kuş pisliği dediğin boyayı yakan bir nevi kimyasal madde, yapabileceğiniz bir şey yok. pasta-cila azaltmanın aksine kuş pisliği gibi boyanın derinine inmiş kusurları daha çok gösterir, zira temel mantığı boya üzerindeki yıpranmış vernik tabakasını traşlayıp parlatarak alt tabakanın kendisini daha çok göstermesidir.

kaportadaki kus pisligi gunes sicagiyla birlestiginde boyaya kalici zarar verir. pasta cila uzerindeki zarari kaldirip almaya yarar. (boyanin vernik tabakasi incelmis olur yani) cizik seklinde olsa pasta yapmadan cizik kapatici urunler (yine "cila" yani) ile idare edebilirsin belki, ama cizik seklinde olmadigini tahmin ediyorum. bizim marketten benzinciden alip uyguladigimiz amator isi cizik kapaticilar da birkac yikama sonra cikip gidiyormus. boya korumacilardan daha detayli bilgi alabilirsin.

bundan sonrasi icin, kus pisligini gordugun gibi su ile yumusatip temizlemen lazim. kaportayi cizmemeye dikkat ederek tabi. firca vb. bile farkettirmeden cizer, sadece fener ya da gunes isigi tutarak gorulebilen kilcal cizikler olusturur. bu da aracin temiz bile olsa parlamamasini, isigi duzgun yansitmamasini saglar.

olmaz.

allah aşkına biçimlendirilmeye bu denli müsait olmayın :/

seni almak istemiyorlar ama bunun için bahane bulamamışlarsa bu ne lakayıt herif diyebilirler. ki o dereceye gelmişse sakalınız olmasa başka bir şeyinizi bahane ederler nasıl olsa.

kısaca rahat olun.

ancak traş ve düzgün bir elbise ciddiyetinizi gösterir, aynı durumdaki başka biriyle sizin aranızda kalmışlarsa tercih sebebi olabilir.

yeterince veri sunmamışsın bize cevaplamamız için:

okul nasıl bir okul?

a) anadolu'nun özgürlüğe kapalı, akademisyen demeye bin şahit insanlarla bezeli vizyonsuz bir üniversitesi mi?

b) kıla tüye takılmayan gerçek bir üniversite mi?

b şıkkını işaretlersen sakalla git.

Bence bise olmaz ama o sakallari oyle yapmayin ya. Yasi buyuk gosteriyor, guzel degil. Kirli sakal filan birakin. Bu da nacizane onerim :)

Kızsan olur. Gerçi bir çok yerde olur.

beachlerin dibinde bir yer yok benim bildiğim. tatilden dün gelmiş biri olarak diyorum ki en güzel denizi olan beach fun beach ile fly inn. bunlara da çeşme marinadan(merkezden) dolmuşla gidiliyor. ben marinaya çok yakın bir otelde kaldım. çarşısına yürüdüm, marinasına yürüdüm, otogara yürüdüm. alaçatı için dolmuş şart. ayayorgi için taksi tek ulaşım. geçirdiğim sürede anladım ki dolmuşçularla taksiciler hayvani bir ittifak içinde, dolmuş güzergahında olan bir yer için dolmuşçu "ben bırakırım ama çok yürürsün en iyisi taksiye bin" diyor, ne kadar sürer dediğimde "valla baya sürer, 10-15 dk" diyor. taksi hayvani pahalı değil, ama bindiğinde minimum 20 tl yi gözden çıkarman lazım. bazı beachlerde %50 vodafone red indirimi var, onları araştır öyle git.

ayrıca 7800 diye bir beach var biz gittiğimizde de denizi çok temizdi ve fun beache göre nispeten sıcaktı. ama beachlere ayayorgiye yada diğerlerine ulaşım araçlarıyla gidebilirsiniz ancak hiçbiri yakın değil. Taksi çok pahalı. bence çeşme merkez hem fiyat olarak daha uygun hemde tasarruf ettiğiniz parayla araç kiralayıp daha rahat gezebilirsiniz. Otelde oldukça az vakit geçiriyorduk biz onun için otel 1. öncelik değildi.Eğer çok masraflı gelmezse size, biz araç kiraladık kayak.com dan arghuscarhirea yönlendirdi o da bizi bir firmaya yönlendirdi sitedeki en ucuz araçlardı günlüğü 70 tl civarı ve bizde total 70 tl lik benzin harcadık 2 günde tabi ek sigorta giderleri de var.

Geçen hafta Çeşme'deydim. Ilıca’da kaldım, kaldığım yerin önünden Alaçatı’ya giden dolmuşlar geçiyordu, o yüzden akşam yeme-içme için Alaçatı’ya giderken son derece kolaylık oldu.

Pahalı plajlardan Flyinn’i beğendim, giriş 50 tl, bir içecek dahil. İçerisindeki restaruantlar biraz tuzlu. Ben 2 gün bu plaja gittim, diğer 2 günse Ilıca’daki halk plajında takıldım. Ilıcan’nın suyu nispeten sıcak flyinn’e (altınkum tarafı) göre. Yarım gün de Aya Yorgi koyundaki Babylon’a gittim. Suyu çok güzeldi yine ama feci rüzgar vardı, dayak yemiş gibi oldum keyif alamadım o yüzden. Ilıca’dan bu plajlara toplu ulaşım durumunu bilmiyorum, biz arabayla gitmiştik rahat oldu. Arabayla gitmiyorsanız 2-3 gün araba kiralamayı düşünebilirsiniz.

ben olsam alaçatı'da kalır, oradan vasıta ile aya yorgi'ye babylon'a falan giderdim. her yaz iki kere bunu yapıyorum hiç üzmeyen bir plan.

cemse daginik bir bolge, beachlere yakin kalacak bir yer yok. En mantiklisi hacimemis mahallesinde kalip oradan beachlere gitmek. Aksam butun hareket hacimemis mahallesinde zaten. cesme de arabasiz isiniz cok zor olur kiralama sansinjz var ise mutlaka kiralayin

konuştuğum bi kaç kişi de hacımemişte kalıp araba kirala dedi. sanırım en mantıklısı da o. araba kiraları takriben ne civarda bilen var mı? en ucuz klimalı araba. otel olayına hiç girmeyip direk kalacak yerden kısıp pansiyon falan moduna geçicez anladığım kadarıyla en mantıklısı o.
alaçatı da kalmak mı daha mantıklı hacımemişte mi şimdi bi de o var tabi..

Tam bilmiyorum ama izban a bindikten sonra halkapınar da inip otobüsle gidilebilir.

tabi ki izban kullanıp salhane durağında inmek. adliyenin hemen karşısında salhane durağı

not: bu arada yarım saat sürer yolculuk trene binince. eğer davaya girecekseniz mazeret yollayarak 1 saat ertelenmesini isteyin

izban'dan metroya aktarma yaparak sanayi durağında(durağı kontrol edicem tekrar) inerseniz yürüyerek max. 8-10 dkda adliyede olursunuz sanki. sabah saatleri olduğu için diğer seçenekler trafik sebebiyle muhtemelen daha uzun sürer.

salhane daha iyi tercih :))

@eleutherios yarım saatse iyi, bizi kurtarıyor teşekkürler.

chevroletleri elerdim. avrupa'dan çekildiler. her ne kadar opel servisleri ilgileniyor olsa da almazdım artık.

chevrolet'leri baştan eledik.
hyundai de elendi.

mazda 2, fiesta ya da corsa'dan biri.
bence fiesta ya da corsa. 2011 dendiği için muhtemelen fiesta.

corsa i20 veya fiesta alın.şimdi eğri oturup doğru konuşalım.corsa 1.3,i20 1.4 ve fiesta 1.4 ya da 1.5 dizel ünite var.vergisi en düşük opel corsa.ikinci eli de iyidir.tüketim ise i20'den iyi,fiestayla aşağı yukarı aynı.ben olsam temiz enjoy paket 2012 corsa alırdım.yakın zamanda arkadaşım 34000 tl'ye 60 bin km de aldı.

mazda 2.

tüv kayıtlarında en az arıza gösteren araçlardan biri.

bu fiyata 2015'de pazara sunulmuş bulunan yeni corsa'dan bahsetmediğinizi düşünerek opsiyonlarınız arasından mazda 2'yi seçerdim. hem tasarım hem de en sevdiğim japon markalardan biri olması nedeniyle. ikinci olarak sorunsuzluk ve optimizasyon açısından fiesta olurdu.

subjektif yorumuma gelirsek; 35000 tl bütçe ile küçük sınıf bir hb alacağıma ikinci el kompakt bir hb almayı düşünürdüm. golf-astra-megane-mazda 3 düşünülebilir.

@theos ek mekhanes
Valla teşekkür ederim yorumunuz için ama sahibinden.com'daki piyasaya baktığımızda 30-35 bin tl bandında 2012 fiestaların, corsaların falan hasar kayıtlıları var. Bu fiyatta golf de denk gelmedi hiç. Dediğiniz gibi kompakt bir hb almaya 35 bin tl'nin yettiği örnek platformlar varsa lütfen benimle de paylaşın. Çünkü piyasa nerden takip edilir gerçekten bilmiyorum.

Fabia baktın mı hiç?

www.sahibinden.com

bence pazarlık atıp şu aracı alın 35e

www.sahibinden.com

bu da güzelmiş, benden bu kadar. bu arada toyota yaris de düşünülebilir :)

2010 dizel peugeot 407 , fiyatına göre zengin duran bir araç.Özellikleri de tatmin edici

ikinci nesil honda city güzel bir araç, aslen jazz ile aynı platformda yükselen bir model, symbol-accent gibi küçük sedanların çok üzerinde bir prestiji ve albenisi var. yine de Bana sorasanız cam tavanlı, cvt şanzımanlı bir jazz da düşünülebilir.

10 yılı aşkın alfa kullanmış biri olarak öncelikle "alfa sorunludur" safsatalarına kulağınızı tıkayın, duyacaksınız çünkü.

giulietta gayet güzel bir araç, premiumlar dışında alacağım araç kompakt sınıfrta giulietta olurdu ve aslen yarı premium bile diyebiliriz. 170 hp'lik benzinli versiyonunu 4 gün kullanmıştım araçtan çok memnun kalmıştım.

kesinlikle muhakkak 7 mehmet, aksi düşünülemez. türkiye'nin en iyi restoranlarından biridir, kalite en üst düzeyde, ayrıca yöresel lezzetleri hakkıyla tadarsınız.

şunları muhakkak tadın:

sodalı kabak, telaturlu patates, gökkuşağı salata, ızgara kokoreç, taze otlu ve erikli cacık, hibeş, (o gün varsa) tahinli piyaz, enginar.

bu aralar da oğlak sezonu, oğlak pirzola, tandır ve köftesinden yiyiniz.

Mustafi var, yeri biraz karisik ataturk caddesinde ziraat bankasının karsısında ucar ishanına gir oraya sor herkez bilir, birde o civarda borekci tevfik usta var sabahtan gitmen lazım oglene dukkanı kapatır..

2012 model dedigin kasaya uyuyor mu?

uymuyor teşekkürler, benim dediğim son kasa.

Abi sisede sakladigin zaman sarap yillanmis olmuyor.sadece saklamis oluyorsun.ama saklayarakta yatirim yapmak akillica.bunun icin az uretilmis markali ickilerden saklarsan dedigin surelerde guzel bir koleksiyon sahibi olursun guzelde yatirim yapmis olursun.

Boyle bir sey yapacaksan viskide ekle koleksiyona.

şarap yıllandırma biraz sıkıntılı bir iş, çok çok az bir üzüm çeşidi senin dediğin derece yıllandırılabiliyor ve pahalılar. bundan kazanç sağlamayı düşündüğüne göre o şaraplara muhtemelen ulaşman söz konusu değil.

konu ile ilgili vedat milor'un da bir yazısı var buyur:

cadde.milliyet.com.tr

şarap şişede yıllanır. ama karanlık olcak, 12-14 derece olcak falan. fiyat da vergi zamlarıyla daha çok artar böyle giderse.

dnr'larda oluyordu o dediklerinden, nikki marka. dnr'lara baksana.

teşekkür ederim, bir de oraya bakayım :)

Bende var :)
Dnr dan aldım gibi hatırlıyorum bilemedim

Çok saçma olabilir ama bi uyku hapı yuvarlasan baya bi uyusun sabah kalkıp hayatına devam etsen ?

Düşünmüş olabilirsin ama benim olay bu.

5 gün olduysa atlatmak üzeresin. yapacak fazla bir şey yok. melatonin vs. alın diyenler var ama ben genelde 5 günde atlatıyorum.

Aksam sokaga cik ve gittigin yerin uyku saatinde yat uyu.yedide evde oldugun icin uyuyorsun.bunyende ana ulkendeki saate kurulu.seninkisi jetlagdan cikmis erken yatar erken kalkara donmus.

Öğlen uyu, 1-2 saat sonrasına alarm kur. Bir yakının da olsun, uyanmaya çalışıp uyanamayınca kafana bir bardak su döksün. Sonra kahve/çay/kola iç, akşama kadar dayanırsın.

Jet lag en kolay uykum gelince uyuyarak atlatilir tecrübeyle sabittir

Bak aklıma geldi ameliyattan sonra hastanede yapacak bişey yok é ağrı da oluyor ortamdan uzaklasmak için uykum olmasa dahi zorla uyuyordum en Son 500 é kadar saydığımı hatırlıyorum.

malum iş dünyasından dolayı uykum geldi dediğimizde uyuyamıyoruz, öğle uykuları dahil

şapka düşünmüştüm ben de

yap hocam. geçen hafta 3e kestirdim, saçlar kendine geldi. 2-3 güne alışıyosun. çabuk da uzuyor zaten fazla zaman almaz.

20 mm yaptır. 4,5 gibi bişey

kepçe kulak ve kötü kafa yapısıysa ı ıh vurdurma.

kestir gitsin. hiç uğraşmıyorsun rahat oluyor. şapka saçını bozacak diye uğraşmıyorsun...

saçları 3'e vurdurmak, yapmadan yakışıp yakışmayacağını bilemeyeceğin, aynı zamanda seni görmeyen birinin fikriyle karar veremeyeceğin bir durum.

vurdur ne olur ki? iki hafta sonra zaten uzayacak. ya da daha uzun bir numarayla başla, 9 gibi.

Vurdur

Benim kafam yuvarlak olduğu için bana yakışıyor. Kafan sivriyse yaptırma.

Direk 3 yapma bi 5-10 arası bişey yap bakalım nasıl olcak. Hem 3 yaptığında nasıl olacağını görebilir hem de beğenmezsen eskiye dönme süren kısalır. Optimum solutions, feasible area. Tenks.

geçen hafta bununla ilgili duyuru açtım kendim kestim gece baya rahatladım (6-7 numaraya ayarladım makineyi) sürekli saça vakit harcamak çok sıkıyor abi.baya da olumlu tepki geldi hani hep aynı tipte geziyorsun uzun süre onun rahatlığı var.
daha önce kesmediysen önemli görüşmelerin işlerin olmadığı bir dönemde kes hani beğenmeyeceğin gibi olursa sosyal hayatını etkilemesin.

Asla vermem. Hadis vardı, dilenmenin kötülüğünü bilseniz kimseden bir şey istemezdiniz diye.

varsa sen ver diyorum gidiyo.

niteliksiz dolandırıcı iste. dilenciliğin bile bir adabı var.

çalışamayacak durumda olan amcalara teyzelere veriyorum sadece.

dövebileceğimi kestirirsem tersliyorum atarlanıyorum falan bakıyorum sakat emanet de olabilir falan yok deyip yoluma devam ediyorum.

ama sksen vermem bunlara üç kuruş. hele suriyeliler yok mu kafa göz dalasım geliyor dilenenlerine.

hiç vermem.

nasil buyutuluyorlarsa artik.... kilik, kiyafet herseyleri yerinde suriyeliler gibi dileniyorlar oclari. bi bunlar bi de greenpeacecilar.

Haklisin. Durum ayni, disari ciktigim her gun karsilisiyorum ve tedirgin oluyorum. Yilisik arkadaslar oldugu icin mumkun mertebe cevap vermiyorum. Para vermiyorum.

Sucu kisa vadede polislerde, uzun vadede hukumette buluyorum. Islerini yapsalar yolda yururken bicaklanma korkusu yasamayacagiz.

vermem

ben tırsıyorum bir de, geçen amcanın teki yanaştı para istedi, yok dedim ısrar etti, bir de karşıyaka'da oluyor olay, daha önce tuttuysa bu taktik, ben yok amca diyince bağırmaya başladı cumhuriyetin gençleri, fakire düşküne yardım eder, ben hastayım çalışamıyorum, yardımseverlik ölmüş falan diye, dedim amca sen dilencilik yapıyorsun, iyice hiddetlendi senin insanlığına tüküreyim, gençlikte hiç insanlık kalmamış, bana dilenci mi diyorsun sen bilmemne diye. hayır bir de bir seferlik bir muhtaç durumu olsa tamam, adam bölgenin kadrolu dilencisi her allahın günü rastlıyorum zaten, tohumuna para saydım sanki bütün gün çarşıda 10 tur atıp dilenecek enerjisi var ama çok muhtaç çalışamıyormuş töbe yarappim.

@tescillimarka

evet dediklerine ara sıra ben de veriyorum ama artık onlara rastlamak bile imkansız kendilerine dilenciliği meslek seçenler yüzünden.

Çok güzel anlatmışsın derdini, aynı benim gibi bir adamsın. :D

Ben bunları (genelde vaktim oluyor dinlemek için) güzelce "hıhım, evet tobi" diyerek dinliyor, sonra içlerinde kırılsın diye "yemek istiyorsan lokantalara gidip karın tokluğuna çalış, bir kuru ekmek verirler merak etme" gibi s.kindirik cümleler kuruyorum. :D Beni yoldan çevirdiklerine pişman oluyorlar.

Kimisi "abi bir liran var mı" diyor, "vaaaar" diyorum. "versene" diyor, "sende de bir lira var eminim, sen niye bana vermiyorsun sebastian?" diyorum. :D

Sonuç olarak, vermezsem öleceklerini bilsem 5 kuruş vermem. S.kimde olmaz.

yok ben de vermiyorum. dinlemiyorum bile. zaten genelde işlek caddelerde oluyorlar.

Yazacak bir şey bırakmamışsın. 5 kuruş vermiyorum. çok dilenci doldu istanbul. her sokakta her mekanda taciz ediyorlar mütemadiyen. bunlara para verenler oldukça da artarak devam edecekler.

"biliyoz hem öyle diyonuz sonra kahveleri götürüyonuz." a denk gelmedim ama sigara isteyen oldu. ben sigara içmiyorum. zaten içsem de sigara vermem. ben içmediğimi söyleyince "bir şey söyleyeyim mi abi. bende var zaten" diye 2 paket çıkardı. insanlardan aldığı sigaraları doldurmuş. bizim cafedekilerden aldıkları sigaraları da 2. pakete koyuyordu. sonra "abi geliyorum böyle topluyorum. enayiler de veriyor. bak görüyor musun çeşit çeşit var. enayiler sağolsun." vs. diye anlatmaya başladı. yanımdaki sigara içen arkadaş sırf uzatmasın, ondan kurtulayım diye verdi bir dal. hani o "enayi" tanımına rağmen verdi uzaklaşsın diye. böyle de rahatsız ediciler.

cevap bile vermiyorum.

bu kalıpla konuşmaya başladıkları anda diyaloğu kesiyorum, cevap vermemek en uygunu.

insanlık namına dinliyorum kurdukları cümleyi ve onlara kez şu diyalog olmuştur.

-
-abi bir şey sorabilir miyim? yanlış anlama dilenci değilim ben. para istemicem.
-ben çok adil bir insanım.şimdiye kadar senin gibi para istemiş insanların hiç birine para vermedim.şimdi sana verirsem senden önce para vermediğim insanlara çok büyük haksızlık etmiş olacağım.bu adaletsizlik hiç bana göre değil.o yüzden sana da vermiyorum.iyi günler

karşıdakinin zaten kafa gidiyor dediklerimi anlamak için eblek eblek bakarken konuşma bitiyor ve ben gidiyorum.

Amk anca şarapçılara para verin siz. Üç kuruş para kazanmaya çalışanına da orospu çocuğu deyin. Yerli malı dilenciyi biliyoruz hadi, ekstrem vakaları gördük, hesabından trilyonlar çıkabiliyor. Ulen suriyedekiler yeni gelmiş, onları ne ara çözdün de kıl oldun, dövesin geldi. Her birine "belki hakkaten durumu yoktur" deyip çıkarıp para veremezsin ama dövmek kıl olmak küfretmek ana bacı yapmak niye amk? Nası bi cemiyetsiniz siz? Kanım bi türlü kaynamadı size.

Bir kere hastaneye gidiyordum. Ust girise yakin bir kadin yaninda ihtiyar bir adam var. Babam hasta gidemiyorux acilden ciktik paramiz yok taksi parasi verir misiniz.

Isim bitti on dk sonra asagi giristen ciktim bu sefer baska bir kadin yaninda yasli bir kadin. Annem hasta idi acilden ciktik paramiz yok taksi parasi verir misiniz.

Profesyonel olmus bunlar.

Birde yol param yom diye para isteyenler. Filan. Guvensem vericegim ama vermiyorum

Türkçe bilmiyor numarası yapıyorum eğlenceli oluyor,s.kseler vermem.

güç seçeneklerini kurcala. pildeyken diye bir bölüm olması lazım. orada ekran parlaklığı ayarı da vardır. windows 8 yok bakamıyorum.

"FN + shift + num lock" yapsana bi? çare olabilir?

O kadar kalın bifteği well done pişirirse boşa çıkarırsın bence. Ama illa yapıcam diyorsan iyice mühürledikten sonra ızgaraya koyup fırında orda-düşük ısıda yavaş yavaş pişirebilirsin. Roasting beef diye geçer internette epey kaynak bulabilirsin.

@haldamir, biliyorum az pişmiş biftek, well done 'a göre çok daha makbul ama pembelik oldu mu yiyemiyorum ben. o sebeple yani..

Buhar olmaz, doğrudan fırına atılırsa da tüm suyu dışına akar, kupkuru kalır. Mühürlendikten sonra fırına atılabilir. Hiç pembelik olmasın derseniz 180 derecede yarım saat kadar mesela.

Anlıyorum sebebini hani yadırgadığımdan değil de dökme tavada felan pişirmeye çalışırsan içi pişene kadar dışı yanar. O yüzden önce mühür sonra fırın olur ancak. Onda da 120 derecede felan pişecek yavaş yavaş. Internetten baktım da her 450 gramı için 23 dk pişirin diyorlar.

eğer içinde pembelik kalmayacak şekilde pişirmek gibi bir hata yapmakta ısrarlıysanız önce döküm tavada eti mühürleyin, yani eliniz tavaya yaklaşınca 5 saniyeden çok tutamayacağınız sıcaklıktaki döküm tavada etin her yönünü ızgaralayın, sonra da eti 200 derecede 10 dakika tutun.

well done et yapmanın yöntemlerinden ev için en popüler olanı budur. sonuç olarak içinde hiç pembelik olmayan, suyunu kaybetmiş lezzetsiz etiniz hazır.

buyur abi en basiti bu: www.hafiftarif.com

et nasıl mühürleniyor, ben de bunu sorayım?

önce tavada veya ızgarada etrafını pişirirsin, sonra fırında.

@theos, evet ısrarcıyım. yiyemiyorum kardeşim içini pembe görünce. ama tavsiyen için sağol.

@hatasızcoololmaz, sağol ama ben abi değilim :)

@sayns, dökme tavada etin iki tarafını da harlı ateşte çevirerek suyunu salmasına engel olarak pişirme işlemine mühürleme deniliyor.

iş bankasında geçen yıl çıkan iki ciltli kitap vardı her iki savaş için.

bunu oku:

www.idefix.com

www.amazon.co.uk

www.amazon.co.uk

ben şu anda bu iki adamın yazdığı kitapları okuyorum. stalingrad ve normandiya kitaplarını da aldım o kısımlara gelince o kitaplara geçicem.

ekonomi kabus falan değil. tabii ki hangi havayolu şirketi olduğu da önemli ama 13 saat civarı uçan çok havayolu yok zaten. onlar da istisnalar hariç belirli kalitede.

business konusu paraya bağlı, para benim için önemsiz diyorsanız neden olmasın. ama normal bedelininin altına da alsanız ekonominin bir kaç katı olur. thy istanbul-los angeles uçuşu gibi bir şeyse, ekonomi-business fiyat farkı 4-5 kat normalde.

Kısa uçuşlarda çok farketmese de uzun uçuşlarda ekonomi kabus olabiliyor. O kadar zaman oturunca ayaklarını koyacak yer bulamıyorsun ve uzatmak ihtiyacı hissediyorsun. Eğer yanında oturanlar kalıplıysa rahatsız edici olabiliyor. Eğer fırsatın varsa business uç derim.

Eğer ekonomi alacaksan, en geniş koltuk aralığı acil çıkıştadır. Buradan alabilirsin. Ben cam kenarını tercih ediyorum çünkü gelip geçenler koridorda oturunca rahatsız edebiliyor. Ama ben hiç uyumam üstelik sürekli ayağa kalkma ihtiyacı duyarım diyorsan koridoru tavsiye ederim. Gerçi acil çıkışta bu pek sorun olmuyor.

Eğer uçak tam dolu değilse ve tek başına oturma şansın varsa (check-in sırasında öğrenebilirsin), o zaman orta sıra koltuklarda kollukları kaldırıp yata yata gidebilirsin.

olur da biri denk gelir de duyuruda buna bakarsa diye feedback vereyim dedim:

bir gün fazladan münih'te kalmamıza neden olmasına karşın business seçtik ve çektik ve memnun kaldık, zira benimle aynı durumda olup gün kaybetmemek açısından ekonomi seçen meslektaşım pişman oldu.

tüm zincir ya da büyük gözlük satıcılarından alabilirsiniz, zaten yanında üretici firma luxottica'ya ait garanti belgesi verilecektir.

kizilay'da gama is hani icinde 2.katta lena optik. cok durust bir sahibi var, ayrica oradaki birkac gozlukcu kendi arasinda yardimlasiyor, yani birisinde olmayan bir model digerinde varsa bulup getiriyorlar.

el bagajınız makul boyutlarda görünür ise tartmazlar.

ekstra kilolar için internet sitesinde nedense açık konuşmamışlar:

www.anadolujet.com

ancak genelde o ekstra ücretler pişman edecek miktarda oluyor, mümkün mertebe geçmeyin.

Sirt cantasi ama ne bileyim kilo basina 3 tl diyordu thy nin sitesinde anadolu jette de durum benzer degil midir

thy'den daha çok talep etmezler. sırt çantanızı da tartacaklarını sanmam, küçük ihtimal.

Kılo basına 6 tl

kilo basina uc lira verdimdi, el bagaji tartmiyorlar.

güncel doğru bilgiyi yazayım da belki arayan birinin işine yarar. anadolu jet kilo başına iç hatlarda 4 tl alıyor. tabii mesafeye göre de değişebilir bu olay.

Qlocktwo?

ilginç ama markası qlocktwo

ben ilk defa duyup görüyorum.

Önceleri yazı komple ters yazılırdı, çekince düz çıkardı. O zamanların teknolojisinden dolayı yani. Şimdi ise o günlerden günümüze espri olarak kaldı, diye düşünüyorum.

eski günlere bir gönderme.

edit: @ozzpwnz mağara soğuk muydu?

eski fotoğraf makineleri ters çekiyordu. bu yüzden yazı düz çıksın diye ters yazılıyordu. o günlere dair bir espri olsa gerek. ama neden özellikle r harfi, onu bilmiyorum.

ekleme:

sözlükte açıklamışlar:

fotoğraf arka planındaki "istanbul hatırası" ve diğer tüm "x hatırası" yazılarında bir -r harfinin ters yazılması mefhumu vardır.. bu durum öyle kanıksanmıştır ki, aksi sorgulanmaz. bir film afişinde de, sıradan bir beldenin hatıra fotoğrafçısında da -r illa ki ters yazılır.

peki neden böyledir bu? bir görüş der ki, eski fotoğraf makinalarında harfler fotoğrafa ters şekilde düşermiş. büyük harflerle yazılan "h a t ı r a s ı" kelimesinde de kendi içinde simetrik olmayan tek harf -r olduğu için, bu harf fotoğrafta düz çıkması için ters yazılırmış.

şimdi aynadaki görüntü olarak düşnürsek o halde sadece -r yi çevirmek işimizi görmez, "ambulans" yazıları gibi kelimenin tamamını tersten yani "ı s a r ı t a h" şeklinde yazmak ve r yi ters çevirmek gerekirdi.

hatıra fotoğrafçısı dostlarım;
sanırım gene bir "böyle gelmiş böyle gider"ci zihniyet sonucunda neyi neden yaptığımızı bilmediğimiz bir durumla karşı karşıyayız..

ben de görünce arada meraklanır sonra unuturdum. eski günlere gönderme ise de kimse bence neden yaptığını bilmiyor.

eskiye ait bir oge o.

muhtemelen eski bir sokak fotografcisi fotograf yazmis duvara R yi de ters yazmis (muhtemelen bilmeyerek) o da klasik olmus iste

www.e-sorgu.org


ilk yazan sunun gibi biriymis muhtemelen d3j5vwomefv46c.cloudfront.net

fotoğrafta ters çıkarmış falanla alakası yok.

fotoğrafta görüntü ters çıkar, doğru. ama ayna modeli değil, baş aşağı şekilde ters çıkar. bu günümüzde kullanılan dijital makinelerde bile böyledir. görüntü filme veya sensöre ters (baş aşağı) düşer. o yüzden ters çıkmayla alakası yok.

hadi alakası var diyelim. ters çıksa lubnatsi ısarıtah diye (R hariç bütün harfleri de ters olacak şekilde) çıkar, bir tek R harfini düz görürsün, ne yazdığını bile anlamazsın.

nedeni şudur: kibar feyzo filmini bilirsiniz. kemal sunal şehirde görür, köyüne dönünce köy meydanına bir umumi hela yapar. ağa gelirken de helanın duvarına bir şey yazar: "agaya beleş". ama okul falan okumadığı için harfleri eğrik büğrük, kimini ters, kimini büyük, kimini küçük yazar.

işte fotoğraf makinesi edinip hatıra fotoğrafı çeken ilk adam kimse büyük ihtimalle benzer bir nedenden dolayı fona yazdığı yazının R'sini ters yazmış, günümüzde de hala buna gönderme yapılıyor.

sanat seviyorsan louvre müzesi'ne mutlaka süre ayır. ama cok buyuk oldugundan onceden gidip gormek istedigin bir kac bolumu belirleyip oyle git.

sacre coeur'un cok farkli bir havası var, onu da ziyaret etmelisin bence.

ben olsam 2 gun icinde eyfel için kasmazdım, adettendir diyerek onunde bir fotograf cektirirsin belki ama cikmaya gerek yok.

iki hafta önce oradaydım iki gün çok az, ben üç gün kaldım o da az, her şeyi yapmaya çalışma belli şeylere yönel:

- eğer tarih ve sanattan azıcık da olsa hoşlanıyorsan muhakkak louvre'u gör. erkenden git sıra büyümeden, tamamen gezemezsin, en azından mona lisa'nın olduğu kanadı gez.

- tekne turu iyi fikir, biz hoşlandık, istediğin yerde inip tekrar binebiliyorsun ve hep turistik noktalarda duruyor. eiffel'in dibinden bilet alıp binebilirsin.

- louvre'den çıkıp champs elysees'e doğru yürü zafer takına kadar yollan. taka giderken solda kalıyor, leon de bruxelles'de midye - bira yap.

- eiffel'e git gör ama tepesine çıkmak bence gereksiz. ben iki kere çıktım ama gereksiz, çekilen ızdıraba değmez.

- iphone kullanıyorsan muhakkak "ulmon paris"
"citymapstogo" ve metro istasyonlarını gösteren app'lerden birini edin,acaip yararlı.

-
-

-

Paris dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinin başında geliyor. İşin sanat kısmına girecekseniz kalabalığı ve de sıra beklemeyi göze alacaksınız. Louvre müzesi de zamanına göre yıldıracak derecede kalabalık olabiliyor. Müze kartınız var ise böyle bir derdiniz yok tabii ki ama kartının olduğunu sanmıyorum.

Orsay müzesi de olabilir. Katedral falan da gezilebilir. En iyisi yine şehirde boş boş turlamak ama orası sizin bileceğiniz iş. Paris kesinlikle muhteşem bir şehir.

eskiden kalma bi mezarlik mi ne varmis, tunellerde yururken yanindaki duvarda iskeletler falan gozukuyormus. orasi ilgimi cekmisti arkadas anlatinca ama adini bilmiyorum

Birkaç günde İngilizce seviye atlamaz.

O yüzden mülakatta karşına seni zorlamayacak cümlelerin çıkması için dua et.

o zaman şöyle sorayım, dua bilmiyorum 5 gün içinde hangi duaları öğrenmeliyim?

ne mülakatı bu pilot mülakatı mı?

on liraya gidip kahvaltılık alışveriş yapın madem, yumurtaydı peynirdi...

çalıştığım yer şehir dışında malesef. bakkal bile yok. bir tek ikisi var. bir de yemek sepeti var tabi.

dominostan normal hamur pizza al çok doymak istiyorsan. Poğaça bildiğin hamur topu pizzada en azından farklı malzemeler var.

pizza tabi ki, poğaça neymiş.

zayıflık=sağlık diye bir denklem yok.

Pizza da poğaça da çok sağlıksız şeyler. Kilo probleminiz olmaması bu yiyeceklerin size zarar vermediği anlamında gelmez.

pizzanın içindeki sosisin salamın "besleyici" olduğunu düşünmüyorum zira onlar "et" değil.
sıcak poğaça+çay. mis.

@godsparticle biliyorum. sadece poğaça kilo yapar yerine pizza ye denmesin diye söylemiştim. eldeki imkan belli vucudumun tolere edebileceği miktar belli..

Siz istediğinizi yiyin o kısma takılmıyorum ama "vücudunuzun tolere edebileceği miktar" dediğiniz şey kilo. Ben size farklı bir şey anlatmaya çalışıyorum. Sadece uyarmak istedim. Kilo yapmıyor o zaman bence sağlıklı mantığı yanlış. Besleyici falan yazdınız diye böyle bir şey yazma ihtiyacı duydum. Yoksa her insan yediği sağlıksız şeylerden elbette kendi sorumludur ben sadece uyarmak istedim gerisi size kalmış.

@godsparticle : aa yok yanlış bi uslup kullandım sanırım özür dilerim. tam olarak benim istediğim, sorduğum soruya cevap verdiniz aslında. sadece insanlar yanlış noktaya takılmasın diye yazmıştım onu.

atıyorum mercimek kilo yapar ama sağlıklıdır. Pepsi zero kilo yapmaz belki ama sağlıksızdır..

yani derdim hangisinin mercimek yemeği olduğunu bulmaktı.

tabi aradaki fark mercimek ve kola kadar uçurum olmadığından dolayı danıştım. pizza sevmiyorum ama kahvaltı tüketim malzemelerinden oluşuyor: peynir zeytin ekmek..

poğaça: emin değilim ama yumuta ve sütten yapılıyordu..
her ikisinde de un kullanılıyor.. yani sağlıksızlıkları birbirine yakın.. sağlıklı kısımları?

İçinde kullanılan yağın ne yağı olmadığınız şeylerin hepsi zararlı olabilir. Kaldı ki bu poğaça ve pizza'da kullanılan yağlar ucuz olsun diye üretilmiş hakkaten çok sağlıksız yağlar. Pizza'da besleyici dediğiniz şeyler sucuk, sosis, salam vb etler, zeytin ve peynir olabilir.

Geçen saçma sapan bir kanalda gıda belgeseli izlemiştim. Bu büyük gıda üreticileri (pizza vs.) ucuz olsun diye sosislerini, salamlarını, peynirlerini bizim markette reyonlarda gördüğümüz tarzdaki salam, sosis vs.'den seçmiyor. Zaten öyle olsa orta boy pizzaya 35 -40 tl vememiz gerekir.

Bu adamların kullandığı sosis, salam, sucuk gibi malzemeler daha önce iade edilmiş etlerin, hayvanların bilimum saçma sapan organlarının karışımından oluşuyor. Dolayısıyla et diye yediğiniz şeyin ne olduğunu aslında bilemeyiz. Belki hayvanın tırnaklarını bile olabilir bir miktar o ette.

Peynirde de aynı hile var. DOlayısıyla bu tarz besinlerin tüketilmesi sırf kilo açısından değil başka sebeplerle de zararlı. İçinde un olması her ikisini de diyabet vb. hastalıklar için tehlikeli yapıyor ayrıca.

Bana soracak olursanız eğer seçme şansınız varsa (belki de illa ikisinden birini yemek zorundasınızdır) bu ikisini de seçmeyin.

Ha ben illa bu iksinden birini yemek zorundayım diyorsanız, mantık olarak malzemesi az olanı seçin. Böylelikle zararlı madde alınımını azaltmış olursunuz. Pizza alacaksanız sadece domates soslu gibi olanlardan almaya çalışın. Ya da mümkün olduğunca sade poğaça. İkisinin de zararlı olduğunu bilmeniz lazım ama. Önemli olan nokta bu.

- yalı caddesi ve çevresi, güzeloba tarafları. havalimanından denize doğru direk indiğini düşün, o bölge.

- bir diğeri de perge bulvarı. burası da havaalanına araçla 10 dk.

kiralar bu dediğim yerlerde evine göre feci halde değişir ancak kendinize uygun fiyat kesin bulursunuz.

- benden de 1 kira depozito istendi, ben vermem deyince tamam dediler, ev sahibine ve emlakçıya bağlı.

- hırsızlık bol antalya'da, sonuçta deli gibi göç alan bir şehir, bunu da göz önünde bulundurun.

ölü mevsime denk geldin. Ya eşyalı lüks evler ya da bahçe katları vardır kiralık bu aralar

Teşekkürler...

sana kız kokusu gibi gelmediyse ve beğendiysen kullan gitsin, sütyen mi bu giyince insanlar ayıplayacak? sık gitsin

ben pek anlayamadım ama kız arkadaşlarım beğendiler, yine de emin olmak istedim.

jean paul gaultier gey bi abi ama parfüm erkek için.

iki arada bir derede kaldım arkadaş.

jp'nin erkek kokuları da bayan gibi o yüzden normal.

nero tabi ki

demeyi unuttum, nero ile sürekli sorun yaşıyorum.

aracın mp3 çalıyor ve dvd oynatıyor değil mi? yoksa boşuna uğraşıyorsun diyeceğim.

merhaba, askerde direkt denizci yapıyorlar diye bir olay yok.
denizle bir alakam yoktu, hatta yüzme dahi bilmiyorken denizci olarak yaptım ben askerliğimi.
milli savunma bakanlığı her yıl belirli bir kuradan sonra belirliyor kim havacı kim denizci kim karacı diye, o alacağınız belgelerin bir katkısının olacağını sanmıyorum, sevgiler.

denizcilikle alakalı bi eğitim alırsan denizci olma ihtimalin var. 2 yıllık bir denizcilik bölümü bitiren arkadaşım samsun'da bahriye olarak askerliğini yaptı. 18 aydı o elbette. kısa dönem falansa bilmem.

"pilot lisansını verirsen havacı yaparlar" lafı üzerine belge sunup piyade olanlar var, yani olabilecek en alakasız sınıf ve kuvvet çıkabiliyor pek güvenme.

Teoride HAYIR
Pratikte EVET

Evet ama hepsi degil. Mercedes s500 gosterir bir sey ama ortalama bir arabayı herkes alıyor yediginden keserek havam olsun diye. O yuzden artık kalın arabalar belli ediyor bence statüyü. En fakirimiz bile araba ya da ayfon almak icin senetlerin, kredi kartlarının altına yatabiliyoruz.

türkse değildir.

lüks araçlar gösterge evet

tutarlı bir göstergedir ya da değildir tartışılır ancak amaç bu.

"premium" olarak adlandırılan markalara insanlar bu yüzden muadillerinin kat be kat fazlası parayı ödüyor.

bazı ülkelerde evet.
mesela türkiyede renault ve citroen genelde orta kesimin, mercedes ve bmw nispeten daha iyi gelirlilerin araba tercihi iken;
almanyada çoğunluk volkswagen ve mercedes,
fransada renault ve citroen.

ek olarak ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça bisiklet kullanımı da artıyor. sorundan biraz uaklaştım ama yine de ilintili bir konu.
mesela isveçte fln bakanlar bisikletle meclise(ya da ne diyorlarsa) giderken, bizim ülkemizde makam arabası dışında araç kullanan çok bakan yoktur heralde.

Eskiden mercedes gostergeydi. Simdi duruma gore hem evet hem hayir tum markalar icin gecerli bu. İcinde parayi bulup alan ayilarda var, krediyle bmw alip vergisini odeyemedigi icin saaya calisanlarda var(bir berber maceramda bizzat sahit oldum buna), gercekten bulundugu konum itibariyle kullananda var.

Avrupada liderler cogunlukla kendi ulkelerinin urettigi araclari makam arabasi yapiyor. En son fransa cumhurbaskani hollande citroen ile goruldu mesela.
Araclarin sosyal statu gostergesi olmasi geelismemis ulkere mahsus oldugundan turkiye icin cevap evet araclar sosyal statu gostergesiidir

mevzu paraysa evet, o kadar. ali ağaoğlu rolls royce'a biniyor, benim prof'um hyundai ile geziyor. statüsüne tüküreyim böyle işin.

Geçmiyorsa doğru doktora...

biraz daha bekleyeyim diyorum. ne olabilir ki bu arada sorun, hastalık vs?

geçmiyorsa nöroloji'ye gidin. fasiyal sinir hasarı olabilir.

tabi mesela geçen hafta geçirdiğinishal veya grip gibi bi şey sonucu vücudundaki antikorlar facial sinirine saldırıyo olabilirler. hemen bağışıklık sistemini baskılayacak ilaçlar verilirse sinirine zarar gelmez. ama gecikilirse, hayat boyu orayı hissedemeyebilir hatta ağzın aşağıya sarkabilir.

öroyin yüklemişler. geçmiş olsun.

ağzın uyuşmuş daha hala duyuruda soruyosun, ben "bişi olmaz siktiret" desem durcan mı? git doktora ne duruyosun

kokmasa, insanlar anlamasa bile, aman dikkat et miden anlarsa iflas edebilir. sabah bira mı içilir lan!

evet çünkü nefesinin kokusunu fırçalayarak değiştiremezsin. o kadar mı çekilmez okul? :(

kokmaması açısından votka tavsiye edebilirim ama miden için ne kadar iyidir, onu bilmem. kusmayasın sonra sabah sabah.

bira kokusu ağzının içinden değil midenden geleceği için kokar bir de alkolizme giden yolda bomba bir başlangıç yapmış olursun

her sabah 1-2 bira içmeyi düşünüyorsan alkolikliğin ilk adımındasın demektir.

yoga yada meditasyon olaylarını bi araştırsana. ciddiyim. biranın seni gevşettiği şekilde meditason da gevşetir. hatta başka başka yararlarını da görürsün. ama sorduğun soruya gelirsek; evet kokar abi, hem de deli gibi.

Alkolikliğin 1 numaralı kuralı, 12'den önce içki içme.

sabah sabah bira içilmez. kendini bir topla istersen gidişatın iyi değil sonra çok üzülürsün.

1-2 bira rahatlatır, gevşetir ve ferahlatır ya.Alkolizm için çok az bir miktar değil mi?
Ayrıca ağzın kesinlikle kokar da rahatsız olurlar mı bilemiyorum.

en iyisi bi psikiyatriste git, bi ilaç yazar, bira yerine daha faydalı olur diye düşünüyorum :) kokmaz da hem :)

kokar da mint at bikaç tane naneli oh mis..

insanlar anlasa ne olacak cenab-i allah anlar ola ki araba carpti ise giderken cenab-i allahin huzuruna agzin bira kokarak cikabilirmisin? cikamassin. melekler yanindan kacar.

@burgu

çok doğru söylemişsin ama melekler kaçarsa adamın sual sorgusu yapılmaz böylece cehenneme gitmekten yırtmaz mı?

hey allaaam yaa gençlik ne hale düşmüş. müslüm gürses'in alkolü bırakıp süte başladığı filmi izle sen her sabah.

@bilan
hayır arkadasım o zaman adam hukmen maglup olur dırek cehenneme gıder

ilginç.

benim hoşuma gitti de şu "in detail" resmindeki gibi parça parça olsaymış süper olurmuş ama :)

alemde bitersin bu saatle. bir idari hakim'in bir avukat'ın kolunda gördüğü an gözümün önüne falan geldi ne bileyim...

nördlük bir olayı yok ya.
çocuk saati gibi
bir de okuması zor ya cok kullanışsız

ledli bileklir sanması muhtemel herkezin

güzel saat al. varsın birileri ciddiye almasın.

gay işi.

Bunun malzemesi çok kötü. Leğen plastiği bile daha kaliteli görünür. Tasarım tercih meselesidir ama malzeme kalitesizse iyi izlenim uyandırmaz.
Şurdan farklı tasarımlara bakabilirsiniz: www.designboom.com
Benim favorim Ziiro.

Bir insanı kolundaki saate göre yargılayan engelli vatandaşların fikirlerini boşver, farklı bir saat beğendiysen al, ben beğendim.

bence riskli bir saat, yerine göre beğenilir, yerine göre "mala bak dikkat çekmek için yapmayacağı yok" denebilir.

bence kendi genel tarzına ve çevrene göre karar ver buna, bunu takınca sırıtmayacak bir adam mısın? insanların tepkilerini önemsiyorsun, o zaman çevren nasıl insanlardan oluşuyor? bunlara göre karar ver.

bana da emo işi geldi.

fena değilmiş de, bu saate uygun giyinmen gerekir. ne biliim bisikletçi veya motosikletçilerin (kawasaki, suzuki)kolunda fana durmaz. ama işe bununla gitme tenhada kıstırıp, -kimsin lan sen. falan diyebilirler.

yanlış hatırlamıyosam bunlar japonya'da pezevenk saati diye geçiyodu.

Kisai uzumaki güzel ama digerleri tirt. m.tokyoflash.com

olmaz

@elanor
Ne biliyim bi telefoncuya gitsem, kontör yükleyen, rica etsem abi işte 6 $ mı, al abi 6 dolar yüklermisin kredi kartınnan desem?

oda mı şey?

kredi kartı olan bir arkadaşından rica edebilirsin..
daha sonra kredi kartı bilgilerini apple hesabından silersiniz.

hiç mi bi tanıdığın arkadaşın akraban eşin dostun yok kredi kartını bu iş için kullanabileceğin? yani tamam bu yardımcı bir cevap olmadı farkındayım ama şaşırdım bir an.

Abi yok işte adamlar vermiyor. olsa da vermiyor. Denedim. Allah Allah ya

arkadaşın online bankacılıktan 6 dolarlık kapasiteye sahip bir sanal kart yapsın. Apple hesabınızda onu kullanın.

benim de yok kredi kartım da burdan birinden rica et sonra onun banka hesabına atm den kartsız işlemle yatır kaç TL karşılığıysa.

ama senin kendi pc den itunes a girip bilgileri girmen lazım. adam sana nasıl güvenecek bir kere kullanıp sonra bilgileri sileceğine? veya sen apple kullanıcı bilgilerini adama vericen o itunestan girip satın alıcak sonra kredi kartını silecek sen de girip satın alınmışlardan o uygulamayı download edeceksin.

uygulamayı hediye et diye bir seçenek var, uygun birini bulursan sen parayı gönderirsin o da uygulamayı gönderir.

mesleki faaliyet içinde değilsen aranır. diğer türlü izin alınmalı.

niye aranamasın ki birader anlayamadım. avukat lan bu altı üstü, avukat bile değil hatta.

ne zannediyonuz kendinizi arkadaş...

stj. avukatın aranmaması için tek bir sebep bile yok, yeni staja başlamış hevesli bir avukat kendini savcı falan sanmış zannedersem, sizi de yemiş.

uygulamada aranır her türlü.

stajyeri bırak 50 yıllık avukatı bile ararlar

avukatın aranmaması daha çok çantası ve evrakları ile ilgili. mesleki sır vs bakımından. yoksa bir alışveriş mağazasına bile girseniz arayabilirler, x-ray dan geçersiniz. el dedektörü ile aranabilisiniz. üst araması ise zaten herkes önüne geçenei arayamaz. arama emri vs gibi belge sormakta fyda var.

yukarıda yazdıklarım uygulamadır. yasada ise; avukatın üzeri aranamaz.

1136 sayılı Avukatlık Yasası

Madde 58-
...
Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri aranamaz.

bir de forum alıntısı;
PVSK'da değişiklik yapılmasına dair kanunu'un 3. maddesi ile PVSK'nın 9. maddesi değiştirilmiştir.
buna göre;
Madde 0003 :
2559 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Önleme araması
MADDE 9- Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usûlüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar; alınması gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemleri yapar.
Arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir.
Arama kararında veya emrinde;
a) Aramanın sebebi,
b) Aramanın konusu ve kapsamı,
c) Aramanın yapılacağı yer,
ç) Aramanın yapılacağı zaman ve geçerli olacağı süre,
belirtilir.
Önleme araması aşağıdaki yerlerde yapılabilir:
a) 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerde veya yakın çevresinde.
b) Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresinde.
c) Halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde.
ç) Eğitim ve öğretim özgürlüğünün sağlanması için her derecede eğitim ve öğretim kurumlarının idarecilerinin talebiyle ve 20 nci maddenin ikinci fıkrasının (A) bendindeki koşula uygun olarak girilecek yüksek öğretim kurumlarının içinde, bunların yakın çevreleri ile giriş ve çıkışlarında.
d) Umumî veya umuma açık yerlerde.
e) Her türlü toplu taşıma araçlarında, seyreden taşıtlarda.
Konutta, yerleşim yerinde ve kamuya açık olmayan işyerlerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamaz.
Spor karşılaşması, miting, konser, festival, toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği veya aniden toplulukların oluştuğu hallerde gecikmesinde sakınca bulunan hal var sayılır.
Polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol etmeye ve aramaya yetkilidir. Bu yerlere girmek isteyenler kimliklerini sorulmaksızın ibraz etmek zorundadırlar. Milletlerarası anlaşmalar hükümleri saklıdır.
Önleme aramasının sonucu, arama kararı veya emri veren merci veya makama bir tutanakla bildirilir."
maddenin 7. fıkrasında,
"Polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol etmeye ve aramaya yetkilidir. Bu yerlere girmek isteyenler kimliklerini sorulmaksızın ibraz etmek zorundadırlar. Milletlerarası anlaşmalar hükümleri saklıdır. "
demektedir. TBMM Başkanlığına Sunulan Sivas Milletvekili Selami Uzun ve arkadaşlarının Kanun teklifinde, KANUNUN GENEL GEREKÇELERİ kısmında üçüncü maddenin 7. fıkrası "Bu kapsamda, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi için başta kontrol edilen veya arananın ve toplumun emniyeti söz konusu olduğundan, bu kişilerin unvan, sıfat yada görevleriyle ilgili özel kanunlarındaki özel yargılama ve soruşturmalara ikişkin usul hükümleri, tamamen önleyici ve koruyucu nitelikteki bu işlemin uygulanması bakımından dikkate alınmayacaktır." cümleleri ile GEREKÇELENDİRİLMİŞTİR. bu noktadan hareketle, avukatların da önleme aramasına tabi tutulması gerektiği sonucu ortaya çıkıyor ki hali hazırda, valilik, maliye gibi yerlere girişlerde girişte bekleyen görevliler bunun için amirlerinden emir aldıklarını söyleyip avukatları aramaya kalkışıyorlar.

kanunun genel gerekçesinde de belirtildiği gibi yasa bu durumda özel kanundan kaynaklanan haklar, ki avukatlık kanunu'na göre avukatın üzeri ve kağıtları aranamaz, bu yasa ile yok mu sayılacaktır?

görüş bildirenlere şimdiden teşekkür ediyorum.

NOT:
kanun teklifinde ve adalet komisyonunda maddenin kabul edilmiş hali"polis tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi için güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; unvan, sıfat ve görevlerine, diğer özel kanunlarda kendine tanınan istisnalara ve herhangi emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü aracını ve eşyasını.... aramaya yetkilidir.." dir. Ancak madde "Polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol etmeye ve aramaya yetkilidir. " diye kanunlaşmıştır. altı çizili kısmın teklif kanunlaşırken maddeden çıkartılması, avukatların üzerinin aranamayacağı anlamına gelebilir mi?
********************
sonuç olarak baro kartımı gösterip aratmadığım yerler de oldu, ama meslek ile alakası olmayan yerlerde, havalimanı, maç vs gibi yerlerde de kimliğimi beyan etme gereği duymadım. işiniz ile alakalı bir anda üzerinizi arattırmayın , ancak bunu usulüne uygun bir şekilde ve görevlileri rencide etmeden yapınız.

starbucks'da 250 gr paketler 16-19 arası. istediğin şekilde taze çekip veriyorlar. ben memnunum.

orada çekirdek biçimde satılan kahveleri satın alıp onları istediğiniz kalınlıkta çektirebiliyorsunuz. 15-20 arası değişiyordu en son paket fiyatları.

250gr'dan daha az alamıyor muyuz ?

başka yere gitmeyin, starbucks'ta çektirirseniz bir de kahve ikram ediyorlar :)

bu kulaklık işinin ucu sonu yok ama ben sennheiser cx300-ii precision kullanıyorum memnunum. elbette daha iyileri var ama fiyatlar çok uçuyor bunun ötesinde. bu fiyat-kalite dengesi iyi bir model. en ucuz darty'de buldum.

merhaba,
bass sesleri seven biri iseniz ve kulakiçi istiyorsanız cx 300 uygun, ancak daha doğal sesleri seviyor veya rock/jazz dinlerim diyorsanız o zaman başka öneriler olmalı. fiyatına göre grado, koss, shure gibi modellere bakmak icab eder, illa sennheiser ise yine dengeli sınıfta mx55 önerilebilir.
selamlar.

akg'yi de göz ardı etme. quincy jones serisi mesela...

@elsanin mecnunu unuttuğum birkaç marka olabilir ama haklısın akg unutulacak bir marka değildi.

o nasıl botmuşki önünde koruma yok, delinmiş o kadar kolay , birde timberland.

tarçın rengi deri olan işte önüne metal mi koysun adamlar.. çarpmışım bi yere çıkarken buyuk ihtimal, çivi deliği gibi bişey

öyle yazmışsınız ama botların önüne metalkoruma konması yagındır

yanlış anlıyorum sanırım.. metal korumalı bişey isteseydim öyle bişey alırdım konu metal koruma değil; tamiri mumkunmu diye merak ediyorum

citroen c5 orta sınıf, yani diğer bir deyişle passat sınıfında. jetta ise kompakt sınıfta bir araç.
arada boyut, konfor ve sınıf farkı var.
kullanım amacına göre karar vermek gerek, iki motor da verimli güzel motorlar.

c5 al muhtemelen jetta'dan daha doludur.

ben vw derim.

her zaman VW > Citroen.

c5

var elimde şirket jettası saçma sapan bişey. vw bir tek passat'ta vw. gerisi hikaye.

vw > Citroen fakat;
C5 > Jetta

1

açılmadan önce 2, açıldıktan sonra 1

marketten aldığınız günlük sütlerden bahsediyorsanız şişede yazıyor zaten son kullanma tarihi, artık günlük süt bile 3-4 gün sonra tüketilebiliyor maalesef, eğer sokaktan filan aldıysanız kaynattıktan sonra dolapta gene bu kadar dayanır heralde

markaya göre değişiyor, üzerinde yazar genel olarak maksimum 3.

şahsi fikrim, kışın askerlik daha iyidir. yazın kokusu, pişiği ayrı dert. ayrıca askerden baharda dönmek iyidir. bi tatil yapar, mis gibi olursun. :))

öyle de, tüm kredimi yitirdim, beklemek istemiyorum artık :)

nisanda askere gidebilmen için mart başı gibi tecil bozdurmak istediğini söylersen askerlik şubesinde katılırsın.

nisan-eylül dönemi askerlik yapmak için en iyi dönemlerden birisidir. denetlemeye girmezsin. askerlikte de okullar gibi eğitim dönemi diye birşey var ve yazları tatil oluyor haziran-eylül arası. askerliğinin çoğu yatarak geçeceğinden iyi olur ama sıcak faktörü de göz önünde bulundurulmalı.

vallahi moralimi düzelttin sapiens :)

uzun dönem çıkma şansın yüksek.

Aralık candır.

aralık dönemi en iyisidir. askerde ortamlar bir şekilde ısıtılıyor ama hiçbir şekilde soğutulmuyor bunu unutma, yaz sıcağında hele ki sıcak bir şehirde askerlik yapmak korkunç bir deneyim olur.

hadi bunu geç, aralık-mayıs arası gerçek hayatta da boktan bir dönem, onu askerde geçirip sivil hayata doğrudan yazın başından girmek güzel.

eğer bir işin yoksa hali hazırda, ''dönünce nasılsa 1-2 aya iş bulurum'' gibi bir düşünceye kapılma. 6 ay gidersin, dönünce en az 4-5 ay da boş gezersin.

git paşa gibi asteğmen yap; 8-10 TL (eline kalan) para ile dön. psikolojini de bozma üstüne. saat 5 te evine gidersin. hafta sonu nöbet yoksa gitmezsin.

bu öneriyi ciddiye al.

diskbudur, düşünmedim değil, ama ailem ve arkadaşlarım kabul etmiyor. o işi pas geçtik.

şimdi sıcak ve soğuğun karşılaştırılması gibi olmuş, ama fazla mı polyannacılık yapıyorum bilmiyorum, kendi adıma sıcak daha kolay atlatılır gibi geliyor. tir tir titremektense terlemek daha çekilir gibi.

ama tabii ki aralık candır, bunu biliyorum ama maalesef kaçırdım o dönemi.

339 kd geçtiğimiz nisan döneminde askerlik yapmış biri olarak yazıyorum: en geç 28 şubat'a kadar tecilini bozdurup askerliğine karar aldırmış olmak zorundasın.
nisan dönemine gelince iyi ki nisanda gitmişim diyorum. aslında düştüğün bölük iş yükü komutanlar kışla imkanları arkadaş ortamı %80-90 sa gittiğin dönem %10-20 etkiler askerliğini. yaz döneminde denetleme olmaz, bu çok büyük bir artı, komutanlar izne çıkar komutan yüzü görmezsin, biri gider biri gelir, hem denetleme olmadığı için yazın spor olmaz, komutanlar da sıkmaz fazla, gevşektir ortam, ayrıca kışın intikale (tatbikat) gitme olasılığın yüksek, ankaranın dağında dondurucu soğukta bir ay çadırda yaşadığını düşün, yazın bunlar olmaz. sıcağı takma kafaya, açıkçası her gece kışın gecenin dördünde o soğukta sıcak yatağını bırakıp 10 kat giyinerek nöbete gitmek mi yoksa bunu yazın yapmak mı dersen ben yazın derim.

1) %20 fazla yakıyor.

2) tiptronik olması avantaj diye biliyorum

3) otomatik daha mantıklı siz ayarlayamazsınız daha az yakmasını manuelde

4) evet gidin içiniz rahatlasın.

çok yakıyor, o motor hacminde 12-14 şaka gibi, ister yarı otomatik ister tam otomatik ne olursa olsun öyle bir tüketim olamaz ki psa grubunun motorları verimlidir, direk servis.

Golf 1.6 kullanıyorum 5 kasa. tiptronic. şehir içi 11-13 arası geziniyor. Dolayısıyla normal,benim ki 6 ileri vites normalde eski tip otomatiklere göre daha az yakması gerek ama ben bir önceki arabaya göre bir fark göremedim. Servise isterseniz gidin ama bir sonuç alamazsınız dizel otomatik almadığınız sürece.

oyşşşşş o ne ya. adamı fakir eder. git tabi servise. focus otomatik yakmıyor o kadar.

e200 kullanıyorum 2000 kompresor max 11 lt yakıyor.
-bayagı cok
-az bucuk
-farketmez devirleri ayarlaman daha zor
-git hava filtreleri,bujiler vs baktır.

2000cc 155bg bir araç kullanıyorum şehir içi 10-11 arası yakıyor. 1.4 araca 12-14 çok fazla.

çok yakıyor. 1.4 motorun 10 lt'yi geçmemesi lazım. tam otomatik polo vardı bende 8-9 lt civarıydı.

yalnız sabah akşam yoğun trafikte araba kullanıyorsan veya devire abanıp performanslı kullanıyorsan bu değerleri görebilirsin. sen her halukarda servise git bence. bir de ölçümü doğru yaptığından emin ol. ben yine de yazıyım:depoyu fulleyip km'yi sıfırlıyosun. sonraki fullemede kaç lt benzin aldığına bakıyosun.

bir de otomatik manuele göre daha fazla yakar denir.

1- çok yakıyor. normal değil.
2- sıralı otomatik denilen bir sistem vardır, bir önceki kasa bmw 7 serisinde çıkmıştı. ya da daha günceli toyota' larda kullanılan tiptronik sistemi. bu tarz otomatik şanzumanlarda debriyaj pedalı yoktur ama baskı balata bilye vardır. yakıt tüketimini manuele göre değiştirmez. tork konvertörlü modellerde ise (klasik otomatikler) güç kaybı vardır ve yakıt tüketimini 1 lt kadar yükseltir.
3- otomatikte sport modunda kullanmıyorsanız ve araba 6000 de falan vites değiştirmiyorsa daha az yakmaz.. aynı yakar yani aşağı yukarı.
4- gidin. muhtemelen ateşleme arızası ya da o2 sensörü arızalanmıştır. bu arada hava filtresine de baktırın. zamanı gelmişse yağı da değiştirip tam sentetik koydurun.

Şehir içine göre değişir. İşle ev arası sürekli trafik var. 1.6 otomatik Corolla ile başka yere çıkmazsam Bir hafta sürekli ev-iş yaparsam 13-14'leri görüyorum. Sağa sola gitmeye başladığımda 10-11lt'lere iniyor.

cevap 1: köprü denilen olay var dediğine benzer. o tarz bir şeyler yapılabilir sanıyorum.
cevap 2: kafayı çekersen muhtemelen zararlı olacak. acı çekeceksin. kanaman durmayacak, kanayacaksın.

çözüm : gerekiyorsa kanal yaptır. bir de öyle dene.

çektirme ya.. bende çok pis tırsıyorum hatta ömrümde ilk kez "korkudan ayakları titremesi" olayının mecaz değil gerçek olduğunu o koltukta öğrendim(ciddiyim)..

2 diş 8 seans sürdü benim okadar çok korkuyorum.. ama değdi.. 4-5 yıl oldu hala orda 2 tane dişim var..yine gitsem yine 18 seans sürse de çektirmezdim

çek dersen çeker. ama,
dişetine yapıştırma diye birşey tabii ki yok.
ya dişin kökü yerine çene kemiğinin içine vida yerleştirilecek = implant
yada köprü yapılacak = çekilen dişin iki yanındaki dişler çepeçevre kesilip küçültülecek.
kanal tedavisi ikisinden de daha kolay.
bir de takıp çıkarılan protez yapılabilir, kancalı falan hani, yatarken bi bardak suya koyulanlardan.
yerine diş yaptırmayayım boş kalsın derseniz, yanlardaki sağlam dişler de zamanla gider, söyleyeyim.

dis dediginiz sey neticede vucudun bir parcasidir, bir nevi organ yani. kolunuz agridiginda kolunuzu kestirmek gibi. tedavi imkani varsa en sonuna kadar gidin. takma dus, kopru, implant asla ve asla kendi disinizin yerini tutmaz, asla. bunlar tedavi degildir. kanal tedavisinden cok daha fazla aci cekeceksiniz belki de protez disle, ustelik omur boyu, yerine yenisi cikmiyor zira.

yapmayin.

alkol olayına girme, ben de çok tırsarım dişçiden, direk sordum dişçime alkol alsam olur mu diye, anestezinin etkisini azaltıyor dedi, haberin olsun.

bence de çektirme. köprü yapılırken küçültülen dişlere kanal tedavisi gerekebilir. O yüzden git dolgu filan yaptır çözümüne bak. ben senden de beter durumdaydım. Dişimi çektirmeye gittim dişçim o kadar güzeldi ki platonik aşık oldum. Pendik'e yakın oturuyorsan sana dişçimi öneririm pişman olmayacaksın.

evet

eğer öyle ise, sürekli bunları aşağıdan kapamak mı gerekir pil ömrü performans bok püsür için?

bazı programlar arka planda da veri alışverişi yaptığı için kapatmak faydalı olur.

pil ömrünü etkilemez.

Ram sıkıntısına sebep olacakları için silinmesi evladır.

olay tuzda değil yoğurtta bulunan laktik asitte.

(bkz: laktik asit)

süt uyutur

bilimsel verilere göre anca 1 kova yoğurt yenirse yoğurtta ki laktik asit uyutuyormuş.

tuzlu ayran tansiyonu yükselteceği için aksine uyku bile açabilir :)

ben de hayvan gibi korkarım dişçiden, senin gibi ağzım gözüm yamuluncaya kadar bekleyip öyle gitmiştim, kanal tedavisi oldu ve hiç acımadı, bi bok hissetmedim sadece ağzına girip çıkan alet edevatın yarattığı psikolojik sıkıntı var, onun dışında anestezi dünyası gerçekten gelişmiş merak etme.

diş doktorundan korkmamak tuhaf bi şey, o yüzden o kısmı dert etme. herkes korkuyor yani.

kanal tedavisinin iğrençliği ise kişiden kişiye değişiyor. doğrusunu söylemek gerekirse benim canım çok kötü acıyor, çünkü dişlerim kolay kolay uyuşmuyor. o koltuktan acısız kalktığımı hatırlamam nerdeyse (epeyce gittim diş doktoruna).

fakat biçok insan da theos ek mekhanes'in dediği gibi hiç acı hissetmeyebiliyor. hatta şaşırıyolar acıyor dendiğinde. o yüzden doktora iyice uyuşturmasını, korktuğunu falan söylersen ona göre tedavi yapar heralde.

korkudan dişçi koltuğunda bayılmış biri olarak, korkumu yenip en az 10 tane dişi tedavi ettirdim. ne kanal tedavisi ne dolgu, hiç bir şey hissetmeyeceksiniz. koltuğa oturunuz, gözünüzü kapatın, iğneyi vurduktan sonra ne olup bittiğinden haberiniz bile olmayacak. ağrı yok sızı yok. çekilecek dert değil boşa beklemeyin.

arkadaşlar, bu mağara gibi(ortası artık olmadığı için devamlı yemek artığı kaçan bir diş) olan ama ağrımayan diş için kanal tedavisi mi yapılır yoksa dolgu mu?

denemeden bilinmez be aga

denemeye değer mi?

deneme.. iyi olmaz..

ilacın etkisi kalmaz alkol alırsan. boşuna içmiş olursun.

alkolik misin dostum alma tabi ki, alkol antibiyotik etkinliğini azaltır ve ilaç ile uğraşan bünyeye bir de sen yük bindirirsin.

ha göz rahatsızlığım geçmese de olur, alkol kalıcı hasar bıraksa da olur dersen içebilirsin. kesin bir şey olacak diye bir şey yok ama ne gerek var içmeyiver.

fake.

bana kolpa gibi geldi..

kesinlikle kolpa. örtüyü çekerken arkadaki çocuğun duruşuna baksana

kesinlikle sazan.avi

fare kapanı, fare zehiri gibi kimi çözümler var bunun için yaklaşık 1200 yıldır uygulanan. fare kapanı alın şu yapışkan olanlardan, çok tırsıyorsanız bi iki gün evde kalmayın sonra farenin cesedini muhtemelen yapışmış halde bulursunuz.

yav senin durum iyi fare girmiş, yapışkan şu bu koy odan temizse kapı altını kontrol et yat uyu, bi kere 6 . kat çatı katındaki arkadaşın evine sıçan girmiş(ankara) adam tık nefes beni buldu elinde vileda sapı bilumum fare zehirleri, neyse gittik bi operasyon düzenledik ölü olarak ele geçirdik:) diyeceğim o ki, münasip yerlere zehir, yiyecek bıraktıktan sonra çok fazla korkmamak lazım fareden, ben çocukken bi dönem çok göz göze uyandım kendisiyle, sevimli hayvanlar, mısır mecisi öncesi çok kuyruğundan tutup sallamışlığım da var ama şimdi önüme getirsen ellemem o ayrı:D

hocu kafasını kaldırıp bana baktı jerry midir nedir fırlatma yaa

öncelikle geçmiş olsun ve gazanız mübarek olsun.

1-) yapışkanlar en iyisi. ama vahşi bir yöntem. 1 haftayı bulabilir farenin tongaya düşmesi.

2-) fareyi bir odada kıstırabilirseniz; eşyaları boşaltarak 2 kişilik bir tim ile imha edebilirsiniz. ama zor... çok zor hatta...

3-) fare yemleri var. fareyi hemen öldürmüyor. hayır beslemiyor da. arkadaşları, eşi dostu kızanı varsa; hemen yiyerek ölürse diğerleri anlar durumu diye; 3-4 kere yedikten sonra beyin kanaması ile öldürüyor. öyle yazıyor yani üzerinde. bana saçma gelmişti.

sonuç: muhtemelen sinirleriniz bozuktur şu an. bu saatte bi halt da yapılmaz. yapabileceğiniz en iyi şey odadan çıkarmak bir şekilde. mutfağı kapamak ve arada sıkışmasını sağlamak. odada uyuyun bu gece. yarın sabah artık yukarıdan birini seçersiniz....

kedi veya köpek sahibi olan arkadaşın varsa misafir olmalarını iste , fare kaçacaktır, öldürmeden de kurtulma yolları mevcut.

1 hafta önce 3 tane imha eden biri olarak, 3ünü de farklı yollardan rahmetli ettik. önce biri kapana kıstı, diğeri yapışkan üzerinde mefta, diğerini de ben kafasına vileda sapı ile vurarak öldürdüm. tek yapman gereken şey eğer hangi odada olduğunu biliyorsan o odanın kapısını kapat. kapı altlarına çarşaf vs şeylerle ört ki diğer odalara kaçamasın. sonra al yanına 1 ya da 2 kişi dalın. ha bi de bu hayvan yükseğe çıkamaz diye düşünme çıkar her yere bakın iyicene.

küçük kırmızı renkli fare zehirleri var. Belirli noktalara 10ar adet yerleştir. Şüphelendiğğin noktalarda olsun. Ertesi gün tek tek say. Azalma görürsen bil ki fare o noktalarda cirit atıyor. Zaten 7-8 tane yedikten sonra çürüyerek yok olur merak etme. Koku da yapmaz. Marka veremiyorum aklımda yok şu an

nane yagi... evin cesitli yerlerine dokun, kokusundan kaciyorlar.

peynirde kalsiyum daha fazla bulunur birim maddede. süt ürünleri işte sonuç olarak tüketeceğin.

benim bildigim bir bardak miktarinda yogurt yeseniz yetiyor. ha sut derseniz de evet, 3-4 bardak lazim, bu da esittir daha cok kalori, gaz, sudur budur. cok tuketmeniz zarar olmaz tabiki de, kilo probleminiz yoksa dert etmeye gerek yok.