abi almancam çok kısıtlı, yanlış olabilir ama yine de salça olayım: fiil ausgehen sanki. ayrılan fiillerden. anlamı da çıkarım yapmak, sonucuna varmak veya üzerinde durmak gibi bi şey bağlama göre. "uzmanlar kaza ihtimali olduğunu düşünüyor" ya da "uzmanlar kaza ihtimali üzerinde duruyor" denebilir sanki.

ingilizcedeki phrasal verb gibi düşün. "salatalık yemek" fiilinin başına aus, auf filan koyuyolar anlamı "tesbih çekmek" oluyo, tamamen değişiyo.

@der meister, o benim de aklıma geldi de emin olamadım. Bir de en sona atıyorlar. Sonuna kadar takip etmen gerekiyor.

Von ausgehen fiil.

gramer olarak ausgehen fiil ama almancada "verben mit präpositionen" var, edatlarla birlikte filler başka anlamlar kazanıyor. evet, yukarıda dendiği üzere ingilizedeki phrasal verbs gibi. o yüzde doğru cevap: von ausgehen

gehen ile aus'un ayrı olmasının sebebi de ausgehen'in bir "trennbar verb" olması. almancada aus, auf, ein, ab, an, zu vs. ile türetilmiş yüzlerce fiil var.

@sir gawain, sözlüklerde von ausgehen olarak bulamadım. Kaynak paylaşır mısınız?

"von etw ausgehen" olarak aratinca cikiyor.

üniversiteden sonra. hayatın asıl yüzü ile karşılaşılmaya başlanan dönemde :)

Siz kullanıyor musunuz?: 3-4 ayda 1 paket. sadece alkol alırken veya bazen kafama eserse.

Ne zaman başlamıştınız?: ilk kez lise 2'deyken içmiştim, arkadaşlar uzatmıştı, ben de tadına baktım. 1-2 kez içtim, sonra üniversiteye kadar içmedim. lisansta düzenli içmeye başladım, 2 haftada 1 paket gibi. üniversiteden sonra şu anki düzene geçiş yaptım. bazen aylarca hiç içmediğim de oluyor. o durumda 1 paket 1 yıl da gidebilir. zaten çok içmediğim için bırakıp hiç içmemek gibi hedeflerim yok.

lisede başladım sürekli içmeye ama tam bir tiryakilik yoktu. 1 ay içip 2 hafta aramıyordum ya da tam tersi oluyordu.
üniversitenin ikinci senesinin ikinci ayında bıraktım, 8-9 ay içmedim tekrar başladım şimdi. evde içmiyorum dışarıda içiyorum genelde.
başlamanın sebebi neydi, tam olarak bilmiyorum. ilk sigaramı ufak yaşlarda içmiştim gerçekten. belki o dönemlerde çevremde özendiğim büyüklerin çoğunun içiyor olması bunun sebebi olabilir. lisede çoğu arkadaşım kullanıyordu ama genelde okul çıkışlarında bir yerlere gidince içerdim. üniversitede daha sık içen bir arkadaş grubunun içinde olunca kendim de fazla içmeye başladım, kokusu çok fazla rahatsız etmeye başladı vs. bıraktım ben de. sonra niye başladım bilmiyorum.

Konuya farklı bir açıdan değinmek istiyorum. Kadınların ve çocukların sigara kullanımı bir çok ülkede ayıp ve kötü karşılanıyor dünyanın geri kalan kısmında son çeyrek yüzyılda sigara kısıtlamaları dan dolayı çocukların sigara kullanımı yasak fakat kadın ve erkek ayrımı bulunmuyor pr eğitimi almış olanlar neye değinmek istediğimi anlamışlardır 20. Yüzyılın başlarında küresel sigara üreticileri sigara kullanımı artirmak için büyük kampanyalar başlattılar sigaranın özellikle kadınlar ve çocuklar için faydalı olduğu propogandası yapıldı medya ve hekimler eliyle toplumlara sigaranın "faydaları" anlatıldı insanlar sigara kullanmaya teşvik edildi kadınların sigara kullanması "özgürlük" ve "kadın hakları" adı altında toplumlara dayatildi bu pr çalışmalarının dışında kalan toplumlarda (Dünyanın büyük kısmı oluyor) hala kadınların ve çocukların sigara kullanmasına kötü gözle bakılır ve erkeklerde sigara kullanımı azdır.

siz kullanıyor musunuz?: alkolle veya arkadaşlar arasındayken. bazen paket alıp 1 tane 2 tane arkadaşlarla otururken içip, daha sonra unutuyorum. bazen de öyle boş boş otururken resmen canım çekiyor (??). ama yine de tiryakisi değilim. çoğunlukla aklıma bile gelmiyor.

ne zaman başlamıştınız?: üniversitede içen arkadaşlarımla otururken hmm bi içeyim bakayım diyerek.

kullaniyorum liseden beri. tutun puro vs her turlusunu denemekten hoslaniyordum simdi elektronikle duz sigarayi minimuma indirdim. anca cok alkolluysem veya bazi keyifli anlarda(ornegin kar yaginca temiz havada cok severim) iciyom

sigara dumani sevmem benden baskasinin icmesini istenem.......

38 yaşındayken pandemi ile başladım. Öncesinde sadece üniversitede bir nefes deneyip nefret etmiştim.

marmara universitesinde bmi diye bi sirketin duzenledigi satin alma tedarik zinciri egitimine katilmistim. 6 8 hafta civarinda surmustu, hafta sonlari gunduz. ise girmede isime yarasin derseniz bende yaramamisti. ama cok da pesine dusmedim kurs mart nisan aylarindaydi baktim is bulamiyorum tekrar unv sinavina girmistim haziranda. bunun haricinde bilgi sahibi olmak temel olusturmak icin faydaliydi. ama herhangi bi konuda derinlemesine bir anlatim beklemeyin. her gun baska bi ders oluyordu cunku. bir gun uretim planlama bir gun lojistik bir gun dis ticaret vs

Selamlar
Sorunuz varsa ben yardımcı olurum.
2 sene üretim/malzeme planlama, 2.5 yıl kadar satın alma, 1.5-2 yıl kadar satın alma müdürlüğü tecrübem var.

Bence kursa ihtiyacınız çok yok. Çok kurs gerektiren alanlar değil bence. Tedarik zinciri kursu olabilir ama gene çok geniş alan çok fazla şey var.

Soruların olursa yardımcı olabilirim.

Turkcellde sesli mesaj bıraktı uyarısı sürekli geliyor. Cevapsız ve reddedilen aramaların hepsine... yani gerçekten mesaj bırakmıyor olabilir.

belli değil, ipucu da verilmiyor. feyyaz ve aziz kedi kim olduğunu hiç düşünmedik diyor.

bülent ersoy, kenan evren, zeki müren diyenler vardı internette.

o kısımları hiç yazmamışlar, millet merak etsin diye boş bırakmışlar, röportajda açıkladılar zaten.

yılmaz sokak röportajında ne söyledi? ersoy'un çocuğu var mı falan. hiç yazmamışlar.

"Hiç yazmadık, düşünmedik ki ağğğbi" falan diyor Aziz Kedi. Aptalca. Elli yaşına geldi, susmayı öğrenmemiş.

kendi kendine geliştirme şansın olmaz diyenlere bakma sen öğrenirsin ama piyano olmadan kursa gitmen pek iyi olmaz evde sürekli pratik yapman gerekicek

Piano fiyatları çok yüksek kararsız isen böyle bir harcama yapmanı tavsiye etmem. Onun yerine sıfır veya ikinci el midi klavye alabilirsin. 25 tuşlu bile ilk etapta işini görecektir. Kendi kendine öğrenme konusunda en başarılı yöntemlerden biri simply piano uygulaması. İnanılmaz hızlı ve eğlenceli şekilde öğretiyor ancak app ücretleri biraz tuzlu fiyatlara bak başlamadan.

piano doğru seçenek bence. ama sahip olmalısın

Sonbaharda yakup (kanarya) otu polenleri çok yoğundur. "Hasta değilim" demişsiniz, polen alerjiniz olabilir.

Cold induced rhinitis diye bir sey var bend, soguk havada sogukluk arttikca burun akintim da artiyor. Oyle ki ortalama bir kis gununde yurumem veya disarida baska bir sey yapmam zorlasiyor cunku burnumu silmeden bir an bile duramiyorum. Yani insanin soguk havaya alerjisi olmasi gibi dusunun. Her sabah uyaninca ve ihtiyac halinde tekrar antihistamin hap almam gerekiyor. Baharda hava isininca geciyor.

Akıyor. Sesim de değişmiş. Güne kötü başladım.

2 haftadır pertim, boğazlar şiş, burun ya tıkalı ya akıyor, halsizlik, eklem ağrısı, ara ara ateş...Covid testi negatif, doktor en son antibiyotik verdi, daha iyiyim ama insan 2 hafta hasta gezer mi yahu. Bütün işyeri hastalıktan kırılıyor, herkes "snıff snıff" modunda.

1 hafta önce başladı. Akıntı devam ama ben motosiklet sürüyorum.

genelde rüzgarlı havalarda akar benim de. bazı zamanlar azalır bazı zamanlar her gün elimde peçete gezerim. doktora gitmedim ama alerjik bir durum muhtemelen.

2014'te arkadaşım için 18.000 tl kredi çektim 36 taksit. ilk taksidi ödedi, gerisini ben ödedim. hala alabilmiş değilim. tşk.

geçen yıl birkaç koine 80 bin yatırdım 2 hafta sonra 40 bin olarak çektim. bi bedelli parasıydı.

aşırı üzülmedim açıkçası. psikolojimi etkilemedi. olan oldu deyip geçtim.

kripto zararı sayılır mı? 20-30k tl şu an. düzelir muhtemelen. psikolojimi etkilemedi. zaten kumar gibi baktığımdan doğasında var.

hastamın birinden alacağımı alamadım. gerçi çok var öyle alacağımı alamadığım ama birinden yüklü miktar alamadım. durum düzelmedi. dava açacaktım ki adam ölmüş, ailesi de reddi miras yapmış. psikolojimi etkileyen kısmı giden para değildi de, herifi gördükçe geriliyordum. 2017 için 20-25k tl idi .

arabalarda ufak çizik vs oluyor, bana çarpan oldu 1-2 kez. ufak şeylerdi ama telafisi olmadı. psikolojim yine etkilenmedi. boyatsan çok zarar olur, boyatmadım. zarar nedir bilmiyorum ama satarken, beğenmeyen almasın :D

böyle ufak tefek çok vardır. rica ederim

Kriptoda 2017-2018 zamanları bir ev parası gitmişti ailece çökmüştük :D

Ama çekmedik parayı sonra o para ana parayı da 2ye katladı kendimize geldik, ev aldık.

Bu tecrübe sonrası alıştık bence kaybediş veya kazanışlara.

Şuanda da B sınıfı bir 2.el araba parası erimiş durumda. Ana paranın 5te 1 i. kaldı elimizde ama bekliyoruz bakalım

Çok uğradım ama psikolojik olarak çöküş yaşamadım hiç. Maddi şeyler için psikoloji bozmak huyum değil.

Koinlerde 50bine yakın zararım var, çıkar diye düşünüyorum pek takmıyorum riske alarak yatırmıştım, anaparanın %40ı sayılır.

Arkadaş için 2021 başında arkadaş için 18k kredi çekmiştim, ilk taksit sonrası ödemedi, üstüne borçlar istedi, 5-6 bin daha verdim, geri gelmedi, arkadaşlığımı bitirdim, daha ucuza bitirseydim iyi olurmuş.

Kredinin büyük zararı findeks notunuza oluyor bilginiz olsun, asla ve asla başkası için kredi çekmeyin, taksitleri ödemediği için ben zorlandım geçiken taksitler notumu etkiledi üstüne kredibilitem de var olan borç yüzünden düşmüştü, geçen yıl ev falan alma şansım olsa ve kredi çekmek istesem çekemezmişim muhtemelen.

Psikoloji konusunda paranın büyüklüğü önemlidir tabi ama sağlıktan daha önemli bir şey yok, mesleğim her yerim sağlam, o parayı bir şekilde çalışır kazanırım bakış açım vardır, bu yüzden psikolojimi bozacağımı zannetmem.

Iscep elektrikli araclar karma fon. Abv bu fonun demek istiyorum. 10k kaybim olmustur sayesinde. Durum duzelmedi ama oraya koydugum parayi gozden cikardigim icin sorun yokmus gibi devam.

2019 sonunda kaskosu olmayan arabamı park halindeyken pert edip kaçtılar. Ederi 45bin civarıydı, 10bin masraf yaptım, satarken de 10bin düşüğe satmak zorunda kaldım. Şimdinin 65-70bini havaya gitti yani. Üzüldüm ama kendi hatam da vardı, kasko yaptırmalıydım. Tam masrafların çıktığı zaman elime güzel bir para geçecekti hepsi tamire gitti. Yine de psikolojimi etkilemedi.

elimdeki 150k para vadeli faizdeydi. 20 aralıkta vade doldu 21 aralıkta 17liradan dolar aldım. o akşam dolar patladı. vadeli 1 gün sonra bitmiş olsa ben doları 11liradan alacaktım.

altında tuttuğum parayı al sat yaparak ve 13tl den dolar alarak zararımı bi nebze kapattım ama mutlu değilim.

Ömrüm boyunca doğru düzgün param olmadı oldukça da hep biriktirdim, uniden mezun olduğumda su an bisiklet almaya yetmese bile o zaman bı araba parası kadar para biriktirmistim. Durum duzeldikce üzerine ekledim ekledim. En son güzel bı ise girince son iki yıldır 200 bin lira civarına kadar çıkardım. Sonra noldu geçen sene önce dolara yatırdım, oradan devlet bir çaktı yüzde 30 a yakın oradan gitti. Hadi bari dolar çıkana kadar coinde dursun dedim. Orada da bir düşmeye başladı ki hala daha 1 yıl olacak düşüyor, girdiğim noktadan yüzde 70 kadar düştü. Şu anda 10da biri kaldı paranın. He bir de ben coinlere zaten "düşük" oldukları bir zamanda girmiştim, bırakın kar etmeyi o noktada duramadilar bile. Yazın başlarında falan epey moralim bozulmuştu düzelmeyecek herhalde diye. Ama artık koyverdim, bakmıyorum eskisi gibi. Artık 1 yıl sonra mi çıkar 2 yıl sonra mi. Orada duruyor. Borcum falan yok bı yandan gene enayi gibi biriktiriyorum ama bu parayı kurtarirsam artık tatildi esyaydi her türlü geciktirmeden harciyacagim, bana öyle bir ders oldu. Daha asla birikim yapicam diye kendimi saçma sapan durumlara sokmam. Ihtiyacım olan (tatil dahil) her şeyi aldıktan yaptıktan sonra birikirse gene birikir zaten. 1 yılda 10 yıl yaşlandım harcadıgim vakit cabasi, yazık günah başka bir şey değil. Biraz da devlet mecbur bıraktı. Bu dolar mevzusu herkesin ağzına düşene kadar bile ben TL deydim hep.

Ugramadim. Kara da gecmedim. Onla bir alakasi olabilir mi?

3-5 senede bir kazik giriyor.

en son arabami tamircime sattim. taksitle verecem 3-4 ayda oderim dedi, cocugu 10 senedir taniyordum bana cok iyiligi dokundu o yuzden sikinti yok kafana gore dedim.

eleman yarisini odedi, sonra sesi kesildi. Ariyorum acmiyor vs. 1-2 hafta sonra kiz arkadasi mesaj atti, cocuk malesef vefat etti dedi. Overdose'dan gitmis. $5000 kadar girdi.

Ustune su ictik devam ettik..

@buf-e kür, yatırım olarak sormadım aslında. Bir ürün almışsınızdır, bir nedenle işinize yaramaz, para boşa gitmiş olur. Bu tip şeyler de olabilir.

hazal kaya, ali atay'ın eşi. ali atay ile feyyaz yiğit pek çok projede birlikte çalıştı. bağlantı bu. ama ne gibi katkı verdiğini bilmiyorum.

ali atay'ın projeye katılmasına izin vermediyse o yüzden teşekkür ediyorlardır.

beraber oturup projeyle ilgili konuşmuşlardır, beyin fırtınası yapmışlardır ali atay'la. e hazal da zaten eşi dahil olmuştur olaya.

onlar da incelik yapıp teşekkürler'e yazmışlardır. senaryo vs. ile ilgili bir katkıları olduğunu sanmıyorum. olsa yazarlardı/söylerlerdi.

bahsedilen ülkelerde bizzat yaşamayı düşünmüyorsan ikinci yabancı dil kariyer için gereksiz bir uğraş. c1 seviyesinde sertifikalı almanca bilen biri olarak yazıyorum. ha zevk için yapacağım dersen sıkıntı yok tabii, orası ayrı.

buna ayıracağın vakti mesleki olarak işe yarayacak skiller öğrenmek için harcamanı öneririm. atıyorum makina mühendisiysen sallıyorum catia öğrenmek gibi. salladım tamamen.

ben aktif fransızca konuşan biriydim, almanca ve norveççe de anlıyordum.

ikinci dili çalışmakta, geliştirmekte sıkıntı yok çalışıyor ve gelişiyor ama bıraktığın anda daha doğrusu ingilizceye döndüğün anda dil geri gidiyor.

yani ikinci dili seçerken en azından dili unutmamak adına bir kullanım alanı açmalısın

fransızca mesela sohbet
italyanca mesela opera
almanca mesela teknik kitaplar
norveççe mesela hiçbir şey

gibi

ben olsam buna göre seçerdim ikinci dili hani sürekli takip edebileceğin bir hobini o dilde kullanmak üzerine.

@roket adam, makine mühendisiyim. Catia biliyorum ama geliştirsem daha iyi olur tabii ki.

Aslında amacım sadece kariyer değil. İngilizce dışında bir dil daha biliyor olma düşüncesi hoşuma gidiyor. Belki 20 yıl sonra çalışmak için giderim. Yakın zaman için düşünmüyorum bunu.

hocam siz ikinci dilinizi bulana kadar millet üçüncü dili öğrendi ülke değiştirdi hatta yanına profesyonel yeni bir yatırım daha yaptı kendine..

görünen o ki zorluyorsunuz. yani şu anlamda, hangi dili sevdiğinizi bulamıyorsunuz. muhtemelen hiçbirine ilginiz yok. olsa zaten ya sıradan başlardınız ya da zaten belli olurdu o dil. her gün başka bir dil ilginizi çekiyor ama gerçekçi değil de heves olduğu ortada.

zorunluluktan dil öğrenme de bir yere kadar olur aktif profesyonel kullanılmayınca onun dışındaki öğrenim ise direkt dile hatta dilden daha geniş olarak kültüre ilgiden gelen doğal bir motivasyonla olur.

bu noktada ben de @roket adam+1 diyorum.

"Bir insan dolce, Versace derken zevk alır mı? Alıyorum" bundan herhangi bir sekilde italyanca ogrenmelisin anlami cikmaz bence...

ben de roket adam'a katiliyorum. zaten gidip o ulkelerde yasamadikca birazcik kurs biraz duolingo'yla falan ne italyanca ne almanca asla kayda deger bir seviyeye varmayacak. tamamen bos zaman dolsun diye yapacaksan yap da kariyer gelisimi icin beklentilerin gercekci olsun.

edit: AlsterWasser +1

İkisini de aynı zamanda öğrenebilirsiniz. Birer kitap pdf i bulun, ya da youtube dersleri izleyerek başlayın.

kardeşim italyan dili mezunu. ancak italya'ya turist olarak gittiğinde kullanıyor. yaptığı işte bile bir işine yaramıyor.

romantik nedenlerle (kulağa hoş geliyor vs.) öğrenmeye başlanan yabancı diller çoğu zaman bir yere varmaz. bir planın programın yoksa bir heves başlar sonra bırakırsın. sana mesleki anlamda katkı sağlayacak ya da ileride aktif biçimde kullanım alanı bulacağın bir dile yönelmeni ve bu işi ciddiye alarak yapmanı öneririm.

Dili ne amaçla öğrenmek istiyorsunuz? Mühendislik ise ve Almanya'da yaşamayı düşünüyorsanız Almanca öğrenilebilir bunun dışında İtalyanca, Fransızca gibi Avrupa dillerinin devri geçti fazla gelecekleri yok artık Fransızca desek frankkfon ülkelerde ciddi bir Fransa karşıtlığı var artık fransa hem pazar kaybediyor hem de halklar artık yerel dillerine dönüyor İspanyolca tercih edilebilir zira bir çok ülkede konuşuluyor büyük bir pazar şayet akademik olarak düşünüyorsanız Bulgarca, Norveçce veya Zazaca bile öğrenebilirsiniz eğer ticaret dili öğrenmek ve bu işten para kazanmak istiyorsanız Arapça'yı tavsiye ederim

"ispanyolca ilerde cok degerli olacak" geyigi bence patlamis bir boomer teorisidir, 80lerde gozumu actim ispanyolca diye millet aglasiyordu ama bir cacik oldugu yok, olacagi da yok zira ispanyolca konusulan ulkelerin alayi batik.

almanca muhendislik acisindan dunyaya parmak atmis ulkelerden biri o yuzden almanca, fransizca/italyanca gibi dilleri tepeler..

o yuzden beynim almanca diyor. Ama kalbim rusca der, elfleri seviyorum yaw nabayim..

İspanyolca zaten değerli bir dil ticaret dili aynı zamanda ve dünyada cinceden sonra konuşan sayısı bakımından 2. Sırada hatta ABD'de bile belli bolgelerde göçmenler ingilizce bilmiyor İspanyolca konusuyorlar fakat İspanyolca mühendislik için değil. Aslında Avrupa dilleri demode oldu bir zamanlar Fransızca diplomasi diliydi veya İtalyanca önemliydi bana kalırsa iş amaçlı düşünülüyorsa ingilizce yeterli Avrupa devri 20. Yüzyılda kaldı günümüzün hasta adamı artık bugün ne fransizcanin ne italyancanin önemi kaldı hatta bir zamanlar çok önemli olacak geleceği parlak dedikleri Rusça bile gereksiz bence eski SSCB ülkelerinde artık gençler Rusça bilmiyor ve çoğu ülke krilden latinize edildi keza 90'li yıllarda geleceği parlak dedikleri Mandarin bugün Çinli tüccarlar Türkçe öğreniyorlar veya ingilizce yeterli diye düşünüyorum.

Dil öğrenme sebebi illa ki işlevsellik olmak zorunda değil ki?

Sizin amacınız nedir örneğin? "Almanca öğrenip alanımda yazılmış makaleleri çevireyim, alman ortaklığı olan bir şirkette işe gireyim, dil yardımıyla iletişimi geliştirip belki her şey yolunda giderse ordan da almanya'ya geçerim kim bilir" gibi ya da benzeri bir planınız var mı?

Eğer yoksa, yani almanca öğrenip herhangi bir fabrikada, şantiyede vesaire maaşlı çalışacaksanız zaten almancanın bir katkısı olmayacak ki size? Bu şey gibi, kas gelişimi için protein ağırlıklı beslenmek iyiymiş deyip hiç spor yapmayı planlamamak gibi. Pratikte bir faydası olmaz.

Eğer somut bir planınız varsa bence hevesinizi bir kenara bırakıp almanca öğrenebilirsiniz.

Ancak eğer somut bir plan yoksa sevdiğiniz bir dili öğrenmek sizi eğlendireceğinden, ilgi alanınızı genişleteceğinden sizin için almancadan çok daha fazla faydalı olur. Yemek yerken de sadece sağlık için yemiyoruz değil mi? Örneğin tatlıların size hiçbir faydası yok, ama canınız isteyince yiyorsunuz. Çünkü güzel.

@akhenaten, dil öğrenmenin kendisini keyifli buluyorum. Arapçaya çok ilgim yok ama öğreten olsa onu da öğrenirdim. Bunu kişisel gelişim olarak görüyorum. Daha sonra iş geliyor. Alman şirketine girmek için Almanca düşündüm. Ama diğer taraftan da mühendislik dışında ticaret ile ilgili alanlarda da iş tecrübem olabilir. Dilin iş hayatında işe yaraması için iyi seviyede bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de ilerleyebildiğim dili seçmek mantıklı geliyor. Ama bu noktada işe yarayıp yaramama durumu kararsız kalmama neden oluyor.

çok açık konusacağım maymun iştahlısın, işine yarayacak olan ama görev gibi olan neye başlarsan başla devamını getirmeyeceksin, o yüzden kariyer için değil keyif için öğrenmek istediğini öğren.

Ne ogreniyorsan ogren once cevrene bak o dili ne kadar insan konusuyor. Yoksa pisman olursun benden demesi.
Not : internet var ama insan bi cafeye bara restauranta gidince yada yolda o dilden insan ariyor

Evet dizinin genel üslup öyle. Bence keyifli bulduysanız kesitleri, direkt başlayın. Ben çok severek izliyorum

abi herkese gelmez. bence güzel bir deadpan humour örneği. absürt ve saçma olaylara normalmiş gibi tepkiler verilmesi temelinde ilerliyor. en azından şahsi değerlendirmem böyle. ben normalde absürt ingiliz mizahını da sevdiğim için bayıldım. dizi sürekli insta'daki paylaşımlarda gördüğün gibi değil... hatta komik sahnelerin hepsini insta'da görmüş olabilirsin. yine de onlara güldüysen genel olarak diziyi seversin diye düşünüyorum. çoğu kişi bazı bölümleri yavan ve sıkıcı bulmuş ama ben vatkalı ceketten tut da yanlış mentora kadar hepsinde çok eğlenmiştim.

şahsi olarak bana ayrıca keyif veren noktası, yalnızlıktan ve asosyallikten çıldırdığım şu dönemde aklıma arkadaşımla sokaklarda boş boş gezip saçma geyikler yaptığım zamanı hatırlatması oldu. hiçbir şey sarmasa bile genç bir adam olarak yılmaz'la ilkkan'ın arasındaki saçma dinamiğe gülebilirsin diye düşünüyorum.

kısacası insta'daki paylaşımlar güldürdüyse başla derim, pişman olmazsın. her an kahkaha attıracak bir dizi değil, hatta yer yer sinirlendiğin veya başkası adına utanma duygusunu iliklerine kadar yaşadığın oluyor ama ben çok seviyorum.

Ben çok beğendim nedense, romalı bölümü en sevdiğim, tavsiye ederim

Genel itibariyle büyük olay küçük tepki, küçük olay büyük tepki formülünde yazılmış bir dizi. Herkese hitap etmeyebilir. youtube'da pilot bölümü ücretsiz izlenebiliyordu en son. Onu beğenirseniz muhtemelen geri kalan bölümleri de beğenirsiniz ortalama bir bölüm çünkü.

mutlaka basla ve izle, kesitle falan olacak is degil. her bolum detay dolu.

Çoğu dövmeci öyle geçici dövme de yapıyor. Kınadan vs. Katalogları oluyor. Oturup bakabiliyorsunuz. Yapımı da çok hızlı.

geçici dövmeler 2 hafta duruyor yalnız. 2 günlük istiyorsan ciklet bulucan:P

Ben oğluma Trendyol'dan almıştım. Yıkarken orayı liflemeyince de 1 hafta gayet güzel kalmıştı.

Bu değil ama buna benzer bir şeydi. 5 liraya almıştım yaz başında.

www.trendyol.com

Polene ve ev tozuna alerjim var. Kola bir şeyler batırarak test yapıyorlar alerjileri öğrenmek için. Çocukken yapılmıştı alerjik astım bronşit tedavisinden önce.

alerjim olan şeyler komple ağzımda, dlimde damağımda boğazımda karıncalanma batma yapıyor, testin adı patch test.
ps.önceden alerjin olmayan şeye sonradan alerji gelişebiliyor

alerji sonradan ortaya çıkabiliyor, değişebiliyor ve/veya tamamen kaybolabiliyor.

benim sadece yaz ayları çiçek veren yabani bir ota alerjim var, sadece yılda bir kez diprospan iğnesi olunca kurtuluyorum.

bu arada karpuz kavun bende de benzer bir etki yapıyor, bence bunlarda bir şey var, sanki içine glikoz şurubu enjekte etmişler gibi. dandik çikolata falan yiyince de benzer şeyler oluyor. yakıcı bir şeker tadı yüzünden boğazım karıncalanıyor.

Diğer tüm yeterlilikler tam ise aklıma gelen tek şey konuşma tarzınız, yavaş veya mıy mıy tabir edilen şekilde konuşuyorsanız direk eleme sebebi, en azından kendi açımdan.

Sosyal açıdan zayıf görünüyorsundur, yaydığın aura pozitif değildir. Her şey CV'de yazanlarla olmuyor.

Sorunun cevabı; iş arayan çok kişi var. Ben de sözde kurumsal bir yere deneme iş yaptım. Nezaketen olumsuz bile demediler. Mail attık ona da cevap vermedi. Taa Mısır'a, Çin'e mail atıyorum, adamlar aynı gün geri dönüyor.

@dissendium: işe alınanları linkedinden görebilirsin, aynı firmanın çalışan pozisyonlarına ve tarihe bak. Ben çoğu kişiye böyle ulaştım.

@eja, siz yazınca bunu da değerlendirdim. Hiç alaka bulamadım. Konuşmamı düzgün buluyorum. Tane tane her şeyi anlatırım.

@Kahvedesu, iş arayan çok kişi var. Buna ben de katılıyorum. Ama bu da saçma geliyor. Madem çok kişi başvuruyor, kriterleri daha da sıkılaştır, görüşmeye hiç zaman harcamayayım. İşe aldıkları kişileri çok merak ediyorum gerçekten, her açıdan mükemmeller mi.

Bariz bir problem yoksa (dediğiniz gibi) ve maaş beklentiniz şirkete uyuyorsa IK yola taş koymaz bence. IK özgeçmişleri teknik sorumlu ile paylaşır ve sürece kimlerle devam edileceğini teknik sorumlu karar verir. Eğer süreç devam etmiyorsa pozisyonun gerektirdiği skilleri tam karşılamıyorsunuzdur veya iyi rakipleriniz vardır (okul, tecrübe olarak).

Olumsuz da olsa IK'nın dönüş yapmaması genel bir problem malesef. Artı olarak gözlemlediğim kadarıyla büyük şirketlerin IK departmanları bu konuda daha kötü.

İK değilim ama yöneticisi olduğum alana alınacak personeli İK sonrasında teknik mülakata ben alıyorum. Dil de dahil. Şöyle birkaç şey sayabilirim.

- YDS pek bir şey ifade etmiyor. Yazmak ile konuşmak aynı değil. Çok fazla tekrar, sürekli basit kelimeler ile bol bol duraklama ve "ııı" varsa ileri seviye İngilizce isteyen yerde sorun olur.

- Daha kalifiye personel vardır. Mesela aktif tecrübesi daha fazladır.

- İletişim konusu zayıf olabilir. Tecrübeleri ya da bilgileri aktaramayan kişiler çok fazla. Özellikle iletişimin önemli olduğu işlerde bu bir sorun. Buna yöre ağzı ile konuşmak dahil. Mülakata verilen özen de (özellikle yüz yüzeyde) dahil. Konuşma şekli de var. Bol bol "yeaaaa, aynen vs." içeren ağız yamultarak konuşulan mülakatlara girdik.

- Girişken, sıcak kanlı, inisiyatif alabilecek kişi izlenimi olmayabilir.

- Benzer yetenekte/özelliklerde adayların teknik özellik dışında kalan yanlarında daha başarılı mülakat geçmiş olabilir ya da başka özelliklerde öne geçmişlerdir.

- Daha fazla çalışacak ya da çalışma için daha az kriteri plan adaylar vardır.

- Benzer yetkinlikte olup daha düşük maaşa çalışacak kişiler vardır.

- Pozisyon için fazla kalifiye görülüyorsa kısa vadede iş değiştireceği şüphesi ile yatırım yapmaktan kaçınılıyor olabilir. Öte yandan tahmin ettiğinin aksine yetersiz de olunabilir.

Bunların dışında düşük IQ sahibi yönetici ve İK sebepleri de var elemek için.

İngilizceden elendiğinizi neden düşünüyorsunuz ki, cv uyuşabilir ama daha tecrübeli adaylar olabilir. teknik bilgi, diksiyon, kendini ifade etme gibi kriterde geri düşmüş olabilirsiniz.

ik degilim ama bu isler biraz da kismet isi. buradan varsayimla hareket etmek de anlamsiz. bence duzgunce bi mail atip neden alinmadigini sor. yani oyle bir yaz ki hesap soruyor gibi olma. ileriki is gorusmelerim icin geri bildirim olsun istedim falan de. biri donmezse biri mutlaka doner. belki derler bi tik daha iyisi vardi yedektiniz belki de su su olumsuzdu bizim icin derler ogrenirsin iste

Sorun sizde olmayabilir. Daha iyi bir aday varsa basitçe onu alırlar. İngilizce’ye biraz fazla odaklanmışsınız sanırım. Olumsuz dönüşlerde bir sebep belirtilir genelde. Size dille ilgili bir şey mi dendi?

@but that was just a dream, dille ilgili bir şey denmedi. Benim anlamaya çalıştığım şey şuydu. İngilizce gerekmeyen işlerde bile İngilizce istiyorlar. Buna fazla anlam yüklüyorlar. Bunu bile bulmuşken neye takılıyorlar, bunu merak ediyorum.

(bkz: bist)

www.borsaistanbul.com

(bkz: ortaklık)

Borsa İstanbul'da temettü verimi yüksek 4-5 hisse seçip paranı bu hisselere yatırır, temettülerini yıllık olarak alır, aylık olarak harcarsın.
Bu sene %11 ile en yüksek EREGL verdi mesela

şirketin sahibine 1 milyon lira yatırım yapmayı ben bir türk olarak bilmiyordum açıkçası.


ama eğer şirkete yatırım yapılacaksa yapılan yatırım karşılığında şirketin belli bir kısmına ortak olunarak şirketin karı veya zararı paylaşılabilir.

Aslında borsadan bahsetmiyorum. Sanırım dediğim şey şirket ortağı olmak.

@AlsterWasser, eksik yazmışım.

Ben bu şirketin sahibine gidip şirkete 1 milyon lira yatırım yapmak istiyorum diyorum.

olacak.

Söylediğiniz şey şirket sahibinin size şirketin hissesini satması. Başka bir şekilde söylenişi de ortak olmak.
Patron 1 milyon lira karşılığında size şirketin bir kısmını satabilir, mesela %1'ini.

Ama bunun olması pratikte biraz zor. Hem patron bunu satmak istemeyebilir, hem de siz 1 milyon verdik ama acaba şirketin değeri gerçekten 100 milyon muydu, 10 milyon muydu diye emin olamayacaksınız.

Aylık para kazanacaksınız diye bir şey de yok. Şirket kar payı dağıtmaya karar verebilir veya vermeyebilir. Ama patron şirketten para çekmek istediğinde 100 lira kar payı dağıtma kararı alırsa 1 lirası size gelir.
Fakat patron yönetim kurulunda olacağı için kendisine huzur hakkı vermeye de karar verebilir, o zaman siz bir şey alamazsınız.

Borsaların var olma sebebi de bu karmaşanın içine girmeden herkesin istediği miktarda parayla şirketlere ortak olabilmesini sağlamak. Borsadaki hissenin değerini de piyasa belirleyeceği için "ucuza mı aldık pahalıya mı" konusunda daha az tereddüt yaşarsınız.

@michael_knight, her şirket borsada işlem görmüyor diye biliyorum. Borsada işlem görmeyen bir şirket düşünün. Ortak hiç para kazanamıyor mu o zaman? Bu işin mantığı ne?

sanırım bahsettiğiniz melek yatırımcı ortaklık sistemi.

benim bir startup veya normal bir işletmem var. siz bana x miktar yatırım yapıyorsunuz ve bana ortak olmuş oluyorsunuz. karın belirli bir miktarı size gidiyor. tabi ben bu teklifinizi kabul edersem :)
ne kadar kazanacağınız tamamen ikili anlaşmaya göre belirlenir. şirketin büyüklüğü veya yatırımın büyüklüğü bu pozisyonu belirler.

çoğu büyük şirket için bu tarz doğrudan işlem yapabilmek zor. çünkü kabul etmeme olasılığı çok yüksek. veya kabul ettirecek para çok yüksek. dolayısıyla halka arz bunun için var.

Michael kngiht çok güzel özetlemiş sizin bahsettiğiniz sistem borsada hisse senedi ama halka arz edilmemiş şirketlerede ortak olunabilir fakat borsa kadar şeffaf ve pratik olmadığı için çok riskli bu yüzden en makulu borsa veya takasbank

bist'in yeni getirdiği bir sistem var şu anda "bist özel pazar" diye.
görece daha küçük ve orta bütçeli start-up lar için bist dışında kurduğu ayrı bir borsa denilebilir.
burada yatırımcının yatırabileceği minimum tutarlar daha fazla. ayrıca bu şekilde ortaklık kurmak isteyen şirketler için de bazı kriterler var.

@dissendium, dediğiniz gibi her şirket borsada işlem görmüyor. Hatta borsada işlem gören şirket sayısı çok çok az.
Ama zaten şirketine ortak almak mecburiyetinde değil hiçbir patron.

Ortak hiç para kazanmıyor diye bir şey yok.
Hem dediğim gibi kar payı dağıtım kararı alınınca elinize para geçiyor hem de 100 milyonluk bir şirketin %1'ine ortak oldunuz, belki de bu şirket birkaç yıl sonra 500 milyonluk oldu.
Bu durumda ideal bir dünyada, müşteri bulabilirseniz 1 milyon liraya satın aldığınız bu %1 hisseyi 5 milyon liraya satabilirsiniz.

Ama çoğu patron şirketi fazla kar dağıtımı yapmaz, kazanılan parayı şirketin içinde tutar ve işleri büyütmeye harcar diye biliyorum. Mesela patron Rolls Royce almak isterse cebinden almaz, şirkete bir Rolls Royce alır ve ona biner.

Bu gibi sebeplerle denetlenmeyen bir şirkete yatırım yapmak pek güvenli bir yatırım yöntemi değildir. Küçük ortakların korunması için kanunlar, yöntemler de var. Şirketin kötü yönetildiğini iddia ederek bir denetmen atanmasını isteyebilirsiniz vs. ama dediğim gibi pratikte pek olabilecek şeyler değil.

Bunu sadece büyük şirket olarak düşünmeyin. Kabul ederse sizin mahalledeki kuruyemişçiye de bu şekilde ortak olabilirsiniz.
Kuruyemişçi kendisine X lira maaş verir, sonra firmanın kazandığı para ya işleri büyütmeye ya da kar dağıtımına gider. Kar dağıtılırsa cebinize para girer, işler büyürse daha büyük bir kuruyemişçinin ortağı olmuş olursunuz.

sosyal fobi böyle bir şey değil.

ama iş hayatı tam böyle. bana sadece iş hayatına dair tecrübe biriktiriyorsunuz gibi geldi. kendinizi görüyorsunuz işte farklı durumlarda.

Ali ustanın muhabbeti daha samimi ve kasıntısız geliyor olabilir. Benzer bir durumu ben de askerde yaşadım, kısa dönem olduğum halde kısa dönem üniversite mezunları yerine uzun dönemlerle muhabbet edip arkadaşlık yapmıştım.

Evet hem de çok. Başımdan geçeni anlatıyorum. Kamu kurumları da buna dahil. Başıma bir iş gelmedi şimdiye kadar, gelirse editlerim.

Ölçüyü kaçırmamanızı, hatta yorum yapmadan önce 'Ticari itibarı zedeleme suçu' konusunu bir araştırmanızı öneririm.

içinde küfür, hakaret, yanlış bilgilendirme vs. olmayacaksa en fazla avukatları arar, yorumu sildirirler. daha da bir şey yapamazlar.

Ben olsam bu konuda buradan aldığım tavsiyelerle ya da bilgilerle hareket etmezdim.
Kimliğini açık etmesen bile başka türlü seni bulabilirler.

genelde yorum yapmiyorum. birisi ismimi google'larsa o sonuc ciksin istemem. farkli isimle yapilabilir belki.
"Başıma iş gelir mi" - bence turkiye'de her sey mumkun.

@Mirket Bey/Hanım, ticari itibar suçu kapsamında olsaydı bence glassdoor, indeed gibi siteler olmazdı. Her yerde pozitif yorumlar yazardı.

Taciz etti vs demek iftira olabilir ama burada bahsedilen, atıyorum: ''Mülakata gittim, şöyle şöyle oldu'' avukat değilim ama bence insanlar görüşleri biraz da yazabilsin.

eksisozluk.com

BSPP Thread Table diye aratırsan çıkar.

Dil öğrenme işi çocuk oyuncağı değil tabi ama şahsen dil ailesine göre değerlendirerek seçim yapardım. Örneğin Bulgarca Rusça ile benzer, Rumence Latince dolayısıyla İtalyanca, Ispanyolca gibi dillere benzer. Hatta latinceye en yakın dil Rumence olması lazım. İspanyolca öğrenmek isteyen biri olsam Rumence, Rusça öğrenmek isteyen biri olsam Bulgarca öğrenmeyi deneyebilirdim.

bulgaristan, romanya, sırbistan gibi yerlerde yaşamak ister misin bence sorulması gereken soru bu. balkan ülkeleri öyle yaşam standartları yüksek, çok iyi yerler değiller diye düşünüyorum. ben şahsen istemezdim.

Roket adam +1
Benim arkadaşlarım var oralardan kaçmak isteyen/kaçan. Bulgaristan ve romanya baya kötü Avrupa ülkeleri.

Türkiye'den de mi kötüler?

Yurtdışında yaşayan biri olarak söylüyorum, ülkenden, kültüründen, arkadaşlarından akrabalarından ayrılman için gittiğin yerin gerçekten iyi olması lazım. Bu şartlara uyan ülke sayısı da 1 elin parmaklarını geçmez. Bu saydığın ülkeler gittiğine değmez. Tek artıları avrupa birliğinde olmaları. Kültüründen ayrılmaya değecek kadar avantajları yok

yasam kalitesi olarak bulgaristan, slovakya ve romanya turkiyeden iyi degil. cek cumhuriyeti, polonya, macaristan, hirvatistan, slovenya turkiyeye yakin.

ama bir de hangi turkiye kismi var. bu ulkelerde baskentler nispeten iyi olsa da diger sehirler hala avrupa birligi sonrasi gelisimini tamamlamis degil. ama turkiyede bu ulkelerdeki baskentlerin seviyesinde bircok sehir var. ankara, istanbul, izmir, antalya gibi sehirlerden giden biri icin sofyada yasamanin motivasyonu ancak turkiyeye gore cok daha fazla para kazanabilecek bir is bulmak ya da avrupa birligi vatandasi olabilmek olur. yoksa sofya ile istanbul yasam kalitesi olarak karsilastirilmaz bile.

kitap sormuşlar. yazar cevap vermişsiniz.

üzerine kitabı söylemeyip hamam böceği vardı demişsiniz.

en son kitaba gelebilmişsiniz.

bence komik.

kitap okuyup okumadığınızla alakalı yeterli bir izlenim bıraktığını zannetmiyorum. tek soruyla anlaşılmaz bu eğer dertleri buysa ama daha başka şeylere daha çok dikkat ediyorlardır.

çok takılmayın yani.

hiç takılmazdım ben.
insanlık hali unutulabilir.
yeri geliyor kızıma seslenirken kendi adını söylemeden önce 3 isim sayıyorum :)

Ne pozisyonu ki? Kimse daha önce kitap sormadı.

anlattığınız gibi olduysa yalan söylediğinizi ve hiç kitap okumadığınızı düşünürdüm. Hoş bir intiba bırakmazdı bende.

Üretim mühendisi pozisyonu.

Okuduğum bir sürü kitap söyledim. Bu sonuncuydu. Yalan söylediğimi düşünmemişlerdir.

Sorunun ve cevabın önemi yok. Soruyu nasıl cevapladığınla ilgileniyorlar. Film gibi. Konusu önemli değil. Nasıl anlatıldığı önemli. O anki taklid edilemez ruh hali, mimikler, samimiyet, bakışlar...

Yoksa kim ne yapsın hangi kitabı okuduğunu.

Behzat c gayet basit bi paralelde devam ediyor. Erdal 'ın oyunculuğu olmasa hayatta izlemem. Bunun gibi.

Okumadığını ve seni "cool" göstereceğini düşündüğün için söylediğini düşünebilirler. Komik bu arada. Belki de daha önce hiç anal* yapıp yapmadıklarını sorarsın diye konu orada bıraktılar.

* 64.media.tumblr.com

Benim için komik ama mühendis adamsın sonuçta, Dostoyevski'nin kim olduğunu bilmesen bile işveren olarak umrumda olmazdı.

İspanyolca bence ama rusca kadar karizmatik değil bir erkek için :)

Fransızca, eskiden hiç beğenmezdim fransızcayı hangi noktada fikrim değişti bilmiyorum.

İtalyanca mı ispanyolca mı sorusuna gelince, umarım zamanla bu iki dili de severim ama şu an italyanlar konuşurken hişşşşt deyip susturmak istiyorum fazla geveze geliyor, ispanyolcayı duymak da hoşuma gitmiyor ama birini tercih etmem gerekirse italyanca derim.

Birinin anadili olmayan bir dili konuşması hangi dil olursa olsun karizmatik bir durum bence bu arada.

İtalyanca benim kulağıma çok neşeli, mutlu ve arkadaşça geliyor, asla karizmatik değil. İspanyolcaysa seksi bir dil ama "eğlenceli seksi" karizmatik diyemem. İspanyolca bana hep dini bir çağrışım yapıyor ayrıca, ince bıyıklı conquistador abilerin emevileri ispanyadan çıkarmak için ince kılıçlarla falan saldırıp ağızlarında gülle haşin haşin baktığı görüntüler canlanıyor kafamda.

Bence illa karizma takıntınız varsa başka bir dil seçin.

@akhenaten, hangi dil olabilir?

@dissendium bence Almancada ağırbaşlı bir karizma var, Fransızca ise daha kızgın tonlarda etkileyici oluyor, tam bir kavga dili. Şimdi anlatırken fark ettim, baya bütün dilleri kişileştirmişim kafamda :D

şu aklıma geldi: www.youtube.com

Rusça. Öğrenmeye de çalışıyorum ayrıca.

ispanyolcayla italyanca arasinda karizmasi farkedecek kadar fark yok.

genel olarak sadece bir dili 10 uzerinden 8+ konusabiliyorsa karizmatik buluyorum. Turkiye'de de acikcasi birkac galatasaray lisesi/istanbuldaki bazi ozel okullar mezunlari haricinde ingilizce disinda bir dili idare edebilecek seviyede konusan kimseye rastlamadim.

Bence yunanca ve fransizca.

Italyanca ise sondan birinci olabilir ancak. Soyle ki Avrupa'nin kekolari Italyanlardir. Bagira bagira konusurlar, italyan = gurultu demektir. Arti Italyan erkegi cok curetkar, maco ve actir. Gece hayatinda herkese teklif eder, askinti olurlar. En hazzedilmeyen millet Italyanlardir kisaca. Turkiye'de ise imajlari cok iyi sasirtici bir bicimde:)

Hiçbiri

Yıllardır ticaret yapan biri olarak diyorum ki birinci soruda elendiniz, adayı terk ediniz. Konusuna ,ürününe hakim olmadığınız (çıraklık demiyorum dikkatli okuyun) hiçbir ürünün ticaretine girmeyin.

4. ve 5. sorulara cevap vereyim. Günde yalnızca 1 kere kargoya gitmek yetiyor. Tabi kapınızdan araçla da aldırabilirsiniz. Kargo işlemleri paket özeninize göre değişir ama fatura oluşturup oluşan etiketi yazdırarak paketin içine koymak gibi hazırlıklar. Tabi stok girişi ve kargo işlemleri her platform için değişiyor. 5 yaşındaki çocuğun bile stok girebileceği arayüze sahip pazar yerleri de var, hala excel formatında stok alan pazar yerleri de.

İade edilen ürünlerle uğraşmak zor. Özellikle giyimde çok fazla keyfi iade oluyor ve bunu sınırlayan bir mekanizma yok. Deneme kabininde gibi al dene iade et mantığı çok fazla. Kim ne derse desin şımarıklık olarak görüyorum bunu. Bazı ürünler hasar görmüş olabiliyor, sigara kokusu sinmiş olabiliyor, tekrar satılamaz hale geliyor.

6. soru için de kendi genelleme yapmak istemiyorum ama önümde iki örnek var. Bir arkadaşım cüzdan örneğindeki gibi al sat yapıyor. Kârı çok iyi değil. Diğer arkadaşım zanaatkar, atölyesinde kendisi üretiyor, sanatını konuşturuyor ve satıyor. O memnun.
Pazar yerlerinin komisyonları ciddi oranda fazla, kargo yükü falan da sizin üzerinizde. Müşteri de her zaman haklı. Pazar yerlerinin kestiği cezalar acımasız. Hak edişinizin elinize geçmesi bir ay sonra. Şirket olmanın getirdiği yükümlülükler hariç bunlar bile can sıkıyor zaten. Bunları çoğu kişi hesaba katmıyor 3'e alırım 5'e satarım derken.

1-Markalı ürünleri satmak için, ürünü markadan almanız ya da yetkili satıcı anlaşması yapmanız lazım. Trendyol ürünü yüklediğiniz anda sizden yetki belgesi ister. Onu yüklemeden ürünü satışa açamazsınız. Eğer ciddi bir ticari geçmişiniz yoksa, büyük markaların yetkili satıcısı olmak o kadar kolay olmuyor. Kâr için belirleyeceğiniz oran size bağlı.

2-Şirket kurarken bir mali müşavire gidiyorsunuz. Şahıs şirketi ya da limited kurmak istediğinizi söylüyorsunuz. Yapacağınız işe göre avantajları ve dezavantajları var ikisinin de. Mali müşavir size söyler. Aylık 400-500 TL gibi bir ücret ödersiniz.

3-Alışveriş sitesinde şirket olmadan satış yapamazsınız. Şirketiniz varsa bir form dolduruyorsunuz. İstedikleri belgeleri kargoyla yolluyorsunuz. Bir hafta içinde tamamlanıyor.

4-Farklı iş modelleri mevcut. Kendi ürününüzü kendiniz de kargolayabilirsiniz. XML bayilik modeliyle dropshipping gibi de çalışabilirsiniz. Böylece kargo ve depolama işi üstünüzden kalkar. Kendi ürünlerinizi bir tedarik yönetim merkezine gönderip tüm kargo sürecini onlara devredebilirsiniz.

5-İade edilen ürünler bir sorun. Ama yeni düzenlemeyle bu süreç biraz satıcı lehine döndü. Siz iade edilecek ürünleri de düşünerek bir fiyat belirlemelisiniz ki atıyorum 10 ürün sattığınızda 1 iadenin bedelini karşılayabilesiniz.

6-Bu ne satacağınıza, nasıl bir iş modeli uygulayacağınıza göre değişir. Yani pazaryerlerinde komisyonlar çok yüksek. Bunun yerine kendi sitenizi kurup kendi markanızla satmayı seçebilirsiniz. Ama onun da farklı maliyetleri var. Daha az satışınız olur ilk etapta. Ama örnekler var. Yani atıyorum adam üretici ya da al sat yapıyor. Trendyol'da 100'e satıyor ürünü. Ama ürün başına cebine 20 tl kalıyor. Günde 10 satış yapıyor 20*10=200 TL kârı.

Bir diğeri kendi sitesinde aynı ürünü 100'e satıyor. Ama komisyon ödemediği için cebine 40 TL kalıyor. Ama trafik daha az, günde 4-5 satış yapıyor. 40*5=200 TL kazanıyor. Ama bu satışı yapmak için de ciddi reklam harcaması var bir yandan.

Yani iş modelinizi iyi oturtmanız lazım. İyi bir planlama ve gerçekçi bir analizle girin bu işe.

orijinal ürün satacağınızı düşünüyorum, marka satmak çok zor. bazı markalar yetkili satıcı belgesi çıkartıyorlar ve bu belge olmayanlara sattırmıyorlar

satacağınız ürünü ya ürtiyor olmalısınız, ya üretenlerle geçmiş bir networkünüz bulunması lazım.

yoksa direkt batarsınız. hiçbir şakası da yok bu işin.

İş görüşmesinde bana verileceği söylenen görev/kapsam ile başladıktan sonraki verilen görevler çok farklıydı. Gelecek görmediğim için ayrıldım diyebilirsin.
Belki de böyledir gerçekten.

Böyle bir durumda bir şey diyemezler.

bunu cv den çıkabilirsin. zaten hem sana hem de firmaya 2 aylık sürecin pek bir faydası olmamıştır.

@durbidakka, çıkaramam çünkü çok tecrübeli değilim. Boş CV görüntülenmiyor bile. Bu şekilde iyi yerler bile çağırıyor. İyi kötü faydası oldu. Hiç çalışmamaktan iyi. Teşekkür ederim.

O kafa ile olmaz zaten, sürekli şikayet edip masabaşı iş istemekten bahsediyorsun. Daha iyisini yaparım ben de diyordum ama öyle olmuyor o işler.

Hangi pozisyon için istiyorlar merak ettim.
Sanıyorum ki üretim de elimizde ne kadar var ne kadar üretilir tarzı stok takibi için kullanılıyordur sql özellikle.

Pozisyon üretim kontrol mühendisi.

Sql'i bir haftada o ise yarayacak kadar rahat ogrenirsin. Baya rahat ogrenirsin. W3school'un sitesinde anlatiyor ne nedir diye, anlamadigin yerde konuyi youtube'a yazip bakabilirsin.

Vba'i ne icin istediklerini bilemedim o yuzden bir sey diyemiyorum. Bildigin programlama dili, programlama gecmisi yoksa biraz surebilir

Top onerisi yapamicam ama haftada bir saat az geldi acikcasi. Ama haftada 3 gun birer saat oynarsaniz bayagi iyi gelir.

Her seye ragmen, daha fazla oynayacak imkan veya motivasyonunuz yoksa hic spor yapmamaktan iyidir haftada bir saat de. Ama oyle forma girmeyi falan beklemeyin.

hic yoktan iyidir de dogru duzgun spor salonuna gidip agirlik calissan cok daha fazla verim alirsin. top alip sut atmak yurumek gibi neticede.

@hot potato, ağırlık kaldırma işine hayatım boyunca ısınamadım. Basketboldan zevk alıyorum. Zamanla artırırım belki süreyi.

Ekleme yapayim. Acikcasi ben basketbolda, futbol maclarina gore cok daha fazla yoruluyordum. Gercekten yorucu bir spor (net bir bilgim yok ama hem bacaklar, hem de futbolda kullanilmayan ust vucut kullanildigi icin olabilir, e bir de zipliyorsun surekli). Şutlari yuruyerek atmayacaksinizdir herhalde. Gidip topu alirken vs hafif tempoda kosarsaniz surekli, oldukca verim alirsiniz diye dusunuyorum.

Top önerisi f/p olarak nike dominate

Tek başına basketbol oynarken ritmi yakalayamıyorsun, iki kişi olursanız daha iyi, 3e3 maç hem eğlenceli hem iyi yoruyor nabzını yükseltiyor buna da aynı anda uygun zamanı olan 6 kişi bulmak zor :/

freebird5406_2 +1

öylesine takılırsan çok da faydasını görmezsin. sana katıldığım nokta da sevdiğin sporu yapmak mevzusu. uzun lafın kısası düzenli yapılan, sevdiğin spor, minimum 45dk, nabzı yükselten.

bütçe yetiyorsa molten, spalding iyidir aklımda kaldığı kadarıyla.

şut atma sadece kol güçlendirir. maç olursa verirsin. sokakta oynayacaksan spaldingler iyidir.

nike dominate f/p ürünü gerçekten.
nike baller ve spalding tf-150 de iyidir.

haftada 1 saat basketbol ise hiçbir işe yaramaz.
seninle aynı durumdayım. nefret ediyorum spor salonunda aletlerle spor yapmaktan.
2 sene önce hergün düzenli 2 saat basketbol oynadım. ufak sahada çift pota maçlar yapıyorduk. çok ciddi kilo verip kendimi dinç hissediyordum.

bir süre aynı sahaya gidersen zaten kemik bir ekip oluşur ve düzenli oynamaya başlarsınız. aksi takdirde haftada 1 saat ancak hobi amaçlı olur.

Pazar olmuyor diye biliyorum ama cumartesileri var

cumartesi evet pazar hayır.

Matt Damon, Ben Affleck, Daniel Craig, bazen de suits dizisindeki tarzlar.

Erkeğim, Zenci gibi old-school giyinmeyi çok seviyorum.

Betül Mardin. Onun gibi yaşlanmak isterdim.

Kronik "The Sopranos izleyince gelen altın takı takma isteği" rahatsızlığına yakalandım. Altın saat, bileklik, kolye takmamam icin zor tutuyorlar. Tony Soprano sen bana neler ettin.
cache.mrporter.com
30/M

Rahmi Koç. hem iş zekası hem de tarz olarak.

Örnek aldigim kimse yok. Johnny Depp'in tarzına bayılıyorum ama.

erkek. giyiniş olarak kimse. karakter olarak polat alemdar. ilk 97 bölüm. gülüyorsunuz ama bi izleyin.

otostop çeke çeke bir tatil macerası arayarak plansız bir şekilde ölmek istemem açıkcası :D dinleyince hikayeler güzel ama bu tarz şeyler korkunç geliyor günümüzde bana

"Çocuk birkaç bin lirayla otostop çeke çeke, çadırda uyuyarak, simitle beslenerek İstanbul'dan İzmir'e gitti."

Bu cümle hiç cezbetmedi inan. Hikayesini dinlesem de rezillik derim içimden.

"challenge" olacak bir şey düşünsem 100 tane fikir gelir aklıma, ama yukarıdaki değil.

erkek olsam yapardım.

Yakin bi arkadasim universite doneminde otostopla bursa'dan cikip antep'e maras'a filan gidiyordu. Ben de hep takilmak istemistim ama denk gelmedi bi turlu. 8-9 sene oncesi

Otostop değil de bisikletle uzun yola çıkmayı hep düşünmüşümdür.

Otostop benlik değil ama, tanımadığım insanın arabasına hayatta binmem diye bir koşulum yok ama binince muhabbet edemem, garip bir ortam oluşur :D öyle bir insan değilim.

Sadece 2-3 arkadaş bisikletlerle şehir değiştirip bir orman ya da sahil kampı yapmak isterdim.

Benim en maceralı tatilim bir arkadaşımla ansızın karar verip ertesi gün bodruma gitmekti. Çok da güzel olmuştu.

Oyle oyle sili'ye kadar gittim, yolda buldugum ufak tefek seylerden para kazanarak(okyanusu ucakla gectim ama onu da tekneyle gecebilir isteyen)...

kadin olayina gelince, kiz arkadasim vietnam'dan avrupa'ya gitti tek basina....


not; seneler sonra 2 hafta once otostop yapayim dedim, pek ise yaramadi yol kenarinda uyudum, kismet.... : )

tavsiye konusu; benimki gibi buyuk hikayeler tavsiye edilmez, cok uzun bir surec, hayatin kendisi gibi, hoslugu da nahoslugu da var, icinde varsa neden olmasin... istersen arkadasinin yaptigini yaparak ,baslayabilirsin... zira benim gibi cepte 300-400 euroyla guney amerika'nin ortasina dusersen yolun epey uzun olacak demektir...

Çok büyük bir macera olmasa da interrail yaptım. Trende garda uyudum. Çok güzeldi.

Perişan tatili gibi geldi bana.

Ben Almanya’ya gittiğimde hiç aklımda yokken ufak bi Avrupa turu yapmıştım. Ana tren istasyonundan geçerken dur ya diğer ülkelere tren ne kadar diye sormaya gitmiştim. Görevliyle en erken nerelere tren varsa orası için rez yaptırmıştık. Normalde aşırı planlı programlı insanım benim için hiç bilmeden görevli kadının her dediği şehire tamam demek zor bir şeydi normalde.

Tavsiye ederim ama challange oldugu icin degil.

Merakli bir insan degilseniz ve gezmek istemiyorsaniz, gezmek zorunda degilseniz.

Yirmilerin basindayken param yoktu, Avrupa´daydim. Bir sürü sehri gidip gormemek ve deneyimlememek yerine otostop, couch-surfing, workaway vs. hangi secenek varsa hepsini kullandim. Hepsini de cok büyük bir istekle ve merakla yaptim. Simdi yapmam.

Ayni sehirlere simdi gidiyorum, üzerinden yillar gecmis. Rahatca ve parayla da gezmek gayet güzel. Böyle de yapilacak bir ton sey var.

Parasiz ve az konforla da yapilacak bir ton sey vardi. Daha önce gittigimde daha az zevk almamistim kesinlikle. Otostop vs. yük gelmiyordu ve cok daha fazla zamanim vardi.

Simdi yapmaktan hoslandigim seyler degisti. Bu halime, kendime otostop cekip ve couchsurfing yapip dolasmayi tavsiye etmem. Challange mi kalmamis? 5 günde 10 iyi restaurant challange yaparim.

2. Soruya cevap; komut satırına dim enter yapın, açılan pencerede ölçü standartları var. Sizin kullandığınız hangisiyse ona tıklayıp tölerans ayarlarını yapabilirsiniz.

İlkinde normal ölçüyü alıp sonradan o 'text'i değiştirmişlerdir muhtemelen.

ED komutu ile ölçünün olduğu yere istediğini yazarsın.

Pek katkısı olur mu bilmem ama fikir vermesi açısından paylaşayım.
Mesela şu boyutta kutumuz var bu kadar ürün sığdıralım ki hava kargo parası kurtarsın ürün şöyle şöyle olacak diye patron getiriyor.
Çizimi yapıp kağıtta kontrol ettikten sonra müdüre onaylatıp lazer kesimciden fiyat alınıyor kesilir mi kesilmez mi gerekli düzeltme varsa o yapılıyor.

Mesela talaşlı imalat görecekse parça önce döküm yapılıyor.
Parçayı çizdikten sonra model döküm kalıbından ayrılır mı diye kontrolleri yapılıyor toleransları veriliyor.
Ondan sonra tezgahlara bağlanabilecek yerleri var mı onlarda önemli. Belki fikstür gerecek parçayı tezgaha bağlamak için.
ilk sefer yapılan parçalarda direkt alüminyum kütük işlenip deneniyor mesela döküm için modele para gitmesin diye.
Yani prototipin çiziminden ürün oluşana kadar 1ay buluyor. Aktif olarak bu işi sürekli yapmadım ama süreç böyle gözlemlediğim kadarıyla.
Firma büyükse her iş biriminde farklı görev dağılımı olduğu için yardım başka birimlerden alınıyor ama küçükse firma dökümcüden tedarikçiden lazerciden yada programla ilgili sorun varsa programı satan distribütörden.

Koray spor distrubutor firma. Orijinaldir.

Hayır artık yok. 3gblık bir şey zaten

o tarz kurslarda genelde eğitim olmuyor zaten, sadece sınava girip belgeyi alıyorsunuz. en azından benim gittiğim öyleydi. kursa sadece sınav ve belge almak için 2 kere gittim yani.

@candide, neresi hocam? Paylaşabilir misiniz?

@dissendium yarın mesajla hatırlatırsanız bana yazarım.

Filmlerin böyle bir kaygısı olduğunu düşünmüyorum. Bu tip filmler zaten gerçek hayattan alınmış hikayeler. Yönetmenlerin ikisini de kişisel olarak inceleyen biri olarak asla izleyiciye bir yolu seçmeleri gerektiği mesajını vereceklerini düşünmüyorum. Onlar bir bakış açısı sunabilirler elbette ama doğrudan şunu seçmelisiniz mesajını vermezler. Ki hiçbir sanat dalında bu yoktur.

zeki demirkubuz youtube ta mealen şunu söylemişti bi söyleşide:
siz şimdi hayal ediyosunuz bekir le uğur aşk yaşasa ne güzel olur. bu adam neden bunları sevgili yapmıyo... ben sevdiğim birlikte olduğum kadına sarıldığımda bile onunla bigün ayrılacağımı düşünürüm. benim dna m bu. başka türlü düşünemiyorum. farklı düşündüğüm zaman filmi güzel çekemiyorum. o benim bilmediğim bi duygu.

ayrıca evet her filmin bi alt mesajı mutlaka var. hele ki emek verilmiş bi filmse.

filmlerde elbet verilen bir mesaj oluyor ve bu da genelde yönetmenin hayat görüşüyle veya filmin doğasıyla paralellik taşıyor.

ama bu felsefeleri benimsemek tamamen kişisel bir tercih.
birçok filmde yapılabilecek çok daha mantıklı şeyler varken o şeyleri yapmayan ya da yapamayan kişileri izliyoruz.
burada aslında filmlerdeki kişilerin ve karakterlerin psikolojik çözümlemeleri de önemli.

diğer yandan melankoli de seks gibi "satan" bir şey, onu da unutmamak lazım.
özellikle de bizimki gibi arabesk bir kültürle bilinçaltı yıkanmış bir toplumda.


---sporiler içerebilir---


mesela ıssız adam'dan "ahh ne aşk" diye etkilenen de var ama bana göre bağlanma sorunlarını çözememiş ergenlik bilincindeki biraz da aptal ve olgunlaşmamış bir adamın ilişki yaşamayı bilmemesinden kaynaklanan bir başarısızlığı söz konusu.
aşk o filmdeki gibi bir şey değil, yani kavuşamayınca aşk olması, acı içerince aşk olması, aşkla mutlu olunamayacağı, aşkın sonunun muhakkak ayrılık olması vb. sadece birer inanç.

ya da mesela çok yeşilçam filmi izlerseniz aşkın acı dolu olduğu inancı bilinçaltınıza kazınır, öyle aşklar yaşarsınız.
bilinçaltı etkileniyor yani.
o yüzden filmleri farkındalıkla izlemek önemli.

etrafta kadın yoksa evet.

etrafta kadın varsa da evet.

etrafta kadın yoksa evet.

ortamda kadın yoksa : evet

ortam çok gergin kadın yoksa : evet

ortam çok gergin kadın varsa : kısmi evet

ortamda kadın varsa : çoook nadir evet

kadınlar da ediyor o yüzden sıkıntı yok

pamukkale üniversitesinde kullanılan bir kitap mevcuttu mühendislik için güzeldir

Gerekmez, zira adı üstünde, iptal edildi. Yasal olarak henüz yapılmamış sayılıyor.

niye açıklasın yahu gereksiz masraf

Tat farkı yok.

çok da fark göremedim ben. en azından bir defalık alınabilir.

Normalde sağlıklı beslenmeye çalışırım kepekli olduğu için lifi daha fazla ve sağlıklı diye alıp yapmıştım ama baya tatsız geldiği için bir daha yapmadım.
Sosla, mayonezle, ketçapla belki yenir

cok daha lezztli. filiz on numara.

biraz daha lifli farklı bir tadı-dokusu var. Beyaz ekmekle ekşi mayalı ekmek arasındaki fark gibi kısmen. Yeniyor ama sağlık için alacaksan al, tadı güzel olsun dersen yine beyaz olanı al.

Duduk seklinde olanin tadini hic sevmedim, puturlu geliyor. Cubuk seklinde olani yiyebiliyorum ama saglikli oldugu icin tercih etmeye calisiyorum. Konu lezzetse tercihim beyaz olan oluyor.

Deri ceket.

Bir ara 200+ squat yapıyordum, en havalı hissettiğim zaman o antrenmanların set aralarıydı.

1-eşarp ve güneş gözlüğü takınca %100 dikkat çekiyorum bunu hem sesli duyuyorum hem kendimi çok iyi hissediyorum tr.pinterest.com

geçen trafikte biri kırmızı ışığa gelene kadar bi şeyler yaptı en son açtım camı "Nova? pardon bir arkadaşım aynı model araç kullanıyor o sandım:)" şekli aşırı tatlı bir gülümseme aldım. aynen nova da benim arabadan kullanıyodur tedavülden kalkmış, eski, hantal arabadan. ulan bari plakasını alsaydım be. yorgundum malesefki. bence burda olay havalılıktı...(evet cok begeniliyosun dewamknk)

2-şapka.
3-yabancı dil konuşurken(arapça)

Fitken ve güzel kombin yapınca.

Latin dansları yapıyorum. Çok yakın arkadaş ortamındayız genelde, insanlar birbirini biliyor. Ama yeni biri dansa geldiğinde, benim dansımı beğenerek izlediğini fark edince özgüven tavan.

Genel olarak; iyi yaptığım bir şey fark edilip takdir edildiğinde.

Yaptığım işi övduklerinde, ya da X'i yapabilir misin dediklerinde çok kolay deyip teslim ettiğim zaman.

direnç antrenmanı yaptıktan ve biraz denizde zaman geçirip yüzdükten sonra hem fiziksel hem de mental olarak iyi/havalı hissediyorum.

Satrançta yendiğim zaman. Bu yüzden özgüvenim düştüğünde hemen bir satranç oynarım. :)

Torbada yumruk çalışırken. Genelde videoya çekip paylaşıyorum.

öncelikle: twitter.com

:))

lacivert ve mavi tonları giyince, bir de berber koltuğunda. bir bakıyorum karşımda bir james bond var. ışıktan herhalde. bazen saçımı kestirmekten vazgeçiyorum.

şoför kapıyı açtıktan sonra kaldırıma ayağımı atarken.

mekanda hesap öderken. bakın abartmıyorum. american express'i sadece bunun için alanlar var.

giyimime kuşamıma parfümüme vs iltifat edildiğinde. :D

Krem rengi kisa bir montum var. Onun fermuarini bogazima kadar kapayip, kupelerimi takip sacimi toplayinca :)))

çok kısa süreli ve özellikle alakasız işler yazılmayabilir, ancak cv'de yıl olarak boşluk oluşuyorsa bu dönemde ne yaptınız diye sorarlar. yani yazmanın bir zararı olmaz. stajı da yazın tabi ki, hele çok tecrübesi olmayan adaylar staj veya okulda yaptığı proje vb. şeyler ile cv'yi mutlaka doldurmalı. eğer okul çok iyi değilse, derece falan yoksa tecrübe kısmı zayıf ise cv'ye bakan kişi 3 sn'de diğer cv'ye geçecektir.

"CV'ye çalışılan bütün işler yazılmalı mı?"
hayir. sadece alakali veya one cikarmayi planladigin isleri yazabilirsin, goze batacak bir bolsuk olusmuyorsa. benimkinde son 3 isim yazili sadece. herhangi bir sorun yasamadim.

hangi pozisyon için iş görüşmesi yaptığınız önemli.

kendi sektörümden örnek vereyim.

sahada çalışan bir uzman ekip var. onlar sahada gezip raporlama yapıyorlar.

bir de bu uzmanların hazırladığı raporları kontrol eden bir masa başı ekibi var. bu kişiler de zamanında sahada uzman olarak çalışmış ancak daha tecrübeli insanlar. bu sebeple kontrol bölümündeler.

şimdi sen mesela bizim sektörde saha ekibi ilanına başvuru yapıp, ben aslında kongtrol ekibi istiyorum dersen red yersin.

ha eğer başvurduğun bölüm zaten masabaşı ise ve sen işin saha kısmını zaten senelerce yapmışsan tabi ki bu söylediklerinden dem vurulur.

üç konu da bambaşka konular. Ben bu şekilde gelen birine hiçbir alana vakıf olmadığını düşünerek çok dikkat etmezim.

Tasarım ayrı bir konu grafik tasarım mı endüstriyel tasarım mı mesela?
Bunlar bile ayrı disiplinler.

Tasarımla ilgili işlere öncelikle çok iyi iş örnekleriyle gitmeniz lazım. Daha önce yaptığınız tasarımlar vs.

diğer alanları bilmiyorum.

satış çok ofis işi değil, satış destek ofis işi.

@anten, makine mühendisiyim. AutoCAD, SolidWorks falan. Teknik çizim.

Alakasız olduğunun ben de farkındayım. Ortak noktaları ofis ağırlıklı olabilmeleri.

Daha önce ofiste masa başı tecrübeniz olmadıysa bence bu şekilde güçlü bir cümle kurmayın. Ofis işi aslında içine girince sıkıcı gelen bir şey olduğu için, senin işi bilmeden söylediğini düşürüler.

Ofiste daha verimli çalışacağını düşündüğünü söyleyebilirsin. deneyip görmek istediğini vs söyleyebilirsin. Durağan bir yapım vardır, odaklanma problemim yok, bilgisayar başında uzun saatler kalkmadan, sıkılmadan, odağımı kaybetmeden kalabilirim, üniversitede de benzer ortamlarda uzun süreler çalıştım vs diyebilirsin.

Başvurduğun pozisyonun hem ofis versiyonu hem saha versiyonu varsa bu söylediğim şeyler uygun olur. Ama başvurduğun pozisyonun zaten sahada bir versiyonu yoksa o zaman önceğinin ofis işine geçmek olduğunu değil, hangi pozisyona başvuruyorsan o alanda deneyim kazanmak olduğunu vurgulamalısın. Ofise geçmek için o alana başvurduğunu çok da çaktırma. Zaten alanın kendisini seviyormuşsun, denemek istiyormuşsun gibi yap.

Kariyerinde şimdiye kadar hep sahada olup operasyonel işler yapmış birinin "ben ofis insanıyım" cümlesinin görüşmeyi yapanlar tarafından nasıl anlaşılacağını yazıyorum: "Ben zor çalışma şartlarında çalışmaya gelemedim, o yüzden masa başı işe geçmek istiyorum."

Bu da şu kapıya çıkar; yarın öbür gün masa başı iş de olsa stresli bir süreçten geçince buradan da sıkılacak. Zor şartlara uyum gösteremeyecek.

Bu söylediğin olumsuz bir şey. İş görüşmesinde söylenmez.

söylemesen daha iyi. satış ofiste olmaz +1, müşteri hizmetleri ofiste olur. satın alma ofiste.

görüşmede ofis insanıyım demesen daha iyi. birden fazla seçenek de sunma. şunlar şunlar olur dersen negatif düşünülür. ne iş olsa yaparımcı insanı almak istemezler.

o alandaki bir konuda çok ilgili olduğunu, kariyerini bu yönde ilerletmek istediğini söyle. başka bir konuda olumsuz şeyler söyleme. işindeki memnuniyetsizliği anlatma. olumsuz değil hep olumlu konuş. satın alma, planlama gibi analitik becerilerimi kullanabileceğim, şirketin belkemiği olan alanda devam etmek istiyorum, yaptığım işin şirket için kritik önemde olması benim için de çok değerli.

ben karşı tarafta olsam, öncelikle bir bölümde kısa süreli başlangıç seviyesinde çalışmak isteyip istemeyeceğini sorarım. ona göre tepkini ölçerim.

satın alma departmanından önce 6 ay maaşının yarısına müşteri hizmetlerinde çalışmak ister misin? derim. bunu denemek için bile sorabilirler. tecrüben yok zaten başlangıç seviyesisin anladığım kadarıyla.

@gabe h coud, üretim ve kalite tecrübem var. Bahsettiğim alanlarda tecrübem yok ama genel olarak bilgim var.

Genelde muhasebe , satın alma , satış , kalite , tasarım bölümleri ofiste oluyor tabi şirket kurumsal olup yeterli eleman çalıştırıyorsa.
Ofis işlerinde iyiyim bilgisayarda şunları bunları kullanıyorum demeyi planlıyorum eğer olumsuz özellik sorarsa pratik el yeteneği gerektiren saha - üretim işlerinde biraz geç öğreniyorum diyebilirim.

Marketten aldığınız ananas suyunun meyve oranı %20 filandır zaten bol su kıvam arttırıcı ve şeker koyuyorlar.
Kestirdikten sonra yenebilir kısımları bir blenderdan geçirip su ekleyebilirsin. Denemedim ama kavunu mesela böyle yapıyorum.

biraz iri ananasların yarısından 1 bardak kadar su çıkar.

Şundan Ananas şarabı yapmışlığım var.

Metro marketlerde o zamanlar taze ananasdan ucuza geliyordu.

www.trendyol.com

Komposto şeklinde yapılır bence, suda kaynatınca hem miktar olarak fazla olur hem de tadını iyice salar

ben ananası alıp presliyorum 400 cc çıkıyor ortalama diyebilirim

dostum tadini seviyorsan ananasin kendisini al ye gec bence marketten aldigin meyve suyu bos seker dolu, kendin sikmakla ugrasarak da omur gecmez.

alman sanayisi ile hitler'in ne alakasi var? almanya hitler'den once babalar gibi sanayiye sahipti zaten. hitler zamaninda yapilan mevcut sanayiinin savas sanayisine cevrilmesidir. (bkz: albert speer)

guzel soru ama italya hakkinda cok bilgim yok.

makine, taşıt ve ilaç sektöründe önemlidir italyan firmaları. genelde tüketici ürünlerinden çok makine üreten makine, sanayi makinesi yaptıkları için düz tüketici pek bilmez. milan - turin - genoa bölgesinin genel olarak bir alman ren bölgesinden pek farkı yok. 1899 fiat'ın kuruluşu örneğin, genel olarak 1860'lardan sonra büyük atılım yapıyor italyan sanayisi.

sektörel bazlı bir durum olabilir kağıtçılık makineleri italyandır mesela talaşlı imalat alanında çalışıyorsan tayvan ağırlıklı başka bir sektörde başka bir ülke ama genel anlamda italyanlar iyidir.

Bakmayın bizde "yeaa italya yeaaaa, bizim aynımızlar yeaaa" dediklerine.
italya her zaman güçlüydü tarım ülkesiydi ki 1700lere kadar tarım önemli bir güçtü.

Zaten venedik ceneviz kolonileri sayesinde ticarete de epey vakıflardı. Bu değişmez kural, bir yerde ticaret varsa gelişme başlar. Ticaret yoksa gelişim yavaşlar. Bizdeki ticari hareketler mesela o dönemde İtalya'daki kadar kurumsallaşmış ve sistemli değildi.

Ticaret demek etkileşim demek öncelikle. Ama bir yandan da sermaye demek. Ticaret olan yerde sermaye büyür. Sermayenin büyümesi de şuna yarar, bir şeye ihtiyacın olduğunda hemen satın alırsın hatta üretebilirsin.

Mesela 1800lerde ülkede tarım krizi modernleşme ihtiyacı doğurdu. Önce ithalatla sonra kendi ürettikleri ürünlerle daha modern tarım cihazları geliştirmeye başladılar. İtalya'nın mesela onlarca traktör firması vardır. Hatta Lamborghini bile traktör firmasıydı başta. Sonra spor araç üretimine geçti.

Zaten bir defa endüstrileşince, devamı çok hızlı geliyor.

Bizde sürekli italya'nın da bizden farkı yokmuş gibi bir algı oluşuyor ama, italya bizim fersah fersah ötemizde. Ama AB sayesinde ama başka sebeplerle...

150 yıllık bir sanayi geleneği var ülkenin.

italyanlar avrupada rönesansı başlatan ülke, medici gibi aileler sayesinde zaten bilim sanat vb. alanlarda yatırım yapmış geliştirmişler. mesela tekstil makinelerinde de çok iyilerdir. okuduğum bir yazıda aile şirketlerinin artık azalmaya başladığı italyanların sanayileşme başarılarının aile şirketlerine bağlılığı olduğu yazıyordu. da vincinin zaten mühendislik alanlarında buluşları mevcut yani tarihsel bu açıdan bakılabilir.

Yazıldığı gibi bir noktaya limitlenemez italyan endüstrisi, 60lı 70'li yıllara kadar her zaman gelişme içinde oldu, o yıllardan beri küreselleşmenin ve ekonomik sıkıntıların en sert vurduğu ülkelerden biri oldu fakat hala iyi bir noktada endüstri olarak. Kültür var. Yatırım yapabilirsin, sınırsız paran olabilir ama kültürü, birikimi bir anda yaratamazsın.

işinden ya da maaaşından memnun değilse olması gereken bir şey. bakılmalı.

Isimden asiri memnun olsam bile hem piyasayi ve degerimi kontrol etmek icin senede 1-2 mulakata mutlaka girerim. Su ana kadar gel bir konusalim diyenlerin %90ini geri cevirmedim.

işten çıkarılma ihtimalim olmayan bi işim vardı. arada iş görüşmesi için çağıranlar oluyodu. onları bazen kabul ediyorum. iş değiştirmeye kesin karar verince kendim de başvurmaya başladım. bulunca istifa ettim.

Bak tabii, mantıklı. Bir kaç aya kadar işim gücüm yerinde olmasına rağmen sürekli iş bakardım, teklifler alır, kabul etmezdim. en son gelen iş teklifiyle çalıştığım yere ültimatom verdim ve terfi aldım. Bir de üstüne retention bonus teklifi aldım. Şirkette 1 sene daha kalırsam güzel bir bonus, ikinci bir sene daha kalırsam o kadar daha bonus verecekler. 2 sene iş bakmam ama ikinci sene bonusunu alır almaz bitim kanlanır :) Bu sırada hh lar arıyor ama çok yüksekten sallıyorum. İmza parası istiyorum. Çok zevkli.

Sürekli bakıyorum. Özellikle online görüşme olayı başladığından beri kafama göre tıklıyorum linkedinde kolay başvurulara.

E memnun değilsen neden bakmayasin ki?

İs defistirme niyetim yokken bile teklif geldiğinde gorusmeye gidiyordum bi bakalım ne sunuyorlar ne teklif ediyorlar diye. Fikir almaktan bir zarar gelmez

İş işte aranır.

Bence artik su isini degistir. Sevmiyorsun memnun degilsin. İsini bilmiyorum ama kimse kimseyi tek hatada istem cikartmaz. Eger bir hatada isten cikartilacak kadar potadaysan zaten isinde iyi degilsindir onu bahane ediyorlardir.

İs aramak iyidir piyasadaki degerini ogrenirsin.

Her zaman iş bakarım. İşimden memnun olsam bile bakarım. Piyasadaki yerini ve tahmini ederini görmek ve tecrübe kazanmak için çok önemli. Gabe’in dediği gibi bu sene ben de bu yöntemle maaşımı neredeyse katladım. Kesinlikle görüşmek ve ederini görmek lazım.

çalışırken iş bakmayan tek meslek memurluktur hocam. özelde çalışıp bakmıyorsan ya sende bir sıkıntı vardır yada çalıştığın yerde gizli bir iş garantisi vardır.

Merhaba, aşağıdaki linkten bakabilirsiniz

e devlet üzerinden sgk hizmet dökümü yazarak da bulabilirsiniz

www.turkiye.gov.tr

Sigorta dökümünde hangi brüt ücret üzerinden yattığı görünür.

Siparişin geldiği fabrika kodunu biliyorsan ben sana söylerim. Örneğin FDCI bulaşık makinesi fabrikası demek. Böyle 4 haneli kodlar ya da 4 rakamdan oluşan başka bir kod varsa ürünün hangi makineye ait olduğu bellidir.

@himmet dayi, buna bakacağım, teşekkür ederim.

Teknik resimde yazıyordur muhtemelen.
FDC bulaşık makinesi fabrikası
FCL (eskiden FRF’ti) soğutucu
FCG fırın
FLC çamaşır

En sondaki I harfi İstanbul’un I’sı. FLCL başka bir ülkedeki çamaşır makinesi fabrikası mesela.

@himmet dayi, bizde teknik resimler müşterinin gönderdiği teknik resme göre tekrar çiziliyor. Müşterinin gönderdiği teknik resmi göremiyorum. Ama bu kodlara denk gelirsem incelerim.

Şirket içi kullanılan erp programından detay bilgilere ulaşılabilir. Örneğin parça numarasıyla siparişin kimden geldiğini bulursan o siparişi veren fabrika da kayıtlıdır. Bu bilgilerden tahmini bir şey öğrenebilirsin.

En kötü ihtimalle bitmiş ürün kodunu söylersen (BSH kodu yani) yardımcı olurum. Ama koda bakarak hangi fabrika olduğunu anlamak mümkün degil. Öyle bir ayrım yok ürün kodlarında maalesef.

@himmet dayi, öğrenirsem söylerim. Şu an bilmiyorum. Dediğim gibi, gelen çizimler şirket içinde üretime uygun şekilde tekrar çiziliyor. Bir de soruda demek istediğim parçanın makinenin neresinde kullanıldığı. Yani bana bu parça çamaşır makinesinin şurasına ait gibi bir bilgi lazım ama sanırım bunu öğrenmem zor.

Onu datasına baksan da anlaman mümkün değil. Çevre datasına bakmak lazım. Onu da BSH çalışanları dışında kimse bilmez. Hatta BSH çalışanlarından da CAD erişimi olanlar görebilir sadece.