google'a etohum ssg yazdınız mı?

youtu.be bu mu?

Düz yatma.

yatarken kuru fasulye yeme

Çerez kola vb mideyi rahatsız edecek gıdaları yatmadan önce tüketmemeye çalışın.

Acilen bir psikiyatri veya nöroloji kliniğine git.

uykusuz kalma. 9-10 gibi hala yatıyosan gece de geç yatıyosun demektir. biraz erken yatıp erken kalkmayı dene. keşke bana da gelse karabasan. çok zevkli kurtulmaya çalışmak.

her şeye dikkat ediyorum. uyku düzeni dışında.

uyandığımda yüzümü yıkamak için kalkarken başımda yoğun bir manyetik enerji hissediyorun. dalgalı yoğun bir rüzgar gibi saçlarımın üzerinde dolanıyor.

sırt üstü yatma.

21. Yuzyildayiz. Boyle seylere inanma :)

Bunun bilimsel aciklamalari var. Duruma gore tibbi destek alabilirsin. Ama karabasan :/

ya defalarca yaşadığım, somut bir şeyden bahsediyorum bıkmadan usanmadan 21. yy geyiği yapıyorsunuz! 21. yy’da 21. yy geyiği yapmaktan vazgeçin bence. bilimsel açıklamaları varmış. bilimsel geyikleri bırakıp 21. yy’da hala karabasan olması durumunu ortadan kaldırsınlar o zaman!

son yazdığından sonra ayetel kürsi demeye geldim :) yoksa 21. yy linci yiyoz malum sşdlfkşdlkfs.

olay aslında inanç sanırım, kurtulacağına inanıyorsa kurtuluyor beyin o anda. ben genelde ayetel kürsiyi bulana kadar euzu besmele çekip duruyorum beynim o an en fazla onu process edebiliyo galba :)

sırt üstü yatmamaya özen göster +1 o pozisyonda oluyor hep bu zıkkım. stresten uzak durmaya çalış (zor biliyorum) çünkü çok tetikliyor. haftada 1-2 kere olduğunu bilirim bana. şimdi iyiyim daha az stresliyim, yıllardır olmadı.

@duchess ortadan kaldırıyorlar zaten, yaşadığın şey psikolojikse bir psikiyatri kliniğinde, fizikselse nöroloji kliniğinde yardımcı olurlar.
He doğaüstü bir şey olduğuna inanıyorsan Palu ailesindeki cinci Tuncer'e gitmeni tavsiye ederim.

Gündüz uykularinda oluyor genelde yani uyanip tekrar uyuyunca.
Stres kaynaklı ya da sırtüstü yatinca da oluyor. Bir şeyi kafaya takip yattiysaniz?
Babaannem dedemin yastığının altına bıçak koyuyordu:)) Biz amaan komiksiniz diyorduk:) Genelde küçük oluyordu ve zarar vermeyecek şekilde muhafaza ediyordu. (Yalnız sanırım hurafe diye linç yiyebilirim)
Palu ailesi, Tuncer ve 21.yy esprileri de hiç komik degil.

Yalnız şu yazdığınız manyetik dalgalar vs. Elektrik var yani vücutta. Yüzde yüz stres bu:) kafaya taktiginiz şey her neyse takmayin bir yıl sonra bir anlamı kalmayacak onu takip stres yapmanızın.:)

ben küçükken çok yaşardım. doktor tavsiyesi ile, sırt üstü yatmak yerine yan yatmaya ve uykudan önce burnumu iyice temizlemeye ve rahat nefes almaya başlayınca geçmişti. inanç konusu üzerine yorum yapmak bize düşmez tabi.

İlk yapman gereken karabasan diye bir şeyin olmadığını kabul etmek. Noel Baba'ya inanıyor musun?
Yaşadığın şey uyku felcinin bir etkisi. Bunu her yaşadığında yatma şeklin aynıysa değiştirmeye bak. Bu bir nebze engelleyebilir.
Uyku felcinin ne zaman olacağını kontrol edemeyeceğin için yapabileceğin tek şey bilinçlenmek.

Valla sizin kabul etmemeniz, 21. yüzyılda olduğumuz gerçeğini ve bu yaşadığınızın uyku felci vb. (tıpçılar doğrusunu bilir) olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Tıbbi açıklaması olan bir sorunu, hurafelerle açıklamak yine siz kabul etmeseniz de 21. yüzyıla uygun değil. 20. yy. belki...

Ben olsam seçime kadar faize, sonrasında duruma göre dövize yatırırdım.

Kesin iş yatırımı olacaksa turizm keyifli ve bol kazançlı olabilir.

Çok geniş bir yelpazeden sormuşsunuz ama herkes kendi entarisinden pay biçer hesabı; çin'den spatula(tahta dil basacağı) veya tek kullanımlık eldiven getirtebilirsiniz. Akmaz kokmaz sürekli satışını yapabilirsiniz toptan. Gıda sektöründeymişsiniz daha önce ,temiz ufak bir balıkçı ve pişiricisi her zaman iş yapar. Türkiye içi al sat ürünlerde eski karlılık kalmadı.Şimdiden hayırlı işleriniz olsun.

yaz geliyor, turizm iyi bir yol olabilir. balon al mesela kapadokyada. kişi başı 500'den 10 kişi taşısan günlük 5k gelirin olur. çok giderin de yok. yerli turist ucuz yollu gezcek para harcayacak yer arıyor.

Bloomberg'te konuşan gavur işadamlarından birinin çok güzel bir öğüdü vardı. Bilmediğiniz işe kesinlikle girmeyin diyordu. Altın madeni işine girmişler ve zarar edip çıkmışlar. Bildiğiniz sektör olan gıda sektöründe devam etmenizi öneririm. Ama tostçu, dönerci, pizzacı, restaurant vs tercih sizin. Youtube'da bunların kazançlarını anlattığı videolar var. İşini iyi yapan kazanıyor her türlü kazanıyor bence.

Abi İstanbul'daysan gözünü seveyim çok kaliteli bir tavuk dönerci aç ya. Bodrum'da falan olur sebzeli tavuk döner diye geçer harikadır.İstanbulda doğru düzgün güvenilir, gerçekten lezzetli tavuk dönerci eksiği var. Varını yoğunu en güzelini yapmaya harca. Kesin değerlenir.

Sehir tecrube beklenti vs yazarsaniz yardimci olayim.sozlukten ticaretle ilgili yazilarima da goz atabilirsiniz illa ki bir fikir verir.

bardakta makarna. markanı kendin oluştur.

yapılmışı var.
bknz: Felsefe'nin kısa tarihi Nigel Warburton

aristonun altın ortası vardır. erdem ortadır, uçlarda bulunmaz der. kısaca hayatın her alanında ortayı benimsemeliyizdir felsefesi. azı karar çoğu zarar meselesi yani. örneğin cesur olmalıyız, ne korkak ne gözü kara. cömert olmalıyız, ne cimri ne savurgan. kısaca her şeyin ortası iyidir.

platon için de mağara alegorisini örnek verebiliriz. nette kısacık bir yazısı var, okuyabilirsiniz.

sofie'nin dunyasi kitabi cok kisa degil ama herhalde tum filozoflar icin makul kisaliktaki ozetleri topluca bulabileceginiz bi kitaptir.

felsefe 101 - Paul Kleinman

jimjim+1 dili sade, guzel. basitce temel fikirleri acikliyor. Soruyu yazan icin iyi bir baslangic olacaktir.

Youtube'da geçen aristoyla ilgili animasyon görmüştüm birkaç dklık.

www.youtube.com

bryan magee tarafındna yazılmış felsefenin öyküsü adında felsefe tarihini epey yüzeysel özet geçen bir kitap var.

iyi haberim, immanuel tolstoyevski bu kitabın özetini yememiş içmemiş sözlüğe yazmış.

bir entry'ye göre çok uzun ama felsefe tarihini anlamak için bulabileceğin en kısa özet:

eksisozluk.com

Şimdiye kadar aldığım 3 araç kamerasını da şu konuyu takip ederek aldım,memnun da kaldım
tablet.donanimhaber.com
Örnek özelinde konuşursak kameranın çok dezavantajı var
-büyük olması,gizlenemez olması.Hem sürüş esnasında gözünüz takılır,hem parkettiğinizde başkalarının..
-pilli olması,kapasitörlü olmaması.Pil güneş altında erir,şişer.Kamera kullanılmaz olur.
-Gps olmaması,anlık hızınızı ispat edemezseniz kaza durumunda
-max 32 gb desteklemesi..En az 128 gb hafıza kartı desteklemeli

Xiaomi mijia aldım ben. Uygulamaya bağlayıp telefondan izleyemiyorum ama. Bi 10-15dk uğraştım sonra dedim kalsın zaten kaydediyor bi şey olursa kartı çıkarır izleriz. Ya ben beceremedim ya da türkiye'de desteklenmiyor.

Kameranın kalite ayarı, ses kaydedip kaydetmeme seçeneği ve sarsıntı hassasiyeti seçeneği var. Sarsıntı olursa araç çalışmıyorsa bile 5dk aktif hale gelebiliyor. Normalde ise kontağı çevirince çalışıyor. Usb'ye bağlıyorum. Ama çakmaklık için aparat gönderiyorlar.

Çok kaliteli değil 370tlye aldım. F/p açısından mantıklı. İlk kaydedilenden itibaren otomatik siliyormuş eskileri. Fakat kartı telefona veya bilgisayara takıp kaç saat kayıt yaptığına bakmadım. Kaliteye göre değişiyordur diye düşünüyorum.

tam olarak hasvik komününe yerleşirdim.

şu an yaptığım işi yapardım, şu an geçirdiğim gibi bir gün geçirirdim.

Valla kuzey ülkelerinden biri olabilir, Asya'da Moğolistan civarı olabilir Güney afrika ve Tierre del fuego da olabilir. Yaşamak için çalışmak zorunda değilsem toprakla bahce ile ilgilenir, kitap dizi film gezmece filan takilirdim galiba.

Eski hayatim ABD'de az cok boyleydi. Maslow'un pramidinde yukselmek kisaca

Derslerime daha cok odaklandim.
Isimde daha basarili oldum.
Daha saglikli beslendim.
Az cok spor yaptim.
Arkadaslarim icin daha fazla zamanim oldu.

Tum bunlari tekrar isterdim.

çalışmadığım zaman kalan zamanı dolduracak kadar hobileri olan bir insan değilim. bu yüzden kurumsal bir firmada çalışmamak yerine, şu anda aklıma gelmeyen daha eğlenceli olabileceğini düşündüğüm işleri tercih edebilirdim.

temel ihtiyaçların karşılanması ve bütün günün benim olması benim için işi bırakmak için yeterli değil.

Bir yere yerleşmem. Bir arazi aracı satın alır geniş geniş dünyayı gezerim.

hiç bilmiyorum ya. aklımda birden fazla yer var. hamburg, düsseldorf, berlin, leipzig ya da dresden'e yerleşmek isterdim galiba. bunlardan birinde yaşardım. hiç antin kuntin "üretken yaşam" geyiği yapmayacağım, sığır gibi yaşardım. psikolojimi bozmamak adına haftada 2-3 gün katılacağım bir etkinlik bulurdum. dil kursu ya da yılan dansı falan gibi. maksat insan tanımak, "bugün x'im var" diyebilmek. sabah akşam köpek gibi maç izlerdim valla. öğlen-akşam avrupa futbolu basketi hokeyi, gece amerikan hokeyi basketi vs... nisan-haziran arası zaten playoff zamanı, "keşke işim, okulum olmasa, aç kalsam ama maç izleyebilsem" diye mızmızlandığım bir dönem sjfsj.

müreffeh bir evropa ülkesinde part-time çalışırdım gerçi sanırım. çünkü gezebilmek isterdim. çünkü sadece ev, yemek, ısınma gibi temel ihtiyaçların karşılandığından bahsetmişsin. ben kışın rovaniemi'ye kadar çıkıp kuzey ışıklarını görmek, lulea'da hokey maçı izlemek, beyaz gecelerde petersburg'da olmak, arjantin'de kusana kadar et yemek vs. isterim mesela. "dünyayı gezeyim" hippiliğim yok ama düzenli olarak görmeyi isteyebileceğim çok yer var. cafer reyiz gibi TATİLLERİMİ NAMAZGAH DAĞLARINDA GEÇİRİRİM diyebilmeyi isterdim.

çok spesifik bir şey yok yani, şu an yaptıklarımı daha az vicdan azabı duyarak yapardım.

Hayvanlara bakardım. Çok param olursa da dünyanın en güzel hayvan bakım evini açardım. Olmazsa da olduğu kadar...

Bir ömür kalacaksam sıcak iklimi olan ve istediğim herhangi bir hobi, sanat, eğlence vb şeylere kolay ulaşabileceğim bir yer olmalı. Ben LA diyorum.(los angeles)

Günlerim şöyle geçsin isterim;
-sabah kumsalda koşu.
-ailemle güzel bir kahvaltı
-bebeleri okula bırakıp atölyeme/stüdyoma geçip sanatımı icra ederim. Heykel mi yapıyorum resim mi yapıyorum yoksa tasarımcı mıyım bilmiyorum. Hatta hepsi.
-öğleden sonra bir arkadaşla dışarda takılmaca(yemek veya içki)
-sonra bebeleri okuldan al
-bebelerle evinin bahçesinde top oyna havuza gir vb
-hanımla beraber arkadaşlarla görüşmece veya sinema-tiyatro-sergi gezmece
-haftasonları tekneyle veya sahilden balık tutmak
-arada surf veya hanggliding gibi manyaklıklar yapmak motorla gezmek(çocuklarım olursa bunları yapmam herhalde)

Tabi bunların hepsi bir günde değil hayatımın içinde olsun isterim.

öncelikle siz tam olarak ne yapmak istiyorsunuz? modelleme mi? animasyon (hareket verme) mu? render mı? 3d animasyonda bir dolu alt başlık var böyle. tablet çizim yapanlar için çok daha mühim, ama animasyon için illa olması gerekmiyor. ama bi kere alıştıktan sonra mousetan çok daha rahat geliyor kullanması. 2d animasyona hakim değilim ancak çizim bilmek gerekli bildiğim kadarıyla. hangisini seçeceğiniz size bağlı ama 3d animasyonda tüm alt başlıklarını birden hakkıyla bilmek pek mümkün değil. videodaki 2d animasyon mesela, genelde toon boom programı kullanılıyordu sektörde.

@pide 3D'de animasyona (hareket verme) nasıl öğrenilir peki? Aslında videodaki gibi 2D bir şeyler yapabilsem bana yeter.

ben online bi kursa yazılıp öğrenmiştim. o zamanlar ücretsiz güzel içerik pek yoktu bunla ilgili. bulabilirseniz keith lango'nun eğitim videolarını izleyin. baya başarılıdır kendisi. ama bu ya da diğer 3d animasyon eğitimleri maya ya da 3ds max programlarında öğretiliyor. 2d yapacaksanız, onun programını kullanan videolar izlemeniz daha iyi olur. ayrıca bunun haricinde çoook çizgi film izleyin. gözünüzü eğitir, daha yaratıcı şeyler ortaya çıkarırsınız.

Boun, metu toefl istiyor diye biliyorum. Sitelerinde yazar şartları. Yüksek lisans için istediklerini biliyorum.

Onlari gordum. Benim 8.0 ieltsim vardi fakat zamanini doldurdu. Ya onlarin sinavina ya da bir kere daha ielts'e girerek hallederim diye dusunuyorum. Sadece o paralari simdiki ekonomimizde odemek bana koyuyor.

ielts'e falan bir daha girmeden önce başvuracağın yerle bir görüş. türkiye'de çoğu yer o sınavların geçelilik süresini göz önüne almıyor eğer 10 sene öncesinin sınavı değilse.
gerekli puanı geçtikten sonra kaç aldığının bir önemi yoksa neden bir daha giresin sınava? ama çok aday olduğu taktirde dil puanı, mezuniyet ortalaması gibi şeyleri katarak bir puan hesaplıyorlar diye biliyorum, buna bir bak derim.

aynisi eltimde de var diyerek geldim:)) benim uykumu bile etkiliyor bu yani hiç uyumadigim günlerim var. bunun icin ilaç vermişlerdi ama o da mal etti. bu bahsettiklerimden once bir uğraş edinmeye calisiyordum. Yani mesela kitap okurken cok dusunme durumuna daldigim icin artık sesli kitap dinliyorum. ya da bulmaca falan çözüyordum sudoku gibi. onun disinda eskiden yanımda rubik kup tasirdim ve buna kafa yormaya calisirdim. yani aralarını dolduracak seyler bulmaya calis zevklerine gore.

Psikolog ya da psikiyatriste git.

Zihnini meşgul et. Kitap oku (ama felsefik veya dram değil sapiens tadında). Film-dizi izle. İnsanlarla dertlerin dışında konularda sohbet et. Millet tuvalette bile düşünmemek için telefonla giriyor. Ignorance is bliss.

bende de var bu, içime attıkça saçma derecede ufak konularda ağlama krizi olarak dışa vuruyor. kafamı toplayıp kendimi anlatabileceğime inandığımda bir psikiyatriste gitmeyi düşünüyorum ama onun da iyisini bulmak zor iş.

Yds yılda 2-3 defa yapılıyor. Ama 2 ay önceden falan başvuru gerektiği için önceden plan yapmayanlar sıkıntı yaşıyor. Bu sebeple ÖSYM e-YDS sınavları yapıyor. Ankara ve İstanbul'da oluyor sanırım. Sınav ücreti de bir tık daha fazla oluyor.

Tablonun üst kısımlarına bakmamışsınız. Sözelcisiniz sanırım:)

Sınav tarihi 24.03.2019
Başvuru başlama ve bitiş tarihleri:30.01.2019 10:15
06.02.2019 23:59

Geç başvuru tarihi: 21.02.2019
21.02.2019 23:59

Sonuç açıklanma tarihi: 19.04.2019

Geç başvuru yapan da Ankara'da giriyor sanırım.

Evet ALES ve YDS puanı gerekiyor doktora için.

Normal Yds başvuruları başlamış. Son gün 6 şubat. Sınav 24 Martta.

Ben girmediğim için e-yds öneremem. Ama daha çok para vermek saçma. Hem istanbul'a e-yds için yer kalmayabiliyor.

Ayrıca e-yds başvuruları da var buara. Son günü 7 şubat. Sınav 16 şubatta. Ama dediğim gibi yer kalmamış olabilir.

Alese çıkmış soruları indirin bakın bence. Daha çok zeka-mantık soruları oluyor. Baktıktan sonra karar verin bence.

çanakkale
tekirdağ, çorlu, çatalca
edirne
bandırma

Çanakkale ya da ilçeleri.

değirmendere.

istanbul bostancı-küçükyalı arasında 1000-1500 kira arası 1+1 çok kıyak evler var.

izmir ilçeleri. izban ile şehire ulaşım da kolay. kiralar 500-1000tl arası. ancak o kadar uzak (40km) olmasın derseniz şehir içi / izmir hatay göztepe vs civarı küçük evler bulabilirsiniz. 1000tl civarı. (biraz şans işidir ve evler eskidir. iyisine denk gelmek lazım)
ilçeleri bilmem ama benim semtte (hatay/konak çankaya mh) elektrik pek kesilmiyor. upsim var. evden çalışıyorum. ısınma için ist. dan daha az harcasın. metro + bisiklet ikilisi ile ulaşım da ucuz olur.

Adana'yı dene seveceksin.

İzmir,İzmit,Yalova, Eskişehir Demek isterim. Eskişehir Tren veya araçla 3-4 saate İstanbul'da oluyorsun. Kocaeli ve Yalova hemen İstanbul'un yanında.

internet ve elektrik ne ölçüde stabil bilmiyorum ama Gökçeada uygun diğer özelliklerde size, bunun dışında Trakya ya da Çanakkale deki ilçeler de rahat olur.

silivri neden olmasın

33 yaş kilit yaş sanırım. Geçen başka bir arkadaş bu tarz bir şey sormuştu.(git: 1336515)
Size de aynı cevabı vereceğim. Büyükşehre alışkın kişi kasabada sıkılır, daralır. İzmir'e gidin, daha sakin daha medeni.

çanakkale civarını düşün.

erdek

çanakkale'de yaşamayanlar çanakkale diye saydırmış. elektrik zırt pırt kesilir. internet de rezildir. şehir güzel de, alt yapısı çöp.

eskişehir, sakarya.

eskişehir olabilir, kiralar uygundur

Çanakkale'de kışın rüzgardan dışarı çıkamazsın önermem.

Eskişehir tüm bu nitelikleri sağlıyor. 7 yıl orada yaşadım. Bir süredir istanbul'dayım. Yakın zamanda ziyarete gittiğimde orada yaşarken buraya kıyasla çok daha mutlu olduğumu farkettim.

Fiber (sanırım hala) yok eskişehir'de. 16mbit adsl internet kullanabilirsiniz.
Bir baştan diğerine yürünebilecek büyüklükte. Bunaltmayacak ve aynı zamanda sıkmayacak kadar kalabalık.

Orada 3.5k ile güzel yaşanır. Benim balkonlu, geniş, yeni, temiz ve merkeze yürüyerek 15dk'lık evimin kirası 500dü, şimdi 650 olsun. Yalnız yaşayan biri için de verilecek en fazla kira bu olur.

Balıkesir - Ayvalik.
Hiç gitmedim.

Eskisehir

eskişehirli olarak eskişehir demeye geldim.

izmir değildir.

ipini koparan izmir'e gitti gidiyor.

geçen yıl yurt dışından ev alanların en çok rağbet ettiği yermiş bu yüzden fiyatlar roket olmuş.

sadece yerli değil yabancı dahi içine sıçmaya gidiyorsa orası bitecektir.

Bence hem medeni hem kucuk hem buyuk sehir edirne merkez olabilir. Kasaba belde falan bayar zamanla.

Şile

eskişehir aşırı dandik ya bu eskişehir romantizmini anlamıyorum. ben çanakkale ya da edirne diyorum. edirneyi de canın sıkılınca yunan bulgara gidersin diye dedim :)

Aynı miktarda gelirle antalyada yaşıyorum, öneririm.

mümkündür. lehim muhabbetidir. kendiniz bile yapabilirsiniz eliniz yatkınsa.

Bence de lehimle kopan veya temassızlık olan yerlerin düzeltilmesiyle çözülür. Tamirciye sorunun bu olduğunu baştan söyleyin 20-30 lira alır sanırım. Farklı bi şeyse kaça malolacağını söylemesini isteyin.

Lehim +1

teşekkür ederim cevaplar için. Korkum direkt "ağğbi anakartın kompile değişmesi lağzım" demeye yer arayan tamircilerdi. umarım anakart arızası değil de dediğiniz gibi basit bir lehim muhabbettidir.

dönüştürücü işine gelince de, hdmi dijital görüntü sağlıyor vga ve scart analog, o tarz dönüştürücüler lezzet vermez. verenler de baya pahalı şeyler.

birinci el diye bir tabir yok. sıfır ve ikinci el

samsung ve huawei bazı modelleri yurtdışından getirip kendileri kaydedip spot olarak garantisiz satıyorlar. onlara bakabilirsin. istanbul doğubankta, kadıköy yazıcıoğlunda

@efruz, hakikaten ya, ikinci el olmasın demeye çalışırken sıfır yerine ne yazmışım :)) şimdi fark ettim, teşekkürler.
garantili olsun istiyorum. doğubank'taki esnafla anlaşamıyorum pek, kazıklanacak biri gibi duruyorum sanırım. garantisiz olan şey bozulsa o mağazaya gidip de durumu açıklamak benim işim değil. yapamam.

aslında sorum şu yüzdendi, birkaç yere gidip de marka ve fiyat araştırması yapacak zamanım ve ilgim yok. hiç cevap gelmezse samsungun alt modellerini sorup alacağım sanırım.

16GB alırsanız hafıza kartı da almanız gerekecek. Ama program ve yazılım güncellemeleri her türlü dahili hafızadan yiyecek. Güncelleme yapmasanız bile zor oluyor. Min. 32GB alın.

garantili alacaksan her yerde aynı aşağı yukarı. internet sitelerinde kampanya oluyor. amazon veya hepsiburadayı takip et.

özellikle distribütör garantisi olsun. ithalatçı garantisi sakat

@the coon, hafızayı hiç düşünmemiştim, çok teşekkürler.

internetten almayı hiç düşünmemişim, şimdi baktım da, samsung s3600i diye bir şey var mesela, 300 küsür liraya. alam mı bunu?

3 yıl önce aldığım spor ayakkabı. ben hayatımda parasını bu kadar hak eden başka bir ürün görmedim.

edit: new balance 574

Philips bodygroom ortaokulda hediye geldi üniversite bitti hala kullanıyorum. Cat colarado bot 6. yılında. Daha kullanırım. iPhone 5s. Dell inspiron laptop. Kindle paperwhite 3. Tam f/p adamıymışım. :)

@datnet ve @üğpoıuy marka modeller nedir?

@mekaniker mühendis havası sezdim :)

4 yıl önce aldığım nautica mont. Hala sapasağlam ve çok ısıtıyor.

@datnet sanırım 2 tane new balance kullandım, yağmur yedikten sonra rengi biraz soldu ikisinin de, çoraba da geçti. bu yüzden artık pek sevemiyorum kendisini

Kalenji spor ayakkabı. Donanımhaber'de başlığı vardı hatta 65 lira mı neydi halen yırtılmadı 4 sene oldu, çöp dökmeye giderken giyiyorum. Adidaslardan falan rahat.

Xiaomi powerbank. Ünlü olmadan önce 40 küsür liraya almıştım. Halen ilk günkü gibi çalışıyor 4 sene falan oldu onu da alalı.

Zara Basic mont. Ucuz değildi 100 dolar falandı aldığımda ancak üstüne kaç tane 1000 liralık mont aldım hala bundan daha rahatı daha üstüme oturanı olmadı. Rengi attı ama hala giyerim.

Xeon X3430 işlemci. Tamı tamına 2 tl verdim aldım. Gtx 960'ı besliyor. Alsam koysam 1080'i de besler. Server çıkması.

Eskiden halam bana Herry'den bir mont almisti. 8 sene giydim ve en sonunda rengi atmis hali bile baskalarinda zaten esas rengi oymus fikri uyandiriyordu. Modeli de cok güzeldi. Bir daha ayni montu görsem alirim kesin.

6 sene önce aldığım columbia mont.
ben böyle bir güzellik görmedim.

- 1.5 yıllık Xiaomi telefonum
- 8 yıllık Toshiba Satellite dizüstü bilgisayarım
- Spotify
- Decathlon'dan aldığım her şey (çadır, uyku tulumu, içlik, polar, mat, ayakkabı, sandalet, ışık, tişört vs)
- Ikea Friheten L koltuk
- French Press
- Kafa üstü kulaklık, en dandiği bile hayat kalitemi müthiş arttırmıştı
- Ikea 360 serisinden sarımsak ezici
- Ikea 360 serisinden karabiber öğütme aleti

5 yıldır kullandığım macbook pro

apple fanboyluk yapmıyorum. aldığım günden beri bir kere bile format, sıfırlama vs. gibi şeylerle uğraştırmadı. hala ilk günkü gibi stabil. sadece son güncelleme ile bir tık yavaşladı. o da apple'ın bildiğimiz taktiği zaten...

1. 6 yıl önce aldığım spor ayakkabım. adidastı ama modelini bilmiyorum.
2. 10 yıl önce aldığım Dell vostro bilgisayarım. artık yavaşlığından parçalamak üzereyim ama bu 10 yıl kullandığım gerçeğini değiştirmez.
3. htc one telefonum 5 yıl kullandım. hala sağlam ama başka işler de yaptığım için yavaşlamıştı. uygulamaları sildim babam kullanıyor. 6. yılı.
4. yine 6 yıl evvel mavi'den bir mont almıştım. hala sapasağlam. o zaman bir aylık bursumu vermiştim hey gidi.

birçok şeyi okula başladığım yıl almıştım. hala kullanıyorum ya. bence f/p konusunda ben de fena değilmişim :)

Biraz uzun bir liste olacak ancak hepsini f/p açısından çok araştırarak aldım ve memnun kaldım. Hepsini halen kullanıyorum.

Sennheiser MX 475 kulaklık
Xiaomi 10000 mah powerbank
JBL e45bt kulaklık
Sandisk Sansa Clip+ mp3 player
Logitech k400 plus kablosuz klavye
Logitech m325 kablosuz mouse
Kindle touch
Sony Xperia z5 compact
Samsung 50" ku7000 tv
Samsung soundbar (modeline bakmaya üşendim şimdi)
Nikon FM2 ve çeşitli lensler
Skechers ayakkabı
Philips Multigroom
Philips Avent buharlı pişirici
Xiaomi Mi Band 2
Seiko 5 otomatik saat

12 sene önce migrostan aldığım sinbo saç kurutma makinesi
10 sene önce migrostan aldığım tirbuşon
8 sene önce erasmustayken aldığım makarna tenceresi

tefal duduklu tencere. sanirim 7-8 yil oldu bir kez pili degisti ve ilk gunku gibi kullaniyorum. o zaman bi kampanyayla 300-350 lira gibi bi fiyata almistim. resmen her gun kullaniyorum, asiri asirisi memnunum, bayiliyorum kendisine canim duduklum <3

Zamaninda Lee den aldigim kemer. 10 yili gecti sanirim

Yazacak bişey bulamamıştım, ta ki @olaylar olaylar'ın cevabına kadar.

Bende ablamdan kalma kalın, kotla giymelik deri bir kemer var, 95 ya da 96'da almış. O kullandı, 10 senedir de ben kullanıyorum. Salaş görünümlü bişey o yüzden ufak detaylar göze batmıyor ama delikleri hiç aşınmadı, böyle bir şey görmedim ben. Nereden aldı kaça aldı hatırlamıyor efsane bişey.

1999 yilinda abd'den sirt cantasi almistim. hala ilk gunku gibi ve dunyayi gezdi, dunyalari tasidi. hala sapasaglam oldugu icin atmaya da kiyamiyorum ama cok sikildim kendisinden.

frenchpress +1
toshiba bilgisayar, 10 yil kullandim.

Deuter sirt cantasi. Torunumun torunu da kullanacak sanirim bu gidisle. (30dan fazla ulkede girmedigi zorlu kosul kalmadi).

Kitaplar. Kütüphanemdeki çoğu kitap.

Hayatta cevabını aradığım büyük soruların cevaplarını bulmamı sağlamaları, hayatta somut anlamda çok ciddi geri dönüş almamı sağlayan çıkarımların fikirsel dayanaklarını doğru oturmama yardımcı olmaları, yaşadığım ilişkileri, duyguları anlamlandırma, kendimi, insanları ve hayatı daha iyi tanıma konusundaki paha biçilemez katkıları ve daha bir dolu şey.

Ortalama fiyat da 20-30 lira. Şaka gibi! Kitapları pahalı bulan biri gerçek bir okur değildir zaten. Benim hayatımda büyük bir düğümü çözen bir kitap var. Güncel fiyatına baktım: 9 lira. 300 lira da olsa ne yapar eder alırdım mesela! Böyle nice örnek var. Sonuç olarak fiyat/performansta kitapların üzerine herhangi bir şey tanımıyorum!

1-Eski arabam (fiat palio) 10 yıl kahrımı çekti, 1 tane major sorun çıkardı(hararet), 15 yaşındaki bir araçta normal zaten, onda da yolda kalmadık, sileceğini ampulunu falan benzinlik marketlerinde bulabiliyordunuz 15-20liraya.

2-Samsung laptop 9 yaşında(modeli unuttum). Son 3-4 yıldır pc gibi çalışıyor tabi bataryası bitik, soğutucu olmadan kapanıyor falan. Ama kaldırmaz dediğim birçok oyunu oynadım. Dünya kadar işimi gördü. Bide baya indirimli aldım. Bimeksin yeni açılan bi mağazasından. O dönem arkadaşım alt modelini benden 150 lira daha pahalıya almıştı. Şans işte.

3-Maviden aldığım kotlar da benim için bu kategoride. Kalite son yıllarda düştü tabi. Ama bir kotu 4 yıl falan rengi atmadan-yırtılmadan giyebiliyordum. Bu sene aldıklarım daha hızlı yıprandı gerçi. Mavi'nin tişörtleri ve kazak-sweatler için aynı şeyi söyleyemem. Hızlıca soluyorlar.
4- CAT botum. Ulan bi bot 7-8 yıl hiç parçalanmaz mı?

5-Honda scooter. Model yazmıyorum çünkü hepsi oldukça uzun süre sorunsuz çalışabiliyor. Hani derler ya yağını suyunu koy. Bunda hiçbir şey koymuyorum yine tık demiyor. 15 yaşında kontakta sorun yaşadık sadece, bunu hero marka motorun sıfırında yaşadım.

Tchibodan aldığım montlar

Asus zenfone 2 cep tel, migrosun kendi markası antep fıstıklı cikolata, Minton mp3 player, volvo s60 araba (2008) leica m filmli fotoğraf makinası, şoktaki mintax tablet bulaşık makinası deterjanı, wd40, Gümrük birliğine ilk girdiğimiz yıllarda alınmış sony fh g80 müzik seti (kasetçalarlı :) led şarjlı el lambası, 80 li yıllardan aeg yumurta pişirme makinası... Aklıma gelenler bunlar

10 yıl önce topladığım masaüstü pc hala oyunları falan açıyor.
xiaomi mi6 telefonum
Sıradan esnaftan aldığım küçük deri sırt çantası kafadan 5 yıldır hiçbir şey olmadı çantaya

ağrısız sızısız ilaçsız. kısaca sağlıklı.

Sağlık, zaman zaman güzel bir şarap veya kahve içmek gibi komplike keyifler, güzel insanlarla güzel ilişkiler içeren hayattır.

kesinlikle önce sağlık sonra huzurlu bi aile ve iş. gerisi çom mühim değil.

dedikodu ve gereksiz bilgi ve ilgiden uzak kalarak. yani kim ne demiş, neden şu şöyle yapmış, kısımları olmadan. bu şekilde bakınca ne işyerinde diğer çalışanlarla geçinme sıkıntısı kalır, ne de kalitesiz zaman geçirirsiniz. akraba ve ailenizle mutlu olursunuz. televizyonda survivor izlemez, esra erol'un adını bilmezsiniz.

paranın önemi büyük ama ben soyut olan kısmı yüceltmek istedim önce. paran olsa Türkiye'ye konsere gelen bir kaliteli ses olduğunda önce fiyatına bakmadan arkadaşını arar, "alayım mı iki bilet" dersin.

"boş zamanlarınızda ne yaparsınız" sorusuna verilen cevapları yaparak da bu kaliteyi 10'la çarpabilirsiniz. cevapları hatırlarsınız: tiyatroya gitmek, kitap okumak, film seyretmek gibi şeyler.

Gezerek, görerek, öğrenerek. Rahat bir şekilde göçebe yaşam ile. İstediğim yerlerde ikamet edebilme özgürlüğü ile.

Saglik, ozgurluk, guzel bir semtte yasayip guzel bir semtte calismak ve bu ikinin yuruyus mesafesinde olmasi. Trafikte omur curutmemek. Haftada 40 saatten fazla calismamak.

Kesinlikle tatmin edici bir arkadaş çevresi olmalı bunun için bence. Alım gücünün yüksek olduğu bir ülkede yaşıyorum, altımda arabam var, cebimde çok olmasa da sosyalleşmeye yetecek kadar param var ama doğru düzgün güvenilir (bi ortaya çıkıp bi kayboluyolar o anlamda) bir arkadaşım olmadığı için bok gibi bir hayat yaşıyorum. Yani sağlık, yeterli miktarda para, imkan olsa da akşam bi yere çıkmalık birileri yoksa hiç de kaliteli olmuyo hayat maalesef.

İçe dönük , huzurlu , yavaş ve sağlıklı. Bence kaliteli böyle olur yaşam. Kimsenin ne yaptığına değil kendi yaptıklarına odaklanarak, kendini mutlu eden şeylere vakit ayırarak, düşünerek yazarak okuyarak ve güzel yemekler yiyerek yaşamalı insan.

İhtiyaçlar hiyerarşisi sorunun cevabını veriyor aslında. Belirli bir gelir düzeyinin üstünde paranın bir önemi olmadığını söylüyor araştırmacılar. Türkiye için aylık 15-20K bi gelir denebilir buna.

Kişinin kendisinde ve ailesinde bir sağlık problemi yoksa ve maddi sıkıntı veya huzur bozan bir durum yoksa, geriye nasıl bir işte çalıştığı ve boş zamanını nasıl değerlendirdiği sorusu kalıyor.

Sorunun cevabı ortaya çıktı ama özetleyelim. Sağlık, huzur, iyi bir iş, kendine zaman ayırabilmek. İlk ikisi gayet açık ama 'iyi bir iş' ve 'kendimize ayırdığımız zaman' tanımları herkesin farklıdır.

Bahis oynayan, ilkokul mezunu, kaportacı çırağı Ahmet, çok sağlıklı ise, tutkun bir aileye sahipse bu onun kaliteli bir hayat yaşadığını mı gösterir? Kalite; Toplumbilimine gore bir şeyi şu ya da bu bakıma göre oluşturan ve onu öteki şeylerden ayrı kılan üstünlüktür. Felsefeye gore; bireyi, yaşantının bir yönünü ya da nesneyi ötekilerden ayırt etmeye yarayan ve ölçülebilen özelliktir.. sağlık, iş, aile önem verdiğimiz şeylerdir fakat bunlara sahip olmak; bize, öteki şeylerden ayrı kılan üstünlük saglamaz. Kaliteli hayat yaşamak için zevk sahibi olmanız icap eder. Zevkler de ancak bilgi ve birikimle anlam kazanır.

Iyi uyku (8 saat)
Iyi yemek, bol protein
Guzel guluslu komik bir adam

Not: Erkek dogmaliymisim.

hayvan,doğa ve sanat sevgisi ile.

bana kızacaklar şimdi ama bence
çok çalışarak, ve sağlıklı...

şimdiki huzurlu yuvamda yaşamaya devam edeyim
enstrüman çalmaya devam edeyim
canım ne istiyorsa yiyip içebileyim
arkadaşlarıma geniş sofralar kurabileyim
bol bol kitap okuyayım
sağlığım yerinde olsun, düzenli antrenmanlarıma devam edeyim

güneşle uyanmak, vaktinde uyumak, az şeker, bol protein, bol spor, temiz hava, güzel müzik, güneş, rahat ayakkabılar, sıkı karın, sauna, hamam, havuz, masaj, güzel sohbet, sıkı arkadaşlıklar, stressiz hayat, tekne, balık, güneşin denizde yansıması, sevdiceğin seni gördüğünde gözlerindeki parıltısı...

benim icin, oncelikle saglikli ve huzurlu bir hayat kaliteli bir hayattir. herkes icin diliyorum.

saglik icin:
- yedigine ictigine dikkat etmek
- sigara ve alkol tuketmemek
- uykunu almak
- spor yapmak, cunku ileri yaslarda sikinti cikmamasi icin
- temizlige onem vermek, dis temizligi kisisel temizlik.. vs.

huzur icin:
- sevdigin isi yapmak
- manevi anlamda iyi gelen aktiviteler yapmak: bu kimisi icin dindir, kimisi icin meditasyon, kimisi icin buddha, kimisi icin zen, kimisi icin bilim... benim icin eckhart ogretileri. bana iyi gelen bu.
- aile ve arkadaslarla iyi vakit gecirmek, aktiviteler yapmak
- baska insanlara kar amaci gutmeden yardim etmek
- agac dikmek
- asik olmak
- zor zamanlarda sogukkanliligi ve sakinligi korumak, akillica hareket etmek
- kendini kimseyle hicbir sekilde kiyaslamamak
- isinle ugrasip zaman harcamak
- daha az siyaset daha az gundem daha az sosyal medya
- disarda gormek istedigin degisimin kendisi olmak

Udemy.

En ucuz yolu zamandır bence, en az 2 seneyi sadece İngilizceye ayıp gece gündüz İngilizce çalışmak. Gramer ve kelime çalışmalarının yanında Youtube ve internet kaynakları, pekiştirici uygulamalar ve seviye seviye hikaye kitapları ve ing altyazılı diziler, podcastlar. Seviye daha da ilerleyince speaking için ana dili İngilizce olanlarla konuşma uygulamaları var.

En ucuz yolu aslinda en etkili yolu, kelime ve kalip ezberleyecek, kendi kendine dialog yazacak, dilbilgisi calisacak, sorusu olursa internetten soracak.

En ucuz yolu torrentten dizi film indirip adam gibi altyazısız izleyip anlamaya çalışacak düzeyine göre. Hiç olmuyorsa ing altyazılı izleyecek.

Kursla ingilizce mi öğrenilir yapmayın ya ben bir tane kursa gidip de ingilizce konuşabilen konuşulanı anlayabilen görmedim. Kurslar para tuzağı değil ama öğrenmenin bir yolu da değil. Sadece disipline sokar öğrenmek isteyeni, para verdim gideyim bakayım diyerekten.

İlgi meselesi. Türkçe tv izlemesin öğrenir.

msn'den yabancı hatun kaldırmak.

cinsiyetçilik yapmamak lazım dilde ayıp olmaz, msn'de yabancı hatun "nude"leri almaya çalışmak her zaman en iyi ingilizce öğrenme yöntemidir.

En kolay yol arkadaşın dediği gibi dizi-film izleyerek. İnsan istemeden de olsa bir şeyler öğreniyor. Bunu kademe kademe yapabilir. Önce bölümü türkçe altyazılı izler, sonra ingilizce altyazı. Youtube'daki çoğu ingilizce video'da altyazı seçeneği oluyor. Daha sonra ilerletmek için türkçe çevirisi olan ingilizce makaleleri okuyabilir. Uçaklardaki dergilere mesela online ulaşabilir. Dizi-filmin önemi ise telaffuz kısmında ortaya çıkıyor. Türkiye'de birçok akademisyen yazılı olarak ingilizce öğrendiği için konuşmada ve anlamada sıkıntı yaşıyorlar. Aslında ingilizce bilmiyorlar, sadece yds'den 65 alabilecek duruma geliyorlar. Çare dizi-film.

kredi çekiyorlar

Sorunun cevabı kişiden kişiye göre farklılık gösterir. Evlenip eşiyle birlikte çalışıp krediye giren var, halihazırda ailesinin evinde oturan var, babadan kalan var, ailesi yardım eden var, köydeki arsayı satan var, var da var yani.

sadece turkiye ozelinde degil bu butun dunyada insanlarin buyuk bir cogunlugu 20-30-40 yillik krediler ile ev alir.

yurtdışındaki tanıdığım 38 yıllık mı ne krediye girmişti, 12 yılı kaldı diye seviniyordu. orada çok fena bu işler.
ama açıkçası hiç imrenmedim.

@üğpoıuy hanım kızım, öğretmen değil misin sen?
hemen gidip şöyle matematikçisinden, ingilizcecisinden ek dersi filan bol bir öğretmen bey buluyorsun. düğün altınlarını peşinata veriyorsunuz.
senin maaş krediye (hoş şu anda hakketen kredi çekilmez de, yapan böyle yaptı) veriyorsun, beyinin maaşıyla da geçiniyorsunuz sen dersini 3 güne topluyorsun çocuğa bakıcı bile tutmuyorsunuz çünkü hep para. ek dersler yattığında eve balık pişiricisinden balık filan söylüyorsunuz. yaz tatilinde de 1 ay senin memlekete bir ay eşinin memlekete gidiyorsunuz. oğlunuza isim eymen kızınıza ebrar, hadi Allah mesut etsin. şimdiye kadar öğretmenler odasında tüm bunların masterını yapmış olman lazımdı yahu.
yani, genelde böyle oluyor işte.ben benimle aynı soyada sahip bunu yapan 8 çift filan sayarım.

Herkes maaşlı çalışan değil. Aileden gelen mirası kullanan çok.

Biz tokiden aldık. 620 lira aylık ödemesi var şu an. İlk 2 ayını ödedik. Kaldı 178:) Başka yolla almamız da mümkün değildi.

Yurtdisinda ev almakla turkiyede ev almak arasinda cok fark var; yurtdisinda mortgage kiradan daha ucuza gelebiliyor, o zaman da eve girdim ne yapicam derdi olmuyor, o kira zaten odenecek yani.

Miras(aile büyüğü ölür evi-arsası-tarlası satılır buradan kalan pay), kredi çekilir ve birikmiş bir miktar paraya eklenir.
Miras+kredi+holosko+bir miktar para

yanlış yere bakıyorsun. 500 bine ev alanlar rahatlıkla ödüyor. eğer senin için fazlaysa 300 binlik evlerin olduğu semtler senin gelir grubunun olduğu yerdir.

annesinden babasından kalan paralara 200 300 ekleyip alıyorlar.

maaşlı işlerde değil kendi işlerinde çalışıp daha çok kazanıp muhtemelen vergi de vermiyorlardır

olmadi, olmaz cunku hayatin olagan akisini ters bir durum.

aylarca gunde 7-8 saat birseye calisip sifir cekiyorsan iki secenek var:
1 - eblehsin.
2 - kendini kandirmissin, calisiyor gibi yapmissin.

Ben tersini daha çok yaşamışımdır. Yani benden bir şey beklenmeyen ve hatta beklemediğim bir sınavda başarılı olmak. Bence iki ihtimal var.

1- O güne özgü bir şansızlık oldu. Stres ve panik sizi etkiledi. Bunu anlamak kolay. Çünkü sınavların tekrarları oluyor. Tekrar girip yapılır. Emek boşa gitmiş olmaz.

2- Çevreniz sizi yanlış değerlendirdi. Sınavın ne sınavı olduğuna ve sizin doğru şekilde çalışıp çalışmadığınıza bağlı. Çok çalışmak kadar doğru çalışmak da önemli. Taktiğiniz yanlış olabilir.

kaçıncı sınıftasın? alttan kaç dersin var?

Eğer işe dönüşebilecek yetenekleriniz ya da sermayeniz yoksa okulu falan bırakmayın. Bizim ülkede önemli olan lisansı bi şekilde bitirmek geçin yeter dersleri bi şekilde. Sonra ne isterseniz yapın.

belki yeni bir okula, yeni seveceğin bir bölümde, yeni insanlarla, belki yenir bir şehirle fresh bi başlangıç yapmak daha iyi olurdu. kendine yeni hedefler, yeni hobiler, yeni ortamlar bulurdun.

3 yıl uzadı derken 7 yıldır okulu bitiremedin mi? bir iki sene içinde bitirme imkanı varsa bence zorla.

@hallet williams ile evlenecek genc alttan aldığım 2. ve 3. sınıf dersleri var. 4. sınıf derslerinin çok azını alabildim, yani 2., 3. ve 4. sınıfı karışık okuyorum.

@kullanıcıadımbuolsun sermayem hiç yok maalesef. işe dönüşebilecek yetenğim de sanırım yok.

@elorelia bu yıl, 2. uzatma yılımdı. bu sene de mezun olmadığım için 3. uzama yılında, yani ancak seneye mezun olabiliyorum.

seneye mezun olabiliyorsan ol bence. 7 seneyi çöpe atmanın bi manasını göremiyorum.

Bırakırdım ve bıraktım da zaten.

Önceki duyurularınızı okudum. Matematiğiniz zayıfmış. Eğer tekrar Üniversiteye hazırlanacaksanız biraz zor tekrar üniversiteyi kazanmak.

bitirmelisin. en azından bir düzlüğe çıkarsın.

Ben olsam bırakırdım, bitirebilecek olsam zaten 7 senede biterdi.

ben de okulu 2 yıl uzatmıştım. ülkenin en düşük puanlı üniversitelerinden birinde ve nefret ettiğim bir şehirde. bana çocukluğumdan beri "ceketimi satar okuturum seni." diyen babam hayatımda ilk kez benimle para muhabbeti yapıp benim onu batırdığımı falan söylemişti. çok zoruma gitmişti. okurken bir camcıya girip kısa süre çalışmıştım. kaldığım yere o zamanın parasıyla neredeyse 1 yıllık borç takmak zorunda kalmıştım. (sonradan değerinde ödedim.)

evet kolay değil, belki kendini aptal gibi hissediyorsun -değilsin-, mezun olup giden arkadaşlarını görüp geç kalmışlık hissine kapılıyorsun, şu anda hayatın keşkelerle dolu ama geçecek. ben 2010'da uzatmalı şekilde mezun oldum. şimdi çalışıyorum. çok sevdiğim bir işim var. o günler de bana büyük bir hayat tecrübesi oldu. baban da sana destek çıkıyorsa okulunu bitir. hele ki okulu bıraktıktan sonra hazır ve seveceğin bir işin yoksa.

internet çağındayız istemediğin kadar kaynak var. hiç olmadı 6. sınıftan başla matematiğe adım adım difransiyel denklemlere kadar geldiğinde çok da zor olmadığını göreceksin. 6. sınıf demem gözünü korkutmasın. sıkı bir çalışmayla kısa sürede halledersin.

eğer sizi motive eden yeni bir bölüm ya da iş buldunuzsa bırakın. bulamadınızsa da öncelik sağlığınız olsun bu şekilde kendinizi yiyerek bir şey kazanmayacaksınız.bir mola verin, 7 yılsa 7 yıl farketmez, kendinizi dinleyin. stres insanın kapasitesini, hevesini öldürüyor.

Erkekseniz sırf askerlik belası nedeniyle kasıp bitirmeye değer. Üniversite hayatından 1000 kat daha kötü bir ortamda 1 sene geçirmeyecek olmak bile büyük bir motivasyon kaynağı bence :)

7 yılın sonunda bitiremezseniz okul sizi bırakacak zaten. Azami öğrenim süresi 7 yıl.

seneye mezun oluyorsan zorla bir şekilde, bu kadar sene hem emek hem para harcamışsın. iyi üniden mezun olmadığım için iş bulmam zor diyorsun lise mezunu olarak bulmak bin kat daha zor. derslere odaklanamıyorsan dikkat ilacı kullan doktora git.

O okulu bırakırsan her sey boka saracak ve hepten yikik bir duruma gececeksin. Boslukta yuzeceksin resmen, bir cikar yol bulamayip bunalima batacak vw ortada kalacakson bir balta sap olamayip. Muhtemelen boyle olacak.
O okulu bata cika bir şekilde bitirmen gerekiyor. Yoksa ayakta kalamazsin.

bir sekilde bitirirdim, zaten mezun olunca muhendislik yapmayacaksin.
elinde diploma olsun madem bu kadar zaman harcamissin, sonra yolunu bulursun bir sekilde.

En azından aileni düşün. Kim bilir ne zorluklarla okutuyorlardır seni! Hele bir de başka şehirdeysen daha da zordur. Diplomanı eline alacağın günü hayal ederek motive et kendini. Her derse git ve düzenli olarak not al. Gerekirse arkadaşlarından yardım iste.

Matematikten pek anlamamanı anlarım. Çünkü benim de matematikle aram kötü. O yüzden dil bölümü seçtim. Ama bu bir engel değil. Başarabilirsin. Etrafında senden daha alt seviyelerde olup da okulu bitirenler vardır. Onları düşün ve onlardan neyin eksik olduğunu sir kendine. Onlar başarabildiyse sen haydi haydi başarırsın. Kendini geliştirdiğin sürece okulun kötü olması hikaye bence.

seneye mezun olabilirim dediğine göre mezuniyetten çok da uzakta değilsin. anladığıma göre 3. sınıfın ortasında gibisin. ilk ve ikinci yılımdayım deseydin bölüm değiştirmeni veya öss bir daha hazırlanmanı önerirdim, çünkü insan sevmediği bir bölümü 4 yıl okuyamaz. ama sen yarıyı geçmişsin, aslında bir şey kalmamış. işin güzelliği hangi bölümde okursan oku 4. sınıftaki derslerin çoğu seçmelidir. bu da aslında sevmediğin bölümden kaçıp daha farklı alanlara yönelme imkanı verir. o yüzden 4. sınıfı gözünde büyütme, sevdiğin dersleri alırsan gözünü açıp kapayana kadar geçer. diyeceksin ki seçmeli diye her dersi alamıyorum ama bölüm seçmelelilerde bile hardcore mühendislik dersleri vardır, bir de soft mühendislik dersleri vardır. bölümde sevdiğin hocanın açtığı ders vardır. bunlar hep senin için avantaj. yani illaki 4. sınıfta isteyerek okuyacağın dersler bulursun. zaten genelde herkes 3 ve 4. sınıfta ortalamasını bu yüzden yükseltir. benim mesela 2.96'ydı, 3 dönemde 3.15 yaptım. niye? çünkü daha sevdiğim şeylere yönelme imkanı oldu. ilk yıllar gibi katı değil. her şeyi geçtim ilk yılki calculusleri filan vermişsin zaten işin %50si bitmiş. ben matematiği anlamıyorum diye kendini küçültme. zaten bölümü yapamayacak olanlar ilk yılda eleniyor.

onun dışında diferansiyeli bile yapamıyorum diye düşünme, öyle kolay bir ders değil. ben mesela lisansta d+ ile geçmiştim, bir de yüksek lisansta aldım cc ile geçtim. (cc yüksek lisansta dersi geçmek için en düşük nottur) hocayla konuştum, biz seni bırakacak aslında bir güzellik yapalım diye geçirdik dedi. düşün ben kendimi matematiği iyi biri olarak görürüm. ben zorlanıyorsam, matematiği sevmeyen senin zorlanman kadar normal bir şey yok. benimle alakalı bir şey değil, bu git ekşiye diferansiyel denklemler yaz gör moralin yerine gelsin. millet 500 entryde sızlanmış.

şu an yapman gereken sadece yarım dönem dişini sıkıp bölüm derslerini vermek ki onların da hepsini bir arada vermene gerek yok. baktım mesela 1 ders son senede başka bir dersi etkilemiyor ve sana zor geliyor. onu gelecek yıl al, onun yerine seveceğin seçmeli ders koy.

Benzer durumu yaşamış bir mühendis olarak bırakma diyorum. Mühendisler hala en çok istihdam edilen meslek grubundalar. Kariyer sitelerinde ilan sayısında en çok makine,elektrik-elektronik,inşaat,endüstri mühendisi ilanları var. Zaten mühendislerin başarılı olma sebebi bu şekilde zorlu bir okul sürecinden geçmeleri. Birçok farklı ders farklı yetenekleri geliştiriyor.

Kendimden örnek vereyim. Diferansiyeli youtube videolarıyla geçtim. Bogazicili diye bi kanaldaki videolar çok yardımcı oldu . Birkaç ayrı kanalın videolarını 4 gün yazarak çalıştım ve geçtim. Akışkanları ise internette bulduğum sorular ve önceki senelerde çıkan soruları çalışarak geçtim. Sadece nota çalışmak yetmiyordu. Daha erken olsaydı, misal 3. seneniz olsaydı bırakın derdim. Ama 1-2 yıla bitirilebilir gibi duruyor.

Benzerini ben de dönem dönem yaşıyorum. Eskiden sürekli dizi-film izleyen bir insandım. Son 1 yılda normalde 1 günde izlediğimi izlemişimdir. Sıkılıp 5dk içinde kapatıyordum. Aynı şekilde çoğu insanla muhabbet keyif vermiyordu. İçsel bir sıkıntı tabi. Ruh haliyle alakalı. Zamanla geçecektir.

Euthyrox kullanıyorum ama bu denli ağır bir yan etkisi olabileceğini sanmıyorum

Ben telefonu/interneti suçlardım bu durum için ama telefonu bilgisayarı çekmeceye bile atsam en kötü ihtimal kalkıp temizlik yapıyorum, oje falan sürüyorum yaptığım işi bitirmemek için. 25 dakikalık dizi bölümünü 3 saatte bitiriyorum. Maksimum 5 sayfa kitap okuyabiliyorum kendimi bölmeden ki ben 11 saat aralıksız ders çalışma eylemlerine imza atmış bir insanım. Sanki artık yaptığım şeylerde görev bilinci olmadığı için böyle oldum gibime geliyor. Görev bilinciyle bir işi yapınca oyun oynar gibi bir görevi "clear" ediyoruz sanki. Yani elimde bir alışveriş listesi olunca tak tak alışverişimi yapıp çıkıyorum, ama "ya gidip yoğurt almalıyım" desem yoğurtsuzluktan ölene kadar evden çıkmadığım gibi çıkınca da yoğurt dolabının önünde tereyağlarını incelerken buluyorum kendimi. Asıl düşman motivasyon eksikliği; motivasyon nasıl geri kazanılır bunu araştırmak lazım.

Beyninizi boşaltmanızı öneririm. Yoga yapın.

Lisans mezunu olanlarda öyle yazıyormuş. Bir arkadaşım söylemişti.

Bide asteğmenlik kalkıyor. Siz 3 ay gidersiniz.

1. Daha önemli ve ilham verici olan...
2. ...Sosyal ve siyasi hareketler olmaları

3. In 1960 - 1960 yılında..
4. By 1960 - 1960 yılına gelindiğinde ... süreci tamamlanmış oldu. gibi bir işlevle kullanılır.

"Çok daha önemli ve ilham verici olan ise"
"İster sosyal ister politik/siyasi akımlarla olsun" (iki virgül arasında, ek bilgi veriyor)

"In 1960" derken, "in" -de/-da eki.
"by 1960" da "1960 yılına gelindiğinde" ya da "1960 itibariyle" oluyor.

1-arkadaşların dediğinden. What burada bağlaç oluyor. That bağlacı gibi. Aynı şekilde where when de bağlaç olur bu şekilde kullanılırsa.
2-"be that as it may" kalıbındaki "be" ile benzer, "gerek sosyal ve politik hareketler olsun".
3-In 1960-1960'ta demek. In 1960's olsaydı 1960larda olurdu
By 1960- 1960'a kadar.

teşekkürler arkadaşlar. gayet açıklayıcı oldu.

eski sınav sorularını çözüp yanlış yaptığım konuları tekrarlayarak çalışıyorum. son ingilizce yds puanım 96,... 80 alan genel olarak dilbilgisine hakimdir. eski sınav sorularını çözün. kelime eksiğiniz varsa advanced kelime kitabı alın, paragraf çözemiyorsanız tekniğini öğrenin, dilbilgisinde hatanız varsa da sağlam bir kaynak kitaptan o konuya çalışın. sınavı süresinde yetiştiremiyorsanız ingilizce young adult kitapları (john green vb) okuyun.

Tahminen kelime bilgisinden ve dilbilgisinden kaçıyor sorular. Arkadaşın dediği gibi sorular çözerek eksiginizi hızlıca tespit edersiniz.

Bir yerde okuduğumu yazayım.

Bim'den su alarak İstanbul trafiğinde satmak.

O rivayetteki hoca denyo olduğundan ben o işe girmezdim. Oturur sınavlara çalışırdım.

Çünkü öncelikle "en çok artıran" dendiği için diğerlerinin o esnada ne kadar artırdıklarını da bilmemiz lazım. Bunun için espiyonaj faaliyetlerinde de bulunmamız lazım. Kıçı kırık bir ders için ben o işe girmem.

Ayrıca en çok artıranın A alacağını biliyoruz. Diğerlerine ne olacak? Sınıfta mı kalacaklar yoksa B, C gibi notlar mı alacaklar? Bunun da açıklanmış olması lazım.

düşük faizli tüketici kredisi çekip (oranı %0,98) 100 000 TL 0,98 ile 1 ay sonra geri ödemesi 101,176 TL olur

100 000 TL ziraatten çekip tebin cepte teb vadeli hesabına aylık faizle koyarsan %19 veriyor net faizi 101,415,89 olur


1 ayda kazandığın para 239 TL 2 ayda 478 TL 1 yılda 2868 TL para eder güzel para değilmi :))))

@alperz hocaya derse takılma yahu. :) asıl soru 100 liran ve 1 ay zamanın olsa bu parayı nasıl ve ne kadar arttırabilirsin?

@baknedicem 100.000 TL olsa mantıklı, ama 100 liran var. bildiğimiz mavi 100 lira.

Genelde bu tür şeyler sanal borsa yarışması şeklinde olur.

Burada ticaret yapmaktan tutun bir çok çeşitli yöntem var. Bak su satmak çok mantıklı, parayı kısa sürede 3 katına çıkarır.

@lordoz tamam kardeşim işte 100 000 TL zaten bankadan temin ediyorsun sende 100 TL var artik onuda nasil harcayacağın sana kalir sonuçta diğer bankayada borcunu kapatınca üstüne 239 TL para kaliyor yani senin 100 TL harcamadan 239 TL yoktan para çıkardım ortaya

101 176 olan kredi borcunu diğer bankadan elde ettiğin 101 415 lira ile ödüyosun elinde kalan 239 TL para sana ait + birde 100 tl var elinde toplam 339 TL para olur 100 TL ne 1 ayda 239 tl para kazandırdım bu parayı elini suya sabuna dokundurmadan kazandırdığımıda unutmayalim

@baknedicem
0.98'e tüketici kredisi yok. konut kredisi var onu da alıp bankaya yatır demez hiç bir banka. Hatta o parayla konut aldığın için sen görmüyorsun bile direk konut satıcısının hesabına geçiyor sen de evini kredi karşılığında ipotek ediyorsun.

Bir akıllı sen değilsin malesef:) kredi masraf faizleri hiç bir zaman bahsettiğin sistemi gerçekleştirecek şekilde oranlanmaz.

@ayin yazari yapan yapiyor kardeşim sen yapamıyosan bilemem hepsinin bir yolu var araştırırsan görürsün ne dümenler döndüğünü :) bankacı arkadaşlar iyi bilir :)ben yapmadım ama duyduğunu söylüyorum

bir konuya dayalı 3 tane kitap alırım 35 liradan ;)

arkası sonra gelir. başka türlü 100'ü 200 yaparsın, 500 yaparsın ama 10bin, 100 bin yapamazsın

İkinci el bir müzik aleti alınıp sokakta, metroda falan çalınabilir. Az da olsa yetenek lazım tabi.

Marangoza basit bir kilitli kutu yaptırıp osym sınavlarında emanetçilik yapılabilir.

Aslında su satmak en mantıklısı:)

Bir akbile 100 tl yukler uzuncayir metrobus girisinde takilirdim yukle sat yapa yapa 30 gunde oldukca iyi bir kar elde ederdim.

toefl 32 olduğuna emin misin? Verdiğin 2 skor aynı skalada değil çünkü.

Toefl derken 120 üzerinden hesaplanan IBT (internet base test) ise 32 almanız pek işe yaramayacaktır. Ielts 4.5'in karşılığı 65-70 olsa gerek. Toefl daha geçerli bir sınav.

Toefl 32 ingilizce bilmiyor demek. Bence de yanlistir.
Ielts 4.5 biraz ingilizceniz varsa gayet kolay. O skalada hangisine girdiğin farketmez aslinda. ielts 4.5 de bilmiyor demek gerci.
Toefl listening bir tik daha kolay.

Ev iş arası kaç km? trafik oluyor mu?
dizel biraz daha mantıklı gibi görünüyor ikisi de aynı model nihayetinde. km'si de tercih edilmeyecek yüksek sayılmaz. ama vergiyi düşününce neredeyse kafa kafaya gelirler bence ev-iş arası uzak değilse.

Yılda kaç bin km yapacaksın? Fazla km yapacaksan dizel al.

Avrupadaki akım bizi etkilemez. Hatta dizelleri bize yollarlar. 600 liralık vergi farkı da zamanla azalacak. Bence öncelikli olarak yapacağınız km önemli. Çok kullanılacaksa dizel hala avantajĺı. Tabi araçların ekspertiz raporuna bakmak lazım. Km'ler orijinal mi, önemli bir kazası var mı. Ekspertiz ücretleri çok tutmuyor diye biliyorum. Ben olsam raporu görmeden karar vermem.

benzinliyi al geç. yaklaşık aynı yakıyor. konforlu, düşük kilometreli, daha çok özellikli olana binmiş olursun.

1,25 motor muhtemelen atmosferik motor. Çok verimli olacağını sanmıyorum.

1,25 fiestalar çöp. Dusuk hacimli diye demiyorum. Zaten satilmiyor da. Cok zor satiliyor.

Cevaplarınız için teşekkürler. Ev-iş arası mesafem az (6 km), ancak bazen trafik yoğun olabiliyor. Ayrıca arabayı öncelikle alma sebebimin işe gidip gelme olmasına rağmen aldıktan sonra mümkün oldukça fazla kullanacağımı düşünüyorum. Bahsettiğim araçların ilanlarına aşağıdan ulaşıp yorumlayabilirseniz daha sağlıklı olabilir:

www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

1.25 şehiriçi aracı şehirler arasında eziyet eder. dizel rahat ettirir ancak kmsi çok. biraz kullanıp satarım diyorsan dizel al.

1.25 temizliğinde 1.5 tdci olanindan bul onu al. Dizel ilanindaki araci begenmedim.

Bir süredir ilanları takip ediyorum, dizel araçların kmleri hep 100 binin üzerinde. Bu aracın 1.25 versiyonu gibi az kullanılmış düşük kmde olan 1.5 bulabileceğimi sanmıyorum. 85 bin km çok fazla mı bu sebeple mi dizeli alma diyorsunuz yoksa başka sebepleri var mı?

uzun yol arabası değil. şehir içi yakıtta, park etmede rahat ettirir. sıfır fiyatları bana fazla geliyor. o paranın arabası değil bence.

Ben bilfiil kullanmadım ama alan 2 arkadaşım da 1 yıl içerisinde elden çıkarttılar.

Bi yerden sonra tatmin etmeyebilir, küçük gelebilir vb.

yurtdisindayim sifir fiyati en uygun araba su anda. kücüklük konusu da sorun degil. kücük araba bakiyorum.

@re noreno mesela neden elden cikardilar bilginiz var mi?

@jefferson uzun yol arabasi neden degil biraz detay yazabilir misiniz?

yurt dışındaysanız yenisi her türlü alınır.
Uzun yolda yol tutuşundan dolayı biraz yorabilir. yanından büyük bir araç geçince etkileniyor araba. 4-5 yıldır kullanıyorum. burada fiyatları uygun olsa yenisine geçerdim.

0 araç 5 sene sıkıntı yapmaz. 2012'den sonra motor sıkıntıları aşıldı. Araçtan beklentinize bağlı. Araçtan konfor, rahatlık, sessizlik tarzı şeyler bekliyorsanız daha farklı seçeneklere yönelmelisiniz.
90 bin tlye bin motor alacağıma 2014 sonrası golflere yönelirdim.

biri doğrudan performansı düşük diye, diğeri de yakıt tüketimi yüksek diye çıkarttı.

Hmm peki 2018 model polo alsam ikinci el ama fiestayla ayni fiyat az kullanilmis?

İtalyada kiralamıştım, kullandığım en kötü araba diyebilirim hiç bulaşma

Yeni kasa 1.0 benzin otomatik modelini 1 yıldır kullanıyorum. Şehiriçi ortalamam 7 litre, şehir dışı 5-6 litre (100'de 5, 120'de 6 yaklaşık olarak). Olumsuzlardan başlayalım. Motor freni diye bi şey yok, ayağınızı gazdan çekince araç pek yavaşlamıyor. Bu da sürekli fren yapma ihtiyacı doğuruyor. Bide araç hafif gaza basınca hızlanıyor ve hemem vites atıyor, yani düşük süratlerde sabit hızda gitmek çok kolay olmuyor. Bide geri vitese takınca hafif gaz veriyorsunuz araç hareket etmiyor, sonra sert basınca fırlıyor. Gaz tepkisi sıkıntılı yani. Başka otomatik vites araçlar da kullandım böyle değillerdi.

O dönem 5 araç arasından karar verdim. En çok etkileyen iç mekan kalitesi olmuştu. Çünkü diğer modellerde (i20, clio, corsa) iç mekan kalitesi daha kötüydü. Polo'yu da ben sevmiyorum. Bide yeni kasa bir araç almak daha mantıklı gelmişti. Boyut olarak da diğerlerinden büyük fiesta. Ayrıca estetik olarak da diğerlerinden daha çok beğeniyorum.

Tam karar vereceğim dönemde, 2. tercihim olan corsa'ya zam geldi ve aralarındaki fark 10bin tl'den 6-7 bin tl'ye düştü. Düşünecek pek bir şey kalmadı yani.

Sonuç olarak pişman değilim ama yine olsa yine alırdım diyemiyorum. Belki 2. ele yönelirdim, astra hb istiyordum ama manuel versiyonu fiesta'nın 12bin üstündeydi, yani otomatik vites sıfır alınabilecek en mantıklı araç fiesta'ydı.

Yurtdışında olsam almazdım sanırım, makas bizdeki kadar geniş değil ve biraz daha para koyup daha iyi bir araç alırdım.

En geç salı ulaşmamış olursa sonucunuzu online talep edin derim.

Kargoda sanmam ama kurum içinde kaybolmuş olabilir. Bazen kurum içerisindeki dağıtım ofisine veriliyor, orda da gecikme yaşanabiliyor.

Panik yapmayın, büyük ihtimalle ulaşır önümüzdeki pazartesi veya salı. Ulaşmama halinde bile TOEFL ile iletişime geçip halledersiniz.

ABD'den gönderim yapılıyor diye biliyorum. Benimkinim gelmesi 1 ayı bulmuştu. Online olarak indirseniz kabul edilmez mi?

Yakınınızın mekanla anlaşmasına bağlı. Ama düğünlerde oldugu gibi doğum günlerinde de kişi başına anlaşma olabiliyor. İçki olursa rakam artacaktır. Aslında tüm detaylar bütçeye bağlı.

açılın sürekli doğum günü organizasyonu yapan kişi geldi :)

1 -Mekanda yer ayırtmak için esktra bir ücret talep etmezler, edenler olursa zaten herkes 50 - 100 tl harcama yapacağını söylediğinizde bu durumunun gereksiz olduğunu başka yere bakacağınızı söylersin. pastayı eğer siz alacaksanız, garsonlara verin onlar halleder, eğer mekandan pasta alacaksanız yine garsonlar hallederler. bu iki seçenek olursa bile garsonlara bahşiş vermeniz gerekir.

2 - Mekana gelen kişilerin yedikleri içtiklerini doğum günününe davet eden kişi ödemek zorunda değil ama eğer bütçeniz varsa doğum gününe gelenler için güzel bir jest olur.

Ek soru : bilmiyorum.

Diğer sorulara cevap gelmiş, ben mekan önermeye geldim.

Beşiktaş'ta Pasta Sanatı'nın olduğu arada hemen ileride sağda Mansion diye bir yer açıldı. Biz gittiğimizde de doğum günü organizasyonu yapılıyordu, 50 kişi falan vardı içeride. Mekan sahibi de çalışanlar da çok kibar, güleryüzlü. Çay kahve içtik biz memnun kaldık ama yiyecekler vs. de güzel gözüküyordu.

Mutlu yıllar şimdiden ^^

Bir tulumla anne ile çocuk arasındaki bağı güçlendirebileceğini mi sanıyorsun?
Para kullanarak bağ oluşturmak yerine neden sevinmediğini sorup çözüm bulmalısınız.

Konu bir tulum degil. Hediye degil. Sanirim idrakta sorun var. Annenin psikolojisi cok karisik ve 'ufak seylerle' sevinebilen birisi. Yani parayla bir seyleri bastirmiyorum. Annenin neden sevinemedigine gelince, var olan oglum 1 yasinda henuz ve yeni bebeklik doneminden cikmak uzere. Umarim aciklayici olmusumdur.

Öncelikle tebrikler, analı babalı büyür inşallah. Zor bir dönem sizi bekliyor. Neyse ki büyük olan emzirme döneminden çıkıyor. Fakat hamileliğin ilerleyen döneminde annnenin çok yardıma ihtiyacı olacak. İlk çocuk kucak istemeye ve ilgi istemeye devam edecek. Hediye meselesine gelince, bence anneye özel bir hediye alınmalı. İstedigi şeyi en iyi siz bilirsiniz. Kıyafet, aksesuar (kolye,küpe,bilezik,yüzük) ,telefon,parfüm vb. Hepsinden güzeli iyi bir yardımcı-bakıcı bence :)

Mantık çok doğru ama tulum kötü. Daha özel şeyler olmalı.

klişe mi olur bilemedim ama için fotoğraf konulan madalyon kolyelerden alınabilir. bir tarafa oğlunuzun fotoğrafını koyarsınız. diğer tarafa da yeni gelecek olanı koyacağınızı söylersiniz. ama şık bişey olmalı.

Bu sahne mi acaba, sezon 1 bölüm 18

www.youtube.com

s6e04 Subway Wars

Thy, thy-teknik, pegasus vb dergileri var, aynı sayfada aynı makale iki dilde yazılı oluyor, online olarak ulaşabilirsiniz.

Şiddetle tavsiye Michelin alın.

Bridstone sakın almayın.

Her ikisini de aynı araçta kullandım. Bridstone yolda yağ gibi kayarken, Michelin zamk gibi tutunuyordu.

Bir akdenizli olarak ben 4 mevsim kullanıyorum. En soğuk zamanlarda ancak 8 derecenin altına iniyor. Bence 4 mevsim mantıklı. Aslında markadan çok modelle alakalı. Goodyear'in uygun fiyatlı 4 mevsim lastikleri var. Ama internetten fren mesafesi, konfor, yakıt tüketimi vb sıralamalarına bakın.

Arabanın üstünde ilk hangi lastik takıldıysa, o lastiğin takılması daha iyidir diye duydum.

Kışa gerek yok, sıcak memleket zaten, 4 mevsim almalısınız. Alırken yakın tarihli olmasına dikkat edin.

dört mevsim veya yaz lastiği dedikleri lastiklerden alın. sıralamam 1. michelin 2. continental 3. bridgeston 4. goodyear 5. pirelli. michelenine o kadar para vermek yerine continental alabilirsin.

Kendine bakınca anlaman lazım. Sen işsizsin söylediğine göre. Karşındaki kişinin işi var çalışıyor ve işler yolunda olduğu için işini kaybetmesi sözkonusu değil. Belki çok kazanmıyor ama en azından yaptığı işten mutlu anlattığına göre.

E ekmek aslanın ağzında. Adam ölmediği için açlıktan kırılmadığı için mutlu. İnsanımız hiç bolluk görmedi ki, ezelden beri gariban ve ufak tefek şeylere seviniyor. Kötü bir özellik diyemem.

bırak bari o kadar mesaiye rağmen (ekstra kazanmıyor, sosyal hayat kalmıyor olmasına karşın) mutluysa, mutlu kalsın.
hakkını arayan bir kenara iş arayan bile bulamıyor, ortalık kırılıyor kendin biliyorsun.

Is yerinin amaci var olup, ayakta kalip para kazanmak.

Iscinin amaci birilerinin isini yapıp para kazanmak.

Win & win

Not:artik isyerleri normal sartlarda ayakta kalamiyor. Ancak isleri bu kadar yolinda giden, gece saatlerine kadar is yoğunluğu olanlar ayakta kalabiliyor. Eskiden bu tempo zengin ededdi, simdi yok olmamak icim bu tempoyu gerektirecek kadar is lazim.

ben sana hak veriyorum.
çalıştıgı firmanın işlerinin iyi olmasına sevinmesini anlıyorum, ama bazıları kendi malıymış gibi seviniyor. sözlükte bununla ilgili bir başlık ve bir sürü entry vardı her görüşten, başlığı hatırlayamadım ama
beyaz yakalıda üç kuruş kazandığı işyerini aşırı sahiplenme durumu var, yeni mezun olup işten çok zevk alma ve patronun gazı ve uyduruk ünvanlar birleşince böyle bir durum oluyor. 30 yaşını geçince bu ortadan kalkıyor.
senin olayın ise bunun tam tersi. senin durumun da pek normal görünmüyor. bir şekilde para kazanmalısın. çok düşünme böyle şeyleri.

@deveyi diken adamin ta kendisi, adamlar bilmem kaçıncı şubeyi açmış ve bugün satın almadan gelenlerin konuşmasına şahit oldum kısaca para basıyoruz diyorlardı. Bunlar kazanmıyorsa sade esnaflar intihar falan etsin. Bu kadar da abartmayın.

Normal koşullarda bilmiyorum ama şu son durumda sevinmeleri gayet normal bence. Birçok işyeri iflas bayrağı çekerken işlerinin yoğun olması hem şu an hem de yakın gelecekte ekmek kapılarının olacağı anlamına geliyor.

Toplumun alt-orta sınıfında çokça görebilirsin bu bakış açısını. Temelde kültürel ve sınıfsal bir durum olsa da, ülkedeki işsizlik bunu tetikliyor. Çevremde de görüyorum ve kendileri üniversite mezunu olsalar bile, ebeveynleri üniversite mezunu olmayan kişilerde çok oluyor bu bakış açısı. Sanırım yetiştirilme şekli bu kişilerde bir çeşit öğrenilmiş çaresizlik hissi yaratıyor. Tabi bunu kırıp, daha iyi bir iş ve hayat için çabalamak da zor geliyor.

Arkadaşınız nasıl kalifiye bir insan olunabileceğini aslında biliyor. Misal ingilizce bilmek çoğu meslekte aranan bir özellik. Neden ingilizce öğrenmeye çalışmıyorsun diye sorduğunuzda, size türlü bahaneler sıralayacaktır. Zaman yok, para mı ayırabiliyorum veya o iş öyle olmuyor gibi laflar edecektir. Halihazırdaki bilgi ve tecrübesiyle daha iyi bir iş bulamayacağını düşünüyor ve haklı da.

bana kalırsa kimseyi böyle yargılamamak gerek,
belki senin bilmediğin bakması gereken insanlar var ve o kısıtlı alacağını hala alabildiği için mutlu hissediyor kendini.
bu ayda aç kalmadık diye.
belki işsiz kalıcaz hatun çekip gidicek diye korkuyor. bilemezsin yani.

inanmak önemli.sen sıkıntın olmadığını düşünüyorsan sıkıntın yoktur. inanmak inanmışlık çok önemli.

Abartmayin arkadas. Bildim bileli bu kazanmiyoz, ticarete para yok, karnimizi zor doyuruyoz muhabbeti doner durur.
Ekononminin berbat durumda olmasina ragmen gayet de saglamda olan bir dunya kucuk ve orta isletme var, catir catir kazaniyorlar. Bunlarin hepsi ihracatci da degil bak, ic piyasa haril haril calisip kayda deger tahsilat sorunu da yasamayan tuzu kuru bir suru firma var, goruyoruz bunlari is hayatinda gozumuzle.

Isyerleri normal sartlarda ayakta kalamiyor, olumune yardirarak anca tutunuyorlar falan, abartmayin bu kadar.


Duyuruyu acan arkadasin bahsettigi tipleri keriz olarak goruyorum. Bilmem kac tane sube actik diye sevinen (prim falan da almayan) adam afedersiniz maldir benim gozumde, gaflettedir. Motivasyon iyi bir sey de boyle anlamsiz motivasyonla hayal dunyasinda mutlu olmak sacma geliyor bana. Tuttugu takim kupa alinca cocugu Harvard kazanmis gibi sevinenlerden bir farki yok gozumde.
Bana yaramayan kilisenin papazini... demis adam bak, hakli bence.
"Bilmem kac tane sube actik" derken bizli konusmak nasil gaflettir, sizin subeniz mi:)
Patronluga olum, yasasin isci sinifinin yukselisi falan demiyorum da bildigin enayilik bu kisaca.
Bir parcasi olmadigin grup icin "biz su kadar sube actik" diye sevinecegine "onlar" sube aciyor buyurken ben neden buyuyemiyorum diye kendine sormak lazim. Daha iyi bir hayat icin ne yapabilirim diye.

belki prim aliyordur siizn haberiniz yoktur. ya da belki kendisine soz verilmistir bu sube su kadar satarsa maasinda su kadar iyilestirme olacak gibisinden.
isi sahiplenmek kotu bir sey degil bu arada bence, ama atomu parcalamiyoruz, hayat kurtarmiyoruz bir tacir icin calisiyoruz sonucta, cok abartmamak lazim.

Bence cevap sorunun içinde gizli!

yanlis hatirlamiyorsam sadece kendisi ve kendisi arabada olmak sartiyla esi ve cocuklari kullanabiliyordu sanirim.

kenan sofuoğlu'un eşinin arabasıyla meclise gittiği haberleri vardı, eşinin adına kayıtlıydı ve haberlerde kullanabiliyor diyordu, belki çocuğu kullanabiliyordur ama kayın valide, elti, görümce olmaz bence :)

sadece eşi kullanabiliyor. ana baba kayın valide fln olmaz.

Oldum deyip daha sonra zihniyetimde ve yazım hayatımdaki görevlerime olan tavrımda herhangi bir yaklaşan değişimin farkında olmak istemem.

ikisi de aynı mantık, carnot cycle ı ile çalışıyor. gaz olayı da aynı. r22 veya r134 kullanılıyor.

hoca kendinden gayet emin bir şekilde aralarındaki en önemli fark nedir dedi,sınavda da çıkma ihtimali yüksek.

taze havayla bir ilgisi olabilir mi?

genelde iki yakıt kıyaslanırken şöyle bir hesap yapılıyor, 100km'de biri 5lt iken diğeri 7lt yakıyor deniliyor, fakat bu miktarlarda yaklaşık olarak aynı ağırlığa sahipler, dizel yakıt sistemini bilmiyorsanız cevap vermeyin ltfn tşk pls, gaz ne alaka aq, illa biri çıkıp böyle bir cevap verecek.

Selamlar,

dizel yakıt kullanan araçların kilometre başına daha az yakıt harcaması yalnızca yoğunluk farkından değil. Benzin ile dizelin kimyasal yapısı farklı ve dizel yaktın içerisindeki enerjinin kullanılması daha kolay. Motorlu taşıtlarda dizel yakıtın içerisindeki potansiyel enerjinin yaklaşık %40'ı kullanabiliyorken benzinli araçlarda bu oran %25-30 civarı. O yüzden aynı işi yaparken daha az (hacim olarak ve ağırlık olarak) dizel yeterli oluyor.

Bu oranlar 5 sene önce falan üniversitede kaba olarak verilen değerler. Bugün bu oranlar artmıştır mutlaka ama böyle temel bir fark var iki yakıt tipi arasında.

dizel: 45.5 MJ/kg (megajule/kilogram)
benzin: 45.8 MJ/kg

dizel: 36.9 MJ/litre
benzin: 33.7 MJ/litre

aradaki fark daha çok çevrimden kaynaklanıyor. tüm ısı makineleri bir termodinamik çevirmine göre çalışırlar. jet motorları brayton çevrimi, benzinliler otto, dizeller dizel çevrimi gibi.

dizel, otto (benzin) çevrimine göre daha verimli. Aslında eğer sıkıştırma oranları aynı olsaydı otto çeviriminin verimi daha yüksek olurdu. ancak dizel'in sıkıştırma oranları otto'ya göre daha yüksek olduğunda böyle bir avantaj yakalıyor. ayrıca otto çevriminde yanma işlemi teoride sabit hacimde gerçekleşirken dizel çevriminde sabit basınçta gerçekleşiyor (yine teoride), tıpkı jet motorlarında olduğu gibi. yanmanın sabit basınçta gerçekleştiği çevrimlerde ortaya çıkan ısı enerjisinin bir kısmı genleşme için harcandığından verim açısından dezavantajlı. ancak bahsettiğim gibi sıkıştırma oranının yüksek olması dizeli öne geçiren faktörlerden biri.

sanmam, hikayesi farklı onların.

o filmlerde öyle bişey yok

www.imdb.com

resident evil olmasın ? veya geçenlerde avatar çıktı tv ye acaba onu mu demek istedi ?

karşılıklı gol olur diyen çok var.

son iki kuponum tuttu 3. yatıcak gibi :) ama tahminimi söyliyim.

kg var.
fantazi: iy 1,5 üstü
skor tahmini 1-1
burak ve ronaldo goller.

kg var --> 1,70
2-3 --> 2,40
iy x --> 2,90
x/1 --> 4.25

ben tek maç için skor düşünüyorum, çünkü real'in yenilme ihtimalini çok düşük görüyorum, hatta ilk yarı da büyük olasılık 1 bitecek, ama realin oranları düşük, 1/1e 1.35 veriyor, 4-1,4-0,4-2 gibi bir skor oynarım, tam karar vermedim, real risk almaz, 2-3 atıp yatıyım demez, şampiyonlar ligi maçı bunu, ama kredinii kardeşini basma, hem kölelik kalktı.

karsilikli gol olur ve real yener. 3-1 diyelim.

3-0

@karpuzpeynir lütfen lazio maçına da tüyo ver. kahin ahtapot mübarek

kinetix değil

mp mi? mp one mı ne yaptılar sonra

(bkz: kinetix)

Kinetix için diyorlar bunu ben de duymuştum. lakin kaynak aradım bulamadım, şehir efsanesi de olabilir.

kinetix değil eminim, scooter diye hatırlıyordum, ama o da değil sanırım, mp de değil.

(bkz: lescon) ?
kariyer.cc

ziylan ?

www.polaris.gen.tr

bahsettiğim ayakkabı markasının hikayesinde ismi değiştiren bir politikacı vb. biri var.

haangar olabilir mi ?

Ben de bu hikayeyi anımsıyorum, Yimpaş'ın bir markasıydı sanırım, ayakkabının markasını İtalyanca bir isim yapınca satışlar artmış diye okumuştum ama marka aklıma gelmiyor.

mecaz?

eve değil de ev kirden geçilmiyor değil mi?

drthea- anlamını biliyorum onu sormadım, neskafe- mecaz olarak yanlış bir kullanım mı diyorum yani, il padrino- anlatmak istediğim yanlış örnek çeşitlerinden, 'ev geçilmiyor' baya saçma geliyor kulağa 'eve geçilmiyor' daha doğru, haberlerde kullana kullana alıştırdıkları bir yanlış kullanım sanırım, türkçemizi düzgün konuşalım şeklinde bir kaygım yok, merak ettim benim gibi düşünen var mı diye.

"Çıplaklardan geçilmiyor" derken "çıplakların içinden" değil "çıplaklar yüzünden" geçilmiyor denir. O yüzden "Eve kirden geçilmiyor." şeklindeki bir yönelim bir de ayrılma eki kullanmanın anlamı yok. "Ev kirden geçilmiyor." olacak. Kulağa garip gelebilir, normaldir.

Mesela Star Tv'de maç anlatan arkadaş da "topun gelişine vurmak" diyor ama doğrusu "topa, gelişine vurmak". Adamdan duya duya ona da aşina oluyor insan.

beta değil artık. eskiyi de kullanabiliyorsun.

tamam eskiyi de kullanabiliyorum ama neden bu kadar ısrar ediliyor? sıfırlama muhabbeti yüzünden 1 saat uğraştırdılar şimdi de. neden? daha çok mu para kazanacak oraya geçince... anlamadım.

framework değişti. arka sistemi daha iyi hale getirdi sanırım. tabii para kısmı da vardır.

framework ne işe yarıyor?

Olayın teknik altyapısını tam olarak bilmeden konuşmak zor, fakat 99'da 3-5 arkadaş için yazılmış yazılımın çok az değişimle bugün milyonlarca kişiye hizmet vermesi zaten saçma, beklenmeyen bir durum olurdu bence. Emin olun kaputun altında bir şeyler değişmiştir.

tamamen maddi kaygılarla dayatılıyor.
eksisozluk.com

kullanıcı aradaki farkı pek anlamasa da, altyapı kısmında işler değişiyor. birisi eski kodlarla, diğeri yeni kodlarla yazılmış olduğu için hem google açısından (para) hem de geliştirebilmek açısından, yenisi zamanla tek kullanılan olacaktır.
daha düzgün bir tasarım yapsalar sorun kalmayacak da, eskiye alışan biri için yenisi hem karışık hem de göze yorucu geliyor.

ben hala eskisini kullanıyorum. yenisini tabiiki kullanırdım bikaç gün denedim, sonra tekrar denedim ama olmadı. betaya tema özelliğini koysaydı betayı kullanırdım çünkü arayüzü, tasarımı ve başlık dizilimini beğenmiyorum betanın.

boş şişe daha ağır cismi yukarıda tutabilir. su basıncı derinlikle orantılı olarak her yönde eşit olur, etkilemekten kastınız nedir?

içi dolu pet şişe daha ağır olduğu için, batan cisim bağlanmadan önceki suyun altında kalan hacmi daha fazladır. çünkü suyun altında kalan kısım kaldırma kuvvetini verir. daha ağır cisimde daha fazla kaldırma kuvvetine ihtiyaç olacağından batan hacim fazla olacaktır.

içi boş pet şişede yukarıda açıklanan sebepten dolayı batan hacim, dolu şişeye göre daha az olur. çünkü içi boş pet şişe daha hafiftir. dengede tutacak olan kaldırma kuvvetine ihtiyaç bu nedenle daha az ve bu yüzden suyun altında kalan kısmı (batan hacim) daha azdır.

boş pet şişe daha ağır bir cismin batmasını engelleyebilir. çünkü suyun üstünde henüz batmamış daha fazla hacim var. Ağırlık bağlandığında, boş pet şişenin kendini batırabileceği yani su üstünde kalan hacmi daha çok. bu nedenle daha çok hacmini batırır (dolu pet şişe ile arasında olan batmayan farkını da su altına alabilir) ve daha ağır bir cismin batmasını engeller.

İkisini de batırırsanız, kaldırma kuvveti aynı kalır. Ben burada su basıncını sorduğunuzu zannetmiyorum. Kaldırma kuvvetini soruyorsunuz. Kaldırma kuvveti batan hacim ile alakalı olduğu için ve ikisini de tamamen batırdığınızı farzettiğiniz için, batan hacimler ve dış ortamdaki sıvı aynı olduğundan kaldırma kuvveti iki pet şişe için de aynı olur.

cevaplar için teşekkürler, hiko çok iyi açıklamışsın, ilk sorumun cevabını aldım, 2. için dolu şişe yeterli derinliğe indirildiğinde basınçtan daha az etkilenir diye düşünüyorum, şişelerin ağzı kapalı olduğu için, yeterli derinliğe inildiğinde patlayacaklarını düşünüyorum, hangisi daha uzun dayanabilir su basıncına?

şöyle cevap vereyim ben de...

pet şişenin taşıyabileceği ağırlık sadece (batan) hacmiyle ilgilidir. azami ağırlığı konuştuğumuz anda batan hacim aynı olduğundan taşıyabileceği ağırlık da aynıdır. ancak; birincisinde ağırlık sadece ağırlıkken, ikincisindeki ağırlık içindeki su+ağırlıktır. anladın sen.

basınç suyun derinliği ve özkütlesiyle ilgilidir, yani aynı derinlike dolu da olsa boş da olsa aynı basınç olur. cisim aynıysa (yüzey açısından) basınç kuvveti dağılımı da aynı olur. yalnız şöyle bir şey var, bu basınç kuvveti şişenin içine doğru olur, yani şişelerde patlama değil ancak büzülme görebilirsiniz.

www.youtube.com

mythbusters'ın videolarına bak. patlama olayında baya iyiler.

al bak en ağır olanı bu:

www.youtube.com

başvurabilir. bu puanların iki sene geçerliliği var zaten.

mühendis olarak atanmak için diyorum. düz memur değil.

sen bu sene de gir, yabancı dilin varsa sonra dil sınavına da girersin. cebinde puanın olmuş olur. belki A kadrolarından bi uzmanlık falan düşer nasibine. mühendis olarak atansan da memur oluyosun zaten. düz memur.

mühendis alımları da merkezi atama ile yapılabiliyor. yani kpss'ye girip mühendis olabilirsiniz ama sonuç olarak düz memur diye geçersiniz. sadece teknik sınıf olduğundan maaşınız yüksek olacak işte diğer düz memurlara oranla.

bu senekine giremez yanlış bilmiyorsam, kpss puanın hesaplanabilmesi için yds ye girmesi gerek, onun da başvuruları bitti. yanlış biliyorsam biri düzeltsin lütfen. edit: şurda sadece ilkbahar dönemi demiş. siz yine de araştırsınız artık, neyse. www.abbasguclu.com.tr

b grubu atamalar mühendis de olsanız başka bi bölüm mezunu da genel atamayla yapılıyor. düz memurluk hepsi bi yerde yani. uzmanlığı diyorsanız a grubundan hazırlanmanız lazım.

yds sonbahar dönemi sınavı var, ona girsem olur heralde.

olur.

windows kullanıyosan windows'un hesap makinesinden sağlamasını yap. ya da online hesap makineleri var, onlara da bakabilirsin.

böyle bi ihtimal var mı ya cidden?

radyana çeviriliyor bazen makine, tekrar dereceye alın, bazen ondan dolayı farklı sonuç verir, üst sağ tarafta ayar için düğmesi olacak.

hesap makinesinin yanlış hesap yapması teorik olarak da pratik olarak da mümkün değildir. bir yanlış varsa radyan-grad-derece geçişinden kaynaklanıyor olma ihtimali var yukarıdaki arkadaşın dediği gibi.

Hesap makinesi sonuçta binary sistemde değer saklayan (interger, float, double etc.) cihazlar olduğundan rasyonel sayılar haricinde yaklaşık değer hesaplar. Yani her zaman ufak bir hata payı vardır. Örneğin:

asin(acos(atan(tan(cos(sin(29)))))) işleminin 29 vermesi lazım. Benceki fx-82MS 28.99999928 buluyor.

çok komikmiş yazar kardeş. adam gibi parantezli yapın işlemleri niye yanlış yapsın alet. bütden falan kalındı galiba ne yapacağını şaşırmışsın. hayır bide katlı integral falanla uğraşsan napacab acaba :)

casio 991es kullanıyorum. ayarlarda son 8 basamağa yuvarlamak ya da dorekt tam sayıya yuvarlamak arasında seçenekler var. yani çok küsüratlı çıktıysa nereye nasıl yuvarlasın ayarlayabiliyorsunuz. yanlış ayarda olup 5 adım sonra sonucu çarptırıyor olabilir.

piye basın oran değil sayı isteyin yeterince küsüratlıysa bir ihtimali elemiş olursunuz.

hesap makinesine tanrıdan daha çok inanan bir kişi olarak şok yaşıyorum şu anda

www.imdb.com

Müşteri numaranızı hatırlıyorsanız, bankamatikten cep telefonu aracılığıyla falan bir yöntem vardı para çekmek için..
Alo garanti'den yönlendirirler..
garant.com.tr'de de anlatıyor olmaları lazım..

pardon müşteri numaramı öğrendim, msj attılar, kart no'mu hatırlamıyorum, onunla internet şubesine girmek gerekiyor.

bankaya gidip kimlik ehliyet pasaport vs. gösterip para çekip yatırabilirsiniz

Ya because, ya while anlamına gelir.

I saw an accident as I was going home.
The average health of the society has been worsening as people do not exercise.

bir de cümle başında olanı var.O ne için oluyor peki ?

www.english-at-home.com
www.better-english.com

www.edufind.com
www.edufind.com

as long as she does her homework she can go out.

istemediğin kadar örnek var
www.youtube.com

Cümle kalıbı için dediğim iki kullanım var sadece. Eksik yazdıysam affola. Başka kullanımları da soruyorsan, çok var.
As long as .... : ... olduğu müddetçe
As .... as sb/sth : senin/onun kadar ...
.
.
.

her cümle başına gelişinde aynı anlama gelmez.
"As seen on TV, violets are blue." > burda da görüldüğü "üzere" anlamını veriyor.

türkçe'deki "gibi" ile aynı gibi.

as you might know, Murat plays guitar very well.
bildiğiniz gibi, Murat çok iyi gitar çalar.

ha bir de "while"(-iken) anlamı vardı,

i will serve drinks as she will be prepaing them.
o içkileri hazırlarken ben sunacağım.

Bir de "olduğu gibi" anlamında kullanılır.

'as if you rich' falan da olur öyleyse, zenginmişsin gibi, if gelince olumsuz anlam oluyor.