açıkçası kafam ne zaman rahatsa o zaman, belli bir zaman yok yani. stresliysem, "ne yapacağım ben?" diye kara düşüncelerdeysem, kafam rahat değilse okuduğumdan bir şey anlamıyorum.

Okumuyorum. Bana göre çağ değişti. Kitap okumak bir zevk haline geldi. Mesele okumak ise fark ettiysen şu an bile okuyorsun. Okuma sorunu pek yok.

Ha buradan edindiğin bilgi ne kadar doğru diye sorgulama meselesi var o apayrı bir konu. Bilinçli bir insansan onu da ayırt edebiliyorsun.

Alttaki arkadaşa: Prim yaptığım falan yok. Alanım ile alakalı milyon tane şeyi okumak zorundayım; ancak roman okumak gibi eylemler bu çağ için bir zevktir. Buna da bir söz etmedim. Aksine sen okumayana laf atarak kitap okumak üzerinden prim yapıyorsun. Bilgine...

yatmadan önce okuyorum genelde ama pek verimli olduğunu söyleyemem, gafa galdırmıyo onca saatten sonra.

Genelde akşam 8-10 veya 9-11 şeklinde 2 saatlik bloklarla okuyorum izleyeceğim maç vb. olmadıkça. Haftasonu evdeysem gün içinde yine 2 saat civarında okuyorum. Genelde akşamüstü gibi oluyor o da.

Bir de tren yolculuklarında, o da ayda yaklaşık 8 saate denk geliyor.

Hafta ici yorgun degilsem yatmadan once 1-2 saat okurum. Yorgunken okudugumu anlamiyorum. Hafta sonu daha cok vakit oluyor, aslinda isteyince vakit yaratiliyor bir sekilde. Ayda 2 kitap bitirmeye calisiyorum bu sekilde.

kendim zaman yaratmaya çalışıyorum. bilgisayarı kapatıp okumaya çabalıyorum. sen de her gün kısa da olsa düzenli olarak bunu yapmayı deneyebilirsin. yolda okumayı da küçümseme. o kadar vakit boşuna geçmemiş olur; şahane bir çözüm.

@fragile lady
yolda okumayı küçümsemiyorum. bence iyi bir şey zaten. sadece onu normal ve kolay bulduğum için o hariç diye sordum.

bilgisayar/tv/telefon karşısında kitap okunmuyor. okuduğum kitabı hep yanımda taşıyorum, evde elimden düşürmüyorum bitiyor bir şekilde.

Artık kimse kitap okumuyor. Okuyanların da çoğu ''okuyormuş taklidi'' yapıyor.Evet, genelleme yaptım olley

7" tablette aldiko kurulu, işe giderken mutlaka götürüyorum, sağa sola giderken yanımda gezdiriyorum. bir şeyler beklerken 5-10 sayfa okuyorum. evde de kindle var, lavaboya bile götürürüm onu. bi gün satayım dersem ve buralardan alıcı çıkarsa en özel anlarımda benimle birlikte olduğunu düşünerek fiyat versin. kıps.

her gün en az 100 sayfa okuyorum. işyerinde molalarda ve öğlen yemeğinde, akşam servisle eve giderken ve yatmadan önce. aklıma estiği zaman okuyorum.

İşte fırsat buldukça, onun dışında da her gün akşam yemeğinden sonra.

Millet 20:00-23:30 arası Elçin Sangü dizisi, Muhteşem Süleyman dizisi izlerken okuyorum.

Karma Police
Creep
Electioneering

-paranoid android
-nice dream
-nude

Karma Police
Fake Plastic Trees
Supercollider

Üçüncüden emin değilim.

Jigsaw falling into place
There there
Idioteque

knives out
you
sulk
packt life sardines in a crushed tin box
knives out
2+2=5
karma police

çok acımasız olmuş 3 şarkı seçtirmek, ben de seçmedim. daha uzardı da ilk aklıma gelenleri yazayım dedim.

edit: al işte sonradan yazılınca görüp aklıma geldi exit music'i unutmuşum. kafama mıçam. dediğim gibi çok acımasızca 3 tane seçtirmek.

karma police
exit music
paranoid android

There there
no suprises
street spirit

(bkz: how to disappear completely)
(bkz: codex)
(bkz: pyramid song)

Karma police
You and whose army
I might be wrong

Jigsaw Falling İnto Place
2+2=5
There There
:)

fade out
karma police
lotus flower (bunu yazan olmamış ama seviyorum ben bu şarkıyı yahu)

creep
exit music (for a movie)
perfect tense

-no surprises
-scatterbrain
-i might be wrong

no surprises
lucky
paranoid android
karma police

ben ingilizce öğretmenliğini bitirdim ve veteriner teknisyenliği-laborantlık okuyorum :) kaderin ne göstereceği belli olmaz. ama bence uluslararası ilişkiler en mantıklısı gibi.

hangisinden hoşlanıyorsan onu oku.
bence bunu oku: Sağlık Yönetimi
saydıkalrının içinden kamu.

zevk için okuyosan sen bilirsin ama işe yararlık açısından bu saydıklarının hitap ettiği alan itibariyle işletme joker bi bölümdür. ben işletme seçeceğim.

benim bisikletten aldığım keyfi kat kat arttıran bir şeyden bahsetmek istiyorum; şehir içinde çoğunlukla düz yolda kullanacaksanız amörtisörden ve disk frenden kaçının, boşuna bisiklete ağırlık yapıyor, kuş gibi uçacağınız - çok daha hafif modellere bakın bence: trek 7.2, sedona 310 gibi

Yaz aylarinda köy ve tarla yollarından ege turu yapacağım, bu yüzden ön amortisor ihtiyaç gibi geldi bana. Ve v fren konusu doğru, disk fren gereksiz geldi.

Dosya boyutu 6.5gb

sqllite programını kullan.

hangi veritabani sunucusundan dump alindiysa o sunucuyu kurup, o sunucu ile birlikte gelen bir tool ile o dump' u restore etmen lazim.

surada mysql icin nasil olacagini anlatmis: www.thegeekstuff.com

@sterimar

Cok teknik bir sey mi? Simdi bir kac program deniyorum da dump dosyasini import ettim bir sey gormedi

turkish citizenship database 'i mi açmaya çalışıyorsun?

Evet kendime bakicam :)

1 dönüm 1.000 metrekare kabul edilir.

20 dönüm 20.000 metrekare eder.

karekök(20.000) = 141,42 metre.

141,4213562373095 metre

yalnız dönüm kelimesinin karşılığı bölgeye göre değişiklik gösterir. bazı yerler 1000m2 bazı yerler 2500m2 ye 1 dönüm der

Formül nasıl yazabilir misin?

x=sqr(20.000)

açık ara farkla kuru fasülyeli menü.

Ben olsam kuru fasulye ve yogurt yerdim. Pirinc ve beyaz undan uzak duruyorum ben genelde.

hamuru boşver direk kuru fasulye ve yoğurdu göm.

Gerci bulgurmus pardon, onunla ilgili fikrim yok.s

kuru fasulye bulgur yoğurt ya da bulgur yoğurt
poğaça çok yağlı olur.

saydığınız sıkıntılar anksiyete değil stres bozukluğu. anksiyete daha çok varoluşsal ve sebepsizce ortaya çıkar, hayatın bazı bölümlerini değil genelini etkiler.

bira değil de şarap daha iyi bir sakinleştiricidir. pasiflora da kullanabilirsiniz, reçetesizdir ve yan etkisi yoktur.

En kısa vadede denin durumunda yaplabilecğin en iyi şey ( çünkü cümleye kurmada zorlanıyorum demişssin ve sunum yapacaksın) : konuşacağın şeyi 19384942 kez pratik yap. hissizleşecek robot gibi konuşacak hale gel..sunumda ilk cümleyi kurup ilk dakikayı geçirdikten sonra inan bana nasıl geçtiğini hatırlamadan başarıcaksın. rahat ol.

Uzun vadede ise konuşmanı ilerlet, onun üzerine yoğunlaş, bir dili konuşamıyorsan bilmiyorsundur.

çok pratik +1
pasiflora +1 demeye geldim. (1 kaşık falan ama sonra uykun gelmesin bir de)
alkol tam ters etki yapabilir bene riske girmeye gerek yok. hele ki alkollü olduğun anlaşılırsa net rezalet.

Kendini hoca yerine koyup en az 9-10 soru hazırla. Sonra onların cevaplarını oluştur. Amaç o cevapları ezberlemek değil. Soru sorulduğunda uzun süre "eea, ıııhm" diye düşünüp, aksaya aksaya cümle kurarsan dünyanın en mantıklı argümanını sunsan bile dinleyicileri tatmin edemezsin. Eğer aklında belirli başlangıç kalıpları olursa, güçlü bir giriş yapıp üstünkörü devam etsen bile karşı tarafın aklında "işini biliyor" imajı bırakıyorsun.

Haber spikeri değilsin. Arasıra kağıda bakmanda sıkıntı yok. Hiç kimse tamamını ezberlemiş bir şekilde sunum yapamayacak zaten.

Garip gelecek ama, bugünkü tekrarını çömelerek yap. Bildiğin çömelmek, emmi oturuşu denir hatta. Dizlerinde bir sıkıntı yoksa birkaç dakika sunumuna böyle devam et. Eğer konuya hakimsen o pozisyonda bile her şeyi bırakıp sunuma odaklandığını fark edeceksin. Hatta sunum anında "şöyle mi dursam, böyle mi giyinsem, şu hareketleri mi yapsam" kaygılarının aslında ne kadar gereksiz olduğunu anlayacaksın.

Bu akşam bir yerini sakatlamayacak şekilde hafif bir spor yap, kendini yor. Yoksa gece gözüne bir saniye bile uyku girmeyecek.

Bol şans.

önerilerim

* bira vs. içme, kokar.
* bugün kafayı kır ve kitabı okuyabildiğin kadar oku, konuna hakim olmaya çalış. konuna ne kadar hakim olursan o kadar az endişeli olursun. akıcı konuşamama sorununa zaten bir günlük sürede yapabileceğin bir şey yok, en azından bu handikapını (konuya hakim olmama) ortadan kaldırmaya çalış.
* ilk sunacak kişi sensin, senden önce bir sunum olmadığı için sırtında kıyaslanma / yargılanma yükü olmayacak. bu avantajını düşün.
* diğer öğrenciler de bruce willis gibi sunamıyorlar. sen çok kötüsün de diğerleri bülbül gibi şakıyor durumu yok, bunu unutma.
* hatta biraz daha ileri gidiyorum, hocan dahi eminim ki birkaç sene öncesine kadar sizden hallice sunum yapıyordu. o da bu sıralardan geçti, unutma. kusursuz, uzaydan bizlere bahşedilmiş bir zat değil.
* okulun ve dersin de keza hayati öneme sahip yapılar ve kavramlar değil. türk milletini ya da dünya medeniyetini temsilen yüz binlere hitap etmeyeceksin. yapacağın şey dünyada on binlerce dengi olan bir okulun müfredatındaki yüzlerce alelade dersten birinde muhtemelen hocanın da ölüm-kalım meselesi haline getirmediği bir konuda sunum yapmak. emin ol, chelsea maçında oyundan çıkan sergen yalçın vs. tribi yapmadıkça hocanı irrite edemezsin. hocalar saygısızlığa, savsaklamaya, ciddiye almamaya filan kızarlar, kötü ingilizce konuşmaya değil. belli ki sen de ciddiye almayan biri değilsin. çok uzun cümleler kurmaya çalışma, sonunu getiremeyeceğini düşündüğün zaman cümlenin başına dön ve tekrar dene. zarar gelmez.
* sunumu ingilizce yapmak bazen iyidir. konuna hakim değilsen bunu kötü ingilizcenle dolaylı yoldan kamufle etmiş olursun (yani native ingilizce konuşabilsem size neler anlatıcam, konuya o denli hakimim ama n'apalım işte, adım hıdır, elimden gelen budur tribi).

Gelen bütün öneriler için teşekkür ederim, sanırım oldukça faydalı olacaklar. Özellikle @boshi, duymak istediğim şeyler, teşekkür ederim. Sözlü sunumdan ziyade biraz texte bağımlı bir sunu, beni geren önümdeki topluluktan ziyade, hoca bir şey sorarsa ve tek bir şey diyemeden mal gibi kalırsam korkusu. Hocamız da prof, hadi bakalım. Gitmeden evvel ekstradan passiflorayı deneyeceğim. Hâlâ tecrübe ve önerilere açığım.

fil için: afrika fili, asya fili
timsah için: alligator, crocodile
köpek için: sürüsüyle ırk
yılan için: çıngıraklı, boa, piton, engerek yüzlerce
...

böyle gider

irk diye bir sey yok ki. bu sosyolojik bir uydurma. siyahlik ve beyazlik adaptasyonla ilgili yanilmiyorsam. ki bu da bir farklilik bile sayilmaz. inegin kahverengi ya da beyaz olmasi gibi bir sey.

edit: hicbir sekilde @no christ'in verdigi orneklerle ortusmuyor. o cinsler arasindaki farkla bu kiyaslanamaz.

insanda ırk yoktur, insan başlı başına bir ırktır.

dediğiniz durum tipolojiye girer.

biyolojik olarak irk diye bir sey yok. (evet her duyuruya bunu default olarak yaziyorum.)

afrika fili ve asya fili farkli turler. yilan icin de bu gecerli. timsahtaki olaydan tam haberdar degilim, atmayayim. kopek yapay secilim mahsulu, dediginiz seyle karsilastirilabilir.

edit: ohoo ben yazana kadar yetismis millet. kopekteki olay da insandakinden cok cok farkli bu arada.

ben tatmin olmadım dostlar. arkadaş tipoloji demiş. tipoloji canlı sınıflandırmasında var olan bir şey mi?

siyahi-beyaz farkı anladığım kadarıyla taksonomide yer almayacak kadar küçük bir fark doğru mudur?

öyleyse bunun hayvanlardaki karşılığı nedir? kahverengi-siyah inek farkından farklıdır diye tahmin ediyorum. siyahi ve beyaz farkı genetik düzeyde de görülebiliyor. zenciler bildiğim kadarıyla vereme bağışık. demek ki bir fark var mikro düzeyde... diye tahminime devam ediyorum.

evet belirtildiği gibi ırk diye bir şey yok fakat şöyle anlatılabilir; mesela felis (kedi) bir cins adı iken felis domesticus (ev kedisi) bir türü belirtir.

aradaki fark adaptasyondan kaynaklaniyor. ayrica hastaliklara bagisiklik (yine ten rengi gibi) tamamen cevresel etkenlerle alakali. disa kapali topluluklar genelde hastaliklara bagisikliklari fazla olmayan topluluklarken, bu bagisikliklari o cevresel kosullarda kazanmis topluluklarla digerleri karistiginda, bagisiklik da sonraki nesle aktariliyor. topluluklarin birbirinden kiz alip verme hikayelerinin bir nedeni de bu.

insanlardaki gibi bir renk ayrimi dogada yok diye dusunuyorum cunku bu dedigin gibi taksonomide bir olcut degil. farklilik yaratacak bir durum degil. rizelilerin burnunun uzun olmasindan bir farki yok.

Irk değil aslında bahsettiğin. tam olarak öğrenmek istediğin yanılmıyorsam sınıflandırma (taxonomy)
Âlem
Filum/Şube (Hayvanlar) ya da Bölüm (Bitkiler)
Sınıf
Takım
Familya
Cins
Tür
Alttür
Varyete
Kültivar
Form
Klon
Hibrid

Örnek:

İnsan (Homo sapiens)
Domain Ökaryotlar (Eukarya)
Âlem Hayvanlar (Animalia)
Şube Kordalılar (Chordata)
Alt şube Omurgalılar (Vertebrata)
Sınıf Memeliler (Mammalia)
Alt sınıf Theria
Infra sınıf Eteneliler (Eutheria)
Takım Primatlar (Primate)
Alt takım Haplorrhini
Familya(Aile) İnsangiller (Hominidae)
Cins Homo
Tür İnsan (Homo sapiens)

veya

Alem = Regnum = Animalia = Hayvanlar Alemi

Şube = Filum = Chordata = Omurgalılar

Sınıf = Clasis = Mamalia = Memeliler

Takım = Ordo = Karnivora = Etçiller

Aile = Familya = Felidae = Kedigiller

Cins = Genus = Felis = Kedi

Tür = Species = Felis domesticus = Evcil kedi

yani işin özü ırk diye birşey yok. bir kısmı seleksiyon, bir kısmı adaptasyon.

Kedi, köpek, kuş, insan farketmez taksonmiye göre değerlendirilir.

Not: biyoloj değilim lisede biyoloji dersini severdim sadece:)

Olsa olsa sarı labrador, çikolata labrador, siyah labrador arasındaki fark gibidir. Diğer hayvan cinsleri arasındaki farklılıklarda ciddi genetik varyasyonlar söz konusu.

la siyahla beyaz nasıl aynı? netice itibariyle ikimiz de insanız, aynı türüz eyvallah da adamın kamaşullah alıp yürümüş? kas desen aynı şekilde? yapı olarak küçük de olsa farklılıklar yok mu insanlar arasında? işte tipoloji mi diyosunuz her ne haltsa. zenciler, beyazlar, koniçivalar vs...

Irk kavrami bilimsel olarak tamamen reddedilmis durumda diyebiliriz artik. Onun yerine biyocesitliligi onemseyen "clin" kavrami var. Yani diyor ki "sen insan turunu siyah, beyaz, sari" diye ayiramazsin. Genetik cesitlilik diye bir sey var. Fenotip siniflandirmasinda siyahin, sarinin tonlari var bunlari nereye koyacaksin? Irk kavrami cizgisel bir evrimsel modeli isaret eder ki kulliyen yalan, evrim cizgisel olarak ilerlemez. Evrimsel agac dedigimiz dallanan bir yapidir.

Bir ara zaman bulursam biraz daha ayrintili yazarim. Kisaca sunu soyleyebiliriz; genetik yapinin ortaya cikarilmasi "irk" kavramini yok etti. Bir kitap cikmis, henuz okumadim ama Baris Ozener'e ait, Biyocesitlilik ve irk kavramini anlatiyor sanirim. Kendisinin bu konudaki bakis acisi guvenlirdir, yeni cikan bir kitap oldugu icin muhtemelen son calismalari da katmistir. Ilgisini ceken okuyabilir.

Eğer bu olay dün yaşandıysa patlamadan dolayıdır. Duyarlı biriyse "millet ölüyor ama karım hala seks peşinde" diye düşünmüş bile olabilir.

Erkek tarafının yaşı 30 (+-5) ise varoluşsal bunalım yaşıyor olabilir, yalnız kalmak istiyor olabilir. Uzun süreli ilişkilerde erkek tarafı her zaman eski özgürlüğünü ister, bu sırada eşinden-sevgilisinden soğumuş gibi gözükür (fakat hala seviyordur); kendimden biliyorum.

Bence direk oturup konuşun. Direk olarak merakınızı sorun. Cevap vermekten kaçamayacağı bir konumda sorun ki, cevapları ertelemesin.

bence tek eksiğiniz konuşmak daha doğrusu konuşmamak. kalanı bana o kadar anormal gelmedi olur öyle şeyler senin beklentin artabilir onun canı istemeyebilir vs. kadınların en çok yanıldığı şeylerden biri erkekleri her an her dakika her yerde sevişmeye hazır ve istekli olduklarını düşünmek. ama değiller, olmayabilirler. neyse ilk dediğime geri dönecek olusam bence konuş bu meseleyi ama "seninle ciddi bişey konuşmam lazım!!" diyip konuşma. mesela bi sevişme esnasında konuşabilirsin. yönlendir şöyle yap böyle yap diye yani görmek istediğin muameleyi talep et. memnun kalırsan o da sana bakıp anlar zaten. bencil değilse genelde partneri memnun etmek adamı da tatmin ediyo psikolojik olarak. o yüzden hani konuşun derken "ya sen niye böylesin böyle oldun aşkısıııı" muhabbeti çekme adama. talep et zaten gerisi gelir. hıhım diyip kafa sallayan başka konularda dırdırı bol ama bu konuda iki çift laf etmeyen eşlerden olma o zaman heves falan kaçıyordur bence. tamam video yollaman bir talep ama çok zayıf. ne bileyim cidden dünse eğer morali bozuk olabilir ama herhangi bir normal zamanda böyle video yollayarak değil şunu şunu yapmanı istiyorum şimdi diye o an söyleyebilmelisin. hem o zaman anlamadım da demez

bana göre yanlış video yollamışsın, gönderdiğin videoyu eşinin "ben orgazm olamıyorum" mesajı olarak algılamış olma olasılığı epeyce yüksek.
ayrıca spontana karar verip mditasyon tekniği gibi teknik içeren video yolluyorsun. kararlarınıza uymamış oluyorsun.

seks konusu kişiden kişiye değişkenleri fazla olan bir konu, buradan önerilerde bulunmak da oldukça zor.
evlilikte mutlu olmak karşılıklı beklentilerin cevaplanmasıyla sağlanabiliyor. keşke evlenmeden önce birlikte yaşansa, çiftler birbirlerini her haliyle tanısa anlasa. biliyorum toplumun bunu uygulayacak olgunluğa gelmesine çok var, belki de hiç olmayacak. çevremde kız veya erkek çocuklarının evlilik öncesi birlikte yaşamasını öneren, bu yöde yönderlik yapan aileler görüyorum, geleceğe yönelik umut vadeden tutumlar bunlar. doğrusu ben doğrunun ne olduğunu bildiğim halde kızıma "önce birlikte yaşayın" diyemedim.

evliliğin temel taşı yatak odası diyenler çok. işte orada işler yolundaysa korkma filan derler. ben buna pek katılmıyorum. evlilik , bir bütün olarak kişilerin hayata bakışları, tutumları, sözleri, cinsel yaklaşımları, yemek yiyişi, oturması kalkması vs vs yani her konudan etkilenen bir kurum. olumlu ya da olumsuz. dışarıdan bakıp " ne iyi insan, çok şanslısın" dediğimiz eş kendini hiç iyi hissetmiyor olabilir ya da tam tersi, lanet adamın/kadının teki, nasıl anlaşıyorsun" diyeceğimiz kişi de evliliğinde mutlu olabilir.

evliliğinize bir bütün olarak bak. empati kurarak bak. kendi beklentilerini göz ardı etmeden karşındakini anlamaya çalışarak.

adetli olduğum zaman sevişmesek bile onu mutlu etmek için neler neler yapıyorum demişsin. kurallarınız var sanıyorum. yatak odasına kurallar girmese iyi olur. orada formuller, tarifler, kurallar olmasın. bilgilenmek, feyz almak için kitaplar okuyabilr, videolar izleyebilirsiniz. bir yemek tarifini bile uygularken kendimizden bir şeyler katarız, bazı şeyleri çıkarırız, o artık bizim yemeğimiz olur ya, onun gibi.

erkeklerde kadının başlatmasını tercih etme gibi bir durum var. kibarlar ya haspalarım. biz de çoğunluk beyaz kuğu gibi yetiştirildik, kahkaha etmak bile adabınca olmali falan filan biliyoruz işte. biz kadınların yatak odasında biraz black swan da olabilmeyi öğrenmemiz gerek.

erkekler de boy - işlev tartışmasıının içinde büyüyorlar. erkeklik önemli bir konu, eşini mutlu edemiyor olmak (eşin orgazm olmaması) onlar için büyük handikap. Oysa bu durum tek başına onların sorumlu olduğu bir durum değil.

ne yapapabilirsin:

öncelikle kandini cinsel yönden tanı. yaşın hormonlarının level atladığı yaşlar. vücudun doğurup üremek istiyor.bu nedenle videoyu sevişme başlatmak niyetiyle yolmadım diyor ama hem deneyelim mi deyip hem de hazırlık yapıyorsun. yani şu sıralardaki cinsel duygularının çoğunluğunda eşinin başlatmamasının, vajinal orgazm olamamanın etkisi yok. öncelikle bunu bilmen iyi olur. onu veya kendini eksik hissetme. bu durum geçecek. 35 yaşına kadar filan sürüyor, kişiye göre değişir elbette.

ikinci olarak, vajinal orgazma takılma. takılmak iyi sonuç getirmiyor, işler daha da sarpa sarıyor. birkaç egsersiz önereceğim. önereceğim egsersizlerinizi kız çocuklarınıza ufaktan yaptırmaya başlayın. regl sancıları, kolay doğum ve orgazm konularında yardımı olacak.

leğende çamaşır yıkar gibi çömelip bir süre bekleyip kalkmak. çocuklara bu hareketi sağlayan oyunlar oynatabilirsiniz.
balon şişirmek.
çişini yaparken yapıp tutmak yapıp tutmak...
benzeri karın içi kaslarını kuvvetlendirme egsersizlerini günlük yaşamınıza alın. arada sırada değil az az ama sürekli yapın.

ne güzel. ülkemizdeki diğer kadınların da sorunu keşke ''klitoral orgazm yaşadım ama vajinal yaşayamadım'' seviyesinde olsa...

Öncelikle eşiniz orgazm sorununuz olduğunu biliyor muydu, bilmiyor muydu, bilmiyorum. Eğer daha önceden haberi yoksa, bu video biraz moralini bozmuş ve o moral bozukluğu ile sevişmek istememiş olabilir. Biliyorsa da artık "Çok uğraştım, pes ediyorum" noktasına gelip kabullenmiş olabilir. Bu soruna ne kadar çözüm aradınız bilmiyorum ama bunun sorumluluğunu ilişkinize yüklemeyin. Böyle derken de haksız olduğunuzu söylemiyorum, aynı şeyi ben yaşasam tam sizin yaptıklarınızı yapardım.

İlişkiye orgazm beklentisi ile başlamak hem size hem ona çok büyük bir yük bindirir ve orgazmdan daha çok uzaklaşırsınız. İkinizin de kafası "Bu sefer olacak mı" kısmıyla meşgul olacağı için normalde sürtünmeden aldığınız zevk bile çok iner. Kafanızda sürekli "Ne hissediyorum, zevk alıyor muyum, oluyor galiba, yok geri kaçtı" gibi şeylerle meşgul olurken zevk alamazsınız. O da size bunu yaşatamazsa olaydan soğur. "Eee, ne yapsam olmuyor" der ve daha fazla denerse daha da başarısız olacağına inandığı için ve artık kendine ve erkekliğine güvenini kaybettiği için yatakta aktif olmamaya başlaması da normal.

Ara ara yoğunluk nedeniyle sevişme olmaması ya da ara ara bir tarafın boşalamaması normal. Günlük hayattaki şeyler, özellikle rutine binmiş sevişmelerde bazen böyle mutsuz sevişme olması normal de, bunlar bir olur, iki olur, hep olmaz. Hep olursa adam kendine güvenini kaybeder ve soğur.

Sizin orgazm probleminiz ona daha fazla yük bindiriyor. Her seferinde "Yine olmayacak, ne uğraşıyorum ki" gibi bir moral bozukluğu ile sevişmeden uzaklaşması çok normal. Kendine güvenini kaybetmiş olabilir. Bu sorun, aslında çok kadında yaşanan bir sorun. Arkadaşlarımla bu konuları çok konuşurum, bir kişinin sevişmek hakkında "İki parmağımı ateş çıkarır gibi birbirine sürtersem ne kadar zevk veriyorsa, o kadar zevk alıyorum" dediğini bile bilirim. Bekaretimi kaybettiğim ilk yıllar aynı sorunu ben de yaşıyordum. Bunlar aslında evlenmeden önce çözülmesi gereken şeyler, çünkü erkeğe yüklenip "Hadi, bu sefer zevk alacağım" derseniz, ona olması gerekenden büyük bir stres ve sorumluluk yüklemiş olursunuz. İnsanlar için sıradan bir ilişkide performans kaygısı zaten yeterince büyük bir stres kaynağı, onun üstüne de vajinal orgazm olma beklentisinin gelmesi daha da büyük bir stres kaynağı ve açıkçası erken boşalma nedeni de.

Eğer orgazm olmak istiyorsanız, bunu bir erkekle çözemezsiniz. Bunu kendiniz vibratör yardımı ile kendinizi tanıyarak ve keşfederek çözebilirsiniz. Üstelik, bu bir iki kerede de olmaz, emek isteyen ve emekten öte "öğrencilen" bir süreç kadınlar için. Orgazm göz kırpma gibi bir refleks değil kadınların ezici çoğunluğu için, öğrenilen refleks grubuna giriyor. Bu sadece biyolojik değil, toplumsal ve kültürel olarak da yetiştirilme şeklimiz orgazm refleksini öğrenmekten uzaklaştırıyor sizi. Siz ancak kendi kendinizi kurtarabilirsiniz, başka bir insandan kurtarıcılık beklemeyin. Ancak, evlilik de bunun için uygun bir ortam değil. Genel olarak morali bozuk ve isteksiz olabilen eşiniz, bir de vibratörü görürse kendini camdan atar muhtemelen. Ancak, şunu önerebilirim. Bir daha ortam yaratmak için, içiyorsanız çakırkeyif olana kadar için. Biraz daha fazla da içebilirsiniz ama çok sarhoş olmayın. İçerken de bir porno açın kendinize, izleyebiliyorsanız uzun süre porno izleyin. İyice azana kadar. İçtiğiniz için kafanız orgazm odaklı olmayacaktır, o düşünce mekanizması devreden çıkacaktır. Sadece anı yaşayıp isteklerinizi gerçekleştirmek isteyeceksinizdir. O anın da tadını çıkarın. Onu siz soyun, dans edin, ateşli ateşli öpün, vb. Bu sırada devreye eşinizin girmesi gerekiyor ama eşiniz gelene kadar siz çoktan azmış olmalısınız ki performanslarınız birbirine yetişebilsin. Onun aktif olması için uğraşın. Üstünde olmayın çok fazla. (Klitoral orgazm olabilmek için üste çıkıyorsunuzdur muhtemelen. Bir de hep onu boşalttığınız için genelde ilişkilerde boşaltıcı/aktif tarafın siz olduğunu düşünüyorum) Altta veya yanda olun. Vajinal orgazm için ilk başta doggy birazcık zor olabilir ama misyoner yaparken dizlerinizi boyun tarafına çekin. Tam topak gibi olmayın ama birazcık yuvarlağımsı şekil alın. Bu şekilde, ilgili bölgelere baskı yapma olasılığını arttırmış olursunuz. Alıştıkça diğer pozisyonlara geçin. Google'da g-spot positions diye aratın.

hayat aklini konusacak bir filozof uret'in dediği Kegel egzersizlerini günde 5-10 kere ya da aklınıza geldikçe yapın. O kasların hissedebilmek için iyi çalışmış olması gerekiyor.

Evlilik için sadece yatakta mutlu olunmasının yetmediğini söyleyen birçok kaynak var, hatta yatakta anlaşamayan birçok çiftin mutlu olduğunu söyleyen bile var. Yine de yatakta olan yatakta kalmıyor; evliliği geçtim, hayatın geneline de yayılıyor. Örneğin, insan cinsel olarak rahatlayamadıkça aksileşebiliyor, daha yargılayıcı olabiliyor, hoşgörüsünü kaybedebiliyor, sinirlenebiliyor. Yatakta yaşadıklarımız aslında bizim kim olduğumuzun da bir belirleyicisi. Yatakta çok güzel rahatladıktan sonra sinire kesmesi çok daha zordur bir insanın, yatak öncesine göre. En güzel terapidir aslında.

Eşinizin bu alevi yakalayabilmesi ve size özel davranabilmesi için o şevki yakalaması gerek. Bunun için de önce sizin gözünüzde onun istediğinizi görmesi gerek, seks söz konusu olunca sizin gözünüzün parlaması gerek. Adam ya yorulmuş ya bıkmış, ne kadar siz onu mutlu etseniz de o sizi cennete uçuramadıkça kendine küsecek. Seks konusunda bencil görünse de bu bencillik değil, tam tersine siz ona en iyisini yapmaya çalıştıkça ve o istese de sizin kadar iyisini beceremedikçe soğuyor.

Fantazi olayı erkeğin şevki ile başlar ya. Ne istediğini sor. Yeterince ısrar edersen söyler. Bana porno arama geçmişini anlat sana seni anlatayım. Adam bi gaza gelsin önce sonra sen de isteklerini söyle, şehvet olmazsa iki haftada bir köylü seksine muhtaç olursunuz. Gerçek evlilik bu değil.

adamı aşağılamışsın
bence adam videoyu anlamış ama senin ne demek istediğini anlamamış.
daha doğrusu senin sen bu işi bilmiyorsun az izle öğren gel demek istediğini düşünmüş.

Git doğru düzgün eşine alından geçenleri anlat durumu izah et.
videoda çok salak saçma bir video resmen vakit kaybı.

"bazen de ben çok uzağım sen boşalabilir misin dediğim oluyor. O da zaten çok zor dayandığı için hemen kabul ediyor. " bu kısmı anlayamadım

videoyu sonuna kadar izleyemedim, atlaya atlaya bakabildim. çok sıkıcı şeyler bence, eşinden de belki böyle düşünmüş olabilir.

olaylari %100 dogru anlattigina emin degilim. insanlar davranis bicimleri ve yaklasim bicimlerinden dolayi istediginiz kadar cinsel icerikli seyler de yollayin... uslup vs. gibi yaklasimlarda defonuz varsa eger sizle olacagi yerde olmaz. farkli bakis acilarindan bakmak lazim.

bir de kisinin gunluk hayatindaki (erkek icin) testo seviyesini dusuren seyler var mi? bunu bilmek lazim. 30 yas ve sonrasinda (eger spor yapmiyorsa) testo'da dusus basliyor. bilginiz olsun.

bu arada esiniz "ben kendi isimi gormeye bakarim, kadinin aldigi zevk umrumda degil." kafasinda bir insan degilse:

"bazen de ben çok uzağım sen boşalabilir misin dediğim oluyor. O da zaten çok zor dayandığı için hemen kabul ediyor. "
bu cumle baya baya tatsiz bir cumle. karsinizdakine psikolojik olarak yetersiz oldugunu hissettiriyor olabilirsiniz. aklinizda olsun.

şimdi öncelikle bu video klitoral orgazm üzerine zaten, öyle değil mi? gerçi kadınım, ben de atlaya atlaya izledim, sıkıldım.

ikinici olarak benim anladığım istemediğin ya da uygun olmadığın zamanlarda da eşini tatmin ettiğin için karşılık bekliyorsun. Ve karşılık olarak da eşinin hiç işe karışmadığı, yalnızca kendinin zevk alacağı bu yolu seçmişsin. Olay hazdan ziyade eşinin senin için bir şey yaptığını görmek :( o yüzden eşini heyecanlandırıcı şeyler göndermek zaten amaç dışı.

üçüncü olarak, bu videoda olan şeyler tek başımıza yapabileceğimiz, hatta çok daha iyi sonuçlar alabileceğimiz şeyler. iki kişinin de aktif olarak yer almadığı bir hazdan yakınlaşma falan beklemek tuhaf geliyor. ya da cinsel hayata renklilik beklemek. ama bu zaten yoga gibi bir şey. renk yok.

4. cinsellik biraz daha hayvani bir şey değil mi? seks sırasında yaptığınız konuşmaları düşünürsek bu kadar saygılı ya da düşünceli bir birleşme olduğu için bir sorun var. kim haz alıyor, kimin hazzı ön planda tutuluyor, beklensin mi, beklenmesin mi, iyice orgazm yarışı ve senkronizasyonuna dönmüş sanki ilişki. böyle bir şey deneyimlemedim ama işlerin böyle olmaması gerekiyor :(

5. ben kendimi adamın yerine koydum. mesela ben de ön sevişme sevmiyorum. Diyelim ki erkek arkadaşım bana bir kadının bir adamın her yerini öptüğü, işte değişik şeyler yaptığı, ve ön sevişemenin adama ne kadar zevk verdiğini gösteren bir video atıp bunu deneyelim mi yazsın. Nasıl hissederim? :(

6. sorunun cinselliği nasıl yaşadığınız olmadığını, sorunun ikili ilişkide başka bir şeyden kaynaklandığını, ve bunun seks hayatına yansıdığını düşündüm. Ama tabii ki yaşamak istediğin orgazma ulaşmak için teknikler hep var. sevişmenin mekanik tarafında helledilebilir, sadece senin tarafından. bir de üzerine çok konuşmak, kararlar almak, tartışmak biraz olayın seyrini değiştiriyor, kendiliğindenlik kalmıyor. ben de az kalsın böyle bir şey deneyimliyordum ama sonra geçti. yani bir sorunun üzerine bir kaç bir şey söyledim. iyi ki de söylemişim tabii de, iyi ki de çok da üzerinde durup sorun haline getirmemişim. belki açık açık konuşup devam edenler de vardır tabii. Ama erotizm biraz da söylemek değil de işaret etmek olduğundan galiba eylemle anlatmak en iyisi.
Böyle işte.

tumblr aç, sadece yazı yaz siteni de şifrele

tumblr aç 2. blog açıp parola korumasına al güzel bi günlük teması at. senden başkası göremez. urlni bulsa dahi girmeye çalıştığında not found der. tema istiyosan atayım ben sonra. eğer bunu yapacaksan.

internette yazma. en basitinden onenote veya word e yazip rarlayip sifrelersin.

word'e şifre konuyor. tarih notu düşüp düz metin olarak yaz gitsin.

evernote

uygulaması da var. şifrenle her yerden ulaşabilirsin

www.guncem.com var bir bakın isterseniz

Ben wordde tutuyorum 3 yıldır, şifreliyorum. Tarihe göre adlandırıyorum, sonra aylar ve yılları klasörlüyorum. Güzel böyle.

1999-2007 arası günlük tuttum, 2010'da blog açtım, 2 sene önce kapattım, şimdi onenote'a filan yazıyorum. hatta birkaç dakika önce yazdıklarımı okuyayım demiştim, şaşırdım duyuruyu görünce.

klasör şifreleyebilirsiniz, blog açabilirsiniz. birçok yöntem var.

ben bu konuda biraz eski kafayim ama hala satiliyor olmasi lazim, kilitli defterler vardi eskiden. zaten kilid kirip okuyacak kadar manyak yoktur herhalde evinizde.
benim guzel bir el yazim var, kendi el yazim ustunden kelimeleri gormek hosuma gidiyor, hatta soyle ifade edeyim arada bir iki birsey ciziktirebilmek, gerekirse karakalem birseyler eklemek benim daha cok hosuma gidiyor, hatta sayfaya birseyin biletlerini zimbalamak falan gibi daha da hatirlatici olaylara girebilirsiniz...

telefonumda bir app vardı. fotoğraf filan da ekleyebiliyordum, sifre istiyordu filan. bir ara online günlük/diary sitelerine baktım, güvenemedim. üşeniyordum bir de. bilgisayarda tutayım dedim ama dijitalliği sevemedim işte.

ben bir ajanda bir de defter taşıyorum yanımda sürekli. bir şeyler yazmak, çizmek istediğimde kullanıyorum. arasına bir şeyler koyuyorum, postitler kullanıyorum, arkaya cep yapıyorum yoksa ufak seylerı saklıyorum filan. sürekli benimleler. evde ortalıkta kaldıkları oluyor ama eşim eşya kurcalayan bir insan değil, saygılı. ama öyle olmasaydı ya da ailemle yaşıyor olsaydım filan mutlaka sürekli çantamda taşırdım.

Evernote candır. Cloud özelliği, her platformdan erişilebilmesi, güzel bir uygulaması, şifreleme, senkronizasyon, kategori oluşturma, resim vs ekleme derken en güzeli bu. Zamanında çok araştırdım ve en güzeli bu.

linux mint de düşünebilirsin.
Ubuntu kurmuşluğum da var benim. Hiç problem olmamıştı.

ubuntu büyük olmaz mı? sonradan küçültebiliyor muyuz? yoksa bu boyutun hepsi hayati dosyalar mı? ubuntu'nun boyutunu bu kadar büyülten ne?

sistem dosyaları için en az 2 gb alana ihtiyacın var. Geri kalanı sana kalmış. 16 gb usb bellekle gayet güzel kullanabilirsin.

Bir 29'luk kullanıcısı olarak cevap vereyim: 1. Seçenek

Shimano Tourney zaten aktarıcı ailesinin en alt seviyesi ve çok leş performansı var. Birinci seçenekte en azından bir tane Tourney ile muhatap oluyorsun :)

Bir de imkanın varsa kesinlikle bisikletin üzerine çık, frenleri, vites değişimlerini, daha da önemlisi üzerindeyken pozisyonunu vs. dene öyle karar ver. İnternetten almıyorsan da pazarlık yapmayı unutma!

Birincisi daha iyi ama açıkçası ikisi de pek iyi değil. 1200 civarında daha iyi modeller var. Ayrıca ikinci elde çok daha iyi bisikletler bulabilirsiniz.

@creepy Bu fiyat aralığında ne önerebilirsin 0 olarak?

Almışken şu kadar daha koy şunu al demenin sonu yok biliyorum ama illa ki sıfır istiyorsan şu bisiklet düşünülebilir. www.decathlon.com.tr

Bu rockrider'ın eski modelleri fiyat performans konusunda çok iyiydi, sahibinden 'de az kullanılmış onlarca var. Ben olsam 700 - 750 TL verir bir heves alınıp binilmemiş bisikletlerden bulurdum bir tane.

okumak icin uye olmak gerekiyor.
buraya kopyalasaniz olur mu?

Oyle bir şey olduğunu bilmiyordum kusura bakmayın, buraya sığar mı bilmiyorum ama sabah deneyeceğim şimdi uyuyacağım.

pastebine kopyalayın.

link verseydiniz biz okurduk :)

ek: okudum, devam...

w.tt

Kavaklidere yakut diyerek basliyorum ben.

Cumartesi

dikmen 1 litre :D

Suvla Cabarnet Sauvignon
frontera cabarnet sauvignon
sevilen cabarnet sauvignon

Gördüğün üzre Cabarnet düşkünü bir insanım :) damağına göre bu markaların farklı üzümlerini de tercih edebilirsin.
Yakut kupajdır(farklı üzümlerin karışımı) ama güzeldir fiyatı 30 tl civarı
Cumartesi, eski güzel marmara şarabı(köpek öldüren)
Dikmen de köpek öldüren.

Afiyet olsun, mutlu yıllar.
ps: bilinçli tüketiniz.

kup - visne sarabi var
22 tl civari migrosta. iki sise al, inanilmaz guzel icimi var, yuzde 10 alkol var gayet isini gorur, bana dua edersin :)

Frontera Merlot önerebilirm ben de. Migrosta 32 TL olması şu anda.

Frontera +1

www.dropbox.com

Vişne şarabı deneyeyim dedim :) euro truck simulator 2 ile yollara devam :)

yazıklar olsun, o kadar da anlattık. :(

Bot büyük geliyor olabilir mi? Bana hiç olmadı.

Konç kısmı gevşemiş coraplarimda oluyor :/ işte bunlar hep fakirlik :( bende yarattığı his bu

bot da tam ayağıma göre. acaba materyaller arası bir sürtünmeden mi kaynaklanıyor? botun içi yünlü değil ama çorap biraz kalındı.

Kısa çoraplar sürtündükçe aşağı aşağı gidiyor.

Bilek çorapları yapar genelde ayağınıza küçükse olur. Dediğiniz gibi sürtünmeden dolayı. Yeni ve sıkı bir çorap alın.

bana da oluyor bazen. giydiğin çorapla alakalı bir durum. sağlam sıkı bir şey giymek gerek ya da uzun :/

tr.wikipedia.org

bahsettiğim şey döngüsel modelmiş.

çok şeyabmamak lazım. ne demiş şair; do it www.youtube.com
ne eskisi ne yenisi, diğer hayatları hatırlamıyoruz. anı yaşayalım, mutlu olmaya bakalım.

10^82 atom var diye hesaplanıyor, bunların hepsi çöküp tekrar patlayacak. sonra hepsi aynı şekilde dağılacak galaksilere. sonra biz de aynı hayatı yaşayacaz he mi?
namümkün. bullshit.
başlangıç koşullarına hassas bağlı bir sistemde yaşıyoruz. ilk hominidlerin alet yaptığı yerde obsidiyen ya da çakmak taşı olmasa belki bizim gibi kuyruksuz tüysüz maymunların yaşamak için hiç sansı bile olmayacaktı.

@kargn +1. atomların benzer şekilde dağılması imkansız.

yalnız dediğini düşünmek çok korkunç geldi nedense.

daha mikro ölçekte bakacağım ben;

tek bir hayatın içinde bile dönüp dönüp aynı şeyleri yaşıyoruz. aynı hataları defalarca yapıyor, aynı umutlara defalarca kapılıp hayal kırıklığına uğruyoruz. inişlerimiz de çıkışlarımız da fazlasıyla benzer oluyor. spiral diyorum ben buna, spiraller halinde yaşıyoruz; ilerliyoruz ama her nasılsa aynı noktaya geliyoruz ilerledikçe.

1996 yılının eylül ayında uzun uzun yürümüştüm okul çıkışında, ilk aşkımla. Sırf o bir saatlik yürüyüş için binlerce kez ölüp doğabilirim; binlerce kez aynı mutlulukları, acıları yaşayabilirim. Keşke öyle olsa.

Ah be Ebrum ah.

duştan çıktım şuan çırılçıplak ekşi duyuru ve feysbukta takılıyom

Depresif modda oturuyorum bilgisayara bakmaktan gözlerim acıyor ama ek işim var yetişmesi gereken.

evde internet yok aq iki gündür. adamları çağırdık baktılar -sözde yaptılar- internet var ama kağnı arabası hızında. bende işyerinde kimse yok diye oraya geldim orada takılıyorum :D

Ayakkabi bakiyorum kendime, yarın alacağım.

3-4 duyuru aşağıda başlığını açtım kimse uğramadı daha :(

Bi arkadaşımı görmek için kalktım bi günlüğüne istanbul'a geldim. Uçak park etti kapıyı açmadılar hala. Millet birbirini tepiyor çantalarını almak için. Ben de oturuyorum öyle bekliyorum.

film izledim. ikinci film hangisi olsun diye bakınıyorum. belki de dizi izlerim?

ielts'a girdim bugun, ayrica uykusuzum, hatta simdi de karnim acikti:)

Cezayir'deyim, insanların ne kadar tabiatsız ve pis olabildiğine inanamıyor ve işleri hızlıca bitirip hafta başı İstanbul'a dönmenin hayalini kuruyorum.

dışarı çıkıp bi yürüsem mi, yoksa başıma bişi gelir mi düşüncelerindeyim. içim sıkılıyi.

burbon + antep

soundcloud.com

hemen. dünya güneşten sonra en yakındaki büyük kütle çekimine doğru sürüklenmeye başlar.

kütle çekiminin bir hızı varmı bilmiyorum ama formülü q1.q2/r2 şeklinde
bende hemen diyorum

eksisozluk.com

www.kozmikanafor.com

vaay 2 sene önce biz de düşünmüştük. hemen diyen arkadaşlara gelecek soru o zaman kütle çekim hızı ışık hızından fazladır. mümkün mü bu?

eylemsizlikten dolayı hemen olmaz, dünya yörüngesine bir süre daha devam eder ama bir süre sonra güneş kendisini çekmeyeceği için dedikleri gibi en yakın büyük kütlenin orbitine takılır.

anında yok olur

Kütleçekimi etkisini aynı anda hissederiz. Tabii ayiadam'ın dediği gibi Dünya bir süre mevcut dönüş hızından dolayı hareketine biraz daha devam eder ama kütlesi büyük başka bir cismin etkisine girene kadar muhtemelen yörüngeden çıkar hepimiz ölürdük. Yani başka bir gök cisminin etkisine girmesi bizim hayatımıza kaldığımız yerden devam etmemize neden olmazdı.

Sanırım Jupiter'e doğru kaymaya başlarız.

etkisini hemen hissederiz demek graviton, ışık hızından daha hızlı demektir. etkisini tabii ki onun hızına göre hissederiz. bu arada "gravitonun hızı ne acaba?" dememek lazım zira kendisi farazi bir kavram.

sonuç olarak merkezcil kuvvetten kurtulan dünya son turdan sonra savrulacaktır, bir sonraki orbit edinebileceği büyük kütleye kadar. bu da takdir edersiniz ki güneş sistemindeki bir başka gezegen değil. daha büyük kütlelerden söz ediyoruz.

Kutle cekim kuvveti hemen etkisini gosteriyor. Bunu ise nasil kullanabilecegimiz "interstellar" adli filmde isleniyor. Dunya ise hemen en yakin kutleye dogru gitmez. Burada ecnebilerin slingshot olayi devreye giriyor. Sapandan kurtulmus tas gibi en son ne tarafa ivmeleniyorsak o yone dogru duz bir hat cizmeye baslariz. Kutlecekim teorisine gore ne zaman ivmelenme gucu kutlecekim gucunun altina duserse o zaman baska objeler bizi cekmeye baslar.

Diyelim ki ivmelenme kuvvetimiz cok siddetli iken jupiterin yanindan geciyoruz. Jupiterin cekim kuvveti; ivmelenme, hiz ve iki kutlenin birbirine orani ve uzakligi gibi parametrelere bagli olur. Benim dusuncem jupiterin yanindan gecmek ivme duzlemimizde bir yay cizmemize neden olurdu (direk olarak ustune gitmedigimiz takdirde)

Dunyanin omru de muhtemelen Kupier Belt'ten gecis sirasinda tukenir. Sistemimiz disinda asili kalan astroidler dunyayi parcalamasa bile kevgire cevirir.

jupitere doğru kaymaya başlayabiliiriz de başlamayabiliriz de.

www.maarifgazete.com

şu resimdeki gibi bir anda kaybolsa güneş, dünya saat yönünün tersine döndüğünden bir süre yörüngeyi takip edip uzay boşluğuna savruluruz. ama jupiter daha yakın da olsa yavaşlayıp ona çekilip onun yörüngesinden savrulabilirdik.

Bu sorunun net bir yanıtı maalesef yok.

Bazı fikirlere göre teoriler ortada dolanıyor. Şimdiye kadarki en yaygın teori action at a distance denen ve Newton reyizin ortaya attığı ve çeşitlemeleri.

Fakat her zaman ve her durumda çalışır mı, bilmiyoruz. Zira çalışmadığı bazı durumlar var.

Aksini söyleyen teori ise, "quantum gravity" teorisi. bu teori de der ki, bilgi ışık hızı ile aktarılıyorsa, yerçekimi de öyle olmalıdır. Yerçekimini aktardığı düşünülen parçacığın adı graviton.

Maalesef henüz hangisinin haklı olduğunu gözlemleme fırsatımız olmadı. Her iki teorinin taraftarlarını bulmanız da mümkün. İki takım da formda, kalabalık ve bilenmiş durumda.

Şöyle düşünün, güneş tamamen yok olsa dahi yörüngede sapmanın başlamasında 8 dakika fark edecek. Zaten yögünge sapması dediğimiz şey en erken 10^2 turlarda görülüyor. 100 yıllık bir hesapta 8 dakikayı aradığımız için bulmamız da biraz zor oluyor haliyle :)

tabii ki anında değil. ışık hızı da değil.

www.youtube.com ingilizce

enpara=finansbank.

başka soru?

Sen herhangi bir bankanin atiyorum is bankasinin internet subesini kullandiginda oranin uzerinden de hemen hemen her istedigini yapamiyor musun?

Baska soru?

yatırdım bişi olmadı
adamların olayı zaten şube olmaması dediğin şeyi yapınca ne olayı olacak ki? ve avrupada da aynı böyle çalışan banka sistemi var

enparanın kuruluş amacı zaten şubesiz masrafsız banka. yani tamamen elektronik. hesabı online işleme kapatmak bu amaca-konsepte aykırı ve mantıksız olmaz mı ?

finansbank'a gidip şubeden para yatırıp dekont almanla, en para hesabına eft yapıp onun e-dekontunu alman aynı şey.

yatırdım, yatırırım

gamer isen, ki öylesin sanırım değiştirirsin tabii. benim yeni model lenovo da sürünüyo witcher 3'te, ben de bunu satıp bi gaming laptop almayı düşünüyorum. eski laptopları da komple veya parça parça satabilirsin mesela sahibinden.com'dan falan.

2007 model toshiba kullaniyorum. Zaten kendimi yüksek gereksinimli oyunları oynatmayacağına alıştırdığım için bu durumu pek takmıyorum. Bataryası hala 1 saat civarı gidiyor. Skyrim, far cry 3 gibi oyunları çalıştırıyor. Menteşesi kırıldı ama kendim bir menteşe yaptım ve monte ettim, güzel oldu. Laptopu sürekli demonte edip birleştirdiğim için (kafama esen deneyleri yapmayı seviyorum) bazı vidalar yalama oldu, duct tape ile yapıştırdım kasanın kimi yerlerini. Tek üzüldüğüm nokta, geçen ay sol hoparlör mevta oldu. Harman kardon idi.

Diyeceğim o ki, sana kalmış. Ben laptopumu seviyorum. Anakart ya da ekran kartı yanana kadar da değiştirmeyi düşünmüyorum.

Laptop kalir masaustu toplardim.

Bunu yapabilen varsa gaza gelmek adına hikayesini dinlemek isterim ben de.

Ne gerek var ki. Sen boyle mutluysan boyle yasa niye zorla minimalizie etmeye calisasin ki kendini. Nerden cikti bu minimallik modasi arkadas.

var bunu yapabilen, herkes yapabilir. paran kısıtlı olunca sadece ihtiyacın olan şeylere harcayabiliyorsun olduğu kadarını.

cogunlukla bunu yapabildigimi dusunuyorum kendime ornek aldigim kisiler de var, cok zengin olmalarina ragmen ayni hayat standartlarini devam ettiren kisilikler.
motivasyonumu saglayan mottolarim ise guzelin guzeli var ve her guzel benim olmak zorunda degil.
insanlarin gereksiz harcamalarini gordukce ya sabir cekip mutlu ve huzurlu hayatima devam ediyorum.

manevi doygunluk verim sağlanmadığı sürece maddi yöndeki zararin, harcamanın, tatminsizliğın, rahatsızlığın ardı arkası kesilmez.

ailemden aldığım parayla yaşıyorum, şu sıralar işleri kötü, normalde günde harcadığımı 1 hafta yetirmem gerekiyor bazen. zorunlulukla oluyor yani ama daha mutlu ya da daha mutsuz değilim.
şu an tam sınırdayım mesela. aylardır kıyafet-kozmetik- internetten ıvır zıvır almıyorum, ki ayakkabıya özellikle ciddi para harcıyormuşum. dolapta geçen kış aldığım daha giymediğim bot çizme vs. vardı onları giyiyorum yeni almak yerine. aylık 50 lira limit koydum, o miktara kadar kitap alabiliyorum. dışarıda içmiyorum, nadiren yemeğe çıkıyoru- ki en çok bu ikisine para harcardım,mümkün olduğunca evde yediğim için beslenmem düzene bile girdi kahvaltıda poğaça yiyip çaya 3 lira vereceğime yapıyorum omletimi. ama dediğim gibi tam sınırdayım. biraz daha sadeleşmek zorunda kalırsam bu sefer lüks olanlardan kısılacak kalmadığı için, zorunlu ihtiyaçlardan kısmaya başlıycam. yani günlük yerine aylık lens kullanmaya başlamam gerekecek, belki kitap almamam gerekecek. o noktada mutsuz olmak kaçınılmaz bence.

2 yıla yakındır bunu yapabilmeyi becerdim. neredeyse günlük ihtiyaçlarım dışında alışveriş yapmıyorum. harcama yaparken o an hoşuma giden bir şeye "sahip olmak" iyi hissetmemi sağlıyordu. her ne kadar üretimin ve tüketimin çevreye verdiği zararı bilsem de almaya devam ediyordum. zaten bir süre sonra aldıkça daha fazla almak istiyor insan. ihtiyaç olmayan eyler ihtiyaçmiş gibi görünmeye başlıyor. vazgeçmemi sağlayan şey haberdar olduğum ama ne kadar zarar veren boyutlara ulaştığını bilmediğim üretim ve tüketim süreçlerini araştırmak olduk. hayvanları "tüketim ürünü" olarak gören zihniyeti redderken aynı zihniyetin mal tüketimini neden yapıyorumla başladı. birçok hareket var tüketime direnen, amaçlarını açıklayan. biraz bakarsanız belki kendiniz neden tüketmemeliyimin cevabını kendinize göre bulursunuz. (bkz: sweatshop) gerçeği diye bir şey var. freecycle, takas pazarı gibi paylaşımlarla ihtiyaçların bir kısmı karşılanabiliyor. frigan yaşayan insanlar var. istanbul'da iseniz bu hareketlerle bire bir tanışma imkanı bile bulabilirsiniz. ayrıca bu sadece para olmasıyla ilgili de değil. ihtiyaçlarımı karşılamaktan ibaret tüketime gittiğim için sürekli çalışmak zorunda kalmıyorum. ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra kalan paramı başka canların yaşamını sürdürebilmesi için kullanıyorum. yeni bir ayakkabı sahibi olmak yerine hasta bir kedinin yaşamasını sağlayabilmek daha çok mutluluk veriyor.

hobi meselesine şöyle bir not düşmek istiyorum. çalış, kazan, harca şeklindeki yaşam dayatmasında insanların boş vakitlerinde de harcasınlar mantığıyla hobi olarak sunulan şeyler var. mesela bisikletini alıp dağ bayır dolaşmayacak biri hobi olarak seçtiği bisikletle gezme işine en pahalısından bisiklet ve diğer donanım malzemelerini alarak başlıyor ve satın alma işlemleri tamamlandıktan kısa bir süre sonra bisiklet ve ekipman evde/garajda bekliyor. yani gerçekten keyif aldığımız şeylere harcama yapmak normal ama bunun da temeline alışverişi oturtmamak gerek. amaca yönelik satın almak gerek. satın almadan ihtiyacı karşılamanın yollarını aramak gerek.

içinizdeki farkındalığın devamının gelmesini dilerim.

Kredi kartlarini iptal edin. Yaninizda belli miktar para ile gezin ve internetten alisveris yapmayin. Bunlari saglarsaniz alisverisi zorlastirmis olursunuz.

Ben satınalma kısmını hallettim eskisi gibi saçma sapan şeylere para gömmüyorum.Elektronik kısmını dizginlemek zor oldu bende.En son 3 sene önce iphone aldım o günden beri hiçbir elektronik harcaması yapmadım.

tabi bir tarafı baskılayınca başka yerden açık vermeye başlıyorsun.Bende bu yeme-içme ve şehir dışına yönelik aşırı gezme oldu.

gıda ve giyimde kaliteden taviz vermem (ama gardıroplar dolusu giysi toplamam, zaten zevkime uygun hazır giyim bulamıyorum). kitap, seyahat, rakı-biradan vazgeçmem.

ama her yıl değil, iki-üç yılda bir bile sorun olmadıkça telefon/laptop yenilemem. yeterince giysim varken, az beğendiğim ve nadiren giyeceğim bir kıyafeti almam. sözde bakım ürünleriyle hiç işim yok.

seyahatte uzun-ekonomik seçenekleri kısa-lüks olanlara tercih ederim. yılda iki seyahati ekonomik yapmak, diğer vazgeçilmezlerimi karşılıyordur muhtemelen. gittiğim yeri de turist gibi nokta atışı dikizlemeyip yeterli zaman ayırıp daha iyi tanımış oluyorum. aslında çok verimli buluyorum, memnunum. (mutluyum demedim, o da bir dönemin ve satın alma gazlamasının jargonu oldu zira.)

not: kitap pahalı değil, ciddi okuyunca okumak daha pahalı (zaman ayırmak ve okuma sürekliliğini sağlamak verilen paradan katbekat pahalı).

yeterli paran yok tuborg yesili. olsa böyle sorular sormazsın. fakirliğin getirdiği sorunlar bunlar. 50 milyar doların olduğunu düşün. araban clio mu olacak? ikinci bir tişört almayacak mısın?

sade yaşamak? ha, evet. sade yaşamayı tercih ediyoruz. paramız olsa da satın almayız. uydurma bunlar.

bununla birlikte, söylediğini yapan tabii ki vardır. bunun için, imkanı olduğu halde sade yaşayanlara bakmalısın. mesela keanu reeves.

gelirine göre aylık makul bir miktar belirle ve bu şekilde para biriktir. para biriktirmek anlamsız geliyorsa bunun için bir hedef koy kendine. yatırım amaçlı bir şey olabilir bu hedef ya da ağaç dikmek için bir arsa/tarla, ya da gezi ya da ihtiyacı olanlara yardım vs.

bir de bütün alanlarda harcamalarımı azaltacağım diye kendini zorlama. ilgi duyduğun bir konuda para harcayabilirsin, değilse sürdürülebilir olmaz zaten bu tutum.

bu isteği yok etmeye uğraşan/az tüketerek yaşayan insanların meselesini paraya bağlayan herkes izlesin lütfen. news.vice.com

Alüminyum folyo?

img.hurriyetaile.com
plastik olanları da var. kilitli saklama kabı olarak geçiyor.

folyonun kenarlarını nasıl mühürlerim ki?

Fermuarli buzdolabi posetlerine koy?

astro 29v bu isteklerine en yakın ve bu bütçeyle alınacak en iyi 29er mtb modeli.
ama kadro ve jantlar disk frene uyumlu değil.
çok istersen ileride kadro ve jantları da değiştirmen gerekir. ha tabi vites/fren kolu da telli olduğundan mekanik disk ve v fren için, onları da değiştirmen gerekir. bildiğim kadarıyla tek parça halde fren ve vites kolu o bisiklette...
yani komple bisikleti değiştirmen lazım neredeyse. hidrolik disk istiyorsan baştan ona göre al.

carraro 224'e kalın lastik takılır mı? tırtıklı dağ bisikleti lastiklerinden? bunun için uyumluluk gibi şeyler lazım mı?

carraro 28" ancak jant boyu 29er mtbler ile aynı. mtblerin 29 olma sebebi lastik yanak genişliğinden de oluşan fark. 1" oradan geliyor...

sen carraro'ya 29" kalın lastik taktığında kadro ya da maşa dar gelebilir, sığmayabilir... deneyen görmediğimden bilmiyorum. 1.75 kullanılır da 1.95-2.2 vs. zor sanırım. taksan bile çamura girersin tıkanır vs.

ama astro'ya ince lastik takabilirsin. 1.50'ye kadar kesinlikle sorun çıkmaz, 1.15 kullanan ve sorun yaşamayan da gördüm ama garantisini veremem o çok ince. 1.35 belki yine sorun çıkarmaz...

Öncelikle boy ve kilo.
28" teker dediğimiz hybrid bisikletler uygun bir tercih olacaktır istediklerinize göre.
- Specialized Crosstrail
- TREK DS Dual Sport
- Merida CrossWay
- Salcano City Sport


Aklıma ilk gelenler. Eğer boyunuz 178 - 185 cm ise temiz ikinci el bisiklet var satılık.

boy 175

salcano astro 29v'nin bir dezavantajı var mıdır?

boyunun bisikletin tekerlek boyuyla alakası yok. uygun kadro boyu olduktan sonra 1.55 boylu kadın bile sorunsuz kullanır 29er bisikleti...
boyuna ve bacak boyuna uygun olması gereken jant boyu değil kadro boyudur...

güvedir o

çiçeklerin özlerinden besleniyor. bir ihtimal meyvenin sulu kısmından da yararlanabilir.

güveyse kazaklarınızı yiyor olabilir ^_^ :D

kesin güvedir. öldür onu. çok sevişiyorlar. evden temizlenmiyorlar. her yerim güve oldu bir ara.

öldürmek istemiyorum, etrafta kemireceği açıkta bir şey yok, kazak yerine başka bir şey versem de karnını onunla doyursa? üremesin ama tek başına kalsın :/

eksiduyu.ru o güveyi öldürmemiştim ben de.

sanırım virüs ya da ona benzer bir hack programı.

matrix.wikia.com

sanırım park cezalarını silen bir program..

Yol parası veriyorum onun dışında para harcamıyorum ama iş yerimde olan bir gerecin/cihazın daha iyisini kullanmak istiyorum(işimi çok ciddi kolaylaştıracak bir şey), biraz yokladım da pek almaya yanaşmıyorlar onu kendim almak istiyorum belki onun için harcama yapabilirim, işten ayrılsam da kendim kullanabileceğim bir şey. Dolasıyla 6-7 ay sonra onu alabilirim belki ama biraz pahalı, 4000 tl civarında bir şey, o yüzden henüz çekimserim.

Sirket yol parasi verse de zaten ofis yurume mesafesinde oldugundan yola para harcamiyorum. 3 ogun dunya mutfagi yemek, meyve, atistirmaliklar, icecekler, haftada bir gun alkollu icki de ofiste ucretsiz. Dolayisiyla "is yuzunden" yaptigim bir harcama olmuyor.

Evde kalsam daha cok para harcarim.

kitap falan alıyorum, direk işle ve genel sektörle alakalı.

giydiklerime dikkat ediyorum. bir sürü hiyjen ürünü alıyorum. kendime özen gösteriyorum. saç sakal içinde leş gibi kokarak işe gelenleri sevmiyorum. bu dediklerim de özsaygıdan kaynaklanıyor; insan mecbur para harcıyor.

insanlar 2 lira ucuz diye gidip leş gibi yerden yemek yiyor; molalarda çay içmiyor vs.

çalışmanın kölesi olmuş çoğu. farkında değiller. ben de köleyim ama en azından biraz rahat etmeye çalışıyorum :D

meyve ve atıştırmalık veren ofis mi varmış bi de 3 öğün. neresi orası ya biz de girelim.

geçen 3-4 tane ebook aldım parayla o kadar iş ile alakalı. servis var ofiste de çay kahve ücretsiz.

stajer avukatım. maaş almıyorum. yol yemek de cebimden.

hayir canim, olur mu öyle sey.

is icin gerekli seyi isyerinin temin etmesi gerekli.
neferkitty nin anlattigi olay olur en fazla.

Cebimden parça ürettirdiğim oldu. Hatta cebimden seyahat ettiğim de. Konferansa bile gittim.

Eski is yerimde kalem, zimba, tel vs gibi kirtasiyelikleri cebimden alip koymustum. Bi de uclu priz almistim

Simdi onlarin tamamini yeni yere getirdim. Bi de oldugum yer a4 kagit vermiyor, o da cebimden. Yol yemek yok ama yemek icin ya eve geliyorum ya da evden goturuyorum. Cay, su beles

bir miktar harcadığım oldu. daha çok kazansam daha çok harcarım. daha çok kazansam daha çok. ben parası için bile çalışmıyorum. başarı ve ego tatmini.

Tek kuruş ödemiyorum

Harcıyorum. Kırtasiye gereçlerini almanın dışında, zamanında bilgisayarım dandikti, ona maaşın üçte birini harcayıp ayağa kaldırmıştım. Onun dışında ofise buzdolabı ve kanepe aldık, bazen gece kalıyoruz. Eski koltuğumu ben almıştım. Gereçler eski püskü ise onları yenilediğim oluyor. Cebimden yol, yemek ödediğim çok oldu. Aramızda ofis odasını da yaptıranlar var, biz de ara ara düşünüyoruz.

Hayır harcamıyorum, en fazla kendi kullanımım için kitap/ajanda/defter/kalem alırım. (Henüz hiçbirini almadım.) Zaman zaman ofise meyve/soda/abur cubur alıp götürüyorum ama onları iş için para harcamak olarak görmüyorum. Bunlar haricindeki şeylere girmem.

@mcfly,

pfizer örneğin. istediğin kadar içecek, meşrubat, sabahları sandviç, kurabiye ve beleş. öğlene de kalıyor tabi. istediğin kadar ye.

girebiliyirsan gir :)

tek kuruş para ödemiyorum,para harcayabileceğim işimle alakalı autocad,allplan programlarının lisansı ve eğitimi vardı bedelini şirket karşıladı,iş istasyonu ve laptop lazım oldu istediğim modelleri aldırdım,fuar ve konferanslara gittiğim zamanda konaklama yol v.s masrafları da şirket karşılıyor.

Yaktığım benzin kazandığımın neredeyse sekizde biri.

normalde hayır. ama takım elbise, ayakkabı alıyorum cebimden, iş nedeniyle, bunlar sayılır mı bilmiyorum.

decathlona baktınız mı?

www.decathlon.com.tr

hem fiyatı uygun hem de güzel bir tipi var.

selamun aleyküm. o kalıbına bence 29 jant güzel bi mtb al.
ben bisletçiyim, daha da bu işte yeniyim ama
www.kronbisiklet.com.tr
şu özellikteki bislet ve diğer markalardaki muadilleri senin için idealdir gibi geliyor. hidrolik fren biraz teknik bilgi gerektirebilir, internetten alman soruna yol açabilir, dolar yüksek, satıcılar yüksek fiyat çekebilir, bu yüzden kron olmaz salcano olur carraro olur ne bilem.. bisikletin 20 kadar parçası var. çok detaya girmeden ön araştırma yapıp soruları netleştirirsen daha iyi olur.

@kargn reyiz saol.

benim boy uzun ya. birde bu ince lastik yavşaklığı var. o neyin nesi? ince lastik daha mı hızlı gider. benim mesela hız tutkunu bir kişiliğim var. asjkldf.

lastiklerin 1.70, 1.50, 2.20 gibi ölçüleri var, gerçi lastiklerin iç dış pek çok ölçüsü var ama bu aralıktakiler simidin enkesidinin kalınlığı desem doru olur herhalde. 2.20 traktör arka lastiği gibi. dişsiz 1.50 lastik mtb olan bisikleti tur bisikletine çeviren detay.

bende triban 3 var, bir saat sürüp 20-25 km arası ortalama yapıyorum.
tur bisikleti olarak kullandığım (eski model bianchi) 12 km'lerde sürünüyorum.

sevgili 2006

bisikleti kullanım amacını belirtmemişsin. bisikletler yol, dağ ve şehir olmak üzere üçe ayrılır. dağda bayırda hoplaya zıplaya gideceksen dağ, günde 30-50-100 km yapacaksan yol, sahilde amaçsızca ya da sabah-akşam işe gidip gelirim dersen de şehir bisikleti almalısın.

buna göre tekrardan bisiklet önerebiliriz.

sevgiler

Btwin rockrider 500 cok iyi. Bur incele.

@alm est amacim spor tamamen. Aksamlari yada hafta sonlari cikip gezecegim. Sehir bisikleti daha uygun kaciyor bu durumda. Su an icin pek mumkun olmasada belki birgun ise bisikletle gitme sansim olabilir. Ozetle durum bu.

o zaman evet, şehir bisikleti alın. ön amortisörlü tavsiyelere kulak vermeyin. şehir içinde size gereksiz ağırlık yapacak ve kas gücünüzün direkt olarak tekerleklere aktarılmasını engelleyecek bir komponente hiç ihtiyacınız yok.

fiyatlarını bilmemekle beraber

fuji touring, orbea comfort veya orbea carpe tavsiye edebilirim. bunlar bütçenizi aşarsa decathlon'daki maşasız bisikletlere gönül rahatlığı ile binebilirsiniz.

scott, trek, cannondale ... bu markalarin sehir bisikletleri fiyat olarak bir nebze daha iyi. bu sene 2105 trek ciy bike surdum, adamlar super yapmislar. bende scott var sehir bisikleti olarak tavsiye ederim.

Oncelikle su duyuruya alalim siziwww.eksiduyuru.com

Boyunuza gore XL 58 cm kadro kullanmaniz lazim yol ve sehjr bisikletlerinde. Arazi bisikletk icin de 19" L kadro uygundur.

Elimde Specialized Secteur 2014 58 cm yol bisikleti var, uyghn fiyata satiyorum, ikinci bisikleti aldim hanimdan habersiz acilen kurtulmam gerek, hanim keser yoksa. Evli olanlar anlar derdimi. Bisiklet son derece temiz, garantisi faturasi vs mevcut, aksesuar vs de verecegim yaninda. Ilgilenirseniz fotograflari yollarim.

dr lara fln bak vardır ılla

Marmara forum dnr'da var.

Şirnevler de motoplus vardı bi bak istersen go pro ürünler satıyordu orası

dx.com'dan gelir iki üç haftaya. 3 dolarlık şeyi çakmasınlar orjinal gopro aksesuarı diye.

Aklıma gelen ilk isim melody gardot.

Sonra julie london. Tum parcalari sahane olan nadir insanlardandır bunlar

Tamburada var. Seneler önce çıktılar, tek bir albüm yaptılar ve dağıldılar. Mükemmeldi. Dinlemeni tavsiye ederim.

Ben burdan dinliyorum gün içerisinde. (bkz: )www.cazkolik.com Şurda Türk caz arşivlerine de belki göz atmak istersen(bkz: )www.cazkolik.com

open.spotify.com

deklarasyon falandır. büyük ihtimal "yanımda şu kadar para var, ajan değilim, iş yapacağım" gibi bir beyannamedir. korkma.

o adam muhtemelen onu ya kendi yapmıştır ya da fişeklikten kesmiştir.

www.sportsmanguncentre.co.uk

kistik akne diye bir şey var. o olmasın?

Açıkçası evet şuna www.resimbul.com benziyor ama bilmiyorum :)

pdf olarak bulun özalitçide bastırın. sahaflara gidin. korsanlarını bulun. hepsi illegal tabi.

nasıl kayboldu? yenilerini almadan önce eskilerini bulmaya çalışsak?

@liriamer hocam tüm kitapların pdf sini nasıl bulacağım? pdf olsa daha ne olsun ne güzel pcde mobil başında okurum sürekli.

harbiden, 50ye yakın kitap nasıl kayboldu?

kitapları yurtta bıraktım yazın. geçen yaz duruyordu birazı valizde birazı dolapların üstündeydi. bu sefer umduğum olmadı. odayı boşaltmışlar...........

depoya falan koymuşlardır eşyaları, bir sorun halihazırda sormadıysanız.

sordum hocam güvenliğe falan. hizmetlilere henüz soramadım ama. biz dedik derler ne diyecekler pek takmazlar yani....

kitapları atmamışlardır ya bence.
yerinizde olsam iyice olay çıkarırdım, bir yerlere sokuşturmuşlarsa en azından olay çıkarınca belki bulurlar uğraşırlar. direkt çöpe atmış olamazlar diye düşünüyorum hala.

uzerine birsey yazmamis miydiniz? yazin kiralandiysa oda, bosaltmistirlar. hizmetlilere sorun, yine de...

birşey yazdığımı sanmıyorum. büyük mallık ettiğimin farkındayım. arkadaşlardan birisi nadirkitap ı önermiş fakat orada da kargo parası çok fazla oluyor. başka önerisi olan var mı

native sevgili bulsun.

70 puanı geçmeye çalışıyor da şu an durum ne? yds'den kaç alıyor? ilköğretim 7-8. sınıf ders kitaplarından başlayın.

hedef yds ise otursun sadece kelime ezberlemeye çalışsın gramer falan az çok varsa sıkıntı olmaz kelime bilgisi iyi olduğunda 70 i geçer fakat 80 leri göremez

Son YDS puani 40 civarinda imis. Durum fena yani. YDS kelime kitabi falan bulayim ben en iyisi.

şu videoyu 2 dk. boyunca çekerek olası bir ölümü engellemek için çabalamayan vicdansız ve gerizekalıdır.

sorunun cevabına gelirsek sanırım korkunun daha temel seviyesi olur ancak o yaşta. o da vücudun fiziki tepkileriyle. aç kalma, yaralanma, yüksek sese maruz kalma gibi hayatta kalmaya yönelik temel tepkimeler.
doğuştan itibaren yerçekimi, düşme, hız, mesafe vs. tehlike oluşturabilecek etmenleri sonradan tecrübe edinmedikçe korkmayacaktır bebe.

ek: bir de bunu izle
www.koreus.com

videoda annesini komşuya gönderdiğini söylüyor ama kadın gitti mi ne oldu belli değil. bağırıp çocuğu korkutmaktan da korkmuş olabilirler ama genel rus hali işte. genelde hiçbir şey yapmıyorlar.

@yons güzel açıklama yapmış senin soruna.

ve evet, hakikaten nasıl gerildim anlatamam. çocuk iki ayağını da pencerenin dışına attığında istemsizce elim monitöre gitti. kaldı ki, bu ana ben tanıklık etseydim duramazdım lan orada, bunlar nasıl insan?

menemen ya (melemen de der bazıları). en kolayı öyle. ya da evde blender varsa yumurta aklarını ayırıp peynir ve domates ile karıştırabilirsin, bunu bir dikişte içersin. tadı güzel oluyor.

Ben de yiyemiyorum kokusundan ve görüntüsünden tiksiniyorum. Bir tek iyice çırpıp içinde maydonoz olmak şartıyla bol malzemeyle omlet yapınca yumurta yediğimi bile fark etmiyorum. Hatta baharat da koyuyorum kokmasın diye hamilelikte dokunuyor mu bilmiyorum tabii. Sevmemenizin sebebi kokusuyla bende işe yaradı.

krep olabilir?

bende yumurta yemem lazım diye kendini şartlandırma, tadını sevmiyorsan yemezsin. ben de yıllardır yemiorum hatta yumurta olan sofraya oturmayı bile sevmem kokusu rahatsız ediyor.

belki mücüvel yapabilirsin, kabaklı, havuçlu, patatesli gibi değişik kombinasyonlar kullanırsın pek yumurta kokusu olmuyor. birde içine dereotu koy yumurta kokusunu hiç duymazsın.

sabahları ekmek yerine yumurtalı kek, boaça türü şeyler yiyebilirsin. arkadaşlar bir çok öneride bulunmuş. krep (mantarlı ıspanaklı vb) olabilr. yumurtalı ekmek olabilir. yoğurt ve yumurtayla yapılan bir pişi var, keçi ayağı veya aslan ayağı deniyor. o olabilir.
gün içinde yediğin yemekleri yumurtalı yapabilirsin. terbiyeli çorba gibi. yumurtalı kabak/patates olabilir.

Internetten omlet tariflerine bak. Sebze seviyorsan cok guzel alternatifler var ama bana kalirsa cig yeme.

muadilini bilemiyorum ama marketten alınan yumurtaların besin değerinin çok düşük olduğu ve yemden geçen katkı maddelerinin falan alıp başını gittiğini yakın zamanda okudum.
denetim yapan bir iki kişiden de "ne tavuk yerim ne yumurta" şeklinde itiraf duyduğum için de açıkçası ciddiye alıyorum. öncelik güvenilir doğal üretim yapan yumurtacı/marka aramak olabilir.
sonra da diğer duyurucuların yöntemlerini deneyebilirsiniz, hatta belki doğal yumurta iştah açabilir.

yumurta yemeniz şart değil. yumurtada yülsek oranda demir ve protein olduğu için tavsiye ediliyor. yumurtadan alamadıklarınızın alternatifleri var. yeryuzuneozgurluk.wordpress.com beslenmemi buradaki bilgilerle destekliyorum ve hiçbir mineral ya da vitamin eksikliği yaşamıyorum.

kek, krep, poğaça,...

www.mediamarkt.com.tr

benim aklıma bu takıldı; fiyatı da makul? iyi midir?

Edifier 3300sf az kullandım orijinal sıfır gibi sorunsuz, bass ayarlı, ses kumandalı 150tl ye bırakabilirim.

A Moment to Remember

the fault in our stars

dönüş (türkan şoray - kadir inanır)

Mr. Nobody

I am Sam.

7 numaralı hücredeki mucize

selvi boylum al yazmalım
canım kardeşim

(0212) 414 9494

aynı diye biliyorum. burada farklı olsa yazardı sanki

www.emlakmetrekare.com

10-10

10-10

Avmlerde farklılık olacağını sanmıyorum.

seul'de daha ucuzdur. seul'den al. Bazı ülkeler pasaporta işlemiyor. Biz öğrenciyiz diye kişi başı 8-9 şişe içki soktuğumuzu bilirim.

free shop'ta pasaport mutlaka istiyorlar, kaydettirme dediğiniz o ise ondan kaçar yok. internetten bir arama yap fiyatları kıyasla. geçen hafta amsterdam'dan geldim, kimi şeyler orada uygundu kimileri burada.

Oo Seul! Lotteye gitme fırsatınız olur mu bavul ticareti önerim var size, ilk müşteriniz ben olurum.

Cikarken buradaki fiyatlari not alin oradakilerle karsilastirin.

5 mb harca 100 mb gelsin falan gibi bişeydir, 1 tllik harcamışsındır 100mblık beleş vermiştir mesela. yoksa affetmez.

öpecek gibi duruyo ama cok da guvenmiyorum

Geçen aylarda eğer bakiyede para yoksa direk kesiyorlardı. Acaba ne olacak çok merak ediyorum.

Hediyen vardır için rahat olsun yoksa 20 tlyi yarım saatlik kullanımda kestiği görülmüştür:)

yandex.

edit: mail.com da istemiyordu...

twitter da mı numara istiyor. bu ne ya.

içinde aşk olsun diyorsan mr. nobody
içinde direk safi bilim kurgu olsun diyorsan 2001: a space odyssey
içinde biraz da psikoloji olsun istiyorsan solaris
içinde biraz kadercilik olsun istiyorsan cloud atlas
içinde biraz aksiyon olsun diyorsan inception
içinde bol bol hans zimmer olsun istiyorsan da interstellar

tabii ki battlestar galactica

ex machina da şahane olmasa da güzeldi.

cloud atlas iyidir. her adam anlamıyo ya filmi izleyip izleyip kendimi özel zannediyorum :)

Alien.

bence de en iyisi alien.

film dizi olarak kanımca star trek. kitap olara Arthur C Clark tan Maya serisi.

Contact.

kitap ==> mülksüzler

sinema ==> blade runner

dizi ==> battlestar galactica

Aşkıııııııım bana çukulata aaaaalllll.
Yeterli bir örnek sanırım.

Bana ekstreni söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.

bunlar hesap geleceği zaman tuvalete sıvışırlar ya da birini ararlar; bazen mekanın çıkışına doğru yürümeye başlarlar.

sana geliyorum deyip cebinde ne hikmetse 5 kuruş olmadan gelirler.

laf aralarında mal varlığından, ailenden konuşurmuş gibi yapıp lafı aile varlıklarına getirmekte ustadırlar.

kısa bir yere gideceğin zaman bile "ya arabasız mı gidicez :(" derler. evet aynen suratları da ":(" olur.

ben hayatımda böyle bir kadınla beraber olmadım ama arkadaşımın başında bir tane var ki, sağolsun bana bile yansıtır oldu gold digger'lığını.

kaynımdan biliyorum.

Orospudan bir farkı yok.

duşbeg reyiz kız yatırım bankacısı mıydı vadeliyi borsayı ayrı ayrı soruyor.

durumuna göre vermez, elletmez (peder böyle birine azcık para kaptırdıda)

Araba, saat gibi malzemeye tav olur. Hediye siparişi verir.

İlk buluşmada mekan beğenmez bir de, en belirgin özellik.

bir kız vardı, güzelce de bir şeydi. fakat bu para mevzuuna çok ilginç yaklaşıyordu. flörtleşiyorduk. ilk zamanlardayız henüz. bana şunu sormuştu:

'ssk'n kaçtan yatıyor?'

bir gün sonra görüşmeyi kestim. sanırım şahit olduğum en sikko şeylerden biriydi bu hayatta.

peşinen edit: hayır öylesine sormamıştı, biliyorum çünkü. amacı bir an önce evlenmekti. zira ev ve araba almaya nasıl yaklaşıyormuşum tarzı sorular soruyordu hep.

Valla arkadaşlar,kimseyi rencide etmek için söylemiyorum ama türkiyede erkek olduğumuza acıyorum be oğlum.neler neler dönüyor bir bilseniz,uzun uzun yazıcak halim yok ama 20lerinin başlarında ki kızlarda da bu var 30-45 arası boşta kalmış hatunların arasında da çok fazla.

+Hediye siparişi +1
+ilk buluşmada araban,evin var mı soruları.
+hep arabayla buluşurken bir gün buluşmaya toplu taşıma ya da yaya gidip tepkisini ölçe bilirsiniz.
+Marka takıntısı da çok belli ediyor.

diğer yandan, Polonyada falan bir kızla buluştuğunda hesabını ödemeye çalışınca kavga çıkartıcak raddeye geliyorlar.
sana 30-40 lira borcu kalsın 3-4 gün peşinde geziyor onu ödücem diye...
atın abi kendinizi yurt dışına bi yerlere.
türk kızıyla ilişki de zor ,evlilik de zor zanaat.aileler ,eltiler görümceler.

haa aklıma geldi müzmin yalnızları hedef alıyorlar daha kolay diye

tekir yaylası.

Murat dagi favorim. Kac tane dag gordun dersen iki derim.

Ayder yaylasi - rize

karadeniz'deki şu yeşil ve sisli dağlar.

Limni Golu'nde
www.harmancik.net

@Sour; Limni Gölü Zigana Dağı'nın Gümüşhane tarafında kalan kısmında.

Çok fazla gezip görmedim ama tercihimi Kaz Dağlarına karşı Balıkesir'den yana kullanıyorum.

Mümkünse denize yakın:

www.korfezdetatil.com

Truvalılar bile buraya kaçtıysa bi bildikleri vardır :P

şavşat karagöl. çivi bile çaktırmazlar tabii.
www.arsivfotoritim.com

Marmarisin köylerinden birinde.

benim var zaten :)
img.hurriyet.com.tr

Kaz dağlarının etekleri - yenice civarı

Ya da ıstıranca dağları - demirköy etrafındaki ormanlara. Denize yakın olsun dersen kırklareli beğendik'in güney - güneydoğusu.

"pisikletten düştüm"

"her şey çok güzel olacak"
"hallederiz"
"istanbul yaşanacak yer değil" (40 SENEDİR İSTANBUL'DA YAŞIYOR)
"eskiden böyle sıcaklar yoktu"
"bi ara buluşalım çok özledim"
"böyle bir yere yerleşmek lazım" (orman içi köy gören masum şehirli)

sen ikincisin.

trafik vardı/kaza vardı.

hiç görüşemiyoruz ya bir ara buluşalım görüşelim açık ara birinci bence

* hacı dün bi hatunla kesiştim var ya, ilik gibi. (çifte yalan olma olasılığı yüksek)

* müşteri daha ödeme yapmadı (işveren yalanı)

* oğlum almanya'dan geldi, bu dairede o oturacak (80'ler-90'lar klasiği)

"ya ben öyle bi insan mıyım?"

(bkz: Ben küçükken sarışınmışım sonradan esmer olmuşum)

seni unutamıyorum açık ara birinci.

her şeye açık ara birinci demek.

şu ana kadar yazılmadığına göre en büyük yalan bu olmalı.

(bkz: 25 cm)

ya da

boyum 1.80.

ben sadece belgesel izliyorum

1 puanla kacirdim.

ben seni ararım.

-aman abi dikkat orası mayın tarlası!
-bana bi şey olmaz!
bir süre sonra...
BOOOOM!
-AH! BACAĞIM!

-bana geliş fiyatı bu zaten
-telefonum sessizde kalmış

i.capsspot.com
galeri12.uludagsozluk.comşkım-saçmalama-tabiki-sen-ilksin_717471.png
i.capsspot.com
herteldeniz.info

Bir şey olmaz abi; Son söz abidesi.

Fazla düşünme iyi değil; Düşünme tekâmül etme benim gibi beyinsiz kal.

Ben kiloluyken de mutluyum; Evrensel ego onarımı. Duygusal zekâsı düşük olmayan insanlar gerçeklerden kaçmazlar. Aşırı kilolarından kurtulma hikayesi haber bülteninde geçen bir kadın "Eskiden ben böyle de mutluyum ve zaten çok da kilolu değilim diyordum." şeklinde gerçeklerden kaçtığını itiraf etmişti. Bu en sağlam olmasa da en büyük en şişman yalandır bence.

www.imdb.com film degil ama dovme kısmı tutuo olabilir mi?

abi bu 2014 yapımı. ben taa 2003'de izlemiştim (film 2003'den eski bile olabilir)