PHILIPS XB9145/07 MARATHON ULTIMATE

Vatan'da iki hafta önce aldık, memnunuz. Eski süpürgemiz kadar sessiz olmadığını söylemem gerek. Bir de 5 yıllık garanti almayı başarabilen çok az. Başvuru şartlarını çok zorlamışlar, bilginize.

ELECTROLUX Pure C9 PC91-Algrt Toz Torbasız Süpürge

Geçen yıl 2500’e almıştım. Şu an 2700’e çıkmış. Evimdeki aşık olduğum eşyalardan biri. Şiddetle tavsiye ederim.

Hepasini, filtresini bilmiyorum ama Electrolux ESPC74SWT isimli canavari 1000 liraya 2 ay once almistik. Tavsiye ederim. Hepa filtre var ama turu ne yazmıyordu.

Rowenta almistim, 1 yil oluyor baya memnunum

Siemens VSX7XTRM.

Daha once de siemens in made in germany toz torbali bir supurgesini kullanmistik Z5.0. İkisinden de memnun kaldik.

Açlık- Knut Hamsun
Okuduğumda kıştı ve kütüphanede okuyup bitirmiştim, çıkışta karanlıkta yol boyu ağlamıştım, parmak bölümünü hatırlaya hatırlaya. Bunun dışında ise:
Onca Yoksulluk Varken
Katip Bartlebly
Momo
Fareler ve İnsanlar

daha önce yazılmış olanlardan açlık ve momo için +1 eklemek isterim öncelikle, ben de bu ikisini çok sevdim. momo'yu bitirdiğimde hüngür hüngür ağladım ben çok duygulandığım için, 26 yaşında herifim.

bunlar dışında tatar çölü'nü önerebilirim. tam olarak "ufku iki katına çıkaran ince kitaplar" kategorisinde muazzam bir eser.

onun dışında belki çok klasik olacak bu ama 1984-biz ikilisini de herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.

Sol Ayağım
Pal Sokağı Çocukları
Satranç
Fareler ve İnsanlar
Martin Eden
Parfümüm Dansı
Alamut
İnsan Ne ile Yaşar?
Oblomov
Hayvan Çiftliği
1984
Uçurtma Avcısı
İnce Memed
Kuyucaklı Yusuf
Cemile (Aytmatov)
Serenad

Körleşme
Dorian Gray in Portresi
Katya'nın Yazı

Eduardo Galeano'nun da tüm kitapları.
Jose Saramago da tüm kitapları ile sayılır ama Kabil en etlileyicilerden.

Panait istriati

Vakıf serisi
Androidler elektrikli koyun düşler mi
Kaplan kaplan
Körlük
Kurt kanunu
Rızanın imalatı
Bitmeyen savaş

Varoluşçuluk, Jean Paul Sartre

Çeşitli açılardan bana ilham veren başka kitaplar da oldu elbette ancak insan hayatını yorumlama biçimimi en derinden etkileyen kitap buydu.

ince memed
beyaz gemi
toprak ana
gün olur asra bedel
kaplumbağalar

Martin Eden
Fareler ve İnsanlar


Kötü Çocuk Türk'ü lisede okuyunca çok şaşırmıştım ve etkilenmiştim. Çünkü sayfalar boyunca Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve İbrahim Tatlıses'in arabesk şarkılarıyla hem bu kültürü inceliyor hem sosyolojik çıkarımlarda bulunuyordu. Elimdeki akademik bir kitap değildi fakat çok kişilerce altkültür olarak görülen, içinde kendini façalayan insanların bulunduğu arabeskin böyle kaliteli bir kitapta yer alması ufuk açıcıydı benim için. Sonra arabesk ve aklıma gelebilecek her konu üzerinde çok çeşitli müstakil araştırmaların olduğunu öğrendim, biraz daha şaşırdım :)

Martin eden
Bozkırkurdu
Şato

Tutunamayanlar
Sevgili Arsız Ölüm
Yalnızız
Dost-Yaşamasız

Engin Geçtan - Hayat

kara kitap. kabus kadar karanlık bir kitaptı. esrarengiz, puslu değişik bir kitap. en çok etkilendiğim kitaplardan biridir.

diğeri de 1984 tabi ki. cep kitabından koleksiyon versiyonuna kadar bir sürü baskısı var evde.

puslu kıtalar atlası ve suskunlar, ihsan oktay anar’dan.

bir de carn, çarpıcı bir romandı.

tolstoy- hacı murat

ve tabii ki

victor hugo- sefiller

Tekrar ettiklerim olacaktır ama

Catch 22
Flowers for Algernon
Vakıf serisi
Kumsalda
Denizler altında 20000 fersah (çocukken aklımı alan kitap)
Yer açın! Yer açın!
Sonsuzluğun sonu
Tembellik hakkı

Kesin İnançlılar (Hofer)
Martin Eden
1984
Yabancı (Camus)
Fedailerin Kalesi Alamut (Bu kitaptaki tasvirleri unutamıyorum. Adeta o ortama ışınlanıyordum okurken)
Bozkurtların Ölümü
Ruh Adam (Bayağı enteresan bir kitaptı. Çok fanı değilim ama bazı sahneler etkileyiciydi)
Kürk Mantolu Madonna (Bu kadar ayağa düştüğü hâlde bu kadar kaliteli olacağını düşünmezdim)
Aytmatov’un çoğu kitabı

Duolingo, memrise, voscreen gibi uygulamalardan faydalanabilir. İlk yüklemeyi siz yaparsınız. Hangi kursları nasıl takip edeceğini gösterirsiniz.

m.youtube.com Şuraya bi bakın

insanlar pop, elektro, caz, türkü neden sever

Neyin içine doğsak onu sevecektik. imkan, hakim kültür, zaman

Ben o dönemin cocugu oldugum icin sanırım.

nasıl oldu o şarkı bizim eve geldi hatırlamıyorum ama quiet riot-come on fell the noise ile başladı her şey.ben dinlediğimde muhtemelen donemleri sona ermişti ama dedimya bizim eve anca ulaşmıştı.sonra benzerlerinin peşine düştüm.en yakın spotify bakırköy de olduğu için trenle gitmem gerekti.

İlk tanıştıklarım judas priest ve iron maiden oldu.powerslave album kapağı,sfenksler hala aklımda.

Sonra yıl 2016 oldu.trieste de yaşıyorum o ara.bütün günüm limanda geçiyor.sabah kalktım,çarşıdan almam gereken bir şeyler var,yururken meydana geldim konser hazırlığı var,büyükçe bir hazırlık ama hiç bir tanıtım görmüyorum.sonra bir dükkana giriyorum.kasaya geldiğimde kasiyer kadın konser için mi geldin diye soruyor,yok lokalim falan derken ne konseri diye soruyorum.nasıl haberin olmaz diye bakıyor ve biletini çıkarıyor çekmeceden.bileti gorunce aksam gelecek gemi falan çıkıyor aklımdan.koşup biletimi alıyorum.

hizliresim.com

neye maruz kalıyorsan uzun bir süre onu seviyorsun. yeme içme kültürü veya diğer sevdiğin şeylerden çok farkı yok bence. 2000'li yıllarda rock-metal hakim bir kültürdü.

valla bence insan yeterince dinlerse serdar ortaç'ı bile sever gibi geliyor.

ben metal dinlemeye pentagram'ın "ölümlü" şarkısını dinleyerek başladım desem yeridir herhalde. ergenken şarkının başındaki o davul, gitarların sertliği falan çok hoşuma gitmişti. sonra başka neler varmış diye bakarken tavşan deliğinden içeri düştüm.

Müzik de kitleler için iletişim aracı. Birçok duyguya tercüman oluyor. Baktığınızda bu zamana kadar edebi eserler, sanat ve müzik başı çekiyor.

içinde doğduğu dönemde hangisi popüler ise,
etrafındaki arkadaşları ve çevresi arasında hangisi popüler ise
kulağına hangisi daha fazla duyuldu ise
o tarzı daha çok seviyor insan.

Ortamla ilgisi biraz olabilir ama 2000de bile beni etkilemediyse, internet çağında herkesin ne dinlediği gençleri etkilememeli diye düşünüyorum,

Ben ortaokulda lisedeyken rapçiler ve metalciler vardı ben metal sevdim rap hiç dinleyemedim. Ama herkes klasik grupları dinlerken ben nasıl progresif metal dinledim bilemiyorum. Kesinlikle zevkle, düşünce yapısıyla bir ilgisi var bence.

Daha fazla duyulması alışkanlık yaratıyor olabilr ama zevkini belirlemiyor bence (öyle olsa herkes Türk pop dinliyor olurdu) gerçi evet çoğunluk dinliyor sanırım.

Yemek vs örneğini de kabul etmiyorum mesela ben. Doğduğum şehrin en ünlü olduğu şeylerin birkaçını hiç sevmem. Maruz kalmak damak veya müzik zevkini değiştiremez bence.

Mesela benim rock olayı lisede başladı. Tarz olarak farklı grupları dinledim. Black sabbath’la başladım, queen dinledim, rammstein dinledim, ozzy osbourne dinledim, ac/dc dinledim ama finalde en çok iron maiden’ı sevdim. Mesela black sabbath, ac/dc, diğer gruplara göre nispeten daha eskiler.. orjinal albümleri alacak paramız yoktu, albümlerin korsanlarını dinlerdik :( ama benim dönemimden arkadaşlarımdan rock yada metale mesafeli olanlar var.

Anlatmak istediğim bir akımın içinde de farklı tercihler olabiliyor..

Genel beğeni neyse insan ona uyuyor cevabı çok gelmiş. Bazı çevreler, arkadaş ortamları için geçerli olabilir elbette. Ancak rock&metal Türkiye'de hiçbir zaman baskın kültür olmadı. Yerli/yabancı daha tüketilebilir/kolay müzikler her zaman vardı.

Kendi adıma, ülkede 90lar Türkçe pop, MTV'de Take that gibi gruplar popülerken sanırım Bon Jovi'nin keep the faith klibini görmemle çizgimde bir kayma oldu. O saçlar, o duruş neydi öyle? Chris Cornell, Dolores vs derken metal müzik yapan grupları da dinlemeye başladım. Bugün birçok müzik türünden kulak zevkime uyanları dinliyorum. Haksızlıklara dik durmaya çalışan, düzene he hee diyemeyen biriysem rock müziğin kişiliğimde yol açtığı etkinin payı vardır. Demet akalın, serdar dinleyeydim hayat daha kolay olurdu gibime geliyor.

Bana pek orijinal haliyle yüklenmiş gibi gelmedi. Kaldı ki "pürüssüz görüntü" karakalem çalışmalarda resmi yapaylaştırıyor diye düşünüyorum. Kağıdın ve kalemin dokusunu, çizerin hareketlerini görmek daha iyidir bence.


Yağlı boyada da mesela fırça darbeleri eserin değerini artırır.

Kullandığınız kâğıt nasıl? Markası aklıma gelmedi, dokusuz ve parlak bir çizim kâğıdı vardı, öyle bir malzemeyle daha kolay olur mesela. Ama dokuyu görmek iyidir +1

Realistik çizimlere ben de kafa yormuştum bir dönem. Hızlandırılmış çizim videolarını görene kadar fotoğrafta oynama veya grafik tablet işidir, kurşun kalemle bu kadar temiz iş çıkmaz diyordum.

İzlediğim videolardan birinde elinin kolunun değdiği yerler dağılmasın diye jelatin kağıt kullanıyordu. Büyük ebat kağıtta çalışmak da daha çok detay verebilmeyi kolaylaştırır. İzlerken çok basit görünüyor tabi. Yüz, kaş, göz neyse de saçları birebir çizmeye çalışırken beynim yanıyor.
youtu.be

@kobuzchu kiz canson 1557 ve Fabriano schizzi sketch var.

@zihua A3 boyutunda iki kağıt da . Detay olarak çok problem değil de bu tendeki temiz geçişler pek olacak gibi durmuyor.

Saçlar zaten sinir krizine sokar adamı.

@ lancelot du lac doğru söylüyorsun doku görmek de çok hoş. Ama bunu da olabilecek bir şey mi onu bileyim de ona göre kafama takmaya devam edeyim. zaten zamanla tekniğim oturur yolumu bulurum.

@heidi'nin dedesi Benim sormak istediğim eklediğim örnek fotoğraftaki pürüzsüz geçişler. Yoksa attığın tarzda çizim yapabiliyorum.

Kesinlikle oynama var. Ben de aynı şeyi yağlı boya için gördüm. Mesela sanatçının fotoğraf gönderileri mat ve pürüzsüz gözüküyor. Videolu gönderi paylaştığında gerçek görüntü gözüküyor. Arada bariz fark var. Birçok yabancı ressam için geçerli bu dediğim.

yazdım işte hocam. farklı yumuşaklıkta kalemler: 2b 3b...9b vs. farklı dokuda sketch kağıtları. yani set olması lazım elinde. hamur silgi, kağıt kalem vs. ince ayar yapmak motor beceriyi artırmakla olur.

www.guvensanat.com

www.guvensanat.com

www.guvensanat.com

Kömür alıp falçatayla toz haline getirip suluboya fırçası ile gölgeler vererek ilerleyebilirsin. En pürüzsüzü öyle çıkar. Elimizin altına kağıt koymayı da unutmayalım.

@dedi ve gitti Evet akşam ben de tekrar bakarken kömür tozu olabilir diye düşündüm. Ama son kararım bu adamın fotoğraflarla oynadığı yönünde oldu :)

Thermos marka termosum var, temel nokta şu; yemeğin içinde ne kadar sıvı varsa o kadar sıcak kalıyor. Yani atıyorum tavuklu pilav koysam ılıyor öğlene ama sıcak çorba sıcak kalıyor. Gayet memnunum kendisinden.

www.e-bebek.com

Stanley'e o kadar para vermeye gerek yok. Tavsiye üzerine E-bebek mağazasından yemek termosu aldık, aynı işi görüyor ve fiyatı çok daha uygun. Yemeği koymadan önce sıcak su ile kapağı kapalı bekletin biraz.

Stanley bende de var ve ne yazık ki haklısın. Hayallerim suya düştü benim de. Ama sıcak ya da soğuk içecek için olan stanley marka termosta bu sorunu yaşamadım.

Gettyimages'dan para kazanan duydum. Envato'da da şansınızı deneyin. Klişe olsa bile sade, iyi ışıklandırılmış ürün ya da iş ortamı fotoğraflarının satma ihtimali epey profesyonel olmadığı sürece manzara fotoğraflarının satma ihtimalinden daha fazla. Deneyin tabi şansınızı.

İşin hem üretici, hem de tüketici tarafındayım. Evet stoklardan güzel gelirler elde edilebilir. Ama sıfır da çekebilirsiniz. Önemli olan tüketicinin beklentilerini karşılayabilecek içerikler üretmek.

Yoksa fotoğraf değeri yüksek çalışmaların hiç satılmama ihtimali de var.

bildiğimiz manada sokak fotoğrafçılığından bahsediyorsak "sokak fotoğrafı" olanlardan çok bir beklentin olmasın. "sanatsal" değeri olsa bile stok foto işi yazıyı görselle destekleme alanı için kullanılıyor. yani birinin yalnızlık temalı bir öyküsü için senin sokakta çektiğin bu temaya uyan fotoğraf iş görür ama bu tarz bir ihtiyaç çok olmuyor. olursa bile ucuza koyman lazım ki satın alınsın. denemekten bir şey kaybetmezsin eğer fotoğraflarında aranda duygusal bağ yoksa, ne satsan kardır neticede.

portrelerden emin değilim ama orada şu sorun olabilir. fotoğrafını çektiğin kişinin buna rızasının olması lazım bence. çekmene izin vermesi bunu ticari olarak satıp yayabileceğin anlamına geliyor mu bilemem. mesela böyle bir portreyi biri aldı, zaytung'da komik bir haber için kullandı. sen o pozu 5 sene önce geyiğine çekmiştin, adam kendi fotosunu gördü ve zaytung'a dedi ki "benim iznim yok bu fotodan, kaldırın". zaytung mağdur olacak o zaman, bunu nasıl garanti altına alıyorlar bilmiyorum açıkçası.

@bruce,

Cast kullanılan fotoğraflarda kişinin kimliği belirgin şekilde belli oluyorsa o kişiden imzalı izin belgesi almak gerekiyor. Bu belgeyi de yükleme yaparken fotoğrafla birlikte yüklüyorsunuz.

bildiğim kadarıyla bir kişi hangi parçanın ne zaman kaldırılacağını yönetiyor. kulaktan dolma bir bilgi ama bu. duyuruyu takipteyim.

Neyin altında ne olduğunu bilmiyorlar ki, azami dikkat ve özen göstermeli. Ya canlı varsa, ya canlıya zarar verilirse. Böyle dusunmeli

Eğer normali buysa yıkılan apartman 40 değil de beklenen İstanbul depremindeki gibi 40 bin olunca ne olacak? Kim kimi kurtaracak? Daha pencere camına sepetli vinç koyup 2 tane kediyi alacak donanım ve becerileri yok.

@fempusay,

üst üste sigara paketlerini koy ve her birini üstten tane tane "yukarı" kaldırıp başka bir alana geri koy. böylece zarar mı verirsin enkazdakilere yoksa alttakilerin yükünü mü azaltırsın?

ve ayrıca bunu başından beri yapsalar şu an orası çorak bi araziye dönerdi, yani moloz falan kalmazdı hepsi alınıp yan tarafına konurdu binanın diye düşünüyorum.

enkaz görüntülerine ne zaman baksanız binanın tepesinde ayakta duran 20 adam var, 4-5 tanesi çalışıyor.

bana saçma geliyor.

Blokları kaldırıp, sessizliği sağlayıp, canlı yaşam var mı diye bakıyorlar her seferinde. Betonlar kırıldıkça kalkan toz içerdekileri boğmasın diye enkazın üzeri sürekli ıslatılıyor. Canlı olduğu anlaşıldıkça ona ulaşmak için delerek ilerliyorlar. Elif'i sanıyorum 1.5 saatte çıkarmışlar. O süre zarfında enkazın altına birini indirip çocuğun yanında bekletmişler. Yapılacak en ufak hata yaşayanları da öldürebilir. O yüzden yavaş çalışmaları çok normal. Bildiğimden değil ama enkazı öyle tek tek blokları kaldırarak temizlenecek bir şey olarak hayal edemiyorum ben. Neresinde insan var kestirmek mümkün değil. Hatta insanların hangi odada bulunabileceğine odaklanıp o şekilde kazıyorlardı. O yüzden snap görüntülerini arıyorlardı sosyal medyada.

Daha iyi hatırlayan vardır ama 17 Ağustos depreminden sonra yaşam umudu kalmadığı zaman kepçelerle vinçlerle kaldırmışlardı enkazları. Bir sürü ceset parçalanmıştı. Tabii ki siz daha dikkatli bir şey öneriyorsunuz ama o kadar doğrusal olmayabilir mesele.

Şunu düşünün: sizin aklınıza gelen bu fikir ordaki yüzlerce görevlinin aklına gelmemiş olabilir mi?

Bu adamların bir çoğu 99 depremi dahil birçok depremde enkaz kaldırma çalışmasına katılmışlar. Profesyonel kaynaklardan eğitimler alarak bu günlere hazırlanmışlar. Yani sizin tv başında otururken akıl ettiğiniz gibi "üst üste sigara paketlerini koy ve her birini üstten tane tane yukarı kaldırıp başka bir alana geri koy" kadar kolay bir çözüm olsaydı ortada, uygulanırdı. Ama sigara paketine benzettiğiniz kirişler birçok yerinden kırılmış, un ufak olmuş beton yığınları. Ayrıca altlarında farklı açılarla kırılmış yüzlerce eşya ve boşluklar var. Bir yerine anı müdahale etseniz kaç farklı noktada nasıl bir basınca ve harekete yol açacak belli değil. İşte bu yüzden yaşam olan yerlere milim milim koridor açmakla uğraşıyorlar. Maalesef bahsettiğiniz gibi kolay bir çözüm yok. Ve yüzlerce, binlerce enkazın olduğu bir depremde bu ekipler herşeyi doğru yapsalar bile birçok kişi yardım yetersiz kaldığı için ölecek. Tek çözüm inşaat güvenilirliği.

Rızanın imalatı -Noam Chomsky&Edward Herman

Kitle ve iktidar- Elias canetti
Biyopolitikanın Doğuşu- Foucault

www.instagram.com

böyle bir ürün olabilir belki, bu sayfadan daha önce cüzdan aldım, güzeldi, baskıyla kişiye özel hale getirilebilmesi de bir avantaj.

Manzara fotoğrafçılığını seviyorsa kullandığı lensin ölçüsüne uygun Nd filtre alabilirsiniz.

ürün çekim çadırı olabilir

magazin programlarında ve dizilerde 1 sene boyunca bartın'ı övseler ve adını geçirseler aynı şey önümüzdeki yaz bartın için de geçerli olur. tamamen popülizm. gittiğim en kötü 2. tatil beldesi bodrum. bir ise alanya.

Bodrum aşığı olup Bodrum'a yerleşen ve dünya üstünde başka güzel yer yokmuş gibi konuşan akrabalarıma yıllardır Bodrum'un olumsuz bulduğum yönlerini sayıp duruyorum ama bomboş bir yer, çok kötü tatil beldesi demek de biraz aşırıya kaçmak oluyor. Kocaman bir yarımada, bir sürü koyu, sahili var. Bana göre aşırı yapılaşmış ve sezon aylarında ince topuklu ile tatil yapan tiplerle dolu oluyor. Eylülde daha sakin ve güzel. Bodrum'u Gümbet saçmalığından ibaret saymayın. Gümüşlük, Torba, Yalıkavak vs farklı taleplere hitap eden yerleşimleri var. Suyuna soğuk demek içinse Çeşme suyuna, daha da ötesi Kuzey Ege'ye hiç girmemiş olmak lazım.

Ben Marmaris koylarına bayılıyorum mesela, Bodrumdaki insan orada ağaçtan başka birşey yok ki diyor.

Bir de Bodrum 30 sene önce de ünlüymüş, tercih edilen bir yermiş. Overrated örneği için Alaçatı daha uygun. Bir sene içinde reklamla patlatıldı Alaçatı.

Bodrum'a herhalde son 20 senedir falan gidiyoruz. Denizi güzel olan çok hoş koylar var, deniz bakımından çok seviyorum. Eğlence ve deneyim olarak farklı kafalara hitap eden bölgeleri var, bunlar ayrı ayrı gettolar gibi ayrılmış. Mesela gümüşlük daha sakin, alternatif takılıyorken, yalıkavak daha lüks, sosyetik takılmak isteyenlere hitap ediyor, gümbet amele usulü bangır bangır eğlenmek isteyenlere hitap ederken turgutreis daha emekli semti, deniz kum güneş gibi. O yüzden mesela marmaris'te olduğu gibi karı avlamaya gelmiş arabada yatan apaçilere gümüşlük'te denk gelmezsin, gümbet'te denk gelirsin. Farklı bölgelerde ufak gettolar kurulmuş deme sebebim bu. Fethiye, marmaris bunların hepsinde bu sıkıntı var, bir merkez var ve herkes oraya doluşuyor. Bodrum merkez de bu yüzden leş durumda mesela. Ama bu dediğim tayfa yalıkavak'ta otopark parası bile veremez, gümüşlük'te de sıkılır. Daha rafine bir tatil yaparsın.

Aynı zamanda diğer tatil beldeleri gibi mahrumiyet bölgesi değil, max yarım saat mesafende en kral hastaneden tut, istanbul'da arayıp bulamayacağın her türlü dükkanı bulabiliyorsun. Misal annem babam yaşlı, bir sıkıntı çıksa devlet hastanesine kalmaayacağını biliyorsun. Havaalanı da merkeze yakın, toplu taşıma gelişmiş, korsan taksi istemediğin kadar var, kesinlikle yolda kalmıyorsun. Otel tatili yapmak istersen de "dünyaca" ünlü oteller var, yazlık almak istersen sky is the limit, ucuz tatil istersen bir sürü yer var, her türlü imkan var yani.

He bi de havası çok çok güzel. Yani antalyada temmuzda kavrulursun, güneşe çıkamazsın nemden. Çeşme de çok rüzgarlı oluyor yerine göre. Bodrumda yine yerine göre bunaltıcı olmayan bir sıcak vardır, çok keyifli bir rüzgar eser, olabilecek en güzel hava yani.

Özetle bodrum'un ünlü olmasının bir sebebi var. Tek tavsiyem asla bayramda ve resmi tatillerde gitmeyin + bodrum merkezde, gümbette falan takılmayın. Tavsiyeleri de tv'den ya da eş dosttan değil, uzun zamanlar gitmiş insanlardan alın derim.

Çeşme'de de aynı sıkıntı var bu arada, herkes manyak gibi 3 tane sokağa doluşmaya çalışıyor. Çeşme'ye tek gitme sebebim çok başarılı elektronik partileri veren mekanları olması, onun dışında alaçatı çarşıya falan gidip o hengamede vakit geçirmeyi aptalca buluyorum. Altyapı açısından da bodrum'un 15 sene önceki haline benziyor. O bölge o kalabalığı kaldıracak tesise sahip değil maalesef.

unluler ve zenginlere yakin olmak isteyen bi suru alt orta sinif var.

ben marmarisliyim, ninemin bitezdeki evi bence dunyanin en guzel yeri. havasi cok guzel, ruzgarli.
onceden surgun yeriymis sanirim.

şirince köyü, selçuk efes antik kenti.
merkezde araca fazla gerek yok. yüzmek ve ortam için jade club iyidir(paralı).

Milli Park'a da bir gün ayırın mutlaka. Parka girmeden sol tarafta Zeus Mağarası vardı. Oraya da bakılabilir ama bu pandemi sürecinde orası nasıldır bilmiyorum. Milli Park baya güzel bir yer ama tavsiye ederim.

Kaçın hocam ordan bi cacık yok orda, full korona oralar

Güzelçamlı milli park, Doğanbey köyü, karina balıkçısı (ortam güzel, hizmet değil)

miracle beach duruyosa gidin keyiflidir. bütün gün hatta gece güzel geçer.

Efes antik kenti ve millli park dışında hiç bir şey yok. Eğlence falan yapalım dersen tam ölü bi bölge. Yaşlı mekanı.

valla ada çok kalabalık tadı duzu yok denizide çok dalgalı. bişey yapma sahile git yat. bu sıcakta efes şirince vs gezilmek. milli park çok kalabalık bir şey de yok.

www.eganba.com

Tabii ki ; çavdar tarlasında çocuklar.

Sait Faik okurum ben canım sıkkın olunca. Seçme Hikayeler kitabını öneririm daha yaşam dolu hikayeleri var o derlemede.

freebird: teşekkür ederim bakacağım mutlaka
deer hunter: okudum :)
black holes in the sky: sait faik ben de severim, çoğunu okudum ama sanırım bitirmediğim bir kaç öykü kitabı vardı bakayım onlara,

teşekkür ederim

Mülksüzler ve karanlığın sol eli en son okudugum ve begendim

Siddharta- Hermann Hesse

Bitmeyecek öykü - Michael Ende
Kaplan Kaplan - Alfred Bester
Vakıf serisi - Asimov

İç ısıtan dediğiniz için şunları öneriyorum:
Gulyabani (Baya Süt Kardeşler'de sahnesi olan Gulyabani, okuması çok keyifli)
Ben Kirke +1 (Yunan mitolojisi seviyorsanız)
Bir Yerde (Jerzy Kosinski)
Kıyamet Gösterisi
Ötekiler Arasında
24 Saat Açık Kitapçının Sırrı

İç ısıtmaz ama çok şahanedir:
Vakıf +1
Kaplan Kaplan +1
Madde 22

Matilda-Roald Dahl

Ben Yuval Noah Harari'nin kitaplarini okumayi cok severim. Insanlik tarihi ve bugün gelinen noktayi farkedince nedense bir mutlu oluyorum.

dostum biraz eğlenmek kitabinda çabuk akmasını istersen ki sanırım bahsettiginde bu, bence Alper Canigüz'ün romanlari, Murat Menteşin romanlarını elden geçirebilirsin.

Her iki yazarda absürd komedi tarzi gibi polisiyeler yazar ve eglencelidirler.

Daha edebi birşeyleri tercih etmek taraftarı isen eğer Şule Gürbüz, İhsan oktay anar tavsiye ederim ...

simdiden iyi okumalar

Her şeyi en dar pencereden kendilerine göre yorumlayan insanlardan nefret ediyorum. Bilhassa halen yüzmekten, denizden inanılmaz zevk alan biriyim ve çevrem de böyle. Saçma sapan twitter trollerini kaale almayin derim.

Geçen aynısını düşündüm reis. Deniz derdim değil benim de. Manitayla sile'nin bir köyüne gittik. Migros'dan peynir salam domates aldık. Attık kilimi yere. Akşama kadar yattık hani sohbet bile etmedik doğru düzgün. Güneş inince az yürüdük. Bastık geldik sonra. Abi millet mangalı eti soğanı patatesi sirtlamis gelmiş. Manyak mısınız ya? Kafa dinlemeye gelmişim isle dumanla etle uğraşacagim. Bana biraz elalem görsün gibi geliyor. Tatilin bu kadar yorucu olması bence abes

Tatili pek sevmeyen bir insan olarak westblack +1 diyorum.

Ha, parası yokken kredi çekip çok yıldızlı otel tatili peşinde koşanları eleştir illa bir şey diyeceksen ama "Kimse yüzmekten eminim pek zevk almıyor" çok mantıksız ve anlamsız bir iddia olmuş.

Tatilin, yurtdışı seyahatlerinin, yeme-içmenin, giyimin, ev dekorasyonunun abartıldığını düşünen biriyim.
"20 yıl önce anlamı vardı. Çünkü gerçekten eğlenemiyorduk" Gerçekten eğlenmenin tanımı ne peki? Çok sayıda insanın eğlence tanımı olan, aşırı yüksek sesli kötü müziğe maruz bırakıldığım bir ortamda elde şişe sallanıp durmak benim için eğlenceli değil mesela. Klasik tatil dediğiniz şeyde denizin kokusu, ışıl ışıl renkler var ve bu beni ilk seçenekten daha fazla mutlu ediyor. Herşey dahil yemek artıklarını tıka basa yemek kişilerin kendi tercihi.

Anlamsiz bi tweetmis

Tatil kisinin ne yapmak istedigine bagli bi seydir. Bu konuda bi genelleme yapilamaz. Ayrica kisitli olmayan butceyle cikilan hicbir tatil eziyet olmaz ne yapilirsa yapilsin.

şöyle bir durum var, deniz kenarına/plaja/saile/beache gidip kulaç atmadan bıcı bıcı eyleminde bulunup ıslanmak yüzmek değildir. Bazı insanların, tatil anlayışı deniz kenarında tatil yapmak. Aman gitmezsek mahvoluruz düşüncesindeler. Koronanın gidişatı belli değilken (hala değil) 2-3 hafta öncesinden tatili ne yapacağız sesleri yükselmeye başladı. Bence bazı insanlar psikolojik olarak "deniz tatiline" gitme isteği duyuyorlar, bronzlaşmayı marifet sayıyorlar. Sosyal medyanın da bunda etkisinin çok olduğunu düşünüyorum. Ama bu dahil tüm genellemeler yanlış.

herkesin zevkine kimse karışamaz.

Katilmiyorum.

Denize gitmek bir numarali dinlendirici etkinlik benim icin. Bulundugum yerde biraz daha guvenlikli, musteriye hizmet odakli bir yaklasim olsa daha fazla da giderim.

Yani evet benim gercek tatil guzel sahili olan bir otelde, iyi hizmet alarak, denizin tadini cikarmaktir.

Tatille ilgili her şeye laf edilsin de yüzmeye laf etmek nedir?
Hiç durgun, sakin ve soğuk denize girmemiş galiba

e zaten bir sürü insan var benim etrafımda deniz tatili sevmeyen ve gitmeyen, sürü psikolojisiyle uygulanan "ayin" haline gelmiş bir şey değil ki. çok duydum "güneşin altına yatıp da güneşten kaçmak için, kumun içine girip de ay götüme kum kaçmasın diye çırpınacağım bir etkinlik bana keyif vermiyor" diyenleri. çok kişisel bişey bu ve anlam veriliyor zaten, hoşlanmayan yapmıyor.

deniz sevmeyen havuza gidiyor, yüzmekten yorulan havuz kenarında mojitosunu yudumluyor. kimin ruhunu ne dinlendirirse artık. benim o kuma basıp dalgalarla kendimi salmam lazım mesela, bunun huzuru bambaşka. illa km'lerce yüzmek zorunda değilsin denize girdin diye, kıyıda oturup dalgaların vurduğu bir gün batımında ufuklara dalmak gayet klişe ama huzur veren bir aktivite benim için.

hoşuna gitmediği halde deniz tatili yapan varsa da akıl fikir ihsan eylesin, ne diyelim ona.

Kimse yüzmekten eminim pek zevk almıyor.

bu kısmı hariç diğerlerine bende katılıyorum

Kendi düşüncesi de bir yunan adasında 4-5 gün tatil yaptik, ise kafam cok rahatlamis dondum cunku sahilde ne muzik var ne cocuk sesi ne kosan eden ziplayan insanlar. Yemek yemek, guneslenmek, denize girmek, kitap okumak, alkol almak vs diye gitti o 5 gün.
Demiyorum ki en güzel tatil budur ama 5 gun deniz kenarinda sessiz sakin bulunmak çok güzel.

Bahsedilen 1000 kisinin oldugu sahilse cok sevmiyorum, 1 saat kalir donerim anca. Beach club falan zaten bana gore degil.
Ama kim nasil mutlu ve rahat oluyorsa oyle yapsin.

Güzel bir denizde saatlerimi geçirebilen, sonrasında kumsalda oturup kitap okumaya bayılan biri olarak hiç katılmıyorum bu tespite. Erkek arkadaşım da mesela güneşlenmeyi sevmez, yüzmeye bayılır. Deniz tatiline gittiysek kendisini suyun dışında görmek imkansizdır.


Bunu ayin vs gibi adlandirmayi mantıklı bulmuyorum; herkesin tatil anlayışı farklı. Tek tatil türü deniz, kum, güneş de değil. Bu tatili sevdiğim gibi hiç bilmediğim bir şehrin sokaklarında, müzelerinde kaybolmak da benim için ayrı zevklidir. Komple tatile gitmeyi sevmiyor da olabilirsiniz ama 'kimse tatili sevmez' aşırı genelleyici bir yargi. Sevmeyen de gitmesin zaten, ne işi var? Ben de beachlere gitmiyorum mesela; çünkü sevmiyorum.

Anlattığınıza uymuyor, yine de yazayım: fullmetal alchemist/all is one, one is all bölümünde iki kardeşi adaya bırakıp sınava tabi tutuyorlar. Bir defalığına bırakılıyorlar ve kim hayatta kalırsa diye birbirlerini avlama durumu yok. Sadece hayatta kalma ve bilmeceyi çözme konusu işleniyor.

Ben de fma izledim ama o olmadığına eminim :(

Btoom! olabilir mi?

apikobal

Benexol

Apikobal,benexol,tribexol hepsi birbirinin eşdeğeri ama ben alacak olursam benexol alıyorum.

Benexol

Emilim problemi varsa iğne daha faydalı olabilir. Henüz kullanmaya başlamadım ama ben arkadaş tavsiyesi ile solgar b12 methylcobalamin aldım. Her ürün gibi bunda da "hayatımı kurtardı" ile "hiç faydasını görmedim" yorumları bolca var.

iğnenin yerini tablet tutmaz elbette.

ben dodex vurduruyordum. vurdurma imkanınız var iğne tercih edin.

O değilde b12'yi kafanıza göre almayın.Çünkü fazla alımda,cidden kızarıyorsunuz,çişiniz kokuyor.doktora danışın

eşimin b12si yıllardır diplerdeydi. solgar dilaltı b12 aldık. 2 aydır kafasına göre haftada 2-3 alıyor. bugün ölçtürdük, üst sınıra yakın (700küsür) çıktı. işe yaradı bizde

New life kullaniyorum ben dil altı kullaniyosun. Oncesinde benexol kullanmistim verimli degildi.

K.Vonnegut-Slaughterhouse 5 ve sanırım diğer kitapları da öyle (daha henüz okumadım)

Bilim-Kurgular zaten genelde o hissiyatı veriyor.iyi yazılmış kitapların hepsi zekice bence klasikler dahil. pek anlamadım aslında soruyu ama tarz olarak yukarda yazdığım ilginç idi o yüzden bunu örnek verdim.

Maymunlar Gezegeni

Ted Dekker - Oyun iyiydi bayağı

En kötüsü ise Markus Zusak - Hiç Kimse Sıradan Değildir.

Androidler elektrikli koyun düşler mi?
Vakıf serisi
Körlük

ikinci cümlenize gelmeden bile aklıma Asimov'un robot serisi geldi aklıma. (bkz: #62133925) farklı gezegenler, hepsinin farklı sosyolojik yapıları, insan robot ilişkisinin ve hatta robot psikikolojisinin irdelendiği muhteşem kitaplar.
imparatorluk ve vakıf serisi de güzeldir.

dune serisi siyaset, din, dünyadaki su sıkıntısı olasılığı gibi konularda ufuk açan metaforlar içeriyor.

philip k. dick kitapları genelde çok iyi bir bilimkurgu fikri, o kadar da iyi olmayan bir sona bağlayarak bitse de çok orijinaldir. Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi (blade runner'ın orijini olan kitap), sondan bir önceki gerçek kitaplarını bilhassa tavsiye ederim.

Arthur c. clarke'ın 2001 a space odyssey ve devam kitapları da farklı uzay aracı ve yabancı gezegen tasvirleriyle şaheserdir.

genel olarak bilim kurgu kitap tavsiyeleri oldu ama aklıma gelen olursa eklerim.

Jose Saramago - Körlük
Kartal Koltuğu - Carlos Fuentes
Jose Saramago - Görmek
Dostoyevski - Suç ve Ceza
Tolstoy - Anna Karenina
Tolstoy - Savaş ve Barış

dune serisi ve vakıf serisi demeye geldim.
bir de tom clancy özellikle jack ryan serisini beğenirim.

J.R.R Tolkien ve Ursula K. Le Guin’in bütün kitapları müthiş bir hayal dünyası ve zekanın ürünleri.

Karamazov Kardeşler. Özellikle mahkeme sahnesinde kim ne derse ikna oluyordum.

Yukarıdaki bütün bilimkurgu önerilerine +1
Ayrıca Madde 22.

Şibumi
Papillon

Tatar Çölü

kafka dava

Zekiceden kasıt nedir bilmiyorum ancak Saatleri Ayarlama Enstitüsü beni çok etkiledi. Biraz ağdalı bir dili var ancak psikolojik tahliller, kurgu, felsefi düşünce bir bütün halinde satır aralarından öyle güzel sızıyor ki, gerek monologlarda gerek diyaloglarda öylesine kendini gösteriyor ki bu harmanın muhteşemliği karşısında şaşıp kalıyor insan. Yazarlarda gözlem yeteneği ve bunu okura aktarmak zaten olması gereken bir şey ancak bunu ahenkle ve kıvamında yapabilmek üst düzey bir sanatsal zeka örneği kanımca.

Cevizli kabak tatlısı

falafel :)

Kemalpaşa tatlısı

tatlı olmasa da olur dersen zeytinyağı, limon suyu, sarımsak ve kimyon da ekleyerek hibeş yapabilirsin, çok güzel rakı mezesi de olur.

tahinin yancı olması ok'se cevizli kabak tatlısı +1

Piyaz

Hayrabolu tatlisi

Humus tur.

yemek.com

falafel, humus, nohut dürüm
tahinli patlıcan salatası (mutebbel)
yoğurtmaç/katmer
tahinli kurabiye

Kuru incir reçeli

tulum peyniri.

Ben salata sosunda kullaniyorum: basit bir yesil salata icin harikalar yaratiyor. Nutrial yeast denilen seyle umaminin dibine vuruyor.

Ayrica kozlenmis patlicana da sos yapiyorum.

Daha cok tuzlu seylerle tuketmeyi seviyorum.

Güzel bir kadayıf alıyorsun. Üstüne ceviz ardından da tahin döküyorsun ve muazzam lezzetin tadına bakıyorsun.

Yanında değil ama tahinle yapılan humus orgazmik oluyor, hele de pastırmalıysa.

toz seker :) kucukken ekmegi once tahine sonra toz sekere banip yerdim :) nasil obez olmadim hayret :)

acilin tahinci geldi!

yaklasik 1 aydir haftanin 3 gunu kahvalti olarak tukettigim seyi yazacagim.

bir muz
1-2 kasin tahin
2-3 kasik cekilmis yulaf

muzu ezer gibi ama cok da inceltmeden tabaga koyup uzerine tahin yayiyoruz, sonra yulaf kepegini ustune dokuyoruz, ince ince karistiriyoruz ve sekersiz filtre kahve ile gomuyoruz.

cok tok tutan bir ogun oluyor. rica ederim

(diger onerileri de not ettim)

salatalık.

genelde insanlar mide ve karin agrisini karistirir, eger kaburgalarinizin birlesim yerinin hemen alti agriyorsa mide, daha asagisi gobek deligi cevresi ise karniniz agriyordur.

bagirsak floraniz bozulmus ve muhtemelen gastrit eslik ediyor.

bol yagli tavuk suyu corbasi benim hayatimi kurtarmisti, tavuk suyundaki yag mide cepherini sararak icerigindeki kolajen ile iyilesmeye neden oluyor sanirim.

Aile hekiminize telefonla ulaşıp tavsiye isteyin diyeceğim ama doktorun bu şekilde sorumluluk alacağına emin değilim. Şansınızı deneyin yine de.

Ağrı kesici midenizi kötü etkiliyor olabilir mi? Sabah kalkınca ılık su için. İlikli kemik suyu alın ya da evde yapın. Cezvede az tuz, sarımsak ile tatlandırıp için. Stres mideye vurur, nefes egzersizleri yapın.

Cairo tam olarak iki yerde de agri var buna ek belime be kaburgalarima da inanilmaz agri biniyor. Sanki kirilmislar gibi kemiklerim batiyor. Tavuksuyu corbasini bugun yapip deneyeyim. Korkudan artik kizarmis ekmek ve zeytinden baska bisi yiyemez oldum dunden beri

Zihua ilk gunler kontrol icin aile hekimi aradiginda ufak agrilarim vsrdi bahsetmistim stres bozuklugundan olabilecegini soylemisti.

Blade runner (iki film)
Moon
Chikdren of men
The road
Ex machina
Twelve monkey
Gattaca

Dizi: battlestar Galactica, westworld

Türü seviyorsan 2001: a space odyssey baş yapıtını kesin ama kesin izle. Bilim kurgu türünü belirleyen temel taşlardan.

Daha modern olanlar için district 9 türe farklı bakış açısı getiren filmlerden biri. İzlemediysen keza arrival da öyle. Daha "sanatsal" bir şey istersen high life.

Galactica diziler ve filmleri

Dark city, equilibrium ve upgrade.

Interstellar mutlaka izlemelisin

Doktor değilim, doktora gitmedim, yıllardır sağ dizim çıtlar, bir sorun yaşamıyorum. Çıtlamaktan bir şey olmaz diyorum. Yürüyüş sırasında başka bir şey olmuştur.

Merdiven inerken dizden sesler geliyorsa kondromalazi patella kavramını araştırabilirsiniz. (doktor değilim) Mr çekilince ne var yok anlaşılır. Burdan birşey söylemek anlamsız.

yaş kaç? 40+ yaşlarda diz sorunu çekeceksiniz muhtemelen. ameliyata kadar yolu var. kilo varsa büyük sıkıntı oluyor. aynı zamanda kalça kemiğiyle de sıkıntı oluyor kilo sorunu varsa. çok yürümüyorsanız falan 60+ da da görülüyor.

@ozdek yaş 31. kilo var ama obez değilim. valla günde en az 10.000 adım atmaya çalışıyordum.

26 yasındayım kendimi bildim bileli dizim çıtlıyor hiç bir problem yaşamadım henüz

bende de bi sikinti var 4 farkli doktora gittim bulamadilar eskiden sadece ses vardi artik yuruyunce ses gelen yerden aci hissediyorum devam ederse yuruyemeyeyecek kadar aciyor.

neden bilmiyorum kilom yok, gunde 40.000 adim attigim oluyor. bi tane hekim arada spor yap yuru falan demisti. ahahaha.
durumumuz vahim.

Gecesinde szimpla kert‘e gidin, pisman olmazsiniz, epey iyi.

kazinczy utca'da Karavan

İyi gulaş için Getto Gulyas. Ama rezervasyon yaptırın bir gün önceden

Vaktiniz varsa açık havada termal havuz var. szyenchi bath

Retro Langos Büfede langos ye.
Street Food Karavan diye bir yer var, oraya mutlaka git. Ufak bir çıkmaz sokak. İçinde 8-10 tane karavan var. Her biri bir restaurant. Bar da var. Biranı alıp, istediğin yerden yemeğini alıp takılıyorsun. Hemen girişte sağda ismini unuttuğum bir burgerci var. Onu tavsiye ederim, başarılı.
Porter's puba git. Akşam 6ya kadar yanılmıyorsam happy hour var, bira sudan ucuz. Litrelik Hunter's 10 liraya falan geliyordu bu yaz. Bu happy hour olayı budapeştede bir çok yerde var sonradan anladığıma göre. Ama Hunter's her yerde satılmıyor. Pek sevilmiyormuş. Ben de aksine bayıldım, çok sevdim birayı. Hunter's satan nadir yerlerden biriymiş Porter's.

edit: barın adı pointer pubmış.

Kahvaltıda Zoska’ya gidebilirsiniz her şeyi harika özellikle pankek ve yumurtalı sandviçi.

Drum cafe’nin gulaşı güzeldi ama dikkat akşam kalabalık olabiliyor.

Termal havuzlara gidebilirsiniz

hızlı kahvaltı/atıştırmalık için bagel inez shop. taze ve lezzetliydi herşey.

emel müftüoğlu'nun "deli et beni" diye bir şarkısı vardı, çok güzeldi.

norm ender-deli

Mor ve Ötesi - Deli

mfö - deli deli kulakları küpeli

Yeni Türkü-Deliler

aleyna tilki- nasılsın aşkta şarkısında delinin aşkı bambaşka diye söz geçiyor ya da ben öyle anlıyorum:)

lyrics.alternatifim.com

yandan ercetin - umrumda degil

Sezen Aksu - Adem Olan Anlar www.youtube.com

Delilerden mi akıllılardan mı bahsettiği tartışılır ama :)

harika avci - deliyim ben

hande yener- deli gibi

özdemir erdoğan - sevdim seni bir kere
duman - deli
sezen aksu - ikili delilik
sezen aksu - bir zamanlar deli gönlüm
ebru gündeş - deli divane
tarkan -kış güneşi
tarkan - ay
tarkan - hepsi senin mi
tarkan - kimdi
ajda pekkan - resim
sertab erener - aldırma deli gönlüm
mustafa sandal - deli yangın

aklıma geldikçe editlerim.

Oynatmaya az kaldı
Beni siz delirttiniz

Büyük ev ablukada şarkılarından birşeyler çıkabilir. Bir de şurdaki listemde adım adım delirmeye eşlik edecek birkaç parça bulabilirsiniz:

open.spotify.com

yazilmamis bir sey ekleyeyim, feridun duzagac - deli

Şebnem Ferah Deli Kızım Uyan

Hande Yener - Nasil Delirdim

Hadise - Deli Oğlan

Bir de adını bilmiyorum ama şu eski meşhur şarkı var ya hani "ah kalbim ben senden çok çektim, söyle nedir bu halim? Valla sen delisin..." diye dizeleri olan.

kenan doğulu- deliyim gözü kara deliyim

Yasemin Mori- Deli Bando ve Yeniler şarkısı

zeynep casalini-delilik

viyana için yazıyorum:
konaklama: austria trend anatol wien
gezi: ringstraße civarında çoğu önemli yapı. schonbrunn ve belvedere biraz dışarda kalıyor. 48 saat ulaşım kartı almıştık biz. her müzeye girmeyecekseniz viyana pass mantıksız olabilir. sarayların avlularini bahçelerini gezin, hepsine girmenize gerek yok birini seçin yeter, diğerlerinin görsellerine bakın. benzer oda geçişleri var çünkü. sisi ve joseph ile ilgili filmler varmış, izleyin bence gitmeden.
yeme-icme:cafe landtmann. demel pastanesi aşırı popüler, masa bulmak hele ki dışardan masa kapmak için mücadele etmek gerekiyor. dolaşırken girip tatlınızı alın, başka yerde yiyin illa denemek isterseniz. stephenplatz, graben çevresinde yemek alternatifleri bulursunuz. karlsplatz yakınında naschmarkt var, yemek için gidilebilir.

konaklama tavsiyemle ilgili uyarayım, çok sakin nezih bir yer. hareketli bir yer bakıyorsanız wombats hostellerini inceleyebilirsiniz.

Viyana için ulaşım kartı al bence yuruyerek ulaşım bazı yerlere zor. Bide müzelerden birini seç gir hepsine girmem dersen. Hava durumuna dikkat et İstanbul a gore soğuk 5 6 derece.

Ben pek sevmem ama gitmişken sachertorte yenip,melange içilmeli. Benim özellikle önereceğim şey ise operaya gitmek. Önceden bilet bulamazsanız ya da pahalı gelirse, gösteri öncesi ayakta izlemek isteyenler için bilet satılıyor. Bratislava'da kayda değer bir şey hatırlamıyorum.

Opera/konser pahalı gelirse, denk getirebilirseniz merkezdeki bir katedralin önünde elemanlar son biletleri satmak için ucuza veriyor bazen. Bizim ilk akşamımızdı, yol yorgunuyduk gitmedik. :/

Demel'i önerir herkes, bence şişirilmiş bir balon. Cafe Central'in havası daha güzel.

Christmas market kurulacak bir zaman gidilecek ise Rathaus Park

Göz’ü okuyun bence. Kesinlikle okumalısınız diye düşünüyorum. Ben ergenlik zamanlarımda okumuştum çoğu kitabını ama şuan olsa yine aynı çekicilikte geliyor. Müthiş kurgular müthiş hikayeler. Çok orjinal.

It' yi falan izlemedim kitabını da okumadım. Ama 2. filmi geldiyse kitaba bağlı kalındığını düşünüyorum.

Ben şu anda Kara Kule serisini okuyorum. 4. kitaptayım ve hayatımda okuduğum en güzel seri olabilir. Son derece sürükleyici ve kendine has, özgün bir hikayesi var.

Dün ilk defa filmini izledim. İzlemez olaydım. Kaç kitaplık seri bu kadar mı rezil edilir! Kara Kule demeye 1000 şahit ister. Film daha çok Kara Kule aroması serpiştirilmiş bir film gibi olmuş. Seriyi tamamen çarpıtmışlar. Zaten film gişede çakıldı doğal olarak. Ellerinde harika bir kaynak varken kullanamamışlar yazık. Film ne kadar kötüyse seri de o kadar harika. Seriden bağımsız olarak yapılsaydı film o zaman başarılı olabilirdi.

Daha önce de Kubbenin Altında kitabına başlamıştım. Ama yarıda bırakmıştım. O da çok güzel ve sürükleyiciydi. Ama Kara Kule kadar değil. Belki Kara Kule bitince ona tekrar başlarım.

Yani diyeceğim o ki mutlaka oku. Hatta Kara Kule' den başla.

Kara kule (ilk kitap silahşör)
22/11/63

Ben kitap veya yazar önermeyi mantıksız buluyorum cunku gerçekten okur olan okurları kitaplar kitaplara yazarlar yazarlara götürüyor zaten. Diğer öneriler yüzde 80 isabetli olmuyor.
Ama 50 den fazla kitabını defalarca okumuş bir king fanı olarak dayanamadım.kara kule ve cep hikayeleri dışında bütün kitaplarının hastasıyım ama yeni başlayan birine hayaletin garip huyları, hayvan mezarlığı, yeşil yol , korku ağı, Duma adası, 22/11/63 gibi daha akıcı kitaplarını oneririm
.
Ama en sevdiğin kitabı derseniz kesinlikle bir aşk hikayesi derim.

"Hatta öyle film uyarlamalarını falan izlemedim."

bu söylediğinin doğru olabilmesi çok zor. adamın çok fazla hikayesi filmleştirildi. bilmeden de olsa izlemişsindir.

kesinlikle okumalısın. it ve misery özellikle çok iyidir. betimlemeleri çok gerçekçidir, okurken yaşıyor gibi oluyorsun.

benim en sevdiğim stephen king kitapları ilk 3 sıralama şöyle gider:
kara kule serisi (hepsi)
tılsım
uykusuzluk

ama daha önce stephen king okumamış birine yazarı sevip sevmeyeceklerini kestirmeleri için medyum veya sis'i okumalarını öneririm. bu iki kitaptan birini okuyun, ikisi de yoracak uzunlukta kitaplar değiller. eğer ikisinden birini severseniz zaten bu tarzı da seviyorsunuz demektir, sevmezseniz kara kule'ye yine de bir şans verin. kara kule müthiş bir hikaye çünkü :)

lilyhammer

Bu türün en iyilerini yazayım.bahsettiklerinizi ben de izledim çok guzellerdi.

Broadchurch
The missing
The fall
Night of
Cardinal
The sinner
Happy Valley
Wolf creek
True detective
Black spot
Manhunt unabomber
Mindhunter

Den som dræber
Jordskott
Wallander
Fortitude
Ófærð
Kvinden I buret (film)
Fasandræberne(film)

Hodejegerne- film

Çok haklısınız... Majör depresyon atağı geçirdikten sonra aynısını düşündüm ben de ama bu da öyle bir bela ki. Hani şu ay depresyona girdim 3 kutu çikolata bitirdim diyenler var ya, keşke onlar gibi çikolata ile geçse. Ailemden uzağım, yeni evliyim, yeni hayata da adapte olamıyorum. 3 ileri gidiyorsam, 2 geri gidiyorum...

ben de böyleyim. bu günler geçecek ama en az hasarla atlatmak lazım. ben hobilerime odaklanıyorum. sosyalleşmeye çalışmalısın.

belki iyi bir psikiyatriste gidebilirsiniz? evet bahsettikleriniz ugrasmasi cok zor seyler fakat ruh sagligimiz yerinde oldugunda bunlarla daha kolay basedebiliyoruz. ilaclarla biraz toparlanirsaniz surecten kurtulmak icin daha kolayca cabalayabilirsiniz. gecmis olsun.

2-3 hafta önce ne oldu da bıraktınız çalışmayı araştırmayı? Eğer gerçekten olacak gibi değilse, torpilli birileri önünüze geçtiyse vb. sebepten soğuduysanız bence vakit kaybetmeden ara verin akademisyenlik yoluna.
Bazen kendi alanınız dışında bi iş yaparak para kazanmak iyi hissettirebilir, az da olsa para kazanmak insanın kendini işe yarar hissetmesini sağlar.
Araştırma azminizi kaybetmek ve şuanda ara vermek istemiyosanız part time bir işte çalışmayı deneyin. Elbette sizi mutlu edecek, iyi hissettirecek bişey vardır bunu da deneyerek bulacaksınız.

Hepiniz harika insanlarsiniz çok ama çok teşekkür ederim

Senin ilacın ayahuasca.

@megalomaniac aslında söyle bir şey oldu. Yüksek lisans döneminden beri torpilliler önüme geçiyor ama hiç pes etmedim devam ettim DHA da hırslanarak devam ettim hatta. Bu düşüş birden bire ve çok hızlı oldu. Sanırım kendime inancımı kaybettim. Yeni evlendim ve yeni bir şehirdeyim. Arkadaşım hiç Yok. Eşimin arkadaşları var çevremde. Hepsi de çalışan kadınlar. Ne yazık ki onların aaa işin yok mu, tüm bunları parasız mi yapıyorsun demedi beni kırdı. Alanım da kadın ve çocuğa yönelik her türlü şiddetin önlenmesi üzerine. Bu alanda da iş bulmak mümkün olmadı. Başvurmadigim STK kalmadı diyebilirim

@bora benim lan aslında cevabınız kafama bir şeylerin dank etmesine vesile oldu :) evet, çalışılan hiçbir işten utanilmaz bunu çok iyi biliyorum. Evet, kazandığı parayı bir Pazar kahvaltısina da gömen çok. Bu pencereden bakmak çok şey kattı

eşinden ve eşinin arkadaşlarından uzak dur bir müddet. seni zehirliyor olabilirler.

@redskull eşimden uzak kalmam pek mümkün değil de arkadaşları mümkün:))

@borabenimlanaslinda meslek kadın çalışmaları olarak geçiyor. O nedenle STK başvurusu yaptım sıklıkla. bir de çocuk gelişimi okuyorum açıktan :)

+5 yıl işsiz olarak arttırıyorum. sağlığın yerindeyse gerisi önemli değil. mutlaka bir kapı açılacak. önemli olan bu süreci depresyona düşmeden barışık geçirmek. nickinin hakkını ver yani:=

Ayahuascadan once samanik seans.
Turkiye’de ayahuasca seremonisi yapanlara hic guvenmiyorum sahsen. @redskull

Bu issizlik ve yarattigi duygu, beden hissi artik donusmesi gereken hir duyguyu bagiriyor, o her ne ise samanik seans ile donusturebilirsiniz.
Ucretsiz seans veren arkadaslarima yonlendirebilirim.

Ben kendimi kapatıp paniğe sevk ettim kendimi. Yarın mahallemizdeki muhtar hanım ile görüşeceğim. Buraya ilk taşındığımda kadın girişimciler ile ilgili çalışmış olduğundan bahsetmişti. Sakin olunca aklıma geldi bu fikir de. Belki bir süre gönüllü deneyim kazanırım ama olsun önemli olan da insanlık için çalışmak değil mi zaten. Varsın para sonra kazanılsin. Hepinizi güzel kalplerinizden öperim. iyi ki varsınız.

Uzmanlık alanın nedir?

yurt dışına gitmeye çalışın akademi yoluyla
özel ders verin, ücretli sitelere üye olarak.
yaş 30 olmadan evs ya da workaway yapın mesela imkan varsa bir sene.en azından ekstra bir diliniz olur.
doktora bi şekilde biter önceliğiniz olmasın.

Valla en azından eşin ve eşinin arkadaşları var. Ben bu dediğin şeylerin aynısını tek başıma yaşıyorum. Antidepresan da içmiyorum çünkü ilginç bir şekilde bende işe yaramıyorlar. Yalnız olmadığın için kendini şanslı olarak düşünebilirsin belki mutlu olursun o zaman.

@opitseri kadın ve çocuğa yönelik her türlü şiddetin önlenmesi. (Psikolojik şiddet, fiziksel, cinsel, ekonomik şiddet)

Çok uzun zamandır yazmıyordum, moral olsun diye yazmak istedim.

Hayatta sağlık ve bir hedefinin olması çok önemli ki, öncelikle sağlığınızı korumaya ki buna akıl sağlığı da dahil gündelik rutinler oluşturun,

Her akşam yürüyüş veya bir müzik topluluğuna dinleyici olarak katılma. Toplum yararına gönüllülük klübünde çalışma da olur.

Sonra da hedefinizden şaşmayın, bitirin kalsın kenarda öyle bir yerde bir fırsat çıkar ki şaşırırsınız

Sağlığını düzeltmeye veya kendine iyi davranmaya calis. Gerisi boş. Ben 40 yaşındayım mühendisim ve bekar bir babayım. Cocugum benimle beraber. Isyerim kapandı işsizim. Kiradayım ve kimsem de yok. Oğlum kolejde (onun parasını çalışırken ödemiştim) birikimim veya yardım aldigim kimse yok. Ama hayata küsmüyorum. Evet benimde her günüm aynı kimseyle pek görüşmüyorum ve benimde arkadaşlarım, okul arkadaşlarım iyi yerlerde. Ayrıca ağır yalnızım, arkadasım çok az ve az görüşüyorum, mesela yarın hastanede işlemlerim var yanımda gelecek birini istiyor insan ama yok ne yapayım. Böyle durumlarda insan kendini başarısız ve şimdiye kadar yaptıkları boşmuş gibi düşünüyor. Yaşın çok değil okulun güzel. Depresyona filan girme hayata bakisin sey olsun taktik maktik yok bam bam bam. Yolun açık olsun . Inşallah dilediğin gibi olur.
''sen ne kadar plan yaparsan yap hayatın senin için başka planları vardır.'' diye bir şey mi vardı neydi?

Hepiniz ayrı ayrı çok güzel insanlarsiniz hepinize yürekten çok teşekkür ederim. Önce sağlık elbette :) hepinizin verdiği tavsiyeler kulağımda küpe.

Eşinizin arkadaşları için bir tahmin yürüteyim, fırsatları olsa çoğu çalışmamayı tercih eder. Kimse işinde/evinde pek mutlu değil. Deli görünmemek için normal taklidi yapıyoruz:) Söylenenlere takılıp kendinizi üzmeyin demeyeceğim, insan üzgün ya da yorgun hissetmezken fazla etkilenmiyor zaten başkalarının yorumlarından. Ve her saniye durum tetkiki yapmayın hayatta nerdeyim diye(kendim dahil herkese tavsiye)

Güne güzel kahvaltı ile başlayın, sporunuzu ihmal etmeyin, telefon/tv başında vakit öldürmeden uzmanlık alanınızı en sevdiğiniz konu gibi araştırmaya devam edin. TÜİK'in verilerini inceleyin, uzmanlarından bilgi alın. Konu ile ilgili araştırmalara katılıp diğer katılımcılarla sohbet edin. araştırmalarınızı, yazılarınızı dergilere gönderin mümkünse. Yabancı diliniz varsa yurtdışını da değerlendirin.

Sağlığınız ve huzurunuz herşeyden önemli. İş hayatını bilen biri olarak söylüyorum bunları. Kendinizi salın demiyorum, biraz oluruna bırakın hayatı.

Bilgisayarla aranız nasıl?

@selimcigimisik çok iyi

@zihua her cümlemize katılıyorum bu kadar güzel anlatılabilirdi :)

yapabiliyorsanız spor yapın mutlaka
koşmak da çok iyi gelecektir

stk ve avrupa birliği kurumlarında ücretsiz gönüllü çalışarak hem çevre yapmış hem piyasayı tanımış hem de yeni fırsatlar için kapıyı aralamış olursunuz. çözüm olarak bir şekilde evden dışarı çıkmakta görüyorum

@yemrem bugün birkaç yere gönüllü başvuru yaptım. Güzel enerjileriniz ve yardımlarınız için teşekkür ederim herkese :)

maddi olarak ihtiyacın yoksa bir tane patronun üç kuruş parası için ağız kokusunu çekme hevesi niye?
Eşinin maaşı yetiyorsa kitap yaz makale yaz başka şeyler yaz
O çok bilmiş aaa çalışmıyor musun diyen mahalle karılarından daha mutlu olursun inan

Şu anda jean-cristophe grange’ın ölüler diyarını okuyorum. Kitap bayağı sardı, gayet akıcı bir dille yazılmış, tavsiye ederim.

daha dün tavsiyesini aldım ben de: stanislaw lem, başta solaris olmak üzere tüm eserleri.

ben arkadaştan cesur yeni dünyayı çaldım, başlayalım birlikte:p

Şimdilik the handmaid's tale kitabını ve dizisini tavsiye ederim, distopya olarak.

Perdido sokağı istasyonu
Serçe
Yaban diyarlarda yabancı
Ubik
Androidler elektrikli koyun düşler mi?
Vakıf serisi

@sagopa kajmer mahlas kafkef solarisi okumuşştum, onun dışında bir de aden var okuduğum. lem çok sağlandır ama ağırdır biraz, hepsini okumasan da solaris i mutlaka okumanı tavsiye ediyorum ben de.

@sameidiot yıllar önce okudum kusura bakma :) cesur yeni dünyayı okuduktan sonra evgeny zamyatin in "biz" romanını okumanı tavsiye ederim.

@put it in your appropriate place handmaid's tale çok popiymiş gibi geliyor nedense. en azından sonrası için alırım listeye.

@kayıtsız @zihua androidler elektrikli koyun düşler mi yi uzun zamandır düşünüyordum da altıkırkbeşten yayınlandığı için almıyordum. aslında pkd nin kitaplarını sırf bu yüzden almadım, yüksek şatodaki adam ve bu kitabı o kadar okumak istediğim halde. şimdi alfa yayınları basmış pkd nin çoğu kitabını, çevirisi hakkında bilginiz var mı? 6,45 i aratır mı?

bu arada zihua, serçe çok sevdiğim bir kitaptı, eğer sevdiysen ve okumadıysan devamı "tanrının çocukları" nı da mutlaka okumalısın. devam kitabını okumadan hikaye yarım kalıyor.

lovecraft'ın tüm eserleri

delicious tacos'un "finally some good news" kitabı - amazon.com ya da amazon.de den alabilirsin, indirimini takip et, indirimde olmasa bile 10 dolar

parfümü yok yağı var, www.tisserand.com.tr

Saf tek koku olarak istiyorsanız ben almistim kokucuk gibi bir markadan, ağır gelmişti. Rebul nature kolonya tavsiye ederim.

Loccatine - orange blossom

Jo Malone - Orange Blossom. İsmi bile portakal çiçeği.

el veya sırt çantasına bak

Bavul, çanta vs baktım hep :/
Taşınırken bu önemli düzgün bir şeyin içine koyayım dedim galiba ama tam da hatırlamıyorum. Ancak neyin içinde, o nerede hiç bilmiyorum. Bir yerde kaybettim mi ya da biri mi aldı diye düşünmeye başladım.

Eski odanizda pasaportun yanında başka neler vardı ve onları nereye koydunuz? Tüm çanta gözleri, cüzdan içi, kitaplık rafları, çekmeceler, kutular, dosya/klasörler, TV ünitesi, baza altı elden geçmeli. Kaybolmasını istemediğiniz şeyleri tuhaf yerlere saklama adetiniz varsa arama alanı daha da genişler.

Kitaplarin arasina koymus olabilir misiniz?

Genelde seffaf dosya icinde sakliyoruz, dosyalarin arasina girmistir belki.

İnsan insana- doğan cüceloğlu

İncil'i okuyabilirsin, bir misyonerlik amacım yok.

İnsanları anlamak isimli kitabı oku.

mal mal yorumlar yapmayın.

the coon aceminick teşekkürler.extra bekliyorum yeni arkadaşlardan

Çok okudum. Sonunda bir sik anlamamış malın biriyim. Mavi Tüy, Simyacı, Işığın savaşçısının elkitabı. Bunlarla yavaş yavaş başlarsınız kendinizi tanımaya anlamaya. İnsanları anlamak sadece tecrübe ile mümkün bence. İyi okumalar.

Arthur Schopenhauer eriktik diyalektik ve aşkın metafiziği

Insan Olmak - Engin Gectan

Schopenhauer- Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Dino Buzzati- Tatar Çölü

var olmanın gücü

konaklama olarak:
hollanda'da airbnb olayı oldukça iyi. evsahipleri de evler de genel olarak hep memnun bıraktı bizi. üç kere gittik arkadaşlarla ve hiç sıkıntı yaşamadık.

müze olarak:
müzelerin hepsi çok güzel ancak rijksmuseum'a girmek oldukça meşakkatli bir iş. yüzlerce metre sıra oluyor önünde o yüzden bir gün oraya gidebilir ve tavsiyem en erkenden gitmek.

gezmek açısından:
bisikletle gezmek hollanda'nın milli aktivitesi onu yapın.

ulaşım olarak:
şehir içinde toplu taşımaya para vermeyi ben gereksiz buluyorum ancak bu tavsiyeye yalnızca yürümekten hoşlanıyorsanız kulak verin. çok değil mesafeler ama çok az da değil. kumulatif bir şekilde çok oluyor sonuçta.

museumkart mantıklı zaten müzeler bölgesi var rijk museum van gogh museum vs orada. zaten amsterdam müze konusunda geniş yelpazeye sahip. ben vondelparka bakan bir otelde kaldım manzara vs güzeldi. zaten vondelparkta baya büyük o bölgeden otel ayarlarsan rahat edersin.

yerel kültür için haarlem tarafına gidebilirsiniz. trenle 2 durak falandı galiba.

I amsterdam City Card aldım ben, daha rahat geldi bana.

Loetje'ye gitmiştik biz şirket yemeği için ama hangi şubesiydi hatırlamıyorum maalesef.

partner firmada De Bazar Amsterdam B.V. götürmüştü, fena değildi. gerçi bana tam olarak türk mutfağı gibi geldi :).

The Bulldog Palace'a herkes malum nedenler için gidiyor ama bence Hans Dulfer'in grubunun sahneye çıktığı bir güne denk gelmek lazım jazz seviyorsanız. yoksa ortam benim için leş ama grubu dinlemelere doyamadım.

ben çevredeki köyleri vesire kapsayan hop on hop off otobüs turlarına katıldım, özellikle bir balıkçı köyü, değirmenlerin olduğu köy ve peynir fabrikası duraklarını çok sevdim. bu da bir ek not olabilir sizin için.

Amsterdam tren garının üst katından marken, volendam, zaanse schans vs köylere otobüs kalkıyor. 10 euro gibi bir ücretle gün boyunca istediğiniz kadar köy gezebilirsiniz.

Net maaşa ekleniyor aşağıdaki oranlarda.

90 puan ve üzeri %10
80 puan ve üzeri %5
70 puan ve üzeri %2. Gir habire. Bir şey kaybetmezsin

Yukarıdaki bilgi nereden alındı tam olarak bilmiyorum ama kamuda dil tazminatları nettir.
(Belki KİT'ler içindir) Yüzde hesabıyla verilmez.
A+ 155.47 TL
A 116.6
B 77.73
C 38.87
Yazdıklarım yabancı dil bilgisinden yararlanılan personel için. Buna idare karar veriyor. Yararlanılmayan personel daha düşük alıyor.

Ben kamuda bakanlık merkezde çalışıyorum ve C seviye ile tam olarak 38.87 TL alıyorum.

"yüzde hesabı yok" yorumuna katılıyorum. fakat tabii ki tazminatlar her sene bir oranda artıyor. dil tazminatlarını düzenleyen madde sanırım 657'de bulunabilir.

95 üstü. yani A+. şimdi bordroya baktım, ocak ayında 156 yatmış.

anahtar konusu için kılavuza bakmalısınız. mesela yökdil kılavuzuna göre anahtar hala yasak.

on sene önce alıyordum, şimdi #glamdr1ng yazınca hatırladım, %5'ti hatta. sonra, galiba 5 yılı geçince tekrar sınava girmek gerekiyordu. bu duruma göre ya tazminat kuralları değişti, ya da kamudan kamuya fark olabiliyor.

edit: bir de hangi sınava giriyoruz, yökdil sayılıyor mu? yoksa yds mi sadece?
Teşekkür ederim cevaplar için.

Benim bahsettiğim 399lar için geçerli. 657 üstte yazan gibi galiba

5 yıl geçerlilik süresi kuralı halen devam ediyor. yökdil dil tazminatı için kullanılamaz. sadece yds.

ekleme: en güncel yds kılavuzuna göre araç anahtarı halen yasak.
dokuman.osym.gov.tr

Kit'ler için dil tazminatı temel ücret üzerinden a=%10, b=%5 ve c=%2 olarak ödeniyor. Bu artış sözleşme ücreti artmış gibi yansıtıldıktan sonra damga vergisi kesiliyor. 657 isen detayları bilmiyorum ama b için 40-50 TL aldığını söylemişti biri.

Hayır diskte gerekli yer ayırıp windows'a bir zarar vermeden ubuntu'yu oraya kurabilirsin.

bir zamanlar wubi vardı. windows içerisinden ubuntu kuruyordu.

Hiç kurmadan USB üzerinden de çalıştırabilirsiniz amacınıza göre.

İşinizi görür mü bilmem ama VirtualBox la Windows içinde kurabilirsiniz hocam.

vmware workstation veya virtualbox.

Under the Tuscan Sun

Stealing beauty
Call me by your name

the english patient

Solino

After the Fox
Il Postino

Mediterraneo
meis adasında geçiyor ama güzel italyan filmi

Call me by your name +999999

lazzaro felice

The Secret of Santa Vittoria
Roseanna's Grave

(bkz: dark city)
sanıyorum tam istediğin şey bu filmdeki şehir.

Şehir aklıma gelmedi dünya olur mu?
Anarres ve Urras. (bkz: Mülksüzler )

Şehir olarak da şimdi yazarken aklıma geldi Cesur yeni dünya' da 26. Yydaki Londra anlatıliyordu. O da kurgulanabilir.

Şehir aklıma gelmedi uzay gemisi olur mu?
Rama'yla Buluşma'daki Rama, tasarlanmış en güzel uzay gemisi olabilir.

Aha şehir de buldum. China Mieville'in New Crobuzon'u (Perdido Sokağı İstasyonu kitabından)

Gorunmez kentler/ calvino

şehir ve şehir-china mieville
süper kent-j.g.ballard

memrise

mondly arabic

aynı isimli yap açılır.

kumandada altyazı ile ilgili bi tuş varsa onu kurcalayın. olmuyosa ismini aynı yapıp deneyin. her tv'nin usulü farklı olabiliyor.

-aynı isimli yap +1.
-zamanlama farkı nedeniyle altyazıyı göremiyor olabilirsin. ileri sar bak. sorun buysa filmin uzantısına uygun altyazı indir.
-tv uzantıyı tanımıyor olabilir. varsa uydu alıcıya tak usb'yi.

bizim televizyonda şu şekilde yapılıyor:

1. film ve altyazının ismini aynı yapıyoruz
2. filmin uzantısını .avi şeklinde değiştiriyoruz
3. altyazının uzantısını .sub şeklinde değiştiriyoruz

diğer şekilde çalışmıyordu bizde de

kucuk kup seklinde dograyip krema, sut, tuz, biber ve dovulmus sarimsak ile pisirip kizarmis ekmege sure sure yiyebilirsin.

matarlı corba.

makarnaya ya da ete mantar sos.

mantar kavurma. bu baya leziz olayor.

mantarlı kaşarlı omlet olabilir.

beef stroganoff yapılabilir:
malzemeler: soğan, mantar, krema (yoksa süt), ince kesilmiş et parçaları (ya da tavuk göğsü de kullanılabilir)

bir keresinde evde sadece üstteki malzemeler vardı, onları soteleyerek yemek yaptım, yerken farkına vardım ki stroganoff buymuş meğersem. şahane oluyor, kesinlikle tavsiye ederim.

kıymalı mantarlı karışımla lazanya yapılabilir. koyu kıvamda patates püresinin üzerine bol maydonozlu(taze/pişmemiş maydonoz) mantar kavurma konulup pizza havası verilebilir. mantarlı, sucuklu, kurutulmuş domatesli pizza olur. çeşit çeşit soslu makarna olur. mantarlı biftekli sandviç olur. olur da olur.

kaşarlı mantarlı tost var bir de, taksim'de müşkül denilen bir mekanda yapıyorlardı çok severdim. sanırsam mantarları ince doğrayıp tavada az yağda pişirip öyle koyuyorlardı tosta.

tavuk, biber, mantarı tepsiye ser üzerine kaşar dök. ekmeksiz pizza gibi olur.

beef strogonof yaptım hem kolay hem güzel oldu, teşekkürler.

Dün arkadaşımın annesi mantarlı bi börek yapmıştı, çok da güzel olmuştu. Yarım kilo mantarla, 1 ya da 2 soğan ayrı olarak kavrulup, karıştırılıyor. 2 yufka üzerine mantar ve soğan karışımı yayılıyor daha sonra üzerine 2 yufka daha konuyor. O 2 yufkanın üzerine de rende kaşar peyniri serpiliyor ve kaşarların üzeri de 1 adet yufkayla kapatılıyor. Her bir yufka parçasını koyarken yağ ve süt karışımını da yufkalara sürmeyi unutmuyoruz tabii. Çok leziz.

(bkz: ekmeğe kutsiyet atfeden pagan yurdum insanı) seninle aynı dertten muzdarip.
(bkz: ekmeğin kutsallaşma süreci)

ya işte sonuçta en fazla tüketilen gıda. kutsallaşmış işte bir yerde.

başka ülkelerde de pirince karşı benzer bir hassasiyet var. yokluğu açlıkla eş tutulan ürün kutsanıyor muhtemelen.

Bizim insanımızın karnı, ne kadar yemek yerse yesin ekmek yemediği müddetçe doymaz. Sofrada ekmeğin bulunmaması psikoljik olarak bizi açlığa götürür, (Eyvah aç kaldık) deriz.
Ekmek çok iyi enerji vericidir. İnsan bünyesinin protein ihtiyacının büyük bir kısmını ekmekten karşılayabilir.

Özellikle kepekli ekmek sağlık açısından çeşitli yararlar sağlıyor. Bağırsakların çalışmasını kolaylaştırıyor. Yine kepekli ekmekte bulunan B ve E grubu vitaminlerin vücutta cinsiyet hormonları ve biokimyasal faaliyetlerin düzenlenmesinde çok önemli işlevleri var. Gıdalar arasında dışardan en az katkı yapabileceğimiz, sentetik madde katkısı en az olanı da ekmektir. Bu bakımdan da oldukça sağlıklıdır.
İşte bütün bu özelliklerden dolayı ekmek özellikle bizim toplulumumuz için oldukça kutsaldır. Yerde bir parça kırıntı görsek alır üzerine basılamayacak bir yere koyarız. Nafakasını helal yoldan, alın teriyle kazanan insan bizim için en iyi olanıdır. "Ekmeğini taştan çıkarıyor" deriz böylesi için. İyiliğe kötülükle karşılık veren nankör insanlar için "yediğin ekmek gözüne dizine dursun" diye beddua ederiz. Manevi gücü büyüktür bizce; "ekmek çarpsın ki..." deriz yemin ederken.
Nice edebi eserlere konu olmuştur. Dünya çapında ünlü yazar Maksim Gorki'nin "Ekmeğimi Kazanırken", yine ünlü Emile Zola'nın "Ekmek" romanlarında olduğu gibi.
Ekmeğin bizim örf ve adetlerimizde çok önemli bir yeri olduğu kesindir. Batılı ülkelerde bile ekmeğin kutsallığına inanılır...

Saygı, sadece ekmeğe değil bütün nimetlere karşıdır. Kavram olarak, cansız bir şeye saygı duyulmaz orada saygı duyulan ekmeğin bin bir türlü işlemle mamul haline gelişinedir. Tohumundan sofraya. Ayrıca gerçekten çok zor günler geçiren halkın(karne ile ekmek almak) genetik kodlarına kazınmıştır. Ekmek en rahat bulunan yiyecek olduğu halde diğer nimetlere nasıl saygı gösterilmez, bir portakalı 7 kardeş paylaşırken, kabuklarını arada koklamak için bütün kış saklarken, baharda yeni filizlenen otları ekmek arasına koyup yiyecek kadar özlem duyarken, bunlar kutsal olmasın? Bununla birlikte diğer meyve ve sebzeler çok çabuk çürür, mesela yere bir parça simit düşsün kurur sertleşir ama elle alınıp kenara konulacak durumdadır ama yere düşen elma armut vs... çabuk bozulduğu için alıp ne başa konacak durumdadır ne de kenara. Diğer nimetlerden süt mesela, babaannem köylüdür. Bir damla süt ziyan olacak diye aklı gider. "O nimet nasıl çıkar?" derdi. Yine aynı hassasiyet yumurta içinde geçerli "Bir gramı ziyan olsa o tavuğun ne zorlukla çıkardığı aklıma gelir" der.
Kişiden kişiye değişir tabii bu durum, ne kendi varlığının ne de dünyanın farkında olan kişiler için bu aile içindeki görgü zinciri kırılmış olabiliyor özellikle göç eden ailelerde.

izlemediysen the man from earth
ha bir de white men can't jump var ki tadından yenmez.

(bkz: sleuth)
(bkz: 12 angry men)

ingmar bergman filmlerini deneyebilirsin.

(bkz: before sunrise)
(bkz: before sunset)

dogville dersen manderlay var uclemenın ıkıncısı.

www.imdb.com

(bkz: Conversations with Other Women)

closer tiyatro uyarlaması bi film ve bence gayet güzeldi.

(bkz: vals im bashir)

reservoir dogs

hunger
kirschbluten hanami

rear window, funny games-biraz sinie edebilir ama olsun-

neredeyse tüm woody allen filmleri.

şu an kullandığım laptopu oradan aldım. (siteden değil eski dükkanından)
anakartı yandı değiştirdiler. sonra yine yandı bu sefer toptan yeni alet verdiler ki eskisini epey zamandır kullanıyordum.

stoklarında olmayan ürünleri var gösteriyorlar. istanbul bilişimden farkı kalmıyor bu durumda. yoğun çemkirmelerimle ilgisi var mı bilmiyorum ama baktığım notebooku sonunda "stok sorgulayınız"a çevirmişler. yakınınızda varsa önce mağazasına gidip sorun.

bir de eklemek lazım; sattığı ürünü tanıma konusunda çalışanları beni şaşırtmıştı. ayrıca müşteri hizmetlerinin -en azından burada- iyi olduğunu duymuştum.

american ganster

Reservoir Dogs

donnie brasco

farklı bir şey istiyorsan get carter'ı tavsiye ederim, komedi olarak da the italian job'u. ikisini de amerikalılar yeniden çevirdi onalrı ben izlemedim ama eskileri harikadır, ikisinde de michael caine oynuyor.

(bkz: gomorrah)

(bkz: rocknrolla)
(bkz: layer cake)
(bkz: the international) (bu tam olarak mafya filmi sayılmaz, daha büyük çaplı bir organizasyon sözkonusu ama film önerilebilir)

american gangster ve reservoir dogs u izledim....
italain job u ve get carter i da izlemistim.

digerlerine bi bakayim. tesekkurler.

once upon time in america

www.imdb.com

king of new york isimli filmin de oldukça iyi oldugunu duydum suanda da indiriyorum.sende bi bak istersen

yazmislar ama birdaha yazayim
(bkz: layer cake)
(bkz: layer cake)
(bkz: layer cake)

(bkz: the departed)

(bkz: last man standing)
(bkz: road to perdition)

tr de goprdugumuz kadarıyla ormanlık alana genıslıyor ya da yoneticilerin konutlarının oldugu tarafa dogru. ya da ana yolların etrafında. bir de kacak yapılasma var o da sanayi sitelerinin etrafına dogru genıslıyor.

valla kaynak filan gösteremem ama sadece kendi tecrübemi paylaşayım;
şehirler genelde "batı"ya doğru genişlerler.

şöyle bir şey okumuştum, türkiyede şehirler batıya doğru gelişiyormuş. bunun tek istisnası doğuya doğru gelişen kayseriymiş. ne kadar doğru bilmiyorum.

kavimler gocunu tamamlayamadık hala demek :/

yerel yönetimler ve kentleşme politikası derslerinden öğrendiklerimle cevaplayabilirim: şehirler encümen üyelerinin genişlediği tarafa doğru genişleme eğilimi gösterirler.

göynük

sözleşme imzalanmamış olması sonucu değiştirmiyor. hatta ortada yazılı bir sözleşme ve sözleşmede de deneme süresi ile ilgili maddeler olmadığına göre işçinin çalıştığı bu 4 ay deneme süresidir efenim denme ihtimali yok. burdan sonra sözleşme belirli süreli mi belirsiz süreli mi ona bakmak lazım. 4857 belirli süreli sözleşme kapsamını daralttı. yani işin süresi belirtilmediğine göre(belirtilmiş olanların bile hepsini belirli kabul etmiyor yeni kanun)işçi belirsiz süreli iş akdine göre çalışmaktadır diyebiliriz. ki bu durum işçinin lehinedir. 6 aydan az hizmetinin olduğunu düşünürsek 2 haftalık bildirim öneline hak kazanır. yani işveren 2 hafta önce işçiye çıkarılacağını bildirmek zorunda. haklı neden olmaksızın kafasına göre hemen çıkartmışsa bu iki haftanın ücretini ödemekle yükümlü. gerekçe kısmına gelelim: çıkarmanın haklı bir gerekçesi varsa belirtilmesi işverenin lehinedir. ( www.turkhukuksitesi.com ) peki sonradan alınır mı bu belge: ben de bilmiyorum.

orası şu anda adını hatırlayamadığım bir kışla

eşref akıncı kışlası var o civarlarda ama orası dağın tepesinde bea yeaww. burası onun daha aşağısında bir yer bence. çiğiltepe'deki askeri lojmanlar da siteler tarafında kalıyor. bilemedim.

Binaların yerleşiminden ağaçların garip kesiminden anladığım kadarıyla şantiye aşamasında çekilmiş bir uydu fotoğrafı. oralarda büyük siteler falan gibi şeyler var mı? Son 3-5 senede yapılan falan? Onun fotosudur. Çözünürlük iyi olsa yorum yapacağım da anca bu kadar seçebiliyorum.

kuşadası'nı eleyin. kalan 2 seçenekte ben de kararsız gibiyim ama ben olsam alaçatı'ya giderdim.

çeşme-alaçatı arası 10 dakika zaten. alaçatı çeşmeye bağlı...

ben yüzmek için ılıca sahilini öneririm, halk plajı var güzeldir h. içleri ama istersen clubta bulabilirsin.

çeşme içinden günlük tekne turuna çıkabilir, adaları gezer koylarda denize girersin, zennelerle göbek atabilirsin :D akşam üstü dönüşünde alaçatı çarşıya gidip gezebilirsin, artık çok pahalı gerçi ama görüntü olarak güzeldir. h.sonu çok kalabalık olması muhtemel. ama git gör tabi.

ılıca sahilinde yıldız koyu idi sanırsam tam merkezde barların olduğu sahil kesmi, orası da güzeldir tabiki biraz tuzludur.

yemek olarak kır çiçeği pidecisi iyidir ılıca'da.

tek olay şu 3 sen önce olsan gözün kapalı git derdim ama şimdi o kadar heveslisi değilim. 3 senede 3-4 kat arttı fiyatlar.

yol rahattır çeşme otobanı ile 45 dakika toplamda 1 saat sürer.

e- hiçbiri.
bence foça, urla filan.
dediğin yerler pazar günü mahşer gibi olur. hiç keyif alamazsın.

çok teşekkürler. ama lütfen cehaletimi bağışlayın:

ılıca sahili ne tarafta?
foça ve urla da çeşme kadar yakın mı? denize de girebileceğimiz güzel plajları var mı?

çeşmeden tekne turu olayı çok cazip geldi... fiyatları çok tuzlu mudur ki?

Akdeniz insanıysanız Alaçatı'nın suyu size gelmez, adı üstünde Çeşme'deki en ılıman denizi Ilıca'da bulabilirsiniz. Ben 3 gün üstüste Alaçatı'da (Babylon+Seaside) denize girdikten sonra Ilıca havuz gibi gelmişti (sıcaklık açısından). İyi tatiller.

haftasonu seaside'daydık. ben de mersin'li olarak alaçatı'nın buz gibi suyunda dondum resmen. orda bi de kendine has bi akıntı varmış, boğazdan sonra girdiğim ikinci en soğuk denizdi.

tekne turları ucuzdur 20 tl yi geçeceğini sanmıyorum + öğlen yemek veriyorlar "balık"... sabah 10 gibi kalkıyor tekneler, 3-4 tekne kalkıyor ve hepsi birbiriyle "biz daha çok eğlendiriyoruz" tarzı rekabet içindeler... eğlenmiştim şahsen arkadaşlarımla ben, zenneler iyidir gökkuşağı mı, yunus mu öyle bir adı olan teknedeydim. zennenin adı da murattı :D müthiş eğlenceli biri, youtube da bile videosu var... bana kucak dansı yapmışlığı var :D

----------ılıca
çeşme------------------- izmir gelişi ...
----------alaçatı

bu şekildedir. önce alçatı çeşme ayrımına gelirsiniz, çeşme ayrımında ılıca karşınıza çıkar 10 km sonra çeşme merkez...

kuşadasını eleyin.

terminalden veya üçyoldan çeşme otobüslerine bindiğinizde önce alaçatı'ya girip yolcu indirirler. çeşme bi 15 dakika sonra. ama alaçatıdan minibüsle çeşmeye gidecekseniz yolcu indir-bindir derken 25-30 dakika sürer.

www.cesmekentrehberi.com/

alaçatı içeride kalıyor biraz. deniz için kestirmeden 10 dakika yürüyerek sheraton'ın önündeki kumsala gidilebilir. bisikletle ılıca öğretmenevi civarlarına gitmem 10-15 dakika sürmüştü ağaçlı yoldan. yani yakın yerler bunlar birbirlerine. rüzgar sörfü ve çağla kubat turizmi süzer otel tarafında yapılıyor. orası ters biraz.

çeşme de tekne turunu kafadan eleyin. bangır bangır müzik eşliğinde apaçiler arasında kabile dansları yapmaya niyetiniz yoksa tabii. normalde kuzeye gittikçe su soğur dolayısıyla foça da çeşme den daha soğuktur ama bu fark 1 dereceyi geçmez. foça sakindir ama pazar gecesi dönüş trafiği üzücü olur. çeşme de kalabalıktır.

ama ben sizin yerinizde olsam dalışa giderdim. www.divecesme.com veya www.egebaracuda.com ikiside dalyanköy limanından çıkar deneme dalışı artı öğle yemeği 70tl dir. arada da istediğiniz kadar güneşlenir ve denize girebilir şnorkel yapabilirsiniz. hem kalabalık olmaz hem de daha önce hiç görmediğiniz yerlere gidersiniz.

ben şu anda ılıca'dayım denizini oldukça beğendim. sheraton'un hemen yanından girmenizi tavsiye ederim. şezlong ve şemsiyeler 5'er TL. akşam da alaçatı'ya gitmek iyi bir fikir bence.

ılıca da deniz ve akşam da gözde restaurant da rakı-balık kombinasyonu yapılabilir.
araba ve mangal gibi bir opsiyonunuz varsa sabah erkenden ıldırı ya gidilir, balık mezatından yakışıklı balıklar alınır. pişirilir afiyetle tüketilir. erithrai antik kenti gezilir denize girilir süper olur.

aynı şekilde daha fazla huzur daha az tatilci için karaburun da tavsiye edilir.

amin maalouf memnuniyetsizliğimize şöyle açıklık getirmiş: "biz kalıcı mutluluk sözü alarak doğduğuna kendini inandırmış o küstah kuşaklardanız." bir de maalouf'tan, annelerimiz ve babalarımızdan bizlere gelene kadar durumun ne kadar ciddileşmiş olabileceğini düşünelim. hepimiz az biraz hastayız işte.

:heba +1

bence bahsettiğiniz yaşlara gelince "gençliğimi dolu yaşadım, evet evet dolu yaşadım!" telkinine başvuruluyor olabilir. 30'lar civarında henüz o telkin sürecinin başlamamış olması muhtemeldir (atıyorum, 29 yaşındaki bi adam 5 stages of grief'in 2. ya da 3. aşamasındayken 50'lerindeki bi insan son aşamaya geçmiş olabilir).

bunlar tamamen sallamasyon varsayımlar tabi :P o kuşak, gençliğini gerçekten çok daha dolu yaşamış da olabilir.

boyle dusunmelerinin bir nedini de bilgisayar ve internete bagliyorum. basinda oturuyorsun saatlerce ve evet o kisiye gore keyifli oluyor, sadece oyun oynasan da sonucta keyif almis oluyorsun ya da kitap okuyup, arastirma vs bir seyler ogrenip aslinda degerli zamanini heba etmiyorsundur ama bilgisayarsiz buyumus insanlarin gozunden bakinca da o olmadan yapilabilecek degerli seyler var ve kompiter bunun onunu kesebiliyor.

ikisinin arasinda, 70'li kusaktan biri olarak gencligimi heba ettigimi dusunmuyorum, bazi vucutsal fireler disinda 20 yil oncesinden cok farkli degilim sanirim. sizinkiler bizim bir kusak ustumuz. ben universiteyden o kusaktan arkadaslarim bizim neslin onlara oranla daha az politize oldugunu ve fazla kitap okumadigini soylerlerdi ve hakliydilar.

o kusagin su anki nesle olan hislerini az cok tahmin etmek mumkun ve evet herkes kendininkini kendi capinda, sinirlari dahilinde yasiyor ama kisisel sinirlarimiz, gittikce klavyede genis, hissetme, tecrube etme vs babinda kuculuyor ama buna heba etmek denilir mi, o kismindan emin degilim. ben etmedim, etmiyorum.