küçükken astım hastalığı falan geçirdin mi? belki sen hatırlamazsın ama ailene bir sor.

anksiyete de olabilir.

astım olmadım hiç, uyurkende mi anksiyete ile uğraşıyoruz :/

Çok stresli sıkıntılı birkaç dönemimde olurdu bana. Ciğer bi türlü dolmazdı. Nadiren esnerken bi dolardı, nasıl rahatladım. Zamanla geçecek o. Dikkatini nefesine verme, verdikçe ona da canın sıkılır daha bi kötü olur.
Artık stresli dönemimde vücut farklı yerlerde arıza çıkardığı için birkaç senedir tam randımanlı nefes alabiliyorum.

kiloluysan uyku apne sendromu olabilir. kbb'ye basvur

evet.

o 5 bilgisayarın ust limitine 1 derseniz ve 6. bilgisayarı acarsanız 6 bilgisayarın da hızları 0.8 civarı olması lazım

dağ bayır için olanlarında amortisör ve kalın tekerlek oluyor.

çoğunlukla asfalt üzerinde kullanılacak olanlarda ince.

amortisörün olayı engebeli yol şartlarında sarsıntıyı emmesi.

pedalladığında iletilen güç doğrudan teker yol kadro üzerinde olunca daha az zahmetli bir sürüş. amortisör düz yolda daha fazla güç harcamak + fazladan bisiklet ağırlığı demek oluyor.

kayma mevzusu da lastik seçimiyle doğru orantılı. mevsimlik çeşit çeşit lastikler var. kar için çivili, yağmur için vs vs.

vites kısmını bilemiyorum.

yanlışlarım olabilir, daha fazlası için bisikletforum.com

onlar yollarda sürülen bisikletler. sürat de yapılıyor onlarla. şehir içine uygun bisiklet tipi onlardır aslında.

bunlar tamamen yol tutuş ile ilgili.

eğer uzun yolculuklara çıkacaksan ve yolculuk sırasında stabilize yollara, toprak yollara ve dağ-bayoıra çıkacaksan vites, amortisör ve kalın tekerlek şart.

amortisör hem sarsıntıyı emiyor, hem de darbenin gidon ve kadro tarafından emilmesini önlüyor. böylece bisikletin iskeleti çarpma ve sarsıntılardan etkilenmiyor. eğer atıyorum 1000 kez kayalardan serbeset salınım yaparsanız 1001. kez ya gidon kırılır ya kadro kaynak yerlerinden kırılır. amortisör bunu engelliyor. ama şöyle bir dezavantajı var; hem ağırlığı arttırıyor hem de attığınız her pedaldan (sallıyorum) %2 güç emiyor. çünkü attığınız her pedal amortisörün bükülmesine gidiyor.

sertliği ayarlanabilen amortisörler bu son dezavantajı elimine etse de, ağırlık konusunda her zaman bir eksi oluyorlar.

gelelim lastiklere. her zaman kalın lastik kullanıyorum. sert virajlara rahatça girmek istiyorsan, toprak yollarda dengeni kaybetmek istemiyorsan, yağmurdan korkmak istemiyorsan, kalın lastik kullanacaksın.

vites ise hiç bir zaman gözardı edilemez. kesinlikle olmalı. en ufak bayırda ağlamak istemiyorsan, uzun düz yollarda hızını arttırmak istiyorsan vites şart. vitesi neden istemediğini anlamadım.

eğer sen de vintage hipsterlik yapacaksan, hiç bisiklete bulaşma, kendine yazık edersin :)

Yok benim tercihim hep kalın tekerlek vites amortisör den yana. Sadece gördüğümü sormak istedim

o halde kesinlikle doğru düşünüyorsun. ince tekerlekli vitessiz bisikletler dede bisikletlerinde var. hala satılıyor. ama bizim kazak giyip fitilli pantolon tercih eden hipster akımımız bunları çok seviyor.

çok fazla kategoriyi aynı anda kıyaslamışsınız, olmamış.

ince tekerin sebebi yol temasını azaltmak, sürati arttırmak ve harcanan enerjiyi düşürmektir.

bir dağ bisikletiyle 30km üstüne çıktığınızda çok zorlanabilirsiniz, oysa bir yol bisikletiyle üst limitiniz 50+km/sa olur.

amortisör yol temasıyla, yoldaki darbelerle alakalı bir parçadır. nispeten daha az darbe hissedersiniz amortisörle, fakat bunun yanında sabit maşaya oranla ortalama 1+kg ağırlık fazlalığı olur bisiklette amortisörlüyse. bu da yokuş çıkarken, düz yolda performansınızı düşürür.

vitessiz bisiklet dediğiniz de fixed gear'dır zannediyorum. bu bisikletler de ulaşımdan ziyade keyif amaçlı kullanılır. yani dağlarda gezmeyi seven biri nasıl dağ bisikleti alıyorsa, bisikletin her şeyini manuel kontrol etmek isteyen kişi de fixie bisiklet alır...

edit: bir de uzun turlar için kalın teker şart değil. yine ince tekerli olup bu klasmana uygun bir bisiklet türü var hatta: randonneur. yeni nesillerde cyclocross bisikletler de ince tekerlidir, bagaj takmaya ve off-road kullanıma da müsaittir...

Kısaca evet veya hayır denilecek konular değil bence bu ve korsan film/müzik konuları.

haram.

hak yiyorsun.
kesinlikle haram.
o nedenle ben sopcast kullanmam.
maç günleri pc açmam.

ama digitürkün play uygulamasına para ödeyip bir çok maçta tam hizmet alamayanlar var. yayının ortasında kesiliyor, bazen hiç açamıyorsun. şikayet edince de biz de herhangi bir sorun yok diyorlar. bu durumda peki?

durumun yoksa her türlü izle. ama bmw ile gezip iphone 6 kullanıyorsan ve hala internetten maç için link arıyorsan, otomatikman gözümde düşersin.

+185148 thracian (teknikekip bunu beğendi)

maçın ücretini ödeyip izleyenlerin hakkını yemiş olursun.

@ozdog

hak olacagını sanmıyorum. çünkü ip tv serverları ile digitürk play farklı şeyler. para verip kullananı etkileme yani. ha ben kullanıcam demiyorum ama olay bu şekilde.

etkilenme olarak değil kastettiğim, aynı ürün ya da hizmetten biri ücretini ödeyip diğeri ödemeden yararlanması adil olmuyor.

kardeş yaratıcı yazarlık, içerik yönetimi, dijital pazarlama gibi mesleklerde çok da güzel öne taşır. (buraya thug life gelecek)

Yakalayabildiğim tek soru :"CV'ye yazmak nedir?" Buna cevap veriyorum.
Belki nickini yazıp nasıl biri olduğuna dair fikir vermek istemiştir.
Belki de ciddi ciddi katkıda bulunuyor, uğraşıyordur içerik oluşturmak için o yüzden yazmıştır. immanuel tolstoyevski cvsine ekşi yazsa şaşırmazdım mesela.
Ya da dediğin gibi maldır ve bununla övünüyordur.

Birinci nesil olup da sözlüğe önem vermediği için bu aykırı arkadaşı kutlayalim ve hemen kendisine bir mayış ikramiye verelim arkadaşlar..evet.

evet abi.

abi sözlük sikindirik degildi, sikindirik oldu. 6-7 sene öncesine kadar, gayet güzel ve kolay erişilemeyecek bilgilerin bulundugu bir platformdu. ki ben o zamanlar yazar degildim, birinin yazar oldugunu duysam beni etkilerdi.

Senin bu durumu dalga konusu etmen bence daha komik. Umursamaz tavırlar falan aslında tam klasik ekşisözlük yazarı tipi varmış sende.

Cvye de insanlar sadece övündükleri şeyleri yazmıyor. Örneğin o başlıkta bowling oynamayla ilgili bir soru vardı yanlış hatırlamıyorsam. Bowling oynamak da övünülecek bir şey değil ama kişinin ilgi alanları hakkında bilgi veriyor.

Gerçekten umrunda olmayan konulara kafanı takma bu kadar.

kişi ekşi sözlük'e giriyorsa, okuyorsa, yazıyorsa, kısacası ilgileniyorsa ve cv'sinde de ilgi alanları başlığı varsa gayet de yazabilir. klasik "kitap, sinema, müzik" gibi saçma sapan kalıpları yazacağına ekşi sözlük yazsın, çok daha iyi bence.

ayrıca ekşi sözlük'ü ve yazarlığını bu kadar önemsemeyen insan iki laf arasında 1.nesil olduğunu da belirtmez.

saygılarımla.

elorelia +1
osurdum +1

'ben de sözlük yazarıyom ama skimde değil hııaaaa' goygoyu da bir o kadar enteresan bence. bize ne mk.

Tamam.

Bunlari o cvye yazan adama sorsana delikanlı :) bize ne bundan :) bu arada büyük kroluk yapmış. Ama "siz nasıl kafadasınız" dersen bunu üzerime alınırım.

akıllı telefon, tablet vb.

aslında elektrikler var, halktan gizleniyor. yastık altı elektrikler tüketiliyor.

telefonu modem yaptım, laptopunda sarjı var. bitmek üzere.

Elektrikler kesik değil ki. Yalan söylüyoruz. Yani aslında şaka yaptık. Ama anlaşılmasın diye 1 Nisan'dan önce yaptık.

sağolsunlar şirkete jeneratör almışlar, mazot bitene kadar buralardayım.

ayfon 6 pılas + türksel

sitenin jeneratörü var. internet sağlayıcıları da görünüşe göre kendi önlemini almış.

kahrolsun jeneratör kullanan şirketler :/

Hesap makinesinden :(

rt news'i deneyebilirsin. tabi rusların olduğu için rus yanlısıdır.

bana tarafsız bir gazete göster, bütün herşeyden kendimi soyutlayıp keşiş hayatı yaşayacağım. o yüzden en az tarafsız olanı rt news ve bbc gibi geliyor bana.

reuters da iyidir ama onun aplikasyonu var mı bilmiyorum.

muhtemelen ölmezsin, tam son kullanma gününde bozulacak şekilde üretilmiyorlar, bi emniyet payı vardır onun, öyle olmasa hasbelkader skt'den önce bozulsa ohoo dava birsürü.

ben olsam acımam yerdim. acıktım lan.

göm gitsin.

ölmezsin.

tavada tekrar iyice pişir, hiç bir şey olmaz

et bozuksa en çok cırcır yapar. tavuk olsaydı kaç derdim :)

yeditepe hukuk ben okan iç mimarlık hahahaha bizimkiler vizyon sahibi değiller pek sanırım

küçük yerleşim yerlerinde hep camiye gömülür. benimki de bir camide, o yüzdendir cumaya gitmelerim :)

bizimkiler sanırım sifonu çekmişler üstüne

bizimkiler pilava katıp yemiş. vizyonsuzluğun gözü kör olsun.

Benimkini de bir üniversiteye gömmüşler ve evet o üniversitede okudum.

benimki ilk çıkan saçlarımdan bir tutam ile annemin dolabında duruyordu en son.

Cope gitmistir sanirm :(

Bu olay ne ki
Agaca caput baglama gibi birsey mi?
Duymamistim hic

Esinin onerisi supermis ya :)

Benimkini Harvard'in kampusunun disina gommustuk, hatirliyorum buyuktum baya(10-11 yas)

Benimkini saklamışlardı, yakın zamana kadar görmüştüm hatta mandal gibi bişeyle sıkıştırılmış kurumuş sertleşmiş ufak kordon gibi bi şey.

Okul bahçesine gommusler. Oku oku bitmiyo hala.

benim hem göbeği hem de sünnet şeysini camiiye gömmüşler. sonuç olarak ateist oldum. roberte gömüp sanayide çırak olması gibi bir şey olabilir.

Evde benimki hala. Göz göre göre evde kalıcam galiba :(

benim göbek bir camiide, sünnet derisi ise odtü'de.

Benimki de hala evde duruyor

32 yıl önce çöpe gitmiş

benimki de mersin universitesi'nin kampusunde gomulu.

Benimkini marmara universitesine gommusler

bak sünnet derisini bilmiyodum :D iyi birini topkapıya birini roberte gömeriz :D

vignette3.wikia.nocookie.net'sJustWrong.png/revision/latest?cb=20110720130529

Evde bir yerlerde duruyor.

benimki ansiklopedinin arasında mı neydi :(

mezarlığa gömmüşler,
bugün yarın gidiciyim. iyi bakın bana.

Evde saklaniyordu en son, hala duruyor mu bilmiyorum.

Bir de insan gerçekten hayret ediyor ablamınkini ilkokula gömmüşler o lise mezunu olarak kaldı benimkini üniversiteye gömmüşler ben lisans mezunu olarak kaldım , bilemiyorum acaba? sfdhnfd

Benimkini cami bahçesine gömmüşler. Dinle alakam yok ve kendi işini yapmayan bi' inşaat mühendisi oldum. Yani topkapı cami ortamı sayılır hafiften, camiye gömmeyin çocuk şuursuz olabilir. ^_^ İlla saray olacaksa da ispanya'da bi' saraya gömün bari. En azından onlarda hala kral var. aşsldkaşlsd

Evde duruyor kanka.

herkesle mi paylaşıyor yoksa sadece biri ile mi?

ve mesajlaştığınız kişi mi paylaşıyor konuşmalarınızı?

kişisel verilerin korunması başlığıyla geçer hukukta sanıyorum.

public olarak paylaşılıyor.

spesifik bir anayasal madde verebilecek olan var mı?

t.c. anayasası 2. bölüm :

IV. Özel hayatın gizliliği ve korunması
A. Özel hayatın gizliliği
MADDE 20- Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3/10/2001-4709/5 md.)
(Değişik: 3/10/2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

TCK'da:
Haberleşmenin gizliliğini ihlal(1)
Madde 132- (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.(1)
(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(1)
(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 2/7/2012-6352/79 md.) İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.(1)

Anayasa'da ise:
C.Haberleşme hürriyeti
Madde 22 – (Değişik: 3/10/2001-4709/7 md.)
Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.

thracian'ın verdiği maddeyle alakası yok. haberleşmenin gizliliğini ihlal suçuna giriyor senin bahsettiğin şey.

edit: geç kalmışım yine.

benim verdiğim bilgide de kişisel veri diyor işte. kişisel gizlilikte anayasanın en kapsayıcı maddesi değil mi? 2. kısım? ceza maddesi istememiş ki anayasal dayanak istemiş.

Kişisel veri kimlik bilgilerimiz, sağlık kayıtlarımız gibi "veri"ler... Bizi fişlemeye yararlar.

"Haberleşmenin gizliliği esastır." madde 22 ile korunuyor. Yukarıda var. O da yine "IV. Özel hayatın gizliliği ve korunması" temel hak ve hürriyeti kapsamında yer alıyor.

breaking bad der kaçarım.

dizi:
fringe.
person of interest.

film:
predestination

breakin bad izledim, kaçmaz.

person of interest'i 3.sezona kadar izledim de çok tekrara girdi sanki, fringe'ı aldım listeye şimdi. predestination'ı da izledim. :)

@itinayla bozuk kafa tamir edilir
filmle ilgili olan şeyi sil bence :)

ayrıca person of interest 4. sezonda efsaneleşiyor. bırakmakla kötü etmişsin :)

fringe+1, başlarda sıkıyor ama bekleyip görmek gerek, sabrınız yoksa hiç başlamayın.

@uuth

haklısınız, sildim.

person of interest'i de alıyorum o zaman listeye, en olmadı benjamin linus için izlerim. :)

@ekaterina

sabırlıyımdır, zaten fringe da jj abrams yapımıymış. lost'tan sonra başlayacağım ilk dizi belli oldu.

fringe izlemeyin.dizinin olay örgüsü o kadar çok tekrarlıyor ki yeteri kadar zekiyseniz 1.sezonda bırakırsınız.ben 3.5 sezonda bıraktım ehehe

@rakicandir
lost da çok dallı budaklı ilerlemiyordu neticede. bu işi zekaya bağlarsak lost da ilk bölümden belliydi :)
lost benzeri bir dizi işte fringe. kötü de değil, şaheser de.

lost her bölümde farklı hikayeler işlediği gibi her bölümün sonunda bazı şeyler açığa kavuşmuyordu,tam tersine ulan acaba gelecek bölümde ne olacak diye soruyordun.
üstelik ilk bölümden de belli olmuyor lostun sonu.sen ben zaten tahmin etmiştim yeaa diyorsan o ayrı tabi.
fringe'de her bölüm ise aynı mantıkla ilerliyor.her bölümde bir olay oluyor,o olay bölüm sonunda açığa kavuşuyor.bu sırada da ilerleyen bir hikaye var.

The lost room tam sana göre.

Fantastik olmayan ama heyecanı bol How To Get Away With Murder. Tek sezonu var şu anda.

@rakicandir

lost'u benimsemişsiniz anladığım kadarıyla, fringe kötü size göre peki var mı önerdiğiniz bir dizi/film?

Bende bir Lost fanı olarak Lostçulara destek vereyim dedim. Lost'u o kadar merak ediyordum ki sabaha kadar uyumuyordum izlemek için. Fringe'i hiç beğenemedim. Ama bence bu tamamen zevk meselesi. Bilim kurgu seven biri değilim galiba o yüzden. Birde her bölüm farklı konu çok sıktı beni.
Öneri olarak ben Game of Thrones diyorum.

Valla şu ana kadar lost tadı uyandıran bir dizi olmadı.lost fanıymışım gibi algılanmış sanırım ama değilim.5.sezondan itibaren insanı uyuşturup sıkmaya başlayacak mesela lost.
ben de çok dizi izleyen birisi değilim.yani lost tarzında bir dizi öneremiyorum. muhakkak bir sürü öneri gelecektir. onun dışında belki the black mirror size sıra dışı gelebilir.

lost kalitesinde gizemli bir dizi yapılmadı. o yüzden ona benzer bir dizi öneremiyorum.

the leftovers daha iyi tanımlanamazdı herhalde

black mirror kesinlikle

Continuum

Fringe izleme. Zaman kaybı. Utopia var. 2 sezon çıktı 12 bölüm .3 . Sezon belli değil çıkmaz belki ama çok sağlam dizi. Fargo ve true detective izle derim ben. Kalite üst seviyelerde

bildiğim kadarıyla lost kadar ileriye ve sonra da geriye referans veren bir dizi yok o nedenle gizem unsuru açısından bu boş bir arayış olur gibime geldi.

onun dışında fringe+1

not: az bildiğim de diğer bir gerçek. person of interest vb şu başlık altında izlemediğim bir sürü dizi var.

tüm öneriler için teşekkürler.

yalnız ben şu fringe meselesine takıldım. ortalama bir yorum yok. kiminiz efsane diyor kiminiz tahammül edilmez. :) uçuk bir dizi herhalde ama denemek şart ben de hoşuna giden kesimden olurum belki.

@mysticriver

game of thrones'u izliyoruz, yeni sezonu bekliyoruz 10 aydır az kaldı. :) sağolun öneriniz için.

muhtemelen izlemişsinizdir ama film olarak the prestige'i de söylemesem içimde kalır.

@uuth nolan'ın her filmini hatmettim teşekkürler :)

fringe yaramaz, o kadar izliyorsun, bir şeyler olacak gibi oluyor, tamam işte dizi bu diyorsun sonra patlıyor.
konuyu bağlayamadılar, çok bozdu, sonra bitti.

şimdi 12 monkeys izliyorum, zaman yolculuğu vs, iyi gibi dizi, fargo ve true detective bilim-kurgu vs yok ama, gizem ve sürükleyicilik hat safhada.
strain ve extant ı da izle derim, özellikle strain, ama bunlar lost tarzında değil yazmışken söyleyeyim dedim...

@nucleon

true dedective zaten izleyecektim ama daha ilk sezonu bitti ve bölüm sayısı da az boşlukta kalmak istemediğimden başlamıyordum. fargo da watchlist'te ama daha fırsat olmadı.

12 monkeys demişsiniz zaman yolculuğu falansa o zaman twelve monkeys filminin dizi uyarlamasıdır. çok sevdiğim bir filmdi, göz atabilirim. teşekkürler.

evet, filmle aynı konu 12 monkeyste,

true detective ve fargo da 2. sezonlar ilk sezonların devamı niteliği taşımayacak, o yüzden bekletmenize gerek yok, sezon sonlarında o sezonki olay sonuçlanıyor, yeni sezonda farklı zaman diliminde farklı kişileri işleyen olaylar anlatılacak, konu bağımsız gibi

battlestar galactica. gizem-detay-teori üçlüsünü karşılıyor.

m.youtube.com

www.youtube.com

Bayildim bunlara. Hele Dying breakhearted a. Aradigim aynen bunlardi.

ziad rahbani - mays el reem

calendar - your hand in mine
www.youtube.com

jazzhar - airship fury
www.youtube.com

mary's song
www.youtube.com

www.youtube.com

Movienr.com

Filimadami.com

filimadami.com tam senin istediğin gibi bişey.

imdb uygulamasında izlediğin filme verdiğin puanların istatistiklerini görebilirsin. izlediğin filmlerin yada izlemek istediğin filmlerin watchlistini oluşturabilir, zevkine göre öneriler alabilirsin.

ben de bişi sormak istiyorum. mesela filmleri işaretliyorum ama yanlarına ufak notlar da almak istiyorum çünkü izlediğim filmlerin konularını, sonlarını unutuyorum genelde. onları da yazabileceğim bir uygulama var mı. ios uygulaması da olursa süper olur.

frameby.com var ben çok memnunum ancak not alınıyor mu bilmiyorum. Filmleri izledim diye ya da izlenecek diye ekleyebiliyor, kara listeye ya da beğendiklerim listesine alabiliyorsun. Ayrıca raflar oluşturup istediğin kriterlere göre ayırabiliyorsun filmleri. Önere de biliyorsun.

www.criticker.com

Yemek veya meze hazırlamak, Alkol, dizi izlemek, kalabalılari izlemek , kalabalık içinde dolaşmak, bisiklete binmek

Çok zenginmişim, çok param varmış gibi hayal ederim kendimi. Beni yalnız bırakan insanların şereflerini satın alacak güçte hayal ederim bazen.
Fiziksel aktivite olarak da spora gider bol bol koşarım. Film seyreder, dizi takip eder, yeni yabancı diller öğrenmeye çalışırım. Elime geçen her fırsattan bir şeyler kapmaya çalışırım. Ara sıra da ana avrat düz kayarım canım sıkılınca. Relax.

yalnızlığı severek.

yanlız değil yalnız öncelikle.
unutamıyorum onunla yaşıyorum

Basliktaki de, soruda ki de hatali yazilmis.

Cevap: Yalnizliktan degil de, hayatindaki bosluktan dolayi sikinti yasar insanlar. Gezip tozup eglenirsen yalniz olup olmadigini farketmiyorsun bile.

''gezip tozup eğlenmek''için ortam bulmakla baslayabilirsin. baska türlü olmaz, yalnızlık doğal ve sağlıklı bir şey değil, insan sosyal bir varlık.

kendisini değil oyuncağı zıplatması gerekirdi.

benim bildiğim önce anayasa mahkemesine başvuruyorsunuz oradan çıkan kararı beğenmezseniz aihm, mahkeme-i kübra falan ahirete kadar yolu var

Yaptığı hareket kurallara aykırıysa karşı tarafın nasıl bildiği önemsizdir bence, yani adam hiç bir şey anlamayıp kanguru diye atmış da olabilir, o zaman da sizin ama kafadan attı deme hakkınız mı olacak? Hayır.
Neyse ya bir oyun bununla mı uğraşılacak.

thracian + 1
Kendisi zıplamayacaktı, olmamış.

haahaha bakıyorum yine komiklikler şakalar, yav siz nerden buluyosunuz bu esprileri yürüyen mizahlar.

duyuru'nun anasını sikmek yerine gidin parka hadi.

Avrupa tabu hakları mahkemesine başvurun.

mi mi mi mi mizaahhhh şova devam :d

siz haklısınız.

Ahah güzel tartışmaymış :)
Karışklığa neden olan şey peluş oyuncak ile oyunculardan herhangi birisinin etkileşime geçmesinin kurallara aykırı olmaması. Örneğin kelime "tokalaşmak" olsa, siz peluş oyuncağı elinden tutup tokalaşabilirdiniz. Ancak kanguruyu anlatırken şöyle bir sorunsal var: Bahsettiğiniz anlatımda bir etkileşim söz konusu değil. Şöyle ki, peluş oyuncağı oyundan çıkardığınızı farz edin. Oyuncu karnına hiç sıkıştırmamış olsun. Yine aynı şekilde ellerini büzüp zıplasa hepiniz o kelimenin kanguru olduğunu anlamayacak mıydınız? Bence çok net anlardınız. Yani ortada oyuncağı kullanarak bir anlatma yok. %100 kurallara aykırı

tabularınızı yıkın gardaş zuhahaha

lr teorisinin perspektifinden baktığımızda IL alimlerinin öne sürdüğü ve yetersiz ve metodik olarak eksik olduğu şeklindeki çoğu analizeri ve tartışmaları kesip atmak cezbedici durabilir.

avukatlar da aynı şekilde, avukatların gözlemlediği acil pratik problemlere yoruma kapalı ve yüksek oranda alakasız olarak dayandırılan ir edebiyatını genellikle gözardı ederler.

IR teorisi bakımından, IL scholars tarafından öne sürülen argümanları ve analizleri, yetersiz derecede katı veya metodolojik olarak hatalı olduğundan fazla önemsememek çekici olabilir.

avukatlar da aynı şekilde çoğu IR literatürünü, anlaşılması olanaksız ve ekseriyatla avukatların gözlemlediği geçerli problemlerle alakasız olduğundan sık sık gözardı ederler.

peşin not: bakalım benden önce davranan olmuş mu.
edit: olmuş.

Ben hatırlıyorum frp de oynardık online olarak.

okuyunca aklıma harry potter'lı bır oyun vardı o geldı. dumbledore'un ordusu dıye gecıyordu adı site üzerinden üyelikle oynanırdı. 1e1 olarak büyü yapardınız birbirinize. güçlü büyüleri yapmak zordu vs.
keşke yine yapsalarda o siteyi tekrar oynasak..

evet chat odasında dmi :) 1 dakika önce falan şu entry'i girdim

eksisozluk.com

bi büyücüyü oynamaya çalışmıştım. şu an ne nick kullanmıştım hatırlamıyorum ama belki fizban (ölüm kapısı serisinden bir büyücüydü sanırım) ismi olabilir.

Fizban ejderha mızrağı serisinde yok muydu yav?

Evet önce chatte daha sonra sitede oynamıştık bende okçu olmuştum hiç hatırlamıyorum devamını her hafta saat belirler oynardık :)

ben de hatırlıyorum. cücem vardı bi tane ahaha.

fizban evet ejderha mızrağında ama onun ismine benzer ölüm kapısında da bir büyücü vardı. deli olcam şimdi hemen internete bakıp yazacağım. ben bu fizban isminin ölüm kapısı versiyonunu kullanıyordum.

zifnab'mış doğru.

"The character Zifnab is similar to the character Fizban from Weis and Hickman's Dragonlance novels. Zifnab makes a few references to Fizban during the series (when he's asked for his name he said "Fiz..., no can't use that one", or such as the importance of a Wizard's Hat) and he is described with a similar appearance. He makes references to the Pern series of books, The Lord of the Rings, Dragonlance, Star Wars, Star Trek, James Bond, The Wonderful Wizard of Oz, Arthurian legend, the Space Shuttle Challenger disaster, and soul music; within the context of the books, these are historic references to the former Earth. The character type appears again in a similar capacity in the Starshield novels, where the parallel character is known as Zanfib."

Karaburun'u unutun. Gerek yok...

karaburunu geç.

foça da eski foça güzeldir.

seferihisar ise cittaslow sertifikalı, sürdürülebilir yaşam kriterlerini yerine getiren sakin bir kasabadır.

ben olsam seferihisarı tercih ederdim.

Tatillerini Seferihisar'da geçiren biri olarak denizin temiz ama buz gibi olduğunu söyleyebilirim. Seferihisar soğuk Burhaniye, Ören'in denizi var, başka yerde yok. Deniz kenarına gittiğinizde çoğunluğun plajda yattığını ve denizde sadece çocukların olduğunu görürsünüz, çünkü millet üşüdüğünden uuzn süre suda duramaz. Ağustos başı ısınmış olabilir biraz biraz, Eylül'ü güzel oranın. Seferihisar'ın bir diğer eksisi de arabanız varsa sorun değil de, tatil beldeleri ilçe merkezinden uzak. Banka için ilçe merkezine araba ile gitmek zorunda kalabilirsiniz. Dolayısıyla gezmek demek araba demek, arabasız sıkılabilirsiniz. Yazlıkta yayılmak ve dinlenmek için süper yer ama 3-4 günden sonra aynı yerde malak gibi yatmaktan çok sıkılabilirsiniz. Yapacak bir şey yok. Seferihisar sakin şehir olduğu için biraz hızlandı, eskiden ölü şehirdi. Seferihisar'a aile durumundan gidiyorum, pişman olduğumu da söyleyemem, seviyorum ama Dikili'nin denizi ve gündüz canlılığı daha güzel. Buralar hem sakindir, kafa dinlenilir, hem de yapacak bir şeyler bulabilirsiniz. Kısıtlı süre için tatile gitsem, Dikili'ye giderdim sanırım. Bu arada tam o dönemler Seferihisar'da da, Dikili'de de tiyatrolar, açık hava sinemaları oluyor. Denk getirip de İstanbul'da pahalı olan oyunları kale içlerinde bedava izleyebilirsiniz.

öncelikle saydığınız yerlerde antalya tipi büyük yatak kapasiteli ve her şey dahil konseptli otel sayısı çok az. yarım pansiyon küçük oteller veya aile işletmesi olan oda+kahvaltı pansiyonlar ağırlıklı

yine saydıklarınız içerisinde havaalanı ulaşımı konusunda en rahat olanı izban sayesinde Foça. En çileli olan ise karaburun. her ne kadar yeni bir yol yapılsa da karaburun'a ulaşmak tam bir ölüm.

karaburun ise fazla sakin, hani hiç bir şey yokmuşcasına sakin.

seferihisar benim ilk tercihim olurdu ama foça da güzeldir.

o civarlarda o iş zor.

büyükçekmece'de kordon boyunda bir dükkan vardı 2. el kitap satıyordu, fakat 1 senedir orada duruyor mu diye merak etmedim.

Karbon testi genellikle tas devri ve oncesi yapitlar icin yapilir, haritanin cizim sekli, kullandigi renkler ve kagit malzemesinden hangi zamana ait oldugu bulunabilir. Fotografini cekip bana atarsan bir kac arkeolog arkadasa resmi gosterebilirim.

(bkz: elon musk)

bilgisayarlar hayatımıza girdiğinden beri hesaplamalar ve olasılıklar, artık yıllarca süren araştırmaların ardından ancak bir makalelik buluşlar şeklinde zuhur ediyor.

ted'in bu konuda bir sunumu vardı. artık klasik yöntemlerle keşfedebileceğimiz bir şey kalmadı.

ta ki yeni bir yöntem bulana kadar. bu yöntemler de, şu anki fizik kurallarının tekrar gözden geçirilmesi, çekim kuvvetinin tam anlamıyla anlaşılabilmesi ve herşeyi birleştirebilecek bir "herşeyin teorisi"ni bulduktan sonra ortaya çıkacak.

benim tahminim bu yönde.

Deha tanımına göre değişir. iq olarak bakarsak elbette ki vardır ama belki yozgatta eşek kovalıyodur bilinmez. Bilimsel çalışma bazında bakarsak da artık "tek deha" devri bitti. Bilim, tek bir kişinin tamamına vakıf olamayacağı kadar genişledi. Hatta matematik gibi tek bir alanın tamamına vakıf olan son kişi poincare idi sanırım. Artık büyük bilimsel gelişmeler ekipler tarafından yapılmak durumunda.

tesla dediğin adam 1856 doğumlu..yani aradan 159 yıl geçmiş..159 yılda senin deha kavramın arasına girmiş bu adam..yani 159 yılda bir gelecek olan adamı 20-30 yılda aramak garip.. 2174 yılına kadar biri çıkmaz ise keşfedemiyoruz demektir keza diğer bilim adamları da öyle..

elon musk cok cok basarılı bi girişimci ama deha tanımına girmez bence. bugunun dehası yasadıktan cok sonra kesfedilecek diye dusunuyorum.

art vandaley, elon musk'ı sadece "girişimci" olarak tanımlamanın yeterli olduğunu düşünmüyorum. elon musk bir steve jobs, bir m. zuckerberg değil. solarcity, tesla motors, spacex de basit "girişimler" değil. yüzyılımızda interdisipliner çalışmadan hiçbir şeye varılmıyor, birinin bu çalışmaları da yönlendirmeleri, önünü açması gerekiyor. yani bir insana deha diyebilmemiz için yarı-iletkenlere bir şeyler katmasını mı beklemeliyiz mesela ya da ispatlanamamış bir teoremi ispatlamasını mı ?

hawking?

memeleri büyük olsaydı kesin keşfederdik. meme önemli.

hala mı tesla... :)

yaşayanlara örnek olarak edward witten var. medyanın önünüze koyduğu adamlara ilah diye bakmazsanız daha çok deha var.

bilim alanında önemli buluşlara imza atan insanların %80'inin halen yaşadığını biliyor muydunuz?

Mutlaka ki var ama ödenek bulmada sıkıntı yaşıyorlardır. Şu anda üniversite sistemi tamamen proje üzerine ve bağış yapan şirket ve insanlar ya kendi projelerinde iyileştirme istiyorlar ya da ayakları yere basan şeyler. Eğer bir ön öalışma veya bir kanıt yoksa uçuk projeler için fon sağlamak çok zor. Büyük ve değişik şeyler yapılıyor hala ama o kadar uçuğa fon nerede? Ad yaomış insanlar para alabiliyor sadece. Bir iki istisna var ama genel yaklaşım bu. 100 yıl önce havadan elektrik iletmenin bugünkü karşılığı ne ise, o kadar çılgınlık yeterince fon bulamaz. Son 20 yılda bu sistem iyice sanayi projesi odaklı hale geldi. Ki Tesla'nın ta o zaman bile fonu kesilmişti. Şu kulesini tamamlayamadı.

türkiyede de var 1 tane, otobüs şoförlüğü yapmış, uzun boylu falan. tesla ile kafa kafaya zekada.

cümleyi de versen belki daha oturaklı bir tavsiye gelebilir

cümleleri görsek daha kolay bir yorum yapabiliriz bence. bu haliyle zor çünkü.

aslında gayet açık şekilde anlattım, yine de yazayım madem.

A: I'm gonna oil up her chest in our bedroom. She hasn't really taken care of it in years. It's kind of gross underneath.
B: Well, still, a chest is a chest.
A: It's not as old or as beautiful as Maw Maw's. (Maw Maw yaşlı bir kadın)
B: I'm sorry... when you say "oil up her chest," what exactly do you mean?
A: I mean just get some linseed oil and polish up the antique chest that Sabrina's uncle left us.

kutu. mecazi baska yone gitse de muzirligi baki kalir

abi Türkçe'de aynı şeyi yakalayamazsın. çevirisi saçma ve anlaşılmaz. chest diyerek aslında sandığı kastedip, göğüs anlamını çağrışım yaptırıyor ve bu yolla diyalogta bir muziplik yakalanmış. ama bizde hem göğüs hem de sandık anlamına gelen bir kelime olmadığı için bu cümlede verilmek isteneni veremezsin.

kutu +1

cümleleri görmek gayet de değiştiriyor fikri, görüldüğü üzere.

Malzeme de gitsin. Hem erotik bir anlami var hem de esya anlami

biraz argo anlam bakayım dedim de "balkon" nasıl? aynı anlama getirebilirsin. yağlamak yerine de bakım/yıkamak falan kullanabilirsin mesela. o "chest"in herhangi bir önemi yoksa hikayenin kalanında, değiştir gitsin bence. kelime oyununu vermiş olursun.

çok mu saçma oldu? hep merak etmişimdir, nasıl veriyorlar o kelime oyunlarını vs. diye. hani dizilerde genelde ya * koyup açıklama yapıyorlar ya da bire bir çeviri yapıp, parantez içinde durumu belirtiyorlar çünkü.

meyve adları var bir de.

şöyle yapabilirsin:

ilk cümlede göğüs dersin. son cümledede "sandığın göğsü" diye cümleye yedirebilirsin. sandığın o üst kapağı bombeli olur göğüs gibi.

zorlama bir ceviri yapmaktansa sandik olarak kullan. malesef espriyi yakalamak isteyenler ingilizce ogrenip aslini okusunlar.

@idexo'nun son yazdığından sonra dayanamadım. bizim mesleğimizin amacına ters bu yaklaşım. ben alt yazı çevirmeniyim, mesela bazen bir cümleyi çeviririz ama dikkatsizlik edip ingilizce bilmeyen adamın anlamayacağı bir türkçeyle çeviririz, kendimizi onun yerine koyamayız çünkü. ingilizceden tamamen kopup düşünemeyiz. o zaman ofisten hemen uyarı gelir, "bunu ingilizcesi sıfır olan adam asla anlamaz" derler.

kutu uyarlaması mükemmel. bu işler böyle yapılır. olması gereken budur yani. ben olsam ben de böyle kullanırdım.

"-xyz benden kutusuna bakım yapmamı istedi" şeklinde başlarsan belki ilerlersin ama buradaki pun / kelime oyununu 100% oturtmak zor

Sandık kelimesini olduğu gibi kullanıp; "ingilizce chest: sandık, aynı zamanda göğüs" şeklinde bir dip not da ekleyebilirsin. Çok şık bir çözüm değil ama çok kullanılan bir yöntem.

iman tahtası fikrine katılıyorum. diyalogu biraz uyarlayınca olur.

zombi +1

aynı esprileri, aynı havayı vermek için zorlama. çevirinin güzeli birebir olmaya çalışan değil genel havayı, sanatı aktarabilendir. sen de başka yerde bir espri koyarsın. kitapların çevirmenden çevirmene değişme sebebi bu zaten.

arkadaşım kutunun yaptığı çağrışım göğüs değil bir kere. çeviri de her zaman aynı etkiyi vermek imkansızdır. sonuçta türkçede göğüs ile sandık aynı anlamda kullanılmıyor. madem aynı etkiyi yaratmak istiyorsun portakal kelimesini kullan :) portakalın antiği olmaz da gerçi.

Ben olsam paket kelimesini kullanirim
sonucta orada onemli olan kelime degil anlam
yapilan ufak oyunu yansitmak icin en guzeli paket olurdu. Malum, paketi alalim mi diye bisey var

tahtadan veya kagittan farketmez sonucta ikisi de paket.

şunu ekleyeyim, kendinizi metni yazan kişinin yerine koyun. amaç illa "göğüs" organından bahsetmek değil. amaç iki anlama gelen bir kelimeden faydalanıp o karışıklıktan hafif müstehcen bir mizah çıkarmak. bunu benzer müstehcenlikte verebilmek için her türlü değişikliği yapabilirsiniz. film çevirisine not düşülmez, olmayan deyimler uydurulmaz, bunlar hep izleyiciyi filmden koparır. normal metin çevirisinde istediğiniz gibi açıklama yapabilirsiniz tabii. kutuda ısrarcıyım, paket de olabilir ama kutu'nun argosu daha yaygın gibi.

kutu bence de

ibretle "kutu"ları izliyorum. vücudun neresine kutu diyorsunuz? göğüs değil diyorsanız, tamam konu göğüs olmak zorunda değil kısmını da kabul ediyorum. neticede olay kelime oyunu ve bunun müstehcenlik içermesi. yani kutu yağlamak diye bir şey olmayacağından onarmak falan o toplanır da ben hala kutu neresi onu anlamadım :)

arkadaşlar yapmayın allah aşkına ya. adam göğüsleri yağlıyor diyor.. kutunun simgelediği şey göğüs olmadığına göre onu yağladığını düşünün. bir taraftan yaparken diğer taraftan bozmak olur bence kutuyu kullanmak.

1 litre bir şey değil ki. birde 15 dakika diyorsun yani.

hayır. insanların su zehirlenmesi yaşayabilmesi pratikte neredeyse mümkün değil.

Ben tek dikişte 1-1,5 litre su içiyorum.
Tek yaşadığım vücudumun orta bölümünden "glok glok" su bidonu sesleri..
Kalanı "ohş" ferahlama..

günde 6-8 litre su içersen 1 hafta içinde zehirlenirsin sanırım. ya da sallıyorum

turnuvadaki pro'ların kullandığı silahlar genellikle usp-s ve cz75-autodur.

p2000 ve five-seven özellikle five-seveN <3

cz75 önceden iyiydi de üst üste nerf yiyip durdu şu an kötü.

1)usp
2)dustta ilk el cz75 kullanırım ama rottenın dediği gibi nerfle çöp oldu silah. five seven da candır. o zırh delmesi beni kendine çekiyor :d

Çok fazla kullanılacaksa ikinizin de birer istanbul kart alması yararınıza olacaktır, böylece aktarma tam yararlanırsınız.

Atatürk Havaalanı'ndan giriş yapacaz. Orda alabileceğimiz bir yer var mı?

Istanbul kart almaniz gerekli. Diger turlu 5 kullanimlik kartlar veya jetonlar cok pahali ve aktarma da yapmiyorlar.

Ayni karti arka arkaya iki kez kullanirsaniz yine aktarma yapmaz. Iki tane kart alin.

hikayesini anlatmadan önce sen üzülmeye başlamışsın zaten. yine de serin hikaye.

televizyonda izlediğim insanların sevinçleriyle gözleri dolan biri olarak bu hikaye beni ne yazık ki etkilemedi.

hepimizin başına gelebilecek bir şey yaşamış.

Antepe git, oradaki terzilere sor.Bilirler belki durumu.

Bulmana gerek yok, hayattaki tuhaf bi tesadüf sadece. O bir saatlik sürede adamı tanıdığını zannediyorsun ama adamın anlattığı gerçek mi bakalım, ya da ne kadar gerçek... Düşündüğün kadar masum olmayabilir. Bulup adamın hayatının biraz daha içine girince böyle düşünmeyebilirsin ki bence yüksek ihtimal böyle olacak.

Dunya berbat bir yer ve bu yasadiginiz durum iclerinden en az berbat olanlarindan biri. O yuzden rahat olun, su akar yolunu bulur, o adam da elbet bulacaktir yolunu.

sen ne güzel insanmışsın balpolen. özel bir çabayla ulaşabilir misin ulaşsan nasıl bir iletişim kurarsın vs bilemem ama tekrar çıkar karşına da bir iyiliğin dokunur umarım güzel kalbinin hatrına. sevgiler.

dükkanın yerini yada soyadı aklında mı?
adres? semt? söylersen belki bulabiliriz.

Yeni onaybiriminden mi geçti yoksa onay biriminden yeni mi geçti?

Kendi nickaltına 6 entry girmişsin.üzüldüm :)

ben de üzülüyorum ya ama olacak inşallah.

ne için lazımdı kardeş, beğenmediğin entry sahiplerini mi döveceğiz?

Spor yap

Ben 3 yildir sozlukteyim hala arkadasim yok, olsun diye de ugrasmadim gerci. Sen trolluk yapmazsan ve guzel entryler yazarsan zaten mesajla sana ulasirlar muhabbet acarlar merak etme

Benimde yok pampük.

Hadi gel arkadaş olalım jdgshjah

ee benimde yok. sözlükten arkadaşlık nasıl oluyor anlamadım yazısma arkadaşı gibi mi?

Benimde aözlüğe üye olduktan 3 sene sonrasında arkadaşım oldu. zirvelere katılırsan yeni insanlarla tanışabilirsin :)

yenileri aramıza almıyoruz.
şaka maka güzel entry yazarsan olur. yazılarını sevip takip ettiğin kişilere mesaj atıp sohbet başlatırsan olur. zirvelere gidersen olur.

(bkz: hele bi otur soluklan yeğenim)

orayı güzelce zımpara yapıp küf önleyici boya veya astar kullanmanız gerekebilir, dyo'nun öyle bir boyası var.

/block veya /ignore dene.

küf akması? bence nedenini bulun önce. eviniz çok nemliyse elektrikli ısıtıcılar nemi alıyor diye biliyorum. belki o şekilde çözülebilir.

üst kattan ya da dışarıdan su alıyor olabilir mi?
nedenini çözmediğiniz sürece küf olur.

Nedeni galiba evin ısı yalıtımsız olması.

hukuki olarak bilemem ama sakın peşini bırakmayın.
Sorumlular cezalandırılmazsa Allah korusun çok daha kötü şeyler olabilir.

peşini bırakmayın +1 cevap olmadı biliyorum ama up faydam olsun en azından
geçmiş olsun...

bimer'e şikayet yazın.

ayrıca bir avukata danışın, milli eğitim müdürlüğü'ne de söyleyin. çay nerede dökülmüş çok önemli. eğer sınıfta ise kesinlikle sınıfa çay getirilmez.

normal prosedürü bilmiyorum ama öğretmenlere verilen en ağır ceza genelde yer değiştirme oluyor.

olsun değiştirtin, düzeni bozulsun duyarsız itin.

ayrıca savcılığa basit adam yaralamadan falan da öğretmen aleyhinde ayrıca dava açabilirsiniz.

yapma. beynin yanar. makale çevirisi kolay değil. "fluent" kişinin bile doğru çevireceğinin garantisi yok işin içine terimler girdiği için.

sen kısa hikaye çevir. ne bileyim bazı kitapların (hikaye-roman vs.) level 1-2-3 versiyonları var. onları çevir. çok daha faydalı olur.

işe yaramaz bir yöntem. harcadığın emek karşılığı alacağın sonuç çok zayıf.

bence kendin diaolog yaz çok kullanmak istediğin cümleleri kullan. ingizcesi nasıl olur demeden doldur 2-3 sayfa sonra otur ingilizceye çevir sonucu da bir bilene göster.

hiç çalışmamaktan iyidir. ileride işine yarayacağını düşündüğün bir alandan seç ki kelime dağarcığın genişlesin.

Online olarak yazılım öğrenmeye çalış. "Ne alaka ya?" deme, öğrenmek için bir sürü İngilizce kaynak yalayıp yutacaksın, video izleyip, tutorial'lar okuyup stackoverflow'da, quora'da yazılar okuyacaksın, best practice'lar kovalayacaksın. Haliyle ingilizcen epey gelişecek, diğer yandan bir-iki de yazılım dilini CV'ne ekleyebileceksin.

Bir taşla iki kuş bitch!

Aman makale işine girme. phys.org'dan makale çevirmek için bir bilim sitesinde yazar oldum. 500 kelimelik 1000 kelimelik bazen de 2500 kelimelik çeviriler yapmam gerekti. Tamam öyle ya da böyle çeviriliyor ama cidden zorluyor. O terimler phrase'ler cidden çok sıkıntı. O kadar derin oluyor ki bazen terimlerin Türkçe karşılığını bile bulamıyorsun.

ingilizce kitaplar okusan daha iyi bence, harry potterdır falan türkçe okuduklarından ingilizcelerini bul oku.

Kayahan iyileşsin ve turneye çıksın isterim

vitamin

mfö olur,
ayhan sicimoğlu olur,
fazıl say olur,
borusan orkestrası olur,
almora'ya belki giderdim
candan erçetin olur.

bir she past away var.
başka yok şu anda.

Tarkan,
Leyla The Band

Kızılırmak ya da Kardeş türküler..

Kayahan,Nilufer konseribe gidemedim hala icimde derttir.ikisini tekrar bir arada gormek isterdim.

hüner coşkuner

şaka şaka :)

tarkan tabii ki

bandista

athena

Mehmet Erdem. Atilla Taş'ta gelsin yaa. Sırf cesareti, delikanlılığı için gidip dinliycem.

REDD

telvin trio gelsin erkan oğur'u dinleyelim

Şebnem Ferah. 12 kez izledim doyamıyorum.

çellistanbul'u dinlemek isterdim

Oya- Bora

Funda ARAR

emre aydın / gripin

it does not take photo it takes trouble dersin de turkceyle ayni etkiyi vermez.

he's taking photos as if he's being tortured.

bu olabilir.

kitap var ama film hatırlayamadım

rocky.

duyguların rengi

(bkz: the help)

www.imdb.com

olabilir mi?

the following- joe carroll (james purefoy) karizmanın ayaklı hali

the soloist - Kesinlikle bu film geldi aklıma.

cevaplari tikledim ama bunlar değil.

The help'i geçen gün izledim o siyah beyaz ayrımcılığını işliyor.
vedat, rocky nere benim sorduğum nere...
the fallowing de film değil diziymiş.

Pleasantville

ben başka başlığa yazmıştım buraya yazmamıştım:s

Colour triloji gibi film vardi mavi beyaz...

pleasantville evet. teşekkürler @calligrapher.

@sta, olur öle :)

saçma sapan bişey. herkes işini yapsın. kadın erkek çalışıyorsa beraber temizlenir. sadece erkek çalışıyorsa kadın temizler bu kadar basit.

ben mesela çalışmıyorum ama ev işi de yapmıyorum aşalsks

temizlik için temizlikçi geliyor yemeği de canım isterse yapıyorum dışarıdan falan söylüyoruz. daha hiç ütü de yapmadım. evde köle olmak için evlenmediğimi düşünüyorum.

kadın olmanın temiz olmak anlamına gelmediğini savunan kadın kafası bu, uzak durulası buluyorum şahsen. toplumsal rol bıdıbıdı etmenin alemi yok, temiz olmak kötü değildir.

temizlik cinsiyetle değil karakterle alakalıdır. hergün evini temizlikçiye temizleten orta-yüksek kesim için bu yazı çok hoştur eminim.

not: erkeğim ve yıllarca yalnız yaşadım, temizliğimi de yaptım yemeğimi de yaptım çamaşırımı da elde yıkadım. hiç de gocunmadım.

benim bu konuda anlamadığım o kadar çook şey var ki. madem sordun du bi düşüneyim
şimdi bi kadın zorla okutulmadıysa, zorla evlendirildiyse, kaç çocuk yapacağına kendi karar veremediyse..vs.vs. bu konumdaki kadınlara yazık tabi ki. bu kadınlar için özgürlüğü artıracak her türlü eylem de çok anlamlı.
ancak diğer yandan hele ki günümüzde pek çok kadının okuma, çalışma vb. hakları var. Kadınların büyük kısmı ev hanımı olmayı kendi tercih ediyor ki?? E o zaman ev işi de yapmayacak, çocuk da bakmayacaksa -yani evi bok götürecekse- adam çalışacak hatun sırf yiyecekse..o zaman bi tuhaflık yok mu? o adama da yazık değil mi?
Kadınım, evli değilim ve evimi zaman zaman bok götürüyor evet. Çünkü yoğun çalışıyorum üstelik mesela son 2 aydır boyun fıtığına doğru ilerlyen bir sıkıntıyla uğraşıyorum. Canım çıkıyor. Ev o kadar da 1. derecede önemli olmuyor güzümde. Ki ben çok gelenekçi bir ailede büyüdüm. Bence-kutsal anne olunacak, ev bal dök yala olacak bilmem ne mottoları o kadar da empoze edilen şeyler değil. Biraz kültürel olabilir, biraz mahalle baskısı olabilir ama biraz da kadının içinden gelen, kendi tercihi, kendi meyli olan şeyler bir de sıksıkla gördüğüm şekilde "kolaya kaçma" var işin içinde...Annelik kolay demiyorum ama gösteriş kolay, tüketim çok daha kolay kadınlar kutsal anne pozuna bürünmeyi seviyorlar bence bu kolaycılık nedeniyle. Baskı unsurunu da birazcık açarsak daha çok kadınların birbirini didiklediği, kıyasladığı, evlenmeyi çocuğu başarı olarak gördüğü kısmına katılıyorum. Erkekler daha saygılı, genelde.
Cevapları okumadan yazdım bi okuyum bakayım millet ne düşünüyormuş :))

ya feministler ya da erkekler beni dövmesin, ama ben ev işi yapan erkekten nefret ediyorum.

birincisi zaten yaptıkları temizlik genelde abuk subuk oluyor ya da bir şekilde benim istediğim gibi olmuyor.

ikincisi yemek yapmayı bilen erkeğin ukalalığı çekilmiyor.
ilk başta romantik falan tamam, ama sonra şunu şöyle yap bunu böyle yaplar başlıyor.
ayrıca mutfağa meraklıyımdır, karıştırılsın, düzenim bozulsun sevmem.

üçüncüsü erkeklerde genel olarak yere koyulan şeyi alıp sofraya koymak falan gibi alışkanlıklar olduğu için güvenemiyorum.

ya da böyle ruh hastası düzeyde titiz olup kendince her şeye karışan erkeğe de asla katlanamam.

bana göre durum çok açık ve net, ev işini kadın yapar.
maddi durumun müsaitse bir kadın tutarsın, ama evin düzeninden kadın sorumludur sonuçta.
yani kadın tuttuğunda da o kadını sen çalıştırıp yönlendiriyorsun kendi düzenine göre.
ama bizde kadın da olsa yemeği ben yaparım sevdiğim için.

erkeğin eli evin düzenine girdiğinde, evin şekli şemali bozuluyor, olmuyor.
sofra falan kurmama yardım etsin, kavanozları açsın, ortalığı dağıtmasın, aldığını aldığı yere koysun yeter.

zaten temiz olan bir kadın için bu olayın o kadar da abartılacak bir şey olmadığını düşünüyorum.
temiz biriysen evli de olsan, bekar da olsan temiz olursun sonuçta.
pasaklılık değil makbul olan.

o yüzden iş bölümüne inanmıyorum bu konuda açıkçası.

yazıda bahsedilen şey temizlik yapıp yapmamak falan değil, sorumlulukları bölüşebilmek. yalnız yaşıyorum ve evimi kendim temizliyorum, yarın bir gün biriyle yaşarsam; iki kişinin / ilerde çocuklar olursa bilmem kaç kişinin dağıttığı evi tek başıma temizlemem. beraber yaşanıyorsa her iş beraber yapılır. çocuklar da bu iş bölümüne dahil, 13-14 yaşından itibaren bir genç pekala ev işlerine kendince yardım edebilir.

çalışıyorsam, aynı evi paylaştığım adamla aynı şartlarda yaşıyorsam 'temizlik-yemek yapmak, çocuğun banyosunu yaptırmak kadın işi' diye bunu üstlenmem. yorgun değilsem ben yaparım, iyi hissediyorsa o yapar, olmadı yardım alırız. bu benim özelimde böyle ama herkes kendi düzenini ayrı kurar. bir taraf temizlik yapmayı seviyordur diğer taraf yemek yapmayı, onlar iş bölümünü öyle yapar/istiyorsa her şeyi kadın da üstlenebilir.

yani neyse ne; 'kadın yapmak zorunda' zihniyeti olmaması yeterli şart bana göre.

liarliarpantsonfireblog.files.wordpress.com

herhalde denilmek istenen temizlik yapmayı, yemek yapmayı vs. görevinizmiş gibi görmeyin. hani bu tarz şeyler ev işleri sanki kadının göreviymiş gibi düşünülüyor ya o yüzden. ben evde bütün işlerin o ev çatısı altında yaşayan herkes tarafından iş bölümü içinde yapılmasından yanayım. bütün hane halkı ortaklaşa yapmalı bu işleri. bana sen kadınsın, bunlar senin görevin denmiş olsa yapmam mesela.

Yazıyı okumadım genel bi yorum yapıcam
Son zamanlarda saçma bi eğilim türedi hanımlar arasında. Ayy benn yemekk yapamamm ayy evv mii temizlicem ayyy çayını kendi alsın
Bu zihniyetle feminist ya da modern olunmaz. Sadece büyümüş ama mesuliyet aşamamış şımarık kız çocuğu olunur. İlişkiler hesap gütmeden heer iki tarafın özverisine dayanır. Ailede de böyledir. Aşkta da.
Evde kimin vakti uygunsa o ev işinin bi ucundan tutar. Ayrıca kadın olsun erkek olsun beraber yaşanan yuvaya bir katkıda bulunmak hünerdir. Yemek de olur. Temizlik de. Çocuk bakmak da. Ben yaptım sen yapmadın kavgasının anlamı yok. Vakti olan el atar yapar. Ayrıca eşitiz diye evet sen bu ay 3 kere ev süpürdün ben 5 kere. Hmm o halde yapmıyorum demenin alemi yok. Dediğim gibi yazıya değil bu sözler genel söylem.
Ayrıca hatun kişi olarak evin yönetiminin bende olmasını severim. Erkek zaten yardım eder. Paylaşır. Kadının düzenine uyum sağlar. Kadın idarecidir ve ev halkı ile ortaklaşa evin düzeni gereksinimleri karşılanır. Hesap bu denli basit aslında.

açık konuşayım götümle güldüm bu fikre. böyle paçoz bir kadına da aşık olmayacağım için kafam rahat. yani aşık olsam bile böyle bir tip olduğunu görünce soğurum. ev temiz olsun diye temizlenir, "kadın" olunduğu için değil. benim annem evi kadın olduğu için temizlemiyor yani mesela, ev temiz olsun diye temizliyor. ben de temizleyebilirim pekala ama terlikle döver o zaman, böyle mi temizleniyor diye.

herkes bildiği şeyi yapsın. erkek bulaşık işinde iyiyse bulaşığı o yıkasın mesela. odamı toplamam, yemek yapmam. ee? bu ne lan? yaşadığın ortamı temiz tutmak, yemek yapmak zaten zorunluluk. bunları yapmazsan nasıl yaşamını sürdüreceksin? bir tanesi de "evde köle olmak için evlendiğimi düşünmüyorum" yazmış ahaha, ne çalışıyormuş ne de ev işi yapıyormuş.

böyle tiplerden kadınlar veya erkekler değil direkt insanlık adına utanıyorum ben. totosunu toplamaktan, iki yumurta kırmaktan aciz tipler bununla övünür hale gelmiş. herkes çalışacak kardeşim. erkek dışardaysa kadın içerde. kadın dışardaysa erkek içerde. ikisi de çalışıyorsa iş bölümü yapacaklar, bir şey yapacaklar. başlatmayın kadınına erkeğine. çalışın ulan. arbeit macht frei. hayvan herifler.

eşim evde camış gibi yatacak, "ayhh ben istediğimi yapıorm tamam mı özgürüm xD xD" diyecek ha? öyle saçmalık olmaz. 9 yaşında çocuk değil bu. gerektiği zaman evini de temizleyecek para da kazanacak. "kadın evi temizlesin amuğa goyum" demek farklı, ev temizlemek farklı. kendi yaşam alanını temiz tutmaktan aciz varlıklar bu özellikleriyle gurur duymasın lütfen kadın erkek.

@what is love'dan gerzekçe bir cevap. herkes bildiği işi yapsın denmiş. ben bi iş bilmiyorum böylece de bişi yapmıyorum. yapmak zorunda da değilim. eşim çok istiyorsa kendisi temizlesin yapsın yemeği bu benim görevim değil. sadece istersem yaparım çalışmıyorum diye bana kitlenmemeli bu işler.

@sta, ee senin olayın nedir o zaman? parayı kazanan adam, evi temizleyen adam, yemeği yapan adam? burda cinsiyet önemli değil. erkek olduğunu varsay. eşin çalışıyor. her türlü işi o yapıyor. sen evde yatıyorsun. kendini işe yaramaz, faydasız, gereksiz hissetmeyecek misin?

kendine saygısı olan her insan, evde veya dışarda, bir şeylerin ucundan tutmalı. bunun kadınlıkla erkeklikle alakası yok. sabahtan akşama kadar yatıp "acıkıyorsa yemeğini yapsın" diyecek olsam utanırdım ben.

temizlik için kadın geliyor. arada yemek yapıyorum dışarıdan söylüyoruz.
ayrıca onun kazandığı kadar benim de gelirim var sadece çalışmıyorum.

çalışıyorum, haftada bir gelen temizlikçimiz var, parasını eşim veriyor :D

sta'nın olayı anasının babasının zengin olması, tek çocuk olması, çalışmaya ihtiyacı olmaması ancak bu kısmı belirtme ihtiyacı hiç hissetmeden cevaplıyor bu tür duyuruları niyeyse...
bacım sen milyonda bir görülen bir vakasın, istisnasın, ne diye ortalığı velveleye veriyorsun insanlara gerzekçe filan diyorsun. kadın olarak çalışmamak çok güzel bütün gün evdeyim hiç sıkılmıyorum şeklinde binlerce cevap verince ne oluyor ki, anlat madem biz de bilelim? sizin evde durumlar başka, tamam bildik, öğrendik artık bunu.

@niye ama tamam bi daha bi duyuruya cevap yazmam kusura bakma özel durumum yüzünden rahatsız ettim sizi de.

kadın olduğunuz için mütemadiyen temizlik yapmak zorunda değilsiniz demek istenmiş orada. bırakın evi bok götürsün mecaz yani bence. evi işi yapmak, yemek yapmak salt kadının görevi değildir. bunun sadece kadınlara yüklenmesini çok sinir bozucu buluyorum bende. erkek gerekirse yardım eder denmiş ama o da masum değil. kadının görevi de işte erkek de lütfedip yardım edecek değil. bunlar paylaşılmalı. iki taraf da çalışıyorsa kadın yapar erkek yardım eder değil bana göre. birlikte iş bölümü yapılır. yok erkek yapamıyor, yarım yamalak yapıyor denilmiş. fırsat verin öğrensinler. kimse bunları bilerek doğmadı. bir iki kötü yapar sonra öğrenir.

ama eşlerden biri çalışıyorken, diğer eş evdeyse o zaman evde olana daha çok sorumluluk düşer bence. kadın ya da erkek olması önemli değil.

ya ben akıllıyım, ayrıyım, kültürlüyüm havalarında yazmış. bırak kadın mutfağında da zafer ilan etsin, sokakta da, işinde de. neden mutfakta olmak kötü olsun?

ev işlerini ve ev işi yapanları yeriyor aklınca. ev işi yapmak kötü değildir. kadının görevi falan da değildir ama kadınlar ev işi yapmayacaaaak özgürlük bundadııııır diyince çok kötü görünüyor.

Acik söyleyeyim bize de haftada bir temizlikci geliyor, ben yettigini dusunmuyorum. Yine haftanin iki gunu toz alınıyor, ev supuruluyor. Tuvalet banyo her allahin gunu temizleniyor zaten. Hepsinde de erkek arkadasim elinden geldigince yardimci oluyor ama bir noktaya gelince beceremiyor iste.' Bu durumda ben kole miyim, niye yapiyorum?' demem ki. Duyurumda da dedigim gibi ev temiz degilse kendime saygisizlik ediyormusum gibi geliyor.

Ortak sorumluluk konusundaki düşüncelere katılıyorum, ben de evdeki işlerin paylaşım yoluyla yapılmasını savunmaktayım. Sadece toplumsal roller kadına görev verdi diye onun üzerine yıkılmasını doğru bulmuyorum, erkeğin "ben işte zaten yoruluyom yea" demesi şımarıklıktır bu durumda.

Yazı da meseleyi buradan doğru eleştirmiş, "bırakın bok götürsün" söylemi de dikkati çekme amaçlı. Kutsal annelik, mutsuz bir evlilik içinde evin temiz olmasının herşeyi unutturması vs. vurguları da aynı şekilde. Yazar amaçladığını başarmış böyle tartışıldığına göre.

Gerçekten "kadın kadındır çiçek babandır" dendiğinde babasının karanfil filan sanıldığını düşünen var mı aramızda? Nolur olmasın :D

evet, doğru. o biçilen rolleri kadın da erkek de kabul etmeye mecbur değil.

biz ev işleri konusunda nişanlımla iş bölümü yaparız.

o mesela acayip titiz ve düzenlidir; kirli bulaşıkları anında sudan geçirip makineye koyar. bense tam tersiyim; bulaşıkları biriktirir, keyfim isteyince makineye koyarım ve o zamana kadarki dağınıklıktan rahatsız olmam.

ben sofra kurup toplamayı sevmem, yemek yapmayaysa bayılırım. ben yemek yapınca sofrayı o kurar ve beraber toplarız, bulaşıklarla o ilgilenir. o yemek yapınca da sofrayı ben kurarım, beraber toplarız, bulaşıklarla da ben ilgilenirim yemeği o yaptı diye.

çamaşır asmaktan ve toplamaktan da nefret ederim mesela. o ise neredeyse zevk alıyor bunu yaparken. friends'teki monica gibi. :)

ben ütü yapmayı severim örneğin, ütüden şikayet etmem; ama özel durumlar dışında da ütü yapmam, çünkü genelde ütülenmesi gereken şeyler giymiyoruz. gömlekleri filan da ya kuru temizlemeye ütületiyoruz, ya da temizlik için gelen hanıma.

evin genel temizliğini ikimiz de yapmıyoruz yani. temizlikçi geliyor haftada bir. yemeği, çamaşırı, bulaşığı, kedi kumu temizlemeyi kendimiz yapıyoruz. herhalde bu şekilde devam eder ileride de.

bazen ben ona "bir kahve yap da içelim" derim, bazen o bana der. kimsenin mutlak olarak üstlendiği roller yok bizde. birbirimizin eksiklerini tamamlıyoruz dönüşümlü olarak ve ben bu durumdan çok memnunum.

Bizim Yazı İşleri'nde bir Havva Abla var, kurumun en çalışkanlarından biri. O çalışkanlığının arasında çocuğunu sabah okuluna götürür, akşam okulundan alır, evde temizliğini ve yemeğini yapar. Yağmurlu bir gün, yorgun ve canı burnunda çocuğunu okula bırakmaya giderken bir kafenin cam kenarında kendi yaşlarında bir kadının gazete okuyup kahve içtiğini görmüş. Ağlaya ağlaya geldi "O da kadın, ben de kadınım. Bize niye bunu öğretmediler? Ben niye bu kadınla farklı evde doğdum? Evde niye kocam bir tabağı sofraya getirmiyor? Niye bir gömleği de o ütülemiyor?" diye.

Bence yazının hedef noktası Havva Ablalar. Eminim ki Havva Abla'nın kocası da bir şeyleri tamir edebiliyordur, pazara falan gidiyordur ama yetmiyor, kadının yaptıklarının yanında hafif kalıyor.

Benim gibi henüz Havva Abla olmamışların, belki bir gün Havva Abla olabileceklerin ya da hiç Havva Abla olmayacakların durumu çok farklı, bu yazının da temel hedef kitlesi olduğunu düşünmüyorum. Ezilmedikten ve ezdirmedikten sonra çok da iş paylaşımı çok çeşitli şekillerde olabilir. Bir evli çift tanıyorum örneğin. Erkek "Düzenli olsun ama çok da temiz pak olmasına gerek yok" diye düşünüyor, kadın "Dağınık kalsın, temiz olsun da" diye düşünüyor. Kadın sürekli silerken, erkek arkasını topluyor ve anlaşıyorlar. Kimsenin incileri eline toz bezi verildi veya iki soğan kavurdu diye dökülmez, kadın veya erkek. Herkesin temizlik standardı farklı, herkesin çevresini kendi sevdiği şekle getirmeye çalışabilir. Önemli olan evi bok götürmesi veya evin "bal dök yala" olması değil; herkes kendi düzeninde tertemiz de olsa mutlu, çöp ev de olsa mutlu. Önemli olan şey kanımca ortak bir hayat varsa, bir kişiye yüklenilmemesi, birinin hayat kalitesini arttırmak için diğerinin hayat kalitesinin düşmemesi, birinin ferahı için diğerinin yıpranmaması ya da çocuk bakımı gibi bir yıpranma kaçınılmazsa zararın olabildiğince paylaşılması.

Evde kalmış feminist tayfasının yandaş bulma çabaları. Boş işler.

kendi evinde yemek&temizlik yapmayı "kölelik" olarak görmek ilginçmiş. sanki gündeliğe gönderiyor kocalarınız. hele çalışmayan bir kadının kendi evinde ev işi yapmamayı da marifet sayması çok garip.
erkek neden çalışıyor o zaman? erkek "köle" mi? evde oturan kadına bakmak zorunda mı?

tembelliği ve pasaklılığı "modernlik" , "elitlik" olarak sunma çabası bence. kimse keyfinden çalışmıyor. erkek para kazanmak için dışarıda çalışıyorsa kadın da bir zahmet ev işlerinde üzerine düşeni yapmalı. evinize temizliğe gelen kadınlar da sizin gibi düşünse yaşayamazdınız :)

tabi erkek dışarıda çalışıyor diye evde hiç bir iş yapmasın demiyorum. bulaşık, ütü gibi elinden gelen işleri yapabilir.

@sta yı kastederek yazmadım. anası babası zenginmiş. para veriyorlarmış vs. onun durumu istisna.

evet altıma siyah tayt giydiğimde kalçamı kapatsın diye giyiyorum fdsfgjakfs

şaka bir yana giymiyorum. böyle modaya zıçayım afedersin.

Yakında moda olur. Gözünüz alışır.
Bundan 10 sene önce erkekler bu kadar çok renkli pantolon da giymiyordu mesela.

Hayır?

hipsterlar giyiniyor genelde böyle

yok giymiyorum beğenmedim kolay kolay giymem
ancak zehrini tiki gençlerimizin arasına salması yakındır.

thracian +1

evet zıçayım böyle modaya.

Karismayin giysin gencler. Size ne amk.

Hayır giymiyorum ve giyeceğimide hiç sanmıyorum.

eşim giymiyor da iyiymiş, ellerimi kaldırdığımda oram buram açılıyo diye aldığım t-shirtleri giymiyodu (kendisi hafif cüsseli), bunlardan alırım artık hehehehhe

evet giyiyorum seneye de giyecem

giymiyorum ama skinny üzerine giyilebilir. giyerim.yane!!

ayrıca gömlek veya sweatshirt ile bunun arasında çok fark yok. güzel moda

bershka ve H&M'nin erkek reyonundan giyinen kadın arkadaşlarım var. kadınlar için olabilir ama erkekler giymesin böyle şeyleri ya.

beni sikseler giymem bunu.

şu nasıl?
www.ralphlauren.com

ananasl, palmiye ve palmiye yapragı bu sene cok moda. linkteki fotoda son son bi senedir populer. he ben giymem o ayrı konu

bir sonraki aşama heralde etek altına jartiyer giydirmek olacak

ben asla giymem ama giyene de bu ne lan puhaha demem. herkesin hayatına kimse garışamaz.

Bu kadar abartılacak ne var anlamadım. T-shirtün arkası uzun diye mi bunlar hep? İlk başta o kadar anlamadım ki baskıdan bahsediyorsunuz sandım.
Ben kadınım, böyle t-shirtleri sevmiyorum o yüzden de giymiyorum mesela. Yaparlar beğenen giyer, beğenmeyen giymez.
Yani bunun erkek versiyonunu niye bu kadar yadırgadınız? Allah aşkına anlatın.
Hele 2. t-shirt? Normal t-shirt be??

giymem. giyene gülerim.

Kantin ihalesinde iyi rant dönüyor. Cocuklarin sagligi ikinci planda

"yetkililer bu konuda niye hiçbir şey yapmıyorlar"

ahahahaha

biz büyük türkiye'yiz düşünme böyle şeyleri :P

açıkçası kimsenin salladığı yok. bana eğitim sistemindeki eksikleri say desen buna gelene kadar 50 tane şey sayarım.

ben finlandiya'ya taşınıyorum.

Marka olması, saplarının içindeki titanyum vs. oranı, kemik olanların kırılmaya ne kadar dayanıklı olduğu vs. etkiliyor. Yoksa 500 tl'ye de çerçeve bulabilirsiniz, 50 tl'ye de.

genelde buna marka ve garantisi sebep olur. devletin karşıladığı 20-30 liralık çerçeveler de var. ama 500 liralık rayban çerçeve de var bunun yanında.

tamamen tarz, moda, estetik ve satış sonrası destek giriyor bu konunun içine.

Plastik olmasi veya olmamasi niye fark ediyor ki ? Sonucta gozluk,kemikmis,titanyummus ne farki var bunlar hep kazik bence.Estetiğe gelince kalipa koyuyosun zaten ayni sekil yapilir yani.Bence fena bir piyasa var.

"Due to" daha farklı bir kalıp aslında..
"xxxxx nedeniyle yyyyy" deki "nedeniyle" "due to" geliyor kanımca..
"I couldn't contact you due to my sickness" gibi..

"Since i am not allowed to contact with you." bu örnekte "neden" olarak göstermek zor geldi bana..

şöyle ki;

due to'dan sonra tam cümle gelmez. since'ten sonra ise yüklemi olan bir cümle gelir.
örnek:

I feel stupid due to my mistake in exam.
I feel stupid since i did a mistake in exam.

tam olarak emin değilim ama bence orada since because anlamında kullanılmış. due to ile since aynı değildir ama due to the fact that since veya because ile aynı anlamda olur. cümleyi de due to ile kurmaya çalıştım ama doğru olduğunu pek sanmıyorum. mantığı öyle fakat kuruluş yapısında hata vardır. şöyle ki;
due to being not aloowed to contact with you

Since'i because olarak da kullanabilirsiniz.

Bir de boyle dusunun :)

Since'i doğrudan "because" yerine kullanabilirsin, peşinden cümle gelecek. Dolayısıyla thracian + 1
due to'dan sonra isim gelecek. Bir de "due to" daha çok olumsuz şeyler için kullanılıyor. "Due to the bad weather conditions, the trip was cancelled" gibi.

FarCry 3

Bioshock serisi.

Seni steam grubumuza alalim :)

(bkz: heroes of might and magic iii)

Bir süre önce HD versiyonunun çıkacağı söylenmişti, efsane lafına kılım sözlükten dolayı ama bu hakikaten efsane bir oyundur. Bakın derim mutlaka.

Asasin creed serisi dostum.brotherhood u bir oynayin mutlaka

(bkz: Portal)
(bkz: Portal 2)
kesinlikle oyna.

Bu arada Asus nv550 aldın galiba hayırlı olsun :)

Byöel ilginç konulu, dedektiflik temalı gibi, mistik ve kolay idare edilebilir oyun arıyorsan Fahrenheit remastered ı dene derim.
(git:eksisozluk.com)

gidip tabi. gidin de görün ülkenin gerçek ortalamasını. dönüşte bir çok konuda fikirleriniz değişecek.

2-3 sene askerlik :) nizamiyeden iceri girdiginde safak saymaya baslarsin.

O işler öyle olmuyor beyler. Orada fiziksel zorluklardan çok psikolojik hasar alırsınız. Elin cahilinden saçma sapan mantıksız emirler aldikça kaçasınız gelir.

Sen itaatsizlik yaptıkça askeri mahkemelerde yargılanıp askeri hapishanelere atılmayacağını mı zannediyorsun? Kaç yaşındasın? 17 falansa anlarım da 25 falansa seni büyük bir ihtimal koğuşçu yaparlar :)

Sözleşmeli er ol istersen, maaşı fena değil. İkramiyesi de tatmin edici.

tahir kardeş övünmek gibi olmasın 27 bu mahkemelerde adam dövüyolar mı

Seni dovmekle ugrasacaklarini zannetmiyorum. Angarya is yaptirirlar tuvalet temizligi insaat falan

Ek cumle icin baglac konumunda kullaniliyor. Reduction gibi.

This is what i want daki what da boyle.

Prepositionlar (ki onlar) genellikle yer bildiren kelimelerdir.

"Burada bir ek cümle olduğunu sanmıyorum, çünkü iki tane fiil yok. This is what i want"ta iki cümleyi birleştiriyoruz, burada iki cümle yok.

those bildiğin "şu" gibi burada. İşaret sıfatı da gibi ama tam da değil. "Şu yer belirten kelimeler mi edat?" ama belirli bir kelime gösteriyor mu, öncesi ve sonrası var mı konuşmanın, bilmiyorum. Bir öncesi varsa, kelimeleri gösteriyor olabilir "Nah şu kelimeler mi edat?" diye.

Eğer burada daha öncesi yoksa konuşmanın, vurgu anlamı var gibi daha çok. "We are those people who stand up for what they believe in" desek örneğin who ve what bağlaç olurdu. "those" burada "Tam da o insanlarız" anlamına gelmiş. Burada those yerine "the very" de kullanabilirdim. "We are the very people who stand up for what they believe in"da diyebilirdim. Burada da sanki "Edatlar yer belirtmek için kullanılan kelimeler midir tam olarak" gibi bir şey sormuş.

Ya da "falan" anlamına daha fazla gelebilir "Edat dediğin yer belirten kelimeler falan mı" diye. Bu daha da yaygın bir kullanım üsttekine göre.

Bu arada cümle soru cümlesi de değil ama sonunda soru işareti var diye öyle yorumladım. Eğer soru işareti yanlışlıkla geldiyse, yukarıdaki anlamların soru cümlesi olmayanları olarak açıklayabilirim. Yani "Yer belirten şu kelimeler edat" veya "Yer belirten kelimeler tam da edat oluyor işte" veya "Yer belirten kelimeler falan edat oluyor, işte bunlar hep edat" gibi.

Edat dediğim de in, on, at, vb.

Prepositions are those words generally indicating place, time, manner and movement that serve to clarify the relationship between other words

Dedigim gibi birlesik cumle var burada.

Verdigin uzun cumlenin devamindaki that da those...that'in kalibinin diger parcasi.


Yukarida anlatilan seyin de gercegi yansittigini zamnetmiyorum ki zaten duzgun cevrilememis.

Prepositions are those words generally indicating place, time, manner and movement that serve to clarify the relationship between other words 

Prepositionlar (edatlar); genellikle diger kelimeler arasindaki iliskiyi aciklama hizmetinde bulunan zaman, durum ve yer bildiren kelimelerdir.

Not: eger cumle icinde virgul koyabiliyorsaniz buyuk ihtimal reduction vardir:


Prepositions are those words (,) generally indicating place, time, manner and movement ...

Cümlenin devamı olduğunda thracian çok haklı. Cümlenin devamı olmayınca anlamı farklılaşabiliyor.

Tum kelimeler icerisinde bir grup hakkinda konusacaksin, o nedenle those words diyor yani "şu tarz kelimeler" gibi bir sinirlandirma yapiyorsun. Devaminda da şu ile ne kastedildigini acikliyor.

Biraz işleniyor, evet var.

Telefonda edit de yapamadım, filmin ana teması değil ama tabii. İzleyin bence

içindeki aşk konusu en fazla 5 dk geçiyor.

izledim, tırt film. izlenmez. sikik bir davulu çalıp duruyor.

Valla ben de beğenmedim. Allahtan aşk meşk çok yoktu bi de boşuna efkarlanıcaktım iyi oldu o açıdan.

ana teması kesinlikle aşk falan değil. duygusal bir film olduğu söylenemez, hırs işleniyor. bence çok çok iyi bir film, kesinlikle izlenmeli. ben 3 kez izledim, yine izlerim.

çok yetersiz film.. sadece merakınızı gidermiş olursunuz..

aşk yok abi ne alaka. bi kızla iki kere buluşuyor adam sadece. toplasan 10 dakika sürmüyor bu sahneler. ne aşkı?

jetpack denince aklıma worms geldi.

ya da earthworm jim?

maalesef bunlar değil, oldukça sığ ve basit bir oyundu benimkisi, bu windows'un skifree kayak oyunu var onun basitliğinde denebilir :/

(bkz: dangerous dave) tabii ki. :)

bu da değil ama teşekkürler :D

o döneme göre bile eski sayılır ama (bkz: boulder dash)

aa bu muydu emin değilim ama buna çok benziyordu, biraz oynayıp bakayım

www.zxgames.com

Lode runner

@godoşu beklerken

galiba buydu, evet evet, bu sanırım.

herkese teşekkürler :)

not: jetpack'in de 2.si çıkıyormuş sitesinden beta sürümünü oynayabiliyorsunuz haber vereyim istedim

lunchbox için normal fiyatlar.

70 liraya kadar normal olabilirdi.

2,5 çay olsa
bu durumda ayranlar 3,75 olsa*4=15
bu durumda köfteler 20*2=40
pizza = 30 olursa hesap tamam olur. eheheheh muhasebeciyim ben :)

Pahalı olsa böyle olurdu
12+12+20+12+5=61 TL

Bence size şöyle bir tarife gelmiş olabilir

16+16+30+20+5.5=87.5

selamlar

Bence çok pahalı

çok ağır bir ceza vermek istiyorsan bir daha alma.

pahalı tabiki de.

Pahalııı

Lunchbox icin normal ne demek amk, zaten lunchbox da yemis

çakmışlar.

@balpolen
lunchbox için normal dedim, lunchbox'a göre demedim.
lunchbox cookshop kitchenette gibi yerlerde yiyosanız fiyatlar zaten ortalama böyledir, pahalılık da görecelidir. buralarda bir ayran 5tl civarı, eder mi etmez ama ramiz köfteyle kıyaslarsan pahalı tabi.

kazik..4.75tl ayran ne la! bunlar, %10-15servis parasi da kesmistir. bunlar nerede yasiyor, avrupa fiyatlari bunlar.

Yerine gore pahali

abi bildiğin çöp bu.

şu anki haber sitelerinde bile kasar yani öyle diyim.