hayır

mümkün.

onlara platonik aşık diyoruz.

seni seven ama senin sevmediğin hani.

ben kaybettim. sürüm sürüm sürünüyorum şimdi.

artık çok zor. o kızlar toplumdan kademe kademe dışlandılar. bu artık demode bi davranış olarak görüldüğü için öyle olmak isteyen de bilinçli şekilde olmuyor, olmaktan vazgeçiyor.

dolayısıyla yok artık öyle bi kadın.

Mümkün. Yemeyip yedirenler var hala.

Mümkün de, sağlıklı bir ilişki olmaz.

değeri bilinmez. nasılsa çok seviyor, hep sevecek sanılır. yani mümkün olmaya başladığı anda gözden çıkarılmaya da başlanmıştır.

eksisozluk.com

var ve muhteşem bi'şey. Bende var ordan biliyorum *.*

Anoktanur ve yirmisantim +1

Çok sağlıklı değil çünkü bu kadar ilgiyi gören kişi elbet bir yerden sonra sıkılır, sapıtır.

Çok acayip iyi niyetli bir adam olursa daha mümkün ama.

mümkün ama bu sevilen kişi için geliştirici bir deneyim olmaz kanaatindeyim.

evet var, yığınla.

ve böyle kızlar bulunduğu zaman da "offf anne gibi seviyor bu ne ya sıkıldım" diyorlar genelde.

yani ne istediğinizi bilmiyorsunuz bence çoğunluğunuz :/

kadınlar zaten içinde default anaçlık yüklü halde geliyor. onları o "anne gibi seven" hale kendiniz getiriyorsunuz, kendi başınızın çaresine bakamaz adamlar haline gelip mutlu mesut çekip çevrilerek yaşıyorsunuz, bir level sonra kendi acizliğinizden bihaber şekilde erkek ortamlarında kadınların sizi yönetme çabalarından şikayet etmeye başlıyorsunuz. sonra o kadınlara bir güzel kazık atıyorsunuz ve sudan çıkmış balığa dönünce kendinize yeni bir kurban/bakıcı aramaya başlıyorsunuz. anne gibi karşılıksız seven çok da, kendisinden çok sizi düşünürken anne gibi kıçınızı toplayacak kadın aramayın.

yirmisantim + 1
Sağlıklı olmaz. İlk başta şefkatmiş gibi başlayan o şey, zamanla sağlıksız bir anne-çocuk ilişkisine dönüşür. Erkeğin büyüyebilmesi ve birey olabilmesi için de olmasın zaten.

üstüne bir iki bin daha koy haci murat al hediye.

64 gb dan aşağı alma

@ayiadam şarjı kaç gün gidiyo

16GB alınmaz.
Üst segment seneye kadar yok.

ip6 16gb kullanıyorum. 16gb alacaksan alma, yetmeyebilir. yetebilir de. bu tamamen kullanıma bağlı. haliyle, fazla alan göz çıkarmaz.

16 alma

@huan8,

iphone 6s 3d touch muhabbeti ve live foto muhabbetinden dolayi 16 yetmeyecek. 4k video su bu, 16 yetmeyecek.

hey OP, 16 yetmeyecek. demedi deme.

16 sakın alma

400 tl fazla vermek istemediğim için 16 seçtim gayet memnunum. aynı nedenden dolayı seçebilirsiniz. ya da bütün arşivimi telefonda taşımak istiyorum diyerek seçmeyebilirsiniz. size kalmış ama anlamıyorum 16 kesinlikle alma diyenleri. 2 tane 16'lık kullanıyorum 5 ve 5s olarak ve hiç yer sıkıntısı vs. yaşamadım açıkçası.

16 aldım ve devamlı yer sıkıntısı yaşıyorum. İki üö Büyük oyun ve profesyonel program indirdiğinde foto ve video koyacak yer kalmıyor.

avrom çok dikkat çekicidir. yükselişe geçince ayrı bir çekici oluyorum. önümüz seçim, çekici olmak konusunda beklentim yüksek malum piyasalar ve avro.

Tabii ki çok seksi buluyorum kendimi: www.hurriyet.com.tr

Beğenilmedikten sonra kendini beğenmenin bir anlamı yok.

kas yığını olmasam da vücut düzgün, yüz ofsayt. tipsizim.

29-e

hayır, 27

potansiyel olarak beğeniyorum, şu anki halim de yine bir aygır için iyi sayılır. sıfatım, saçım, vücut tipim vs. beğeniyorum diyebilirim ama üzerinde çalışmam lazım, şu halimle en fazla gelecek vaadeden oyuncu olurum. yaş 21.

Çooook

EVET :)))

(bkz: tabii lan manyak misin? )

4/10

30 e

beğeniyorum. sadece saçımın daha hızlı uzamasını(bkz kestirince pişman olmak) ve kilomu daha rahat kontrol edebilmek(çok hızlı verip alıyorum) isterdim. onun dışında hiçbir şeyimin şu an olduğundan farklı olmasını istemezdim.

Evet 22 K

saçlarımın ince telli olması ve zor uzaması hariç beğeniyorum.
28

Allah şükür kendimi beğeniyorum ama bir @john değilim tabii ki :)

Yerine göre çok değişiyor. Prag'da kötü hissettim kendimi ama İstanbul'da halimden memnunum. Tunus'da nal gibi ego yapmıştım. O gün nasıl giyindiğime göre de değişiyor ya da saçımı toplayıp toplamadığıma göre de. Bugün beğendim, aferin bana. 32k

ben kendimi begeniyorum da çok caktirmiyorum bu tiple ne sanıyor kendini demesinler diye

hayır. 31 e

hayir 22 e

ayrica aura ne? burc da sor tam olsun.

edit:aychovsky 32 ise ben 90'im. ruhen diyorum.

Ahaha aychovsky +1

Ortamdakilerin ortalamasına göre değişiyor ama genel olarak beğenirim.

@ mea maxima culpa haha canım ya şımartıyosun :))

Beğenmek mi?
Büyük dağları da ben yarattım.

25.

dün itibarı ile 30e
beğenmiyorum.
tek dikkat çeken özelliğim şeytan tüyü barındırmam.başka da bir halta benzemiyorum.

mac os normal bilgisayarlara da kurulabilir fakat çekirdek olarak hacklenmiş olması gerekiyor.

hackintosh yazarak google layabilirsin.

Hackintosh oluyor, neden mükemmel olmuyor dersen senin bilgisayarın için geliştirilmiyor. Ortaya veriliyor.

apple mobil cihazlar için işlemcisini kendi yapıyor ama diğer mac ler için intel işlemci kullanıyor. veya nvidia ekran çipi kullanıyor böylece mac os un diğer pc lere adaptasyonu daha kolaylaştı.


apple eskiden bilgisayarda da intel işlemci yerine kendi çiplerini kullanırdı. o dönemlerde bu işler daha zordu.

Sagolun arkadaşlar. Peki mobilde durum nedir?
Saçma gelebilir ama neden ios işletim sistemi başka telefonlara yuklenemiyor?

teoride mümkün fakat stabil çalışmaz.

driver yazman gerek. çekirdeği kırman gerek.

kapalı bi sistem için çok zor işler bunlar.

apple cok eskiden motorola cpu kullanırdı, motorola o işi bırakınca ibm powerpc cpu ları kullandı. en son intel e gecti.

en.wikipedia.org

fyi.

cevap verenlerden bazilari islemci demis de ben mi yanlis yorumluyorum acaba, ios macos apple'in kendi cihazlari icin gelistirdigi "isletim sistemi". islemci hardware degil mi? ben mi yanlis yorumluyorum?

öncelikle apple bunu istemiyor :) android'de nasıl oluyor? android açık bir sistem olduğu için samsung android'li bi telefon çıkaracağı zaman saf android'i alıyor, kendi donanım'ı ile anlaşabilmesi için driver'larını yazıyor ve pakete dahil ediyor böylelikle bunu dağıtabiliyor. ios ise kapalı bir sistem ve driver yazmak o yüzden kolay değil. çeşitli hack'lerle belki yapılabilir ama stabil olmaz. apple destek vermezse bu iş olmaz yani.

bilgisayar dünyası ise mobile göre daha hackable bir platform. apple şu anda intel işlemcileri kullanıyor bu yüzden hack'lenmesi kolay, neden kolay? çünkü intel işlemcilerin linux da kullanıyor ve linux open source olduğundan dolayı o işlemci ile işletim sisteminin nasıl haberleşebileceği biliniyor ve hack'lemesi bu yüzden kolay oluyor. kendi işlemcisini kullandığı zamanlarda ise deneme yanılma yöntemleri ile yapılıyordu bu işler ve hem çok uzun zaman alıyordu hem de stabil olmama riski yüksekti.
hatalarım olabilir ama aşağı yukarı durum bu.

olay sadece driver ile de bitmiyor.

apple telefonlar internet bağlantısını görmeden aktive olmaz. apple ürettiği her cihazın takibini yapar. bu sebepten imei klonlama olayı da yapılamıyor.

apple kımseye muhtac degıl cok once steve viao marka osx cıkarmak ıstemıstı bı o da steve ı kovmadan onceydı fln. cok da umrunda degıl aman falanca da osx/ios satsın diye.

Kalkmadı

Din hanesi zaten istege bagli oldugu icin olabilir ama kalksa duyardik diyorum ben.

Dün gittim, öğrenci 12.

Giyebilir niye giymesin, zor bir şey değil. Yapabilir bence.

olur olur biz çirkin oluyor dediğimiz halde şişman kızlar tayt giyerek işkembe gibi geziyor :d

niye giyemesin ki nasıl rahat ediyosan öyle takıl

Giy tabi sıkıntı yapma. Millet ne diyecek insanlar nasıl karşılar, ne der diye sakın kendine engeller koyma. Nasıl istiyorsan öyle giyin. Bence olur.

siskolar da cizme giyebilir elbette ama giymese daha iyi olur...

tabii giyebilirsin kimseye danışmak zorunda değilsin, ama bacaklarını olduğundan daha kalın gösterir çizme. :) boot-cut pantolonlarla birlikte kısa botlar tercih edersen daha güzel, zayıf ve uzun görünür bacakların.

şişkolar da çizme giyebilir elbet. kimse de haklarında "giymese daha iyi olur" diyemez üstelik. sormana bile gerek yok bunu yahu.

giyme ya. ne giyi arkadaş. olayın ne dışlanmakla ilgisi var ne istediğini giyle. herkes herşeyi giyecek diye bi şey yok göbeği olan kısa t-shirt giyer mi giymez. Kimse çrkin görünmek için giyinmez şişko bacakta da çizme çirkin görünür giyilmez. he benim güzel durmak hoş durmak karşı tarafta ciddiye alınmak gibi şeyler umrumda değil diyosan giy tabi. Dış görünüş önemlidir.

Giyemez çünkü uygun çizme bulamaz. Sadece Hotiç'te bir iki model oluyor. Bulursa neden giymesin?

canın ne istiyorsa onu giy. Kimsenin göz zevkine hitap etmek zorunda değilsin.

mini eteğin altına bile giyebilirsin şişko bacak kimseyi sikleme ama benden uzak ol.

Ya siz beni yanlis anladiniz kalip olarak dedim ben yani ayakkabinin cizmesi kalin bacagi kavrar mi yoksa fermuarini kapatsmaz miyim manasinda

Caps at bakalım çizmenin kapanıp kapanmayacağına

Koter. Kanamayı durduruyor.

yakarak değil mi? iyide bu dokuların zarar görüp, kendini onarmasını engellemiyor mu?

cerrahın kanamadan dolayı asıl düzeltmek istediği yeri görmesi için ameliyat sahasının kansız olması gerekir koter oralardaki minik damar uçlarını yakarak kanamayı minimize eder

koterin avantajı kestiği yerin kanamasının olmayışı. dezavantajı da o bölgenin yanarak kesilmesinden ötürü ortaya çıkan ölü dokuların olası enfeksiyon kaynağı olması. doku onarımı da güçleşiyor ama vücut hallediyor o işi. ;)

arkadas bu cerrahlarin isi ne zor oyle ya. cok kutsal is.

pet/ct

kimse yapmaz. parasını versen de yapmaz.

lim5 +1
ayrıca %100 sonuç vermez. cancer-free'sin demez o test çünkü beyin gibi bazı dokularda hali hazırda madde tutulumu fazladır, yani beyin kanserinde kullanılmaz gibi gibi

PET CT durup dururken yapılacak bir tetkik değildir. Ciddi radyasyon dozu alır hasta. Ayrıca bazı kanser türlerinde hiçbir fayda sağlamaz. En doğrusu bir doktordan taraması mevcut olan kanserler için danışmanlık talep etmektir ki bildiğim kadarıyla halihazırda KETEM'ler bu hizmeti veriyor.

doğum günü hediyesi olarak epilasyon:D iyiymiş.

mecidiyeköy'de bir yere yaptırdım ben. tüm vücut (bacak, kol, genital bölge) toplam 2500 gibi bir şeydi.
mecidiyeköy-şişli tarafındaki yerler uygundur nispeten. oralara bakın.

Kız arkadaşınızın ten ve kıl rengi, kalınlığı önemli
Kullandıkları cihaz önemli
Yapan kişi önemli
Ortam temizliği önemli

Fiyatlar değişiyor 1000 liraya da var 5000 liraya da var. Ucuz olanda yukarıda saydıklarım daha özensiz oluyor. Pahalı olanda marka değeri, kirası vs. için fazla ödeme yapıyorsunuz.
Yaptıracağı yerle kendisinin gidip görüşmesi ve içine sinmesi daha iyi olur.

Bir de lazer epilasyon garip bir hediye.

Uzun yillardir cikiyoruz pek romantik bir cift sayilmayiz :) daha cok ihtiyac endeksli hediyeler aliyoruz...
Biraz arastirdim diode ve nd yag en iyileriymis saniyorum.
(esmer ten) 500tlye tum vucut buldum bir firsat sitesinden, arayip sordum diode imis orjinalmis. Ama bu fiyata nasil bir hizmet sunarlar bilemiyorum..

Kucukcekmece de
Derma point diye bir yer. Bilgisi olan var mi ?

Ben beşiktaşta cosmopark a gidiyorum. Tüm vücut 2700. Hijyen, ilgi alaka anlamında çok başarılı. Ben de epey araştırmıştım, kararsız kalırsanız, içinize sinmezse en kötü bir hastanenin lazer epilasyon hizmetini kullanın (Acıbadem Fulya' yı önerebilirim fiyatı hatırlamıyorum).

Nişantaşı Epiderm
Özel Levent Hastanesi Dermaline (Fiyat olarak paket programları var iyidir)

Her ikisine de gittim, memnun kaldım.


Ucuz olsun diye bir yer seçme sakın. Valla yakarlar kızı :/

otele mail at, voucher iste.

@tiny penny, voucher nedir? bu arada orada kalmayacağım, göstermelik bir rezervasyon yani.

iptali bedava olan bir otel bul booking'tan, ücretsiz iptal seçeneği diye yazar. ya da geçerli olmayan/0 limitli sanal bir kart ver, çekemesinler.

bişey olmaz 10 kere öyle vize aldım, vize verdiklerinin ertesi günü iptal ettim.

anlaşılamadı galiba, zaten kalmayacağım için ücretsiz iptal seçeneği olan bir otel seçtim. ama rezervasyon onayında ücretsiz iptal seçeneği olduğu yazıyor kabak gibi.

otelin vereceği rezervasyon kağıdı. tüm rezervasyonların opsiyonu vardır zaten, cezalı ya da cezasız iptal mümkündür.
booking çıktısını göstersen de sorun olacağını düşünmüyorum. şu sıralar biraz titizler, mülteci mevzularından dolayı kısa süreli vize veriyorlar genelde. diğer evrakların daha önemli, döneceğinin garantisi varsa otele falan bakmazlar bile.

fark etmez ona bakmıyorlar, ben uçak biletini değil rezervasyonunu ekledim de problem çıkmadı; oradakine bakmazlar. ya gerçekten kalacağın bir otel olsaydı o otel, ücretsiz iptali olan otellerde kalanlar vize alamayacak mı?

e tabi ki vize vermezlerse ödeyecek misin otel ücretini mesela? o önemli bir ayrıntı değil.

Biz başka ülkelerden shengen alırken sorun olmadı ama Macaristan özellikle önceden ödendiğini görmek istiyor diye biliyorum ben otelin uçağın vs.

bakabilirler cunku macaristan uyuz. daha once hic boyle mal bir konsoloslukla karsilasmamistik ama kardesime vermediler rezervasyonla. hepsini odeyecekmisiz bilmemneymis, sacmaladilar. sonra almanyadan aldi.

Ödendi belgesi istiyor. Böyle şeyleri duyuruya sormak yerine konsolosluk web sayfasına bakın. Ödendi belgesi diyor, isteyecekler. www.mfa.gov.hu

@lim5, o bilgi guncel degil.

2 veya 3.

Bence 3! :) Hem kızlara hem erkeklere uygun ve göz yormayan naif bir havası var.

2

2.

2

Aslında 1'in boyutunu büyültüp baksanız o da şirin yahu. kimse mi sevmedi 1'i :D

2

açık arayla 3

2 çok kız olmuş ama renkli.
3 biraz pastel ama her iki cinse de uygun bence...

Çok tatlılar :)

1.de renkler uyumsuz kalmış. Yoksa deseni çok hoş.

3

2 güzel ama göz yoruyor. 3 çok karanlık. O yüzden 1.

Fikir versin, halımız da bu: www.benimhalim.com

1.

2

3 numaralıyı seçtik!

2 numara gönlümde kaldı ama halıfleks ile çok fazla olacak diye düşündük.

Vander güneş tıpta 50 olmalı, ikinci el de alsan 30-40 istiyorlar çünkü o zamanlar nobelinmiş ve pahalıymış. Sobotta için okulda ilan veren olur. Yoksa okula yakın bir kitapçıya bırakıyorlardır ama ilk hafta biter. Guyton internetten de indirebilirsin.

Kına yakmayı dene öyle bir şeyler duymuştum.

bazı ilaçların kullanımı mantara neden oluyor, belki ilgisi olabilir. mantarı tetikleyen şeyleri de araştırın ama bir kere mantar olmuşsanız artık hep tekrarlar -deniliyo.

İlacı değiştirir; gerekirse antifungal hap, ayak banyosu ekler. Tekrar gidin.

nasrettinhoja ya katılıyorum. ayrıca ceviz yaprağını suda kaynatın ve o su ile ayaklarınızı yıkayın. askerde kaptığım mantardan ceviz yaprağı ile kurtuldum.

sabun mantara iyi gelmez iyi kurulanmassa nemli nemli çorap giyilirse vs...

Mantazol bana iyi gelmisti ayak mantari icin.

bilmiyorum dikkat ediyor musunuz ama ayakkabılarınız suni deri olmasın. hava aldırmadığından uzun süreli kullanımda mantar oluşur sürekli.

bendede tinactin sprey gecirmişti. ama ısrarla gunde 2 3 kere en az 1 ay kadar kullanmak gerekiyor.

bir kere sabun kullanma ayağın için. yağ mantarı coşturur. oilfree yıkama jeli bulursan onlardan kullan. veya ayak mantarı için mutlaka özel şampuanlar vardır.

dusuk kalorili diyete gecin. sekeri birakin. ayakkabilarin icini duzenli olarak temizleyin; spreyler is gorebilir. gerekirse gun icinde corap degistirin. kullandiginiz coraplarin pamuk orani yuksek olsun ya da bambu corap edinin. ayaginizi sikan ayakkaplarindan ziyade havadar olanlari tercih edin. want2die iyi anlatmis; kulak verin.

Evet, tabi ki. Hafızayla ilgili.

sık rastlanan bir durumdur bu.

(bkz: koku hafızası)

evet. çok sık oluyor.

koku hafızası felaket bişey.
hatırlattı, çok.

abi 4 kişi evet demiş de bir kişi neyi hatırlattığını söylememiş be

çok oldu, hala oluyor.

en belirgin olanı ilkokul 4. sınıftaki kadın öğretmenimizin ağıır pudralı bi kokusu vardı. kendisiyle nahoş anılarımız oldu. bu kokunun adını bilmiyorum ama aradan geçen o kadar senede birkaç kez burnuma çalında ve hiç hoş şeyler hissetmedim.

neyi hatırlattığını sormamışsın ki.

evet oluyor, oldu ama ne nasıl oldu söylemem.

not: @straples videonun malzemelerini buradan toplama kendin bul.

Kesinlikle evet.

Evet, hep olur. Bu herkese olur. Cok normal bir sey.

Ornek de vereyim: En basitinden bazi tras kolonyalari mazot kokusu askerligi hatirlatiyor. Nivea'nin fresh-active deodorant kokusu Kapadokya'yi hatirlatiyor, cunku oraya gittigimde bunu kullanmistim ilk kez. Ornek cok. Dedigim gibi, herkeste olan bir sey bu. Hatta en guclu hatirlaticilardan biridir.

@kuzey li

Hep benim üzerime oynuyon hacı :)

Bi örnek daha geldi aklıma. Sene 2011-2012 civarıydı. Aventus yeni çıkmış. Parfüme de meraklıyım, bu kokunun da çok methini duydum. Kalabalık bir arkadaş toplantısında, bizim kızlardan birinin yeni erkek arkadaşı bir eleman bu kokuyui yurtdışından biryerden almış. Gıcık gıcık konuştu. Ondan beri o koku o gıcık tipi hatırlatmaya başladı.
Koku çok klas, çok seviyorum hatta hastasıyım ama bu pis herifi hatırlattığı için kullanmıyorum.

bi deterjanin kokusu anaokulunu hatırlatıyor bana. markasını da bulup eve almıştım da unuttum sonra.

bir de lise 1de özel kimya dersi aldığım bir hocam vardı. inanılmaz bir uyumumuz vardı, o bir saat kahkahalarla, espirilerle akip gidiyordu. büyük olsam ve o da nisanli olmasa muhtemelen nikahı basardım. neyse işte onun parfümü geçen burnuma geldi bir an şok oldum. sağıma soluma baktım acaba o mu diye ama i ih. hayır parfümün adını bilsem gam yemeyecegim, alicam bi şişe koyucam odamin bi köşesine.

çok sık özellikle cenazelerdeki kokular. mesela bir koku duyayım onun kimin cenazesindeki aldığım koku olduğunu bilirim. aslında çok sık değil bu biri babamın diğeri de anneannemin cenazelerindeki kokular asla unutmam.

domates salçası kokusu=çocukluk.

kina rahmet ananemi/n kinali ellerini hatirlatir bana hep.

çok oluyor. jöle. ergenliğin ilk yılları. ilk ve son aşk.

gül kokulu beyaz hacı şakir sabun --> gasilhane

evet, bir keresinde okul kantininde eski sevgilimin parfümünün kokusunu almıştım. ayrılalı 1 yıl olmuştu. 5 dakika geçmişe gitmiştim.

Eski sevgilimin parfumu. Hissettigim anda direkt kafam gidiyor.

Çokkk fenaa...

*eskilerin güneş yağı - çocukluk, anne babayla sarıyer altınkum plajı yaş 3 suya batırılıp çıkarılıyorum, gökkuşağı renkli kırmızı tabanlı köpükten terlik, yeşil beyaz bir mayo, annem gülümsüyor, diğer çocuklar da, diğer anne babalar da, burası cennet olmalı, annemin beni havluya sarışının paha biçilmez duygusu + kuşadası benzer yaşlar, havada süzülen paraşüt, çiçekli bahçeler, küçükoğlu

*naftalin - babaanne, kapalı sandıklar, hiç açılamayacak hazineler, gizlilik, düzen, mutsuzluk + servise girip montunun etrafı kokuttuğu, antipatik bulduğum için kendimden rahatsız olduğum o uzun boylu iri, yarı, suskun ve soğuk sınıf arkadaşı

* fahrenheit - servise giren benden bir yaş büyük diğer çocuk, kendini cool zanneden hakan ve lanet kavunlu sakızı. bir gün sordum bu koku ne kavun mu diye. sonra öğrendim ne olduğunu. kel alaka bir şeymiş görüldüğü üzere.

* yağmur - ebediyet, özgürlük, arınmak, bütünleşmek, bilumum acayip duygular ve bunların bir araya geldiği, eski, yağmurlu acayip bir ergenlik rüyası + bir dolu özel ve genel hatıra. sayamayacağım.

* 212 - otobüs, olasılıklar, heyecanlanmak, gençlik, gizem. güzel, güneş gibi bir gülümseme ve idiotça karşılığım.

* rutubet - ergenlik, mutsuzluk, karanlık, kapalı kapılar ardında birbirini incitmek, apoptosis gibi bir şey

* eski kitap sayfası - lise kütüphanesi ve kütüphaneden atılmalarımın anıları, by şşşş ve 90 yaşında geriye 180 derece yay çizerek şşlayabilmesi+koliler, taşınmak, nedenini bilmeden terk edilen evler, annem ve babamın ardından sürüklenen ben.

* yazın buğday sapı kokusu - çocukluk, yazlığa doğru arşınlanan yollar, ayçiçekleri, bisiklet, şose, eski ve tarihi bir köy, bisiklet tamircisi, maceralar

* iyot - ergenlikte olmasını beklediğim ve dalgalarının altına girdiğim gel-gitler, dalganın iskeleye vurması ve parçalanması, kadıköy hasır'da lisedeyken içilen çay, yerde her şeyi yansıtan o güzelim 1 kat su tabakası.

* gitanes - gördüğüm bir iki esrarlı rüya, akşam pazarı,...



dolu ya. bitmiyor. bunların kokusunu her duyduğumda hepsi birden aklıma üşüşmüyor ama illa ki bir tanesi üşüşüyor. o bir kapı açıyor bazen ve diğerleri ya da burada yazmadığım başka bir sürü şey çağrışımla geliyor. kimi zaman bir geçişle, kimi zaman sıçramalarla.

kokunun verdiği duygu olmasa bu görüntüler çok eksik kalırmış, onu fark ettim. belki de olmazlarmış.onları beraberinde kazıyan bu kokular belki de.


tl;dr: www.youtube.com

sinestezik olunca alakasız şeyler de anımsatabiliyor, daha doğrusu uyandırabiliyor.

parfümlerden örnek verirsem,
armani black code bana iki tarafı ısırılmış kırmızı bir elmayı
dune ise tenis ve wv passat'ı anımsatıyor. bazen de mavi camlı güneş gözlükleri ve balerin pointelerini..

onun dışında, ne zaman kıymalı makarna pişirsem anneannem aklıma geliyor, çamaşır suyu kokusu alsam annem(kendisi biraz fazla titizdir, sağı solu çamaşır sulamaya bayılır), şekerli sakız kokusu alsam kuzenimi, damla sakızı kokusu alsam ayvalığı, captain black tütününün kokusunu alsam babamı düşünüyorum. kendi kokumu çok merak ediyorum bir de, o yüzden saçımı kolumun içini falan koklayıp duruyorum ama birleşiminin nasıl olduğu hakkında bir öngörüde bulunamıyorum

Sevgiliyi hatırlatır.

Tabi ki oluyor

Mesela en çok şaşırdığımı yazayım;
Küçükken oturduğumuz binada alt komşumuz iett'de çalışıyordu ama aynı zamanda pazarda ayakkabı da satıyordu

Annem babam bir yere gidecekleri zaman bazen bizi o eve bırakırlardı, eğer ev sahibi adam o gün pazardan gelirse siyah dev poşetlerde ayakkabılar getirir ve salona döküp istediğimizi alabileceğimizi söylerdi, biz de almasak bile o ayakkabı yığınından beğendiklerimizi dener, yığını deşerdik.

O ayakkabılar kauçuk, plastik falan kokardı.

20 yıl sonra yapı markette gezerken hortum ve sapı kauçuklu el aletlerinin olduğu reyondaki koku beni o ayakkabı yığınının yanına ışınlamıştı

Çok fazla oluyor.
Bi olayı/durumu/kişiyi o kokuyla ilişkilendiriyorsun, aynı kokuyu duyunca o olayı/durumu/kişiyi haırlıyorsun.

Altta yatan nedenin ortadan kaldırılması. BPPV ise manevralar yardımcı olabilir.

dostum benim hem annemde hemde babamda aynı sıkıntı vardı doktorun verdiği ilaç sayesinde geçti gibi birşey. tedavi için en önemli şeyin stresten uzak yaşamak olduğunu söyleyebilirim . kesninlikle git iyi bir doktora görün bence

sadece 6 yaparım/yapıyorum, eğer dakikam ve internetim mevcutsa.

1. kendi (ofistekinden daha güçlü) bilgisayarımı bir proje için götürüp kullandım ve hor kullanıldığı için bozuldu. bir daha yapmam. hayır.
2. evet
3. hayır
4. hayır
5. hayır
6. evet

2. kısım için, namusum

(bkz: sikmeseler bari)

Hepsini yapmışlığım var.
1. 2 yıl kadar yaptım, sonra gerek kalmadı. Bende olanın çok daha güzelinden verdiler.
2-3. 10 yıldır yapıyorum.
4. Daha dün yaptım.
5. Geçen hafta yaptım. Gerçi o çok fedakarlık değildi, ama fedakarlık olarak saçmasapan işler için yapmışlığım da var. Hatta ülke dışı reklam için de yaptım.
6. Çok gerek kalmıyor ama yapılır, zor değil.

Fedakarlık-mecburiyet çizgisinde gidip geliyorum. Benim işimde bunlar işten ve kurumdan çok kendine yatırım olduğundan olabilir.

1-hayır
2-hayır
3-hayır
4-hayır
5-hayır
6-hayır

fedakarlık yapmam.

Sadece 4 ve 6'yı yaparım. Çok gerekirse 1'i de yaparım da ekstrem durumlar dışında bi şirket bana bilgisayar sağlayamıyorsa orada zaten bulunmam :/

Fedakarlık sınırımsa, öz saygı sınırım ve insanlık sınırımla çatışmadığı sürece esnektir.

ilk altı şıktan hiçbirini yapmam.

ikinci kısım için de zaman satma karşılığında para alınan bir ilişkide daha güçsüz olan tarafından fedakarlık yapılmasını anlamsız buluyorum diyorum.

sürekliliği olmadıkça hepsini yaparım.

Hepsine hayir. Ucret karsiligi emegimi satiyorum, fedakarlik da nesi.

1.evet
2.hayır
3.hayır
4.hayır
5.hayır
6.evet

2.kısım: ne kadar ekmek o kadar köfte.

hepsi hayır.

1, 2, 6, belki 3 diyorum. çalışma ortamındaki rahatlığa düşkünüm. eğer kurum bunu sağlayamıyorsa ben elimden geleni yapmaya çalışırım. tabi işten ayrılma gibi bir durum söz konusu olursa tek bir kalemimi bile bırakmam:D

1-) hayır
2-) evet yaptığım oldu ama yapmamayı tercih ederim.
3-) hayır
4-) hayır
5-) hayır
6-) yapmışlığım var yani evet ama yapmamayı tercih ederim.

1. hayır
2. sadece kalem ve defter.
3. hayır
4. hayır
5. hayır
6. şirket hattı olduğu için mecburen evet.

freelance calisinca bazilarini yapmak zorundasin zaten.

yok isyerine falan gidiyosam gittigim yerde bütün bunlari bulmam gerek. 2 ve 6 haric yapmadim/yapmam.

2. kisim isverenin benim icin yaptigi/yapacagi fedakarliklara/göz yummalara endeksli.

hepsi hayır
şirket bu durumlarda beni zora sokmadı hiç.

sadece 4'ü yapmam. taksi fişi diye bişey var lan şu hayatta asdfsd ben <3 taksi fişi

1. 10 senelik geçmişimde 2-3 defa yaptım
2. zaman zaman alıyorum. çünkü şirket her zaman istediğim modeli getirmiyor.
3. hayır
4. hayır
5. talep ederim
6. evet

1. hayır
2. hayır
3. hayır
4. hayır
5. hayır
6. hayır

hepsine hayır.

2. kısım için çok acil bi iş varsa mesaiye kalabilirim. ( mesai ücreti ödenmiyor )

hiçbiri. sonuçta maaş dediğin şey işgücü karşılığı veriliyor. bahsedilenlerin hepsi şirket yükümlülüğünde.

sadece acil bir şey olursa mesai +1 (ücret yok)

o da; özel sektörde yetişmeyen bir işin neden yetişmediğinin kimsenin umrunda olmaması yüzünden.

Hepsine hayır.

Ama mecburiyetten 6 yı bazen yapıyorum.

Bundan bi 5 sene önce çoğunu yapıyordum.

1- Hayır, yapmadım ama yapmama ramak kalan durumlar yaşadım.
2- Evet, ancak parayla aldığım şeyler değil zaten çoğu eşantiyon, evde birikenleri getiriyorum, yazık ziyan olmasının, varken yenisinin alınmasının anlamı yok.
3- Hayır
4- İşe geç kalmışsam evet, müşteri/müvekkil işine koşturuyor isem hayır.
5- Hayır
6- Evet

sadece 3'ü yaparım. belimi falan incitemem yok yere.

ayrıca kalem olarak da kendi kalemim var sürekli kullandığım. onu kullanmayı fedakarlık olarka görmüyorum.

Büyük konuşmak gibi olmasın ama iş için 1 liramı vermem.Versem de masraf formu doldururum

Kendi işim değilse fedakarlık yapmam. Zaten tum gununu ve enerjini iş için harcıyorsun.

Hepsi evet.

Not: Doktorları dövmeyin.

1- evet, 3- evet. 6- evet. gerisi imkansız.

1-3-6'nın da parasını almaya çalışırım. genelde sikko şeyler verdikleri için 1 ve 3'ü kendim almayı tercih ederim zaten. zira aq bilgisayarı dandikse işten nefret ediyorsun - bilişim sektöründeyim-, koltuk dandikse bel fıtığı oluyosun.

1-hayır
2-hayır
3-hayır
4-hayır
5-hayır
6-hayır

Hiçbir fedakarlık yapmam. En büyük fedakarlığım; çok çok acilse yarım saat geç çıkarım.

1. Freelance çalışıyor isem evet, değilsem hayır.
2. Kalem, deftere evet; diğerlerine hayır.
3. Bir koltuğum o kadar rahatsızdı ki bel ağrısından dolayı bunu yapmayı gerçekten düşündüm; ama hayır.
4. İşe gider gelirken evet; işin icrası için binmem gerekiyorsa hayır.
5. Normalde yemek paramı kendi cebimden ödüyorsam iş gezisindeki yemek masrafımı da şirketten talep etmem.
6. Telefon evet, internet de yazışmalarla sınırlı olarak evet.

2. kısım: Şu anki aklımla ve hayat deneyimimle maaşlı işim için hiçbir şekilde kendimden fedakarlık yapmam. Evleneceğim adamın ruhsat törenine gidemedim yahu ben, kanserden ölen anneme bakmam sebebiyle çok izin kullandığım gerekçesiyle. Halen o an istifa etmememin pişmanlığını yaşıyorum, o törene katılamamış olmamın ağırlığını taşıyorum. Allah belasını versin pislik, bencil patronların.

1-Evet
2-Hayır
3-Hayır
4-Hayır
5-Hayır
6-Hayır

İş için sosyal hayat olmayan müziğin bile yasak olduğu bir coğrafyaya geldim ot gibi yaşıyorum.

Sosuna bagli. Pilav lapa olmamissa, makarna salcali degilse... guzel bir sosla makarna cok lezzetli bir yemege donusebilir.

pilav

Makarna

illa tercih etmek gerekirse makarna. pirincin glisemik indeksi çok daha yüksek makarna çeşitlerine göre.

Glisemik indeksinden ötürü ben de pek pirinç tüketmemeye çalışıyorum. Makarna eğer sosu çok yağlı değilse çok güzel bir besin. Kalorisi fazla değil, %10 civarında protein de içeriyor.

İkisine alternatif olarak bulgur pilavı da olur.

Yaninda baska bir sey varsa pilav ve tane tane olmali yok baska bir sey olmayacaksa makarna ama o da kremasiz, turluye benzeyen soslardan arinmis vaziyette olmali

pilav

makarna tabii ki, sunlu bunlu yapiyorsun bikmiyorsun.

Bence Makarna..Pilav daha yogun ve karbonhidrat olarak kan sekerini daha hizli yükselten bir yapisi var.

Taşma. Bulging desen de anlar doktorlar.

Birleşik fiiller

hatırlayabildiğim sınırlar dahilinde kurban kesmedik.

Ortalikta kesiliyor mu hala?

(Kimse yargilamasin ben de kurbana karsiyim ama bayrama degil)

Ortalıkta değil ya. Bizim aile evinin büyükçe bahçesi vardı ben çocukken eş dost akraba orada kesiyordu.

Çok şükür bu aralar parasal şıkışıklık oldu da kurtardık yakayı bu işten. Toplasan 2-3 kere kestik ama her sene bi niyet var.

evet

benim doğumum dışında hiç kestirmemiş benimkiler. ben hiç kesmeyi düşünmüyorum. kurban allaha yaklaşmak demek hayvanları boğazlayıp boğazlayıp tıkınmak demek değil. türkiyenin yarısından çoğu dolabını doldurmak için kesiyo milletin dağıttığı falan yok. varsa da çok az. onun yerine löseve mehmetçik vakfına bağış yapılsa çok daha iyi.

önceden bizimkiler hep bir arada yaşarken keserlerdi. 1 büyükbaş, 2 tane de küçükbaş hatırlıyorum kesilen. artık kesmiyorlar.

ateist olduğum için ben de kesmeyi düşünmüyorum.

Evet, kesmediğimiz sene hatırlamıyorum. Çoğunlukla ortalıkta değil kesim merkezlerinde yapılıyor. Bu işi vahşete dönüştüren insanlar hala var tabi ama eskisi kadar değil. Ben komple bağışlanması taraftarıyım, göz görmeyince gönül katlanıyor.

Evet.

Kesimhanelerde kesilince sanki cinayet-katliam olmuyor da...
Bir de demezler mi "ee sen kebabları ciğerleri löp löp götürürken iyi de kurban bayramı gelince mi kötü?" diye. Nerden biliyosa benim kebabları löp löp götürdüğümü.
Ayrıca sapla samanı da ayırmak gerek.

Bizim aile de kendince bi şeyler kesiyor her yıl. Yıllardır hiçbir kurban bayramında ailemin arasına bile girmem. Kendilerince katletsinler bakalım, sevap pointleri toplasınlar.

Evet sevap point kasıyoruz

genelde kesilenlerin haricinde, bizim orada askerlik bitirip gelen adama ailesi kurban keser ama bizim aile hiç kurban falan kesmez. yani hiç kesmedik. ama annemin babası her yıl mutlaka keserdi.

Her sene kesiyoruz. Son senelerde kurban kesmekle beraber yardım kuruluşlarına da kurban bağışında bulunuyoruz. Kestiğimiz kurbanın da 1/3ünü kurban kesemeyen ailelere dağıtıyoruz, 1/3ünü de babamın işçilerine pişirip dağıtıyoruz, 1/3ünü de gelen misafirlere ve ev halkına ayırıyoruz.
İyi bayramlar

bizimkiler her sene kesiyor.

ben daha okula gitmezken kesilmişti bir kere hatırladığım, gerizekalılık işte o yaşta çocuğun gözü önünde hayvan katletmek ama yapmışlardı evet... büyük oranda dedemin salaklığı ama engel olmadığından ya da beni orada tuttuğundan ailenin tamamı mal...

Ailem kesiyor. Benim dini inancim yok ama yine de kesmeyi dusunuyorum. Cunku hem bir gelenek yani birarada olmak icin bir mazeret oluyor en azindan. Bayram olmasa birbirini gormeyecek insanlar.

Ayrica ortalikta kesilmesine de karsi degilim. Birincisi bu hayvanlar firmalardan cok daha iyi kosullarda kesiliyor. Hayvanlara eziyet edilmiyor en azindan. Ikincisi cocuklar cok naif yetistiriliyor bana kalirsa. Elbette cocuklarimiz siddetin icerisinde bulunmasinlar ama hayat tertemiz degil. Cocuklarin siddeti gormesi ve buna alismasi gerektigi kanaatindeyim. Ancak ozellikle cocuklara kurban kesiminin bir zevk degil bir zorunluluk oldugu anlatilmali.

@just relax and have sex kurban kesmenin bir "zorunluluk" olmadığını daha sen anlamamışsın ya...

çocuklara kötü örnek diye televizyonda cinsellikle alakalı en ufak şeyi sansürlesinler, sahneleri kessinler, sigarayı mozaiklesinler, alkol reklamları engellensin, filmlere/oyunlara/dizilere yaş sınırları konsun ama bunlardan kötü etkilenecek o çocukların önünde bir canlı katledilebilsin ve bu zorunluluk olsun... çok güzel çok mantıklı düşünmüşsün ok.

kurban kesmenin zorunluluk olduğu anlatılmalı mı ? oh jesus.

@just relax qusel kardeşim trollsen çok komik değilsen hiç komik değil...

Linc kampanyasina kurban gitmisim meramimi anlatayim.

Hayvanlari yemek icin oldurmek evet bir zorunluluktur. Vegan veya vejeteryan degilseniz elbette. Siz hayvan kesim islemlerini insanlardan saklayinca o hayvanlar kesilmekten kurtulamiyor. Gozunuzu kapayinca hayvanlar olmekten kurtulmuyor. En azindan cocuklarin da olsa o etin nasil sofralarina geldiginin bilincinde olmasi taraftariyim.

Denilmis ki "televizyonda kotu ornek diye cinselligi sansurluyorlar". Bu argumanin muhatabi neden benim onu anlayamadim. Ad hominem de caktirmadan yapilir be kardesim aciktan aciktan dalmis. Ben zaten sansurleri savunuyor degilim. Bilakis siyasi iktidar-medya eliyle yapilan muhafazakarlastirilma cabalarina karsiyim. Cok merak ediyosaniz bu konudaki dusuncelerimi sozlukte zaten az sayida olan entrylerime bakarak anlayabilirsiniz.

Asil meseleye geliyim. Genel olarak kendini "kulturlu-humanist-ekoloji yanlisi" vs neyse tanitan insanlar kendi cocuklarini "steril" dunyalarinda yasatmayi tercih ediyorlar. Cocuk yetistirmek elbette ebeveynlerin sorumlulugundadir ve asiriya kacilmadigi muddetce dis etkiye kapalidir ancak bir kultur elestirisi yapiyorum burada. Cocugunu kendi yarattigi yapay fanusa koyunca cok iyi yetistirecegini sananlar var aramizda -ne yazik ki-. "Dunya cok kotu bir yer cocuk getirmeyelim" zihniyeti bahsettigim sey.

Son olarak tekrar edeyim. Cocugum siddete tanik olsun -hayvan kesimi- isterim ki korkak olmasin. Korkak olmasin ki meydan cahile kalmasin.

ama garipsemiyorum tepkileri. Eksi sozlukte cok goruyorum boyle cakma entelleri. Bir sey soyleyeceksen gec arguman uret karsima. Tek cumlelik ayarlarla (!) suku kapmaya pek alismissiniz. Dogru duzgun dusunce one suremez olmus insanlar.

Asil bayram çok sey bildiğimizi zannedip ama aslinda ne kadar az bildigimizi farkettigimiz, arefe'nin anlamını anladigimiz,olayin hayvan kesmekten ote olduğunu kavradigimiz gundur.

evet

Cevap eksik olmuş pardon.ailem kurban keser.ihtiyac sahiplerine dagitir.

Kesmiyorum.

Babamlar, köyde hayvancılık yapan dayımla kesiyorlar köyde hep.

yaşadığımız şehirle, memleketimiz arası çok yakın. Ben gitmiyorum.epey yıldır kurban ortamımızda bulunmadım, çocukların alnına kan sürüyorlar mı bilmiyorum, sormadım hiç.

just relax and have sex'e özelden sen ne hakla çakma entel lafını kullanıyorsun diye mesaj attığımda küfür yedim. yani dikkate alınacak bir çocuk değil.sallayın gitsin.

@jesus,
düşüncende haklısın. " insanlar " farkında olmalı. ( salt kurban için söylemiyorum, kastettiğim şey farkındalık )
çocuklarımıza neyi ne zaman hangi dozda verdiğimiz onların bilişsel, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını belirliyor. bana "dünyanın enn zor işi nedir?" diye sorsalar hiç düşünmeden "ebeveyn olmak" derim.

bizim çocuk yetiştirmeye başlamadan önce zihnimizi tamamen boşaltmamız lazım. geçmiş yaşantımızın izlerinden, dinden, siyasetten, deneyimlerimzden vs. sıyrılabilmeyi başarabilmemiz, çocuk gelişimiyle ilgili donanımlı olmamız şart.

çocuk gelecekte yetişkin bir birey olacak, şimdi yetişkin bir birey değil, henüz akıl baliğ değil. onun kavrama, neden sonuç ilişkilerini oturtma, değerlendirme yetileri zaman içinde gelişecek. bu nedenle neyi ne zaman hangi dozda vereceğimiz çok önemli. yokuş çıkarken pedala basma durumu gibi diyelim. ne zaman gaza basacağını bilemezsen/ aklını başka şeylere verip gecikirsen motorun/lastiklerin canına okursun.

edit: korkak olmamakla cahil olmak aynı terazıde değiller. hatta çoğunlukla tersi geçerli. (bkz: cahil cesareti)
---/---

soruya cevabım, hayır kesmiyorum.

Suanki durum itibariyle soru soran kisinin amaclarindan oldukca sapmis bir noktada bulunmus olsak da birtakim etkiler neticesinde bazi seylerin uzerinde yine durmak gerekiyor.

Darksdantes adli yazarin ifadeleriyle baslayayim. Soru basligi altinda hala duran yazimda da goruldugu gibi kendisi zihniyetindekilere cakma entel dedim evet. Bunun da dogru oldugunu hala dusunce uretemez kapasitedeki halini gormekle bir kez daha teyit etmis bulunuyoruz. Ozel mesajlari ifsa etmek gibi bir huyum asla olmasa da kendisinin eksik belirttigi bir noktayi belirtmek gerekiyor. Eger ben "cakma entel" seklinde bir ifade kullanmissam bana gelip dogru duzgun aciklama yaparsin. Fakat kendisi ozel mesaj yoluyla "sen kimsin, kim oluyosun" icerikli bir cumleden ibaret bir karsilik vermistir. Bende kabul ediyorum ki dogrudan kendisine yonelmeyen bir sekilde ancak kufur icerikli bir cevap yazdim. Bir daha olsa bir daha yaparim. Zira "cakma entellere", bir cümlelik cevaplarıyla saygı bekleyenlere saygı duymuyorum.

Hayat aklini konusacak bir filozof uret isimli yazarin ifadelerine gelirsek, yazdiklarinin buyuk olcude dogru olduguna katilmamak mumkun degil. Ancak cehalet-korkaklik meselesi biraz yanlis anlasilmis saniyorum. Kendisi cahil cesaretini ifade etmis ki cikis noktam da direkt olarak bu "cahil cesareti" zaten. Cahil cesaretini ortaya cikaran nedenleri irdelemeksizin (cok ayri bir konu zira) sunu soyleyelim. Duyuru icerisindeki bir onceki cevabi tekraren, egitimli insanlar cocuklarini sinik yetistiriyorlar. -ona bulasma, -buna karisma, -bunu elleme. Cahil insanlar ise tam tersi zaten. Dolayisiyla cahil insan bir noktada egitimli insanlari bastirmaya, sindirmeye basliyor.

Benim soylemeye calistigim sey su. Kesinlikle cocuk yetistirmek, cocuk icin neyin dogru neyin yanlis oldugunu ayirt etmek guc ama egitimli nesil bu kadar naif, suya sabuna dokunmayan nesiller olsun istemiyorum. Derdim bu. Bu ki, cahil insanlar sokakta karsisina ciktigi zaman, alisveris yaparken, kiz arkadasiyla parkta dolasirken bu egitimli insanlara sozlu veya fiziksel siddet uygulayabilecek cesareti bulamasınlar diyorum.

Soru basligi altinda bunu da kurban ozelinde belirttim. Bir argumanin daha vardi ama tartismalarin farkli noktaya gitmesiyle kaybolmus. O da aile bireylerini biraraya getirme. Modernite kutsalliklari, gelenekleri ortadan kaldirirken bireylerin rasyonel aktorler oldugu varsayimiyla bunu gerceklestirdi. Ama insan ne yazik buyuk olcude ki rasyonel olmayan bireylerden mutesekkil (nedeni yine egitimsizlik). Rasyonel olmayan birey de aile bireyleri ile geleneklerin baskisi olmaksizin kolektif anlayisi olusturamiyor. Yani biraraya gelemiyor. Hristiyan toplumlar da boyle degisen bir sey yok. Yani demek istedigim, rasyonel topluma (ideal toplum) gecis yapana dek bayramlar gibi haliye irrasyonel olgularin modernligin "bug"larini ortadan kaldirabilecegi dusuncesindeyim.

Tabi bu su anlama gelmiyor. Kurban gelenegi devam etsin evet ve soyledigim uzere bir ateist olarak toplumsal pragmatist kaygilarla ben de devam ettirmek istiyorum bu gelenegi. Ama bu, her kurban bayrami vahset tablosuna donsun her yer kan revan olsun demek degil. Uygun planlama dogrultusunda kurban bayrami da vahset boyutu minimale indirilerek devam edebilir.

KEsmiyoruz.

olamaz. bayram namazı kılınmadan bayram başlamaz, dolayısıyla kurban kesilmez.

olmaz. bayram namazı kılınmadan bayram başlamaz, dolayısıyla kurban kesilmez.

olamaz. bayram namazı kılınmadan bayram başlamaz, dolayısıyla kurban kesilmez.

bazı akıllılar Arabistan'a uyup bayrama bir gün erken girebiliyor, bu Kurban Bayramı'nda da öyle yapan mı oldu yoksa sadece Ramazan Bayramı'na has bir durum mu benim bahsettiğim ayrıntısını ben de bilmiyorum.

Olmaz.

insanlarda islam adına bir şey kalmadı ki bugünlerde. ben yapmış olabileceklerine ihtimal veriyorum.

Arabistan'a uyulan durum Ay'in görülmesi yani Ramazan ayinin bitisi ile alakali.kurban bayrami ayri birsey.

@safsafinaz Kurban Bayramı' nda da farklılık olabiliyormuş, bu konunun uzmanı değilim ama google öyle diyor, her sene ülkeler itibariyle farklılaşabiliyor anladığım kadarıyla, yani sadece Ramazan Bayramı'nda olmuyor farklılaşma, ama bu sene aynı günmüş, benim bahsettiğim durumla alakası yok o zaman kavurma yiyenlerin.

www.aa.com.tr
www.cubbeliahmethoca.tv

vfeat eden birinin (anne, baba, kardeş vb) adına kesilince arifeden kesilirdi eskiden. şimdi hala yapılıyor mu bilmiyorum. belki öyle bir şeydir.

Bu seneki kurbanları olmaz. Onun zamanı yarın. Adak kurbanı, ölen birisi için, geçmişte kesmediklerinin yerine falan kesmişlerdir.

ölen kişi adına kesilen kurban arefe günü kesilir, net.

20 yıl kadar önce ölen kişinin adına kesilen kurban ölen kişinin hayrı olmaz denmişti. Yine mi değişti?

Şuna niye arefe diyorsunuz anlamıyorum, arife arife.

ifşa sözcüğünü bu kadar aktif kullanan bir duyuruyu gördüm, sayesinde ifşa sözcüğünü öğrendim denebilir.

yok

sb

kelime değil ama xxxx+1'ı kullanmaya duyuruyla başladım.

kezban'in ne demek oldugunu burada ogrendim.
Hatta troll'u de burada ogrendim.
sb + 1

ifsa neymis burada ogrendim +1
sb +1
dizleri eline almak neymis ki?

Benim gibi adamlara çomar denildiğini burda öğrendim

cevapları okudukça evet lan bunu da burdan duydum diyorum bildiğin zır cahilmişim.

sb
kezban
troll

@chaotic good, diz rahatsızlığı yaşamak. tercihen yoğun fiziksel aktiviteden dolayı. ben de bileği elime aldım mesela.

diskur kelimesini buradan öğrendiydim.

Bir de "s*kimsonik" tabirini buradan ogrendim.

Derdini zikeyim butonu kavramina burda alistim, kullanmisligim oluyor, kendi kendime millet bana dert anlatirken espri yapip gülebiliyorum. Ayni sekilde son dönemde topkek diyesim gelmiyor degil. Böyle acigiz etkilenmeye aslinda.

eger sayiliyorsa "cevabla" bilumum p'li kelimeyi de b ile telaffuz ediyorum bazen. :) (orn: yabtim)

+1lemeyi burada öğrendim.

;_; böyle bişi gördüm sayılıyorsa.

Onun dışında yok sanırım. Duyuruda takılan tayfanın çok büyük bir kısmı sözlükten gelme zaten. Veya bir şekilde oranın dilini bilen insanlar. O yüzden buradan öğrenecek bir şey kalmadı.

"anadolu çomarı" nı eklemek istiyorum.

igne yazdir akli basina gelsin, ilac icmezsen aha boyle igne yersin de korkut biraz.

Tadı iğrenç olabilir mi? Çocuklar için tadının iyi olması önemli. Kötüyse değiştirebilir. Olmazsa ben dişinin arkasından basardım. Ha antibiyotik neyse de ötekinin iğnesinin kullanıldığını görmedim.

bakmıyor ki tadına. peşin hükümlü. tadı iğrenç olduğu için değil, sırf ilaç olduğunu anladığı için öğk diyor. öteki şurup peditus. bana da içirdi işte oyunla içireyim derken, portakallı şekerli gibi bir tadı var, güzel de kokuyor.

öteki şurup önemli değil, o semptomatik tedavi için, o şart değil de sırf antibiyotiği alsa razıyım. orta kulak iltihabı ilerlemesin.

her yolu denemişsiniz, çocuk bu kadar uğraştırıyosa bence tek çözüm: biri çocuğu tutup burnunu sıkacak çocuk nefes almak için ağzını açınca da şurup ağza verilip sıkıca kapanacak. bunların hepsi 5 saniyede olup bitecek.

evet çocuklarımıza yetişkin birer bireylermiş gibi saygı ve sevgiyle yaklaşmalıyız ama bu kadar da şımarıklığa da pes. kendisi için neyin iyi ve doğru olduğunu ayırt edecek yaşa gelene kadar ana babasının sözünü dinlemek zorunda.

onu da yaptık en sonunda, boğazına kaçtı, köhö köhö perişan oldu çocuk. iyice nefret ettirdik el birliği ile. şımarık bi çocuk değildir aslında. söz dinleri denileni yapar ama ilaca bi inat etti anlamadım.

geçen sene bu zamanlar (kurban bayramı idi) sokakta düşüp alnını çizdiğinde de doktor enfeksiyon önlemi olarak aynı antibiyotiği verdi. yani şu ankinden çok daha bilinçsiz değildi, ben o entibiyotiği tek başıma, kucağıma yatırıp enjektör ile sakince içirirdim. o zamandır da ilaç kullanmadı, bir senede ilaca dair nasıl bir bilinçlenme yaşadıysa doğrudan nefret etmiş. nasıl oldu anlamadım.

anne terliği ile tanismamis ondandir :)

benim kızda da aynısını yaşamıştım, son çare burnunu sıkarak vermiştim. ilk seferinde boğazına kaçırdı gibi oldu sonrakilerde olmadı. bir iki seferden sonra bizdeki kararlı tutumu anladı sanırım, baktı kurtuluş yok itiraz etmeden içti. ritüeller oldu biraz, suyunu hazır bir elinde bekletmece, tatlı bişeyler hazır etmece gibi. tadı mı kokusu mu artık neyse bir şeyinden rahatsız oluyorlar.

kıssadan hisse; yılmak yok mücadeleye devam.

şimdi antibiyotiği şişe bitene kadar diye verdiği için ve ara vermemeiz de gerektiği için onu ziyan etme şansım yok. zaten toz halinde ve suyla karıştırılığ hazırlanıyor ve hazırlandıktan sonra 7-8 gün ömrü var. o yüzden onu daha hazırlamadım bile. peditus'u 5 gün kullan dedi, onu ziyan edip duruyoruz. bi ben içiyom, bi süte kat, bi ice tea'ye kat, bi ağzına zorla ver tükürsün, şişe yarılanacak neredeyse daha içemedi. 5 güne yetişmezse bile bi şişe daha alırım. o yüzden önce peditus ile alıştırma yapıp, içmeye karar verdikten sonra antibiyotiği de hazırlayıp vermeyi düşünüyoruz.

yarın sabah bi kez daha zorlayalım bakalım. öncekilerde burnunu tıkamamıştık. bu sefer annesi de kabul ederse iyice gaddarlaşıp burnunu da sıkalım bakalım. dedğiniz gibi olursa antibiyotiği de hazırlar başlarız.

Sokakta düşüyor ve alnı çizildi diye antibiyotik kullanıyorsunuz.
Silme duyuruyu sabah sorayım hatuna

arkadas subat dogumlu mu?

acken daha kolay kandirilir.

daya gitsin, oho oho yapip acindiriyor kendisini hayat ablanin da dedigi gibi.
sagligi icin icmek zorunda.
sizi de maymun etmis karsisinda.
o yasta ben babama ilacimi icmicem diycem ha! piii...

doktor (ki kendisi pediatri profesörü) "gözüne yakın bir yara, mikrop kapma ihtimali var ve mikrop kaparsa göz sinirlerini etkileyebilir, tedbirimizi alalım" diyip antibiyotik verince ister istemez kullanıyor insan. kafamıza göre kullanmıyoruz.

şubat doğumlu değil, temmuz doğumlu, alakası varsa aslan burcu. lakin şurubu tok karnına içmesi gerekli olduğunu söyledi doktor.

bugüne kadar doktora danışmadan hiç ilaç vermedik. sadece calpol ve dolven, onu da zaten daha ilk muayenede söyledi, evinizde bulunsun, ateşi çıkarsa şu aralıklarla verebilirsiniz diye. sadece bunlara mahsus olmak üzere ateşi çıktığında her sefer sormuyoruz o yüzden.

çocuğa aysti vermeyin o zaman. normalde de vermeyin zaten ama aysti verecekseniz bari yoksunluk krizine girmesini bekleyin, karşısında aysti içipp ona vermeyin, kıvransın. aystiyi karşısında döke saça için, tasa doldurup tastan da yere dökün falan. salya sümük olup aysti istediğinde "şurup içmezsen aysti yok" deyin. şurubu içerse aysti maysti de vermeyin. bu devirde babasın güvenmemesi gerektiğini de öğrensin bu vesileyle (bkz: fırsat eğitimi)
cdn.newadnetwork.com

burnunu sıkıp içirin, ilacı içirdikten sonra da topitop falan verin ağzındaki tat geçsin. peditus, dolven neysede antibiyotik içince ben tadından miğdem bulanır kusardım, birde suyla karıştırıldığı için böyle içinde küçük küçük kum tanesi gibi topaklar olurdu. tadı ağzıma geldi içim kalktı.

@chaotic good +1

otorite boşluğu var ve çocuk bunu kullanıyor. şevkat elbet gösterilmeli ve 'birey'lermiş gibi davranılmalı ancak bunu dirayetsizlikle karıştırılmamalı. çocuğun karşısında otoritenin siz olduğunu bilmeli ama şu anda ipler çocuğun elinde ve @chaotic good'un da dediği gibi sizi maymuna çevirmiş.

burnunu tutup ağzını açtığında ilacı yollamak ya da yanaklarından bastırıp ağzını açmasını sağlayıp kaşığı sokmak gibi yöntemleri uygulayabilirsin.

Garip gelebilir ve ilacın yapısını bozar mı bilmiyorum,onu sormak lazım, (bir de boğazda öksürük olduğu için saçma olacak ama belki ılık suyla birlikte yedirebilir iseniz,) madem şurup portakallı ve tatlı, dondurma kaplarına koyup bir de çubuk takıp buzlukta dondurup vermek denenebilir? Mi?? Ateşli hastalıklar için daha faydalı sanki ama aklınızda bulunsun bana çözüm gibi geldi.

5 yaşında iken babamın bana ilaç içmedigim için bir bağırışı vardı, 29 yaşındayım hala aklıma düşer. Şimdi anlıyorum endişelendiler de yaptılar tabii ama iğne yaptıracak iseniz bile doktor iğne yapacak deyip (zaten yapmazsiniz da) iğne ve doktoru kafasında birbirine bağlamayın ne olur. Sonra aklı erene kadar her doktora gidişle ortalığı ayağa kaldıran çocuk sahibi olursunuz mazallah.

efervesan antibiyotik var, onu içebilir, doktora sorup ona değiştirin

olmadı iğne + 1

tekrarlayan orta kulak iltihapları = tüp takılması, ameliyat vs vs

Kibritsuyu, peditusla zaman kaybetmyin, hatırladığım kadarıyla çok iğrenç bir kokusuı vardı. peditusu vermeseniz de olur zaten. yüksek ateş olursa parasetomol içieren sevdiği/ daha az rahatsız olduğu bir ilacı vardır onu verirsiniz.
(ben hastalığın gerçek durumunu anlamak için bu tür semptomotik tedavi ilaçlarını neredeyse hiç kullanmadım. böylece çocuk ne durumda daha iyi takip edebiliyordum)

bir an önce antibiyotiğe başlayın, çocuğun içmediği kadarını bir yere not edin. 3 ölçek 5 ölçek ne kadarsa ikinci bir şişe satın alıp ziyan olan kadarını vermeye devam edersiniz.

ilacı hiç tatmadan reddettiyse tadıyla ilgili değil demek ki.
ilaç içme işini onun için oyuna çevirmek de çözümlerden biri.

öncelikle ilacın şişesi,nde değişiklik yapın. bulabilirseniz onun seveceği tarzda bir şişe bulup ona aktarın. bulamazsanız ilacın şişesini sevdiği karakterlerin resimleri olur başka bişeyler olur güzelce kamufle edin.

sonra dışarıdan yeni getirmiş gibi yapıp " (çocuğunuzun ismini bilmediğimi şimdi farkettim) canım x'cim bak bu gün sana çok güzel bir haberle geldim. sen o ilacı sevmedin ya hani, senin için araştırdım, soruşturdum çocukların çok sevdiği bir çeşidini buldum, ne kadar şanslıyız demi... " gibi ilacı bulunmaz hint kumaşıymış gibi pazarlayın.

anne ve baba olarak siz de bu oyuna inanın, yüzünüzde içinizde gerginlik olmasın. onu hemen hissediyorlar biliyorsunuz.

o da işe yaramazsa bu sefer " bunu apırsan da köpürsen de içmen lazım, bu senin sağlığın için çok gerekli" deyip kaçacak nokta olmadığını anlamasını sağlayın.

Önceki cevabımda geçmiş olsun demeyi unutmuşum. Gelmiş geçmiş olsun :)

Edit: Bu istemediği şey için alternatif bulma yönteminin ileriki zamanlar için doğru olmayan davranışlara neden olmaması için ikinci tekrarda ( bu kez ilaç olmayacaktır o) öyle her istemediğinin alternatifinin olmadığını anlatırsınız. davranış pekişmez.

o zaman uykudan uyandırığ iteleyin ilacı. sonra uyusun yine. yapacak bişey kalmamış iğne biraz ağır gelebilir sanki ya bilemedim tabi. gerçi benim kardeşim de içmicem dediği zaman bizim tv altındaki dolap boyu biraz yüksek ufaklğı oraya oturup öyle iteliyor (4 yaşında) baktı olmuyo mama sandalyesini getiririm beni sinir etme o ilaç içilecek diye sert konuşunca önce ilacı içiyor sonra sen neden bana kızdın diyo bizimkinin gözyaşı kirpiğinde resmen hemen damlıyor :) annem de ben sana neden kızayım indescribable a kızdım aa sana kızar mıyım annem diyo hemen gülüyo kerata. böyle actionlar la içirebilirsiniz sanki. ha annem önce tatlı tatlı hadi ufaklık gel bakalım ilaç içelim diyo baktı direniş var, el koyuyo olaya falan falan

Siz ilaç içirmek için binbir yöntem denerseniz, o da sizden görüp içmemek için yöntemler geliştirir. yani siz olayı büyütürseniz, o da büyütür.

Çocuğum yok ama bir dönem çocuk bakmıştım öğrenciyken. 2 buçuk yaşındaydı. annesi şımartmıştı biraz, birşey yaptırmak için dil döküyordu sonra çocuğa boyun eğiyordu ve birşey yaptırtamıyordu.

Ama ben ona bakarken otoriterdim, yani yemek yiyeceği zaman asla kızmadan ama otoriter bir tonda söylerdim bunu yiyorsun şimdi diye. Ona öyle bir tarzda söylerdim ki, başka seçeneği olmadığını düşünürdü. itiraz etse bile duymamazlıktan gelirdim ve işleme devam ederdim. asla olayı büyütüp dallanıp budaklandırmazdım. durup da acaba içecek mi, ne tepki verecek, yutturdum mu numarayı gibisinden nabzını tutmazdım. annesinin ağlata zırlata yaptıramadığı şeyleri ben gayet sakin bir durumda yaptırır oldum.

yani sizin ilacı içmez diye korktuğunuzu anlamasın, önce kendinizi inandırın. umarım anlatabilmişimdir. karşı koyma gibi bir lüksünün olmadığını düşünsün. ilacı içerse de aferin falan demeyin, zaten yapması gereken birşey olduğunu sansın. olayı büyütmeyin.
içiremezseniz tekrar deneyin ama onu ikna etmeye çalıştığınızı düşündürtmeyin.

Biliyorum kolay değil ama ben bu yöntemi çok zor sorunlu bir çocukta denedim ve başarılı oldum.

Ben uyurken uyandırıp, şurubu enjektörle (iğnesini çıkarıp tabi) ağzına püskürtüyordum, uyku sersemi yutuyordu. Sizinkinde işe yarar mı bilemedim.

O antibiyotik surubu benim oglumda icmezdi.enjektorun ignesini cikartarak agzina sıkardim.
Iyice buyudugunde bu da ise yaramadi artik igne istiyorum doktordan,cunku kusmaya basladi zorla ictigi icin.

Gecmis olsun.

evet bu sabah üç kişi kafakola alıp burnunu tıkayarak ağzına köteledik. zor şer yuttu. neyse dedik 1-2 sefer böyle zorlanırız, mecbur olduğunu anlayınca razı olur. akşam dozuna daha fazla direndi. ilk başta yutuyor gibiydi ama enjektörün tamamını sıkınca böğüre böğüre kustu. yani şımarıklık falan değil artık fobi geliştirecek çocuk. maalesef yolu yok, beceremedik içirmeyi. otorite boşluğu falan demesin kimse, otorite eksikliğinden değil demek ki. zira bu çocuk söz dinleyen bir çocuktur. yap denileni yapar, yapma denileni yapmaz, aklına yatmayanı sorar niye yapıyorum, niye yapmıyorum diye, yapılan açıklamayı anlar, kabullenir. ama ilaçta niyeyse iyileşmen lazım, içmen lazım açıklamalarını hiç kabul etmiyor. o derece ki, kulağının ağrımasını ilaç içmeye tercih ediyor. bu otorite aşılabilecek bir sorun değil. otorite sıkıntısı olsa hiçbir dediğimizi umursamaz, her durumda kafasına göre takılır, yap denileni yapmaz, yapma denileni yapardı. o zaman maymun ediyor diyebilirdik. ama ilaç içerken niyeyse durum farklı. artık ya tadını sevmiyor, ya rahatsız oluyor bilmiyorum. istemediği bir şeyi zorla yaptırmanın anlamı yok. doktorla görüşüp iğne isteyeceğim.

iğne ile tedavi sırasında aynı zamanda bir pedagog'a da gidin mutlaka. şimdi bu sorunu iğne ile atlatabilirsiniz belki ancak ileride bunun neye dönüşeceği belli olmaz.

kargn +1

döke saça ice tea içmek yazınca aklıma erol taş'ın et yeme sahnesi geldi, üstüne de hıah ah ah ah diye gülsün, çocuk kahretsin saçı kaşı beyazlasın?

@kibritsuyu, valla bana çatır çutur iğne vuruyorlardı, çok sızlanırsam da oyuncak alıyorlardı, sırf oyuncağın hatrına katlanıyordum.
rüşvet kesin çözüm, en sevdiği şey ile geçin karşısına.

pedagoga falan gerek yok bence
güle oynaya şurup içen çocuk görmedim ben. hastalık da dahil olunca iyice huysuz oluyolar. şurup yoksa iğne var denklemini öğrendiğinde şurubu da içer

olanları yazayım.

pazartesi günü peditus'u hiçbir şekilde içiremeyeceğimizi anlayınca boşver dedik, semptomatik tedavi kenarda dursun, öncelikli olarak kulak iltihabını kurutmak için antibiyotiği verelim.

- pazartesi sabah kavga dövüş 5cc'nin ağzının kenarlarından akanları parmakla sıyırıp ağzına tıkmak suretiyle içirdik.
- pazartesi akşam aynı yöntemle içirirken böğüre böğüre kustu (bundan bahsetmiştim)
- salı günü sabah yine kavga dövüş ve ağzından akanları sıyırıp geri ağzına tıkarak içirdik.
- salı akşam da aynı.
- çarşamba sabah aynı.
- çarşamba akşam aynı.
bunların tamamında ağzından dışarı attı, parmakla sıyırıp geri ağzına soktuk. 5cc'lik ölçünün tamamını içememiştir oraya buraya bulaştığı için.
- perşembe sabah ilginç şekilde direnmedi, namnam yapa yapa içti.
- perşembe akşam da isteyerek içti. tamam dedik hallettik bu işi.
- cuma sabah da isteyerek içti. hatta kaşıkla istedi. evdeki misafir de üçlü çektirir gibi oooooOOOO diye tezahurat yaptı, yolladık gitti.
- cuma akşam isteyerek içti aynı sabahki gibi.
- cumartesi sabah isteyerek içti.
- cumartesi akşam yolculuğa çıktık, çok erken uyuduğu için uyandırıp içiremedik, atladık.
- pazar sabah isteyerek içti.
- pazar akşam yine çok erken sızdı, an itibariyle uyandıramıyorum, uyandırsam da çok aksilik eder, içmez, yine atladık.

özetle pazartesi sabah başladık, salı akşam, cumartesi akşam ve pazar akşam hariç olmak üzere içti diyebilirim augmentin'i. toplam üç dozu atladık. kimilerini akıttığı için bir ölçekten az yutmuş olduğunu tahmin ediyorum.

sizce iş görecek kadar içirmiş miyizdir? bu kadar atlaya atlaya içmiş olmamız çok problem midir? şişede geriye 1 veya 2 doz kalmış gibi görünüyor.

peditus'u hiç içmedi.

bitirsin artık onu bence. (hekim değilim)

kaçamayacağını anlayınca direnmeyi bırakıyorlar genelde, sizde de öyle oldu herhalde. ya da hastalığın etkisi geçmeye başlayınca kokular da o kadar kötü gelmiyor o zaman da içiyorlar.

geçmiş olsun tekrar :)

değiller. baktım kitaptaki kriterlere göre de değillermiş.

bu seriyi beğeniyorum. kitabı okumadım ama yazdıklarını başka bir duyuruda görüp listeme eklemiştim.

benimkiler de toksik. bir tanesi aşırı.

İlk bölümde 0, 2. bölümde 2, 3. bölümde 5 evetim var. Toksik değiller de ama çocuk muamelesinden kurtulamadım, 28 yaşındayım geçen gün bi balıkçının önünde durduk teyzem balık almaya gitti, yanında da bi manav vardı, beklerken annem sen de git teyzene söyle şeftali de alsın, şimdi sen seçemezsin dedi :/ Önce tamam dedim sonra durdum, düşündüm, düşündüm çok sinirlendim. Babam yurtdışında yaşıyor, tek çocuğum, annemin dışardaki tüm işlerine ben bakıyorum ama işte bi şeftalinin güzelini alabileceğime inanmıyor kadın, enteresan.

3/4/3

Toksik sayılır. Olumlu işlerimi takdir etmezler, davranışlarıyla onaylarlar. Aferin kızım demezler ama gözlerinde kredim artar. Onaylamadıkları bir şeye manipüle etmeye çalışırlar, sallamam. Motive etmek için kötü şeyler söylerler. Kardeşimin aklı bir karış havada olduğu için ona daha kontrolcüler. Yalnız bazen bu benim doğrum mu yoksa onlar mı konuşuyor bilmiyorum.

İlk bölümde 3, ikincide 2, üçüncüde 4 evetim var. Toksiklik sınırında gezinmişler, azıcık içeri de girmişler.

Açıkçası bu test olmasaydı, sadece "Aileniz toksik mi" diye sorsaydın, doğrudan Evet'i basardım. Genellemeyeyim, belki sadece benim tanıdıklarım öyle gelmiştir. Ben çevremde ailesi en basitinden aşırı korumacı olmayan 1-2 kişi tanıyorum. Kültürümüz genel olarak korumacı çocuk yetiştirmeye uygun. Al işte, çok da seviyorum ama Adile Naşit'in aşırı korumacılığını idealize ettik yıllar yılı. En basitinden "Ay kızım düşeceksin, koşma" demek ya da koltuğa tırmanmaya çalışan bir çocuğu kucaklayıp koltuğa oturtmak aşırı korumacılık örnekleri. Annelerimiz, insan ve kadın olduğunu unuttu, "her şeyden önce anne oldu" Çocuğa koca, kocaya çocuk gibi davrandı. (Dediğim gibi herkes değil, benim çevrem böyle bir çevre idi). Babaların zaten daha apayrı, karmaşık sorunları var. Böyle yetiştirilmeyen az kişi tanıyorum. Bunun hem kötü olduğunu düşünüp hem de biraz da hak veriyorum. Korumacı olmamak ve çocuğun öğrenmesini beklemek sabır işi ve Orta Doğu'nun bilcümle çilekeşliğini çeken halkımızın günü bitirip eve geldiğinde farkında olarak veya olmayarak artık bir gram sabrının kalmaması kadar normal bir şey yok. Bir de kültürel kısmı var ki, açtıkça uzar gider.

Before Sunrise'da idi sanırım, şöyle bir konuşma geçiyordu: "Herkesin ebeveynleri çocuklarını mahvetti. Fakir aileler yeterince veremedi, zenginler fazla verdiler. Ya çok fazla ilgi gösterdiler ya da çok az. Ya çevrede yoklardı ya da yanlış şeyleri öğrettiler" Buradaki yanlış şeyler kısmına %100 katılmıyorum, herkes kendi doğrusunu doğru veya yanlış çocuğuna öğretiyor da, her ailenin bir şekilde ve bir noktada çocuğu mahvettiğine inanıyorum. Tabii, bıraktığı yara bazısında "Kendine biraz daha güven be", "Senin de inadın inat" ya da "O da biraz dedikoducu mu, ne" seviyesinde ve günlük hayatta bizi tanımlayan kişilik özelliklerini oluşturabilir; bu da bence güzel bir şey. Kimse mükemmel olmamalı ve çeşitlilik bol olmalı. Zaman içinde insan yaşadıkları ile değişirse ne ala. Ne bileyim, birisi bana "Şunu şunu yapmayarak hayatın şu kısmını kaçırıyorsun" dese, hayatın o kaçırdığım kısmı ile o yamuk özelliği ne kadar sevdiğim arasındaki farka veya kişiliğimi mi hayatımı mı istediğime göre karar verebilirim. Bazısı o özelliği ile mutlu olur, bazısı hayattan aldığı ile. Değişmek isteyen de değiştirir, bunlar hayatın rengi ve olmaları gerektiğine inanıyorum. Farklı ve kusurlu olmamız, belli bir aşırılığa kaçmadıkça inanılmaz güzel geliyor bana. Asıl önemli olan, ebeveynleri yüzünden fobiler, psikozlar geliştiren kişiler; asıl müdahale kısmı bu nokta olmalı. Ya da bu noktada artık şart mı oluyor, ne oluyor.

@aychovsky
O şekil bir korumacılık/kontrolcülük sana "aşırı" geliyorsa ne kadar şanslı olduğunu anlatamam. :)

Tanımı ve farkı ekledim.

Yanlış kelimeleri mi seçtim, bilemedim. "Koşma, düşersin" den kastım bunun tam olarak söylenmesi değil, bunu söyledikten sonra çocuğun hareketlerinin abartılı kısıtlanması idi. Koltuğa tırmanma, merdiven çıkma meselesini bir yerde okumuştum yine. Sabırla o çocuğun koltuğa çıkması ve bunu kendi başarması, çocuğa başarı ve güven hissi veriyormuş. Çocuğu alıp koltuğa yerleştirerek onun başarılı olması engellenmiş oluyor ve aileye daha bağımlı hale gelmesine neden oluyormuş. Bunlar küçük ama önemli şeyler bence.

Tabii ki bir dayakla, aşağılama ile, şiddet ile karşılaştırılamaz ama bana önemli geliyor.

Edit: Bunlar bilerek yapılan şeyler değil tabii ki. Ama istemeden de olsa hataların sonucundan etkileniyoruz. "Beşer şaşar" derler, tabii ki hatalar olacak ve iz bırakacak ister istemez.

Tabi ki önemli; zaten diyor ya, çocuğun deneme yanılma yöntemiyle kendisinin öğrenmesi lazım ki çocuk kendi başına var olabilsin.

Anneanne/babannen dede nasillardi acaba onu merak ettim simdi ben...

Valla mobilim tek tek acamadim hepsini ama benimkiler degillerdir herhalde, bilgisayara gecince bakicam. Gebel olarak gayet iyi bi ailem olsa da bizim de bazi travmalarimiz var :)

Anneanne/babaanne dede hepsi toksik.

Benimkiler hiç toksik değilmiş. Çok iyi insanlarmış herhalde ki tek bir sorun bulamadım. Ama ikinci kısım sorularda kendimle ilgili beş soruna rastladım. Herhalde benim sorun ettiğim şeyler annem babamdan kaynaklanmıyor:)

Toplamda 7 evet çıktı. Aslinda isin icine annemi katmadan yapsaydim daha fazla cikardi. Zira annem sadece hatalari olan bi ebeveyn. Bazen sartlar yaver gitmez ve olur oyle seyler.
Ama babam icin teste bakmadan bile toksik derdim.

Baya toksiklermiş ya, değillerdir diye düşünmüştüm o kadar iyi işlenmişim demek ki.

3/7/6

5/6/1

Toksik olduklarini dusunuyorum.

4 5 1 2 3 6

orjinal çekim sırasıdır bence.

4 5 6 1 2 3

ilk defa izleyeceksen orjinal seriyle başla. diğer filmler o kadar güzel değil.

inciswf.com

4-5-6-1-2-3

i.radikal.com.tr

456123, kabul edildi.

Yeniyor. Ben seviyorum da kemirmeyi:)

İlla yiyecem diyosan yenir de ama genelde yenmez

Ben de kemirmeyi seviyorum, yiyebilirsin

acı orası. yenmez. hatta marketlerde atıyorlar ortasını.

Yeme

Atılır.

yenir hocam bir memur çocuğu olarak seni anlıyorum :D ama mango vs. alırsan ortasındaki çekirdeği yemeğe çalışma.

Yenmez yahu. Hazir temizlenmis ananaslara bakin mesela, ortalari hep cikarilmistir.
Sonradan gorme memur cocugu olarak azicik asinayim tropik meyvelere.

fakir çocuğum (memur çocuğu bile değilim düşünün) yenir, yerim yiyorum seviyorum kemirmeyi. ama zevk meselesi tabii sevmezsen yeme :)

Yenmez. Servis ederken de ortasini atarlar zaten.
Ama ben kumpirin kabugunu yiyorum mesela, hala hayattayim.

ben yiyorum. kemirmek guzel

Toplum bu konuda resmen ikiye bölünmüş durumda :D Isırıp baktım, tatsız geldi biraz, yemedim ben de.

Düzgün kemirememişsin demek ki:d bi kere "meyveyse orası da meyve, para verildi sonuçta boşa gitmesin" kafasıyla yaklaşmamışsın olaya. Ortasını yiyen fakirdir, dolayısıyla yemen lazım. Günah günah:))

ortasını ben de kemirenlerdenim, ama bu fakirlik-zenginlik göstergesi değildir bence artık, Umut Sarıkaya'nın bu konu üzerine de karikatürleri vardır, muzu-kiviyi-ananası falan zengin meyvesi olarak gösterdiği. Ama market ve pazarlarda gördüğüm kadarıyla bu meyveler artık içselleştirilmiş -her ne kadar Avrupa'ya göre pahalı olsa da- zaman zaman evlere girer olmuş, yabancılık pek kalmamış -bu genellemem elbette orta halli yaşayan haneleri kapsıyor-. Ama artık marketlerde-pazarlarda asıl zengin meyvelerini görüyoruz, nedir onlar: Avokado, mango, misket limonu falan. Bir avokado 3,5-4 lira ve neredeyse yarısı çekirdek, zengin olmayan benim gibi insanlar kırk yılın başında mideme kaliteli yağ girsin diye bundan aldığında acaba çekirdeğini bir şekilde değerlendirebilirmiyim diye düşünmüyor değil. Misket limonunun kilosu da 20 lira, ona hiç girmeyeyim.

EK: bu genellememi destekleyen unsur olarak düşük-orta gelirli ailelerin yaşadığı çevrelerdeki süpermarketlerin manav bölümünde ananas soyma aletinin varlığı gösterilebilir.

Kıtlık gören büyüklerimizin zamanında elmayı armudu hiç israf etmeden tamamıyla götürdüğüne şahit olan birisi olarak meyvenin yenilebilir bölgelerinin israf edilmemesi taraftarıyım.

Eastpak

kalitesiz bir sey olabilir, gidip yerinde gormek lazim.

@kablelvuku, eastpak'in sırt çantası olabilen valizlerini gösterir misin?

Harbiden çok güzelmiş ya.

Takibe almak için yazıyorum belki vardır başka yerde haberim olsun.

@orta, mail attım tchiboya, talep edersek belki bir şeyler yaparlar :D

@violetsky aynen çok güzel olur ya yaparlarsa :) ben de yarın bir umut çıkıp yakındaki tchibo'lara bakmayı düşünüyorum sanmıyorum ama belki 1-2 şubesinde vardır hala :(

Örnek olsun diye şu var googlea da sorabilirdin tabii encrypted-tbn0.gstatic.com

ihtiyacım yok, nerede kullanırım onu bile bilmiyorum ama benim bile alasım geldi. bulursanız haber edin lütfen.

tam ihtiyacım olan şey. ben de alırım bulursanız.

@kablelvuku,googlea sorup aldığın örnekler, istenilenden farklı. eastpakin bu modelleri sırta takılmıyor. bildiğin bir model var diye umarak sormuştum.

www.decathlon.com.tr

mağazalarda kalmış olabilir. internette çabuk bitiyor ama mağazalarda muhakkak bulunuyor. bikaçına bakın.

hic ihtiyacim olmamasina ragmen hastasi oldum ve almayi dusunuyorum ben de takipteyim = )

kapitalizmin bayrağını dalgalandırdın yine valla ablacım.

haftaiçi mağazaya soracağım. bulan haber versin, buraya yazsın! :)

o arkadaki çekçek mekanizması yüzünden sırtınıza taktığınızda anında sırt ve bel ağrısı yapıyor kullanışlı birşey değil.

harikaymış ya

Bugün işlerim vardı baya bi gezdim tozdum karşıma çıkan her tchibo şubesine de sordum ama yanıt olumsuzdu :(

3-4 şubeye sordum yani baya eski biteli çok oldu dediler.

kardeşler kullanışsız heves etmeyin diyorum tekrardan

bunları sırt çantası olarak sırta takmak çok rahatsız. bilginize:)

idit: @basond yazmış zaten, okumamıştım. basond +1

bugün ben de iki şubeye sordum. teki, baya bekledi burda, iki hafta önce sattık dedi. stok kontrolü yaptırdım, bir şube valizi ürün kodu olmadığı için sistemde bulamadı bile :) diğeri ise iki şubede gözüküyor ama daha önce de sormuştuk, yanlışlık var, bu mağazalarda yok dedi.

çanta ne kadar rahatsız bilmiyorum ama sürekli sırtta taşımak değil amacım. bazen eller kollar da dolu oluyor, o esnada otogarda falan sırta takmak iyi olabilir. yoksa çekçek her zaman iyidir.

decathlon'dakini de inceledim. şekli çok hoşuma gitmedi. çok spor. arayış devam ediyor :)

Bu hastalara hipotiroidilere hazırlansaydı verileceğiyle aynı ya da daha yüksek aktivitede veya dozimetrik olarak belirlenmiş aktivitede verilmelidir. Güzel çeviremedim şu an, sen bunu toparla.

iki ayrı şekilde de yoruma uygun olduğunu düşündüğümden belki bir faydası olur diye yazıyorum.

Bu gibi hastalara aynı ölçüde aktivite verilmelidir. Hypothriodizm yada dozimetrik belirlenmiş aktivite'ye hazırlanmış olmaları durumunda ise daha yüksek düzeyde aktivite verilebilirdi.

gratis'te, watsons'da vardır

Gratis watsons vb.de olanlar plastik şişe. Parfüme yazık. Parfüm için olan tchibo'da ara ara oluyor.

bavula atacaksan kucultmene gerek yok.

@chaotic, çantayı bagaja vermiyorum, kabine alıyorum, küçük çanta taşıyorum zaten.

tchiboya bakayım yarın

bir sigara yakar, uzaklara dalardım, ve yeni avların peşine.

hayat devam ediyor dostum, keep calm and carry on!

işte bu nedenle her stalk stalk değildir arkadaş! kapalı ortamda bir osuruğu yok etmek için hepimize görevler düşüyor bildiğiniz üzere. çok bilge bir arkadaşımın deyimiyle, herkes içine birazcık çekseydi, osuruk kalır mıydı?

şimdi... alakaya çayı demleme kısmına geleyim:

acıyı çekerek acıdan kurtulun! doya doya takip et; takip ettikçe kendine yan. sonra yavaş yavaş yeni acılar keşfet. tam şu noktada:

"ulan, bu hayatına aynen devam ediyor, benden eser yok, hiçbir izim kalmamış, kek gibi zamanımı veriyor, mutlu mu diye soruyorum kendime, ne oluyor bana, sevdiğim için, merak ettiğim için takip etmiyor muydum?!!"

dediğiniz anda, siz artık shylock gibi "borcun kadar etini istiyorum" diyecek kıvama gelmiş ama sanal bir alacak duygusuyla apışıp kalmış, dolayısıyla da özgürlüğünüze doğru yelken açmaya başlamış birisiniz :) :)

karikatürize ettim sakınca görmeyerek. özet geçmem gerekirse mutlu olduğunu görmek istemek falan, benim bildiğim ve anladığım şekliyle, maalesef sadece ama sadece bunu yapan adem evladının derdidir. diğeri istemek halinde değil, daha ziyade yaşamak halinde, siz de bunu hazım etmeye uğraşır haldesiniz. hala sevdiğiniz için hala bekliyrsunuz, hala bir duygu kırıntısı peşinde kouyorsunuz, hala umuyorsunuz. kötü bir şey yok bunda. hatta çok insancıl bir şey. fakat... boşverin. o sizi merak etsin edecekse. sıra size gelsin. zamana izin verin görevini yapsın. demesi kolay ama elimden başka bir şey gelmiyor.

Merhaba,

Ben o hayatına devam eden, mutlu, gülüp-eğlenen, tatil planları yapan kişiyim.

İçim kan ağlıyor, her gün açıp açıp onun fotoğraflarına bakıyorum, her gece deliler gibi içiyorum, üzülüyorum, ağlıyorum; ama kuyruğu dik tuttuğum için bunu hiçbir şekilde yansıtmadan mutluymuş imajı çiziyorum.

Bazen bunu yaparız, bu da bir ihtimal, unutma.

Paranoyak senarist +1

Çok kötü şartlarda ayrılmadıysak iyi olup olmadığını sorardım.

Gereksiz melankoli içerisindesin.

arkadaşının ne kastettiğini anlayamadım ama normal bi ayakkabı işte. giyilir bence.

cirkin.

Kötü. Fonksiyonel değil. Yüksek olmasının sebebi bileklerinden su almamasını sağlamak zaten.

bot dediğiniz zaman bileği kavraması gerekiyor. mesele su geçirip geçirmemesi değil. hatta geçirebilir de.
resimdekiler suya dayanıklı hale getirilmiş ayakkabılar. fena değil. ama yazıldığı üzere bileklerden su alabilir hele ki türkiye gibi altyapısı berbat bir yerde yaşıyorsanız.

at

at

at

buzzsharer.com

at, dunyaya kac kere geldigimiz belli degil, at gitsin :D

At

At ne duruyorsun ki.

cesaretimi toplamayı bekliyorum.

diyetimde sıvı cesaret de yok, içemiyorum :D

atmazsan adam değilsin.

At, belki de senden mesaj bekliyordur. Dene şansını.

attım attım :)

ne yazdın

buluşalım mı manasında bir şeyler :)

ne dedi? :)

cevap gelmedi henüz

gerçi cevap vermemesi de bir cevap olabilir hahahha

Cevabı yaz

cevap atmaması hayır anlamına geliyor. bir arkadaşımdan biliyorum :)

Alternatif bir gün sunmadan hayır derse o iş olmaz

acele etme. sen panik yapmış telefon başında beklerken o osura osura şey ediyor da olabilir unutmuş olabilir gerçekte geçen 10 dk sana 10 saat gibi gelebilir sakin ol :)

buradaki sinerjiyle olumlu cevap gelecek :)

tabi ki at yaaa hayat beklemez

ne dedi ne cevap geldi, agzindan mi obmus?

buluşacaz da, bir kız arkadaş daha gelecek. kendimi tanıtmak için iyi bir fırsat işte, bilmiyorum ne manaya geliyor :)

10 yıldır berabersem evlenirim. 10 yıldır evliysem çocuk yaparım.

Birlikte bir hayat yasayip yasayamacagini anlamak bence o kadar da zor degil.

nezaket, ince fikirlilik. en çok bunlara bakıyorum sanırım.

yaşlandığında da yanında olur muyum?
yaşlandığımda da yanımda olur mu?