aynı sorun bende de var.hem devlet hastanesine hem de özel hastaneye gittiğimde gözle ve büyüteçle kontrol etti doktor. 5-10 dakika bakıp gönderdiler. kabarık olanlar ve aynı bende renk değişikliği varsa onlar tehlikeliymiş.

dermatologa gidin, benlerin durumuna gore Doktor ona karar verir.

acıbadem'de yaptırdım ben, normal muayene ücreti aldılar. önce doktor bakıyor gözle, sonra şüpheli olabilecek olanlara bilgisayara bağlı bir büyüteçle bakıp fotoğrafını kaydediyor. 6 ay sonra filan tekrar bakarız dedi, sadece bir tanesini fotoğrafladı.

1-yaş kaç?
2-gereken derken?

1-23
2-klasik. kitabın hası. ahanda bunu oku dediğiniz

karamazov kardeşler.

dayanamadım editliyorum, aslında her kitap sana bir şeyler katar. tek bir kitap önermek mantıksız. şu an kafamı çevirip kitaplığa bir baktım da, birisini bile okumamış olmak istemezdim. bence dünya ve modern klasiklerini okumaya gayret et.

akçasazın ağaları (2 cilt)
ince memed ( 4 cilt)
dağın öte yüzü (3 cilt)

yaşar kemal

karamazov kardesler. bunu kesinlikle okumalisin

p.k. dick Android'ler Elektrikli Koyun Düşler mi?
asimov ben robot
çanlar kimin için çalıyor hemingway

valla ilk aklıma gelenler bunlar oldu

ha bir de gogolun paltosu hepimiz oradan çıktık diyordu dostoyevski. suç ve cezayı karamazov kardeşlere tercih ederim ama sen hepsini oku bence.

daha önce okumuş olduğun kitapları ve yaşını dikkate alarak söylüyorum ruslarla başlama. sıkılırsın, bir daha da bir şey okumazsın.
şibumi'yi oku mesela, trevanian'dan.
fareler ve insanlar-john steinbeck
ihtiyar adam ve deniz-ernest hemingway
ana-gorki
ada-aldous huxley
tutunamayanlar-oğuz atay
yaban-yakup kadri karaosmanoğlu
birbirine benzemez ve klasik sayılabilecek bir liste. beğendiğin yazarın diğer kitaplarıyla devam edebilirsin.

karamazov kardeşler +1

okuduklarımın yüzde 90'ından fazlası klasik olduğu için, ön bilgim az çok vardır. ama kitabı bitirdikten sonra yorumları okuyorum daha ziyade.

en son ölü canlar'ın yorumlarını okumuştum sözlükten misal. öyle olması daha iyi bir yerde. es geçtiğin noktaları görebiliyor, bu yüzden kendine de kızabiliyorsun, ben neden görmedim diye.

Goodreads'e bir bakarım. Okuduktan sonra varsa wisecrack videosunu izlerim, sparknotes sayfasına göz atarım. Bi de ekşi'ye bakarım.

telefonda, sürekli yenilerini eklediğim bir kitap listem var. bu listede okuduğum kitaplarda önerilen kitaplar ve çevremde kitaplarla ilgili zevklerine inandığım 2-3 kişinin önerdiği kitaplar olur. kitabı okumadan önce arka kapakta yazılanlar okurum,bir de internetten satın alırken yorumlarına kısa bir süre bakarım. özel,farklı veya fazla bişey yapmıyorum. yeni bir kitabı,yazarı,serüveni tanıma krizinden fazla önem vermiyorum aslında.

eğer yazarının adını daha önce duymuşsam, kitabın önünde arkasında ne yazıyor hayatta okumam. hatta önsözü bile okumam, en sona bırakırım.
yazarın adını daha önce bilmiyorsam konusuna bakarım ve yazıyorsa yazarın biyografisini okurum. nerde doğmuş, hangi yıllar arası yaşamış bunlar önemli sorular.
bunlar roman içindi.

araştırma veya tarih kitabı okuyacaksam, mutlaka ama mutlaka yazanın biyografisini okurum. ayrıca çevirmeni de didik didik araştırırım, daha önce hangi kitapları çevirmiş? kitabı baltalamış olabilir mi? gibi.

kitabı bitirmeden de asla hakkında yazılan reviewslara değerlendirmelere eleştirilere bakmam.

mermize +1

dünya ya da modern klasiklerden okuyorum. bunlar dışında bilimle alakalı kitaplar beni cezbediyor. güvendiğim bilim adamlarının kitaplarını okumakta tereddüt etmiyorum. kitap bittikten sonra da ekşide yazılanları okuyorum.

Her havayolunda böyle bildiğim kadarıyla.

Thy yi aradiniz mi buraya sormadan once?

geçen haftalarda bu konuyla ilgili bir haber görmüştüm, sizinle aynı durumda olan bir kadın dava açıp davayı kazanmış.belki bir yararı olur diye yazayım dedim.

sıralı uçuş kuralı var evet biletleriniz yanar. normalde bir hak talebinde bulunamazsınız ama ofise giderseniz ve de oradaki insanları ikna ederseniz belli bir ceza ödeyerek kalan bacakları kurtarabilirsiniz. bu şekilde kurtaran bir kaç tanıdığım oldu ama dediğim gibi yapma zorunlulukları yok tamamen insiyatif kullanmaları gerekiyor.

çağrı merkezini aradık iptal diyorlar başka bir şey demiyorlar. yarın burdaki istasyonu aramayı deneyeyim bir de

sanırım metro'da büyükçe bir pakette böyle bir karışım vardı. tam saydıklarınız olmazsa bile içinde çoğu ve daha farklıları vardır.

Türlü:
Fasulye, Biber Kırmızı Küp, Brokoli, Mısır, Soğan Küp, Havuç Küp
Sebze karışımı:
Karnabahar, Brokoli, Bezelye, Havuç Küp, Patates Küp, Mısır şeklinde satılıyor,diger sebzelerde tek tek dondurulmuş olarak satılıyor

iglonun vardı. havuç, brokoli,karnıbahar sanırım.

içinde tam olarak yazdıklarının hepsi varmı emin değilim ama macrocenter'da buna benzer birşey vardı.

kahlua için metroya bakabilirsin, orada garanti vardır çoğu yerde de satılıyor.fiyatı ya 88 ya da 95tl. diğerlerini hiç görmedim.

amarula carrefour gurme'de vardi sanirim.

evet pis bir cilt gibi gözüküyor çok fazla sivilce güneş lekesi ve ben var.

daha çok güneş lekesi var gibi. benim sırtımda da büyük ve kabarık benler çok fazla,senin sırtının üst taraflarında belirgin olanlar gibi. bazıları tehlikeli olabiliyor. istersen cildiye doktoruna gösterebilirsin.

çok güneşte kalmış biri değilim çok nadiren güneşlenirim halbuki.

bunlar hep var mıyıd? güneşlendikten sonra mı oldu?
epey benin var ama bence olur o kadar sorun etme.

bunların çoğu ben değil güneş lekesi diğer arkadaşların dediği gibi. biraz kalıtsal bi şey, büyük ihtimalle abinde babanda falan da vardır bu durum. bizim ailede de olduğundan bana anormal gelmedi.

evet abimin sırtında da var epey.

cild doktoruna gidip göstermenzde fayda var. kanser riski tasıyan gruptan olabilirsiniz.

drift aracımı team-ncrc'den topladım.( www.team-ncrc.com ) yurtdışı sitelerine göre fiyatlar gayet makuldü. uçakla ilgili ürünlerin diğer sitelere göre fiyatları uygun mu bilmiyorum ama bir bakın isterseniz.

ayrıca burada bulamadığımız ürünleri hobbykingden bulurduk. rc ile ilgilenen arkadaşlar bu siteyi önerirdi hep.
www.hobbyking.com

www.youtube.com

konu hakkında detaylı bilgim yok ama ertuğrul akbay'ın yaş 75 yolun yarısı adlı kitabında baya bi bilgi verilmişti.

soğanlı muzlu bir çorba var onu yemen gerek.

Meditasyonla, sakin kafayla açılır. Enerjiyi toplamak lazım. Kainattan gelen enerji, biz sakinken bizde toplanır. Hçbir şey düşünmememiz gerekir o durumda. Yarım saat ya da bir saat ne kadar sürerse sürsün. Hiçbir kaygı, endişe olmamalı. Kaaygı ve endişe, korku falan bunlar negatif unsurlar. Çakraları açabilmek ve pozitif enerjiyi çekebilmek için o kanalların nötr olması lazım. Durduk yere açılmaz maalesef. Dini açıdan bakarsan da namaz kılarken huşu diyorlar ya, o huşuyu yakalarsan (dünyevi kaygılardan uzaklaşma, namazı erkanına göre kılma), secdeye vardığında çakra noktaların yere temas edecek, enerjiyi bir şekilde alacaksın. Nurlanma vs diyorlar ya, yok öyle şey. O, fazla pozitif enerji. çakralara gelen enerji. İslam'da nur diyorlar. Enerjinin yoğunlaştığı yerlerde zaten supernatural şeyler olmuyor mu? Bedenin aurasını da korkuam gerek. Bedeni kirler, çakra açmaya engel olan şeyler. Ilık suyla duştan sonra meditasyon derler ya, öyle olmalı. İş günü stresini atıp oturmalı işin başına. İlla meditasyon, namaz, ibadet vs gibi şeylerle açlıacak da değil. İnsan bilinçsizce de açabilir çakralarını. Farkında olmaz. Gelsin pozitif enerji, mutluluk, zenginlik, huzur vs vs vs...

Kimse de kolay bir yöntem anlatmamış. :)
Öncelikle çakra açma işlemi esnasında sakin bir kafa yapısı içinde olman gerekiyor. Beyin dalgalarının stres dalgası olan betadan, alfaya geçmesini sağlamak için basit bir nefes alışverişi tekniği var, meditasyon bu kadar kolay bişiy esasında. Metin Hara kitabında anlatmış, aşağıya kopyalıyorum.
Hangi çakra nedir, nasıl dengelenir sorusunun cevabı da buradaki linkte.
onedio.com

---------------------------------------------------------------------------------
Sufi Nefesi / Metin Hara YOL
Sahip olduğun bilgiyi kullanmadığın sürece,
ona sahip olmak seni ayrıcalıklı kılmayacaktır.

Kendini iyi ve rahat hissettiğin pozisyonda, dilediğin yerde sufi nefesi yapabilirsin. (Şezlongda ya da yatakta uzanarak, koltukta dik oturarak vb.)
• Günün herhangi bir saatinde kendine ayırdığın on dakikalık zaman dilimi içinde sufi nefesi çalışabilirsin. (Koşarken, araç kullanırken ya da uykusuzlukla baş edemeyecek kadar yorgun halde yatağa yattığında yapmamalısın.)
• Nefes alıp verirken, sakin ve dingin olmaya özen göstermeli ve bu alışveriş sırasında burnundan sert soluk sesleri çıkarmamalısın.
• Gözlerin açık olduğunda beynin saniyede ortalama milyarlarca bit veri almaya devam edeceğinden, gözlerini kapatarak nefes çalışman çok daha uygun olacaktır. (Tekniğin ilerledikçe, gözlerinin açık ya da kapalı olması önemini yitirecektir.)
• Nefes alırken dört, verirken sekiz sayılarını tutturmaya çalışıp hesap yapma. Önemli olan ağır nefes alıp daha ağır bir tempoda onu geri vermendir.
• Bu egzersizi günde 10 dakika yapman çok önemli, çünkü beyin ilk 5 dakikanın ardından nefese reaksiyon vermeye başlayacağından, 10 dakikalık nefes çalışmasının bölünmesine, izin vermemelisin.
kapatarak nefes çalışman çok daha uygun olacaktır. (Tekniğin ilerledikçe, gözlerinin açık ya da kapalı olması önemini yitirecektir.)
• Nefes alırken dört, verirken sekiz sayılarını tutturmaya çalışıp hesap yapma. Önemli olan ağır nefes alıp daha ağır bir tempoda onu geri vermendir.
• Bu egzersizi günde 10 dakika yapman çok önemli, çünkü beyin ilk 5 dakikanın ardından nefese reaksiyon vermeye başlayacağından,
açılan kapın olarak bütünüyle hayatına al.
Şunu lütfen unutma:
Meditasyon bir yapma değil, olma halidir.
Tekniğin gayet kolay ve herkes tarafından uygulanabilir olduğunu biliyorum. Bu aşamada artık önemli olan nefesi yapıp yapamayacağın değildir. Kalbin atmaya devam ettiği sürece sufi nefesi yapmak için gayet uygunsundur. Artık asıl önemli olan detay günde 10 dakikanı bu nefesi uygulamak için ayırıp ayırmayacağındır.
Öne süreceğin hiçbir mazeret kabulüm değildir. Birlikte çıktığımız bu aşk yolculuğunun inanç meselesi değil, emek işi olduğunu sana bir kez daha hatırlatmak ve ancak emeğin kadar sonuç alabileceğini, çaban kadar mucizeler yaratabileceğini söylemek isterim.
----------------------------------------------------------------------------------

benim kayınpeder yapıyo bu işlemi. Radyeteziyle de uğraşıyo kendisi. Nasıl yaptığı hakkında bir bilgim yok ama çok enteresan bir olay :)

ben de beğenmedim pek. mainstream değil ya, övünç kaynağı oluyor o yüzden. tabii tadını beğendikleri için böyle oluyor, yoksa sırf artislik olsun diye berbat bir şeyi abartmaz insanlar. ama popülerleştikçe ilgi de azalıcaktır.

Hoşbeş benzeri gofretleri fena değil. Ufak keklerini denedim hiç hoş değil. Glikoz şurubu kullanmıyoruz diyorlar, 4x4 diye snikers benzeri ürünleri var içerisinde maltoz şurubu var. Ayranları güzeldi ama sonra Sek'in tuzlu ayranıyla tanışınca bıraktım.

Kısacası bi anlık heves oldu :)

Gerçekten Glikoz şurubu yoksa tercih edilebilir ama lezzet açısından fark yok.

@acemi hocam yapma ya ülker iyidir bence:) mesela torku banada'yı denedin mi bilmem. çokokremle falan karşılaştırıldığında bile sınıfta kalır. nutella ile hiç kıyaslayamam zaten hakaret olur:)

Hani iyiliğini kötülüğünü sorgulamayacağım torku'nun da, genel olarak daha az yapay malzeme kullanıyorsa zaten daha lezzetli olamaması normal değil mi? Sonuçta damak tadımız katkılı ürünlerin yoğun tadına alışık.

Nutella da Türkiye'de çok abartılıyor. Kimi ülkelerde ancak en büyük marketlerde alt raflarda Nutella bulabiliyorsunuz. Nedeni belli olmuyor böyle şeylerin, elbisenin ayakkabının olduğu gibi yiyeceklerin de modası var.

ilk çıktığında gazetelerde vs "sağlıklı ve kaliteli ürünler üretecez, anne elinden çıkmış gibi sağlıklı olacak" tarzında söylemler olan yazılar görüyordum. gördüğüm en büyük artısı da mısır şurubu kullanmamaları. ürünlerini deniyorum ,kötü değil ama galiba alışık olduğumu sağlıklı ürünler kadar da tadından dolayı tutulmuyor. fazla fark da yok aslında

@acemi ülekr konusunda aydılandım :D önce şeker sonra glikoz, ben de neden beğendiğim ürünler şimdi berbat geliyor diyordum.

Torku konusunda ise glikoz şurubu kullanmamalarını reklam yaptılar, fakat yine de bazı ürünlerinde var sanırım, ürün çeşitliliği bol tutunca ünlü oldular. Fakat özellikle sürülebilir çikolata , çikolata ve gofret ürünleri için tadelle/sarelle/sagra gibi bir markamız varken, direkt marka olarak kaliteyi ön planda tutan bir marka varken insanlar neden hala diğer markaların çikolatasını yer anlamıyorum.

sagra grubu yıllardır glikoz şurubu kullanmıyor ve katkı maddesi diyebileceğimiz şeyleri diğerlerine nazaran çok az kullanıyor gibi göründü bana.

torkunun sadece şu eti cin imitasyonu ürünlerini beğendim, banadayı da denedim. pek aram yoktur nutellayla falan ama aralarında pek fark görmedim. türk malı, glikoz şurubu yok. bence artı özellikler bunlar; gelişmesine izin verilmeli. ama tabii ki benim tek favorim eti ürünleridir.

torku'nun davetinin çikolatalısı acayip güzel denedin mi bilmiyorum. şeker yememe rağmen arada cheat olarak kendisini soğuk süte batırıp yiyorum. dayanamadığım iki abur cuburdan biri. benzer ürünlerle arasında dağlar kadar fark var bence. çikolata sevemeyen tanıdğım da bayıldı. diğer hiçbir ürününü denemedim, bir fikrim yok. ama davet çok övülse en azından kendi adıma yeridir derim. bu markayı duymadan, alıp deneyip, bayılmıştım.

ülker'in pazarı domine etmesi beni hep rahatsız ediyordu zaten.
eti de ona rakip olacağı kadar olmuştu, payı sabitti.
şimdi rekabete yeni birinin gelmesi beni çok sevindirdi. bu nedenle desteklemeye çalışıyorum


diğer yandan sürme çikolata pazarında nutella, en azından lüks kesimece çok övülüyordu ve tadı sahiden de iyi idi. bu tadın karşılığında fiyatları da uçuk idi. ancak yine de satılıyordu.
şimdi torku onun ile rekabet edebilecek bir ürün sürdü, ve fiyatı da aşağı yukarı aynı. en önemli değişken belki artık bir türk malını tüketebilmek olduğu için yine destekliyorum. böyle bir tat yakalamaları da gurur verici.


heinz' de türkiyeye girdiği gibi ketçap piyasasını alt üst etti.
neden ? çünkü muhteşem lezzetli. umarım yine bir türk firması bu tat ile yarışabilir. ama "bol bol" diye ketçap üretiyoruz biz.
sloganı da herkes bol bol döksün diye mi ne. şu kafa aşılmalı.

Sutu bence cok guzel. Abur cubur kismini yemedigim icin bilemiyorum da sut ve sut urunlerinde oldukca basarili bence.

ürünlerini tadını fazla bilmem de konya ovasından geçerken yol boyunca kilometrelerce alanı ağaçlandırdıklarını gördüm o yüzden takdir ettim.

hiç bir olayı yok. klasik esnaf çakallığının büyük versiyonunu yapıyorlar. piyasaya biz sağlıklıyız diye girdiler. evet, bazı ürünlerinde glikoz şurubu kullanmıyorlar ama bunu sanki tüm ürünlerinde yapıyorlarmış gibi reklam yapıp bazı ürünlerinde gayet güzel glikoz şurubu kullanıyorlar. bu çakallık değil de nedir allasen?
ayrıca taklit ürünler yapıyorlar. gerçi o sektörde herkes birbirini taklit ediyor ama eti cin'i bile taklit eden firmanın kalitesini sorgularım.
tad konusuna gelince;
diğer markalardan düzenli olarak tükettiğim tüm ürünlerin torku muadillerini denedim. hiç birinde torku'yu daha iyi bulmadım. yoklukta gider ama hepsi o.
ben sözlükte torku'yu övenlerin yarısının ajans çalışanı olduğunu düşünüyorum. kalan yarısı da klasik "modaya uyalımcı" tayfa.

Glikoz şurubu yerine normal şeker kullanmak sağlık açısından çok büyük bir kazanım değil zaten. Güzel imaj yaptılar sadece.

glikoz şurubu yerine invert şeker yazıp çakallık yapıyorlar. kaldı ki arnold+1

benim abur cuburla pek alakam yok karşılaştıramayacam, iyi bilmiyorum.
ama diğer ürünlerden denk geldikçe alıyorum, konyalıyım, torku bir kooperatif firması. memleketimi de aslında hiç sevmem ama olsun :)
bir de fabrikalarını gezen çok tanıdığım var, yeni teknoloji, düzgün üretim yapıyorlar (mış) Konyalılar milliyetçilikten alıyor onu söyleyebilirim.

ben kaşarını çok seviyorum. diğer kaşarlardan çok farklı geliyor. ayrıca tereyağı da güzel. bi arkadaş banadasını sevmiş, katı değilmiş sürümü kolaymış vs..

lays fırından - yoğurt ve mevsim yeşillikleri çeşnili olanı bence iyi ve hafif.
ayrıca o doritosun sade üçgen mısır cipsini metroda gördüm,metronun kendi ürünüydü yanlış hatırlamıyorsam ve çok büyük bir paketti. fiyatı da 6-8 tl arası diye hatırlıyorum.

sıvı kaybedip göçmüş gibi geldi bana. ilk açtıysanız değiştirin bence yemeyin de.

bir sızıntı falan yok ama. suyu da iyi gibi geldi.

o salça öyle oluyor hocam, bi kaç kez benim de başıma geldi ama hiç sıkıntı yaratmadı. afiyet olsun

konserve kutusunda şişkinlik yoksa, açınca gaz çıkışı olmadıysa problem olmaz genelde ama iç rahatlığı açısından iade de edilebilir.

bimden bi şey alıp yemeyin.

le salcha zlkcxjnz

kokusunda veya görüntüsünde bi şey yoksa yenir ya nolcak.

dolum sırasında hava boşluğu olmuş sıkıntı yok.

ohoo sen yine iyisin hocam. ben 22 yaşındayım ve aynı şeyleri hissediyorum. olmayınca bi arayış içindesin evet ama istediklerin olduğunda da " ne gerek vardı bunlara ya, emekli gibi gidiyodu diyosun

yaş 28, dediğin şeyleri yapıyorum. utanılacak bir durum yok. sadece bazen yorgun hissediyorum ama yaşlı hissetmiyorum.
k

Benden hem geçti, hem geçmedi. Açıkçası 10 yıl önce zevk aldığım şeylerden, şimdi zevk almak istemiyorum. 32 yaşındayım, 22 yaşında yaptığım şeyler saçma ve gülünç geliyor. O o zamanın eğlencesiydi. 10 sene sonra da şu an yaptığım komik gelebilir. Bu değişim açıkçası beni çok mutlu ediyor, çok eğleniyorum.

Şöyle bir baktığımda, yapılan şeylerden çok, içeriği değişti. Örneğin, barlara gitmek için "Utanmıyor" denecek bir yaşta değilsin ama 18 yaşında barda ettiğin muhabbet ile 28 yaşında barda ettiğin muhabbetin içeriği arasında dağlar kadar fark var. Arkadaşlarınla 10 senedir aynı şeyi konuşmuyorsun. Şu an kendinden 10 yaş küçüklerin konuşmalarına kulak misafiri olunca katılmak mı istiyorsun onlara? Ayrıca, bara gidip sabaha kadar içmenin yaşı da yok ki! Keza aşık olmanın da yaşı yok. 70'lik teyzeler, nineler, amcalar, dedeler aşık oluyor, çok da yakışıyor, yüzlerinde güller açıyor. Liseli aşık gibi olmak insana her yaşta yakışan bir şey. İnsanı neşelendiren, güldüren şey her yaşta yakışıyor. Açıkçası düşününce, yaşa yakışmayan bir davranış da bulamıyorum. Sadece onu 10-20 yıl önceki gibi yapmıyorsun, şu yaşındaki ya da hissettiğin yaştaki gibi yapıyorsun.

Tabii bu örneklerden genellemeye gidilmez. Belki zamanında yapamadığın için içinde kalmış olabilir mi? Zamanında çok yaptıysan, şu anda eski zamanları özlüyor, nostalji yapıyor olabilir misin?

30 yaşındayım, kendimi bildim bileli sessiz sakin enerjisiz heycansız birisi oldum. enerji dolup taşayım, ortamlara akayım onu da bunu yapayım ordan oraya koşturayım gibi bir beklentim hiç olmadı.

ama son dönemde kendime harika hissettiğimi söylüyorum, ülke kaynaklı sıkıntıları geçersem çok iyi bi hayatım olduğunu söylüyorum ve bunun farkına gerçekten böyle vardım. eskiden her akşam yorgun argın eve gidip tv'nin karşısına yatarken şimdi gidip yemek yedikten sonra yarım saatlik bi yürüyüşle kahve mi içmeye gitsek diyorum. eşim nasılsın dediğinde mükemmel diyorum.

kötü desem, berbat desem ya da yorgunum desem sadece herşey daha da kötüye gidiyor. bu yüzden kendimi 30'dan sonra genç ve çok iyi hissetmeye başladım

Dünyaya bir kere geliniyor. Hayatı genel ifadeye göre 'şu evre gençlik evresi', 'bu evre olgunluk evresi' falan diye yaşamamak gerekiyor. İnsanlar bana göre bu evreleri kırmak için para kazanmaya çalışıyor. 28'inde bir adamın işinde gücünde olması gerekiyor değil mi? Ne işi var barda bilmemnerede? Bence yanlış.

Ama bence asıl soru gerçekten istiyor musunuz bunları? İstiyorsanız, yapacak imkanınız varsa bir tane ömrü 'elalem' denen gizli örgütün söylemleri yönünde harcamamak lazım.

Yeniden aşık olma konusuna gelince, bunu gerçekten istiyorsanız o sizi kesin bulur. Bu konuda bir şey yapabileceğinizi sanmıyorum :)

26/Erkek

genç sevgili bul. iyi gelir.

düzenli spor ve seks yapın arkadaşlar yoksa kendinizi yaşlı hissedersiniz ;) (yaş 32)

32 yaşındayım fiziksel olarak hala 21-22 yaşında gibiyim maşallah.
menüsküs hariç.

ruh halimde o yaşlarda nasılsa hala öyle pek değişme olmadı
Erkek.

ben de tam tersiyim. 32 yaşındayım senelerdir hissettiğim yaş 15-16. hala bir ergen yatıyor içimde alsksk

sebep ? neden böyle bişey istiyorsun kardeşim ?

Kafein hapı. Bulabilirsen bana da söyle nereden aldığını.

Kariya gidicem.

Kup seker

modiowake

supradyn

extacy

b12 vitamini al.
bi de elma sirkeli su iç. iyi gelir. gazını alır.

Pharmaton.kullanan 2 arkadasim da deli gibi enerji verdigini soyledi.

pharmaton'un cinsellik üzerine doğrudan bir etkisi yok ancak ben kullandığımda da vücudumdaki kanın ağırlık merkezine doğru pompalanmakta ısrar ettiğine tanık oldum.

pharmaton 2 ay kullandım, bana hiçbir etki etmedi, nötr.

sen en iyisi bir doktora uğra.

Cinsellik degil yav sakaydi o... ciddi ciddi enerji icin lazim.

yani umrunda olsa nolur olmasa nolur ben onu anlamadım? stres yapıyorsan olmasın umrunda. sonucta trafik kuralı değil bu.

avrupada olsan arabanın birine yol verdi diye dörtlüyle teşekkür etmezsin ama bu ülkede ender görülür olaylar olduğu için ben karşıdan karşıya geçerken bile bi kafa sallıyorum.

onların çoğu insanların kendilerini korumak için yaptıkları şeyler. bazen bi kavşakta kronik sorun oluyor. yol veren kim belli olmuyor. oranın gediklisi sürücüler üstünlük kurmak için ışık/korna yapıyor. bazen de geceleri mesela sollamaya çıkıyorsun ama öndeki adam senin farkında değil muhtemelen, yakıyorsun uzunları. varlığını belli ediyorsun. insan yavaşça şiddetlenen uyarıları gözardı etmeye meyilli. birkaç sefer ışık yakıp söndürmek her zaman daha kesin bir işaret.

@cokponcik maalesef Japonyada inanılmaz yapıyorlar bunu. Adam dörtlülerle özür diliyor resmen.

Ama sözün özü, sen teşekkür etmedin diye kimse kafaya takmaz bunu. Sadece geçerken, "Amuğaaa goyiiim, insan bi deşekür ederr" der sonra da geçer gider. Teşekkür edeceğim diye trafiği tehlikeye atma, stres de yapma.

avrupada yol verdiğin biri sana dörtlülerle teşekkür etmez mi diyorsunuz? o tam tersi olmasın? :) adı üstünde, teşekkür. avrupada yapılıyor genelde, türkiyede toplamda 5-6 kere denk geldim yol verdiğim kişinin bana dörtlüler ile teşekkür etmesine. ben de teşekkür ederim ama insanların çoğu bunu anlamıyor bile.

uzun zaman önce fb'da bir video görmüştüm japon sürücülerle ilgili, yor verdiklerinde diğer sürücü teşekkür anlamında sadece 1-2 saniyelik olarak dörtlülerini yakıp yoluna devam ediyordu. biz de el kol hareketleri veya kornayla yapıyoruz genelde.

bugün yine yol verdiğim bir araç dörtlüleri yaktı benden de rica ederim tepkisi bekler mi daha doğrusu rica ederim tepkisi var mı trafikte.

berat bumin. fb üzerinden uzun süredir takip ediyorum, sayfasında paylaştıklarına göre yaptığı işler gayet başarılı ve kaliteli. bir araştırın tabi.
www.facebook.com

ışıklarda kamil koç yazıhanesinin yanında red line var. hüseyin elemanın adı. en iyilerdendir. başka yere bakma bile.

www.redlinetattoostudio.com

koray karagözler

koray karagözler +1, hele renkli düşünüyorsanız. şu sayfadan işlerine de bakabilirsiniz; tr-tr.facebook.com

ben gittim xperia e1 aldım. bi de 4 gb kart taktım. hayatımı yaşıyorum, kederden uzak..
o çıkar bu gübre olur gibi dertlerim yok, tavsiye ederim.
(6 ay evvel tavsiye edilen satış fiyatı 500 tl, suya düştü çıktı hala çalışıyor.)

Kendi görüşüm uzun süreli kullanacaksanız z3. G3 evet iyi cihaz ama bir çok yerde yazıldığı gibi o ekran çözünürlüğü ağır geliyor o işlmeciye o ekran kartına, yani performans yönünden z3 daha uzun vadeli bir cihaz.

z4 japonya dışında sunulmayacak deniyor ki mantıklı, zaten tanıtımda öyle tam planlanmış bir etkinlikle bile olmadı galiba, eğer z5 çıkacaksa da eylül'den önce türkiye pazarında beklemiyorum.
Son olarak yeni gelecek cihazlar güncel kur üzerinden gelecek bir, g3'ün fiyatları konusunda pek emin değilim ama uygun sevilerdeydi gibi g4 çıktı diye pek ucuzlayabileceğini zannetmiyorum kur sebebiyle bu da iki.

lg g3 28nisanda tanıtılacak, istanbuldaki tanıtım da 29nisanda.
www.webtekno.com

g3 ve g4 arasında tasarım ve performans olarak fazla bi fark olmadığı yazılıyor.
xperia için konuşursak, hep birşeyler eksik, daha iyi düşünülüp de yapılabilirdi dedirtiyor. ayrıca her 6 ayda 1 yeni modelin çıkması da insanları bezdirdi.

bence biraz daha beklemekte fayda var. g4 ve z4 yakında tanıtılıp piyasaya çıkar, fiyatlar da biraz daha oynar gibi.
yenilerini beğenmezseniz lg g3ü almanızı tavsiye ederim.

z4 yakında gelmeyecek. yani ben öyle biliyorum. 6 ayda bir yeni telefon çıkarması şirket stratejisiydi ama z3'de bundan vazgeçtiler. yılda 1'e döndüler. o ara öyle demişlerdi şimdi değiştirdilerse bilmem tabi. yani yakın zamanda z4 gelmeyecek. en azından türkiyeye.

xperia serisi gayet güzel. z2 kullanıcısıyım sıkıntı yok gibi şu ana kadar. gayet performanslı gidiyoruz. g3 kullananlarda da öyle aman aman sıkıntı duymadım. bi çözünürlüğün yüksek olmasından dolayı oyunlarda aşırı ısınma ve kasma sıkıntısı çekenler var.

g4 kısa süre içerisinde çıkacaksa bekle. 100 lira da olsa inse kar kardır.


not: ömürlük kullanılacak telefon yoktur bu arada. 2-3 sene kullanırsan kendini şanslı sayabilirsin.

ömürlük değil de 2 - 3 sene kullansam çok iyi bana.. zamanla iyice dandik, eski görünen bişey de istemiyorum. g3'ten sıkılır mıyım tek sorunum o. ayrıca ilk akıllı telefonum, o yüzden karar veremiyorum.

teşekkürler.

sony sağlam cihazlar üretiyor xperia z serisinden sonra.
neredeyse 3 yıldır z kullanıyorum ve hiçbir sorun yaşamadım.

fiyat değişimleri üzerinden de analiz edebilirsiniz. sony xperia z'yi 1800 tl'ye almıştım, geçen süre zarfında 600 tl düştü fiyatı. eşim lg g3'ü aldıktan 1 ay içinde fiyatı 600 tl birden düştü.

özetle z3 derim. alan arkadaşlarım çok memnun. ben daha z'yi kullanmaya devam ederim :)

biz senle iyi arkadaş oluruz. bayık bayık.

beni de alın aranıza.

tırtsın.
not: bi farkımız yok :)

bayıklar olarak toplansak ya.

nesil değişiyor. mutlak surette modern olmak lazım.

Ben de senin gibi hissediyorum

tırtsın evet. biraz güven kendine. kendini tokatla. mecazen.

Valla insanin ayni hava durumu gibi ruh hali de degiskenlik gosteriyor. Insan her an iyi olamiyor. Her ortama ayak uyduramaman da genellikle o ortami begenmedigin icin kendini rahatsiz hissetmenden kaynaklaniyor olabilir

peki tırt olmak kötü müdür?

belki kişi kendini popüler olan şeylere karşı soğuk hissediyordur. herkes pop müzik sevecek, hayatı eğlenerek yaşayacak, modayı takip edecek, kız/erkek peşinde koşacak diye birşey yok.

ya kişi geceleri yıldızları izlemeyi, kitap okumayı ne bileyim hayal kurmayı seviyorsa? gündelik hayatın bu yoğunluğunu ya da içi boş olmasını sevmiyorsa? ve bu sebepten kafasına yakın insan bulamıyorsa?

bunlar insanı tırt yapıyorsa, bence tırt olmayanlar tırttır.

@ehti

bunlari fikir vermesi acisindan yaziyorum, artistlik gibi algilanmasin. iyi okullarda okudum, meslegimi seviyorum, kariyerim falan da iyi, özgüven sorunum yok kesinlikle. yabanci bi ülkede yasiyorum, baslarda diyodum ki herhalde anadilimde konusmadigimdan oluyo bunlar ama istanbul'a gidince de böyle hissetmeye basladim.

çevrendeki insanları değiştir. frekans meselesi olduğunu düşünüyorum

bayık ve sıkıcı olduğunu düşünüyorsun. bir çekince söz konusu. özgüven sorununu işaret ediyor bu da. belki gerçekten sıkıcısındır bilemedim.

nickten belli tırtsın.

gaza geldim örnek vericem.

simdi bi sene oldu farkli bi yere tasindim, oturdugum yerin alt katinda bi bar var. takilanlarin cogu yasitim, orda bi arkadas grubumuz var.

barin sahibi arkadasim gittigimde falan bi iki ikramda bulunuyo mutlaka, digerleri gelince siksoklu konusuyolar aralarinda ama bana geldi mi biraz daha saygililar.

bunlardan bitanesi gecen benim kapima graffiti cizdi kalemle, kafamiz güzeldi hepimizin. sonra ertesi gün geldi elli kere özür bilmemne, graffiti dedigime bakmayin öyle boktan bisiy, silmesi de 10 dakikami aldi. adam beni her gördügünde ya sana cok mahcubum kusura bakma nolur falan. ki gider baskasinin salonunun ortasina sicar öyle rahatlikla bi adam. bize gelince özür bilmem ne. salonuma sicmasin ama bi orta yol bulalim.

cildiye'de azot sıkarak donduruyolar. en etkilisi bu

oje gibi dediğin ilaç iyi gelecektir. biraz daha dene.ayak sıkıntılı bi yer. başka yöntemler yürürken canını acıtabilir. biraz daha dene, olmazsa dr'ye tekrar git.geçecektir merak etme.

Ojeye benzeyen ilaç hangisiydi? Verrutol var, Duoderm var? Birisi olmadıysa ötekini deneyin. Bir de doğru uygulamalısınız. Yeniden uygulamadan önce eskisini kaldırmanız gerekiyor. Yine çözüm değilse dermatolog temizler.

zamanında benim de ayağımda çıkmıştı ve öyle bir görüntüsü vardı ki hiç geçmez sanmıştım. hastaneye gittiğimde böyle kapağında fırça gibi ucu olan sıvı bir ilaç ve yanında birkaç şey daha vermişlerdi. kullandım ve geçti !

yakarak çıkartıyorlar.

dondurma tedavisiyle halletmişlerdi. 4-5 seans gittim

volkswagen golf seçerdim kesinlikle. Kaliteli ve şık hastasıyım

Honda S2000 diyorum başka da birşey demiyorum.

Subaru Impreza STI (2005)
diğer seçenekler sizi pek kesmez gibi geldi.

Aslında gönlümden geçen araba şu ama.. Türkiye fiyatı 450.000.

youtu.be

bmw z4 ama 2007 sonrası ve 2.0 olanı

ben tomi makinen diyorum. gerçi aşığım o araca o yüzden objektif olamayabilirim :)

genelde trap müzik parçaları kullanıyorlar sanırım. arabic trap de popüler şuan. trap - arabic trap olarak aratıp bulabilirsin.

Serebro.

serebro
www.youtube.com

mavi daha iyi gibi

İkisini de beğenmedim yakalarındaki koyun yünü gibi şeyden dolayı. Soğutmak gibi olmasın da.

Ben Levi's diyorum. Rengi, kesimi çok daha güzel. Yine de yakasında kürk olmayanı alsan daha iyi bence.

bir derdim var.

aşk içinde
sevda çiçeği
cambaz

Sevda Çiçeği
Bir derdim var
Uyan
Daha mutlu olamam
ve diğer şarkıları :)

sabahın köründe

yalnız şarkı...

üstüne şarkısı yok bence. yaklaşabilen belki 23, belki bir de şarkıcı çocuk.

yağmur teşekkürler

serseri'ydi galiba, şu aldım verdim ben seni yendim dizeli olan. şarkıyı genel olarak da seviyorum ama o kısmını ayrı seviyorum. mahalle maçlarımız geliyo aklıma direkt.

sevda cicegi. komik bir sekilde sözleri onlara ait olmayan tek(?) sarkiydi dünya yalan söylüyor albümünde. o albüm komple güzeldir ama.

23
gece
bazen
daha mutlu olamam
yalnız şarkı

www.youtube.com

dunya yalan soyluyor.

rüya

23 ve Bazen arasında seçim yapamadım.

Açık ara farkla 23, sonra
Bazen
Gece
Ve hayat

hayat
gece
son sabah
nakba

Son deneme.

23...

Bir derdim var

uyan

yardım et.

Hayat.

www.youtube.com

Tekrar teşekkürler @mtkrt sayende gece rahat uyuyacağım :D

@demirkamil yandex dns var bende o şekilde giriyor, shazam ve soundhound 8-bit altyapısından dolayı sürekli farklı şarkıları buldu.

çelik marka kabak çekirdeği, eti karam.

soğanlı kremalı rafıls + sade bi cips yanına yoğurt sos
yanına mis gibi kola + güzel bir film ya da maç falan bir kaç paket de çikolata

git dolaş canın ne çekiyorsa al bu da soru mu.

Migroslarda pick-up diye süper bi püskevit var. Onu kesin dene. Choco&Milk olanı süper.

eti motto
luppo

ben doritos + bira aldım.

kastettiğiniz şey gss borcu-yapılandırma vs. ise, gelir testi yaptırıp sgk'dan aktif ettirmiştim. 1 gün sonra da borç bankaya düşmüştü. yani 1 günde halloldu.

Dostum gerlir testinden bahsediyorsun sanırım bu ayın sonunda gelir testi sonuçları belli olucak eğer onu kastediyorsan

askerdeyken olmustu.
edit. adam tecavüz iddiası ile yargılanıyordu. askerden firar edip bi kıza tecavüz ettigi soylendi. bende aldım bunu mahkemeye goturdum vs..

amcam gazi üniversitesinde öğretmenlik okurken siyasi olaylar nedeniyle kendisine 4 kişinin saldırdığı kavgada birini bıçakladı.
adam hayatını kaybetti. amcam 6 yıl hapis cezası yedi.
hapse girmeden önceki sevgilisi 6 yıl boyunca her hafta sonu ziyaretine gitti, yemek götürdü. cezası bitti, çıktı. evlendiler. şimdi eşi 2000+ maaş alırken kendisi asgari ücretle çalışıyor. bir de çocukları var 5 yaşında,. amcam ve yengem çocuğu son derece naif yetiştirmelerine rağmen, alışılmışın dışında aşırı yaramaz ve şiddet eğilimli bir çocuk. eşi sürekli üstünlük kurma ve ezme eğiliminde. sık sık kavga ediyorlar.
ha ben beklemezdim. o hapse girmeden önce ben küçüktüm. bize geldikçe sürekli benimle resimler çizer, oynar, bana oyuncak ve abur cubur getirirdi.
hala severim kendisini ama eski samimiyetimiz kalmadı.

hiç ama hiç olmadı. nasıl temiz bir çevrem varsa artık.
ha ilkokul arkadaşım cezayir'de hapis yatıyormuş uyuşturucudan.

bi tanıdık vergi olayları yüzünden 6 ay yatmıştı.

@senialan, yahu adami ne suclu ilan ettin hemen kaza olmus anlasilan


Pek uzak bi akraba cinayet/tecavuz degil de pek cok bicakli/silahli kavgaya karisti, hatta polise ates etmisligi var. Surekli girer cikar simdi dd icerde.

Bi de benim tanimadigim annemin yengesinin bi akrabasi, kamyoncuymus pek cok can yakmis. Arabasina aldigi bikac kadina tecavuz etmis. Sonra vurulmus ama gebermemis.

Karadenizli olunca silahli vaka cok oluyor, ne pis cevremiz varmis ya:( allaha sukur yakin akrabalardan yok.

Koylerde duyulan tecavuz vakalari mi dersin en ufak seyden adam vurma mi dersin:(

Geldikce geliyor aklima, yine 5.gobekten bi akrabanin kardesi(olayi yapanin abisini taniyorum) sokak ortasinda trafik tartismasi yuzunden adam vurdu, hem de karisinin yaninda. O da yurtdisinda firardayken yakalandi.

lisedeyken yan sınıftaki arkadaşım özel* bir gizli video çektiği için hapse girdi. duyduğumda biraz şaşırmıştım ama sonra su testisi su yolunda diyosun zaten.
ayrıca, özgecanın katilinin akrabaları da dükkan tabelalarındaki soyisimlerini sildirmeye başlamış, aynı soyadını taşımamak için mahkemeye gidenler var.

Yok, olmadı.

Dengesiz davrananlardan uzak dururum ben.

Yalnız arabayla çarpıp birini taksirle öldürmekle kasten öldürmek çok farklı şeyler...

Keza kavgada birini bıçaklamayı da tecavüz ya da kasten adam öldürmekle aynı vahşilikte görmüyorum şahsen...

Tecavüz adam öldürmekten beter bana kalırsa... Onunla yaşaman gerekiyor... İçgüdülerine hakim olamamak, başka biri seni istemediği halde bedenen birleşmeye hazır olabilmek ve birleşmeyi sağlayabilmek için, o insanı insan değil nesne olarak görmek için çok aşağılık biri olmak lazım...

kavgada adam yaralama, detayları çok bilmiyorum. sebep? maç öncesi tartışma. sonuç? takipsizlik kararı.

normalde işinde gücünde normal sevdiğim insanlar.

amcam bi adamı öldürmüştü. tam detaylarını bilmiyorum ama para karşılığı yapmış sanırım. çok yatmadı ama. bi afla falan çıktı galiba.

hapisten çıktıktan sonra bi kız kaçırdı. evlendiler. çocukları oldu. sonra boşandılar tabi ki. sonra çeşitli yaalnlarla başka bi kadınla evlenmiş. asteğmen olduğuna inandırmış kadını. ki işi bile yok.

tabi ben kucuktum. yani hatırladığım yaşlarımdan itibaren zaten o hapisteydi. bikaç kere evimize geldi. ama sonra uzaklaştık doğal olarak. annem etrafımızda istemiyodu. işin şaşırtıcı tarafı şiddete eğilimli değildir görüntü itibariyle. yani sokakta görseniz, muhabbetiniz olsa he he deyip geçeceğiniz biridir. ciddiye alacağınız bi adam da değildir. hep çok saf olduğundan bahsedilir. ama hiç pişmanlık duyduğunu sanmıyorum.

birkaç sene evvel gece 11 sularında gözümün önünde cinayet işlendi. kuruyemiş dükkanımız vardı o zamanlar. ben de dükkanı kapatmaya hazırlanıyordum. sokaklarda bir allah'ın kulu yok, kuş uçmuyor resmen. öyle bi sessizlik. o sessizliği bozan ise 4 kez sıkılan silah sesi oldu. gözümün önünde yığıldı adam yere. resmen 10-15 metre önümde oldu olay. kanım dondu resmen. yaş 17-18 falan benim. adam olay yerinde öldü tabi. ben ilk bikaç saniye hareketsiz kalakaldım öyle. kendime gelince ışıkları söndürdüğüm gibi kapatıp kaçtım. meğer vuran kişi bizim dükkan komşusuymuş. hergün gördüğüm adam. belalı bi tipti zaten. nasıl olduysa polis benim olayı gördüğümü farketmiş. günlerce ifade vermemek için dükkana ve eve uğramadım. çünkü gördüğümü anlatmak zorundaydım ve başıma iş alabilirdim. vuran belalı biriydi ve korkuyordum. neyse ifademi aldılar sonunda. ama mahkemeye çıkmak istemediğimi, vuran kişinin dükkan komşum olduğunu ve doğruları mahkemede anlatırsam hedef olabileceğimden korktuğumu ifademde belirttim. mahkemeye falan çıkmazsın rahat ol dediler ama birkaç gün sonra kağıt geldi eve. paşa paşa gittik tabi. yaşım da küçük olduğu için korkuyorum. hakim de doğrularımı söyleyeceğime yemin ettirdi, "yalan konuşursan sorgusuz sualsiz atarım seni içeri ona göre" gibilerinden bişeyler söyledi bide. korkuttu beni pis herif. ben de olduğu gibi anlattım olayı. işin ilginci görgü tanığı yalnızca ben olmalıydım. çünkü olay saatinde çevrede benden başka bir allah'ın kulu yoktu. ama 20'den fazla tanık vardı. hepsi yalan yanlış ifadeler verdi. 20 küsür sene ceza aldı bu arada. sanırım iyi halden dolayı hafta sonu derslere falan katılıyor birkaç saatliğine. üniversite okuyormuş bildiğim kadarıyla. hatta geçenlerde yolda gördüm. gayet normal konuştu benimle. "kardeşim nasılsın, babaya selamlar" :) farklı bi tepki bekliyodum, şaşırdım açıkçası. neyse çok gevezelik ettim ve gidiyorum.

tecavüz çok farklı bişi. hastalık hatta kangren denebilir. kesip atmak lazım. kabul edilebilir hiç bir yanı yok ve bu eğilimde olan insanlar düzelemez de toplum içinde risk. böyle insanları tanıyan yada arkadaşlık kurandan da şüphe etmek lazım.

ama insan öldürmek öyle değil. Rizeli bir müteahhit abimle dost masası diyebileceğim bir masada şöyle söylemişti uzun zaman geçti ama unutmam. "kimse kimseyi sebepsiz yere öldürmez"

Düşündüm bir tanıdığım yok galiba suç işlemiş olan. Tecavüz deyince tanıdığımın tanıdığının (bkz: sıkıntıdan stalklamak) denk geldiğim bir şeyi anlatmak istedim.
Saçma sapan sebeplerden indirim yapılmış tecavüz davalarına bakıyordum. Bir davadaki isim ve mekanlar tanıdık geldi, internette arattım sonra, twitter'da tecavüzcünün ismi çıktı, yargılandıkları süreçte benim de tanışım olan kızlar tecavüzcü için 'ya inanmayın, yalan vs' diyerek savunmaya geçmişler ki okudum kararı tecavüz baki. yaş küçük, yok alkol falan klasik indirimlerle çocuk yırtmış kısa zamanda ama.
Sonra son zamanlardaki tivitlere baktım tanışım olan kız, tecavüzcü çocukla hala inanılmaz samimi.
Benim aklım almamıştı, hala daha almıyor. İnsan öldürenin bile minnacık elle tutulur bir haklı yanını bulabilirim belki fakat tecavüzcüyle kanka/sevgili vb olmak, buna devam etmek, bilemedim, bilmek durumunda kalmak istemem.

Köylük yerde yaşayan uzak bir akrabamın tanıdığı, köye "iş vereni" ile birlikte gelen hayat kadınıyla birlikte olmuş ama para vermemiş, "iş vereni" de dövüp gitmiş. "İş veren" polise gitmiş (herhalde polislerle arasında duygusal mevzular da vardı) tanıdık 2 yıl tecavüzden yatmış.

Dusundum de hic yok. Bir keresinde minibuste bir adamla tanismistim. Adam oldurmeye tam tesebbusten 6 ay yatip cikmis. Yanyana yolculuk ettik. Tedirgin oldum biraz ne yalan soyleyeyim.

Askerde tertiplerimden biri (kisa donem) bi adamin çükünü kestigi icin 1 yil yatmis hapiste. Adamla muhabbetimiz iyidi bu olayi aylar sonra nobet tutarken anlatti bana sok oldum tabi.

Su an memur. Ozdaki miguel alvarez'e de cok benziyor ve adami ilk tanidigim gunden beri alvarez derdim hep. Meger alvarezle ortak noktasi varmis, olayi ogrendikten sonra demedim tabi. O da alvarezin kim oldugunu bilmiyordu zaten.

Tanidigim bi taksci de bi adamin götüne sarap sisesi sokmustu. Hapiste yatti cikti su an otobus soforu.

eksisozluk.com

abim, iki kişiyi vurdu, çift müebbet yedi içerde şimdi, inşallah af çıkmaz çıksada bizimkine vurmaz ölünceye kadar içerde kalır diye dua ediyom

Hayır hiç yok.

ortaokuldayken bir arkadaşım diğer arkadaşımı öldürmüştü. cam şişeyi kırıp boğazını kesmişti. sonra bunun üzerindeki parayı ve telefonu alıp başka bir şehire kaçmış. telefondan dolayı buldular tabi. sonra ıslah evine attılar bunu. 6 7 sene sonra dışarda gördüm çocuğu.

deotak

gillette'in jeli var 16 senedir kullanıyorum. hem iz yapmaz, hem de 3 gün sürer etkisi.

deotak'ın çeşitleri varmış hangisini almak lazım acaba?

deotak fresh'i seçebilirsiniz. yazın kullanmıştım, hafta da 1 kullanıyodum sadece ve sudan da etkilenmiyo. gayet başarılı bi ürün

önermeden geçemeyeceğim; rexonanın en son çıkardığı deodorant serisi (active fresh) hayatımda gördüğüm en başarılı deodorant. daha öncesinde deotak kullanıyordum ben de arıtk hiç ihtiyaç duymuyorum. tavsiye ederim.

Valla her şeyi denemiş birisi olarak tek önerim Deotak'ın kırmızı olanı. İsmini tam hatırlamıyorum ama kırmızısını görürsün zaten. Güzel bir koku vermesini bekleme, ama ter kokusunu yok eder.

Ayrıca ayak kokusu yaşayanlar da kullanabilir, onu da hallediyor.

karbonatı ıslattığınız elinizle koltuk altınıza sürün, terlersiniz ama kokmazsınız.
bir de driclor diye bir ürün var o da terlemeyi ve kokuyu önlüyor.

osurdum + 1
(Hiç yazmayacağımı düşündüğüm bir ifade oldu)

Deotak klasik kullanıyorum ben (kırmızı olan). Kokusuz, terlemeyi önlemiyor; sadece terden oluşan kokuyu önlüyor. Antiperspirant kullanmıyorum, bu ürün antiperspirant sınıfına girmiyor pek.

körlük - jose saramago

Uçurtma avcısı.

Umut Sarıkaya - Benim de Söyleyeceklerim Var 1-2-3
İstiklal Akarsu - Olur Öyle/Olsa Dükkan Senin/Bir Alex Değilim

eğer fantastik kurgu seversen kan şarkısı çok iyi ve sürükleyici bir kitap, tavsiye ederim. devamı da gelecek (yazar beyin yazmasını bekliyoruz)

daniel pennac'ın malausene karakteri üçlemesini tavsiye ederim .

on numara polisiye . ama okuyunca diğerlerinden farkını göreceksin .

www.kitapyurdu.com yakalayabilir.

eğer henüz okumadıysan suç ve ceza diyeceğim bi anda kaptırırsın kendini kitaba.

Herkese teşekkürler. Körlük'e başladım. Arkasından da suç ve cezaya başlamayı düşünüyorum.

Benim Adım Kırmızı - Orhan Pamuk.

stefan zweig - satranç

aynı durumdayım uzayınca yanlardan potluk yapıyor o yüzden yanları kısa üstleri olduğu kadar biraz daha uzun bıraktırıyorum. 3 numaraya daha var benim. 6ay 1seneye de 3 numaraya başlarım herhalde

ben de tıpkısının aynısıyım,yaş 21 kel kalıcam kısa bi süre sonra :/
eskiden saçlarımı makine ile kısa kısa kestirirdim, tabi yine dökülme oluyordu ama fazla değildi. makasla kestirdim kısa süre ve saç teli çok inceldi, daha çok dökülme oluyodu.yine birkaç hafta önce de saçları 3numara kestirdim makine ile,güçlensin diye ama iş işten geçti sanırım. dökülmeye de devam edecek.
dökülmeyi önlemek için de saçı beslemek gerekiyormuş. spreyler falan öneriyolar.

aynısı bende mevcuet yanları 2 numara yaptırıyorum üstler makasla berbere üstkeri manike ile mi alsan dedim. diplerin gozukur riskli olur makasla alalım dedi.

halflife oynarken botlar yüzüme füzenin kırmızı lazerini tuttuğunda başığımı eğiyodum bende, füze gelirken de her space'e basışımda ben de zıplıyodum. olur öyle.

oyunu çok ciddiye alıp heyecan yapıyorsun. olur öyle. bir de oynadığın oyunda takım arkadaşların üzerinde çok baskı yapıyorsa ya da konuda acemiysen normal.

oynadıkça alışırsın.

@MDC +1 bir de silent hill, resident evil falan oyna az canın kalmışken göreyim seni

halflife 2'de bazi yerlerde asiri korkmustum kalbimin atis hizini kontrol edemiyordum. cunku beklemedigin anda geliyor lanet olasi seyler ve olmemek icin son ana kadar adrenalin tavan oluyor.
ben de ciddiye aliyorum.

ben cs go oynarken son yaşayan olunca orospu çocukları hemen kicklediği için sinirden elim ayağım titriyor. onun için yanımda molotof barındırıyorum hep. tek kalınca yakıyorum kendimi kicklenme endişesinden kurtuluyorum. gerçi bu sefer de kendimi yaktım diye kickleyen orospu çocukları da olabiliyor ama diğerinden daha az bu orospu çocukları.

Bana alone in the dark oynarken olurdu, fps konusunda olmaz, yillarin turnuva oyuncusuyum, 1vs1'de coldblooded takilirdim.

Tecrube eksikligi bence, devam et duzelir.

Hatundan yaziyorum sori.

max payne de o kapıları açarken hep uçarak açardım, öbür türlü yemezdi :D

uçarak girince tam kapıda adam varsa içinden geçiyormuş gibi oluyodu, bugu görünce gerçekliğini yitirip korkutmuyordu. uzaktaysa da zaten raadca öldürüyodum.

Çok normal değil ya, biraz fazla kaptırıyorsun kendini. Arada gözlerini ekrandan ayır etrafına filan bak ki hayvan gibi içine düşmeyesin makinenin. Gerçeklik algın gider sonra :)

benim son zamanlarda kollarım uyuşmaya başladı heyecanlanınca. özellikle dark souls'ta boss savaşlarında falan stres yapıyorum heralde dirseklerimden aşağısı hafif uyuşuyor. önceden hiç olmazdı

normalde oyun oynarken hiç kasılmayan biriyimdir. hatta beraber oynadığım arkadaşlarım gıcık olur bu duruma sallamam fazla çünkü ama ya undying diye bir oyun vardı. lanet olsun düşününce bile kötü oldum. aniden arkadan bi yaratık geliyordu sürekli. hele ki bi ayna sahnesi vardı offf. anlatılmaz yaşanır :) titremeyi aşıp sıçırtan bir oyundu.

bir de bu call of duty zombie oyunu vardı. arkadaşımla internet kafede oynarken arkamda beliren zombi yüzünden internet kafeyi ayağa kaldırmıştım -arada belki ağzımdan küfür de çıkmış olabilir :)- o sırada insanların bana bakışını hayatta unutmam adamlar bişey oldu diye korkmuştu :))

şikayetçi misin bundan peki?

ben istiyorum o hissi bilgisayar oyunları ile yaşamak, ama bulamıyorum. son zamanlarda biraz the long dark ile oldu ama o da geçti hızlıca. amiga zamanında oyun oynarken olurdu.

Tabi ki şikayetçiyim, o esnada sakin olup tık tık indirmem lazım mesela adamları,benimse mouse falan sapıtıyor böyle elimin titremesinden :D

şapka düşünmüştüm ben de

yap hocam. geçen hafta 3e kestirdim, saçlar kendine geldi. 2-3 güne alışıyosun. çabuk da uzuyor zaten fazla zaman almaz.

20 mm yaptır. 4,5 gibi bişey

kepçe kulak ve kötü kafa yapısıysa ı ıh vurdurma.

kestir gitsin. hiç uğraşmıyorsun rahat oluyor. şapka saçını bozacak diye uğraşmıyorsun...

saçları 3'e vurdurmak, yapmadan yakışıp yakışmayacağını bilemeyeceğin, aynı zamanda seni görmeyen birinin fikriyle karar veremeyeceğin bir durum.

vurdur ne olur ki? iki hafta sonra zaten uzayacak. ya da daha uzun bir numarayla başla, 9 gibi.

Vurdur

Benim kafam yuvarlak olduğu için bana yakışıyor. Kafan sivriyse yaptırma.

Direk 3 yapma bi 5-10 arası bişey yap bakalım nasıl olcak. Hem 3 yaptığında nasıl olacağını görebilir hem de beğenmezsen eskiye dönme süren kısalır. Optimum solutions, feasible area. Tenks.

geçen hafta bununla ilgili duyuru açtım kendim kestim gece baya rahatladım (6-7 numaraya ayarladım makineyi) sürekli saça vakit harcamak çok sıkıyor abi.baya da olumlu tepki geldi hani hep aynı tipte geziyorsun uzun süre onun rahatlığı var.
daha önce kesmediysen önemli görüşmelerin işlerin olmadığı bir dönemde kes hani beğenmeyeceğin gibi olursa sosyal hayatını etkilemesin.

ilk saatler kendimden nefret ediyorum.
"allah'ım her yerde aynalar olmadığı için şükürler olsun; kendimi görmek zorunda kalmıyorum!" diyerek şükrediyorum.

Ben 4 ay sakal uzattıktan sonra 2 hafta önce bir iş görüşmesi için tıraş olmak zorunda kaldım.

Aynen şöyle oldu: i3.kym-cdn.com

Ardından hemen tekrar uzatmaya başladım.

ben de kendimi tanıyamıyorum sakal traşı sonrası. bildiğin sapık gibi görünüyorum, bi acayip oluyo.

yanma, gerilme, kaşıntı :)) şaka bir yana alışırsın ben iki günde bir traş oluyorum. sakallı halimi unutcam yakında.

prima bağla çabuk :)

haftada iki kez gidip sakal tıraşı oluyorum. zorunluluktan değil. böyle daha yakışıklıyım. sakal yakışıklıları düşünsün.

*traş değil bu arada tıraş. galat-ı meşhurları yok etmek gibi bir hedefim var da o yüzden düzelttim. diğer türlü -de, -ki, düzeltmeleri huyum değildir.

1 ay sonra askerlik sebebiyle asıl şoku ben yaşayacam. 3 senedir çenemi görmüşlüğüm yok. Arada sakalları çene altına yatırıp sakalsız canlandırmaya çalışıyorum yüzümü. Bildiğin çenem yok sanki.

Birde genellikle makine ile tıraş olurdum, evde derbi denen bi jilet buldum onla tıraş oldum. 2-3 yerden kestim yüzümü? uzun sakala giriştiğim için mi, jiletten dolayı mı, benden kaynaklı mı bu olay ::D ?

Üçünden dolayı da olabilir.

ben 3-4 gun tıras olmasam kendımı garip hissediyorum:)

aynısı yazın başıma geldi.3 ay öncesinden planlarını yapıp hazırlandığım bi etkinlik iptal oldu. evlat acısı derler ya, onu yaşadım ya ajsagad. ne güzel de hayaller kurmuştum . yeni etkinlik yeni hayaller çözüyor bu durumu anca.

Anlat dinleyelim. Vaktimiz var. Bir daha ne zaman göreceksin o kişiyi?

aynisi bu yaz oldu. hatta 1,5 ay degil, 1,5 yil hayal etmistim.
her iste bi hayir vardir demek, iptali mantiga burumek lazim. ilerid daha guzelleri, daha iyileri olur diye dusunmek lazim. isin ucunda hastalik olum olmadigi surece herseyin bir telafisi vardir.

ağlardım

bir 35 lik tekirdağ paklar bu durumu. acılar hayal kırıklıkları çok da kötü değildir. hayatın bir parçasıdır. tamam .ikilmiş sıpa gibi ortada kalmak çok kötü ama biraz halil cibran oku rahatlarsın.

Neşeniz maskelenmemiş kederinizdir.

Ve içinden kahkalarınızın yükseldiği kuyunun ta kendisidir çoğu zaman gözyaşlarınızla doldurulmuş olan.

Ve başka nasıl olabilir ki?

Keder,varlığınızı ne kadar derin deşerse kadar çok neşe sarmalarsınız.

Şarabınızı tutan kadeh çömlekçinin fırınında pişirilmiş olan kadehin ta kendisi değil mi?

Pürneşe olduğunuzda kalbinize derinlemesine bakın ve yalnızca şunu bulacaksınız kidaha önce size heder veren şimdi size neşe bahşediyor.

Kederli olduğunuzda kalbinize tekrar bakın ve göreceksiniz ki hakikaten daha önce sizin mutluluğunuz olan şey uğruna şimdi gözyaşı döküyorsunuz.

Bazılarınız ‘Neşe kederden büyüktür’der ve diğerleri ‘yoo,keder daha büyüktür’der.

Fakat ben size derim;onlar ayrılamazlar.

Halil Cibran / Ermiş

1.5 ay boyunca sadece tek bir şeyi düşünüp ona odaklanmış olmak büyük bir hatadır. dolayısıyla yoğun bir pişmanlık yaşar, hem iptal olduğuna hem de gerizekalı olduğuma üzülürdüm. bir daha da tek bir şey için böyle deli gibi beklemez ve heveslenmezdim. büyük hatadır bu. manyak gibi beklediğin zaman, gerçekleşse bile asidi kaçmış kola tadı alırsın. saçmasapan bir şey.

1.5 ay bir sey degil.

der meister +1
Beklentilerini büyütmemen gerektiğini öğrenmişsindir inşallah? Olmayacağı ihtimaline kendini hazırlayarak beklemeli insan bekleyecekse.

leonardo'yu bilemem ama kardeşim bi ara 1000lik 2000lik puzzlelar yapıyodu,1 ayda bitiriyordu genelde. senin biraz daha uğraşman gerek gibi hocam.

teknik takılın teknik. renkleri ayırın. köşeden başlayın, belli noktalarda doku ayırmaları yapın. hemen biter.

Ya yapiyorum. Trefl karanlik basmis puzzle in yarisi simsiyah. Temel sikinti o biraz kontrast olsa super. Odada ışık da skıntili biraz aslinda

İlk yapışınsa o resmi, öyle oluyor genelde. İlerlemişsindir bayağı 2 haftada.

Görüntü işleme dersi proejsinde buna benzer bir şey yapacağuım ben de. NEyse ki algoritmalar var.

1milyon izlenmeye kadar ödeme yapılmıyor, 1 milyonu geçtikten sonra her izleyici için $0,0035 ödeme yapılıyor.
yanlış olabilir ama sanki böyle bişey vardı.

Ben ilk 1 milyon için 3.300$, sonraki her 1000 kişi için 3$ ödüyor diye duymuştum. Mesela 2.667.000 defa izlenen bir videoya 8.300$ ödüyor. Sanırım.

aga benim bir videom var, 4 ay önce yükledim para kazanma opsiyonunu açtım 26 bin izlenme var 5 dolar kazandım

Sen yanmazsan ben yanmazsam biz yanmazsak nasil cikar karanliklar aydinliga

ali ismail korkmaz...
dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey

erdal demirkıran
ahmet şerif izgören

"Cok da seyapmamak lazim"

benimki nikim

kendimi benden başkasının kurtarmayacagını düşünürüm herzaman

kötü insanlar

olmeca pure gold ve olmeca anejo tavsiye ederim, gerçekten güzeller. bunlar olmazsa olmece gold dan aşağısını da içmeyin derim. goldun fiyatı 96 veya 106 tl idi.

ohannes. 100 lira mı. daha ucuzu yok mu yav maksat sarhoş olmak.

edit: bir de şu sitelerdeki rakamlar güncel mi ?

www.cagdasblog.com

bir de... migros'tan daha ucuza satan bir market var mı genel olarak içkileri ?

Sitedeki rakamlar dogru. Carrefour dan o fiyatlara almistim.

Camino

zeytinyağlı sabun kullanıyorum yazın başından beri. bi ara 1-2 ay gibi sarımsaklı şampuan ve bıttım sabunu da kullandım ama onları kullanınca yine aşırı dökülme başladı eskisi gibi,tekrar zeytinyağlı sabuna döndüm. almak isterseniz de büyük marketlerde markalı kutulu sabunları değil, aktarlardan doğal zeytinyağlı sabun almanızı öneririm. gerçekten fark yaratıyo kısa bir süre kullandıktan sonra.

bıttım ve kül suyu.
kükürtlü 3. tercih.
z.yağlı kepek.
şampuan mecburiyet.

kafaya ve sabuna göre değişiyor. ucuz defne aldım iyi geldi, pahalı defne aldım saçın ağzına sıçtı, ucuz zeytinli aldım iyi geldi. en sonuncusunun içinde zeytin olduğundan bile şüpheliyim ama şu an kullanıyorum iyi geliyor.

edit: sırasıyla

dalan defne
mehmet aydın defne
dalan zeytinyağlı

tabi bana bu oluyor diye size de aynısı olacak değil, her kafanın florası mı deyim artık neyiyse o değişik oluyor bence.

Markası nedir ki?

hem de ne biçim. kalır tabi.

konur. sonrada afiyetle yenir

olur. peynirli sigara böreği yapıp buzluğu doldurmuştuk öğrenci işi olarak.

Taze kalır, mis gibi olur

saklama kabı ile koyacaksanız buzluğa her katın arasına buzdolabı poşetinden bir parça kesip koyun ki birbirine yapışmasın. böreklerin ucu suyla kapatılmışsa hele hepsi birbirine yapışıyor donunca. çözülünce de şekilleri kaçıyor. dondurucuda arıza çıkmadığı sürece aylarca taze kalıyor.

dondurulur. ama algida kutusuna istifleyip dondurmayın. pişirmek için açtığınızda buzdan birbirine yapışmış olduklarını görürsünüz. o kütleyi kırmadan ayırmak çok zor oluyor.

onun yerine, bi buzdolabı poşetini kenarından kesip açın ve buzluğun tabanına yayın. onun üzerinde ayrı ayrı dondurun börekleri. sonra koyun kaba.

Teşekkür ederim börek uzmanları. <3 Yapışma olayını dediğiniz iyi oldu.

@truman Fırın aldım da. Hevesimi alana kadar kurabiye, börek, poğaça ne varsa yapıcam. :)

hepsini yap yenir o yenir.sigara böreği candır.

tabii dondurulur, sonra sabahına veya akşamına burada canı çektirilen duyurucular çay+sigara böreğine çağırılır. :(

Bi olur da benden.

@truman Hadi yollayıver o zaman. Onu da denerim.

@kaymaksızsüt Basit yahu yapması. Zaten ben üzerlerine yoğurt sürüp fırında pişiriyorum, kızartma kadar lezzetli olmuyor, çekmesin canın. :)

başka bir arkadaş açıklamış zaten. ben de belirtmek istedim.

buzdolabı poşetine tek sıra olarak dizip buzluğun zeminine yatırın.
öylece donsun. yoksa birbirine yabışır hepsi.

pişireceğiniz zaman da çözülmesini beklemeden direkt kızgın yağa atın.

@terra rossa mia (ne güzel nick) Kızgın yağda yapmicam ki. Fırında yapıcam.

farketmez.
fırına atacaksan da donukken atmalısın.

afiyet olsun.

annem yapıyor valla, atıyor buzluğa, arada kahvaltılarda birkaç tane çıkarıyor, pişiyor. taptaze mis gibi oluyor :) he pişirilerek de atılabilir ama pişirmeden atarsan daha iyi olur tabi

kimse dememiş olur tabii ki. hatta anam yaptıydı buzluğa döşediydi ben de hala çıkarıp çıkarıp yerim oh mis.

@şizo Pişirip dondurulmaz, öyle bozulur.

ahaha hadi ya. benim bu konularda bilgi sıfır

dj'lik için müzik bilgisi gerekmiyor, kendine dj diyen kimse ne akor bilir ne melodi ne modal müzik yok lydian - dorian vs. olay oldukça mekanik ve teknik belli sample dosyaları var kes yapıştır yapıyor herhangi bir clap - drum beat koyuyorsun tempo ayarlama filan oldukça basit 3 dakika içinde 3 farklı tuş kombinasyonundan zilyon tane parça yapıyorsun al sana dj'lik denen kavram bu

en dipten başlamayı öneririm.dj kursları da var ama piyasada isim yapmış djlerin en büyüğünün de en küçüğünün de dj kursları hakkındaki söyledikleri tek şey " sadece para tuzağı". en dipten, genelde arkadaş ortamından veya tanıdık vasıtasıyla başlıyorlar, gel seni yanıma alayım yardım edersin hem sende öğrenirsin tarzı, zaten şuanda piyasadaki djlerin çoğunun geçtiği yok. böylece hangi parçaları kullanacağını, geçişleri, dinleyicileri okumayı, nabza göre şerbet vermeyi vs şeyleri öğrenebilirsin.

tabi sadece parça geçişleri artık yetmiyor. prodüksiyon da gerekli. onun içinde youtube dan fl studio tutorial diye aratıp programları öğrenebilirsin. ha bunun için de kurslar var tabi.

oto teyipçilikten geçen bile var. müzik bilgisi oto teybinden ibaret.

norveçli,isveçli ve danimarkalı bu 3ü birbirlerinin dillerini anlayıp konuşabiliyorlar.

tam olarak nece konuşup anlaşıyorlar bilmiyorum ama dillerin çok benzediğini biliyorum. yani bu benzemeden kastım anlaşacak derecede benzerlik. sanırım biri isveççe diğeri norveççe konuşşa bile anlaşacak kadar.

şöyle ki aralarında genelde ingilizce konuşuyorlar. en azından danimarka ve isveç için böyle. danimarkalılar isveçlileri anladığını söylüyor ama isveçliler anlamıyoruz diyor. norveççe ve isveççe birbirine daha yakın.

azeri türkçesi - türkiye türkçesi hesabı, diye tahmin ediyorum.

isvec'ten bildiriyorum, norvecli sinif arkadasim da var. isvec-norvec birbirini anlamakta sikinti cekmiyor. iki taraf da diger ulkeye gittiginde kendi dilinde (az cok modifikasyonla) hallediyor isini. danimarka ise bu olayin disinda. yazida baya benzese de konusma dilinde anlamak imkansiz. o yuzden danimarkalilarla ingilizce konusuyorlar.

Ayran ya ben yapımı ya da market yapımı.
Günkurusu (gerçi bitti, şu anda eksik ama en kısa zamanda eksikliği giderilecek)
Doğadan zencefil-limon çayı.

yogurt ve dondurma

ekmek

yeşil çay, soda, çiğ badem, light süt, yumurta, kağıt havlu ve kulak tıkacı olmadığı görülmemiştir benim yaşam alanımda.

çay, karanfil. harbi çayın bittiğini 2-3 kez gördüm de karanfil hiç eksik olmadı ya la.

gırtlak şeyleri: kahvaltılık, meyve-sebze, et/balık, yoğurt, çay, kahve, rakı.

diğer: kedi maması, kumu, lens solüsyonu, peçete, tuvalet kağıdı, sabun, deterjan (sondakiler hiçbir evde eksik olmaz ama tam lazım olduğunda "aaa bitmiş" dendiği görülmez manasında)

Kedi

insan.

kulak çubuklarım olmadan asla.

yoğurt
kahve
su
ilaçlarım

benim evde de maşallah, Allah eksikliklerini göstermesin kediler hiç eksik olmaz. nereye gitsem orada kedi var :P

Lipton yellow label alacağına doğu karadeniz daha iyi :)

Kırmızı et, tavuk göğsü, ton balığı konservesi, badem fındık fıstık, yeşil çay. Paramın çoğunu bunlara gömüyorum.

yedek ampul. uzun zamandır bakıyorum ve gerçekten eksik olmayan tek şey bu.

sevgilimden dolayı evden kola asla eksik olmaz.
bi de kahve.

çay, zeytinyağı, yoğurt, peynir, çoğunlukla çekirdek, su, peynir, bira olmadan asla! :)
bira olmayınca çok korkuyorum, yokluğu çok zor :(

oha rakı diyen yok. nası olmaz! tabi ki rakı.

1- Rakı-Altınbaş
2- Meze- humus, yoğurtlu közlenmiş patlıcan, haydari, rus salatası (bana kalsa tüm mezeleri yığarım masaya)
4- www.youtube.com

Tekirdağ ala serisi
Haydari,közlenmiş patlıcan,kuru et,cacık,peynir,bakla konserve
Şarkıda kafaya göre
Edit:acılı şalgamı unutma

rakı: beylerbeyi
meze: beya peynir

ben şahsen meze olarak acılı ezme, haydari ve amerikan salatası taraftarı oluyorum. bir de önden güzel bir beyaz peynir. acılı ezme olmaz ise çiğ köftede gider.

rakı : yeni rakı.

hepinizi tebrik ederim arkadaşlar. 4 öneri geldi, 4 tanesi de farklı rakı önerdi :)

yok mu şu eşitliği bozacak birileri?

1 altınbaş
2 kardeş buna cevap veremiycem düşünürken gözüm döndü bak. Ne varsa koy. Mantar sote önerebilirim farklı olarak yukarıdan.
3 minör empire albümü

1- trakya'da yaşıyorsan yeni rakı yok trakya dışındaysan tekirdağ rakısı al. rakıyı alırken de nerde üretildiğine bir bak, en son tekirdağ'da ki fabrikayı iğde'ye taşıyorlardı.

2- kavun, beyaz peynir, tarama, ballı şam fıstıklı muz

3- kişiye göre değişir

4- kişiye göre değişir

Lakerda

isterdim

Erkek.

asla çocuk istemiyorum. böyle bir durumda da zaten istemem. çocuğumdan ayrılmak zorunda kalacak olmak hayatta yaşayacağım en büyük acı olur. kadın

bu soruya verilecek cevapların sana faydası ne olacak merak ettim

hamile isem hamileliği sonlandırmazdım.
hamile değilsem çocuğum olmasını istemezdim.
kadın.

Her ne kadar çocuk rahat yaşayacak olsa da; bile isteye ebeveynsiz büyümesine dayanamam. Çocuğa haksızlık, bana büyük acı verirdi. İstemezdim, kadın.

isterdim.

erkek.

çocuğun doğmasını istemezdim, böyle bir durumda çocuk sahibi olmak da istemezdim. çocuk oldu diyelim, kendim için, mutlu olmak için yaptık ama 3-4 sene ne yaşanabilir ki ? 4 sene sonra ölünce çocuk için daha kötü olacak. en iyi baştan bu işi bitirmeyi seçerdim. erkek

100 yıl yaşayacak olsam bile çocuğum olsun istemiyorum ki.. buna ne dersin?
erkegim.

elorelia+1
hamile isem doğururum, değilsem ölmeden önce yapılacaklar listeme çocuğu eklemem, niye annesiz büyüsün yavrucak?

çocuk sahibi olmayı, anne olmayı çok istiyorum ama 4-5 sene sonra öleceğimi bilseydim ve hamile olmasaydım çocuğumun olmasını istemezdim. annesiz büyümesine dayanamam.

4-5 sene sonra öleceğimi hamilelik sırasında öğrendiysem de eşimle ortak karar verirdim. eğer tek başına çocuk büyütmenin altından kalkabileceğini düşünüyorsa o zaman hamileliği sonlandırmazdım. eşimden başkasına güvenemem çocuğumuzu yetiştirme konusunda. ben öldükten sonra da çocuğumuzu kendi çocuğu gibi sevebilecek, iyi bir anne olabilecek biriyle evlenmesini isterdim.

umarım hiçbirimiz böyle bir karar vermek durumunda olmayız.

hayır. K

çocuklara aşık biri olarak asla istemezdim. bizim ülkemizde çocuğa bakış, çocuk yetiştirme vs o kadar yanlış ki. bir çocuğun annesiz/babasız büyümesini göze almak(elinde ne kadar imkan, çevresinde ne kadar insan olursa olsun) bencillikten başka bir şey değil.

-K-

normalde istemiyorum hadi istediğimi hayal edelim, neden bana ihtiyacı olan bir canlıyı sırf 4-5 sene egomu tatmin etmek için yalnız bırakacağımı bile bile dünyaya getireyim?

kesinlikle istemem.

kadın.

hamile olsam sonlandirmazdim.
degilsem de kalmayi dusunurdum. bir cocuk annesiz de sagliksiz bir ortamda buyuyup, mutlu olabilir. ama arkamda birakacagim kocamin benim olumumden sonra mutlu olabilecegini dusunmuyorum. bir cocugu olsa hayata tutunurdu.

kesinlikle hayır.
evet diyenler çocuğun anne veya babadan mahrum olarak büyümesine sebep oluyorlar.Sonuçta herkes iyiki dünyaya gelmişim diyerek yaşamıyor keşke olmasaydım dediği bir anın bile sorumlusu sizsiniz.
çocuk düşünmüyorum maddi durumum ve yaşam şartlarım çocuğuma sunacağım hayat çok iyi olmadığı sürece.

erkek.

hamileysem bebeği aldırmaz, doğururdum.
hamile değilsem asla kat'a zinhar çocuk sahibi olmayı düşünmezdim.

kadın.

Normalde istemiyorum böyle bir durumda hiç istemezdim. Kadın.

zaten hamileysem doğururdum.
değilsem istemezdim.

hayır tabi ki. bencilliğin dik alası bu.

4-5 sene sonra ne olacağını kim bilebilir? Ya da yarın (mevcut ebeveynler için)?

Ben isterdim.
(Er kişiyim)

hayır istemezdim.
erkek.

Hamile olsam ve o sırada sayılı zamanım olduğunu öğrensem aldırmam. Çocuğun günahı ne. Ha ama böyle bi durumda, öleceğimi bile bile hamile kalmak asla istemem. İsteyen de bencildir. Düşünürseniz ikisi arasında çok fark var. Onu anlayabilmek mühim.
Bana kalsa, ben zaten çocuk mocuk isteyen birisi değilim. Hiç olmadım. Kadınım.

hamileysem bebeğimi aldırmazdım, değilsem çocuğum olmasını istemezdim. (anne)

çocuğum var. yaşamaya devam etmek istememin en büyük sebebi o . Böyle bir durumda istemezdim. Ölmek çocuğun olduğunda çok çok daha zor çünkü.
Geçen gün rahat rahat ölebilecek insanlara özendim, bu bile bir özgürlük :/ gözün arkada kalmadan gitmek en iyisi .

asla ve asla istemezdim.

Hamilelik varsa yapacak birsey yok. Yoksa asla istemezdim. Erkek.

istemezdim.

kadın

yapabileceğim kadar yapardım.
erkek.

Hayir tabi ki. Boyle bi durum yokken bile cocuk yapmak buyuk kumar, bi de sonunu,o cocugun yasayacagi seyi bile bile nasil isteyim.

Kadin

Decathlon'a git, Kalanji Ekiden 50 al. Yap bunu!

sirkeci'de sportive mağzası vardı fiyatlar iyiydi

benim gibi 45 numara ayaklara sahipsen , bazı yerlerde özel indirimler oluyor satılmadığı için. ykm den 2 kez böyle ayakkabı yakaladım da aldım, biraz takip etmek gerekiyor.

Gerçekten nike'a, adidas'a puma'ya para bayılmadan önce bi dediğim ayakkıbıyı dene. En azından bi giy. Görüceksin.

Ben bi perakende mağazasında çalışıyorm ve gün boyu ayaktayım. Arkadaşlarımın çoğu ve ben bunu kullanıyoruz. Tam bir fiyat/performans canavarı. Ben aldıktan 1 ay sonra Ekiden 75 i de aldım. Değişe değişe giyeyim diye

Outletler de sapıttı bu aralar. İnternetten kampanya kovala bence. Zizigo, trendyol, markafoni vs.

Raskolnikov haklı. Gidip Decathlon'da bir dene tüm serisini. Kesin seversin, çok rahat ve uygun fiyatlı.

ahmet şerif izgören-avucunuzdaki kelebek
nüvide gültunca tungar-kendi kutup yıldızını bul

John fante- toza sor
Jack Kerouac- yolda, big sur
Pierre Lotti- İzlanda Balıkçısı

paul auster- new york üçlemesi

Çöplük - Carolina Maria de Jesus

cesare pavese - yaşama uğraşı
j.p.sartre - bulantı
dostoyevski - yeraltından notlar

Auster - son şeyler ülkesinde ve vertigo
Capote - soğukkanlılıkla
Calvino - atalarımız
Temelkuran - düğümlere üfleyen kadınlar

reşat nuri güntekin - çalıkuşu
patrick suskind - koku
john steinbeck - gazap üzümleri
john steinbeck - fareler ve insanlar
amin maalouf - semerkant
turgut özakman - korkma insancık korkma
ihsan oktay anar - puslu kıtalar atlası
sabahattin ali - kürk mantolu madonna
vladimir bartol - alamut

türk klasiklerini severim, tavsiyemdir. misal aylak adam, anayurt oteli, kuyucaklı yusuf, kürk mantolu madonna gibi popüler olanlardan başlayabilirsin. tanpınar'la da devam edersin.
1984, yabancı, yüzyıllık yalnızlık gibi kitapları da ayrı sınıfta topluyorum.
bilim seviyorsan tüfek, mikrop ve çelik al oku.
polisiye seviyorsan türklerden ahmet ümit. çok akıcı ama tarzı genelde aynı.
biyografilerden çok hoşlanırım diyorsan ayşe kulin'e yönelebilirsin. daha iyileri elbet vardır ama yabancılardan biyografi okumadım gibi. ya da hitler-kavgam direkt.
bu aralar bana alamut oku diye baskı yapılıyor. konusunu bile bilmiyorum ama bir ara alırım. amin maalouf da tavsiye ediliyor, aklında kalsın belki seversin.

direkt bir başucu kitabım yok. çok duyacağın kitaplarla başladım eğer okumadıysan diye düşünerek.