Hatırlamıyorum ama doğarkenmiş.
Annem beni erken doğurmuş, kimse beklemiyormuş. Çok stresli, gürültülü, üzüntülü bir hamilelik dönemi geçirmiş. O sırada annem-babam köyde öğretmenler, sancıları tuttuğu için hastaneye getirmişler. Yalan sancı sanmışlar, annemi ilçe hastanesinde yatak kalmadığı için bu jinekolojik muayene yapılan sandalyeye yatırmışlar, orada bırakmışlar geceyi geçirsin diye. Babamlara da "Eve dönün, yarın gelirsiniz" demişler. Saat 09.00 gibi annemin yanında hiç kimse yokmuş ve doğmaya başlamışım. Mesai 09:30'da başlıyormuş, kimse de doğum beklemediği ve orada yatak olmadığı için kimse yokmuş. Annem "Doğurunca aşağıda bir kova var, onun içine çakılacaktın. Doğmaman için uğraştım" diyor. Bir yandan da avazının çıktığı kadar bağırmış. O sırada bir hemşire işe erken gelmiş, elini yıkıyormuş. O annemi duymuş, eli yarı sabunlu bir şekilde gelip, beni doğurup öylece annemin kucağına bırakmış. Sonra ellerini yıkamış, gelip beni temizlemiş ve bir şeylere sarmış. Doktor geldiğinde beni annemin kucağında doğmuş bir şekilde bulunca şaşırmış. Ancak, fazla küçük doğmuşum. Doktor "ilk 40 günü atlatırsa yaşar, yoksa yaşamaz" demiş ama küvez, vb. de olmamış. Eve göndermişler. 40 günü atlatmışım bir şekilde.
Bir sonraki ise birkaç ay önce. İşe gidiyordum, servisi kaçırdığım için metrobüse doğru ilerliyordum. Üstte bir üstgeçit var, üstgeçiti de içinde görünmeyecek şekilde levhalarla kapamışlar. Üstgeçitte de işçiler çömelmiş bir şekilde çalışıyormuş. Üstgeçitin kendisi ile levhaları arasında 5 cm'lik falan bir boşluk var. Ben de üstgeçitin altında, metrobüse ilerlerken, tam üstgeçitin bittiği yere gelmişken ayağımın uç kısmına bir inşaat aleti düştü. 2.5 İngiliz anahtarı büyüklüğünde ve ağırlığında diyelim. Tırnağım morardı ama düşmedi. Pansuman yapıldı. Ancak, belki bir saniye farkla o şeyin 3-4 metreden kafama inmesinden kurtuldum. O ağırlığı kafama yeseydim şu an olmazdım, çok ağırdı.
0