bu fiyat aralığında alacağın notebooktan iyi oyun performansı bekleme. sana tavsiyem 200-300tl daha çık.kampanya olduğunda iyi bi notebook alırsın.

teknosa'da sürekli kampanya oluyor ve gayet sağlıklı oyun performansı alabileceğin laptoplar 1200-1500 tl arası değişiyor. 1600 tl'ye güzel bir oyun laptop'ı alabilirsin. teknosa mağazalarını gez istanbuldaysan, zira mağazalar arası kampanya farklılıkları oluyor bazen.

bulursun ekran kartlarının benchmarklarını incele

iki sene önce 1600 tl'ye asus x61s almıştım. hala oynayamadığım oyun çıkmadı. fazla da kasmayın zaten bir süre sonra sizin aldığınız cihaz da demode olacak.

bu arada ben de 1200 liraya dell 15r aldım her haltı açıyor o da yani, gariban laptopu yine de tabi

votka kola gibi karıştırıp içiyorsun

vodka yı shut yapıp redbul icince de guzel oluyo ama asıl olayı karıştırıp icmek.

votka koy biraz kalanına redbull koy, 3-4 yudum kalınca bardağın dibinde fondip yap. kavun ye yanında buz gibi. bana dua et sonra kavun yediğinde çünkü boğazını yakıcak o votka buz gibi kavunla bayram ediceksin.

votka redbullu karıstırıp ıc. asagıya da bı ambulans cagır kalp krızı gecırme rıskıne karsı.eheheheheh

büyük bi bardağın yarısına kadar buz doldur. sonra buz hizasını biraz geçecek kadar vodka koy. üstüne redbull. pipetle içilmesi tavsiye edilir :)

berbat oluyor schweppes'le karıştır

adaptasyon konusunda bence denizsizlik en büyük problem olabilir, istanbul'dan ankara'ya okumaya gittiğimde, denize karşı bi çay bile içecek ortamın bulunmaması beni harap etmişti.

bağcılar'a git.

ankara adamı darar.

iş durumunuzu gözönünde bulundurarak istanbulda kalın derim. ayrıca istanbuldan nasıl sıkılıyorsun?

2 yıl önce Ankara'da çok klas ve bilinen bir şirkette yönetici pozisyonu için sekreterimin maaşının 2/3'ü kadar maaş önerdiler, yol dahil değilmiş...

Hayatında vereceğin en saçma karar olur Levent - Harbiye'yi bırakıp Ankara'ya gitmek. Ankara gerçekten berbat bir yer istanbuldan sonra. Kafayı yersin sıkıntıdan.

-Ankara'da İstanbul'daki kadar hareketli bir "sokak" yok. "Sokak"tan kastım; ilk gittiğimde İstanbul'a anaa ne güzel lan tramvayda bir grup müzik yapıyor; her yerde sokak sanatçıları falan var demiştim. Bence önemliydi kamusallık adına. Sonra ikinci gün baydı o kaos hali. Ama gene de o kamusallık iyi diyorum.

- Gece hayatı yok değil var. Sadece seçeneklerin daha az olur. İstanbul'dfa çok galiba. Ankara'da genelde barlar bile 1 gibi kapanır. Ama Arjantin, Tunalı vb. yerlerde ve Kızılay'ın bazı barları nefes-eskiyeni gibi 4-5 e kadar açık. Ama disko, club falan bilmem.

- denize karşı çay içemezsin evet. Ankara'ya gelince deniz yok lan burda deme sonra.

- ilk gittiğinde her yeri birbirine benziyor diyebilirsin.

- tekrar ediyorum, İstanbul gibi değil. hobaa akalım dersin de; bayar sonra.

- Son olarak, bana şöyle gelmişti Ankara; sanki zenginliğin de yoksulluğun da bir sınırı var şehirde gibi. o kadar düzenli ki.. ama istanbul'da ne zenginliğin sınırı var ne yoksulluğun sanki. tabii izlenim bu sadece.

- Ankara melankolik bir kent. cidden öyle. boşuna rock grupları fırlamıyor habire buralardan..

olumlu yönlerini sayma dedin; saymıyorum.

ama Ankara sevilmez alışılır denir; cidden fena alışabiliyor insan.

artı, her şehir içindekilerle güzel. burdur'da sevdiğin insanlar varsa, orası da güzel gelebilir. tamam biraz zorlama oldu :)

ben ankara nın en çok istanbul a dönüşünü sevdim demiş şair saygılar başarılar;)

istanbul'dan haz alamayan bir mimarsan durma, git zaten. naçizane tavsiyem eropa taraflarıdır ankaradan ziyade.

ankara'nin istanbul'a ustun gelecegi birkac sey, yasama rahatligi, ulasim probleminin olmamasi, daha duzenli olmasi, insanlari vs., onun disinda is hayati konusunda istanbul her turlu agir basar ozellikle sizin alaninizda. ama is garantisi olan bir sirket olacaksa yani belli bir musteri profili olan bir yerde calisacaksaniz ve sizi baglayacak birsey olmayacaksa ankara'yi tercih edebilirsiniz, ama istanbul'un renkli yasamini ankara'da ararsaniz alisana kadar surekli bir karsilastirma durumunda olabilirsiniz.

tersini çok duydum da bu durum pek bilindik değil..

akbil veya benzeri bir şey yok. en fazla 10luk bilet satılıyor :/ 1.5 kadıköyden az nüfuslu eskişehir bile çatır çatır eskart kullanırken angarada hep bilet alacan, öğrenciler için bir de paso falan muhabbeti var hiç girmiyim.

istanbul'da anadolu yakasının güzel bi semtine taşın bence ethemefendi'de göztepe'de erenköy'de bir yerler ne biliyim. ya da kadıköy'e

@ yuto 20lik ego'da var :)

eğer 3.5mm arıyorsanız (bkz: oblio) başlığında öyle bir üründen bahsediliyordu. yalnız mp4 playerları berbat tavsiye etmiyorum

razer ferox'a bak. pili değiştirilemiyor ancak usb ile şarj edince 10 saat falan gidiyo pili.

ben laptopla kullanıyorum. baya da taşınabilir bi cihaz.

oblio denmiş, bildiklerimi aktarayım.

arkadaşım kullanıyor bunu. minik bir ses bombası bence. çoğu kez gıcık ediyor bu o aletle beni yüksek ses yüzünden. usb ile şarj oluyor ve epey gidiyor şarjı. 3,5 mm girişe sahip bir ürün. ses kademesi falan var. güzel de ses veriyor. geçen 19 liraya görmüştüm sanki, yoksa 29 muydu. öyle birşey fiyatı da. (fiyatını yanlış hatırlıyor da olabilirim)

ufak, yuvarlak bıde boyle cekınce otobüs körüğü gibi uzayan bı hoparlor vardı. ay unuttum adını

@akupunktur

bahsettiğiz budur belki.

www.shopmania.com.tr

evet evet sekli boyleydı ama sanırsam markası oblio degıldı. hemende çakmasını yapmıslar ha=)

piyasa da pek fazla seçenek yok gibi aslında :S hep bi modelin farklı markalarca klonları var...görünüşe göre oblio'nun oluru var gibi ama onunda marka olarak genel anlamda pek olumlu şeyi yok gibi de...

çoğu teknoloji mağzasında var. bayağı iyi de ses veriyor. tek odada çok rahat dinlenir.

yeditepeleri tercih edin.

yeditepe. kesinlikle tercih edin. tercihen gazetecilik :)

yeditepe dışında adam gibi üniversite yok o listede

oradakiler içinde yeditepe.

ben sadece yeditepe'yi duydum bu listede.

Anladığım kadarıyla hareketli olmayı ve bir şey üretmeyi seven bir insansınız. Eğer tahmin ettiğim gibiyseniz ve edebiyat ile çok haşır neşir değilseniz Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü tercih etmeyin. Sonradan çok pişman olursunuz. Yeditepe TDE'ye burslu giren arkadaşım her ne kadar bölümünü beğeniyor olmasına rağmen sürekli olarak neden RTE veya Gazetecilik okumadım diye yakınıyor.

Bir de burslu olarak mı düşünüyorsunuz, yüzde 50 burslu mu? İstanbul Bilgi Üniversitesindeki Medya ve İletişim Sistemlerini de yazın derim ben. Ne olur, ne olmaz.

@o f k evet dediğiniz gibi biriyim, TDE yi zaten Yeditepede olduğu için aldım listeye.

Evet, Bilgi Üniversitesi en çok istediğimdi fakat puanları ve fiyatları çok yüksek. Yazdıklarım %50 burs alabileceklerim, gerçekten düşük bir puan yaptığım için başka bir şey yazamıyorum.

Sanırım Yeditepe Gazetecilik okuyacağım.

İki şekilde.

*Oyunlar/uygulamalar için daha iyi optimize edilmiş ekran kartına ait son tarihli sürücü yazılımını yükleyerek.

*Yeni, daha performanslı bir kart alarak

kartı mı değiştireceksin yoksa drive mı güncelleyeceksin?

marka/model?

ben kart değiştirmeden performansı artırabilir miyim diye uğraşıoyum.

ATI RADEON HD 3600 series

güncel sürücüsünü kurabilirsin.

support.amd.com

oyun oynatabilen, ama artık demode olmuş bir kart HD 36xx. eğer sistemin masaüstü sistem ise kasayı açıp fanını bi temizle, muhtemelen zor döner hale gelmiştir.

asıl sorun oyun oynarken "uygun olmayan mod tavsiye edilen mod" gibi bir uyarı çıkıyor. ama benim ayarlarım zaten tavsiye ettiği ayarlarda..

Sorununun monitörle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Samsung monitörlerinde vardı böyle bir şey. Bir ara PS3 sahipleri bahsediyordu böyle bir olayla karşılaştıklarından. Çözünürlüğü 1080p den 720p ye düşürüyorlardı galiba.

şarkı adı soruyorum hemen silicemden alışkanlık. onların çoğu sonradan silmiyor zaten geyiğine yazıyor. silen varsa da durmasını gereksiz görüyordur, işgal etmek istemiyodur vs.

ekolden ötürü çoğunlukla dalgasına

gelde sadece soran kişinin işine yarayacak bilgiler için oluyor bu ibare. mesela hani "dıttırı dıttrıııı " diye başlayan bir müzik vardı neydi o falan gibi. bir daha kimse o soruyu "arama" bölümünden sormayacaktır ve sitenin veri tabanını boşuna doldurmayayım diye yapılan ince bir hareket.

genelde illegal indirme ilanı oldugu icin "bir an once kaldiracagim kimsenin başi derde girmeyecek ha dostum" diye anliyorum ben.

ikea veya koçtaş gibi yerlerden parasıyla koli bulabilirsin

bakkala çakkala dilenin bence, en kolay yolu bu.
bir de akşamüstleri veya sabahları bütün küçük dükkanlar çıkan kolileri kapının önüne bırakıyorlar, tam hava karardığı zaman çıkıp dilenmeden de toplayabilirsiniz.

çok eşyanız varsa satın almayla başa çıkmak zor olur.

marketler de, bim, diasa vb gibi, isteyince veriyorlar.

Plastik ıvır zıvırları satan yerlerde boş koli de satıyorlar. Beşiktaş'ta var mesela.

magara adami +1
Marketlerden istediğin sayıda ve ebatta bulabilirsin

ikea koçtaş çok pahalı oluyor genelde. Ancak koçtaş'ın depolarında güzel koliler oluyor depollarından rica edebilirsin yani.
Bunun dışında eminönü tarafında koli satan yerler var ikea'dan alacağın 2 koli parasına buradan rahatlıkla daha bükük 10-15 koli alabilirsin.

herhangi bir domino's'a gidin. peynir kolisi isteyin en sağlam onlardır.
herhangi bir mcdonald's'a gidin. et, tavuk ve varsa oyuncak kolisi isteyin, yine en sağlam onlardır.

eskiden bimlerde olurdu :/

www.kolici.com

hemen her yer ver böyle ltb colins gibi mağzalardan istersen verirler

Kağıtçı denen dükkanlar var. Ambalaj malzemesi, kağıt tabak falan satan yerelr. onlarda oluyor her boy koli. pahalı değil üstelik.
taşınmak zor iştir bu arada kolay gelsin.

bir kargo bayisinden alabilirsiniz. büyük kutu 4 liraydı geçen sene.

valla rip kalitesi değişken bişey sonuçta, nasıl riplendiğine bağlı ikisinin de. diğer ihtimalleri göz ardı edersek kaynak çözünürlüğü daha yüksek olduğu için hdtv-rip'i tercih ederim.

boyutlar dediğin çözünürlük mü dosya boyutu mu bilemedim ama her iki durumda da dvdrip'i tercih ederim.

dosya boyutu, şuan 1-1 ?

birini direk televizyon yayınından kayıt ediyorlar diğerini dvd'den. kalite genelde pek farklı olmuyor ama direk teleizyondan olduğu için hdtvrip'te kanal logosu filan oluyor. ben dvdrip'leri terchi ediyorum dvd'si çıkmış bir üründe.

dvd'lerin çözünürlüğü hd olmuyor, artık hd blu-rayleri satıyorlar piyasada, televizyon olması zorunlu değil. ha, hdtv-rip televizyon olduğu anlamına geliyor sanırım, o ayrı.

mümkünse bdrip, dvdrip hbo dizisiyse hdtvrip te olur

her şeyden önce kaynak olarak hdtv dvd'den üstündür. bir çok değişken olmasına rağmen video bitrate değeri tercihte kolaylık sağlayabilir.

720p ibaresi de varsa ki olmalı hdtvrip derim. dvd den kalitelidir. ama blurayrip mi dvdrip mi falan olmalıydı soru. neden dersen: dvd tvriplerden çoook sonra çıkar. genelde dvd çıktıktan az sonra da bluray falan çıkar. o yüzden blurayi çıkmış/çıkmak üzere olan bir yapımın gidip tvrip i edinilmez. saçmadır.

Dediğin yöntem riskli. Neden, şube yoğunsa arkaya atarlar. Ama yine de denemye değebilir. İstenen belgeler harçtır dekonttur vb işte o dediklerin.

ben ankarada sabah 7 de randevusuz gidip sıraya girip öğlene kadar başvuruyu bitirmiştim.

dönem dönem yoğun olabiliyor. Randevusuz gideceksen erken gitmekte fayda var.

Olduğun yere göre değişir ama sanırım dediğin 2 yerde yoğun olabilir yaz sezonunda. Randevu alman daha yerinde olur. Parmak izin yoksa onun için sıra beklersin büyük ihtimal.

randevu almak için sana yakın ilçelere bak. en yakın tarihe hangisi veriyorsa en az yoğunu odur. şansını deneyeceksen onda dene. mesela 28-31 aralık'ta her yer doluydu ama esenler'de bulabilmiştim. esenler az yoğun olabilir.

randevu al tabi ki randevulular bitmeden randevusuzu almıyolar

favorim 5, olmazsa 4.

linkler mi ölü ben mi açamadım acaba?

ben de açamadım nedense

satırı komple kopyala yapıştır yapmak lazım, aksi halde yarısına kadarını görüyor tarayıcı.

4 ya da 5 diyorum.

linkler ölü değil. kesme işareti olmadan vermek lazım.

4, olmazsa 5

4 diyorum

2 numara favorim. temiz kullanman lazim tabi. 3'ün yanına yaklaşma, 4 fazla klasik pantolon altinda guzel durmaz, 1-5-6 ayni galiba üçü de tırt.

4, olmazsa 5.

2 i alıp kirlet sonra öyle kullan gitsin.

hepsinin gideri var gerçekten ama alacak olsam 5 alırdım. 5 aldıktan sonra arkadama dönüp acaba diğerleri nasıl olurdu derim sonra günlerce.

5

4 diyorum. koş ve al .bu kadar net

tam da anlayamadı maslında sorunu ama bi de şöyle yazmayı dene:
select master from slave where içerik like(1,5)
1'le 5'i tırnak içinde de yazmak gerekebilir.

geçti gerçi de ben burda like yerine in yazıcaktım aslında yanlış yazmışım. neyse.

bana şu şekilde sonuç çıkarsa negzel olur mesela:

(order by çıkan sayı/toplam sayı)
- master id, çıkan sayı, toplam sayı, çıkan sayı/toplam sayı

@tepedeki
bu ilk query'den sonra çıkan sonuçları ve sayılarını bir çıktı olarak almak istiyorum böyle bi query var mıdır?

soyle bisey olabilir, denemek lazim;

select m.id, m.icerik_sayisi, count(*) as slave_icerik_sayisi
from master m, slave s where m.id = s.master_id
group by m.id, m.icerik_sayisi
having m.icerik_sayisi <> count(*)

@nawres

select m.id, m.icerik_sayisi, count(*) as slave_icerik_sayisi
from master m, slave s where s.icerik = 1 AND m.id = s.master_id
group by m.id, m.icerik_sayisi
having m.icerik_sayisi <> count(*)

şeklinde sonuç alıyorum fakat

select m.id, m.icerik_sayisi, count(*) as slave_icerik_sayisi
from master m, slave s where (s.icerik = 1 OR s.icerik = 2) AND m.id = s.master_id
group by m.id, m.icerik_sayisi
having m.icerik_sayisi <> count(*)

şeklinde alamıyorum, fakat or s.icerik = 3 girersem sonuç geliyor yine :/
slave'de sadece 1 ve 2 var, 3 yok.

ben ordaki icerik = 1 or icerik = 5 kismin hic gormedim ilk baktigimda :)

sonuc alamiorum derken, sorgu hata mi veriyor?

s.icerk'i de group by'a eklersen istedigin olur gibi, emin olamadim. soyle bi denesene;

select m.id, m.icerik_sayisi, s.icerik, count(*) as slave_icerik_sayisi
from master m, slave s where m.id = s.master_id and (s.icerik = 1 OR s.icerik = 2)
group by m.id, m.icerik_sayisi, s.icerik
having m.icerik_sayisi <> count(*)

www.pokerplace.co.uk
şu olsa gerek:
Big Hand for a Little Lady (1966)

A family moves into a new town and the husband decides to get in on a high stakes game of poker. He loses almost everything until his last hand when he conveniently has a heart attack. His wife, who has never played poker before, has to finish the game and try to win back her life savings. A decent comic western.

warsaw.craigslist.pl

Bir göz atmakta yarar var.

varşova üniversitesi

warszawa.gumtree.pl

fırında makarna un süt margarin karabiber ve kaşar lazım ekstradan sanırsam. bir de ben fırında kıymalı makarna yaptıydım çakma lazanya gibi oluyor güzel yani

domatesli makarna yapın tencerede, üzerine bol miktarda didiklenmiş lor ve kekik serpiştirin servis esnasında.

Önce makarnayı yapın, süzün. Kaynatırken kullandığınız tencereyi şöyle bir sudan geçirin. Makul miktarda zeytinyağı ve salçayla aynı tencerede makarnayı karıştırarak pişirin.

Hep yapıyorum, bıkmadan yapıyorum... :)

linkler kurbaga

+1 bende çok istiyorum. almanya'da city bike dersin hemen bulursun bunlardan 50-60€ ya... memlekette değere binmiş bunlar. ben aradım hurdasına 300 liradan kapı açıyorlar. ayrıca linkler??

linkler okeyto

sirkecide doğubankın tren yoluna doğru olan sokağına girin herhangi bir bisikletçiye gidip istediğiniz lastikleri, istediğiniz vitesleri ve frenleri istediğiniz kadroya taktırın, mis gibi bisikletiniz en uygun fiyata olur.

toplama bisiklet hesabı yani??

aynen, ucuz isterseniz şimano olmayan bir vites seçip, disk fren seçmeyip, kadroyu biraz daha hafiflerden seçip ne bileyim herşeyi istediğinize göre ve en ekonomik olarak olur.

500 falan verin adam gibi bişe alın bunlar takoz gibi, ağır. bisikletten soğutuyor

çok faydası olur gibi yüzeysel bir cevap verip sorudan sıvışıyorum.

okulların yurt dışından öğrenci alımı için belirledikleri (eğer alıyorlarsa) ücretleri ödediğin takdirde o üniversitede okuyabiliyorsun sanırım. fakat dersleri saydırmak zor olabilir, baştan başlamış gibi olabilirsiniz, zor bu işler

olmuyor diye biliyorum. geçenlerde de sorulmuştu benzer bir soru.

Benim bir arkadaşım yaptı. 3. senesinde gitti, gittiği yerden mezun oldu sonra.

@skatheist peki bu arkadaşın şu anki durumu nedir? memnun mu halinden :)

@skatheist nasıl oldu abi o ?

oluyo ya. benim bi arkadaşın arkadaşı da yaptı. hatta gittiği yerde (fransa) yatıp yatıp iki seneyi altı senede bitirmiş. madalya vermişler buna sonra. =))

abi okula sorsan bizden daha iyi bilmezler mi?

ordaki öğrenci işlerine sor bence. bizim öğrenci işleri gibi değillerdir

@terlikliceviz : Mezun şu anda, bir de üstüne master yaptı orada. Halen avrupa'da bu arkadaş, mutlu mesut takılıyor.

sağdan soldan xp'yi çalıştıran her makina win7 çalıştırır. win7 daha hafiftir dediler, 8 senelik püskü bir makineye win7 kurdum.
oldu gayet güzel.

kurulur. misal ben starter edition kurdum, mis gibi kullanıyorum.

peki şöyle bir şey mümkün mü? orjinal xp'den orjinal win7'ye bedava geçiş gibi bir şey? yoksa illa ki win7 yükleyip windowsunuzu orjinal edin bık bık uyarılar mı gelicek her yerden? yada win7'yi de böyle alt edebiliyor muyuz?

yok o mümkün değil. var çaresi ya, olma mı

son sorunum. farkettim ki dvd rom bozulmuş laptobumdaki. dvd'ye yazılmayan sürümü falan var mı yani kendi kendine böyle oyun kurar gibi win7'yi kurma şansım var mıdır?

anakartın usb'den boot etme özelliği varsa flash disk'ten kurabilirsin.

usb'den boot etme teknikleri var biraz teknik fakat okuduğunu aynen yerine getirince boot ediyor (tabi pc de destekliyorsa)

benimde külüstüre kurdum win7 canavar gibi çalışıyor.

xp calısıyorsa 7 de calısırç

DVD'den sıfırdan girerek format attım ve win7 kurdum. sorunsuz çalıştı. tek bir sorun var o da bilgisayarın functioann tuşları değil de asuslarda aç-kapa düğmesi yanında bulunan wireless:on/off , touchpad disable/enable tuşları çalışmıyor.

başka bir sorunum yok şimdilik ;)

1- TV, radyo gibi havadan yayın alan cihazla okudukları frekansa bindirilmiş olan sinyalleri işlerler. Yani aslında antene gelen elektromanyetik dalga üzerinde başka bir sinyali taşıyor. Mesela siz FM104.5 frekansını dinlerken 104.5 frekanslı bir sinüs dalgasının taşıdığı ses sinyallerini dinliyorsunuz. Dijital yayına gelirsek, elektromanyetik sinyallerin boşlukta hareket edebilmesi için illa ki sinüsoidal olması gerekiyor. Yani en basit anlamıyla 1ler ve 0lardan oluşan bir pulse dizisini havada bu şekliyle hareket edemez. Bunun için aynı analog yayında olduğu gibi gerekli 1 ve 0 lar bir sinüs dalgası tarafından taşınıyor. Yani bir nevi klasik radyo yayınından mors alfabesine benzer sinyaller göndermek gibi düşünün.

Detaylı bilgi için frequency modulation diye aratabilirsiniz.

2- Commodore 64, atari falan kullandıysanız o zamanlarda da bildiğimiz teyp kasetlerine program kaydedilirdi. Aslında her analog data taşıyıcıda (plak, makara bant, fotoğraf filmi, mikrofilm vs.) dijital bilgi de taşınabilir. kaset, teyp, film gibi şeyler genelde kesiksik sinyalleri taşımak için üretiliyor, ama bu kesikli sinyalleri taşımasına engel değil.

Abi cevap vereyim dedim de o kadar çok alt başlık birikti ki kafamda.

Misal plaklar, müziği analog olarak kaydetmek için kullanabilirsin. Standart pikap düzeneği ile ek bir donanım olmadan dinleyebilirsin.

Aynı pikaba istersen veri de yazarsın, dinlediğinde abuk subuk sesler duyarsın. Bu durumda analog sinyali alıp işleyerek dijital'e çevirecek donanım da gerekiyor. dijital'e çevrildikten sonrası da var. Bu ham bilgiyi işe yarar hale çevirmen lazım. o veri yığını bir mp3 de olabilir, jpg de.

1) Kablodan, havadan, kart üzerinde vs iletim yine analog aslında. Fiziksel iletim ortamlarında 1 ve 0 diye birşey yok. X Volt'a 1 deniyor, 0V a 0 deniyor diye "fiziksel" olarak dijitalden söz edemeyiz.

Orijinali analog olan verinin (ses, görüntü vs ) 0 ve 1'lerden oluşacak şekilde sayısallaştırılıp, yine analog bir sinyal olarak iletimi akabinde ulaştığı yerde tekrar sayısallaştırılıp en sonunda tekrar analog veya dijital olarak kullanılması söz konusu. ( Ses ise hoparlöre , görüntü ise ekrana veriliyor )

Dijital sinyaller QPSK, QAM, OFDM gibi gelişmiş modulasyon teknikleri ile iletiliyor ve alıcı bir bit'e karşılık gelen zaman diliminde göndericinin 1 mi 0 mı gönderdiğini sinyalde bir bozulma yoksa algılayabiliyor ve bu 1 ve 0'ları arka arkaya dizerek sinyali almış oluyor.

Ama analog iletimde zaman dilimleri yok. Giriş her an değişik bir bilgi içeriyor (zaman anlamında da genlik anlamında da sürekli)

abi sağolun da öyle bi anlatıyosunuz ki iyi ki gerizekalıya anlatır gibi demişim :P

bak mesela şöyle mi; plağı anlıyorum. müziği bir yüzeye girinti çıkıntı olarak işliyorsun, bir iğne de o girintiye çıkıntıya girerek bunu okuyor. bu analog.

kaset bandı? gözümle göremeyeceğim ölçüde bir manyetik bozulma yaratıyorsun ve kasetçalar bunu okuyor. bu da analog (doğru mu anlamışım?)

peki kasete dijital nasıl oluyor? manyetik bozulma yoluyla değil de başka bir teknikle mi işliyor o veriyi bansın üstüne?

hani deseler ki "kaset plak vs analogdur, mp3 ise dijitaldir" anlarım. ama kaset bandına yapılan kayıtlara "dijital" denebiliyor. niye ve nasıl?

digiturk çanağından inen dijital yayın kablosu da aynı koaksiyel kablo, yetmiş senelik kılçık antenden inen de aynı koaksiyel kablo. analogda x mhz frekanslı sinüs dalgasının taşıdığı veri geliyor. dijitalde? yine sinüs dalgası dediniz. o nasıl geliyor anlamadım.

@kibritsuyu, kasete kayıt şeklin gene "analog" ama basit bir demodülasyon işleminden sonra sinyali alıp direkt kullanamıyorsun. Çünkü orada belli bir formatla kaydedilmiş özel bir veri var.

Misal divx olarak kaydedilmiş olabilir kasete.

bandın üstüne yine manyetik olarak işliyor ama dijitalde durum şu şekilde oluyor; bandın üzerine 0 ve 1 dediğimiz çukur ve tepeleri bırakarak aslında bir nevi analog olarak işleniyor. üzerinde çukur ve tepe bırakıyor, bunun dijitalliği nerede dersen, eski tipde iz bırakıyordu ve sıkıştırma oranı düşüşk olduğundan yüksek kalitede bir video kaydı yapmaya izin vermiyordu. ama banda çukur tepe bırakarak daha fazla alan ve saniyede daha fazla kare oluşmuş oluyor. ve sonra çıkan kameralar bu çukur ve tepeleri 0 ve 1 olarak algılayıp dijital olarak okuyorlardı ki sende görünütyü daha kaliteli olarak alıyorsun

Hani kasete içinde bir sürü enstruman olan bir müzik yazılıyor ya, bunların hepsinin çıkıp sadece bir davulun kaldığını düşün. Kasetin audio çıkışına da bu davul vuruşlarını okuyan bir decoder tasarla. Ve bu decoder her 1 saniyede gelen bandın üzerini okusun (yani 1 hz de çalışsın), davul vuruşu varsa 1 yoksa 0. Yahut davul sesinin genliği x desibelin üzerindeyse 1 altındaysa 0 gibi algılasın. Al sana 1 hz de çalışan bir decoder ve onun çıkışında dijital bir veri . Hatta diyelim ki 8 saniyede şöyle birşey gelsin 01100001, bu mesela ascii standardına göre a harfi.

dijital kodlanmış veri, analog ise bodoslama algı

doğru.
alternatif tuborg gold - tuborg malt- bomonti ve yabancı biralar.

gunaydın,

dogru evet. ustunde de gormusun zaten yazıyı.

efes cidden güzel bi tad ama son zamanlarda çok asitli gelmeye başladı, koladan farksız oldu. tabi glikoz şurubu da pul biber oldu ve ben tuborg gold içmeye başladım. içimi daha yumuşak ve daha az aromatik gibi. ben sevdim...

ben becks'i tavsiye ediyorum. biraz daha pahalı da yani ne kadar fark edecek sonuçta 3 kasa bira içmiyoruz. 3,60 heralde kutu becks. tadı biraz daha acı gelir efese göre ilk yudumlarda. o acılığı seviyorsan daha fazla istiyorsan da foster's. o da gene 3,50 üstü bir bira.

tuborg gold güzel baya.

fosters tırt bira, mısır tadı geliyor ağzıma fosters içince, miller gibi hafif baya.

becks i bir deneyeyim, önce bomonti

bomonti

doğru. tuborgun yüzde yüz maltı birası var onda yok ve tadı da bariz daha güzel.

tuborg gold. efes içilmez yav. yazık ediyorlar.

bulursan, budweiser budvar.

tuborg gold <3, onun dışında sahil şeridinde üretilen bir bira markası vardı perva mı ne o da fena değildi bulabilirsen. bomonti efesten de beter içine bal atmışlar gibi acayip bir tadı var

@yutı perge olmasın o dediğin bira

@boran79 muhtemelen odur ismini tam hatırlamıyorum zira, fakat tadı tuborg ayarındaydı fiyatı da 50 kuruş aşağıdaydı

kameralı odalar var, yakınlaşma olunca basıyolar,o odalara yerleştiriyolar sizi.

şaka bi yana hiçbirşey olmaz.

gitmeden önce arayıp sor, evlilik cüzdanı isteyenler çıkabiliyor.

tek başına iki kişilik oda tut. yani çift kişilik yataklı bi oda. check-in i beraber yaptırıcaksın diye bişey yok ki. odaya bizden habersiz biri girmiş dicek halleri de yok :)

Turistik mekanlarda problem olmuyor. Büyük şehirlerde de genelde problem olmuyor ama pansiyonu/oteli iyi seçmek lazım.

Gitmeden önce telefonla arayıp "nişanlımla geleceğiz" diye zarflarsan adamlar rengini belli eder.

öyle çift kişilik yataklı tek oda tutmakla falan uğraşmayın. resepsiyona kimlik bilgilerini vermeden geçen herhangi bir müşteriyi güvenlik tespit ederse ki, edilir, o bölgeye artık kim bakıyorsa, jandarma v.b. haber verilir veya sizden fahiş bir single supplement farkı alınır, olmadı atarlar . oteller kalan her müşterinin kimlik bilgilerini günlük olarak bildirmekle yükümlüdür kanunen. saçma sapan bir duruma düşersiniz.

turizm bakanlığına bağlı yıldızlı oteller kanunen size evlilik cüzdanı soramazlar. bu uygulama kaldırılalı yıllar yıllar oldu. sadece resepsiyonist sizi veya yanınızda ki kişiyi güvenilir/sağlam bir tip olarak görmediyse bahane uydurmak için ister evlilik cüzdanı. yıldızsız, belediyeye bağlı oteller evlilik cüzdanı sorabilir.

sırf bilgi olsun diye eklemek istedim. oda fiyatı yatağın veya odanın çift kişilik olup olmamasına göre değil,esasen kalacak kişi sayısına göre belirlenir.

bulunduğu şehre göre değişiyor. antalya'da kale içinde buna pek rastlamadım. gerçi tabi turiste ayrı türke ayrı muamele eden de var ama artık öyle olursa başkasına gidersiniz. yine de aramakta fayda var. en önemli unsur "şehir" tabii ki.

odalarınızı yanyana alsanız. 2 kişi tek odada kalmaktan daha fazla ödersiniz ama otelin içerisinde kim kimin odasında kalıyor dikkat etmezler.

eskişehirde genelde soruyorlar aklınızda bulunsun. olimposa falan gidecekseniz pansiyonlarda sallayacaklarını sanmıyorum fakat daha aile tarzı yerlere gidecekseniz sorun edebilirler tabi bilmem kaç milyar insan var dünyada hepsi ayrı cins

18 yaş üstü için yasal bi sıkıntı olmaması lazım

evlenseniz?

yok be radyasyon salınımı telefon kadar bile değil.

afiyet ve içiniz rahat olsun

çalışırken camından içeri bakanı da pişiriyor onun dışında bir yamuğu yok

mikrodalganın kanıtlanabilmiş bi zararı yok. size zarar verebilmesi için kapağındaki metal ızgaranın parçalanması veya bir şekilde kapak açık çalıştırabilmeniz gerekli.

hatta sebzeleri hızlı ve eşit oranda pişirdiği yakmadığı dışlarını kızartmadığı için faydalı bile olabilir.

kanallar açısından dsmart hd gibi gözükse de performansını falan bilemedim.

bir asil ve bir yedekten oluşan bir sistem kurmanı tavsiye ederim. Asil olana sen karar ver, görmüş olan sensin

@bonjurkes işte sorun orda asil ve yedek kriterlerim sadece güzellik değil.neye göre karar vermeliyim bilmiyorum.
@kitty ben bu kızlarla ne beraber oldum ne de hoşlanıyo gibi davrandım.sadece hangisiyle ilerleyeceğime karar veremediğimi söyledim.lütfen haksızlık etme bana

şimdi bu 2 bağyanın hangisinden sen hoşlanıyorsun? ona da biz karar vermeyelim, balık etli güzeldir falan denmez şimdi. Eğer illa ikisinden de hoşlanıyorum diyorsan, kararını ver, işi ciddiye götürme adımlarına başla, belki karşı taraf böyle birşey istemiyor ve arkadaş kalmak istiyor olabilir.

eğer iki tarafın da ilişkiye sıcak baktığını düşünüyorsan dediğim gibi hangisinin yanında daha mutluysan onla devam et yola.

Hangi kızı seveyim diye sorunca cevaplaması zor oluyor, yazı tura at falan der biri şimdi

Çok kolay.

Hangisinin memesi daha büyükse onu seç.

kimi seçersen seç aklın ötekinde kalıcak.

önce bence bu meseleyi aş karar ver böyle başkasına sorarak olmaz.

balık etli iyidir candır.

balık etlinin o kadar kusurunu saydın ama hala listede, onu seç bence.

ikisiyle de ayni gun gorus, sonra 1 hafta gorusme, hangisini daha cok ozlediysen onu sec.

@poset olayı bitirmiş bana kalırsa +1

hangisiyle eğlenebiliyosun onu tabikide. yani 1. in kızın abisiyle anasıyla danasıyla uğraşacaıma 2. kızla takılmayı tercih ederim. 4 senem gitti o yüzden 1. kız gibi biriyle ve çok pişmanım.

yuto süper demiş, bence de gönlün hanımhanımcık olmayanda gibi.

ahahah, kilosu yuzunden begenilmemis kiz, bence o tombik dedigin kizdan uzak dur da onu hakeden birisiyle olsun. giderek zayiflamasi kriterlere girmis, ashshahs.

(bkz: hasan söylemez)

var öyle turlar. en büyüğü balıkesirden izmire mi neydi yamulmuyorsam

yapanlara rastlıyorum ara sıra muhtelif sitelerde. şöyle bişey de var www.pedalsesi.com böyle bi geziye çıkılacaksa engel tanınmamalı zaten. türkiye yolları da neymiş?

çinden güney afrika cumhuriyetine kadar pedal çeviren adam gördüm.
ege kıyıları da elbette bisikletle gezilebilir.

hayal değil tabi, 3 - 4 günlük turlar tatmin edici oluyor. ama bu sene karadeniz turu/interrail yapalım düşünceleri gibi havada kalıyor genellikle.

dizimag.com

hocam sen daha iyi bilirsin,bize sormasan daha iyi değilmi :) fakat cevap vermek gerekirse wd derdim

Kesinlikle Western Digital.

bozulursa bulurum sizi. aldım. hayırlı olsun : )

@aslanyurekli_> Donanımda pek iyi değilim. Takip etmeyeli uzun zaman oldu.. : )

bunların her şeyi aynı soruyu seagate mi western digital mi diye sorsan da olurmuş. o yüzden hangi markaya daha çok güveniyorsan onu al derim. wd diyorum ben

wd

WD

wd fakat şu anda vatanda 180 liraya 1 tb'lığı var wd nin indirimde bence onu al. aynı alet mediamarktta 250 idi bugün baktım

mal gibi girişmişim bakmadan harici değilmiş pardon :)

herkes wd dedi. iyi ki wd almışım : )

hayırlı olsun güle güle kullanın

yine o şekilde aratabilirsin. bing'de arama yapar yalnız.

adres çubuğuna bir şey yazdığında google'dan değil de geçmişten arama yapar, entera basarsan da default arama motorunda arama yapar sadece bing'de değil. alt+enter şeklinde basarsan arama sayfasını açar direk basarsan kendimi şanslı hissediyorum şeklinde.

no love no glory, aramada bing kullanması sizin ayarlarınızla ilgili.

demek istediğim şu : www.google.com

şöyle bişey buldum:addons.mozilla.org

ama bu custom search kullanıyor ve sadece arama yapıyor. ben chromedaki gibi adres çubuğuna fac yazınca facebook.com un açılmasını istiyorum.

UltraISO programıyla:
www.google.com.tr

panpa isoları flashdiske at. sonra netbook'a at. sonra netbook'a daemon tools yükle. daemon tools'un nasıl kullanılacağını öğren biryerden. şimdi anlatmak zor geldi.

deamon tools lite iş görür

nero image drive.

(bkz: abi seviyorsan git konuş bence)

(bkz: abi seviyorsan git konuş bence)

bir gün yürürken bir şeyler içmeyi teklif et. mutlaka kabul edecektir. o anda kabul etmese bile sonrası için randevulaşırsınız. buluşmada rahat takıl. sonlara doğru numarasını al işte. basit şeyler bunlar kasma kendini.

3 iyi. yürüme olur, bir cafe vs ye davet olur. hemen açılmak zorunda değilsin. bir kaç kez birlikte bu şekilde takılıp, havadan sudan vs konuşursanız tel i de alırsın, derdini de anlatırsın zamanla.

takılalımmı de ne çiçeği lan takılmaktan kastım bişeler içmeye götürmek falan. orda da bol bol güldür

önceliğiniz hemen teklif olmasın. birlikte vakit geçirin öyle çiçek göndermeler telefonunu buldurmalar fln noluyor? muhabbetiniz ilerledikçe ya senin bende telefonun yok versene dersin. hiç olmadı ayrılırken "bu arada sana ulaşmam için hangi numaraları tuşlamam gerekiyo ihihihi" gibi bi laf edersin filan.. telefonla muhabbetler mesajlar günlük görüşmeler derken her şey kendiliğinden gelir. daha telefonunu alamadığın bir kişiye çat diye ilişki teklif etmek garip değil mi sence de?

mevzuyu disardan kapat.

@hepburn ah be kardeşim. o yürüyüşte yanımızda bir kız arkadaş daha vardı. o lafı gediğine koymak istedim ama olmadı. baş başa olsaydık iyiydi. orda olay biterdi doğru diyorsun.

@ogzi haklısın zaten benimde amacım liseli ergen gibi daha ilk günden ölüyorum sana aşığım muhabbeti yapmak değil. bu abes olur.daha ilk günden aşk omaz tabi. zaten benimde amacım teklif etmekten çok ilişkiyi bir sonra ki levela atlatmaya çabalamak. ve bir yerlere davet ettikten sonra işi fört aşamasıa getirmek. elbet flörtten sonra uyuşursak ilişkiye döner. sadece teklif etmekten ziyade ufukta ki amacımı da anlasın. niyetimi belli edeyim gayem bu =)

birinci kural heyecan yapmıyorsun, daha ilk günden iş yerine çiçek göndermek olmaz, o sonraki aşamalarda olur. çıkışlarda beraber yürüme imkanını sık sık yaratabiliyorsan şayet, bir yerlerde çay kahve içme teklifini at ortaya elbet kabul edecektir bir gün. ve ve asıl önemli olan ise asla kızın karşısına çıkıp zınk diye seni seviyorum beni sev tadında şeyler söyleme, zoraki olmasın, birbirinizle vakit geçirmekten keyif aldığınızı hissetmesi lazım hatun kişinin zaten o zaman istiyorsa o da sana daha yakın davranmaya başlar, eşek değilsen bunuda sen anlarsın anlatırsın durumu. unutma ilişkiyi erkek başlatır, kadın isterse ilişkiyi sürdürür, istemiyorsa fazla zorlamadan başka denizlere yelken aç.

bence yürümek ve hemen açılmak. ama ki "bir kaç yürüyüş sonrası kredim daha da artar" tarzı bir düşüncen, kendine güvenin ve kendini bilmen söz konusuysa yine yürümek diyorum ama ilkinde değil de 3. 4. seferlerin birinde açılmak diyorum... yani işte "ben tanıdıkça sevilecek insanımdır" diyorsan ertele... yoksa direkt bitir. sonuçta olmayacaksa erkenden bunu öğrenmiş, uzun süre üzülmemiş olursun. çok arabeske bağlama ayrıca. neşe içerikli olsun. öncesinde ya da o esnada tatlı birşeyler kaşıklıyor da olabilirsiniz. güzel kokular, güzel tatlar, soğuktan korunan sıcak bir yerde mayışmak gibi dış etkiler motive edecektir her iki tarafı da.. mesela "erkek arkadaşım yok demiştin di mi ehiehi" diye sırıtarak söze başlayabilirsin... eğer ertelemeci davranacaksan da ilk yürüyüşte esprili ima tarzı olsun, sonrakilerde mizah düşerken ciddiyet yükselsin kademe kademe...

hosting almadan önce siteyi nasıl yapacağının detaylarına karar vermeni tavsiye ederim. bence wordpress ile site nasıl kurulur konulu bir araştırma yap. ordan yürürsün.

mac'te demek istemiş muhtemelen adobe dreamweaver ın mac için olanı var indir tutoriallerle falan hallet

Kodlama ve tasarım hakkında hiçbir fikrin yoksa, iLife ile gelen iWeb'i kullanabilirsin.

sırt üstü yat kafayı biraz daha aşağı ver yatağın ucundan falan sarkıt

sene 94 ya da 95

ailemin durumu pek iyi degil. bas agrisindan gözlerimi acamiyorum, yasim o zaman 12- 13 falan, tuzlu su dediler, ben direk denize girdim(akdeniz)

deniz suyunu boyuna burnuma cekiyorum, boyuna burnuma cekiyorum ama sonrasinda sümkürmüyorum.

bu olay 3-4 gün boyunca yaklasik ortalama 20 dakika falan sürdü, sonra dus alirdim ve direk yatar bi iki saat uyurdum, uyandigimda yastik carsaf su bu heryer kuru sümükle kapli olurdu ama baya rahatlamis uyanirdim

o 3-4 günden sonra hayatim boyunca bi daha sinüzitden dolayi sikayetim olmadi, islak saclarimla su an pencerenin önünde yaziyorum bunu..

-------------------------------



copy/paste yaptim ama yardimi olur diye düsündüm

başparmak ve isaret parmagi ile iki kasin arasinda burun kemigini hafifce sıkarken bi yandan da dilinle damağın, dişlerin arkasındaki çukur bölgesinden başlayarak geriye doğru bastır. bi 20-30 sn bu hareketi yapınca sinüsler akmaya başlıyor. orada bir kemik varmış onu hareket ettirmiş oluyorsun. beni epey rahatlattı.

enjektör bul bir yerlerden 10luk falan iğnesini söküp ucunu sok burnuna bas tuzlusuyu

ben hiç denemedim ama deneyen hastalar memnun. sinus rinse kit işinizi görebilir.

dedelerdir bence. my lazy sundays diye bak.

Yok o deil :D

tamamen sallıyorum ıslık bile değil ama mgmt - kids olabilitesi yok değil

Buda deil yeni bir şarki galiba hadi beyler herkez sallasa bişeyler eninde sonunda tutar yardimlariniz bekliyorum.

gerçi yeni değil ama.. peter bjorn and john - young folks

gümrük sorun çıkarabilir

Mümkün değil. O raylarda sadece TCDD trenleri seyahat edebilir.

Bir haber çıkmıştı geçtiğimiz aylarda. Ulaştırma Bakanlığı TCDD bünyesindeki bazı trenleri özelleştirecek diye. Ankara'da dayın varsa alırsın kendine bir trencik.

tren devlet tekelindedir. daha doğrusu tren yolları devlet tekelindedir. ha siz tren alırsınız elbet. parasıyla değil mi? ama devletin yollarında yürütemezsiniz. arazi sahipleriyle anlaşır ben de kendi yolumu döşerim, kendi trenimi orada sürerim derseniz o olabilir belki.

mevzuat uygun degil su an icin, rayların kullanım hakkı, işletme hakkı vs seyler tanımlanırsa ılerde olaiblir elbette.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü ( TCDD ) Hatlarında Diğer Şahıslara Ait Vagonların İşletilmesine Dair Yönerge

www.tcdd.gov.tr

@dynamo gümrük ne alaka? :)
Türkiye'deki demiryolları devlet tekelinde.
İleride TCDD'yi de satarlar o zaman demiryollarını alırsın, istediğin gibi at koşturursun :)

Vagon kiralamakla Tren yürütmek farklı şeyler bu arada.

bir dönemler kamil ko. bu işe girmeye çalışmıştır ama gerek mevzuat gerekse hükümetlerin tren yoluna olan kin güden tutumlarından dolayı gerçekleşmemişti. pek bir şey yapabilecigini sanmıyorum. öyle gezmek fln direk yalan :)

makinist tanıdığın olsa verir bi tur

gümrük şu alaka: ebay'den aldığımız tren, 150 euroyu geçtiği için gümrükte sorun çıkarabilir. başka alakası yok. ha hediye paketi yaptırınca belki açmazlar ama. ya da tülomsaş'a falan gidip yerlisini alabilirseniz o da olur.

tam anlamadım ne yapmaya çalıştığınızı. biraz daha açık anlatsanız?

gizli inputla olmuyor dediğim gibi php scriptine 2 ayrı değer gönderen 2 buton olcak javascript ajax majax bir şekilde basitçe..

1 yeni kuruşa şöyle denmiş zamanında:

"Buna göre 1 Yeni Kuruş 2.5 gram ağırlığında, 1.6 cm çapında ve 0.19 milimetre kalınlığında olacak. Darphane'nin 28 Mayıs 2004 tarihinde yaptığı ve 11 Haziran tarihinde iptal ettiği ihalede 1 Yeni Kuruş'u üretmeye talip olan Koreş, Altek ve Kayalar adlı üç firmanın ton başına verdiği 3 bin 795 dolar fiyat üzerinden yapılan hesaplamaya göre, 2.5 gram ağırlığındaki 1 Yeni Kuruş'un devlete maliyeti ise 16 bin lira olacak."

www.haber3.com

0,0094875 dolar tanesi oluyo üstteki cevaba hesaben

1.58 kurusa maloluyor. Demek ki devlet bu isten kar etmiyor.

Devlet "kâr" eder, orasını siz düşünmeyin. Gerek paranın piyasa içinde dönmesinden, gerek sahibinin vereceği vergiyle döner o para devlete. Dönmese bile ekonomik özgürlük verir elindeki herbir kuruş, öyle düşünün.

Basılan paranın maliyeti sabitken, alınan vergi dönemseldir ayrıca.

Uzun süre hava almayan bir ayakkabı ve kalın bir çorapla dolaşmak.
Mantar vs. gibi ayak yaraları.

kalitesiz malzemeden yapılan ayakkabılar.

naylon çorap

çıplak ayak ile ayakkabı giymek.

ıslak ayakla terlik giymek.

ayağın terleyeceği koşullarda aynı ayakkabıyı sürekli giymek.

biraz da yapı meselesidir, benimkiler de kokar, uygun şartlar şağlanırsa bir fili bile öldürebilirim. dikkat edilmesi gereken ayakları nemli bırakmamak, uzun süre havasız kalmamalarını sağlamaktır. Stilin ayakkabı spreyleri var. Spor ayyakkabı temizleyici süngerin yanında set halinde ya da ayrı satın alınabiliyor. İşe de yarıyor. Tavsiye ederim.

turkrock.com

studyo24.net

ekşi duyuru

muzikfakultesi.com

senin mail adresini bir mail grubundan falan almışlardır. kendi sitelerine de mailin ile kllanıcı yaratmışlardır. sil gitsin.

de şifremi nerden biliyorlar?

başka sitelere üye olurken aynı mail adresi ve şifreyi vermiş olabilir misin?
adamlar veritabanını satın alıp göndermişlerdir.

mail adresi şifreni değiştir. ileride gereksiz sitelere kullan at mail adresleri ile üye ol. (10minutemail.com gibi)
kendi adresinle üye olsan bile başka bir şifre belirle.

mail adresiniz ve şifreniz üye olduğunuz bir forumdan,siteden alınmış, veya bu siteler ortak olabilir.

hayır sadece mailime özel şifre idi.

(bkz: gamyun/@demcan)

acaba?

ilkdefa burda duydum gaymun'u o da değil. ki "sadece mailime özel şifre idi."

smtp mi ne kullanarak başkasının adına mail atmak çok kolay bir dalga o şekilde yapmışlardır

www.windowsecurity.com

aha burda

hocam google yanılmaz.(450 daha iyi diyor)

www.googlefight.com

google ucuza rağbet eder ama. boşverelim onları

500d kullanıyorum, mutlu ve mesudum..spot 500d'yi yukarıdaki belirttiğiniz fiyat aralığında alabilirsiniz.(sıfır olarak)

o paraya 0'ını bulman gerekir 600d falan da gelecek diyorla

500d aldım binniraya garantili düşürdüm acayip memnunum
450d ye hiç bulaşma
ya da dene önce hangisini daha çok seveceksin?

450d eskidi artık 500d nispeten güncel 550d ideal

ne alrısan al mutlu olucaksın. paran varsa daha iyisini al. 1000-1200 tl ye sakın gidip 450d alma bu arada.

500d her türlü daha iyi, ama 450d yetmez sana kimse diyemez...

neden 40d 30d varken 450 veya 500 soruyorsun ?
neyse eger bahsettigin hangisiyse tabiki 500d daha iyi.
yanı onunlarla ugraşıcagına giriş seviyesiyle orta seviye alman daha mantıklı
herzaman ilk tercigin canonda XXD XD serileri olmalı

tr.wikipedia.org

bizdeki bu. başka demek ki

bu bizdeki muhabbet kuşu:
en.wikipedia.org

sizin verdiğiniz linkteki "lovebird" türkiye'de cennet papağanı olarak isimlendiriliyor.

eminönünde yok hollanda muhabbet kuşu yok ingiliz muhabbet kuşu diye satıyorlar. ya bunun anavatanı tek yer avustralya görünüyor. geçen kardeşim allmıştı eminönünden 15 günde öldü. uyuzundan vermişler... bunların güvenilir satıcısı nerde bulunur bilen gören ?

lovebird değil budgie, muhabbet kuşunun gavurcası. en.wikipedia.org

soldan üçüncü nane gibi.

karabiber-ince pul biber yada ince çekilmiş sumak-kekik veya naae-toz biber-bilemiyorum-kimyon-pulbiber

üçüncü sıradaki kekik değil, kesinlikle nane. sondan üçüncü de yenibahar veya dolma baharatı olabilir. hatta bu böylece komple zeytinyağlı dolma içi baharatı bile olabilir. paketi aç, harca dök şeklinde.

soldan 3. zencefil sanırım

berlinden poznana falan havalimanından alıp götüren şirketler var 60 liraya falan geliyordu

üniversiteye başladığım andan itibaren başarılı olduğum her durumda peyda olup, başarısız olduğum her durumda kayboldu ortadan. dört sene lisans, üç buçuk sene yüksek lisans ve bir sene iş bulana kadar geçen sekiz buçuk sene boyunca bir göründü bir kayboldu, ta ki çalışmaya, dolayısıyla para kazanıp aileme az çok katkıda bulunabilmeye başladığım an gerçek olarak hissettim ben bunu. okuduğum bölümle çok alakasız bir işte çalışıyorum, yaşım da 26.

çalışmak, para kazanmak, aileye yük olmamak,hatta katkıda bulunabilmek -ki bir işe yaramak diğer bir deyişle-, kendi ayakları üzerinde durabilmeye başlamak önemliymiş meğer şahsım adına az buçuk huzura ermek için.
en azından hayatımın aile ile ilgili kısmını hallettim, topu çıkarttım elimden, büyük ölçüde rahatladım.

25 yaşındayım daha da hiçbişeyin yola falan girdii yok. peder beim yaşımdayken ben 7 yaşındaymışım. aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyorum.

23 yaşımdan bu yana o his devam ediyor. O yaşa kadar üniversitedeydim, 1. sınıftan son sınıfa kadar evden (internet üzerinden) çalışıyordum. O yaşa kadar birkaç ilişki, bir büyük aşk, bir önemli rahatsızlık atlattım. Aşktan yana keyfim yerinde değilken işlerim daha iyi gitti, o dönem hiç baba parası yemedim (1 yıl kadar). Kadınım, kimse askere gitsin istemem. Dil bölümü okudum (İngilizce), serbest tercüman ve yerelleştirme uzmanıyım. Biraz Almanca biliyorum, son birkaç yıldır kendi kendime Rusça ve İsveççe öğrenmeye çalışıyorum.

Hayatın yola girmesi bence "her sene" olan bir şey. 23 yaş demiş olabilirim ama o aslında hayatımın yolunun ana hatlarını görebildiğim yaşım. Biraz da "hayat"tan kastın ne olduğuna bakar. Astroloji köşelerindeki gibi iş, aşk, aile, sağlık mıdır? Bir tanesi hiç olmadığı kadar iyi giderken ötekisinde hayati sorunlar olabilir. Hangisinin önemi bir diğerine feda edilmeli... "X olmadan asla"larımız farklı. Bu sene x sorunu çözülür, hah deriz hayatım yoluna giriyor. 60 yaşında hah emekli oldum artık hayatımı yaşayacağım'a kadar gider bu döngü.

Bu soruyu sorarken hangi yaş aralığının tam anlamıyla kendi ayakları üzerinde durmaya başladığını tespit etmeyi amaçladığınızı tahmin ediyorum. Soruyu gayet doğru sormuşsunuz: ...hissetmeye başladınız? Şahsen hala hissediyorum, hatta gece gece bir dilekte bulunayım iç döküyoruz madem, 2011 yazında herkesin hayatı hissettiğinden daha güzel olsun, "vay be" diyelim, "en güzel aşkı, en rahat işi, en eğlenceli arkadaş ve en huzurlu aile ortamını tattım sanıyordum ama bu yaz yoluna girdi".

Hadi bakalım dökülsün etektekiler :)

25 yaşındayım. hala hiçbişey yolunda deil. okul bu sene bitiyor. seneye hayalimdeki mesleğin okuluna gideceğim. şu anda hem çalışıyor hem okuyorum ayrıca nişanlıyım ama hiçbişey yoluna girmedi bence.

yaş 21.
2. üniversitedeyim. ilk üniversitede biraz "gencim yea" modunda takılırken, şimdi istanbul'un getirisi midir bilmem, ne sınıftakilerle ne de yurttakilerle adam akıllı takılıyorum. nedense saçma bir şekilde herkese "siz gezin tozun, birkaç yıla herşey sırtınıza binecek" modunda bakıyorum. görende 30'u geçip tüm hayatın yükü omzunda olan biri sanar beni. 16 yaşında hayatı çözdüğünü sanan kız'ın biraz büyük ve erkek modeli oldum galiba.

hem okuyum hem çalışıyorum bu defa. kimseye yük olmuyorum bu yüzden. sanırım bu sebeple "herşey benim omzumda" hissiyatını sık yaşayıp öyle bakar oldum olaylara.

kısaca ve özetle : bi skin yoluna girdiği yok. asosyalin el kitabı diye bi kitap yazacak kadar insanlarla alakasız, bir sevgili bulma ihtimali okulumu 4 yılda bitirebilmem kadar uzak, loserın teki oldum.

sanki bunu yazmayı bekliyormuşum, bir gaz günah çıkarttım sanki.

Yas 37, ikinci kariyerime iki yıl once başladım. Unı biter bitmez çalısmaya başladım, öğrenciyken de aileme cok yuk olmadım. Doktora yaptım, İngilizce-Almanca bilirim. Çince ve rusça öğrendim. HAyarımın hiçbir döneminde işlerin yolunda gittiğini düşünmedim. Sadece ilk isime başladığımda sanırım fixe oldu diye düşündüm, ama olmadıgını, olmayacağını asla bilemezddim. Sonra anladım ki, burası dünya ve kaygılar olmalı. Hiçbir zaman her şey yolunda diyemezsin, demek icin kendini tamamen kandirman gerekli. Heideger'di sanırım "insanı kaygıları hayatta tutar" diyen...

yaş 32, zengin olmadıkça hayat yoluna girmiyor. ben bunu öğrendim.

aslında tabi sormaya çalıştığın şeyi anlayabiliyorum. hayatı idame ettirmek vs. ancak hayat zaten hep yolunda (veya fempusayın dediği gibi asla yolunda değil-yuvarlanıp gidiyoruz), yani şimdi biri sana gelip şöyle çalışıyorum, böyle çocuğum var şu şekilde evlendim, hayatım tıkır tıkır rayında dese bile bir iki sene içinde bunların hepsi tepetaklak olabilir, tümüyle değişebilir. o yüzden hayatta öyle yaptım oldu bundan sonra artık hep böyle gibi bir durum pek olmuyor. insan sürekli kendine bir amaçlar koyuyor, paramı kazanayım herşey yoluna girecek, okul bitsin rayına oturucak filan diye ama bu durum gerçeklerle bağdaşmıyor bence. çünkü durumu dengelediğin an dengelenmesi gereken başka olaylar çıkıyor. o yüzden çok canını sıkma.
ben de hayatın ortası denilen bölgeye yakınım ama hayatım yolunda mı bilemiyorum. bundan bi kaç sene evvel evlenmenin, çocuk yapmanın bu yola girmek olduğunu düşünüyordum eh bunlar da olmayınca sanırım öbür boyu off track gezicem artık :) baktım ki yol mol yok. kafana göre takılıyosun işte..

insanlar şüpheci varlıklardır. ne olursa olsun her şey tam anlamıyla iyiye gidiyor diyemez bence. diyorsa da dışarı diyordur, içerisinde kendini kemiriyordur. sırf bu yüzden karma diye bi felsefe geliştirmiş insanoğlu. yaptığın kötülükler er ya da geç sana geri dönecek diye.

askerlik büyük sorun evet, hala yapmadım ben de (aralık 2010'da gidecektim, araya yüksek lisans girdi, buyur ettim ben de), yabancı dil kendiliğinden gelişiyor eğer sen öğrenmeye açıksan, bi de bol bol ingilizce kitap okuyun derim (stage 1 ve 2'lerden başlayın), şu an bir dergide çalışıyorum iyi bir pozisyondayım, bir şekilde hayat buralara itekledi beni de. internetten yazı yollayarak başladığım dergicilik kariyerime şimdi bir derginin yazı işleri sorumlusu olarak devam ediyorum. bunun olması için ise ekstra bir şey yapmadım, sadece işime odaklandım. anahtar cümle de bu zaten. yaptığın iş ne olursa olsun, odaklandığın zaman, ortaya çıkan sonuç ve sana uzun vadedeki getirileri senin beklediğinden daha iyi olabiliyor. hem de ekstra bir şey yapmadan, sadece yapman gerekeni yaparak.

şimdi dışarıdan bakıldığında "daha ne istiyorsun ulen gabon maymunu!" diyebilirsiniz bana. ama işte kazın ayağı öyle değil. hayatımın yoluna girmesi için daha önümde aşmam gereken engeller var. hiçbir zaman baba parası yiyemedim, hep kendimi idame ettirmek zorunda kaldım. artık birikim de yapıyorum. hepsini toplayınca aldığım maaş zaten anca yetiyor. buna rağmen okul ve işi devam ettirmeye çalışıyorum.

kendime bir hedef koydum, 28 yaşında (az kaldı lan :( ) bu hedefleri tutturamamışsam, hayatın b planına geçeceğim: ortalama yaşam formu. eh benim de hedefim b planına geçmemek haliyle.

ha bir de şöyle bir şey var, insanlar sürekli "işte şimdi silkinip kendime geleceğim ve hayatın tadını çıkaracağım" diye diye yaşlanıyor. bir bakıyorlar ki hayatlarının sonuna gelmişler ve o hep bekledikleri hayat aslında yok, yaşadıkları ve harcadıkları hayat var, fakat değerini bilemedikleri için kaygı dolu geçirmişlerdir (ben bu olayı nerede izledim ya, bir animede geçiyordu sanki). yani demem o ki, kaygı dolu da olsa hayat bunun ta kendisi zaten. sen, senin kendine yüklediğin/sana verilen sorumlulukları hiçbir ekstra çaba göstermeden eksiksiz yerine getirirsen zaten illa ki bir şeyler oluyor. şu çeyrek yüzyıllık hayatımda istikrar ve konsantrasyon en önemli kelimelermiş, onu anladım ben.

istiyorsun ki 30'undan sonra "wowww o yaşta hayatım değişti" diyelim. ama yok öyle bişey. sen, hayatı bir yol gibi, günleri yolculuk gibi, deneyim ve tecrübelerinide o yolda önüne çıkan madeni paralar gibi düşün. her gün 1 para topla. sen bunları yapınca zaten kaderden şikayet edemezsin. ayrıca hiç birşey yapmamak yada her zaman yanlış yapmak hayatını kontrol edemediğini düşündürür.

deckard son cümlen tam benlik olmuş. bende kendime 30 yaş sınırı koydum:D ama bir bk olmayacağını biliyorum.

24 yaşındayım ve daha uzuuunca bir süre hissedemeyeceğim.

23 yaşındayken okulu bitirdim. bitirir bitirmez önüme ilk gelen işte çalışmaya başladım. 25 yaşımda evlendim. daha iyi bir işte çalışmaya başladım, eşim iş kurmuştu evlenmeden önce, onu batırdı, falan filan. sonra, evlendikten 1 yıl sonra işler yoluna girdi. evimizi, arabamızı aldık, ay sonunu düşünmeden geçirebildiğimiz bir hayatımız vardı, v.s. ta ki çözemediğimiz sağlık problemleri ile karşılaşana kadar. şu anda maddi konuda sıkıntı yaşıyor sayılmazsak da elimizde avucumuzda ne varsa küçük bir umut için sağlığa harcıyoruz. diyeceğim, her şey her zaman tam olmuyor ama herkes için bu böyle olmaz tabi.
not: 30 yaşındayım, elektronik mühendisiyim.

şu an 25 sin mesela tamam 30 da herşey düzene girecek dersen. kafana öyle bir set çekersen. mental olarak ona odaklanır ve kendi kendini geriye atarsın. o yaşı beklemeye başlarsın ve o yaş geldiğinde mucizevi bir değişiklik olmaz. hayalkırıklığı daha büyük olur.

mantıklı bakarsan hayatın düzene girme yaşı diye birşey yok. olsaydı bile bu biyolojik bir fonksiyon olmadığı için. sarışın ırkta 21-22 yaş arası esmerlerde 23-24 diyemezdik.

hayatın düzene girmesi tamamen sana ve içinde yaşadığın şartlara bağlı bir durum.

yas 30 bi sikim yoluna girmis degil. yabanci dil okuldan geldiydi. makina muhendisiyim, santiyecilik yapiyorum, askerligi halledeli cok oldu, guzel para kazaniyorum ama isimin devamliligi yok, proje bitince yeni is aramam gerekiyor. zirt pirt ulke degistiriyorum, bi yerde en fazla 2 sene kalabiliyorum. yer yurt belli degil, memlekete donsem bu kadar para vermicekler, hem de bunca yillik santiye tecrubesini cope atip tekrar sifirdan baslamam gerekecek. calistigim cografyalar genellikle acayip sikindirik. sosyal hayatim genel olarak cok zayif. bu sekilde omrum curuyor, hic bisey stabil degil, zaman akip gidiyor. evlenmem lazim gibi hissediyorum, sanki bu herseyi cozecekmis gibi geliyor, bu herkes evleniyor baskisi degil, yalnizliktan biktigim icin boyle. ama karsima degecek biri cikmiyor. turk olsun gibi bi derdim kalmayali cok zaman olmus olmasina ragmen olmuyor olamiyor. bi yerlerde cok buyuk bi hata yaptik ama bakalim.

okula başladığımdan beri hayatım yolunda gidiyordu üniversite başladı ağzına sıçıldı. yaş 19 bu arada çok ciddiye alınacak bir vaka değil yani

hayatınızda bir şeylerin yoluna girdiğini, düzene oturduğunu kaç yaşlarınıza geldiğinizde hissetmeye başladınız?

33 yaşındayım daha öyle şeyleri rutin bir şekilde hissetmedim ve sanırım hissetme gerekliliğime de artık inanmıyorum. babalarımızın analarımızın dönemleri geçti artık. düzene oturmuş hayatların nasıl parçalandığını gördükçe de girmesin daha iyi der oldum..

o yaşa gelene kadar neler yaptınız, hangi yollardan geçtiniz? baba parası yemeğe devam mı ettiniz?

25 yaşımdan beri yemiyorum. hangi yollardan geçtimin cevabı uzun..ancak bildiğim şey seninle aynı kalibrede ki kadın ve erkeklerin yollarından geçmemek bazen çok akıllıca olabiliyor.

erkekseniz askerliği nasıl hallettiniz? yabancı dil için bir şeyler yaptınız mı? mesleğiniz nedir?

askerliği kısa dönem yaptım geçti. gene çağırsalar nah giderim. ama aradan çıktı iyi oldu. yabancı dil için okudum, dinledim iyi kötü çalıştım. yabancı dili olmayanların ne kadar zorlandıklarını ahancık gördüm.

öğrendiğim bir şey, abi sakin ol. olur. herşey olur. sakin ol demek git gebeş gebeş yat bi moka yarama demek değil. sakin ol, güzel güzel işine okuluna dersine bak. gelecek sen istemesende gelecek. önemli olan o geldiği zaman orada olabilmek sağlıklı bir bünye ile. çevrende ki bir çok malın nasıl bu yaşa gelip hayat kurduklarını düşün. senin yapmaman işin en büyük engel aslında bu gerginlik. uyu babacım geceleri..

şimdi hatırladım,

www.youtube.com

ingilizce. türkçe altyazı yok. bir şekilde anlayabilirsen çok rahatlatır.

Oğuz Atay
Antione de Saint Exupery

justin bieber büyüyünce onun gibi olmak istiyorum. cCc biyeber reyiz cCc

donald draper. hayalimdeki kadin da betty draper.

bir de biraz adaletsiz olsa da, allah.

reznov

(bkz: jeremy clarkson)

olmadi

(bkz: richard hammond)

o da olmadi

(bkz: james may)

bok oluruz gerci ama, umut fakirin ekmegi.

Crixus

Recep Tayyip Erdoğan...

duyurudaki ataman :)

başbakanımızı idol alan birinin idolüm olmasını istemişimdir hep.

ssg

valla kesinlikle babam, ama kendisini tanımadığınız için o sayılmaz heralde.

az buçuk ünlü olarak nikola tesla var.

recep tayyip erdoğan

justin timberlake

şaka değil batman ve stanley kubrick.

aziz nesin
can yücel
evariste galois

haa benim bir de sey vardi, adebisi.

Receb Tayyib Erdoğan

Mustafa Kemal Atatürk
Aliya İzzetbegoviç
-
Metin Oktay
Baba Hakkı
-
Babam
Nihat Doğan

larry david

cesare pavese
tezer özlü

hastasıyım.

Mustafa Kemal Atatürk,
Recep Yazıcıoğlu,
Muhsin Yazıcıoğlu,
Temple Grandin,
Nicolas Cage...
Bu aralar Hz. Ömer...

Ari GOLD

Dedem,

şans benim idolüm, rölantideyken...

sabri bey

kendime bir idol belirleyemeyecek kadar kibirliyim valla

mehmet scholl.
editlemem lazım: lammbock filmindeki pizzacılar gibi değil ama.

tamır ediliyor da calısacagının garantisi yok. bişiler denenıyor ıste. almamak en ıyısı

hocam bence hiç uğraşma. eğer alabiliyorsan 2.el "s" modelinden al, bu modellerde 3k hatası yok artık. ileride tekrar verir hata sonra uğraş dur.

kesinlikle alma, oyundan alacağın zevke limon sıkmış olursun bile bile.
oyunun ortasında 3k problemiyle karşılaşırsan hele...

s serisinde de goruluyormus engadget da vardı haberi fakat baya dusuk bı oranda.

10 TL verseler bile alma

bir kere 3k gören aleti tamir etsen bile eninde sonunda bir daha görecek ondan bulaşma

yatmadan önce yemek ye

önyargılarından kurtulman rahatlaman gerek. bu dünyada bacağınla ilgilenmeyip içindekilerle ilgilenebilecek insanların bi yerde var olduğuna inanman gerek mesela. veya öylelerini sevmelisin bence. öğretmenlerin sana şaka yapmak seninle birlikte olmak için söylüyo olabilirler. gerçekten de düşünüp aa bu kızın bacakları ne kadar ince demiyolardır benim görüşüme göre. :)

yokmuş işte sorunun. bu çağdaki güzellik anlayışı zayıf kızların avantajına. ilk çağlarda ya da 1800 lerde falan yaşasaydın çirkin sayılabilridin.

hep söylerim. yarım ekmek arası ruffles.
çözüm bunda aga, deli gibi kilo alırsın bir ay bu süper besleyici combo ile takılırsan.

O kiskancliktan. Kendileri senin gibi degiller ya ondan :)

milletin arayıp da bulamadığı şey. dert edilir mi bu hiç_?

yatmadan önce yemek yeme. bunu yapan bi arkadaşım var, zayıflığından yakınan hiç bir işe yaramadı. uzmana danış, öğününü ona göre düzenle.

bu tip hislerle dolaşman normal, sadece çevreni gözle. ve umarım tek derdin vücudundur. fiziksel görünüm problemleri aşılabilir, zamanla değişebilir vs. bir şekilde. Kendinle barışık olmaya bak. Erkekler de beğenmese bile, çiroz olduğu için beğenmiyorum demez. <ben demem yani, şişko olsa eleştiririm.>

ben de aynı şekilde çok zayıftım. ama aşırı zayıftım yani. hala da zayıfm aslında ama, ergenlik bitince yavaş yavaş kilo almaya başlıyorsunuz. benim taktiğim şey oldu, eve düzgün bir tane tartı aldım ve günde 3 kez tartılmaya başladım. böylece ne zaman kilom düşer gibi olduysa zorla yemek yemeye çalıştım. yani zorladan kastım kusana kadar değil. ama genelde aç olsam bile yemek yemeye üşenen bi insandım. yesem de yemesem de farketmez gibiydi. böyle durumlarda üşenmek yerine az da olsa yemeyi tercih ettim.
evde tartı olunca kilonuzun düşmeye başladığını görünce hırs yapıp inadına yiyceksiniz. kilonuzun arttığını görünce hakakten işe yarıyor diyip mutlu olup gaza gelip öyle de yiyceksiniz:D bende yaradı işe hakkaten ya=)

sana sürekli kilo al demelerinin sebebi zaten seni güzel ve değerli bulmalarından kaynaklanıyor. mesela kolay kolay kimse kimseye git ağzını düzelt, burnunu düzelt demez çünki üzülerler. dediğim gibi seni beğeniyolar ki daha güzel olabileceğini düşünüyorlar. ayrıca sevilen insanları çevresindekiler hep daha iyi şekilde (sadece dış görünüş değil) görmek isterler. böyle şeylere kafanı takma bence. içinden geldiği kadar ye mümkünse içinden geldiği kadar da uyu.

Sorununuz yok...
Zayıf olmak için ölenler var, kilo almak için uğraşma. Çünkü bu yaşta alınan kilolar vücuda entegre oluyor :) sonra vermek için ağlarsınız...
Akışına bırakın, çevrenin söylediklerine de kulak asmayın.
Bu yaşta size fikir veren çoktur ama verilen fikirlerin doğruluk oranı %1 bile değildir.

yatmadan önce yemek yeme !.. çok dert ediniyorsan uzmana git. önce kendini sev.

insanların sana sürekli kilo al, yemek ye, yine az yedin diyip durmalarının, aile büyüklerinin kızmalarının ne denli sinir bozucu olduğunu biliyorum. böyle yorum yapanları umursamamaya çalış, gerekirse sen kız onlara "size ne" de hiç olmadı. onların bu yorumlarının (özellikle yemek esnasında, mesela siz yemeye başlamadan önce 'o tabak biter umarım/bitecek' demelerinin zaten pek açık olmayan iştahınızı tamamen kapattığını açıkla) eninde sonunda kilo alırsın zaten, alırız yani umarım, sıkma canını.

"sorunun yok işte ne güzel" diyen arkadaşların allah belasını versin öncelikle.

bu kadar kişi hep aynı şeyi diyorsa büyük ihtimalle gerçekten de fazla zayıf olabilirsiniz. bu sağlıklı da değil, iyi de değil, çekici gösteren bir şey de değil. bunu söyleyenlere illa cevap vermeniz şart değil, hak da verebilirsiniz.
şuradan bir bakın: upload.wikimedia.org

sizi her halinizle beğenen birileri çıkar, bu bir ölçü değil.

spora baslayin. hem ruhen sizi rahatlatir hem de ne bilim istahiniz falan acilabilir. kotu bir yani olmaz ama iyi yanlari olabilir.

klasik ama evet senin gibiydim hayatim boyunca! taaa ki... evet simdi 30 a basladim, degisti birdendire. ne kadar kolaydi zayif kalmak, katiyen kilo alamazdim. pek cok kisi ayni gecmise sahip. keske....17 olsaydim; bol bol spor yapsaydim, protein alsaydim, mumkun oldugunca vucudumu guclendirseydim. hedefin bu olmali! kilo degil kas! keske 17 olsaydim....

sisteme tc kimlik nosu ile girildiğini varsayarak hayır diyorum

sisteme pasaport numarası ile girildiğini varsayarak evet diyorum. hadi çık işin içinden :)

sisteme pasaport no ile girdiklerini hatırlıyorum ama ikisini aynı anda giriyolarsa bu iş olmaz :)

olmaz. arada bir tak çıkar ama uzun süre boş kalmasın, küpenin şeysi gitsin gelsin gitsin gelsin kulak deliğinde.

olmaz da 1 ay taksan da o kupeyi cikarmadan, sonra cikarip 1 ay bos birakirsan kapanir o delik. belli araliklarla takman lazim ki bellesin kulak deligi kapatmasin (evet bir kisiligi var kulagin)

antibakteriyel bişeler sür sürekli kapanmaması için değil ama mikrop kapar falan..

mecbur değilsen çıkarma, o ilk delindikten sonra çıkarmadan (ama yine küpeyi delikte hareket ettirerek) beklediğin süre ne kadar uzun olursa, ilerde küpe takmadan deliğin kapanmadan kalabileceği süre de o kadar uzun olur.
yok illa çıkarmanız gerekiyorsa antibakteriyel krem, ya da en kötü bepantenle günde bir kaç kere takın küpeyi. sonra o gereklilik ortadan kalkınca tekrar takın.
bir haftada gayet kapanabilir kulak.

18mm geniş açıdır zoom yaparsın 55mm olur. Yani mm küçüldükçe lensin gördüğü açı büyüyor. Bu bilgiye göre devam edebilirsin...

Ancak açı büyüdükçe diyafram küçülür daha az ışık alır, eğer ışık azsa yerine göre tripod kullanman gerekir ki titremesin.

Bir de açıların farları arttıkça lensin kalitesi azalır. Yani 18-55 18-135e göre daha iyidir denebilir.

tinyurl.com

şu şemadan daha rahat anlarsın.

dslr lerde aps c sensorlerde genelde 1.5 - 1.6 ya da 2x çarpan oluyor. yani nikon, sony, pentax için 18 mm yi 1.5 ile çarpucan çıkan değer esas açısını gösterir.

inugardın da dediği gibi 18-55 18-135 ten daha keskin bir lenstir.

genel bilgi için her hangi bir fotorğafçılıkla ilgi kitaba başvurabilirsin, meydanda bir çok site de var misal babataş fotorğafın bile böyle şemalarla anlatan bir sitesi vardı . arat internetten fotoğrafçılık, temel fotorğafçılık falan diye...

hayvani zoom olmasa da başarılı yakınlaştırmadan kastını da anlayamadım. şimdi, 70-200 f2.8 ya da 70-200 f4 gibi lensler maksimum 200 mm ye kadar zoom yapabiliyor. bunun haricinde 70-300 lensler var. 300 mm ye kadar zoom yapabiliyor yani daha falza yakınlaştırıyor. 200 mm ye kadar iyi sonrasında da tam bir rezalet rezalet sonuç veriyor. 70-200 arasında ise o bahsettiğim iki lensten daha kötü görüntü veriyor. keskinlik az vs. her halde bunu kastetmişsindir. bir de 70-200 olarak nitelendirdiğim iki lens sabit diyafram olduğu için az ışıkta daha kullanışlı oluyor.

35mm format kameralarda 50 mm lens insan gözüne denk kabul edilir (özünde 43 mü neydi) buna normal lens denilir 50 den büyükler tele küçükler geniş açı. full frame (35mm formatına eşit boyutta sensör) sensöre sahip olmayan kameralarda normal lens 28 mm falandır, örneğin 18-55 lensin ayar kademesinin üstünde 28mm civarında bir nokta vardır o normal lens noktasıdır.

bunun dışında nasıl bi lens istediğin senin zevkine kalmış klasik şartlar altında tele lensler portrede kullanılır mesela. bu arada sabit diyaframlı lensler genelde iyidir diye biliyorum yani 70mm'de de 200mm'de de 2.8 diyafram veren lensler kaliteli lenslerdir

Temel bilgiyi almış oldum teşekkürler arkadaşlar. Standart kit lensten biraz daha fazla yakınlaştırma demek istemiştim sorumda. Ama çok ileri seviyede yani foto muhabirlerinin aynalı teleskop gibi kocaman tele objektifleri kadar ileri seviyede olmasına gerek yok demek istemiştim. Mesela o genelde beyaz olan tele ob. lerin mm ve çarpanları ne oluyor?

en.wikipedia.org

Şu linkte ve aşağıdaki tablodan tüm sorularım çözülmüş oldu. Benim gibi acemiler için iyice aydınlatıcı olsun diye ekleyeyim dedim.