cahillik.

Organ nakli bekleyen birinin tedavi olması ve zorluklardan kurtulması olabilir.

@angelus, belki İstanbul'a değil de ülkelerine yapıldığı için seviniyorlardır.

Eski kiz a3kadasimla evlenen denyo pesmerge kilikli eleman olabilir ama farkinda midir umarim degildir.

cahil olmasi kuvvetle muhtemeldir.

çocuklar. özellikle okul öncesi çocuklar.

Dillerinde geçmiş ve gelecek zaman olmayan piraha kabilesi.

Arnold +1

Kaya Çilingiroğlu çok mutlu bir adam bence.

arnold +1

eylem sonucu öldüyse intihar etmek, ölmediyse intihara teşebbüs etmek; bu kadar basit.

Bunu doğru kullanabilen çok az. Ben de dediğin gibi kullanıyorum ama malesef :/

türkçe 101

teşebbüsün kelime anlamını bilmiyolarsa demek ki.

@devilred, lcha, elorelia ben de aynen o kadar basit olduğunu düşünüyorum fakat çevremde bir tane bile doğru örnek görmediğim için kendimden şüphelenmeye başlamıştım.

evet yanlış kullanılan ama dilimize yerleşmiş bir söz grubu.

o kadar yanlış kullanılıyor ki, intihar etmiş diyenlere ölmüş mü diye soruyorum. sormasam anlayamıyorum.

İntihara teşebbüs etmekten ben kişinin intihar etme kararı aldığını ama sonra bundan vazgeçtiğini, ölmek istemediğini anlıyorum.

Mesela köprüye çıkıp da atlamaktan vazgeçmek intihara teşebbüs.

Köprüden atladığı halde ölmezse eylem amacına ulaşmış olmuyor ama kişi intihar etmiş oluyor, intihara teşebbüs etmiş olmuyor.

benim çevremde intihar edememiş olana intihara kalkışmış deniyor. ölmediğini oradan anlıyoruz. intihar ettiyse ölmüştür.

bence sonucun ölüm olup olmaması intihar etme eyleminin gerçekleştiğini değiştirmez, intihar etti denilir. ama intihara çalışıp yapmadı/yapamadıysa teşebbüs etmiş demektir.

"intihar etmek" söz öbeği için tdk linki: www.tdk.gov.tr

intihar etmek: kendini öldürmek

bu durumda bence, bir kimse intihar için gerekli fiili (bir yerden atlamak veya ilaç içmek)icra etse dahi, şayet ölmezse, "kendini öldürmek" fiilini tamamlayamadığından, intihara teşebbüs etmiş oluyor, intihar etmiş değil.

tdk tanımına bakarsak evet, kişi vazgeçse de eylemi tamamladığı halde netice gerçekleşmese de teşebbüs etti demek gerekir.

bir eski sevgilim "ben x yil once intihar ettim" gibi bir sey demisti ve utanmistim. en kulak tirmalayici yanlisliklardan biri.

thehustle.co

guzel ornek; ama benim amacim multimilyoner olmak degil. zengin olmak yanlis bir tabir oldu sanirim:( guzel bir evim normal bir arabam, duzenli gelirim ve 30-40 calisanim olacak noktaya gelsem tatmin olurum. ondan sonra o sirketi alip turkiye'de ilk 100'e sokarsam ne ala. sokamazsam bile gelecek nesil yapsin. asil amacim zengin olmak degil buyuk bir markaya onayak olmak.

mantıklı ama kendi işini kurup batırabilirsinde. o zaman o kadar çalıştığın süre, emeklerin boşa gider. ben batırmam garanti çalışırım diyorsan en çok ticaretten kazanırsın.

50 bin lirayi batirmak da var isin ucunda yalniz. kimse batmak icin ticarete atilmaz. ornekleri cok.

bence atlanılan durum laptopun fiyatı:
3.400 liradan bahsediyoruz: üç bin dört yüz lira.
az para değil yani.
ederidir.

valla o ekran kartina ve islemciye gore normal. monster laptoplar bile o fiyata daha iyisini sunamiyor. bence de uygun.

cihaz guzel, ama uygun degil. ssd yok bir kere. 8gb butunlesik ssdye aldanmayin. 2800-3000lira arasi olsaydi olabilirdi. bunun yerine msi'lar daha iyi gider o paraya sanki.

3400liralık bir fiyatı var ama 6.nesil bir işlemci ve o ekran kartına göre fiyatı iyi gibi geldi. msi'yı bu özelliklere göre fiyatları 4500tl ve üstü maalesef.

Msi kullaniyorum. Ancak bu laptop da gayet iyi. Ama ssd olmadan olmaz. Icinize sindiyse bi 300 liraya da ssd sart

zaten söylemiş arkadaşlar, performans istiyorsan ssd şart ama fiyatı da güzel duruyor. bunu alıp kendin ssd takarsan tadından yenmez.

msi in ramları ddr 4 2133mhz oluyor ,performansda nasıl olur bilemedim ama bu makina o rami desteklemiyordur bile

kasa oalrak nasıl bir gormem lazım

işlemci ve akran kartı super

www.ebrarbilgisayar.com

burda fiyatı biraz daha duusk , siteyi bilmiyorum ama oyun laptopu arıyorum bende yaklasık aynı fiyata

ben sabit disk yuzunden bundan vaz gecicem gibi bi yerde 5400rpm yazmıslar asagıda 7200 demişler , 5400 se ugrasılmaz

www.google.com.tr

oradan yukarıya fayton yok, ben gittiğimizde öyle bir imkan görmemiştim herkes yürüyordu

@Mcfly

faytonların durduğu bir alan var. oradan yukarıya gidişi kastediyorum.

Eşeklerin üzerinde çıkanları gördüm. Ama yazık günah zar zor çıkmaya çalışıyorlardı.

arkadan bir yol daha var orasi daha duz. motorla falan cikilabilir. LUTFEN DUNYANIN HICBIR YERINDE FAYTON KULLANMAYINIZ.

belediyeye rica ediyorsunuz, ücreti mukabilinde pikap ile çıkartıyor.

Ucu bir arada oluyor. Iki birbirini seven ve bir sirtlan. Ben daha birbirini seven ama cevresinde sirtlanlar olmayan iliski gormedim.

Sevmek tabii ki ya. Sevebilmek müthiş bir sey bence. Algın falan bile degisiyor. Sevilirsen bonus. Ikisi bir arada oluyor da niceliksel eşit olmayabiliyor.

İkisi olmuyorsa ben sevilmeyi tercih ederim...

Aslında her ikisi. Ama sevmek, kişinin benliğine daha çok yarıyor. Bir insan sevdiği zaman; hayata bakış açısı değişiyor, düşünceleri her şeye. Olaylara bakışı daha pozitif oluyor. İnsan ilişkilerinde antidepresan almış kadar sakinlik, dinginlik. Sabah uyandığında güne mutlu başlıyorsun. Sinir ve stres neredeyse yok oluyor.

Sevilmek de mükemmel duygu. Tabii sizin sevdiğiniz de kişi tarafından. Örnek vermek gerekirse; hayatımdaki kadınların hepsi beni delice sevdi diyebilirim, ben onları sevemedim. Bu yüzden bana sevilmek pek bir şey ifade etmedi.

Ama şu an beğendiğim bir kız var, beni sevse; dünyada hiç hissetmediğim duyguları yaşayacağıma eminim. Böyle garip şeyler işte.

İkisi bir arada olamıyorsa sevmek diyorum. İçimden bir Nejat Alp çıkıyor, "Sevmek ne güzel şey, değil mi?" diyor. Mucize bir şey cidden. Ha benim sevdiğim de beni sevse aklimi cildiririm herhalde.

Sevmedigi biri tarafından sevilmek de çoğunlukla vicdani bir yük oluyor insana.

@damdanakan +1

ikisi olduğunda daha çok sevilmek ağır basmalı ki mutlu olunsun. (bencillik)

tam tersi olduğunda daha çok üzülen sen olursun.

kim demiş ikisinin aynı anda olmadığını? yapanlar var, gördüm.

ikisinden biri olacaksa yerine göre değişir. ilişki varsa sevilmek, yoksa sevmek.

ikisi birde olmayacaksa sevileyim, galiba su an içimden attention whore çıktı :(

İkisinden birini seçeceksem, seveyim. Ruhsuz gibi olacağıma, sevilmeyip kırılmayı tercih ederim.

sevmekten öte köy yok.

İkisi birden olmuyor çünkü sen sevdiğin zaman o kadar büyük geliyor ki sana, karşıdaki sadece ilgileniyormuş gibi görünüyor. Yani sen ona adım atsan, o sana koşsa bile senin adımın daha değerli geliyor çünkü sen seviyorsun onu. O önemli, o mükemmel.

Annelerden örnek vermek gerekirse, ne olursa olsun en çok onlar seviyor deriz mesela. Sen annen için yeri gelir ölürsün ama onun kadar sevmiş olamazsın.

Ulaşabiliyorsan, sevmek güzel. Birini mutlu etmek, birinin sesine, gülüşüne alışmak. Ulaşamıyorsan, sevilmek güzeldir galiba.

Çok merak ediyorum bir zamanlar platonik aşık olduğum kız hiç olmazsa Pomknos beni seviyordur, onunla konuşurum demiş midir.

Dememiştir, evlendi. :D

ikisi birden olmayacaksa sevmeyi de sevilmeyi de almayayım.

sevmek. çünkü içindeki sevgi seni bambaşka bir insan yapıyor. o sevgiyle her şeyi ve herkesi bambaşka görüyor ve seviyorsun. çoğalıyorsun mutlu olmak aynı bir enerji veriyor. işine ve diğer kişilerle ilişkilerine yansıyor. sevmek güzel be :)

sevilmek, çok net. bir süre sonra sevmesen de o sevgiyi hissettikçe sevmeye başlıyorsun.

www.youtube.com

elimde degildi.

net sevilmek ya. sevipte boş dönmek var. sevilirsen ipler sende.

Ermiş bir insana sordum ”Hangisi daha önemli?
Sevmek mi, sevilmek mi?"
O da cevap verdi
”Kuş için hangisi önemli,
Sağ kanadı mı, sol kanadı mı?"
Halil Cibran

tim's vermeer

Van Gogh'un mektupları kullanılarak oluşturulan bir anlatı var, Benedict Cumberbatch oynuyor. Biraz belgesel, biraz anlatı tadında, ben çok sevmiştim: www.imdb.com

@cosmicstring'in verdiği listede belki hepsi var.

filmlerin bazıları iyi çekilememiş.


önerim

1- benicio del toro'nun oynadığı basquiat

2- aşil ve kaplumbağa

...

fakat listede robert pattinson'un dali'yi oynadığı little ashes'ı göremedim. bu da çok iyi.

ucundan kıyısından da olsa :

www.imdb.com

(bkz: la belle noiseuse)
(bkz: les amants de montparnasse)

www.imdb.com

Konusunu gerçek bir resimden almıyor ama dorian gray'in portresi ve le tableau da resimle ilgili filmler.

biraz popi ama (bkz: big eyes)

best offer var. doğrudan sanatı anlatmıyor ama içinde bol bol tablo var :)

Harika! Hepinize çok teşekkürler, bütün tavsiyeler göz önünde bulundurulacak :)

hobi olarak bir canliyi oldurmekten daha igrenc ne olabilir bulamadim. umarim bunu yapan insanlari da hobi olarak oldurur birileri bir gun.

Sikayet edilirse ceza/hapis yersin. Sokak kedisini avlamaktan farki ne bunun ?

bizde yok sanirim o kutulardan. ptt'ye gidip giseden halledeceksin. ulkesini soyluceksin ona gore pul alicaksin. yada direk bu kart bu da ulkesi de gerisini halleder onlar. 2.8tl mi ne idi avrupa

cuma günü gideceksin postaneye. kartı vereceksin, pul yapıştırma yok damga basıyor makinadan. avrupaya 3,40 liraydı sanırım gönderi.

ben gordum o atmali seylerden ama nasil kullaniliyor bilmiyorum.

pul almak istersen veriyolar merak etme. ben postcrossing ile ilgilenirken ozellikle soylerdim, yoksa makinadan basiveriyorlar evet.

yurtdışı kart için 2.8 liralık pul gerekiyor. yurtiçi 1.4 tl.

kagit kalem veriyorlar. kimlikten baska bir seye gerek yok.

korkacak bir sey yok ya. bas donmesi oluyor durup dururken sadece.

Vertigo hastalık değildir. Vertigoya sebep olan hastalıklar vardır. Sebebine göre süreç değişir.

Vertigo diye film var.

daha önce de dönmüştü. bu kadar kafaya takmaya gerek yok. gelecekte tekrar dönecektir.

gecmisine bakarsak pek sasirtmayacaktir.

ben bir döneklik göremedim. aynı şeyleri söylüyor... sadece hdp konusunda fikir değiştirdi ki ona döneklik denirse hdp'ye oy atan bütün chp'liler dönek olur...

Bugünkü yazısını okuyunca heyecan yapmış gibi gözüküyor.

Her zamanki bir serinlik yok.

Rahatı kaçmış gibi, ha yarın yine rahatlar o ayrı.

Hükümet patrona baskı yapıyor, patron ya çalışanı kovuyor, ya da hizaya çekiyor.

Solcular dönünce "tehdit ediliyor ondan" yaklaşımına hastayım. Sağcılar tehdit edilmekten korkup böyle dönse, ondan şerefsiz kalmaz. Ama solcu olunca tehditten korkma kabul edilebilir bir sebep gibi ele alınıyor.

Özü bu değil miydi ki zaten? Kusura bakılmasın da imam hatipten çıkabilecek en liberal düşüncelere sahip insan tipi Ahmet Hakan işte. Bence bu dönmüş denilen hali bile bir imam hatipliye göre gayet iyi. Bundan daha fazlasını beklemek lüks bence.

dayaktan ziyade doğan medya'nın hükümete yanaşması yüzünden o şekilde döndü. o yazıları yazmasa görevine devam edemez. başka bir yerde de iş bulamayacağına göre.. ekmek parası işte. akp gitsin, yerine gelecek sisteme kendini hızlı adapte eder bunlar. ideolojik evrim döngüsü içinde dönüp duruyorlar.

a.h. lüks hayatı seven biri. bu halini korumak için herşeyi yapabilir.
patronuyla birlikte akp gider sanıp yüklendiler ama olmadı. dayak da gelince tamamen "ikna" oldu.

ahmet hakan önceleri sağcıydı. son bi kaç senedir sola yaklaşmaya çalıştı. eski haline geri döndü parayı görünce.

en özet hali ile, bu vakıfların çocukları barındırmak üzere açtıkları evler yasal değil. herkesin tepki verdiği de bu. neden tepki veriliyor dersen, yasal olmadıkları için üzerinde iyi-kötü hiç bir denetim yapılmıyor. O evlerde çocukların başına öğretmen diye kimi koydukları, bu öğretmenlerin çocuklarla nasıl, ne şekilde ilgilendiği bilinemiyor bu nedenle de sadece 1 kişi sandığımız şey belki de her evde bir kişi olma ihtimalini taşıyor. Bu gibi evler de çocukların ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek bir çok risk taşıyor.

Buna rağmen, devlet yetkililerin vakfı savunması ve yasal olmayan bu evlerin varlığını bile bile buna göz yumması hepimizin vakfa da, onun savunucularına da tepki göstermemize neden oluyor..

benim için durum budur..

hocam hiç bir şeyi atlamıyorsun ve muhteşem düşünmüşsün.
düşünce yolu bu olmalı.

bir şekilde akp'den bir oy dahi olsun eksiltebilme perspektifinden bakınca, ciddi ciddi savunulduğu için kulağa ilk başta mantıklı gelen ama analiz edince içi insana uygun olmayan akımlar oluşuyor.

dediğin gibi akp ye yönelik değil, her partinin her olayına da bu şekilde yaklaşmak gerekir. ama bu sefil düşünce o kadar baskın ki, daha kendi cümlemize başlamadan 'akp'li değilim, şöyle yapmadım' gibi açıklamalarda bulunmak zorunda kalıyoruz.

Birkaç sebebi var anladığım kadarıyla:

- Olayı örtbas etmeye çalıştıkları düşünüyolar. (Bence de öyle)
- Türkan Saylan'a atılan iftiralar. (Yorum değil mahkemece belgelendiği için)
- O evlerin tamamen yasadışı olması.
- Vakfın başkanının çıkıp onlarda da tecavüz oluyor tadında saçmalaması.

Neden egitim yeralti kurumlarda olmamali? Cunku tehlikeli orgut uyesi yetistiriyorlar. Tekkeler medreseler neden kapatildi? Cunku amac din bilgisi ogretiminden cikmisti. Buralarda ne ogretildigini bilmiyoruz. Bilim degil yobaz dusunceler ogretiliyor. Denetleme yapilamadigi icin de cocuklara tecavuz oluyor. Vakif yoneticileri ogretmenin cocuklari evine goturdugunu bilmiyor mu yani? Biliyorsa da sorun bilmiyorsa da sorun. Aciktir ki vakif iyi calismiyor.

Bir devlet okulunda bir ogretmen ilkokul ogrencilerini sirayla evine cagirip gece yatiya kaldiriyorsa bunda okul yoneticilerinin de sucu vardir.

Bu arada cocuk tecavuzlerine karsi cikmayan herkes bu tecavuzlere destek oluyor demektir. Ustte de tecavuzculer cikti ortaya!

Bence vakfın ve hükümetin suçu olayı sadece sapık öğretmene yıkıp, kapatmak istemeleri olayı. Zaten duruşma dün bitti ve jet hızıyla cezayı verdiler.

Ancak bu iş, uzun süreden beri devam eden ve ortaya çıkmayan bir olay. Silsile ile araştırılıp, kimin suçu varsa şeffaf bir şekilde araştırılıp ortaya çıkarılmalıydı. Sapık suçlu da, denetim yapmayan, şikayet varsa dikkate almayan vakıf yöneticileri suçlu değil mi?

Bu tarz vakıfların kapatılmasına ben de karşıyım ancak olayın üstünün örtülmesi çok mu iyi oldu? Olayı böyle kapattılar da kaç tane velinin midesi bulandı? Bu sene çocuğu ensar vakfında kalan ailelerden kaçı gönül rahatlığıyla çocuğunu önümüzdeki senede bu evlere verebilecek?

ismail saymaz burada kısaca özetliyor mevzuyu.

youtu.be

merhaba. ben yorum yazmayayım vakıf başkanının cevapları içinizi ferahlatsın.

"Bu şahıs 2012'nin son ayında Ensar Vakfı'yla irtibata geçerek gönüllü etüt öğretmenliği yapmayı talep ediyor. Biz de bir şekilde olumlu referanslarla bu kişiyi vakfımız bünyesinde görevlendirmişiz. 2013 Mayıs'a kadar yaklaşık 5 aylık bir süreçte vakfımızla bir irtibatı var. Öğrencilerimize gönüllü etüt öğretmenliği görevini ifa ediyor. 2013'ün Mayısından sonra Ensar Vakfı şubesiyle, genel merkeziyle, benimle, oradaki şube başkanımızla ya da bir başka kişiyle herhangi bir şekilde irtibatı yok. Zaten kendisi vakfımızın üyesi değil, vakfımızın gönüllüsü değil.

ben ikna oldum.

www.youtube.com

burada detaylica anlatiyor adam.

yurtlarda ne yapildigi belli degil. denetlenmiyor. cunku kacaklar. milli egitim bakanligina bagli degiller zaten olamazlar cunku kacaklar. e denetim olmayinca ne olur? sen cocuga tecavuz de etsen, beynini yikayip intihar bombacisi da yapsan kimsenin haberi olmaz. ustu kapatilmis kim bilir kac tecavuz olayi vardir boyle.

bu islere giren bir kuruma nasil guvenilebiliyor? madem cok legal bir olusum ona gore hareket etsin.

YA ARKADAŞ BURASI İYİCE MUZ CUMHURİYETİ OLDU LAN.

ADAMLARIN AÇTIĞI YURT YASAK.
YASAK.YASAK.

BÖYLE BİR YURDUMUZ VAR BİLE DİYEMEZLER, DERLERSE ADAMLARA KAMU DAVASI AÇILMAK ZO-RUN-DA.

YASADIŞI YURT İŞLETİYORLAR,
BUNU BAĞIRA BĞIRA SÖYLÜYORLAR.

YASADIŞI YURDUN DENETLEMESİ DE OLMAZ HİÇBİR ŞEYİ DE OLMAZ. ADAMLAR ELİNİ KOLUNU SALLAYA SALLAYA YASADIŞI İŞ YAPIYOR NE DEMEK NE SUÇU VAR?

BAŞTAN SONA YASADIŞI, DENETLEMEDEN MUAF BİR GİRİŞİMDE TECAVÜZ DE OLUR, ADAM ÖLDÜRME DE OLUR, HIRSIZLIK DA OLUR. DENETLEYEN Mİ VAR ANASINI SATAYIM?

bizdeki muhalefetin çapı bu... yurtlar kaçaktı o yüzden falan diyenler sonradan türedi. haber ilk çıktığında haber adam eğitim birsenli (eğitim birsene koyduk) imam hatipte çalışıyor(ooo imam hatipe de koyduk) akp'ye yakınlığıyla bilnen ensar vakfı( ooooo duble vuruş yaptık) gibi bilgiler veriyordu.
tüm akp'li bakanların sevdiği bir vakfa vuracaksın da akp orada duracak mı?
oysa haberler pedofili üzerinden gitseydi akp eğitim bir sen ensar vakfının kapatılması üzerinden gitmeseydi, inanın daha güzel olacaktı.
Bizim muhalefet o kadar çapsız ki gensorudan kurtulan bakanı tebrik ettiler diye çocuk mikmeyi tebrik ettiler şeklinde saldırı yapıyorlar...
sonra akp bunlara aynı taktiği uygulayınca bunlar feryat ediyor...
konuya gelince ensar vakfının iki tane suçu var...
1- izinsiz yurt açmak
2- bünyesindeki her insana sınırsız güvenmesi. Kontrol mekanizmaları mutlaka olmalı.
pedofililerin en çok sevdiği yerler yurtlar, vakıflar, okullardır...

@tolga asp @kaptan maydonoz bu olayda bizim duruşumuz ne olursa olsun önce çocuklar olmalı, "ensar vakfına" suç atılıyor söylemleri vakıf ve hükümet tarafından ortaya atılmış, karşı argümanları da eleştirebiliriz ama çocukların neden korunmadığı, neden bu olayın meydana geldiği, bu olayın yaşandığı kurumda çocukların bundan sonra nasıl korunacağı ana sorumuz olmalı.

Vakıfların evleriyle ilgili bazı bilgiler var, bu ev olayı soruşturulmadan dava kapatıldığı için insanlar kızgınlar, 1-2 çocuk değil 45 çocuktan söz ediyoruz.

Soru: Vakıf yurtları/evleri nasıl işletiliyor?

Yanıt: Vakıf yurt ve evleri iki şekilde işletiliyor. 1- Milli Eğitim Bakanlığı Din işleri Genel müdürlüğü aracılığıyla protokol yapılıyor. Bu protokolle yurt açılabiliyor ve işletiliyor. 2- Yurt adı verilen ev/pansiyon protıokolsüz işletiliyor. Anadoluda en yaygın hali bu. Yasaya göre suç ama göz yumuluyor..

Soru: Şu aşamada Ensar Vakfı suçlu mudur?

Yanıt: Soruşturulması gereken bir durumdur. Evi kimin tuttuğu, Ensar Vakfı ile ilişkisi, evin masraflarının kim tarafından karşılandığı, o çocukların ailelerinden nasıl teslim alındığı soruşturulmalıdır. Çocuklar Ensar Vakfı’na emanet ediliyor. Yani o çocukların sorumluluğu Ensar Vakfı’ndadır. Ancak “suçun şahsiliği” iddiası daha en başta Ensar Vakfı’nı temize çıkarmış oluyor. Asıl sorun da bu… gazeteport.com

biz bir vatandaş olarak buradan hareketle birşey soramazsak, kişiler arası laf atmaya yönelik gündelik politika içinde boğuluruz, vergimizle iş başına gelen bakan ve milletvekillerinden olayın soruşturulması, kamu vicdanı için talep ettiklerimiz yerine geldi mi, önce bunu sorgulayalım.

eğer bu bir meb okulunda meydana gelseydi, okullarda öğrenciler nasıl istismar edilebiliyor, göz yuman, şikayet varsa dinlemeyen oldu mu diye hem okul yönetimi, hem de eğitim bakanlığı sorumlu olacaktı ve bir daha bu olayın yaşanmaması için tedbirler alacaktı, şeffaf bilgiler paylaşılacaktı. (olması gerekir)

@gotic olayı pedofiliye, sapıklığa bağlamak vicdan rahatlatmaktır, ortada çok büyük bir toplumsal yara ve incinen onlarca çocuk varken, kendi vicdanımızı rahatlatacak kadar bencil olmamalıyız.

çocuk istismarcısı olanlar sessizlikten, güçlerini kullanabileceği kurumlardan güç alarak bunu gerçekleştirir, peki diyelim o kişiler pedofili, buna göz yuman, ortam hazırlayan kişiler varsa onlar da mı böyle? pedofili ile geçiştirebilecek miyiz?

bizim muhalefetin capi buymus. tipik akp soylemleri.

once sen sorsana bi ensar vakfi valinin haberi olmasina ragmen kacak yurdu acti bu bir suc, uzerine ogretmenin kisiligine karakterine bakmadan ise aldi, hadi bunu da geciyoruz. ogretmenin ogrencilerle ne yaptigini denetleyecek sistemi kurmamissin.

e ensar vakfi sen nesin? avrupada olsa bu vakfin anasini bellerlerdi de turkiyede yasiyoruz iste.

bazi mallar da cikip muhalefete salliyor. tecavuzu de muhalefet yapti zaten kocum evet.

su mantiga gore, ensar vakfindaki butun ogretmenler tecavuzcu olsa bile bu ensar vakfina yikilamaz. kisilerin sorunudur. e hukumet destekleyince bu mantik isliyor. ne yapsinlar.

kurumların kişilere karşı sorumluluğu vardır, hepsi bu.

Söylenen rakam eğer 45 ise bu gerçekten iletişim açısından ciddi bir rakam zira bu çocuklar tecavüze uğradı. Bir zorlama söz konusu. 45 değil 10 ise yine çok ciddi bir rakam. Burada çocuklarla olan iletişimin ve denetlemenin eksikliği söz konusu yani pedagog, pdr, denetmen vs hiç mi bir şey yok? Sayının 1 olup ayyuka çıkması anlık veya kısa zamanda denetimden, iletişimden kaçmış, tecavüz olurdu. Lakin burada seri cinayet gibi seri tecavüzler söz konusu. Bu çocuklar belki bir değil defalarca istismara uğradı bu süre zarfında. Vakıf bu ve bu şerefsiz mahlukat gibi adileri denetlemesin, elini kolunu sallayan içeri girsin gönüllü-ücretli öğretmen olsun, her sakallıyı dede sansın, bir iletişimi oluşturamasın çocuklarla sonra neden vakıf suçlansın olsun. Kimi suçlamalıyız ki? tek suçlu öğretmen ve vakıf mı? Hayır. Zira anne ve baba en az o sapık kadar suçlu gözümde. Neden gönderirsin ki kırmızı çizgilerini bile belirlemediğin bir çocuğu yatılı yurda? Bu çocuklara hiç mi aile bir şey öğretmiyor? Bir yerlerine dokunulduğunda ne tepki vermesi gerektiğini, kırmızı çizgilerini, aslalarını neden öğretmiyor bu aile? Başından savar gibi neden gönderiyor böyle yerlere? Vakıf suçlu. Anne baba suçlu. Tecavüzcü adi yaşadığı her gün işkenceye tabi tutulmalı.

kurduklari bozuk, yasadisi duzenin sonucu bu tecavuzler. cocuklari, kendi ideolojilerine gore sekillendirmek icin ve ayrica bagis adi altinda para toplamak icin akp'nin kullandigi vakiflardan bir tanesi ensar. mesela adam ihale alacak, akp yerine ensara bagis yapiyor ve o para ensar'dan akpye daha sonra transfer ediliyor. bu deniz fener davasinda da benzer seyler vardi. vakifa gelen bagislari(!), turkiyedeki bir takim(kimin hesaplari oldugunu tahmin etmek zor degil) hesaplara aktariyorlardi. icerisinde, rusvet-tecavuz-hirsizlik-rant-yasadisi evler...elli bin tane suc odagi olan bir olusum. akpliler de uc kurusu icin bunlara sesin cikarmiyor.

İkisi de aynı adam sanki?

Dalkılıç
Daha sempatik ve daha zeki gibi.

1- Dalkilic.
2- Cunku oburu soytariya benziyor.

1-murat dalkılıç.
2-manita seçme tarzı bana benziyor.

boz çünkü diğerinin soyadı dalyaprak gibi

1- murat boz.
2- birazcık daha yakışıklı ve uzun boylu çünkü.

1. Dalkılıç
2. Fırlamalığı pek yok

Dalkılıç. Diğerine ölesiye uyuz oluyorum zira.

1- boz degil.
2- cunku asiri itici.

ikisi de değil

1)Dalkılıç.
2) Hem daha yakışıklı, hem komik olayım diye ortalara atılmıyor, hem de cool.

@hasmetizm boz nası gey lan, filmde birlikte oynadığı kızla evleniyo yakında?

Bunlar kim, neden bilmiyorum, neden karsilastiriliyorlar? :(

Dalkılıç sırtlan gibi gülüyor Boz ise mamut gibi bakıyor. İkisi de bizimle deyıl.

dalkılıç
boz gibi tamamen yakışıklı olduğu için sempatik bulunmuyor ve şarkıları daha güzel

Murat boz , net. Yakından gördüğüm için kesin bilgidir :)

Cirkin olan ten rengi degil bacak birader. Tompik bir abimiz halisahada mac yapiyor sanirim.

hep dsb eksikliğinden kaynaklanıyor bu tür sorunlar.

Fotografta bir sey yok, soguk havada yorulmus insan bedenini cekmissin, brad pitt i koysan bile boyle cikar.

Hintli ve pakistanlilar in ten rengi mi guzel? Kafani gule gule kullan canim.

@scars dont fade şimdi aç da o soluk bacağına bir bak. ne demek istediğimi anlayacaksın.

evet, hintlilerin ve pakistanlıların ten rengi senin soluk teninden daha tutarlı. sadece fakir o adamlar ve genel olarak itici geliyorlar.

turk pasaportunu alinca o ten rengini bastan kabul etmis oluyorsun. kullanici sozlesmesini okumaliydin.

saka bir yana, hali sahadaki gobekli adamin koyu renkli corabi yukari cekmis hali saha ayakkabili fotografini ne kadar cekici bulabilir bir insan merak ediyorum.

bence sen de et.

Bizim sari- griye, hafta yer yer tuhaf bi yeşile çalan ten rengimiz de pek estetik değil kesinlikle ama Hintli fen rengi mi tutarlı? Kamoonnn!

@damdanakan
www.zerohedge.com

bence bu ten rengi bizim soluk rengimizden güzel.

cplaza68w.files.wordpress.com

şu ten kesinlikle bizim tene 4 atar. kafamız güzelmiş bir de. hadi oradan soluk tenli kerkenez.

abi/abla yapma Allasen
hintlilerden bikaç ton açığım (hatta bombay/mumbai taraflarndan olduğumu iddia ediyorlar oralar benim gibi sütlü kahve oluyormuş tam kahve değil)
neyse işte, konu şu ki her gün küfrediyorum. güzel bir renk değil, valla bak.

Akdeniz tipi olive skin bizdeki. Güneşe çalan bir ton. Kansızlık varsa sarılık daha da baskınlaşabiliyor. Ten rengini övdüğünüz Arapların marketlerine gidin, beyazlatıcı özelliği olmayan el sabunu, duş jeli, yüz temizleyici bulamazsınız bile. Fair & Lovely kremler vs. kapış kapış gider. İskandinavların süt beyaz tenini geçtim, Türkler gibi açık buğday olmak için bile ruhlarını şeytana satarlar.

Bu arada o Pakistan, Hint tipi esmerlik makyaj yapınca iyi olabilir ama gözaltı çevresi kahverengi, dudakları mosmor görünür normalde.

Şu kızcağız mesela... wordondastreet.com

Adsm bizim ten rengi,izin sebebi, fakirlik, genetik, bakim yuzunden mi kotu diye soruyor, ama gidip en fakir, en bakimsiz insanlarin ten rengini guzel buluyor, ki bu insanlarin tem rengi dunya genelinde en cirkini olarak kabul edilir. Bir google la allahin zevksizi.

Abi bacaklar kıl yumağı, herhalde sorgularsın :)

bence o seviyede biri sevgilisinin entelektuel seviyesini ya da goruslerini umursamayacak kadar asmis biri olur.

ahahahahahaha

öğrencilik sayılır mı? yılbaşından beri 20 kitap okumuşum.

motivasyona göre değişir, eğer bu beş ay maksimum sayısı istersen 90-100 civarı diyebilirim.

10 civarı

72 (çalışmıyorum). goodreads tutuyor hesabı.

min 35-40 kitap. ortalama kalınlıkta bir kitabı 3-4 günde bitiriyorum ve haftada iki kitap bu şekilde bitiyor. 800+ sayfaysa 7-12 gün sürüyor^^

edit: öğrenciyim.

son 3,5 ayda 20 kitap okumusum. sanirim 30 falan.

ocak ayı ortasından beri boş zamanım var. 17. kitabı bitirmek üzereyim

galiba ortalama 50-60 arası.

kitabın içeriğine, üslubuna ve akıcılığına bağlı olarak bu sayıda azalma ya da artma olabilir.

1 tane okudum

alınmaz.

Türkiye'den alınmaz diyelim. Öteki türlü büyük telefon sevmeyenler için piyasadaki en iyi telefon bence. iPhone 6s'le aynı işlemcisi falan.

alınır.

alinir. 3-4 bin lira 6s 2 bin se diye biliyorum. kamera disinda ayni sayilirlar.

Alınmaz değil, biraz kampanya kovalamaya çalışın, donanım haber ölücülerini takip edin, eğer tarifeye ek taksitle falan alacaksanız almayın bence.

açık söyliyim o paraya taş gibi sony m5 alırsınız.
www.bimeks.com.tr

ya arkadaş şaka gibi adamlar iphone ile sony'yi aynı cümlede kullanıyor.
sony ne olm? sony ne lan?

iphone ile sony aynı cümle içerisinde kullanılmıyormuş. tamam anladık güzel de bu kadar tapmayın be şuna. uzaktan çok basit duruyor.

@tchuck

verdiğim iki telefon arasında artı ve eksileri sayabilir misin?
ikisini yanyana koy ona göre cevap ver.

Kurnaz haklı. Sony telefon ile jakuziye girmişliğim var, o derece dayanıklı. Saçmasapan programlara ihtiyacı yok, şarjı delicesine gidiyor ve hafıza kartı teknolojisi bile var. Bence yapıştırın, kardeşiniz size çok dua eder.

@tchuck apple boy detected:)

sony kimmiş. apple'ın kurucusu steve jobs daha portakalda vitaminken sony transistör üretiyordu.

bu kadar marka düşkünü olmayın.

soruya cevap: iphone se iyi telefon. kaba değil. fiyatını bilmiyorum ama ben 6s yerine onu tercih ederdim sadece büyüklüğünden dolayı bile.

Az önce apple storedaydım se vs 6s yaptım.. Sonuç olarak kesinlikle alınır.
Benim farkettiğim bir iki şeyi söyleyeyim.
6s bence tasarım olarak SE den çok daha iyi.
6s'in kamera netleme olayı SE'den bi tık daha iyi gibi duruyor ama daha fazla zaman geçirmek lazım bişeyler söylemek için.
SE'nin ön kamerası kötü.
Onun dışında 2000 liraya daha iyi telefon bulamazsın.
Ayrıca SE iPhone 5'in 3. kez upgrade edilmiş versiyonu. Bir üstteki cümleyi tekrar ederek..daha iyisini bulamazsın.

Edit: Sony lg htc.. herneyse dünyanın en iyi telefonunu yapsa içinde android olduktan sonra o telefon kötü telefondur.

Sen sus gözlerin konuşsun isimli çalışma:

cdn.arstechnica.net
cdn.arstechnica.net
cdn.arstechnica.net
cdn.arstechnica.net
cdn.arstechnica.net
cdn.arstechnica.net
cdn.arstechnica.net
cdn.arstechnica.net
cdn.arstechnica.net

bende olmayan nefret objesine dönüşmüyor benim için, ayrıca çok sığır bir düşünce kendi öyle düşünüyor diye herkesi niye yaftalıyor ki ?.

Cogunlugun dusuncesini dile getirip elestirmis zaten, kendim oyle dusunuyorum dememis.

Hatta sozlukten esinlenmis bile diyebiliriz:

eksisozluk.com

hayatimda duydugum en salakca dusunce. kimse ferrarinin icindeki adama nefretle orospu cocugu demiyor. orospu cocugu bazen saskinlik anlarinda da kullanilir. ulan ne vurdu orospu cocugu suna bak! gibi.

ben sadece parasi olup da harcamayi bilmeyen insanlara aptal gozuyle bakiyorum ama herhangi bir nefretim yok. niye olsun ki?

valla burda medeniyet timsali arkadaslar adami haksiz bulmus da gayet dogru tespit halk geneline baktiginda. benzincide calisan adam her gordugu luks arabaliyi o.c, icinden inen kizi da orospu beller mesela, normal

doğru demiş. hatta eksik demiş. söz konusu durum sadece maddi olarak yok.

atıyorum çirkin bir adam taş gibi hatun götürür adama küfrederiz, arkadaşımız çok iyi bir kariyer elde eder yüzüne güleriz ama arkasından küfrederiz gibi gibi.

türk halkının genelinde olan çekememezlik, "bende yoksa onda da olmasın." durumu.

ülke olarak ilerleyememişimizin nedenlerinden biri olarak da görülebilir.

vayamk.jpg


Gün geçmiyor ki Türkiye'den ve Türkiyelilerden bir nebze daha tiksinmeyeyim.

Para ile sinirlamamak lazim; her zaman sunu soylerim. Bir insanda en cok ne eksikse o cenesine vurur. Erkekligine guvenmeyen, herkesi ipne ilan eder. Turklugu eb saibeli adam, en azili milliyetci olur. Imani ne kadar sakat adam varsa radikal dinci olur. Paran yoksa ve birileri gozunun onunde catir catir yiyor sen bakiyorsan; kadinsa orospu erkekse hirsizdir. Icten ice budur durum.

bende nefret objesine dönüşmüyor bu tür şeyler. prensip olarak nefret etmiyorum zaten kimseden.

"benim yok o yüzden olanların canı cehenneme" demek hem kimseye bir şey kazandırmaz hem insanı yavaş yavaş zehirler. herkes başka birinin hayat seviyesine iner/yükselirse nerede buluşacağız o zaman? yaaa...

"bende yok, şu kişide var, o halde [buraya bir şey yazın] yaparak almış olmalı" bakış açısı da sıkıntılı. genelde tembel insanlardan ya da hayattan bıkmış insanlardan (bak bu sebep tembel adama göre daha geçerli) duyuyorum bunu.

bir de "bunun için şimdiye dek ne yaptın" sorusunu cevaplayabilmek var. önümüzden araba geçiyor mesela, belki bir milyon lira değeri var, yanımdaki arkadaş söve söve bitiremiyor. iyi de, sen o arabayı almak için çalıştın mı? bir mesleğin, toplum tarafından kabul edilen, ürettiğin bir değer var mı? yoksa şikayet etmeye hakkın da olamaz, bir milyon lira etmiyorsun ki sen? (bak bu iyi ya da kötü demiyorum, ekonomik sistem böyle)

"bu arabadan bende yok, almak istiyorsam şunu yapmalıyım, o halde şimdi çalışmaya başlayayım" dersen alma şansına erişiyorsun. diğer türlü hiç olmaz.

ha anti kapitalistsindir, o zaman bunları söylemiyor olursun zaten. ben değilim.

------

hayat herkese eşit zorlukta değil, herkesin değişkenleri farklı değerler alıyor. kimimiz zeki, kimimiz pek parlak değil, kimimiz fakir ya da zengin. belki de engelliyiz, yürüyemiyoruz, hareket edemiyoruz.

o yüzden bu tür küçük şeylerden dolayı birinden nefret etmeyi saçma buluyorum.

çok yaşasan 100 yıl yaşayacaksın zaten, daha yok. ben tadını çıkarmaya çalışıyorum.

tavsiye ederim.

intihari tercih ederim. oyle zor askerlik de gecirmedim yanlis anlasilmasin.

Eğer askerlik yapılan tarihe de geri döneceksek neden olmasın :)

haci ben sürgün yerinde yaptım:) benim kadar kötü değildir heralde.

ne kadar eğlenceli geçse bile neden gidelim :) ben gitmem, daha faydalı geçiririm zamanımı.

valla disarida kaportacilik yapan carpim tablosunu bile bilmeyen salaklarin komutanin izniyle kogusa bes karis su basmasi hosuna giden varsa problem bende herhalde.

gitmedim, bankada yaptım.

yine askerlik çıksa, mümkünse yine gitmem.

Devrecilik olmayacaksa giderim.

devrecilikte napıyorlardıki?

Yüksek disiplin gerektiren birliklerde devreciliği komutanlar dayatıyor. Komutanlık yapıyolar işte üst devrelerin. Hapçısı otçusu ibnesi canisi alkoliği olduğunu hesap et.. ki vardı bizde. Bunlar üst devren olunca aylarca eziyet çekiyosun

onları alayı bizde de vardı +gaspçisi tecavüzcüsü hırsızı falanda. bize bişi yapamıyorlardı. işte devrecilik yoktu.

Sıkıntı zaten senin komutanın olmaları. Düşün ki günün en az 7 - 8 saati saygı nöbeti tutarak, tören icra ederek geçiyor. O aralıkta, o 8 saatin içinde oturup 2 saat dinlenebilmek üst devrelerinin elinde. Nöbet dönüşü, tören dönüşü keyfine göre, kusur bulup saatlerce hiç dinlendirmeden ağırlaştırılmış eğitim yaptırabilir. 8 saatlik ağır yorgunluğun üstüne gece çifte gidebilirsin. (9 11 - 3 5 gibi. Çok gittim) ertesi sabah mıntıka temizliğinde börtü böcek toplatabilir sana aynı üst devreler. Akşam mıntıkasında yine aynı şekilde ve saatlerce sürebilir bu. Koğuşta gürültü yapar uyutmaz mesela.

Daha neler neler. Böyle bi ortamda bi daha yapmak ister miydin sen ? :D

insanlar iyiydi de mekan kötüydü şimdi daha da kötü. gitmem

Hem havacı hem muhabere hem de Bursa'da çok rahat yapmama rağmen gitmem.

acemilikte kücükyalı kenan evren'deydim, sehir icinde olunca ''ehene mehene götten ballı'' modunda gittim, ne demek oldugunu 1 ay sonra bizi toplayıp ırgatlık yapmak icin kışlanın hemen yanındaki subay lojmanlarına götürdüklerinde oranın nizamiye çavuşu sağolsun bize dışarıdan iskender söylediginde iskendere gömülüp icecekleri unutunca anladim.

ustalık erzurum'a düştü, ilk 3 ay firar düşündüm ama terhis olacağım gece ayrılık efkarından sabaha kadar içmiştim. antimilitarist degilim, askeriye görülmesi gereken bir ortam. son 11 ayımın goygoyunu yaşayacağım her yerde tekrar askerlik yapabilirim.

bu sefer kaçarım herhalde.

ilk seferinde bilmiyorduk ne kadar berbat olabileceğini, o kadar paraya kıyıp bedelli yapılmaz dedik gittik. şuan hayatta gitmem.

ama yakın bir arkadaşım meslekçi asteğmen olarak hiç nöbet tutmadan ve kamuflaj giymeden yaptı. onu yapçan deseler yaparım :)

Evet giderim, yılan yedik biz dağda yılan...

ekibi ben kuracaksam giderim, bir kaç uyuz gaspet hıyar vardı onları elemek lazım.

üstüne bir ev parası verseler giderim yoksa işim olmaz.

S..seler gitmem.

herkesin askerliği kendine zor tabi... ben de kendiminkine sövmeye geldim, açılın.

abi ben ana mühimmat deposunda askerlik yaptım. başlığı görünce gideni siksinler yazmaya geldim ama sonradan dank etti, benim gittiğim yere gideni zaten sikiyolardı. hani kerane açsam 7 yıldız verirler, reklamda "bu adam böyle sikişi nereden öğrendi" diye sorarlar.

nöbet, koğuşa su basılması, devrecilik/sıracılık, götü yara olsun diye antepten özel getirttiği biberleri yiyen manyaklar falan bizde de standarttı. yalnız bizde mühimmat deposun önünde barut yakan orospu çocuğu vardı, onu yazmazsam olmaz. adam, askerde karşılaşabileceğiniz orospu çocuklarından farklıydı, bölüm sonu canavarı gibiydi. ultima oynamış varsa diye yazıyorum, item olsa +15 orospu çocuğu olurdu kendisi.

neyse, bizim özelliğimiz ağır amele olmamızdı. her yere trenle kamyonla tırla mühimmat gönderiyorduk ve gelenleri karşılayıp depolara diziyorduk, imhalık olanları ise götürüp patlatıyorduk...

hepsini tek tek depolara taşıyıp böyle i.hurimg.com istifleyeceğimiz mühimmatları getiren 3 koca tırı "alkış" emriyle alkışlattılar sonra da tümünü bize taşıttılar ahasgsakksgfkafa yok böyle bir şey ya...

kısa kesiyorum, çok ekstrem bir durum olmazsa beni kimse askere gönderemez. hatta şöyle söyleyeyim, benim kendi seferberlik planım var.

valla kardeşim, senin yardımlık yerin burası değil. kumara basacağın parayı acilen profesyonel destek almaya basmalısın.

profesyonel destek al. Terapi gruplarina katil. Bu batakliga bulasmis insanlari gorunce zaten, lan ben bunlar gibi mi olacagim diyerek elini etegini cekersin.

Ayrica batirdigin parayi kurtarmaya calisma, daha cok batirirsin, cunku kasa her zaman kazanir.

Su an beynin normal bir insanin beyni gibi calismiyor. Bir bagimli beynine sahipsin, gozunu kapadiginda, ruyalarinda, tuvalette bile aklina geliyordur.

Ama en azindan bunun farkindasin ve tek cozumun bunu birakman, zaman gectikce bu zihin durumundan da kurtulacaksin. Ama bunu birakamiyrsan da, kendini kaptiracagim bir bilgisayar oyunu bul ve zihnin bununla isgal edilip, ruyalarinda bunu gormeye basla.

aynen tek çare terapi dostum. aksatmadan hallet o işi derim.

yardım al ++
Sorunun adını koyduğuna göre (bağımlılık) bundan sonrası sadece bir karar ve kararına uyma disiplini.
www.eksiduyuru.com

mantiken hic kazanamiyorsun. bu da tesaduf degil. bu islerin kazananinin eger cok cok buyuk parayla girmiyorsan kasa oldugunu bil.

sen ilk degilsin, son da olmayacaksin. hep kaybedeceksin. sistem sana hicbir zaman kazanip birakayim firsati vermeyecek. cunku hep daha fazlasini isteyeceksin ve bu seni daha cok kayba goturecek. bunun farkinda ol.

Ucretine bakmadan sana en iyi destegi verebilecek, en yakin tarihteki randevuyu verebilecek bi psikologa git. Totalde 300.000 tl'den fazla para kaybettim ve hayatim alt ust oldu. Umarim yazilanlari dinlersin.

bunu okumadım ama işte tüfek mikrop ve çelik var meşhur. ona benzer bişey anladığım kadarıyla.

ya ona basladim zaten sapiens in arkasındada jared diamond un ovgusu var. 3 sene once once almıstım onu. bi turlu elim gitmiyor. bilmiyorum sıkıntı bende olabilir. jared disinda ne var?

richard dawkinsten birkac kitap (gen bencildir, kor saatci) olabilir.

insan icgudusu var robert winston'in. desmond morris'in ciplak maymun ciplak adam ciplak kadin kitaplari olabilir.

yine jared diamond'in seks neden keyiflidir kitabi olabilir. bunlara ek olarak insanin en guzel tarihi adli bir kitap var o da olabilir.

Richar dawkins den the magic of reality. İngilizce biliyorsan ingilizxesini oku

Bu kitabi bana oneren kişi (ki ege universitesi muhendislik fakultesi eski dekani beno kuryel baya kültürlü bi insan) son binyılın lineer olmayan tarihi kitabini da önermisti. Konulari ne kadar benzer hatirlamiyorum ama ikisini de baya begendigini soylemisti

Desmond Morris - Çıplak Erkek, Çıplak Kadın (hatta tüm kitapları) Hem akıcı hem inanılmaz bilgilendirici eserler.

Daniel E. Lieberman - İnsan Vücudunun Öyküsü Sağlık, Hastalık ve Evrim (antropoloji)

Elmar Holenstein - Felsefe Atlası Düşünmenin Mekanları ve Yolları (felsefe)

Michael Shermer - İnanan Beyin İnançları Doğru Gibi Kurgulama ve Pekiştirme Süreci (din-bilim)

Cordelia Fine, Lewis Wolpert, Mary Roach, Paul Bloom, Ian Leslie gibi yazarları da kesinlikle öneririm.

fuck it

biz siktir et yerine 'fuck it' veya 'ef ti es' diyoruz.

fts: fuck that shit.

forget about it.

www.youtube.com

Bugger off

bide iskoç verisyonu var : fock it.

rulmanlar için skf vardı dişliler için de mutlaka vardır.

çok yanlış hatırlamıyorsam helical gear için cad çok önemli bir şey değil. modüldür vs. hesaplarına bakın.

traceparts, grabcad etc.

google kullanmayi biliyorsaniz cogu 3d modele erisirsiniz, ama temel sorun dogru formatta bulmak. cogunu dönüstürmek ölümcül cünkü bazilari yüzey modeli, hacim modeli degil. (türkce terim yok bende pek, üzgünüm).

bir de soruyu dogru anladigimdan emin degilim, tasarimdan kasit model degilse cogu disli tipi standartlari var. uygun aramalarla hesaplama siteleri, kesitler, malzeme bilgileri, temperleme gibi bilgilere erisiliyor. direkt kaynak gösteremem ama yabanci dilde googleda aratip bulmadigim olmadi. helical gear modellemem gerekmisti uzun zaman evvel.

helis disli solidworkste bes dakikada cizilir. olculeri versin cizip atayim.

soruyu yanlis anlamisim, guncelledim ustte arkadaslar. sagolun onceki cevaplar icin

oo parti mi var hiç haber vermiyosunuz der, göt cebimden bir şişe şampanya çıkartırım.

duyuru açardım

sarılır yatardım.

Hangi üçlü?

borc isterdim.

i.ytimg.com

Bundan daha tehlikeli olabileceklerini tahmin etmiyorum.

eskiden onlar siteden de goruluyordu. sonra tirasladilar hepsini.

yok ulaşmanın bir yolu anladığım kadarıyla. modlar filan görebiliyor mudur. birine mesaj filan atsak öğrenebilir miyim?

allah belasını versin

atesten gomlegi giydirmek lazim ona.

o gömlekten 10tane vardır onda sıkma canını.

Benim de aklıma bu geldi maçı izlerken, uğurlu gömlektir heralde dedim.

yani orada adam sonuçta tüketici ne istediğini bilmez demek istiyor. mesela atıyorum ballı biftek yaptın diyelim harika birşey. müşteri geldi bana bu bifteğin salçalısını yap dedi.
sen tamam diyip salçalı yapabilirsin veya hayır bizim menümüzde sadece ballı biftek bulunmaktadır diyebilirsin.
sonuçta müşteri ballı biftek mi olur lan? diyip ön yargı ile yaklaşabilir olaya. onu kırın demek istiyor bana kalırsa.

misal starbucks'ta da benzer politikalar var. bazi kalip iceceklerin icine sundan koyun parasi neyse vereyim dendigi halde yapamiyorsun. atiyorum strawberry cream frappuccino'ya kahve koyamazsin. koyarsin da koyamazsin.

Milletin malı çok değerli, salak sanıyorlar insanları.
Üsttekinin yerine çok güzel ve dolu bir getz alınabilir mesela.

o arabalar ortalama bir avrupa ülkesinde trafikten men edilmişti şimdiye. güzel ülkenin boku çıktı özellikle ev ve araba piyasasında.

euro dolar artıyor ve bu doğal olarak ikinci el piyasasını da arttırıyor. adam demiyor ki ben bu arabayı 5 sene önce 15'e aldım. giriyor sahibinden'e. bakıyor buna 22 istemişlerse benimki 25 hayli eder diyor.

tok satici. acil bir durum olsa gorurum onlari ben.

2001 micrayi o paraya hayatta satamaz ulen 25 binin üzerine 5 bin daha koy punto evo pejo 208 Mazda 2 toyata yarış gibi şahane 5 yaşında araç alırsın hemde şekli semali yerinde

kesinlikle etmez.

etmez.
adam ya tutarsa diye yazmış.

Sacmalamislar.

1'inci ilan hiç etmez. kutu gibi araba 15 yaşında, 25 bin tl. o paraya 2006 model micra alınır.
ikincisi de etmez. 20 yaşında araba.

sim-unlock.net

soyle bir site var ama...

We've come too far to give up who we are

We're up all night to get lucky

we are in the sky of the evening which can not turn off. :D

shi$ kebab, raki very good dersen o da olur.

istediğin gibi çevir bu tarz kalıplar başka dillerde hiçbir zaman aynı ifadeyi vermez.

we are in the horizon of the evening that can not be returned.

heheh

we are on the sunset of inevitable evening.

nadirkitapta vardir belki orayi dene.

Var, 80 lira :(

elinde batman örneği var. bir kaç farklı yönetmenin çektiği, izle kararını ver. ne değişiyor. hayatında 5-6 tane film izlemiş adam bunları kafaya takmaz. bizi mi trollüyorsun?

hayatında 5-6 tane falan film izlediğin anlaşılıyor.

tamam bakarım. troll değilim :D

edit: batman iyi bir örnek değil. son 3 filmi aynı adamdan çıkmış. ondan önceki de 1997. arada çok uzun zaman farkı ve teknoloji farkı var. bu herşeyi değiştirir bence.

Not gereksiz olmuş, bakış açısı belli ediyor zaten durumu. Fark film izledikçe anlaşılan bir şey.

karakteri yönetmen mi belirliyor? aydınlatsanıza beni film sinema konusunda. ben böyle günde 1 film falan izlemek istiyorum ama öyle izleyip kenara koymak istemiyorum. işin arkaplanını falan görmek istiyorum yani.

İzlediğin 5-6 filmin kamera arkasına ve yönetmen yorumuna falan ulaşmaya çalış, bu dediklerimi indir yada deluxe dvd gibi formatlarda yakalamaya çalış.

Yönetmenlerin farklı tarzları, kendilerine özgü üslupları oluyor. Tabi her yönetmenin yok ama adını bir şekilde duyurmuş yönetmenler için böyle...

Mesela Tarantino, David Fincher, Wes Anderson, Kubrick, Edgar Wright, Cameron Crowe, Paul Thomas Anderson, Christopher Nolan, Tim Burton gibi yönetmenlerin tarzı bellidir. Herbirinin birkaç filmini izleyince o yönetmenlere özgü görsel anlatım dili anlaşılabilir.

Örneğin Fincher kamerayı hareketsiz kullanır sahnedeki karakter psikolojisi kameranın hareket ettirmesini gerekmedikçe (yönetmenin verdiği bir karar)... Wes Anderson'ın renk paleti sınırlıdır, simetri takıntısı vardır, aile sorunlarını işler tema olarak hep gibi gibi...

@whimsical o zaman konuya göre yönetmen fikri doğmaz mı? ben konuda/filmde renk paletini az tutmak istiyorsam karakterin aile sorunları olacaksa Wes Anderson'a giderim

yönetmeni kim seçiyordu yapımcı mı?

bir filmde en cok farki yaratacak sey herhalde yonetmenin bakis acisidir. renkler, isik, mekan, kamera acilari, diyaloglarin nasil verildigi falan filan. her sey yonetmenin aklinda bitiyor. hepsi degil ama ozel yonetmenlerin filmlerini izlediginde bu filmi bu adam yapmis olabilir diyorsun bilmesen bile.

@bohr atom modeli :O son cümle çok garibime gitti. ben bi başlayayım yavaştan :)

buffalo 66

buffalo 66'yı izledim. istediğim tarz bu değil aslında. benim için öncelik renkler, yerler ve manzaralar. görüntü.

2 days in paris
french kiss

Daha modern kalıyor ama midnight in paris tabiki :D

Ah tam da midnight in Paris yazmaya hazirlaniyordum, benden önce yazmışlar. Bir yaz gecesi izlemiştim, ambiyanstan dolayı midir bilmem, ne zaman aklıma gelse gülümserim. Çok sıcak, güzel bir film gibi gelmiştir.

ilk aklıma gelen trainspotting oldu.

fatih akın'ın almanya'da geçen iki filmini de özellikle öneririm. solino ve soul kitchen.

Çoğunlukla Almanya'da geçiyor ama Budapest demişken; Grand Budapest Hotel.

In Bruges.

avea'dan iyidir ben de hat taşıma başvurusu yaptım. bugün yarın geçerim. etrafımda kullananlar memnun hep. avea leş gibi ama sakın bulaşma.

memnunum. hem avea gibi ucuz, hem de avea'dan cok daha iyi cekiyor.

4.5g için hız testi sonuçları vodafone da en kötü evet ama vodafone hiçbir zaman en hızlı olucaz diye bi iddiada bulunmadı, 4 bucak g dediler kapsama alanına önem verdiler. 2012-2013 te vodafone kullandım memnundum. sonra niye hatırlamıyorum ama daha ucuz diyedir muhtemelen salaklık edip avea'ya geçtim avea rezillikti. sonra turkcell kullandım 2016 başında da vodafone a geçtim. 4 aydır vodafoneluyum ve son derece memnunum. hız testi yaptığımda 100 mbit görmüyorum belki ama telefon her yerde çekiyor. hatta ofisteki asansörde çekmezdi, 4.5g geldiğinden beri orda da çekiyor. 1-2 yer daha var bu şekilde. mobilde 100 mbit hız zaten gereksiz bi lüks. 30-40 arası alıyorum o da yeterli. bana sorarsan vodafone red paketlerinden birisini al. çok çok iyi kampanyaları oluyor. 2-3 tanesini her ay kullansan zaten vodafone a verdiğin aylık ücreti çıkartıyorsun.

tarifeler arasında geçiş konusunda hassasiyet göstermediği için vodafone u bırakıp aveaya geçmiştim. aveadan da gayet memnunum

13 yıl turkcell kullandıktan sonra vodefone'a geçmiş ancak 1 sene ancak dayanbilmiş birisiyim.

turkcell geçirecği fiyatı baştan belirtiyor en azından.
vodafone'da sabit bir fatura asla alamadım. benim kullandığım dönemde (2014) de yarak gibi internet tarifeleri vardı. turkcell'e geri döndüm.

Çok memnunum.

kimseye dış görünüşü yüzünden ön yargı ile yaklaşmayin üzerinden yürürsünüz bu heykel için.

acima yetime doner koyar gotune temali bir parca bence.

Arkadaşına heykel yorumlarken kullanması gereken kelimeleri derste, fotokopide vs vermemişler mi? Oralardan bakarak bir şeylet uydurabilirsiniz belki.

Önce Hande Şekerciler'in tematik olarak nelerle ilgilendiğine, sanattaki tavrına bakılabilir. Sonra Alice Harikalar Diyarında isimmli hikayenin ve orada Alice'in tavşanla ilişkisinin analiz edilmesi gerekiyor. Sonra da bu ilişkinin heykelde tranSfer edildiği şeklin açıklanıp bunun hangi derde parmak bastığının söylenmesi gerekiyor. Alice'in neden gözleri yok, bu da önemlİ. :) Hadi kolay gelsin.

az googlelayın hakkında şeyler okuyun yoksa bönbön 4 resimle olmuyor maalesef bu işler.
biraz kitaptan biraz da sanatçının geçmişinden bahsedersen yazılır o yazı zaten.
ahmetrustem.blogspot.com.tr
www.gaiagallery.com!handesekercilerbiotr/c1v58
sanat.burada.com.tr

the body

frequency diye cok guzel bir film var. spoiler vermeyeyim.

les revenants. dizi gerçi ama kesinlikle izlenmeli.

the Devils Backbone
düzenleme: canlı gözükmüyor aslında. Hayaletvari.

Hayret kimse dememiş.

6.His

Ghost (1990)
Flatliners (1990)
Ghost Dad (1990)
Field of Dreams (1989)
The Frighteners (1996)
Stir of Echoes (1999)

frequency çok iyi, fakat ölülerle alakası yok

edit: çok pardon frequencies'le karıştırmışım

The Others(2001)
Nicole Kidman oynuyor.

The Crow, efsane filmdir.

the others?

Stay
Dead Man's Shoes
Extremely Loud Incredibly Close
Oblivion

pushing daisies vardı, bir de. çok güzel bir "dizi"ydi ama. film değil. belki ilgini çeker.

Jacobs ladder
A tale of two sisters

memelerimi cok seviyorum. cok buyuk ve dolgunlar. sadece ben degil partnerlerim de seviyor.

seviyorum. ikisini de.

uwww

ses yok

demek ki memeler işlevsizz.

uww beybii oldu mu

kimse kalkıp bu soruya cevap vermez şimdi

Seviyorum. Çok az daha büyük olmalarını isterdim ama şekil olarak çok memnunum. Yurtdisinda bir sürü meme gördükten sonra fark ettim ki önemli olan düzgün şekilli bir memeye sahip olmak.

Pursuit of happyness

www.imdb.com

rocky serisi

geçende şu siteye denk gelmiştim. başarı filmleri hikayeleri vb : www.e-motivasyon.net
gattaca
papillon

(bkz: whiplash)

(bkz: the grand budapest hotel)

Geçmiş/gelecek ayrımı için kullanılmış. Ben daha çok karakterlerin duygu durumunu/ ya da senaryoyu yansıtan bir örnek arıyorum. Ya da karakter aspect ratio ile etkileşime girsin falan. Daha yaratıcı bi kullanım bakıyorum yani.

www.youtube.com

burada birkac ornek var

When you start the game, you may see who is your teammate, by info.
To make a private chat with your teammate, only your teammate's color has to be clicked. For example, you are black and your teammate is red. What you need to do to private chat is:

ani serit degisikliginden kacin. kor noktada araba olabilir.
orta dikiz aynasindan ve gececegin taraftaki yan aynadan seriti kontrol et, serit cizgisine paralele yakin bir sekilde saga-sola gec

arka aynadan once bir bak. sonra yan aynadan bak. yan aynadan bir iki saniye bak ki iki yan seritten senin gececegin seride gecen biri olmadigina emin ol. o durumlarda bazen sikinti olabilir. yine de sinyal verdigin surece o dikkatli olur ve kaza yasanmaz.

Arkadaslar anlatmis, tum bunlari yaptiktan sonra seride yavas yavas gir. İnsanlik halidir, bir seyi kacirmis olabilirsin, aniden serit degistirirsen gormedigin arabaya carpabilirsin ama yavas yavas girersen seride, gormedigin araba kornaya abanir ve kurtarma firsatin olur.

@signore nin dedigi iste o gormedigin araba olmasin diye kor noktaya kafani cevirip bakiyorsun hizlica. Yine de onun onerdigi gibi yavas gir

eskiye oranla çok nadir içiyorsan o yüzden olabilir.
eski kız arkadaşım ikinci 30luğun yarısında sarhoş oluyordu. Olur öyle, yalnız değilsin.

psikoloji de çok etkili bu arada. ortam falan. hatta hava sıcaklığı bile etkili.
misal ben şu an bir şişe şarabımın son bardağındayım. hiç bir beklentiye girmeden içtiğim için hiç bi bok olmadı. ancak geçen hafta bugün stresliydim, 2 birada sarhoş oldum.

bir birayla transa geçen kız arkadaşım var.

Yalniz degilsin. Gencligimde sunger gibiydim, hicbir sey olmazdi shdjd

Ama bence sevin, ne guzel ucuza sarhos oluyorsun iste :D

Herkesin isteyip de yapamadigi sey.

yahu en guzel sey bu degil mi? millet o kafaya ulasmak icin bes bira icerken sen iki tane iciyorsun.

mesela ben icki icerken amacim hep sarhos olmak oluyor. onun disindakileri gereksiz ve israf olarak goruyorum. unlu bir dusunur "icki icmek bir ise yaramaz, onemli olan sarhos olmaktir" der. diyor ve noktaliyorum.

tüketme sıklığına göre gerçekten değişiyo. bi ara ben de hemen hiç içmiyodum, o dönem iki bira benim de midemi bulandırıyodu. başka bi ara da yüksek alkollü biraları düzenli olarak tüketiyodum, ondan beri 5-6 birayı buluyorum ki normalde alkolden değilse de şişlikten durmam normaliydi. yaşla ilintili olduğunu sanmıyorum, benim direncim birkaç sene önce düşmüştü, şimdi daha yaşlıyım. aniden sarhoş olmayı bilemedim, belki sen iyice kafası gelene kadar fark etmiyosundur alsfkj. içerken bi şeyler ye, içmeden önce de yağlı bi şeyler ye. yeterince tok değilken içmek sarhoş olma ihtimalini ikiye üçe falan katlıyo sanki. psikoloji, ortam vs. etkili dedikleri gibi. senin en kolay oynayabileceğin değişken yiyecek. atıştırmalık bi şeyler kafanı açıcaktır.

Beslenme sekli de etkilidir. Yagli beslenirsen direnc artar.

hiç kendinizi kandırmayın, yaşlılıktan.

Şekerli bir bira iciyorsaniz bi kan sekerinize baktirin. Babam kasa kasa icerdi bir sey olmazdi bir gun 2. Birayi bitiremeden kamyon carpmisa döndü zil zurna. bir kac gun sonra da diabet oldugu ortaya çıktı

kimse dememiş ama eskiden deli gibi içiyo idiyseniz karaciğerler iflas etmiş ve bu yüzden vücut böyle bi tepkime gösteriyo olmasın?

cümle biraz bozuk oldu sanki ama hiç uyumadım da, kafa pelte...

ben de böyleyim.

daha da kötüsü, eskiden ertesi gün sağlam kalkarken artık 3 bira içsem ertesi gün akşamdan kalmayım.

Yaştan... Artık 2. Birayı isterken korkar oldum... mümkün 1 bira içip kalkıyorum :/

Yalniz degilsin, ben de cok kolay sarhos olurum. 2 birayla carpilmam gerci ama ortalamaya gore cabuk sarhos olan biriyim. Ama benimki sonradan olmadi, hep boyleydi.

Bence iyi bir sey, mideni alkolle doldurmazsin.

üfle geçer. (valla bak sdfsd.)

bir de domatesle halvet olmayi denesin. gecer belki.