Ekşi Duyuru

Sonuçta kimse her dakika burayı kontrol edemez ama dolandırıcılık konularinda hassas davranılmalı. Hatta alım satım tamamen yasaklanabilir.

bahsettiğin durum bir kaç senedir böyle. bu konuda çok yazdık, çok söyledik. bir işe yaramadı. compumaster her şeyin farkında ama ilgilenmiyor-ilgilenemiyor ya da ilgilenmemeyi tercih ediyor.

zamanında çok faydasını gördüğümüz, bir çok insanın da faydasını gördüğü bu site hakkında duygusal yaklaşıyoruz. ancak sitenin kendi sahibi ilgilenmiyorsa biz ne yapabiliriz.

ben artık pes ettim. sözlükte de yazmıştım bir sürü şey sonra sildim bu sebeple. hiç bir faydası olmadığı gibi sadece gördüklerimi yazdığım halde mesaj yoluyla azar işittim, ayrıca hayatta tanımadığım insanlar gelip nikime garip şeyler yazdılar. sonra ben ne uğraşacağım dedim.

cevap olarak: artık duyuru hakkında düşünmüyorum. arada sırada şöyle bir bakıyorum. kediler mediler yardımım olacaksa yazıyorum.

gerisini compumaster düşünsün.

yeni site yapsın önce 4 sene oldu aq

sana harfiyen katılıyorum. yaptığım tek şey de bu olur bu konuda. bunlar zaten kuran'da yazıyor. kaç kere söyledik biz. kimsenin uğraştığı yok. duyuru bulunmaktan çok keyif aldığım, önemsediğim bir ortam ama "sitemiz nereye gidiyor" da diyemiyorum artık. yapanların burayı geliştirmek gibi bir derdi yoksa canları sağolsun, girilmez hale geldiğinde ben de girmem olur biter, affedersin skerim duyurusunu.

"biz bir araya gelip bi şeyler yapsak?" diyen çıkabilir. hep oluyor bu tarz girişimler ama hiçbiri sonuç vermiyor. mail grubu açılıyor, konuşuluyor ediliyor falan sonunda hiçbir yere varılamıyor veya proje uzun soluklu olmuyor çünkü içinde çok fazla kişi var. her şey savruk ilerliyor ve neticede yine kimse memnun olmuyor.

hala "sevilebilir" haldeyken duyuruyu sevelim, sayalım. benim diyeceğim budur. compu'ya da inançlı dostlarımız beddua falan etsin ibadetlerinde.

O kadar dedim beni mod yapın diye. Dinlemediler.

sevilen bir siteden giderek uzaklaşmaya sebep olduğunu düşünmüyorum pek. "ben gidiyorum duyuru çok bozdu bb" diyenlerin neredeyse hepsi geri döndü lol. onun dışında yeni insanlar gelmeye devam ediyor her yerde böyledir birileri gider, birileri gelir.
fazla romantikliğe gerek olduğunu da düşünmüyorum açıkçası.
evet sıkıntılar ve istekler var, defalarca da gerekli kişilere bildirildi bunlar. ama değişen bir şey yok ne yazık ki.

Rheia romantiklik degil bu; sitenin duzgun yonetilmesi icin ufak bir istek. Bir sorun olduğunda karsimda dogru duzgun muhtattap istemem anormal bir durum degil sanirim. Adamin ismi yazilmis, kendi yok.

yeni 3 mod alınıcakmış ama sanırım güvenilir biri bulmakta zorlanıyor compumaster.

umursamıyorum artık. çok sık gelmiyorum artık zaten.

beni yapın la mod valla kimsenin sesi çıkmaz terör estiririm.

Hep diyorum ama anlaşılmıyor: Biz duyuru kullanıcıları olarak birleşip tek bir ses olarak hiç değilse ortak bir iki noktada birleşip compu'nün önüne isteklerimizi koyup bir tavır almazsak bu böyle devam eder.
Bu tür başlıklardan her 2 ayda bir açılıyor.Mdc iki tanesini göstermiş yanlış hatırlamıyorsam 1-2 kez de ben açmıştım ama değişen birşey olmadı.
Gittikçe daha az yazıyorum ben de bu yazılan nedenlerden ötürü.

edit:
www.eksiduyuru.com

bir başka çözümsüz duyuru dertlenmesi daha savruşturuldu

mutlu musun kompü!!!11!!

Aşağı doğru scroll yaparken doğum kontrolsüz büyüme diye okudum. Geri dönüp duyuruyu bulana kadar hamile mi doğum kontrol hapı kullanıyor, doğan çocuğa mı içiriyorlar ergenlikteki mi alıyor onu anlamaya çalıştım.

mümkün diyıl de.

olmaz cnm de. o da şimdi arttıracak değil de belki saf çıkarsınız diye şansını denemiş :)

o muhitte kiralar düşseydi hadi gelin sizin kiranızı biraz azaltalım demeyecekti. o yüzden pirim vermeyin.

İndirimde anlaşmada bir şey yok, böyle şeylerde indirim yapması normal. 1 yıl dolmadan zam istemesi saçma, beklesin normal zamanında yasal zammını yapsın.

Zaten senden önceki kiracısıyla uğraşmış durmuş, ne güzel kirasını zamanında ödeyen kiracı bulmuş, astarını istemesin.

Zamanı geldiğinde "yasal" zammınızı yapın, fazlasına hayır deyin. İlla diretiyorsa da sözleşmenin bittiği tarihte çıkın evden. Kirasını zamanında ödeyen kiracıyı arasın bulsun ondan sonra, yasal olmayan 50 liranın muhabbetini yapmayı görür.

Sahura kadar uyumuyorum. Sesi pek rahatsız etmese de olmazsa olur diyorum. Gelenek işte ne yaparsın.

Valla ben de aynı şekilde düşünüyorum.. 4 kere geçiyor bizim sokaktan. 1 ay davul çalıp bu parayla geçiniyor dediğimiz insanlar normalde ne yapıyorlar merak ediyorum. Çok gereksiz bence.

evet çok rahatsız edici, gerçekten kaldırılmalı artık, herkes müslüman olmak zorunda değil müslüman ülkesinde de yaşamıyoruz.

yaşlılar seviyor, yaşadığım yerde kaldırdılar iki yıl önce bütün yaşlılar belediyeye şikayet etmiş yeniden eski uygulamaya geçtiler.

aynen ben oruç tutuyorum ama rahatsız oluyorum bu ne lan gümbür gümbür.
hele son zamanlarda bildiğin azmanları almışlar. tipleri insana benzemiyor hırsız gibiler.

rahatsız olmayı bırak çıkıp ağzını yüzünü kırasım geliyo. adamlar kabus gibi resmen. biri gidiyo diğeri geliyo. gece gece kafa şişirmekten (kibar tabirle) başka birşey değil bu. hangi devirde yaşıyoruz. hizmet desen hizmet değil, gelenek desen yemişim öyle geleneği. insanları rahatsız etmekten başka birşey değil bu. bir de utanmadan para istemeye geliyorlar eve. geçen sene bozdum ama ben. "1 ay boyunca kafamı şişirdiğin yetmezmiş gibi utanmadan para mı istiyorsun bir de" dedim, annemden de azarı işittim tabi. öyle denir miymiş hiç. derim arkadaş ben. az bile dedim. davulunu kafasında patlatmadığıma dua etsin. geleneğini yediğimin.

davulcular açısından bakarsak gelenekle falan alakası yok. belediyelerden 1500 lira civarında para alıyorlar. bazıları 1 bazıları ise 2 defa bahşiş topluyor dolaştıkları mahalleden. 200-300 dairenin kapısını çalsa 150 tanesi bahşiş verse ki 5 lira ortalama veriyorlar 150*5: 750 lira. yani ayda 2500-3000 lira minimum para kazanıyorlar.

eskiden her evde alarmların falan olmadığı dönemde zaruri bir olaydı belki ama artık rahatsız edici bir iş. sembolik olarak tarihi semtlerde yada ne bileyim sultanahmet civarında falan dolaşsınlar ama her sokağa bir davulcu da düşmesin artık.

ramazan davulcusu gibi "ramazan davulcusuna ne gerek var, gerek var mı" tartışması da gelenekselleşti.

aynı fikirdeyim. zamanında birşey ifade ediyor olabilir ama şu zamanda tamamen gereksiz bir gürültüden başka birşey değil. hele gürültü konusunda hassas biriyseniz gereksizlikten de öte sinir bozucu bir durum.

oruç tutan biriyim. 2015 yılında, evet ben de gereksiz buluyorum. bunun en önemli nedeni, mahalleden geçen davulcuların kör göze parmak misali hiçbir ritme bağlı olmadan davula abanmasından geliyor. davulculuk bu değil, trollük yapmıyorum.

ramazan davulculuğu gümgümgüm diye davula ayarsız vurmak değil. bunun manisi var, güzel ritmleri var. telmaşa davula girişmek değil kısacası. mani okuyan yok, geleneği devam ettiren davulcu yok denecek kadar az. varsa öyle bir davulcu gelsin bahşişini vereyim. zaten 13 ramazan'ım ailemden uzak geçiyor, içim buruk. hiç olmazsa ritüeli bir kenarından yakalayabileyim.

ha gerekli mi bu devirde? tabii ki gerekli değil. benimkisi gevurun dediği 'old fashion'lık. ama davula gelene neler var yahu, bir aylık bir debdebeden bahsediyoruz. haklısınız oruç tutmayan adam için anlamsız. ama ne yapacaksın işte...

Malesef by gelenek işte isterse teknoloji dibine kadar ilerlesin yine de bu batıl inançlar ya da gelenekler devam edecek. Ben rahatsıım by davulculardan ama işte sorun alarm değil bunu davulculara sorarsan gelenek değil kısa günün karı detler zira by davulcuların çoğu eline daha önce davul almamış para için yapanlar.

Hiç davulla uyanmadım fakat ben hiç rahatsız olmuyorum aksine seviyorum o ramazan ruhunu.

Bol bol yeşil çay, lifli gıda.

metabolizmayi kendine getirmek nedir?

Spor yapıyorum düzenli

Ertesi gün standart beslenmeye dönünce vücut da normal sisteme dönüyor zaten, ekstra bir şey yapmaya gerek yok. Fakat yine de protein miktarını biraz artırmak iyi olabilir.

Le fantome de lopera, abartma yahu. Kilo almamisim zaten. Sadece biraz abarttigimi düşünüyorum. Senin mantigina gore ufacık cikolata bile yesek direkt yaglanmamiz lazim. O kadar da degil.

Fasting.

direkt et ile değil de et içeren sebze yemekleri ile başlasan?

Ataturk orman ciftligine git.bi tüm kokorec ye. sonrasi gelir zaten.

Bebekler nasıl besinlere alıştırılıyorsa sen de vücudunu bebek gibi yiyeceklere alıştıracaksın. Bir kere kokulu etten uzak dur, kuzu eti falan girme hiç şimdiden. İkincisi eti küçük parçalar halinde yemeye çalış. Büyük bir parçayı ağzına atıp yutana kadar belli ki sıkıntı yaşayacaksın. Bir de haşlama olayına girme, yine kokusuyla ilgili sıkıntı yaşayacaksın belli ki.

doğuştan vejetaryensin yani. amaaan çok kasma et yiycem diye. kokuyosa kokar, yiyemezsin. sağlıklı beslenme derdindeysen vejetaryen beslenme şeklini araştırabilirsin. kırmızı etteki gibi olmaz ama tahıl mahıl bişeyler yiyo onlar protein açığını kapatsın diye. ek besin takviyeleri falan var onlara bi bak. yengem senelerdir vejetaryen, nası yapıyo bilmiyorum kaç yaşında kadın, benden genç duruyo vallahi, yüzü sağlıkla al al parlıyor. o yüzden doğru beslenildiğinde et yememek çok da büyük eksiklik değildir heralde diye düşünmeye başladım.

little, o tur seylere dikkat ediyorum zaten ama yine de eksiklik oldugunu dusunuyorum. proteini tam olarak karsilayamiyormusuz gibi geliyor.

bir de kokusundan da rahatsız oluyorsan pişerken ortamda bulunma, kokusu iyice rahatsız edebilir. pişirip getirsinler önüne.

nezir bir mekanda tavuk döner ile başla olaya.

sac tavuk vs..

ben de aynen senin gibiydim. küçüklükten beri ailenin zorlamasıyla alıştım ancak hala daha eti rahat yiyemem, her eti yemem, çok seçerim.

yiyeceğin et iyi pişmiş olsun, baharatlı olsun, et kokusu ve tadı mümkün olduğunca bastırılsın. homojen olsun, içinde yağ, damar, kas gibi farklı dokular bulunmasın. yanında mutlaka sevdiğin başka bir yemek ye, o yemeği yerken küçük küçük etten alıp at ağzına. ben öyle öyle alıştım, şimdi zorla da olsa yiyorum.

kokoreç ile başlasan?

yani sonuçta ıyyy yenir bu be diyen insalar hastası oluyor sonradan... yerken biliyorum hayvanın neresini yediğimi...

çok cahil cühela bi fikir oldu ama fikir bu da.

Köfte ye.

ben et yemeyi seven bir insan olarak bile çoğu zaman pişen etin köftenin kokusuna dayanamıyorum. çoğu yerde de yiyemiyorum. tavsiyem çok iyi olduğunu bildiğin bir kasaba gidip durumu anlatmak. kokusu insanı rahatsız etmeyen, çiğnedikçe ağızda büyümeyen, yerken ağızda dağılan en güzelinden bi parça et istemek. bunu damak zevkine uyacak bir şekilde pişirmek. bir de yine çok iyi olduğunu bildiğin bir dönercide ( öyle hd döner gibi tırt zincirlerde değil de, kaliteli yaptığını bildiğin bir yerde) döner yemek. güzel bir et döner diğer et çeşitlerine kıyasla daha kolay yenir bence.

koyun ve kuzu eti kokar, yiyemezsin, onları deneme.
tavuklu salata da kötü kokuyor bence.
şinitzel deneyebilirsin belki.
bol baharatlı köfte de olur.

bi de, etli yemekteki etin kokusu tüm yemeğe diner, eti ayırıp yemek nedir? kokusu sinmiş komple ayırsan kaç yazar :D bu noktada sen bana takıntılı geldin bi an. :p

lezzetinden emin olduğun bir yerde köfte ye. köftesiz hayat boş gelecek sonrasında :)

Kanka İstanbul'daysan Alibeyköy'de Sedat dürüm var, soslu lavaşla yapıyor. böyle bir şey yokkk. yedikten sonrada karşısındaki hamama gittin mii tamamdır.

füme et ye soğuk. kuru et de yiyebilirsin.

Döner ya da iskender deneyin bence.

Vejetaryen değilim ama döner, köfte dışındaki etleri yemem, aramam, sevmem. Sebze içinde denemeyin bence bugüne kadar yemediyseniz, ben bile et seven halimle o tip sebze yemeklerini yiyemiyorum.

ben de pek sevmezdim sonra abdullah ustanın lokantasını keşfettim. bir tas kebabı yapıyor kokusu insanı mest ediyordu, ekmeği de fazla tüketmezdim, işbu lokantaya devam ede ede ekmekleri tas kebabın suyuna bandıra 100 kilo ve etobur oldum. allahtan boyum var da kaldırıyorum kiloyu.

O saydığın kebap iskender vs hatta kokoreç hepsinin hayvansal içermeyen versiyonları var.

www.bbcgoodfood.com

buna bakıp "hayır, bunu yemek istemiyorum. ben irade sahibiyim ve bunu yemeyeceğim." deyin ve yemeyin.

alışveriş yapmayın, marketlerden uzak durun. evdeki tüm tatlı türevlerini sokaktaki bir çocuğa verin.

tarçınlı çay kan şekerini düzenliyor, belki tatlı krizine iyi gelir.
olmazsa havuç yersin bi tane :)

www.youtube.com

bunu izle. tatlı krizine girince dışarıdan böyle görünüyor olduğunu düşün, geçer.

1) istediğiniz bir ya da iki meyveyi doğrayıp, üstüne yoğurt ve bol toz tarçın dökün.
2) toz tarçınlı süt için, yanına bir tane muz yiyebilir ya da bu üçünü blender'dan geçirerek muzlu süt yapabilirsiniz.
3) kuru üzüm/kayısı/hurma yiyin.

bunların tatlı isteğini yatıştırma ihtimali tarafımdan bizzat kanıtlandı ;)

Yağ tüketimini arttır. Şekeri katı bir şekilde kes. 1-2 gün dişini sık.

Annem soğuk suda yıkıyor.

0 zaman 130 derecede yıka çok temiz gelecek madem :)
üstünde kaç derecede yıkayın yazıyorsa o derecede yıkıyorum

Hepsinin uzerinde derecrsi yazmıyor yalniz, baskililarda 30 yaziyor. Zaten bir cogunun da etiketini sokmusum.

Beyazlari 50-60, digerlerini 30-40. Gercekten 40'ta o baskilar cikar.

çok renkliler baskılı falan 30
az renkliler çarşaf nevresim falan 40
beyazlar 60

şimdiye kadar 1 kez hariç tüm çamaşırlar renkli-beyaz karışık 30 derece kısa programda yıkadım. lekeli olanlara domestos/kosla döküp yine 30 derecede yıkadım, bi sıkıntı yaşamadım. o 1 kez de havlular çarşaflar iyicek beyazlasın diye uzun programda yıkamıştım ama kaç dereceydi hatırlamıyorum (zaten çok beyaz giysimiz yok, renklilerle 3-5 beyaz problem olmuyo)

çocuk doğduktan sonra 150 derecede yıkamaya başlar mıyım bilmiyorum, 2-3 hafta içerisinde görürüz :D

etiketinde ne yaziyorsa oyle yikiyorum ben de.

her şeyi 30 derecede yıkıyorum. şimdiye kadar mikrop kapma filan gibi bi sıkıntıyla karşılaşmadım. çok kasmamak lazım diye düşünüyorum.

çok samimi değillerse çeyreğe gerek yok +1

100 lira iş yerinden selamlaşılan biri için az para değil ki, neden tereddüt ediyorsunuz.

bizim iş yerinde genelde para toplarlar, sadece selamlaştığım kişiler için(düğün, sünnet, doğum olaylarında) 50 lira civarında para veriyorum ben. daha samimi olduklarım için paraya katılmıyorum gram, çeyrek(bazen 2 kişi bir çeyrek şeklinde de olabiliyor) altın takıyorum. yakın arkadaşlarımın düğünlerinde erkekse çeyrek altın, kızsa sevebileceği, takabileceği bir takı(genelde de yüzük oluyor) takıyorum çoğunun evine de küçük hediye alıyorum.

bu işlerde önemli olanın niyet ve nezaket olduğuna inanıyorum. iyi niyetle bütçe neye yeterse o en güzeli :))

eğer şirkette bişiler toplanmıyor ise 100 lira yeter de artar bile. tabii erkek arkadaşın şirketin genel müdürü felan değilse.

şirkette para toplanıyorsa ona katılın. bence 100 lira çok bile.

Yüz lira az olur ya altin takmak lazim havasi varsa gram altin alin , 102-103 filandir.

100 lira asmasın. Sıralamanız şu olsun

1) Samimi değilse İşyerinde para toplanıyorsa ona katılsın

2) Düğüne gidecek kadar yakınsa gram altın alıp taksın.Geçen hafta almıştım 95 TL

3) çok yakın bir arkadaşsa ancak çeyrek altın olur ama bence sizin durumda gerek yok.

edit: Ben cevapla tuşuna bastığımda üstteki benzer yorumlar yoktu.Yazdıklarımın bir kısmı söylenmiş zaten

gram altın.

ben denize girmek için lens almaya gitmiştim
o lens göze yapışırsa çıkmaz, ameliyat vs. zar zor çıkar gibi şeyler söyleyip satmamışlardı

ben lensle havuza girip gozlerimi dipte aciyorum (mallik, yapmayin) dustan bir sey olmaz yani korkma

Lensini yeterince temizlediysen bir şey olacağını sanmıyorum. Gözünde kalsaydı mikrop kapma ihtimali olabilirdi. Başkasının başına bir şey gelmemesi senin başına gelmeyeceği anlamına gelmez, lens konusunda doktorun dediklerinin dışına çıkma.

"bana bişey olmuyo" cevaplarını gördükten sonra edit: allah gerçekten şu ülkedeki doktorlara sabır versin.

ben denize, havuza giriyorum birşey olmuyor bu kadar pimpirikli olmayın.

Saunaya hamama girmedi isen duştan bişi olmaz

3 yıl boyunca neredeyse her gün lensle duş aldım.
yaklaşık 1000 kez desek, bir kez bile sorun yaşamadım.
he yaşanmayacağı anlamına gelir mi? kesin olarak gelmez elbette.
ama düşük ihtimaldir, çok riskli bir şey değildir.

musluk suyu pek steril bir şey değil. musluk suyu lense değdiyse böyle bayaa bayaa ben çıkartıp atıyorum. şimdiye kadar 1000'de olmamıştır ama 1001'de olursa gözü eline alırsın, adedi 30 liralık lens için değecek bir risk değil.

aynı şey havuza - denize girmek için de geçerli. riske attığınız şeyin farkında olun. bizzat denize lensle girdiği için gözü mikrop kapınca 5 sene lens kullanamayan birini tanıyorum mesela.

Bence yüzme. İmkanı olan insanlar yüzmeli havuzlara gidip.

Kitap okumak klişe kaçacak ama işe yarıyor.

Bir de bulmaca çözmek derler eski topraklar.

www.lumosity.com

Başka bir şeye gerek yok :p

tartışma
kavga değil amai münazara gibi

Portal

bu adam için suç diye bir kavram yok. yargılanabileceği tek olay vatana ihanet, o kavramın da içi boş, neye göre vatana ihanet kime göre vatana ihanet. vatana ihanet ile suçlandı diyelim, 413 MV evet yargılansın diye oy vermeden yüce divana sevk edilemiyor hukuki olarak.

az kaldı az. ciddi ciddi cami duvarına işemeye başladı.

Cumhurbaskani tarafsiz olmali ama dolayısıyla bu da bir suc.

işte tarafsız olmadı anayasayı ihlal etti bu da bir vatana ihanettir diyelim, vatana ihanet kavramını böyle dolduralım. 413 vekil lazım her halükarda.

Hem kendi yillarin yapilanmasindan gelen gucu var hem de yasal olarak dokunulmaz. Yani tabii ki yargilanabilir ama meclisin yarisindan fazlasinin yargilanmasi yonunde oy vermeyecegini kendisi de biliyor.

demiyor hepsi koltuk sevdalısı para budalası. ses çıkaramıyor.

paranın mevkinin yüzü sıcak

yaptığı son derece itici ve sevimsiz bir şey. full karizmadan yiyor.yaptığı şuan "davutoğlu" için oy toplamak. resmen eşeklik ettiği gibi davutoğlu'nu da küçük düşürüyor. tabi ki kendi partisi iktidara gelsin, başkan olayım istiyor ama farklı bir politika deneyebilirdi ama işte kafa kasaba tüccarı kafası.

kendisini bu duruma düşüren adama hiç bir şey denmez. benim ilk sene canımı çok sıkan bir ev arkadaşım vardı sonraları kafayı yemeyi başladı ufaktan. artık kızmamaya yaptığı dallamalıklara üzülmeye, gülüp geçmeye başladım. ne bileyim kahveyi dökünce uyarmadım bile sabır deyip kendim temizledim. sonunda işte çekti gitti okulu bırakıp. aynen öyle düşünüyorum tayyip hakkında.

Bir sürü insan dur diyor da, demek işe yaramıyor. galeri7.uludagsozluk.com Her tarafa yandaşları koydu, kim yaptırım uygulayacak? İş halka kalmış artık. Diğer partilerin kampanyalarına destek verecekseniz, gidip oy vereceksiniz, sandık gözetmenliği yapıp oyları çaldırmayacaksınız, şu an için mümkünse oyları bölüp başbakanı/bakanları AKP'den çıkartmak yerine en çok oy alan muhalefet partisi CHP'ye oy verecekseniz, öyle gidecekler. Ben parti ismi verince kızıyor bazı arkadaşlar ama tüm seçimler en çok oy alan muhalefet partisi CHP, AKP'yi indirmeye en yakını o yani. Yoksa banane herkes istediği partiye oy versin.

temel kökende bitiyor eğitim düşeyinde insanlara öğretilen erdem ve ahlak anlayışında. türkiyede kim başa gelirse eğitim sistemini ona göre yontuyor. Başta da dediğim gibi temelden çürüğüz türkiyede. İnsanlar gerçekten bilinçsiz ve karizma ya da dinine veyahut efeliğe oy veriyor. Orta doğu dikdatör ve maço seviyor. İnsanlar yaşam öğretimi(bilinçsiz ailelerin verdiği) ve eğitim kurumları tarafından cahil bırakılmış durumda birçoğumuz ve ben de çoğu insana göre(yabancı milletlerdeki) cahil bırakılmış bir bireyiz. bu ülke bilinçsizce seçimi kazandırılmış kişiler tarafından yönetiliyor.

Demem o ki bu insanlar böyle adam istediği sürece sandığa seçime gerek yok. istenen kişi başa geçer ve dikdatörlük yapar. Kimse de bir şey diyemez.

paran var mı ✓
şantaj yapacak malzemen var mı ✓
+ halk aptal mı ✓
--------------------------------
ülkenin amına koy.

7 haziran korkusu.
küfrede küfrede hdp'ye oy atacağım bu adam yüzünden ki akp iyice yıpransın diye.

Kızlar için şans bence.

benden 2 yaş küçük kız bana ablası dediği gün bütün avantajları nötralize oldu. yazacaktım ben daha ona :(

erkek kişisiyim ben, eskiden nefret ederdim bu durumdan hatta daha 18 degilken butun arkadaslarım barlara elini kolunu sallayarak girerken bir ben dısarda kalırdım, 22 yasına kadar falan kimligim yoksa yanımda almazlardı mekanlara. yaşıtım kızların yanında kucuk kardesleri gibi dururdum hep. simdi 26 yasındayım gayet memnunum valla bu durumdan. hep kucuk gostersem keske.

erkek olarak bir faydasını görmedim.

şans tabiki. benim yaşlarıma gelince anlayacaksın :)

genç olmak istediğin zaman iyi, büyük görünmek istediğin zaman kötü. pazartesi 21 doluyor, geçtiğimiz yıl içerisinde 17 yaşında zanneden de oldu 28 zanneden de. ben 28'i daha çok sevdim çünkü zaten temiz yüzlüsün, şöyle sevimlisin böyle tatlısın deyip duruyorlar. genç bir erkek olarak liseli zannedilmek hoşuma gitmiyor tabii ki. ama 37 yaşına geldiğimde 28 zannederlerse, o zaman bayağı keyiflenirim herhalde. gerçi önümüzdeki 16 yılda 32 sene yaşlanırım ben, genç göstermenin avantajını da kaybederim.

özetle benim için şu an kötü, 10 sene sonra iyi.

Genç yaşlardayken kötü, orta yaşlara doğru avantaj sağlıyor.

iki aya 24 olucam ama hala 18 misin diyorlar.

Bence çok eğlenceli.

30 yaşına geldim mi 25 misin demeleri eminim iyi olucaktır ^^

25 yaşına kadar büyük, 25 inden sonra da küçük göstermek iyidir.

ben öyle olunca 2 bira içiyorum anında uyutuyor

Ya kafayi takiyorsun bi seye, bilincsltinsa. Ya da uyku sorunun var.

Doktor cozer. Git uykunu incelesinler orada.

kediotu. iğrenç kokar fakat uykuyu verimli uyutuyor.

günümüz kapitalist toplumu kullan at mantığa mahkumdur, çinli ucuz iş gücü bunun için var, ayda 50 dolara çalışan adamlar bak kaç tl'lik ütü yapıyorlar:

www.hizlial.com

30 tl :)

bu arada elimdeki nuh- nebiden kalma rowenta ütüyü de sana uygun fiyata veririm.

bu da fazla ucuzmus yahu, hicbir sey utulemiyorsa napacagiz? :)

aga ütünü susuz kullanmayı dene. belki su olmadan da işini görür?

eskiden buharlı ütü mü varmış azizim?

gnocchi mi?

ciiik gnocchi hamurumsu, benim soyledigim daha kitir kitir bir yemek.

yine yemek sepeti'ne soktun kardes!

patates nugget diycem ama o da degil di mi?
www.google.com.tr

ciiik degil :(

genelde top top oluyor ama belki patates kroket

ciiik ikisi de degil.

Hamurumsu bir sey degil. Boyle lapa bir seyi kizartmislar gibi. Icindeki patates ve türevi bir sey, krema gibi.

Kızartılmış polenta dediğiniz muhtemelen, mısır unundan yapılır polenta. Kızarmadan da yenir kalanı da desiğiniz şekilde kızartılıp değerlendirilir. Aperativo larda sık karşınıza çıkar.

bana da polenta gibi geldi

evet, evet polentaa :)) ben hep kizartilmisini yedigim icin lapa halini gormemisim.

Temizleme sutu ve temizleme jeli aslinda birbirlerinin degisigi olan seyler. Cumleye gel, sunu dogru duzgun aciklayayim. Simdi makyaj temizleme suyu'nun yaptigi sey adi ustunde makyaj temizlemek ama cilde faydali olmak, cildi temizlemek degil. Ama artik kuru ciltler icin de temizleyiciler var, sutlerdense onlar daha iyi gibi.

Bu noktada araya temizleme sutu veya jeli geliyor. Sut kuru ciltler icin kullanilan bir temizlik araci, jel daha cok yagli ciltler icin kullanilan bir temizlik araci. Sut ciltteki yagi kurutmasin diye sut.

Tonik de jelin yetmedigi noktada derinlemesine temizlik icin. Bir de nemlendirici icin de hazirlik yapiyor. Sonrasi nemlendirici zaten.

Suyla zaten yikiyorum da sutlerle makyaj temizleme urunlerinin içerikleri de hemen hemeb ayni. o noktada aklim karisiyor zaten

bence bulaşmayın.

20.20 sanırım adadan son dönüş vapuru.
yaklaşık 5 saatiniz var. bisiklet kiralayıp, aya yorgi'ye çıkıp, yemekle birer bira içip, sonrasında da bisiklet turunuzu tamamlarsınız. hatta aşağıda bi waffle dondurmaya vakit de kalabilir.
ama tabi zamanı yayabilseniz çok daha keyfi çıkar adanın. istediğin yerde istediğin kadar bekleme yapabilmek önemli.

büyükada yerine burgazı da deneyebilirsiniz. daha çabuk varıp son vapura daha genç binerek, zamanı uzatabilirsiniz.

ido'yla giderseniz 1 saate oradasınız. yazın ada zaten bok gibi gündüz gitmemek daha mantıklı.

bence geç olmaz. ben de adacı tiplerdenim, gittim mi bu saatlerde gidiyorum. öncesi çekilmez oluyor

yakında varsa eczane ye rica et.

Kırtasiyeler, yakınınızda bulunan okul civarında illaki vardır. Tanıdık dükkan varsa da olur sigortacı gibi veya bilgisayarcılarda olur.

Turkcell, avea bayii falan da tek sayfaysa yardımcı oluyor. Bir pazar sabahı bana bu şekilde yardımcı olmuşlardı :D

kütüphaneye git.

kulağına pamuk tıka ve gürültüye en uzak noktaya git.

Çalınmaz. Kulak tıkacı? Ya da müzik?

Ne kadar süreceğini sor. Ona göre gününü planlarsın.

Caribou'ya, Starbucks'a git. Özellikle Caribou'da, ofis tarzı çalışma odaları var(bazı şubelerde var yani). 5,5 tl'ye de filtre kahveni alıp, akşama kadar çalış.. :)

çalınmaz tabi. tadilat yapılması gerektiğinde yapılacak tabi. sessiz bir alternatifi de yok. anlayış göstermek şart bu durumda. 1-2 tavsiyem var, yakınlarda starbucks, kütüphane vs. varsa oralara git. bilgisayarını kitabını vs. ne varsa götürebilirsin, on numara çalışma ortamı olur yine. ikinci tavsiyemse evde takılayım diyorsan tak kulaklığını uygun bir playlist aç müzik dinleyerek çalış.

kolay gelsin :)

çalınmaz :) tak kulaklığı aç metallica

illa ev diyorsan eczaneden kulak tıkacı al. büyük oranda keser sesi.

fethiye olmaz

o niye?

hayal kırılığı yaşarsınız. ne bileyim dalamana falan gidin

fethiye'ye daha once giden 2 arkadasimiz var bu gruptan, onlar da baya memnunlar ben de gormek istiyorum o yuzden fethiye kesin olacak gibi.

Bir sürü apart var Fethiye'de, hem restoranından yararlanırsınız hem de tıkılı kalacak kadar otelimsi değiller.

böyle kalabalık ortamda yemek işi, pişirme,karar aşamasında vs illa ki boka sarıyor. Birinin istediğini öbürü istemiyor grup içi çatırdamalar başlıyor bbg evine dönersiniz vallahi :D en azından açık büfe kahvaltısı olan bi pansiyon/otelde kalın. bu tarz yerlerde hep merkezde oluyor zaten, dışarı çıkar gezer yemek yersiniz akşam uyumak için geri dönersiniz.

Edit: Kaş + 1

ölüdeniz'de kaldık. denize yakın 3-4 yıldızlı bir oteldi sanırım.
dışarıda yemek gayet pahalıydı.

her günümüz etkinlikle geçti, o yönden keyifliydi.

1- tekne turu
2- safari turu
3- yamaç paraşütü.

iyi eğlenceler.

ya kas'i ben de istiyorum da orada da dogru duzgun konaklayacak yer bulamadim yine. gidip kaldiginiz otel/ apart isimlerini paylassaniz ya o halde :) belki kas icin ikna edebilirim.

Kaş'a giderseniz merkezde kalın bence, gece dönüşünüz filanla uğraşmayın.Zaten kaş'ta 5 yıldızlı otel tadında otel yok hepsi 3 yıldızlı kıvamında, merkezde olsun hep gezersiniz.

Kaş Lydia iyidir. Küçükçakıldaki çoğu pansiyon/otel iyidir.

Fraise eğer Fethiyeye gidiyorsanız dışarıda çok aktivite var.Sakın otele mahküm olacağınız bir tercih yapmayın. 2 senedir Fethiyede harcıyorum tatillerimin bir kısmını halen bitiremedim kafamdakileri.Yapacak onlarca farklı aktivite mevcut.Lüks otel seçip pişman olmayın

valla naparsanız yapın ama o tarz villalarda kalmayın:) 1 kere kaldık hem daha pahalıya geldi hem de iş falan yapmak tatilde hoş olmadı. yemek yapmak falan tatilde çok zor geliyor tavsiye etmem. onun dışında biz ölüdenizde kaldık iyiydi orası

sta, biz kaldikbodrum'da ama yemek filan yapmadik bir tek kahvalti. temizlik de dahildi dolayisiyla hic sorun yasamadik. sadece disarda ne yiyecegimizi dusunup durmak baya zor oldu ama fethiye'de o tarz hizmet veren yerler pek yokmus sanirim.

community.spotify.com

bence konsere gidin. bozcaadaya her zaman gidersiniz. zaten şu anda güzel değildir daha havalar serin. yazın daha güzel oluyor.

konser +10000000000
sadece özkan uğur için bile gidilir.

kesinlikle bozcada.

Tatil diye kalabalık olur oralar. Konsere gidin.

Lifepark'ta konser.

Bozcaada'ya gidin atlayip.

Konser tekrarlanir illa ki, ikisi de bol bol konser veren kisi/gruplar. Birinin 3, digerinin 4 konserine gittim. Sahne performanslari hepsinde ayni, bir sey kacirilmiyor. Hatta kisin gezilemeyecek zamanlarda onalrin konserini yine bulursunuz. Bozcaada'nin havasi simdi gitsen apayri, bir hafta sonra apayri. Kesinlikle Bozcaada. Mis gibi doga varken, omru uzar insanin. Ama kalin giyinmek gerekir, uyarayim.

ne yardan gectik ne serden. bozcaada'ya 19 mayista gitmek icin bizimkileri ikna ettik, dun de konsere gittik. iyi ki de konserden vazgecmemisiz. sebnem ferah biraz hayal kirikligi yaratsa da mfo konseri muhtesemdi. canli izlemeyen herkes hayatinda bir kere olsa izlesin bence :)

6 yılı bitirdikten sonra 10 yer mi ne seçiyosun açıklanan yerlerden ama onlardan birine değil de tamamen alakasız başka bi yere çıkma ihtimali de var zorunlu görevin. zorunlu görev illa doğu değil istanbulun uzak ilçeleri de mesela doğu görevi kapsamına giriyor.

bilgim bitti. :)

Doktor değilim. Sağlık bakanlığında, hastanelerde doktor olarak çalışmak veya mesleğini uygulamak için mecburi hizmete gitmek zorunlu.

Ben hasta bakmayacagim kendimi bilime vereceğim derse doktora programına başvurabilir veya yurtdışında uzmanlık yapabilir. (Sizin ornek teki kişi sanırım uzmanlasmak istemiyordu ama bu da bir seçenek.) Eskiden diplomasinin fotokopisini dilekçeyle istiyordu, diploma verilmiyordu. Simdi diploma mecburi hizmetten önce teslim ediliyormuş galiba. Yine hasta bakip mesleğini uygulayamaz, bilim insanı olur. İleride çalışmak isterse mecburi hizmetini yapmasi gerekir.

Pratisyenlerin is imkanları hakkında çok bilgim yok.

tek bilgim arkadaşım pratisyen hekim. zorunlu görevini istanbulda yaptı şimdi aile hekimi 8k civarı maaş alıyor. yine istanbulda çalışıyor

6 yıllık eğitim bittikten sonra devlet hizmet yükümlülüğü, yani mecburi hizmet ile görevlendirilme var. çoğunlukla acil servislerde, daha az olarak da halk sağlığı veya sağlık ocağında görevlendirmeler oluyor ama tahminim %70 filan acile çıkıyor atama. kuraya girmeden önce kadrolar açıklanıyor, onların arasından seçim yapıyor herkes. kadroların hepsi doğu değil ama batıda olan yerlerin çoğu ilçe falan. istanbul'da da mecburi hizmet var mesela, ığdır'da da var, tabi kadroların büyük çoğunluğunun doğuda olduğunu da belirtmek lazım. seçilen yerlerden biri çıkmazsa genel kuradan neresi çıkarsa oraya atama yapılıyor, orası da genellikle doğu oluyor. (benimki bitlis - hizan'a çıkmıştı mesela)

zorunlu hizmeti bitirmeden, tıp eğitimini tamamladıktan sonra, (asistan falan da değilse) bir hekim resmi olarak herhangi bir yerde çalışamaz. mecburi hizmet bittikten sonra özel hastanelerde pratisyen olarak iş bulabilir (bildiğim kadarıyla acillerde ve servislerde pratisyen çalıştırıyor bazı özeller, yoğun bakımlarda falan), acillerde veya ambulanslarda 112'de falan iş bulabilir, ilaç firmasında danışman olarak çalışabilir. maaşı-şartları mecburi hizmet kadar kötü değil genelde bunların ama acil serviste çalışmak herkes için uygun - rahat bir çalışma şekli değil, stresi ve sorumluluğu çok.

yüksek lisans konusunun da akademik kariyer dışında pek bir artısı yok diye biliyorum. kaliteli özel hastanelerde iş bulma konusunda belki bir artısı olabilir. çok net bilgim yok ama o konuda.

hayatını çok kısıtlamadan standart bir doktor olmanın bir yolu yok mu sorusuna gelince.. bir kere, çoğu fakülte açısından, hayatını belli ölçüde kısıtlamadan mezun olabilmek mümkün değil. yeni açılan tabela üniversitelerinin tıp fakülteleri için geçerli olmayabilir bu durum ama özellikle 4. sınıfta alınan büyük stajlarda (dahiliye, pediatri, kadın doğum, genel cerrahi) ciddi bir çalışma gerekiyor. ilerisi için kısıtlanmadan yaşamak konusu da hasta bakılmayan alanlarda mümkün olabilir diye düşünüyorum. temel bilimlerde uzmanlık (biyokimya vs.) veya tıp dışı özel sektörde çalışma gibi (ilaç firmaları örneğin). veya uzmanlığı rahat, nöbeti ve sorumluluğu nispeten daha az olan uzmanlık alanlarında olabilir. (ftr, spor hekimliği, dermatoloji)

gelecek planı yapmakta olan tıp öğrencisi olduğunuzu varsayarak bir asistan olarak bu konudaki tavsiyem, eğer aklınızda çok spesifik bir branş yok ve pek çok kişinin yaşadığı tıp seçmiş olmanın pişmanlığını yaşıyorsanız, tus'ta yardırın. derma yazın. mecburiye gitmeyin, müstafi olun bir şey olmaz. işin başındayken tus insanın gözünde çok büyüyor ama 1 senede falan olmayacak iş değil, oluyor.

kolay gelsin.

şeftali neden bilmiyorum

yeşil erik, şeftali, karpuz.

Cagla, kiraz ve yesil erik.
Aslinda elma, portakal, muz, armut, ayva ve nar haric (ya da (kis meyveleri - mandalina) haric) hepsi. Bahar ve yazin olan her sey.

Ananas aldırdım abi,ama ayda yılda bir. Çook tatlı oluyor,güzeeel.

Ayy seni yerim. Benim de bu üçü favorim. Başka bi de muz. Başka meyve sevmiyorum. Avokado bi de. Geri kalan meyveler ölsün :p Üzüm de güzel tamam. O kadar.

greyfurt. her türlü gideri var. ekşi tatlı kanlı kansız.

Fraise+10000 tam olarak aynı meyveler :) kışın bulunmuyorlar ama :( çareyi kiviyle muzda buldum.

dut, böğürtlen, yabanmersini

Kavun yesil erik seftali

karpuz
ve köy kavunu kaşıkla yenebilen ufacık kavunlardan yumuşacık sulu sulu :(

ahahahah pandispanya :) yesil elma da fena degildir aslinda, geri kalanlar bence de olebilir :p

ekaterina, zaten kis aylarini sevmememin nedenlerinden biri de budur, yiyecek meyve bulamiyorum resmen.

karpuz kesinlikle. beyaz peynir , ekmek , karpuz üçlüsü bir arada olsun başka birşey aramam.

deveci armudu

Elma (Amasya)
Muz
Kavun + karpuz
Mango

Ben itiraf ediyorum, aslında nar ve ayvayı da çok seviyorum ama bunları hayatımda hiç soymadım. Bu yüzden, pratik olmadığı için, ancak birisi soyup bana getirirse yiyebiliyorum. Yeşil elma da öyle. :( yaşasın yaz meyveleri. Atıyosun ağzına ve yemiş oluyorsun. Ne kadar da muhteşem değil mi.

çilek, kivi, şeftali

Erik.

Muz > kiraz > cilek. Ilk 3'u siralamasiyla bu sekilde.

Şeftali. Bak tek meyve saydım.

Böyle kocaman, kafam kadar, hafif yumuşamış şeftali. Mide fesadı geçirene kadar yiyebilirim.

karpuz sebze diil miydi yaa? ağaçta yetişmiyo sonuçta. ehehe.

ayva, muz, yeşil erik ve zeytin en sevdiğim meyveler. pek yemiyorum ama. biri soyarsa veya getirirse yerim. ehehhee.

Karpuzzz

Yeşil erik, kiraz, karpuz birde granny smith elma.

en sevdiğim karpuz. hatta arabam olsa, sırf karpuz yemek için bir dere kenarına falan giderdim böyle şehir dışında. yanıma sadece karpuz alırdım. dereye bırakırdım onu soğusun, sonra ağacın altında yiyeyim mis. böyle sapık fantezilerim var.

ondan sonra şeftali ve armut da çok sevdiğim meyveler, karpuzdan ayırmam çok.

sayende aklıma düştü, erinmedim, giyindim, gittim, meyve aldım geldim
sırayla kiraz, nar-ayva ikilisi (bütün kış yerim), karpuz
nerede o eski meyveler :/

Aynılarını sen yazmışsın +7

datça bademi.

elma. ama sarı elma özellikle.

www.eksiduyuru.com

Antep Fıstığı

O degil de erik-seftali- cilekseverler ve kavun-karpuz sevenler olarak ayrilsak baya saglam iki grup olustururmusuz. Arada elmacilar, armutcular da var tabii.

ananas ve portakal.

Kivi-domates-iyice olmus ananas-bol pudra sekerli cilek

Greyfurt <3

Portakal, mandalina, karpuz.

şeftali portakal karpuz

Muz, portakal, karpuz, incir.

yeşil erik,olmamış muz,yarı yeşilli çilek,yine hafif olmamış kavun herşeyin yarım olmamışından bir de çok fenaaaa dut

(bkz: the it crowd)
hayatında izlediğin en iyi komedi olacaktır.

Kore dizisi kill me heal me

person of interests
game of thrones
vikings

bunlardan izlemediğin varsa yapıştır.

hannibal (dizi) çok şahane.

black sails
da vinci's demons

film:about time ve big fish
dizi:fargo veya tru detective
dergi:socrates (erkeksen) veya ot'un son sayısı
yemek:fırında makarna

Yeni pikaplar eski plakları çalarken sorun çıkarabiliyor. Azıcık çizik var diye takılabiliyor. Bu modeller hakkında bilgim yok. DJ set yuk yuk mu çalacaksınız, yoksa eski, yeni plak mı dinleyeceksiniz bilmiyorum ama ben olsam ikinci el Dual, Technics vs alırım. İlan detaylarınba bakmadım ama bir de phono çıkışlı amfi de gerek şayet pikapların üzerinde yoksa.. ( Muhtemelen biliyorsunuzdur da, ekledim yine de)

Yıllar önce başıma geldi, bir arkadaşıma hediye ettim sonra. Çok bilen bir arkadaşım öyle dedi, ya öyleydi ya da o zamanlar için yeni nesil pikabın başka bir sorunu vardı.

ikincisi

Peki ama niye ikincisi?

acele karar verme, şu forumu incele www.stereomecmuasi.com ayrıca benim tavsiyem;
www.n11.com

filtrekahveci, bizim su anki butcemizi biraz asiyor o pikap. biz simdilik ufak bir sey alip idare edelim, zaman gecince daha iyi bir sey alalim diyoruz.

halıyı hiç kullanmıyoruz, kaldırmaya da gerek kalmıyor :)

hayır kaldırmıyorum. halısız ev çıplak gibi geliyor

la noix, bende de bir tek salonda var zaten, onu kaldirmak istiyorum :)

halılı ev o kadar gereksiz geliyorki bana. halısiz mis gibi.arada bir süpür bitti gitti.çok istenirse bir kaç yolluk atılır o kadar.

mersinde yazın nem çok olduğundan zemin sıcacık oluyor, halı fazlalık. günde 5 kez duş aldığımı ve fayda etmediğini hatırlıyorum. halıyı bırak evdeki tüm eşyalar yapışıyor üzerine.

küçük halılar var onlardan koyabilirsin bence, tamamen kaldırmaktansa.

www.google.com.tr

mersin, adana tarafında sıcaktan kaldırılıyor diye biliyorum. bizde izmir'de halıları minimize ediyoruz. hatta bir çok oda da sıfırlıyoruz. kafana göre takıl ama halıları kaldırma sebebi sıcaklar.

anneniz hava sıcak olduğu için kaldırıyordu. havası sıcak memleketlerde önemli bir rutindir halı kaldırmak. siz de şimdi istanbul'da eğer yazın halıya basmak size sıcak gelecekse kaldırın gitsin. bakmayın milletin ne dediğine. ben mesela kendi odamdaki halıyı kaldırıyorum, ama annem halısız ev çıplak kalıyor diye diğer odalara dokunmuyor bile. aynı evde farklı anlayışlar yani. halısız ev de olur, mis gibi hem de.

ya halısız ev mi olur allasen türkiye burası, halısız ev kuyruksuz kediye benzer diye düşünüyordum ki yurtdışına gidip evlerin halısız daha ferah olduğunu görüp evdeki bütün halıları kaldırmaya karar verdim. anne başta itiraz etti ama sonradan çok hoşuna gitti. havalar ısınınca bizde kaldırıyoruz artık.

edit: yalnız bazı evler halısız gerçekten çok çirkin oluyor, o durumda sembolik de olsa küçük bir kilim bile koymak denişik hava katıyor.

ben kaldırıyorum valla. ama ev sıcaklığı kayboluyor sanki, alışmışız. eve getirdiğim bir hatun, "kiralık evler gibi" demişti. (hehe bi daa görüşmedim tabi)

Halı denen şeyi hiç sevmiyorum. Holdekileri ve kendi odamdakileri kaldırdım bile. Bi tek salonda masanın altında beyaz bi halı var, o duruyor, onu da kaldırmak için fırsat kolluyorum. Ayrıca evde terliksiz gezmem. Öyle işte.

Mersin'de yaşarken biz de kaldırırdık, hatta hasır denilen bir şey serilirdi :)

şimdi Antalya'da yaşamamıza rağmen (daha sıcak) kaldırmıyoruz niyeyse.

ay bayılıyorum herkesin her konuda ahkam kesmesine. Kaldırmak istiyorsanız kaldırın, halısız ev mi olur diyenler kendi evlerinde kaldırmasınlar. Hatta tedi'de falan pek güzel halı hurçları var eğer sizde yoksa. Ben de kaldırırım yazın, evi ekstradan ısıtıyor resmen.

diğer eşyaların şekli şemali, rengi, badanası boyası uyumlu ise neden olmasın. biz halısız da yaşadık, mis gibi oluyor. temizliği de çok kolay. ama çok az eşyamız olduğundan yankı yapıyor diye sadece salona ufak bi halı atıverdik.

ister kaldırırsınız ister kaldırmazsınız. kim karışır. nasıl rahat ediyorsanız nasıl alıştıysanız oyle yapın. bi de üstelik alerji çok kötü bişey yaşamayan bilmez. halı da çok etkiliyor alerjiyi.
biz normalde hiç kaldırmıyoruz istanbulda halıyı ancak silip yıkayıp temizlediğimiz zaman bir günlük bi boşlk oluyor.
fakat antalyada mesela hiç halı kullanmayız bitek salondaki sehpanın altına kilimimiz olur. çıplak geliyo hakkaten. alışkanlık ama olmayadabilirdi.

bizim evde de pek halı yok, yazın da muhtemelen komple kaldıracağım :/
Sıcağa gelemiyorum..

Halısız ev olmaz +1

yves rocher kullanan arkadaşım var gayet memnun ama linkteki ürün mü değil mi bilemeyeceğim.zaten dün mağazaya gittik çoğu ürünün ambalajı değiştirilmiş fotodan da anlayamadım.clinic ürünleri çok iyi ama fiyat olarak epey uçuk.alerji probleminiz var ise clinic çok iyidir ama maddi olarak zora sokabilir.

telet abi, clinic hayvanlar uzerinde test yapan bir marka sanirim. o yuzden yillardir kullanmaktan kaciniyorum. yoksa estee lauder,biotherm vs de var ama kendim guzellesecegim diye baska canlilara zarar vermek istemiyorum acikcasi.

Benim denemediğim firma kalmadı diyebilirim, l'occatane hele berbat etti cildimi, 2 gün kullanabildim sadece. Yaklaşık 1 aydır Arifoğlu'nun kefirli sabununu kullanıyorum, çok çok memnunum, cildim çok hassas ve kuruya yakın karma, sabun cildi kurutur zarar verir gibi bir önyargım vardı, artık yok. Bir dene derim, beğenmezsen normal sabun olarak kullanırsın, çok güzel kokuyor zira.

ben kozmetiklerimin bir çoğunu yves rocher'den alıyorum fakat cilt temizliği konusunda çok iyi olduğunu düşünmüyorum. Peeling ve tonik almıştım pek işe yaramadılar. Doa'nın cilt temizleme ürünlerinden daha memnunum. :)

head and shoulders intensive treatment. dogru mu yazdım bilmiyorum kitap gibi adı var.

head and shoulders okaliptus

marka bilmiyorum banyoda hanım hangisini aldıysa onu kullanıyorum

evde bebek yok ama dalin bebek şampuanı kullanıyoruz memnunuz.

bir önceki dove (onarıcı bakım) idi, şimdiki elseve (kuru ve sert saçlar için olanı galiba). erkekim, saçlarım yımışacık oluyor, gayet memnnum.

clear men

john frieda - go blonder

Sta, benim saçlara da go blonder cok hos olur cidden :pp

Toni and Guy Fine Hair.

head and shoulders mentollüsü çok şugar

Organix

Pantene / Aqua Light.

hs ocaliptus

toni&guy fine hair.

@fraise sordun söyledim aşalslsk.
evet o sarışınlar için ama aynı serinin brunettesi de var :)

head and shoulders mentol veya normal, bulamazsam clear

Stok yapmış olduğum için hala Lush-Cynthia Sylvia Stout. Son şişe, bitince napıcam bilmiyorum.

h&s ipeksi yumuşaklık

Organicum

ducray kullanıyor evde herkes.

Banyo sabunu kullanan bir tek ben miyim la.
Çok yumuşak falan olmasını sevmiyorum, erkek adamın saçı da sert olur.. Neyse, bazen sabundan sonra gözüme kestirdiğim bi şampuanla yıkıyorum, hepsi aynı geliyor bana.

Frida'dan tigi bed head'e geçtim, çok çok memnunum tavsiye ederim denemenizi.

Ben de kerastase'tan davines'e geçtim ama memnun değilim, sülfat yokmuş içinde o yüzden köpürmüyormuş kimse bana anlatamaz bunu :D Bi de köpürmemesinin yanında hiç parlatmadı bile, head&shoulders la bile ışıl ışık olur saçlarım halbuse. Bu aralar bi davines balonu var ama alma, kerastase ise güzel tavsiye ederim, hele maskeleri daha güzel.

Clear

vay arkadas hayvan testleri ve eziyetler kimsenin umrunda degil. Üzüldüm acikcasi. Bizim eve Peta boykotlu üürnler girmiyor.

Medikal sampuan kullaniyorum (squa-med), renksiz ve kokusuz, daha da önemlisi medikal olmasina ragmen hayvanlar üzerinde test edilmemis bir marka.

www.youtube.com

Otacı

Johnsons baby shampoooo

John Frieda - Go Blonder
Biraz kurutuyor tek başına.

organix bazen doa sülfatsız şampuan

prozinc

toni&guy fine hair.(saçlarım ince telli)

Clear men ve Head and shoulders.

head and shoulders elma ferahlığı

Ben bunalmıyorum. Bilakis kendimi çok daha rahat hissediyorum. Ha bu demek olmuyor ki seninkisi garip. Sosyallik, güzel bir ortam falan istiyorsun işte. Normal.

ben çok seviyorum yalnızlığı ama insan bazen bunalıyor cidden. sürekli ders çalışmam gerektiği için akşamları ders çalışıyorum genelde. bir ara televizyona sarmıştım neyse ki geçti o. kitap okuyorum, dizi izliyorum filan onun dışında. kedi mi alsak ne dersin :)

Aileyle kaldigim zamanlar olmuyor, azicik disarida olduklari icin cikar cikmaz 5 yasinda girdigim yaramaz cocuk modune giriyorum su yasta. Onlarla kalmadigim zamanlarda da cok guzel oluyor da; beni zorlayan sey disarida insanlarla gezdikten sonra, hele ki bar, disco, avm gibi kalabalik bir yerlerden gelmissem birden sessizligin icine girince kendimi cok yalniz hissediyorum. Melankoli cokuyor cok fena. Ayni melankoli evin icinde uzun sure kimseyi duyamazsam da cokuyor.

douchebag, o konuda haklisin ama sen de kendi haline sukret. erkek arkadasim sabah 7'de cikti evden, hala calisiyor garibim.

evde yalnız kalmayı seviyorum ama akşama doğru bir iç sıkıntısı oluyor, korku gibi, bunalma gibi falan. gelmiyor musunuz, ne zaman geleceksiniz diye arıyorum bizimkileri.

evi sevmeme, evcimen biri olmama rağmen ben de sıkılıyorum ama iş hiç bitmiyor ki ağzımın tadıyla sıkılayım :/ öğrenciye hayat çok güzel.

evde yanlız kalınca aşırı bunalma +1

o yüzden 2 ev arkadaşım var. hatta 4 leyeceğiz evi. öğrenciyim gerçi ama okul bittikten sonrada 2 yada 3 kişi kalırım. tek değilsin yanlız olmak güzel değil

bazı insanlar enerjilerini başka insanların yanında olarak, sosyalleşerek doldurabilirken, bazı insanlar bunu yalnız kalarak yapabiliyor.

bu sebeple, bir ay tek başıma evde oturmam gerekse hiç zorlanmam. takılırım kendi kendime.

yalnız yaşıyorum. şöyle anlatayım, sınav haftası henüz bitti mesela, sınav haftasında acayip ötesi bunalıyorum, hatta neredeyse her akşam 3 bira çakıyorum sınav haftası gerginliği alsın diye. sabahtan akşama kadar çalışıyorum, evden dışarı sadece okula ve markete falan çıkıyorum. sınav haftası dışında sabah 7 gibi kalkıyorum, 8.30'da ders başlıyor ona gidiyorum. devam zorunluluğum yok ama derse gitmezsem evde mal gibi oturup hiçbir şey yapmıyorum. dersten sonra bazen arkadaşlarla takılıyoruz oradan eve geçiyorum, bazen direkt eve geçiyorum, akşamları boks antrenmanına gidiyorum 1 senedir falan ama onu da bıraktım geçen hafta. bazı akşamlar çok yalnız hissediyorum, yalnızken içme alışkanlığı oluştu sırf bundan dolayı ve normalde beslenmeme falan çok dikkat eden ben çoğu akşamlar 3-4 bira içmeden yatamaz oldum. pek mutlu değilim.

çoğu zaman introvert bir insan olarak ben yalnız kaldığımda çok bunalmıyorum ama sen extovertsin demek, bu asosyal ya da sosyal olmak ile aynı anlama gelmiyor bu arada bence bi araştır bakalım sana hangisi uyuyor :)

Hiçbir şey olmuyor. Hatta daha huzurlu oluyorum. Genelde de yalnızım zaten.

Arkadaşların haklı, gerçekten de can acıtıyor ve pahalıya da patlıyor ama 40 yılın başı yapılan bir aktivite olarak çok zevkli bir şey. Parayı önceden ayırdıktan sonra bıdı bıdı edeceklerini sanmam.

Onun lazerlisi vardi ingilterede. Onu arastirsana bi. Can acitmaz ve 15 dk falan suruyor. Tadinda oluyor eglencesi.

aychovsky, bizimkiler para kismindan cok can acitma ve eglenmeme kismina takilabilirler zaten, diger arkadaslarim bana 'sen bu ufak tefek halinle bir kere mermi ye, oyun boyunca bir daha yerinden kipirdamazsin, o derece canin acir' dediler. sahiden o kadar da acitiyor mu yahu?

Lazerliye laser tag deniyordu galiba. Bulabilirseniz, laser tag oynayabilirsiniz. Şöyle bir şey varmış.
www.lasertagturkiye.com
(Bu arada Google'a "laser tag istanbul" yazarak yaptığım aramadan çıkan ilk sonucu buraya kopyalayıp yapıştırmanın da haklı gururunu yaşıyorum)

Paintball acıtıyor bayağı bir tazyikli. Ben bir de şort giyerek gitme çılgınlığında bulunmuştum, morara kızara ve çürükler içinde döndüm. Sen benden de minyonsun, gerçekten canını acıtabilir. Gerçi acılı macılı çok eğlenmiştim ben, mızmız değillerse onlar da eğlenirler de, arkadaşlarını sen daha iyi tanıyorsun.

Can yakıyor doğrudur. Bilmiyorum yerine göre değişiyor mu korumalar falan bir kere gittim ama baya hissediyosun yani. Mermiler bitiyo haliyle ama öyle korkunç paralar değil ya bi adam parası aranızda toplayıp baya bi mermi alabilirsiniz oyun arasında. Biz öyle yapmıştık yağı bol bulan Arap olmuştuk yani havaya falan sıkıyoduk o kadar dert etmeyin mermi olayını.
Çok süper çok kafa harika adamlarla gitmen lazım yoksa piç oluyo o oyun.

O kadar acıtmıyor yahu çok abartmışlar. Zaten bir kere vurulduğunuzda o elin sonuna kadar dışarda bekliyorsunuz. Kesinlikle gidin, ben ilk gittiğimde 2.5 saat oynamıştım ve doyamamıştım.

cok guzel gercekten, ekstra mermi sart oluyor adamlar 2bin-3binlik topu satiyor siz aranizda paylasiyorsunuz daha karli oluyor, ben baya eglenmistim, bir eli 5'e karsi 1 olarak kazaninca doruga ulastim hatta. benim koluma gelmisti biraz kan toplayip moramir gibi oldu ama 1 hafta icinde gecti ciddi birsey degildi.

ben de kendi ekipmanlarımla oynamak istiyorum. birkaç marka belirledim ama hangi paintball işaretleyiciyi seçeceğime karar veremedim. Aşağıdaki listede Tippman Custom 98 hoşuma gitti ama tavsiyeniz nedir ?

www.armorion.com

ikinci için;
hesap makinesine cos143 yazın çıkan sayıyla sin53 yazınca çıkan sayıları toplayın. hesap makinasıyla yapılmıyor muydu bunlar? unuttum ben de valla.

ilk soru için de parantez içlerini 360 a bölmeniz lazım. yani aslında ilki 360+360=720
920 - 720 =200 yani sinüs200 ü bulmanız gerek.

diğeri de aynı şekilde bulunabilir.

Sadece ilkini hatırlıyorum sin20 = cos70 olması lazım

hesap makinesiyle yapiliyor da cocuk sinavda hesap makinesi kullanamaz ki.

hmm liseymiş. o zaman kullanamıyor evet. üniversitede kullandırıyorlar da ondan öyle demiştim.

ikincisini buldum galiba ama biri teyyit ederse cok guzel olur :)

cos 143= sin 37

sin 37+ sin 53 = sin 90

sin 90 = 1

ki hosein uyardi simdi yanlismis cevabim. dogrusu suymus;


cos 143= -cos 53= 0

temel formüller vardır sin(a)+sin(b)=cos(a+b) gibi tamamen sallamasyon olan. o formülleri kullanarak çözer olayı.

ayrıca not olarak eğer mühendis olacaksa bunları iyi bilmesi gerekir. özellikle de elektrik-elektronik ya da makina mühendisi olacak ise.

öncelikle sin920 demiş 920 içinden çıkarabildiğin kadar 360 çıkaracaksın. burada 720 çıkıyor geriye kalıyor sin200. 360 çıkmıyor 180 çıkaracağız. ancak 180 çıktığı için işareti değişecek. -sin20 var elimizde. diğerine 360 ekleyip duracağız. eksiyi ilk geçtiğimiz yerde (12. 360 ekledğimiz yer) cos290 ile yanyana kalıyoruz. burdan 290-3pi/2
dersek sin20 kalır. pi/2 ile toplayıp çıkardığında sayı aynen yazılır sin cos olur cos sin olur. eğer bir yerde işlem kaçırıp hata yapmadıysam senin sorunun cevabı 0.

ilk soruda hata olabilir mi???
ilk soru için arkadaşın cevabı da yanlış.dersten sonra döneceğim birisi cevap vermemiş olursa

@kronik 2 sorunun da cevabi 0 cikiyor, evet.

@rakicandir, sanmiyorum ki defterdeki sorunun aynisini gecirdim. cevaplari da altta verilmisl, cozum isteniyor.

Ben olsam bunları eZberlemem. Ama sınavda süreyle yarıştığın için ezberlemek zorundasın. Liselilik zor Allah kolaylık versin.

Mevsimler, ben liseli degilim yillar once astim o dönemi. Arkadasimin kardesi icin cozmeyr calisiyorduk ki zamaninda ezberledigim icin su an yapamiyorum zira unutmusum hepsini :)

her iki sorunun mantığı da şu şekilde:

1.açılar 0-360 arasında değilse 360 derece ekleyip ya da çıkartıp 0-360 arasına sürükle
bu işlem açının değerini değiştirmez

2. 0-360 derece arasına gelen açının bölgesini belirle
0-90 1./90-180 2./180-270 3./270-360 4. bölgededir

3. bu bölgede sinüs ve kosinüsün işaretini belirle
1.bölgede ikisi de artı 3. bölgede ikisi de eksi
2.bölgede sin + cos - 4.bölgede sin - cos +

4.a)açının büyüklüğü 90'a ya da 270'e çok yakınsa verilen açıyı bu açılardan çıkarıp isim değiştir
sin--> cos cos-->sin
b)180 ve 360'a (dolayısıyla 0'a) yakınsa verilen açıyı bu açılardan çıkar ve isim aynı kalsın
sin-->sin cos-->cos

başlayalım:
1.adım:
920'den 2*360=720 derece çıkar
geriye kaldı 200
-4030'a 12*360=4320 derece ekle sonuç: 290
2. 200 3.bölgede 290 4.bölgede
3.3.bölgede sin200'ün işareti - cos 290'ın işareti +
4.sin200=sin(200-180)=sin 20 (işareti -) (* 200 180'e daha yakın 270'ten)
cos 290=cos(290-270)=sin20 (işareti artı) (* 290 270'e daha yakın 360'tan)
5.-sin20 + sin 20 = 0

2.soru:
1.cos143 ve sin 53 için ilk adımı atlıyorum zaten 0-360 arasında oldukları için
2.143 2. bölgede 53 ise 1. bölgede
3.cos 143 ikinci bölgede - değerini alır,sin 53 1.bölgede + işaretini alır
4.cos(180-143=cos 37 ama işareti -
sin 53=cos37 (çünkü birbirini 90 dereceye tamamlayınca isim değiştiriyoruz)

son adımda -cos37+cos37= 0

soruda yanlışlık yokmuş :)
umarım açık olmuştur

peki bu iki sayıyı mesela pozitif 920'yi veya negatif bir sayıyı nasıl kafadan 12.360 ile çarpıp 0-360 arasına sürükleyebiliyorum?
çok basit:
1. pozitif sayılar için direk böl ve bölümü yaz:
920:360=2 bölüm 200 dolayısıyla cos920=cos200
2.negatif sayılar için durum bir adım daha zor ama çok basit:
nasıl? - 'yi unut. artık elimde 4030 var.
şimdi 1.adıma dön: 4030:360=11 bölüm ise 70
şimdi -'yi geri hatırla ama bir bedeli var bunun.nedir o bedel:
360-70=290
yani cos(-4030)=cos290

bundan sonra yukarıdaki entry'nin 2.adımını takip ediyorsun :)

kadın haklı. daha geçen gün çiğ köfteci kesip koymuş bi tabağa, eve gelince o tabakta bol bol karınca geziyordu. sirkeli suda bekletip yıkayabilirsin bikaç tur

KAyınvalideniz takıntılı.
İçi yıknamaz onun, toz bile girmez içine, komple büyüyen bir şey.

Ayrıca ömrümüz boyunca bir sürü kurt, arı, böcek ve örümcek yutuyoruz. Bir kurttan bir şey olmaz.

marauder, bruksel lahanasinin cig koftecide ne isi var yahu?

bruksel lahanasinda kurt degil de kucuk bocuk olabiliyor, yaprak biti gibi boyle. onlar da zararli degil zaten. yesen de bisey olmuyor. bence olaya oyle bakmakta fayda var. zararli - degil gibi. aman mideme kurtcuk girmesin diye kirazi icini inceleyerek iki seferde yemek, bruksek lahanasi yememek falan sacma. bana fazla kasinti geliyor. zaten sonu yok. kafayi kurtla bozan kisi meyve sebze yiyemez gibi geliyor bana

arkadaş bu kadar da takıntılı olmayın lan. hem zaten haşlıyosun onu, hiç bi bok olmaz. garipsiniz yemin ediyorum..

Aynı ufak sinekler brokolide de oluyor bazen, alırken tespit edilebilir nitelikte. Görürsen almazsın. Yok göremedin içinde varmış, sirkeli suya basarsın ölürler.
Yenmiyecek gibiyse çoksa, miden kaldırmazsa çöpe atarsın :)
Brüksel lahanasını da haşladıktan sonra ikiye kesip yiyebilirsin, böylece içini görebilirsin.
Fakat baştan böyle bir sebeple kaldırıp atmak saçma bence.
Hepsini okudum ve sevgili kayınvalideniz takıntılı, net. İleride bu takıntısı sizin temizliğinizi ve yaptığınız yemeği beğenmemeye kadar varabilir sgjfgt

Bence kkayınvalide böcekleri değil bu güne değin sindirdiği pestisitleri düşünsün.

yanında sos veriyorlar yoğurt ceviz zeytinyağı vs. banarak götürüyosun.

şöyle yapabilirsin. güzelcene ikiye böl. sirkeli suyun içine koy. sonra iyice süzerek istediğin gibi pişir.

bütün sebzeleri de böyle yıkamıyor muyuz zaten?

Ben sirkeli suda tum tum bekletiyordum iste, ikiye bolmeyi hic akil edememistim. Bundan sonra boyle yapayim bari.

sakinleştirici olan yoga değil meditasyondur.

Buyrunuz;

www.buzzfeed.com

Progressive relaxation

birkaç kadeh bir şey at akşamları. ya da inançlıysan namaz kıl.
ikisini de deniyorum yer yer. yer yer demeyim, sık sık.

belki sende de işe yarar.

Kendi iç dengeni, huzurunu sağlamadıkça, o tilkileri kovmadıkça ne yoga ne meditasyon işe yarıyor. Hatta yapıp da daha hırçınlaşan insanlar tanıyorum. Bence para tuzağı onlar.
Bence doğa yürüyüşü yap, sevimli bir kedi al;mis..

kuaföre ya da masaja git, ciddiyim.

mozart dinle.

guitar hero-karaoke
atış poligonu
dalış.

Yalniz ben vegan degilim, vejeteryanim. Ikisi farklı seyler.

tek çaren protein tozu maalesef.
Süt ürünleri, bakliyat ve mantardan filan yeterli protein alman için ciddi anlamda çok tüketmen lazım.

tofu
istanbulvejetaryenrehberi.blogspot.com.tr

vejetaryensin, vejeteryan değil. :)

bol bol haşlanmış yumurta yiyebilirsin. protein tozuna gerek yok, kaslanmak üzere spor yapmıyorsan.

100 gr tofuda mesela 8 gr anca protein var,
1 yumurta beyazında 3,5 gram civarı
sen 48 kiloyum demiştin sanırım senin günde 45-50 gram protein alman lazım , kaslanma içinse bundan daha fazla, normal sağlıklı beslenmede alınması gereken protein miktarı kilo başına bellidir,oradan hesapla işte..

hesaplabakalim.com

Whimsical o konuda erkek arkadasimla iddialastik, sonunda onun dediğini yazdim ben de :)

Neferkitty, e ben napayim simdi? Bazen zorlayinca balik yiyorum ama son zamanlarda onu da biraktim. Baliga mi donsem? Protein tozu da cok saglikli değilmiş gibi geliyor.

Bence balığa dön.

mesela 1 porsiyon ton balığında 23 gr protein var.
sabah yumurta gün içinde fındık ceviz derken yeterli proteini alırsın böylece.
Her gün balık yemek yerine arada mercimek yersin, onda da iyi protein var.(18 gram civarı)
ama sadece yumurta ile olacak iş değil.Bitkisel kaynaklardan çok tüketmen lazım ki bu değeri yakalayabilesin.

www.nomeatathlete.com

buyrun efendim, asagida listesi vardir. hayvan yemenize gerek yok tabi ki.

vegan beslenme tablosunda da bitkisel kaynaklari bulabilirsiniz:

veganturkiye.blogspot.com.tr

Protein tozu sağlıksız değil, ama sporcular kullanır genelde (besinden alınan proteine göre kana daha çabuk karıştığı için) ve onların ne kadar ihtiyacı olduğu da yaptıkları spora göre değişir.

Vejetaryenler için şahane bir tablo vardı, onu paylaşayım:
www.bianet.org
www.dropbox.com

Ben vejetaryen ya da pesketaryen değilim ama kırmızı et ve kümes hayvanı eti yerine deniz mahsülü ağırlıklı besleniyorum ben de. Sağlık bakımından pesketaryenlik vejetaryenlikten daha iyiymiş ama etik olarak tartışılır tabi ki.

Edit: Pardon, @elxa'nın dediği gibi, tablo veganlar içindi.

Ayrıca amino asit ''çeşitlilik''leri de farklıdır en basidinden şuradaki tablodaki amino asit skorlarını karşılaştırabilirsin:

nutritiondata.self.com

nutritiondata.self.com

nutritiondata.self.com

dolasıyla kendin araştırıp kendin karar versen daha iyi olur. esansiyel amino asitleri ve bunları içerip içermediğini araştır.

en.wikipedia.org

chemistry.about.com

Although proteins from plant sources tend to have a relatively low biological value, in comparison to protein from eggs or milk[citation needed], they are nevertheless "complete" in that they contain at least trace amounts of all of the amino acids that are essential in human nutrition.[8] Eating various plant foods in combination can provide a protein of higher biological value.[9] Certain native combinations of foods, such as corn and beans, soybeans and rice, or red beans and rice, contain the essential amino acids necessary for humans in adequate amounts.[10] Additionally, certain types of algae and marine phytoplankton predate the division between animal and plant life on the planet; they have both chlorophyll as do plants, and also all the essential amino acids, as do animal proteins.

bitkisel kaynaklı alacaksan hepsini almaya gayret etmen ve iyi ayarlaman lazım yani.

Baklagillerde etten fazla protein var. 25 grama yakın.

SPor yapan biri olark baklagiller, sarı leblebi, kenevir tohumu tüketiyorum.

Baklagiller ve soyada bayağı protein var.

bir sürü de vegan spprcu var. Dünyanın en güçlü adamlarından biri de rekor kırmıştı, o da vegandı.

Sarı leblebide de 20 civarı protein vardı 100 üzerinden.

Yani vegan biri bile tüm besin dğerlerini alabiliyor sebzelerden bitkilerden. Spor yapıyor olsa da. Canlı örneklerini de görüyorum.

Ve tabi ki yulaf, yulaf ezmesi, ruşeym gib işeyler. Hem yağ vs az var, hem de ne kadar yersen ye, bir zararı yok. Lifli gıda hem de.

Lor peyniri. %15-20 oranında protein ihtiva eder.

Kuruyemiş, lor, yumurta.

Soya yüksek miktarda protein içerir fakat yoğun şekilde de östrojen içerir. Günlük 15 gram ve üstü tüketimlerde vücuttaki östrojen miktarını yükseltir. Östrojenin yükselmesi demek testosteronun düşmesi demek oluyor haliyle. Erkekler için bu açıdan zararlı. Kadınlar içinse doğal östrojen üretimini bloke ettikleri için zararlı. Soya her şekilde zararlı bir ürün yani. Herkes ne kullanabileceğinizi söylemişken ben ne kullanmamanız gerektiğini söylemek istedim.

500 tl gerçekten de çok düşük bence. özel ders ücretleri uçmuş durumdaydı sanki öyle biliyorum. ben diğer duyurunu okuyunca da 1000 tl istersin diye düşünmüştüm. ben olsam onlar bana fiyat söylemeden direk 1000 tl derdim. bence ara ayıp olmaz. hesap yaptım ettim yol paramı anca çıkartıyor falan diye açık açık söyle.

sta, ben de 1000 civari dusunmustum ama ilk gorusme cok tuhafti. anne babanin cocuklar icin buyuk bir isletmesi var, ogretmenler filan calisiyor. adam direkt ' burada sabah 9 aksam 6 calisan ogretmenim 1300 lira aliyor' vs diye ornek verince 1000 lirayi hic dile getiremedim zaten. ayip olur diye.

bence istediğin parayı verebilecek durumları varsa git. şu anda sevmişler seni 2 ay sonra iyi giderse durumlar hiç bırakmaz istemezler. eğer durumları da varsa istediğin parayı verirler.
en kötü ihtimal tecrübe kazanmış olursun 2 ay pek uzun bir süre değil.

4-9 yaşındaki çocukla uğraşmak için bile 500 lira alırım ben en az. daha birde ingilizce franzsızca peh peh peh. ben 1000 lira vereyim iki dili öğret bana..

Net ara ve hayır de. Sen öğretmek için oradasın dadılık için değil. İhtiyacın yoksa reddet bende gitar dersi veriyorum ayda 8 saatte o parayı kazanıyorum

Sabahtan akşama kadar sürekli dil öğreteceksen o para çok az, oyun ablalığı gibi olacaksa öğrencilere verilen fiyat genelde bu yönde olduğu için böyle bir fiyat çekmişler.

4 yaşındaki çocuk da acayip bunaltır bir de 2 çocuk birden, bilemedim bana az geldi.

Ben olsam gitmezdim.

douchebag, onlarin farkindayim zaten de ben para konusamiyorum, cok utandim orada. ikisi de gozlerimin icine bakip duruyorlardi. tamam demek zorunda kaldim.

neferkitty, dil ve odevler iste. ders agirlikli olacak. kucuk kiz da seramik kursuna vs gidiyormus. onunla seramik yapip, 1-2 ingilizce oyun oynayacagim iste.

İyi de zaten yarısı yol parasına gidecekmis, ihtiyacım da yok diyosun. Hafta sonunu 550 lira icin çoluk çocukla gecirmektense gez dolaş daha iyi.

Onlar ayni şartlarda 500 tlye çalışacak birini bulsalar çekinmeden seni ararlardi, senin de çekinmemen lazim. Adamlar da amma cimriymis. Seni sevdik deyip lokumu dayamislar gözünü boyamak için.

utanılacak bişi yok bence bunda. hayrına vermiyorsun ki dersi. ayrıca tek dil de değil iki dilde yardımcı olacaksın.

mesaj at :) hayır de.

Genel olarak insanların emeğinin hakkını vermiyorlarmış zaten.
500 liraya iş mi olur, stajyer bile bu kadar alıyor.

Arayıp yol masrafıma anca yetiyor, yapamayacağım diye belirt bence de..
Kibarlık görünümlü cimrilik.. Utanılacak bir şey yok, o fiyatı söylerken utanmaları gereken onlar esasında.

Bak nasıl sinirlendim şimdi, bu şerefsizler giderler nusrette 1000 lira hesap öderler, sonrada gelip böyle emek sömürürler. Bakma onların iyi hallerine, sömürüne kadar her şey. Kabul etme bence. Bu iş için en az 800 almalısın.

douchebag +1, ancak yine de para konuşamam diyorsan özür dileyip bunun seni çok yoracağını, x sınavından ciddi şekilde başarısız olduğunu ve bir süre bunu telafi etmeye çalışacağını söyleyebilirsin. Ders konusu önplana çıkarsa birşey demezler.

Para gerçekten çok azmış yalnız. Hatır gönül bile olsa he dememeni tavsiye ederim.

Kesinlikle kabul etme,500 lira cok komik bir rakam ve o yastaki cocuklarla ugrasmak inan ki cok zor ve ustelik 2 taneler ve ustelik sen 2 dil biliyorsun, ustelik haftasonu iki gun gelip sana 500 lirayi mi uygun gormusler, bu resmen emek somuruculugu, ay cok sinirlendim

Sakin yapma bunu fraise. Emek somurusu acik ve net. Cocuklara bakmak bile cok yorucu isken bir de ozel ders? Pardon ama ogrenci oyu ablasi olsan bile en az 1500 vermeliler. Tek cocuk degil 2 cocuk soz konusu.

asla evet deme. senin için çile içinde çile olur. hem çocuklar ufak hem fransızca var işin içinde hem de istenen saatler fazla. sağmak istemişler asla evet deme. ya istediğin parayı versinler ya da bırak. çünkü benzer tecrübeyi çokça yaşadığım için biliyorum ki evet dersen o evden paranı alıp her çıkışında "bu mu lan bu kadar emeği karşılığı !!" diye sayıp söveceksin.

başka fırsatlar çıkar emin ol.

Buı konularda kendim bir şey yapamıyorum. Üniversite öğrencisine saati 30 TL'den 5 saat bölüm dersi verip "100 de yeter aslında" dediğim var. Ama sana önerebileceğim şey, benim yaptığımı yapma, çok büyük mallık. "Şöyle şöyle yarı zamanlı bir işe başlayacağım, haftada 900 veriyorlar. Sizin verdiğiniz fiyata kalmam uygun olmaz" deyip piyasayı kızıştırabilirsin.

Sob durumda yarin gidip 'bugun siz verdigim icjn geldim ama ben bu ucretle calisamayacagim uzgunum' deyip konuyu kapatacagim.

Tavsiyeler icin herkese cok tesekkur ederim.

çavdar tarlasında çocuklar
mülksüzler
siddhartha
yabancı
dorian grey'in portresi
babalar ve oğullar
oğuzman-öz borçlar genel

fahim bey ve biz.

akçasazın ağaları
küçük prens
pal sokağı çocukları
karamazov kardeşler
samed behrengi kitapları

Eğer hala okumadıysanız; Haruki Murakami'nin kitapları.

Şibumi
Doğmamış Çocuğa Mektup
Donumdaki Para (Çocuk kitabıdır ama favorilerim arasındadır, neden bilmem)
Evlilik Şirketi
Halkalı Köle
Kaçakçı Şahan

Şimdilik yeterli bence. Eminim içlerinde okumadığın en az üç tane vardır. :) Severek okuyacağına eminim.

georges perec-uyuyan adam
michel butor-değişme
truman capote-başka sesler,başka odalar
barış bıçakçı-sinek ısırıklarının müellifi
ihsan oktay anar-amat
hasan ali toptaş-gölgesizler
sait faik
yusuf atılgan-anayurt oteli
peyami safa
ahmet hamdi tanpınar-saatleri ayarlama enstitüsü
hüseyin rahmi gürpınar-utanmaz adam
harper lee-bülbülü öldürmek
andre maurois-iklimler
julian barnes-10buçuk bölümde dünya tarihi
cortazar-mırıldandığım öyküler
marquez
adolfo bioy caseres-morelin buluşu
vüs'at o bener
paul auster-ny üçlemesi

Michael ende - momo

jose saramago-kopyalanmış adam

bülbülü öldürmek

chuck palahniuk bastan baslayin bence :D

gosteri peygamberi
gunce
dovus kulubu'nu biliyorsunuzdur zaten vs vs...

umberto eco - gülün adı
umberto eco - foucault sarkacı

fırın balık, tavuk da olur, poşette ya da yağlı kağıtta.

mücver, ben unsuz yapıyorum. bunun yanında kereviz salatası yapabilirsin, ama kerevizleri rendelerken aynı zamanda yoğurt ile alt üst et ki kararmasınlar. bunun yanında da drumstick alıp marketten fırın poşetinde sevdiğin baharatlarla yapabilirsin. hepsi çok kolay, mücver biraz uğraştırır o kadar.

Mantar sote, yeşil, kırmızı biber, soğan, domates ve mantar, üstüne kekik iyi gider, mümkünse wok tavada yapabilirsiniz, yoksa normal tencere de olur, hem sağlıklı, hem lezzetli.

eksisozluk.com

eşsiz bir arşiv

kişi sayısı kadar somon dilimlerinin iki tarafını tuz ve karabiberleyip (tercihen değirmenden) borcama ya da tepsiye diz. limon suyu, zeytinyağı, su (istersen şarap da eklenebilir) karıştırıp tepsiye dök. alüminyum folyo ile kapla. 15 dk folyo ile, 15 dk folyoyu çıkarıp fırında pişir. uğraşırım dersen limon kabuklarını rendeleyip karışıma ekleyebilirsin.

fırın torbasında tavuk da kolay olur.

dolma ya da köfte

ben ogrenciyim de ogrenci olup olmamamin bu ise dogrudan bir etkisi yok.

bu tarz arastirmadan cok ne derlerse kabul edeyim, onu merak ediyorum ben. sonucta saatlik 20 liraya ders veren arkadaslarim da var benim, 80 liraya da. hepsi de ogrenci ustelik.

ilk matematik hocam 60 aliyordu ders basina ama dersi 40 degil 60 dakikaya yayiyordu.

turev limit integral icin ders aldigim adam 75 aliyordu sanirim saat basi. oda ikiser saatten 150 yapiyordu ama 120 dakika falan buluyordu.

fizikcim 80 diyordu saga sola ama 60a anlatiyordu. sana ozel diyordu ama yalan. herkese ayni fiyatmis.

gecen sene cok iyi bir matematikcim vardi. ders aldiklarim arasinda en iyisi oda normalde 60 anlatiyordu ama ben duzenli gittigim icin 50 aliyordu. yine yaklasik 50-60 dakika.

yine son fizik hocam (efsanedir kendisi) 50 aliyordu. zaten matematikciyle arkadastilar oradan bir indirim oluyordu.

Saatini 40 liradan aşağı verme. Gerisi pazarlığa kalmış.

öncelilkle keyifli ve güzel parası olan bir iş

6 sene özel ders verdim kimisine senin 10 yaşında olan gibi ödev ve sınav öncesi vb kimine psikolojik destek ablalık çoğunu öss sbs ye hazırladım.

para olarak onlar da sana soracaktır daha önce ders verdin mi diye benim deneyimlerimden ben buna eminim açıkçası

yani siz ne kadar düşünüyorsunuz sorusuna sizin kafanızda ne var ile gitme.

biraz hesaplamış gibi git hatta gel hesaplayalım.

benim ilginç taktiklerim vardı ve orta üst seviyenin çocuklarına gidiyordum dersane hocaları 30 40 lira alırken benim saatim 100 lira idi en son ( 4 sene önce bıraktım ben ders vermeyi o zamanın 100 lirası)

önce çocukla tanışmaya gidiyordum hemen derse başlamıyordum. sonraki gidişimde ilk dersi ücretsiz veriyordum ders sonrası aile ile konuşup ailedeki ilişkileri öğreniyordum. sonra hem ailenin beni çok sevmesi hem de çocuğun beni gıcık bir öğretmen gibi görmeyip sevmesi ile isteniyordum ve istediğim parayı kendime has öğretme taktiklerim çok yönlü olmam sayesinde alıyorum.

madem boş boş evde oturuyorsun yap kesinlikle. parası mühim değil deme ihtiyacın olmasa bile. ben zevk aldığım için yapıyordum ama bir yandan okuldan dersten çıkıyordum yoruluyordum bunun bedeli bana göre ucuz değildi.

çok yönlüsün hakkını al. bir sene boyunca iki kız kardeşe derse gitmiştim ben de haftada iki kere senin gibi.
daha önce ...... soruya geri dönüp baktım yanlış okumuşum :/
daha önce ders vermiş olduğunu okumuştum sanki :D

ilk defa mı vereceksin?

hmm burada işler değişti. ben de her ne kadar öğrenci de olsam öğretmenlerden daha iyi bir hoca oldum. bir şeyi öğretebilmek için bilmek yetmiyor. tam detaylı konuşmak istersen mesaj atabilirsin şu an bütün kafamda yazmayı planladıklarım suya düştü :D

direk fiyat söyleyin bence. öbür türlü çok amatörce duruyor, esnaf mantığı gibi.

şehir neresi?
haftanın her günü iki saat mi?

Meteonur, istanbul. Haftaici 5 gun. Haftasonu ücretleri ekstra olacak.

şöyle diyeyim o zaman. ilkögretim matematik özel ders fiyatı saat başı 50-75 lira civarında istanbulda. siz ingilizce ve fransızca da öğreteceğim diyorsunuz. ayrıca iki kişiye öğreteceksiniz. bunları da göz önüne alıp bir fiyat çıkarabilirsiniz

büyük ihtimalle bir dolandırıcılık vakası.

Amca buyuk ihtimalle sallamis.

Karakola gidip alınmamış olması hikayenin zayıf yönü gibi geldi bana. İlla kaymakamlıklarda falan bu tip düşkün&ihtiyaç sahibi insanlara yardım eden bir bürüm vardır diye düşünüyorum. Ben olsam kesin inanmazdım.

östrojen kokusunu iyi alan bir dolandırıcı gibi geldi bana.

Hiç belli olmaz neyin ne olduğu .hüküm zahire göredir biz insanlar için . Yok yalancı ise o yaşıyla ,hayrını görmesin o paranın.

geçmiş olsun. dolandırılmışlar.

bu tip memlekete dönmeye çalışan insanlara yönelik uygulamalar var. beyaz masa idi galiba, başvuru yapılınca dönüş bileti bedeli tutarında ödeme yapılıyor.

yani amca iyi rol kesmiş diyelim.

amcaya kimse para vermese nereye gidiyormuş? bilet parasını toplayınca gittiği yerden niye vazgeçiyor? amaçsızca mı binmiş tramvaya? kalplerdekini Allah bilir lakin amca o zaman ben bilet almaya ineyim değilde bu gösteri çok tutunca diğer tramvayda da aynısını deneyeyim demiştir.

Geçmiş olsun. Çok klasik bir hikayeye kurban gitmiş sizinkiler. "Şuradan geliyorum, yanlış durakta indirdiler, dönüş param yok" ve "İş bulurum diye geldim ama olmuyor, memleketime döneceğim" hikayelerine bizzat rastladım. En ilginç olanı Ankara'da Orman Bakanlığı önünde sırtında elektrikli testereyle yolumu çeviren adam olmuştu. "Memlekete döneceğim" diyordu ama para vermezsem kesecek gibi duruyordu.

Kısaca iyi niyeti suistimal deniliyor buna. Neyse, aynı amcaya yakında başka bir yerde rastlayacağınızdan eminim.

Dolandırılmış sizinkiler. O değil de 50'serden 250 lira dolandırıcı olmasa bile çok zaten dönüş parası için.

Üniversitede ilk yılımı hatırlattı bana olay, arkadaşımla dolmuş bekliyorduk, durak tam hastanenin önündeydi, bir tane kadın geldi, üstü başı dökülüyor, elindeki parayı gösterdi 5-6 lira açığı kalmış, hastaneden çıkmış eve dönecek parası yokmuş, yardım edebilir misiniz dedi. Biz de arkadaşımla güya tamamladık paranın üzerini. Okuldan mezun oldum, işe girdim kaç yıldır çalışıyorum, arada o kadını görüyorum o durakta, hala eve gidecek parayı denkleştiremedi.

nawar, sadece donus parasi degil tabii biraz da yaninda para kalsin diye vermisler de ben amca sizi keklemis olmasin deyince de hepsi birden 'yok canim zar zor yuruyordu, yasli basli adam yalan mi soyleyecek?' dediler bana. taksideydik, taksici amca da 'sen ne diyorsun, yasli adamlari 5-10 lira icin dovuyorlar bile' dedi. ben de 'iyi, peki madem' deyip konuyu kapatmistim.

O amcayı Nusrette gördüm az önce,lokum yiyordu. Geçmiş olsun.

Ahahahah iyi carpilmislar. Babamı da dolandırmıştı birisi benzer bahaneyle - ki kendisi 50 senedir İstanbul da. Babama yol param yok diyince, birlikte gitmişler otogara bilet almis "parayı versem belki dolandiricidir" diye düşündüğü icin. Adam daha sonra bu bileti firmanin diğer şubesinden iade edip parasini almış .

Neyse artık dolandırıldıklarının farkına varırlar da bi daha klasik şekilde dolandırılmazlar umarım. Yüzyıllardır uygulanıyor bu yöntem yani. Kimbilir kaç yüz lira topladı başkalarından da.

Sürekli paraya dikkat çekmesi ele veriyor. Bastıra bastıra para para diye bağırıyor. Bu da paralı değil de mi demek nedir ya?

Bi de kirayı verecektim şu kadarı bulamadım ev sahibi evden atacak yalanı var. İki gün sonra da bununla gelirler bilginiz olsun.

%100 dolandırıcı. en ufak şüpheniz olmasın.

ya istanbul'un bu yönunden nefret ediyorum işte. cok buyuk ihtimalle dolandırıcılık. ama annenler de haklı, muhtemelen kendi şehirlerinde(anadolu oldugunu varsayıyorum) böyle bi olay gorseler gerçeklik ihtimali cok cok yuksektir.

amca gerçekten memlekete dönme kafasında olsa kendini bi şekil harem'e ya da esenler'e atıp, yardım istese daha mantıklı olurdu. ama kimbilir belki de o tramvayla esenler'e gidiyordu. bize söylenene göre davranmakta bir beis yok, annenler bi hayır yapmıs Allah kabul etsin. gerisi onun sorumlulugunda. ama bi dahaki sefere bikaç vurucu soruyla hikayenin gerçekligini sorgulamalarını önerebilirsin.

oddyseus, ben de ondan suphelendim zaten. bildigin duygu somurusu yapmis gibi gelmisti.

Amcanin cevabinin ilk 2 cumlesinde kolpa oldugunu anladim.

"sanırım biz dolandırıldık" diyecek halleri yok elbette, embesil gibi hissederler o zaman. Tabii ki "çok ihtiyacı vardı" diyerek vicdanlarını rahatlatacaklar. Keşke bana verselerdi, çok sıkışığım şu aralar.

Bas bas bağırıyor ben dolandiriciyim diye.

bu şekilde dolandırıcılık vakalarında istanbul'da patlama yaşanmakta. bizim dükkana günde 5 tane geliyor. geçenlerde de sahil yolunda giderken trafiğe takılmıştık. orada da iki tane yaşlı başlı kadın arabaların arasında bu şekilde dolaşıp para istiyorlardı. bir ara haberi de çıkmıştı televizyonlarda dolandırıcılık diye.

kendimi yerlerine koyuyorum ne yapardım diye: hadi polis gerçekten yardımcı olmadı otogara gider orada otobüs firmalarına olayı anlatır yardımcı olmalarını isterdim. öğrencilik dönemlerimde benzer durum başıma geldiğinde 3'te 1'i parasına evime dönebilmiştim otogardan. 50 tane firma var illa ki biri yardımcı olur.

olan olmuş üzerine bir bardak soğuk su iyi gider. ama duygularına yenilmesinler bir dahaki seferlerde çünkü bazen gerçekten çok inandırıcı olabiliyorlar. istanbul iyiden iyiye kurtlar şehrine döndü :/

benim de başıma geldi.

şişli adliyesi henüz oradayken, önünde bir yaşmaklı yaşlı deyze. 2 liran var mı oğlum, davaya geldim, şimdi karşıya gitcem param yok ühü ühü dedi. verdim 2 lira.

ertesi gün yine aynı yerdeydi. yanına gittim, utanmıyor musun beni kandırmaya dedim, kaçmaya başladı. kadınla koşturmaca yaşadık kısa bir süre. yakaladım. verdi 2 liramı geri, yoluma gittim.

işte yanlış. adam için "oh suyundan da koy" olmuş. şimdi feminiz ablalar beni taşa tutacak ama bu dilendirilen, mendil sattırılan çocuklar, bu tip acındırma ile dolandırıcılık ya da dilendiricilik yapan kişiler hep kadınların suçu.

hani bu gibi durumlarda duygularına yenik düşüp besliyorlar hep sistemi kadınlar. tabii ki sadece kadınlar değil ama oran dersek en iyimser hali ile %85-%15 olur. kadınlardaki bu "iyilik"ten faydalanıyorlar haliyle o bölgede dilenciler artıyor, anneniz ve arkadaşları gibi dolandırılan sayısı artıyor, mendil satan ya da dilenen çocuklar artıyor.

geçmiş olsun.

az kalsın ben de inanacaktım ama " kızım bu da parasız değil mi" kısmı çok fena ele veriyor. baya baya annenizin arkadaşlarını hem maddi hem manevi sömürmüş.

bigun motosikletle giderken yolun kiyisinda refujlere dayanmis bir ihtiyar amca gordum. gittim yanina, noldu diye. bisey yok eve yuruyom yoruldum dedi. o sirada bi de araba durdu. amca gel birakalim falan filan. amcayi zor bela ikna edip bindirdiler arabaya. ben de arabayi takip ediyodum nolcak diye. az gidip durdu araba. ihtiyar indi, yok ben yurucem, beni boyle gormesinler, kiziyolar bana fln. diyo. araba gitti, ben de motoru park edip amcaya eslik edeyim dedim. yuruyemiyo cunku, az gidip dayaniyo bi yere. bi ara oturduk anlatti biraz, evde buna kotu davraniyorlarmis, parasi yokmus, karni acmis fln. az bi para verdim. biraz daha yuruduk, seni gormesinler, kizalrlar bana dedi, biraktim ben de. evet, dolandirici olabilir, ama olmayabilir de. hatta belki ayni amcadir :) ama hava gercekten cok soguktu ve bu sogukta o yasta biri icin dolandiricilik yapmak bile zor. sor bakalim annengile, uzerinde kahverengi kircilli bir pardesusu var miymis?

%99.9 dolandırılmışlar :( daha önce bu hikayeyi çok duydum böyle bir dolandırıcılık çeşidi var hatta aynı durumu birisi daha yaşamıştı duyuruda o da yazmıştı ama şimdi kimdi hatırlayamadım.

benim günlüğüm 250 tl diil amk, ne biçim para kaldırmış dayı. kıdem var tecrübe var tabi, tazminatlı maaş :)

geçmiş olsun
klasik bi numara

ben okurken amcaya bildiğin üzüldüm. sonra "kizim bu parasiz degil mi?" sorusunu görünce de tiksindim.

ben de dolandırıcı diyorum.

neyse, halen iyi insanlar var ki dolandırıcılar da para kazanabiliyor... geçmiş olsun.

sözlükteki basliginda yaziyordu, reytingleri düsükmüs sanirim, yaz dizisi olarak devam edecekmis.

beş kardeş'in pazartesi rakiplerin karşısında tutunması zaten mucize olurdu. kanal d'nin bu sezon yaptığı en büyük hata, bile bile lades. şu an diğer günler de müsait değil bu ratingli bir işi devam ettirebilmek için.

yapılan yatırımı tamamen çöpe atmamaya karar verdiler, light yaz dizileri karşısında tutunabilmesini umuyorlar.

Gullerin savasi gibi sacma diziler reyting alip devam ederken boyle dizilerin bitmesini anlamiyorum sahiden.

korkum haziranda apayrı bir şekilde dönmesi. şimdiki çizgisinden çok farklı.

yanılırım umarım.

totalde 30 uncu ab de 16 ıncı olan diziyi bırak haziran a almayı, komple kaldırmaları gerekir televizyonculuk açısından. prime time da, total ya da ab de ilk 5 e giremiyorsa eh işte denir devam eder, ilk 10 a giremiyorsa 13 bölüm sonra kalkar o dizi yayından.(büyük kanallar için söylüyorum)

o kadro ile o dizinin tutmayacağı belliydi. sözlük ile gerçek hayatı karıştırmayın. kim tanır onur ünlü yü yav? kim tanır serkan keskin i?
aslında bu diziden çıkartılacak çok güzel dersler var sosyal medya ve gerçek hayat üzerine...

reyting ölçümündeki değişen SES grupları yüzünden şu anda saçma sapan seviyesi yerlerde olan diziler iyi reyting alıyor. Kardeş payı; beş kardeş gibi diziler eli mahkum bitmeye. Kardeş payı hadi bir nebze ama beş kardeş ölü doğdu resmen.

reyting ölçümünde sıkıntı yok.
önemli olan doğru gün doğru saat doğru kadro...
kardeş payı iki hafta önce ab de birinci oldu. ki ab hedef kitlesi dizinin.

Enkolaykullaniciadi, ben senin gibi düşünmüyorum. Kadro cuk oturmustu, her birine ayri ayri bayildim. Ses getiren isler yapmak icin illa populer oyuncularin oynamasina gerek yok.

Oyuncular iyiydi, senaryo iyiydi, yonetmen iyiydi. Belki günü iyi degildi, bilemiyorum.

ben 2 bölümünü izledim; farklı bir şey, ilgi çekici bir hikaye göremedim.
eğer çok farklı bir konseptin, hikayen yok ise kadron güçlü olacak.

Bir tane ağa rolü koyup, orospu çocuğu kasıntı bir tipi de o rolün oyuncusu yapsalardı tutardı.

Ama yok adam gibi iş yaptıkları için tutmadı. Televizyonda izlediğim iki şeyden biriydi, artık teke düştü bu sayı. Cibilliyetini sikim bu sektörün ben.

ne açıdan? soruyu anlamadım ki ben.

bence gereksiz, boşuna aldığın kalori ve yağ.

günde bir avuçtan fazla yemesen daha iyi. gerçi sen 48 kiloydun.

yok, kilo problemim yok da saglik acisindan soruyorum ben.

kabak çekirdeği yemek yararlı. tabii tuzsuz olması tercih edilmeli.

kilo problemin yok ama olsun mu istiyorsun?

(bkz: yazın yediğin hurmalar kışın kıçını tırmalar)

İkisininde ciddi faydaları var.

Her gün ikisinden de 50 şer gram yemenin zararı dokunmaz.

Her gün yenmez ama haftada 2-3 yenebilir.

dur cevap vereyim ben de, cipsten her koşulda sağlıklıdırlar.

cips tüketeceğin zaman, canın istediği zaman göm 100 gr. fıstığı oh misler gibi.

afiyet olsun.

douchebag, senden baska herkes saglikli diyor. nolacak simdi?

çekirdek çok daha fazla gereksiz yağ içerir. antep fıstığı daha sağlıklı.

ne olacak? götüreceksin o zaman, yarasın :)

www.youtube.com

Kalori problemi olmaz, kalorileri sağlıklı kalorilerdir. Yani cipsten gelen kaloriyle bir tutulmaz. Ayrıca cipsin trans yağ gibi başka problemleri var. O nedenle tüketmemek gerekiyor. Asıl oraya odaklanmak lazım. Ayrıca kuruyemişler sağlıklı yağlar ihtiva ederler, o nedenle tüketilmesi faydalıdır ama asıl problem omega6 problemidir. Yani bitkisel ürünler yoğun şekilde omega6 barındırır. Omega6 fazlalığı omega3'ün kullanımını engellediği için omega6 omega3 dengesinin bozulmasına neden olabilir. Omega6 iltihap yapıcı bir yağ olduğu için abartmadan tüketmek faydalıdır. Yani zarar sıralamasında kalori en sondadır.

saçma sapan bişey. herkes işini yapsın. kadın erkek çalışıyorsa beraber temizlenir. sadece erkek çalışıyorsa kadın temizler bu kadar basit.

ben mesela çalışmıyorum ama ev işi de yapmıyorum aşalsks

temizlik için temizlikçi geliyor yemeği de canım isterse yapıyorum dışarıdan falan söylüyoruz. daha hiç ütü de yapmadım. evde köle olmak için evlenmediğimi düşünüyorum.

kadın olmanın temiz olmak anlamına gelmediğini savunan kadın kafası bu, uzak durulası buluyorum şahsen. toplumsal rol bıdıbıdı etmenin alemi yok, temiz olmak kötü değildir.

temizlik cinsiyetle değil karakterle alakalıdır. hergün evini temizlikçiye temizleten orta-yüksek kesim için bu yazı çok hoştur eminim.

not: erkeğim ve yıllarca yalnız yaşadım, temizliğimi de yaptım yemeğimi de yaptım çamaşırımı da elde yıkadım. hiç de gocunmadım.

benim bu konuda anlamadığım o kadar çook şey var ki. madem sordun du bi düşüneyim
şimdi bi kadın zorla okutulmadıysa, zorla evlendirildiyse, kaç çocuk yapacağına kendi karar veremediyse..vs.vs. bu konumdaki kadınlara yazık tabi ki. bu kadınlar için özgürlüğü artıracak her türlü eylem de çok anlamlı.
ancak diğer yandan hele ki günümüzde pek çok kadının okuma, çalışma vb. hakları var. Kadınların büyük kısmı ev hanımı olmayı kendi tercih ediyor ki?? E o zaman ev işi de yapmayacak, çocuk da bakmayacaksa -yani evi bok götürecekse- adam çalışacak hatun sırf yiyecekse..o zaman bi tuhaflık yok mu? o adama da yazık değil mi?
Kadınım, evli değilim ve evimi zaman zaman bok götürüyor evet. Çünkü yoğun çalışıyorum üstelik mesela son 2 aydır boyun fıtığına doğru ilerlyen bir sıkıntıyla uğraşıyorum. Canım çıkıyor. Ev o kadar da 1. derecede önemli olmuyor güzümde. Ki ben çok gelenekçi bir ailede büyüdüm. Bence-kutsal anne olunacak, ev bal dök yala olacak bilmem ne mottoları o kadar da empoze edilen şeyler değil. Biraz kültürel olabilir, biraz mahalle baskısı olabilir ama biraz da kadının içinden gelen, kendi tercihi, kendi meyli olan şeyler bir de sıksıkla gördüğüm şekilde "kolaya kaçma" var işin içinde...Annelik kolay demiyorum ama gösteriş kolay, tüketim çok daha kolay kadınlar kutsal anne pozuna bürünmeyi seviyorlar bence bu kolaycılık nedeniyle. Baskı unsurunu da birazcık açarsak daha çok kadınların birbirini didiklediği, kıyasladığı, evlenmeyi çocuğu başarı olarak gördüğü kısmına katılıyorum. Erkekler daha saygılı, genelde.
Cevapları okumadan yazdım bi okuyum bakayım millet ne düşünüyormuş :))

ya feministler ya da erkekler beni dövmesin, ama ben ev işi yapan erkekten nefret ediyorum.

birincisi zaten yaptıkları temizlik genelde abuk subuk oluyor ya da bir şekilde benim istediğim gibi olmuyor.

ikincisi yemek yapmayı bilen erkeğin ukalalığı çekilmiyor.
ilk başta romantik falan tamam, ama sonra şunu şöyle yap bunu böyle yaplar başlıyor.
ayrıca mutfağa meraklıyımdır, karıştırılsın, düzenim bozulsun sevmem.

üçüncüsü erkeklerde genel olarak yere koyulan şeyi alıp sofraya koymak falan gibi alışkanlıklar olduğu için güvenemiyorum.

ya da böyle ruh hastası düzeyde titiz olup kendince her şeye karışan erkeğe de asla katlanamam.

bana göre durum çok açık ve net, ev işini kadın yapar.
maddi durumun müsaitse bir kadın tutarsın, ama evin düzeninden kadın sorumludur sonuçta.
yani kadın tuttuğunda da o kadını sen çalıştırıp yönlendiriyorsun kendi düzenine göre.
ama bizde kadın da olsa yemeği ben yaparım sevdiğim için.

erkeğin eli evin düzenine girdiğinde, evin şekli şemali bozuluyor, olmuyor.
sofra falan kurmama yardım etsin, kavanozları açsın, ortalığı dağıtmasın, aldığını aldığı yere koysun yeter.

zaten temiz olan bir kadın için bu olayın o kadar da abartılacak bir şey olmadığını düşünüyorum.
temiz biriysen evli de olsan, bekar da olsan temiz olursun sonuçta.
pasaklılık değil makbul olan.

o yüzden iş bölümüne inanmıyorum bu konuda açıkçası.

yazıda bahsedilen şey temizlik yapıp yapmamak falan değil, sorumlulukları bölüşebilmek. yalnız yaşıyorum ve evimi kendim temizliyorum, yarın bir gün biriyle yaşarsam; iki kişinin / ilerde çocuklar olursa bilmem kaç kişinin dağıttığı evi tek başıma temizlemem. beraber yaşanıyorsa her iş beraber yapılır. çocuklar da bu iş bölümüne dahil, 13-14 yaşından itibaren bir genç pekala ev işlerine kendince yardım edebilir.

çalışıyorsam, aynı evi paylaştığım adamla aynı şartlarda yaşıyorsam 'temizlik-yemek yapmak, çocuğun banyosunu yaptırmak kadın işi' diye bunu üstlenmem. yorgun değilsem ben yaparım, iyi hissediyorsa o yapar, olmadı yardım alırız. bu benim özelimde böyle ama herkes kendi düzenini ayrı kurar. bir taraf temizlik yapmayı seviyordur diğer taraf yemek yapmayı, onlar iş bölümünü öyle yapar/istiyorsa her şeyi kadın da üstlenebilir.

yani neyse ne; 'kadın yapmak zorunda' zihniyeti olmaması yeterli şart bana göre.

liarliarpantsonfireblog.files.wordpress.com

herhalde denilmek istenen temizlik yapmayı, yemek yapmayı vs. görevinizmiş gibi görmeyin. hani bu tarz şeyler ev işleri sanki kadının göreviymiş gibi düşünülüyor ya o yüzden. ben evde bütün işlerin o ev çatısı altında yaşayan herkes tarafından iş bölümü içinde yapılmasından yanayım. bütün hane halkı ortaklaşa yapmalı bu işleri. bana sen kadınsın, bunlar senin görevin denmiş olsa yapmam mesela.

Yazıyı okumadım genel bi yorum yapıcam
Son zamanlarda saçma bi eğilim türedi hanımlar arasında. Ayy benn yemekk yapamamm ayy evv mii temizlicem ayyy çayını kendi alsın
Bu zihniyetle feminist ya da modern olunmaz. Sadece büyümüş ama mesuliyet aşamamış şımarık kız çocuğu olunur. İlişkiler hesap gütmeden heer iki tarafın özverisine dayanır. Ailede de böyledir. Aşkta da.
Evde kimin vakti uygunsa o ev işinin bi ucundan tutar. Ayrıca kadın olsun erkek olsun beraber yaşanan yuvaya bir katkıda bulunmak hünerdir. Yemek de olur. Temizlik de. Çocuk bakmak da. Ben yaptım sen yapmadın kavgasının anlamı yok. Vakti olan el atar yapar. Ayrıca eşitiz diye evet sen bu ay 3 kere ev süpürdün ben 5 kere. Hmm o halde yapmıyorum demenin alemi yok. Dediğim gibi yazıya değil bu sözler genel söylem.
Ayrıca hatun kişi olarak evin yönetiminin bende olmasını severim. Erkek zaten yardım eder. Paylaşır. Kadının düzenine uyum sağlar. Kadın idarecidir ve ev halkı ile ortaklaşa evin düzeni gereksinimleri karşılanır. Hesap bu denli basit aslında.

açık konuşayım götümle güldüm bu fikre. böyle paçoz bir kadına da aşık olmayacağım için kafam rahat. yani aşık olsam bile böyle bir tip olduğunu görünce soğurum. ev temiz olsun diye temizlenir, "kadın" olunduğu için değil. benim annem evi kadın olduğu için temizlemiyor yani mesela, ev temiz olsun diye temizliyor. ben de temizleyebilirim pekala ama terlikle döver o zaman, böyle mi temizleniyor diye.

herkes bildiği şeyi yapsın. erkek bulaşık işinde iyiyse bulaşığı o yıkasın mesela. odamı toplamam, yemek yapmam. ee? bu ne lan? yaşadığın ortamı temiz tutmak, yemek yapmak zaten zorunluluk. bunları yapmazsan nasıl yaşamını sürdüreceksin? bir tanesi de "evde köle olmak için evlendiğimi düşünmüyorum" yazmış ahaha, ne çalışıyormuş ne de ev işi yapıyormuş.

böyle tiplerden kadınlar veya erkekler değil direkt insanlık adına utanıyorum ben. totosunu toplamaktan, iki yumurta kırmaktan aciz tipler bununla övünür hale gelmiş. herkes çalışacak kardeşim. erkek dışardaysa kadın içerde. kadın dışardaysa erkek içerde. ikisi de çalışıyorsa iş bölümü yapacaklar, bir şey yapacaklar. başlatmayın kadınına erkeğine. çalışın ulan. arbeit macht frei. hayvan herifler.

eşim evde camış gibi yatacak, "ayhh ben istediğimi yapıorm tamam mı özgürüm xD xD" diyecek ha? öyle saçmalık olmaz. 9 yaşında çocuk değil bu. gerektiği zaman evini de temizleyecek para da kazanacak. "kadın evi temizlesin amuğa goyum" demek farklı, ev temizlemek farklı. kendi yaşam alanını temiz tutmaktan aciz varlıklar bu özellikleriyle gurur duymasın lütfen kadın erkek.

@what is love'dan gerzekçe bir cevap. herkes bildiği işi yapsın denmiş. ben bi iş bilmiyorum böylece de bişi yapmıyorum. yapmak zorunda da değilim. eşim çok istiyorsa kendisi temizlesin yapsın yemeği bu benim görevim değil. sadece istersem yaparım çalışmıyorum diye bana kitlenmemeli bu işler.

@sta, ee senin olayın nedir o zaman? parayı kazanan adam, evi temizleyen adam, yemeği yapan adam? burda cinsiyet önemli değil. erkek olduğunu varsay. eşin çalışıyor. her türlü işi o yapıyor. sen evde yatıyorsun. kendini işe yaramaz, faydasız, gereksiz hissetmeyecek misin?

kendine saygısı olan her insan, evde veya dışarda, bir şeylerin ucundan tutmalı. bunun kadınlıkla erkeklikle alakası yok. sabahtan akşama kadar yatıp "acıkıyorsa yemeğini yapsın" diyecek olsam utanırdım ben.

temizlik için kadın geliyor. arada yemek yapıyorum dışarıdan söylüyoruz.
ayrıca onun kazandığı kadar benim de gelirim var sadece çalışmıyorum.

çalışıyorum, haftada bir gelen temizlikçimiz var, parasını eşim veriyor :D

sta'nın olayı anasının babasının zengin olması, tek çocuk olması, çalışmaya ihtiyacı olmaması ancak bu kısmı belirtme ihtiyacı hiç hissetmeden cevaplıyor bu tür duyuruları niyeyse...
bacım sen milyonda bir görülen bir vakasın, istisnasın, ne diye ortalığı velveleye veriyorsun insanlara gerzekçe filan diyorsun. kadın olarak çalışmamak çok güzel bütün gün evdeyim hiç sıkılmıyorum şeklinde binlerce cevap verince ne oluyor ki, anlat madem biz de bilelim? sizin evde durumlar başka, tamam bildik, öğrendik artık bunu.

@niye ama tamam bi daha bi duyuruya cevap yazmam kusura bakma özel durumum yüzünden rahatsız ettim sizi de.

kadın olduğunuz için mütemadiyen temizlik yapmak zorunda değilsiniz demek istenmiş orada. bırakın evi bok götürsün mecaz yani bence. evi işi yapmak, yemek yapmak salt kadının görevi değildir. bunun sadece kadınlara yüklenmesini çok sinir bozucu buluyorum bende. erkek gerekirse yardım eder denmiş ama o da masum değil. kadının görevi de işte erkek de lütfedip yardım edecek değil. bunlar paylaşılmalı. iki taraf da çalışıyorsa kadın yapar erkek yardım eder değil bana göre. birlikte iş bölümü yapılır. yok erkek yapamıyor, yarım yamalak yapıyor denilmiş. fırsat verin öğrensinler. kimse bunları bilerek doğmadı. bir iki kötü yapar sonra öğrenir.

ama eşlerden biri çalışıyorken, diğer eş evdeyse o zaman evde olana daha çok sorumluluk düşer bence. kadın ya da erkek olması önemli değil.

ya ben akıllıyım, ayrıyım, kültürlüyüm havalarında yazmış. bırak kadın mutfağında da zafer ilan etsin, sokakta da, işinde de. neden mutfakta olmak kötü olsun?

ev işlerini ve ev işi yapanları yeriyor aklınca. ev işi yapmak kötü değildir. kadının görevi falan da değildir ama kadınlar ev işi yapmayacaaaak özgürlük bundadııııır diyince çok kötü görünüyor.

Acik söyleyeyim bize de haftada bir temizlikci geliyor, ben yettigini dusunmuyorum. Yine haftanin iki gunu toz alınıyor, ev supuruluyor. Tuvalet banyo her allahin gunu temizleniyor zaten. Hepsinde de erkek arkadasim elinden geldigince yardimci oluyor ama bir noktaya gelince beceremiyor iste.' Bu durumda ben kole miyim, niye yapiyorum?' demem ki. Duyurumda da dedigim gibi ev temiz degilse kendime saygisizlik ediyormusum gibi geliyor.

Ortak sorumluluk konusundaki düşüncelere katılıyorum, ben de evdeki işlerin paylaşım yoluyla yapılmasını savunmaktayım. Sadece toplumsal roller kadına görev verdi diye onun üzerine yıkılmasını doğru bulmuyorum, erkeğin "ben işte zaten yoruluyom yea" demesi şımarıklıktır bu durumda.

Yazı da meseleyi buradan doğru eleştirmiş, "bırakın bok götürsün" söylemi de dikkati çekme amaçlı. Kutsal annelik, mutsuz bir evlilik içinde evin temiz olmasının herşeyi unutturması vs. vurguları da aynı şekilde. Yazar amaçladığını başarmış böyle tartışıldığına göre.

Gerçekten "kadın kadındır çiçek babandır" dendiğinde babasının karanfil filan sanıldığını düşünen var mı aramızda? Nolur olmasın :D

evet, doğru. o biçilen rolleri kadın da erkek de kabul etmeye mecbur değil.

biz ev işleri konusunda nişanlımla iş bölümü yaparız.

o mesela acayip titiz ve düzenlidir; kirli bulaşıkları anında sudan geçirip makineye koyar. bense tam tersiyim; bulaşıkları biriktirir, keyfim isteyince makineye koyarım ve o zamana kadarki dağınıklıktan rahatsız olmam.

ben sofra kurup toplamayı sevmem, yemek yapmayaysa bayılırım. ben yemek yapınca sofrayı o kurar ve beraber toplarız, bulaşıklarla o ilgilenir. o yemek yapınca da sofrayı ben kurarım, beraber toplarız, bulaşıklarla da ben ilgilenirim yemeği o yaptı diye.

çamaşır asmaktan ve toplamaktan da nefret ederim mesela. o ise neredeyse zevk alıyor bunu yaparken. friends'teki monica gibi. :)

ben ütü yapmayı severim örneğin, ütüden şikayet etmem; ama özel durumlar dışında da ütü yapmam, çünkü genelde ütülenmesi gereken şeyler giymiyoruz. gömlekleri filan da ya kuru temizlemeye ütületiyoruz, ya da temizlik için gelen hanıma.

evin genel temizliğini ikimiz de yapmıyoruz yani. temizlikçi geliyor haftada bir. yemeği, çamaşırı, bulaşığı, kedi kumu temizlemeyi kendimiz yapıyoruz. herhalde bu şekilde devam eder ileride de.

bazen ben ona "bir kahve yap da içelim" derim, bazen o bana der. kimsenin mutlak olarak üstlendiği roller yok bizde. birbirimizin eksiklerini tamamlıyoruz dönüşümlü olarak ve ben bu durumdan çok memnunum.

Bizim Yazı İşleri'nde bir Havva Abla var, kurumun en çalışkanlarından biri. O çalışkanlığının arasında çocuğunu sabah okuluna götürür, akşam okulundan alır, evde temizliğini ve yemeğini yapar. Yağmurlu bir gün, yorgun ve canı burnunda çocuğunu okula bırakmaya giderken bir kafenin cam kenarında kendi yaşlarında bir kadının gazete okuyup kahve içtiğini görmüş. Ağlaya ağlaya geldi "O da kadın, ben de kadınım. Bize niye bunu öğretmediler? Ben niye bu kadınla farklı evde doğdum? Evde niye kocam bir tabağı sofraya getirmiyor? Niye bir gömleği de o ütülemiyor?" diye.

Bence yazının hedef noktası Havva Ablalar. Eminim ki Havva Abla'nın kocası da bir şeyleri tamir edebiliyordur, pazara falan gidiyordur ama yetmiyor, kadının yaptıklarının yanında hafif kalıyor.

Benim gibi henüz Havva Abla olmamışların, belki bir gün Havva Abla olabileceklerin ya da hiç Havva Abla olmayacakların durumu çok farklı, bu yazının da temel hedef kitlesi olduğunu düşünmüyorum. Ezilmedikten ve ezdirmedikten sonra çok da iş paylaşımı çok çeşitli şekillerde olabilir. Bir evli çift tanıyorum örneğin. Erkek "Düzenli olsun ama çok da temiz pak olmasına gerek yok" diye düşünüyor, kadın "Dağınık kalsın, temiz olsun da" diye düşünüyor. Kadın sürekli silerken, erkek arkasını topluyor ve anlaşıyorlar. Kimsenin incileri eline toz bezi verildi veya iki soğan kavurdu diye dökülmez, kadın veya erkek. Herkesin temizlik standardı farklı, herkesin çevresini kendi sevdiği şekle getirmeye çalışabilir. Önemli olan evi bok götürmesi veya evin "bal dök yala" olması değil; herkes kendi düzeninde tertemiz de olsa mutlu, çöp ev de olsa mutlu. Önemli olan şey kanımca ortak bir hayat varsa, bir kişiye yüklenilmemesi, birinin hayat kalitesini arttırmak için diğerinin hayat kalitesinin düşmemesi, birinin ferahı için diğerinin yıpranmaması ya da çocuk bakımı gibi bir yıpranma kaçınılmazsa zararın olabildiğince paylaşılması.

Evde kalmış feminist tayfasının yandaş bulma çabaları. Boş işler.

kendi evinde yemek&temizlik yapmayı "kölelik" olarak görmek ilginçmiş. sanki gündeliğe gönderiyor kocalarınız. hele çalışmayan bir kadının kendi evinde ev işi yapmamayı da marifet sayması çok garip.
erkek neden çalışıyor o zaman? erkek "köle" mi? evde oturan kadına bakmak zorunda mı?

tembelliği ve pasaklılığı "modernlik" , "elitlik" olarak sunma çabası bence. kimse keyfinden çalışmıyor. erkek para kazanmak için dışarıda çalışıyorsa kadın da bir zahmet ev işlerinde üzerine düşeni yapmalı. evinize temizliğe gelen kadınlar da sizin gibi düşünse yaşayamazdınız :)

tabi erkek dışarıda çalışıyor diye evde hiç bir iş yapmasın demiyorum. bulaşık, ütü gibi elinden gelen işleri yapabilir.

@sta yı kastederek yazmadım. anası babası zenginmiş. para veriyorlarmış vs. onun durumu istisna.

bankalar tümler en mantıklı hareket otobüs durağı varsa oraya uğramak. ben 500 lira oldukça dolmuşculara götürüyorum para bulmuş gibi seviniyorlar.

banka olur, niye olmasın?

fırınlar marketler filan "daha yok mu" diye bile sorarlar.

bime git tümlerler.

BİM yapıyor diye bi duymuştum ama emin değilim. Bakkallar, dolmuscular vs de tümler. Sorun cekinmeyin. Camiden mi gelmiş diye düşünmezler yani.

ben BİM'de hallediyorum bu işi.

Herhangi bir bankada hesabınız varsa götürün, hesabıma para yatıracağım diye önlerine dökün :) sonra da çekersiniz parayı.

aynen öyle yap, sonra camide işler nasıl abi diye sorarlar haha

bim, a101 tarzı marketler.

müşteri giriş çıkışı çok olduğu için bozuk para ihtiyaçları oluyor heralde.

bim, a101, şok gibi marketler tümlüyor.

uygun bir saatte git, insanları bekletme :)

Bay Şapkacı'nın şapkalarına baktınız mı?
Benim bu marka kafama büyük gelen bir şapkam var, iç tarafına iki yanına da sünger gibi bir şey yapıştırmıştı şapkacı. Şapka şimdi kafada duruyor, mantıklı yöntem de benim süngerler iri olmuş biraz, ondan kafamı acıtıp saçımda komik bir iz bırakıyor. Süngeri iyi ayarlamak lazım.

Daha çok zaman olmadı sen alalı. İlkini 2.5 saatte, sonrakini 6 saatte falan takmıştım. Sonra yarım saat falana düştü. Şimdi en fazla 2 dakika alıyor. Zamanla olacak.

Ben alt kısma koyup gözümü oynata oynata oturmasını sağlıyorum.

lensi iyice parmağının uç kısmına yerleştir, gözünü elinle aç, lensi gözünün orta kısmına yerleştir. bu kadar :)

İlk defasında sol tarafı 30 dk sağ tarafı 15 dkde takmıştım. Püf noktası gözün alt tarafından takıp üste doğru kaydırmak. Şimdi 5 sn falan sürüyor. 3-4 yıldır kullanıyorum.

aychovsky, valla biktim bu lenslerden, firlatip atacagim bir gun. ne cok teferruati varmis boyle :)

devilred, lensi gozune yerlestir kismi bu kadar kolay olmuyor iste bende, parmagimdan dusmuyor ki bir turlu :)

İkisi toplam 20 saniye filan sürüyor. Kapakları açması, temizlemesi, çevirmesi dahil. Ayrıca ayna kullanmadan el yordamıyla takıyorum. Çıkarmak zaten toplam 5 saniye.

Yöntemim şu şekilde:

Sağ elimin orta parmağına lensi tabak şeklinde yerleştirdikten sonra yine sağ elin yüzük parmağıyla gözümü alttan aşağı çekerken, sol elimin orta parmağıyla da göz kapağımı yukarı çekmek suretiyle lendi pıt diye takıyorum.

That's the way, aha aha.

benim takmam 2 saniyemi alıyodur.lensi gözün alt kısmına koyup parmagımla orta kısmına doğru kaydırıyorum

bunlari ben de yapiyorum ama o lens parmagimden goze oturmuyor, kaliyor yerinde.

parmağının iyice uç kısmına yerleştireceksin lensi işte, hatta mümkünse tırnak ucuna. orada çanak şeklini alıyor olacak lens. o zaman hemen kolayca aktarabiliyorsun göze.

sag elimi kullanırım. lensi işaet parmagımın ucuna koyarım gozume gotururum.sag orta parmagım asagıda kaldıgı icin onunla alt goz kapagını asagıya cekerim sol orta veya isaret parmagımla da ust goz kapagını kaldırırım ve lendi yavasca gozume dokundururum o oturur zaten. o oturunca da parmagımı ceker yavasca gozlerimi kapatır acarım

benim 3 sn sürüyo ya. 6. ayım. baslarda 30 sn sürüyodu :D işaret parmagımın üstünde tabak seklinde duruo gözümün üstüne yeterince yaklastırınca mıknatıs gibi cekiyo gibi. ondan sonra yukarı asagı bakıyorum oturuyo yerine. püf noktası temiz olması. her sabah takınca kutuyu bosaltıp sudan gecirip ters ceviriyorum içindeki tüm su süzülmüş oluyo. akşam cıkarırken de içini solüsyon doldurup lensi koyunca hafif hareket ettiriyorum iyice icinde yüzsün lens saga sola yapışıp kuru yeri kalmasın diye. o zmn hem yumusacık hem tertemiz,takmaya hazır oluyo. batmıyo.

ben de takamıyordum, gözüme yapışacağına parmak ucuma yapışıyordu velet. sonra alıştım. yapa yapa alışıyor insan.

Lenslerimi ilk aldığımda çok uzun sürüyordu takmam ama ben de birinin yazdığı tavsiye ile artık 2 sn de takıp çıkarıyorum. Ben de size yazayım. Bilgi paylaştıkça çoğalır. Lensi işaret parmağımın ucuna alıyorum. Orta veya yüzük parmağımla alt göz kapağımı aşağı çekiyorum. Lensi önce göz bebeğinin alt beyaz kısmına yapıştırıyorum ve alt göz kapağım ile yukarı ittiriyorum. Çıkarırken de yine alt göz kapağımı aşağı çekiyorum sonra lensin üzerine parmağımı koyup gözün alt beyaz kısmına lensi çekiyorum oradan da işaret ve baş parmağım ile alıyorum. Anlatması uzun uygulaması 2 sn.

kahvaltıda bazen tulumba tatlısı yiyorum yada kadayıf

Arada elmanın üzerine fıstık ya da fındık ezmesi sürüp yiyorum, ezme ev yapımı. Hem pratik oluyor hem de sabahları oluşan tatlı krizimi frenliyor. Akşamdan kalma sevdiğim çorba varsa kahvaltı yapmak yerine bir kase o çorbadan içiyorum, bu sabah mercimek çorbası içtim mesela.

yumurtalı ekmeği çok seviyorum

tahin pekmez de çok güzel gidiyor.

ben de kahvaltıda yoğurt ekmek ikilisini çok severim.ama yoğurt lezzetli olmalı (manda yoğurdu). çoğu zamanda yulaflı bisküviyi kahveye bandırıp yiyerek kahvaltı yaparım.

Ben poğaçayı ikiye bölüp arasına baklava koyup yanında şekerli sıcak süt içen insanlar gördüm, sabah enerji veriyormuş böyle yapınca. Onu gördükten sonra hiçbir kahvaltı alışkanlığı bana ekstrem gelmez herhalde.

moğol arkadaş albeniyi yatay kesip arasına margarin koyup yiyordu.
bunlar zaten dünyanın anasını böyle böyle ağlatmış.

aaa evet ben de bazen sevdigim corba olursa onu iciyorum. yumurtali ekmek tahin-pekmez de guzel ikili. tatli yiyen de duymustum.

angelus, kargn, onlar ne igrenc karisimlar oyle yahu? hayattan sogudum valla.

ha kahvaltıda midye yediğimde oldu

sabah çorba gibisi yok fakat bende akşamdan kalan çorbayı içemiyorum, hazır kupada içilen çorbalarla kahvaltıyı geçiştiriyorum baya uzun süredir. henüz 3. bir kol falan çıkmadı biyerimde. gayet sağlıklıyım bile diyebilirim hatta.

Zeytinyağlı SemizOtu salatası yaparım ara ara, hafif acı ince pul biberli olarak. Ekmekle yerim sadece.
Tahin pekmez yaparım bazen. Ara ara da sadece çorba içerim.

tatlıyla güne başlamayı seviyorum ama yapmamalıyım.

akşamdan kalan lahmacun veya pizzayı sabah yemesi çok güzel oluyor.

Babam maydonoz, dereotu, taze nane, havuc, dilimlenmis yesil zeytin, beyaz peynir, zeytinyagi, limon ve nar eksisinden olusan bi salataya haslanmis yumurta dograyip onu yiyo son zamanlarda :D itiraf ediyorum bir kere ben de yedim, ve tadi gayet guzeldi. ama cok karman corman.

ben de tatlıyla güne başlayanlardanım maalesef. limonlu yeşil çay + meyveli kek favorim. kek yoksa portakallı anne kurabiyesi de olur.

avokadoyu direkt dilim dilim ekmeğin üstüne koyup yiyorum. 1 avokado tek seferde zaten bitmez, çok gelir. ben dörtte birini falan kullanıyorum tek seferde.

bir başka alternatifim badem sütüyle pişirdiğim ve içine muz ve tarçın eklediğim yulaf ezmesi.

Çiğköfte mercimek köftesi pattis salatası varsa affetmem

yumurtayla südü karıştırıp biraz yağda pişirip içine yulafı boca edip gömdüğüm oluyor. çoğu insanın yiyeceği bir şey değil. ondan eminim.

b6 idare eder gibi

Gayet iyi izlenir bence. Localar da guzel.

Bu koltukları almanızı tavsiye etmem. Konum itibariyle sahnede olan bitenin yarısını göremezsiniz. Başka bir gösterimi için bilet alın ama bu koltukları alırsanız pişman olursunuz.

Bunu sadece koltukların konumu için değil, süreyya sahnesini bildiğim için söylüyorum.

etmez, süreyya operasının zemini önlere doğru oldukça düzleşiyor, sahneye ilk paralel koridordan sonrası ancak kurtarır, paranızı boşuna harcamayın.

benim babamı özledim diye ağlamışlığım birden fazlaca olmuştur. otur ağla birşeyin değiştiği yok. (son kısım duyurunun cevabı, anlaşılmama ihtimalini göze almayayım)

2 ayimi aldi, sornasi sonsuz huzur ve mutluluk.

turk aile yapisinda hic bir zaman.

J r r tolkien hayrani, bilmiyorum ki sacma bir vicdan yapiyorum iste. Annem de bu tur seyleri takan bir kadin olsa, icim acimaz. Kadin ben gezip, egleniyorum, iyi zaman geçiriyorum diye mutlu olan bir tip.

ben lisede gittim evden, bir kaç ayımı aldı. hala özlüyorum 9. yılım evden uzakta. ha uzak dediğim 1 saat mesafe ama beraber yaşamamak, paylaşımları azaltıyor.

aç telefon konuş, daha sık iletişim kur. insan geçsin de istemez böyle bir şeyi

annemi babamı çok severim ama yılda bir görüşüyoruz hiç özlemiyorum aramıyorumda fazla. ama onlar deliriyor gelmem için.

lise sonu teyzemin yanında okudum, 3 yıldır da istanbul'dayım. babamla ayda bir, annemle de sadece o aradığı zaman görüşürüm. gün içinde, en berbat anımda bile annem veya kardeşlerim falan aklıma gelmez.

gel gör ki onların yanındayken nasıl desem hayat dolu oluyorum. beslenmemi düzene sokuyorum, spor yapıyorum, kitap okuyup faydalı şeylerle uğraşıyorum vesaire. istanbul'a, kendi bok çukuruma ve yalnızlığıma dönünce tekrar salıveriyorum.

içimde ailemle yaşamaya dair en ufak bir istek yok. onları özlediğimi hiçbir zaman hissetmiyorum hatta telefonda kardeşim falan istemesin diye dua ediyorum çünkü konuşacak bir şeyimiz olmuyor veletle genelde. buna karşılık, böyle bir durum söz konusu işte.

Bu haftasonu 25. yasimi dolduruyorum. 7 yildir memleketimden baska sehirdeyim. Annem, babam arada gidip geliyor surekli gelemiyorlar. 1,5 yil oncesine kadar abimle yasiyordum. O da memlekete dondu. Orada is buldu. Ne zaman tek yasamaya basladim, iste o zamandan beri esek kadar da olsam hala bazi geceler oturup agliyorum. Bazen cok yalniz hissettigim oluyor. Hatta yemek yapip yemek zor geliyor. Arkadaslarim var. Hayatimda biri var. Es dost var. Ama kimse yerlerini elbette tutmuyor, tutmaz da. Annemden 7 yildir uzakta yasiyorum. Gerci bizim aramizda 4,5 saat kadar bir mesafe var ama sen bir de baska ulkedeler diyorsun. Eger sen yurtdisindaysan bunun da etkisi var boyle hissetmende. Sen buradaysan, onlar yurtdisindaysa da mesafenin ciddiyeti de etkiliyordur elbette. Ben sanirim senden daha cok goruyorum ailemi. Ama inan o da yetmiyor. Alisiyorsun. Ama lafta alisiyorsun. Alistigun sey sadece tek yasamak. Onlarin uzakta olusuna alisamiyor insan. Hala evde bir seyi yapamadigimda, tek basimayken korktugumda, yardim ihtiyacim oldugunda oturup bu yuzden agliyorum.

bunlar hep hayatta kalma icgudusu. birey olmayi ogrenirsen bu duygulari yasamazsin. bagimsiz olup kendine yetmelisin. bu aileni dislamak anlamina gelmiyor ama onlara bazi konularda guvenmeyi birak. mesela param olmazsa bana bakarlar gibi...

liseden sonra ayrıldım, 13 sene oldu. Ilk sene çok zordu, sonra alıştım, bir kaç ayda bir ben ablalarımı, kardeşimi özledim :(( diye ağlak mode oluyordum, sonra yılda bir oldu bu durum.

10 yıldır ayrı yaşıyorum. arada özlediğim için ağladığım oldu fakat giderek özlediğim zaman aralığı uzadı. çok özlediğimde uzaktalar ama hayattalar diyorum ve görüntülü konuşarak özlemimi gidermeye çalışıyorum. hala daha annemi, babamı özledim temalı şarkılar dinleyemem.

douchebag'i görüyor ve artırıyorum, lisede ayrıldım. 12. senem bu (azalltım bak). yalnızca ikinci senede "lan ben napıyorum burda ya" desem de iyi ki vazgeçmemişim. ondan sonra da öyle bir atak olmadı hiç. zaten yanlarına dönsem de hiç bir işe yaramazdım. hala yaramayabilirim. ilk başlarda çok sık görüşürdük de zaman ilerledikçe onun sıklığı da düştü.

Liseden sonra ayrıldım 1 senede falan alıştım. O 1 senede de bunalımlar yaşamadım. Aslında sevgiden yoksun da büyümedik ama... 12 sene oldu. Şimdi başka ülkedeyim. Özlemiyorum da pek nedense. Zaten ayrıldı annemle babam

aileden ayrı 8. yılım. önceden arada 8 saatlik mesafe vardı, şuan 1 saat. insan hala özlüyor. yaşını başını almış da olsan annenin seni kapıda hala küçük çocuğuymuş gibi sevgiyle ve içtenlikle karşılaması değişmiyor. sanırım insanı aileye bağlayan da bu, çünkü başka kimse hayatın boyunca seni öyle karşılamıyor.

ulan ben kaçsam diye yol arıyom ağzımın içine düşmelerinden sıkıldığımdan adamlar özlem çekiyo

29 sene oldu. annemin yanımda yattığı son gün hariç evde olduğum günlerle ilgili hiç bir şey hatırlamıyorum artık.
yatılı olarak ilk okula gittiğimin sabahı idi. o sabah erken geldi yanıma uzanıp sarıldı bana. bak onu bugün bile unutmadım.
15 gün sonra dersleri ve a sınıfındaki kızı düşünmekten ev aklıma bile gelmez olmuştu.

yalnız yatılı okuldayken evini özleyeni yakaladık mıydı, bir yüksek yüksek tepeler üstüne allı turna patlatıp hüngür hüngür ağlatırdık. hiç acımazdık. çok pismişiz bea.

Bazen çok, aşırı özlüyorum. Bazen de böyle daha rahatım diyorum. Anlayacağınız değişiyor, çok umursamamak lazım.