ikini de yapabilirsiniz ama blender olayı daha sağlıklı . ısıyla en azından değeri düşmemmiş olur . 1 hafta bekletmeseniz daha iyi bu tarz şeylerin günlük ve taze olanı makbul .

Kiriliyor. Lisedeyken kalorifer yaninda oturdugum donem saclarim cok kotu olmustu.

bunlarla; www.bestproducts.com

ama ben aslında videoyu hareket ettirebilmemize( doğru bir kavram mi oldu) sasirmistim.

yani bu da bir özellik. hatta arama kutusuna bir şeyler yazıp arattığınızda filtreler kısmında 360 derece seçeneği var. Video çerçevesine tıklamak/sürükleme özelliği ile görüntüyü çerçeveye taşıyor/kaydırıyor. google haritalar gibi bir nevi.

ben asıl şuna şaşırdım, her saniye 360 derece çekim yapabilen bi kamera olması için yuvarlak? bi kamera olması gerekmez mi? asıl ilginç kısım bu bence.ya da dilimler parça parça çekiliyor, sonra mı montajlanıyor.yani 360lık her kare aynı zamanda çekilmiyor mu?

ne çalışıyorsun ne için çalışıyorsun?
çalışmazsan ne olacak? bu soruların cevaplarına göre boşver yada aman sakın sıkı tut diyebiliriz

tıp fakültesinde okuyorum. sınavım olmasa bile çalışma gerekliliğim var ama ben sınav için bile çalışamıyorum. son üç dört gün ancak.

çalışmazsam baya bir kötü olur.

@ playing star, ama bu uzun süreden beri böyle, yıllardır. önceden çalışmadan da bir şeyler yapabiliyordum ama bu durum artık hayatımı etkiler vaziyette.

Çalışmaya bakışını değiştirmezsen işe yarar bi iyileşme sağlayamazsın. Bunun için de kendine hedeflerini hatırlatman, ya da motivasyon sağlayacak hedefler koyman gerekiyor.

@ mandalina, ben hırsları ve hedefleri olmayan bir insanım. çalışmaya korkunc bir sey gözüyle de bakmıyorum. alanımı seviyorum, sorun ' çalışamamak' . yani bunlardan daha ileri boyutta bir sorun var.

coenzyme q-10 dene.

Hayır olmuyor, o kişinin retweet'ini retweet'lediğinde veya beğendiğinde ayarı açıksa gider mesela.

kişi ayarı açmışsa bildirim gidiyor :/

gratislerde falan oluyor sanirim got2be diye bir marka onunkini kullananlar var baya, ama gorusum bence hicbir urun o yuksek isilari tam koruyamaz gibi

Ben gliss kullaniyorum memnunum. Duzlestirici kullanmama ragmen saclarim cok saglikli

ben Phyto Phytokeratine Spray kullaniyorum, bence bir seye yaramiyor boyle seyler. ancak seramik isiticilar digerlerine nazaran daha saglikli diyorlar bilemiyorum tabii

Saç kesimi+ istenmeyen tüy varsa onlardan kurtulma + uzuuun bi banyo+ banyoda saçıma maske+ neutrogena vücut yağı ile tüm vücudumu nemlendirmek + çıkınca saçıma serum ve argan spreyi (urban marka) + yüzümü clinique tonikle temizledikten sonra garnier nem maskesi + temiz güzel iç çamaşırları ve kıyafetler + elleri ve ayakları ayrıca kremlemek <3

Ben haftada bir günü kendimle geçiriyorum. Epilasyon, saç maskesi(morfose), yüz maskesi+serum(rival de loop genelde), vucut için çeşitli yağlar ya da nemlendiriciler sürüyorum. Sonra da güzel temiz kıyafetler giyer uyurum. Oh.

Her zaman yaptigin seyler disinda bir seyler yapabilirsin. Yani epilasyon, kremler, vucut yağı, cilt temizligi rutinimdir ama sacima ve cildime her zaman maske yapmam mesela, boyle bahsettiginiz gibi bi durumda bunu yaparim. Cilt icin kokulu guzel bir buhar uygularim mesela ,vücut için peeling, kese gibi bir seyler.

iyi demişsin ama devamını getireymişsin keşke. aklıma bu da gelmedi değil hani. 4.bp.blogspot.com

sıkıntı karşı tarafta.

Asansörler yürüyen merdiveni kullanması zor veya mümkün olmayan insanlar için önceliklidir. Adam üslubundan dolayı yer verilmeyi hak etmiyor ama sen de haksızsın.

mallık yapmış hiç muhatap olmamak en güzeli duymazdan gelmek en doğrusu

Yanınızda bir çocuk olunca (yegen, kendi çocuğunuz vs) olunca anlarsınız. Alışveriş için gitmek zorundasınız ama merdivenler de pek aile dostu olmuyor. Adamın alternatifi yok ama sizin merdiven alternatifiniz var. Çocuk çok yorduysa insanın sinirleri yipranabiliyor.

Lim5 in dediği gibi,haksizsiniz bence ya da empati yapmamışsınız fakat karşı tarafın da tavrı hoş değil. En baştan bu noktaya getirmeyebilirmissiniz.

e iyide adama asansöre binmek yasak vs dememişler ki dolu gelmiş bekleyecek, o mantıkla dolu dolmuşdan da inelim metrobüse binmeyelim.

haftasonu avmye gidip bulegalabalıkböyle demesi yanlış bi kere.

sen de kendi hakkını yeterince savunamamışın. bi dahakine daha sert çık bari içinde kalmasın. ya da trolleyip hamileyim, engelliyim vs de. hala laf ederse okları ona yönelt.

piercinginden giyiminden vurmasına izin verme yani. özür dilesin, dilemezse de bırak kudursun.

çünkü onlar kapitalist sistemin çark dişi olabilmiş, evlenmek için düğüne ve çeyize tonlarca para dökmüş, havuzlu rezidanslarında misyoner pozisyonunda yaptıkları çocuklarını kucaklarında taşımamak için instagramdan aldıkları en kaliteli bebek arabalarına bindirip sezon indirimli alışverişlerini yaptıkları için fast food katına asansörle çıkmayı hakeden insanlar.

ne kafana takıyon bacım. delisi bir değil ki dert edesin.

Bebek arabalıya öncelik veriyorum, hatta kattan erken indiğim de olmuştur.
Ama şöyle söyleyeyim, avm'ye bebek arabasıyla gitmek çok faydalı bir şey değil aslında. Çünkü bebek minikken zaten o arabaya koymak emniyetli bile değil, kucağınızda taşıyın, bebek biraz yürüyünce de zaten binmiyor arabaya kendi isteğiyle, en azından benim yeğenim öyleydi, ukala ukala arabayı arkadan itmeye çalışırdı binmek yerine. Eşyalar için de, zaten bebekli insan pek tek başına gitmiyor, yanında eşiydi, kızkardeşiydi biri oluyor.
Bir de ebeveynin ukalalığıyla orantılı şekilde arabaları iri iri cip gibi bişey oluyor, gerçekten de çok yer kaplıyor.
eidt: bir ifadeyi azıcık kibar yaptım.

adam soylenmekte haksiz, sen abartmiyorsun. dort aylik bir cocuk annesiyim, olabildigince onunla parklara ya da alisveris yapacaksam da kalabalik olmayacak yerlere gitmeye calisiyorum ki huzursuz olmasin. disari cikarken de slingle cikiyorum, bebek arabasi kullanmiyorum. fakat benim almanya'da dikkat ettigim kadariyla bebek arabali kisinin oncelik hakki var, yani ben olsam bekleyen bir bebek arabali gordugumde asansorden cikardim fakat turkiye'deki durum nedir bilemiyorum.

kesinlikle sen haklısın. bu tür durumlarda hiç çekinme; düzgün bir üslupla bağır, çağır, hakkını ara. bu millet bundan anlıyor. her gün yürüyen merdivenin sol tarafında duran birilerini azarlayıp sağa geçiriyorum.

Adam kaba olduğu için haksız. Siz de durumlarından dolayı biraz önceliği olan insanlara yer vermemekte haksızsınız.
Yukarıdaki garip yorumlara cevap verme gereği hissettim. Havuzlu villamız yok, residansta yaşamıyoruz. Çeyizimiz yoktu, basit bir düğünle evlendik. Avm'lerin yemek katına pek çıkmam. Instagram'dan hiç bir şey almadım. Ortalama bir bebek arabamız var. Bebeği kimin hangi pozisyonda yaptığının kimseyi ilgilendirmediğini düşünüyorum. Önyargılarımla hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığım insanlara kin gütmenin yanlış olduğunu biliyorum.
Çapraz diz bağlarım yırtık, bu yüzden bebeği uzun süre kucağımda taşıyamıyorum. Bebek arabası ile yürüyen merdivene binmek çoğu yerde mümkün değil ve tehlikeli. Çocuğa bakacak kimse olmadığı için işten artan nadir vakitlerde alışverişe beraber gitmek zorundayım. Kışın açık havada bebekle alışveriş yapmak çok zor. Zaten avm dışında alışveriş yapılabilecek mağaza sayısı da gün geçtikçe azalıyor. Memlekette kaldırım diye bir şey olmadığı için bebek arabasıyla dışarıda off-road yapmak durumundasınız. Avm'lerin sıcak olması, bebekler için ucuza kıyafet, bebek bezi gibi ürünler satması, çocukların burada eğlenebileceği alanlar olması da buraları çocuklu aileler için avantajlı yapıyor.
Hemen hemen tüm avm'lerde hem yürüyen merdiven hem asansör mevcut. Yanımda bebek yoksa asansörün engelli, hasta, hamile, yaşlı ve bebekliler için öncelikli olduğunu bilen medeni bir insan olduğum için merdivenleri kullanırım.
Bu arada erkeğim. O arabayı ittirmek, yollarda, trafiğin içinde yürümek. Bebek içinde uyuyup kaldığında onu rahatsız etmemek için gayret göstermek çok yorucu. Asansörde başka bebek arabası olan kadın görünce onlara da yer veriyorum. Tüm bunlar bir anne için daha zor olmalı.

belki adamın beklediği 5 asansördü millet mal mal bindiği için bir türlü binememişti kalabalıktan da bebek arabalarını görememiştir.
çok da haklı değilsiniz.

asansörün boyutunu bilmiyorum ama sen çıkınca bebek arabası ve arabayı süren adam binebildi mi asansöre? çarli'nin çikolata fabrikası'nda falan mı geçti bu olay, anlayamadım.

evet, asansör bebek arabası olanlara, hamilelere, yaşlılara ve engellilere öncelik tanınacak bir alandır ancak öyle tepki veren bir adama ben yerimi asla vermezdim. beklesin ayakta. nazikçe sorabilirdi, orada kimseye atarlanma hakkı yok.

ben böyle durumlarda bebek arabalılara yer vermiyorum. zaten avm'lerde falan asansör kullanmam eğer bir anda üç dört kat değiştirmem gerekmiyorsa. e o asansöre bindiysem de inmem artık (yaşlı, engelli ve hamile kişiler hariç tabii burada). ha mesela asansör bekliyoruzdur, ben önce gelmişimdir ama bebek arabalı biri vardır, ona öncelik tanırım asansöre binmesi için. gerekirse biraz daha beklerim yani.

bir de hep bana mı denk geliyor bilmiyorum ama bebek arabası olanlar genelde yer veriyorlar benim gördüğüm. "siz çıkın, biz sonrakine bineriz." diyorlar hep, uğraşıyoruz ama bindiremiyoruz asansöre. bu da böyle bir anımdır.

haksız olduğumu söyleyenler asansore bir bebek arabasının daha sigamayacagini anlamadilar sanırım.

ayrıca madem bu konu bu denli mühim keşke bebek arabalı ebeveynlerden ikisi de asansore binmese biri binse.

Kemik görünmüyorsa sıkıntı yok.

görünmek üzere

teramycin merhem yaraları çabuk kaynatıyor, onu sür. pişik kremi de etkili oluyor bu durumlarda. vurma potansiyeli olan ayakkabıları giymeden önce vurması muhtemel yerlere yara bandı yapıştırırsan ayakkabı ayağının şeklini alana kadar ayağını korumuş olursun.

ekleme: madecassol krem de hızlı doku iyileştirme özelliğine sahip, genelde yanıklarda kullanılıyor. onu sürebilirsin. uyuşturması için de anestol kullanabilirsin.

kahve olanı güzel ama siyahı ı-ıh.

O tabanla en ufak gideri yok.

Biraz salaş ve otantik giyim tarzınız varsa kullanabilirsiniz. Aquarium un tersine ben bu tabanı çok seviyorum rahat bir taban. 2 tane ayakkabım var ordan biliyorum bu tabana sahip olan. Tek bozan sey ortadaki fermuar. Klasik bir giyimde sırıtabilir ama otantik etekler veya kazakları geniş şallarla tamamlayıp dikkati fermuardan uzaklaştırabilirsiniz.

Vay çok iyi bence

çok çirkin.

Fermuar bozmus bence. Yanda olsaymis iyiymis :/

anne ayakkabısı+1 kötü bence.

benim ailem de böyle, herkes kendi hayatını yaşıyor. yemek masasına beraber oturulunca bile kimse konuşmuyor. sevgisiz şefkatsiz bir ortam. bunun bana yansımadığını söyleyemem çünkü aile ve insan ilişkilerini çok sevmeyen biriyim. ama çocuğum olunca da böyle olur muyum, sanmıyorum. çünkü bunun beni nasıl etkilediğini, kötü bir yetiştirilme ve aile tarzı olduğunun farkındayım. eğer sen de farkındaysan ki öyle görünüyor, böyle ebeveyn profilinde ilerlememen gerektiğini bilirsin.

benim aile evim de böyleydi. ama diğerleri bu konuda sıkıntı yaşamıyorlardı, belki de ben evin küçüğü olduğum için bana batıyordu bilemiyorum. evlendim, kendi evim var şimdi. yine yalnız kalıyorum eşim dışarıdayken vs. ama yine de hiçbir evi ya da eşyayı "mm bu benim evim" diye sahiplenemiyorum. eşya işte ya da ev ne bileyim.

bence aileler belli bir yaştan sonra mutlaka yanlarından ayrılınması gereken birimler. evdeki herkes kazık kadar olmuşsa böyle durumları çok yadsımamak lazım. bazı ailelere bakıyorum, adam 30 yaşına gelmiş hala yemeğini 60 yaşındaki annesinin yapmasını istiyor, bekliyor, hatta bunu hak olarak görüyor. içler acısı..

belli bir yaşa gelmişsin, bu yaştan sonra bir şeyleri değiştirmen çok zor. o yüzden iyi gözlemle ve kendi kurduğun ailen bu şekilde olmasın.

Humus yapiyorum ben.

www.hepsiburada.com

ben bunu aldım memnunum.

en ucuz nereden bulursan oradan al bence, güvenilir bir site olsun tabii.

smoothie yapılır, buz kırılır, pasta,kek vs yaparken kullanılır. süzme yoğurt ezerken bile kullandığım oluyor.

sinbo
cok komik bir fiyata almistim gayet memnunum
ben domates rendelemek yerine bununla pure haline getiriyorum, oyle rendelemeye usendigin seyler icin de guzel olabilir.

sinbo veya o ayarda bir marka benimki, 30tl civarina a101 veya bim'den almistim.

ayran yapiyorum.

kavanozu, surahisi ivir ziviri yok, iyi ki de yok, koyacak yer yok cunku. ayrani da su surahisinde yapiyorum.

Bende de sinbo ya da o ayarda dandik kabul edebilecegimiz bi markanin blender'i var 29.90'a almistim.

Yulaf, badem, muz, hurma, sut karistirdigim saglikli bir icecek var, onu hazirlamak icin kullaniyorum. Yulaflar birazcik kati kaliyor gibi olsalar da f/p olaganustu.

sert sebzeleri blender'a atıp salata da yapabilirsin. misal havuç, brokoli, karnabahar, salatalık falan at içine, biraz da maydanoz falan koy. süper oluyor cidden, bulgursuz kısır gibi adeta. içine domates falan koyacaksan da onları ayrıca ufak ufak kesip koyarsın. blender'a atarsan hepsini bulamaç haline getirir çünkü.

bende kenwood'un smoothie 2go adlı modeli var. sadece sıvılarla çalışabiliyor, zaten esas amacı da smoothie hazırlamak. genel kullanım için bir şey arıyorsan işini görmez ama sadece çorba, smoothie falan yapacaksan oldukça memnunum.

herkes sinbo şöyle iyi böyle güzel demiş ama çok dandik bir marka. uzun ömürlü olsun diyorsan fakir falan al derim.

şu dr bechman mı ne var onu kullanma. muadili bir türk markası var migrosta o daha iyi.
neden dersen dr bechman saçma bir şekilde suyu görünce kendi kendine katlanıp minnacık oluyor, öyle olunca da yüzey alanı daralıyor ve çok fazla iş yapamıyor. almanlar her boku çözmüş bu olayı çözememiş. türk olanda böyle bir problem yok.

iş görme tarafına gelince sanırım iş görüyor çünkü ne renk çamaşır atarsan peçete de o renkte çıkıyor. çamaşırlarda renk geçişi de yaşamadım.

Evet geliyor. Bazenler cogaliyor bazen bi de.

hayatım boyunca hep arkadaşım olduğu için bu hissi yaşamadım. biraz arkadaş edinmeyi denesen?

he ya ben de diyorum bazen.

gelmiyor. ama o hale gelmekten çekinirim. dönem dönem sosyal ataklar yapmak lazım. yalnız kalınca "ne kadar da yalnızım" diye oturup üzülerek çözemiyorsunuz.

oldukça çok arkadaşımın olmasına rağmen bazen ben de diyorum. herkes her muhabbete, her ortama, her bütçeye, her vakite uygun olamayabiliyor.

Cik gel,yapalim kahvalti,pizzada var

gelmiyor. Ev gibisi yok. Aramasın, çağırmasın arkadaşlarım diye dua ediyorum.

Gelmiyor. Arkadaşım zannettiğim insanlar varken ne kadar üzüldüğümü hatırlıyor ve iyi ki yok diyorum.

Arkadaşlarım olsaydı değil de bazen arkadaşlarım buralarda olsaydı diye geliyor.
Kalk gel, çay içelim.

olmaz olur mu bazen ne kadar acıdır hem o his.. bazen ıcecek arkadas bulamıyorum.

youtu.be

:/

arkadaşlarım var ama benim de bazen keşke dışarı çıkasım olsa diyorum.

oluyor öyle arada. çok insan yok çevremde. tek başıma çıkıyorum.

gelmiyor.

***FAKİR ALERT***

bana "keşke çok param olsaydı" şeklinde geliyor o. arkadaş mesele değil. isteyen herkesin çıkıp kahvaltı edebileceği bir arkadaşı olur. çok özel ya da zor bulunan bir şey değil arkadaşlık ya da sohbet edip gezecek birinin olması. ama dışarda yiyip içmek öyle değil. ben geçen akşam acayip eğlendim, çok güzel bir gün geçirdim ben ama hala çok ezik hissediyorum çünkü buluştuğum yabancı arkadaş (herhangi bir türkün bu kadar parası olduğunu görmedim zaten) her şeyi ısmarladı, zaten çok önceden "sana yemek ısmarlayacağım" diye yolunu yapmıştı ama içkiyi yemeği hepsini kendisi ödedi. 33'lük bir bira içti, adını hatırlamıyorum şimdi, 32 liraydı. o akşam aha şu arkadaki eleman olmaya karar verdim,

prntscr.com

içim ezildi resmen. hayır sorun ısmarlamış olması değil. sorun, kadıköy'de bi kız arkadaşımla falan buluşup bi şey ısmarlayacak olsam 200-250 lira ödemem gerekecek olması. ha ucuz yer de var tamam ama orada da bira 11-12'den ucuz değil, ayrıca insan gezip eğlenmek için çıktığı akşam "hmm burası pahalıymış" diyerek 94 tane yer gezmek istemez, di mi?

ben fazlasıyla asosyal biri olduğum için istanbul'la ilgili en ateşli, agresif şikayetim kiraların pahalılığıydı. içkim sigaram yok denecek kadar az, sosyal ortamım zaten yok, hani ucuz ev bulsam sülalem raad yaşarım diyordum ama gördüm ki yarın bi gün arkadaşımla dışarı çıkmak istesem donuma kadar mekanda bırakmam gerekecek.

bilmiyorum ya belki de ben çok ağlak biriyim bu konuda ama gerçekten çok öfkeliyim. sorun benim fakir olmam değil aslında, sorun işletmelerin adam skmesi. ellaama şükür ben yine bira içerim, bi yere giderim falan da bu nedir yani, böyle olmak zorunda mı? bizim 33'lük biraya 32 lira verdiğimiz yerdeki garson, barmen ayda kaç para alıyor acaba?

o yüzden hayır sevgili kapak ben hiç "keşke arkadaşım olsa" falan diye düşünmüyorum çünkü sorun arkadaş değil, kahvaltı. zenginler ölsün aksaray'dan selamlar. FAKİRLER BİRLEŞİN

Vaktim olmadığından olmuyor.

terramycin kullanabilirsin. varsa topuk kısmı için vatka kullanabilirsin bir süre.

"yetkili abiler"in bizim canımız üzerinden sağa sola atar yapmasından tiksiniyorum. insan hayatını değil ölümü kutsamalarından nefret ediyorum. o kaymakamı kayyumluk koltuğuna hedef tahtasına oturtur gibi oturtup sonra timsah gözyaşları dökmelerinden iğreniyorum. tepeden tırnağa bu terörist orospu çocuklarına destek veren, göz yuman ne kadar yaratık varsa hepsine lanet ediyorum.

dün cenaze vardı, bir kaç hafta taziye hadi bir kaç ay gelen giden..
sonra

sessizlik
.
.
.
adamcağızın 3 yaşındaki yetim oğluna ne söyleyip avutabiliriz?

turkiyenin ne kadar aciz bir ulke oldugunu dusunuyorum. baska ulkelerde vali olecek, o ulkede yer yerinden oynar aq.

valla karayılan kayyumları öldürürüz diye açıklama yapmıştı, buna rağmen oralara kayyum atayıp güvenliğini sağlayamayan devlet yerin dibine batsın diye düşünüyorum

www.hurriyet.com.tr

fetö denen yalamalardan temizlenen kadrolar pkk'lı teröristlerle dolu. bunu açıkça ortaya koydu. hala uyuyoruz. güvenlik zaafiyeti had safhada. allah geride kalanlara sabır versin.

Tek yol barışken, barışa dair her şey yok ediliyor.

nerede bu chopstick uzmanları

eğer kullanmadan önce ikiye ayırıyorsanız, bildiğiniz kürdanın büyüğü halindeyse tek kullanımlık. (bkz: waribashi)
zaten ayrık geliyorsa ve kürdana benzemiyorsa, kaliteliyse yıkayıp yıkayıp kullanıyorsunuz.

ahşap olup boyalı olanların boyası soyulabiliyor. plastik olanlar pratik temiz.

2.sezonu (akıl hastanesinde geçen) en güzel sezonuydu. izlemenizi öneririm.

ilk üç sezon efsanedir. dördüncü sezon sıkıcıdır. beşinci sezonu izlemedim ama ilk üç ile dördüncü arasında olduğu söyleniyor. altıncı sezon iyi başlamıştı ama şu anda boş bir aksiyon filmine döndü.

ha yine de güzel dizidir, izlenir.

ek: korkunç bir dizi değildir, korkma amacıyla izleyeceksen izleme. teması "korku"dur yalnızca.

ek iki: "american" horror story olmasının bir manası var. amerikan tarihindeki korkunç olayları işliyorlar hep. senaryolar bir şekilde yaşanmış veya yaşandığı rivayet edilen olaylar üzerine inşa ediliyor. karakterler falan hep gerçekliği olan karakterler. bu bakımdan ilginç bir dizidir, bir yandan öğretir yani.

1. sezonu beğenmedim. 2. sezon fena değildi yoklukta gideri var. ama 3 e bakmadım hiç. oradan pay biç işte.

2. sezon iyi başlıyo meraklandırıyo seni ve korku öğeleri de fena değil ama sonu bağlama olayı filan hoşuma gitmedi.

ben şahsen sanatçı adına göre klasör klasör yaparım.
ama şarkının tarzına göre yapanı da çok gördüm, chill, deep house, uyanınca dinlemelik, rakı sofrası modu vs gibi. ama zaten genellikle shuffle modunda dinliyorum her şey karışıyor o yüzden :)

şunu da dinle denecek çok şey var. ne tarz seviyorsun biraz örnek vermelisin.

spotify listelerindeki mood'dan güzel şeyler çıkar bi de.

üst klasörde: grup/şarkıcı adı - albüm adı (albüm çıkış yılı)
alt klasörde: grup/şarkıcı adı - albüm adı (albüm çıkış yılı) - şarkı adı

güzel yapılmış birçok şeyi seviyorum.


bu cevaba bir sürü sey yazdım sildim, çünkü ne yazayım bir sürü grup, şarkı var. sanki birini yazmasam her sey eksik kalacak. çok çok kaba ve yüzeysel müzik türlerini yazayım diycem ama o da olmaz. çünkü mesela the doors' a böbreğimi veririm ama alborosie da dinliyorum. her yerde güzel bir şeyler var.

sandisk clip sport.

biraz daha mı önersek......

www.youtube.com
Birkaç sefer bunu dinlerim, daha faydalı olur.

Onu da denedim, kafa şişirmekten başka numarası yok.

gecen birinin duyurusuna cevap verdim. sildi gitti namussuz. benzerini buraya yaziyorum:

iki tur farkindaligimiz vardir. biri aktif/bilincli digeri otomatik/otopilot/bilincsiz.

yani mesela her gun ise giderken simdi suradan sola donuyorum diye aktif dusunmuyoruz ya da araba surerken dur bir vites atim simdi direksiyonu sola dondurecem diye de dusunmuyoruz. bunlar aliskanliklarimiz geregi otopilotta yaptigimiz hareketlerdir.

bazen mesela araba degistirince farkliliklara alisamazsiniz, eliniz eski arabadaki dugmelere vs alisiktir oralara gider. bu otopilotta oldugunuzun gostergesidir.

bilincli oldugumuz durumlar ise: bir seye dikkat edip ogrenirken veya dusunurkenki durumumuzdur. dusunme gerektiren, dikkat gerektiren isler icin olabildigince konsantrasyonunuzu olumsuz etkileyecek, duyularinizi mesgul edecek etkenlerden kacinmalisiniz.

yani ornek: buz gibi sogukta ya da cehennem sicaginda, gurultulu ortamda, cok yogun kokulu ortamlarda; yemek yerken, muzik dinlerken, sarki soylerken, ilgilenmeniz gerekenden baska yere bakarken ders calisilmaz.

sarki soylerken adinizi yazmayi deneyin ve dikkatinizin ne kadar sinirli oldugunu kesfedin.

eger otopilotta calisiyorsaniz yani yaptiginiz is yaraticiliktan, ogrenmekten, dusunmekten ziyade el aliskanligi gerektiriyorsa istediginizi dinleyin.

ben sahsen ne olursa olsun bir isle mesgulken, spor yaparken, okurken hicbir sey dinlemiyorum. muzik de dinlerken sadece muzik dinliyorum.

Sevgili tencere, tıpçısın sen müzikle çalışılmaz. Mimarlar için filan o anca proje yaparken gibi. Bende gürültü önleyici kulak tıpaları var Watsons'dan aldım. Onları kullan.

bir koltuğa iki karpuz sığmaz derdi bizim rehberlikçi. ben müzikle hiç motive olamam, müziği sevmişsem yaptığım işi bırakır ritmik hareketlerle onu dinlerim, müzik güzel gelmemişse aşırı gerilirim. zaten yaptığım iş de severek yaptığım bir iş değilse birde o müziğe tahammül edemem.

barış özcan da birşeyler anlatmıştı bununla ilgili

barisozcan.com

kendi twitterımı verirdim ama ayıp olur

eger yeni bir iliskiyse heycandan olabilir. yanlislikla cocugumu yedin yoksa?

heyecandan falan olabilir ilişkinin başlarında

bende de oluyor bu. karsimdakine odaklaninca, onun verdigi hislerden dolayi sensory overload olup bedensel isteklerimi duymuyorum. bir yerim agriyorsa da unuturum mesela. bir de ben ac olmasam da mutlu olmak icin yerim genelde ama.. sizi bilemedim.

Asiksin. Heyecandan oluyor.

Zamanla ikiniz de okuz gibi yemeye baslayacaksiniz :)

ilişkinin baslarinda böyle değildi sadece. bir yıldan uzun sure boyunca böyleydi.


ayrıldık :/

Allah allah. Benim genelde ilk 6 ay-1 sene falan olur, bir deri bir kemik kalirim ki normalde asiri istahliyimdir.

Sonra karsimdakine alistikca normale donerim.

daima olur. keyfim iyiyse ne yediğimin ya da yemediğimin önemi yok.

o zaman benim dediğim doğrulanıyor. üzülsem de, yanlış bir şey yazmamışım demek ki.

Yemek sadece basit bir karın doyurma işlemi değil, büyük çoğunluk için bir zevk, tatmin ve mutluluk aracı. Tam da bu sebeple böylesine ilgi çekici. İştahını kesmediğini söylediğin şeyler hep olumsuz. Oysa sevmek olağanüstü olumlu bir şey. İşler yolunda gitmediğinde yemekten elde edeceğin küçük mutluluklara ihtiyaç duyman da, sevmek gibi büyük bir mutluluğa sahipken yemek gibi küçük mutluluklara ilginin zayıflaması da gayet normal.

Herif az yiyorsa ondan çok öğütüyor olmak kadınlık gururuna dokunuyordur.

www.youtube.com

can gox dinlemem ama bu güzeldi.

www.youtube.com

www.youtube.com

Herhangi bir program açıkken kare tuş bas, açık pencerelerden birini basılı tutup üste doğru çek. O şekilde olması lazım.

Yazdığın herşeye +1

dale carnegie'nin how to win friends and influence people diye güzel bir kitabı var. türkçesi var mı bilmiyorum, bence okumalısın.

diğer özelliklerin dediğin gibiyse bireyselliğindendir bence. bunu azaltmaya çalışırdım ben olsam (özellikle de bencilliğe kaçıyorsa).

ben bir insanda en fazla samimiyete bakiyorum. komiklik, tatlilik, eglenceli olmak bir yere kadar.

iliski kuracak insan buluyorsun enazindan. is iliskisi disinda pek samimiyetim yok insanlarla. bazen kafam rahat bazen de dert paylasamamamin sikintisini yasiyorum.

belki karsilastigin insanlar samimi degildir. belki de sen yeterince paylasimci degilsindir.

yardim almk belki kendinde farkinda olmadigin bir seyi ortaya cikartir. denemekten bir zarar gelmez.

@heartwork O kitabın türkçesi uzun zamandır var, gösterdiği yöntemler son derece etkili ama bir o kadar samimiyetsiz ve sahte, çünkü herşey tamamen taktikten ibaret. Sadece birisi üzerinizde uygularsa kolay fark etmek adına okunabilir.

@kapak Profesyonel yardım duruma göre belki faydalı olur da o kişinin gerçekten profesyonel olması lazım. Felsefe okuman veya gönüllü çalışmalar yapan derneklere falan katılman yararlı olabilir diye düşünüyorum.

sorunu kendin yazmışsın zaten. kendini çok bi şey zannedip biriyle tanıştıktan belki beş yıl sonra iç dünyana sokma ihtimali vermen:) o da belki.. bu sorunlarından dolayı insan ırkının yok olmasını isteme bencilliğin de cabası.. belki de düşündüğün kadar iyi bir insan değilsin?

Sana saygısı varsa geri kazanabilirsin.

benim gizlemediğim ve çok istediğim bi garip eğilimim/fantazyam vardır çocukluğumdan beri: güzel, akıllı yani hem etkileyici hem de benden üstün olduğuna inandığım bir kadının kölesi olmak. herhangi bir şeyi köleliğe benden daha iyi bağlayan biri olamaz. ben bile böyle aptalca bir alıntı yapacak kadar coşmadım henüz. bu alıntının saçmalığı hakkında bir kitap yazabilirim sanırım.

dostluğu çıkar üzerine kurarsan, böyle düşünebilirsin tabii. dostluk böyle bir şey değil. seni dost olarak görmeyen insanın peşinden koşup köpeklik yapsan bile "köle" olmazsın, en fazla kendine saygısı olmayan acınası birisi olursun. dostlar birbirine değer verir, birbirini önemser. benim dostum diyebileceğim iki adam da karakter olarak benden daha baskındır ama ben kendimi en güçlü, en rahat onların yanında hissediyorum. baskınlığını göze sokmaya çalışanlar zaten genelde ya özgüvensiz ve içten içe ezik tipler oluyor ya da seni kullanmak istiyorlar. bunu bildiğin halde devam ediyorsan da dediğim gibi köle değil acınası bir salak oluyorsun.

uzun lafın kısası, bu sözün sahibi, muhtemelen hiçbir zaman samimi bir dostluğun tadına varamamış öfkeli ve acınası biri. interlek tabiriyle EDGY TEEN. hani şu iletişim özürlü ve osbir müptelası olup da "abi sevgili çok sıkıntı yaa, yalnızlık özgürlük" diyen tiplerden.

katılıyorum.
bence her türlü ilişkide olduğu gibi, her ne kadar istemesek de, illa bir baskın-çekinik taraf oluyor ve iki taraf da bunu bal gibi biliyor. illa hep bir taraf adım atıyor, diğeri burnundan kıl aldırmıyor belli bir süre. hep bir taraf adıyor ilk adımı, hep bir taraf daha çok yoruluyor. insan-en azından ben- karşı tarafı kaybetmekten korkuyor eğer kendisi adım atmazsa. ve bir kez daha kendinden ödün veriyor. bu böyle böyle alışkanlığa dönüyor ve karşı taraf haksız olsa da belki gururundan, belki umursamazlığından hep senden adım atmanı bekliyor. bir gün kabuğunu kendince kırıp dik durduğunda o dostlukta çatlaklar oluyor artık ve bazen de en sonunda kırılıyor.

şimdi, o bahsettiğin dostunu kazanmaya karar vermeden önce bence "bu ilişkide en çok kim yıprattı kendini?" diye soru sor kendine. eğer sensen, boşver. çünkü belki de sen ilk kez "köle" olmadığını ifade ettiğinde bitmişti bu ilişkiniz. e, ondan hala bir adım gelmemişse-ki üç sene olmuş, zorlamanın ne anlamı var?

Ben adalet okudum. Diplomam dolabımda duruyor. Tavsiye etmiyorum.

sosyolojiye girdim bu sene. kişisel olarak bana bir şey katabilecek tek bölümün o olduğunu düşündüm. bahaneyle bir iki şey okusam yeter.

aöf pek işe yaramıyor askerlik dışında. diplomanın da bir geçerliliği yok. eğitim kalitesi olarak da bir şey katmıyor. onun yerine kendin gerekli kitapları bulup okuyabilirsin. mesela ben sosyal bilimlere meraklıyım. iyi üniversitelerin bu bölümlere tavsiye ettiği okuma listelerini bulup okuyorum. aöf'ye harcayacağın enerjiden daha faydalı olur.

Rider jacket diye tabir ettigimiz, asimetrik fermuarli olanlardan.

Cok isleme, renk degisikligi olan sevmiyorum.

Duz siyah, belki omuzda apolet.

Yakali mi istersiniz yoksa yakasiz yuvarlak mi vb.

yakalılar daha güzel gibi.

dik yakalı seviyorum. şu yaşıma kadar hiç giymedim. bi ara niyetlendim, her yerde yandan fermuarlılar vardı, ben de bıraktım aramayı.

derimodda güzel modeller var.

Hakim yaka beğeniyorum. Petrol yeşili aldım ben çok beğenerek giyiyorum. Massimo dutti den aldımdı kaç yıldır hala yumuşak ve güzel. Tavsiye ederim.


Az fermuarlı güzel bence. Bir de kadında asimetrik olanları seviyorum.

Rider degil de racer imis. Ya da biker imis :D

s-media-cache-ak0.pinimg.com

cdn6.bigcommerce.com

s-media-cache-ak0.pinimg.com

Suna hasta oldum, fizigim olsa giyerim :((

s-media-cache-ak0.pinimg.com

www.youtube.com

başka bir google hesabına daha giriş yapmış olabilir misiniz aynı tarayıcıdan? yasak dediğini hatanın çözümü o hesaptan çıkış yapmak olmalı.

baska bir google hesabına giriş yaptım, ama bu hep yaptıgım bir şey. ki zaten google ın hesap ekleme gibi bir secenegi var hata vericek olsa olmazdı diye düşünüyorum.

daha birkaç gün önce başka bir pc'de karşılaştığım için aramıştım, görünce de yazdım. bence de hata verecek olsa olmamalı ama tek karşılaşan da bizler değiliz:

uzmanim.net
productforums.google.com!topic/drive/b8ks1eHaA-A

aaa oldu. cok tesekkür ederim!

turk mitolojisi okumaya baslarsan, canavarlar, tepegozler nasil alt edilmis diye anlatiyorlar. sonra yuregin mangal gibi olur.

psikolojik bilemiyorum. benim fikrim: mantik ve hayalgucu arasindaki dengenin kurulmadigindan kaynaklandigi yonunde. bir sekilde mantiginin baskin gelmesini saglarsan bu tarz "gereksiz" korkular/heyecanlar yasamazsin.

Benim yatağın altında besliyorum bi tane. Çocukken korkmuştum ama alıştım artık. Bazen gece bi uyanıyorum tepeme dikilmiş bana bakıyor oluyor.

aynısı bende de var. ayaklarım yorgandan, kolum bacağım yataktan asla çıkmaz. biri kapacak gibi geliyor.

Annen veya herhangi biri sana çocukken "ayağını yorganın dışına çıkarırsan canavarlar kapar ayağını" falan dediyse ondan korkmuşundur. Ben yazın ayaklarımı nereye koyacağımı bilemem mesela, kışın ayaklarım hep yorgan dışındadır.

İnsan dünyaya geldiğinde hiçbir korku taşımaz. Yaşamaya başladığı andan (anne karnına düştüğünden) itibaren korkmayı öğrenir. Yani bu korkuyu öğrenmişsin sen, psikolojiyle en fazla bu kadar ilgisi var.

Ben de ayaklarimi disarida birakamam, sanki bir anda bir el uzanip tutacakmis ya da bir sey dokunacakmis gibi geliyor. Eger uyumadan once boyle sacma seyler aklima gelmezse ellerimi ve kollarimi birakirim yorgan disinda. Diger turlu onlari da alirim yorganin icine :)

Aaa, küçükken vardı bu. Hatta dün yazmıştım.
www.eksiduyuru.com

Yunan Mitolojisi'nde Prokrustes var. Bu bir haydut ve metal bir yatağı var. Kaçırdığı kişi yataltan uzunsa, "fazlalıkları" kesip atıyormuş; kısaysa da gere gere kişiyi yatakla aynı boy yapmaya çalışıyormuş. Demek ki eskiden beri insanlar bundan korkuyor.

Edit: Az önce baktım, atalarımızdan kalma bir korkuymuş. Atalarımız karanlıkta kendini güvende hissedemezlermiş. Ayağı kaybetmek avlanmaya gidememek, bir yabani hayvana rahatlıkla yem olmak anlamına geldiği için geceleri kolu bacağı sağlama almak isterlermiş. Sonradan da bu korku kodlarımıza işlenerek bize Prokrustes'inki hikayeler uydurtmuş ve içimize öyle işlemiş.

sezonlukdizi.com

yalnız burda dizi var. altyazı da var mı ayrıca ben mi göremedim?

Verdigin linkteki video kullanilamiyor dedi.


Degisiklik olsun sana.
soundcloud.com

www.youtube.com

Sözlükten yeni keşfettim ben de. Şu an dinlemekteyim.
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com

benim evde de oluyor bi çözemedim sorunu bi arkadaş modem ayarlarını gönderdi onu deneyeceğim.

Bilgisayarınızın wirelessinde yazılımında güncellemesinde sıkıntı olabilir.
Telefonunuz bağlanıyor mu peki ağa?

evet telefonda sorun yok. dune kadar bilgisayarda da yoktu

engellemiş olabilirler. telefonun bağlanıyor mu? bağlanıyorsa wi-fi kartının mac adresini değiştir.

telefon da bağlanmıyorsa apartın internetinde sorun olabilir.

değişmez

Muhabbeti keserim.

bi duruşu var en azından. hafılpaf olsa daha mı iyi.

efendi yerine piç tercihi gibi çekici bile gelebilir

Slytherinlidir o, Slytherinci olsa duramazsın.

yabışırım. kahrolsun gryffindor. tıss

yok be nalaka. ne olursan ol gel derim. hashtag tıss club forever haha

senin canın bu ara çok sıkılıyo galiba. dildolar, slytherinler falan.

2008 yılında dayımın bir kızı oldu. O kız, gözümün önünde adım adım büyüdü resmen. Adımı söyleyemeyen halinden, 2. sınıf okuyan hale geldi. Aradan resmen sekiz sene geçti, ben sekiz sene anneannemi ve babaannemi kaybettim. Ev değiştirdim, aşık oldum, evlendi. Bir daha birini sevdim.

Ve bunlar sekiz senede oldu. O kız küçücüktü.

değil 2008, 2002'den sonra koptu iş bende, üni 1 - 2 civarlarındaydım o vakitler.. şimdi stajyerler geliyor 95 - 96'lı dumur oluyorum, ulen sen ne zaman büyüdün de stajyer oldun şeklinde...

velhasıl kıçımızdaki kıllar pişmaniye oldu mirim, yaşlandık...

galiba liseden sonrası çabuk geçiyor. ben de 2010 da kaldım. 2000liler kocaman olmuş. inci sözlükte pepee2000 diye bir hesap vardı düşünün. 10 yaşında olamsı gerekiyor bunların.

yaş 32. fiziksel olarak eh, 20-25 gibi duruyorum. bazen bazı gençler, abi mabi filan diye hitap ediyorlar, kendimi garip hissediyorum, vay arkadaş diyorum. bazı yerlerde de ben birilerine abi diyorum, adam benle yaşıt çıkıyor :D

2005 den sonra koptuk dedim ama , 2008 sonrası çok değişik oldu , bit iki haftalık bir süreç gibi .

Evet ayni. 2000'lerin baslarinda kaldim ben.

ben 2012'de falan kaldım. 2013 de olabilir. daha fazlası yok.

en son şu aleyna tilki denen kızın 2000'li olduğunu farkedince bıraktım artık düşünmeyi geçen yılları. bir şekilde alışmak lazım, o kadın seni sevmedi yani, o güzel işe de giremedin, hayal ettiğin hayatın yanından bile geçemedin ama yapacak da birşey yok artık.

Genellikle ihtiyacımız olan proteini alabiliyoruz. 170 gram yağsız yoğurtta 17 gram protein varmış. Sadece 500 gramlık bir yoğurdun yarısını yesen zaten ihtiyacının neredeyse yarısını karşılıyorsun ki gün içinde bundan çok daha fazlasını yiyoruz. Olaya sadece yumurta açısından bakmamak gerek. Protein açısından daha zengin yiyecekler var. Örneğin peynir protein açısından zengindir.

Kas kaybı hemen yaşanmaz. Vücutta açlık durumunda önce karbonhidratlar, sonra yağlar, sonra da proteinler kullanılır. Kaslar proteinden oluştuğu için sıra kaslara gelene kadar vücuttaki şekerin ve yağların azalması gerek. Bu da uzun süren bir açlık demek. O kadar aç kalmadıkça belirgin kas kaybı görülmez.

Spor yapınca vücudun sadece proteine değil mineral gibi inorganik maddelere de ihtiyacı artıyor. Spor dediğiniz şey vücut geliştirme ise yeterli besin alamazsanız kas kütleniz çok artmaz.

Protein tozları doğal olmadıkları için kalp ve böbrek üzerinde uzun vadede zararlı etkiler oluşturuyor. Aşırı kullanımlarında böbrek yetmezliği oluşabiliyor.

Sporun amacı aslında vücut sağlığını korumak. Yanlış yapılan spor vücuda daha çok zarar verir. Sporun mantığını iyi anlamak gerek.

günlük kilon kadar ya da 1.5 katı protein almak spor yapan birine yeter diye biliyorum.

spor yapıyor isen harcadığın kadar kaloriyi sağlıklı bir şekilde al. kilonun 1.5 katı kadar protein al bomba gibi olursun. proteini alırken hayvansal olarak aldığınız kadar bitkisel olarak da alın.

spor yapmıyor isen tozlar çok mantıksız. spor yapılıyor ise ve çok zayıf bir bünye varsa destek olarak alınabilir. sonrasında doğal besinlerler götürürsün. yetersiz gelirse toz dediğin takviye ile devam edebilirsin. bana aklırsa takviyeler ihtiyaç oldukça alınmalı. beslenmenin yetersiz kaldığı yerde.

spor yaparsan protein ihtiyacın artar çünkü kasların protein ihtiyacı duyar.

şunu da belirteyim: ben aldığımız besinlerin üzerinde yazan değerlere inanmıyor ve yazanın altında olduğunu düşünüyorum.

yani söyle diyelim. 60 kilo spor yapan bir insanın 90 kilo protein ihtiyacı varsa günlük bunun üstünde almasa daha mantıklı olur bence. çünkü o hesaplamalar yanlış. çok da fazla üstüne çıkarsak iç organlar yıpranır. bunu dengelemek lazım. zaten aç olduğunu hisseder yersin. gelişemediğini görürsen daha fazla yersin ve protein oranı daha yüksek gıdalar tüketirsin.

aslında burda kas kaybından kastım, evet kas kaybı. ama şöyle evet günlerce ac kalmadıgımız sürece ' erimeyiz' , ama bu ' günlük alınması gereken protein' neyi kast ediyor öyleyse?


vücut falan geliştirmiyorum. kendi kendine spor yapmaya calısan bir kadınım. sadece bugün bunu düşündüm ve kafam karıştı.

özellikle yumurtadan yürüme sebebim de yumurtaya ' protein' gözüyle bakmamız. yoksa elbette ki birçok seyde var.

Günlük protein ihtiyacı hücrelerin yenilenmesi ile ilgili aslında. Her gün vücudumuzda hücreler ölüyor ve yenileri oluşuyor. Hücre bölünmesi sırasında DNA sentezi gerçekleştiriliyor. Sentezde kullanılan aminoasitler proteinlerin yapı taşıdır. Proteinlerin düzenleme görevleri de var. Proteinleri sadece yapı bileşeni olarak görmemek gerek.

kas kaybi beslenmeyle oldugu kadar antrenman cesidiyle de ilgili bir durum.

bu durumda anahtar kelime: dengeli beslenmek
dengeli kismini antrenmaninizin cesidine gore kararlastirmalisiniz.

vucudunuz sizin nasil bir hayat yasadiginizin aynasidir.

anlayacaginiz yaptiginiz sporun cesidine gore de kaslariniz degisik tepkiler verecektir.

hic agirlik antrenmani yapmadan sadece kardio egzersizleriyle calisirsaniz kas kaybetmeniz kacinilmaz.
maraton kosucularina bakin mesela, bir deri bir kemik kalmislar ama dayaniklilar. uzun sure kosabiliyorlar. cunku vucutlari daha az enerji harcamak uzere kaslarin "gereksiz" kismini yakmis oluyor.

sprintcilere bakarsaniz oldukca fit olduklarini gorursunuz. cunku vucutlari en kisa surede kosmak uzere vucut agirliklarini yeterince gucle itebilecek kadar kas bulundururlar.

ikisinin antrenmanlari da beslenmeleri de baskadir. yasam bicimleri de ona goredir. yani iyi sporcular hayat boyu zinde kalmayi hedeflerler. istikrar uzun vadede cok ufak farklarla da olsa rekorlarin gelistirilmesini saglayabilir.

beslenme konusuna da donersek.

dengeli beslenmek icin hem vucudunuzu iyi tanimalisiniz hem antrenmaniniza uygun enerjiyi uygun zamanlarda almalisiniz.

yoksa bakin phelps ne yiyormus: www.youtube.com

Vücut besinlerden gelen kolesterolü kullanmaz, keşke kullansa zira kolesterol yaşamın gerekliliği için şart bir madde. Kolesterol zaralıdır düşüncesi çok eskide kaldı.

Proteini sadece kas inşası için gerekli diye düşünme, protein kas inşasından tırnakların uzamasına kadar her şey için gerekli. Günlük protein alımı bunlar için gerekli. Sen kaslarını yıpratacak kadar spor yapıp gerekli proteini almıyorsan kas kaybı yaşarsın ama hemen olmaz tabii bu, az miktarda da protein alıyorsan bir süre idare eder seni ama bir noktadan sonra endojenik yoldan sorun giderilmeye çalışılır, o zaman da kas proteinlerinin kaybı yaşanır. Spor yapmıyorsan kas kaybı daha az olur ama hiç olmaz diyemeyiz.

Protein tozu peyniraltı suyunun kurutulmasıyla elde edilen bir üründür, içinde ne olduğu bellidir. Bir kalıp peynir ne kadar zararlıysa ancak o kadar zararlıdır. Sağlıklı bir insana zarar vermez.

Spor yapan bir insan kaslarını yıptatıyor demektir, amacı kas büyütmek ya da değil, kaslarını kullanıyorsa bunun tamiratı için iyileşmesi için protein alımı belli bir miktarda şart. Dediğim gibi, bu alım gerçekleşmezse vücut ihtiyaçlarını içeriden giderir, o da kas kaybına neden olur.

Kolesterol konusunda bahsettiğin endişe yersiz. Uzun süreli eksik protein alımı sadece kas kaybı değil başka sağlık problemleriyle de sonuçlanabilir. Yaptığın sporun yoğunluğuna göre protein ihtiyacın da artabilir tabii. Protein tozları kimyasal işlemden geçen her raf ürünü kadar risk taşıyor, daha fazla değil.

kakaolu süt iç, işe yarayabiliyor o, bastırır.
leblebi ye ya da :d

çevremdekilerin gazına gele gele obez olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.


bu da ek soru olsun, kardeşlerim, ben hayvan gibi yiyorum. bir şey olmuyor ama olacak bu gidisle. nasıl motive olucam nasıl yemeyecegim?

dizginlemiyorum.
üşenmezsem yaparım direk. saati mi var? geldik gidiyoruz be... hey gidi hey

eve sucuk almayarak bu olayın önüne set çekebilirsiniz.

no dizgin.

Hunnap gibi duruyor.

hünnap daha büyük ve yumuşak değil miydi?

gerçi farklı farklı türleri olabilir.

alıça da benziyor ama bu daha düzgün parlak yüzeyli, o yüzden benim tahminim de hünnap. @yuvarlanantencereninkapagi evet küçük çeşitleri de var onun.

iğde de olabilir sanki

Tunceliden geldiyse iğde kesin

İğde ince uzun olur,iğde değil. Alıç da değil. Hünnap ya da muşmula.

negan özünde iyi çocuk aslında. hep bu güzel havalar mahvetti onu. yoksa eminim o da yağmur sonrası toprak kokusunu severdi, gökkuşağının nerde başlayıp bittiğini o da merak ederdi. deniz kokusu boynuna dolandığında gitme diye, kim karşı koyabilirdi?

spoiler olmasında düşündüğümden kanlı geçti.
Bu sezon umarım eski sezonlara nazaran yavaş bölümler az olur.

dizi bu denli bir heyecanla başladığına göre carol ve iç çelişkileri temalı bir bölüme hazır mıyız arkadaşlar?

cok pisti. boyle reality yere batsin. ama simdi soyle bir sey var bu dunya rick reyizin grubuna ait degil her yerde kazanip bayrak dikemezler. bu sekilde dusununce mantikli geliyor. -spoiler- sonucta rickler de onlarin adamlarini katletti -spoiler- sadece negan kotu negan psikopat diyemeyiz rick in asagi kalir yani yok.

kegel egzersizi

Şunu oku
www.5harfliler.com

Sonra da şunu
www.amargidergi.com

Kendini yok yere dertlere salma yani, öğrenilecek bi şey yok ortada.

aramaya inan bacım. benzer bi konuda ayçovski'nin tavsiyeleri vardı, biz de onaylayıp yücelttiydik falan.

5 harfliler linkini birçok kere okudum ama kendi deneyimim çoooook farklı ve bunun tamamen bir Pavlov'un köpeği gibi 'öğrenilen refleks' olduğu yönünde. Vajinal orgazm sandığımız şey, kllitorisin o yönde giden bir uzantısı olabilir ama yaşattığı şeyler aynı değil.

Bilimsel olarak bu konuda birçok birbiri ile çelişen yayınlar var. "Araştırma yapın " diyemiyorum kimseye, çünkü farkındalığın dibine vurması gereken bilim, bu ve beyin gibi konularda sürekli birbiri ile çelişiyor ve herkes kendi işine yarayan yayınları kullanıyor. O kadar uç görüşler var ki, herhangi bir politik ya da sosyolojik görüş sahibi kendine uygun üç milyon yayın bulup 'Ama bunlar destekliyor' diyebilir. O yüzden teorileri değil, sadece rakamları bilimden alıyorum: Çalışmalara göre ilk sevişmede kadınların %2'si, ilk zamanlarda orgazm olabilen kadın oranı %20. Planned Parenthood anketine göre Amerika'daki kadınların %30-43'ü arası anorgazmik, cinsel devrim yaşamamış doğu ülkelerinde bu oranın daha yüksek olduğu söyleniyor. Gerisi için kendimde ne yaptığımı kopyala-yapıştır yapacağım.

Bu iş pratik işi ve bu pratik erkekle olacak gibi değil. Benim bunu öğrenmem 1.5-2 yıl aldı. Bunu bir erkekle öğrenemezdim (ki erkek arkadaşım vardı ve aktiftik), çünkü yanımda erkek olması onun da beklentiye girmesi ve 'Bu sefer olacak mı' beklentisi ile başlayıp daha beter streslenme ile son son buldu. Erkekler genelde daha sabırsız olabiliyorlar bu konuda, bir iki ay uğraşınca 'E hala mı olmuyor' diyebiliyorlar, haklılar da. O kadar kolay olabilen bir şey nasıl olur da olmaz! Çünkü ilk 'vajinal' ya da artık ne zıkkımsa, ondan olduğumda 55 dakika sürmüştü. Ondan öncesinde 1.5 saat yükselip yükselip kaldığım, sıkılıp bir dizi açtığım falan olmuştu. E, şimdi canlı adamla onu yapmaya kalkarsan adamdan sürtüne sürtüne ateş çıkar, yorulur. Ayrıca senin bir türlü boşalamadığını görünce onun da gözünde büyür, efor sarf etmekten bıkar. Partner olmaması öğrenme aşamasında daha bile iyi. Klitorise tövbe edince, vajinal de olunmuyorsa iki taraf için de hüsran demek bu, seks bildiğin çok sıkıcı bir hale geliyor. En sonunda da 'Yeter artık' deyip klitorise sığınıyor insan ve başladığı yere geri dönüyor.

Tavsiyeler: İçki içiyor musun bilmiyorum ama içiyorsan sevdiği bir içkiyi al. Hafif çakırkeyif halle birlikte sevdiğin porno kategorisini keşfet ve porno aç. Uzuuun bir süre kendine dokunma. (En az bir/bir buçuk saat) Ne zaman ki "Yeter artık, gıdıklasalar patlayacağım" hissi gelecek, o zaman kendinde ilgilen. İlk seferinde olmayacak, artık beşincide mi, onuncuda mı olur, onu bile bilemeyiz. Hatta birkaç yıl düzenli yaptığın halde olmayabilir bile ama bu mısır patlağı gibi. İlki uzun sürede oluyor, sonrası çok kısalıyor, daha sonrasında artık başa çıkamıyorsun. Ayrıntılı tavsiyeler için özel mesaja beklerim :)

Mesela, 5harflilerin yazısında yorumlarda bir kadın aşağıda yapıştıracağım şeyi demiş, tam onun dediği gibi oluyor ama süresi ve nasıl olacağı kadından kadına değişiyor. Bir de ne kadar çok klitoris alışkanlığı, o kadar çok vajinayı unut. Şimdi bile iki klitorise yönelsem, vajinayı kısa bir süre yeniden alıştırmam gerekiyor. Arabayı çalıştırırken bujileri ateşi versin diye bir kere kullanırsın, vücutta da klitoris bu buji ateşini sağlıyor ama gerisi için koskoca bir motorla doğmuşuz; buji ateşi ile yola devam etmeyelim.

Sevişmek, yani orgazma ulaşa ulaşa sevişmek üzerinde durulması gereken bir iştir. Benim tavsiyem, bir başkası ile paylaşmayacağınız bir süreyi, kendinize dokunmaya ayırın. Kendiniz bile yorulacaksınız belki sıkılacaksınız ama o zamanı ayırın ve vücudunuzla tanışın. Neleri düşünmek hoşunuza gidiyor ya da nelerden huylanıyorsunuz, ne size cazip ve ne size rahatsız edici geliyor... gibi.
Benim deneyimlediğim, beyinle vücut bu sırada farklı çalışıyor. İnanın ben bile "üff niye her zamanki gibi klitorale odaklanıp bir an önce zevkimi alıp bitirmiyorum ki" dedim. Ama dokunmaya devam ettim. Tam olarak hatırlamıyorum ne kadardı, 20 - 25 dakikaydı herhalde, nihayetinde vajinama dokunduğumda vücut her şeyiyle yükselmeye hazırdı, ben bile şaşırdım. Yani sanki vücut benden farklı bir birey gibi davrandı, onun tepkileri benden farklıydı. Çığlık çığlığa bir orgazm yaşadım ve ona da şaşırdım :) Demek bir de bir penis penetrasyonu olsaydı yeri göğü inletecektim.

Bilmiyorum herkeste yoktur belki, belki başka bir şeyi vajinal orgazm sanıyoruzdur ama yaşayan da çatır çatır yaşıyor şimdi.

Sorduğun şey Calisthenics.

Ağırlık çalışmalarında kasların gelişimi için artan yükleme şart, bunlara izotonik egzersiz diyoruz. Yani ağırlıkları itip çekerek, yani kas boyunu uzatıp kısaltarak yapılan egzersizlerdir bunlar. Bu şekilde kaslara zarar verip daha sonra iyileşip büyümesini bekliyoruz. Vücut ağırlığıyla yapılan egzersizler izometrik kasılma prensibine göre gerçekleşir. Burada kas boyları sabit kalır ama kasa uygulanan gerilimin tonu artar ve bu şekilde kaslara stres uygulanıp gelişmesi beklenir. Burada ağırlık çalışmasında olduğu kadar büyük kütleler olmaz ama yine de belli bir dereceye kadar miyofibril hipertrofi olur. Fakat bunlar yogayla ya da pilatesle olmaz tabii.

seç, beğen, al.

www.google.se

çoğu aletsiz, yalnız kendi vücudunu kullanarak, evde veya istediğin başka yerde yapabileceğin hareketler.

eksiduyu.ru

Yere ne koysan o ses gider.

yüksek havlı bir halının üzerine zıpladığında ayaklarının düşeceği yerlere gelecek şekilde mat koyar ve parmaklarının ucunda yumuşak iniş yaparsan gidecek sesi bir nebze azaltırsın. Manyak dediğin kadının senin spor saatlerinde genelde olmadığı odaya denk gelecek odada yaparsan -bunu konuşarak da halledebilirsin belki- başın daha az ağrıyabilir.

Hint rupisi

en.wikipedia.org

Indian rupee.

şunu aldım ben. fiyatına bakıyorum, kulaklığa bakıyorum, duyduğum sese bakıyorum bi yerde yanlışlık var sanırım, kafamdan bi kol daha çıkmaz inşallah.

www.aliexpress.com

Bose soundtrue in ear. Ses de iyi oturması mükemmel. Kullanıcısıyım. Koş tırman bir şey olmuyor.

tamamlayamadım +1
şiirden çok anlamıyorum ama
cümleleri ortadan bölüp
satır başı yapıp
şiir oldu bu diyenleri de
pek anlamıyorum

eskiden yapardım. 1 tb porno arsivim vardı.

sonra dusundum ki, zaten internet hızım 50 mbit, istediğim veriye istediğim zaman erisebiliyorum. E o zaman anlamsız biriktirmem?

sen de boyle dusun. terabaytlarına yazık.

OKB'den olabilir. Bende de var biraz. Haberlere çıkan ve on yıldır çöplerle yaşayan insanlar geliyor aklıma. Kurtulmak için bu şeyin bana belli bir faydası olacak mı diye düşünmek gerekiyor.

12-13 yıl önce çekilen fotoğrafları "sende duruyordur" diye benden istiyor kuzenlerim ve evet hepsi duruyor, harddisklerden çıkarıp buluyorum. (Üstelik tarihe ve konuya göre fotoğraf arşivi tuttuğum için çabucak buluyorum.) Birkaç ayda bir bütün diskleri toparlayayım, gereksiz olanları sileyim, dijital temizlik yapayım diye gaza geliyorum ama 3-5 klasöre bakınca sıkılıp bırakıyorum. Devasa bir veri çöplüğüm var. Çözüm bulunursa ben de deneyeyim.

Erteleme hastalıgı edin. Bende liseden üniversite ortalarına kadar deli gibi müzik arşivi kasıyordum. Yok böyle bir gaye. tek tek albümleri dinliyordum ayrıca birde begendiklerimi ayırıyordum. Sonra ne olduysa sanırım ugraş edindim baska baska yada okul sorumlulukları arttı bunlara zaman kalmadı. Bir iki derken şimdi bakıyorum hepsini toplu silsem olur bile diyorum.

Birde senin o dediğinin bir baska benzeri var bende. yani o gun mutlaka gündeme bakmalıyım gerekli gördüğüm caps ya da film müzik gibi seyleri kaydetmek yada fav lamalıyım sonra bakarım diye. Sonra bunlar yıgıldı. Şimdi resmen bir cizgi filmdeki kiler gibi kapısını acsam üzerime yıgılacak bir sürü sey var. Bunu da bazen yogunluktan ya da bu üzerime yıgılma olayını gördükçe erteliyorum ama bunun psikolojik adı OKB kesinlikle ya da baslangıcı da olabilir.

bende de vardı bu 10 sene önce filan, internette ne bulsam indirip tasnifliyordum yedekliyordum vs. sanki onları indirmezsem bir daha bulamazmışım gibi geliyordu. onun dışında gerçek objelere de böyle bir zaafım vardı, mesela bir sahafta hiç hayatta kapağını açmayacağım bir derginin 20 sene önceki on sayı art arda serisini buldum, lap diye alıyordum. sonra zamanla bunların bir çoğunu kullanmadığımı gördüm ve bıraktım bu uğraşı.

hesabına giriş yaptın mı ?

evet

Bunların ikisinin de satıcısı sandisk değil mi? İkisi de güvenli yani.

Sikinti olmaz. Arkadasin dedigi gibi ikisinin saticisi da ayni zaten. He bana sorarsan bu urunu alma ama:)

ikisinide amazon satip yolluyor

sandisk sansa clip plus bulabilirsen ondan al, birincisi çok ufak, ikincisi ekran vasıtasıyla pil tüketimi çok daha az led ekran

24 saat aralıksız çalar, güzel bi kulaklıkla kullanırsan acayip tatmin edici soundu var, flac çalar, radyosu da vardır türkiye de çalışmıyor

32 gb kart destekler sd class 10 falan takarsan iyi netice verir.

@killerbee bunu almak isteme sebebim mandallı olması

@stavro niçin almayayim? kötü bir ürün mü

peki bunun mandalı yok mu?

images-na.ssl-images-amazon.com
www.gadgetspeak.com
www.ekisilani.net
images-na.ssl-images-amazon.com

aa varmış :D tesekkurler

Değişmez. Çünkü biz değişmemek için çaba sarf ediyoruz. Biz değişmiyoruz ki saçma sapan davranışlarımız değişsin.

isyan ettiğim işkenceye dönüştürdüğüm de oluyo ama ben seviyom da böyle olmasını, hatta benim kadar yapan istisna bile derim. acaba bunu mu demek istedi bana laf mı soktu aslında o dediği geçen ay söylediği şununla bağlantılı gibiydi hmm o zaman böyle demek istedi, önce puzzle haline getirip sonra parçaları yerine koyuyorum sanki. ya da basit bakkal manav otobüs şoförü yol sorma diyalogları bile.

niye seviyom böyle olmasını emin değilim ama böyle oyun oynamak hoşuma gidiyo, sebebi de yok.

kendini bir şey yaparken, söylerken izlediğin oluyo mu? ya da yapmadan evvel onu yaparken hayal ettiğin?

ben de senin gibiydim sonra senin gibi olmamayı yaşdıklarımla öğrendim. bu dediklerin ilk başlarda olur belki ama biraz süreden sonra geçmeli. bir süre sonra umursama bence.