hesabı nasıl kapatacağız bir türlü bulamadım ?

beta.eksisozluk.com var ama tamamen kapatmayı ben de bulamadım.

en uzun kafa izni ne kadar oluyorsa ondan al. belki geri dönmek istersin 1-2 yıl sonra. kafa izni süper bence. entryler de kalır.

Ediyorlar. Zaten budistler bariz şekilde azınlık durumuna düşmüş durumda kore'de. Dinle pek ilgili değil yani, kültürel bir vaka bu köpek eti.

askakorean.blogspot.com

bu sitede birisi endonezyada hristiyanların köpek yediğinden bahsetmiş. ctrf+f ile christian diye aratınca ulaşırsın. aşağılarda baya.

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

bunlar da wikinin sayfaları. dinlerle ilgili bir şey göremedim, ama linklerden belki bir bilgiye ulaşabilirsin.

çinde yazım yanlış olabilir ama chov-chov cinsi iri köpeklerin daha çok tüketildiğini hatta üretme çiftliği olduğunu okumuştum. dinle falan ilgisi yok bu arada. hatta domuz etinin bile haram olmasının altında dinden ziyade coğrafi koşulların etkisi var. aynı coğrafyada yaşayan musevilere göre de haramdır.

cevap ver. ne olduğu belli olmaz belki bir arkadaşın yaşıyordur ürdün'de özlemiştir, yazık.

arapça bişeyler gevelerse, ya habibi diyip kapatırsın. sorun olmaz bence.

başkenti amman olan ülkeden hayır gelmez, amman diyim amman.

ürdün'den hiç kelek numara duymadım. belki uydu üstünden ucuz hattan arıyordur başka bir tanıdığın, ürdün görünüyordur. oluyor ara sıra ben ucuz yollardan türkiyeyi aradığımda bir seferlik aç.

Ürdünden zarar gelmez, sürekli iletişim halinde olduğum bir ülke, nerdeyse hergün telefonlaşıyoruz ürdünle, bir kelek olacağını sanmam hele ki 15 defa aranmışsın, keşke açsaydın, kelek yapanlar en fazla 2-3 defa arar arka arkaya, ki Ürdün numarasıyla böyle birşey yapıldığını hiç duymadım.

gelen aramaya cevap vererek hiçbir şekilde dolandırılamazsın. yani ürdün'den gelen aramayı cevapladın diye kol gibi fatura girmez. olmaz öyle şey, olamaz. hani kendin geri arasan telefon faturası girer bi şey olur, bunda hele hiçbir şey olmaz. çaldırıp kapatmıyor da arıyorsa aç telefonu konuş ne olacak? ama "ya topraam ürdün'de mahsur kaldım para gönder de gelerim" falan diyorsa o zaman kapat. para falan gönderme.

prankowla maruz kalmış olabilirsin.

raid max al, direk indiriyor. baktın artmaya başladılar bütün evi çamaşır suyu katılmış suyla viledala ve detan sık her yere

evde tabletler var. haftada bir loc ve çamaşır suyu karışımıyla siliyorum. muhtemelen camdan girdi. mutfak camına tel taktıramamıştım. yarın ilk iş halledicem de o ölmüş müdür? yumurtlamış mıdır yoksa ölse de yumurtaları yaşar mı? ıykk yani.

Mr Muscle falan işlemez bunlara. eğer yeni girdiyse eve öyle lök diye yumurta bırakmış olması düşük ihtimal.

vurmaya iğreniyorsan deodorantı ona doğru sıkarken çakmağı yak aşağıdan, yansın.

tekosin,
naptın sen yahu?kendimi yakarım ben.

radyasyon dan bile canlı çıkan hayvana mr muscle ne yapsın hayvana banyo yaptırmışın mis gibi temiz temiz üstüne bide sıhhatler olsun diyip uğurlamışın bayerin eczanelerde toz halde satılan zehiri var suya karıştırıp sağa sola sipreyle sıkıyosun ve toptan kurtuluyosun

Avrupada düzgün neresi kaldı ki? Almanyadayım, buraya gelmenin en kolay yolu evlilik, onun için de a1 almancan olması lazım vıdı vıdı vıdı. Bu taraflar zor, yeni zelandaya falan bakın bence.

izlanda'ya git.

basel
ya da
sidney

evlılıkte ne gıbı katkıları oluyor almanya'da nelerden faydalanabılıyorsunuz? dıger arkadaslarla artılarını anlatırlarsa sevınırım

öyle çok kolay, bir gideyim hele kafasına girme öncelikle. arkadaşın da dediği gibi düzgün yer mi kaldı avrupada diye bir sor kendine. ispanya, italya vs. gayet düzgün yerler ama iş bulman hele bu dönemde çok zor. orta avrupa zaten cılkı çıkmış memleketler halinde. iskandinavya hakkında bilgim yok ama öyle "selaaam ben geldim" diyerek yerleşeceğini hiç hayal etme.

artık millet beyaz yakalı adam alıyor. öyle eskisi gibi ben pkk'lıyım, kürdüm devlet baskı yapıyor, veya solcuyum, komunistim ölüm tehdidi alıyorum diyenleri almıyorlar kapı içeri. ne sıfatın ve yeteneklerin var bilmiyorum ama avrupada refah ve ucuz yaşama aynı anda olmuyor artık onu da aklından çıkarma. hele ki "kaliteli iş" diyorsan, bir odtü, boğaziçi diplomanı görelim şöyle güzel bir mühendislik alanından. sosyal bilimlerden doktora patlatmış olan insanları bile almıyor anasını satayım artık avrupa.

ha kanada vs. işlerinde biraz daha şanslı olabilirsin eğer bir üniversite mezuniyetin, ileri derece dilin vs. varsa.

ve öyle siyasi olarak çok rahatsız değilsen, ekonomik olarak yaşanacak en iyi yerlerden biri şu anda türkiye. ben bile yıllardan sonra ilk defa kısa süreliğine de olsa dönmeyi düşünüyordum ekonomik vaziyetten dolayı türkiyeye.

2 yıl sonra lısans meuznu olacam 27 yasında mezun olmus olucam. dılım cok super degıl su 2 yılda gelıstıgı kadar ıste. ya aslında ben ulkeden memnun degılım. tepeden bakıyor demeyın. ulkemı sevıyorum. ama standartlarımın hep boyle kalmasını ıstemıyorum. herseyın en dandıgını en pahalıya yasamak ıstmeıyorum aslında. eleman olarak olmasa bıle kendım bır ıs kurmak ıstıyorum. sermayem var.yanı en kotu 10 yıl calısıp sonra tr'ye donmek ıstıyorum. evet ha dıyınce gıdıp ıs bulunup rahatına bakılmıyor tabı bende bılıyorum.ama bu ulkede bazı konularda cok gerı ve bu artık bana batmaya baslıyor. neyse ıste ve burda hıcbırseyden keyıf almamaya basladım ınsanlar olsun etraf olsun. kı ıstanbuldayım ıstanbuldan bıle bunalıyorum. sadece bır dusunce sorup fıkır almak ıstedım o kadar

illa gidecem diyosan amerika'ya git. üni. diplomanla pompacılık, garsonluk falan yaparsın işte. senelerce kaçak yaşayabilirsin. kaçak ekonomisi var resmen. hatta kaçak olduğun halde vergi numarası bile alırsın.

her halukarda her yerde ikinci sınıf vatandaşsın. bunu peşin kabul et. diyelim ki bir işe başvurdun ve o ülke vatandaşıyla ikiniz kaldınız finale. yetenekleriniz, tecrübeniz vs. kabaca eşit düzeyde. seni alırsa daha az maaş teklif edecek. kabul etmezsen onu alacak tabii ki.

bi de uzun süreli düşünüyorsan burada ululslararası bir firmaya girip öyle gitmeyi düşün. öbür türlü çok zor.

en sık duyduğum ülkeler: yeni zelenda, avustralya ve kanada.

(bkz: yılmaz özdil)

can dündar

Özgür MUMCU, Pınar ÖĞÜNÇ.Bir zamanlar da Hakan ALBAYRAK.

cüneyt özdemir.bazen de ahmet hakana bakarım.

şaka gibi ama kimse. deli gibi okur yazarım, haber ajanslarından tut da rus, israil gazetelerine kadar günlük okurum ama türk basınından bir kişiyi bile okumuyorum. birisi amerikalı papazın köpeği, birisi yatıp kalkıp ülke islamcılara kalıyor edebiyatçısı, birisi kim başa geçse ona yaltaklanan liboş...bıktım usandım hepsinden, cehenneme kadar yolları var.

(bkz: selahattin duman) tek geçerim. hatta hergün okumam, biriktiririm haftada bir kerede toptan okurum daha doyurucu oluyor : )

cengiz semercioğlu, ertuğrul özkök, fatih altaylı, murat bardakçı, ahmet hakan

starbucks

Kızılay - Inn

belirtmeyi unutmuşum, starbucks tarzı yerler sevmiyorum.

kızılay konur sokakta kitapça. (imge kitabevinin üstü)

kitap falan sanki sessiz sakin bir yer olmasın orası ? baya konuşucaz çünkü ?

konurla yükselin kesişimi ardıç

hocam yalnız ikimiz de alkol almıyoruz.

Kızılay'da Melbo, flz, parkbulvar.

gökkuşağının ordaki duraklardan ümitköy otobüse binin. park caddesine gidin. zaten bir saat gidiş bir saat geliş sürer. bi saat de oturur gelirsiniz işte.
park cad.de narquilla iyidir kimse takılmaz , kesişmez. Hem sipariş verme derdin de olmaz. orda ne kadar az sipariş verirsen o kadar iyi müşterisin garsonlar için.

bahçeli bigos, ya da kızılayda leman kültürün solundan giriyorsunuz imege apt. galiba, 5.kat; roxanne.

(bkz: papazın bağı) kesinlikle tavsiye.

şiddet şiddeti doğurur dans et bence www.ankaradans.com.tr/

Hocam iki yıl önce ankaranın altını üstüne getirmiştim ama bulamamıştım. Nedense pek rağbet yok buralarda :/

krav maga dersi veriyorum diyenlerin de çoğu kolpa. eğer bulursan ismini bana ver ben israil'deki krav maga federasyonundan teyit edeyim ona göre git.

bir de wing chun falan bırak bu kolpa şeyleri. (bkz: wing tsun/@tekosin)

yeni cıkıcak iphone u beklerim hemen alıcaksam s3 olabilir ama ioscuyuz aga

özelliklere bakınca galaxy s3'ü çekiç olarak kullanıp iphone 4s'i parçalardım. ki bende de iphone 4s var.

ama bu android beni çok tedirgin ettiği için galaxy'i tercih etmedim. yazılanlara bakıyorum da, sürekli bi sanki hack mevzuları, menüyü değiştirmek için programlar, şunun için program, bunun için şöyle.. çok karışık ve riskli geldi bana android, o yüzden tercih etmedim. siz de iyice bir okuyun bence android'i, eğer yaparım ben bunu sıkıntı yok derseniz galaxy s3 bence şu anda en iyi telefon.

galaxy olayını linux, iphone'u windows 7 gibi düşün. tamam samsung son modelinde uçmuş ama adamı bıktırır android'in onu da yükle onu da kabloya tak şöyle program var çakılırsa şunu dene olmazsa şuraya yaz muhabbetlerinden. ios su gibi akıyor bunun aksine.

sorulmaz bile, tabii ki samsung galaxy s 3

4s kullanıyorum. o kadar yaygaradan sonra galaxy s3 içimde ukte kalmıştı dün biraz inceledim s3 ü canlı canlı. bi kere kocaman elli bi erkek olmama ragmen telefon yine de konforlu kullanılamayacak kadar buyuktu benim için . plastik malzeme hiç saglam durmuyor küçücük darbede dagılacakmış gibi. ve son olarak bende de olan androidle kim ugrascak insanlar surekli sunu yukle sunu yaz sunu sil dalgalarında. bunlardan sonra cokta pişman oluncak bişey yokmuş diye düşündüm 4s'imle mutlu mesutum.

evet o arkadaşdan bende de vardı öldü diye gömüp aradan 2 ay geçtikten sonra başka birisinin kış uykusuna yatmış olmasın diyerek farkına varan bir arkadaş,

bu mevsimde uykuya yatarlarmı bilmiyorum ama biraz ayrı bir yerde bekletin zmanla kendine gelir belki.

ben ufak bir çocukken, bir su kaplumbağam vardı. ama onu fanusta besliyordum, dinlenecek yeri yoktu hiç. birkaç kere kaçma girişiminde bulundu ama hemen yakalayıp geri koymuştum. sonrasında bir kere suda ters dönmüş buldum onu. öldü sandım, aldım masama koydum. sonradan canlanmıştı ama. canlanınca sevinip tekrar suya bırakmıştım.

küçük yaşımda ne bileyim bu hayvanların derin suda yaşamaması gerektiğini. kimse de söylemedi. ikinci kez suya attıktan sonra tamamen öldü. sonradan öğrendim ki yorgunluktan ölmüş hayvancağız.

soruna tam cevap olmayabilir ama en azından içimi dökmüş oldum.

masanın üstüne koy bir süre, belki kendine gelir yavrucak.

Şu an ofis zemininde duruyor. yaşadığına dair tek veri bedeninin hala yumuşak olması, deforme olmamış olması ve kokmaması. Yani gerçekten yapı itibariyle uyuyor gibi. Ama vücudunda da can yok gibi. kalemle başını hafiften eziyorum, kollarını oynatıyorum, ı-ıh. baygın ya da ölü gibi.

Bu arada hayvan 6-7 yaşında ve çapı yaklaşık 20cm kadar büyüklüğünde. küçük değil yani. bir de normal suda bulmadık. cam ile kayalar arasında sıkışımış bulduk. bu yüzden boğulmuş olabilir diye endişe ediyorum. bu hayvanlar suda ne kadar nefes almaksızın kalabiliyorlar ki?

öncelikle ilk soruna cevap vereyim.

saatlerce suda durabilirler. hatta suda uyuyabilirler. boğulma gibi bir ihtimal yok o yüzden. amfibik canlı bunlar. suda da nefes alıyor. üç gün suda dursun bir şey olmaz.

kış uykusu yüksek bir ihtimal. yaşama şartları elverişli değilse, karada yeterince ısınamıyorsa, yeterli düzeyde beslenemiyorsa, vitamin eksikliği çekiyorsa, su sıcaklığı düşükse, kısacası şartları elverişli değilse survive edebilmek için kontağı kapatıp aylar sonra uyunabiliyorlar. bence izbe bir köşeye koyun orada dursun. ölmüş de olabilir tabi. öyle bir ihtimal de var. baktınız vücudu katılaştı, ya da kokmaya başladı fatihasını okur gömersiniz.

Allah'ım ya ne olur şaka deyin şu yorumlara bak. Arkadaşım kaplumbağa suda nefes almaz saçmalamayın, saatlerce de su altında durmaz bunların da akciğeri var ve senin benim gibi havayoluyla solunum yaparlar, saçmalamayın. bu kadar saçma yorum yapmayın ne olur "üç gün suda dursun bir şey olmaz" diye.

bu mevsimde de kış uykusuna yatmazlar, hele ki kırmızı yanaklılar 10 derecenin altına inmeden sıcaklık kış uykusuna yatmaz.

çok uzun süre su altında sıkıştıktan sonra tekrar dönebilenler var. kafasını elinizle ileri geri doğru yavaşça hareket ettirin, zorla solunum yaptırmış olacaksınız bu şekilde. birkaç kere bunu aralıklarla tekrarlayın. eğer iki-üç saat içinde hareket etmezse ne yazık ki ölmüştür.

@tekosin. şaka gibi olan sensin ne yazık ki.

5 sene su kaplumbağası baktım. suda nefes alıyorlar. solungaçları yok tabii ki bir balık gibi ama akciğerleri bir şekilde havadaki oksijeni ayıklıyor ve onlara havadaki kadar verimli olmasa da solunum sağlıyor. bu hayvanlara o yüzden amfibik deniyor. suda yüzmeyi çok sevdikleri için değil. o yüzden de çıkacak bir karaları yoksa uzun süre suda suda kalabilirler, iddia ediyorum. senin bu engin bilgilerin nerede geliyor merak ettim? dandik plastik bir kapta iki ay yavru kaplumbağa beslemişsindir kesin, oradan geliyordur. neyse.

ayrıca haziran sıcağında da kış uykusuna yatabilirler eğer suları soğuksa. suları ortalama 27 derecede olmalı. en az 22-23. sen sularını 10 derece tutarsan ya da aç bırakırsan hava sıcaklığına bakmaksızın kış uykusuna yatabilirler.

su kaplumbağaları akciğer solunumu yapar. eğer su altında kayaların arasına sıkıştıysa ölme ihtimali var demektir ama yine de bir süre beklemekte fayda var. zamanla kendine gelebilir. en iyisi gerçekten öldüğüne dair bir emare bulana kadar beklemek ve gözlemlemek.

bazı türler 1-2 saat durabilirken benim bildiğim kadarıyla kırmızı yanaklılar 25-35 dakika arasında su altında havasız kalabilir.

@sir: yapmayın etmeyin, dalga mı geçiyorsunuz? (bkz: su kaplumbağası/@tekosin). (bkz: çizgili kaplumbağa) gibi türleri de, soft shell türlerini ve rüyanızda dahi göremeyeceğiniz türleri de zevkle ve yıllardır besliyorum, yani iki kuruşluk bilgim yok. benzeri tonla yazı yazdım, bu hayvanların bakımı için gidip zoologlardan bilmemne gavur forumlarına kadar yıllardır uğraşıyorum, hatta ödül olarak zilyon tane şey yolluyorlar adrese. ukalalık için yazmıyorum ama suda nefes falan alamazlar bunlar. boğularak ölen kaplumbağa da gördüm yarım saat bir akvaryum camının kenarına sıkışıp, nasıl üç gün kalacaklar? Gece kamera koyup gözlem yaptım, suyun altında uyusa bile periyodik olarak su üstüne çıkıp tekrar inerek uyumaya devam eder bu hayvanlar. kaldı ki çıkacak karaları yoksa yorgunluktan ölürler ki böyle ölen hayvan da gördüm.

saçmalamaya devam etmeden önce lütfen biraz okuyun.

e şimdi ben de 5 sene dev bir tankta üç (daha sonra birini verdim 2 kaldı) kırmızı yanaklı besledim. uv ışığı, dış filtre, dip çekim hortumu, çift ısıtıcı, üç farklı yem vs.. kullandım, olabilecek en profesyonel şekilde baktım. ben de forumlara kaydoldum, oradan insanlarkla buluştum, yabancı metinleri hayrına tr'ye çevirip insanlarla paylaştım, zilyon tane video izledim, site gezdim. referans verdiğin entrynin bağlığını bile ben açtım, dikkatli bakarsan. bazen karşılarına geçer saatlerce önlerinde oturur, yemeğimi orada yerdim. sen şimdi standart kara canlısı akciğerine sahip olduğunu mu söylüyorsun bu canlıların? bence yanlışlardasın.. tekrar etmek gibi olacak özel bir akciğerleri var sudaki oksijeni ayıklayan. ve onun sayesinde zorda kalınca saatlerce kalabiliyorlar. şu anda işteyim ama akşam sana bununla ilgili netten yığınla kanıt bulur gönderirim. yorularak ölmelerine katılıyorum öyle bir gerçek var ama havasızlıktan ölmeleri gerçekten o kadar kolay değil. onu anlatmaya çalışıyorum. tabii ki imkanları varsa zırt pırt burunlarını çıkarıp hava alıyorlar ya da kafaları dışarda olacak şekilde asılı durmayı seviyorlar ama suyun altında uyuduklarına da onlarca kez şahit oldum. bence sen de amfibi ne demek onu biraz araştır.

oha haci senelerce bakip da hic bir fikrin olmamasi enteresan, ozel akcigerle uzayda solunum falan.. Hayvan bildigin solunum yapan bi hayvan oyle aquaman tadinda bi olusumu yok :)

Su kamplumbagalari akciger solunumu yaparlar, bu sebeple arada bir cikip nefes almalari gerek. Bu sebepledir ki suyu ya az koymak ya da hayvanin uzerine cikip nefes alabilecegi dinlenebilecegi yer yapmak gerek.

Velhasili kelam, Eger uzun sure sikisik kalmissa suyun icinde, bogulmus olabilir.

ölünce kabukları yumuşuyo hamur gibi oluyo, kabuğu sertse yaşıyodur.

kabuğu sert, cildi yumuşak. bedenen hiç ölü gibi değil, katılaşma yok. ama en ufak bir hareket yok. içi boş çuval gibi. nefes falan alıp veriyora da benzemiyor.

kabına koyunda kurumasın hayvan, yukarıdaki arkadaşlar gibi uzaman değilim ama suda durmaya ihtiyacçları var diye biliyorum. ölmemişse susuzluktan ölmezsin bari.

Sonucu merak edenler varsa diye söylüyorum, kaplumbağa ölmüş, gömdük..

psikolojik olabilir (daha pahali ya) likit hep daha iyi sonuc veriyormus gibi geliyor bana.

bir de bazi pic sivriler likit tablet dinlemiyor. onlari avlamak gerekiyor.

abi likit iyidir.Ancak ben onların sağlığa zararlı olduğunu düşünüyorum.

yattıgım yerden 2 tane avladım birkaç dene daha var ama feci de uykum var kalkıp arayamıcam ibneleri,

bu likitler cam acıkken de etkkili mi peki? Ya da cama yakın yere taksam daha mı etkılı olur yatak da zaten prize yakın?

Raid Likit gördüğüm en iyisi.

likit sivrileri salak ediyor. iğne ereksiyonunu engelliyormuş.

mayıs ayında bütün odaları ilaçlattıracaksın sadece duvarlara sıkıyorlar bir evi 40-50 tl arası bir şeye ilaçlıyorlar bütün yaz sivri derdinden kurturulsun

bir şey olmaz.

+1, bir şey olmaz.

canavar gibi, tavsiye ederim. ama backup alip telefonu resetleyip jailbreak yaptiktan sonra backup'ini geri alman gerekiyor, biraz ugrastirici yani.

belki push özelliğinden belki çok program olduğundan, pil durumunda fark yok bende.

hey, neyin var? yeterli bir soru olacaktır. anlatmak istemezse üstelenmez zaten.

birinin gerçekten üzülecek bir şeyi yoksa ulu orta ağlayacağını pek sanmam. bazen gidip bir mendil uzatmak ve sessizce oturmak bile işe yarar. yalnız olmadığını hissettirmek için kimseyle konuşmanıza gerek yok. içten bir davranış sözlerden daha etkilidir.

evet ya. harbiden bi selpak uzatsaydım tamda istediğim olmuş olurdu.
çünkü ben ağlarken bi yabancı gelip 'neyin var dostum ? anlatmak ister misin ? dese, siktirgit lan derim.

Eğer böyle başına birşey gelmiş gibi ağlıyorsa usulca gidip bir ihtiyacı olup olmadığını soruyorum. Yok eğer duruma göre yaklaşmam hoş olmayabilir diye düşünürsem yanına bir mendil bırakıp belki bir de tebessüm edip uzaklaşıyorum.

ben bir kere yolda giderken agliyordum. yani zaten anormal bir sey olmadikce insanlar ulu orta aglamaz. bir kadin gülümseyerek sefkatli bir bicimde "noldu, neyin var?" diye sormustu. cok iyi gelmisti. yani sormak lazim. unutulmuyor.
noldu, anlatmak ister misin, yardim edebilir miyim.. falan denmeli bence.

bir kağıt mendil uzatılır, ilgi bekliyorsa belli eder mendilden sonra konuşulur, sigara ikram edilebilir. ille de iletişim kurulacaksa yakınına bir yere oturulur ya da / ve "konuşmak ister misiniz?" denir.

usul usul ağlayan insana soru sormayın, anlatamayacağı bişey vardır. anlatmaya çalışması onun için olayı daha zorlaştırır. arkadaşınızsa gidip sarılabilir, ya da sırtını falan sıvazlayabilirsiniz.

ooha ya sanki soruyu bana sordun :DDDd

sabah arabayi parkettim sigara alacam, bi baktim karsimdan aglayan bir genc kiz geeliyyor, direk gel sana da bi sigara alayim dedim, durdu güldü aglarken, ben de kahve alayim o zaaman dedi.


evlendim ben o kizla




.
.
.
.
..


simdi ayrildik ama olsun

ben de okulda ağlayan birinin yanına gidip ne oldu falan diye sormuştum. üni.ye yeni başladığı için hiç arkadaşı yokmuş, bir sürü uyumsuzluk falan yaşamış vs. kız da hıçkıra hıçkıra ağlayarak derdini böyle anlatmıştı. işte sonra kafası dağılsın diye çay içmeye davet etmiştim yurttaki odama, hem oda arkadaşımla da tanışır diye, o da geldi. sonra yemeğe de beraber gitmiştik. kıza numaramı, mail adresimi verdim hatta derdi olsun olmasın arayabilirsin diye.

kız hiç aramadı, bir daha gelmedi de. hatta okulda bir iki gördüm kafasını çevirdi. en son rastladığımda yanına gittim, merhaba uzun süredir görüşemedik nasılsın diye, seni çıkaramadım kimdin ki gibi bir cevapla karşılaştım. daha da tereddüt ederim ağlayan insan görünce

hemcinsimse direk yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorarım. elden bir şey gelmiyorsa bir çay ısmarlar, sakinleştiririm.

karşı cins ise acil bir durum olup olmadığını sorarım, yoksa o anda yapabileceğim direk bir yardım olup olmadığını sorarım (parasız kalmış evi uzakta olabilir, gasp edilmiş olabilir, tecavüz/tacize uğramış olabilir vs.). Yoksa çay may ısmarlamam fırsatçı gibi görünmeyelim diye ancak kısaca sakinleştirip, yakında bir büfe varsa hemen su alırım sonra yoluma giderim.

iyi misin? derim. yapmışlığımda vardır.

çevremdeki kürtlerin %100 ü barışık değil, sen türksün diyince sinirleniyorlar hayır ben türkiyelim diyorlar.

bunlara ben "çekimser kürt" diyorum. olayları bu.

türkiye'den başka yaşayacak yerleri yok. suriye-ırak ve iran'da mı yaşasınlar? o yüzden bağımsız bir kürdistan kurulsa burada pkk sempatizanı olan, devamlı pkk ve kürtçü propoganda yapanların çoğu yaşamak için kürdistana gitmezler. çünkü yaşam kaliteleri epey düşer.

@baldur soruyu anlamamissin sanirimm ama

şiddet çoktan her kesim tarafından kanıksandığı için ayaklanmıyorlar, kendilerini bizzat şiddetin taraflarından biri olarak görüyorlar. yarın tsk operasyon yapsın sokaklarda görürsün ayaklanmayı.

herkesi öyle sağduyulu hümanist vs sanmayın efendim.

pkk ''kürtlerin haklarını alması için kurulan'' bir örgüt gibi görünse de aslında kendi içinde çıkan her farklı sesi yokeden diktatöryanın alası bir örgüt. okuyup adam olup, halkını kurtarmak için yetişmesi gereken kürt gençlerini savaşın, pisliğin, ihanetin, kalleşliğin içine çekip, haklarını almak için savaşıyorumuş gibi göründüğü kürtleri yokeden bir örgüt.
kürteri temsil ettiği falan yok. devlet kürtleri silahlı direnişten farklı olarak demokratik bir çözüm üretemesinler, hep pkk'ya mahkum kalsınlar, bu sorun hiç çözülmesin, hep karmaşa olsun, kürtler asimile olsun, kendi içinde bir yıkıma sürüklensin diye pkk'yı yarattı. daha doğrusu pkk için zemin hazırdı devlet de bunu bir güzel kullandı. hatta ilk üç yılında bizzat devlet besledi, silah yardımı yaptı pkk'ya. devlet silahlı çatışmadan farklı bir kürt sorunu çözüm(süzlüğü)ü istemediği için kürtlerden doğru düzgün bir çözüm gelse de yükselemedi, kısa zamanda bastırıldı. aydın, sorunu çözmek için donanımlı, aklı başında, okumuş kürtler ve türkler bir bir öldürüldü ve kürtler karanlık bir geçmiş ve geleceğe mahkum edildi. on binlerce faili meçhul var. bu bir gerçek. utanılası, yüz karası bir tarih... bugün ise her ne kadar eskiye oranla daha rahat kürt sorunundan bahsedilse de, resmi olmayarak da olsa tanınsalar da artık kendi kendini hor gören, kendi kendini asimile eden bir kürt halkı söz konusu. içine ettiler bıraktılar. halbuki medeni medeni ayrılmalıydılar bundan 1 asır önce. yazık oldu.

öncelikle sivasın doğusundanım, leşker ağanın, zebur ağanın torunlarındanım ve kimliğimden gurur duyarken, bu etnik kimliğe ek olarak kendime türk demekten de asla gocunmadım, gocunmadık. ben köyde doğmasam da bir kere bile de kimsenin gelip "kürtçe yasah" dediğini de duymadık. sadece köye gereksiz yere (alevi ağırlıklıdır köy) cami yaptılar o kadar, onu da kimse dert etmedi. pkk'nın ne kadar şerefsiz olduğunu da "abey açız iş ver" diyen, iş verdikten sonra köye silah yığan pkk'lıların bizzat kendisinden öğrendik. şerefiz piçler. ayrıca benim dedelerim osmanlıya karşı silah sıkıp dağa çıkmasına rağmen, cumhuriyet döneminde tek bir problem, baskı bok yedirme cart curt yaşamadık ki korucu falan da değiliz. bizim gibi de milyonlarca adam var bu işlerle hiç alakası olmayan.

sorunun cevabı ise belli:korku. bakma sözlükte yazanlara sanki tüm kürtler devlet düşmanı, tüm kürtler "devlet bize şunu yaptı bunu yaptı ödeyecek bunları şunu isteriz bunu isteriz" tarzında da takılmıyor asla.

ama öyle bir korku ve baskı vardır ki doğunun bazı yerlerinde ağzını açamazsın. gözümün önünde bir berber dükkanın ertesi gün kapatıp kaçtı ilçeden sırf pkk'yı eleştirdi diye, anında akşama bir zarf ve vın. eğer hizbullahçıysan veya ciddi bir aşiretin mensubuysan istediğini söylersin, ama bunun dışındaki azınlıksan ancak susmak durumunda kalıyorsun. çünkü devlet seni koruyamıyor artık.

ha iran'da bu işler tam tersi, millet geçen günkü gibi çatır çatır ayaklanır çünkü piranşehr gibi çok ücra köşelerde değilsen devlet seni her daim korur, en ufak bir ihbarında teröristi yakalar (bizdeki gibi aman seçim öncesi olay olmasın diye pısmaz veya olaylar artmasın diye şehirdeki bilinen pkk'lıları tutuklamamazlık etmez). sonuçta iran'da çok daha az kürt olmasına ve aslında çok daha sıkıntılı durumda olmalarına rağmen pjak'a karşı ciddi bir tepki mitingi olur, ama bizde kimsenin ağzını bıçak açmaz, açamaz.

sivasın ötesine geçmeye gerek yok aslında. önemli olan bağımsız kürdistan kurulduğunda istanbul taksimde pkk lehine gösteri yapanların ne kadarının şırnak'ta yaşamaya gideceği. önce içinizdeki bu tutarsızlığı çözün.

60milyon turk bunca zorbaliga ragmen ayaklanmazken
10milyon kurtun ayaklanmamasini mi yadirgiyorsun?

eurobrussels 15 euro falandı. Amsterdam'san Amstel station ın ırdan kalkıyor, en fazla 3 saat içerisinde brükseldesin.

eurolines'a bakın... sizin için baktım hatta gidiş dönüş verdiğiniz tarihlerde 26 euro...

daha erken alırsanız 8-9 euro biletler (amsterdam-brüksel)

ama konfor aramayın. düz otobüs işte. 3 saate ordasınız. ve saatleri çok sık.

26 euro gidiş dönüş süper!! Teşekkür ederim...
konfor falan önemli değil zaten.

eurolines en temizidir. genelde boş olduğu için de zateny yayıla yayıla gidersiniz.

İnternetten bilet alamadım galiba kredi kartımın limiti doldu. yarın amstel station'dan alsam bileti binmeden önce yer olur mu dersiniz?

metor değil de ankaray'ın aşti durağında in. başlama saati de belirsiz kafaya göre ancak 07:30'da kesin var ona eminim.

ege ve akdeniz kıyılarında hala denize girilebilir.

Bodrum, Ören, Akyaka taraflarına gidilir, bol balık yenir, dinlenilir, bütçeye göre pansiyon , butik otellerde konaklanılır, vakit yeterse Datçaya dek uzanılır.

bi rus pasaport dahil 2000 usd falan gelio dışardan , ver 2000 usd 15 gün çıkma evden :)

aynı soruyu bende sordum başlığım şurda

(git: 301741)

keşke bana önceden söleseydin izinleri aynı tarihe getirir takılırdık :p

ben çoğunu evde geçirdim malesef, günübirlik iki de tura gittim fırsat sitelerinden
antalyaya falan uçak biletine param yetmedi amk.

-balkanlara gidin
-yunan adalarına cruise
-tren ile ülke turu

neden tatil deyince sadece deniz deniz deniz anlamoorum.

kibris, misir gibi guneye dogru inilebilir.

bozcaadaya git, şarap iç, balık tut, denize gir. bir yıl yetecektir.

biraz para varsa mısırdaki yılışık araplarla kabusa dönecek bir tatildense israile gelebilirsin. deniz en güzel kıvamında, turist de az her yeri görürsün.

siktiri cek, vur kapiyi cik git. baslamisim stajina, okurken benim canim sIkIldi amk. oradan bi hayir gelmez sana.

yuh, kapıyı vurup çıkmadan bir kaç tanesini indir.

maalesef pek cok yer stajyerlere boyle davraniyor.

(bkz: cemil ipekçi/@la traviata)

gecen seneki pek cok ogrencim bu sene stajyer ve cogu bunu yasiyor. dilekce ile staj yerinin degismesi icin basvurabilirsin. köle degilsin bunu unutma, sagligin daha onemli stajdan ondan bundan.

çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı'na şikayet et. her türlü soru, eleştiri, ihbar, şikayet ve öneriler için: alo 170.

iş verildiğine tamam de ama yapma. sana patlamaz bence.

la ben mühendis oldum aynı şartlarda çalışıyorum. staj da iş hayatına alışma ise bir nevi çok doğru bir staj yeri seçmişsin.

öyle yerde durulmaz hacı.
bi ters çek izaya gelmezlerse,
terse devam.
stajı yakma biraz daha dayan başka çare yok.
arkadaşın dediği gibi işleri yapma,
olay sana patlamaz bencede asıl sormlusu kimse ona girer.

-"su an bir seyle ilgileniyorum"

çayları müsshil damlası ile sabote et , bilgisayarlara virus sok yada hdd üstünde , çevresinde kuvvetli mıknatıs dolaştır.zarar ver zarar.

çekilmez, benim işim değil kapı,bulaşık de. artislik yaparlarsa, atarını yapıp öyle git. bak sinirlendim sabah sabah.

Şunlar sana ağır geliyosa şimdiden çalışma zaten sen, patronu olabileceğin bi iş bulmaya bak. Te allaam ya, staj böyle bişey ayrıl mayrıl atar yap deyip durmayın, kapıya bakmak ağır mı geliyor size?

bulaşık yıkamak biraz enteresan olmuş. bunları sadece sen yapıyorsan ve diğer stajyerler yapmıyorsa biraz da sorunu kendinde araman lazım.

ben şu an çalıştığım şirkete stajyer olarak girdim. kurumsal bir yapı olduğundan hiç bulaşık yıkamadım, çayı da bir kere şaka olsun diye getirttiler. elinde hıyar olana tuzla koştum ve ben de "oha abi heriflerin yaptığı işi şu halimle yapıyorum iyiymiş" diyordum. şimdi 1 sene part-time olmak üzere (ki üniversite devam ederken haftada 4 gün geliyordum işe) ikinci senem doldu. gelen gideni çok olan bir departmanda çalıştığım için şu an müdürümden bile daha uzun süreli bir çalışanım ve görüyorum ki stajyerken sahip olduğum yetkinlikler ile şu anki halim arasında bayağı fark var. daha 7-8 ay önce "tamam ya ben oldum müdür yapın beni" ayaklarındayken şimdi farkediyorum ki hala daha çok çok fazla gidilecek yol, yenilecek ekmek var. burada şunu unutmamak lazım, sen tüm şirketteki elemanlardan çok daha zeki olabilirsin ama iş hayatını bir atletizm mücadelesine benzetirsek 10 yaşındaki usain bolt'tan bir farkın yok.

bu sebeple eğer bütün gün dizimag'dan bihter-behlül izliyorsan, ekşi sözlük'te fink atıyorsan sana kapı açtırmaları çok normal. ama gerçekten copy-paste olsa bile bir işin ucundan tutmaya çalışıyorsan ve insanlar seni kendi çalıştıkları saatler de yanlarında istiyorlarsa bu noktada o şirkette çalışmaya devam edip etmeyeceğine bakmanı öneririm. kalmayacaksan salla tabii. şu an başka bir şeyle uğraşıyorum de geç. ama ortamı sevdiysen, işi beğendiysen saat 19.00'da çıkmak, yeri gelince cumartesi çalışmak çok çok normal bir durum.

benim tavsiyem orada samimi bulduğun, beraber çalıştığın bir çalışana derdini anlat. çay getirmekten, bulaşık yıkamaktan hoşlanmadığını söyle. eğer gerçekten senin bu işleri yapmaktan daha değerli işler yaptığını düşünüyorlarsa zaten onlar bunu engelleyecektirler. haa dersen ki ben en iyi üniversitede okudum, benim ailem şöyle böyle siz kimsiniz oğlum atara atar gidere gider, en basitinden "peki" derler bütün gün sandalyenin tepesinde oturtup 1 ay sonra staj defterine yazdıklarından yapmadığını gördükleri hiçbir şeye de imza atmazlar. referans olarak da ne diyeceklerini tahmin edersin sanırım.

kısacası 100 metreyi 10 saniyenin altında koşacak teknik ve güce ulaşmadan bunu sana öğretebilecek kim ve ne varsa yapmaktan kaçmamak lazım. kapıyı vurup çıkarsan emin ol senin gibi 10 tane daha bulması 10 saniyesini almayacaktır ama senin orası gibi bir yeri bulman 10 seneni alabilir.

ya sanki ömür boyu çalışıcan yap stajını sonra zaten durmazsın.boşboşuna stajını yakacaksın.hiç dayanacak gücün yoksa şefemi müdüremi ne biliyim bir üst düzey yöneticisine git şikayet et.stajer olabilirim ama ben kimsenin kölesi deilim de ne biliyim işte anlat derdini.sen şimdiden iş hayatında derdini anlatamazsan sıçtın söyliyim.

saiko güzel demiş ayrıca. adamlar ne yapsın şirketin 5 senelik stratejisini mi yaptırsın sana yoksa yüz bin dolarlık projenin teklifini mi hazırlatsın. gerçekten işin varsa veya bir işi yapabileceğini düşünüyorsan zaten bulaşığı yıkamak veya çay getirip götürmek için zamanının olmaması lazım ve bunları yapamadığında da sana hiç kimse bir şey diyemez. sana iş vermiyorlarsa da en kötü efendi bir şekilde bunları yapmak istemediğini, daha başka konularda daha verimli olabileceğini düşündüğünü söyle. söyle arkadaşım öldürmezler ya seni. haa sırf youtube'da sabah akşam video izleyen elemandan çay istendi diye gelip bilgisayarları bozarsa kan grubunu belirlerler orada.

meslek lisesi mi üniversite mi? ne kadar sürecek?

bi kere sana, asgari ücretin üçte biri mi neydi, para ödemek zorundalar bildiğim kadarıyla.

önce üst düzey yöneticilerden biriyle görüş. eğer aynı şekilde devam ederse screamshot'in dediği gibi şikayet et.

okuluna danış. çalışma koşullarını anlat. belki yol gösterirler.

"orası gibi bir yer bulmak 10 seneni alır" demiş birisi de. tamam lafın gelişi demişsin de ne 10 senesi ya? adam para almadan bedava çalışıyor. öyle bir iş kariyerine de bi bok eklemez. 7 kişinin çaliştigi dandik bi yer. ne deneyim kazandım diyeceksin çay getirdim kapı açtım kapadım deneyimi mi? düzgün bir iş yeri olsa zaten o tarz işleri yapacak birisini işe alırlar. madem çayı çorbayı götlerini kaldırıp kendileri alamıyorlar. ben de küçük yerlerde çalıştım ve oralarda da hep stajer oldu. patron dahil kimse stajerden çay istemezdi. gider efendi efendi kendi çayını kendin alırsın.

10 seneni "alabilir" dedim. nerede çalıştığını bilemiyoruz tabii. bana kalırsa da milletin bulaşık yıkattığı yerde çalışma tabii de genel anlamda bu staj işlerine bakmak gerekirse ayı gibi bir hukuk bürosunda çalışıyorsa da hakkaten 10 senesini yakmaz ama 10 sene boyunca yanar tek bir kötü referans ile.

bir restaurantın bulaşıkhanesinde staj yapmıyorsan bence de ayrıl.

siz ne saçmalıyorsunuz arkadaşlar, bu kadar mı kapitalizm kölesi oldunuz? Arkadaş orada "staj" yapıyor. Yalandan da olsa iş yapıyor olması işin ucundan tutması gerek. Bulaşık, kapı ve bunun gibi işler için bir "ofisboy" almaları gerekir. Bedavaya çalıştırdıkları stajyerin görevi kesinlikle bu değildir.

Dostum ne okuyorsun? Sektörümle alakalı bir bölümse yardımcı olmaya çalışırım. Şu zorunlu staj olayını getiren sistemin de allah belasını versin.

Çıksan bile yaptığın gün kadarını saydırabilirsin. Bence derhal başka bi yerlere bak ve ordan hemen uza

eger staj oncesinde sozleşme imazaladıysan orda yazar stajyer 8 saatten fazla calıstırılamaz diye bunu soylersin şefine vs elinde bi kozun olur en azından

Efemdim hiç de staj "böle bişey" değildir.

Kimse stajyer diye her söyleneni yapmak, sinir hastası edilmek durumunda değildir.

abi sen hasta mısın? Çay getir bulaşıkları yıkana ne?? atarı yap, tek tek suratlarına tükür öyle git. senin ruh sağlığından ve ezilen büzülen egondan daha mı önemli?

eğer ölüm kalım meselesiyse buradan stajını alman atar yap ve tehdit et bir şekilde.

@saiko, aile şirketlerinin leşliğini de kurumsal şirketin güzelliğini gördüm. Okulda saçımı ağarttım, henüz mezun değildim ama diplomalı elektrik elektronik mühendisine ve mezun olmak üzere olan bana bahçe temizletmeye, köpeğin boklarını temizletmeye çalışan bir patronum vardı. "Beni temizlik listesine yazmayın" dedim müdüre ve bahçe temizliği yapmadım. diplomalı olan mühendis paşa paşa yaptı temizliği, o sırada durumu çok sıkışıktı. 1 ay sonra atıldım ama en azından bu amına koduklarıma tamah etmedim.

Bu heriflere boyun eğmeye meyilli adamlar oldukça daha çok sikerler çalışanları.

Hadi çay getirilir, kapıya bakmak zaten gayet normal eyvallah da bulaşık ne lan ? O kadar pislik iş yaptırasın varsa git çaycı al, temizlikçi al.

stajını gerekirse yak, sokarım böyle adalete.

staj kesinlikle böyle bir şey olmamalı! bence ilk olarak pozisyonunuzu belirleyin mesela mühendisseniz mühendislerden iş öğrenmeye, onların yaptıklarını gözlemlemeye ve illa birilerinin işlerini yapacaksanız onlarınkini yapmaya çalışın. tabiki çay getir gibi kişisel işleri değil ufak tefek evrak ya da bilgisayardaki işlemleri yani iş hayatında kullanabileceğiniz işlerden bahsediyorum. ikinci olarak 'kapı çalıyor duymuyor musunuz?' dediklerinde başkaları da varken neden üstüne alınıyorsunuz ki? eğer 'ibomiu kapıyı aç' şeklinde emir geliyorsa sürekli o zaman bi bahane uydurun ya da açıkça tek stajyer olmadığınızı söyleyin. cumartesi çalışmaya gelince kaç iş günü çalışacağınız belli değil mi? mesela benim yaz stajımda 20 iş günü çalışmam gerekiyordu cumartesileri gitmedim. illa gel deselerdi 20 gün meselesini anlatırdım. mutlaka bu şekilde bir gün-saat sınırlaması vardır okulunuzdan öğrenin. unutmayın siz köle değilsiniz, ayak işlerini yapmak zorunda değilsiniz. işi öğrenmek için ordasınız. birşey öğrenmiyorsanız zaten orda staj yapmanızın manası yok. şimdiden kolay gelsin..

sanirim stajyerlikle alakali mevzuatlardan falan kimsenin haberi yok burada : ) tam kahve muhabbetine donmus.

"gercek hayat zaten boyle, dogru yerde staj yapiyorsun" diyenler mi ararsin, neler neler diyenler var icinizde.

egitimle baglantili konusularda ne olursunuz biraz dikkat edin.

ne korkak adamsın sen yanarsa yansın stajın ben kaç kere yaktım stajlarımı. hayatta dik duracaksın uysal koyun olmayacaksın. en az 3...

tamamen senin hatan! askerlikte de ezerler böylelerini... üzgünüm mesele stajyer olma meselesi değil karakter meselesi... büyüklerimiz bu hikayeyi dinlese daha çok bulaşık yıkar o derlerdi... neyse sorunun çözümü siktir git çayını kendin al demek madıfakır demen... gülme... şimdi diyemezsen yarın gerçek işlerde hiç diyemezsin... gençsin daha çok uzun bi yol var önünde... nasıl başlarsan öyle gidersin... kolay gele... adam bulaşık yıkamış ya... neyse kızdım çok, ben gider...

kapı mı çalıyor, arka odalardan birine doğru yol al. çay mı istediler; geç getir, onların işlerini mi yap dediler; arada hata yap;) yani hem eğlen hem de öğren.

Sanırım zorunlu staj yapıyorsun. Okulunla konuş, kaç saat çalışacağın ve c.tesileri çalışma zorunluluğunun olup olmadığı konusunda sana yol gösterirler. Zorunlu staj öğrenci işi yaşayarak öğrensin diye yapılır, iş haricindeki herhangi bir görevlendirme staj tanımı dışına çıkar.

Çay getirmek görevin değil, bulaşık yıkamak ta öyle. Bunu sana bir daha söylerlerse direkt reddedebilirsin. Kapı konusunda diğer herkes kadar iş düşer sana. Onun haricinde işe ne kadar sokarlarsa seni o kadar iyi aslında. Ama istemediğin halde okulca belirlenmiiş saatler dışında kmse seni çalıştıramaz. Aksi takdirde okulundan yardım iste, sana başka staj yeri bulsunlar.

@kimlanbu ???? evet bulaşık konusunu ben de ekstrem buldum ama bi kapı açmaya çay getirmeye, başkasının işlerini yapmaya da insanlar sesini çıkarırsa ohooooo işimiz var yani, her şeye de atar yapılırsa bi bok öğrenip bi yere de gelinmez tamam patronun götünü yalayın demiyorum ama, bi çay getirmeyle de ofisboy olunmuyor. cumartesi eğer zorunlu staj olayının içindeyse gün olarak sayılıyorsa gelinecek o kadar net, sayılmıyorsa zaten gelmessin.

ha onun dışında arkadaşlar siz stajyer olarak ne yapmak isterdiniz ? çay getirmek kapı açmak dışında, benim bilgisayar konusunda ilgim vardı, şirket dışarıdan gelen bilgisayarcıları zırt pırt çağırma olayını bıraktı. benim stajım zorunlu da değil, ki zorunlularını da yaptım, ayrı mesele.

bazen şirketin sahibi adam geliyor al şu excel dosyalarındaki değerleri topla hallet vs diyor yapıyoruz, yapacağız yani. konşimentoda hazırladım, bilmem neyi de yaptım.

ama siz daha burda çay getirmem kapı açmam derseniz olmaz bu işler, iş hayatına ısınma turları bunlar malesef, daha neleri ile karşılaşacaksınız kim bilir, para kolay mı kazanılıyor ?

direk atar yap çık diyenleri de merak ediyorum, hepsi böyle kurumsalın allahı her şeyin tanımlı olduğu vıcık vıcık bi iş ortamında mı çalışıyolar ?

(bkz: queen of the damned)

babam pilot. yardimci olabilirim belki.

aviator var sözlükte pilot.

(bkz: kisiliksiz)

ısınmadan kaynaklı olabilir yada ağır geliyordur haraketler

eger koşmadan once sıvı tuketiyosanız ondan olabilir

su içmekten olur

yukarıdakilere ek olarak psikoloji ile de yakından alakalı. isteksiz koşularda ve idmanlarda zorlama ile beraber dalak daha çabuk şişer. en azından yıllardır tecrübe ettiğim bu.

ek olarak pizza, çiğ köfte gibi uç şeyleri de 2 değil 4 saat bile önce yesen bu gibi etkileri yapar. idmandan önce içilen soda da çok feci dalak şişirir.

4 tane ayrı şifrem var. en güçlüsünü gmail için kullanıyorum diğer 3 nü de facebook, sözlük, duyuru, torrent siteleri için kullanıyorum. 4 tane olunca bir yere yazmaya gerek kalmıyor pek.

en güzeli bir sistem üzerinden parola oluşturmak,ben öyle yapıyorum.kullanıcı adı sabit zaten ama şifre,üye olunan...neyse işte,her şeyi de açıklamamak lazım.

sevdiğim ya da gıcık olduğum şarkıların isimlerini yazıyorum. her şeyde aynı şifreyi kullanırım sadece sonundaki rakam değişir.

örnek; rapsodiistanbul13 rapsodiistanbul12 rapsodiistanbul3

vb. vb.

(bkz: lastpass)
ben yalnızca opera şifre yöneticisini kullanıyorum. bazılarını microsoft onenote üzerinde tutuyorum.

fix bir sistemim var.
aynı eklentiyi websitesinin ismiyle harmanlıyoum.
böylece her şifrem farklı ve kolay oluyor.
XYZduyuru12ABC
XYZfacebook12ABC gibi

ben de çok unutuyorum ya. mailimde bi tane boş dosya oluşturup onun içinde saklıyodum ama ne kadar güvenilir diye de düşünmüyor değildim. 9kuyruğun olayını çok beğendim bundan sonra ben de öyle yapcam.

3 çeşit şifrelendirme sistemim var.

düşük güvenlik. bilumum forum vs gibi gereksiz üyelikler için kullanılan tek şifre.

orta güvenlik: mail, sözlük için kullandığım tek şifre.

yüksek güvenlik: sadece banka için kullandığım. bunu da belli aralıklarla değiştirmek gerektiğinde de, 4 farklı dizimim var, sırayı takip ederek onları kullanıyorum. o anda hangisini kullandığımı hatırlıyorum zaten.

nickim her yerde aynı, şifre icin hafızam iyi. bazı torrent sitelernini şifrelerini notpad e kaydediyrm Zx24thU743 gibi şifreler olmak zorunda oldugu icin.

xkcd.com

keepass adlı açık kaynak programı kullanıyorum. öbür türlü içinden çıkılmıyor.

ilaç ilaç ilaç...

ağrı kesici vs aklınıza ne gelirse.

peynir yoğurt :) benim bulunduğum yerde ikisini çooook aradım (abd. ama bulunduğum yerde yoktu benim zekime göre)

Rakı, kitap, türk kahvesi deli gibi arıyorum.

13 yıl Hollanda'da yaşadım ve Rakı'sından Türk kahvesine hepsini en leziz halleri ile bulmanız mümkün oralarda... Nereye gittiğiniz önemli bu açıdan... Bir tek gripin bulmakta zorlanabilir, onu biz de Türkiye'ye geldiğimizde alıyorduk.

Bunu ikinciye açıyorsun galiba? Bu kadar panik yapma, hele Avrupa'ya gidiyorsan. Her şey var. Yok ben sütaş ayranın %53 yağlı versiyonundan başkasını içemem tarzındaki pimpirikli tiplerdensen zaten otur oturduğun yerde.

yoo ilk kez açıyorum ayrıca yiyecek bazında sormuyorum şu soruyu. atıyorum ufak ipod şarj kablosu aklıma yeni geldi unutsam hayattan bayabilirdim bir kaç gün orda ya da antibiyotik ve ya ağrı kesici getirmek de aynı şekilde. yani işin %78 sikim soniğinde değilim. bu tarz şeyler. ulan şu duyurulara cevap verme adabını bir öğrenemediniz gitti.

genelde ilaç sıkıntısı olabiliyor oralarda reçetesiz pastil bile vermedikleri için.

madem öyle önceki duyuruya verdiğim cevabı yineliyorum: priz adaptörü!

gideceğin yerde illa bir türk nüfusu olacağından yeme içmeyi boşver.

yazılmış ama tekrar tekrar yazayım, en az 2 kutu antibiyotik ve birkaç temel ilaç götür. ne kadar sigortan olursa olsun yurtdışında çoğu ülkede garip uygulamalar var.

bir de garantisi devam eden elektronik eşyalarınızın fişleri ve garanti belgeleri.

götürebiliyorsan taharet musluğu götür:)

şaka bir yana her yerde her şeyi bulursun. priz adaptörünü de, yoğurdu da.. sadece nereye bakman gerektiğini bilmen gerekir.
dedikleri gibi alabildiğin kadar ilaç al.
giysi olarak da kışın da kalacaksan sana lazım olacakları götür, pahalı oluyor genelde.

haber doğrudur, iran tam bağımsızdır istediğini yapar türkiye amerikanın uşağıdır her istediğini yapamaz göt ister. amerikaya sormadan F-16 bile uçuramaz

1) NATO operasyonları gibi düşünme, ortak komuta ve ortak harekat işinde muhabere çok sıkıntılıdır. iran kendi toprağına türk askerini sokup kendi lojistik yollarını, istihbarat ağını, hangi karakolun hangi amaçla kullanıldığı vs. gibi bilgileri vermek istemez.

2) Tek taraflı bir müdahale genel olarak müdahale eden ülkeye örtülü bir biçimde baskı ve ileri safhalarda tehdit ile durdurulabilir, ama iki ülkenin ortak harekatı uluslararası medyanın propagandası ile bir anda "Refah içindeki demokrasi adası kuzey ırak'taki kürtlere yapılan zulüm" vs. tarzında bir kamuoyu yaratabilir.

Ama tüm bunlara rağmen eğer ikili bir ortak operasyon yapılır, güneyden de sadr musul'un aşağısından iran sınırına kadar bir set çeker ve bir şekilde sivil kamuflajı ile teröristlerin güneye iniş hattını kapatırsa anam anam anam....

iran ben orada olduğum 5 ay boyunca zaten hergün havan ile dövüyordu pjak kamplarını... biz de nöbetimiz sırasında iran kaç havan attı tabura bilgi geçiyorduk... mynet'in saçma haberlerinden biridir diye tahmin ediyorum...

(bkz: #24669053)

hemen ariyorum ahmedi nejad i yarin basliyoruz operasyona.

kick box dan sasma derim ben.

destekler. bu sebepten capoeira'ya 2 defa gitsen de olur mesela.

kickbox ile capoeira'nın mantığı tamamen ters. duruşları, mantığı, blok alma şekli hepsi alakasız. capoeira- tekvando desen eeeh işte anlarım, capoeira-bjj desen yine anlarım, ama capoeira kickbox birbirini katiyen desteklemez, ikisini de yarım yamalak öğrenirsin.

eğer ciddi yapacakan haftada 2-3 idmanla olmaz bu tür sporlar. vücut formda kalsın diyorsan en az haftada 3.

son olarak da boşver capoeira'yı diye bir tavsiye vereyim iyi kötü bu işlerin içinde biri olarak.

Sağlam bir defans ve atak sporu yapmak istiyorsan, kick box'a devam et. Ancak estetik birşeyler yapayım, taklalar atayım, atarken de tekmeler savurayım diyorsan o başka. Capoeira her ne kadar göze hoş gelse de vücut olarak inanlımaz esneklik isteyen bir spordur. @tekosin'e +1 olarak diyorum ki; eğer ille de iki sporu bir arada yürütmek istiyorsan seçimini kick box+taekwon do şeklinde yap. Pergelleri açmaya başladıkça kendi spor estetiğine de kavuşur ve belki hafta sonu kurslarıyla capoeira da öğrenebilirsin kıyısından-köşesinden...

ikisinide denemiş biri olarak, ya kickboxu ya capoeriayı seç derim. zira kullandığın hareketler karışabiliyo, capoeria hocan karşında jinga yaparken, sen ona low kick vurabiliyosun. yada box maçı yaparken, ulan hangi ayakla geri basıyoduk diye triplere girebiliyosn.

capoeria estetiktir , bir okadarda zordur. kickboxa devam et bnce.

yahu tabiki olur :) nası ogrenilebilir mi yani. elbette ogrenilir ama biraz zor olur. niye dersen kickbox bellidr, yumruklar zaten 2-3 tanedir, tekmeler de keza, ondan sonrası tamamen kombinasyondur.

capoeira ise oyle degil, daha zor. daha cok zaman ister. git kickbox a 3 ay ogren, yeter zaten, ondan sonra babalar gibi capoeira yap, haftada 1 kum torbasına yumruk tekme yap unutmazsın :)

spor olarak diyosun umarım. dövüşüceksen yaramaz capoeira

bitdefender'ı tek geçerim.

(bkz: combofix)
calisma sistemi farkli, virus girmis bilgisayari temizlemeye yarar, yani bilgisayarina virus girmesini engellemez. bi combofix ile tarama yap, virus varsa o sikertir zaten.

avira.

on demand olarak da bitdefender ve komut ustunden calisacak a2squared.

kıyafetle birlikte görmek lazım

hayal etsen olma mı? :) elimdeki tek görsel bu :)

abartili geldi bana, hele o sarilar... cik...

Tamamlayan bir elbiseyle gayet sık olur.

abi yaş önemli. hediyeyse kime alınacağı önemli. nerede giyileceği önemli. misal eltinin kızının düğününde giyilen ayakkabı farklı olur, amca oğlunun düğününde giyilen farklı olur, nişan ayakkabısı, davette giyilecek ayakkabı, gündelik ayakkabı... hep farklı bunlar.

kriter çok. az spesifik ol.

peki şu:

img812.imageshack.us
img219.imageshack.us
img19.imageshack.us

vayland, bir kız arkadaşıma hediye almak üzere başka bir kız arkadaşıomdan tavsiye alıyorum şu an. ben giymiycem yani. ben genelde spor veya kösele tercih ediyorum :))

beğenen tek kişinin nickinin "ayshegul" olması yeterli fikir verecektir.

fazla cafcaflı hepsi. bağdat caddesi tayfasıysa arkadaşın al, yoksa alma.

kız değilim, fikren yardımcı olur diye söyledim.

boşver öyle abartılı şeyleri

us.christianlouboutin.com buraya bir göz at.

sıkayvalkır emre, dostum 500 küsür dolardan bahsediyor :D

panpa fiyat limiti var dememişsin ki=) şaka bi yana,oradan al diye değil,model fikri olsun diye şeeeyyettirdim ben onu=)

arkadaşım kusura bakma da bu ayakkabıları kurtaracak bir elbise düşünemiyorum. elbiseyle belki olur falan diyemem. alma ayakkabı falan alınmaz zaten. ayak numaraısnı bilmen yetmez ayakkabı almakta kalıp farklıdır, ayak şekli farklıdır, falan filan acıtma olmama ihtimali de var yav hediye ayakkabı mı olurmuş?

tamam vazgeçtim :)

çok iddialı.

O sarılar kötü.
Muhtemelen pavyonvari duracak.Fotosu böyleyse gerçeğinin daha fena olma ihtimali var.
Louboutin i de alma tabii *gerçi alsan hatun kişi ölür mutluluktan işi biliyorsa* ama fikir sahibi ol,o tarz bir şey al.

bu arada hediye olarak topuklu ayakkabı iyi bir seçim olmaz. almadan önce giyecek kişinin denemesi lazım, zira ayakkabı numarasıyla bitmiyor iş. her model herkesin ayak yapısına uymayabilir.

kusura bakma ama hepsi de çok kötü.sen bence ayakkabıcıdan hediye çeki al onu hediye et..

pavyonvari..

İkisi de çok frapan ve de çakma kırmızı tabanlı. Sana tavsiyem eğer İstanbul'da isen ve ille de ayakkabı almak istiyorsan Kemal Tanca'da indirim var, oraya git ve klasikten çok uzaklaşma, alacağın kişinin kilosu ve boyunu da hesaba kat.

sorunu okuyunca bile heyecanlandım o derece paranoyağım :))
benim çantam şöyle olurdu;

- bir adet tabanca ve yedek mermiler,
- dağcılar için satılan tablet gıdalar,
- pusula,
- el feneri,
- kaliteli bir bıçak,
- cımbız,
- kaliteli bir benzinli çakmak.

aklıma şu an gelenler bunlar.

at, avrat, silah

dostum ,
birincisi discover da yayinlanan hayatta kalma programlari vs film tadinda yada roman diyebilirsin, gerceklik degilde belgesel diyelim.
bugun elektrik, temiz su, ilac, ateş, hazır gıdalar olmasa bir gun yasiyamazsin.
hatirlarmisin the legend filmin de eleman new york un ortasinda geyik avliyordu.
hadi o geyigi vurdun ettin gectim, nasil pisiricen nasil kesicen.
ya ben kendim tavuk kesemem, ha gotumuz zora dussun yapariz, yok yapaman.
ne kadar veganlar sebze filan dese de o da yemez bir tabak sebze icin ne ugras vermen lazim domates, biber yiyerek de hayatta kalamazsin ayriyeten.hali hazirda yedigimiz gidalar o kadar yuksek protein ,karbonhidrat ,seket iceriyor ki aslinda...

hadi iki uc hafta takildin diyelim, yesil berelilerin bile en cok zorlandiklari mevzu yalnizlik imis.amac olmadan zaten yasamaktan beziyor insan, yani toplum aslinda bizler icin hersey ne kadar burun kivirsak begenmesek soyle boyle desek de bu boyle...

yani o mad max ler filan senerya olmadan oteye gitmez.ben haftasonlari daga, ormana filan giderim bazen 15 gun kaliyorum ama 16 olmaz.
o sebeple paranoyak kardesim koy cantanin bir tarafina kisitlama kendini olumse oluruz.

Öncelikle ilkel bir hayatta bir günü bırak, ölene kadar da yaşayabilirsin. Doğuda askerlik yapmış arkadaşlarına sorabilirsin. Ateş de yakılır, yemek de bulunur, barınak da yapılır. Hastalıklara karşı ise doğada onlarca çeşit derman var ve pek çoğu ilaçlardan daha etkili. Şu kitabı edinirsen son derece işine yarar paranoyak panpa:

www.kitapyurdu.com

su kitaba bir bak

(ebook - pdf) - Military - US Army Survival Manual FM 21-76
hangi bolgede ne ot ne yilan var hepsini vermis resimleri de mevcut.

bir de sas survival guide var onu mutlaka oku en temel bilgileri icerir canta filan yapmayi da yaziyordu.

lenf merkezi vardır koltuk altında o şişmiş olabilir. hastalık geçirmiş olabilirsin. gene de bi doktora görünmende fayda var.

doktor değilim bu arada.

git doktora zaman dışında bi kaybın olmaz, genelde bir şey çıkmıyor ama ne olur ne olmaz.

doktora git antibiyotik versin

Benim de olmuştu birkaç yıl önce. Doktor bir antibiyotik verdi ve geçti. O yüzden korkma, ama mutlaka bir doktora git. Geçmiş olsun...

aynı şey başıma geldi direk korkudan hayatta uğramadığım doktor odasına kapağı attım. bir şey çıkmadı şükür, özellikle pudralı deodorant kullananların gözenekleri tıkandığı için bunlar çıkabiliyormuş ama misketten biraz büyükse ne olur ne olmaz mutlaka git.

arkadasim gitti araligin sonunda urdun'e is seyahati icin. bir problem yasamamis. siz turistik amaclarla gidecekseniz orasini bilemem.

yarın hemen dış işleri bakanlığını ya da ürdün konsolosluğunu ararsanız en kesin cevabı alırsınız.

bu işsizlikte oraya da gideirm. anasının a. na da giderim o kadar diyeyim. hayat dediğimiz şey o kadar abartılacak bi şey değil. ölsen ne yaşasan ne.

hiçbir şey yok ürdün'de, sadece muhalifler tunus işinden sonra protesto ettiler ama kalabalık azdı ve o günden sonra bir şey olmadı.

vergileri düşürüp biraz r basmaya başla, nüfusun derhal artar. ondan sonra uygun bir zamanda vergiyi yükseltip binersin halkın sırtına, vurursun kırbacı vurursun kırbacı.

3000'i hatirlamiyorum ama simcity serisinin altin kurali: egitim + ortalama land value = ht industry.

sehrinizin zengin nufusunu dusunerek commercial officelere yonelin yavas yavas (bu olay 3000'de var miydi hatirlamiyorum yine :)

Abi güzel söylüyorsunuz ama land value yüksek olan yerledeki apartmanlar direk abandon ediliyor. Tax'ıda düşük tutmama rağmen. Kafam karıştı.

Demek ki is yok veya commute time cok yuksek (ise gitmeye cok zaman harciyorlar). Oncelikle demanda gore zone yapin ve ulasimi da iyilestirin.

3 çok 1 saat yeter. check-in için, bavulları vermek için yeterli. zaten 1 saat çok çabuk geçer o arada, kaynar gider. 3 çok yav, yolculuk o kadar sürüyor buradan almanya'ya.

atatürk havalimanındaysa genelde normalden biraz daha erken geliyorum. kontuarlar hayvan gibi dolu olabiliyor. diğer havaalanlarında çok sorun olmuyor. sabiha gökçen cillop zaten. yurtiçi için 45-50 dk öncesi iyidir. yurtdışı için de 1 buçuk saat iyidir.

kaç saat önce varacağından ziyade evden kaç saat önce varmak için çıktığınız önemli. 1.5 saat öncesi için çıkın. zamanında varırsanız en kötü 15-20 dakika fazla beklersiniz. 2 kere dış hat sefer kaçıran birisi olarak söylüyorum.

biletin üstünde 2 saat önce gelin yazarlar normalde. uçuştan 1 saat önce falan da check - in yapmak iyidir bence. erken check-in yaparsanız hem acil çıkış önü koltuk kapatırsınız, yayılırsınız uçuş boyunca.ayrıca kuyruğu var, bilmemnesi var. uçağa binmeden önce duty free'de gezmesi var. velhasılı bence bir buçuk saat iyidir.

boarding 20-25 dakika once oluyor genelde. onu da dikkate alarak ucus saatinden 2 saat once gidin kosusturma olmasin. international terminal daha guzel digerlerinden free shopta vakit oldurun en kotusu.

içhat mı, dış hat mı, sabahın körü mü, akşam saatleri mi, cuma akşamı mı, bayram, ortak uzun tatil öncesi mi, asker sevkiyatı var mı gibi soruların cevabına göre değişiyor. polis kontrolünden geçip, uçağa gitmek bazen 5 dakika sürüyor, bazen 45 dk.

içhat uçuşu için 1,5 saat önce alanda olduğum halde, zor bela yakalayabildiğim uçuşlarım da oldu.

İsrail için kafadan 2.5 saat. Türkiye'ye dönüşte kafadan 4 saat.

Diğerleri için 1.5 saat yeter.

İstanbul trafiğine güvenmediğim için olabildiğince erken gidiyorum, havaalanında vakit geçiriyorum. Bavulları erkenden verip pasaport kontrolünden geçiyorum, kitap, dergi okuyorum. En az iki saat önce gitmeniz iyi olur her şeyden eminseniz.

tabi ki derim. ama durumu kollayarak yaklaşmak lazım, belki dalmaya çalışmıyordur da bir şey bakıp kaçacaktır. evet klasik laf bu ama. yine de önce "pardon, sıra var, farkında mısınız?" gibi bir girizgah yapıp tepkiye göre ses yükseltmek lazım. o kim oluyor da geçiyor canım önüme?!

Yerine bağlı. Karman çorman bir hal almış otobüs durağıysa ayı gibi itmezse boşveririm, ama ekmek, tüp kuyruğu olsun, alışveriş olsun geçerse höst derim kibarca. Çok kıl bir tipi yoksa "kaynak yok eki eki", kılsa "kaynak yok gardaş" derim.

ben genelde arıza yapıyorum...izin istemeden geçerse.izin isterse seve seve sıra veririm.

önüme geçen birinin gerçekten ihtiyacı olduğunu (acele etmesi gerek, ayakta duramıyor durumda ise vs.) görmezden gelirim.ama aksi durumda arıza çıkarırım.çıkardım.çıkaracağım.

izin istesin ciğerimi yesin.

dalgınlıktan sıra olduğunu bile fark etmemiş olabilir, kibarca uyarırım.

Uyanıklıktan yaptığı belliyse epey bir uğraşırım kendisiyle, yazık ona.

geçenlerde böyle bir şey başıma geldi. öğle arasında bankanın açılmasını bekliyordum. çok afedersiniz yavşağın biri geldi bankanın açılmasına yakın önüme geçti. ''napıyosun kardeşim sende iyi biliyosun ki ben senden önce burdaydım'' dedim. herif pişkin pişkin güldü. hiç cevap vermedi. bende sabır çekip beklemeye devam ettim ama acayip sinirlendim. neyse banka açıldı millet içeri hücüm etti. bu yavşak gişe numarası için makineye hamlesini yaptı, düğmeye bastı, numara çıkar çıkmaz kağıdı ben aldım. ama normalde asla böyle bişey yapmam. sırf bişey desinde dalıyım diye yaptım ama hiç bişey demedi. keşke deseydi.

uyarırım, tepkisine göre de gelişir ama hatırlatmakta fayda var değil mi?

sıranın bende olduğunu açıklayıp, cevap beklemeden önüne geçerim.

Geçenlerde yurtdışında piyangoda adam büyük ikramiyeyi önüne geçen kadına yer verdiği için kazandı, kadın oraya geçmeyip adamın arkasında sıraya girseydi, parayı kadın kazanacaktı :)

mal mal bakarım... (yazmasam içimde kalacaktı)

"Mesaj atsa koşa koşa gideceği erkek" eğer sevgilisini aldattığı kişiyse geçmiş olsun, o ilişki bitmiş. Sevgilisine durumu aydırarak ayrılmalarını sağlayın. Sonuçta bütün ilişkiler evlilikle noktalanmak zorunda değil, bitmiş işi sürdürmenin de kimseye faydası yok, olamaz.

psikologun yapabileceği şeyler de sınırlı. sorun çözülmeden sadece telkinle nereye varılabilir ki? sorunu da çözmek arkadaşınıza kalıyor. bir tercih yapıp, tercih ettiği kişiye de dürüstlükle her şeyi açıklayıp ona göre devam etmeli.

@ataturkiye olayin sadece cinsellikten ibaret oldugunu dusunursek ben hale bunun bir heves oldugunu ve zamanla sonup gidecegini dusunuyorum. yoksa coktan iliskisini bitirmesi icin bende onerilerde bulunurdum.

Biri çok iyi huylu, diğeri çok ateşli yakışıklı diyelim. Birinin etinden diğerinin sütünden mi faydalanacak? İllaki bir tercih yapmak zorunda. Ki bence taraflar fazla zarar görmeden, gerekirse müdahaleyle bu tercihe zorlamak. Yoksa bugün o kişiye karşı biten cinsel heves yarın başkasına başlayacaktır. Aldatmanın sınırı yok, o kapı açıldı mı ohooo...

Psikolog olarak sana derim ki, kızın ilk önce kendi kafasında tutarlı bir yola girmesi lazım. İyice baksın kendine ve düşünsün. "Ben, kimi neden istiyorum"

@jesterdvine oneriniz icin tesekkur ederim. bu arada kizin soyledigine gore izleyecegi yolu o coktan kafasinda kurmus zaten. yani yeni oglanla sadece cinsellik icin birlikte olmak istiyor. gercek erkek arkadasiyla da hala evlenmek istiyor, olanlari anlatip iliskilerini yok etmek istemiyor. problem su ki, bunu yaparken olaylarin altinda vicdani sizlayip, aglama krizlerine giriyor. surekli "bu benim tasiyamayacagim bir yuk" diye inliyor. keske hicbir sey olmamis gibi devam edilebilseydi...

ilişkiyi sürdürmesini telkin etmenin anlamı yok ki, hele karşı taraftan bunu saklıyorsanız hakikaten ayıp. kızın erkek arkadaşına bunu söylemek zorundasınız.

3 sene bir ilişkinin monotonlaşması için yeterli bir süre değil bana göre. evlilik düşünüyorlar diyorsun, 2 yıl sürmicek ki bu evlilik. arkadaşının sevgilisine olan ilgisi tamamen kaybolmuş ve başka erkekleri çekici bulmaya başlamışsa, evlenip yazık etmesin derim. erkek arkadaşına yazık etmesin yani.

erkek arkadaşına bi süre kafasını dinlemek sitediğini yalnız kalmak istediğini falan söyleyip uzak kalsalar(bu ara verme muhabbetine de pek inanmam ama ara verseler) ve bu süreçte diğer sevgilisiyle de görüşmese mesela. Ve kimi özlediğini, erkek arkadaşı yokken diğerini hala arzulayıp arzulamadığını daha kolay kestirebilir sanırım. ikisi de hayatındayken karar vermek zor da, ikisi de hayatında yokken karar vermek daha kolay sanki.

Tabi bu arada ara vermeye kırılan erkek arkadaşın geri dönmeme ihtimalini de göze almak gerek. Bi de kesinlikle evlilik fikrini rafa kaldırmak lazım. En azından bi süreliğine. Çünkü herkes evlenince aldatmam diye düşünüyo niyeyse ama evlilik ihanete daha açık bişey çünkü ayrılması daha zor ve insnalar gayrimeşru yollara daha çabuk meylediyorlar. Bütün bir hayatını rezil etmesin bence. Hadi şimdi ayrılamıyorsa bile evliliği düşünmesin.

@purpurum iliskilerine ara vermeleri mantikli ancak 2 senedir ayni evde yasiyorlar. bu karari uygulamaya koymak biraz zor olabilir.

bal gibi seviyor işte diğer çocuğu. yoksa kimse seks için "şimdi ara dese koşa koşa giderim" demez. kendini de sizi de sevgilisini de kandırmasın. ayıp. ayrılsın sevgilisinden gitsin o çocuğa. kıçına tekmeyi yiyince o çocuktan anlar hatasını.

@fnac: ne yazık ki hiçbir şey olmamış gibi olmayacak artık ve o kız da birinden birini seçecek. ve sonuçlarına katlanacak / alışacak. şahsen yağmurda yürürken ıslanmayan bir insan tanımam.
ayrıca bence @sen git doğru söylemiş. sizin laflar bir çare olmayacak kıza. Direkt kendisinin yaşaması lazım tercihinin sonuçlarını.

başağrısı da yapıyo..madensuyu filan da iç..genel olarak beslenmene dikkat et.
doktor degilim bu arada .Fakat bazı insanların hep düşük olabiliyo..öldürmez ama süründürü diyolar.

şalgam suyu da tansiyonu süper toparlar

benimde sabah kalkınca büyük tansiyon çok çıkıyor. napsak müdür bilemedim. gerçi seni fındık, badem paklar gibime geliyor.

yaşınızı cinsiyetinizi yazmamışsınız ama bana doktor özellikle genç kadınlarda düşük tansiyonun sıkça görüldüğünü, düşük tansiyonlu insanların daha uzun yaşadıklarına dair araştırmalar olduğunu söyleyip bir teselli vermişti. ama öyle görülüyor ki siz bundan baya şikayetçisiniz ve hayat kalitenizi etkileyecek durumda. en iyisi bir doktora görünüvermek.
(bkz: hipotansiyon)

genetik de olabilir. benim ve dedemin de böyle 9-5 civarında. askerdeyken nezle için gittiğimde tansiyonuma bakan doktor nasıl düşük çıktıysa deli gibi panik olmuştu da zor anlatmıştık derdi. ama siz etkilediği gibi öyle kararmalar falan olmuyor hiç.

genetik olduğunu sanmam,büyüklerimde hep yüksek tansiyon var,ailede tek ben...

o kadar uçak parasını veremiyorsan orada ne işin olacak, daha çok sıkıntıda kalabilirsin. bildiğim kadarıyla japonya pahalı bir yer

ve gemi otobüs türü alternatiflerle yollarda heder olursun ve yarı uçak parası yollarda harcamak zorunda kalabilirsin.

1:)istanbuldan-trabzona veya samsuna git.( benim tercihim trabzon olur.)
2:)trabzonda-soçi arasındaki gemi ile soçi limanına ulaş.
3:) soçi üzerinden otobüs yolculuğu yaparak moskovaya ulaşabilirsin.
4:)Moskovaya ulaşınca hemen bir hostele yerleş,
5: biraz dinlen
6:) Moskova-Vladivostok tranine bilet al (15 gün
9289km)en.wikipedia.org
7:)vladivostok'ta hemen bir hotele yerleş (ucuz bir kent)
8:)vladivostok üzerinden feribot ile Japonya (Fushiki ye ulaşabilirsin.)
www.trans-siberian.su
9:)Fushiki-tokyo treni veya otobüsü ile tokyoya ulaşabilirsin.
yolculuğa başlamadan önce biletlerini rezerv ettir. daha çabuk hareket edersin
bu yolculuk sana 20-25 güne patlar.

Edit: tüm bu yolculuk sana zor gelirse eğer, Çorludan kalkan kargo uçaklarında sana yer ayarlarım, tavuklarla gidersin :)

moskova üstü gitmek de biraz pahalı olabilir. tavsiyem şu, dalga geçmiyorum:

buradan tahran'a tren. aşağı yukarı 3 gün sürer ama çok yormuyor. tahran'dan iki seçeneğin var:

a) Pakistan üzerinden çin'e ulaşmak
b) Kazakistan üzerinden çin'e ulaşmak

bu aşamadan sonra tam emin değilim, eğer çin üstünden feribot varsa japonyaya direk oradan geçersin, yoksa vladivostok üzerinden geçersin.

sürekli olarak tren ile yolculuk yaparsan trans-sibiryadan daha ucuza gelebilir. üstelik rusyaya göre daha güvenli bir rota, tek sorun sürekli tren değiştirecek olman. istasyonlarda uyuyamazsan bu ülkelerin hepsinde dehşet ucuz oteller var.

ama sonuçta tren çok ucuz da olsa para vereceksin, vize parası vermenin gerekeceği durumlar olabilir, üstelik japonyada eğer sana destek çıkacak biri yoksa oralar iran veya çine benzemez, dımdızlak kalırsın. bu ülkelerde en azından uygurlar olsun, azeriler olsun sokağa düştüğün anda bir şekilde yanında olurlar ama japonyada tanıdık yoksa kötü.

@voyager: baba bu feribot olayi icin ne kadar tesekkur etsem az. ben zaten rusya'da yasiyorum. :) hani anca bu kadar yardim edilebilir.

bilet fiyatlarini sormaya mail attim ama cevap vermediler, telefonlara da cikan yok. sizce ne kadardir? boyle bi yolculuk yapan var mi?

wing tsun u hiç bilmiyorum ama sanki muay thai de daha iyi yaparsın. ayrıca muaythai de kısa sürede daha fazla yol katedebilirsin. türkiyede çok da iyi antrenörler var.

benim tavsiyem ise boks. ben yaptığı sırada vücudum baya sıkıydı.

1) muay thai
2) kick box

wing tsun ile vücut falan yapmazsın.

katıksız, kuralsız rakibin ağzını burnunu kırarsın o kadar. olayıda bundan ibaret zaten, adamı bayıltana kadar dövmek.

wing tsun ile ne vücut yaparsın ne de rakibi dağıtırsın. sadece çok güzel kendini kandırır aynada bakıp bakıp "ulan yıkarım ha herkesi" dersin, ilk sağlam kavgada da sopayı yersin. haftada 2-3 idmanla birbirine sadece dokunarak hiçbir halt olmaz.

muay thai yaparken de öyle şişmezsin, zaten çoğu traş yer sana muay thai diye k1 kurallı kick boks öğretmeye kalkar.

cedric'in dediği gibi boks bir şekilde idman teknikleri nedeniyle çok daha sıkı bir vücut getiriyor adamı. bir de sambo, jiu jitsu, güreş gibi sporlar da iyi şişiriyor adamı. güreş deyip geçme idmanları çok ağırdır, kaslarını öyle bir yakar ki lanet edersin.

gidilir.

valla bayramda 30 dereceydi havayı soruyorsan

havasıcaklığı en düşük 23 derece oluyor bu aralar..

gidilir de havalar soğumaya başladı, deniz fena değil ama sadece t-shirtle gezilen dönem bitti son bir haftadır.

yuh! 9 tane kesme şeker boyutuda tuzu ne yapıyorsun kardeşim sen? Bunlar tatlısu balığı, acısu veya tuzlu su değil.

1) Tankın kaç litre? Küçükse hayvanlar oksijen sıkıntısı çektiğinden yüzeye yakın yüzüyor olabilir.
2) Su değerlerin ne alemde? Yani suyu direk doldurup ertesi gün lepisteleri attıysan hayvanlar tabi ki nalları diker. Boş akvaryumu filtre çalışır halde -en az- 10 gün bekletmen lazım ki su değerleri otursun, klor uçsun, bakteri kültürü oluşsun. Sen zaten mavi damla damlatarak varsa da bakteri kültürünü baltalamışsındır.
3) Eğer uzun süredir oturmuş bir su varsa tankta amonyak,nitrit,nitrat döngüsünde arayabilirsin sorunu. Dipçekimi ve %50 su değişimi gerekir.

yardım olduysa ne mutlu, ancak bir mümin olarak bira içmiyorum. sen red bull yolla.

o 9 tane kesme şeker boyutunda tuz kaç litrelik hangi akvaryum içinmiş bu öneriyi nerden aldınız çok merak ettim.

Tuz cichlid akvaryumlarında kullanılır.Dış paraziti önlemek için özelliklede kaya tuzu.Ama lepisteslerde kullanılırmı bilemem.Balıkların ölümü su değişiminden olabilir.Balıkları koyduğun su klorlu veya dinlenmemiş suysa normal,zaten akvaryumcudan alınan balıkların yeni akvaryuma uyum sağlamadanölmeleri sık rastlanılan bi durum.

Merhaba.

7-8 litrelik bir akvaryum sadece betta için bile çok küçük olur, yanına neon vs. almanız imkansız bu hacimde, bu kadar dar bir akvaryumda betta neonların hepsini tek tek öldürür. Kaldı ki neonlar sürü balıklarıdır ve en az 6 tane beslenmelidir. Şimdi size birkaç öneri vereyim. Madem henüz akvaryumu almamışsınız vazgeçin bu 7-8 litreden, doğru düzgün bir akvaryum kurun. 2 seçeneğiniz var. Birincisi sadece betta beslemek, ikincisi betta ve neon beslemek.

Birinci seçenek için;
Sadece betta beslemek için 15 litrelik bir akvaryum yeterlidir. (Bulunduğunuz şehire göre fiyatlar değişir ama biz 15 litrelik akvaryuma 20 lira diyelim)
Isıtıcı kesinlikle şart. (ortalama 15 lira)
Eğer pipo filtre alacaksanız, tek çıkışlı hava motoru + pipo filtre (ortalama 13 lira)
Pipo filtreden vazgeçip 3 watt gücünde bir şelale filtre de düşünebilirsiniz, mesela Atman HF-100 şelale filtre (ortalama 17 lira)
cam termometre (5 lira)
1,5 litre civarında Hagen Siyah Kum (Ortalama 4 lira)
Bitki olarak java moss (7 lira), 3 kök elodea (5 lira)
Erkek betta splendens (5-7 lira)

İkinci seçenek için;
Betta ve neon beslemek için en az 50 litrelik bir akvaryum. (ortalama 50 lira)
50-100 watt'lık bir ısıtıcı (yine ortalama 15 lira)
2-3 watt'lık şelale aparatı olan küçük bir iç filtre alabilirsiniz. (en fazla 15 lira)
cam termometre (5 lira)
5 litre hagen siyah kum (ortalama 15 lira)
Neonlar loş ışıklı gölgelikli ortamlardan hoşlanırlar, o yüzden anubias gibi büyük yapraklı bitkileri tercih etmenizi öneririm: 1 kök anubias (5 lira) Ama yine yanına java moss ve elodea gibi bitkileri de tavsiye ederim. Ayrıca gölge yaratması için su mercimeği veya pistia gibi yüzey bitkilerinden de kullanmanız faydalı olacaktır.
Erkek betta splendens (5-7 lira)
Neon tetra (tanesi ortalama 3 lira)

* Yalnız her iki akvaryum için de aydınlatma gerekecektir. Onu da aldığınız akvaryumun boyutlarına göre uygun bir şey alırsınız. Bitkiler için day light (gün ışığı) floresanı tavsiye ederim.

*** www.akvaryum.com sitesindeki foruma üye olup, aklınıza takılan bütün soruları orada da sorabilirsiniz. Lütfen benim tavsiyelerimi dikkate alın, eğer o kafanızdaki 7-8 litrelik akvaryumu almaya kalkışırsanız çok büyük eziyet olur hayvanlara, siz de çok üzülürsünüz. Başlarda acemiyken akvaryumcular mutlaka sizi kandırmak isteyecektir, aralarında mutlaka "7-8 litrede 10-15 balık besleyebilirsiniz" diyenler çıkacaktır. Unutmayın, onlar sadece ceplerine giren paraya bakarlar. Siz ise sonuçta hem pişman olur, hem de vicdan azabı çekersiniz. Benim 1 değil, 1'den çok akvaryumum var, yıllardır balık besliyorum, size elimden geldiğince yardım etmeye çalıştım.

İyi günler dilerim...

Sanırım siz Ankara'dasınız. Ben de Ankara'dayım, o yüzden size birkaç akvaryumcu önereyim.

1. Kızılay'daki akvaryumculara güvenmeyiniz, hepsi para avcısı...

2. Size bilgilerine ve dürüstlüklerine güvendiğim 3 akvaryumcunun adresini vereyim:

Nehir Akvaryum (www.petakvaryum.com)
Barış Manço Caddesi 13/A
Balgat / Ankara
0 312 286 65 52
------------------------------------------

Musa Akvaryum (www.musaakvaryum.com)
8. Cadde 16. Sokak (Eski 73.Sokak) 86-A
Emek / Ankara
0 312 222 11 35
------------------------------------------

Jumbo Akvaryum
5.cad.( Cengizhan.cad. )4/A
Bahçelievler / Ankara
0 312 212 13 32
------------------------------------------

***Yukarıdaki mesajda verdiğim betta fiyatları sadece veiltail (tül kuyruk) bettalar için geçerlidir. Türlerine göre ortalama betta fiyatları:

Veiltail (tül kuyruk) bettalar: 5-7 lira
Crowntail (taç kuyruk) bettalar: 7-15 lira
Halfmoon bettalar: 15-80 lira arasında değişir... Ancak eğer bu hobide acemiyseniz Halfmoon almamanızı tavsiye ederim, çünkü halfmoonlar diğer betta türlerine göre çok hassastır, bakımı zordur... Ben veiltaille başlamanızı öneririm.

7-8 litrede ancak birkaç kiraz karides besleyebilirsiniz.(bkz: kiraz karides)

daha önceden tecrübem var, yaklaşık 50 litrelik bir akvaryumda 4 sene baktım. akvaryumu küçük düşünmemin sebebi şu ilk başlarda betta mutlu olsa da ileri zamanlarda akvaryum içinde yoruluyor, aynı bardaktaymış gibi hareket etmiyor. ama 15 lt ideal gibi göründu. betta akvaryumunda pipo filtre tercihimin nedeni şu, ileride dişi ile karşılaşınca köpük yuva yapan erkek için işkence haline geliyor şelale fitre, çok küçük bir hava motoru ve pipo filtre şahane o yüzden.
aydınlatmayı led ile yapmayı planlıyorum, ancak gün ışığı etkisi yaratır mı onu biraz araştırmam gerekecek sanırım.
@marcelle ankara'da halfmoon var mı? varsa hızlandırabilirim düşünme işini.

Eğer kaldıysa Jumbo Akvaryum'da muhteşem halfmoonlar vardı, tanesi 18 liraydı, ama harikaydılar. Bir arayp sorun kalmıştır belki... Benim de gözüm kaldı Jumbo'daki halfmoonlarda ama yerim olmadığından alamadım...

Benim de bettam 40 litrelik bitkili bir akvaryumda epeyce uzun bir süredir mutlu mesut yaşıyor.

www.bettalar.com/forum/ sitesine üye olmanızı tavsiye ederim.

hacı sen de. herkes senin arkanı dönmeni bekliyormuş gibi yaşama. sevdiceğe güven ön plana çıkar bu noktada. hassasiyetini de belirtirsin uygun bir şekil.

"bu güzel karıyı ben sikiyorum, anladınız mı ulan! hah hah ha!" diye hissediyorum.

@noblenible,

Sevdicegime guvenim sonsuz, hatta su ana kadar hicbir insana guvenmedigim kadar guveniyorum. Kesinlikle teshirci birisi degil, oyle uc dekolteler de vermiyor zaten. Sorun bende zaten, yalnizca bu soruna ortak dostlar var mi mecliste onu yokluyordum. Ha bir de bu sorunun ustesinden gelmenin yollarini. Hassasiyetimi anlattim sevdicege, anlayamiyor ama tepki de gostermiyor, kafasi onde dinliyor ve ben kendime uzuluyorum aslinda :)

yanımda laf atarlar gururum kırılır diye mi korkuyorsunuz?

nerede ne giyeceğini bilen bir sevgilim var çok şükür ama zaman zaman uyarabiliyorum. misal bir keresinde sultanbeyli'ne gidecektik ( ne işiniz vardı demeyin, devlet hastanesinde tanıdık doktor vardı rapor almaya gidiyorduk ) aman dedim tayt mayt giyeyim deme başımızı belaya sokma :D etrafta abazan var diye hatunu kısıtlamak doğru değil ama her mekanın, semtin, şehrin kaldıracağı da bir limit var, buna hassasiyet göstermek gerek diye düşünüyorum. boğaz'da yemeğe giderken, taksim'de konsere giderken ya da caddebostan sahilde içmeye giderken aynı etek boyu, aynı göğüs dekoltesi olmaz diye düşünüyorum. mühim olan giydiklerinin hatuna ve mekana yakışması, yoksa o bakmış, bu koklamış falan filan, bir yere varılmaz

@alidesidero,

Sikmek sikilmekten daha ote duygular varsa ortada?

nerede hangi ortamda giydiği önemli. düğündeyse falan normalde. abazan dolu işyerinde hergün giyiyorsa ve evrak düzenlerken eğilip önünü tutmuyorsa, sütyen rengini hergün herkes bilebiliyorsa giymemeli.

1- yaşını çok merak ettim
2- sevgilinden kazık yiyeceğin yönünde kuvvetli bir inancım var
3- dekolte, giyilir; frikik, verilir
4- madem öyle, hiç dekolte giymesin sizin için, oturmasına kalkmasına her zaman dikkat etsin. çok güzel olur o zaman. ama asla bir kadına bakılmasını engelleyemezsiniz. hanım hanımcık olması, ona bakanlar da ar oluşturabilir en fazla.
5- umarım 2 ve 3. kehanetim de yanılırım
6- yanılmazsam, "dediydi, beee, dediydii" dersiniz

EK: yazını, sorunu yani, şimdi gördüm. söyliyim:
sikmek sikilmek bir duygu değildir, istersen "sevişmek" de, gerçek budur genellikle.
bahsettiğin erkekler, bahsettiğin kıza, anladığım kadarıyla, sence, "şehvetle" bakıyorlar. bu durumda olaya cinsel yaklaşmamı anla.

nerde giyeceğine bağlı, giyilecek ortamı kendisi biliyorsa sizin müdahalenize hiç gerek yok bile.

@alidesidero,

27 yasindayim, bahsettiginiz sikise sokusa odakli caglarimi coktan atlattim, derin bir sevgi icerisindeyim ve hickimseye guvenmedigim kadar guvendigim birisiyle birlikteyim. Soruya bakacak olursaniz "dekolte kiyafetler giydiginde" kismi dikkatinizi cekecektir. Ahkamsever bir yapiniz oldugunu verdiginiz yanitlardan anliyorum. Duyuru altindaki yazimdan da anlasilabilecegi uzere sevgilim dekolte kiyafetler giymesinin yanlis bir sey oldugunu soylemiyorum, problemin bende oldugunu kabul ederek bu duygu durumunun ustesinden ne sekilde gelebilirim bunun yanitini ariyorum.

pardon ama nerde, nasıl, hangi ortama hangi kıyafet uygun v.b. konuların yetki mercii neden erkekler? bu kadınlar geri zekalı mı? beyinleri çalışmıyor mu? kendilerine laf atan olduğunda kendilerini savunmaktan acizler mi? hangi ortamda hangi kıyafeti, nasıl taşıayacaklarına karar veremeyecek kadar embesil mi bunlar? erkeklerin açlıklarına göre kılık kıyafet değiştirirlerse nerde bu kadınların hayatta ki duruşları? siz böyle olayların ve insanların yörüngesi olan biriyle mi olmak istiyorsunuz? siz daha tutucu bir yere giderken daha bol pantolon mu tercih ediyorsunuz? fatih semtine gitmeniz gerekirse çember sakal mı bırakacaksınız? pek çok küçük veya nispeten geri kalmış bölgelerimizde yaşanan tecavüzlerde ki mağdur kadınların, genç kızların kıyafetleri çok mu dekolte? içinde bu boyutta bir sapkınlığı, taciz ruhunu taşıyan adamı etek boyu engeller mi sanıyorsunuz? biz nereye kadar geri adım atacağız? ve neden biz atacağız? offf akşam akşam sinirim zıpladı...

dünyaya bugüne kadar milyarlarca kadın geldiğini ve çok önemli sayıda kadının sürekli dekolte kıyafet giydiğini ve onlara da bakıldığını dikkate alabilir, bakanın da bakılanın da bu dünyadan göçüp gittiğini farkedebilir, bakılanın "bakıldığıyla" bakanın da "baktığıyla" kaldığı durumların çok büyük bir yüzde olasılıkla yaşandığını dikkate alarak rahatlayabilirsiniz.

ferace ve yaşmak da kullandırtabilirsiniz sevgilinize
gerçekten bak
sizin için fazlasıyla örtünmeye razı olabilir
ama bu da çözüm olmaz
yani valla bence bol bol pratik, pek çok şey de olduğu gibi bu durumda da işe yarayabilir
sevgilinizle kalabalıklara karışıp durun
dekolteler içinde
alışınca geçer belki

sonuç olarak
olayı etraflıca ve uzun süre düşünmenizi
bir kanaate ve karara varmanız
bu kanaate ve karara uygun davranıp düşünmenizin çözüm getireceğine inanıyorum
yapacak başka da bir şey yok gibi
psikolog, psikaytr gibi acaipliklere para da yatırabilirsiniz tabii ki

en iyisi çıplaklar plajı.

Bu insandan insana değişen bir konu. Kimsenin düşüncesini önemsememelisin. Yorumlardan da anladığın üzere yanındaki hatunun götünün görünmesinden zevk alan insanlar da var. Bu durumdan rahatsız oluyorsan, rahatsız oluyorsundur. Bu kadar basit. Bunun açıklamasını kendine bile yapmana gerek yok. Konunun güvenmekle, dekolte giymenin amacıyla falan da alakası yok. Sevgilinin yüksek ihtimalle teşhircilik gibi bir amacı yoktur. Sadece daha güzel göründüğünü düşünüyordur ve bu senin kendine çok yakıştığını düşündüğün gömleğini özel günlerinde giymenden çok da farklı değil.

Ne yapabilirsin? Sevgilinin verdiği tepkilerden anladığım kadarıyla "senin için" giyim tarzını değiştirmek istemiyor. Bunun devamının geleceğinden, onun tarzını/hayat biçimini değiştirmeye çalışacağından çekiniyor olabilir. Israr ters tepki verir. Eğer o da senin onu sevdiğin kadar seviyorsa bu şekilde giyinmesinin seni üzdüğünü bilmesi yeterli. Ona "dekolte giyme" deme. Giymen beni gece boyu rahatsız ediyor de. Dışarıda buluştuğunuzda kıyafetini görünce yüzünün düşmesi bile etkileyecektir. Ama sakın bu konu tartışmalara yol açmasın. İki taraf da üzülür. Daha önemlisi kendini bağnaz vs hissetme. Sen de normalsin, sevgilisinin vücuduna bakılmasından hoşlananlar da.

@erci,

Yorumunuzun her kelimesini önemseyerek, özümseyerek okudum. Özenle ve dikkatle yazıldığı anlaşılıyor.

Yalnızca belirtmek istedim.

Teşekkürler.

"Abazan mallar sürüsü"...

Tabirim icin kusuruma bakmayin. Gun icinde bastirmak durumunda kaldigimiz tepkiler sanal ortamda patlak verebiliyor, mazur gorunuz lutfen :)

@akalmor,

erci'nin onerisi duygusal tarafi agir basan, taraflarin birbirini bakislarindan anlayabilecek olgunluga eristigi iliskilerde gecerli olacaktir. Ote yandan derinligi zayif bir iliskide ozellikle erkek tarafinin uzulmesine sebep olacak durumlar yaratabilir elbette.

Yani anlayisli bir sevgili sizin bakislarinizdan cikarim yapar ve kendinden fazlaca odun vermemek kaydiyla davranislarini revize edebilir, yapabilir bunu. Yapamiyorsa da bu iliskinin omru kisadir.

Yani konusmak onemlidir, fakat diktator hissi yaratmamali karsi tarafta.

@akalmor: Benim düşünceme göre çift olmak karşılıklı anlayışı gerektirir. Benim yaptığım bir şey sevgilimi rahatsız ediyorsa onu rahatsız etmesi beni de rahatsız eder. Bu değiştirebileceğim bir şey ise değiştiririm. Değiştiremeyeceğim (Ten rengim) veya onun için değiştirmeyeceğim (Dinim) bir şey ise ve beni böyle kabul edemiyorsa zaten ayrılığın eli kulağındadır. Burada konuya sevgilinin giyimine karışmak olarak bakarsak zaten tartışmaya gerek yok. Sana ne lan! der konuyu kapatırız. Ama güzel bir ilişki yaşanırken taraflardan birinin rahatsız olduğu hassas bir konuyu ne şekilde çözüme ulaştırılacağı sorulduğuna göre bunun denenmiş yanlış yolları ve doğru olduğu düşünülen yolları belirtilerek yok yere kalplerin kırılması önlenebilir. Bu şekilde giyinmeyi seven ablamız sevdiği bu adamın rahatsız olduğunu ama kırmak da istemediğini, kıskandığını vs anlarsa artık o kıyafetleri giymekten eskisi kadar hoşlanmayabilir. Kimse kimse için hayatını değiştirmiş, istemediği şeyleri yapmış olmaz. Sevgilin istediği kadar sevgi sözcükleri, aşk mesajları atsın, çiçekler göndersin farketmez. Seni sevdiğini; sen rahatsız olma diye sigarasını içmek için yemeğini bitirmeni beklediğinde anlarsın.

@:Umarım faydası olur.

Saygılar, mutluluklar...

oha!
konu amma uzamış...
ya arkadaş, ben sana şakayla karışık, sadri alışık tadında cevap verdim. şimdi sana kesin çözümü yazacağım:
1- ben de diyecektim ama yukarıda da demişler, ülkemiz abazan mallar sürüsünün yaşam alanı değildir. en modern bildiğin ülkelerde de bu konu pek farklı değildir. farklar vardır ama özünde hemen hemen aynıdır yani.
2- bir kadın, mesafeyi koyduktan sonra o çizgi aşılmaz, biz erkekler bunu genelde çok iyi anlarız. aşılırsa taciz ya da tecavüz olur ki e sen de bostan korkuluu diilsin bu durumda.
3- sen çok güzel bir aşk yaşıyorsun ve bunu anlıyorum. sarıldığın kadına âşıksın. ne güzel. zaten kıskanmanı gerektirecek bir durum yok ama sen artık yolda bakanları bile kıskanıyorsun
4- yapman gereken kesin çözüm şu:
Saçın yüzüne değse
Telini kıskanırım
Birine söz söylesen
Dilini kıskanırım
Kıskanırım seni ben
Kıskanırım kalbimden
Bu nasıl aşk allahım
Öleceğim derdimden
Sakın takma göğsüne
Gülünü kıskanırım
Seni saran kemerden
Belini kıskanırım
Deli ediyor beni
Gezinir her yerini
Okşadıkça her yerini
Elini kıskanırım

al dinle bi de zeki müren'den: www.izlesene.com

ben de kıskanırım ama seninki hassaslık diil, mallığa kaçıyor. kusura bakma... hassaslık güzeldir de anormallik diil. karı eve kapansa rahat edeceksen bunu da ona söyle ki zaten söylüyorsundur tahminime ama sadece bir his olarak, gerçekleşmesini arzuladıın bi durum olarak diil.

Cevapları okumadım da, ben dekolte giymesini istemem, açık söyleyim giydirtmem de, zaten kendisi de giymez. bu kadar açık.

ha biri laf atarsa da anasını bellerim hiç acımam. ring dışında dövüşmek de ayrı bir heyecandır, idman yapmış oluruz.

konuyla tam alakali degil belki farkli yere cekilecek konu ama maalesef surda bir fikir belirtmek istiyorum; adini 'abaza mal surusu' diye adlandirmak agir olsa da, turkiye'de cinsel aclik ceken bir cok insan var (burasi normal olabilir) ve bu insanlar ne yazikki cevrelerine rahatsizlik vermekten gocunmuyorlar (anormal kisim burasi). bunu gormek de cok zor degil; hazir bayramin 1. gunundeyiz; isterseniz sevgilinizi alip bi istiklale gider bu durumu gozlemleyebilirsiniz; ben gecen sene yapmak zorunda kaldim ordan biliyorum.

Amacim bu insanlari hor gormek degil; ne yazikki bu konuda hala alt seviyelerdeyiz; adam guzel gordum mu, bacak meme gordum mu bakarim diyor, yaninda sevgilisi olsun olmasin farketmiyor adam icin. Oh ne ala memleket... Ayrica yine sevgilimle beraber gittim gordum; eger akliniza 'en modern memleket' tanimiyla benim aklima gelen ulkeler geliyorsa, bu durum orada ayni degil emin olabilirsiniz.

sevdiceğiniz sonradan sonraya mı dekolte giyinmeye başladı? insanların alıştıkları bir giyim tarzı, bir stilleri var. bilmiyorum farkında mısınız ama karşınızdaki de bir birey. ben de dekoltesi olan kıyafetler, mini etekler elbiseler giyiyorum ama amacım "bacağımı açayım da tüm zavallı abazanlar bana baksın." falan değil. bir kıyafeti beğendiysem, kendime yakıştırdıysam giyerim ve benden başka kimseye de bu konuda laf düşmez. olur da sevgilim "bu kiyafeti giymen beni gece boyu rahatsız ediyor." der, dışarıda buluştuğumuzda kıyafetimi görünce yüzü düşerse orada durur düşünürüm acaba biz gerçekten de uyumlu bir çift miyiz diye. çünkü arada ciddi sosyo-kültürel farklılıklar var ve benim sevgilim sırf (bana güvenmediği için) kıskanıyor diye kendi duruşumu değiştirmektense sevgilimi değiştirmeyi tercih ederim.

siz ısrarla bu tavrınızı sürdürürseniz; kız da sırf ilişkiniz bozulmasın diye sizin yanınızda sizin istediğiniz gibi, arkadaşlarının yanında kendi istediği gibi giyinir. yani sevgilinizi iki yüzlülüğe itmiş olursunuz.

diğer yandan bilmiyorum sevgilinizin arabası var mı ama mesela ben eğer bir yere arabayla gitmiyorsam mini etek veya fazla dekolteli kıyafetler giymiyorum ya da yanıma şal alıyorum abazan bakışlardan ve sözlü tacizlerden korunmak için. toplu taşıma araçlarını kullanıyorsa yanına şal alabilir. arabası varsa zaten sorun olmaz, kapılarını kilitler istediği yere istediği kıyafetle gider. arabası yoksa da bir centilmen olarak evine bırakabilirsiniz, böylece kimse de taciz etmez. ikiniz de rahat edersiniz; hem o istediği gibi giyinmiş olur hem de siz gönül rahatlığıyla evinize dönersiniz.

Konu dışına çıkmak istemem ama bir türlü anlamadığım birşeyden bahsettin @kayranın kedisi. Sadece sen değil herkes kıskanmak eyleminden bahsederken konunun eksenini güvenmekten geçiriyor. Güvenmek le kıskanmak bırak ekseni, teğeti birbirinin yakınından bile geçmeyen 2 konu. insan güvenmediğini kıskanmaz. insanlar baştan bu yanlışa girince kıyafet gibi konularda anlaşma baştan tıkanıyor. Evet birini kıskanmanın güvenle yakından uzaktan alakası yoktur. Direk sevmekle daha doğrusu sahiplenmekle alakası vardır. (bkz: Zeki Müren) insan çocuğunu çok çok sevdiği için öğretmeninden bile kıskanabilir. Bunun "bir gün beni bırakır da öğretmenine gider" korkusuyla alakalı olmadığını tahmin edersiniz. ya da aynı oğlunu, oğlunun eşinden kıskanabilir. Hiçbir erkeğin güvenmediği sevgilisini kıskanacağını tahmin edemiyorum. Sahiplenmekten bahsedince açılacak konuları çok iyi biliyorum. "Tapusunu mu aldın kardeşim?", "Kimse kimseye ait değildir" evet ustaların yazdığı şiirler çok güzel ama gerçek duygular böyle değil. Aşık olduğunda istesen de istemesen de feci sahipleniyorsun. O'nun tüm dertlerini, sıkıntılarını, hastalığını, işyerindeki müdürüne kızgınlığını sahipleniyorsun, ortak oluyorsun. Gün gelip ayrıldığında başkasıyla görmeye dayanamamanın en büyük sebebi de bu sahiplenme duygusudur. Yok umrunda olmuyorsa zaten "fazla" sahiplenmemişsin demektir. Bu kadar çok tekrarlayınca kelime anlamını yitirdi :) Bakışlardan rahatsız olmanın temelinde de bu yatar. İstersin ki o sarıldığın kişi "daha" sana ait olsun. O çatalın güzelliğini bir ben bileyim. Kadınların da, erkeklerin de asla anlayamayacağı şeyler var kabul edelim. karşı tarafı anlayamadığımız noktada onu mutlu etmek bizi de mutlu ediyorsa buna "değiştirmeye çalışmak" denilemez.

Ben sevgilimin benim rahatsızlığımdan dolayı sigarayı bırakmasını hayatım boyunca sürekli aklıma gelecek ve ona tekrar tekrar aşık olmamı sağlayacak bir fedakarlık olarak görüyorum. Siz ise bir karaktersizin adam için kendi değiştirmesi olarak.

çok fazla sağına soluna bakmıyorsa eğer, mekana tekten gelen er kişilerden pek bir farkı yoktur.

bazen bir pipo sadece bir pipodur.

bara gelip tek başına içen adam hakkında ne düşünürsem onu düşünürüm. yani pek umrumda olmaz. kafaya takmam. bunda garip olan nedir,anlayamadım.

bende direk böbrek çalmak için pusu kurmuş bir avcı izlenimi uyandırırdı!

tek başına. yazık. yalnız.
diye düşünürüm. (sadece erkeklerden cevap beklediğini yazmamışsın nasılsa)

gözlemlerime dayanarak; bir barda tek başına içen bir kız görüldüğünde, onun dertli olduğu düşünülür. ve bu dert ya sevgilisinden yeni ayrılmıştır şeklinde kabul edilerek ilişkisi yeni bitmiş kızı teselli eden piç konumuna benzer şeylerin oluşabilme olasılığı akıllara gelir erkekler tarafından. ya da başka bişeye canı sıkılmıştır ve sevgilisi olsa bu zor durumunda yanında olurdu. o zaman ben yine teselli etsem mi acaba diye düşünceler geçer. yani sonuç olarak barda yalnız başına içen kız dertlidir ve teselli bekliyordur ve işte yalnızdır, yanında olacak kimsesi yoktur düşüncesi hakim genel olarak.
yani sadece yalnız olmayı seçmiştir gibi bi düşünce aklına pek gelmiyor erkeklerin genelde. gördüğüm kadarıyla böyle.

@mahone GARİP olan bir durum olduğunu iddia ettiğimi hatırlamıyorum.

@biggirlsdontcry

evet garip oldugunu ifade etmemişsin. ama bu soruyu sorduguna göre garip buluyorsun böyle birşeyi. veya insanların bu kıza ne gözle bakacağını merak ediyorsun. senden başka 'tek ben miyim acaba bu kızı sikmeyi düşünen' diye düşünenleer var mıdır acaba diye merak etmiş olabilirsin ?

'kız barda tek başına içiyorsa kesin verir'
'bara tek gelen kız kesin geceyi geçirecek birini arıyordur'
vs...

böyle bir soru neden sorulur ki ?

@mahone o dediğin işi becerebileceğimi pek sanmıyorum, cinsiyetimden dolayı. istersen biraz daha düşün.
garip olan bir durum yoksa kasma bu kadar genç, he de geç. hatta mümkünse hiçbir şey yapma.

Birazdan erkek arkadaşının ya da kız arkadaşının tuvaletten geleceğini düşünürüm.

slm
nbr
sevişelim mi?

erkek arkadaşını bekliyodur zaar

Bu içinde bulunduğu toplumla ve görüşlerle alakalı biraz da. Mesela Türkiye'nin doğu taraflarında böyle birşey mümkün olabilir mi? Tabi gelişmiş ve modern toplumlarda da sapkın veya bu durumu normal karşılamayacak herhangi bir düşünce olabilir.

Ben doğal bir durum olarak karşılarım, böyle şeylere çok alıştığım için ama mesela yanına gidip sohbet edilesi biri olarak düşünebilirim duruma göre.

Ha bak mesela gayet modern ve dünya görüşlü (ya da öyleymiş gibi duran) bir insan da gidip o kızla konuşarak yatağa atma potansiyeline çevirebilir durumu, tabi kızın da isteğiyle.

aranıyordur.

dobracılara helal öncelikle.

vay bee inanın duygu patlaması yaşamaktayım şu anda, sizin gibi modernizmin sembolleriyle aynı havayı soluduğum için bahtiyarım.

eminim hiçbiriniz barda böyle tek tabanca takılan bir bayana anında orospu kaşesi vurup, gece sonunda yatağa atmak için aranızda iddiaya girmezdiniz, hele ki içki hiç ısmarlamazdınız.

utandım kendimden, katı, bağnaz biggirlsdontcry...

bak ben de senden utandım. Bu kadar gelişmiş hemcinslerimle aynı havayı soluyosun....

kesin orospudur der, sinsice yanına yaklaşır, gece yatağa atmak için uğraşırdım. aksi taktirde samimiyetsizlikle, rol kesmekle, entel taklidi yapmakla suçlanırdım. ben bir erkeğim, toplumun bana biçtiği rol bu ve bunu yapmak zorundayım evet. biz erkekler hep aynıyız, pis ve iğrenciz.

Evvettt... " ben olsaydım MM intihar etmezdi" düşüncesi geçiyorsa aklından. yamulursun :-)

vallaha, duruşuna göre değişir. eğer öyle çevreyi felan pek skmlemeden ve güvenli bir duruşu varsa "vaayy cool hatunmuş derim".
tersi de olabilir tabe.

1. sorgulama hakkı var şüpheli bir durum varsa, ancak tartaklama hakkı yok. ama buyrun karakola dediği zaman gitmem gardaş dersen bir şekilde hayvanca olmayan şekilde zor kullanarak götürebilir.
2. ?
3. egm siteside kimliklerin birer örneği var, kimlikteki isim soyadı aklında tutup şüphelendiysen en yakın zamanda emniyeti arayarak teyit ettirebilirsin.
4. hayır, inanmayabilirsin ancak gerçek polisse en yakın karakola götürüp orada gbt'ni yapar, biraz da uğraştırırlar.
5. hayır sicile bir şey işlenmez, bu rutin bir kontrol. çoğu zaman kotayı doldurmak için laf olsun diye yapılır bir ihbar veya şüpheli hareket yoksa.

1. www.mevzuat.adalet.gov.tr (polis vazife ve selahiyet kanunu madde 4a) seni sokak ortasında durdurup sorgulamaktan ziyade kimliğini isteyebilir.. tartaklama hakkı hiç yok, size kimlik sorana kimlik sorma hakkınız var.
2. var (sözde)
3. bilemezsin, gerçek değilse hayatta anlayamazsın.
4. polise mukavemet suçlamasıyla yargılanabilirsin (sözlü tartışma dışına çıkarsan).
5. gbt'ye girmek diye bir şey yok, gbt'sine bakılan insanın siciline falan bir şey işlenmez, gbt'nin açılımı "genel bilgi tarama"dır.. ancak arama kaydının olup olmadığı görürler.

soru 6: GBT'de aranıyor olarak görünüyorsam ne olur?
cevap 6: Bir polis herhangi bi şahsın GBT'sine bakıp "aranıyor" yazısını görürse o kişiyi o an tutuklamak zorundadır aksi halde kendisi hakkında yasal işlem yapılır ve meslekten atılmaya kadar gider bu..

kardeşimin yaşadığı olayı anlatayım. yurtdışında gelmişti. evin önündeyken gece polis kimliklerini istemiş. kardeşim de ben burada oturuyorum niye kontrol ediceksin diyip vermemiş kimliği. sonra geri gitti yurtdışına. 1 yıl kadar sonra eve sivil polisler geldi. polise karşı gelmekten mi zorluk çıkarmaktan mı ne mahkemeye vermişler. olayın üstünden 2, 2.5 sene geçtikten sonra türkiye'ye gelmişti kardeşim. gidip ifadesini verdi hakim beraat ettirdi. yani polis uğraşmak isterse uğraşıyor, uğraştırıyor.

edit: enola gay yazmış. polise mukavemetten dava açılmıştı kardeşime.

www.caginpolisi.com.tr

abi nolur öncelikle bu işi kafanızda bu kadar büyütüp kendinizi yıpratmayın, çok sık rastlanılan bir şey. istatistikleri görsen şaşarsın. insanlar nasıl drama çeviriyor bunu anlamak mümkün değil. pozitif ol, kıza da yansıt bunu.

şimdi gidiyosun nöbetçi bir eczaneye 5 liraya bir test alıyorsun. çift çizgiyi görürsen, yarına özel bir hastaneye gidiyorsun sevgilinle beraber. kaç haftalık olduğunu öğrenip ona göre randevu alıyorsunuz. şıp diye çekiyor alıyor onlar, ne olduğunu bile anlamıyor kız. ücret 500-1000 lira arası. geçmiş olsun

opersyon sonrasında 1-2 gün sizde kalsa çok iyi olur bence. hem herhangi bir komplikasyon oluşursa hemen hastaneye götürebilme imkanınız olur hem de psikolojik olarak desteğe ihtiyaç duyar. böyle bir anda yalnız bırakmayın.

devlet hastanelerindeki doktorlar çok kaba olabiliyor, o yüzden özele gitmeyi tercih edin.

ben böyle bir şey yaşamadım ama annem ve arkadaşlarımdan gördüğüm kadarıyla; arkadaşım operasyon sonrasında hiçbir rahatsızlık yaşamadı ve kanaması olmadı, aynı gün misafir ağırladı eve gidip. anneminse yaklaşık bir ay boyunca regl gibi kanaması oldu. operasyon esnasında anestezinin etkisinde olacağı için bir şey hissetmeyecek. umarım hamile değildir.

birincisi bu kadar panik olmayın. dünyanın sonu değil. çok fazla insanın başına geliyor. biraz sakinleşin kendinizi yiyip bitirmeyin. anladığım kadarıyla daha emin bile değilsiniz hamilelik olup olmadığından.


- yasal limit 10 haftaya kadar.
2-4 hafta arası bir büyüklükte olduğunu tahmin ettiğinizi söylemişsiniz, yalnız doktorlar hamileliğin başlangıcını son adet tarihinin ilk günü olarak kabul eder ve ona göre bir büyüklük teşhisi koyarlar. yani kadının son adet tarihi 5 hafta önceyse bebek 5 haftalık kabul edilir. bebeğin rahme düştüğü tarih net olarak belirlenemez.

- bu kadar şüpheleniyorsanız predictor tarzı testler yerine bi laboratuvara gidip beta hcg desti yaptırmanız önerilir. özel bir sağlık kuruluşunda testin ücreti 20 tl bile değil. predictor ile aynı fiyat. ama çok daha güvenilir ve hamileliği ilk günlerinden itibaren ortaya çıkarır.

-www.istanbul.net.tr aile planlaması merkezlerinde kürtaj yapılıyor
özel kuruluşlarda da ve muayenehanelerde de tabii.
doktor ismi için ise bişey söyleyemicem.

-operasyon sonrası aşırı büyük bi sıkıntı olmaz. ilk gün biraz yatarak dinlenmek gerekebilir ama kürtaj olduktan 2 saat sonra koşa zıplaya hayatına devam eden insanlar bi ton. genel anestezi ya da lokal anesteziyle yapılabilir. buna doktorunuzla karar verirsiniz öyle bi durum olursa.

sakin kafayla hemen test yapın. bu tarz durumların büyük bir kısmı negatif olarak sonuçlanır. ki sizin de böyle olacaktır.

ancak bir de pozitif olacağı zaman ne yapacağınızı düşünün. bir cana kıydığınızı belirtip çok sağlam bir kafayla kürtajın ne olduğunu düşünün. çocukları seven bir yapıda bir insansanız yıllar sonda kucağında bir bebekle neşe içinde dolaştığın rüyalar görebilirsiniz. bir erkek bu rüyaları görüyorsa kadın nasıl psikolojik durumları yaşar tahmin edin. ancak bunun yanında fiziki durumunuz da önemli. kendinizi baba olarak ve sevdiğin kadını bir anne olarak göremiyorsan ayrıca bir aileye maddi anlamda reislik yapabilecek durumda değilseniz kürtajı düşünün.
kürtaj olan insanların bir daha gebe kalamama, bilimum kadın hastalıkları yaşama gibi riskleri vardır. bu yüzde kesinlikle kesinlikle işinin ehli bir hekimden yardım alın. isim yapmış özel bir hastanede yapmanızı öneririm. sevgilinin yaşı 18 den yüksek ise hiçbir problem yaşamazsınız.
son olarak kadınlar bu dönemde oldukça hassas olurlar. sürekli yanında olmaya çalış, ona olan sevgini sözlü olarak ifade sürekli ifade et. kendini de fazla salma. ne kadar güçlü olursan kadının da o kadar güven duyacaktır sana.

ama benim tahminim test negatif çıkacak, bu kadar üzmeyin kendinizi :)

stresten gecikmiş olabilir, öncelikle rahatlayın. evde kullanılan testlerin hata verme olasılığı gayet yüksek, en temizi hemen bir kan testi yaptırın ilk olarak.

kürtaj yaptıran kadınların çoğunun hayatları bu çok büyük pişmanlıklarıyla savaşmakla geçiyor. erkekler için de çok kolay olacağını sanmıyorum ki duyduğum birkaç örnek de var. inşallah kız arkadaşın hamile değildir ama öyleyse bile çok çok iyi düşünün. kürtaj çok daha büyük sıkıntıların başlangıcı da olabilir.

istenmeyen, planlanmamış bi çocuk sahibi olmak kürtajdan çok daha büyük sıkıntı doğurur çoğu zaman.

yazıktır yahu özgür hayvan evde beslenir mi.

Kızılay'da Selanik caddesinde(sokak?) mum cafenin yanında bi pet shop var.ben oradan aldım.kablumbağalarımı da oradan alıyorum,gerekli tüm malzemeleri de.güvenilir bi yer kanımca.ama nolur iyi bakabilecekseniz,yeterince ilgilenebilcekseniz alın.

ayrıca suicides underground'a katılmıyo değilim ama mesela bizimkisi evde canı istedi mi kafeste canı istedi mi evi dolaşıyo falan.dışarıda yaşayabilecek yetiye sahip değil muhabbet kuşları bildiğim kadarıyla.

ancak dediğim gibi mutlu bi ortam sağlayabilecekseniz alın,yoksa her daim kafeste oturcaksa zaten pet shopta da kafeste oturuyolar..

bir arkadaşımla beraber bakacağız ve ikimizin de kuş bakımı konusunda geçmişten gelen tecrübeleri var :) ayrıca benim de istediğim bütün gün kafeste oturtmak değil daha çok evde dolaşmasını sağlamak. öyle daha sevimli oluyorlar :)

kesinlikle evet :) yanlış anlamayın suclamak istemedim asla,sadece biraz hassasım ben hayvanlar konusunda ve malesef cok kotu sartlarda beslenen hayvanlarla karşılaşıyoruz.bu yuzden oyle soyledim :) buarada bir da yine selanik caddesinin ziya gokalp girişinde bir pet shop var,orası da olabilir.

selanik caddesindeki pet shoplara güvenmeyin. kaplumbağalar hakkında zerre bilgileri yoktur ve ahkam keserler, sizin konuyu bildiğinizi anlayınca da kudurur saçmalarlar. aynı şey muhabbet kuşları için de geçerli, yaşını başını almış hayvancağızı "yavru bunlar daha" diyerek kakalamalarına şahit olan çok tanıdığım var.

tavsiyem pet shoplardan değil, öncelikle konuyla ilgili forumlara bakarak, bilgili kişilere danışarak bir yerden almanızdır.

kızılaydan alırsan 15 liralık kuşu sana kafesiydi,vitaminiydi,suluğuydu,yemiydi vs. derken 100-150 ye kakalarlar.hemöen hemen her semtte akvaryumcu kuşçu vs var.eğer yenimahalleye demetevlere yakınsan 1. caddede erdem pasajı var.kafesiyele kuşu 50 tl ye halledersin ben ordan aldım...

arkadaşın kaçak değilse hemen polisi arayın. bir avukatın durumdan haberi olsun.

arkadaşın iş başvurusunda bulunmamış mı yani?
ayrıca adamlar hakkında herhangi bir bilgi yoksa elinizde polise ne sunulabilir ki?

bence öncelikle bir avukat vasıtası ve eşliği ile derhal emniyete başvurun.

mutlaka emniyete ve bir avukata başvurun da, umarım komşu ben tanıklık yapmam, korkarım falan demez.. sırf bu korkma ve çekinme yüzünden bir sürü kabadayı geziniyor etrafta elini kolunu sallaya sallaya..

Arkadaşım normal bir ev kızı.
Üniversite mezunu, öğretmen adayı.

Yapılacak şey sanırım polise gitmek; pek ilgileneceklerini sanmasam da bu yönde ilerleyeceğiz görünüşe göre.

bi tür dolandırıcılık olabilir o işin içinde. komşunuzu uyarın. arkadaşınızın da gözü açık olsun.

polis hiçbi şekilde gelip öyle komşuya aman haber vermeyin biz casusluk yapıyoruz şu an diye tembihlemez. olayın içinde terör, organize suç falan bişey yok ise de kimseyi kolay kolay takip etmezler.

herhangi bi durumda hakkında dava açılır. mahkemeye çağrılır. ama öyle eve sivil polis gelip komşuya sorular sormaz. bence en yakın karakola gidip olayı anlatsın. çevede benzer olaylar gerçekleşmiş mi ? onu bir sorup öğrensin.

eğer arkadaşın dışişleri bakanlığı, genelkurmay-jandarma-kara kuvvetleri vs. gibi askeri kurumlara, emniyete veya benzeri kurumlara başvurduysa tahkikat amaçlı bu tür komşuya, esnafa sorular sorabilir görevliler. eğer arkadaşın bu tür bir kuruma başvurduysa sorun yok. Diğer türlü arkadaşların dediği gibi, hemen polise ve avukata bildirin.

ne sormuşlar ki?

Ailesiyle arasında bir sorun var mı? Oruç tutuyorlar mı? Vesaire. Kendi aralarında onaylayarak, ağızdan laf almaya çalışarak sohbete devam ediyorlarmiş.

koy götüne gitsin.

ciddiyim... öyle şaka maka olmaz, nesisin ki sen onun küfür müfür?

insan olacaksın.

not: erkeğim.

bir sonraki adım sana şiddet uygulamak olacak sanırım. ama her nasılsa böyle adamlar hatunların daha çok ilgisini çekiyor. buraya sormana gerek var mı sence? yoksa şimdiye kadar bırakmış olman gerekmez miydi? ne dersek diyelim sen bildiğini okuyacaksın nasılsa :)

not: erkeğim
@beni böyle sev seveceksen +1

Akil yasta degil bastadr diye bosuna dememisler. Soyle buyusun oyle gelsin.

müstehak size valla küfür etmiş sen hala burda aklım almıyor modundasın git montla sıç aklın başına gelirde bırak sevgiliyi kimsenin sana küfür etmeye hakkının olmadığını anlarsın

Bakıyorum da herkes sevgilisine on numara davranıyor sanki? Bu adamı muhtemelen bu haliyle sevdiniz ve soruyu soruş tarzınıza bakacak olursak duygularınız da değişmeyecek gibi. Eğer uzun süreli bir ilişkiyse burda yazılanlara bakıp ilişkinizi tehlikeye sokmayın. Bi erkeğin değişmeyeceğini aklınızdan çıkarmayın. Bu arada abimize de her erkeğin olmak istediği sevgili modeli olmayı başardığı için de saygılarımı iletin. Küfretmesin ama çok bozulurum.

yani ben de kamera açmasa sevgilim ağır trip atarım da, küfür olayı nedir ya? hani mıymıntı bir herif değilim, klasik sporcu ağzıyla küfürü sık kullanırım da ilişki de öyle sektirmek...trip atma olayına gelene kadar ok daha kronik sorunlar var sanırım. hele 30 yaşına yakın ve hala böyle davranıyorsa ve sen gelecek planları kuruyorsan "vah atam, vah".

ben olsam, önce neden açmadığını sorardım dedim daha duyuruyu okurken. anlaşılan mantıktan çok çok uzak bir insan, sabrın varsa sen de mantıksız davran, yoksa gönder ya bu ne, 30 yaşında adammış bi de adamlığına yazık..

kesin ve net konuşuyorum olsa da olur olmasa da olur havasında o. çantada keklik gördüğünü de kesin şekilde söyleyebilirim. onsuz olamicana emin bu kişi. başka açıklaması yok.

Sevgili sizin sevgiliniz, hayat sizin hayatınız. Biz sizi de onu da tanımıyoruz. Tek söyleyebileceğim, kimse için mutsuz olmaya değmez.

cam açması sizi görmek istemesiyle ilgili olabilir.
anca cam açarak birbirini görüyorsanız? uzak bir mesafe söz konusu sanırım.

artık size deger vermiyorsa başkaları olabilir etrafta.
Zaten istediklerim de olmuyor, mutlu da olmuyorum diye kendine bahane yaratma çabalarında olabilir.