xiomi airpods en makul olan sanırım

True wireless denen kulak içi olanların mikrofon performansı genel olarak çok düşük. Xiaomi'ler de dahil buna. Üst seviyeye çıkarsan tatmin edici sonuç alırsın ki Samsung'unkiler bile ortalama. Ben olsam boyuna asmalı olanlara bakardım mikrofon ilk tercih sebebiyse.

jabra'ya da bak bence.

markadan tamamen bagimsiz bu olay. üründen ürüne degisiyor.

cogu ucuz ürürnün mikrofonu cok cok kötü. genelde bunun icin sadece amaci konusma olan ürünler var. mikrofonlari cok kaliteli oluyor.

www.hepsiburada.com

senkronizasyon seçeneği var. önce editlediğiniz fotoğrafı sonra diğerini ctrl'ye basarak seçin developtayken. sağ altta sync var oradan hangilerini senkronize edeceğinizi seçeceksiniz. googlelayın video da bulursunuz

Preset, hazır ayar olarak kaydedebiliyorsun.

anoreksiya psikolojik bir bozukluk, seni yemek yemeden alıkoyan düşünceler üzerine yoğunlaşır ve bunların seni nasıl etkilediğinin üzerine düşünürsen anlarsın diye düşünüyorum. midem almıyor yeterli bir açıklama değil, neden almıyor olabilir. kilo almakla ilgili mi endişelerin var, yemekleri pis mi buluyorsun, ketonejik omad seni fazla mı kısıtlıyor, yemek yedikçe kendini suçlu mu hissediyorsun; gibi gibi sorular sor kendine. cevaba ulaşamıyor isen profesyonel destek alabilirsin.

@Bruce, @Coyote; bu soruları kendime çok defa sordum. Sonuca ulaşamadım.

167 cm/53 kg ve yaş 40. Vücut yağ oranım %21. Haftanın 6 günü her sabah 1 saat yoga flow, bu 6 günün 3 günü 1 saat pilates, diğer 3 günü de 12 km yürüyüşüm var. Bunun dışında gün içerisinde de aktifim. Kilo alma korkumdan ziyade kilo verme korkum var.

Diyet değil de bir beslenme düzeni olarak başlamıştım ve evet, ketojenik OMAD aşırı kısıtlayıcı ama artık kısıt istemesem de yiyemiyorum. Evvelce güzel bir avokado sosuyla 200 gramlık somon yerdim ve bu beni mutlu ederdi. Bugün bir avuç fındık ve bir adet muzu ite kaka yedim. O da bir şey yemek zorunda hissettiğim için... Şu an yazarken bile içim kalkıyor.

Bu durumda sanırım en doğrusu profesyonel destek olacak... :(

500 kalori alıyor olamazsın. bahsettiğin boy,kilo,yaş ile bazal metabolizmanın yaktığı kalori bile bundan çok daha fazla.

167-53kg ve %21 yağ gayet normal değerler. hatta yağ değerlerin az sayılmaz. o bünye ile 500 kalori alıyor olsan ayda yaklaşık 3 kilo kaybederdin. birde üstüne haftada 3 defa 1 saat pilates diyorsun mümkün değil çok ciddi bir hesap hatan var.

500 kalori çok az, bu kadar kaloriyle çok kilo kaybederdiniz (yağ değil kas erimesi hatta) çevrenizden tepki alırdınız, regl düzensizlikleri ya da regl olmama gibi bir durum başlardı, fiziksel belirtiler olurdu, belki oluyor ve gözardı ediyorsunuz ama kilonuz da normal gibi, belki de hesapta bir yanlışlık var.

Belki başındasınız ve zamanla bu söylediklerim olacak. Anoreksiya değilse de sağlıksız bir durum olduğu ortada. Geç olmadan destek almanızda fayda var.

@orpheus, @hair freak,

Bundan 2 ay kadar önce bir akşam şekerimin aşırı düştüğü, elimin ayağımın titrediğiyle alakalı bir soru başlığı açmıştım.

Kilo sorunum olmadığı için tartıya da ihtiyaç duymuyorum, doğal olarak. Birkaç sohbet/diyalog sonrası ertesi gün tartıya çıktığımda mevcut kilomdan 3,5 kilo verdigimi gördüm. Ne ara verdiğimi anlayamadım. Issız bir yerde yabani bir yaşam sürdüğümden durumumu fark edecek kimse de yok. Araştırdım, günlük 200 mg Lustral'in şekerimi o denli düşürdüğünü okudum. Son iki aydır da 5 kilo kaybettim, bu arada da aldım tabii. Direndim. Yani 70 kilolardan düşüş yok bu hikâyede. Sürekli 51-57 arası bir oynama var. Lustral'i 75 mg'a dahi çıkarsam şekerim düşüyor şu an. O nedenle 50 mg'a indim.

O günden sonra bir aralık karbonhidrata yüklenmek istedim. Fakat bu defa da "steatore" başladı. 1 günde 1,5 kilo verdim. Sonra yeniden %5 karbonhidratıma geri döndüm.

Bu soru başlığını açtığım gün banyodan sonra aynada kendime baktım çünkü öncesinde giydiğim bir taytın bollaştığını fark ettim. Aynada kaburgalarımın üniversite zamanındaki gibi sayıldığını fark ettim. Bu zamana kadar hiç önemsememişim bu durumu, onu gördüm ve korktum.

Geçtiğimiz hafta oldukça çok destek mesajı ve tavsiye de aldım. Başa çıkamadığım bir durum var belli ki. Mutlaka profesyonel destek alacağım.

Tekrar teşekkür ederim.

Son yazdıklarınızı yeni gördüm. Önce bir doktora gitmeniz faydalı olabilir. Bu şeker düşmesi, steatore vs için, kan değerlerinize baktırmanız faydalı olabilir. Duruma göre fiziksel mi psikolojik mi bir sorun söz konusu onu saptarsınız.

Bi suredir ben burdaki bazi duyurularda goruyodum is arkadasim uyuz oldu napiyim vs tarzi sorular. En az 1 2 aydir benin ufaktan fark ettigim. Ama belki daha da eskidir.

Sozlukte de basligi var 2019 uyuz salgini diye. Valla ben de asiri korkuyorum bulasmasindan. Ilac da yok yeterince mevcut sanirim o da ayri bi panik sebebi insanlarda.

Suriyelilerden dolayi tekrar hortladı turkiyede bu hastalik diyolar kaynagini bilicek kadar hakim degilim tabii ki mevzuya yalan da olabilir dogru da olabilir. Saglik bakanligindan da bi ses yok sanirim simdilik. Hatta intermet dışında tvde haber olduğunu bile gormedim ben.

500 kişilik bir iş yerinde çalışıyorum ve isg'ci ile yakınım; bizde bu yönde bir telaş olmadı ya da kulağıma gelmiş bir şikayet duymadım. sosyal etrafımda da hiç uyuz olmuş birini görmedim. çok yaygın değil sanki.

neyle naptığına göre riskin değişiyor bence. İstanbulda metrobüs kullanan, iş gereği bir sürü insanla tokalaşan falan biriysen biraz daha elini yıkamaya özen göstersen iyi olur mesela. Teması mümkün olduğunca azaltmak lazım, sadece uyuz için değil başka hastalıklar için de.

Ben bi kez oldum, tedavi de sonuç vermedi, yaklaşık altı ay sürdü, neredeyse intihar edecektim. Çok zor.

o nedenle internetten bir süredir alışveriş yapmamaya karar verdim ve de avmlerden kıyafet almayım dedim bir süre.. burdan da bir arkadaşın bir deneyimi olmuş internet siparişi sonrası.. bence de oldukca korkutucu.. ama sanki daha cok istanbulu etkilemiş gibi.. ankarada bir şey duymadım.

2.el Canon 600-650-700D serisinden kamera.
Fakat lens daha önemli aslında ve düzgün lenslerin kendisi 1500 liradan fazla. Şimdilik mecburen 18-55 kit lensi ile almak durumundasın.

Direkt model olarak tavsiye verebilecek biri değilim ama dslr alacaksan ekranı dönenlerden almanı öneririm. Manzarada belki çok işe yaramaz ama farklı açılar çekerken çok işe yarıyor.
Bir de full frame mi yoksa crop sensör mü istiyorsun? aynı lensi taktığında crop sensörlü makine daha dar açıdan çekecektir. (kırpılmış gibi)

@cauldronwizard full frame istiyorum.

O paraya kit lensli bile full bulamazsın, gece manzarası çekmeyeceksen full frame'e çok da ihtiyacın yok zaten. Olsa daha iyi olur ama en az 2-3 katına çıkman lazım.

citymaps2go var, offline çalışabiliyor haritaları indirdiğinde. ayrıca yine offline'ken gps'i açtığında nerede olduğunu gösteriyor, sadece biraz daha vakit alıyor konumu belirlemesi. ben memnunum.

Google'ın Travels sayfası bu işinizi görür: www.google.com

App olarak da Tripadviser faydalı olabilir.

Evet resmi nikah öncesi (birkaç saat öncesinde) dini nikâh yaptık.

Resmi nikah kıymadan sırf sevişek ama günah olmasın kafasıyla yapacaksanız, komik.
Resmi nikahtan hemen önce birçok kişi dini nikah da yapıyor zaten.

Ben yapmam, inançlı biri değilim. Sevgilim katolik, dolayısı ile evlenmeye kalkarsak bile dini nikahla evlenemeyiz.

evlenmeyeceksem hayır. sevgiliyle neden nikah kıyayım yahu?

Kiymam, esimle de kiymam.

Hayır, anlamsız geliyor. (polemiğe girmek için söylemedim, kimse açıklamaya çalışmasın bana lütfen)

Ne işe yarıyor?
Kıymam kıyana da mani olmam
Ama eğer evlilik öncesi ritüel değil de sırf allah katında günahsız seks içinse selamı sabahı keserim

Oha millet evlilik öncesi yapmayı mantıklı görmüş buna daha çok şaşırdım. Annem babam bile yaptırmadı diye biliyorum yahu, 2020de yaptıran gençler olması ilginç.

Hatta,
kurul.diyanet.gov.tr

Dini nikah diye bir şey yok ayrıca,Nikah var. Nikahı da orada yetkili olan kimse o kıyar. Yerine göre imam yerine göre kaptan yerine göre memur.
Nikahın ne olduğu da verdiğim linkte yazıyor.

dini nikah medeni bir akittir, nikahtaki amaç da evlendiğinizi 3. kişilere duyurmaktır. sevgili ile kimsenin başta ailenin haberi olmaksızın nikah kıymak işin amacıyla çelişir. tanıdığım ilahiyatçılar ise resmi evlilik varken dini nikaha gerek olmadığını söylüyor. tek farkı dini nikahın sadece dualı olması.

kıymadım kıymam. kıymak isteyen sevgiliye kıyarım.

Dini nikah içşn bazı şartların yerine getirilmesi gerekirmiş. Bunlar; Müslüman olmak, şahit bulunması, kabul, mehir hakkı gibi...

Ayrıca dini nikah için nikahı kıyacak kişinin bazı dini yükğnmlğlükleri bilmesi gerekir. Herke dini nikah kıyamaz tabi ki. Nikah kıymak için ilk önce genellikle ayet, hadis ve dua okunur, zaen bu yüzden genellikle imam olan kişiler kıyar. Bu nedenle de dini nikaha imam nikahı da denirmiş.

Kaynak: www.namazsitesi.com

Uzun uzun cevap yazmıştım, yok etti duyuru :/

Geçen hafta ben de nektar lx61+ alma niyeti ile dore'ye gitmiştim, novation launchkey 61 ile döndüm eve.

Benzer bir değerlendirme yapabilirim sanırım o yüzden. Build olarak, tuşlar olarak çok daha iyi nektardan.

Ableton ile sorunlar yaşadım driver olsun, genel olarak programın kendisi ile olsun. Lisans verdiler diye kurmuştum ana uğraşmadım.


Ben piyano öğrenmek için başladım, garageband kullanıyorum ve çok memnunum. Bahsettiğiniz padler de garageband olsun, androidde bandlab olsun efektifler gayet.

Dore sanırım tek çekim yapınca ufak bir indirim yapıyor bilginiz olsun.

bende alesis v25 var, alırken araştırdığımda(global araştırdım) en kullanışlısının akai mpk mini 2 olduğunu görmüştüm. en çok satılan model zaten amazon'da. diğerlerinden daha erken bozuluyor gibi bir şey görmemiştim ama bana denk gelmemiş olabilir tabii.

taşıma derdin varsa launchkey mk3, alesis çok portatif değil. onun haricinde alesis'lerin velocity problemi var, beni uğraştırdı mesela. pad'lerini comfortable bulmadım ayrıca, pad kullanımı benim için önemli o yüzden deneyerek alsaydım launchkey alırdım(onu sonra denedim).

www.zomato.com
terasına çıkarsanız manzaraya ulaşırsınız. nargilesi yok, olmasın da zaten. ilk buluşmada nargileciye götüren erkek-kadın mı olma benceç

www.zomato.com

üşürsünüz ama. ( nargile yok )

manzara için bence 7. kat

ama atmosfer için : www.neoclassic.com.tr

O ışık damarından geçen kanın yoğunluk ve hızına bakıyor. Kalp attıkça kan damara yükleniyor, elle hissedilen nabız da aynı şekilde. O pıt olduğunda damardan normalden daha çok kan geçmiş oluyor, ışık da bunu görmüş oluyor.
electronics.howstuffworks.com

dediğiniz gibi nabzı ölçmesi kolay zaten.
soruda nabzı sormadım o yüzden.

ama tansiyon ve derin uyku ?
tansiyon sıvı basıncı demek.

Tıbbi açıdan yorum yapam,
-bilekten tansiyon ölçen aletlere güven sıfıra yakın.
-koldan ölçenlere saygımız sonsuz ama anormal değerlerde çok da güvenmemek lazım.

En güvenilir olan kendi kulğımızla, doğru zamanda doğru pozistonda doğru yerden, kalibre edilmiş manuel cihazlarla ölçmek.

Ivır zıvırı geçersek.
Saati bilmiyorum nasıl bir şey, bildiğim bir modelde sanırım içinde barometre var, veya bilekliğin basınçla gerilme gevşemesinden ölçüyordu.

İşte nabızla senkorize ise bu hareket, ordan önceki hesaplarla kalibre edilmiş formüllere göre yaklaşık tahmin ediyordur.

Tansiyon ölçümü hikaye, bilekten optik olarak yapamaz. Nabız yapabilir. Arkadaş ikisini birbirine karıştırmış.

Derin uyku konusunda hareket sensöründen ve nabzından faydalanarak tahmini bir yaklaşım sergiliyor. Tabi ki %100 doğru değil, bir estimation. Fikir vermek için.

bence tamamen çekinmiş diyemem. sanırım devamı gelmez bu işin.

seninle buluşan kız, hatan mı var mal mısın o bilir biz bişey diyemeyiz ne yaptın ne ettin o gördü.

ayrıca senin bir hatanın olmasına gerek yok ki, beğenmek zorunda değildi, belki aklı başkasında öyle bir denemek istedi ama yanında rahatsız hisseti. muhteşem yakışıklı bir tip de değilsin sanırım(yani beğenilmemen doğal demek istiyorum), o durumda üzerine çok düşünmeye, özgüven kırmaya gerek yok. yani o kadar çok sebep olabilir ki hepsinin üzerine düşünmen gerekir, o zaman da vaktine yazık.

kimse kimseyi beğenmek zorunda değil, bunu kabullenirsen daha rahat bakarsın önüne. kız senin patronun da değil çünkü, feedback vermek zorunda da değil.

ne gibi bir feedback bekliyorsun ki? sen beğendiysen mesaj at tavrından anlarsın zaten.

@bruce sanırım haklısın sebepler üzerine düşünmek saçma. Ama düzeltebileceğim bir durumsa eğer bir daha ki kişilerde aynı hataya düşmemek için demiştim.
Bu arada tip mevzuunda beklentiler ne bilmiyorum ama fotoğraflarımı atınca beğendiğini söylemişti. Mevzu yakışıklılık değil zira.

Bu arada feedback mevzusunu esasen “sanırım görüşmeyi kesti” anlamında yazmıştım.

@jelly yapmak istediğim bu fakat daha fazla küçük düşme düşüncesi engel oluyor

Mesaj atınca neden küçük düşesin ki? En kötü ihtimal kız cevap vermez/ ya da olumsuz cevap verir. Bu mu küçük düşmek?
Olumsuz olursa bi daha görmeyeceksin zaten.

Bruce +1
Ayrıca genelde iyi ve sıcakkanlı davranmaya çalışmak yapmacık duruyor insanların üstünde, olduğun gibi davran bir dahakine.

iyi de bu flört değil ki :d

o iş asla olmaz.

ilk olduğu için üzüleceksin ama üzül ve bitir. abartma. abartırsan bok çukurunda merdivensiz kalırsın.

Kiz sana niye mesaj atsin ki?

Bana garip geldi.
simdiye kadar hep karsi taraftan sicagi sicagina geldi mesaj bana. Belki o yuzden karsi taraftan gelmesi benim icin normal olan

Yani mesaj at tabii ki
Gelen cevaba gore hareket edersin iste

bruce "flört 101" dersi vermiş. söylediği her cümleyi tek tek analiz edersen hazırlıklı olabilirsin ama olmayacaksın.

bruce mruce bilmem. mesaj at. hemen şimdi. atacaksın. bekliyorum.

enis büyütücü... nick çok faul kardeşim. kızın tavrı normal olabilir.

@laptu gibi bir mentora ihtiyacın var.

attın mı mesaj? bekliyorum bak.

@laptu attım. Hemen cevap verdi :) eve gittiğinde ateşinin çıktığını söyledi, mevzubahis cafe biraz yürüme mesafesindeydi de. Eğer hastalığı konusunda yalan söylemiyorsa rahatsızlandığı için gitmek istemiş gibi duruyor. Ama o an neden oturmadık diye sorduğumda cevap vermekten kaçınmıştı. Hala flu bi durum.

flu filan salla. canın mesaj almak istiyor mu? o zaman mesaj at. kimseyi umursama. isterse cevap vermesin. atacaksın.

@flip açıkçası o atsaın ben atatım gibi bir sıralamamız olmadan birbirimize napıyırsun diye soruyorduk görüşme öncesi. Bu yüzden.

@ wmeh kendim gibi olsam sağırlar birbirini ağırlar gibi olurdu. Herhalde tek kelime etmeden evlere dağılırdık

@mr. Crow kısır günü arkadaşlığımı?

@edge hahaha yok dostum. Beşik kertmesi dizisindeki bir karakterin adı. Sapığım ben diye bağırıyor olabilir ama durumun bu paralellikte bir olumsuzluğu yok

Kız beğenmemiş işte soğuk yapıyor hafiften. Hehehe aramıza hoşgeldin hacı :)

aynen kız beğenmemiş.hiç zorlama yoluna bak.zorlarsan daha da yapışık gözükürsün.o sana mesaj atarsa neden yazmadın filan derse elektrik alamadığını düşündüm zorlamak istemedim yazarsın.yok öyle bir şey filan derse gene yürürsün

ateşi çıkmışmış yalan bence

evet kısır arkadaşlığı daha samimidir, flört dediğin tarafların sevgili olacağı belli olan dönem

Belki regl oldu kız. Aniden gitmesi gerekti şimdi de bunu uydurdu fjjf. Olumlu taraftan bakmaya çalıştım. Umarım olmuştur.

@anarsika konuşmak isteyen ölüm döşeğinde olas gene yazar bence polyannacılığa gerek yok :D

zehirleyecek kadar rasyonalizme kulak ver, buradaki cevaplar imbiklerden süzüle süzüle doluyo buraya

Ateşi çıktıysa kafede sevdiği adamı gördü

Neden sormuyorsunuz ben de bunu anlamıyorum. Mesela benim soğuk bir yapım var. Öyle romantik tavırlarım yok. O yüzden bazen de benim karşıdan hoşlanmadığımı sanıyorlar, buluşma sonrası mesaj yazmıyorlar. Ben net bir şekilde soruyorum hayırdır beğenmedin mi diye, bazıları üzgünüm diyor ki bunda alınacak bir şey de yok, bazen de ben beğenmiyorum bir insanı, bazıları da sen beğenmedin sandığım için yazmadım diyor.

@deniz işin kötü tarafı “beni beğenmedin mi” diye sorduğum zaman oldu, açıkça söylensense keşke ama yazmayı azaltarak ve inkar ederek yapılıyor.
Bu yüzden bırak bunu sormayı konuşmaya devam edecek mi diye yoklamak bile istemiyorum.

kız seni beğenmemiş aga uzatmaya gerek yok, dalgana bakacaksın.
ayrıca bir abin olarak (yaş farkımız olduğunu tahmin ediyorum) sana şu tecrübemden bahsedeyim: kadınlara karşı çok kibar olursan soğuyorlar. biraz keko gibi takıl, küfürlü konuş, ufaktan bitirim ayağı yap bak nasıl kapında yatıyor o kız.

@işimdeyim gücümdeyim
+100 kesinlikle haklı.kadınlar gücü seviyor kibar kadınsı düşünceli erkek sevmez çok üstüne düşme kadınların

Son durum olarak;
İlk gün yazdım. Cevap verdi etti ama bir şey olmayacağını bilerek yazdım. Ne yaptın iyi misin gibi. 2. Gün oldu hiç yazmadın o da yazmadı. Yani özetle olmadı. Daha olayı zorlamaya gerek yok, haklısınız. Buluşma sonrası yazmam bile hataydı bence, olmayacağı belliydi.

@işimdeyim haklısın, aslında sadece konuşkan ve sempatik olmaya çalışmıştım. Çok beyefendi kibar olduğum söylenemez.

@cesiro görüşmeye kadar işin iyi gidip görüşmelerden sonra bozulması (foto ses ve düşünce yapım, konuşma şeklim görüşme öncesi) aklıma o an farkettiği bi kusurum mu var düşüncesinden başka bir şey getirmiyor.

Mesela atıyorum “arabasız olamam” ya da o an ona göre “8 cm boy farkının az gelmesi” gibi.
Tabi değiştiremeyeceğim şeyler için üzülecek halim yok.

@işimdeyim -1

Yahu inanamıyorum şu verilen tavsiyelere, olduğun gibi değil de aşırı kibar davranmaya çalışmak iticidir elbet ama keko gibi görünmek ve küfür etmek de hoş değil kesinlikle. Yeni tanıştığım, yüz yüze geldiğim biri küfürlü konuşsa ve abuk sabuk hareketler yapsa pat ye kalkıp giderim herhalde. Umarım ciddiye alan tecrübesizler olmamıştır bu tavsiyeleri.

işimdeyim gibi "abilerin" tavsiyelerinden uzak dur.

"garılar sert yapan erkeklerden hojlanıyor yauv"

evet evet, tüm kızlar keko gibi sert yapan erkeklerden hoşlanıyor emin olabilirsin. bu tipler genelde ne istediğini bilmeyen, ezik kızların peşine düşerler; haliyle kızlar da sakin (efendi) erkek olduğunu fark edince tepesine biner.

benim eski kız arkadaşlarım (kaldı ki hepsi 8 üzeri güzellikteydi) benim sakinliğime "efendi" olmama hızlı alıştılar. dominant olmak "hed höd" olmak değildir. sağlam kariyerin, kendine güvenin varsa ve buna rağmen "hed höd" yapmıyorsan, işte o zaman "cool" fazına geçersin ve dikkat çekersin. bu sessizliğinin arkasını öz güvenle doldurmak gerekiyor. dolduramadın mı? bu senin problemin.

esas soruya doğru cevaplar gelmiş ancak şahsi yorumum kızın üstüne fazla gitme. arada bir yokla ve baktın hala eskisi gibi diyalog kuramıyorsunuz "no contact" tarafına geç ve tüm ilişkini kes. dönerse senindir, dönmezse hiç senin olmamıştır.

Son durum. Büyük yanlış anlaşılmalar olmuş. Şu an aramız buluşma öncesi gibi iyi.

Benimle buluşmadan bir kaç gün önce işten çıkarılmıştı. Mekandan çıkmak isteme sebebi götürdüğüm yerde hesap paylaşımını düşünerek parasal mevzudan dolayı imiş. Mekan çok pahalı değil ama iyi bir mekandı. Utandığı için de sebebini söyleyememiş. Ora olmazsa başka bir yer dediğim için de eve gitmek istemiş aynı sebepten dolayı.

Özetle benimle görüşmeye devam etmek istediğini söyledi :)

Sanırım kabullenilmiş çaresizlik yaşadım bir süre :/

iyi güzel. yine de umudunu çok yeşertme, bekle ve gör. bana güven vermedi pek, sen de çok heveslenip sonra hayal kırıklığı yaşama.

@Bruce +1 bana da pek güven vermedi ama olumlu dönmüş.çok bağlanma olmazsa da çok üzülme

bütün alfalar alt alta cevaplamış. daha ne duruyosun.
nasıl onlar gibi özgüvenli olman gerektiğini öğren ve go for it

225'e bölüyorsun agi'yi çıkarıp. 9 lira 35 kuruş net yapıyor saatlik olarak.

@bruce

Neden 225 oluyor ki? Haftalik calisma asgari ucret icin 45 saat degil miydi?

"4857 sayılı İş Kanunu'nun 63. maddesi, haftalık çalışma süresinin 45 saat olduğunu, aksi kararlaştırılmadıkça bu sürenin çalışma günlerine eşit olarak dağıtılacağını hükme bağlamaktadır. Buna göre, haftanın altı günü çalışılan bir işyerinde günlük çalışma süresi 7.5 saat olacaktır.

SSK işlemlerinde ay 30 gün olarak dikkate alınmakta, dolayısıyla aylık çalışma süresi de 30×7.5=225 saat olarak uygulanmaktadır."

@bruce: çalışmadığın gün için niye çalışıyor gibi gözüküyorsun ki anlamadım. 6 gün çalışıyor demiş, sonra 7 gün çalışıyor gibi çarpmış.

@ahm1 çalışmadığın dediğin gün senin 6 gün çalıştıktan sonra hak ettiğin ücretli haftalık izin. işverenle saatlik ücret üzerinden anlaşmadıysan, aylığın yani maaşın varsa 6 gün çalıştıktan sonra 1 gün ücretli izin hak ediyorsun. o günün ücreti ödeniyor.

niye böyle diye çok sormaya gerek yok çünkü bunun ülke genelinde standardizasyonun yapılması lazımdı ve kanun koyucular da bunu böyle uygun görmüş zamanında. örneğin 31 çeken aylarda 1 gün fazla çalışmış oluyorsun ama sigortan yine 30 günden hesaplanıyor. 28 çeken şubat da aynı şekilde 30 gün üzerinden hesaplanıyor. senin işyerinde kaç saat çalışacağın sen ve işveren arasında, herkesin çalışma saatine göre kanun düzenlenmesi karışıklık yaratır zira. senin maaşın aylıksa 225 saat çalışmış sayıyor seni sgk, buna karar verilmiş böyle işliyor.

Giren hep çalışana giriyo anlaşılan. Sorgulayana da azar gecikmiyor. Fazla mesai hesaplarken düşük çıksın diye böyle hesaplıyor bu emek hırsızları.

@hayir bu koyden olsam nolcak: güzel bi noktaya parmak bastın.

ne için, ne kadar profesyonel mesela? ne çekmek istediğini ve bütçeni yazarsan daha sağlıklı öneri alırsın.

soru biraz yanlış olmuş, gene de ne istediğini anladım.

canon dslr makinalarını 3 gruba toplamış durumda eos 650d-700d ve devamındaki serilerden bakabilirsin. bu seri giriş seviyesidir. 60d-70d türü modellere henüz ihtiyacın yok (orta seviye) tek rakamlı 5d-6d cihazlara zaten hiç bakma bile (üst seviye)

bütçe ikinci elde temiz bir makina için 1500-2500 arası (alacağın lense göre değişir)

var da hepsi eğleniyor şu anda.

180 günlük kıdem derken neyi kastettiğini anlamadım, 6 aylık deneme süresinden mi bahsediyorsun? eğer sözleşmesinde 6 aylık deneme süresi vardır yazıyorsa açamaz dava çıkış sebebi deneme süresinde fesih görünüyorsaç
genelde -deneme süresi 2 ay bile olsa- 6 aydan önceki fesihler için açılan davalardan bir şey çıkmıyor ama neden ve nasıl çıkartıldı o da önemli.

6 ay kıdem şart, yoksa işe iade davası açamaz. tabi madende çalışmıyorsa onlara istisna var. ihbar talep edebilir

işverenin işe iade davası açılamasın diye kötüniyetli olarak işten çıkardığını ispat edebilecekseniz açabilirsiniz

Yerdeniz Büyücüsü

Pilgrim's progress

Bitmeyecek öykü-ende

Yerdeniz Büyücüsü demeye gelmiştim ki söylenmiş bile.
Kral Katili Güncesi'nin ilk kitabını okudum, tavsiyem o yönde olmamakla birlikte evet "Kahramanın yolculuğu" tarzına uygundur.

Hmm... Bence Neil Gaiman - Amerikan Tanrıları kitabını okumalısınız. Kahraman gerçekten de yola çıkıyor, başından türlü olaylar geçiyor ve bence oldukça ilgi çekici bir kitaptı. Üstelik okuması da oldukça akıcı ve zevkli. Kitabı 3-4 sene önce bitirmiştim, geçenlerde dizisini merak edip gözattım. Kitabın verdiği hazzın yanından dahi geçmedi, 1-2 bölüm sonra bıraktım. Belki siz dizisinden de hoşlanmaya başlayabilirsiniz.

kral katili güncesi müthiş akıcıdır aceyip keyifli bir kitaptır ama şerefsiz yazar senelerdir bitirmedi kitabı. tuğla gibi iki cilt okuyorsun ve bittiği anda kalakalıyorsun çünki devamı yok. o yüzden tavsiye etmiyorum

drizzt efsanesi

(bkz: drizzt do'urden)

Sılaşara

Fıççın, taksimde.

Sılaşara diyeceğim ben de ama çok bozdular. Fıccın'ın yaptığı versiyon senin aradığın versiyon mu emin değilim ama dene.

Sılaşara orijinal yemek olanını güzel yapıyor.
Fırın Safranbolu meze olanını güzel yapıyor.

Vardır ama en aranılan özelliklerden olmadığı için çat diye şunda var diyemem; bu sebeple gözüne 3-5 tane kestirip onların detayına inmelisin. Genelde orta-üst seviye kulaklıklarda oluyor, 500-600 lira üstündekilerden itibaren bakmaya başla derim.

Bildiğim ve diğer özellikleri sayesinde kesinlikle önereceğim model olarak Sony xm3 var ama bütçene uyar mı bilemiyorum.

BT5.0'da bu istedigin ozellik var. "multipoint" olarak geciyor. telefonlarin ikisinin ve kulakligin bt5.0 olmasi ve kulakligin bu ozelligi(multipoint) destekliyor olmasi lazim.

Açıkçası fiyat çok da önemli değil. Benim işimi görsün yeter modundayım. Hepsiburada'da filtrelerde çift telefon desteği filtresi var ama benim istediğim olayı mı söylüyor emin değilim.

m.n11.com

S
Bundan var bende aynı anda 2 farklı cihaza bağlanmayı destekliyor. Bilgisayara bağlı film izlerken telefonum çalınca filmi durduruyor telefonun sesine geçiyor otomatik olarak istediğin bu tarz 1 şeyse.

www.watsons.com.tr

sitesinde tükenmiş görünüyor fakat mağazalarda var, bugün denedim kokusu givenchy blue label'a benziyor fakat bir parfüme o kadar para vermem onun yerine bunu alabilirim

Azzaro Chrome. Bir kaç çeşidi var sanırım.
Denk gelmedim ama ilk aklımda olan parfümlerden biri bu. Beğenirsen haber ver.

bleu de chanel ve dior sauvage. erkeklerden bile olumlu tepkiler aldığım bir parfümdür.

Sauvage +1
Çok yaygın olmasın istiyorsan(sauvage öyle) John varvatos dark rebel da olabilir.

versace eros

Seiko.

mekaniğinden anlamıyorum fakat görünüş olarak seiko çünkü diver model saatler hoşuma gidiyor

Ben tissot u beğendim

seiko.

İkisini de beğenmedim, tissot deliksiz kordona sahip olsa onu seç derdim. Seiko'nun rakam yerine koyduğu belirteçlerin kocaman ve yuvarlak olması çok "dandik" durmuş bence. Tissot al kordonu değiştirirsin diyeceğim sanırım.

baska alternatif neden yok ? ikisi de kotu cunku; ama ikisinden secmek gerekirse tissot

İkisi arasında tissot

İki saati de beğenmedim kötü görünüyor

tasarim olarak tissot

Bu ikisinin arasında tissot ama seikonun bu modele benzeyen efsane modelleri var. Yeşilli falan

ikisi de kötü +1
illa bir seçim yapılacaksa seiko

Artacak. Orani bilmiyirum.

Yüzde 4. Bir boka yaramaz. Hayat pahalılığı son 2 senede ebemi z*kti.

eski bitch direktör bütçeye herkese %10 verdirip gitmiş, şu an kesin %10 görünüyor. yenisi sağ olsun, performans sistemini aylık prime döndürecek, öyle olursa senelik ortalama %21-22 falan olucak.

artar, orani bilmiyorum ama %25 civarinda bekliyorum.

önce subat diyecekler, sonra temmuz diyecekler, sonrasında da " ee kriz ortamı" deyip hak edenler zam alamayacak. reklamını güzel yapanlar ise enflasyon oranında zam alacak..

Bir maaşım olsun, mümkünse asgari ücret olsun istiyorum. Yaşadığım yerde asgari ücrete çalıştırmıyorlar.

artacak yüzde 20 artacak

Maksimum %9,589

Gene %10 olur maksimum. Onu da ocağa yansıtmazlar, şubat şüpheli. Martta hayata geçebilir.

%7-8 civari oluyor genelde

bitti mi :D

3-5 yıl içinde yapay zeka da, kriptoparalar da (bitcoin olmayabilir, ama blockchain ve kriptopara işi) hayatımızın çok içinde olacak.

Haberlerde bahsedilmiyor hype yok diye o işler bitti sanmayın.

Hayir bu furya gecmedi. Daha yeni başlıyoruz.

Yapay zeka başlamadı bile daha, şu anda gördüğümüz örnekler "makine öğrenmesinin" ilk adımları. Ortada "zeka" denecek bir şey henüz yok, olduğunda ise emin ol asla geçmeyecek bir furya olacak.

Şahsi yorumum, yapay zekanın bitmeye başladığını söylemek; ateşle haberleşmeyi bulan adamın "uzaktan iletişime dair her şeyi bulduk dahası olmaz" demesiyle eşdeğer

21'nci yüzyıl için 21 ders kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

bu moda değil ki furya olsun, ayrıca kesin bilgi vereyim
"daha yeni başlıyoruz +1"

Haci yapay zeka anne karninda tekmeledi sadece sen bitcoin olarak duydun

aynen bitti, ama zaten aslinda kandirmacaydi hep.

kocaman serverlarin icine adam koyuyoduk, cüce kalmadi yeterli sayida, ondan sektör bitti. cüce ciftlikleri acti hindistan filan hep.

yapay zeka olacak ama çok da zeki olmayacak
senin benim koyduğum inputu alıp kendisi üstüne koyacak.
bir iradesi olmayacak hiçbir zaman, hürriyetini ilan edip Cylon gibi Cyborg gibi dayılanmayacak

Bitcoine gelmeden robot furyası vardı. Bitcoinden daha önce ise 3d yazıcılar, ondan da önce cloud vardı mesela. Ben de yapay zekada haypın azaldığını düşünüyorum. Ya da azalsa da biraz rahatlasak artık her naneye yapay zeka denmesinden. Gerçi hala her şeye cloud deniyor, çok da ümitli olmamak lazım. Bunun sonrasındaki furya için ben paramı biyoteknoloji alanına yatırıyorum.

2 gun yol iznin var ama herkesle birlikte resmi terhisten bir önceki cuma günü topluca terhis olacaksiniz. Yani iki gun once. Ancak o iki gun yol izni degil, herkese idari izin yazılıyor.

Hıı sonuçta 4 gün eksik yapılacak değil mi?

Girdikten sonraki 3. Cuma çıkacaksın.

hayır 2 gün eksik yapacaksınız.dönüş için de 2 gün izin vermeyecekler.

eğer bunu kastediyorsanız tabi ki.

Evet ya reelde 18 yapacaksın. 2 gün geç gideceksin, 2 gün erken çıkacaksın. 1 gün yol izinliler pazartesi girecek, siz salı gireceksiniz, hepiniz cuma çıkacaksınız. Sevk kağıdında birliğe katılma tarihi yazar. O günün teslim olup 3. Cuma fiyu. Benim hatırladığım bu. Sen yine de netleştir bi şekil.

Yooo, iyi böyle bence

yok ya sevmem. ne o öyle liseli ergen gibi!

Modla cok alakali. Bazen insan dokunulma veya dokunma modunda olmuyor, o zaman rahatsiz ediyor. Hele bi de karsilik beklentisi varsa.

ben oyleyim tabi insan icinde degil evde basbasayken. sirnasiklik degil sevginin icinden tasmasi durumu. normalde insanlarla temastan hoslanmam ama. sevmedigim veya notr hissettigim insanlarla tokalasmaktan fazlasi beni rahatsiz eder. sevgidim insanla ise tam tersi. ergen degilim bu arada :)

ben severim böyle kadınları

çok kişisel bir şey bu. ben de severim, hatta mesut süre'nin deyimiyle ilişkinin dokunmatiği hep ben olmuşumdur genelde. bana yapılmasını da severim. temas önemli.

benim ilişkide olduğum kişi hiç sevmiyor ve rahatsız oluyor asjd.

en sevdigim :)

Eşime azıcık sevgi gösterisinde bulunsam üstüne yatar gibi otursam falan hemen daralır sıcak falan der, tamam deyip yan koltuğa geçsem neden benden uzak duruyosun der. Burcunun ikizler olduğunu söylememe gerek var mı?
Yani hakikaten bu durum insanın moduna göre değişiyor.

ben severim.

Hoşlarına gidiyor. Her an her yerde olmaz tabii. Ama kesinlikle hoşlarına gidiyor, ten uyumunun göstergesi zaten.

dışarıda çıkarırım. çok acil bir şey oldu, bir şey almam gerekti, ancak o zaman girerim. sonrasında yerleri iyice temizletirim. evde çorapsız dolaşırım, akşam yatarken bakarım, ayak tabanım kirlenmişse temizlik görevlisini kibar bir dille uyarırım.

evin içine girince koridorda.

bir ara ayakkabıyla geziyorduk ama uğraşamadım, onun için haftada iki kere temizlik için biri gelmeli, bizim düzende yemedi.

ayakkabıları çıkartmaktan kastettiğiniz ayakkabısız gezilen evde nerede çıkartıldığıysa; portmantonun/ayakkabılığın önünde bi alan var orada çıkartıyoruz, yerine koyuyoruz. hangi geleneksel yöntem? dans stüdyosu önü mü, çadır girişi mi kapı önü? apartmanlar öyle şeyler için zaten uygun yerler değil olsa bile benim olan şeyi neden dışarıda bırakayım?

ayrıca konuyla ilgili eğlenceli bir yazı için bknz;
www.gazeteduvar.com.tr

Evde ayakkabı ile dolaşmıyoruz.
Eskiden bir holümüz vardı orada çıkarırdık. Yeni evde kapı koridora açılıyor. Ayakkabı ile girsem dışarının pisini bir yerde sınırlayamayacağım için dışarıda çıkartıyorum. Son anda bir şey unuttum, basıp giriyorum içeriye. Bizde maalesef temizlik görevlisi bizzat kendim olduğum için sonra paşa paşa siliyorum. Bazen de silmiyorum. Kendime kibarlık yapıyorum.

Hayır.
Geleneksel olarak kapı önünde çıkarıp içeride çorapla, terlikle dolaşmaca.

eskiden holde giyer çıkarırdım artık kapıda çıkarıyorum.

eşiğin gerisinde çıkarıp yere çorapla basıyorum. ayakkabıyla girenler temizlikle nasıl baş ediyor bilgim yok.

Ayakkabılarımı evin içinde, holde çıkarıyorum. Misafirler geldiğinde rahat ederlerse ayakkabılarını çıkartmayabileceklerini söylüyorum, çoğu ayakkabıyla giriyor.

anne terliğini kafada değil ayakta tercih ettiğim için çıkarıyorum.

Ayakkabıları evin içine gire girmez girişte, portmanto'nun önünde çıkarıyorum.
Ben çocukken kapı önünde ayakkabı çıkartmak = kapıcının evinin önü
Şeklinde bir imaj / bilgi olmuş kafamda.
Eşim ailesinin evine ilk gittiğimde ve kapının dışında ayakkabı çıkarıp, çıkanları da dışarıda bırakınca baya şaşırmıştım

ayakkabıyı girişte çıkarıyor sonra alıp içerideki ayakkabılığa koyuyorum. terliklerimi sabah işe giderken giymediğim için odada kalıyor, akşam işten gelince odama gidip terlik giyiyorum.

o ayakkabı eşikten içeri zemine girdiğinde altındaki tüm pislik toz içeri taşınmış oluyor, ha içeride girişte bırakmışsın ha içeride komple ayakkabı ile dolaşmışsın; bence farkı yok.

kapının dışında çıkartıp evde çorap/terlikle geziyoruz.
4 dairelik aile apartmanında oturuyorum.

girerim tabi. kendi evimde de rahat edemeyeceksem nerde rahat edecem yahu! temizlikçi hem benim hem misafirlerimin pisliklerini siliyor zaten işi bu.

kapinin girisinde cikarip icerideki ayakkabiliga koyuyoruz. iceride ayakkabiyla gezilen evin temizligiyle nasil bas edebiliyorlar bilemiyorum. sokaktaki hayvan (ve hatta kimi zaman insan) diskisi, balgam, ot, cop pisliginin eve tasindigini dusundukce midem bulaniyor benim oyle temizlik hastasi filan da degilim yani normal insanim. ayrica evin icinde ayakkabiyla dolasmayi rahat degil rahatsiz buluyorum. gelir gelmez ustumu de degistiririm mesela, gunluk kiyafetle evde oturmaktan cok rahatsiz oluyorum canim pijamalarim <3

Acele işim varsa anneye çaktırmadan giriyorum :D

bina koridorunda ayakkabı bırakmak yasak. o yüzden eve girip antre de çıkarıp orda bırakıyorum.

Girişte çıkarır, değdirmeden içeri alır ayakkabılığa koyarım. Basmam evin içinde.

kapinin disinda cikariliyor bizde ve eve ayakkabisiz girilir

bildigim kadariyla kuzey avrupa ve japonyada da buna dikkat ediyorlarmis. ayakkabi ile girmek filmlerde oluyor muhtemelen

ayakkabıları evin dışında değil, antrede çıkartır ayakkabı dolabına koyarım.
misafire de ayakkabı çıkarttırmam.
evde misafir terliği gibi bir şey de bulundurmam.

ayakkabılar kapının önünde çıkarılır, yere çorapla ya da terlik kapının önündeyse terlik giyilerek basılır, ayakkabı hiçbir yere değdirilmeden ayakkabı dolabına konur, ayakkabı dolabının kapağı ayakkabıyı tutmamış el ile kapatılır, aynı şekilde kapı da aynı elle kapatılır, sonra gidilir eller ameliyata hazırlanır gibi yıkanır. okb mode: on

ek olarak: türkiye'de ve daha kötüsü istanbul'da yaşıyoruz, çalışıyoruz, mecburuz hassas olmaya, yani okb'li olmasam da muhtemelen böyle yapardım. :/

edit: bu arada linkteki yazıyı da okudum da, yani dışardaki dışkıdan ve sarhoş kusmuğundan bulaşabilecek mikro organizmaları düşününce, şahsen olası simgesel değerleri aklıma bile gelmiyor. mesela metrobüs de çok korkunç bir taşıt aracı mikropları düşününce :/ okb mode: always on

askeri kantinde tişört olur normalde ama bitmiş olabilir.
bot vatkasından emin değilim.

colins önünden 220-7 otobüsü kalkar ona binebilirsiniz ya da ankaray ile kurtuluş durağına geçip 329

bot vatkası merkez kantinde var. tişört vs diğer kantinlerde de var. ihtiyaç duyacağın her şey var ama ilk günler sıra olur; sen 1 haftalık ürünle git en az. bildiğim kadarıyla her celple beraber yeni stok çekiliyor ama önceden celpler arasında boşluk varmış öyleyken daha mümkündür. 1-2 aydır cuma terhis olan celpten sonra pazartesi yeni celp katılıyor; bu durumda stoklar ne kadar güncel olur bilemiyorum.

Ben geç gidicem belki kalmamış olabilir.

Bir de banka kartı geçiyor di mi ben kredi kartı kullanmıyorum.


Askercell almamak için girişte telefon yok diyin diye okudum. Farketmezler mi o şekilde yaparsak?

banka kartı geçer. yoğunluk anında telefon geçiren oluyor ama geç gidiceksen kalabalık olmaz didik didik ararlar, mebs'te arıyorlar yani; farkedilirsin. askercell almayacağım diyorsan telefonu geri gönder diyeceklerdir.

telefon yok deyip geçebilirsin, evet. cehennem gibi bir yer zaten o giriş kapısı, kimse ikinci kez bakmıyor çantalara.

edit: öğle civarı kalabalıkta girersen durum böyle.

Telefonu üzerime mi alayım çantaya mı koyayım? Çanta x-ray den geçmiyor mu?

çantaya koy. x-ray'de sadece android telefonları alıyorlar.

sıkıntı ilk girişteki x-ray'de değil zaten. oradan geçtikten sonra gireceğiniz salonda. oradan sonra x-ray yok (en azından bizi etimesgut zırhlı birlikler otobüsüne bindirene kadar yoktu, ki mamak'ta istihkaka kadar gittik, başka bir arama olmadı).

Emiroglu kesinlikle

koçak, imam çağdaş ve zeki inal en iyi 3 yer. bence diğer ikisini de dene, öyle karar ver. ben zeki inal'cıyım mesela.

Koçak bu işin top noktası. Gaziantep’te her yerde denedim koçak bir başka

Kocaktan sasmana hic gerek yok, maceraya girme abi.

(bkz: gaziburma)

antrikot et

antrikot +1

Antrikot

İyi bir tarif var mı peki?

Döküm tavayı ilk kullanmadan önce seasoning denen işlemi yapsan daha verim alırsın pişirdiğin etten, daha lezzetli olur. İnternette çeşitli yöntemler var, artık fırının var mı yok mu ona göre uygun olanı seçersin. Ama kesin öneririm, bir bak.

ilk defa kullanacaksan riske girmeyecek şeyler yap.

ben olsam köfte yapar geçerim. tavayı tanıdıktan sonra steak tarzı takılabilirsin.

antrikotun tarifi yok ki. yağlayacaksın. atarsan hafif çekme karabiber. sonra 3dk bir tarafını 3 dk bir tarafını biraz dinlendir 1-2 dk kesmeye başla. başka tavada istersen tereyağ erit. etlerin üstüne gezdir.

www.youtube.com

aspiratörü açmayı unutma :)

Evde çok ağır koku bırakıyor ama bizim tavadan mıdır bilmem, günlerce geçmiyor koku, tövbe ettik biz evde.

pek bi tarifi yok. ocağı sonuna kadar aç. tava ısınsın iyice bi 10 dk boşta. az zeytinyağlanmış antrikotu at. kalınlığa göre 3-4 dk sonra diğer tarafını çevirirsin. yanlarını da bas 15er saniye. sonra tuzla. baştan da tuzlayabilirsin. farklı teoriler var bu konuda. 5 dk dursun tabakta dinlensin sonra afiyetle ye. çok kalın olmasın antrikotlar. 200 250 gram civarı iyidir

valla kuzu pirzola güzel oluyor. ama 3 kişi için 2 kerede yapman gerekebilir. antrikot istediğim gibi olmadı hiç bende. ben beceremedim büyük ihtimal.

seasoning olayını unutma. sabun, pril fln tarzı şeyler değdirme temizlerken. sadece su. sonra ıslak bırakmaman gerekiyor. sabaha küflenir uğraşırsın. kullanımı temizlemesi ile ilgili youtube videolarını izlemeni öneririm.

ev çok fena kokuyor bu arada.

muz ve vişne pek ıyı olmayabılır. vişneyı çikolatalı ıslak kek yaparken kullan bence.

Bence de güzel olmaz. Vişne kullanımı için saykodeliksorular +1

sevk başlangıç-bitiş tarihi arasında herhangi bir zamanda teslim olabiliyor muyuz?Yani direkt 13. günümde teslim olsam bir sorun olur mu?

Önceki celpte 10 gün geç katılan bir bedelli vardı bizim bölükte, kıdemli bedelli diye takılıyorduk. Biz devam ederken o terhis oldu gitti. Ama Sanıyorum geç katılırsan idari izni iptal edebilirler. Normalde pazartesi(ya da yoluna bağlı salı) katılıp 3. cuma çıkıyorsun; 18 gün . Senin durumunda 19 olabilir. Sadece tahmin(geç katılımdan caydırmak için olabilir), en iyisi bağlı bulunduğun askerlik şubesini ara öğren.

geç gelenler geç çıkıyor. kardeşinin düğünü olduğu için 2 hafta geç gidip, geç çıkan biri biliyorum

hocam ben son takımdaydım ve geç gelenlerin hepsi bizim takımdaydı haliyle. geç kaldıkları süre kadar geç çıktılar. bunun dışında bir sıkıntı olmadı hiçbirinde.

hatta biri diğer ay geleceğini sanıyormuş askere sonra bir ara tarihe bakmış o yüzden 10. gün falan gelmişti.

kayıp başvurusu yaptığın tarihten önce o kimlikle yapılmış işlemlerden sorumlu olursun. daha doğrusu sorumlu olmadığını kanıtlayamazsın.

yani kayıp başvurusu yaptığın tarihten önce o kimlikle telefon hattı alınmışsa "ben o dönemde kaybetmiştim ama kayıp başvurusunu geç yaptım" şeklindeki savunmanı destekleyemezsin.

başka da bir şey olmaz.

yani en fazla telefon hattı mı alınabilir? @kibritsuyu?
ben hiç kayıp kimlikle şu yapıldı bu yapıldı duymadım görmedim, bana o kadar da kolay değil gibi geliyor bu işler ama size de sormak istedim. belki biraz panik yaptırırsanız korkutursanız diye.

Kayıp kimliği bir üçkağıtcı bulacak da birşeyler yapacak, çok düşük bir ihtimal ama ben evhamlı biri olarak hemen başvuru yapardım.

seyler.eksisozluk.com

otogardan yenikapıya giden metroya bineceksiniz. yenikapıdan da hacıosman metrosuna binip 1 durak sonra vezneciler durağında ineceksiniz. 2-3 dk yürüyünce varırsınız.

Kent kart degil onun adi akbil. Bufelerde, akbil giselerinde, duraklarin yanindaki makinalarda bulabilirsiniz.

Akbil değil onun adı, İstanbulkart. Tabirimekruh +1

Esenler otogarında metro için binaya girişte İstanbulkart veren kart dolum makineleri var. İkinci bir ulaşım aracı olmasın dersen metrodan Aksarayda inip 16 dakikada yürüyerek de gidebilirsin.

teşekkürler arkadaşlar

Otogardan metroya binip ulubatlı istasyonunda ineceksiniz. Oradan eminönüne giden (üzerinde eminönü yazan) herhangi bir otobüse binin. Eminönü yönüne doğru tabii. Belediye durağında inin.

Tek basım yerine istanbulkart alın bence. Tekrar gelirseniz uğraşmazsınız.

Christmas market kuruldu mu yet?

bombayı celebiden al kıbrıs şehitlerinin sonuna doğru
zamanım olunca yazarım gece hayatı ile ilgili

reyhan'da browni ye

izmirliler sabah akşam kafelerde oturuyor goygoy yapıyor..
bu aralar başka da bi numarası yok izmirin..
hava soğuk ve yağmurlu malum.. öyle çıkalım gezelim takviminde değiliz..

yine de bir akşam üşenmeyin vapurla Bostanlı'ya geçin..
orası da alsancak gibi kalabalık artık.. orada da kafeler var..

alsancağa yürüme mesafesinde asansör var çık 2 bira iç. kıbrıs şehitler çelebi pastanesi olması lazım orada atom bulunur. kumru abartı bir şey. kıbrıs şehitlerde mekanlar var oralara takıl.

Kıbrıs şehitler muzaffer izgü sokak barlar falan var fena değildir, gül sokağa git alsancakta yine hoş bi ambiyansı var o sokağın oturup bi kahve için. ama izmirde arkadaş şart gibi.

Haftaiçi akşam yukarıdakiler yapılır en fazla. Christmas market perşembe kurulacak sanırım, çok bi olayı yok zaten. Kumru istiyorsan şevki’de ye. Hava şimdilik soğuk değil, öyle akşam gezerken üşütmüyor.

elden verilen tutar yandı bitti kül oldu, kıdemini asgariden hesaplayacaksın. işveren sana elden verdiği kısmı da tazmin etmek istiyorsa(istemek zorunda değil ama konuştunuz sanırım bu konuyu) elden verilen tutarı asgariye ekleyip net totali bulur, sonra onu brüte çevirir, oradan da normal hesaplar gibi tazminat hesaplar. tabii bunu yasal olarak yapamayacağı için yaptığı asgariden tazminat hesabı ile ikinci tazminat hesabı arasındaki tutarı prim veya başka bir şey olarak son maaşına ekleyebilir.

Pozisyon ve maaşa göre değişir.

Bilindik firmalar yıllık brüt maaşın %10-15'ini isteyebiliyorlar; beni bu tarz bir anlaşmayla almışlardı mesela şimdiki işime.

Giriş seviyesi bir pozisyon ise sabit de olabilir ama 7'den aşağı olmaz diyebilirim. Daha ucuza yaparım diyen firmalar çıkabilir, araştırmak lazım ama bilindiklerle ilerlemek hem çalışan kalitesi hem de kafa rahatlığı açısından önerilir.

uzunu makbüldür. ülke insanımız "artık sevgiliyiz" diye düşündüğü anda saçma salak triplere, hesaplara, taktiklere giriştiği için en kafa rahat mod flört. kafası rahat insanı da daha iyi tanıyorsun. flörtü uzun tuttuğum tüm ilişkilerim uzun ve sağlıklı ilişkiler oldu. tam tersi, diğerleri de saçma sebeplerden bitti.

bana kalsa 15 sene flort edilsin. ama bazilarinda flort cok kisa suruyor ve bu o iliskinin basarisiz olacagi anlamina gelmiyor. uzunu veya kisasi daha iyidir diye genel bir sey yok yani.

Flört olunan ve sevgili olunan zaman içinde ne fark oluyor ben bilmiyorum açıkçası. Yani bir sabah uyanıp "bir iki üç Sevgiliyiz!" falan denmiyorsa.
Bilmiyorum, beni darlamasın da kimse istiyorsa adına flört desin, istiyorsa aşko desin, isterse mahmut desin. Benim yaklaşımım bu.

Flörtten kasıt ne?

Kisasi makbukdur. Hayat kisadir. Uzun flortten bir fayda goremedim.

kısa ve uzun flörtten ne anlıyorsun
değişik bir soru olmuş

Kısa da sürse uzunda sürse flört güzel şey. Sevgili olunca evlilik gibi havası kaçıyor. Bu arada @ziv zulender ın yorumuna değinmeden edemeyeceğim. Yazdıklarında acını yaşadım dostum neredeyse. Ha bu arada evet uzak mesafe ilişkisi için hayat kısa gerçekten.

2x2=4 gibi bir durum değil bu. çok değişkeni bir denklemden bahsediyorsun.

gidişata göre değişir.

predestination izlemediysen

steven seagal'in

above the law
under siege
under siege 2
vs filmleri

kefernahum

(bkz: district 9)
(bkz: us)

batman returns.
bence şu zamana kadar çekilmiş en iyi batman filmi.
bunun harici beetlejuice var, onu da tavsiye ederim.
ikisi de aynı yönetmenin.
aksyonu bol olan istiyorsan da, atomic blonde tavsiye ederim. charlize theron döktürmüş.

the handmaiden - dram, gerilim diye geçiyor ama aradığın ‘vay arkadaş’ olayı bu filmde var.
Old boy’u da öneririm.

"karşı karşıya da açıyı kapatmış omuza falan çarpıyor"

okadar kısa sürede açıyı kapatması zaten önemli olan. mesela bu şutu çeken adamdan tut rakip takımda kim açıklama yaparsa yapsın kaleciyi övmüş. Sıradan lig kalecisi dememişler neden acaba :)

bunların hepsini tek maçta, hatta tek yarıda üst üste yapması önemli bir olay. kalecilikte üstüne gelen topu çıkarmak kolay gibi geliyor ama senin duruşun, nereye baktığın, önünde kimlerin olduğu gibi bir sürü etmen aslında üstüne gelen birçok topu çıkaramamana sebep olabiliyor. (kalecilik yaptım oradan biliyorum)
mesela altı pasın üstünden gelen kafa vuruşu göbeğine gelmedikçe zor toptur, tek elle çıkarması da rahatlığından değil, topu gördükten sonra düzgün hamle yapacak zamanı olmadığı için refleks olarak kolunu yukarı "kaldırıvermesinden" kaynaklı.

soldan hafif uzaktan gelen bir top var plase, ona uzanıp çıkarması bile övgüyü hak ediyor başlı başına, diğerlerini de katınca olağanüstü bir performans. şöyle düşün, madem çok zor toplar değiller, bunun benzeri performansı niye sık görmüyoruz. her maç her kalecinin üstüne onlarca top geliyor. özellikle kısa mesafeden gelen o arka direk topu olsun, diğerleri olsun; çoğu kaleci yiyor.

Dediğin doğru ben de herkes Muslera Muslera diyince direk dibinde imkansız toplar çıkardı falan sandım. Eskiden Üç büyükleri Anadolu takımlarına karşı tek kale oynardı, Anadolu takımı kalecileri dünyaları kurtarırdı, bu onların yanında hava cıva.
Halo etkisi diyeceğim de tam karşılamıyor galiba. Atıyorum Zlatan şık hareketle bir gol atar tüm dünya konuşur, bizim millet bile abarttıkça abartır. Aynı gölü Yattara da atmıştır ona sadece güzel golmüş der geçeriz, unuturuz iki güne. Mesela Mert Meriç diye bir zamanlar Fenerbahçe'de de oynamış bir adam vardı, bir maç orta şur karışımı korner direğinin ordan muhteşem bir gol attı, o golü kimse hatırlamaz. Alex atsa o golü hala jeneriklerde döner, tüm Türkiye bilirdi o golü.

Maçı seyretmedim ama taffarel de çok uçan bir kaleci değildi mesela. Uçmaya gerek duymuyordu adam. Top takibi, konumlama vs iyiydi yani. Çok şekil kurtarma yapmasa da bir kaleci çok iyi olabilir. Muslera da öyle bence.

çok iyi kaleci. kaleci bulmak zor dünyada, diğer mevkiler bir şekilde bulunuyor ama kaleci çok zor. dönemlik çok iyi kaleciler oluyor ama istikrarlı çok iyi kaleci çok az dünyada. o yüzden kıymetli. eski şampiyonluklara bakın, avrupa başarılarına muslera çok katkı vermiştir. kalecinin sayesinde kupa kaldırmak çok yaygın değil. kupa kazanan takımlarda hep forvetler ve forvete dönük ortasahalar önemlidir.

Hatası da çok ama Drogba, Gomis atınca ya da hakemlerle takım şampiyon olunca hataları hatırlanmıyor, şampiyon takım kalecisi diye x kadar oynadıysa 10x oynadı diyorlar. Geçen sene en kritik maçta Schalke'ye maçı, turu bu adam verdi, Schalke de Schalke olsa, liginde son haftalara kadar küme düşme tehlikesi yaşayan Schalke. Bir sürü amatör lig hatası var, dünya kupasında Uruguayı yaktı, kontrolsuz uçan tekme çıkışları desen senede 5 kırmızısı garanti, Tr de müsamaha gösteriliyor orası ayrı, bu adam topa çıkıyorum diye adam öldürebilir, ona serbest, niyeti top çünkü onun

muslera'nın dünkü performansına yakın kaç performans izledin de goygoy yazıyorsun enterasan. gs bu sene rezalet olmasına rağmen ligin en az gol yiyen takımıysa bunun en önemli sebebi muslera'dır

Evet, icinde bulundukları yanlış iliskiler yuzunden ya da ice kapanikliklari yüzünden yalniz kalmalarini yuceltmeye calisan epik karakterler olma niyetindeyken l arabesk olmaktan oteye gidemiyorlar.

ben instagram'da demiyorum ama evet kendimizi kandırıyoruz. saçma ama naparsın hayat işte.

hiçbir zaman sevemedim yalnızlığı. belki de gerçekten seven vardır. onlar da yanlış insanlarla tanışıp ağzı yanmıştır muhtemelen.

Yalnizlik bence de cok guzel. Erkek arkadasim varken de kendime hep yalniz vakitler ayiririm. Eski erkek arkadasimla birlikte yasiyorduk ve ben bazen tek disari yemege cikiyordum. Ilk zamanlar anlam veremiyodu, sonralari da veremedi de pek alisti diyeyim.
Var yani yalnizligi sevenler. Sevgilimiz de oluyor yani sadece kisisel yalniz gecirilen zamani daha cok seviyoruz. Benim icin oyle en azindan.
Ama ote yandan da sevgilim olsun diye de olmuyorum. olursa olur. yalnizlik cok guzel

Instagrama yalnızlık ne güzel yazanlar için söylediğin şey geçerli olabilir cidden. Onun haricinde flipsflops +1. Ben etrafımda, hatta hayatımda insan varken de yalnız kalmayı isteyebiliyorum. Uzun ilişkiden çıktığım sene çok mutluydum mesela, doya doya kendi başıma takılmıştım. Ayrı bir keyfi var yalnızlığın.

ben çok seviyorum ya. başkalarıyla vakit geçirdiysem bi süre yalnız kalmadan normal hayatıma devam edemiyorum.

Değil. Kendilerini kandırmıyorlar.

Instagram gibi bir mecrada bulunup da oradan yalnızlık güzellemesi yapan adama kahkahalarla gülerim.

herhangi bir sosyal medya hesabımdan bunu yazmışlığım yok ama ben de yalnızlığı sevenlerdenim. ilişkim varken de kendime zaman ayırırım muhakkak. bana da sürekli birileriyle görüşüp yalnızlığa tahammül edemeyen insanlar garip geliyor.

Evet sacma. Psikolojik sorunlari vardir. Kendini kandirdiginin farkinda degillerdir.

Kişinin kendi hayatını yaşayış şekline göre değişebilir bence.Mesela çok sosyal ortamlara girip çıkmış biri için yalnızlık soluk alma olup sevebilir,dışarı çıkmayan biri de nefret edebilir yalnızlıktan gibi gibi.Ayrıca instagram gibi mecralarda böyle paylaşımlar kesin gönderme maksatlıdır.(sensiz yalnızım ama iyiyim,sensiz daha iyiyim,bilumum gönderme ve drama)

Instagramda bir grup insana karşı bunu diyenler evet kendini kandıranlar. yalnızlığı seven insan bunu paylaşma ihtiyacı duymaz hatta nefret eder. kendimden biliyorum hehe

Kendimi kandırdığımı sanmıyorum. Her şey dozunda güzel, ama ben birisi benle aynı yataktayken uyuyamıyorum bile. Eve kız attığımda sabah olsun da kız gidince uyuyayım diyorum kendime tüm gece.

Dün baktım, oradaki kız bunu kullanıyormuş ve Memnun muş. İçindeki Polat kalın değil ve çıkartılabiliyor. Bunu. Hemen yanında 260 TL ye -10 a kadar giyilebikecek başka bir mont vardı.
İkisi de kalın değil, nasıl o kadar soğuğa karşı dayanakli olur şüphelerim var ama güzel görünüyordu ve tavsiye etmislerdi

bunun olayı 2 parça olması, o yüzden pahalı. hava çok soğuk değilse polarını çıkart giy, soğuksa çıkartmadan giy hesabı olduğu için. bu parayı vermek istemiyorsan sadece yağmurluk amaçlı su geçirmezlerinden al, bi de ayrıca polar al; daha ucuza gelir.
mesela şunun su ve yağmura dayanıklılığı daha fazla.
www.decathlon.com.tr
70-80 liraya güzel fermuarlı polarlar da var decathlon'da, onlardan alıp kara geçebilirsin.

ust giyim hemen deforme olan eskiyen bir esya degil. o yuzden alabilirsin gayet sik gorunuyor. en az 3-4 sene giyersin, buna gore fiyat cok yuksek degil. rengi de guzelmis

dana bonfile
sc02.alicdn.com

kasaptan alıp direk yaparsan olmaz o iş. günler hatta haftalar boyunca özel buzdolaplarında yanılmıyorsam 11 derecede bekletiyorlar.

dana bonfile ile lokum olarak pişirilebilir.(www.youtube.com
chateaubriand (şatobiryan ) olarak pişirilebilir. (www.youtube.com
açıkcası evde pişirmek için chateaubriand daha uygun bir alternatif.
edit:3-4 saatlik marinasyonla yapılabilir, yıllanmış ete gerek olmaz.

rib eye bonfileden daha lezzetlidir steak için.
yalnız hayvanı kızgın tereyağı ile pişirme şekli işin görseline hitap eden kısmı. kaliteli bir pişirme şekli değil, zaten kaliteli etin kendi yağlı olacağı için ayrıca yağa batırmak gereksiz. yağı düzgün yayılmış bir rib eye'ı döküm tavada ya da ızgarada mid-rare pişirmek bu işin nirvanasıdır.

Dokum tava muhim, bonfile kolay görünse de her babayigidin harci değil hakkıyla pişirmek.
Mermer tabir edilen yağı homojen dağılmış antrikot, isi ayari iyi verilmis(yeterince kizdirilmis) döküm tava+antrikot ikilisi...

Burnuma koktu yapayım bu aksam :)

Hocam genelde bana bonfile ile yapıyorlar ama lezzetli mi dersen antrikot kadar lezzetli değildir. Bonfile hayvanın en az hareket eden bölgesi olduğu için yağsız ve yumuşak bir ettir.
Evde yapacaksanız kesinlikle antrikot tavsiye ederim. Bunun için de öncelikle iyi bir et bulunmanız gerekiyor, etin yağa dağılımı orantılı olması gerekiyor, marine etmeden ufak bir kaç işlemden geçirdikten sonra lezzetli bir et yapabilirsiniz.

Migrosun et reyonunda uzman kasabın dinlendirilmiş etleri var, vakumlu ambalaj onların içinde güzel bir antrikot ya da tbon alıp deneyebilirsiniz ilk aşamada, beğenirseniz zamanla kendi etinizi kendiniz dinlendirebilirsiniz. (ıslak ya da kuru dinlendirme )

antrikot

ince uzun bir parca ise buyuk ihtimal filet mignon, resimdeki kirmizi yer.

www.topratedsteakhouses.com

yumusak, sinirsiz yagsiz bir et bu. pahalidir, ama asiri lezzetlidir. fazla pisirirsen kurur bir boka benzemez. orta yapip gomeceksin, ortasi pembe kalacak.

sadık olan da vardır olmayan da. genellenemez bu.

erken yasta evlenme ile alakasi yok, aldatacak kisi kac yasinda evlenirse evlensin aldatiyor. 3.evliligini yapan bir arkadasim var, daha yeni evlendi sayilir ama her firsatta aldatiyor esini

aldatmak yaşla alakalı değil, bir kişilik meselesidir.

karakter meselesi fakat şu da var, birkaç sevgilisi olmuş biri gelecekte karşısına çıkan (evliyken çıkan) durumlara daha farklı bakabilir. Kimseyi tanımamış birine o tür durumlar daha ilgi çekici gelebilir gibi geliyor bana.

Erken evlenen illa aldatıyor diyemeyiz ama.

erken yaşla nasıl alakası yok ya, hangi insan sadece karakterine göre hareket ediyor. çevresel değişkenlerin hiç etkisi olmadığını iddia etmek kocaman bir saçmalık.

o yaştakilerin genellikle ilk ciddi(evlenecek ciddilikten bahsediyorum) ilişkisi oluyor ve maksimum 30'larına geldiklerinde akılları yapamadıkları kaçamaklarda kalıyor. özellikle günümüzde 30 yaşından önceki gençlerin yaşadığı duygusal ve cinsel tecrübeler insanların hayatlarında önem taşıyor. etrafındakilerin bu tecrübeleri yaşadığına tanık olup kendi eksik kaldığını görenlerin bir noktada gözlerinin dışarı kayması daha olası. bu eşe olan sevgisizlikle direkt alakalı değil. mesela yeterli tecrübeyi yaşayan biri aynı eşle 30'undan sonra evlense, gözü yapamadıklarında kalmasa, belki de aldatmaz. ama o heyecanı, tecrübeyi deneyimleme isteği, libidonun çılgın attığı o yaşlarla birleşince aldatmak için daha fazla ortam oluyor.

aldatacak insan aldatır, kadın da erkek de.
kadın'ı yakalayamıyorsun o yüzden erkekler çok göze batıyor.

23 yaşından tek gün aldığında evlendiyse aldatmaz, çift gün aldığında evlendiyse aldatır.

ben 24'ümde evlendim, güzel günlerimiz de geçti, çok kötü zamanlarımız da oldu ancak elime pekçok fırsat geçmesine rağmen hiç aldatmadım çok şükür

Yaştan ziyade tecrübeyle de alakalı bence. Bu yüzden ben de biraz @Bruce gibi düşünüyorum. Tabi ki önemli olan karakter, yapacak olan her durumda yapar ama bazı şeyleri de göz ardı etmemek lazım.

yaşım 30+

evlenmiş arkadaşlarımın yaptıklarına bakarak söyleyebilirim: erken evlenmek pişmanlıktır :)

bu önemli bir nokta, evet. ilgi duyan insan tanımak ister, tanımak için de soru sorar. soru sormayan insan da bir şeyler anlatır, amaç iletişimde kalmaktır. ikisi de yoksa ya samimi ilgi duymuyordur ya da sosyal becerileri hiç gelişmemiştir ki bu da çok seyrek olur, genelde ilgisi olmadığına yorarım.

@bruce sevgilisi olduğunu gösterir mi bu peki, ya da biraz daha üstüne gitmek gerekir mi, belki kötü bir günündeydi filan...

sevgilisi olduğunu göstermez nasıl göstersin ki, sevgilisi olanlar da birilerine ilgi duyabiliyor. çok basit bir refleksten bahsediyoruz neticede, ancak bu durum devam ederse o zaman kendini baskılıyor denebilir.
kötü gününde olabilir, tek bir seferden bahsediyorsan üstüne git tabii. ama birden fazla kes ilgisiz kaldıysa beğenmemiş olma ihtimali fazla derim ben.

Sen yazmadan yazmıyorsa, sen ona sürekli bir şeyler soruyorsan ve o sormuyorsa ilgilenmiyordur. Yapmamasını çok istediğim biri bunu bana yapıyordu. Sonradan benimle ilgilenmediğini kendi ağzından duydum. Sorry :(

İlgilendiğini anlamıyorsan ilgilenmiyordur.

Stavro'ya katılıyorum. Bu somut bir şey değil bir his meselesi. Anlaşılıyor. İlgilendiğinden şüphe ediyorsan kesinlikle ilgilenmiyordur.

Ben de "acaba ilgilenmiyor mu ya?" diye düşünüyorsanız, ilgilenmiyordur fikrindeyim.

Kesinlikle soru sormuyorsa veya sohbeti uzatmıyor ise benim ile ilgilenmediğini düşünürüm.

bir süre ben kullandım sonra babama verdim 1-2 yıldır o'nda, memnun

benim sirkette bileginden ameliyat olan biri (carpal tunnel) daha 2 senedir bundan kullaniyor, sordum sikinti yok dedi.

ben dikey değil ama trackball kullanıyorum, aşşırı memnunum inanılmaz konforlu bişey. bunlar gibi kolu ayrıca hareke ettirip bileği bükmediğin için bence daha bile sağlıklı.
www.google.com.tr

Lan çok mantıklıymış!

mavi balina diye bir oyun olduğuna da inandıklarını ve çocuklarını sıkı sıkı tembihlediklerini düşünüyorum.

ortalama iq larının 50 olduğunu düşünüyorum

Dunyanin duz olduguna inananlar ile kuresel isinmaya inanmayanlar arasinda bir yere koyuyorum.

böyle tipleri bir de chPkk falan diyen tipleri bir düğmeyle yok etmek isterdim.
bir de grip aşısı sadece iki çeşit virüse karşı etkiliymiş, bir işe yaramıyormuşçular var.
çiftlikbankçılar.
şimdiler de kriptoparacılar.

crown +1
dis urunlerindeki flor beynimizi kontrol etmek icin gizli orgutlerin komplosu diyenler, dunyayi kertenkeleler yonetiyor diyenler falan da var tabi, onlari da dislamamak lazim.

crown +1

Kendi çocuklarını geçtim, onlar yüzünden başka çocukların sağlığını tehlikeye atıyorlar.

big pharma'nın kucağına atlamadıklarını düşünüyorum. herkes kalkana oturmak zorunda değil.

İşlerine geldiği zaman modern tıptan yardım alan, diğer zamanlarda inanmayan insanlar. Bir kısmı kara cahil, bir kısmı ise okumuş cahildir. Ama daha bir ortak noktaları ukala olmaları. Mesela iddiasını destekleyen doğru/yanlış bir çalışma bulur paylaşırlar, iddiasını desteklemeyen bin tane çalışmayı görmezden gelirler. Zaten bilimsellik, kanıt piramidi, meta analiz gibi kavramlar onlar için önemsizdir. Bu kadar kanıta rağmen dünyanın düz olduğunu iddia eden insanlarla aynı kafaya sahiptir bir çoğu.
Hem kendi çocuklarının, hem diğer çocukların hayatını riske ederler. Sonra da yine bilmiş bir edayla "neden korkuyorsun çocuğun aşılıymış ya" derler, vahşi suş, aşının koruma oranı falan gibi konular ilgi alanlarına girmemektedir.
Mesela çocuk zatürre olduğunda doktora götürüp ilaç kullanırlar ama yine aynı doktorun "çocuğunuz ileride menenjit, kızamık vs olabilir, ölebilir ya da felç kalabilir, çocuk felci olup hayatı boyunca yürüyemeyebilir" sözüne inanmazlar, ilaç firmalarının oyunu derler.
Aşı ve antibiyotik öncesi yakın geçmişte ortalama yaşam süresinin 40 yıl olduğuyla ilgilenmez, sadece doğal beslenerek sağlıklı ve uzun yaşayacaklarını sanarlar.

Burası inançlılar için:

Ayrıca ileride -muhtemelen- yaşanacak olan kızamık, menenjit, verem gibi salgınların ve ölecek, felç kalacak bebeklerin müsebbibi olarak ahirette sıkıntılı ve muhtemelen üzerlerinde tonlarca kul hakkıyla başbaşa kalacaklar.

Peygamber efendimizin "İlim müminin yitik malıdır. Çin'de bile olsa alınız." Emri de yine bir kısmı çok inançlı bu insanlar için bir anlam ifade etmemektedir.

Dünyadaki en tehlikeli insan türü olmaya doğru gidiyor bu güruh ve bizim bir şekilde bunları durdurmamız lazım.

Hala big pharma falan diyor burada bile birileri çıldıracağım. Uçaklar da üstümüze kimyasal sıkıyor değil mi giderken arkalarında bıraktıkları beyaz çizgi sayesinde anlıyoruz bunu... Bütün şirketleri, bütün ülkeleri, bütün operasyon ekibini satın almış çünkü adamlar.

Neyse konumuza geri dönelim bu tipleri küçümsedikçe, iplemedikçe, t.şk geçince bunlar daha da kuduruyor, savundukları saçmalığa daha da sıkı sarılıyor gördüğüm kadarıyla. Bunu yapmadığın zaman da seni ilaç şirketi ajanı, kapitalizm fedaisi, gözüne perde inmiş beyin yoksunu olarak yaftalıyor.

İş yine devlette bitiyor sanırım. Tuttuğunu aşılayacak, aşısı olmayanı okula vs. kaydını yaptırmayacak. Hastaneye gelince tckn sorar gibi sistemde aşılarının olup olmadığı görülecek, aşısız olan tedavisinin aciliyetine göre aşılanacak öncesinde veya sonrasında. Hayır düz dünyacılar gibi kendi çalıp kendi oynasa tamam da benim sevdiklerimin, gelecekteki çocuğumun sağlığıyla oynuyorlar. Bozdukları oyunlar sayesinde toplu kıyımdan geçeceğiz kıyametten, göktaşından, nükleerden önce.

Çocuklarına otizm tanısı konmuş iki ayrı aile biliyorum, ikisi de çocuklarının 1 yaşına kadar normal olduğunu ve 1 yaş aşılarından sonra çocukların değiştiğini söylüyorlar. İki aile birbirini tanımıyor ve bu soruyu ben özellikle sormadım, kendi gözlemleri olduklarını bana söylediler. Hatta bir tanesinin ikinci çocuğu oldu ve hiçbir aşısını yaptırmadı. İnsanların geçerli sebepleri olabiliyor.

Otizm öyle bir hastalık değil. İki çocukla bilimsel kanıt denen şey olmamasını geçtim, otizm spektrumu dışarıdan ot içtim, antibiyotik içtim, aşı oldum, normalken otistik oldum şeklinde olmaz. Çoğu çocuğa zaten ilerleyen yıllarda teşhis konur semptomlar anlaşılmadığı ve şüphelenilmediği için.

Burdaki sıkıntı şu,
Kimse tıp, kimya, biyoloji bilmek zorunda değil. Lakin bilmiyorsan bilene uyacaksın. Uymuyorum diyorsan da o bilimi öğren o zaman.
Dünyanın çeşitli yerlerinde "çocuğuma anne sütünden başka bişey vermem, çiğ sebzeden başka bişey vermem, pişirmek doğamıza aykırı vs vs" saçmalıklar yüzünden çocuğunu malnütrisyona uğratan bir çok oksijen israfı aile mevcut.

Ben doğru dürüst açıklayan birilerini okumak istiyorum. Mesela şeyi merak ediyorum, bir kişi grip aşısı yaptırmayınca kendi sağlığı riske giriyor. Ben grip aşısı olsam, ama sen olmasan... Sana grip bulaşsa da bana bulaşmayacak. Böyle mi oluyor bu konuda da?

Eğer böyle oluyorsa aşı karşıtları neden eleştiriliyor?

Bir de neden aşıya karşı olduklarını merak ediyorum. Ne bileyim, biz olduk. Kötü mü oldu ki?

@lisw
Aşıya karşı olmaları cahillik ve ukalalıktan. Az bilmekten bir de. Hiç bilmeyen tehlikeli değildir, az bilen ve bunun farkında olmayan ise çok tehlikelidir.

İkinci sorunuza geleyim kabaca:
1-Hemen hemen hiç bir aşı yüzde yüz koruma sağlamaz, bu sebeple toplum sağlığı için herkesi aşılamak gerekir.
2-Vahşi suş denen bir kavram vardır, aşısız çocuklar ve aşılı çocuklar da kısmen bu mikroplara karşı dayanıksızdır.

3-ayrıca "aşı tutmamış" çocuklar vardır yani yeterli antikor cevabı vermeyen. Bunlar için aşısız ve hasta bir çocukla yanyana gelmek ölümle sonuçlanabilir.
4-İmmün yetersiz, yani bağışıklığı çalışmayan çocuklar vardır. Yine aynı şekilde kanser tedavisinden dolayı bağışıklığı çalışmayan çocuklar vardır. Bunlara aşı yapılamaz. Bunlar da yine aşısız bir çocuktan kapacağı virüs/bakteri yüzünden kolayca ölebilir.

@mor bembombom
Evet kesinlikle ilgisi yok. Çünkü bilimsel metodoloji uygulanmış çalışmalar var. Ayrıca otizm doğuştan gelen bir durumdur. Sonradan oluşan değil.

Neyse bu hepten saçmalık zaten de, bilimsel metodoloji umursanmadığı için yine gündelik hayattan örnek vereyim.
Ben tıp fakültesinde öğrenciyken hepatit b kızamık, menenjit, verem olan çocuk hiç görmedim.

Lakin maalesef hepatit b den dolayı karaciğer yetmezliğine girmiş, menenjit, verem bir çok yetişkin gördüm maalesef.

Edit: pardon bir tane menenjit vakası gördüm çocuk servisinde. Maalesef kör olmuştu.

Ama bu tipler çoğaldıkça menenjit olan kızamık olan verem olan çocuklar, komple sınıflar okullar göreceğiz maalesef. Salgın.

Soner yalçınin son kitabını okumanızı tavsiye ediyorum. Kesinlike asi vurulmalı diyenlere özellikle...
Edit sağlık ile portakalı aynı seviyede değerlendiren arkadaşlar birşey diyemem onlar çıkan ilaçların hepsini kullansınlar. Bu büyük bir düzen inanılmaz paralar var. Benim şahsi kanaatim tamamlayıcı tıp olmalı. Bir tedavi kabul edilirken diğeri toptan reddedilmemeli.

@opitseri
Okudum.
Ben de bu tarz bir kitap yazarak mesela "portakal kanser yapıyor, çiftçi lobisinin oyunu bunlar." Şeklinde kanıtlayabilirim. Sallamak serbest olduğu sürece.

Soner Yalçın bir ara belli soyisimlere sahip neredeyse herkesi sabetayist yapıyordu.

"Efendi" ünvanına sahip insanlar sabetayist oluyordu falan.

İyi gazetecilerin bile saçmalayabileceğini unutmamak lazım.

turkiye'de onumuzdeki 10 sene icinde cok daha yaygin hale gelecek. her turlu trend gecikmeli geldigi icin henuz yeterince bilinmiyor.

İşin çok acı bir tarafı ise bize birşey olmayacak lakin çocuklarımız, torunlarımız etkilenecek bundan.

Anlamadığım, bizim çocuklar aşı olmuşsa salgından nasıl etkileniyorlar? Aşı yaptırmayan aptalın çocuğunu haydi anladım da. Bizi niye etkileyecek?

@i ve been mistreated

tren'e celme takan yukarida anlatimis iste uzun uzun.

veganlar hakkında ne düşünüyorsam aynısını.

insanların bu sektörden para kazanmaları bu aşıların faydasız olduğu anlamına gelmiyor, bunu anlayamıyor bazı büyük resimciler. hadi grip aşısı, romatizma aşısı destekleyici şeyler ve olmasa da olurlar; çocuk felci, menenjit gibi hastalıkları direkt engellediği bilimsel mecralar tarafından seneler önce(hatta bu işin piyasası oluşmadan önce) kanıtlanmış aşıları yaptırmayarak hangi riskleri aldıklarının farkında değiller. yani değer mi bebeğinin kalıcı sakatlığına ya da ölümüne değecek sebepleri göze almaya o tekere çomak sokmak; bu kadar mı idealistsiniz? çoğu kişi o aşıya para vermiyor bile, e sana giren çıkan ne?

otizm konusunu yukarıda net bir şekilde anlatmışlar zaten. ki böyle bir şey olsa yemişim parasını pulunu, bu kadar önemli bir konuda tüm dünya nasıl ağız birliği yapıp insanlığı kandırıyor olsun? bu aşıların otizme sebep olduğunu kanıtlayan biri çıkması bu kadar zor değil ki, dünyadaki tüm laboratuvarlar mı kontrol altında.

yahu adam ateşi düşsün diye yapılacak novalgin'e bile karşı çıkıyor bu gözler bunu gördü. ben bunun hangi resmi görebileceğine inanayım?

kısacası, en iyi niyetli tabirle bu tiplerin yel değirmeni kovaladıklarını düşünüyorum.

aşı ile otizmin ilgisi var arkadaşlar. buyrun;

i.hizliresim.com

allah affetsin ben güldüm.

comar hepsi.

off şu soner yalçın'ın kitabını geçen haftalarda 60+ bi yakınım da tavsiye edip "aşı çok gereksizmişşş" diyordu. tamamen büyük resmi görmece olayı.

Ben de o şekilde kullanıyorum ama günümüz için gereksiz bir kısıtlamacılık bu. Neticede bir sosyal paylaşım mecrası ve insanın kendi bu paylaşımın en kilit noktası, haliyle kendini koymak normal.

Zaten Instagram'ın kendi de senin gibi düşünmüyor.

O tavşan kulakları, gözleri maviye çeviren efektleri falan da güzel fotoğraflar için mi sence?

ilk ciktiginda oyleydi galiba. sepia ve sarımtırak tonlu filtreler vardi. bir sure fotograf paylasim uygulamasi oldu ama sonra evrildi. sonra videolar geldi, storyler geldi vs..vs. tarihten emin olmamakla birlikte, en azindan benim gozledigim kadariyla son dort bes yildir daha cok yonlu bir yer oldu.

kimisi satış yapar, kimisi selfi paylaşır, kimisi fotograf ceker paylasir. ne şekilde kullanmak istersen.

ben mesela whatsapp'i not tutmak ve cektigim fotografi bilgisayara atmak icin kullanıyorum. (iletisim icin kullanmiyorum, yalnizim. qusel kizlar eqlesin)

facebook da ilk çıktığında ne güzeldi. şimdi emekli dayılar ve teyzelerin kafes dövüşü yaptığı bi yere dönüştü. olur öyle.

Gerekmez.

Benim de Instagram hesabımda okuduğum kitapların fotoğrafı dışında kendi göründüğüm fotoğraf belki iki tane falan vardır, ama günümüzde sosyal medya polisliği yapmak da lüzumsuz bri stres. Siz kendiniz doğru bildiğinizi yapın, başka insanlara -özellikle sonuçların kimseyi ve hiçbir şeyi etkilemeyeceği bir bağlamda- "sen de bu doğruyu yap, yanlış yapıyorsun" diye yaklaşmak da en az onların yaptığı kadar gereksiz bir "late 2010s" davranışı.

sapığın dadanması için kadın profili olmak yetiyor, yatak ya da meme koymana gerek yok. zaten yatak meme koyup açık profil yapanların takipçi kasma derdi oluyor genelde, onlar da sapığa alışmış oluyor. yani demirden korksa trene binmez kimse.

bence de tehlikeli. benim hesap kitliydi instagramda. sonra komple tüm fotoları kaldırdım. ne gerek var insanların senin özel hayatını bilmesine? özelden foto istesen atmaz ama instagrama binlerce özel foto atıyorlar garip.

herhangi bir verisinin kopyalanmasını istemeyen kişinin alabileceği tek önlem o veriyi internette paylaşmamaktır.

gizli profilinizi görmesine izin verdiğiniz kişilerden birinin bunu yapmayacağını nereden biliyorsunuz?

ayrıca yatak odası derken, sevişirken fotoğraf çekilip instagram'a yüklemiyorsak kim ne yapsın benim yatağımı, çarşafımı onu anlamadım.

Asıl LinkedIn felaket, adamın adını yazıyorsun hangi tarihler arasında hangi okula gitmiş, ne yapmış tüm hayatı ortada. Yaşlı anası babasına yaklaşacaksın ben burdan arkadaşıyım, şöyle dostuyum bilmemne güvenlerini kazanıp dolandıracaksın, suçlu profilimizde kalitesiz olduğu için fazla sıkıntı çıkmıyor

dert olan ne? meraktan soruyorum

tamamen desteksiz olacak(çünkü ne psikoloğum ne de akademik araştırma yaptım) ama işini işte bırakamayan insanlarda gördüğüm en genel sorun işleriyle veya kendileriyle ilgili yetersizlik hissine sahip olmaları.

mesai içerisinde verimli çalışamayan ya da verimli çalışsa dahi iş yükü sebebiyle işlerini bitiremeyen insanlar içinde bulundukları durumu bir "başarısızlık" olarak görüp telafi için özel hayatlarına ayrılan vakitten ödün veriyorlar. günü verimli dahi geçirse, işini işte doğru bile yapsa işin doğası gereği mesai sonrasına sarkan küçük görevler yapılmazsa kişinin işini doğru yapmadığı, kaytardığı hissi vuku buluyor.

bunu aşmanın bir yolu kendinle ve emeğinle barışık olmak. "ben zaten gün içerisinde işimi layığıyla yapıyorum, sonrasında işe bulaşmamak beni başarısız ya da sorumsuz yapmaz" düşüncesine sahip olmak lazım.

mesela yukarıdaki "öğrenciyi nasıl görmezden geleyim" sorusu. sen o soruya o saatte cevap vermezsen kimse sana işini yapmıyor muamelesi yapmaz(buna alıştırdıysan başka ama o zaman bunu başlatan da sen olduğun için çözüp ilk başta sıkıntıya katlanacak olan da sensin). insan bunu kabul edince karşı taraf da sana saygı duyup kabul edecektir

senin durumunda, uykudan uyandırma seviyesi varsa kendini eksik hissetmekle daha çok alakası var. demek ki verdiğin hizmetten, eğitimden, yaptığın işten memnun değilsin. bunun nedenlerini araştır. objektif açıdan neyi eksik yaptığını düşünmeye çalış. bu eksiklikleri nasıl kapatabilirsin onu bulmaya çalış ya da bu eksiklikler senden bağımsız koşullar yüzünden mi mevcut, onu fark et. seninle benzer durumda olan arkadaşım ağır iş yükü yüzünden eksik kalıyor, halbuki sarf ettiği çaba normalin çok üstü. ama adil olmayan iş yükü yüzünden işini yapmamış gibi duruyor, bunu da kendine yediremediği için evde de sürekli işle ilgileniyor. iş yükü sorununu çözmedikçe kendini rahat hissedemeyecek. sende de benzer bir durum varsa daha geniş açıdan bakarak kontrol edebilirsin.

Bruce+1
Eğitmenlikte yeni misiniz bilmiyorum ama zaman içinde insan üstünden gelebiliyor bu durumu.

Ben 15 senedir yapıyorum bu işi, ne zamanki kendime çok güvenmediğim bir kitabı ya da makaleyi işlememiz gerekse önceki gün uyuyamam düşünmekten, diğer zamanlarda olmuyor.
Ayrıca üniversitede değildir herhalde ama liselerde zaten öğrencilerle herhangi bir telefon, mesaj ve sosyal medya bağlantısı kurmamız yasak child protection kuralları gereği, dolayısıyla yukarıda söylendiği gibi Whatsapp'tan mesaj atmaları vs öyle bir stres olmuyor. Maille ulaşırlarsa da akşamları sadece canım isterse cevaplıyorum durumun aciliyetine göre. Bazı iş arkadaşlarım mail notification'ı kapatıyorlar telefonlarında iş adresleri için.

İçinize dert olan kısmın ne olduğunu bulup o alanda kendinizi geliştirmeye çalışın derim ben de. Ders planlaması mı, sınıf yönetimi mi, insan ilişkileri mi, akademik alanınız mı, assessment mı, zaman yönetimi mi...

revolver

(bkz: The Professor and the Madman)

(bkz: The Dreamers) agirlikla ingilizce


(bkz: The Fundamentals of Caring)

(bkz: Naked Lunch) 1991

(bkz: boy) 2010

grubun niteligi ve seviyesine gore bunlardan biri olabilir misal

(bkz: Jimmy's Hall)

bence böyle kulüpler klasiklerle açılış yapmalı ama sizinki ne kadar "rafine" bir kulüp bilmediğim için çeşitli popülersizlikte filmler söylemek isterim.
ortalama bir insanın üzerine konuşabileceği filmler olarak
(bkz: the lobster)
www.imdb.com
(bkz: captain fantastic)
www.imdb.com
(bkz: ex machina)
www.imdb.com
(bkz: gran torino)
www.imdb.com
(bkz: district 9)
www.imdb.com

klasiklerden
(bkz: full metal jacket)
www.imdb.com
(bkz: apocalypse now)
www.imdb.com
(bkz: blade runner)
www.imdb.com
(bkz: dark city)
www.imdb.com
(bkz: butch cassidy and the sundance kid)
www.imdb.com
(bkz: ben-hur)
www.imdb.com

Dogville
İ am Daniel Blake
Sarmaşık

Seven Years in Tibet www.imdb.com

Being There (1979) tam aradığımız film olabilir

Being there.harika film

the dreamers +1

in time - zamana karşı

fight club

Güncel oldukları için Parazit veya god exist her name is petrunia diyorum.

Senden hoşlanmamış ki. Ya da çok hoşlanmamış.

inceldiği yerden kopması lazım, bunun için "ben senden olması gerekenden biraz fazla hoşlandım, benzeri şeyler hissediyorsan şu gün görüşüp konuşmak isterim" gibilerinden bir şeyler de. çocuk yaşta değilsiniz, o yaşların güzelliği böyle şeyleri net konuşabilmek zaten. niyeti yoksa açıkça söyler, sen de konuyu daha kolay kapatabilirsin.

Kullandığını sanmıyorum. Kullanmışsa da ot mot içmiş olabilir. Sakıncası yok benim için.

@Bruce haklı.
Yine de aniden öyle söylemek fazla geliyorsa sana, önce bir yerlere yemeğe davet et veya bir aktivite ayarla(seks odaklı olmayan) bakalım gelecek mi. Sonra ona göre niyetini belli edersin.

görüşelim de sen de istersen vs ama sakın cok ısrar etme sapık gibi duruyor

nasıl biri olduğuna ve nasıl ayrıldığına bağlı.

görüştüğüm de var görüşmediğim de.

Karşı taraf da isterse ben görüşmeyi tercih ederim. Görüşmediklerimle karşı taraf istemediği için görüşmüyorum.

Tüm iletişimi kestim. Sağlıklı olan bu. Hatta kopmamızı kolaylaştırmak adına her yerden engelledim.
Ayrıldıktan 1 sene sonra bir arkadaş ortamında görüşmemiz gerekti, sınav sebebiyle Ankaraya gitmiştik. Grup halinde yemek yedik sonra vedalaştık.

sevmiyorsam görüşebilirim. seviyorsam görüşemem.

Eski sevgili ayak bağıdır, kesilip atılmalı. Bomboş iş görüşmek.

Konuşmam ama engellemem. Stalklamam, terkedildiysem gururumu ayaklar altına almayacağımı bildiğim için barışmaya çalışmam, konuşulması gereken bir ortamsa ilk adımı atmam vs.
Terkettiysem de zaten soğumuşumdur. Oralı bile olmam

bu zamana kadar biri hariç hiç biri ile görüşmedim. onunla da sex içindi görüşmemiz.
görüşmem. ne gerek var. oturup ne konuşulur eski sevgiliyle?

Yalnızca biriyle ayrıldıktan sonra bir yıl süreyle ve uzayan aralıklarla görüştük. Sonra başkasından hoşlanmaya başladı, görüşmeyi kestik. Diğerleriyle görüşmüyorum. Çok absürd kavgalar neticesinde ayrılmadıysak ya da ayrıldıktan aylar, yıllar sonra saçma sapan salça olmazlarsa engellemiyorum.