Yaptırdığın kaydı taşımak diye bir şey olduğunu sanmıyorum. Hele alakasız bölümlere.

Kaydınızı yaptırdıktan sonra, diğer yerden onay gelirse kaydınızı sildirseniz ve diğer yere kayıt yaptırsanız olmuyor mu?

Kayıt silme işlemi bir günde halloluyorsa, tarihler dolayısıyla bir sekteye uğramazsa en mantıklı yol bu yol gibi geliyor bana.

gsf normal lisanslardan farklı prosedürlere sahip değil. her yer yök'e bağlı.

1.geçirmek diye bir şey yok; sildireceksiniz yetenek sınavıyla yerleştiğiniz yere kaydolacaksınız.
2.aynı şekilde, önce birine kayıt sonra diğeri açıklanınca ilkinden sildirip ikincisine kayıt.

Beethoven ın ayışığı sonatı bu nerede dinlesem tanırım

bu akor yürüyüşünde 34883488 tane müzik olduğundan birilerine tanıdık gelir muhakkak. işte orada armoni bilgisi ortaya çıkıyor. mesela sen la sol fa akorlarını arka arkaya çal. sonra bir de ben çalayım başka tınlar başka etki çıkar.

arada nihavend'ler falan dinlemişsin kromatik tizleşmeler falan ufak ufak türk müziği numaraları var... güzel abi işte çalış iyi olur. ama kromatiğe çok takılma. bir de 1:00'dan itibaren yaptığın meyanın öncesiyle devamlılık açısından bir bağlantısı yok. fikirlerin var ama dağınık dağınık.

freebird'e takılma sen dalga geçmiş senle.

sağol @alperz bana böyle bilgiler lazım, etrafımda milyon tane insan var, bir tanesi de sorduğum şu soruya cevap veremedi.

ben armoni öğrenmek istiyorum, nereden başlamalıyım, kitap vb?

bak sıfır bilgiyle bunları yapıyorum öğrenirsem eğer önüm açılır.

bu arada ben müziği 12 yıl önce bıraktım ve 2 ay önce başladım.

bas aldım, sıcaklardan çalışamadım, midi klavyem ufak bi 88 tuş istiyorum ama herşey çok pahalı, kışa hedefim 8 saat müzik çalışmak. armoni olayını çözmeden olmayacak.

nota da bilmiyorum, eskiden öğrenmiştim de unuttum. bastığım akorları bile bilmiyorum ama hissettiğim için kulağıma uyumlu gelen şeylere basıyorum.

nail yavuzoğlu müzik teorisi 1 ve 2'yi bitir sonra yaz gene buraya bakarız.

Bu müzik ne esinlenme, ne beste ne de taklit. Bana göre kendi kendinize jam session yapıp daha sonra bunu derleyip toparlamışsınız. Gayet de güzel olmuş.

Hiç armoni bilmeyen birinin "ikincil dominant" kullanması mesela bence yabana atılacak bir şey değil.

ikincil dominant: mi minör' e giderken si majör kullanmanız. yani eksen akorun (si minör) üçüncü derecesini ufak bir süre ile yarım ses tizleştirip (re#) 4. derece akoruna (mi minör) gidiş hissini pekiştirmeniz.

Her neyse, bu hiç bir şarkıya benzemiyor. Sizin müziğiniz.
Ama üzerinde uğraşılmamış, emprovize ya da yukarda da söylediğim gibi kendi kendine jam session.

İnsanların kulağına hoş gelmesinin ya da başka şeylere benzetmelerinin nedeni ise @aplerz' nin de dediği gibi, kullandığınız armonik yürüyüşlerin klasik müzikten pop' a ordan fanteziye, efendime söyleyeyim kimi türkü aranjelerine, hatta rap' e ve askeri marşlara kadar bir çok müzik türünde kullanılan ve aşina olunan bir matematikle aynı/benzer olması.

Sizin de bunu yapabiliyor olmanız, iyi bir dinleyici olduğunuzu, ayrıca da iyi bir kulak ve yeteneğe sahip olduğunuzu gösterir.

Daha çok yapın. "Ben bir yerden mi esinlendim", "dinlediğim başka bir müzikten kulağımda kaldı kesin" ve sair düşüncelere kapılmayın.

Evet, belki de böyle oldu ama bu kötü bir şey değil. Sonuçta müzik sizin.

Bir çok müzisyenin, başlangıçta taklit etmenin çok önemli olduğu ile ilgili görüşleri var.

Mozart' ın en önemli esin kaynağı J.S. Bach' tır mesela. Beethoven Haydn' ın öğrencisidir. Haydn ve Mozart arkadaştır. Hepsinin müziklerinde birbirlerinin etkileri vardır.

Armoni öğrenmeniz konusunda ise kararsız kaldım. Elbette bilmek çok önemli. Ama bazen bilgi yaratıcılığı köreltebiliyor. Örneğin bu müziğiniz armoni veya form açısından incelenecek olursa sayısız hata bulunur. Siz de bunları öğrendikçe içinizden geleni yapmakta zorlanabilir, kurallara uydurabilmek çabasıyla duygudan çıkabilirsiniz falan filan. İşin bu kısmı üzerine satırlarca yazılır, tartışılır...

Sonuç olarak, kısıtlı bilgi ve eğitime rağmen ortaya çıkarttığınız şey güzel. Devam edin :)

Tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim.

cevabon için teşekkür ederim @blokberg

ben 5. sınıfa giderken, konservatuar sınavlarına girecektim ve bizim bundan sınavdan 2 hafta önce haberimiz oldu. istanbulda bi hocaya götürdü annem beni meşhur. adam gülerek anneme dedi ki 'hanım hanım ben 2 senede anca hazırlıyorum çocukları bu sınava 15 günde ne yapabiliriz ki dedi', annem de bunun üstünde rica minnet hocaya bişeyler söyledi, adam da öylesine 'tamam siz gidin çocuk kalsın deyip özetle bizi başından atmanın adımını attı.

ilk derse aynı anda basılan 13 sesi ayırmıştım, hocanın eli ayağı titreye titreye elime bi kağıt parçası tutturup eve göndermişti beni.

derslerde bi sıkıntı yoktu da torpil olayı yüzünden yetenek sınavlarına bile giremedim itü ile mimarsinan'ın. sınav günü bir baktım. tanıdığım bildiğim tüm sanatçılar elinden bi çocuk tutmuş getirmiş.

sonra 2007 senesinde konservatuara girmek istedim ama yaşım da 24 idi. beni girmek istediğim okuldan bölüm başkanı ile tanıştırdılar adam dedi ki bu şekilde olmaz 1 sene hazırlanman lazım en kolay kontrabastan girersin dedi.

gittim kontrabas aldım derslere başladım, hiç ömrümde yaylı enstruman görmüşken yine ikinci derste tek yaya 32 nota gam çalınca o hoca da çok şaşırdı. o senem öyle hergün derslerle çalışmayla geçti yine kazanamadım. ağzımla kuş tuttum yaranamadım.

çünkü sınava başka bir bölüm başkanı girmişti ve ona para yedirmedim diye doğru yaptığım herşeyi yanlış deyip üstüne beni de tersleyip gönderdi.

tabi bunlar azeri, yani düşün 2 bölüm başkanı var, bunların eşleri de konservatuarda hoca, birisi şan, diğeri solfej vb, danışıkllı dövüş.

bunun üstüne müziği bıraktım ben 2008 gibi. daha da 2 ay öncesine kadar ellemedim. ne nota biliyorum, ne bi bilgim var. çok müzik de dinlemem ama kulağım hep işte onno tunç ile dolu, o yüzden ne yaparsam yapayım 90lar havası olmuş diyolar.

bi şekilde bi çıkış yolu bulmam lazım, aklıma her gün bir sürü yeni beste geliyor kaldı ki pop müzik için ciddi iş yapacak olanlar da var.'

çevremde çok müzisyen de var. günümüzde artık konuşmayı da bilirsen mesela sosyal medya üzerinden ulaşamıyacağın insan da yok, çoğu geri dönüş de yapıyor ama ne bileyim şu armoni konusunda bir allahın kulu da şöyle çalış böyle çalış demedi, belki de dediğin olay yüzündendir.

bu dediğim insanlar da ciddi müzisyenler, genco arı, ilker özalp falan. gerçi genco hocayla kopuğuz bu aralar. eskiden çok laflardık sosyal medya üstünden. o konuda biraz kırgınım.

mayıs ayı sonlarına doğru ses kartı aldım, idare edecek bi bas gitar aldım, fender squier aldım. basa elimi süremedim sıcaklardan, kışa sağlam çalışmak istiyorum.

gitarı da gitar klavyesi üstünden düşünmek için aldım. fretless bass istiyorum solo enstruman açığım var, yaptığım her şarkıya fretless ile solo çalarsam derinlik kazanır, boyut atlar da para yok. bi de midi klavye 4 oktav yetmiyor çok zorluyor.

imkanlarınız dahilinde devam edin o zaman. evet konservatuvar sınavlarında (hatta özel yetenek prosedürü olan tüm fakültelerin sınavlarında) anlattığınıza benzer şeyler yaşanıyor maalesef. ama artık geçip gitmiş, takılmanın bir faydası yok hatta zararı var size.

siz devam edin, çok da beklentiye girmeyin diğer insanların ne düşündüğü ile ilgili. çünkü pop müzik piyasası sizi hayal kırıklığına uğratır. orda da network, tanıdık, eş-dost vesaire lazım sivrilmek için. ama sosyal medya çok güçlü. kendinizi geliştirip ortaya gerçekten profesyonel bir iş çıkarttığınızda viral olarak yayılması an meselesi.

tabi size bunu diyen ben, müziği bırakalı yıllar oldu :) muzdarip olduğum şeyler benzer sebepler. ben konservatuvar mezunuyum mesela. ne değişti? benim gibi müziği bırakıp türlü türlü işlerle uğraşan bir sürü arkadaşım var. yani zamanında konservatuvara girememenizi dert etmeyin demek istiyorum. girenlerin de çok azı işini yapabiliyor.

siz devam edin. geliştirin kendinizi, gerisini boşverin.

elbette manevi tatmin denen bir şey var. beklentinizi anlıyorum ama biraz sabırlı olun bence. tekrar başarılar diliyorum.

tebrik ederim gayet güzel olmuş. Ama müzikal yaşantınızı öyle bir anlatmışsınız ki para yedirmeden okullara girilemez gibi bir algı oluşmuş. Bu giren insanlara büyük haksızlık diyebilirim. 8 sene o insanlarla okudum, çalıştım hatta düşündüğünüz torpil hikayelerine tezat hikayelere şahitlik ettim. İstanbul' da o senelerde İÜ, MSGSÜ, İTÜ, YTÜ, Marmara GSF, Marmara Öğretmenlik, Bilgi, Haliç (belki) 8 okulun hepsinde torpil olması imkansızdır. Her ne kadar yetenekli de olsanız da bu sınavlarda bir seviye vermeniz gerekir. Yani 13 sesi ayıramıyordur kişi ama gününün 8 saatini enstrümanına ayırmış, çok çalışmıştır.Bu sınavlar yeteneğin tespitinin yanı sıra lise son seviyesinde performans vermeniz beklenir.

@guitarissimo, ben itü ile mimarsinan sınavına ilkokul 5 de girdim. o zaman ki durum gerçekten böyleydi bir sürü ünlü hepsi tutmuş bir çocuk getirmiş kaldı ki kaç kişi alacaklar zaten, torpilli elemanlar mevcut kadroya fazlaydı.

hatta bak mimarsinan da idari kadroda yüksek pozisyonda olan bir tanıdığımız kendi kızını sokamadı o sene düşün yani.

onun dışında bir de ismini vermiyeyim şimdi ufak piyasa, üni seviyesinde girdim sınava. o okul öyleydi.

evet torpilsiz arkadaşım da vardı, babası emniyette, hocalar ona özel ders almazsan bizden, okulu bitiremezsin dediklerinde hocaların tepesine çökmüştü. ayrıca evet ben de 8 saat çalıştım 1 sene boyunca, başarılıydım, 3 konçerto bi sonat çalıyordum, solfejim diktem iyiydi.

hatta ben özel derse konservatuarda gidiyordum 1 sene boyunca haftada 3 4 gün gittim, her gün en az 2 saat ders aldım.

konservatuar ortamını çözdüm.


büyük bir çoğunluk zengin çocuğu, torpille girmiş, ilkokulda girmiş adam üniversite son da adam gibi enstruman çalamıyor hala özel derse gidip para yediriyor. ellerindeki enstrumanlar bile servet, sadece spor olsun diye okuyolar, bunun çok küçük bir kısmı gerçekten severek ve çalışarak okuyor, çok küçük bir kısmı aldığı eğitimin hakkını veriyor.

sonra demiştim kendime ya ben bunlar gibi olacağıma hiç okumam daha iyi, hem hegün 8 saat çalışacak olduktan sonra hiç bişey de engelleyemez beni.

diğer okullarda yerlerde durumlar başkadır tabi haklısın.

Bir de torpilsiz gelenlerden itü vakıf okullarından gelmeyeni deport ediyorlar diye duydum

@Unde bach canim, denizcilikte çok vardır, itü'den gelenler birbirini korur kollar, diğerlerine yüksekten bakarlar, abicilik oynarlar falan @northern mariners daha iyi bilir gerçi :)

zatürre aşısı için yazıyorum; özellerde aşı var. risk grubunda olanlara ücretsiz yapıyorlar. bir muayene sonrası tedbir amaçlı valide hanıma yapmışlardı, şubat ayında. şu an ücretli mi ücretsiz mi nasıldır bilemiyorum.

Koronadan koruduğuna dair bir varsayım sadece bu zatürre aşısı

6-8 kişilik grupla pek bir şey öğrenemezsiniz. Eğer istanbuldaysanız ibb spor komplekslerinin herhangi bir ders saatine kaydolun ve ibbnin ekstra verdiği hocayla birebir dersleri saati galiba 40-50 lira gibi bir ücrete alın. Kort parası da vermiyorsunuz sanırım.

2 kişi 36 lira. tüketim: 6m3 @mansurbaskandiyarı

3 kişi 60-75 arası değişiyor. Ama yaşadığımız şehirde su ucuz sayılır. İstanbul'da olsak 2 katını öderdik belki.

2 kişi 46 lira bizim. 7 m3 gibi bir kullanımız olmuş. Sizinki fazla gibi ama şöyle bir durum da var; covid 19 ile birlikte suyu kullanma alışkanlığımız fazlasıyla arttı.

İyi de kullandığınız m3 ü bilmeden böyle kıyaslama mantıksız. Adam belki 1 ay banyo yapmıyor ve faturasını atıyır

İstanbulda bu ayki fatura zam sebebiyle biraz fazla geldi, 3 kişilik bir kullanımımız var geçen aylarda 50'yi geçmiyordu bu ay 65 geldi.

Süt yerine kefir ya da yoğurt tüketin. Mümkünse ev yapımı.
Ayrıca bol yeşillik ekleyin menüye.

Sana dünyanın en basit makro ayarlama yöntemini söyleyeyim, buna göre ayarlarsan fazla mı oldu az mı oldu diye endişen olmaz.

Doğal çalışan biri için vücut ağırlığı*1,2-1,5 gram protein; kilo başı*1 gram yağ; kalan açığı karbonhidratla kapat.

Şimdi sen bu hesaba göre alacağın proteini ve yağı hesapla, kalan açığı da karbonhidratla kapat. Yani bir hedefin varsa bunun gerekliliklerini hesaplaman, ona göre bir yol çizmen gerekir, bunun içinde de "bu abartı oldu mu" diye bir kaygının olmaması lazım.

Şimdi senin TDEE skorun 2300 diyelim, senin kütle alman için 2600-2800 arası bi kalori alman lazım. Diyelim ki 2600 kalori alacaksın; yukarıda verdiğim protein ve yağ miktarlarını kendine göre hesaplayıp ikisinin toplam kalorisini bulacaksın.

Misal kilon 75;

75*1,5=112. 112 gram protein alacaksın.

112 gram protein*4=448 kalori yapar.

75 gram yağ alacaksın

75*9=675 kalori yapar.

448+675=1123 protein ve yağdan gelen toplam kalori bu.

Senin toplam kaç kalori alman gerekiyor? 2600-2800 arası. Diyelim ki 2600 kalori alacaksın.

O zaman toplam alman gereken kaloriden proteini ve yağı çıkaracaksın;

2600-1123=1477 kalori.

Yani karbonhidrattan 1477 kalori alman gerekir.

O da; 1477/4=369 gram karbonhidrat yapar.

Hadi ona 370 diyelim. Yani elde çok açık bir miktar olan 370 gram karbonhidrat var. Yani senin günlük 370 gram karbonhidrat alman gerekiyor.

Bu hesaba göre yol alırsan az mı aldım çok mu aldım şeklinde bir kaygın olmaz, bunun için de öncelikle hedeflerine göre gerekli araçları hesapla, net verilerin ve planların olsun, belirsizce yol alma, ancak bu şekilde daha kesin geridönüşlerin olur.

@angelus, adamin dibi oldugunu soylemis miydim? :D

Bu sekilde bir makro cikartayim kendime.

@angelus, mobil oldugum icin editleyemiyorum. Sunu sormak istiyorum, saglikli yagi artirip karbonhidrati dusurmek nasil fikir? Yandan yemis keto diyeti gibi mesela?

Ketojenik yöntemler diyet dönemlerinde işe yarar ama kas kültesi artışında çok çalışan yöntemler değildir, zira yüksek karbonhidrat sadece "eksik kalori kapatma aracı" olarak algılanmasın, karbonidrat+insülin kas inşası için gerekli prosesleri başlatma (protein sentezi için ribozomların uyarılması ya da aminoasitlerin kaslara taşınması ya da growth hormonun sentezlendii igf-1'in üretilmesi ya da antrenmanlarda kullanacağın enerji için kaynak yaratmak gibi) görevleri vardır, bunlar yağ ile olmaz, o nedenle yağı düşük karbonhidratı yüksek almak daha etkin bir yöntem.

palmovlive aldım. nasıldır bu yayar mı 3-4 saat etrafa koku?

Nemli vücuda sürüp vıcık vıcık dolaşmaya razıysan eğer uzun süre yayar.

İçeriğindeki nemlendirici madde ne kadar çoksa o kadar çok yayar.

Kenelerin antenleri olmuyor diye biliyorum.

Kargo ücreti aldığın kargo hizmetinin parasıdır ve bu hizmeti kullandığın için iadesi olmaz

Kargo yan varlık mıdır ?

@feza
O ürünü satın almasaydım ödemeyecektim. Özetle evet.

kargo yan varlık değildir. ürünü almasaydınız evet ödemeyecektiniz ama aldınız ve o hizmetten faydalandınız. faydalandığınız bir "hizmet"in iadesi olmaz.

@naksidil
Dediğiniz mantıkla, mesela bir modem aldım ve aynı firma modem kurulum hizmeti veriyor ücreti mukabilinde. Modemi iade ettiğim zaman bu hizmetin bedelini geri vermiyorlar yani? Sistem böyle işliyor anladığım kadarıyla?

kurulumu yaptırdıktan sonra iade ediyorsanız evet geri vermez.

Cayma hakkı iadeyi zorunlu tutuyordu galiba. Mesafeli satışlar sözleşmenizi okursanız yazar.

Ama mesela cayma hakkı 14 gün, firma 30 gün veriyor hakkı, siz 20. günde kullanırsanız o zaman kendi prosedürleri geçerli olur.

@atom öyleymiş evet.
m.hurriyet.com.tr

@sivrisinek
Haberin altlarında galiba 8. Maddede her ne gerekçe ile olursa olsun gibi bir ifade var, zaten siz de söylemişsiniz.

Seneler önce başıma geldi ondan sormak istedim. Yoksa güncel bir olay değil. Kapıda ödeme için olabilir fakat ben online satış-pos için soruyorum. Aslında öyle olsa dahi mesafeli satış söz.ni kargo ile yapmıyoruz, 1. Muhatap biz değiliz çünkü.

@gelecegin yildizi
Hocam dediğiniz mantıklı değil. Elimden geçen 3 tane iphone seri namarasına baktım hepsi F ile başlıyor. Gri olan da altın rengi de. Hatta internette seri numarası örneklerine baktım onlar da F ile başlıyor. Üretimle alakalı değil de bölgesel bir harflendirme olmasın?

iphone değişimlerde swap telefon veriyor diye biliyorum ve yine bildiğim kadarıyla bu swaplar; iade edilen telefonların sağlam parçalarıyla oluşturulmuş yeni bir telefon oluyor.

bunu hem yalanlayan hem de doğrulayan insanlarla karşılaştım doğruluğundan emin değilim.

Kendi mantıkları içinde ikinci el bir telefonu ikinci el ile değiştirmiş oluyorlar yoksa o değişim programlarında olsun, herhangi bir arızada arızayı onarmak yerine yeni bir cihazla değişim olsun bunlar yapılamazdı.
Muhtemelen swap cihazı verilmiş ama sorunlar direkt bununla alakalı mıdır bilmiyorum

apple mağazası seni kazıklamamış, anlaşılan kullanımdaki bir telefonu dengi ile muhtemelen yenilenmiş bir telefon ile değiştirmişler.

başına gelenlerin tek sorumlusu da yine sen ve kötü kararların olmuş. telefonu aldıktan sonra rengiyle vs alakalı kimsenin lafına uymayacaktın.
şu an piyasada bulunan tüm telefonların renklerini kötüleyebilirim ya da övebilirim.

@
Arkadaşlar değişim dedim ama değişim yok. Aslında iade edip yeniden satın aldım. 2. Kez para çekildi. Kendileri de zaten değişim yapmıyoruz dedi. Eskiden alınanın parasını iade ettiler.

Yani eğer isteseydim o mağazadan parayı geri alarak yeni telefon almadan çekip gidebilirdim. Eğer swap vermişse gayet kazıklamış oluyor. Ortada bir değişim değil iade ve tekrar satın alma var. Değişimin haklı gerekçesi olması için benden 2 telefon parası çekilmemesi gerekirdi.

Ben sıfır iPhone 7 almıştım, 3 seneyi bitirdi. Anten dediğiniz hoparlörse bu 6 ve 7 serisinde kronik bir sorun, kullanmaya başladıktan 4-5 ay sonra konuşurken sesiniz karşı tarafa gitmemeye başlıyor. Aşağıdaki hoparlör girişlerini temizleyerek biraz düzeltebiliyorsunuz ama tamamen sorun çözülmüyor.
Geçen sene garanti dolmasına yakın ben de bataryanın çabuk bitmesi (Bu da yine kronik bir sorun, pil fiyatlarını da ona göre düşürmüşlerdi hatta bir zamanlar), çözülmeyen hoparlör sorunu ve dokunmatik ekranda takılmalar (sanırım bir seneden sonra başladı) nedeniyle telefonumu servise gönderdim ve sadece ön ekranı değiştirdiler. Sizinki gibi donma sorunu yaşamadım ancak bu sorunlar vardı, ben de telefonsuz kalmayayım diye garanti bitimine çok yakın bir zamana kadar bekledim.
Özetle, sizi kandırdıklarını sanmıyorum, 6 ve 7’de bazı sorunlar var, bazı telefonlarda ise sanıyorum üretimden kaynaklanan sorunlardan dolayı bu durum daha kötü. Size ve bana kötü telefonlar denk gelmiş, keşke üşenmeyip değiştirseymişiz. Aynı zamanda, aynı yerden eşime iPhone 7 Plus almıştık mesela hiçbir sorun çıkarmadı, sadece hoparlörde biraz azalma oldu o kadar.

Garip kaçmaz. Kan grubunuz ömür boyu aynı olacağı için:)
Bu arada ben ehliyette bile sözlü beyan ettim. Bence belge falan istemiyorlardır. Yazın gitsin ne belgesi...

estağfurullah, ruh hastası demeyelim de...

Ruh hastası demezdim ben. Daha çok şey gibi duruyorsunuz.

Bence doğru kişiyi bulunca değişmez.
Sonuçta bunu yapa yapa bunu karakterin haline getiriyorsun ve bu doğru kişiyle geçmez.
Bundan rahatsizsan bir şekilde cozmelisin yoksa doğru kişi dediğinle Karşılaşınca ilişkin boka döner. Hatta belki de doğru kişilerden biriyle karşılaşmış bile olabilirsin

Ha bu arada hadi içiniz rahatlasın. Size şey dedim ama ben de sizin gibi erkek seyiyim. En sevdiğim yandım bittim kul oldum dediğim kızı bile aldattım. Ama ben şuna bağlıyorum bunu. Belki sizde de benzer bir hikaye vardır. Bi kız vardı hiç aldatmadım. Hiç yalan söylemedim. Her zaman sevdiğimi sonsuza kadar seveceğimi ve aldatmayacagimi biliyordu. Hoşlanmadı bunlardan garibim. Ondan sonra da iflah olmadım. En ufak ihtimali bile degerlendirdim.

Çok eşli olmak istemek, açık ilişki yaşamak istemek bir problem değil belki kendini keşfediyorsun fakat ilişkide olduğun kişinin de bundan haberdar olması birlikte karar almış olmanız olması gereken

Bunun yanında bağlanma sorunların olabilir, güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma, kaçıngan bağlanma türlerini bir araştır istersen

hic aldatmiyor, rahatsiz edici davranmiyor olsan aldatila aldatila ve senin yapmayacagin davranislarla karsilasip haksizliga ugraya ugraya kafayi yiyecektin yine problemli ve ruh hastasi olacaktin

Bu biraz karakterle alakalı bir durum. İyi bir insan değilsiniz. Siz bu durumda aldatmayı, yalan söylemeyi, arkadan iş çevirmeyi, birini kandırmayı çok normalleştirmişsiniz. Bu şekilde güzel, sağlıklı bir ilişki yaşayamazsınız, ne sevilebilir ne de sevebilirsiniz.

Yaptıklarınızın yanlış, kendinizi vicdanen rahatsız, pişman hissettiğinizi yazmamışsınız. Yani sizin için ortada bir yanlışlık yok. Üstelik kendinizi haklı dahi gördüğünüzü belirtmişsiniz.

Yaptıklarınızı erkek arkadaşınızdan/sevgilinizden saklayıp, bencilce onun size sadık olmasını, ilişkinize dair sorumluluk almasını beklemeniz çok acımasızca. Bu acımasızlığın, birini kandırmanın haklı yanı, bahanesi, psikolojik rahatsızlığı olmaz. Hele olanların farkındayken.

Benim bu şekilde davranan tanıdığım bir kız var. Aynı sizin duyurunuzda yazdıklarınız gibi biri. O kızın hayatında hiç gerçekten mutlu olduğunu görmedim, düzgün arkadaşlık ilişkisi yoktu, ailesiyle ilişkisi kötüydü. Kendisi de kötü bir insan.

Açık ilişki yaşayacak olgunluğa da sahip değilsiniz. Bu durumdan huzursuz rahatsız, pişman olmadığınız için sizin ilişkiler hep bu şekilde devam edecektir. Bu haldeyken de hayatınıza doğru kişi girse fark etmezsiniz ki. Zaten onunla da benzer ilişki yaşarsınız ve yine aynı döngüyü yaşarsınız.

Hadi diyelim tercihin böyle çok eşlilik bilmemne, o zaman klasik ilişkilerden uzak durman lazım. Kendi istediğin ilişki tarzını baştan söyleyeceksin. Aldatmak kandırmaktır. Gözü görmeyen adam size 5 lira yerine yanlışlıkla 200 lira uzatsa bu durumdan istifade etmektir aldatmak. Bi de bu duyuruya cevap verenlere sitem edeceğim: sanki herkes birbirini aldatıyor imajı çizmişsiniz, yazıklar olsun.

@kahir ekseriyet biz öyle birşey mi dedik toptan yargıladın bizi

@Kahir ekseriyet ya sadece duygusal ilişkilerimde böyleyim işin tuhaf tarafı. Yani ticarette aşırı dürüstüm mal satarım, kusurunu söylerim. En ufak şeyi bile anlatırım ki hak geçmesin. Sokak hayvanlarına her gün bakarım. Yaralı görsem özel veterinere götürürüm asla kaçınmam. Ama duygusal ilişkilerde böyleyim maalesef. Hatta insanlar duygusal ilişkilerdeki dengesizliğime ve duygusuzluğuma şaşırır. Asla canım cicim yapmam ama ayrılınca kahrolurum filan gerçekten ben bile kendimi anlayamıyorum...

Sigmund frued abiye dayanarak arkasında travma/travmalar olduğunu düşünüyorum. Belki bir ilişki terapisti iş görebilir.

Yalnız benim takıldığım nokta şu: karşıdaki kişi size göre, ne tür hata yaparsa yapsın aldatıyor musunuz?
Yani o da başkalarıyla flörtleşti ben de flörtleşti? yoksa bugün istediğimi yapmadı dur şunu bi aldatayım mı diyorsunuz.

Konudan bağımsız olarak flörtöz ve “aslında samimiyim beni yanlış anladın” kızı mısın?

Sadece sevgi açlığın var. Çok sevilmeye ihtiyacın var. Şefkatle şehveti yüksek dozda yaşatacak ilk adamda normallesirsin. Yarım aşklar yerine bir tam aşka ihtiyacın var.

@freebird5406_2: genel olarak öyle bi intiba oluşmuş, herkes öyle demedi tabi.

@esinsin: ilişkiyi de bi ticaret olarak gör o zaman :d

Çevreni değiştir. Etrafın ucuz karekterli insan dolu muhtemelen.

@Unde bach canim mesela bakıyorum instagramdan yeni birini takip etmiş gittiği bir yerden filan o zaman diyorum hakettin.

@Kahir ekseriyet hahahahhaha göremiyorum

@luluki ya çevremde benim gibi birisi yok

@deer hunter umarım...

Hey dostum, evet sen bir ruh hastasısın. Hakaret değil, gerçekten öyle. Yani tedaviye ihtiyacın var. Benim kız arkadaşım da senin gibi saçma kıskançlıkları var ve anlam veremiyorum hareketlerine. Beni aldatıyor mu bilmiyorum ama onu doktora götürdüm iki kez, psikoloğa. Psikoloğa olanları anlattığımda, eee ne var seven kıskanır dedi be ben de psikoloğa başka bir psikoloğa gitmesini önerdim.
Şimdi eğer bana sorarsan, senin probleminin kaynağı çocukluktan geliyor. Çocuklukta yaşamış olduğun güvensizlik ve intikam hırsının kaynağını bulduğun zaman ruh hastası olup olmadığının da cevabını bulmuş olursun.

Ha ikinci bir ihtimal de Çirkin bi kızsındır. Nasıl olsa beni bırakacak, o beni bırakmadan ben başka flörtlere, onlar da beni bırakacağı veya sadece beni cinsel bir obje olarak gördükleri için benle beraber olduğundan yine başka flörtlere atlayayım diyorsundur.

ruh hastası değilsiniz, bağlanma sorununuz var.
terapiye gidin.

Sadece anlattiklarindan yola cikiyorum, bir tur kendini korumaya alma refleksi gelistirmis olabilir misin? Hemen suphelenip aldatiyorum demissin, sanki yasadiklarindan ve tanik olduklarindan yola cikarak ne olursa olsun, kim olursa olsun bir gun aldatilacagin hissi, kimseye guvenmeme hissi olusmus sende gibi geldi. Uzulmekten ve hayal kirikligi yasamaktan korkup once ben aldatayim diyor olabilir misin?

@palmtree evet bence tam olarak böyle ama bu düzelmez mi ?

Hayır sen sadece güvenilmez ve sadık olmayan birisin. Arkadaşlarını çevrelerini değiştirmek konusunda uyarmalısın.

Özgüvenin aşırı düşük muhtemelen. İşinde gücünde başarılı olmaya çalış. Kendine saygını geliştir.

çok eşli olabilirsin belki ama tabi işin içine "aldatma" (kandırma, yalan söyleme) girdiği için yine adil olmayacaktır.

belki tombala olur ve doğru kişiyi buldum algısı ile bir daha böyle şeyler yapmayabilirsin. ama düşük ihtimalli bir tombala olacaktır. büyük ihtimal, doğru kişi olduğunu düşünsen bile, zihnin zamanla seni maniple edecek, "doğru kişi olmadığını" kurmaya başlayacaksın ve yine aldatmayı meşrulaştıracaksın kendin için.

terapi öneriyorum.

not: herkes, herkesi aldatmıyor.

Ten uyumu olur o zaman.
Olmazsa seks hayatınızda biraz eksik kalacaktır bunu da bir şekilde tolare edersiniz. Sanki her şey tam da?
İdeal dünyalarda yaşamıyor ki kimse.

Ha bunu alkollü bir şekilde telafi edemezsin

Olmazsa olmaz. Erken farkederseniz kolay olur. İnternet ilişkisini uzatmadan ne yapıyorsanız yüzyüze yapın.

Herşey bitti bi seks kaldı. Fedakar birini bul ve başla. Gerisi aptal avuntusu.

Bence bunu zorlamak manasız. Ben böyle bir şeyi zorladığımda kendime olan saygımı bir aşama daha yitirdim. Hem karşıdakini kandırmak bence bu.

bu cevabı burda kaçıncı defadır yazdığımı bilmiyorum :))).

kötü bir cinsel hayat bir ilişkinin %95idir, iyi bir cinsel hayat bir ilişkinin %5idir.

değil.

reebok olan club c85 sanırım. klasik bir sneaker ve çok beğeniyorum. paraya kıysam ben de alacağım bir gün :)

soldaki adidas esofmanli fonlu sacli balik etli kokos kiz ayakkabisi :D

beyaz unisex zaten herkes giyiyor.değil erkeksi

Beyaz olan değil

Benettonun sahtesi mi var? Kim bunun sahtesine emek vermeye tenezzül eder ki?
Bir şemsiyesini almıştım benetton mağazasından 5 liralık şemsiye gibi 2 günde kilit mekanizması bozulmuştu.

Koronadan şüpheleniyorsanız direk korona testi yaptırın

@fezagezgini_4 Hastaneler hemen yapıyor mu acaba? Dün yapmadılar mesela. Özel hastaneye gideceğim Anadolu Yakası.

En son 150 tl ye yapıyorlardı yurtdışı uçuşu için gelenlere. Siz de öyle bir bahaneyle gidin para sorun değilse

Evet hastaneye geldik yaptırdık. Hem kan hem sürüntü aldılar ve negatif çıktı. Başka tahliller de yapıldı. Nasıl rahatladık anlatamam.

3-4-1-2

sırasıyla

1-Renault Clio Symbol (2000-2001 falan)
2-Peugeot 307 (2002)
3-Ford Focus (1999-2000 civarı)
4-VW Bora (1999)

bir iki aylığına araba alma işi çok mantıklı gelmedi. hele ki şu dengesiz piyasada. olası masrafları düşünüp (bakım, sigorta, mtv, muayene, ruhsat, olası kaza vs) kiralamak için de biraz fiyat araştırırdım ben olsam.

yukarıdakilerden yola çıkarak da, ilgili malum sitede dört aracın da bu özelliklerde satışta kaç tane araba olduğuna bakıp, en çok ilanı olanı en çok piyasası olanı şeklinde düşünebilirsiniz.

Çok temiz bir 307 buldum. Düzgün clio bulamazsam yapıştırsam mı diye kafam çok karışık. Bana bi gaz verin be...

focus kesinlikle.

reanarchy beyciğim evet o işi de araştırdım. mantığım şu:

muayene, vergi ve bakım istemeyen(minimum bakım yağ değişimi falan) bir araç bakıyorum. bir akrabam 25 yıllık motor ustası ona baktıracağım. şimdiye kadar al dediği arabanın dandik çıktığını görmedim. dolayısıyla kaza yapmadığım takdirde aracın bana maksimum masrafı noter + yağ değişimi + detaylı temizlik olur.

bir iki ay içinde de piyasanın düşeceğini sanmıyorum.

3
1
4
2

Paudi+58543678

Clio al yarına satarsın

sen korkup çocuk yapmıyorsun ya birileri korkmadan çocuk yapıyor, o birilerinin çoğunluğu şu anki siyasi iradeyi destekliyor dolayısı ile çocukları da destekliyor o çocuklar bu gün 16 yaşında, 2023'de seçim var ve 19 yaşında olacaklar, oy kullanacaklar, sence kime verecekler oylarını? sen şimdiki 10 yılını sildin ya aslında toplumun 50/60 yılını silmiş oldun.

Evli değilim çocuğum yok falan ama bende kendim için, yiğenlerim için korku içerisindeyim, 40 yasımdayım ve ben kendimden vaz geçtim bile, yaşayacağım 20 sene daha bunun da 10 senesi sağlıklı olur. 10 senede bir sürü ilaç kullanırım falan. gelecek nesil için mücadele etmemiz lazım artık, hatta şimdi üni yada lise okuyanlar bile değil, şu anda bebek olan, anaokuluna dahi gitmeyenler için. banane elalemin çocukları için ne dert edineceğim diyebilirsin tabii ama o iş öyle değil.

Akp yönetimi manav rıza gibi konuşmasa bu ekonomik çöküntüde nasıl bu kadar oy alabilirdi?

Bu konuşmanın değişik ve daha ağır versiyonlarını çokça kez sergileyen bir partiden bahsediyoruz. Fikir babaları burhan kuzu gibi geliyor bana. Söylediklerine bir bakın berat albayrak’a sarılırsınız. Tam ahmak yemleyicisi

bundan daha korkuncu bunları bile savunacak tipler olması. duyuruda bile vardır bunlardan eminim. türkiye yaşanacak ülke olmaktan çoktan çıktı. hala şöyle güzel böyle güzel diye güzelleme yapılması sinir bozucu gerçekten.

adam kendi kitlesinin farkinda.
kendi kitlesinin yurtdisiyla, hobiyle, kulturle isi var mi? yok.
3-5 kisi mercedes'e binmek istiyor, vatandas halinden memnun diyor. yani bunlarin gozunde kendi yandaslari vatandas, digerleri degil.

biraderim sen yapmazsin suriyeli 25 tane yapar, senin cocuk yapmaman onlarin isine geliyor. dunku yayin tam bir facia idi, ama maalesef sokaktaki halkta boyle, zaten sumeyyelerin bir derdi yok, rant onlarda, paraya ihtiyaclari yok ki, paraya ihtiyaci olan halki da dinle morfinlediler.

şu milletten umudu kesin artık hocam, bu eski devir değil artık her şey değişti, insanların düşünme sistematiğinden tutunda, fizyolojisine kadar her şey değişti. bi bırakın milletin yakasını. mevcut iktidar zihniyeti ( bak zihniyet diyorum yani akp gider bilmem ne gelir ama zihniyet aynı olunca) din sosuna batırarak beyazın aslında siyah olduğunu anlatsınlar hiç yoksa 30 milyonu peşine takar siz ne diyorsunuz. bi 6 yıl peşinden ayrılmasın bu 30 milyon sonrası kolay zaten. zamanında takımının hakkı olmayan penaltıyı kullanmasına ölümüne savunan insanlar şimdi para için her şeyi yapar. bundan sonra böyle, işinize gelirse. işte ülke işte memleket öyle zorlama hayeller falan kurmayın. kendi çocuklarını abd de okutup milletin çocuğunu imam hatiplerde okuttular. süreç tamamlanmak üzere. hayır nereye gideceksin? bize diz çöken abd ye mi? bizi kıskanan almanya ya mı? avrupa desen zaten bitmiş.

Önceden görüp 2017de ayrıldım ulkeden. Zaten bir adim düzelmedi 10 kati kötüleşti.
Duyuruda da bundan 2 ay once ekonominin duzelecegini, dövizin dusecegini, Çin'den kaçan üretimin Türkiye'ye gelecegini ve yükseleceğini söyleyen dostlar vardi. Onlar tabi ortalikta yoklar artik, yavas yavas dagiliyorlar. Ama hala büyük bir kitle destekcisi ve ne olursa olsun desteklerler. Çünkü devlet için halk kafasindalar, yarin sizler kolesiniz artik deseler vatan için köle olurum derler.

teknisyenlik de olabilir, veterinerlerin yanında çalışıyorlar.

Açıköğretim laborant ve veteriner sağlık bölümü var. Okuyup severseniz dgsyle veterinerliğe geçersiniz

@Unde bach canim evet o bölüm çok kafama yattı aslında. sonrasında +2 yine bayağı zor olur herhalde değil mi? gerçi bende bu şstek varken her zorluğu yenerim de :) o bölüm açıköğretimde nasıl oluyor ki? yani sayısal dersler falan yok mu? sadece ilk 2 sene yok herhalde

Ben de teknisyen demeye gelmiştim. Fakat iyi düşünün, sadece hayvanları sevmek yeterli değil bence. Mesela ben de çok seviyorum ama aşı yapılırken-röntgen çekilirken-kan alınırken kendimi öldürmek istiyorum tırnaklarımı avuç içlerime geçiriyorum, başım dönüyor, gözüm kararıyor ve genelde dışarı çıkmak zorunda kalıyorum, ağlıyorum tansiyonum düşüyor vs.
İnsanlarda aynı şeyleri hissetmiyorum(çok aşırı sevdiklerim hariç), kendim kolayca kan verebilirim mesela ama hayvanlara gelince mümkün değil dayanamıyorum. Önce bunu düşünün, sonra başlayın derim. Eğer böyle sorunlarınız da yoksa kolayca biter gider, tatlış bir veteriner kazanırız :)

Sağlık sektörü pratikte sözel ve uygulamalı bilimler gibi dersler işliyor. Ezber ezber ezber. İşin mantığıyla beraber tabi.
Dersleri buradan inceleyebilirsiniz: www.anadolu.edu.tr

İkinci üniversite kapsamında da okunuyor, fakülte mezunuysanız sanırım eylül gibi üni başvurusu açılıyor. Sınava girmenize gerek yok.

veteriner fakültesinde araş gör üm her sene düzenli olarak 45+ bir veya 2 öğrenci geliyor. siz istedikten sonra neden olmasın.

annem 50+ yaşında onur belgesi ile üniversite bitirdi.

istedikten sonra yaparsınız.

herkese teşekkürler. lisans mezunları doğrudan kayıt yapabiliyormuş, eylülde kayıt oluyorum, hadi hayırlısı, Hakk utandırmasın :) insallah bir gün o sokakta çaresiz halde bulduğum canımın içi masumlara bizzat kendim yardım edebileceğim, insallah nasip olur

hiçbir işe yaradığını sanmıyorum. çamaşır makinesi çalışma prensibi gereği uzun çalışması gereken bir alet. uzun çalışması çok fazla elektrik ve su tüketeceği anlamına gelmez. çamaşırların uzun uzun dönmesi, birbirine sürtünmesi ve deterjanlı suyun birkaç defa üzerlerinden geçmesi lazım. 30 dk'da olacak iş değil bu bence.

ha bu arada verimlilik anlamında da neredeyse hiçbir fark yoktur "bence". verimlilik konusu tamamen totomdan salladığım bir şey, üretici sayfasında yazar veya kullanma talimatında hangi programın ne kadar su elektrik tükettiği.

Ben renkliler için hep kısa program kullanırım.

Ben 1 gün giyindiğim tişörtleri 30dk programa atıyorum gayet de mis oluyor. 3 4 yıkamada bir uzun programa atıyorum.

Çamaşır makinamı 20 yıldır kullanıyorum renkliler 40 beyazlar 60

Bulaşık makine hep 65, yalnız bulaşık makinasına asla kalintili bir sey koymuyorum.

Başka hiç bir programı kullanmadim.

Yazin en cok kullandigim program kisa programlar benim. Bence asiri kullanisli.

eğer üzerinde leke yoksa, bir iki kere giyip sonra kirliye attığım bir kıyafetse devamlı o programı kullanıyorum.

Acil durumlarda falan kullanıyorum. Elde yıkama programını kullanıyorum renkli ve beyazlar için.

Dönme aralarında hareketsiz bekleme sürelerini kısaltarak yapıyor işini. Bence dönme/devir sayısı çok da azalmıyor

Her kıyafetimi 1 kere giyip yıkıyorum. Özellikle kışın (terlemediğim falan için de) çoğunlukla kısa programı kullanıyorum. Özellikle cayır cayır yıkansın istediğim bişey varsa uzun/sıcak programları tercih ediyorum.

Ufaktan yorumlara baktım sanırım ben hariç kimse kısa programı kullanmıyor ben hayatım boyunca kısa program harici kullanmadım. Bir çamaşırın oradan oraya 2 saat dolanması kafama uymuyor. Zaten çamurda sürünmediğim için yarım saatten daha fazla çamaşır yıkatmıyorum makinaya bilemedim :)

Normal kiyafetleri hep 30 derecede, mumkun olan en kisa programda yikiyorum. Leke vs varsa onden elimle deterjanla citileyip oyle atiyorum makineye, tertemiz cikiyorlar. Zaten leke de ayda yilda bir uzerime bisey dokersem oluyor anca.

Carsaf havlu vs hep 60 derecede ama. Belki bebek kiyafetleri de daha yuksek isida yikanmali bilmiyorum, ama gunluk kiyafetlerde hic 'ulan keske daha uzun programda yikasaydim' dedigim olmadi.

20 dakikalık 40 derece kısa program var bende, az çamaşır atıyorum hızlı tatlı tatlı temiz temiz yıkıyor, arkasından tekrar aynı programda deterjansız yıkıyorum, yumuşatıcı falan asla kullanmıyorum, alerjen hastalıkların, kanserin manserin büyük oranda sebebi bu kullandığımız kimyasallar.

Instagram'da Gökhan Enli iye aratın.

Karınca tattoo (moda)

Muratay ozkan

Atatürk universitesi'nde acikogretim yazmadığına emin misiniz? Acikogretimdeki bolumler komple 'acikogretim fakültesi' olarak geciyor cunku. Bir de yazmıyor diyelim, siz işlere başvuru yaparken cvnizde orgun egitim olarak mi belirteceksiniz? Bence yazmıyorsa bile böyle söylemek pek etik değil.

@fraise yazmıyor kendi sitesinde öyle yazıyor. Bir şey demeyeceğim, “beni işe alacaksınız ama ben açıköğretimim” Dememe gerek yok.

Tamam ben onu anladım ama acikogretimdeki bölümler acikogretim fakültesi adı altında açılıyor zaten. Atatürk'e baktım, o da öyle görünüyor sitede. Ornek verecek olursak Atatürk Üniversitesi, açıköğretim fakültesi, işletme yazacaktır; iktisadi ve idari bilimler fakültesi değil. www.ataaof.edu.tr

@fraise anladım. Ben o detayı bilmiyordum teşekkürler

Normal cd kafi.

Bootable usb de olur ama xp farklı bir tool ile yapmayı deneyin bence. Ya da bios ayarlarınızı kontrol edin.

Xpyi Rufus programıyla usbye yazdırıp yükledim geçen hafta. 10-15 yıllık pc. Çoğu program desteğini çekmiş internete girerken falan çok problem oluyor, SSL hatası verip duruyor

İndirdiğiniz flash yazdırma ya da xp programında bi dandiklik bardır

su girişi ve çıkışını bağlayıp elektriğe takıyorsun aslında baya basit bence

bahçe hortumu bağlar gibi bağlayacaksınız. biz yardım ederiz siz başlayın.

Bence hiç bilmiyorsanız youtubedan bakıp yapamamak düşük iq gerektirir.

gidere ve musluğa bağlayıp, bir de prizi takacaksınız. aslında çok basit ama 2 ipucu vereyim:

1 - gider ve musluğu takarken, duvarda ya da makine üzerinde minik vanalar olabiliyor. açık olduğuna emin olun. sonra allah allah neden çalışmıyor acaba diyip durmayın.

2 - gider ve musluk hortumlarının (ve hatta elektrik kablosunun) makineyi yerine ittirirken sağa sola takılmayacak şekilde durduğuna emin olun.

Yamaha XMax.

Ekonomik durumuna göre yamaha mt 25 veya ktm duke 250. Fiyatlar kendisini şaşırmadan önce kafamdaki iki motosikletti, gene başka bahara kaldı bende.

Yamaha r25

İki tanıdığım xmaxx aldı çok çok.memnunlar

Ilk motorun olacagi icin marka almaktansa yamaha,honda vs.

Sym veya kymco 250 maxiscooter alarak acemiligini attik sonra, japon ya da italyan markalara yonelmeni tavsiye ederim.

Ayrica her ne kadar dikkatli olursa ol.
O motordan duseceksin.

Bunun icin ekipmanlarinila dikkat et ve surekli tak. 500 metrelik mesafe gitsen bile o kaski kafandan cikarma

4 yıl önce aynı kafayla motor bakıyordum,
bajaj pulsar ns200 aldım ve çok çok memnunum hala.
uzun yola da gidiyorum arada, güç, hız, konfor ortalama, hiçbir sıkıntı yaşatmadı daha.

Öncelikle, Güvenli sürüş eğitimi aldınız mı? Scooter tarzı olmasın demişsiniz, 'bence' de olmamalı ama belki eğitim alıp kullanım stilinizi keşfettikten sonra scooter kullanmak size daha cazip gelecektir?

Naked motor kategorisinden, en ekonomik motorlardan biri olan Honda-Msx125 kullanıyorum, ancak boyunuz, kullanım şekliniz vs. o kadar fazla nokta var ki göz önüne alınabilecek. Nokta atışı tavsiyelerin çok sağlıklı olabileceğini düşünmüyorum açıkçası. Nacizane.

Kazasız sürüşler dilerim.

senin ilacın scooter

şu videoyu izle
www.youtube.com

marka modellerin 2020 versiyonlarına bak.

kendine sorman gereken şu!

40km'lik yolu yorgun kafa ile mi yoksa dinc kafa ile mi yapacaksın? eğer yoğun bir çalışma tempon var ve gün sonu kafan dalgın oluyorsa hiç motora bulaşma.

eğitim;
ben honda'nın güvenli sürüş 1-2'sine gittim. biri bana bebek gibi sıfırdan öğretsin diyorsan 1'den başla yoksa 2'e de gidebilirsin.

iyi bence. fırsat olsa 2'ye bi daha giderim.

zuhal'deki kawai'nin giriş modellerine bakınız.

Mega özet geçiyorum,

Kawai akustik ve elektrik pianolarda gayet geçerli ürünler sunmaktadır.

Piyasada çok bilinirliği olan markaların zaten götü rahat olduğu için satış konusunda (Yamaha) 10 liralık ürüne 5 kalite koyarken, kawai 10 liralık ürüne 7 kalite koyuyor diyebiliriz.

Zaten en üst segment ürünleri konuşmadığımız için de giriş seviyesi ürünlerde kawai tercih edilmesi bu bakıma mantıklıdır.

Başlangıç için mantık sınırları içerisinde bir hammer action keybed ve vasat kalitede piano sample'ları yeterli olacaktır uzun süre.

~
Bu arada şimdi bi baktım fiyatlara geçen sene 3-4 bin bandında olan giriş enstrumanları ekonomi ve döviz yüzünden 7-9 bandına çıkmış. Arkadaşlarınızın önerdiği şeyler mantıklı şeyler sanırım, çalma hazzını falan geçtim piyasada konsol şeklinde olan ama dijital piyano olmaya çok çok uzak çok rezil ürünler var (kallavi markaların bile) öyle bir şey almasanız daha iyi.

9 bin liraya iphone x alamıyorsunuz zaten dijital piyano metaforunda o segmente çıkmak için 20 30 bin falan vermek gerekiyor.

Duygusal roller coaster gibi cevap oldu yanıtlarken ben de nerden nereye geldim :D

Sene başında kawai kdp110 aldım. Çok memnunum. İşin profesyoneli arkadaşlarımın önerisiyle almıştım pişman değilim. Bugün olsa yine alırım :)

8000 tl şu kurda dijital piyanolar için iphone x seviyesi değil zaten, samsung j10 anca olur.

Sizin attıklarınız da honor telefon ayarında.
Ayrıca attıklarınız klavye, ayakla kullanmak çok sağlıklı olmuyor. Tabi seçim yine sizin. Ayrıca @yitik yazar’ın önerdiği model güzel

Piyano alsaydım www.hepsiburada.com şu modeli alacaktım. İzlediğim bir videoda bu model önerilmişti o fiyat seviyesinde. Zaten Kawai'nin giriş modeli. Daha düşük bütçede casio cdp 135, biraz yukarısında kawai kdp 110 düşünülebilir. Kdp 70 youtube'dan dinlediğim kadarıyla güzel gelmişti ama gidip denemedim maalesef.

Benim bir onerim, eger iphone hatta apple bilgisayar varsa daha da iyi, bir usb midi klavye alinmasi. Garageband'de gayet tatmin edici sesler var, logic pro'da da daha fazla secenekler var. Ha windows'ta da ableton falan var da icinde dogru duzgun ses yok hicbirinin sonra gunler vst aramakla gecer.

Attiginiz modellerin bazisinin ustunde hoparlor bile yok sanirim, eger hic ugrasmayim takayim takialyim diyorsaniz hoparlorlu bisey alin bence. Hatta farkli sesler kutuphanesi olan bir modelle de eglenilebilir, ritm acip ustune calinabilir mesela.

ikinci el bir yamaha p45 de düşünülebilir.
haftada 10 saat eğlencesine çalınacak sonuçta. ikinci eli de iyidir.

Her şeyi anlatırım.

Eski manitaya anlatırdım. Şimdi o kadar konuşasım yok.

Tabii ki hayır.

Konusuna göre değişmekle beraber bazı konuları sadece konu başlığıyla, bazılarını detaylarıyla bilse bile bazılarını da hiç bilmemesi daha uygudur. Her şeyi bilecek diye bir şey yok. Bazı konular bireyseldir. Birlikte hareket edilmemesi gerekiyor.

Anlatıyorum hatta bazen stres topu olarak onu mu kullanıyorum acaba diye düşündüğüm de oluyor zira bir sorunum varsa gözlerim ilk onu arıyor, yanımda değilse telefona sarılıyorum; refleks gibi oldu artık.

İlk yıllar biraz daha ketumdum da 8. Yılın sonunda 'ona anlatmayacagim da kime anlatacağım?' modundayim.

Hayır sıkılıp soğuyor

Her şeyi anlatıyorum. Hatta şu an fark ettim de sevgili olmadan önce arkadaşken de ona anlatıyormuşum yine her şeyi.

sevgilim olduğunda bir süre sonra en iyi arkadaşım da oluyor çoğu zaman.
yani bir şey olduğunda ilk ona haber vermek, komik bir şey olduğunda ilk onunla eğlenmek istemek, bir sorun olduğunda ona anlatmak istemek, bazı konularda sırdaş olmak, bazen içini dökmek istemek, dedikodu yapıp yorumunu merak etmek ya da iç dünyanı anlatmak gibi şeyler zaten bu işin bir parçası bence.
öyle bir diyalog varsa başka şeyler de güzel oluyor zaten.
ama o bağı kuramadığında yakınlık da kuramıyorsun sanki.
fikrini, düşüncelerini merak etmediğin biriyle ne kadar yakın olabilirsin ki?

Her şeyimi anlatamadığım biriyle sevgili olmam, şu anki sevgilime her şeyi anlatıyorum ama boğup onu da sıkmak istemediğim için önemsiz şeyleri geçmeye çalışıyorum.

hayir. arkadaslarima anlatiyorum ama her derdimi anlattigim tek bir kisi yok. bolusturuyorum - hem sikmamak icin hem de herkes farkli bir fonksiyonu karsiliyor hayatimda.

yiiuuoo niye anlatayim ki. ben normalde de derdini paylasan biri degilim. erkek kadin farketmez.

hayır.

bazı konuların bireyselliği konusu +1. hepimiz farklı bireyleriz, hayatımızdaki her şeyi karşı tarafın bilmesine lüzum yok.

bunun yanı sıra ve daha da önemlisi şu: hayattan beklentiler, kafaya takılanlar, sıkıntılar vs. tamamen farklı olabileceği için bana çok büyük gelen bir dert karşı taraf için çok çok önemsiz olabiliyor. senin için çok önemli bir derdini karşıya açtığında, "ee, bu mu?" tepkisini almak can sıkabiliyor. tabi sadece dert değil, sevinçler için de geçerli bu durum.

Eskiden anlatırdım fakat artık bunun bir tür zayıflık olarak algılandığını sezince bıraktım.

eskiden anlatırdım, zaman içinde anlattıklarımı kullanıp tartışmalarda çirkin çirkin konuşmaya ve kendince aşağılamaya başlayınca ve annesine babasına da anlattığı için anlatmıyorum artık. bir daha asla hiçbir özelimi de anlatmak istemiyorum, çok çirkin geliyor.

Eşime anlatmayacağım çok az konu vardır. Anlatmayacağım konu da annesinin densizlikleri olabilir ki onlar için de kız arkadaşlar var. O da anlatır bana.

her şeyi anlatırım, o da anlatır. hiçbir zaman da o anlatınca of pof dememişimdir ama ondan sıkıldığının sinyalini alsam anlatmayı bırakırdım sanırım. ya da bırakmazdım ya bilemedim çocukluk arkadaşıyız biz zaten sevgili olmadan önce de hep dertleşirdik "bu hoca bana taktı, elif silgimi aldı kaybetti" tarzı dertleri bile anlatırdık. bu kadar dandikleri bile anlatıp önemli şeyleri saklamak olmaz ki eş demek yol arkadaşlığı, yarenlik demek bence böyle şeyleri paylaşmaktan daha doğal bir şey yok.

Ben anlatırım, onun da anlatmasını isterim.

Kimsenin başkasının derdini dinlemek gibi bir özverisi olmadığını anladığımdan beri hayır.

Ancak trajik olayları konuyla dalga geçerek anlattığınızda devamı merak ediliyor yoksa özet geç oçe durumu oluyor.
Her derdinizi anlatınca herşeyden şikayet eden, zayıf karakterli ve sadece kendi dertleri varmış gibi bencil bir insan olarak algılandıktan sonra (sadece psikolojim bozulmuştu) bıraktım. Bence gerek de yokmuş.

derdim birdi karima anlattim iki oldu diye atasozu var :D

Her seyi anlatiyorum. Simdi evliyiz ama daha sevgili olmadığımız donemde bile gereksiz sekilde her seyi anlatıyormuşum düşününce. Anlatmamak icin kendime ket vuruyor olsam iliskiye aynı saflığıyla bakamazdim herhalde.

Genelde anlatiyorum ama bazen ona anlatmak icin cekince duydugum bazi konulari once "ic cember" diyebilecegim bir arkadas grubuna anlatip kafami topluyorum. Sonra onunla konnusuyorum.

Anlatabiliyorum, anlatamasaydım eşim olmazdı muhtemelen.

Hastalık ve ağrı şiddeti haricinde her şeyi paylaşırım. Hanım haricinde hiç kimseyle paylaşmam.

gündelik iş sorunları zaten anlatılır manasında yazdınız sanırım notu.
kişisel derdimi anlatırım, iş sorunlarından asla bahsetmem.
işini eve taşıyıp mutlu kalabilen çift örneği görmedim.

Esime ve aileme anlatamam, anlatirsam cokerler cunku. Birisinin dertleri sirtlamasi lazim, esim psikolojik olarak cok guclu degil. Saclari bosuna agartmadik.

anlatmıyorum çünkü dertler paylaşıldıkça artıyor gibi geliyor :)

%99

google docs'ta sesli yazma denenebilir.

Ya da iphone sesle mesaj yazımı

yon bunlarla olmuyor maalesef

e-ders sisteminde olduğu için ders sesi algılamıyor

mikrofon olarak stereo karışımı gösterebilirsen olur. oluyor yani. sonradan ufak tefek düzeltmek gerekebilir tabi.

Yürüyüs/spor'u sadece destekleyici ve beden sagligi icin iyi bir sey gibi düsünün. Kilo vermenin en az %80i az yemek yemekten geciyor. Eger her gün 3-4 saat agir bir sekilde spor yapmiyorsaniz oradan harcadiginiz kalori yemek yemeyerek almadiginiz kalorinin yaninda anca devede kulak kaliyor.

Diyet-Kalori açığı > Kilo vermek için yapılan diğer bütün şeyler.

Ben açıkçası ekmeği azalttım akşam şu saatten sonra yemek yemiyorum vs türü önlemleri çok gerçekçi ve sürdürülebilir bulmuyorum. Yani istersen günde bir somun ekmek yiyerek de kilo verebilirsin sabaha karşı 3 gibi makarna yiyerek de kilo verebilirsin, sağlıklı beslenmek/sağlıklı yaşamak farklı bir şey kilo vermek başka bir şey. Önce bunu çözmek gerekir. Yapman gereken şey şunu azalttım bunu azalttım türü bir planlama değil, bireysel özelliklerine ve hedefine göre bir kalori alımı hesaplayıp onun doğrultusunda yol almaktır, diğer türlüsü ezbere ve takip edilebilir bir program olmayacağı için bir adım ilerler iki adım gerilersin.

Kısacası; kilo vermen için gerekli olan kalori alımını hesapla, kendine minimum 5 aylık bir hedef koy ve planına sadık kal, onun yanında ister yürü ister koş istersen hopla zıpla, her türlü kilo verirsin.

Anladim. Bu tip seyleri hic bilmedigimden sordum gercekten. Demek istediginizi anladim ama... bilmedigim icin yaptigm seyler gercekten ezbere. Ama en azindan bokbogazligimi dizginliyorum diyelim :d

Peki dediginiz kilo vermem
Icin gerekli kaloriyi nasil hesaplayacagim? Google’a yazdigimda bu tip seyleri hesaplayan robotlar cikar muhtemelen. Oyle mi bakmam lazim?

Evet kalori hesaplayıcılar var, yani bunlar tabii %100 kişiselleştirilmiş sonuçlar vermiyor ama yine de hedefin doğrultusunda yardımcı olur. Bir de telefonuna FatSecret MyFitnessPal gibi bi program yükle yediğini içtiğini buraya yazıp aldığın kalorileri hesapla yeter, en sağlıklı yöntemler bunlar.

5 dakikayla değil ama şöyle 2-3 saat yürürseniz olur, oluyor.

5-6 ayda verirsin fakat protein, sebze az yersen yüzden, kastan gider sağlıksız görünürsün
beslenme +evde spor yapmalısın
koşuya çıkabilirsin
spordan önce ölçülü karbonhidrat

Buradan Couch to 5 K koşu programı önermişlerdi, yavaş da olsa kilo vermeye başladım. Düzenli yaptığınızda her şey işe yarıyor. Yürüyüş için olanı var mı isterseniz bakın.

yillarini bu islere vermis biri olarak soyluyorum : okuz gibi yeme nedir abi ? ogunlerini, tabagini kucult. neyse geride kalmasi iyi olmus. yurumek en iyisi. zamanla ayni surede daha fazla yurumeye bak. ha bir de bazi bunyelerde odul ters teper. uzun sure sevdigin yiyecekten ayri kalinca, ilk tadini aldiginda birakamayabilirdin. odulu modulu de at cope.

Min 1 saat hizli yurus ise, evet ama yediklerine dikkat edicen.

sağlam efor sarfetmelisiniz. öyle sevgilinizde sahilde yürür gibi yürüyünce oksijensize geçiyor vucut. vaktinize yazık işe yarar ama çok çok çok az. o kadar vakitte başka şeyler yapılabilir.

eksiup.com

olmuşla ölmüşe çare yok...

gün gelecek ne zaman yaşandığını, ne yaşandığını, nasıl olduğunu bile unutacaksın.

Detay versen olmaz mı?

saka misin? Hocaefendi dedikleri adam tank soktu, kac tane sehit verdik kozmik odanin anahtari casuslara verildi, Allah affetsin deyip geziyor adamlar

@IncredibleMau; valla olayı hatırlamak ve anlatmak bile çok büyük bir rezillik :( Hiç dillendirmek istemiyorum :(

Haha, geçmiş olsun hocam. Ben böyle durumlarda başkalarına anlatıyorum, rahatlatıyor o beni.

Haftaya unutursun. Başka meşguliyet ara kendine yalnız kalma. Odak noktanı değiştir film vs aç. Ama 1-2 gün o oturan şeyin etkisi geçmez. Zamanla hafifler.

Hersey unutuluyor o an yaşandı bitti geçmişte kaldı
Şu an siz varsınız o olay geçmişte kaldı sizinle değil

Kimler kimler milyonların önünde rezil oluyor da umursamıyor sonra unutulup gidiyor be hocam. Seninki devede kulak kalır. Raad ol.

Düğünde mi oldu?

genelde kimse bizi kendimizi yargıladığımız kadar sert yargılamaz ve günümüzde neredeyse herkes kısa süre içerisinde başkalarını bırakıp kendileriyle ilgilenmeye devam eder. sizin yaptığınız başarı da rezillik de büyük ihtimalle unutuldu bile. geçiniz.

birine anlatın, biraz rahatlarsınız.
ya da olayın komik yanına odaklanmaya çalışın.
rezil olunan anlar genelde sonradan düşünüldüğünde komik oluyor.
hatta olay değil, sırf rezil olma hâli bile komik olabiliyor.
hatırladığınızda ömür boyu suratınızı buruştursanız da, bir yandan gülersiniz muhtemelen.
öyle ya da böyle ileride anlatacak hikâyeniz olmuş işte, boş verin.

Üç amcamın çocuğu olmadı. Bu amcamlardan birinin evindeydim. İkimiz de duş alıcaz diye tüm gün dolandık, yok o üşendi yok ben üşendim. En sonunda ben giriyorum dedim duşa girdim.

Çıktıktan sonra amcam yengeme seslendi "bak ne güzel üşenmedi kız girdi duşuna" dedi.

Ben de "ÜŞENENİN ÇOCUĞU OLMAZ"dedim.

Havada harfleri filan yakalamak istedim ama olmadı. Nasıl çıktı ağzımdan, amcamın yüzünde saniyenin belki onda biri bir bozulma geçti ama asla çaktırmadı. Ben de odadan çıkıp saçımı filan kurutmaya kaçtım.


Bunun kadar kötü değilse takmayın derim. En fazla sonra oturup gülersiniz.

yineden bunun tekrarlanan bir durum oldupunu anlayacaksak hangi şartlarda gerçekleşiyor diye düşünüp bir daha olmaması için ne yapmalı diye bakmak gerekebilir.
onun dışında anlık durumlar, gaflar için yapılacak bir şey yok. internette tonla epic fail videosu var. açın seyredin gülün.

utanç en güçlü insani duygulardan biri. okurken sebepsizce mutlu oldum. siz de olun xd

yil kac hatirlamiyorum. 95 falan herhalde.
abimle osurma yarisi yapiyoruz. skor tutuyoruz sen ondesin ben one gectim berabereyiz...
eve eski ulastirma bakani yeni milletvekili misafirlige gelecek bekliyoruz camdan bekliyorum ne zaman gelecekler diye. hazirlik yapiyoruz. abim de o esnada babama sekerligi getirmis mutfaktan babamin seslenmesi ile.
benim de gazim gelmis tutar miyim. geri kacmadan depar ata ata salona kostum abi abi yedim salon kapisindan bi kuvvetli abandim sirtimi donup iki biiiiiiiirrr diye bagirdim ellerim havada yuzumu salona dondum kiiiii herkes iceride bana bakiyor sonra abime.donduler abim de ne diyor bu mal bakisi atiyor etrafa. o gun astenosferi gordum hocam.

@armagan abanuz sizin link manuel ve 1.0 motor.

Zevk meselesi tabii ama bu arabanin ic dizayni (ki bence dis kasasi da) hic 3 yasinda hissi vermiyor bana. Cok eski duruyor, 3 yillik bir araba gibi modern degil. Ben olsam o paraya micra almam.

Ama dedigim gibi tamamen zevk meselesi :)

Micralar plastik gibi, kazasızken bile kasisten geçince tamponu yerinden çıkıyor. O paraya polo alırsınız.

Bu arabanın ederi 40 bin TL’den fazla değil bana kalırsa.

Vay babam vay. Sıfır Micra fiyatları 1.5 için 250.000 lira. O paraya ev var ev! 2017 model 1.2 micra Almanya'da 8.000€. Bazen araba almayı düşünüyorum ama hiç akıl kârı değil bu zamanda. Duyuruya cevap değil ama bir isyan edeyim dedim.

@but that was just a dream +1 güvenlik önemlidir. eşim opel corsayı 60 km hızla pert etti. allaha şükür ki hava yastığı kurtardı. böyle küçük bir araba olsa daha çok etkilenirdi büyük ihtimal.

Vay anam vay 50 bin liralık araba 123 bine satılıyor.
Aceleniz yoksa bekleyin. Üretim bantları hareketlenince düşer

Vay be boyle bi arac icin asgari ucretli biri 5 sene boyunca her sabah ise gidip hic para harcamamali ki bunu alabilsin.. Ulke gercegiyle ilgili kisa bi sitemdi :)

Araca gelecek olursak kazasi vurugu vb olmamasi, temiz olmasi bu sinifta boyle bir araca 120 kusur bin verme sebebi olamaz. Gerekirse bir parca boyasi olan daha ust sinif bir arac bakabilirsiniz.

Fiyat düşmez de bu arabaya da bu para verilmez.
Git mazda 3 bak, golf bak, toyota bak, honda bak.
Beğenmedim. Geçen sene bu araba 65-70 bindi.

Sıfır al diyenler neye göre diyor? Piyasada sıfır araba yok, galericiler hepsini toplamış durumda. 3 ay sonra fiyat garantisi olmadan almak çok riskli. En iyisi almamak.

Kumunu bir odaya koyup kapatın

uyku düzenini bozacaksınız.
1-2 gününüzü buna ayırmaya çalışın, gündüz uyutmayın.
uykuya dalarsa kucağınıza falan alın, oyuncakla falan oynatın, bir şeyler yapın uyanık tutun.
ondan sonra sizin uyku düzeninize ayak uydurur.

ama elbet doğaları gereği geceleri yine de uyanık olabiliyorlar, büyüdükten sonra size bu kadar sarmaz.

İlk sene normal aşırı delirmeleri, daha sonra sakinleyip kendi düzenlerini oturtuyorlar. Benim ibiş gündüz de uyuyor gece de paşa paşa gelip yanımda uyuyor, kalkıp dolanıyor sakin sakin.

Gündüz oynatarak koşturarak yormayı deneyebilirsiniz.

Ben kıyamıyordum da kapıyı kapatmaya, ne zaman bitecek bu delirmeler diye veterinere sormuşluğum var :D

Kütle = hacim x yoğunluk

1130 = 1000 ml x yoğunluk

d= 1,13

O halde 250 = hacim x 1,13
Hacim yaklaşık 221 mL

@helena 4 e bölmeyi ben de biliyorum dönüştürerek. Verdiğim değer doğru mu, yanlışsa doğrusu ne onu soruyorum. 4 işlemim var şükür.

Tobb yayınında hidrojenize yağ 0.92gr/cm3 yazıyor.
920gr=1 lt imiş. Galiba öyle...

Aksam bir seyler yapmak icin eritecektim, olcup soyliyim mi? :) duz hesapla bulamayiz cunku eritince sicaklik girecek isin icine yogunlugu etkileyecek.

İletişim adresine gidip yüzleşip hesap sorun bence. Ben olsam öyle yapardım, yine sallamazsa çalıştığı yerim müdürüne şikayet ederdim bu dolandırıcı diye. Hızımı alamayıp çalıştığı yerde bağırarak rezil ederdim. Müdüre göstermek için dekontla gitmek mantıklı olur.

bi arkadaşım suç duyurusunda bulunmuştu, adam çevirmede gözaltına alınmıştı. ya da eşiydi tam hatırlamıyrum. bi hastalık ya da hamilelik durumu vardı. atıyorum 200 tl gibi bi tutardı alışveriş. 3-4 bin tl para aldı onlardan şikayeti geri çekmek için. just sayin'

vereceksin savcılığa konuşma kayıtları ve banka dekontuyla o uğraşsın

İnternette yaz bence.

ilamsız icra açardım ben aleyhine. ufak bir tebligat parası avukatsız. ona itiraz etmezse hacze gidebiliyorsun,

Modemle ilgili olabilir. Superonline'ı tekrar ara ve sürekli olarak problem yaşadığını, modemin değiştirilmesini talep ettiğini söyle. Değiştireceklerdir.

Öncelikle 192.168.1.1 den (ya da modeminiz için ne ise) modem arayüzüne girin. Gelen değerlere bakın. Size sağlanan değerlerde sorun yoksa modemde sıkıntı vardır. Yok değerlerde sorun varsa kabloda sorun olabilir. Ya da ping değeriniz kötü olabilir.
Zaten oyun vs dışında bu değerleri gördüğünüze göre internet sağlayan firmadan kaynaklanmıyor.

Omuz vücutta en kolay sakatlanan en zor iyileşen, hatta sakatlanan yere göre kronik şekilde arızalı kalan bir bölge. Ben 15 sene önce falan rotator cuff sakatlığı yaşadım, ki küçük bi zedelenmeydi sadece tam yırtılma bile değildi ama hala bench’e falan girerken iyi ısınmazsam omzum ağrır, yapacak bir şey yok pek çözüm iyi ısınmak ya da çok iyi bir spor hekimi bulup ona göstermek.

Eklem kapsülü olan bölgelerde çoğu insanda arızalar oluşur. Bu kimi zaman bilinçsiz spor, kimi zaman yüksek kilo, kimi zaman da yaş ilerlemesine bağlı yıpranma ile oluşur (özellikle diz eklem kapsülleri).
İskelet sistemin en zayıf ve deforme olmaya müsait yerleri diyebiliriz.

Omuz eklemi hassas, özellikle lateral hareketinde ses çıkışı oluyor genelde.

Sporda yaptığın hareket yanlış yada ağırlık yanlış. Yavaş ve dengeli omuz çalış.

Belli yaştan sonra vücut kalojen sentezlemiyor. Kalojen ve eklemler için doğal destekler var yumurta kabuğu zarı gibi.

Spor hekimine gidersen sorunun kaynağını tam olarak çözersin.

www.hepsiburada.com

Kendi evinin içini gizli kamerayla izlemek niye suç olsun ki.

Olsa olsa gizli yaptığınız kayıt delil olarak kabul edilmeyebilir, zira kaydın delil sayılabilmesi için gizli olmaması gerekiyor. "Bu işyeri 24 saat kamera ile izlenmektedir" tabelaları, "görüşmelerimiz hizmet kalitesi için kaydedilmektedir" uyarıları hepnbu yüzden. Ama bunun da çözümü var. Görüntüyü tespit ettiğinizde kamerayı falan hiç karıştırmadan polisi yanınıza alır evi basarsınız, ebelerininkini tersten görürler.

@kibritsuyu aynen, kameradan eğer evde birini görürsem direk polise gidip baskın yapıcam.

Bence gizli kamera yerine eve alarm sistemi kurun. Şifreyi de bilecek halleri yok, hadi anahtarı kopyaladılar da. Kuzeniniz de şifreyi arada değiştirir

Girişe görülecek şekilde ip kamera koyun. Kapı her açıldığında size uyarı göndersin.

İnternet sürekli varsa en temizi bu. Gizli kameranın her türlüsüne karşıyım bak koskoca adamları ne hale sokuyor.

Kameralarda ayar var bölgeyi seçiyorsunuz uygulamada ..ordan geçen olursan bildirim geliyor telefona

siz ne olduğunu anlamak değil birilerini basmak/canını yakmak istiyorsunuz daha çok. gürültü olduğu saat size haber verilsin gidin görün ne olduğunu tamam.

Durum bilgilendirmedi yaparsanız sevinirim. İlginç bir durum merak uyandırdı bende.

seneler boyunca hergün ağrı kesici kullandım. mide dahil olmak üzere hiçbir sıkıntı yaşamadım ama bu bana özel bir durum olabilir. mesela 1-2 hafta önce tüm haftayı ağrı kesiciyle geçirdim.

Bilimsel gerçeğini bilmiyorum ama ağrı kesici müptelası bir akrabamı doktor ağrı kesici istediği için reçete yazmadan kovuyordu. Yazan başka bir doktor da “böbreklerine zarar veriyorsun” diyordu (aile hekimi).
Benim 2-3 ayda bir dayanılmaz baş ağrım olunca içiyorum. Haricen içmiyorum ama zamanında çok antibiyotik içtim artık mümkün olduğunca bir şey içmiyorum.

ben de normalde kullanmıyorum. ama ağrım olunca önce paracetemol deniyorum. çok uç ise ibuprofen deniyorum.

paracetemol daha az agresif görünüyo bana.

Uzun süreli düzenli kullanımda sindirim sisteminde sorunlara yol açabiliyor (ülser gibi), böbrek ve karaciğere zarar verebiliyor.

www.health.harvard.edu
www.health.harvard.edu

Üyeliğini iptal ettirsen daha dürüstçe olmaz mı?sözleşme imzalıyorsun adamlarla sonra bunu iptal ettirmezsen alacaklı hale geçerler.

Derin derin düşünürken böyle bir soru geldi aklıma. Ahlak seviyesi yüksek ekşicilere sormak istedim ben de.. Gelen cevaplara neticesinde bilinçli bir TÜRK vatandaşı olduğumdan mütevellit takım elbisemi giyip macfite gideceğim ve bu durumdan bahsedeceğim. Şimdi oldu mu??

yıllık yaptırırsan tek seferde çekiyorlar ki?

nasıl tek seferde çekiyor? taksite bölüyorlar 6 9 bazı kartlara 12

Alacakları toplam paraya bloke koyup taksit taksit çekiyorlar sanırım. Eğer böyleyse öyle bir şansınız olmaz

bloke koymadan da çekiyorlar. arkadaşlar bu bir yorum sorusu değildir. bilen kişiler görünce cevap verirler. lütfen ama..

Tabiki düşündüğünüz şeyi yapabilirsiniz ama yaptığınız sözleşmeye istinaden sizden para talep edemeyeceklerinin garantisi yok, üstüne 0 limitli karta bile borçlandırabilirler belki?

sözleşme yapıyorlarsa, borç ödenmedi diye icra takibi gibi bir işe girişebilirler.

ayrıca sanal kart kabul etmiyor da olabilirler, birkaç üyelikte "bu sanal kart, olmaz" dendiği oldu bana. (yabancı site alışverişinde) Normalde anlaşılmaması lazım ama sanırım bişeyi var.

amazondan aldığım şey sonra kur değiştiği için eksi bakiyeye de düşmüştü. 200 liralık açmıştım 210 lira çekmişlerdi gibi düşün. Ama o önceden çekilen şeyin tl'ye dönüşümünden kaynaklı bir şeydi. Ama 200 liralık açtım üstünü çekemezler de tam doğru olmuyor bu senaryoda.

yıllık üyelik demek 12 aylık para demek.

örneğin yıllık üyelikte aylık ücret 100 tl. sizin kartınızdan 1200 tl çekip 12 takside bölecekler. yani sanal kartta limitiniz 1200 tl olması lazım. bu sebeple 2. ayda ayrılsanız da parayı peşinen çekmiş oluyorlar. kartı kapatsanız bile kalan taksitler toplu olarak son ekstrenizde gelir.

kısaca alemin tek çakalı siz değilsiniz.

>alemin tek çakalı siz değilsiniz +1
macfit ayrıca yamyam bir firmadır, normal bir vatandaş gibi 12 aylık sözleşme imzalayıp 12 ay gittikten sonra sözleşme bitmiş olmasına rağmen ve siz devam etmeyeceğinizi belirtmenize rağmen son golü atıp +1 aylık ücret daha çeken bir firma, çoğu kişi bu son 1 aylık golü iade almak için çabalıyor.

macfit çakal fakat insanlar da bilgisiz, imzaladığı şeyi bilmiyor. Üstteki arkadaş 1 ay daha çakıyor demiş herkes öyle diyor da, sözleşmede "iptal edilmediği sürece yenilenir" yazıyordu, ve iptal etmek için ayın 25'ine kadar bildirmen gerekiyor. Çoğu insan 30'unda gidip iptal edin diyince öbür ayı da çekiyorlar. Yani aslında çakallık değil en başından her şey belli, insanlar okumuyor.

(zamanında macfit'e gittim, hiç de ekstra çekmediler ne zaman iptal etmem gerektiğini bildiğim için)

Buldum: i.hizliresim.com

Vücut her şekilde iyileşir, önemli olan iyileşirken ne kadar az kayıpla iyileştiğindir. Misal; sistem iyileşme işini gerçekleştirirken senin aldığın besinler yetersiz gelirse bunu endojen yöntemlerle atlatmaya çalışır, mesela iyileşme sürecinde en önemli maddelerden biri glutamin aminoasididir, hastanelerde kanser ya da benzer ağır hastalığı olanlara genelde glutamin verilir, ki glutamin aynı zamanda iskelet-kas dokusunda da en çok bulunan aminoasittir, bu noktada eminim aradaki bağlantıyı kurmuşsundur. Yani sen besinlerden gerekli glutamini alırsan vücut kaslardaki glutamine dokunmaz, kasdaki glutamine dokunmazsa kas kaybı yaşamazsın, kas kaybı yaşamazsan bağışıklığın zayıflamaz ve iyileşme sürecini daha az kayıpla atlatır x hastalığını yenerken y hastalığına açık hale gelmezsin. Eğer dandik bir beslenmen olursa yine iyileşirsin ama bu sefer dediklerimin tam tersi olur. O nedenle iyileşme sürecinde iyi beslenmek her zaman önemlidir.

Bu dediğine göre, süper iyi beslenirsen 4 ayda doğurman lazım
ben de tarhana, patates yiyen köylü kadın gibi 9 ayda mı doğuracağım?

üstte tıbben açıklamışlar onun üzerine yorum yapamam.
ama 6 hafta genelde "ortalama" bir süredir, çok iyi beslenirsen daha erken iyileşebilirsin evet, ama "to be on the safe side" 6 hafta bekletiyorlar.

"Tüm parmakların oynuyorsa iyileşmişin" gibi bir teori vardır, hiç el ayak kırmadım duyduğumu söylüyorum, inanıp kırma alçını :)

Beslenmeyi bilemem ama bir ortapedi uzmanı, anneannemin kaynamayan omuzu için, bir serum verdi. Tek seferlik serumdan sonra, o kaynamayan kemik 3 haftada kaynadı. O tip serumları çoğu doktor vermiyor demişti. Doktorunuza bir sorun bence.

Var ama sandığınız gibi büyük ya da mucize değil. Ayrıca beslenme alışkanlığınızın ne kadar iyileştiğiyle doğru orantılı bu küçük etki

Pek bilgim yok. Sadece enflasyon oranı düşük olduğu için vadeli faizlerin de düşük olduğu bilgisine sahibim. Özetle iyi bir para alınmaz ama ne kadar para ile geçindiğinize de bağlı.

Sanırım türkiyedeki döviz faizleriyle aynı paralellikte bir orana sahip. %2-2,5 civarı

o para yatırım danışmanları ile güzel kazandırır.. büyük bir firma ile anlaşıp ömür boyu dövizin değerli olduğu ülkelerde rahat yaşanabilir.

Faiz ile zor ve riskli olabilir ama şöyle bir hesap yapabilirsin; ingiltere için vereceğim örneği.

2 milyon pound nakit paran olsun; bu iki milyon pound ile 5 tane gayet güzel ev alırsın, tanesini de 1500 pound civarına kiraya verebilirsin.

Ayda 7.500 pound, yılda 90.000 pound eder. Bunun %40'ını gelir vergisi olara alır devlet; sana net olarak ayda 4.500 pound kalır.

4.500 pound ile Londra'da normal bir hayat, Londra dışında ise gayet rahat ve kalbur üstü gibi bir hayat sürebilirsiniz.

2 milyon euro desek; 500 bin euroya kendi evim(villa), 30 bin euroya hybrid corolla. Geriye 1.5 civarı kalsa.
Bununla 5 tane ici guzel apartman dairesi(300er bin eurodan), ortalama kira gelirisi 800-900 euro(kendi oturdugum yeri baz aldim 260-300 arasina 900-1000 Euro kira) 4000-4500 euro para yapar ayda, 500 eurosu gelir vergisi desek; 3500-4000 euro ile cok güzel yasarsin.

Yatırım danışmanı + 1

Basit bir hesapla yılda %5 net getirisi olan bir yatırımınız olsa bu parayla zaten 100.000 USD eder. Hiç çalışmayan birisi de bence rahat rahat dilediği gibi bir yaşam sürebilir.

Hadi sizin için iyice aşağı yuvarlayalım, getiriniz yılda %3 olsun bu da 60.000 USD eder. Ayda elinize 5000 USD geçer. Bu paraya da bence yaşarsınız yani ne biliyim :)

Duzgun yatirim ve duzgun kemer sikmayla hayalimdeki hayati yasardim o parayla.

Genelde sorun kenarda o kadar paran olunca harcama istegini tutamamak, belli bir hayat standarddina alisinca da parayi yiyip bitirmek. Loto kazananlara hep oluyor bu mesela.

romanya 20m
moldova 4m
estonya 1m nüfus var

nufüs bir ülkenin elindeki en önemli güçtür. bu gücü kullanımına göre karşılaştırma yaparsan daha net görürebilirsin.

@duyurukullanıcısı
Hollanda 17 m
İsveç 10 m
Belçika 11 m
İsviçre 8,5 m
Danimarka vb öyle büyük nüfusa sahip değiller. Biz 80 milyon iken onların kaçta biri. Salt nüfusla veya hollanda gibi toprağı küçük olmakla bir ilgisi yok anlayacağın

herkesin zengin oldugu bir ekonomik model henuz icat edilmedi cunku.

@ baldur2 gerçekten çabalıyorlar ama başaramıyorlar mı demeliyiz?

guzel kardesim, bazi ulkelerin zenginligi, hatta cogu ulkenin simdiki refahi gecmiste diger ulkeleri somurmelerinden geliyor. tamami olmasa da onemli sebeplerinden biri bu.

sömürü, nüfus falan. geçin abicim bunları. isveç/finlandiya/isviçre kimi sömürmüş ya da kaç milyon nüfusları varmış ki gsyh'de bu kadar ilerlemişler. nüfuslarının az olması tam aksine gsyh için bulunmaz nimet. fakat bu ülkelerin çoğunda ciddi yer altı kaynakları var olduğu ve çıkan parayı araplar gibi şatafata gömmedikleri için (kültürün de etkisiyle) bu hale gelebildiler.

bu saydığınız ülkelerin ciddi para eden yer altı kaynakları da yok ki bunu bir şekilde paraya da dönüştürebilsinler. öte tarafta bunlar new democracy denilebilecek yıllarca sovyet etkisinde kalmış ülkeler, bunun da götürüsü çok olmuş. mesela doğu/batı almanya insanları arasında bir araştırma yapıldığında sovyet etkisindekilerin yeniliklere, şeffaflığa, atılıma daha az duyarlı oldukları görülüyor, halbuki ikisi de alman. bence sebep kabaca bu.

@baldur2
Sorduğum esas nokta da bu zaten. Ekonomik olarak baba parası yemeyen ülkeler gibi nasıl çıkamıyorlar? Türkiye gerçekten kaynaklarını doğru yatırımlara harcasa birilerini doyurmasa şimdiki halinden kat ve kat iyi durumda olurdu. Almanya hollanda gibi olamasa da...

Lol.

Norvec denen dunyanin en buyuk petrol zenginlerinden,
Isvec dunyanin en buyuk silah ureticilerinden.

@Unde bach canim

farkında değilsin ama tam benim dediğim şeyi yazmışsın. bir daha oku.

Neden yapamıyorlar ?
Mesela, Amerika, Japonya, Almanya, İsveç ne ortak yönü var. Alayında güvenlik duygusu var.

Helmuth Moltke'nin Türkiye mektupları var. Okuyun Yıl 1836' mı 2020 mi siz kara verin.
Bu ülke'de 1836'da da Enflasyon var. Üretim sakat.Çiftçi üretmiyor . Buğday falan yurtdışından geliyor.


Uber'i kapat. Martının kanadını yol. Eee kardeşim . Soran olursa İstanbul'da en önemli sorun trafik.

Mehmed Resad +1

Balkan ve Ortadogudaki ullkelerin hepsinin orta gelir tuzagina kadar buyume yolu vardir. Biz de AKP ile orta gelir tuzagi duvarina carpip geri sektik. Onun ustune cikabilmek icin duzgun isleyen sistemin, demokrasi ve insan haklarin, inovasyonun, verimli calisanlarin olmasi gerekir. (Cin diyeceklere hatirlatayim kisi basi gdpleri 10k olali cok olmadi ve ulke icinde hemen demokratik talepler basladi, o taleplere cevap veremeyecekleri icin geri dusecekler)

Estonya kendi klasmanina gore cok iyi durumda. Orta gelir tuzagini astilar, sapitmazlarsa devamini getirirler.

@duyurukullanıcısı dediğinizi şimdi anladım evet.

@baldur2
Sizin avrupa birliğine 2. Dünya savaşı sonrasında dağıtılan Marshall yardımından haberiniz yok sanırım.

herşey olabilir. mutlaka gidin. zaten gitmediğinizde sonuçlarını görürsünüz.

benzer bir süreçte çağırtan taraftım oradan biliyorum.

Doğrudan senle ilgili olduğunu sanmıyorum. Bir yakınınla ilgili olabilir. İsimden bulmuşlardır. Yanlışlık da olabilir bu arada.

Yıllar önce annemi de arayıp karakola çağırmışlardı. Babam pek sıcak bakmadı başta. Çünkü annemin karakola gitmesini gerektirecek ne eylemi olabilir ki diye düşündük. Sosyal medya dahi kullanmıyordu. Sonra polis "illa ekip otosu gönderip zorla mı aldıralım" falan diye atarlanınca babam yüzleşmek için gitti. olay tamamen karakolda çalışan bir komiserin ya da memurun şahsi meselesiymiş ve isim benzerliği nedeniyle böyle bir şey olmuş. adam karakolda da ters ters konuşmaya devam edine babam "şimdi biz buradan gidiyoruz. cesaretin varsa durdur." deyip çıkmıştı. sonra da bir bok olmadı zaten.

iki kişinin kavgasına savcı seni şahit yazmıştır. tanık olarak ifade vericeksindir.
muhtemelen karakola gittiğinde direkt savcıya yönlendiricekler seni.
benzer bir ifadeyle ben çağrılmıştım, böyle olmuştu.

taniksindir bir olaya.

İyi de sebebini niye bize soruyorsunuz? Memura sorsaydınız ya.

@unde telefon ile bilgi veremiyorlarmış

2. Linktekini al, aynısı gittigidiyorda yüksek puanlı bir satıcıda 249 liraydı dün

25 mm seviyesi üstünde bir saçı 25 mm başlıklı tıraş makinesiyle kesmeniz biraz zor. Hele kendinizi tıraş edecekseniz... Kaldı ki saçın üstünde sabit uzunluk pek de estetik durmuyor.

@unde nasıl hocam anlayamadım? 25mm boyuna getirmek için 25 mm üstü saçı 2mm ile kesmek gerekmez mi? ön tarafları makasla kısaltırım. arka taraflar sıkıntı biraz. önce 25mm yaparım sonra yavaş yavaş kısaltırım yanları. ama bazı yerler 25mm kalır tabii.

Tam anlatamadım ama uzun saçı o uzunlukta bir başlıkla kesmek zor. Saç durmaz demek istedim. Makinenin tarakları arasından kaçar hep

en fazla ne kadar kesilebilir? çok kısa olsun istemiyorum çünkü.

1 cm den sonrası sıkıntı. Normal tarakla makine başlığına doğru saçı iterek yapılabilir ama denemek lazım.

airbnb'den araştırın derim, bir çok güzel villa var

Sapanca/kırkpınar

el marifeti gerektiren işler. 20 yıldır bilgisayar kullanırım hâlâ on parmak yazamam.

aynı senin durumdayım, garsonluk ya da "müşteri hizmetleri" tarzı tüm işler.

çok çekingenim çünkü, hiç öyle bir niyetim olmadığı halde insanlar kaba ya da saygısız olduğumu düşünebilirdi. bu durumda ekstra gerilip iyice dağılırdım. günlük yaşamda insanlarla iletişim kurmakta o kadar zorlanmıyorum ama bir restoranda mesela birilerine yanaşıp hoşgeldiniz, ne alırsınız demek yahut onlar masada otururken arkalarından sinsi gibi yaklaşıp masaya herkesin gözü benim üstümdeyken tabaklar koymak vs... düşüncesi bile baygınlık geçirtiyor bana. sunum yaparım, topluluk önünde konuşurum ama garsonluk yapamam gibime geliyor.

yalnız lisede nöbetçi olduğum gün yaşadığım bi' şey de var asla unutmam... okula girenlere defteri imzalatıyoruz, işte niye geldin vs. giren çıkan belli olsun maksat. diğer nöbetçi kız şey demişti bana, "ya sen çok asosyalim, çekingenim falan diyosun da gelen herkesle ne kadar güzel konuşuyosun, acayip şirinsin" demişti ahahaha hayatımda aldığım en efsanevi iltifat olabilir.

yani bilmiyorum belki yapamayız, rezil oluruz dediğimiz işleri yapabiliriz :(

Adaletsiz olmam gereken işleri yapamazdim herhalde. Mesela bi günümüz politikacisindan olamazdim muhtemelen :D

Satış içeren herhangi bir işte çalışamazdım asla.

Kantincilik
Bankacilik

Hakemlik. Turkiye'nin en zorlu meslegi, gerci su an Var geldi biraz isleri kolaylasti, yukleri azaldi. Kimseye yaranamiyorsun, tribunde isliklar kufurler girla. Ustune saibelere, iftiralar, aynisi pozisyon bize oldu calmadi, simdi caldi falan. Alt liglerde daha kotu, tribunler sahaya atlayip, bildigin tekme tokat dovuyorlar. Bu ortamda nasil hakem yetisiyor, insanlar nasil hakemlik meslegini seciyor sasiyorum.


Bir de Fatih Altaylilik zor is, adamin karsisinda Ilberler, Celaller, Murat Bardakcilar cikiyor programi nasil kotariyor. Yeri geliyor cok yerinde sorular soruyor, alakali cikarimlar yapabiliyor falan. 1 ay onceden sorulari alip konuya calisiyor mu napiyor bu herif. Laf cambazi tamam da bir derece kurtarir o, ya da cok saglam ciddi ekibi var, sorulari programlari yonlendiren.

taksi şoförlüğü. araba kullanmayı hiç sevmiyorum ve kullanırken de çok dikkatsizim.günde 10 kez oraya buraya vururdum kesin.

dinle alakalı her şey.

Gazeteci

tıp doktorluğu, hemşirelik, att'lik. içim gidiyor gerçekten. çok zorlu çalışma şartlarına sahip.
ilkokul ve ortaokul öğretmenliği. o kadar veletle uğraşıp akıl sağlığımı korumam mümkün değil:(

Cerrah olsam paso birilerini öldürürdüm veya sakat falan bırakırdım, çok sakar adamım kesin 2 santim sağa falan kayardı elim.

Terzilik. Makasla duzgun bir sekil cikarmam imkansiz. Beceriksizim dikiste, nakista, asla basit bir orguyu bile yapamam.

Sakar olmama ragmen serviste calismisligim var. Basima kotu bir sey gelmedi, sakarlik seviyemi bildigimden 100 bardagi ayni anda toplayip show yapmiyordum.

Müzisyenlik yapamam. Basladigim enstrumanlarda hep ortalamadan cok daha hizli ilerleyebildim, iyi de kulagim vardir. Ancak deli isi olarak gordum. Ayni seyi 1000 kere calip kendimi gelistiremem, sabir isinden cikip otistiklige kayiyor bence.

Fazlasiyla tekrar gerektiren bircok isi yapamam.

düşününce çok var da, şoförlük ve öğretmenlik birincilik için kapışır. araba kullanmayı hiç sevmiyorum ve pek beceremiyorum da. çoluk çocukğa, ergenlere ve onların velilerine de tahammül etmeyi, sabretmeyi kesinlikle beceremem.

telefonla çok fazla konuşmamı, hiç tanımdadığım insanları telefonla aramamı gerektirecek işlerin tamamı...

avukatlık kim gelse e sen haksızsın kardeşim hadi git cezanı çek derim

Tıp ve tıpla ilgili hiç bir bölümü paradan bağımsız olarak kesinlikle yapamam.

Çöpçülük ya da o minvalde kokuya neden olacak beden işçiliği

Doktorluk. Zamanında tip fakültesini kazanıp gitmedim bu sebeple; annem hala söyler durur ama gitsem de 2. 3. Sınıfta bırakır, her gün ağlayarak okula giderdim herhalde. Kan görmeye asla dayanamam, aşırı hassas midem var, yaraya vs bakamam. Ayrıca o kadar yoğun bir strese de dayanmam mümkün değil.

Bir de müzik ile ilgili herhangi bir şey yapamazdim. Sesim berbat, müzik kulağım yok, enstrüman çalamam. Lisede piyanoda iki dakikalik bir şarkı çalmayı bir dönemde zar zor öğrendim.

He bir de hukuk fakültesi mezunuyum ama sonradan ben bu işi yapamam deyip başka bir bölüm okudum. Fakülteye girmeden önce farkedeydim daha iyiydi tabii.

decathlon iyidir bu konularda, alın bence

Lumberjack hem uygun hem de görüntü olarak iyi modelleri var ayrıca rahat bir spor ayakkabı markası. Deneyin derim.

abi iş arkadaşım 70tlye çakma nike almış instagramdan görüntü güzel ancak ben orjinal olmayan şeyleri sevmediğim için umursamadım.

Kinetix var bu minvalde. Bundan daha dayanıklı hem

Erzurum

uni hastanesinde calismak hakkinda fikrim yok, sehirde yasam konusunda kesinlikle adana'yi tercih ederdim.

adana

Erzurumluyum, ben olsam erzurumu seçerdim. Hem güvenli hem ucuz. İyi para biriktirirsiniz. Kışın da kayak vs takılırsınız. Erzurum sadece yazın biraz sıkıcı olur, aktivite yok yaz için çok fazla ama serin bi havası var yine rahat edersiniz yazları da.

hangi mevsimi daha çok seviyorsunuz ya da yaz insanı mısınız yoksa kış insanı mı? Bunlara cevap arayarak plan yapın derim.

İnsan bakımından her yerde insanın iyisine de denk gelebilirsiniz kötüsüne de.

Yeme içme bakımından bir antep olmasa da adana ile erzurum kıyaslamasına girmem bile, adana tek olur benim için.

Dediğim gibi bu biraz bakış açısıyla alakalı. Eşiniz hali hazırda karar verdiyse hiç buralardan cevap aramayın, direkt sonuca odaklanın derim.


* adanalıyım :)

Cevaplara çok şaşırdım. Eğer muhafazakar bir yaşam tarzına sahip değilseniz her anlamda Adana tabii ki. (Erzurumluyum)

Ölüm grubu yemin ederim tercihlere bak:D

Abi kesinlikle adana, erzurumdan bak dur

Adana tabi ki. Yalnız dikkat edin oraya yerleşmek isteyeceksiniz. 1 yıl sonra haber verin merak ederim.

Vallahi ne kadar doğrudur bilemem. Bir arkadaşımla daha geçen muhabbeti oldu. Turkiyede en sevdiğin yer gibisinden. Adam ölürüm Erzurum da bir yıl yaşamam dedi. Bunu diyen adam da 90larda Batman'da yaşamış bir adam.

Kesinlikle Adana.

Adana insanı kural sevmiyor. Erzurum ise bildiğin muhafazakar.

Hic dusunmeden Adana.

bu kıyaslama adana'ya hakaret gibi. her türlü adana alır. sosyal hayat, şehir imkanları, insanı, ucuzluğu hepsini bir pota icinde toplamis.

Erzuruma gitmemis biri olarak yaziyorum:

Adana'da daha cok imkan olacaktir eger lokal takilmak istiyorsan.

Adana'nin havaalanindan daha cok ucus var eger hareket alanim olsun istiyorsan.

Her turlu Adana yani.

Kültür ve turizm bakanlığı

Vakıf malı olarak düşünün

bakanlık alıyordu, yılda 400 milyona yakın geliri vardı. yılda 200 milyon harcansa gerisi devlete kalıyordu. ki unesco da fonluyor olabilirdi belki de restorasyonları. şimdi tam tersi olacak. geçen 500 tane güvenlik görevlisi çalışacak diye yazılıyordu. bütçe için kara delik olmaya başlarsa şaşmam. mermerleri kesip satmaya çalışanları duyarsak da sürpriz olmaz herhalde

Nalburlarda sarılı bir şekilde halat oluyor oradan bakıp uygun kalınlıkta olandan alın.

Nalburlarda marine halat iskota halat diye naylon halatlar var çeşitli kalınlıkta metreyle satılıyor

Nalburda. Urgan ipi alın

Jüt, halat, kendir, urgan gibi isimlerle satılıyor. Ama standart halat ölçüsü kalın olur, 8 mm gibi olanlr var ondan al.

Yani nalbura kabaca "ince halat" istiyorum de yardımcı olurlar.