iki tane kedi besliyorum bir yılı aşkın süredir. kendimden cevap veriyorum.

-aylık 50 lira masrafı var ortalama iki kedinin. aşılarını falan yaptırmıyorum. sadece pire bulaşırsa 3-4 ayda bir ense damlası(30tl tanesi), veya kakalarında kurt görürsem antiparezit hapı(15tl tanesi, yarım yetiyor bir tanesine).

-olmazsa olmaz evde besleyecekseniz. her tarafa işeyen, bağırıp çapıran bir erkek kedi veya kukusunu sağa sola süren bir dişi kedi görmek istemiyorsanız.

-evde 3-4 gün kalabilirler diye tahmin ediyorum. tabi mamasını vereceksiniz. benim kedilerde bir ibnelik var ama. mama iki gün kalsın artık bayatlıyor mu ne oluyor yemiyorlar. ayrıca yaz olduğu için koyduğunuz su ısınacağından ve buharlaşacağından su stokonu kontrol etmeniz lazım. ben musluğu damlar halde bırakıyorum genelde taze taze içiyorlar.

-küçüklükten alıştırırsanız pek bir şey olmaz. tırmalama tahtaları var mesela. bir yeri tırmalamaya başladığı zaman hemen önüne atın, bir kaç seferden sonra öğrenir. ortalığı mahfetme konusu daha çok tüy dökme şeklinde oluyor. süpürgeyle rahatlıkla alınıyor tüyleri. bunun dışında 50-60 liraya traş ettirebiliyorsunuz.

Kedi büyürken etrafı mahvetmez, o sana bağlı biraz.
1 yaşına kadar aylık 100 liralık bir masrafın olabilir o da belki. Bu masrafta en önemli etken ne marka mama vereceğindir. Mama genel olarak pahalı birşey olduğu için aylık giderin yüzde 70'ini, 1 yaşından sonra ise nerden baksan yüzde doksanını olusturur. Kediyi sahiplenmek istiyorsan eğer en üstteki duyuruya bak.

jesterdvine a mesaj at veya bu sayfanın en altına bak

bu ekip: www.eksiduyuru.com paralı mı? benim hiç param yok yani bu işi bilen birini bulamazsam kendim araştırmam gerekecek.

Paralıdır da sen anlat derdini evvela, hiç olmadı devlet hastanesine git :)

www.kortopsikoloji.com/iletisim.php sayfasindan mesaj atabilirsin. İlgileniyorlar.

Genelde 35-40 lira civarı aslında bir aşı. Karma, kuduz yaptırsanız yeterli.
Parazit aşısı yerine hap da yuttursanız olur 10 15 tl civarı

İstanbuldaysan avcılardaki fakültenin hayvan hastanesine götürebilirsin. Daha ucuzdu sanırım.

bunun için en iyi kaynak forum.xda-developers.com
türkçe dersen donanımhaber forumlarındaki s5 başlığına bakabilirsin.
ama kesinlikle ve kesinlikle tavsiye etmiyorum. en azından garantisi bitene kadar.

Sıkıntı sadece arayüz ise launcher değiştirmeyi deneyebilirsin. Markette bir sürü var. Ben şahsen nova launcher'ı kullanıyorum, çok memnunum.

Root ile arayüz değil rom yüklenir genelde.
Farklı launcherlar dene. Birazdan bi bakıp gönderirim sana. Simple launcher mı ne vardı çok tatlı bişeydi. Hah smart launcher galiba. dur bakiim

Wordpress yüklemek için her hangi bir dosya yöneticisi kullanmak zorunda değilsiniz. Zip dosyasını bilgisayarınızda açıp dosyaları FTP ile yükleyebilirsiniz.

Eğer sunucu size ait değilse root olarak erişmenize kimse izin vermez. (bkz: root)

bir ftp adresiniz ve şifreniz olmalı, onları kullanarak ve tabi kullanıcı adınızı, filezilla ile sunucuya bağlanıp wp dosyalarını public_html'in içine atın. config dosyasını düzenleyin, sonra da direkt sitenizi açın. wp kurulum paneli gelecek önünüze.

ajaxplorer repoları geliştiricisi bazı şeyleri değiştirdiği için mevcut adresinden kaldırıldı. O yüzden bir süre ajaxplorer kullanamıyoruz.

Çıkarabilirsin ama ilk birkaç seferde tasmayla mücadele edebilir.

9 senedir baktığım bi' British Short Hair' ım var. Fırsat buldukça kucağımda dışarı çıkarıp gezdiriyorum, haftasonları da hava güzel olduğunda tasmasını takıp yakındaki parka falan götürüyorum. Uzun tasma lazım, rahat rahat gezmek istiyor bizimkisi genelde. Otları, ağaçları görünce heyecanlanıyo', herşeyi koklayıp gezmek istiyo :)

benim de kısır bir kedim, çok istiyorum bu şekilde gezdirmek ama ben de emin olamıyorum. köpek gibi olmadıkları için tasmadan çok bunalırlar gibi geliyor. ama çok fazla bu şekilde gezdiren de görüyorum.

24.media.tumblr.com

eheh

edit: doğru resmi şimdi buldum

Ben gezdiriyorum 4 kedimden 3ünü, biri korkuyor dışarıdan.
Ama dikkat etmek lazım, ipini hep arkasında olacak şekilde tutmak lazım ön tarafta olunca çıkarabiliyor uğraşıp

tasmayı kedinin büyüklüğüne göre iyi ayarlamak lazım, korkunca balık gibi arasından kayabiliyorlar,özellikle dışarı çıkan bir kedi değilse ilk günün sürekli bir şeylerin altında, çalıların arasında geçirmesi muhtemel. taşıma kutusunu seviyorsa yanınızda götürebilirsiniz, kendisini kutuda güvende hissedecektir. ilk başta kutuyla çıkarın bir süre kutuyu yere koyun etrafı izlesin, sonra kutusunun kapısını açıp tasmanın ucunu elinize alın farkettirmeden.
hiç dışarı çıkmayan kedi panik yapabilir, tabi burada size olan güveni de önemli, güvenini kırmamaya özen gösterin.

biz denemiştik.
yere yapışıyor korkudan. tasmayla çekiştirince gelmiyor zaten köpek gibi. bu arada tasmadan kurtarabiliyor kendini kolaylıkla.

blogu paylaş bi görelim.

o şahsın yazdığı herhangi bir şeye inanmak tuhaf asıl. kaçtır söylüyoruz tüm yazdıkları yalan dolan diye, ama sakalımız yok ki...

ne zararı var ki insanların hobilerini blog sitesinde yazmasının ben onu anlamadım?

yav bu kişi doktor olduğu iddiasıyla, bayaa bi tıp sorusu cevaplıyor ve insanları da şu veya bu yöne yönlendiriyor. ama doktor olmayabileceğine dair emareler de var.

gözünüzü ayırmayın, bakalım başka neler yapacak?

ne parası kazancak yav bir blog sitesinden

Ben savunmuyorum adamı, fikir hırsızlığı falan da diyebilirsin tabii ama

bu kadar önemsemeyin yav kendinizi, eşsiz fikirlerinizi, ha senin blogun, ha onun blogu, ha benim blogum, kimse okumuyor zaten :) sorun yok

yalnız bişey söyleyeyim adam direkt belirtmiş bloguma koyacağım diye. bunu da göz önünde bulundurun

hiç biri değil de hukuk kurallarını çok iyi bilirim diyen birinin hakaret suçunun ve onu geçtim nefret suçunun unsurlarının oluştuğunu sanmasına karnımı tuta tuta güldüm. (bir hukukçu)

ha bir de bu insan vakti zamanında yalan söyleme gibi kötü bir alışkanlığım var diye duyuru açmıştı zaten.

oo pazar araştırması alırım bi dal

Kopegi degistirip yerine balik alacak. Kopek kokar, sadece sahipleri bi sure sonra alisip kokmadigini iddia ediyor bazen. Apartmanda 2 kat altta kopek besleyenler var, merdiveni kullandigimda buram buram koku geliyor.

Mama bir etken. Veterinere danışmalı sağlık sorunu yok bilinip de ola da bilir.

arkadaşın köpeği yıkıyor mu? kulaklarını ve ağzını kontrol ettirdiniz mi?
gaz mı çıkarıyor, sindirim sorunu mu var?
belki bunlar kontrol edilebilir.

not: her köpek kokmaz, benim köpeğim mis gibi kokuyor. daha doğrusu hiç kokusu yok, ben sevdikçe benim parfümüm kokuyor birazcık.
bunu ben değil etraftan insanlar söylüyor bu arada, yani sen alışkınsındır kokuyu almıyorsundur gibi bir durum yok.

köpek kokar diye boş keseden sallamakta iyiymiş. "bazı köpekler kokar" şeklinde yaklaşılsa daha iyi olur!

köpeğin sağlık sorunu olmadığını nereden biliyorsunuz? dışarı çıkıyor mu? çıktığında sağa sola sürtünüp diğer köpeklerle haşır neşir oluyor mu?

10 senedir köpeğe bakıyorlar ve gitgide kokunu arttığını söylüyorlar. her zaman götürdüğü veteriner cinsi yüzünden koktuğunu söylemiş. bana da garip geldi, köpek kokar ama bütün evin havası değişecek kadar değil. yalnız köpeğini 2 ayda bir kuaförde yıkatıyormuş. daha sık yıkaması gerekmez mi?

10 sene diyorsun. Yasliysa karaciger problemleri baslamis olabilir.

solem+1 gerci sorun olmasa da yaslandikca artiyor kopeklerin kokulari.

bu arada iki ayda bir sampuanla yikaniyorsa hayvan eger cok sik yikaniyor. o yuzden de koku artiyordur.hayvanin cok asiri pislenmedikce senede birden fazla sampuanlanmasina gerek yok. ne kadar cok kimyasal o kadar cok koku. bizim gibi degil kopekler. ve sampuan isini veterinerine birakiyordur muhtemelen kendisi yikamadigina gore ama eger mumkunse arap sabunuyla yikatsin, en az zararlisi o temizleyicilerden. hem de kopek miss gibi yebi yikanmis hali kokuyo:)

ciltleri kivrimli oldugu icin bulldoglar genelde diger kopeklerden daha cok kokuyor. temizligine dikkat etmek lazim.

Becerememişsin.

Localde heyklemiş olabilirsin. Reset at düzelir.

heyklemek ne abi?
heyklediğin gibi açacaksın :)

Nicke bak chay demlee xD

aç da azıcık havalansın leş gibi ter kokuyo içerisi

pek becerememişin sanki. tekrar dene bi

tamam şakanın da bir sınırı var, aç artık. bir daha da heykleme, hackle. tik atmicak mısın?

Abi cok alakasiz ama ilk gordugumde allah allah regl ile hukukun ne alakasi olabilir dedim sesli sekilde. Neyse.
Ben maaslari 15inden 15ine oduyorum fakat senin dedigin gibi olursa aybasi buyuk ihtimalle ayin 1i sayilacaktir cunku sgk odemeleri ve diger guncellemeleri 15 gunde bir yansitir

Çok güzel bir sektör, kazancı harika, gelecegi parlak.

Belli ürünlerine talep çok, gerçi tüm ürünlere talep çok da genelde karşıladıkları spesifik ihtiyaçlar olduğu için hangisinde uzmanlaşmak istediğine karar vermek zor oluyor benim gördüğüm kadarıyla. Bu zor kararın sebebi de her türlü iyi kazanacak olmasına rağmen business one olsa belki 3k fazla maaş alırım gibi bir kafa cıkıyor ortaya :)

Divit'in dediği durumlar da var sadece SAP danışmanlığı veren şirketlerde; ben işe ilk girerken 1500 brüt teklif eden danışmanlık firması olmuştu mesela "iş öğrenirsin" diyerek. Girdiğim firmada ise IT kendi şirketine danışmanlık veriyordu; maaşlar normaldi. Sonra iş değiştirdim; diğer alanların yanında dışarıya SAP danışmanlığı da veren bir firmada çalışıyorum, gerçekten iyi kazanıyorum. Biraz nereden başladığınla alâkalı sanırım.

başlangıç için kazancı az. ayrıca çok fazla çalışman gerekiyor. bunlara katlanırsan ileride kazancın ciddi miktarda arttıyor. sektörün geleceği var. düşük miktarda maaş verdikleri için millet genellikle 1-2 çalışıyor, sonra oradan aldığı referans ile çoşuyor.

O tip şeyleri mümkün olduğunca türkiyeden alma, ne olacağı belli olmaz. Linode, Digital Ocean, Softlayer vs kullan. Godady, bluehost falan önermem, developer dostu diil oralar :D

yapay zeka ve reklam işleriyle uğraşmış biri olarak söylüyorum basit düzeyde yapay zeka diyebiliriz evet.

edit: yapay zeka'da da kullanan çeşitli algoritmalar var. bunu baktıysa bunu getir gibi basit bi if'e yapay zeka diyemeyiz tabii ki. yapılan şey gezdiğiniz yerlere bakarak bir havuzda bulunan ürünlerden ilgilieneceklerinize karar vermek. bu da veri madenciliği dendiği gibi. ve bunda yapay zeka algoritmaları da kullanılır.

(bkz: bu cookie harika bişey dostum)

eskiden xss yöntemiyle verileri ele geçirirdik

yapay zeka olması için bence kendinden de bişeyler eklemeli işin içine, öngörüde bulunmalı, tahminler yürütmeli (tamamen kendi başına, başkalarının girdilerini dikkate almadan). bu senaryoda senin seçtiğin ürünü diğer sayfalarda da göstermesi onun zeka belirtisi değil, sadece programlananı yapması.

program ile yapay zekayı karıştırmamak gerekli. çok farklı şeyler. komut ile yorum unsurları var en başta.

ona tıklıyorsa bunu sun,
bunu tıklıyorsa şunu sun;
mantığında çalışan bir sisteme yapay zeka denmez. yapay zeka olması için çıkarım yapıyor olması gerekir.
mesela sen xperia z2 baktın. site bunu "akıllı telefon" olarak görecek. "akıllı telefon seçilirse karşısına cep telefonu aksesuarı sun" komutu varsa otomatikman kendi veritabanından kablosuz şarj cihazı önerileri çıkar. yani, her şey önceden planlanmıştır. yapay zeka olabilmesi için önceden programlanmamış bir komutu vermesi gerekir. "hmm, z2 almış bu, demek ki sony seviyor, kesin ps'i de vardır bunun. ne versek, hmm, yeni oyun almış mıdır acaba. indirimde watch dogs var, gösterelim bakalım bunu" derse yapay zekadır derim ben.

yapay zekanın temeli öğrenme ve sorun çözmedir. burada bir öğrenme prosesi yok.

Ortada bir öğrenme var mı? Atıyorum X marka ayakkabı incelediğinizde sadece X ayakkabıyı mı önünüze getiriyor, X ayakkabının satıldığı bir yeri mi önünüze getiriyor, "X ayakkabıyı seven, şunları da sevdi" diye bir katkıda bulunuyor mu? İlki pek yapay zeka sayılmaz, olanı önünüze sunuyor sadece, bir öğrenme yok. İkinci de Yapay Zeka'dan çok öğrenmeyen basit bir Veri Madenciliği işi, üçüncüsü ise Yapay Zeka'nın işi.

Eger programci bir deger X ise sonuc Y dir gibi bir algoritma yaziyorsa ve o isi algoritmanin kendisi yapiyorsa bu bildigimiz programlamadir. yapay zekada ise o isi yapan algoritma degil ögrenme algoritmasi yazilir. Bunu su sekilde basitlestirebiliriz. Basit bir program düsünelim, bilgisayara en sevdigin renk nedir diye soracaz ve bilgisayar bir renk söyleyecek. Temel olarak programlama algoritmasinda programci algoritma icinde ya o rengi verecektir, mesela cevap olarak "Mavi" diye cevap dön diyecektir, ya da rasgele bir renk dön diyecektir ama rasgele oldugu icin de dönülen renk nedensiz olacaktir. Ama yapay zekada programci bilgisayara deneyimleme algoritmasini yazacaktir, bilgisayar cesitli renkleri inceleyecek deneyimleyecek ve kendi zekasina göre degerlendirecektir. Buna karsilik bir renk dönecektir, rasgele olmayacak ve her bilgisayar farkli bir renk dönecektir. Yani kisaca bilgisayar ögretileni degil ögretilmedigi halde bilgi üretirse yapay zeka olur, programcinin etkisi sadece ögrenme yönteminin algortmasi ile limitli olur. Cookieler üzerinden yapilan reklam secimi yapay zekadan ziyade algoritmadir. programci tüm olasiliklari önceden kestirmisir ve sonucalari da belirlemistir.

Şuan dünyada tam anlamıyla yapay zeka adında birşey yok. Adına AI dediğimiz belli kuramlara ve disipline dayalı olarak olusturulmuş algoritmalar var sadece.
Yani şuan yapay zeka dediğimiz şey genelde hedeflenmiş veriyi yorumlama işleminden öte geçemiyor. Bu sebeple programcının önceden öngördüğü konulara,başlıklara veya amaçlar ilişkin sana bağıntılı gibiymiş gibi görünmesini sağlayan daha önceden hedeflenen ve yorumlanan içerikleri görüyorsun sadece.
Yapay zeka programcının inisiyatifi dışında enformasyon edinebilme ve bunu yorumlayabilme işlemidir aslında.

dediğin sistemi hepsiburada.com için yazmış birisi olarak söyleyim :) hiç yapay zeka ile ilgili değil :) çok basit bir algoritması var.Sadece reklamcılıktaki "retargeting" , "lead Pixel" i "Behaverol Targeting" konularına bakarsan işin yazılım tarafının kolay olduğunu göreceksin.kolay dediğime bakma mantık basit ama database tarafı bir hayli güçlüdür.

son olarak herşey cookie üzerinden gider.User'a ait bütün datalar cookie lerde.

www.ebook3000.com
biri warez, biri doğru yol.

www.amazon.com

Ozellikle turk yazarlarin kitaplarini arastirmak daha dogru diye dusunuyorum.

www.idefix.com

www.idefix.com

www.dr.com.tr

Yalnız türkçe kitaplarda yalnızca temel mantığı bulursun ve türk vergi sistemine dair hep aynı şeyler anlatılır durur ama bizim vergi sistemimiz de dakka başı rötüşlanır ve genelde adam sikmeye yönelik hale getirilir eğer işin içinde büyük bir ihale veya torpil yoksa.
Misal ben ilk ihracatımı italyanlar güneydoğu anadoluda tekstil sektörüne yatırım yapacak haberleri çıktıktan bikaç ay sonra yaptım ve o anki yasa değişikliğiyle de vergileri baya baya ucuza getirmiş oldum, serbest bölge üzerinden çıkış yaptığım için nakliyat vesaire de inanılmaz ucuza geldi ama ne oldu o olaydan bikaç ay sonra ilgili düzenlemenin hükümleri tekrar değiştirildi. Niye? çünkü ülkeye yeteri kadar para girişi oldu yapılacak yatırım yapıldı ve yine kobileri siksek mi moduna girdiler.

neden gerçek olmasın? 2013 model race blue modeli satıyor. kazası vuruğu çıkığı yoksa fiyat da iyi. 2016'ya kadar muayenesi de var.

ilan açıklamasının ilk kısmı iyimiş.

Doğal haliyle resimleri katmış.
Ya ben böyle içerikli ilanlara hep şüpheyle yaklaşıyorum :D Bence vardır bi arızası.

2 hafta falan.

ohaa 10 seneye yakındır.

3 sene kadar olmuştur sanırım.

2 ay önce otobüs çorumda mola vermişti o zaman yedim sanırım.

bikaç ay olmuştur.

1saat önce. Cerezin dibindekileri sayarsak

2 sene oldu herhalde. hiç sevmem zaten.

1 ay önce, zayıflatıyomuş

2 hafta önce.

1 sene önce falan Çorum'da bi programda almıştım.

iyi staj imkanları olabilir ama unutma ki senin gibi staj peşinde olan binlerce öğrenci olacak. ben iü iletişim diye yırtınıp orada okumuş biri olarak bir daha seçme şansım olsa asla seçmezdim

İletişim olayında Anadolu Üniversitesi tektir.. Sakın tereddüt etme.. Zamanında 0,2 puanla kaçırmıştım amk..

İletişim okuyan biri olarak kesinlikle anadolu üniversitesi bro.

gönül eskişehir de, mantık istanbul diyor. kararsızlık kötü ya.

anadolu net.
mantık da anadolu der oysa.

Anadolu

Staj için yine istanbula gelirsin dert etme.

"10 sene içinde ışınlanırız" diye bir kesinlik veya öyle bir şey yok ama olacak şeyi hızlandırır, büyük ivme kazandırır.

Bu gibi şeyler kaynağın büyüklüğünde ziyade kaynak planlaması ile oluyor. Zaten ar-ge konusunda başı çeken ülkelerde bilimsel çalışma yapan gruplara akla hayale gelmeyecek hibeler veriliyor ve imkanlar tanınıyor.

Plansız dağıtılan para, kaynak israfı olacağı gibi ihtiyaç fazlası para ihtiyaç fazlası istihdam doğuracağından personel niteliği de düşecektir. Hatta sonucunda beklenenin aksine bilgi kirliliği de getirecektir. Bir de tabi kaynak ayırmak kadar önemli diğer bir konu da bu kaynağı yönetecek ileri görüşlü kadrolara sahip olmak. Bu nedenle ben doğrusal bir bağlantı kuramıyorum, ama muhakkak ki bilimsel gelişmelerin ivmesi artar.

Bunun bir örneği de aslında Türkiye. Son 4-5 yıldaki ar-ge yatırımlarına ve sonuçlarına bakarsanız yukarıda söylediklerimin canlı bir örneğini görürsünüz.

Johan +1,

Şu an türkiye ar-ge ve araştırma sektörüne deli gibi hibe veriyor. Son yıllarda verilen hibe muazzamn bir ivme içerisinde ve Şu an ülkede daha fazla hibe verilecek kalifiye araştırmacı bulunamıyor.

Çok kaynağın sonuçlarından birisi bu. Bilimadamlarına sınırsız para verileceğine, eğitimin kalitesi yükseltilip daha kalifiye araştırmacılar yetiştirilebilir.

Türkiye örneğinde de görüldüğü gibi parayı bastın mı adamlar süper bilim yapmıyorlar.

La sen ne diyorsun bu memlekette o parlak beyinler var ki birçoğunu hali hazırda dünyanın en saygın üniversitelerinde ve önemli olayların geliştiği laboratuarlarda iyi pozisyonlarda bulabilirsin. Bir de bu adamların Türkiye'de olduğunu ve kaynaktan ziyade dertlerini anlatabilecek bir ortamın olduğunu düşün.
Çünkü icat yapmak için paraya gerek yok her zaman o icadın en temelinde mantığını kavrayabilecek kapasitede bir çoğunluğa ihtiyac var. Çünkü o zaman para sorununu zaten kolay çözüyorsun.

üniversitelerde pratik eğitime ağırlık verilmeli kaynak artırımıyla. Yoksa laboratuvarlar müze gibi gezilip mezun olunuyor.
her üniversitenin, her bölümün kısa ve uzun vadeli hedefleri olmalı ki planlı bir şekilde gelişme sağlansın. Şu anki durumda aynı anabilim dalında çok farklı konular üzerinde çalışan akademisyenler mevcut. herkes ayrı telden çalıyor yani. Birlik söz konusu değil.

kaynağım olsa üzerinde çalışmak istediğim çok uçuk konular var mesela. ha başarılı olunur, olunmaz orası ayrı ama bi şeyler değişeceği kesin.

öyle bir garanti yok. sadece olma olasılığını arttırırsınız.

eğer kaynağı araştırmaya verir araştırmacıya vermezsen bir bok gelişmez. tübitak araştırma projelerine destek oluyorum ayağına para veriyor projelere. maddi yardımın yanında araç-gereç yadrımı da yapıyor. millet araştırmadan para alamadığı için sırf bilgisayar vs. aldırabilmek için tübitak'a proje yapıyormuş gibi duruyor. dandik dandik projeler yapıyorlar. sonuçları falan belli değil. ama o projeden 4 tane apple bilgisayar alıyorlar.

araştırmaya kaynak vermek iyi de araştırmacı aç olduktan sonra araştırmaya kaynak vermenin mantığı yok. araştırmacılar aç aç araştırma yapmamak için özel sektöre kayıyor. özel sektörde de aç kalacak olan adamlar araştırma işini kabul ediyor. çünkü özel sektörde de yükselemeyecek nasıl olsa bari tübitaktan üç beş bilgisayar falan cukkalar.

araştırmaya özendirecek bir ortam yok. büyük icatları keşifleri bu işe büyük ilgisi olan adamlar yapar. araştırmaya ilgisi olan adamları biz yurt dışına kaçırıyoruz ya da türkiye'de özel sektöre kaptırıyoruz. çünkü adamlar araştırmayla aç kalmak istemiyor. ayda 2400 tl para verip adama bilimde çığır açacak bir şey yap diyorsun. herifin aklının %90ı ay sonunu nasıl getireceğini düşünmek için çalışıyor.

bir de ilginç bir örnek vereyim. geçen sene ekimde hollandada bir konferansa gittik. konferansta çalışmamızı sunduk. bizimle aynı çalışmayı yapmış bir de amerikalı bir grup vardı. bizim çalışma ekibimiz 2 kişi. veriyi 2 kişi topladık 2 kişi işledik makaleyi de 2 kişi yazdık.

adamlar para verip 100 kişiye veri toplatmışlar. aynı zamanda bir gsm operatöründen veri satın almışlar, 20 kişi de veriyi işlemiş. o adamlar 6 milyon dolarla bitirmişler projeyi. biz kendi cebimizden verdiğimiz 260tl ile aynı projeyi kapattık. tabii onların araştırmasının genişliği 100 birim ise bizimki 3-4 birim oldu.

bizde önce sunum yaptılar ve inan hiç hevesim kalmadı o an sunum yapmaya. çıkıp öylesine konuştum.

soruna bu örnek üzerinden cevap verirsem. para muhteşem keşifleri ilerlemeleri garanti etmez. fakat doğru yatırım mevcut araştırmaların kalitelerini çok üst seviyelere çıkarbilir.

Ben buna biraz kendi alanımdan yaklaşmak istiyorum, bu yüzden teknik konuşacağım. Olayın sadece para olmadığını anlatmaya çalışacağım. Sıkıcı veya anlaşılmaz olabilirim, uzun olacağım ise kesin. Optimizasyon çalışıyorum, yaptığım iş bir şeyin en iyisini bulmak. Bu da bir fonksiyonun en büyüğü veya en küçüğünü bulmak üzerine.
accp1.org

Örneğin, yukarıdaki şekilde en küçüğü bulmaya çalışalım. Diyelim ki hiç fonksiyonun şeklini de hiç bilmiyoruz. Bir arazi var ve o arazinin en alçak noktasında bir hazine gömülü ve biz de o hazineyi arıyoruz. Zamanımız da çok kısıtlı, öyle her yeri dolaşabilecek gibi değiliz. Biri de bizi C noktasına yukarıdan atıyor, orada bırakıyor. C noktasının yüksekliği dışında başka bir bilgimiz yok. Sağa doğru gidince dağ var, sola doğru gidersek vadi gibi bir yere iniyoruz. Doğal olarak biz de bölgedeki en alçak noktayı aradığımızdan vadiye inmeye meyilliyiz. “Şu dağı bir çıkayım” demiyoruz ama “Şu vadiye bir ineyim, bakalım daha ne kadar aşağı iniyor” demeye meyilliyiz.

Bu arada ortalıkta 3 kişi daha var hazineyi arayan, onlar da benim vadiye indiğim bilgisini aldılar, “aychovsky aşağıya iniyormuş her geçen saat” dediler, aşağıya doğru gittiğim için beni başarılı gördüler ve önüme geçmek için A, B ve D noktalarından aramaya başladılar. Hepimizin eninde sonunda varacağı yer x1 noktası ve hiçbirimiz hazineyi bulamayacağız. Çünkü o hazine dağın arkasındaki vadideki x2 noktasında saklı. Buna yerel optimum noktası diyoruz, Calculus almış olan herkesin bileceği bir şey. Türev al, sıfıra eşitle, noktayı bul, ikinci türevi al, konveksliği incele, ona göre karar ver.

Şimdi işi büyütelim ve 10 değişkenli şöyle bir fonksiyonda en küçük noktadaki hazineyi bulalım.
www.sfu.ca

Bu durumda, durum iyice fenalaştı. İyice körüz bu arazide. Üstelik görüş açımız çok az, çünkü her yanımız dağ tepe. Herhangi bir noktaya fırlatmışlar bizi sağımızı solumuzu zor görüyoruz. Sadece tepeyi inmeye çalışıyoruz. Nerede ne tepesi var, ondan da doğru düzgün haberimiz yok. Görebildiğimiz sadece 2 değişken için aşağıdaki şekil, 10 değişken için bunun çok çok kat fazlası.
deap.gel.ulaval.ca

Dolayısıyla tepeyi inmeyi başaran birini bekliyoruz. O başarılı olunca biz de onun hareketlerini taklit etmeye çalışıyoruz. Konduğumuz nokta önemli ama tepe sayısının çokluğundan zaten yokuş aşağı gittiğimizde %99.9’umuzdan fazlasının konacağı yer yerel minimum.

Bu noktada ise başka başka algoritmalar geliştiriyoruz. Birisi birimize “Sen bir şu yöne git”, diğerimize “Sen de tam tersi yöne git”, bir başkasına “Sen de şu tarafa dosdoğru git” gibi ama böyle rastgele değil de bir sistematiğe bağlı öneriler veriyor. Biz de onları takip ederek en alçak noktadaki hazineyi bulmayı umuyoruz. Elimizdeki en büyük risk “Burası en alçak nokta” diyerek hazinenin olmadığı bir yerel optimumda hazineyi aramak. Bu yüzden bazı algoritmalara “çılgınlık” operatörü eklenir. Hazineyi arayan elemanlardan birine “Şimdi seni bu noktadan alıp rastgele başka bir noktaya atıyorum, bakalım ne yapacaksın” deniverir, o eleman haritada hiç açılmamış bir alanı keşfetmeye çalışır.
Ar-Ge’yi buna benzetmiyorum. Çünkü yukarıda başarılı bir davranışım taklidi var, bu da Ar-Ge’nin tanımına ve doğasına ters düşen bir şey. Ancak, Ar- Ge harcama planlarını tamamen buna benzetiyorum. Eskaza güzel bir momentum yakalanıyor, sonra da herkes o momentumun peşine takılıyor ve aynı vadiyi iniyor. Çünkü, bilimin para dışında çok daha büyük bir baskısı var: Hızlı bilim. Amerika’nın başını çektiği “hızlı bilim” ekolü dağın ötesine geçmeye pek izin vermiyor. O kadar giderseniz, siz hızlılık kriterlerini karşılayamadığınız için projenize para da alamazsınız, işinizden de edilirsiniz. Dağın arkasında bir küresel optimum olup olmadığının garantisini veremez kimse ama keşfedilmedikçe o dağın arkası bizim için ayın görünmeyen yüzü gibi hiç görmeyeceğimiz bir şey olarak kalır.

Bu durumda Avrupa ne yapıyor. Avrupa kültürü gereği çılgınlığa daha yatkın. Hatta, Rönesans kültürünün getirisi ile geleneksel olarak böyle bir kültür vardır. Çılgınlık ise sabır gerektirir ve sonucu belirsizdir. Dolayısıyla çok büyük bir risk var elde ve siz avucunuzu açıp beklemek zorundasınız. Bu sırada dünyanın gözünde “Hiçbir şey yapamayan, bir şey beceremeyen bir araştırma bütünü” olarak kalıyorsunuz. Bir yandan da karşınızda sürekli “fast food” gibi “fast science” üreten bir Amerikan ekolü var. Çok üretken ve bu üretkenlik dünyanın dilinde. Siz ahesteliğiniz ile onlarla yarışmaya kalkıyorsunuz. Herkes de sizin bir şey bulup bulmayacağınızdan umudu kesmiş. Bu durumda ortaya Bologna Süreci çıkıyor ve Avrupa Kültürü’nü Amerikan Ekolü’nde dönüştürüyor. Avrupa’da da bir fast science kültürü oluşmaya başlıyor ama bir alışmadık götte don durmuyor; geneli yalpalıyor, yetişemiyor. Bu durumda, Avrupa çılgınlığı elden bırakmış durumda. Geri dönerse en baştan başlamak zorunda, çok zaman kaybetti. Kaybedilen zamanı kaldırmayı göze alamıyor. Dolayısıyla bir şekilde bu fast science’a adapte olmak zorunda hissediyor kendini.

Avrupa’nın şu anda yaşadığı duruma yönetimde yol bağımlılığı – path dependency deniyor. Path dependency de şu: Siz en başta bir seçenek seçerek, daha sonra seçebileceğiniz seçeneklerin bir kısmını elersiniz, çünkü seçeceğiniz şey ilk seçtiğiniz şey ile tutarlı olmalı. İkinci bir seçimle de aynı şekilde ilerideki seçeneklerinizi sınırlandırırsınız.
amr.aom.org

Yukarıdaki şekilde path dependency daha açık görünüyor. Oradaki noktaların/yıldızların hepsi birer seçenek. Siz seçenekleri seçtikçe, ilerisi için kendinizi kısıtlıyorsunuz. Bunun en son vardığı nokta ise, artık tek bir yoldan başka yolunuz kalmadığı, diğer yolların maliyetlerinin çok fazla olacağı. Bundan da vakit çok geç olmadan, birileri “Gittiğimiz yol, yol değil” demeden fark edip, o yoldan dönmek, başka seçeneklere sıçramak gerekiyor.
Bu yol bağımlılığını oluşturan en önemli etkenlerden biri de geçmiş başarıları kendine örnek almak ve bilgi körlüğü. Bir konunun ne kadar içine girerseniz, o kadar büyük resme bakamaz hale gelir ve ayrıntılara boğulursunuz. Ayrıntılara boğuldukça da çeşitli seçeneklerin varlığını fark edemeyebilirsiniz. Aynı şekilde, daha önceki başarılı çalışmaları “2 Hidrojen, 1 Oksijen her zaman su verir” mantığı ile takip etmek de insanı en sonunda tek seçeneğe mahkum eder, böylelikle dağın arkasında vadi mi var, cennet mi var; zamanla oraları da vahşi bitkiler sarar, iyice görülmez hale gelir.

Türkiye’deki üniversiteler için de konuşmak gerekirse çoğunun daha bir kimlik veya ekol oturtmadığını söyleyebiliriz. Boğaziçi ise her zaman Amerikan ekolü ile çalışmıştır. Diğer üniversiteler de artık rotalarını hızlı bilime doğru çevirmektedir. Örneğin, Şenol Pişkin adlı bir doktora öğrencisi açık kalp ameliyatını sıfır hata ile gerçekleştirme konusunda yaptığı doktora tezi ile büyük bir ödül kazanmışken; tezini 6 yılda bitiremediği, yani bilimi yeterince hızlı üretemediği için işinden araştırma görevliliğinden olmuştur.
www.sabah.com.tr

Kötü bir noktada mıyız dünyacak? Bilemeyiz, karşılaştıracağımız paralel evrenlerin hiç birini bilmiyoruz. Yine de bu kadar hızlı bilim için akademisyenlerin günü kurtarmak durumuna gelmesi ve paranın bilimi en hızlı üretene verilmesi ile, üstüne de bu yola artık bağımlı olunması ile, ilerideki bir cenneti kaçırdığımıza inanıyorum.

yine standart bir türk yaklaşımıyla pragmatizm üzerinden soru sormuşsunuz.
parayı bastırırsın bilim olur (veya olur mu?)
ama işte sıkıntı türk tipi pragmatizmde, bunu sözlükte de yazmıştım. bir makineye ihtiyacınız varsa, parayı bastırmanız onun geliştirilme sürecini hızlandırabilir.
ama aslında o makinenin çalışma ilkelerini tümüyle değiştirecek bir gelişme elde etmenizi sağlamaz.
bilim adamlarının da farklı disiplinden bilim adamlarıyla hatta fizikçilerin, mühendislerle, felsefecilerle bir arada bulunması gerekir böyle şeyler için.
perişan haldeki sosyal bilimleri geçin, bugün toplumumuz bir fizikçinin sonunun işsiz kalmak olduğunu düşünüyor. temel bilimler tamamen yük olarak görülüyor bu ülkede, bu şekilde davranırken, mühendislerin önüne ne kadar para, ne kadar malzeme yığarsanız yığın, sonuçta elde edeceğiniz sınırlı olur.

neresi olduğu farkediyor hocam.

yaratıcı düşünce, buluşcu düşünce, baskıcı ortamlarda serpilip gelişmez. kırbaç zoruyla falanca silahı buldurursun belki. ama deha sınırına yakın veya deha derecesindeki beyinlerin üzerindeki baskıyı kaldırdığında, onları demotive edecek faktörleri birer birer elimine edip, ''mümbit'' zemini oluşturduğunda, bir kaç 10 sene içinde beklenmedik gelişmeler yaşanabilir.

o beyinlere çocukluklarında, 'otur! icat çıkarma şimdi!' denmemiş olmalıdır.

tek eksik para değil. onyıllar içerisinde, yüksek potansiyel taşıyan beyinlerin bir araya toplanmaları, iyi yönlendirilmeleri, demotive edilmemeleri, nesillerden gelen bir yüceltme 'değer'iyle taltif edilmeleri ve iyi organize edilmeleri gerekir.

godsparticle hocam, ne kadar çarpıcı bi örnek vermişsin öyle!

e yasal adaya destek veriyorlar, ok.
e biz de yasal olarak kızıyoruz.

ya onu ya bizi seçicen diyoruz açıkça.
bu bipolarizasyonu yaratan da biz değiliz. rte.

çıkar için rte'den yana duruyorlar. biz de onlara o halde kazançları olacagı gıbı kayıpları da olacaklarını soyluyoruz.

dun de sordular bunu.
bkz: www.eksiduyuru.com

------
medal of honor tek basina o seriyi alır.

saçmalık-demokrasi oyla istediğini elde edemeyenlerin saga sola sataşması.cocukca istedigini yapmayan arkadaşına küsme tripleri.

işte bu yüzden... www.youtube.com

her devrin adamlarına, rüzgar nereden eserse o tarafa meyil edenlere alerjim var.

Ya bazıları gerçekten yalaka bazıları da gerçekten merak edip sorgulayan elemanlar. O merak edip sorgulayan kısmın da zaten tüm partilerle bağları var.

cevabı başka bir soru şekline çevirirsek...
sanatı desteklemeyen bir adamı, bir sanatçı neden destekler?

yasal aday derken???

www.youtube.com

aynısı benim de başıma geldi ama ödemiştim bir şekilde. aynı şekilde yanlış tedavi uygulayıp daha da kötü yapmıştı kedimi. bir şekilde hallederim diyorsan bir daha uğraşmamak için öde derim. ama bu tarz durumlarda veterinerleri kesinlikle yaymak gerek. yaptıkları ihmalsizlik yanlarına kalmamalı.

bir lokantada yediğiniz yemeği beğenmediyseniz hesabı ödememek normal geliyorsa ödemeyin bence.

Ödeme.

eğer yanlış tedavi uyguladıysa zaten onun sizden para istememesi lazım.
Normalde kimsenin hakkı bende kalmasın diyen biriyim, birinin 1 lirası bende kalsa uykum kaçar.
Ama bu durumda bence ödemezdim ben. Giderim o parayı barınaklara bağışlarım bende kalmasın diye ama ona ödemem.

3100 ödemişsin ya bundan sonra bence 400 lira için değmez ödememek. küçük yer demişsin bir de.

bu demek değilki hakkını arama, kesinlikle konuş vet ya da başkasıyla ama keşke daha önce arasaymışsın

lokantayla aynı durum değil maalesef bu, arkadaş sadece hizmet almamış, evinden bir parçayı, kedisini emanet etmiş veterinere.

tak gitsin derim ben. o parayla o zengin, sen de fakir olmazsın ama, kediyi daha da beter ettiyse haketmiyor demektir.

o parayı da yeme, kedinin sağlığını güçlendirecek birşeyler yap bence: özel mamalar varsa onlardan al, yeni yerleştiğin şehirde iyi bir veteriner bul ve tedavi ettir vs.

gidip döve döve paranı alıp almamayı sorsan biraz düşünür yap derdim. buna vereceğim cevap belli.

Valla önce sana şunu sorayım. İşin içindeyim çünkü.
Öncelikle veterinerin kedine teşhis koyacak donanımlı bir kliniği var mı? Hiç yoktan bi kan analiz cihazı, belki röntgen falan. Yani doğru teşhisi koybilecek donanımı var ve ona rağmen koyamamışsa o veteriner biraz gevşemiştir aşı vs işlerle uğraşmaktan ve açıkçası biraz da paraya bakar olmuştur.
Ama eğer bu tarz bir kliniği yoksa yanlış teşhis koyması da normal aslında. Hayvanlar da en az insanlar kadar kompleks canlılar sadece tedaviye ve rahatsızlığa verdikleri tepkiler bizlerden daha hızlı.
Ve o dediğim cihazlar gerçekten çok pahalılar. Ama çevren bile yandın sen falan dediyse büyük ihtimalle sorumsuz bir veterinerdir.
Ben parayı öde derim. Ama ödediğin zaman kedinin sağlık geçmişine ait dökümanları da al teşhisler uygulanan ilaçlar, tedavi şekli tedavi süresi vs. Daha sonra da bunları ilin veteriner hekimler odasına veya tarım bakanlığına götür.
Böylece hem faydalı bir iş yapmış hem de kendi çapında intikamını almış olursun.

@solem

veterinerde bir sürü cihaz var. Bir sürü de tahlil yaptı. Kulağından parça kesip inceleme bile yaptı. Lakin kedi kötüleşmeye devam etti. Mantar vardı kedide. Kortizon kullandırdı aylarca.Sonra kediyi İzmir'deki bir veterinere götürdü kız arkadaşım. Oradaki veteriner, mantar hastası kediye kortizon verilmeyeceğini söyleyip yeni bir tedavi başlattı.

teşekkür ederim herkese cevapları için.

geçmez. rahat ol. getirdikleri binlere bedel ayrıca.

kaliteli mama alırsan o civarda olur.

Bes yıl once bir Van kedim vardı, orta boyutta mama paketleri bir ay kadar götürüyordu yanlış hatırlamıyorsam (kedi 6 aylikti).

Sadece mama degil, kumu da var devamlı alınması gereken. Silicalar biraz pahalı ama normaller daha ucuzdur, su anki fiyatları bilemiyorum. Ki bence normaller temizlik acısından cok daha rahatti.

Kedinize almanız gereken tirmalama seysi, mama kabı, parazit spreyi tarak vs masrafı 200 tl'yi geçer diye dusunuyorum ayrıca. Aşıları vs. De var, gerçi devlet uni. Veterinerlik fakültelerinde daha ucuza ası yapılıyor bu da boyle bir bilgi olsun.

ayda 20-30 lira sana masraf çıkarır. daha fazlası olmaz.

Aylık yüz lirayı bulmaz. Yetişkin bir kedi ayda ortalama 2.5- 4 kilogram arası mama tüketir. Bunun da maliyeti eğer iyi bir markayı tercih ederse kedin 60-80 lirayı bulur bazı durumlarda bulmayabilir bile.
Dönemlik aşılarda o meblağı geçmen gerekebilir senede 2 ay.
Onun haricinde alacağın oyuncakları aksesuarları falan senin inisiyatifinde.
Eğer bir kedi sahiplenirsen bana mesaj atarsın aylık ayırabileceğin bütçeyi söylersin ona göre bi beslenme maliyeti çıkarırsın. Ayrıca sahiplendiğin kedinin sahiplendirme sözleşmesini de iletirsen ilk ay için senden kar almadan gerekli bütün malzemelerini temin etmeni sağlarım.

ekonomiden çok uğraşı ve bakımını yapabilirmiyim diye sor kendine. temizmama.com dan al mamayı, topaklaşan kum ile ucuz kumu karıştır. aylık max 30-40 lira gider.

Mamayi temizmamadan alabilirsiniz. Kumu da. Yavru kedilerin asilari biraz sik oluyor, bastan birazcik masrafli. Rutine oturunca 100u falan bulmuyor ama.

3 kedimiz var toplamda 100ü bulmuyordur

aşıları haricinde fazla bir masrafı yok. aylık 30-40 civarı harcıyorum sanırım ben de.

ben hamsterın kafesine şişe buz koyuyordum.onun etrafında takılıyordu hayvan.rahatlıyordu fazlasıyla.

Tavsan konusunda deneyimim yok ama islak havlu filan ise yarayabilir. Yazik hayvana yahu, uzuldum ha :/

buzlu şişe +1

ajjghjkjhkj sıcaklayan taş.klar diye okudum :D

azar azar elinle üzerine soğuk su serpebilirsin. büyükse elini ıslatıp baını vücudunu elini sürerek nemleyebilirsin.

Pet buz donana kadar bir kac buz alip karnina yasladim. Hic istifini bozmadigina gore hosuna gittigini dusunuyorum. Soguk suyla da islatacagim simdi. Haydi hayirlisi

Sudan korktu sicradi kitabi yelpaze yaptim yelliyoruk simdi. Biraz daha iyi gibi

Su kabına bir küp buz at, bi şişeye su koy buzluğa at buz olunca da al beze sar kafese koy.

bence tam tersi çok huzurlular

çünkü çok fazla paraları var.

büyük başın çilesi büyük olur..

bir deney yapalım.. ben şu an çok huzurluyum. bana çok para versinler bakalım huzurum kaçacak mı. (not: verilen şey geri alınmaz)

avucunuzdaki kelebek'te anlatıyor ya işte adam; hayaller hedefler..? İzlemediysen izle

Ne kadar cok para o kadar sorumluluk getirir. Lan sipaydir men de mi izlemedin.para = guc olduguna gore buyuk guc buyuk sorumluluk gerektirir :D bir de tabii bu adamlar alismis rahata yasam standardo gote gelmesib korkusu da var.

o büyük parayı idare edebilmek, huzursuzluk listesinde ilk sırada yer alabilir.
kazanandan ziyade paraya konan içinse sebep, ulaşılabilecek her şeye ulaşmış olma amaçsızlık olabilir.

Bak izlemiş işte adam. Amaçsızlık.. olay bu.

bir de cook paradan söz ediyorsak cevrelerindeki herkes yapaylasiyor samimiyetsizlesiyor. kendi icinde yalnizlik ve güvensizlik duygusu gelistirip huzursuz oluyorlar falan fistan.

menfaat ilişkileri + sağlıktır olsa olsa. başka ne olacak ki?

çunku obur tarafta gotlerine sokulacak

@partizan, yok artık crysis be

harcayamıyoruz, istediğimiz şeyleri aslında yapamıyoruz vaktimiz yok (cebinde 47 lirası olan adam)

Samimiyetsiz insanlar, paran için birlikte olacak kadınlar.

Daha da fazla para kazanma sevdası, evi, işi, eşi, arabayı upgrade etme derdi.

Gerçek yalnızlık.

Bana gecen gun "dan bilzerian" geldi.. yasadigim hayat hayat degil.. asil seninki hayatmis. Ben her gun goygoy pesindeyim. Ne ssk li bi is buldum bi ekmegin fiyati nedir bilmem bile dedi..


Anladim o zaman gercek hayat benimkiymis...

imza beyannamesi noterden.
ikametgah ise muhtardan parayla veya ilçe nüfus müdürlüğünden bedava alınabiliyor.

noter onaylı belgeden 2 ve daha fazla almaya bak.
50 tl falan tutar. fazla almanı istememe gelirsek, belge bedeli 20 tl olsa noter 1 tane de kendinde tuttuğundan senden 2 tane parası aldığı halde sende 1 tanesi kalıyor. ayrıca noter o belgeyi saklamakla yükümlü olduğundan, sende daima 1 tane fazla dursun ( fotokopide olur ), zamanında bu belgeden almıştım 1tane daha verin dersin aynı noterde.

İmza beyannamesini neden istediler ya?

bence değil. dağdaki çobanla benim oyum bir mi demek gibi bişey bu. yani 4 işlemi yapamayan, sert ünsüzleri yumuşatamayan, voynak mıdır her ne haltsa onun ne iş yaptığını bilemeyen bi adam milleti temsil edemez mi? bence edebilir. önemli olan bunlar değil çünkü.

ayrıca şimdi bile ösym skandallara imza atıyor. ösym hukumete bağlı. adayların kimi iktidardan kimi muhalefetten kimi bağımsız. burada bi eşitlik olabilir mi sence? bu erdoğanın başbakan sıfatı ile cumhurbaşkanlığına aday olması gibi.

Basimizdakilerin istememesi disinda cok buyuk bir sorun olusturur dedigin abicim.
Soyle ki uni okumak okumamak lise okumak okumamak nşa da bir secimdir.
Yani okumayacagim ben diyene soz yok.
Dagdaki coban ( cok klisedir) okumadi ( oksfort vardi da biz mi gitmedik mantigindan cikip, okumamayi secmis olarak dusun) . Dolayisiyla ilkokul mezunu sadece. Sen bu insanin secilme hakkini elinden aliyorsun.
Gerekli oyu alir meclise girerse ( ki bakiniz meclisimiz, bir cesit toplama kampi gibi) senin meclisin olur.
Sen bu meclise girisleri sirf bu gunku kaygilarinla kisitlarsan birileri de yarin senin kizilaydaki haklarini kisitlamayi kendinde hak gorur ( fişkiyeyi de kirdiniz zaten) .

Sen is bu nedenlerle secilme hurriyetini kisitlayamazsin.

kisirlarsan adi demokrasi de olmaz kanimca, ustunlerin hukumranligi gibi bise yaratirsin.

Bambaska bir sey daha cikar sorulari kim neye gore hazirlayacak (su an puri pak mis gibi hic sorunsuz ya sinav) .

Hatta sunu diym de icimde kalmasin, sen deme boyle bari. Cok elitist gordum seni.

böyle bir koşul uygulansa dahi bir formaliteden öteye gidemez diye düşünüyorum. zaten belli bir nüfuzu olanlar yazdırmıyor mu kendilerini şu halde dahi listelerin üst sıralarına?

kpss zaten şaibeli. neye yarar ki? türkiye'de birileri kpss sorularını hazırlayacak, mevcut siyasi otoriteden birileri de diyecek ki bize soruları verin, soruları alamayacak? türkiye'de imkansız.

çok çok mantıksız.

zaten her tür memur olmak için kpssye girilmiyor. kpss'ye çalışsaydınız bunu bilmeniz gerekirdi.

sürekli sanal alemde takılınca böyle abuk fikirler mantıklı gelmeye başlıyor aklı başında insanlara. kusura bakmayın.

@elorelia sana katılmıyorum. Çünkü bu adamlar o dediğin mevzularla ve teknik detaylarla ilgili yasalar düzenliyorlar. Mutlaka o yasayı düzenleyecek kişinin ilgili alana ait bir bilgi birikimi olması lazım.
O yüzden okumuş milletvekili şart.

Seçilme hürriyetinin kısıtlandığı falan yok. Cumhurbaşkanı 40 yaşını doldurmuş olmak zorunda. Bu bir kısıtlama değil, şart. Bu ülkede kpss' ye girmesi yasak kimse yok. Çoban dağdan inip Meclis'e mi girmek istiyor? Bir yıl ders çalışır kpss'ye girer. Sonra ne yaparsa yapar.

Her boka "özgürlüğe karşı" diye atlamayın. Istese de izin verilmeyen şeyler özgürlüğe karşıdır. Azıcık dizini kırıp matematik ogrenmeye bile üşeniyorsa Meclis'e gelip ömür boyu Milletvekili maaşı da yemesin.

Keşke kpss değil de şaibesiz bir sınavdan full çekme şartı olsa milletvekilleri için...

"Şu şu insanlar kpss' den 80 üstü alamaz" diye bir kural olmadığı sürece, kpss' den 80 üstü almayanlar meclise giremez demek özgürlük kısıtlayıcı değildir.

sana yüzde yüz katılıyorum, bu konuda. bizlerin neler çektiğini anlamak amacıyla böyle bir şart konmalı ki mevcut sistemi iyileştirmeye gitsin başa gelenler. sanki kpss ile atananlar oradaki bilgileri kullanıyor mu ki, milletvekili kullanmayacak diye ona sorulmuyor? çok saçma. öğretmenlik ya da herhangi bir memur kadrosu için ne derece yeterli bir ölçüm aracı kpss? hangi vasfı neyi ölçüyor?

Her makamin yeterlilikleri ayridir.
Bazi gorevler 45yasindan once hakedilebilse dahi verilmez ve 65den sonra kullandirtilmaz mesela (bakiniz yuksek mahkeme hakimleri)


Konunun biraz teorisini bilmek sart saniyorum.

illa üniversite mezunlarının girdiği kpss'ye girmeye gerek yok ki, bildiğim kadarıyla lise mezunlarının girdiği bir kpss de var. o da olur.

sert ünsüzleri yumuşatamayan, bilmemne savaşının tarihini bilmeyen adam pekala vergi memurluğu da yapabilir o zaman, yapabilir mi yapamaz mı'ya bakılmıyor ki memur olurken.

seçilme hürriyeti diye bir şey var olduğu gibi seçilmek için ön şartlar da var, yaş şartı var mesela en başta. mesela bildiğim kadarıyla 25 yaşını doldurmak gerekiyor.reşit olduğu halde yaştan dolayı seçilme hürriyeti engellenebiliyor işte. yani istediğin ön şartı koyarken istemediğini koymuyorsun, bu nasıl hürriyet peki?

hayır sınav da düzenlenebilir. yahu en azından azıcık birikimi olsun. okumaya imkanı olmayan da seçilme hürriyetinin arkasına sığınıp milletvekili olmasın, başka iş yapsın. illa milletvekili olacaksa da biraz çalışsın didinsin, biraz birikim yapsın, öyle olsun. memleket idare edecek adamdan birikim bekliyorum biraz.

hani demiyorum ki seçime gerek yok, sınavı kazanan milletvekili olsun. yine seçimle olsun ama adaylar da seçilmiş olsun.

hahah, sadece siyasi bilimler mezunlari milletvekili olsun demek gibi bir sey. :)

Elbette o da onsart bu da onsart, bunu da koyalim.
Koyarsin.
Hukuk devletinin bu konuda hicbir engelli yok.
hukuka uygun hareket etsinler girsinler lise kpssye dersin, tamam.

Ama sen o onsartlari ne kadar cogaltirsan o kadar kisit koyarsin , o kadar demokrasinin dallarini kesersin.
Deli kendi ayagini baglar derler anadoluda, olmaz.

amasi fakati yok bunun.

kpss genel olarak abartılı olur bence. çünkü millet vekillerinin çoğunluğu en son 20-30 sene önce okula gitmiş insanlar. adamların ezber yapıp, kpss ye uygun test kitabı çözmesini bekleyemeyiz.

ama herhangi bir sınav sistemi olmaması da mantıksız. mevcut meclise bakıldığında büyük çoğunluğunun genel hukuk, devlet politikaları, Türkiye tarihi başta olmak üzere birçok alanda çok bilgili olmadığını her gün görüyoruz. ama bir sınav yapılsa, milleti temsil edecek nitelikte aydın, bilgili insanlardan oluşan bir meclis olsa ne güzel olur. sınavda neler döner orası ayrı konu..

benim kimi seçip seçemeyeceğime dair kriterleri kim seçecek?

4 işlemi de bilmeyiversin derken o işin abartı kısmıydı. tabi ki 4 işlem bilsin. düzgün bi türkçesi olsun. bunlar önemli. ama işin sınav kısmı gerçekten uygulamada anlamsız olur.

Kpss carpmış hocam seni

Size kaç gün içinde göndereceklerini taahhüt ediyorlar?
Taahhüt ettikleri süre içerisinde göndermiyorlarsa; sikayetvar.com , eğer tatmin etmezse; tüketici hakları.
Henüz o süre dolmadıysa; bekleyiniz.

Öyle bir süre göremedim ki sitede, SSS'de kargo ile ilgili hiçbir bilgi yok.

sikayetvar.com akar o zaman.

İşte onu satınalma işlemi yapmadan önce bir güzel araştırman gerekiyor. Kaç gün taahhüt eder zararını nasıl karşılar. Sonuçta sen o ürünü satın alırken o aşamada bir takım sözleşmelere onay veriyorsun hacı. Dikkat et, geçmiş olsun.

Şirket bazında verirler o tarz kredileri ve ticari kredi olur. Vergi sicil kayıtlarına bakar seninle ilgilenen kurumsal danışmanın, daha sonra müdürüne konuyu açar. Söz konusu mebla 200-300 bin tl veya daha yükseği ise ve ipotek durumu yoksa o şubenin müdürüyle bir görüşme yaparsın yolunda giderse o da kredini onaylar.

mali tabloların iyiyse,
çek vb kayıtların düzgünse,
faaliyet yılın 1 yıldan fazlaysa (yıl sonu verilerin varsa),
sermayen çok zayıf değilse, net işletme sermayen eksi değilse tablolarda,
hele hele ipotek verebileceksen,

bunları gösterir belgelerle bankaya başvur, onlar seni zaten yönlendirirler, muhtemelen peşinden de koşarlar.

ayrıca takasda çekiniz varsa o çekleri teminat göstererek de kredi çekebilirsiniz.

tek püf nokta: bankaları birbirine kırdır.

Valla biz kendi aile şirketimiz için 1 trilyon falan kredi çektik ki bulunduğumuz ilin vergi rekortmeniyiz, yine de ancak arsayı ipotek ettik öyle verdiler

filonun anlaşmalı olduğu lastikçilerden şirket tarafından randevu alınıyor ve aracı kim kullanıyorsa soluğu lastikçide alıyor. 15 dakikalık çay, kahve, muhabbet eşliğinde lastik değişimine dair o anlık aracın km bilgisi de girildikten sonra belge imzalanıyor. bu kadar. lastikler, lastikçide kalıyor yani.

4 aracım var. Mal taşındığı için kişisel kullandığımız araç da dahil hepsi doblo. Belli dönemlerde Fiat servisinden aranırız servis günü geldi diye. Adamları gelir araçları alır sırayla birer birer. Birinin işi bittikçe diğerine geçilir. Öyle öyle 1 haftada falan servislenir gelir araçlar.

Bizde depoda tutuluyor.

var. ticaret.

dayım denizci. tankerde çalışıyordu en son, 9 bin dolar mı ne alıyodu. 4-5 ay yattı burda, "para bitti amınaki" deyip geri gitti geçen ay jashfjsk

var, bir şirketin genel müdürü.

bankada kredilerden sorumlu g. müdür

uzman denetçi. kendi şirketiydi şimdi ortak galiba bilemiyorum. 10+.

var, ilaç firmasında bölüm müdürü, organizasyon şemasında üzerinde 3-4 basamak daha var, diğerlerinin maaşını siz tahmin edin.

thy pilotu

Pfizer'in Ankara sorumlusu kaç sene önce ilk başladığında 20.000 dolara anlaşmıştı, şu an ne kadar alıyordur kim bilir.

otel müdürü

onun çok daha mislini kazanan var. eşimin akrabası.

sap uygulama şirketi var. varyap meridian'ın uzun kulesinin en üst katı komple buna ait. hayatımda gördüğüm, tanıdığım, oturup konuştuğum en zengin insan oydu. bir keresinde ataşehir'de yemeğe davet etti (ofisi oradaydı), palladium midpoint'e oturun ben geliyorum dedi. adam yarım saat sonra cem yılmaz'la beraber geldi. ooehh..

var. thy'de pilot. abd'ye uçuyor.

Avukat

dünya bankasında var

var. duyuruda da var mesela.
kendisi söylesin :P

icemint bi kişiyi ben de biliyorum konuşmuştum da kim şimdi hatırlamıyorum. yine de benim için kim olduğu değil ne iş yaptığı önemli:)

(bkz: yeminli mali müşavir)

Nick The Chopper ne yapıyorsun da oluyor?:)

maaşlı çalışanlardan bu gelir düzeyinde olan tek tanıdığım bir uzman doktor.

onun dışındakiler patron.

Üst level'ı var. Amcam. Bir şehrin ticaret odası başkanı. Aylık kira geliri 15 milyon kadar.

Avukat, 18 bin

altın tamiratçısı , sadekar yani.
babam yaz sezonu uçuyo rakamlar
ha bi de oteldeki kuyumcular satış danışmanları.

Ben yaptım öyle bi iş. Bi daha tövbe yapmam. Unvanım genel müdürdü. Şimdi tanıdığım iki kişi var. O dediğinden fazla alıyolar. Yerlerinde olmayı istemem. Hallerini görüyorum çünkü.

Burdayım abi. Ticaret.

eski sevgili. kaptan.

tankerde daha çok kazanılıyor bildiğim kadarıyla ama işleri daha zormuş sanırsam.

en son halk arasında bilinen adıyla 2. kaptandı (efendi kaptan). kaptan (süvari bey) olunca aldığı para da artıyor haliyle.

işinden memnun değildi fazla sorumluluktan dolayı. zaten meslek hastalığı da yapıyordu aldığı insiyatifler(psikolojik olarak). sürekli kaptan olmaktansa yine gemide başka bir işi (ne olduğunu hatırlamıyorum ama mühendislikti bahsettiği)seçerek daha az sorumlulukla aynı parayı alabileceğinden bahsediyordu.

ihracat alanında danışmanlık yapan insanların çoğu +10 bin alıyor şirketlerden.
iyi bildiğim bir alan olduğu için söylüyorum.

Adobe reader ya da ebook reader appleei indirebilir oyle deneyebilirsin.

ucretsiz ornek indirilemiyor ki

işine yarar mı bilmem ama şuna da bir bak istersen.

themeforest.net

warezini bul.

@click here

zaten oradan buldum temayı ve onlar ücretli zaten

warezlerde genelde backling gömülü oluyor diyorlar.

edit: ahaha backling ne lan, backlink olcak o.

şöyle bir ücretsiz tema var.

demo.alxmedia.se

Bak senin mesaj kutuna bi site gönderdim ordan indir. Fukara türk insanına göre değil öyle siteler, kiminin içinden dummy content çıkmaz kiminin menu treesiyle baş edemezsin, o yüzden sen böyle bu gönderdiğim siteden al arakla şimdilik. Baktın beğendin o zaman envato authorunu bul satın al bi de mesaj at satın aldım upgrade yapıcam guide me de onlara. Zaten kendileri salıyor cogu zaman wareze.

bulamazsan sabaha bir bakarım ben de.

Ya şurada rahat rahat warez geyiği yapıyorsunuz ya, bravo.

moda blogunu açıp hayrına iş mi yapacaksın? amacın bir şekilde popüler olmak para kazanmak, o halde o 80 lirayı bir zahmet ödeyiver.

hayır

hayır. hayvanları özgür ortamları doğadan alıp bir yere hapsetmem.yapanlara da karşıyız.

ben de beslemezdim, güzel hayvanlar ama

Ay yazık. Hayır niye besleyeyim doğal ortamları varken.

yok. hem doğal ortamlarında daha iyiler hem de boynuzlu moynuzlu korkarım olm ben. tenhada sıkıştırırlarsa affı olmaz bunların, kaşla göz arasında saplarlar baldırına kim vurduya gidersin.

Hayir.
Durust olayim, onlari dogal ortamlarindan koparmak degilde ben hoslanmadigim icin hayir diyorum.

Eger dogal ortami goz onunde bulundurmazsak yani bahce hayvani olsaydi ben beslerdim. Bence boyle geyik keci at tarzi hayvanlar cok sevimli oluyor.

Evcil hayvan diye bir tanım var be kardeşim. Bunlar evcil hayvan mı sence?

keyifle beslerdim , yavru yapmalarına , soyun devamına özen gösterirdim ;özel günlerde kutlamalarda kesip yerdim.

1 kere girdim hep cp cikti karsima bi daha girmedim. orada devamli takilanlarin da ruh hastasi oldugunu dusunuyorum. normal insana gore seyler yok cunku. ya cp, ya silah satisi, ya uyusturucu.

deep web'in ilk kuralı deep hakkında konuşmamaktır.

o değil de benim de hep aklımda ama hiç de girip bakmadım. pek de meraklı bi insan değilim zaten ondan herhalde. bi de her şey olur diye düşünüyorum. yani öyle orda bişeyler görüp de vay be neler dönmüş diye de şaşırmam gibi geliyor. bakalım.

girmeden yorum yapmak eşeklik olacak tabii ama bana bazı şeyler abartılı geldi ya. kiralık katil ilanları diyorlar mesela. e devletlerin, polislerin falan haberi yok mu deep web'den? internet kullanıcısının girdiği yere giremiyorlar mı? benim 100 bin dolarım ve deep web'in derinlerine inebilecek gücüm olsa istediğimi tak tak vurdurabilecek miyim sanki?

içeriğin iğrenç olduğunu tahmin edebiliyorum ama mesela bu kiralık katil mevzuu biraz garip ve abartılı geldi.

ben de buralarda yazılanları okuyup bir elim hep tetikte cp çıkarsa kapatırım diye girdim. 2-3 saatte çalışan link 3-5 tane buldum. zaten giriş amacım da belli değildi. yok işte gelecekten çekilmiş fotoğraf falan gibi fantastik şeyler görürüm gülerim diye düşünmüştüm ama hiçbir bok göremedim. silah tüccarları falan var ama ona da üşendim bakmaya. kiralık katil 200-300 satırlık yazı yazmış okumadı bile. belki nereye bakacağını bilmek lazım ama düzgün çalışan bri link bile bulamadım. 11 eylül saldırıları, malezya uçağı ile ilgili komplolar falan dönüyor dedilerdi ama hiçbirine ulaşamadım.

olacakları söyleyeyim. bi hevesle kuracaksın bilgisayarına tor'u. şu hidden wiki denilen yerden başlayacaksın ya da farklı arama motorları falan da var işte. "hmmm şuna gireyim bakayım" deyip bekleyeceksin bi süre, sonra açılacak site, "haa" deyip devam edeceksin, porno kısmına ellemeyeceksin zaten, biliyorsun işte ne bokla karşılaşacağını. sonra silah, uyuşturucu satıcılarına, kiralık katil ilanlarına falan bakacaksın meraktan, belki araştırırken birkaç pdf dosyası indirirsin bilgisayarına, "gizli belge buldum lan galiba" düşüncesiyle heveslenip. birkaç dakika sonrasında da kapatıp 10 dakika önce ne yapıyorsan ona devam edeceksin. bir daha açıp kullanmayacağın tor browser ise bilgisayarında öylece yer kaplamaya devam edecek. kısacası gereksiz, abartılan bir şey. katil olsam kullanışlı olurdu belki de şu durumda senin benim gibi insanlar ne yapar burada bilmem.

bir bok yok. en son 2 yıl önce post atılmış boardlar ve bolca çocuk pornosu, çocuk pornosu izleyen sapıklar bolca olduğu için fbi da epey ajan sokmuştur diye düşünüyorum. girmeyerek hiçbir şey kaybetmiyorsun.

yok be. esrar ve silah dışında birşey yok. işine yarar mı bilmem.

Hayatın anlamını bulduktan beş dakika sonra çay koymaya giden adam karikatürü gibi biraz. E bu muymuş deyip kapatıyorsunuz sonra. Bi numarası yok öyle.

tor indir hiddenwiki diye arat ordan çıkan onion keyi gir esas hiddenwikideki linklere rastgele tıkla bikaç uyusturucu bikaç silah gör tamam işte deepwebtesin.
Ulan yıllardın demeçlerini paylaştığımız alanı bile yüzeysel internete çevirdiniz ak sokucam popkülte ya.

Deep web'le ilgili söylenen çoğu (çok uçuk şeyler dışında) doğru. Ama bunları söyleyenlerin genelde tor browser kurup Hidden wiki'den gördükleri adreslere girenler. Yani tanık oldukları şeyleri pek bir abartarak anlatıyorlar. Bu şekilde girseniz de pek bir yere ulaşamazsınız. Ancak üç beş sapık porno siteleye ve fake satış sitelerine ulaşırsınız. Oralardan silah alırsanız da zaten en iyi ihtimal salatalık gelir.

Elinizde girebileceğiniz bağlantılar olmadıktan sonra pek bir anlam ifade etmiyor.

bizim gördüğümüz kısmın çoğu palavra. bir bok yok değil var. mesela kredi kartı satanlar falan var. cidden satıyorlar o kadar limitli kartları. bedavadan kart dağıtan bi adam vardı. aldım denedim kartı çalışmaz lan nasılsa diye. kart çalıştı lan cidden. sonra götüm götüm kapattım bi daha da girmedim. 1,5 senedir fbi gelir kapıma diye bekliyorum ama bi bok olmadı şu ana kadar.

kiralık katillerde var, belli bir ücret verip vücüdunuzdan herhangi bir uzvunuzu kesip veren doktorlarda var, pek çok örgütün dökümanları var, çok acayip şeylerde var, deep web içerisinde bir arama motoru olmadığı için bulması zor oluyor.

1) Wordpress tam istediğiniz gibi.
2) CuteFTP veya FileZilla kullanabilirsiniz. Wordpress'in yönetici panelinden de kodları düzenleyebiliyorsunuz.
3) Bence en iyisi Adsense. Gittigidiyor ile falan hiç uğraşma.

Şimdi nginx ve node.js desteği ile ayrı sunucular açılacak o zaman ghost'u da deneyebilirsin. tryghost.org Hatta şöyle söyleyeyim ghost blog u sırf siz blog açın rahatça diye yapıcaz.

1 - wordpress ile birlikte yoast seo eklentisini kullanırsanız, oldukça iyi sonuçlar alırsınız.

2 - wp editör diye bir eklenti var. admin panelinden tema ve eklenti dosyalarını kolay bir şekilde düzenleyebilirsiniz.

3 - yandex kendi reklam platformunu kurdu.

mac için bi apple tv al rahat et.

Televizyonun kablosuz baglantiyi destekliyorsa ve dlna ozelligi varsa televizyonun da hangi markaysa onun sitesine gir dlna companion yasilimini bilgisayarina indir ve oyle kullan :)

Desktop'i aktarmak disindakiler icin Chromecast kullanabilirsiniz (ABD'de 30 USD'ye satiliyor ama Turkiye'de getirenler kaca satar bilmiyorum).

YouTube'u zaten mukemmel sekilde aktarir, hatta telefonunuzu uzaktan kumanda olarak bile kullanirsiniz. Lokal medya dosyalarini uygun plugin'ler ile Chrome tarayicida acip televizyona aktarabilirsiniz. Ya da Google Drive'a aktarip oradan oynatabilirsiniz. Neler yapabileceginiz konusunda biraz arastirin isterseniz Chromecast'i.

televizyon philips 46pfl5507k, dlna yazılımı sadece media server olarak kullandırıyor. bu sefer de tv'nin oynatıcısına mecbur kalıyorsunuz.

edit: dlna yazılımı twonky çıktı. buna gerek olmadan dosya paylaşıyorum ben zaten.

chromecast'in de şöyle bir sıkıntısı var anladığım kadarıyla, bir script, program her neyse çalıştırarak masaüstünü capture ediyor. vlc'de de var mesela o özellik, capture edip internete stream edebiliyorsunuz. ama bu özelliği kullandığınızda ciddi bir fps sorunu oluşuyor sanırım, vlc'de öyle en azından.

urun.gittigidiyor.com

şu alet benim işimi görür gibi duruyor, bilgisi olan var mı?

Ben bilgisayardan stream etmek yerine direk internetten stream'e izin veren servisleri kullaniyorum (YouTube, Netflix vs) ve 1080p kesintisiz sekilde izliyorum. Google Drive'dan atinca da kesintisiz olmasi lazim ama ne Drive'dan ne de lokalden medya dosyasi aktarmayi hic denemedim. YouTube ile Netflix yetiyor.

Ha bir de Chrome'dan harikadizi.com gibi sitelerdeki videolari da fps sorunu olmadan aktarip izleyebiliyorum.

Miracast destekli cihaz yapar dediğini.

tabiki mumkun. sonucta gorme, duyma, hissetme, koklama, tatma hepsi beyinde gerceklesen aktiviteler. goz, dil, el bunlar sadece beynin belli noktalarinin uyarilmasini saglayan sensorler. dolayisiyla sen asil islevi yapan beyni bozarsan sensorlerden gelen bilginin hicbir onemi kalmaz. sanki ordan uyarilmissin gibi beyni kandirabilirsin. bunun daha ileri asamasi bu olmayan seylere karsi vucut tepki de gosterebilir. mesela hipnoz ile soguk suyu sicakmis gibi algilatabilirsin. vucut buna o kadar inaniyor ki sanki gercekten su sicakmis gibi suyun temas ettigi bolgelerde yaniklar olusabiliyor.

buna halüsinasyon, beyni bu hâle getiren zehirlere de halusinojen deniyor.

lsd veya mantar tavsiye ederim hocam.

@compadrito, halüsinasyon daha hafif bir şey değil mi ama? benim bahsettiğim, çok net bir şekilde masa olduğunu görmek ve ona dokunabilmek, ya da ne bileyim kaslar ve vücut müsaade ettiği ölçüde üzerine oturabilmek. gayet net bir zihinle. halüsinasyonda her şey çorba oluyor diye biliyorum.

yahu manyak bi şey o zaman bu, kendimize ya da başkalarına yapamıyo muyuz? öroyin yüklesek olmaz mı? güzel oyuncak olur.

@yatagants, ksfjasfks böyle böyle eridi gitti çocuk...

Şizofrenide böyle oluyor. Bırakın dokunmayı hissetmeyi, kokusunu bile alıyorsunuz. Beyin yapıyor.

halisünasyon görenler eğer bunun halisünasyon olduğunu bilseler, bu halisünasyon olmazdı.

o kadar gerçekçi oluyor ki imkansız bile olsa inanıyorsun.

Ruyalari dusundugunde, beynin olmayan birseyi herseyiyle algilaya bildigi sonucuna variyorsun zaten dokunma da dahil.

atıyorum bi gün bi doktor yanına yaklaşıp, ya pescador senin şu kız arkadaşın var ya. heh o yok aslında dese ne hissedersin :) al sana şizofreni. şu anki ailenin varlığından şüphe ediyor musun? etmezsin. kimse etmez. bu yüzden Allah korusun derecesinde bir hastalık. A beatiful mind, shutter island izleyebilirsin izlemediysen.

ikisi de mümkün niye şaşırdın ki bu kadar?

kolu olmayan insanlar gece kolum ağrıyo diye uyanmıyo mu? yada şizofrenlerin halüsinasyonları? ya da hipnoz?
beynin yapısı hücre ve nörotransmiter karışımı basit bişey. ama işlevi kompleks, kontrol mekanizması da yok. sapıtması da kandırılması çok kolay.

tabi matrix sana bu konuda yardımcı olacak bi film değil. olayın mekanizmasını anlatmıyor sonuçta.

1) evet. evet.
2) evet. evet. evet.

Lusid dream diye bi olay var arastir.
Bunun bi ust yolu astral seyahat diye bisey. Ancak tartismaya cok acik. Bir de the toolun parabola diye bir sarkisi var yanlis hatirlamiyorsam.
Beyin daha dogrusu zihin maddeyi degistirme kabiliyetine zaten sahip ve bu bilimsel bir gercek. Mesela gercekten kasik bukebilen adamlar kasigi metalden degil de sakiz gibi yumusak bisey olarak tasavvur ettiklerini soylerler. Bu da bilimsel olarak kanitlanmis birsey.
Senin desigin zihinde bir maddenin yansimasini olusturmak. O da ayri bir disiplin ve baya saglam bi hayak gucu + odaklanma gerektiren bisey. Ama kafayi yakarsan bunu gercekten de yapabiliyorsun.

19

www.eksiduyuru.com

40

20

26

21

30

22

24

21

21

Rica etsem bir 22 daha ekler misin oraya

18,9

42

93

21

24. peki bu bilgi ne isimize

22

27

31 ^_^

28

23

12,5 falan

26

güneş tepedeyken 6, güneş battıktan sonra 38, resmi olarak 19

27

26buçuk

20 yaş 1 ay 4 gün

27

Fiziki 26
Beyin yasi 10

23

19

30, 1.5 aya 31.

sırf 25 yok diye yazıyorum :) buraya yazınca fark ettim, 4 gün sonra 26 yuh!

23

24

26

32

36

27

23

28

ortalamayı yükseltelim. 34.

30

23

21

29

3

23

30

35

22

12,5

21

27

20

arttırıyorum... 39 ...

25

28

32

28

biraz viral reklam kokuyor sanki

arkadaşlık sitesi olmasa internetten tanışma etme pek tabii ki olurdu ama arkadaşlık sitelerine hiç iyi gözle bakamıyorum. sana da pek iyi gözle bakamadım dolayısıyla, kusuruma bakma.

Saçma sapan bir şey bu

@mr. goodcat hayır kesinlikle değil, sildim sitenin adını.

@devilred, sana iyi gözle bakamadım derken ne anlamda, arkadaşlık sitesine üye olmam mı ?

adam leş, değerli zamanınızı çalmayayım diye trip atan erkek 3. buluşmada öpmeye kalkar, öpmeyince daha büyük trip atar. hiiiiç girme bu işe.

adam leş, trip atan erkek olmaz

"işten eve, evden işe monoton bir hayatım var ve kimseyle tanışamıyorum."

"son 1 sene o kadar çok, benimle ilgilenip ümit verip sonra bir daha beni aramayan erkekle karşılaştım ki ! ve hepsinde o kadar üzülüp yaralandım ki !"

hmmmm... monoton takılmaya devam et, illa biri tutar.

öncelikle:

"ama sonra başka biri mesaj attı, son derece düzgün cümleler, profilimde yazanlarla ilgili hafif esprili bir üslup.. ben de cevap yazdım.. ağırdan almak için, onun 1-2 paragraflık uzun mesajlarını 4-5 gün sonra 2-3 cümleyle cevaplıyordum."

bu ne abi ya -____-

asıl cevap: günümüzde o kadar fazla insan internet'ten tanışıyor ve sevgili oluyor ki... her tarafımızdalar, hatta bunu neden yazıyorum, çünkü ben de nispeten uzun sayılabilecek bir ilişkiyi (2 yıl) internet aracılığıyla başlatmıştım. ha sonra bitti ama internet'ten başlaması bu konuda belirleyici değildi.
o yüzden o kadar da olumsuz bakmamanı tavsiye verebilirim. hafife alınmak senden ziyade karşıdakinden kaynaklı bir durum, eğer böyle bir şey yapacağını düşünüyorsan tabii buluşma kararını gözden geçir. aynı şekilde tek defalık bir buluşma ile kalması da internet ile çok alakalı değil.
bunca sene yalnızlığı seçmişsin ve şimdi aksine niyet ediyorsun, ne güzel, bence bu fırsatı değerlendir. tek defalık bile olsa ve sonrasında üzülsen bile "keşke yapsaydım" demenin pişmanlığından çok daha hafif kalacaktır bu.

Çoğul konuştuğuna göre sonunda gangbang çıkabilir dikkat et.

O sitelerde takılandan hayır gelmez bence. Sen en iisi aç bi tvittee hesabı bi de güzel çıktıın bi pp koy. Muhabbet falan doğal doğal takıl tvitterda. Bi süre sonra ortamın olur zaten sana da dm den muhabbet açarlar. Muhabbeti hoşuna giden biriyle de buluşursun falan. Oluruna bırak yani.

O siteden hayır gelmez bence.

buradan,sözlükten,twitter'dan,face'ten falan olsa yine bir şey demezdim ama arkadaşlık sitelerine üye olanların normal insanlar olduklarını düşünmüyorum.tabi ki istisnaları vardır,siz de bunlardan biri gibi duruyorsunuz hatta ama dediğim gibi naçizane fikrim o.

@inscrutable, aslında yalnızlığı ben seçmedim, ama yalnızlık beni seçti. çok derin bir duygusal boşluğun içindeyim. bu boşluk beni her geçen gün daha dibe çıkıyor, artık çıkmak istiyorum.

arkadaşlık sitesindeki erkeklerden hayır gelmez...
ben bu konuda olumlu dşünemiyorum... sizin de çaresizliğiniz olarak görüyorum... kısmet gelecektir mutlaka ..

olabilir tabii, çok düşük bir ihtimal de olsa düzgün biri olabilir.

senin kezbanlığına dayanmasına bile bir şans vermelisin.

Büyük olasılıkla böbrek.avi değildir ama blöf yiyor da olabilirsin, hesabını kapattığını sanmıyorum. Büyük olasılıkla sadece beklediği ilgiyi bulamadı. Eğer hassassanız ve kötü bir buluşma olursa üzülecek, yıpranacaksanız baştan hiç buluşmayın. Kötü geçen buluşmamayı kaldırabilecekseniz de buluşun.

Arkadaş sitesinden hayır gelmez diyenlere bakma.

git merkezi bir yerde buluş işte, orada anlaşılır zaten sağlam ayakkabı mı değil mi.

edit: Bu konuda ciddiyim, duyuru Kezbanlarını ciddiye alırsan ohooo...

@inanmazsan inanma, tabi ki, bunun hepsi çaresizlik. başka bir alternetifim olsa hiç internetten biriyle tanışmayı düşünür müydüm?

ben ilişkim olduğu zamanlarda internetten tanışanlara burun kıvırır, dalga geçerdim. ama şimdi o duruma ben düştüm. hayatta büyük konuşmamak lazımmış.

ağırdak almak için 2-3 gün sonra cevap yazmak ne amk. Bu yüzden yalnızdın işte.

@aychovsky evet, hesabını kapatmamış sanırım, yeni bir profil fotoğrafı var profilinde.

buluşma kötü geçerse kaldırabileceğimi kesinlikle düşünmüyorum. zaten 3 sene önce darbe yedim, 2 yılım anti depresanlarla geçti. kendimi yeni yeni toparlıyorum, hassas bir yapım var. eğer beni bir daha aramazsa bunu kaldıramam.

çocuk bu kadar ısrar ettiğine göre güzelsin.

selam, naber? kaave?

sana ufak bir tavsiye dinleyip dinlememek sana kalmış.

1- buluşma-
2- sakın buluşma-
3- kendine yeni bir sosyal çevre oluştur evde durma illa ki bir tanıdığın vardır onun aracılığı ile birileriyle tanış(kız olsun erkek olsun fark etmez)
4-tanıştığın kişiler içinden biri olabilir, olmayabilirde o çevreyi kullanarak(kaldıraç etkisi) bir arkadaş bul.

5-sakın o buluşmaya gitme

belki çok önyargılı ama arkadaşlık sitelerinde takılan bir erkekle ben asla görüşmezdim açıkçası, bence siz de görüşmeyin.

ha mesela, sözlük olur, facebook-twitter olur buradan tanışılabilir, görüşülebilir; ki evlenenleri bile var.

bol şans.

Mümkün. Bazen hayattan yarraa yemiş kimseler yalnızlıklarına dayanamayıp bazen sex bazen duygusal ilişkiler kurmak için bu tarz sitelere üye oluyor. Tabii çoğunluğun amacı sex.

Yine de bi tanış bakalım, olmadı bi telefonla görüş.

arkadaslik sitesi ne ya. birde universite okumussun ablacim yapmayin etmeyin boyle seyler. ben derim ki burdan bol bol duyuru acin. otu boku herseyi sorun.(trollemeden) kutunuzu yesillendirenlere sans verin.

ayrica iki uc gun sonra cevap vermelere devam ederseniz hayatinizin geri kalaninda basinizi anca kanepeye yaslarsiniz.

bence arkadaşlık sitesiyle olmaz uzak dur +1

Ekşiden bul bence, sana paragraflar yazan eleman başka kıza hafta sonu karı kız kesiyorum, bi tane var yakında düşer diyebilir. Arkadaşlık sitesinde düzgün insan bulma ihtimali çok düşük.

''ben ilişkim olduğu zamanlarda internetten tanışanlara burun kıvırır, dalga geçerdim. ama şimdi o duruma ben düştüm. hayatta büyük konuşmamak lazımmış.''

bak o kadar öteliyorsun, küçümsüyorsun ki bu ''durumu'' adam dünyanın en düzgün erkeği çıksa bile sen içine sindiremeyeceksin, çıkan en ufak sorunu bile internetten tanışmış olmanıza bağlayacaksın. ha yürürken karşına çıkmış ha internette rastgelmişsiniz ne farkı var? ha sen tutup arkadaşlık sitesine üye oluyorsan bambaşka bir hal alıyor durum ama madem bunu yapıyorsun normalleştirmen lazım içinde. ya da kapat hesabını git yani gayet basit.

bence hiç mail falan atma. bi nane olmaz sizden, adam da pek hoş bi insan gibi değil zaten. üzerime vazife değil tabi ama hayatında biri istemekten önce değiştirmen gereken başka şeyler var gibi duruyor sanki.

bence arkadaşlık sitesiyle olmaz uzak dur +1

kendini küçük gorme +1

"buluşma kötü geçerse, beni bir daha aramazsa kaldıramam" ne demek ya. o kadar sinirlendim ki, nedir yani dünyanın sonu mu? alt tarafı internetten tanıştığın adam aramayacak seni. eeeeee?? ne olur yani? neyini kaldıramayacaksın ki bunun. bu kadar çıtkırıldım bu kadar naif olmayın yahu. tamam zamanında bir darbe almışsınız eyvallah da hemen hemen hepimiz bir kere aldatılmışızdır, uzun ilişkiden yara alarak çıkmışızdır yani ölünmüyor. biraz cesur olun, cengaver olun. çok istiyorsanız kalabalık bir yerde buluşun, konuşun. aramazsa da aramasın. belki de siz hiç beğenmeyeceksiniz ve bir daha aramak istemeyeceksiniz. napsın adam ölsün mü?

@rhan, aslında arkadaşlık sitesindeki erkekler normal hayatta normal olabiliyorlar. ama arkadaşlık sitesindeki kızları hafife alıyorlar, değer vermiyorlar, karşılarındaki kızın duyguları olduğunu, hafif biri olmayabileceğini hesaba katmıyorlar.

duyurumda aynı arkadaşlık sitesinde daha önce mesajlaştığım ama "haftasonu karı kız keserim" diyen bir erkekten bahsetmiştim. bu erkeğin facebook hesabını görmüştüm, 5-6 yaşlarındaki kız yeğenini büyük, kocaman bir sevgiyle seven amcaydı o. annesine sultanım diye hitap eden bir erkekti, birçok arkadaşı olan, sevilen bir insandı o profildeki. yakışıklıydı da.

ve dediğim gibi ısınmıştım.. ama "haftasonları karı kız kesiyorum" dedi bana. o an anladım ki kendi hayatındaki insanlara normal, kendi annesine, kız yeğenine ve iş arkadaşı kadınlara sonsuz saygı var. ama ben değersizim onun gözünde çünkü arkadaşlık sitesinden tanışılan biriyim, onun gözünde.

kısa ve net; gitme...

Arkadaş ben de sandım buluşursam başıma bir şey gelir mı, böbrekler gider mi, tecavüze kalkılır mı falan sorusu gelecek.

İnternette tanıştığın adam sen onla buluşunca sorun edecekse orada işi ne? Ayrıca "ciddi" bur şey arayan biri olsaydı arkadaşlık sitesinde olmazdı diye düşünüyorum.

Tabii sosyal çevreyi kaybetmiş ya da çevresinde ışık görmeyen ya da sosyalleşemeyen ya da pek zamanı olmayan insan da bol. Sanırım sitesine göre değişiyor.

@Özlen_06 sanal alem diğer arkadaşların ve senin dediği gibi ciddi düşünülen bir yer değil. 60 yaşındaki adamın internette kızlara yazdığını gözümle gördüm, ya tutarsa durumu. ha var mıdır vardır muhakkak, yüzde 1-2.
o yüzden aile etrafından, iş, arkadaş çevresinden takılmak daha güvenilir olur.

nası yapıyosunuz olm internetten bi ben mi kaldım netin faydalarını göremeyen

Bacım çok ağır kezbansın, yakma adamı.

en az 4 ay hiç para kazanmasan da işleri yürütebilecek kadar (kira, personel maaşı, kredi ödemeleri, diğer giderler vs) işe girişmeni tavsiye etmem.

ortaklık tavsiye etmem.

Buyrun, her noktasını özetlemiş arkadaş:

www.etohum.com

Çok iyi düşün, taşın ve planla. Yapacağın her alışverişi kaliteli ve en ucuz şekilde halletmeye bak. Yemenden içmenden kısmaya alış. Asla faturalarını ve vergini geciktirme, ödememezlik etme. İşini kurmadan önce bankalara borcun varsa sil öyle kur.
Evve-evkur gibi yerlerden asla alışveriş yapma şirket adına.
Cebindeki nakiti iyi bil, kâr elde etmeye başladıktan sonra en az 6 ay hiçbir şey için otomatik ödeme talimatı verme.
Nakit yönetimini iyi yap. Eleman calıstıracaksan maaşlarını asla aksatma, kesinti yapma. Sigortasını adam gibi öde, aldığı maaştan sigorta göster.
İş ilişkilerinde ikili oynama. Naif ve dürüst ol, birinin arkasından konuşma çünkü yanında konuştugun kişi o lafı yüzdeyüz o kişiye ulaştırır.
İşyerinin ofisinin neresiyse artık sigortasını kapsamlı bir poliçeyle yaptır, poliçelerinin ödemelerini de düzenli olarak yap.
Mutlaka bir alarm taktır. İşyeri dışına çıkman ve işyerini elemana sıklıkla emanet etmeni gerektirecek bir iş yapıyorsan bir adet de kamera taktır.
Bir tane dijital güvenli kasa al tüm nakitini, önemli belgelerini onun içinde sakla.
Web sitesi yaptıracaksan eşe dosta akrabaya veya tanıdığa değil adam gibi bu işi iyi yapan bir firmaya yaptır, parasına acıma.
Muhasebecin arkadaşın değil başka biri olsun, mümkünse ofisi olan her durumdan seni anında haberdar edebilecek kdv beyannamelerini, geçici vergilerini aksatmadan çıkarıp sana söyleyecek, her ay seninle gerekli dosyaları belgeleri paylaşacak birini bul.
Gücün ve imkanın varsa bir mali müşavir bul veya bir mali müşavir bürosuyla görüş. Bu işi mümkün olduğunca profesyonel düzeyde tut, ileride başın ağrır.
Naylon faturaya girme, iş kapsamında ne belirtilmişse faturayı o iş kapsamında kesmek zorundasın. Biri gelir de benim şu kadar faturaya ihtiyacım var kdvsini sana peşinen vereyim derse yapma, maliye o işin izini çok güzel ve kolay sürerek sana gelip ne ayaksın lan diyebilir.
Çalıştırdığın personelden mutlaka sabıka kaydı ve sağlık raporu isterse, isterse çaycılık yapsın bunları alacaksın.
İş güüvenliği raporlarını çıkarttır, onaylat.
Ticaret odasına zaman geçirmeden kaydol, sicil numaranı al.
Bu kadar.

hesap kitap maliyet bilmiyosan hiç bulaşma batırırsın.

akşam 6'dan sonra havale yapılmıyor diye biliyorum. Yani yaparsın da öbür gün yatar. Enpara'da öyle en azından.

Başka bir bankaya havale yapamazsınız. Havale aynı banka arası hesaplar içindir. Başka bankaya para transferi yapmak için eft yapmanız lazım. O da mesai saatleri dışında yapılmıyor. En erken p.tesi sabahı yapabilirsiniz.

Vakıftan vakıfa yani aynı bankadan aynı bankaya olduğu sürece havale yapabilirsin. Ama hemen geçmez. Eft yaparsan 5-10 dakika içinde hesaba geçer.
Başka bir bankaya havale yapman için IBAN numarası almalısın karşı taraftan.

dr_Stat hariç diğerleri yanlış yazmış.

aynı banka içinde=havale=her gün her saat
farklı bankalar arası=eft= hafta içi mesai saatinde

kaliteli bir reklam, firmanın pazarlama işine iyi yatırım yaptığına işaret eder. bu da sattığı ürünün iyi olduğuna, ürününe güvendiğine dair parametrelerden biridir. bunun gibi başka parametreler de var tabii. fakat önemli bir parametre de reklamdır benim gözümde.

açıkçası kendimde reklamını beğendiğim için bir ürüne eğilim fark etmedim. fark etmemiş olmam yapmadığım anlamına da gelmez tabi ki.

iyi reklamın bende firmaya karşı pozitif bir intiba bıraktığı kesin ve net. dediğim gibi ürüne değil firmaya..

iyi bir reklam başlıca ayrılan bütçe ile de alakalı evet, adamın kaynağı yoksa ne yapsın ama para döküldüğü belli olan kötü bir reklama denk geldiğimde firma çalışanına dolaysıyla da firmaya "dangalak" gözüyle bakabiliyorum. yapan reklam ajansı da bu durumda "para için herşeyi yaparım" çizgisine oturuyor gözümde.

reklamları yakından takip eden biri değilim, zamanına azıcık haşır neşirdim. dediğim gibi iyi bir reklam ortaya koymuş reklam ajansı ve bunun yapılmasına kaynak fikir vs sağlamış firma artı puan alıyor. altını çizerek söylüyorum ürün değil firma + puan alıyor.
iyi bir ürün kendini satabilmeli zaten, firma ürünün reklamını yaparken öne çıkan bence firmanın kendi adını hatırlatması.

bazı kötü reklamlar ise bence bilinçli yapılıyor sırf bu sebepten dolayı. firmanın isminin iyi veya kötü ortada dolaşması ve adına aşinalık kazanıp bilinçaltına işlemesi olay..

hayir

hic bir reklam beni kosa kosa o urunu almaya yonlendiremedi henuz.
ha cok guzel ve begendigim reklamlar oluyor ama sadece begenmekle kaliyorum

mesela cocacolanin son zaman reklamlarini hep begeniyorum ama son 4-5 senedir gidip kola almisligim yoktur

Reklamını beğendiğim ürünü kesinlikle satın alır ve kullanırım diye bir şey söyleyemem.
Ama reklamından nefret ettiysem ürün şahane bile olsa satın almam. Bu net.
Bu hafta içinde odamın rengini değişicem en uygun ve en kalitelisi olsa bile Permolit Boya'yı tercih etmem mesela. Örnekler maalesef ki çoğaltılabilir. Reklamcıların harcadıkları paralara acıyorum hele de abuk subuk yüzleri zengin etmelerine ayar oluyorum.
Pozitif olarak sarelle'nin reklam dizisini sevdim, zaten ürünlerini de kullanıp beğendim. Ama üründen memnun kalmasam reklam hatrına tabii ki almam.
Reklam beni bilgilendirsin açık bir şekilde yeter, zaten beceremiyorlar saçma atraksiyonlara gerek yok onçin.

Reklam bir bütçe işi olduğu için aynı zamanda, reklamın kalitesi ürüne olan bakış açımı baya değiştiriyor. Çünkü iyi reklam üzerinde iyi çalışılmış bir ürün olduğu izlenimi uyandırıyor bende.

Atni sekilde sinir bozucu reklamlar o markaya bakisimi degistiriyor.
Iyi bir reklam icin o urunu satin almam ama gicik bir reklam icin urunu satin almaktan vazgecebilirim. Zaten gicik oldugum seyler, gicik olmadigim seylerden cok daha fazla o yuzden boyleyim:)

çok barizlerde fark oluyor.
çok kötüyse reklam ister istemez uzaklaşasım geliyor, ambalaj renkleri de bir nevi böyle aslında.
reklam çok iyiyse, vay be dediysem o ürün normalden bir üst seviyeye çıkar ister istemez bende.

ama dediğim gibi çok bariz olanlar dikkatimi çeker, etkiler. genelde ortalama çoğunlukta olduğu için etkilenme durumum da çok değil.

biscolata'yı hepimiz carlos'tan sonra almadık mı itiraf edin :))

ilk biscolata reklamı berbat bişeydi, haka yapan kadınlar vardı. sonra biscolata erkekleri geldi ve fenomen oluştu. biscolata gerçekten başarılı bir marka, hem tat olarak hem de reklam olarak :)

onun dışında reklamını beğenmediysem hayatta almam ben de. seneler önce defacto'nun reklamı vardı amerikanın jeani varsa bizim şalvarımız var tarzında. kaç sene geçti hala daha etkisinden kurtulamadım. benzer marka değeri lc waikiki'yeyse negatif yaklaşmıyorum. hep reklam bunlar

Biscolata reklamı :P Reklam iyiyse, özenilmişse benzer ürünler arasından onu tercih ederim. Coca cola reklamları da güzel ama zararlı olduğu için asla almam. Kötü reklam beni negatif etkilemiyor. İyi reklamlardaysa durup bir düşünüyorum. Bir tek daha çocuktum kışla oxy-action için bakkala koşmustum lekeleri cikartiyormus diyerek, onun dışında koştuğum olmadı :D

eskiden öyleydi artık değil. önceden bilindik marka kullanmak istiyor adam ama artık internette ürünün sahibine, kullanıcı yorumlarına, müşteri hizmetlerinin ilgisine bakmak daha mantıklı.

Reklami iyi olan aklimda guzel bir yer eder. bu aralar begendigim hicbir reklam yok. neredeyse cogu "varosluk, koyluluk" esprisi userine kurulu. Ya da abarti oyunculuklar vs= nurhayat vs.

bir markanin hedef kitlesi orta kesim ise ve temizlik urunu satiyorsa ev hanimi biri efendice sikayetlerini anlattiginda seviyorum reklami.. ya da koylu kesimse hedef kitle koylu amca ve teyzeler normalse seviyorum. ama abartili koylu taklitlerinden tiksiniyorum. agizli konusma taklidi vs.

komikli reklamlar hep tasrali ve koylu "taklidi" uzerine. sevmiyorum.

Ne pazartesisi yahu! Hemen acile gidiyosun, durumu aynen anlatiyorsun. Kafanin arkasini vurduysan daha da tehlikeli. Devlette masrafin olmaz hemen git.

Cok ozur dilerim, sosyal guvrnce kismini atlamisim ama devlet acilinde bakiyor olmalari lazim.

Acile git sen, mr 150 lira civarı ama kafanı vurduysan ct isterler. Acile git sen hemen bakmazlarsa da yonlendirirler.

bu şikayetlerin varsa acile gitmende fayda var. acilde bt çekilmesi gerekebilir. tabi hekim muayenene göre karar verecek. o da en son 65 tl idi. muayene de 15.5 tl. başka bir müdahale olursa ek masraf olabilir.

MR Özellerde 150 tl, MR merkezlerinde 100 tl diye biliyorum minimum. Muayeneyi de 75-100 tl arası sayacaksın. Bir de 50-100 muhakak yazılan ilaçlara gider sigortan yoksa.