Bende de yamuk.

düzeldi.

Bende Chrome'da büyük başarısızlıklar söz konusu diyor hala, Opera'dan açılıyor. Anlamadım nasıl bir saçmalıksa.

sözlük an itibariyle yamuk.

Az önce Chrome demiştim ama sadece Chrome değil, Yandex ve Firefox ile de açılmıyor. Opera hariç diğer tarayıcılarda "Büyük başarısızlıklar söz konusu" diyor. Opera'da hiçbir sıkıntı yok.

explorer ile şahane açılıyor, ie6 olanla.

az önce başıma geldi. 10.12

büyük başarısızlıklar sözkonusu
merhaba. ekşi sözlük'te bizim test etmeyi unuttuğumuz ya da biliyor olsak bile düzeltmeye vakit ayıramadığımız bir şey yapmayı başardınız. bu yaşadığınız problemi kenara köşeye kaydettik ve ilgileneceğiz. bu arada siz ana sayfaya dönerseniz oradan hiçbir şey olmamış gibi devam etmeyi deneyebilirisiniz. eğer ana sayfa da yamulduysa sıçtık. çaktırmayın.

geldi. gelecek tabi akşam oldu nerdeyse. yeni kalktım ben.

birarada :)

birasever.com

birarada'yı biz de düşündük ama almış imansızlar. galiba çöpçatanlık mıydı neydi unuttum şimdi :D

birazbira

biraloji

bira-der
birabira

biraathane yazmış birisi anlamlı tashih başlığına.. güzel gibi..

birarada bence müthiş fikirmiş. dayanamadım ben kontrol ettim, .net uzantısı boşta =)

beerbear geldi benim aklima sitenin amblemide arjantin bardak tutan bi ayi olabilir mesela. hem yabanci isim uluslararasi hitide arttirir

bira göbeği
bira lütfen (makarna lütfen den çakma :))
birahi
biraver

birazzers

birazzers harika, kimin kafası kelse onu admin yapmaya kadar verdik :D

tüm öneriler süper, birarada, biraver, biraloji hariç diğerleri bizim aklımıza gelmeyenler. herkese şimdiden teşekkürler.

yetmez ama önerilere devam!

birazbiraz
ya da
biraz

"birattanica"

Aklıma geldikçe editleyeceğim..

Yastığı diklemesine koymak.

suratımı yastığa gömmezsem uyuyamıyorum. Bir süre sonra havasızlıktan yana doğru çeviriyorum kafamı ama vücut başka türlü uyumayı kabul etmiyor nedense.

yaz kış farketmez bacaklarımın arasında ya bi yastık ya bi yorgan olacak. aksi durumda uykuya dalış sürem uzuyo.

sadece uzanıyorum :D başka da bir şey yok

yüzüstü uyuyabiliyorum sadece. diğer pozisyonlarda uyuyamıyorum.

bir de alçak yastık olacak. her ne kadar sevmesem de mecburen gittiğim yatılı misafirliklere giderken kendi yastığımı götürüyorum.

yaz-kış bacak arasında yastık olmadan uyuyamıyorum.

Yüzüstü olmadan uyuyamıyorum ben de. Yüz üstü yatıp kendimi yatakla duvarın köşesine sıkıştırıyorum öyle uyuyorum.

sol tarafı dönük olarak uyuyorum. öncesinde 5 dakika sırtüstü uzanıyorum.

yüz üstü yatmam lazım.. iki yastık olacak. çoraplar çıkacak. oda ne çok sıcak ne çok soğuk olacak ve tv çalışacak 15dk civarı.

Yaz-kış illa ki örtü gerekiyor, örtünün ağırlığı olmayınca uyuyamıyorum. Bir de tek kol yastığın altında olmazsa dhaa zor uyuyorum.

Edit: Meğer ben düzgün yazamamışım. Aşağıya referans vereyim, la noix'nın tıpkısının aynısı.

eskiden benim de ayaklarim yaz kis disarda olurdu, sonra atlattim onu nasil olduysa. artik hep yorganin altinda uyuyorum.

yan yatmam lazim, sirtustu veya yuzustu uyuyamiyorum. bir de yastigim cok alcak olursa deliriyorum ikiye falan katliyorum zar zor uyuyorum.

bacaklarımın arasına ikinci bir yastık koyarım. ve ellerimi birbirine kenetlerim. bu şartlar sağlanırsa birkaç dakika içinde mis gibi uyurum.

sarılacak sevgili yoksa yastığa sarılıyorum. bir de tek başımayken sırt üstü uyuyamıyorum.

yüzüstü yattığımda rahat ediyorum bi, aslında hiç iyi bişey değil. çare bulamadım da. onun dışında uykusuzsam otobüs vapur tren ayakta oturarak her yerde uyurum hiç sorun değil.

aynen, ayaklarım mutlaka ve genelde vücudumun büyük kısmı dışarıda oluyor. bacaklarımın arasına kollarımın arasına sıkıştırıyorum bazen yorganı battaniyeyi vs.

soluma yatamıyorum, hep sağ.

bazen de firavun gibi yatıyorum, ellerim göbeğimde birleştirilmiş. bacaklar, vücut dümdüz. psikolojik sanıyorum.

benim bir arkadaş vardı ünide. küçükken yatağın altında canavar var diye korkutmuşlar. koca adam yorganı kafası dahil her yerini kapatacak şekilde uyurdu.

Cift yastik olmali. Ilk yataga girdigimde mutlaka sirt ustu yatarim, sonradan yana donersem donerim. Yan yattigimda 2 bacagimin arasina diz kapaklarinin yan kismina denk gelecek sekilde yastigi veya yorganin bir kismini sikistiririm. Yastik sicak olmamali, o da var.

Birde problemim var, ne yaparsam yapayim mutlaka ustum aciliyor gece. Hicbir cozum bulamadim, mutlaka ve mutlaka aciliyor.

üzerimde yazın dahi örtülecek bir şey olmalı.
yastık yumuşak engin olmalı. sert yastık olursa yastığı atar kolumun üzerine yatarım en kötü ihtimal.
yorgan pike örtü vs boğazıma kadar gelince mutlaka uykum geliyor. bu en önemlisi o yüzden.

Ust bacaklar arasina yastik koymam lazim, yoksa yok.
misafirsem falan, neblim yastik bulamamissam illa bise sikistirmaliyim.

yüzümü duvara yaslamam gerekiyo yani baya alnım ve burnum duvara değmeli, eğer böyle bi imkan yoksa ya da rahat edemediğim için yaslanmazsam elimle gözlerimi kapatmam gerekiyo.

bir de büyük silikonlu yastıklarda öldürseler uyuyamam. kesinlikle öyle yastık olmayacak. daha yatay olacak.

ahahahaha yahu ne komik şeyler varmış.

"kendimi yatakla duvarın köşesine sıkıştırıyorum", "ellerimi birbirine kenetlerim". "yüzümü duvara yaslamam gerekiyo" ne yaa haha :D

@r_u_h, çok ilginç tespit evet ben de tek başımayken sırt üstü uyuyamıyorum.

@delifaruk, o problemi yenmek için ben kendimi kundaklıyorum bazen :D Bildiğin dönüyorum yorganın üstünde, sonra kıpırdayamıyorum ve açılmıyo üstüm haha.

Ne zifiri karanlık olacak, ne de aydınlık. Sağıma dönüp yatarım, hemen de uyurum.

@pandispanya, öyle diyosun ama yüzümü kapatmayınca sanki çok süratle bi yöne doğru gidiyomuşum ve her an çarpabilirmişim hissi geliyo

ben mutlaka sağıma doğru kıvrılmış bir şekilde uyurum. dümdüz asla uyumam. yüzüstü uzanıp kendimi uykuya hazırlayabilirim ama. bir de yastık kalın olmayacak. kaz tüyü hele hiç olmayacak.

örtü şart

ayaklarım sıcak olmalı. bazı yaz geceleri bile çorapla yatmışlığım vardır (temmuz ağustos değil tabii)

genelde yüzüstü uyurum ama uykumun gelmesi için bi tarafa döner, yastığı kolumla başımın arasına alır, o şekil dizi mizi izlerim. uykum gelince bilgisayarı kapat, yüzüstü yat, uyu, mis

31

Her pozisyonda uyuyabilirim bacak arası yastığı olduktan sonra, bir de yazın donmus 1.5 litre buz sisesine sarılıp yatarım.

Ha unutmusum, Natgeo veya Discovery, o da olmadi herhangi birsey acik olmali tvde. Pc'den Tivibu'yu aciyorum, o sabaha kadar acik kaliyor sesi geliyor uyurken. Kapaliyken asla yatamam. Birseyler acik olmasi lazim orda.

@pandispanya, yok yahu oyle de olmuyor bende. Mumyaliyorum kendimi resmen, yine de gece aciliyor sirtim bir sekilde. Rahat 15-20 kez uykumu bolup sirtimi ortuyorum, haliyle cogu zaman usutuyorum.

@delifaruk, muzlu rulo pasta stilini dene bak gerçekten işe yarıyo: www.pastaresimleri.gen.tr

Yorganın bitişi gövdenin altına denk gelicek :D Daha da olmuyorsa artık üzgünüm.

Ben de aynı şekilde sıkılıyorum bu durumdan... Malesef böyle düşünenler için tek çare başka ülkelere kaçmak olacak sonunda. Başka bir çözüm bu ülkede, bu gidişatla mümkün değil.

Haliçte yaşayan simonlar gibi millet işte, kokuya alışmışlar. Ya da bizzat kaynağılar kokunun...

"ülke eyiye gidiyye" adamları çoğunlukta olduğundan tepki yok.

(bkz: haşlanma sürecindeki kurbağa)

niye hiç kimsede bir tepki yok? çünkü medya yazamıyor. bütün medya patronlarının devletle işi var, devlet de eskisi gibi değil, yoluna girmeyeni bir kalemde silip atıyor. devletle işi olmayıp gerçekleri yazabilen medya (sözcü hatta bazen birgün) da seviyesizliğin bokunu çıkarıp marjinalleşti. geniş kitlelerce kaale alınmıyor. bir de hala "hürriyet yazmıyorsa, cnntürk ve ntv göstermiyorsa doğru değildir" algısı var insanlarda.

kısaca herkes 1984'e bağladı. ahmet şık "dokunan yanar" demişti ya, itiraz eden, düzene uymayan, yola girmeyen yanıyor.

abi haklısın ama "biz gezi'ye çıktık, ne yapalım olmadı" demekle bitmiyor. akp'ye oy verenlere kızıyoruz da bu sürecin önüne geçmek için biz ne yaptık?

açıkçası hala burada yazıp hiçbir şey yapmadığım için kendime kızıyorum. bir şeyler yapmak istiyorum ama insanın tek başına da elinden ne gelebilir?

ülkeyi terk etmek için elimden geleni yapıyorum, yurtdışında devam etmek vs. vs. ama bu işin olmama ihtimali de var, ülkeden "kaçsam" da burası benim ülkem değil mi? burada olmasam bile bu hale düşmesi acı verici.

@doxanikee
"akp'ye oy verenlere kızıyoruz da bu sürecin önüne geçmek için biz ne yaptık?"
türkiye'de "muhafazakar merkez sağ'a oy verilmesi" sürecinin önüne geçmek için yapabileceğin hiçbir şey yok. bu ülkenin fıtratında bu yok malesef.

dediğin şeyi çok iyi anlayorum. üstteki yazdıklarına katılmamak da elde değil.

ama, hadi diyelim toplumun %90'ı sağcı/merkez sağcı/akp'li her neyse artık. bu elde kalan %10'dan da farklı bir tepki yok ki. benim anlayamadığım bu. hürriyet'in sitesindeki yorumlara, ekşi'ye falan bakarsak durumdan herkes rahatsız ama kimsede bir şey yapacak cesaret ve istek yok.

etkin olursa isterse toplumun %10'u olsun geri kalan ve evinde oturan %90'dan kat kat fazla etki yaratabilir.

1.medya çok önemli.
her türlü olumsuz haber bile döndürülüp başarı gibi sunuluyor.
elinde akit gazetesiyle gezen adamdan bir beklenti olmamalı.

2.kendi adıma şu noktada ben gündemi takip etmeyi dahi bıraktım.
çünkü okuyup izleyip yorum yapmak,üzülmek,sinirlenmek gerçekten cok anlamsız geliyor artık.
resmen bi sirkin içindeyiz.mantıklı tek bir sey yok.çoğunluk böyle mutlu demek ki diyip kendimi hırpalamayı bıraktım açıkcası.
çeşitli yurtdışı bağlantıları kurmaya çalışıyorum.tatilimde yaşamayı planladığımız ülkeye gittik,bakıp fikir sahibi olmak ve ne yapabilirizi görmek için.
başka ülkelere de vatandaşlık başvuruları yapıyoruz.
yani geleceğim için her türlü planımı bu ülke dışında yapmaya başladım.
bunu da olabildiğince hızlı yapmaya çalışıyorum.

@doxanikee doğrudur, %10 çok güzel bir etki yaratabilir. yarattı da. want2die'ın dediği gibi sokağa çıktı herkes. gezi'den büyük etki mi olur? rüşvet operasyonu, cemaatle papaz olmalar, fenerbahçeliler'in tepkisi, çarşı filan. öyle bir hava oluştu ki acaba gidiyorlar mı dedik. sonra ne oldu? evindeki %50 geldi sandığa koydu çocuğu gitti.

insanlar internet sansürü için toplandı, lgbt hakları için toplandı,asker yakınları sürekli silivri'deydi filan... ne oldu sonra? anca cemaat'le papaz olunca bıraktılar askerleri. bir tane lgbt, özgür internet, işçi hakları, taraftar hakları vs... yasası geçebilir mi meclisten? geçmez, geçmiyor, geçmeyecek... yeni türkiye budur... evden çıkacaklar sandığa gelecekler basacaklar geçecekler. olağanüstü bir durum olmadığı müddetçe de böyle gider.

etki filan güzel de böyle malesef... etki sadece twitter, halk tv ve birgün'de görülünce bir işe yaramıyor.

benim kendimce buldugum cevaplardan biri su; hala hicbirsey olmamis gibi yasiyoruz cunku mutsuz olan kesim genellikle egitimli ve simdiye kadar kendi hayatina yani kendi bireysel gelisimine buyuk yatirimlar yapmis insanlar, yani sagcilar gibi bir tarikatin destegiyle bir noktaya gelmis, haketmedigi sekillerde torpillerle tepeden inmemis, bulundugu noktaya gelmek icin yillarca calisilmis. e boyle olanca haliylen bir urun olarak kendini yakmaya kiyamiyorsun. bir de tabi yillardir bu calisma didinme hali egitimli kesimi yorgun ve sorgular hale getiriyor, niye baskalari da okumuyor, ogrenmiyor, calismiyor diye dusunuyor, stereotiplere uygun bir sekilde sark kurnazi olark yasayan diger turklerle arasinda kulturel bir ucurum olusuyor.
gezi doneminde bu cok guzel asilmisti, bence cok guzel ve anlamli bir surecti. yillardir gorusmedigin kardeslerinle sonunda barismak gibiydi.
ileride tekrarlanma olasiligi vardir, mansur yavas mesela boyle bir sureci tekrar ankaralilara ve kismen tum turkiyeye yasatmistir.
cozumlerin bittigine ve bu savasin kaybedildigine inanmiyorum ama mucadele hatta ozellikle stk yapili orgutlu mucadele sart. elbet bu dev silkinip kalkacak.

@maviçorap

ben de aşağı yukarı benzer şekilde düşünüyorum. insanlar "kendilerini yakmak" istemiyorlar. evet burası böyle. mesela ben örnek vereyim kendimden iyi bir okulda okuyorum, muhtemelen (türkiye şartlarına göre)iyi bir işim ve kazancım olacak. yani ne ağır işçi olacağım ne madene ineceğim. ama o insanların köpek gibi çalıştırılıp ölünce de fatiha okunup bitmesini ne vicdanım ne aklım alıyor.

ülke sanki gözümün ölünde ölen bir "hasta adam" gibi. evet benim gelmek istediğim nokta o, örgütlü mücadele. ama türkiye'de sol görünümlü örgütlerin söylemleri de tavrı da beni ve çoğu insanın antipatisini çekiyor. onlarla olmayacağı açık.

ezeriko, küçük bir örnek ama internet protestoları(2011)deki görece işe yaramadı değil, süreçi biraz, 2 yıl kadar uzattı. bir şey olmuyor çünkü herkes canı yanınca ses çıkarıyor, cılız kalıyor. sonra unutuyor. kürtlerin sorununa sadece bir kesim, askere dava açılınca sadece asker eşleri, eşcinsellere bir şey olunca sadece onlar ses çıkarıyor. birinin evi yıkılınca komşuları ses çıkarmıyor, diğeriniki yıkılınca da diğeri.

birlik ilk defa gezi'de oldu. ondan sonra da malum çok uzun sürmedi. insanların birbirine dokunup ne kadar benzer dertleri olduklarını anlaması lazım. emin ol gerisi gelir.

gezi vb süreçlerin işe yaraması için insanların silahlanması gerekiyor.
gaz fişeğini kafana doğrultan adamlara çiçek atmakla olmuyor maalesef.
o noktada da insanların bırakın işlerini güçlerini,kendi hayatlarını riske etmesi,bundan vazgeçmeyi kabul etmiş olmaları gerekiyor.kolay iş değil.
"Birbirinin dertlerine dokunmak" romantikliğiyle bir sonuca varmak imkansız.

Ayrıca Gezi'den kaynaklı bir hayal kırıklığı da var,denedik ama olmadı şeklinde.
Bir seyler yapmak isteyen,değeceğini düşünen kişi nasıl karşı durulması gerektiğini bilmeli her seyden önce.
Kendi adıma,yukarıda da yazdıgım gibi değmeyeceğini düşünüyorum ve uzaklaşmayı tercih ediyorum.

abarttığınızı düşünmüyorum, ayrıca geçen sene gezi olayları patlamadan önce de ciddi bir bıkkınlık, artık yeter havası doruk noktasına ulaşmıştı herkeste, sonra olaylar patladı.

durumu yorumlamak için yeterli siyaset bilgisi altyapım yok, yani olaylar nereye gider, ne olur bilmiyorum. oturup sürekli gündemi takip etmiyorum artık, bir yararı yok. herkesin kendi alanında mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum, lakin kendi alanımda mücadele aracı olan mimarlar odasının yetkisi kalmadı gibi bir şey. hoş, şimdiye kadar yap(a)madıklarına da tepkisiz değilim zaten. bu yüzden mezun olmama rağmen gidip kaydolmadım henüz, elime geçen paranın bir bölümünü sergi açılışlarında şarap alsınlar diye odaya vermek istemiyorum şu durumda, neyse.

ülkeyi terk etmek konusuna gelince. isviçre çifte vatandaşlığım var, ancak ülkeden gitme niyetinde değilim. ara sıra aklımdan geçiyor mu, evet. ama istemiyorum arkadaşım, meydanı da tamamen bunlara bırakacak değilim. ne olursa olsun 9 senedir yaşadığım ülkeyi seviyorum, bunlar yüzünden de gitmek zorunda değilim. gitmiyorum.

bu arada, gezi olayları o kadar da boşuna değildi. gezi parkı hala yerinde duruyor, bunu unutmayın. sorun, mücadele kültürümüzün olmaması. aynı kitlenin en azından büyük bir bölümü mücadeleye devam etmeliydi ki, en azından gezi parkını kurtarmak gibi somut bir şey elde edebilelim. maalesef herkes anında olacak bir sonuç (hükümeti devirmek?!) gibi bir şeyin peşindeydi. tembeliz işte, mücadele edip kazanmayı bilmiyoruz. her şey iki günde olup bitsin, kazanalım istiyor herkes. öyle bir dünya yok.

kaçmak çözüm değil.

demoniclewinsky, haklısın biraz romantizme kaçmış olabilir. bunu ben de sevmiyorum ama insanları gezi'ye toplayan da ezilmişlik duygusu ve kendilerini saldırı altında hissetme duygusuydu.

silahlanma dersek bana kalırsa bu daha büyük bir romantizm, insanlar basit bir gösteri yapmaya korkuyor. al eline silah dersen(silahı bırak sopa bile) almayacak insanlar. insanlar önce sokağa çıkar, kitlesel olarak şiddete maruz kalırlarsa bile devletin meşruyetine inanıyorlar, çok ütopik geliyor.

böyle gösteriler sıklaşırsa, insanlar dayak yemesine rağmen cesareti kırılmadan sokağa çıkarsa bir yerden sonra iş kopar zaten.

gmzo + 1

Neden bir tepki yok kısmında şunu söyleyebilirim. Tarihimizde halk olarak isimsiz başardığımız tek şey Gezi. Kurtuluş Savaşı bile Atatürk önderliğinde geçti. Halk olarak bedel ödemedik, lider aradık. Hala da kendi görüşümüzü taşıyacak bir lider arayışı içerisindeyiz.

"Yol ver, gidelim" ile "Size ölmeyi emrediyorum" arasında ideolojik olarak uçurum olabilir ama ikisi de bir emir-komuta beklentisi, bir "Biri bizi bir çatı altında toplasın" beklentisi. Atıyorum, İspanya'yı Franco'dan kurtaran tek bir isim miydi? Birkaç kişinin adı öne çıksa bile, organize olmasına rağmen liderli bir hareket değildi bunlar. Dolayısıyla söke söke almadığımız bir şey için, aynı ciddiyette bir savunma yapamıyoruz ve bir kişi çıkıp sorumluluğu alsın diye bekliyoruz. Sadece Gezi ile bu buz kırılır gibi oldu. Gezi hareketinden siyasi bir birlik beklemek imkansızdı bana göre, çünkü birçok farklı uç birlik içindeyken amaç başarıldığında, o birliğin durması için bir neden kalmıyor. Yani bir taraf "Türkiye Cumhuriyeti bölünmez bir bütündür" derken diğer tarafın özerklik istemesi ve buna benzer birçok farklılıkla, hatta daha fazla sayıdaki uç ile birlikte tek bir siyasi duruş ve hareket beklenemez. Aynı uçlar bile bir süre sonra dağılır gider.

Organizatör değil de lidersizlikte birleşmeye gerek de yok, özgürlük kendi içinde ayrışma getirir zaten. Özgürlük deyince insanın bir aklı karışmalı, bir sınırlarını bilememeli, kendinden emin olamamalı ve sürekli dinamik olup bir türlü yerine oturmamalı, sürekli bir karşı çıkma olmalı.

Bu arada yuh, sorudan uzaklaşıp nerelere gelmişiz. Gerçi buraya gelmesi de kaçınılmazdı. Ama abartmıyorsun, yaşanası yer olmaktan çıktı ortalık. Bizden kötüler de var, ama kötüleri görüp de "Ne cennet memleket" demenin anlamı yok.

Toplu hareket etme bilinci yok, eziklenen o toplulukta ise var.

Muhalefet cok daha bireyci yaklaşıyor toplu hareket edemiyor karşı taraf koyun denilse de ortak bir güdü hareket ediyor.

Gezi tayfasi 1 çiçekle bahar gelir zannediyor az biraz zorlukla karşılaşınca hemen pes ediyor şikayet ve ağlaklık kültürüne dönüyor.

Samimyet pek yok. Karşı taragi anlamak gibi zor ve gereksiz bir süreç yerine koyun bunlar mal bunlar tepkisi var. AKP analiz yaparken diğer taraf hamaset peşinde koşturuyor.

Birde AKP öncesi cennet değildi. Bugün kötülendn sağlık sistemi o gün cok daha beterdi. 6 aylik ömrü kalan kanserliye 9 ay sonra ameliyat tarihi verilmesi gibi absürt örnekler, doğuda iç savaşı andıran karakol baskinlari pusulr vb, ulke içi anarşi failimeçhuller, yuzde 30a varan enflasyon krizler vesaire.

Akpnin secilmesinin sebebi iyi.olmak değil kötünün iyisi olmak. Yolsuzluk hep var sefa sirmenin izmir belediye baskaniyken götürdüğü baraj milyon dolarlari iski skandali vb. Yolsuzluk daha da artti iyice rezalet oldu. Fakat eskilerde pirü pak degiller.

Daha cok yazilirda filan falan

ben boşverdim artık. kendi götümü kurtarabilsem yeter. henüz kurtarabilmiş değilim. ülke de çok s.kimde değil maalesef. ülkenin iyiliğini isteyen adamı ne zaman öldürmediler ki şimdi sevsinler?

Öncelikle sağlıklı bir değerlendirme için önyargılardan kurtulmanız gerekiyor, siz çok abartıp kötü yanlarından bakmışsınız.

Amerika'da olsanız bunların üstüne ekleye ekleye yine bir liste çıkartabilirdiniz, ekonomik kriz yüzünden ülkenin kepenk kapatması Türkiye'de gündeme gelmiş olsa ne derdiniz acaba? Veya bir terör örgütü sürekli Türk gazetecileri rehin alıp boğazını kesip videosunu yollasa ne derdiniz? Bizi yönetenlerin çözüm bulamadığı bir sahne olduğu için denmedik laf kalmazdı.

Afrika'da olsanız eboladan girerdiniz, Filistin'de olsanız savaştan girerdiniz.. Her ülkede bu bakış açısıyla yazılacak şeyler bulunabilir. Yüzlerce ülkenin İsviçre olmasını beklemiyorsunuz değil mi?

Kadrolaşmaya laf edilmiş, bu insanın doğasıdır. İnsan marsa yerleşince orda da kadrolaşma olacak. Okulda kadrolaşma var eğitim bitmiş cümlesi anlamsızlıktan öte bir cümle yani.

Mesela yakın dönemi biraz takip ediyorsanız Ukrayna'da olsanız zaten sayacaklarınız bitmez felaket üstüne felaket yazabilirdiniz

Eğitime, sağlığa, trafiğe, kadın cinayetlerine laf etmişsiniz. Kadın cinayetlerindeki geçmişe oranla azalan değişimi araştırın, Kılıçdaroğlu'nun SGK genel müdürü olduğu zamanlardaki hastaneleri büyüklerinize sorun insanlar sıra beklerken ölüyordu şaka değil şimdi her özel hastanede bile göreceli bir şey bu ama uygun fiyatlara tedavi olabiliyorsunuz, istanbulda trafik her dönem vardı yeni başlamadı istanbulun çarpık kentleşmesi ve trafiği bunlar ülkenin boka battığını göstermez. Bu sadece bakış açısı. Türkiye her alanda "kendi limitlerine göre!" çok güçlü ve kararlı bir şekilde ilerliyor.

Yani kötü yanından bakmak isterseniz liste sıralayabilirsiniz ama gerçekçi olmak lazım.

Tabii ki ben de isterim iş güvenliği daha çok denetlensin, diplomatik başarılar daha şeffaf halka sunulsun. Felaket bir durum yok hatta Türkiye tarihine göre çok çok iyi durumdayız, etrafınızdaki at gözlüklü insanların galeyanlarına gelmeyin

Şunu bir izler misiniz?
www.youtube.com

@ssyumusakg
Kadin cinayetlerinde gecmise oranla azalan egilim?
Ayni ulkede yasadigimizdan emin misin?

Kötünün iyisi bu yeaa diyip, ki o bile degil,durumu kabullenen insanla "bakiniz daha yakin bir gecmiste 1908de amerikada da oldu bu tarz seyler" diye dalga geciyorlar.sonra odul verip cumhurbaskani yapiyorlar bu adami.
Ama hastaneler cok duzeldi, tesekkurler uzun adam.

Evet eminim, eğer sadece kadın cinayetleri konusuna takıldıysanız şunu okur musunuz: eksisozluk.com

Bu istatistikleri kendinize göre yorumlayıp felaket senaryoları da çıkarabilirsiniz bakış açısısına göre fakat kadın cinayetlerinde Türkiye'nin Avrupa ortalamasının altında olduğu bir gerçek.

Zaten aslında konu kadın cinayetleri de değil, ortalamanın üstünde veya altında olmamız da değil. Dediğim gibi herhangi bir ülkede çok daha somut örneklerle felaket listeleri hazırlayıp ülke bitmiş diyebilirsiniz. Birlik olmaya çalışmak yerine hep bir nefret, tatminsizlik, karalama kampanyası sürüp gidiyor kimse lan acaba gerçekten iyi miyiz halde miyiz diye etraflıca bir değerlendirme yapmıyor çünkü işimiz gücümüz inat etmek :)

@ssyumusakg
olayın sadece kadın cinayetleri kısmına takılmadım,genel olarak verdiğiniz örnekleri de anlamsız buldum.
avrupa ya da amerika'da bir süre kalıp gözlemleme şansınız oldu mu bilmiyorum,"biz yine iyiyiz" tavrını bunun eksikliğine bağlıyorum.
avrupa kadın cinayetleri ortalamasıyla ilgili ise çok net;
eksisozluk.com

yanlış giden şeyleri düzeltme şekli onları yok saymak değildir.

Onurlu insan sayısı giderek azaldı. Menfi ilişkiler yumağı bu topraklar.
Toplu halde bir eylem yapsan seni terörist ilan ediyorlar, diğer taraftan gerçek teröristlerin yaptıkları zerre umurlarında değil. (Bu bir örnek)
Sonuç olarak bireysel anlamda bir yere kadar bir şeylere direniyorsun. Bütün zaman/mekan/hayat maddiyat olmuş çünkü.
(Kapitalizm)

Daha bu konu açılmadan birilerinin isveç örneği vereceğini bildiğim için bu başlığa yazdığım ilk yazıda demiştim zaten yüzlerce ülkenin en gelişmiş medeniyet seviyesinde olmasını bekleyemezsiniz diye, gerçekçilik falan demiştim :)

herkes inatla bile olsa savunduğu tezi haklı çıkartabilecek, bu olumsuzluklar listesini sıralayabilecek kadar akıllı. burda da iş çıkmaza giriyor çünkü herkes gözlüklerini takıp sabitlenmiş. karalayan hiçbir zaman iyi yön göremiyor, görmek istemiyor..

@ssyumusakg
Su sergilediginiz tavir , kocasindan dayak yiyen ama basimi sokacak evim, bir kap yemegim var diye sukreden teyze tavri.
Bir de ustune "fakat cok da iyi vurdu haa" denmesini istiyorsunuz galiba:))
Yoww dostum yoww.

üzüldüğüm nokta şu, hala "ülke iyiye gidiyor lan daha ne istiyorsunuz"/"ne yapsak da değişmeyecek onursuzlar lo lo lo"dan başka yaklaşım olmuyor.

yahu tv'ler vermesin, basın tayyip diye ağlasın ne olacak? 80 öncesi hareketlerde, öğrenci hareketlerinde, sendikalaşmada tv mi vardı? twitter mı vardı. hele o zamanlar büyük bir cahillik vardı. insanlar kolayca kışkırtıldı, birbirini yedi.

adım kadar eminim ülkeyi değiştirecek kadar onurlu insan var. çoğu eğitimli, geçmiştekilerden daha kailteli insanlar. sadece silkinmeleri lazım. ama çok da zaman kalmadı.

@want2die +1

ne bok yerlerse yesinler. maddi durumum yerinde, duzgun yerlerde yasiyorum, dolasiyorum, okula giden cocugum yok, ozel sigortam var. yarin birgun daha ciddi bir sikinti olsa yurtdisina basar giderim.
kimsenin hakki da sikimde degil afedersiniz. 21 milyon insana laf anlatmaya calisarak omur gecmez.

niğde gazozu

1-niğde gazozu (cogu markette var artık)
2-Bağlar gazozu

Zafer gazozu

(bkz: neşe gazoz)

zafer +1

niğde gazozu şekerli bence. ama bağlar gazozu pek bir leziz.

niğde gazozu +1

nigde gazozu aslinda marketlerde var. onu icmistim. zafere karsi bos degilim :)

sozlukte basligi olan zafer bu herhalde

bağlar gazozu +1

çok sevmiştim ben de.

niğde artı uludağ

zafer + bi milyon

4 mevsim

uludağ
bizimkiler anlatır. 40'lı yıllarda uludağ gazozunun üreticileri bizimkilerin komşusu. bayram ziyaretlerinde bakır taslarda buz gibi uludağ gazozu ikram ederlermiş.
uludağ gazozunun tadını uludağ'ın kaynak suları verir. şu anda Türkiye'nin her yerinde en çok uludağ kaynak suyu satılır. lezzetini herkes bilir ;)

yöresel ama markette de bulunan uludağ gazoz'u coca cola'ya fanta'ya tercih ediyorum. bulursam niğde gazozunu da alırım, ayrım yapmam.

onun haricindeki sitedeki bütün ürünlerin fiyatlarının aynı olması saçma değil mi?

uludağ gazoz'un sağlıklı şeker avantajı var, kötünün iyisi o.

tabii ki zafer!

niğde gazozu ekşici ergenlerin abartmasından başka bir şey değil. hiç vakit ve para kaybetmeden diğer alternatiflere bakın.

samsung alma.

doğru cevaba giden yol, "note'un kalem olayını kullanacak mısın?" sorusundan geçiyor.

bir de lg için 3G yok diyor hepsiburada ürün özelliklerinde. bu konuda da bilgi alabilir miyim?

www.hepsiburada.com

@bykush sanmıyorum kullanacağımı...

Note3

şarj senin için önemliyse kesinlikle note 3. g3'ün gereksiz derecede yüksek çözünürlüklü ekranı şarjı normalden daha çok sömürüyor.

kalemi lazımsa note3
değilse g3

arkadaşın da dediği gibi kalem ayrımı çok önemli. yoksa gereksiz olur note3.

@contavolta karşılaştığınız bir sorun mu var? neden?

@baba jo şarj çok önemli, çoğu zaman dışarıda oluyorum çünkü. bir de sürekli kabloya bağlı bir cihaz sarmaz beni.

gönlüm note 3 diyor iflah olmaz bir samsung kullanıcısı olarak ama bir yandan da g3 alıp maceraya girsem mi diyorum...

Yeni banka hesabınızın olduğu sticker yaptırıp ve üzerine yapıştırabilirsiniz.

@murty teşekkürler. bu uygulamaya olmaz diyen smmm'ler var, uygulama kesin uygun mudur?

faturanın üzerine
yeni hesap numaralarımız :
TRXXXXX....
TRXXXXY....

diye yazıldığını görmüştüm.

üzerine yeni hesap numarası yazan sticker yapıştırabilirsiniz.
üzerine hiçbir şey yazmayan sticker yapıştırabilirsiniz.
üzerini kalemle çizebilirsiniz.

faturaya banka hesap numarası yazdırmak zorunlu değil ki silmek değiştirmek sakıncalı olsun.

kaldı ki faturaya yazılması zorunlu ibareleri bile çizip değiştirerek ciltler bitene kadar kullanabilirsiniz.

kalemle tek çizip yeni numarayı yazmanız lazım. yeni numara sticker şeklinde kabul edilir mi diye muhasebecinize sorun.

yahu kabul edilir. %100 kesin bilgi.

smmm'yim.

kesin kabul edilir. smmm stajyeriyim !

Sticker olur. Koca koca şirketlerin bile yapıyor.

duvarı aşıp internete girersin o problem değil. fakat sistemin adminleri de hangi bilgiyararın bunu yaptığını ve nerelerde takıldığını görebilir. işin riske girebilir. akşama kadar bekle en iyisi.

Korkunçlu, konulu siteler değil. Ekşiduyuru'ya dahi giremiyorum

bizde de var yasak. yasaklisitegiris.com ile idare ediyorum.

kesin aklınıza gelmiştir fakat merak ettiğimden soruyorum. acaba zenmate, hotspot gibi uygulamalar işlemiyor mu?

ya da tor tarayıcı falan?

Zenmate

uzmanı geldi; tight vnc uzaktan yönetim programıdır, localdeki bilgisayarla engeli aşmanız yönetici arkadaşın dikkati oranında mümkün değildir, proxy kullanıyorsa ki yüksek ihtimal öyledir, proxy i kaldırdıktan sonra portları taratarak açık yakalayabilirsiniz lakin belli güvenlik denetimleri ve standartları var ise o da mümkün değil, çıkış yapsanız bile yaptığınız tüm hareketler, mesajlar hatta proxy içine yazılan scriptler ile banka şifreleri, hesap numaraları alınabilir uzun lafın kısası şirketteki sistemlerle çok meşgul olmayın :)

5-6 sene önceki işyerimde aynı dertten müzdariptim. nasıl yaptıysam deldim yasağı takıldım kafama göre. aylarca uyanmadı it. en sonunda bir gün anladı pezevenk, telefon etti ciddi bir ses tonu ile lütfen bilgisayarın ayarları ile oynamayın dedi, peki dedim kapattık :) sonra uzaktan bağlanıp yine ayarladı piç. bir daha da kurcalamadım. iphone'a sardım. bu da böyle bir anımdır.

emniyete gidip durumu bildirebilirsiniz telefonun imei numarasını falan verip ama geri gelme ihtimali yok denecek kadar az olur. tecrübeyle sabit.

geçmiş olsun. tanıdık komiser, savcı vs yoksa polis pek üzerinde durmaz o yüzden de bulunma ihtimali baya düşük.

akıllı telefonların ömrü de aşağı yukarı o kadar oluyor zaten. değiştirmek için bahaneniz olur..

www.google.com
Şuraya cihazda kurulu olan google hesabıyla girin ama konum tespiti dışındakiler için izin dahi vermemiştir yüksek ihtimal, kilitleme falan zor ama yine de konum tespiti yaparsa bir şeyler yapılabilir. Zili ÇAldır'ı kullanmayın.

@atom karincanin torunu arkadaşta unutulan telefon için işe yararmış, sağol.

Karaciğer nakli bekliyorum de.

Gilbert sendromu de

Mis gibi hastakik valla bende var cok ciddi bisi de degil

yurtdışında böyle şeylere hiç mi hiç takılmıyorlar. kullanmıyorum de geç. bunu söylediğin zaman açıklama bile sormaz çoğu.

Antibiyotik kullandığını söyle.

gerçekten gerek yok, sen burda muhtemelen içki veya sigara içince kendini adam zanneden gerzek bir çevreye denk gelmişsin. ben trakya'da büyüdüm, lisede öğle arası kaçıp içmeye gidildiği dahi olurdu, hatta ortaokulda bile içiyordu bizimkiler. bir kez bile içmedim ve kimse lafını etmedi.

benzer çekinceler avrupa'daki içmeyen veletlerde de var bildiğim kadarıyla ama yetişkin biri olduğunu varsayıyorum, bu durumda sorun olmaz. içki içmemek yobazlık değildir ayrıca, kendi kendini baskılama. içki içmediğin için dalga geçecek olurlarsa "ehueuhue" de. yani cidden, ciddiye alınacak insanlar değil o tipler.

Gastrit ve reflü.

metronidazol kullaniyorum, kusturuyor beraber alinca de.

belki adam rusyada nerden biliyosunuz? orda icki icmek su icmekten farksiz oldugundan sorarlar tabi niye icmiyon diye.

rusya ne zamandan beri avrupa'da

yobazım de.

gayet makul bir hastalık.

colyak hastaligi. gluten enteropatisi de deniyor. bira vs tarzi kokeni arpa, bugday, cavdar olan hic birseyi ne yiyebiliyorsun ne de icebiliyorsun bu hastalikla. tabi yanindakilerin pizzasindan bir yudum alip bira icemiyorum colyakim var dersen de inandirici olmazsin benden uyari avrupalilarda yaygin olan bir hastalik bilirler yani detayini.

Gilbert +1

ertesi gün köpekler gibi yorgun oluıyorum de. Ayrıca süper soruymuş.

antidepresan kullaniyorum de. hem insanlar fazla ugrasmaz bundan sonra hicbi konuda seninle.

gut hastalığım var diyebilirsin; ama et vs. proteinsel gıdaları da yemeyeceksin.

inancım bunu gerektiriyor de kurtul. ayrıca inancı sebebiyle dalga geçen bir ortamın varsa o ortamı değiştir. çünkü inancın gereği dininle dalga geçenlerin ortamında bulunman hoş değil. ayetle sabittir.

Karaciger yetmezligi.

Bana sorarsan inancin geregi kullaadigini soyle, yobaz falan demezler.

Karaciğer yağlanması. Doktor cuma günü bana alkol kullanmayı yasakladı maalesef.

iki farklı yanıtı var sorunun.

ergenlere göre: dünyanın onları anlamayışı ve yalnız hissetmeleri.

yetişkinlere göre: ergen olmaları. çekilmiyor şerefsizler.

not:19 yaşında ergenlikten yeni yeni çıkmış bir erkeğim.

Ufak sorunları çok büyütüp, 'bu da geçer' diyememeleri.
Saygı göstermeden saygı görmek istemeleri.

herşeyi herkesten iyi biliyor olduklarını zannetmeleri. sen biliyosun yanlış bu ama inat ediyor. iki tane çarpasın geliyor suratına ama o da olmaması gereken bişey

Ergen olmaları.

problem ergenlerde değil yetişkinlerde.
hayat ve çevre vura vura düzeltiyor ergenleri. aslında ergenlikte yaşadığımız problemlere bakarsan onlar cidden problem. ilerde takmama nedenimiz onlarla yaşamaya alışıyoruz. problemler düzelmiyor yani.
(hakan günday kitabında çok güzel bir özet vardı bunla ilgili)

hayatın hızı yavaş geliyor. Oynadıkları bilgisayar oyunu gibi etki-tepki hızının yüksek olduğu bir çevre ve tabii ki özgürlük istiyorlar. Öte yandan bu özgürlüğün bedelini ödemeye hazır değiller ya da kendileri hazır olsa da dış etkiler (anne-baba vs.) onların bu bedeli ödememesi gerektiğini düşünerek onları frenliyor. Bir de tabii ki bu şartlar altında ileriye yatırım yapmak (para için demiyorum, kişisel gelişim alanında) gibi bir düşünce olmadığı için "yaşadığın sadece bu andır" felsefesindeler.

Çok yanlış değil gibi görünüyor ama hayat (bazen, inşallah) uzun be gülüm.

Gunumuz ergenlerinin -ki ben de dahilim ucundan- sikilgan ve memnuniyetsiz olmak bence.

Genel olarak her donem ergenlerininse, yalniz hissetmek ve anlasilmamak olabilir.

Hiçbir bok bilmeyip her boku bildiklerini sanmaları ve çekilmez ergen tribi.

kendilerinden yetişkin davranışı beklenirken aynı zamanda yetişkin haklarından da mahrum bırakılmaları. Diğer bir değişle çocuklukla yetişkinlik arasındaki sıkışıp kalmışlık.

karşı cins ilişkileri, madde kullanımı, fiziksel ve duygusal değişimler ve bunlarla başa çıkarken yaşadıkları güçlükler

Enerjileri var paraları yok
Zamanları var paraları yok
İdealleri var paraları yok

yaşından büyük konulara burnunu sokmaları, hem de bir sik bilmeden.

Çevrelerinin tahammülsüz yetişkinlerle kuşatılmış olması.

hormonlar, sinir ağlarının aşırı hızlı gelişimi, yetişkin vücuduna sahip olunca yetişkin olarak kabul edilme isteği ve bunun sonucunda kendini kanıtlamak için çok bilmişlik.

Inat, laftan anlamazlik. Bunlar yeter zaten, digerleri onemli degil.

bi sevişseler rahatlıcaklar.

2.

2'ye bakar geçerim 1'i tercih ederim genelde..
Çok makyaj direkt eksi puan :)

1.

1.

2.'nin suratı patates tarlasına dönmüştür. Duruluk FTW.

kesinlikle 1. makyaj yapıp "güzelim" demek, mikropenis bir abinin sevgilisine hortum sokup "BENDE KAMAŞULLAH VAR" demesi gibi bir şey. bu feci absürt örnek için kusura bakmayın ama öyle yani.

ağır makyaj zaten iğrenç bir şey. nefret ediyorum. güzel kadın, zaten güzeldir. hafif makyajla da çüş aşırı güzel olur be. tamam işte daha ne? normalde güzel değilse, makyajla ne kadar güzel olduğu beni ilgilendirmiyor. ben KADINIM makyajı akar diye ağlayamayan, memesi patlamasın diye hareket bile edemeyen bir biblo olsun istemem. kendinden güzel olsun. ay makyajım var, ay şuyum var demesine gerek olmasın. güzelliğinin dışa bağlı olmadığını, kendisinden olduğunu bilsin.

nefes alsın yeter

kadın olarak cevaplayayım, makyajsız ama bakımlısı idealdir, çok makyaj görselde de güzel durmaz her türlü maskeleme içi de dışı da fos çıkar bunların...

Hadi rujla öpüşmeyi de bi nebze anlıyorum. Ama o fondötenler? insan partnerinin yanaklarını, tenini, boynunu tadamadan nasıl sevişir?

bir tabii ki. ikincisine makyaj güzel diyoruz biz.

Erkekler burda 1 der ama 2'ye bakar.

4/10 olsa da 1 +1

pescador un ornegi +1

makyajsiz ama bakimli +1

nefret ediyorum makyajdan ben. nefret.

edit: truman in cevabini okumamistim hahah. benim makyajla ilgili sevmedigim nokta insani oldugundan cok farkli gostermesi, yoksa makyaj kotu oldugundan degil. ikiyuzlulugu sevmiyom ben.

2.

1

1, ya cok netim bu konuda.
1 makyaj yapmayla ilgilenmedigi icin 2 kadar 1 puan artiyordur ;) bi de her gün mü makyajla görecegiz ki

''Gece yatıyosun Adriana Lima sabah kalkıosun ciguli'' olmamak için bencede 1

@trumanshow'a katılıyorum, makyaj yapmayı bilmek diye bir şey var. 2. kız 6'dan 9'a çıkacak kadar güzel makyaj yapabiliyorsa bakımlıdır, alımlıdır onu da sevin. Erkekler burada 1. der ama çoğu 2.yi seçer.

Erkekler burda 1 der 2yi seçer diyenler..Ben götürmek için 2yi seçerim 1 hafta takılır tanımam, ama düzeyli bir ilişkim olsun istersem kesinlikle 1'i seçerim istisnasız

istisnasız 1

1 tabii manyak mısın

edit: trumanshow sen şimdi çok mu güzel makyaj yapıyorsun demek oluyor bu?

2 ye illaki şöyle bir bakarız ama iş ciddiyete binince doğal güzellik puanına bakarız.

uzak ara 1.

Ören

güllük

Datça

Selimiye-marmaris (dantel pansiyon)

aslında tam olimpos-kelebekler vadisi-kabak koyu zamanı.

Çok cahilsin arkadaşım. Play.google.com üzerinden alıp, ardından kredi kartı numaranı alley.google.com üzerinden sil. Ardından telefondan indir. Bu kadar basit.

Edit: wallet.google.com

blackmart varken bunlara ne gerek var.

bu arada o oyunu tablette oynamaya çalıştım ama pc gibi keyif vermedi. Kontroller daha zor.

(bkz: burnaware)

deep burner

Ashampoo Burning Studio FREE
www.ashampoo.com

Nero BurnLite ücretsiz.

2014'te zaman geçmiyor.

2012 iyidir bence.

en kralı 2011 bence. tottenham'ı al bale ve lennon'la yardır kanatlardan.

13 oynadığım en kötü fm idi. 14 güncellemelerden sonra keyifli bence. 12 en iyisidir yine de.

çok bozdu hiç başlama

cm 96-97 veya cm 97-98. fm değil ama idare et.

Peki 2012'nin 2014 yılına göre transfer ve kadro güncellemeleri vs bulunur mu?

Uzak kaldım çok ondan soruyorum.

2008 ve 2012 iyiydi evet. 2008 için yoktur ama 2012 için kadro güncellemesi vardır diye tahmin ediyorum, bakman lazım.

doğumgünü hediyesi mi?

fiyatı çok ucuz değil ki neden tereddüt ettiniz?

cunku baska bir sitede 400 liraya gordum ayni seti, tereddut ettim.

benim arabanın orjinal yedek triger seti 135 tl, ondan ucuz gelmemişti. belki sizinkisi pahalıdır.

parçayı şurası satıyor galiba : www.otoyedekparcacim.net bunların sitesinin altında telefon numarası var. direk arayın sorun.

hmm

cin mali olabilir, markasi yazmiyor galiba.

set fiyatini bilmiyorum ama ayri ayri alsan belki daha ucuza gelmez mi? hem de parcacidan baksan?

Turkcell
2gb kota aşımsız.
2000 dakika
1000 sms
65 tl

operatör: turkcell
internet: 1 GB
konuşma: 500 dk
sms: 1000 sms
ücret: 49 tl

vodafone
2gb
500 dk
5000 sms
30 TL

memnunum bir yamuğunu görmedim.

turkcell
1 gb kota aşımsız
500 her yöne
sms 1000
30 tl

avea
2 gb
500 dk
5000 sms
30 tl

avea

10bin sms
1000 dk
4 gb internet

internet yetmiyo genelde, bi de üstüne son hafta 1 gb alıyorum

50 civarı galba

2 gb
500 dk
5000 sms

23 tl

ohh yess

Avea sağlık kamu
5 gb
Aynı tarifeden kişilere sınırsız, diğer yönlere 2000 dk sanırım.
Sms bilmiyorum hiç kullanmıyorum.
38 lira

Memnunum. Aveadan memnun olan tek insan evladı olabilirim.

Avea
2 GB
500 dk her yöne
5000 sms her yöne
23 tl
Memnunum

Turkcell
2 gb internet
her yöne 500dk
sms yok

35 tl :( memnunum ama kazıklanmışım gibi hissediyorum.

turkcell kontörlü
500 dk+ 1gb + 1000 sms
1 gb da hediye geldi.
500 mb da hediye geldi.
30 TL.

arkadaşa da 1gb+500 dk yaptık 25 liraya. 1000 sms geldi hediye.

konrat yok
daha ucuz paket görürsem hemen geçiyorum. ya da bazen internetsiz ya da dakkasız paketler alıyorum.
faturalıya geçmeyi asla düşünmüyorum.

turkcell
2 gb
1000 dk
1000 sms
70 tl
daha ucuzlari varmis ama memnunum

operatör: vodafone
internet: 500 mb
kaç dk: 500 dk
sms: 500 sms
ücret: 29 tl 12 ay kontrat
memnuniyet: görevini kusursuz yerine getiriyor tarife ama bana 500 mb yetmediğinden genelde ek paket alıyorum, o da pahalıya geliyor (250 mb 9 tl)

avea
2 gb
500 dk
5000 sms
23 tl, faturasız oduğu için fiyatta oynama olmuyor.
memnunum genelde. arada çekim sıkıntısı oluyor ama rahatsız edici düzeyde değil. interneti telefondan dolayı çok kullanamıyorum ama akıllı telefonu olup da bu paketi kullanan arkadaş internet çok yavaş şikayetiyle operatör değiştirmişti.

Pttcell

Internet: sinirsiz(yavas biraz / 128kbps..ama kac aydir kullaniyorum. Pc de bile kullandim. Her zaman oldugu gibi su anda pttcell netinden yaziyorum hatta.. ama yeni alinanlar benimki gibi degilmis artik galiba daha da dusurmusler hizlari. Ayda 6+gb tuketiyorum pc filan olmadigindan. )

Kac dk: 200dk her yone+pttcell ici sinirsiz(sinirli da unuttum dk sini 4000dkfilan sanirim)

Sms:200sms her yone

Ucret: 14tl

Turkcell
1000 dakika
1000 sms
4 gb internet
59 veya 69 olması lazım.

Pahalı bence.

operatör: Avea
internet: 4 Gb
kaç dk: 600 Dk her yöne
sms: 1000 Her yöne
ücret: 36 Tl (Ben cihaz aldığım için toplamda 129 Tl ödüyorum)
memnuniyet: 10/8

avea faturalı
2gb kota aşınca hız düşüyor
1000 dk her yöne
1000 sms her yöne
25 lira

aveanın çekme sıkıntısı dışında memnunum.

vodafon
1 gb
1000 sms
1000 dk
19 tele

cillop

Avea kamu mega
4 gb kota asimsiz
Her yöne 1000 sms
Her yöne 1000, kamulularla 5400 dk.

28 lira vergiyle. Okulumda da evde de iyi çekmiyor şarjimi çabuk bitiriyor. Eski evimizde 25 mbit hız görüyordum o yüzden çok kötü diyemem bu fiyata iyi.

Turkcell
1 gb internet
1000 sms her yöne
500 dk her yöne
30 tl

memnun değilim çünkü pahalı

her yöne 1000 dk
1 gb internet
19 TELE
VODAFON

operatör:Vodafone
internet:1gb
kaç dk:500
sms:1000
ücret:22tl
memnuniyet:memnunum

operatör: turkcell
internet: 3 + 2(tablete)
kaç dk: 3000
sms: 1000
ücret: 99 + 4 (2gb için)
memnuniyet: 7/10

operatör: avea
internet: 19 tl/2gb
kaç dk: 180 hediye 30 yükleyince
sms: yok
ücret: 30
memnuniyet: süper

seni sevenlere onları sevmekten başka hiçbir borcun yok. keyfine bak. büyümek öyle bir şey değil.

Gelecek kaygisi olmasa aslinda buyumek guzel.

andropoza/menopoza girme yaşı da erkene çekilmiş, sen esas 26 yaşında gör kendini... düğmen nerde?

O değil de 25-26 yaşına gelince çok pis oluyor. 25 sanki bir eşik. Ondan önce gençsin, onu geçince çok pis yaşlanmış gibi hissediyorsun. :/

oluyor öyle , büyüdükçe geçiyor

ben 4 senedir 21 yaşından ileri gitmedim. bi de öyle dene.

"Buyuk" olmanin da ayri bir tadi var. Universite ya da lise zamanima gore daha mutluyum pek cok acidan. Tabi bunda Kanada'ya tasinmis olmamin da etkisi var.

oha lan aynı ben valla. dimi lan keşke büyümesek

ama birde şöyle bir şey var çok paran olsa sıfır sorumlulukta olur zaten bi şekilde öyle de olur yani

ben de. yaş 46

30 yaşındayım, 21 yaşında olsam anasını satarım dünyaın diyorum ve 21 yaşındaki halime çocuk gözü ile bakıyorum

küçük olmanın güzel yanları

- hafta sonlarının ve yazların tam gün oyun mesaisi olması
- sorumluluk olmaması
- erken kalkmak zorunda olmamak

büyük olmanın güzel yanları

- kendi paranı kazanmak, dilediğin gibi harcamak
- babanın ve annenin lafını dinlemek zorunda olmamak
- diğer insanlar tarafından kaale alınmak, saygı görmek

Bebeklik, cocukluk, hatta ergenlik bile yetiskinlikten ve yasliliktan daha iyi. Yetiskinler icin hayat igrenc. Kucuk prens te buyuk insanlar hakkinda soylenen her seye katilyorum. Hatta alper kamuya da katiliyorum "5 yas insanin en olgun cagidir, sonra curume baslar". Curuyoruz.

bu fiyatlardaki hyundai - fiat - renault gibi araçlar büyük ihtimalle taksi çıkmasıdır. bu araç da öyle gözüküyor. bu araçlar sana tasarrufdan çok masraf çıkartır. işini görmez bence bu araç senin. taksilerin - şirketlerin kullanmadığı marka araçlardan bakmanı tavsiye ederim. mesela 2004 civarı skoda fabia bakabilirsin çok güzel araçtır. sıkıntı çıkarmaz 1.2 motoru canavar gibidir hiç yakmaz, satarken de fazla zarar etmezsin.

hocam şunu buldum. dıştan temize benziyor tabi yine baktırmak lazım bir ustaya.

www.sahibinden.com

bu fiyata yaşı biraz büyük bir araç alacaksınız mecburen. km'si de örnekte olduğu gibi yüksek olacak. bu sebeple dizel almamanızı tavsiye ederim. zaten bahsettiğiniz tarzda casual bir kullanıcıysanız dizel ile kara geçmeniz için baya bi uzun süre kullanmanız gerekiyor.

lpgli araç istemiyorum demişsiniz ama en mantıklı olan o bana kalırsa sizin için. ama benzinli araç alırsanız da zarara girmezsiniz. benzin-dizel fiyat farkını yakıtla kapatmanız için baya bi süre binmeniz gerekiyor. üstelik dizel araçlar 100000 den sonra çok tavsiye edilmez. hem bakımları daha sıktır ve pahalıdır hem de daha sık sorun çıkarır.

tavsiyem daha küçük araçlara bakın. ,palio,clio, polo, fiesta, c2-c1 tarzı araçlara bakarsanız modeli ve konforu biraz daha arttırabilirsiniz. hem de şehir içinde daha kolay kullanım sağlar. tabi büyük bir aile değilseniz.


unutmadan verdiğiniz örnekteki araç muhtemelen taksi çıkması ve kmsi düşürülmüş bir araç.

linkteki aracın aynısıyla 2 hafta önce tatile çıktık. çok az yaktı ve içi gayet ferahtı. baya hoşuma gitti araç. arkadaş 18'e çok temizini almıştı. bunun fiyatı biraz uygun gibi bi ayıbı yoksa uygun görünüyor.

mazda lantis bak.

Bu paraya benzinli veya benzin&lpg'li, 150.000 km altı, masraf çıkartmayacak ve tanınır araç almalısınız. mitsubishi ve benzeri markalar satışı zordur, tavsiye etmem.

lpg olmadan bu araçlar sıkıntı yaratır önce onu söyleyelim. o fiyatlarda hem benzinli hem de makul yakan bir araç yok. ama yakıt tüketimini bir kenara bıraktığımızda;

fiat marea-bravo
renault twingo
renault clio hb
ford ka

sizin için uygun seçenekler.

sonra ateşe verip gelip burada kampanya başlatmayasın?

corolla efsane kasa bak

Çok teşekkür ederim. Dediğiniz modelleri araştırayım.

Fransız Clio'larına bak.

temiz toyota corolla varsa o fiyata kesin bak. az arıza yapan yada yapmayan sağlam bir araçtır. uzun yol gidilir. konforlu da. o fiyata temizini bulursan bi incele.

benim bahsettiğim kasa şu artık buna ne deniyor bilmiyorum da da biraz aşıyor bütçeni galiba. www.sahibinden.com

ford fiesta eski kasa iyidir

Efsane kasa corolla.

Evet, daha masraflı olur arıza durumunda.

dizel bir manuel aracın tamir masrafı da yüksek olabilir. bunu karıştırmamak lazım. bu otomatik/tiptronik araçlar içinde geçerli.

büyükşehirlerde akıl sağlığınız için otomatik/tiptronik bir araç seçmeniz sizin için daha iyi olacaktır.

yarı otomatik denilen sistemden alın. siz tam otomatik vites gibi kullanırsınız ama onarımlarda manuel vites gibi ucuza çıkar. sadece fark ilave 2 adet beyin bulunması, bunlar da kolay arıza çıkartmaz zaten. tam otomatik şanzıman masraflıdır.

Öncelikle triptonik degil tiptronik, ikincil el de canlı bombadir ama sıfir alinacaksa ozellikle toyota candir

bunların hepsi şehir efsanesi. rahatlıkla otomatik vites alabilirsin arıza falan çıkarmaz.manuel daha masraflı.

kadın sa tiptronik yada tam otomatik daha az masraflı olacaktır nedeni manuel vistesi kulalnamıyorlar kazalar,kaldırıma carpmalar vs vs.
kocan az para çıksın diye keklemiş biraz..
toyota süperdir bu arada.

annemin var opel astra tiptronik vites. hic memnun degil. vitesi bir suru masraf cikardi. 2 kere sanzimani degisti.

bence otomatik al mis gibi. daha oncesinde otomatik opel astra ve duz vites opel corsa kullandi. en cok otomatikten memnun kaldi

boşver manueli. otomatik al. senin de kafan rahat olsun trafiktekilerin de.

tam otomatik her zaman iyidir, ama 4 ileri otomatik ile 6 ileri arasinda yakit tuketimi farki var tabi, ne kadar cok vites araligi o kadar az yakit tuketimi.

tiptronik su an kullaniyorum (lancia delta) otomatige gore kotu cidden (4 ileri tam otomatik toyota yaris'ten gectim) zaten herkes yari otomatik cok aradin mi nereden buldun vs. diyor.. yine de cok dert etmiyorum, devirin yetmeyecegini hissedip mudahale etmeye alisinca cok da koymuyor :)

nasır. eczaneden duoderm alıp süreceksin. üç gün sonra falan da kesici bir aletle yumuşamış yeri alacaksın.

siğil bu. tedavisini yaptır hemen, köklenmesin. tabanda olduğu için çok çekersin.

bende de aynı yerde var, acıtmıyor. bir tane de topukta var, yürüyüşümü bozacak kadar acıtıyor. tuba nasır bandı işe yaramadı, başka bir şey kullanacağım.

Öyle sürekli kitap okuyamıyorum. Senede bir kaç tane ancak. Saatleri ayarlama Enstitüsü'nde bayıldım. Yarıda bıraktım. Animal Farm'ı yeni bitirdim.

kuyucaklı yusuf'u bitirdim çok beğendim şimdi de sırça köşk'ü okuyorum

A Dance with Dragons
serinin yayınlanmış kısmının sonuna geldim. elimden bırakamıyorum.

knut hamsun-açlık'ı okuyorum.
ondan önce yarım kalan sherlock holmes-tüm hikayeler idi.

şu anda "haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu"

Normal pil değiştirme ucuz bişi, tam fiyatını bilmiyorum gerçi. Saati aldığınızda pil uzun zamandır içinde olabilir ya da dandik pil koymuş olabilirler, 3 sene de çok kısa bir süre değil gerçi. Yani çok büyük ihtimalle pildir.

e bir iki yılda vitrinde kaldıysa normaldir.

5-10 tl filan olmalı pil değişimi, tahmin bu. saat takmayalı 15 yıl olmuştur.

bazı saatler daha bile çabuk pil bitirebiliyor. saatçi yolu görünüyor size.

@want2die saatçinin özenli olması gerekiyor. benim saatçi çinden aldığım su geçirmezliği eksik olan saatlerime pil değişimlerinde kendisi conta uyguladı.

işin çok profesyoneli değilim fakat yaşayacağın en temel sıkıntı kadraj olacaktır. gördüğünle çektiğin arasında bir miktar da olsa fark olacaktır.

bence sizin için ideali dijital vizörlü aynasız.

iso değerlerine bakın ve yüksek isolarda çekilmiş örnekleri kıyaslayın.

@ananiyimioguz, aynasızların AF performansı DSLR'ler gibi olamıyor maalesef, orada bir sıkıntı var. ama ben çok hareketli kompozisyonlar çalışan bir insan olmadım hiç. yani önceden EOS 600D'm vardı, hep landscape takıldım. dolayısıyla aynasızların o dezavantajı benim için çok sıkıntı oluşturmayacak gibi geliyor. ama vizörden bakınca daha rahat ediyorum işte, belki o huyumu da yenersem eos m tam benlik gibi duruyor ML avantajı yüzünden. ama olmazsa diğer markalara da bakıcam, fuji de aklımda.

Yıllarca eos 450D kullandım çalındıktan sonra iki ay önce sony a6000 aldım.

Şimdi kadraj denmiş ancak kadrajın bununla alakası yok.
Sensörle alakalıdır kadraj. Şu anda çoğu aynasız model refleks makinelerin sensörlerini kullanıyorlar.
mesela sony a6000 nikon D7100 sensörü kullanıyor.
sony 7a var o da full frame kullanıyor.
Bu nedenle burada problem yok.

+iso değerleri dslr'lara göre daha yüksek sony de 128k tabi bu değerlere çıkmak güç noise çok fazla oluyor

+hafiflik büyük avantaj her yerde kullanabiliyorsun ağırlık yaratmıyor
+tüm lensleri kullanabiliyorsun adaptörler vs oldukça geniş bir yelpaze var. Dandik lensler alıp ucuza eğlenebilirsin bile.

+image quality, mp, iso değerleri vs kağıt üzerinden çok daha iyi (sony a6000 için diyorum canon 60D ve nikon d7100 den iyi)

+aynasızlar yeni teknoloji olduğu için çok teknolojik özellikleri barındırıyor. henüz keşfedemedim ama en sık kullandığım şeylerden biri wi-fi ile telefona bağlanıp kartın içindekileri direkt internette paylaşabilmek.

- dijital vizör bazen avantaj ne çektiğini birebir görüyorsun ancak refleks makinelere alışınca başta sıkıntı yaratıyor sonra problem kalmıyor.

-makinenin ufaklığı sıkıntı fotoğrafçı moduna giremiyorsun :)

yine de fiyat / performans açısından ben oldukça memnunum. 2.el 60D veya nikon d7000 2bin tl civarına gelecekti

sıfır makine amerikadan aldırdım 1300 tl ye + lensini aldım 1500 tl ye tüm makine hazır.

Aynasız almayın.
Kesinlik problemi var, netleme dijital olduğu için.

ciddi sayılabilecek tek fark vizör farkı. dslr'da optik vizör var kafayı nereye çevirirseniz aynı anda görürsünüz aynasız sistemlerde ise evf (elektronik vizör) var. gecikmeler yaşayabiliyor hızlı hareket edemiyorsunuz. evfin tek avantajı pozlama sırasında fotoğrafın nasıl çıkacağını görmeniz onun dışında bana hep dezavantaj gelmiştir.

600d ve 5d mark iii kullanıyorum şu anda. gözüm de hep sony a7r ve fuji xt1'de ama benim için biraz daha zaman geçmesi gerekiyor aynasızlar için. manzara gibi hız ile ilgili sorunu olmayan şeyler çekiyorsanız hiç sorun değil ama alın aynasız güle güle kullanın.

magic lantern hiç kurmadım benim aletlere video ve timelapse için büyük avantajları var denemek lazım aslında ama benim kullandığım firmware sürümleriyle uyumsuzluk var diye biliyorum o yüzden pek kurcalamadım. ciddi anlamda video işine girmeyeceksen de pek gerek yok magic lantern kurmaya.

son olarak da kullanım rahatlığı için 650d pratiklik açısından da eos m derim.

shingeki no kyojin var aksiyonu bol ama 25 bolum sadece..

öncelikle bi death note izle :)

fullmetal alchemist ilk serisini izlebilirsin. ilk seri mangadan bağımsızdır.
Samurai Champloo
Rurouni Kenshin
Soul Eater
Shingeki No Kyojin

death note +1

shingeki no kyojin'e başladım. death note'u izlemiştim yazmayı unutmuşum, sıradan giderim artık.

attack on titan 25 bolum ama devam edecek. Psycho-Pass oneririm, AOT ile birlikte bu sene izledigim iyi animelerdendi. Bir de Ergo Proxy sahanedir.

berserk

küfrederken beni hatırla :*

steins gate izle derim.

Niye kimse sword art online önermemiş anlamadım. Bi bak derim ayrıca Steins gate efsane.

code geass
Shingeki no Kyojin

ben biraz daha farklı şeyler önereyim, gene kısa ve aksiyonlu animeler ama biraz daha derin ya da duygusal gelebilirler sana:

elfen lied -aslında çok önermem ama kan-dehşet-şiddet-vahşet olarak iyidir-
ergo proxy -felsefiktir biraz ama bilim kurgu-macera olarak çok iyidir-
kuroshitsuji - fantastiktir ve victorian era'da geçer, aksiyon içerir gene-
magic knight rayearth -başta sailormoon çakması gibi gelebilir ama ondan çok daha farklıdır, farklı bir evreni ve hikayesi vardır aslen, büyü ve kılı dövüşü bolca vardır, tavsiye ederim çok. iki sezon toplamda 49 bölümdür-
michiko to hatchin -eğlenceli ve aksiyonludur bol bol, günümüz dünyasında geçer, müzikleri ile efsanedir. biraz daha yetişkin işidir yalnız, sıkar mı bilemedim :/ ben bazen sıkılıyorum mesela öyle animelerde ama bunda sıkılmadım -yaş: 28-
samurai champloo: michiko to hatchin gibidir, daha doğrusu michiko, champloo gibidir, gene müzikleri çok iyidir, zaten cowboy bebop ve champloo'nun yaratıcısı watanabe'nin öğrencisi michiko to hatchin'i yaratmıştır, michiko'da da watanabe'nin müzik yönetmenliği işi vardır.

haliyle cowboy bebop'ı da unutmamak gerek. belki de en başa yazmalıydım, hata ettim :(

yorgunluk ve stresten benim de oluyor. biraz gözünü dinlendir geçer inş.

Ya benim 6 aydır sol gözüm seyiriyor..şu anda da..geçmedi bir alıştım artık.. ama stresten ve yorgunluktan diyorlar..itiraf edeyim 6 aydır yoğun bir stres altındayım içten içte diyebilirim ve kafam hep bir şeyle meşgul ve uykum düzensiz..beslenmem de düzensiz ve kötü..dolayısıyla ölmediğime şükredip göz seyirmesini normal buluyorum :) sen de öyledir belki.

stres sebepli oluyor.. sınav dönemlerinde aylarca devam eder benimki..

bi ilacı yok maalesef. düşünmemeye çalış

oluyor oyle... ekrana booole gozunu kirpmadan uzun saatler bakarsan (ohom ohom:)) veya sinir stres donemlerinde seyirir, cok da rahatsiz namussuz. arada kapatip ustune bastiririm hafifce. hicbir sey yapmazsa, sakinlestiriyor.

3 ay boyunca seyirmişti benim de. çok takmamaya çalış, oluyor öyle arada.

benimki de strestendi.

yorgunluk, uykusuzluk ve stresten olabilir. benim de 3 ay sürdüğü olmuştu. ama bu faktörleri ortadan kaldırmazsan o da geçmez.

hocam benim sadece akşamları içince (yalnız içince olmuyor) seyiren gözüm var mesela, arkadaşlar da takılırlar bu duruma hep. nedenini hep merak etmişimdir. ama sürekli seyirse gerçekten rahatsız eder.

hocam elektronikçilere göster, basit bir şey ise (kablo kopması vs.) ucuza yapıverirler.

İstanbuldaysan kadıköyde bi ustaya yönlendirebilirim

görüntü iyileştirici veya video çözme şekli yüzünden gibi duruyor. bsplayer ayarlarından anlamam ama.

klavyede tuşlatın biri düzetiyor bu problemi. ama hatırlamıyotum yön tuşları falan dene bi

durdurmuyorum kendimi. düşünemiyorum o an çünkü. bugün yaşlı bir teyze beni tiguan ile sıkıştırdı kökledim kornaya. yaklaşıl iki kilometre takip ettim ve sürekli kornaya bastım. sürekli de küfür ettim. kornanın anasını ağlattık ama olsun.

inip döverek.

şaka yav şaka bu adam çıkarır emaneti furur beni diye düşünerek.

Korumuyorum. Normalde değil ama trafikteyken çok pis söverim. Adamı zıvanadan çıkartıyorlar.

O kadar çoklar ki ne kadar dikkatli olursan ol başkalarının mallığı yüzünden ölebiliyosun bu memlekette işte. Genellikle sakinimdir, tepkimi uzun uzun kornaya basarak gösteririm gerekirse ama ağız dalaşına girmem, bırakırım gider. Hangi birine söveceksiniz ki?

Ben sürücü tarafında olmuyorum onun rahatlığı var. Bir arkadaşım bu yüzden öldü, trafik tıkandığında girdiği bir laf dalaşından sonra bıçaklayıp öldürdüler. Bu yüzden sakinliği korumak can açısından önemli.

Tamam ama o an insan bir şey düşünemiyor ki.
Şuan o derece öfkelendiğim için kendime kızıyorum mesela.
Ama adamın teki hakkımı gaspettiğinde veya canıma kastettiğinde o an öfkeme hakim olamıyorum.

bu ortamı oluşturanın bu kişiler olmadığını düşünerek.

insan gibi yollarda belli sayıda insan araç kullansa çok daha huzurlu bir trafiğimiz olurdu. tam bir yarış halindeyiz. iyi kötü hepimiz zaten kuralsız sürüyoruz. yol bunu gerektiriyor genelde. yapacak bir şey ok.

türkiye dışında da trafikte sövüşme kültürü var mı acaba

Bogaz Köprüsünde bi adam silahi cikarip saydirmisti dizlere baska bi adamin kufretmisti o günden beri colugumu çocuğumu düşünüp fazla dalasmiyorum bi kerede transit minibus dolusu adam onumdeki son model arabayi parcaladi basit bi yol verme yuzunden ve adamin yaninda cocuk kadin varken mekan kucukcekmece...

kufredip desarj oluyorum.

reality show yönetir gibi düşün -"küçük minibüsçümüz önümüze daldı bravo ona neler düşünüyor 1 müşteri kapmak adınaa" -"çılgın taksicimizin bugün de orospu çocukluğu üzerinde ne güzeel" diye kibar başlayıp bende söve söve bitiriyorum malesef

@justinial harika bir yöntem :)
evet tam olarak böyle bir şey lazım bana sanırım bana.
akşam test ederim ben bunu

şehirden şehire sürücü profilleri değişiyor (minibüs ve taksi şoförleri sabit alınacak) küçük şehirlerde bu gibi durumlar nadiren olur ama büyük şehir trafiği sabırsız ve agresif oluyor, bu da tartışma ve ufak kazalara sebebiyet veriyor. Biz küçük şehir insanları sağ ayna kullanmadığımız için büyük vilayetlerin merkezlerine inmekten çekiniriz. Ter basıyor insanı sağdan soldan lapır lapır girdiklerinde. Bu durumlarda sinirimi insanlara değil şehrin yollarını, ışıklarını, yönlendirmelerini vs. tasarlayanlara yöneltiyorum. Bir de "böylesi bir büyük şehirde yaşayacak kadar keriz değilim" vs. kendimi soğutmaya çalışıyorum.

Alışverişi tamamla diyip adımları ilerledikten sonra muhtemelen, Türkiye'ye bu ürünlerin gönderilmediği mesajını alıp hüzünlere koşacaksınız.

naaptınız, amazon göndermez bu tarz ürünler. k-nex, oyun seti, kitap vs. alabildim bugüne değin.

ben topuk yerde kullanıyorum. tam yerini bulduğun zaman sorun olmaz, alışırsın.

hmm. hiç düşünmedim pedala nasıl bastığımı. en rahat olduğunuz şekilde basmalısınız bence.

yokuşta kalkış sırasında kavrama noktasını bulursanız işte o zaman işler yoluna girer. sağ ayağınız frende, sol ayağınızı debriyajdan yavaş yavaş çekerken motorun titreme-hırlama arası çıkardığı sesi duyabilirseniz; o noktada durun. hırlasın, titresin biraz. bu noktada ayağınızı frenden çekince aracın geri kaymadığını farkedeceksiniz.

biraz gaz verip, ayağınızı yavaşça debriyajdan çekince hadi selametle.

ben de çok azıcık kaydırırım hep ama o kadar da olsun diyorum. topuğum hep yerde oluyor. dur-kalk pratiği yapa yapa yerleşecek bir şey o, alışınca zaten seri bir şekilde kalkarsın.

bu arada çok dik yokuşlarda direkt el freniyle kalkıyorum. sen de en olmadı hiç kasma el freniyle kalk git işte.

ne yazık ki topuk yerde alıştım. tüm paspasların topuk yeri aşınıyor. :)

önce düz yolda debriyajın kavrama noktasını iyice öğren. araç frende değilken debriyajı öyle bir noktada tutuyorsun ki araba ne ileri ne geri gidiyor. o noktaya alışınca yokuşta el frenine falan da gerek kalmıyor. el freni kafa karıştırıcı.

benim topuk yerde oluyor genelde.

yokusta kaydirmamak icin pratik en iyisi, trafige kapali bir yerde (arabanin gecmedigi yer)

yokusta durdur arabayi.
frene basili tut.
vitesi 1e tak ama ayagini debriyajdan kaldirma.
simdi ayagini cok yavas debriyafdan kaldir, frene basili tutmaya devam et.
araba titremeye baslayacak, titremeye basladiginda ayagini frenden cek, araba kaymayacak.
gaza bas biraz, o arada ayagini yavas yavas debriyajdan kaldirirken gaza daha hizli basmaya basla.

yokusta kalktin :)

dik yokuslarda direk el freni ile kalk, el frenini 50tl'ye degistirirsin. debriyaj daha buyuk paralara mal olur.

şimdi el freni çektin, vitesi bire aldın. sonra ufaktan başla. araba artık "bırakın lan beni" diye böyle kendini ileriye atmaya başladığında ama el freni engel olduğu için gitmediğinde el frenini indireceksin. debriyajdan yavaş yavaş çekerken gaza kökle ufaktan.
motor biraz bağıracak ama olsun. sonuçta çok nadir durumlar. bırak motor bağırsın.

yahu ben bu işi hiç yapamacakmışım gibi geliyor
topuk yerde olunca ayak bileğiyle kavrama noktasını daha iyi ayarlayım gibime geliyor ama debriyaj pedalı fren ve gaza göre biçimi daha farklı o yüzden topuklu olayı tam oturtamadım

bacak itme kontrollü ayak ucuyla basma olayında ise kontrol çok zor
el frenli de alışmak istemiyorum

topuk yerde degilken yap o zaman :) hangisi senin rahatina gidiyorsa onu yap. pek onemli degil bu =)

alisirsan alis yahu el frenine :) arabam degerli dersin. daha az zararli el freni ile kalkmak.

@technicalte, ben de öğrenirken el freni ile kalkmak istemiyordum, hiç denemedim bile el freni ile kalkmayı. sanki el freni kullanınca "şoför" olamıyorsun gibi bir algı mı oluyor o ara bilmiyorum. el frenini kullanmaya başladıktan sonra diğeri amelelik gibi geliyor artık bana. millet trafikte zaten senin arabanın dibine kadar sokuyor arabasını, ne gereği var gerilmeye kullan el frenini gitsin.

debriyaj balatasına vereceğin para ile gerçekten kıyaslanamaz ayrıca, balata parası ödedim oradan biliyorum.

bi ayak frende, bi ayak debriyajda, yavaş yavaş debriyajdan çekiyorsun, bi noktada araba hafiten titremeye başlıyor. o noktada debriyajda tutuyorsn ayağı, çekmeden. frendeki ayak hızlıca gaza geçiyor ve biraz gaz verip debriyajdan yavaş yavaş alıyorsn.

topuğa takılma. baskı balatayı zorla biraz öğrenene kadar. dedikleri gibi kavrama noktası kas hafızana yerleşince topuk değerken de değmezken de kaldırırsın arabayı. hatta elinle bile. ilk zamanlar azıcık bağırtman lazım arabayı.

benim araba gibi kavrama noktasını belli etmeyen bir aracın varsa işin zor, dik yokuşlarda el frenli yönteme mahkum olursun, hafif yokuşlarda da pratik yaparak ince kaydırmalarla aracı kaldırırsın. püf nokta, titreme olan kavrama noktasında fazla tutmayın aracı, yani en azından sürekli o noktada tutmaktansa kalkmadan 2-3 saniye önce falan o noktaya gelin.

ben de yapamıyor diye biliyorum.

Gece görüşü olanlar da var diye biliyorum ben de.

yapılıyor. çatır çatır ceza kesiyolar hemde :)

yapıyor ve kafanı biraz kaldırırsan tabelada yazıyor, sana da söylüyor hızınız 140 yavaşlayın diye. bir de üzgün endişeli karışımı yüz ifadesi resmi var altında ya da üstünde ledlerden.

mobil araç üzerindeki radarlar yapamıyor. köprü,tünel vs yerlere sabit konulanlar yapabiliyor. boğaz köprüsü, fsm köprüsü ve harp akademileri tünelinde bunlardan var.

Asıl merak ettiğim gezici radarlardı arkadaşlar teşekkürler.

kesin yapıyorlardır da sonuçta mesai saati dışında memur pek çalıştırılmaz nöbetçiler kalıyor. nöbetçiye kazaya mı müdahele ettireceksin yoksa radar mı kurduracaksın

gece radarları başlayalı çok oldu, gece ceza gelmez diye dipgaz yapmayın :)

işçilik dahil 75 lira gibi bir şey ödemiştim. 60 santim, 50 santim diye konuşuyor da.

Benim bildigim ogun atlamamak lazim, yulaf filan gibi seyler yiyebilirsiniz.

Hiç kahvaltı yapmamak sağlıksız değil. Ve mısır gevreği yiyeceğine çöp ye daha iyi.

arada mısır gevreği, arada normal kahvaltı yapan bir kişi olarak bal bile katsam mısır gevreğiyle öğleni çıkartamıyorum. ayrıca domates-peynir kahvaltısı gibi dengeli ve sağlıklı olmayacağı ortada.

müsli ye. gerçi o bile beni doyurmuyor. 1-2 saat sonra tekrardan bir sandviç yiyorum.

@arnold

sen spor, saglik konularinda yetkili bi abiye benziyorsun, hakkaten oyle mi? bak birakicam sabahlari bisey yemegi?

doymak degil aslinda sorun, ac olmuyorum zaten sabahlari.
sirf biseyler yemem gerektigi icin misir gevregi + sut yiyorum.

(bkz: intermittent fasting)

Alışma sürecinden sonra hiçbir sıkıntı yaşamazsın. Karbonhidratı sıfırlarsan süreç daha kolay olur.

hiçbir şey yememek.

"breakfast myth" diye bir google araştırması yaparsanız onlarca kaynağa erişebilirsiniz.

şu da türkçe bir kaynak: dryavuzyorukoglu.blogspot.com.tr

peki sadece sut icsem?

süt de zararlı maalesef.
anne sütü haricindekiler yani.

peynir yiyebilirsiniz, "mutlaka bir şey yemeliyim" diyorsanız ve bunu hızlıca halletmek istiyorsanız.

meyve?

hamburger yiyelim en iyisi, bence hamburger sağlıklı çünkü içinde et var.

Yulaf la yoğurt karıştır az biraz bal badem ceviz findik 3lusunden birini koy ve ye lif açısından zengindir ve seni tok tutar..

kahvaltı efsanesini ben de savaş cebeci'nin videoları ile öğrendim.
en önemli öğün fln değil diyorlar.
ben de bir süredir diet + spor dolayısıyla sabahları soya sütü + kahve ile güne başlıyorum,arkasından spor fln.
hiç aç hissetmiyorum.

Uzaktan izleyeceksin. Sd kanallar yapacak birşey yok.

@sutlu nescafe ama daha önce lcd tvim vardı 5 sene önce aldığım gerçi 32inçti ama onda böyle değildi görüntü daha netti... bence bilmediğimiz bir ayarı var?

Ekran büyüyünce bozulmalar daha fazla gözüne batmış olabilir mi acaba?

Televizyon yüzey alanı 2 kat büyümüş, görüntünün 2 kat bozulması normal.

zararı yok
sadece pişmiş şeyleri tekrar ısıtmaya yaradığını, sıfırdan yemek pişirilmeyeceğini bilseniz yeterli

pizza pek olmuyor malesef.

www.eksiduyuru.com

fırının özelliklerinde kızartma özelliği yoksa. haşlama pizza yersin.

zararı yok. süt ısıtmak hiç bu kadar kolay olmamıştı.

yemek pişiyor mikro dalgada, kek falan da. uygun tarifleri internetten bulabilirsin. fırının doğru düzgün çalışıyorsa bi zararı yok diye biliyor ben de.

Radya frekansina benzer dalgalarla gidalarin icindeki su molekullerini oynatip isinmasina sebep olur. Zarari yok

Çalışırken uzağında durmak gerekiyor her ne kadar yalıtılmış olsa da. Zararı yok diye biliyorum.

Tek zararı, ki bu besinleri tencerede çok ısıtınca da olur, bazı moleküllerin yapısını değiştirebilmesi. Sadece mikrodalgayla alakalı bir zararı yok.

yapılan deneyler az bir zararı olduğunu, moleküler yapının vücudumuzun alışık olmadığı düzende değiştiğini ve kanserojen etkinin arttığını gösteriyor. Ama öyle atla deve farklar yok, yani düşük. Ben mecbur kalmadıkça kullanmam ama umursamayıp kullanırsanız benden uzun yaşamanızın önünde bir engel yok :)

m.samsung.com


Bunu alıcam. Pizza yapılır mı?

zararı yok, aksine katı yakıt kullanmadığından çevreye de zararı vermiyor, bu sebeple yeşil ürün olarak adlandırılır.

yalnız içine plastik falan koymayacaksın yemekle tabi.

100-150 civarında mini fırınlar var, al geç:)

çok bilmişlere bakın hele, herkes zararı yok yazıp cümlesinin sonuna bir de nokta koymuş.
eksisozluk.com
şu entry'nin altına imzamı atarım.
meslek: elektrik elektronik mühendisliği.