tiroitle ilgili bir rahatsızlığın olabilir. genelde çok kilo alanlara veya alamayanlara önce tiroitlerle ilgili testler uygulanıyor. diyetisyenden yardım alabilirsin ki diyetisyenlerin de bir çoğu bu testleri ister.

hafif ağırlıklarla yapacağın body çalışması, seni şirirmeyecek kadar, bütün vücudu genel biçimde çalıştıracak (üst gövde, sırt ve bacaklar) kilo almana yardımcı olur. kas kütlen arttıkça hem iştahın açılacak hem de vücut ağırlığın artacakttır.

Çok kişiden duymuşsundur ama öncelikle şunu söyleyim, "bünye meselesi". Günde net 5 öğün yemek, üstüne ara öğünler, günde çift idman, artı idman türüne göre protein-karbonhidrat-aminoasit takviyesi sonucu 200 cm boya 77 kiloydum uzun süre. Nedeni vücudun uykuda bile sürekli çalışması durumundan tiroide kadar uzanabilir, ancak bende herşey normaldi. Şimdi de durduramıyorum kilo almayı, en son 87 kiloya çıkınca ağır siklette yiyeceğim dayağı düşünüp diyet yapmaya başladım. Belli bir yaştan sonra muhakkak kilo almaya başlıyorsun, ki bu benim çevremde genelde 25 yaşından sonra olan bir durum.

Ancak şunu kesinlikle öneririm, kahvaltıyı çok düzgün yap. Öğleyi akşamı falan sallasan da olur ancak kahvaltıyı iyi yapmadın mı kilo alacağın varsa da alamıyorsun.

Bu arada ne kadar fark eder bilmiyorum ancak cinsiyet: kadın. Bir de amacım ağzımı, burnu dağıtmak değil sadece antrenman yapayım diyorum olur değil mi? Eşli olaylara girmesem yani?

kick box antremanı layıkıyla yapıldığında bir hayli kalori yakar. hem nasıl yumruk ve tekme atıldığını da öğrenmiş olursunuz. fena mı?

"eşli idman olmaz kum torbası var" diyen arkadaşa bakma sen, benim bağlı olduğum klübün salonunda bir aksilikten dolayı müsabık seansı ile müsabık olmayanlar beraber idman yapmak durumundayız ve "ben maça çıkmayacağım ama" diye kimse kenara geçip tek başına çalışmaz. Zaten eşli yapmazsan öğrenebileceğin bir şey değil bu, kum torbasına vurarak sırf idman falan yapılmaz.

Kick boksu çalışacağın hocaya bakar iş. Bazısı nasılsa maça çıkmayacak bu diye sana üç dört hareket gösterir kendini kandırırsın, paran boşa gider. Madem yapacaksın adam gibi çalış, hem kiloyu sabitle hem de işine yarasın. O nedenle gideceğin salonu ve hocayı iyice araştır.

Ha illa kilo vereceğim dersen boks çalış, bana yumrukların körelmiş diye zorla haftada iki defa boksör arkadaşlarla çalışmaya zorladı antrenörüm ve lanet ediyorum her idman sonunda, çok daha yorucu.

@elxa: arkadaş kick boks, boks, muay thai aklına ne gelirse gelsin, kum torbasıyla yapılmaz. hatta ölü sezon dışında kum torbası öyle sık çalışılmaz, rocky filmi değil bu. yanlış bilgi verme lütfen. maça çıkmayacak adam da eşli çalışır ve ağzı burnu dağılmaz, model çalışır, ellik tutar vs.

ha maça çıkacak adam ağız burun dağıtır gerekirse idmanda orası ayrı...

bir yere girip, kış uykusuna bile yatabilir. 4-5 ay sonra bile ortaya çıkabiliyorlar.

dışarıda günlerce dayanabilir. bir akrabamızın kaplumbağası kaçmıştı. onun firarının ardından ev köşe bucak ilaçlanmasına rağmen, günler sonra banyo küvetinin altından çıkmıştı. sonra o hayvana biz baktık. biz de başkasına verdik. yaşıyor hala. bizi de gömecek.

neyse, bizimkisi de defalarca kaçtı. salon içerisinde kuytu köşelerden çıkmıştı. nemli yerleri kontrol edin. evin dış duvar kenarlarını, kabının bulunduğu oda içindeki eşyaların arkalarını, mesela vitrin arkasını, vs. kontrol edin.

seveceği bir şey koysan da o hayvanın onu görmesi, bulması zor olur. kuru yemi varsa farklı farklı yerlere biraz dökebilirsin ama nasıl takip edeceksin, üstelik evi kirletirsin.

kaçan, ötekinin üstüne çıkmış olabilir. standart kaplar dayanmıyor bu canavarlara. ama bulursunuz endişe etmeyin. dediğim gibi eşyaların altını, arkasını kontrol edin. aradığınız zaman çıkmayabilir; ama mutlaka aradığınız yerlerden birinden çıkacaktır.

ben vitrin arkasındaki poşetin hışırtısına hamle yapmış, altında yakalamıştım, bir seferinde. sürekli bakamayacağınız yerlere böyle ses çıkaran poşetler, vs. koyabilirsiniz. üstüne gelince o sesten yakalarsınız; ama bu da şans tabi.

kolay gelsin.

ha evet, kış uykusu tehlikesi var. kışın yatanların kalkmadığı söyleniyor. ancak biz 3-4 sene baktık, hiçbiri uyumamıştı, kışın. ev ortamı yaşanacak derecede olduğuna göre uyumayacaktır muhtemelen. ama dikkat edin tabi.

eğer kış uykusuna yattıysa allah belasını versin modundayım
kendisi özünde kırmızı yanaklı su kaplumbağası ama beni ayar etti şu anda

Kalorifer çevresinde olabilir.Oralara da bakın.Ayrıca denildiği gibi kış uykusuna yatabilir.Kaplumbağaların koku alma organları iyi gelişmiştir ama gelir mi gelmez mi bilmiyorum,varsa evinizde balık ya da yemlerinden koyun oraya buraya.

abicim öncelikle kapta, yoğurt kabında, leğende falan kaplumbağa bakılmaz. o hayvanlar çok dayanıklı bünyeye sahip olan küçük bir azınlıktan değilse birkaç aya işkence çeke çeke ölür. öncelikle şu başlıklara bir bak lütfen:

su kaplumbağası/@tekosin
yeni başlayanlar için su kaplumbağası/@tekosin

Sorularına gelince:

1) 1 ay boyunca dışarıda kalıp dayanan kaplumbağalar var, ancak 1 haftadan sonrası şanstır. bakım koşullarında çok hassastırlar ve hemen hastalanıp ölürler, ancak yemsizliğe çok iyi dayanırlar.

2) zor. daha yavru oldukları için görmeleri, kokusunu almaları çok zor. Yemden öte büyükçe ıslak marul koy ve biraz aşağıda belirttiğim karanlıkta bekleme yöntemini dene.

3) Birisi diğerinin üstüne çıkıp firar etmiştir.

Ayrıca ek olarak bulabileceğin yerler çok izbe yerler olabilir ancak. korktuklarında suya atlarlar ancak su olmayınca çok kuytu ve karanlık yerlere kaçarlar.

yapabileceğin şey tek tek tüm ışıkları kapatıp evin odalarında, banyoda (nemli yer olduğundan oraya kaçabilir) ve her yerde ses çıkarmadan hayvanın çıkarabileceği sesleri dinlemek. ayrıca bir yere büyük bir leğenin içine iyice su doldur, kaplumbağanın çıkabileceği bir rampa ve içine de üstüne tırmanıp suyun dışında kalabileceği bir taş koy, evden çıksan dahi bu sistemi kaldırma ki suyu hissedip gidebilsin.

ancak tekrar söylüyorum, bu hayvanlara kapta falan bakılmaz.

Ayrıca kış uykusuna da ev ortamında yatmaz, ancak suyu 20 derecenin altına, genelde 15 derece civarına düşürünce kış uykusuna yatarlar. yavrular kolay kolay kaldıramaz kış uykusunu ve ölür.

@tekosin

çok sağolun verdiğiniz bilgiler için
internette de okuduğum kadarıyla ciddi bir iş olan kaplumbağa bakımının petshop sahipleri ve bilinçsiz hayvan sahipleri(bkz. annem ve kardeşim) tarafından ne hale getirildiğini görmüş oldum ve kendimi suçlu hissettim desem yeridir.

bölgeseldekiler çoktan idmanlara başladılar, ciddi bir 2.lig benzeri kariyerin yoksa kimse denemez, nitekim ankara'da takım az, oyuncu çok, para bile vermeden kimseye taş gibi takım çıkartırsın.

amatörde birkaç takım var ama irtibat numaralarını atatürk spor salonundaki görevli amcalardan bulabilirsin.

Fm verici çok güçlü olmadığı müddetçe televizyonu pek etkilemez. Hele digital receiver filansa hiç etkilemez.

Bunun yerine güçlü jammer'lar kullanılabilir. O zamam da siz ve çevrenizdeki çoğu elektronik eşya bozulacaktır. Hatta kalıcı hasara bile neden olabiliyor bu jammer'lar.

En iyisi adama birer işitme cihazı almak ya da uygun bir dille konuşmak.

Adamla uygun bir dille konuşmak mümkün değil. Daha önceden gidip uyardık ama adam sanki ayının teki ("sanki"si fazla oldu).

Bildiğiniz yöntemler varsa yazın, aklınıza gelen her yönteme açığım.

Tam yatak odasının altında kalan odanızda hoparlörü tavana sabitleyecek bir mekanizma kurun ve küçük ceylan, çılgın sedat, ismail yk dinletin adam televizyonu kapatıp uyumaya gittikten sonra.

karanlık bir akşam + meşe odunu derdi dedem

Tavana bilgisayarın hoparlörünü dayadım. Adamın hiç umrunda bile değil.

bıkmadan, sıkılmadan, 155'i arayın.

hiç uğraşma derim ben. git sigorta şalterini indir ben öyle yapıyorum. olmadı sigortaya giden kabloyu kes.

50 - 100 TL arası masraf yapmaya hazırım bu arada. Önereceğiniz çözümler bu fiyat aralığında olursa daha iyi olur.

@amortisman: bir işe yaramaz. yarasa da o kadar uzatmak istemiyorum olayı.

@zengin mineralli maden suyu: denerim belki. güzel fikir. yalnız şunu merak ettim: hızlı hızlı kapatıp açınca televizyonu da bozuluyor mu? eğer bozuluyorsa süper olur.

elektrik şalterini indirin

non-nuclear-emp (electromagnetic pulse) üreten bir cihaz yapın. internette ararsanız şemalarını bulurlunuz, 2 haftalık çalışma, elektrik-elektronik okuyan bir dostunuzun 1-2 günlük yardımı ve 100 lira civarına gerekli malzemeyi toplarsınız. yalnız gerekli şarjı sağlamak için voltaj regülatörü akü falan gerekebilir, o kısmı mühendis arkadaşa danışın.

non-nuclear emp, kısaca belli bir çap içindeki (cihazın gücüne göre değişir) bütün elektronik cihazları kızartır. biliimkurgu flm ve oyunlarında hani robotları "yakan" genelde mavi efektli patlama var ya, işte onun gerçeği ve gözle görünmeyeninden yapıyor olacaksınız. evinizdeki değerli elektronikleri kapatın, fişten çekin ve olabildiğince menzil dışına çıkartın, yapabiliyorsanız kurşun veya bakır kaplama arkasına koyun.

cihazını çalıştırıp "patlattığınızda" (elektik yükünü boşalttığınızda) komşunun televizyonu "kızaracaktır" (aslında devreleri yanacaktır), yalnız dikkat edin, komşunun kalp pili varsa adamı öldürürsünüz.

emp cihazlar a.b.d.'de sivil kullanıma yasaktır, türkiye'de kanunların emp cihazlara yaklaşımını bilmiyorum.

ben malzemeleri toplamaya başlaldım, yan dairenin ne kadar elektroniği varsa yılbaşından sonra kızartmayı planlıyorum.

@raj: iyi yöntem. biraz düşünmek lazım.
ayrıca yılbaşından sonra bu başlığa deneyinin sonucunu da yaz. çok merak ettim. umarım işe yarar. böyle gürültücü şerefsiz komşulara ne yapılsa haktır.

saçma olacak biraz ama eger çok yüksek bi kat degilse hani su casio saatler var tv kanali falan degistiriyor. onlardan edinip biraz ugrasip apartmanin önünde bi yerde durup kanalini degistirebilirsiniz. tam olarak istediginiz bu degil tabi ama olsun. hem belki anlamaz tirsar, in cin peri diye. :)

biz böylelerini uygun fiyata dövüyoruz. lütfen fiyat alın.
şaka bir yana, konuşun bu ayıyla. hayvanlar da bazen laf anlar.

dövelim. en temizi.

bir tanidiginiz polis olsa, ya da o polisi taniyani taniyan bir arkadasiniz olsa vs. kapiya dayansa bir ekip, gozdagi verse ise yarar herhalde. o tarz adamlara anca bu tarz seyler etki yapar.

Türkiye'de lisanssız 500mW üstü rf kullanmak yasak. EMP canon yapmak ise amerikan gençlik filmlerinden çıkma bir fikir gibi duruyor.

(bkz: ses yalıtımı)

eğer televizyonu uydu alıcısıyla izliyorsa, dama çıkıp lnb'sini çalın. 12-13 ile çanağı söküp götürün. kablolu yayın filan varsa aynı şekilde eve giden hattı bloke edin.
elektrik tesisatına zarar verin; elektrik saatleri genelde dairenin dışındadır. kalın bir telle faz-nötr birleştirdin mi yılbaşı eğlencesi gibi olur.
elektrik saatinin üzerindeki metal mührü kırıp, kaçak elektrik kullanıyor diye şikayet edin.

falan, filan...

apartman yönetimi, zabıta, il çevre müdürlüğü gürültü ölçüm birimi gibi yerler var.
buralara bir başvursanız. gelip evinizden komşunun gürültü seviyesi ölçülse ceza yazsalar.

200 tl ver adresi ver. ağzını yüzünü parçalayım adamın ? : o

çok ucuza gitmeyin beyler 200 tl iyidir. 100 100 de bölüşürüz sorun değil.

çok kez ameliyat olduysan kan alıp verdiysen ve bu işleri 0 rh- olarak yapıp ölmeyip öldürmediysen git o kan gurubuna bakanların ağzını burnunu kır derim ben. siz nasıl bir öküzsünüz diye eklemeyide unutma girişirken...
ayrıca sana bir kart vermişlerdir diye tahmin ediyorum o kart ile birlikte mahkemeye ver hepsini.
bu arada sen negatif biliyordunda acep geçmişte olan tüm işlemler pozitif kan ile mi olmuştur. varmıdır öyle bir ihtimal...? yok diyorsan ağzını burnunu kır hepsinin :)

direkt sorunuza cevap değil ancak kan grubu gibi bir hususta hata yapılması müthiş riskler içerir, eğer bu hatayı yapan son yer ise en azından sağlık bakanlığında bu konuyu şikayet edebileceğiniz bir yer bulup iletin bu konuyu, belki bir kaç kişinin hayatını kurtarmış olursunuz, bu hayvanlarda biraz daha dikkatli ve titz yaparlar işlerini.

emin değilim ki belki de eskiden yanlış baktılar çünkü 0 kan grubu her gruba verebiliyor zaten ama sadece kendsiinden alabiliyor yani baskaları için sakıncası olmaz ama benim için olur. simdi doğru olan hangisi bunu öğrenmem gerek + mı - mi bildiniz güvenilir sağlam bi yer soruyorum

aynısı benim de başıma geldi. askerde test yaptılar 0 (-) çıktı künyeye islediler hatta ihtiyaç oldu kan bile verdim. sonra askerden gelince kızılaya kan bağışladım test yaptılar (+) çıktı. 5 kere deftere işlenmiş kan vermişliğim var (+) olarak bir sorn olsa ararlardı sanırım. farklı kızılay şubelerine gidip durumu anlatırsan test yaparlar sanıyorum. bir dene istersen.

özel bi hastanede de baktırıcam orda da + çıkarsa ikna olucam ama - çıkarsa hangisinin kafasını kırmak gerek işte burda naparım bilmiyorum

Benzer durum bende de var. Çocukken geçirdiğim bir rahatsızlık nedeniyle acil kan lazım olur diye test yapılmış, 0 + çıkmıştı. Daha sonra 18-19'da kan vermek için gittiğimde 0 - çıktı. Bu kadar mı zor kan grubunu belirlemek anlamadım.

duyuruyu ve alta yazılan cevapları okudum da... hahah! sizin durum yine iyi. kan grubuma ilk baktıklarında AB+ demişlerdi ama ben fena işkillenmiştim çünkü annem B+, babam 0+. benim AB olmam biraz kuşkulu bi durum hani, hastanede mi karıştım vs. :) ama sonra daha güvenilir bi yerde tekrar test yaptırdım ve 0+ çıktı. tezata gel! AB+ nere, 0+ nere? ben de az küfretmemiştim zamanında. sen sağlam bi yerde daha test yaptır da iyice emin ol. gidip onların ağzını burnunu kırman konusunda yorum yapmayayım :)

bak sen daha önce kan grubunu bilmeseydin ve bu adamların söylediklerine güvendiğin için sağlığın tehlikeye girseydi allah korusun ölseydin ne olacaktı? iyisimi şöyle yap önce taminat davası aç (avukatlar canlarını okur zaten) kazanırsan sorun yok kazanamazsan yalnız yakaladığın bir yerde ağızlarını burunlarını kır :) kalabalıkta girişme adamlara ama yoksa onlar sana dava açar :D

aynı şeyi yaşayan bir tanıdığımız var. görülme sıklığı çok az da olsa, kan grubu değişebilen insanlar varmış...

Kızılay'ınki en doğrudur.

akvaryumun içinde ısıtıcısı varsa ve arada çıkıp kurulanacakları alanlarıda 30-35 derece olabilecekse yaşar.

şöyle bir yazı da buldum hurriyette şimdi.Kış uykusuna yatan yetişkin kaplumbağanız için teraryumun ısısı düşürüp, ışığını azaltabilirsiniz. Ayrıca teraryumu evin karanlık ve serin bir yerine taşıyabilirsiniz.
doğrumudur acaba?

akvaryumda ısıtıcı yok sadece büyük bir kaya var onun üzeine çıkıyorlar arada sırada.

su kaplumbağaları için ev ortamında kış uykusu önerilmez. Ayrıca kaplumbağanız daha yetişkin değil. Akvaryumda ısıtıcı yoksa ve su sıcaklığı 20 derecenin altına düşüyorsa hayvana eziyet ediyorsunuz anlamına gelir. Üzerine çıktığı kayaya yöneltilmiş bir ısınma lambası var mı peki ? Son soru iki yaşındaki kaplumbağanızın boyu ne kadar ?

Isıtıcı olmadan bu kadar zaman yaşaması zatenbüyük şans. Balkona çıkarırsan büyük ihtimal kış uykusuna yatar ve yetişkin olmadığı için kış uykusundan çıkamayarak ölür. Kış uykusuna yatmasa dahi soluyacağı hava soğuk olacağı için yüksek ihtimal akciğer enfeksiyonu olacaktır.

vize sadece para kazanmak için uygulanan bir formalite o taraflarda, sınırda iki marlboro'ya vize bastıran tanıdıklarım olmuştu ücra gümrüklerde.

türkmenistan vızeyı bır kaldırıyor bır koyuyor. vıze varsa bıle ılle kı orada bır tanıdık ıstıyor falan. garıp ulkeler bunlar. özbekıstanda gıcıklık yapar halkında sorun yok fakat hukumet kıldır bızımkılere.

kırgız kazak ve azerilerde sorun sıfır.

Spor için konuşayım:

- İlk aklıma gelen örnek, eğer monoton bir idman türüyse (uzun süreli kros idmanları) beni motive edecek şarkıyı kafamdan geçiririm sürekli. Örneğin "the loneliness of the long distance runner". Kafayı hafif öne eğerek sağa sola bakmadan, tamamen kafayı boşaltarak zombi gibi otomatikleşmiş hale getirebiliyorsun bir süre sonra vücudu. top örneğinde de böyle başarı olabilir, kafayı tam anlamıyla boşaltıp elektronik aletlerdeki gibi "standby" durumuna geçmeyi kastediyorum.

- Konsantrasyonun bozulduğu anda toparlamak için sebep bulmak zorundasın. örneğin maça çıktığın adam maçtan önce artist artist geziniyordur, onu havasını bozmayı düşününce sinirli bir şekilde tekrar kendine gelebilirsin. bir diğer seçenek de hayattaki başarısızlıkların veya seni öfkelendiren/üzen şeyleri aklına getirebilirsin. başarısızlık, öfke ve üzüntülerinin tümünü anlık bir patlamaya dönüştürürsen başarılı olabilirsin.

şimdi sorunu çok detaylı okumadım açıkçası ama şu konuya değinmek istiyorum, sporda da geçerli. beynin belli dalgalarda çalışıyor, bunlardan biri de (sanırım) teta olmalı, bahsettiğin duruma yol açan şey.

şimdi deney şu. bir okçuyu alıyorlar. elektrotları beynine bağlıyorlar. görüyorlar ki okuçu yayı gerdiğinde normal insan gibi düşünüyor. hedef aldığında da durum aynı. ancak atışı yapmadan önceki son saniyelerde beyin başka dalgaya geçiyor.
bu dalga aslında beynin hiç bir şey düşünmediği dalga. meditasyonda istenen durum.
meditasyonda olay asla hiç bir şey düşünmemek değildir. böyle bir şey yapamazsın zaten. ancak bir an gelir. nefesini sayarsın. 2, 3, 4, uyumak gibi. ama ayık bir uyku. herşeyi duyarsın. kısa sürer. hedef almak kadar kısa.nefesinin sayısını unuttuğun an yapabileceğin en iyi şey baştan başlamaktır. 1...

Yuh ne yaptın kardeşim nereye 5000 lira alıyorlar??? 5000 lira veren yrd.doç.'a özel üniversite varsa hemen söyle de görelim hangisiymiş bu yiğit üniversite?

Yüksek ücret veren özel üniversitelerde yrd.doç.'lara verilen para 1700-2250 arası.

zaten devlet üniversitelerinde yaklaşık 1900 kazanılıyor.. 1700-2250 arası ise o zaman maaş işçin degil çalışma koşulları ve araştırma imkanları için gidilioyr olsa gerek..

Eğer Eğitim Bilimleri alanında bir yerlerde doktora yaptıysanız özel üniversiteyi bırakın devlet üniversitesinde elinize iyi para geçer.

Devletten özele geçen herifler de genelde ün yapmış Prof'lar. özel üniversite o herif üzerinden reklamını yapıyor. Geriye kalan arkadaşlar ise üç kuruş maaşa talim. İzmir'de var özel üniversitede Yard. Doç. 2750 civarı alıyor tüm ders ücretleri dahil.

windows'un güvenlik duvarına takılıyor olabilir mi?

evet zaten sorun da tam olarak o. istisnalar içine ekliyorum, özel izin vermesi için. tcp için 4662, udp için 4672 falan. bu değişikliklerin hepsini yaptım. ama vermedi..

sonra windows'un güvenlik duvarını tamamen kapattım. ama hala kad durumunda farewall diyor. ne yapacağım bilmiyorum. tıkandım

Modemin firewall'ına takılıyor olabilir, ayrıca modemden de izin verin.

bir de şöyle deneyin; sunucuya bağlandıktan sonra kad sekmesine gelin ve bağlan'dan "hemen" sonra güvenlik duvarı kontrolüne tıklayın. kaynakları 20-30sn. tarasın sonra. ben böyle yapıyorum ve kad istisnasız olarak "açık" olarak görünüyor.

sunucu lambası yeşil mi? eğer sarıysa port ayarını gözden geçir.

Hangi akvaryun sever bir insana sorarsanız sorun fanuslara karşı çıkar. Şekil ve boyut olarak bir balığın yaşamasına elverişli değildir. İçinde bir ekolojik sistem oluşturmak pek mümkün değildir. Balıklara eziyet etmiş olursunuz.

Onun yerine 50 litrelik bir hazır akvaryum alın. Bir adet iç filtre -şelale filtre de olabilir- ve iyisinden bir yem. Hem sizin için hemde balıklar için en rahatı bu olacaktır.

Hakikaten "al yaew ne olacak" diye cevap verilmesine deli oluyorum. Kardeşim akvaryum ve balık, kaplumbağa, karides, semender vs. gibi canlıların bakımı "koy suyu içine ama damacadan olsun, yemini ver, suyunu değiştir yete" denilecek kadar basit değildir. Her balık türünün istediği belli bir sertlik oranı, su sıcaklığı, taban malzemesi gibi çok farklı koşullar vardır. Denizdeki kadar rahat edemeseler de, asıl yaşadıkları ortamı taklit ederek en azından düzgün ve kaliteli bir hayat sunabilirsin. Yoksa aldığın balığın iki ay sonra gözleri siyahlaştığında, şiştiğinde, rengi kaybolduğunda azıcık vicdanın varsa üzülürsün ve ölümünü seyretmekten başka şansın kalmaz.

Japon balıkları gayet dayanıklı balıklardır, fanusa atsan işkence çekerek de olsa yaşar, ancak sadece yaşar. seni kendi odanda yemeğini ve suyunu vererek de yaşatmak mümkün örneğin, ancak ne kadar mutlu olabilirsin bir düşün.

Ufak, 40 litrelik akvaryumlar var, fiyatları da gayet uygun. Ucuzundan bir iç filtre, kum ve ısıtıcı alırsın (japonlar için gerek yok pek ısıtıcıya) 50 liraya fanustan çok daha iyi bir koşul sunarsın hayvanlara, hem de keyif alırsın. paran oldukça iç filtreyi şelale filtreyle değiştirisin (ben 16 liraya internetten devasa bir tane aldım 3-4 ay önce), yerin ve imkanın varsa akvaryumu büyütürsün, yeni ve japonlarla uyumlu balıklar alırsın. ama fanusta bakarak hayvanın yaşam koşullarını zorlama. hiçbir şey olmazsa fanusta havasızlık büyük sıkıntıdır ve dibe çöken yemler ve dışkısı o küçücük fanusta nitrat patlaması yaratır hayvanı zehirden götürürsün.

sen kulak asma "at yaew ne olacak" diyenlere. zaten biraz vicdan sahibisin ki buraya yazmışsın, o yüzden de kulak asmayacağına eminim. bende 3 tane bildiğin tatlısu midyesi var ve o hayvanlar kum kalın, kendilerini gömemiyorlar diye bugün gittim ince silis kum aldım. Hayvanlar anında rahat biçimde doğalarında olduğu gibi gömüldüler. küçük de olsa mutluluk verir insana başka canlıları mutlu etmek.

Büyükçe bir fanusun içinde 2-3 yaşattığım bir japon balığım oldu. Daha da yaşardı belki ama komşunun ufak çocuğu "sevecem" diye eline alıp mıncıklamasaydı...

Akvaryumun daha sağlıklı olacağına katılıyorum. Sizin için de daha az yorucu olacaktır çünkü fanusun içinde suyu temizleyecek hiçbir alet bulunduramayacağınız için çok dikkatli ve titiz bakmak zorundasınız. Suyu sık sık yenilemeniz, su ısısını korumak için de suyu gün içinde yavaş yavaş değiştirmeniz gerekecek. Yani sadist bir kişi değilseniz balığın tırtmaması için suyun ufak bir miktarını boşaltıp taze su eklemeniz gerekiyor. Bunu fanus'un içindeki su temizlenene kadar yavaş yavaş yapmanız gerekiyor.

Anlayacağınız yaşatmak mümkündür. Balıklar için yaşadıkları mekanın büyüklüğünden çok doğal yaşam şartlarının ne ölçüde sağlandığı önemlidir. Çoğu insanın fanusta balık bakamamasının sebebi aynı suyun içinde balığı bir hafta tutup, haftada bir kez balığı çıkartıp fanusun içindeki suyu tamamen döktükten sonra yeni doldurdukları suyun içine hayvancağızı atıyorlar. Bir defa hayvan sürekli ortam değiştirdiğini zannediyor(ısı farkından dolayı) ve strese giriyor, ikincisi o su bırak bir haftayı 2 günde bir değiştirmezsen leş gibi olur. Gözleri kocaman ve kıpkırmızı bir balıkla karşılaşırsın.

Fanusta balık beslenir ama gördüğün gibi senin için çok zahmetli olacak. En temizi orta ölçekte bir akvaryum al temiz temiz bak balıklarına:)

Fanus gerçekten balıklar için çok kötü bir şeydir. Oval duruşlarından dolayı balıkların gözlerini de çok ciddi bir şekilde etkiler. Fiyat farkı çok olmayan 30-40 cm lik bir akvaryum alın, hele bir de filtre motoru da alırsanız, sık sık su değiştirmeyeceğinizden, çok neşeli ve hoş balıklarınız olur.

nereden duyuyorsunuz böyle saçma şeyleri anlamıyorum. kick boks yapıp da burnu kırılan bir tane tanıdığım yok ki ben de kick boks maçlarına çıkıyorum. bildiğin klasik ingiliz boksunda burun kırılır, kick boks ve benzeri ayakların kullanıldığı sporlarda yüze gelen darbeler çok daha azdır. bana sorarsan kick boks yerine ya boks yap ya da muay thai.

elbette darbe aldığın her spor gibi belli bir risk var, ancak burun kırılması kick boks ile ilgili yaygın bir rahatsızlık değil, zira amaç genelde rakibin yüzüne hasar vermek değil :)

eğer sert ve hızlı olmak ve her durumda "ağız burun kırabilmek" ise amacın, aradığın bir spor değil; wing chun deneyebilirsin. Yok spor disiplini vesaire ise aradığın, tekosin'in önerileri gayet yerinde.

götüne güveniyosa dalmalı orta yerden hem hakaret hem dayak yemeye ne gerek var dimi ;)

sikime sallamam.muhatap bile olmadım.olmamda.

Dayak atarsan büyük bir şerefsizlik örneği göstererek karakolda ağlarlar, sen suçlu duruma düşersin. Sonuçta adamın attığı lafın kanıtı yok ama senin çaktığın yumruğun kanıtı olacaktır. bence sallama, ama eğer lafın altında kalmamaya karar verdiysen değecek şekilde döv, dövdükten sonra da "anama bacıma küfredemezsiniz" falan de ki ağır tahrikten yırtma şansın olsun. yine de tekrarlıyorum, sallamaman en temizi.

laf attigina gore kavga etmeye hazirdir, kavga etmeyi aliskanlik haline getirmis adamin hayattan beklentisi de yoktur. emananeti cikarip da bogrune soktugu anda isin biter. benim daha olmeye niyetim yok.

uzak dururum sahsen.

ben erkek değilim ama bence sana saçın sakalın uzun diye laf atan birinin belli ki insanlara olan bakış açısı çok dar,ayrıca laf atıcak birinin kültür seviyesi de senden çok düşük olduğu için bnce hiç uğraşma.oyle tiplerin kafaları kalın olur kafası kalın insana da laf anlatmak çok zor olur.

ah duyma bile :)

asla alttan almam, almanızı da tavsiye etmem.
uzun saçlı olduğum zamanlarda hiç laf yemedim ama bir keresinde arabayla satış yapan ve anadolu'dan geldiği belli olan iki denyonun bana güldüğünü öğrendim, ben görmemiştim. elime sağlam bir sopa kaptığım gibi peşlerinden koştum. bağırıp bir güzel sıvadıktan sonra abi biz ettik sen etme diye yalvarmaya başladılar, yine de durmadım ve arabaların arka iki stoplarını kırdım. onlar için güzel bir ders olmuştur.

uzun saçlı bir arkadaşa istasyondan hareket eden trenden sarkmakta olan vatandaş sinir bozucu bir şekilde laf atmıştı, arkadaş da bu duruma sinirlenip hareket halindeki trene binmeye ve saldırmaya çalışmıştı ne diyosun lan sen şeklinde.
sonraları kendisini ikna etmiştim hiç değer mi böyleleriyle uğraşmaya, kendini niye tehlikeye atasın bu mallar için, salla gitsin diyerekten.

tavsiyem de budur. zaten birilerine laf atan, tacizde bulunan kişinin amacı genellikle karşısındakini rahatsız etmektir, yani sinirlenip bağırıp çağırırsanız büyük ihtimal bu şahıs bundan zevk alacaktır iyice bak nasıl da dellendirdim diye.

daldığımda üstünlük kurabileceğim bir ortamsa dalarım düşünmeden :) ama genelde laf atan kişiler 5 10 kişi bir olduklarında kendilerini adam gibi hisseden kişiler oldukları için bazen duymazlıktan gelmek en hayırlısı olabilir;)

Olabildiğini geçenlerde bir yerlerde okudum. Şimdi de şunu buldum; Ankara Üniversitesi der ki:

YATAY GEÇİŞ YOLUYLA ÖĞRENCİ KABULÜ

Madde 6- İlgili yükseköğretim kurumu içindeki başka bir Enstitü Anabilim veya Anasanat dalında ya da başka bir yükseköğretim kurumunun lisansüstü programında en az bir yarıyılı tamamlamış olan başarılı öğrenci, lisansüstü programlara yatay geçiş yoluyla kabul edilebilir. Yatay geçiş başvurusu, ilgili Anabilim ya da Anasanat Dalının olumlu ve gerekçeli görüşü alınarak Senatoca belirlenen kabul koşullarına uygunluğu incelenir ve Enstitü Yönetim Kurulunca karara bağlanır. Yüksek lisansta tez aşamasında (üçüncü ve daha sonraki yarıyıllarda), doktorada yeterlik sınavından sonra (dördüncü ve daha sonraki yarıyıllarda) yatay geçiş yapılmaz.

Oluyor. Örneğin Polis Akademisi'nin Güvenlik Bilimleri Fakültesi böyle bir duruma imkan verecek yönetmeliğe sahipti diye hatırlıyorum.

su kaplumbağları kaçmayı tırmanmayı çok severler. dikkat et sabah kalktığında o kapta olmayabilir.
ayrıca zaten o plastik kaplarda su kaplumbağaları beslenmez. su kaplumbağası ısıtıcılı filtreli bir akvaryum (teraryum) da bakılmalıdır.

yani, ben de akvaryumsever bir insan olduğum için akvaryumcuda görüyorum, böyle akvaryumun içinde takılıyo çocuklar, bana kalsa izin vermem de heves etmiş almış.

büyüdükçe o kap yetersiz gelecek zaten ona, ayağa kalktı mı çok rahat çıkabilecek hale gelecek. geçici olarak etrafına kağıt ya da asetat gibi bir şey bantlanabilir, kaçması önlenebilir ama ileride akvaryum şart.
ayrıca birden fazla olması daha çabuk dışarı çıkmasına neden olur, diğerini basamak olarak kullanıp çok rahat çıkıyordu bizimkiler.

efenim su kaplumbağaları doğaları gereği yüzmek isterler. mevzu bahis kap oldukça uyduruk bir şey aslında. dışarı çıkmak istiyor gibi algılanan davranışı da muhtemelen yüzemiyorum imdat çığlığıdır. emin olmak için geniş bir leğene kaplumbağa içinde kalacak miktarda su koyun, ve fakat içine bir de üzerine çıksın dinlensin ve kabuğu kurusun diye suda yüzmeyen katı bir cisim mümkünse. eğer ki çıldırmış gibi yüzüp eğleniyorsa dediğim sebeptendir. ben de benzer bir kapta kaplumbağa besliyordum fakat acı çekiyormuş resmen arkadaş :)

edit: yazdığımı okudum da, aslında bunları kaplumbağanın sahibine söylemek lazım.

su kaplumbağası kapta yaşamaz. kısa süre sonra ölür. şans eseri bünyesi dayanıklıysa yaşar ama ciddi anlamda işkence çekerek yaşar. şu yazıya bakabilirsiniz detaylı bilgi için: #15634460

Eğer elinizde hiçbir şey gelmiyorsa büyük bir leğen alın ve ortasına devrilmeyecek şekilde, kaplumbağanın rahatça çıkıp kendisini kurutabileceği bir kuru alan + ısıtıcı + filtre alın. Isıtıcı ve filtre 35 milyonu geçmez, ancak hayvancağız en azından biraz da olsa normal bir yaşam yerine sahip olur. Bir de yaptığınız kuru alanın üstüne sıcaklık veren 40-100w arası bir lamba koyacaksınız 15 cm yakınına. Yoksa o hayvan sabah akşam kaptan çıkmaya çalışacak, bir süre sonra yem yemeyecek ve büyük ihtimal akciğer enfeksiyonundan ölecek.

4-5 sene önce ben de kara kaplumbağası aldım, yine aynı kaptan bana da vermişlerdi. sonra araştırdım biraz, bütün forumlarda "ölüm kabı" gibi bişey diyorlar o ortasında ada olan, açık sarı ya da yeşil renkli plastik kaplara. ölüyorlar hemen herhalde onların içinde.

hem kada hem normal serverlara bağlandığından emin ol. high id alıyorsan dikkat edeceğin tek şey kaynak sayısı ve indirilen dosya sayısı. atıyorum 10ar kaynaklı 3 dosyayla kolay kolay 100ü göremezsin.

emule torrent kadar verimli diil, high id aldıktan sonra bile çok bekleyebilirsin. olay aslında kaynak azlığı, kurtlar vadisinin bir bölümünü indirmeyi dene torrentsel seviyede hızlar göreceksin. yapcağın en fazla kullanıcılı servera baglanma ve bekleme

Kredi olayı da önemli, ne kadar upload ettiysen sırada o kadar öne geçiyorsun olayı var yanılmıyorsam. O nedenle yıllardır aynı emule kredi dosyasını kullanıyorsan (formattan sonra aynı dosyaları atıyorsan yeni katıra) kredin bayağı yüksek oluyor ve her seferinde 100'ü görüyorsun 1 mbps'de.

Türkiye'nin yoğun veya kritik ilişkilerinin olduğu ülkelerin dillerini ileri düzeyde biliyorsan Genelkurmay'da veya konuyla ilgili merkezlerde askerliğini yapabilirsin, ancak yurt dışındaki elçiliklere çıkma olayı -bildiğim kadarıyla- hayal. Sadece SHAPE, Bosna, Afganistan gibi ülkelere gitme şansın var her İngilizce bilen kadar.

Dil bildiğini istisnasız her gereken yerde belirt. Eğer yeminli tercümanlık belgen varsa yine belirt ve yanında götür.

o dedigin gorevler ıcın dısısleri ya da mit oluyor galba.

anıtkabir'de mihmandarlık yaparsın. (yunanca, arapça, ispanyolca, rusça vb. dilleri bilen ve benimle askerlik yapmış 22 tane adam tanıyorum.)

laf sokunca bile götürmediler beni bi keresinde. birine değil bir kaçına hatta. geçenlerde de yol boyu küfür, hakaret ettiler. ama yok, bi türlü almadılar. bilmiyorum ben de tam ama sanırım ha deyince alamıyorlar.

yargılanıp suçlu bulunmadığınız hiçbir şey "adli sicilinize" işlenmez. teorik olarak tam öyle olmasa da, pratik olarak polis tuttuğunu götürür evet. ha sonra dava açarsınız edersiniz..

Hayır sicile işlenmez böyle bir olay, için rahat olsun.

sharebus.com

rapidshare

mesajlarını kontrol et

hiç bulamazsan veya linkler kırık çıkarsa mesaj at, kargoyla yollarım cd'ye çekip.

hangi ülkede?

Ankara'daysan yardımcı olabilirim. Eğer yaşın 16-17 civarıysa ve müsabık olmak istiyorsan Ulus'ta Şefik Tetik salonunda idman yapan klüpler var. Yok biraz daha geçkinse yaşın Angora Spor Klubü var a.ayrancı'da. Aylık 70-100 arası değişiyor aidatlar.

teşekkürler fakat ben istanbul'dayım...ve o kadar genç değilim :) 27 yaşındayım...

ufak sarsıntılar hep olur (ama cidden ufak) ki bunların zaten olması gerekiyor. fay hatlarını rahatlatıyor deniliyordu zamanında. hissedilmemeleri gerekir normalde, seninki korku bence..

mesela şurada liste var: www.koeri.boun.edu.tr

bir de bazı evler,böyle yol kenarında falan olanlar,ağır vasıta geçtiği zaman ufaktan bi sarsılabiliyo.bizim eski ev böyleydi.evin yol kenarında falansa belki böyle bir durum söz konusudur.

caddenin yanından tren gecio evin bide ev 30 senelik falan bazı trenler mi yapıo acaba

Büyük ihtimal otobüs veya tren tarzı ağır vasıtadır. Bizim evde de oluyor sık sık.

tren yapıyordur sen ufak sarsıntıları hissedemezsin. benim evimin 50m ilerisinden falan geçiyor ben de hafiften sallanıyorum her seferinde

her gün çok sayıda deprem oluyor fakat bunlar bizim hissedebileceğimizin çok altındalar. şehirde deprem dışı devamlı gürültüler de var. gürültü derken ses olanından bashetmiyorum. trafikti, rüzgardı,... şehri yaşamı yani.

hissettiğin şey bu sarsıntılar olabilir (eğer evin yüksek ise) ya da paranoya olabilir ya da şöyle bir rahatsızlık vardı, kulak içi sıılarıyla ilgili miydi neydi, dengede sorun yaşıyorsun ve devamlı bu sebeple deprem felan olduğunuz zannediyorsun.

sana tavsiyem deprem ya da sarsıntıları ayırt etmen için eve rahat sallanır bir düzenek alman ve o düzeneği rüzgarsız bir alan koyman. her sallantıda sallanacak hassasiyette bir şey al. sallandığında bak eğer o da sallanıyorsa oturduğun ev sallanıyordur.

bir de otrduğun evin sallanması çok da kötü bir şey değildir unutma.

www.dkos.org

eskiden gidiodm ben senin yaslarındayken.kazık kadar adamlar geliodu 30lu yaslarda prof deiller ögrenmeye geliolar sporun yaşı yok yani:)

23 yaş çok geç değil. müsabakalara çıkmayacaksan zaten kimse seni yaşın geçmiş diye geri çevirmez, ancak ringe sahip spor salonlarının sayısı çok kısıtlı, Ankara'da bile bir tane var. o nedenle ringe çıkma isteğine ulaşamasan da idmanda sparring çalışabilirsin bir süre sonra.

Akdes Nimet Kurat - Rus Tarihi. Gayet doyurucu bir kitaptır.

vala ufaktan kanka ayagına kim yapmıs oggrenebilrisin. sonrası da hukuki surec. ya da bu konuda gayret gosteren bi avukatla fln calısarak ya da polisle bu durumu acıga cıkaraiblrisin. legal olarak ispatlanması da muhım tabi.

ya da sey de olablir, telekom sirketinden hangi ip den fln girilmis hangi adresten girilmis gibi bilgiler de isine yarar bi nebze.

istanbul'da mısınız bilemiyorum ama; istanbul barosu'nun çocuk hakları merkezi var. www.istanbulbarosu.org.tr

belki yardımcı olabilirler.

Sıradan bir porno indirmek isterken iğrenç pornoların inme riski de var emule ve benzeri programlardan. eğer tek bir çocuk pornosu indirilmiş ve izlenmişse tamamen istemdışı da olabilir. ama seri halde indirilmişse ve şüphen yoksa o zaman hukuki yollara devam etmen iyi olur.

@tekosin, şimdilik tek bir dosya görünüyor. makineye keylogger kurarak (ekran görüntüsü alması için) yeniden vereceğim elemanlara bu şekilde takip ederek bu pisliği yapanı tespit edebilirim diye düşünüyorum.

keylogger olayının ahlaki yanını düşünmüyorum.

ortak kullanılan bir bilgisayara ne olursa olsun keylogger kurulmasını etik bulmuyorum.

sizin göreviniz bir dilekçe ile savcılığa başruvmak olmalı şuan. keylogger kullanmak da yasal bir yol değil bilginiz olsun en azından. yani obür taraf ta sizden şikayetçi olabilir.

@emcedeltate , radyo da 12 kişilik bir personel kadrosu var o bakımdan kimden şikayetçi olmamız gerektiğini bilemiyorum, hiç kimseyi de zan altında bırakmak istemiyorum.

diğer taraftan da haklısın aslında. sanırım her kim yaptıysa yaptığı ile kalacak.

keylogger la alacagın delil kabul olmayacaktır cok muhtemelen.

Ya aslında denizde olmayı çok seviyorum ama felaket bir korku var ayağım yere basmayınca suda panik yapıyorum.. Onu aşmama yardımcı olabilecek bir yer bulunca hemen..

(haftada 3 gün) 1-2 ay fitness'a gidip form tuttuktan sonra kickbox yapmanı şiddetle tavsiye ederim. kickbox bokstan hem daha faydalı hemde gördüğüm kadarıyla daha çok bağlıyor kendine.(2 ay sonra sıkılmazsın yani) istanbulda nerede oturuyorsun bilmiyorum ama ben fitness için Spor A.Ş.'nin Kartal tesislerine gidiyorum ve çok memnunum.

sporas.com.tr

havuzda yüzersen öyle bi problemin olmaz.

aklı başında biriysen eğer boks da çenene gelecek ilk yumrukta napıyorum ben ya deme olasılığın çok yüksek..
artı zayıflamak istiyorsan sadece düzenli beslenme her gün aynı saat de yemeye dikkat edersen,wc ye aynı saatlerde çıkarsan düzenli olarak sen bile şaşırcaksın zayıflama hızına,haaytı düzenli yaşayınca vücüt otomatikman fazlalıkları atmaya çalışıyor,spor olarak da tempolu yürüyüşü tavsiye ediyorum..
snra istersen boks yap istersen güreş.

Öncelikle benim ana branşım muay thai fakat bir süre sadece ingiliz boksu da yaptım. Şunu söyleyebilirim ki kick boks'dan çok daha güzeldir. Kick boks idmanlarına da girdim, boks idmanlarına da girdim fakat kick boks'a göre ingiliz boksu çok daha zeka ve kondüsyon isteyen bir spordur.

boksör arkadaşlar varsa onlar da eklemede veya düzeltmede bulunsun yazacaklarıma.

öncelikle boks zeka, disiplin ve cesaret ister. kick boks'da vuruşlar daha geniş bölgeleri kapsar, teknik ve güçlü birisi fazla zeki olmasa da iş yapabilir. Ancak boksta vurulacak yer çok kısıtlıdır ve her şekilde zeka gerekmekte vuruş ve ayak oyunları için.

haftada üç gün gel yeter diyen antrenör seni "maça çıkaracam seni aslanım" diye kandırmasın çünkü haftada üç idmanla zaten çok birşey olmaz. formun neyse onu korursun ancak. hergün idman yapacaksan, idmandan arta kalan vaktinde dvd izlemek yerine koşup ip atlayacaksan çok şey farkeder.

üçüncü olarak cesaret olmadan istediğin herşeye sahip ol bir sporcu olarak farketmez. ilk zamanlar bol bol ellik ve torba çalışacaksın, "tamam artık bu iş kolaymış" dediğinde ilk hafif maç idmanında yediğin yumruk sonrası bir daha yumruk yememek için uğraşırsan yine birşey olmaz. veya sürekli kaçarak dövüşmeye, idman yapmaya çalışırsan yine olmaz. defansif bir oyun stiliyle dövüşmek ayrı, korkak olmak ayrıdır.

27 yaş da çok geç değil. Meşhur muay thai'ci remy bonjasky yanılmıyorsam 25 yaşına kadar haftada üç-dört idman yaparken (ancak buradaki gibi değil, ciddi idmanlar hepsi) o yaştan sonra prof maçlara çıkmıştı.

işi bir anlık gazla değil de ciddi olarak yapacaksan boksu şiddetle tavsiye ederim. bazen keşke muay thai'ye geçmeyip boks yapsaydım hep diye düşünüyorum ben bile.

Komando birliklerinde ilk gece uykudan kaldırılıp pistte defalarca tur attırıldığını giden arkadaşımdan ve birkaç tanıdıktan daha duydum. ancak benim yaptığım yerde koşmak -dalga geçmiyorum- yasaktı. sadece eğitim çavuşları kızınca "istighamat sağğaanız" komutunu verip koştururdu, o da taş çatlasın 30 saniye. bir süre sonra herifleri kızdırıp bile bile koşmak istiyorduk eğlence olsun diye. komando falan olmazsan korkma yani. tabi istisnalar ve çılgın subaylar her an her yerde karşına çıkabilir unutma.

kim çıkarıyor yaw bunları.. ertesi gün eğitim bile olmaz daha bismillah..

Eğirdir'de 3-4 günde o kalabalık bittikten yerleşme yapıldıktan sonra ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirmek üzere evet hemen spor başlıyor. Hayır adı spor olmasa da orada spor yapmamak mümkün değil, koğuştan mutfağa koştursalar, o yokuşu koşmak yeterdi.

Sevinin, Eğirdir artık sadece profesyonel askerler için açık olacak. 87 tertiplerden sonra olacak, asker almıyorlar artık.

Başka yerlerde ise yine temel şeyler, esas duruş, rahat, tüfek tutuşları sonrasında tören geçici falan çalıştırılır. Çavuş talimgahlarında 3 ay bulunduğnuz için bunları daha çok daha iyi öğretirler. Ama 1 aylık acemilik yapan erlere pk ilgi gösteremez, töreni kotarsın yeter gözüyla bakılır.

Geri kalan zamanlarda düştüğünüz yerdeki <del>temayüllere</del> teamüllere göre spor yapabilirsiniz ki aslında tugaydan falan özel bir istek gelmedikçe bu bölük komutanınıza bağlıdır en çok.

Sonuçta kimse bir acemiye 5.000 metre koş demez, derse de desin, bir geçerliliği olmaz. Diyelim bir manyak sizden hemen 5.000 metre koşmanızı istedi, bu sağlıksız bir istek olduğu için yapmanız gereken "emredersiniz komtanım" (bu arada lütfen acemi birliğindeki erlere, onbaşılara ve size komutan tayin edilmedikçe çavuşlara "komutanım" demeyin) deyip koşmaya başlamak ve bir süre sonra biraz nefes nefese kalınca kendinizi yere atmak olur. Nefes alamıyor gibi yapabilirsiniz. Bunu yapmanıza hiç gerek kalmaz çünkü kimse size 5.000 koş demez, yine de biz akıl verelim.

Bütün askerlere tavsiyem askere gitmeden 3 ay önce benim "sen bir enkazsın" programıma başlasınlar :-))

ver kendini fastfood'a. sağlıklı kilo almak falan hikaye, tarş. kuzenim 3 senedir uğraşıp diyetisyene gidiyor daha herif 3 kilo alamadı. bulduğunu ye hafız. yediğinin 2 katı yaptığının 1/2si. felsefesi budur.

uyumadan önce yediğiniz her şey size löp löp et, pıt pıt yağ olarak dönecektir.

ayrıca kilolu insanların yanında bu soruyu sormayın, herkes benim kadar anlayışlı olmaz. :D

kanka fastfood takılıyorum da...ama hala tık yok bende hergün sabah kalktıktan sonra tartılıyorum bi bakıyorum 57 kiloyum...kahvaltı falan yapıyorum 58.5 kilo oluyorum...ardından tuvalete bi giriyorum sonra tekrar 58 kiloya düşüyorum bu hep böyle sürüp gidicekmi acaba..?

kardesim 19 yasında ben de senin gibiydim. bu 21-22ye kadar sürüyor. sonra bir kilo alıyorsun ki sorma. şimdi takılakafana göre. ne yesen yakıyorsundur zaten. 23-24 yaşında bir göbek çıkmaya başlıyor eriticem diye heba oluyorsun. o yaşlarda yemek ile olmuyor kilo. biraz body çalış. vücudun kas yapmaya başlayınca toplar kendini. bir 65 falan olursun. 58 kiloysan çırpı gibidir kollar :D kalınlaştır onları biraz ama çok da abartma.

(bkz: weight gainer)

vucut gelistirme + supplement + duzgun beslenme

dunyanin en kolay islerinden biriden bahsediyorsun. kizma gercekten oyle. 107 kiloyu gordum biliyorum. ama azcik sabir. formula 7:

sabah:

kalkiyoruz. 5 yumurta beyazi 1 ya da iki sarisi(alerjinizin olmadigini varsayiyorum)

yarim ya da bir ekmek arasina kasar, salam, sosis, tomates, zeytin ezmesi, findik ezmesi, (ve daha istedigin tum ezmeler).

portakal suyu. az ama, cok degil. huplettiklerimizin bogazimizdan gecmesine yetecek kadar.

sofrayi topluyoruz. 10-15 dakka dis fircalama, kurdanla oynama, ust bas giyme derken, yeniden mutfaga yonelip, 3/4 litre sutun icine @buffy de vampir sayilir in da bahsettigi kilo aldirici urunlerden iki yemek kasigi boca ediyoruz. o dalga sutun icinde iyice cozulene kadar calkalayici ile calkaliyoruz. azini acinca kopuk kopuk olur. tirsma ic. ohh afiyet olsun. biraz uyku yapabilir ama cok degil. biraz osurtur. fena da kokar. ama kilo aldirir.


ogle:

ogle olmadan once bir iki muz kutuletebilirsin. ya da hasli patates gibi potasyum icerikli besinler ama az.

ana yemek: mumkun olacak en hafif yemegi ye. abanma cunku daha gunu yasayacaksin. yiyip bayilma. pirinc pilavi ve tavuk gogsu-sana budu da olur aslansin be- ve bir bardak normal cola.


ikindi: once namaza. saka la saka. once ye sonra gidersin. simdi yemege abarma vakti. isten ya da okuldan donulmustur. canta felan filan sallanir. tuvalete gidilir. ne var ne yok bosaltilir. (ellerini yika pis pis cikma) hazirliga baslanir. migroslarda 6 paketler halinde tavuk kizartmalar satiliyordu. simdi nasildir bilemem. onlardan al mikrodalgaya at iki dakka da piser. sadece suya atilip pisirilen pirinclerden de al onu da yapmasi kolay. ve kendine icinde havucun, marulun, salataligin, timatesin, rokanin, maydonozun, limon ve zeytinyaginin dans ettigi muazzam bi salata hazirla. otur hizli hizli ye.

aksam: yemegini sindir. spora git. eger spora gitmezsen bu saydiklarimin hicbirini yapma. gidersen bu saydiklarimin hepsi sana kulfet yerine zevkli gelecek. ve vucudunun degistigini gordukce daha da hevesleneceksin. varsayiyorum tabi.

spordan gel. sabah hazirladigin kilo aldirici ve sut karisimini. bu sefer kilo aldirici ve bildigimiz su ile hazirla. boylece kanina daha cabuk karisacaktir. yarim saat icinde ic. bi yarim ssat sonra da ikindi kusagi yaptigin yemegin yarisini aksam huplet.

gece yatmadan once: ikindiden kalan salatayi ye. suyunu ic. sonra normal su ic. dislerini fircala. ustunu ort uyu. iki aya 8-10 kilo almazsan. ben de serce parmagimin tirnagini keserim arkadas..

düzenli öğle yemeği ve düzenli gece yemeği ile alabilirsin. ama aksatmadan düzenli yemen gerek.

weight gainerlar, ağırlık idmanları falan işe yaramayabilir. günde 3 idmanla, domuz gibi yemek+protein+karonhidrat+idmana göre amino asitleri götürerek 1 gram bile almadığımı hatırlıyorum. tiroid bezleriyle ilgili bir sorun olabilir veya genetik olabilir. diyetisyenler falan genelde hikaye, bir tahlil yaptırmanı tavsiye ederim öncelikle.

arkadaşlardan biri yazmış zaten belli bir süre sonra alıyorsun zaten diye. 25 yaşıma kadar bir kilo almazdım, sakatlık sonrası dört ay idman yapamayınca 10 kilo aldım. mucize gibi işte ama bir süre sonra metabolizma kilo almaya izin mi veriyor, yavaşlıyor mu neyse artık alıveriyorsun kiloları.

çok sıçma derim ben

kottak burda ver kendini fast-food'a gibi saçma yorumlar var hiç birini dinleme bende aynı sorun var 17 yaşındayım ilk iş git bi spor salonuna yazıl body building hesabı sonra zaten hocan beslenme programıda verir çok rahat kilo alırsın.
Nerde oturuyorsun sen

Engellemez. Sabıkan olması gerekir sakıncalı moduna girmen için.

bişi olmaz.

Çok düşük bir ihtimal erkek olmanız ancak erkekseniz Çankaya'da Kulis Kuaför var, oraya gidebilirsiniz. Yapan kişi bir bayan elbette. Bayansanız da yine gidebilirsiniz sanıyorum. Temizdir son derece ancak kokoş ve sosyetik bir yer olduğu için pahalı olabilir.

kulis kuafor diye google da aradim adres yada telefona rastlamadim. mumkunse adresi de alabilir miyim?

ukrayna da ukraynaca ve rusça konuşlulur orada da öğrenebilirsiniz. bence en iyisi bir üniversitenin lisans/yüksek lisans programına kaydolup rusçayı hazırlık sınıfında öğrenmeniz olur. bir taş 2 kuş hesabı. türki cumhuriyetlere de bakın derim. azerbaycan özellikle.

Belarus'a gitmedim ama konferansdır zırttır pırttır derken çok belarus'lu gördüm. pek gitmeni tavsiye etmem. avrupa'daki iki karadelikten biri diyorlar belarus için. diğeri de moldova.

ukrayna'da sadece rusça konuşan şehirler de var, ukraynaca-rusça karışık konuşanlar da. ama rusça konuşursan kimse sana ukraynaca cevap vermez. odessa'ya gidebilirsin, hem üniversitesi düzgün hem kozmopolit bir şehir.

online olarak görsel ve işitsel materyal kullanılan bir web sitesi hizmete giren dildir. web sitesi yeni açılmış olup her gün en az 1 ders görsel ve işitsel içerik sağlanarak güncellenmeye devam edecektir. kiril alfabesinden başlayarak kelime, dil bilgisi, testler, işitsel telafuz örnekleri, işitsel ve görsel diyaloglarla devam ederek rusçaya dair en geniş konu anlatımlı bir web site olmayı amaç edinerek tarafımca yapılmıştır :)

girin, kullanın, kullandırın :) eleştirilerinizi yeşillendirerek bana iletebilirsiniz. şimdiden teşekkürler :)

Zonealarm anti-virüs [Firewall olanı değil] yahut panda anti-virüsü deneyebilirsiniz. İkiside fazla uyarı vermez ama panda sistemi zorlar biraz.

(bkz: eset nod32)
(bkz: panda cloud)

ucretli: nod32
ucretsiz: avira antivir

info: mcafee virusscan enterprise 8.7.0i kullaniyorum. baska birsey deneyim dedim.

Nod sistemde var mı yok mu belli değildir, hiç kaynak kullanmaz neredeyse. Ancak avira da nod kadar olmasa da az kasar ve son bir yıldır feci atılım yaptı. O nedenle makina çok eski değilse avira, çok eskiyse nod32.

kasperden ötesi yalan.kasarsa eski versiyon kurun güncelleniyor.

bir çok antivirüs programı kullanmakla birlikte daha dediğiniz özelliklerde bi tanesine rasgelemedim (: antivirüs programının içine virüs girdikten sonra kullanmayı bıraktım (bkz: norton ) virüs istemiyorsanız = bkz: mac os x = oha lan! ^^

ne tur kertenkele, resmini cekseydiniz keske. kucuk boceklerle beslenirler genelde. yakalayip dogaya veya bahce gibi bir yere birakabilirsiniz.

Ben bir süre ekmek parçacıkları, salam vs. atarak beslemiştim. Alışıyor bir süre sonra ve ilginç bir biçimde sizden kaçmadan, siz yem verene kadar bakıyor. Bildiğim kadarıyla bir zararı yok bu hayvanların.

zararı yok mu yani ? gelip ıssırmasın ya da ne bileyim yiyeceklerin içine girip pisletmesin?

elektrik süpürgesiyle kolay bir şekilde yakalayıp içinizi rahat ettirebilirsiniz

Bizim evde sürekli ordan burdan çıkardı. Hiç bir zararı yoktur, güzel tarafı insana yaklaşmazlar. Böcek gibi terlikle beline beline vuriym ölsün tavrını takınmayın süpürge gibi zarar vermeyecek bişeyin yardımıyla (hızına yetişebilirseniz) yakalayıp dışarı atabilirsiniz.

bırakın hayvanı yahu. hiçbir şey yapmaz kertenkele, hatta yakala al sev o kadar. şaka yapmıyorum, bir şey yapmaz hayvancık.

yok yahu ne ısırması, hayvanlar aleminin en tırsak ve garibanlarındandır kertenkele:) Ev içinde görürsen öldürme, yakalamak zor geliyorsa bırak gitsin, fare gibi pis ve deli gibi üreyip evi talan eden bir hayvan değil, zaten çıkıp gitmek için yol arıyordur büyük ihtimal evde pek takılmayı sevmiyorlar gözlemlediğim kadarıyla.

haşereleri yer, iyidir,şirindir. ayrıca evin içine girse de bişekilde çıkmaya çalışacaktır. benim balkonda bi tane var, arada gelir bakar sonra çıkar gider... iskenderun, antakya gibi yerlerde evin doğal konuklarıymış ayrıca, askerliğini orda yapan kayınço söyledi..

evdeki diğer böcekleri yerler, onla beslenirler.

su içmekte zorlanırlar, yaprak üzerinden su damlası emerek içerler.

hiçbirşey yapmazlar, zararsızdır, ellerseniz, eliniz fazla sıcak gelecektir, şok yaratacaktır onlarda. o yüzden "uzaktan sevmek aşkların en güzeli"dir.

bildigim kadarı ile o ev kertenkelere cukurova da gözübohca, egede sülaymancık denir. bir nevi ev kertenkelesi korkutucu tabii azcık ancak hiç bi zararları yoktur. hatta evdeki sinek ve böcek türlerini yiyerek beslendiklerinden faydalıdırlar da. egede iyi sans getirildigine bile inanılır. ancak dedigim ev kertenkelesi. dogada bulunan degisik renklerde olan kertenkele zaten evin içinde kalmaz onu besleyemezsin dogal yasam alanına dönecektir yolunu kaybetmiştir

benim evimde de var. ten renginde derisi, simsiyah gözleri var. geceleri tavanda geziniyor bazen. sinekleri, böcekleri yiyor; beni mutlu ediyor. simbiyotik bir ilişkimiz var kendisiyle.

not: böceğin, haşeratın fevkalade fazla olduğu, nemli bir yörede yaşıyorum.

@turuncu harpagon doğru söylüyor :)

"haşereleri yer, iyidir,şirindir. ayrıca evin içine girse de bişekilde çıkmaya çalışacaktır. benim balkonda bi tane var, arada gelir bakar sonra çıkar gider... iskenderun, antakya gibi yerlerde evin doğal konuklarıymış ayrıca, askerliğini orda yapan kayınço söyledi.."

kertenkele öldürmek müthiş uğursuzluk getirir benden söylemesi, yan komşumuz koca götlü teyze bir taneyi elektrik süpürgesi ile çekip bacağını kırana kadar ben de pozitivist filan bir insandım... sonra evini ev çıyanı felan bastı ..

na bundan dorindmikey.files.wordpress.com

Dayınız Türk kökenliyse (Yani Afgan Özbekleri veya Türkmenlerinden) **yanlış bilmiyorsam** yeni çıkan kanuna göre 31 aralık 2010 tarihine kadar 2 yıl aralıksız Türkiye'de ikamet etmişse (1 ay mı 15 gün mü çıkmasına müsaade var ama net 2 yıl kalmış olacak) vatandaş olabiliyor, diye hatırlıyorum. yeni çıkan değişikliği mutlaka takip et Türk kökenliyse dayı.

valla hiçbir şekilde bilimselliğini araştırmadım ama, ben ortaokul çağımda muhabbet kuşu besledim. hergün onun o yemini üflerdim, kafesinin tabanındaki gazeteyi değiştirirdim falan. 2-3 sene böyle devam etti, sonrasında her ne zaman bu işlemleri yapsam hapşırık nöbeti geçirmeye başladım.

Şimdi o kuşu satalı beri aradan 10 sene falan geçti her yaz bahar nezlesi illetim baş gösteriyor. Sanırım o kuşu beslediğimden ötürü oldu tüm bunlar.
Bence besleme derim.. eyvallah güzel hayvanlar, alışınca balkona bile çıkartıyorsunuz omuzunuzda, beraber yemediğiniz yemek kalmıyor, yediğiniz içtiğiniz bir oluyor (sıkıyosa kapalı kalsın bakalım kafesi siz yemek yerken) amma işte dediğim gibi. bilmiyorum belki yanlış bilgilendiriyorum ama 2 senedirde 50 ytl ödüyorum ben bu bahar neslesi ilaçlarına..

psikolojik de olabilir allerjik de olabilir. tek çare test yaptırmak.

ucuza alacağım diye ulus'tan veya yakın olsun diye kızılay'daki pet shoplardan alma. Erkek muhabbet kuşunu "damızlık dişi abi bu" diye satarlar, ölmek üzere olan yaşlılıktaki kuşu da "abi daha yeni yumurtadan çıktı sayılır" diye kakalarlar. En temizi bahçeli-emek tarafındaki pet shoplara git.

@daglien: Sendeki olayın kuşla ilgili yoktur. bende de allerji 21-22 yaşımda başladı hiçbir belirti yokken daha önce.

alerji her yaşta başlayabilir. en doğrusu denildiği gibi test yaptırmak olacaktır. test sonucuna göre doktor gerekli ilacı verir. kuş, kedi, köpek besleyebilirsiniz böylece

test yaptırmıştım polenler için şimdi baktım bir daha feather mix heralde kuştüyü manasında.. sonuçları ingilizce verdi de süper doktor. bird mird arıyo insan tabi. sonuç anlamlı çıkmış. yani varla yok arası.. alayım en iyisi bi tane..
kızılaya gitcektim almaya ancak ordakilerin çoğuna gıcığım vardı, bahçeli tavsiyesi için teşekkürler..

kalsiyum eksikliği krampa neden olur

sozluk.sourtimes.org

magnezyum eksikliği de neden olur.

sadece mineral eksikliği değil aşırı yorgunluk da kramp nedenidir.

uykusuzluk + tuzsuzluk

yalnız eğer çok şiddetli kramplar yaşıyorsanız mutlaka bir doktora görünün. sadece besin takviyesi değil, magnezyum-kalsiyum desteği falan kullanın çünkü olmadık yerde girip rezil edebiliyor adamı.

b1 vitamini eksikliginde de kramp gorulur.

ağır idmanlar sırasında gece özellikle calf bölgesinde kasılma ve kramp oluyorsa tuz ve limonu dayarlardı bize, ancak açıklamasını bilemiyorum.

maden suyu kesin de, biranın da iyi geldiğini duymuştum kramp meselesine =)

bizim bölükte geç katılan arkadaşlar olmuştu. katılım günü pazar diye, ertesi gün gelmişler. sonunda kim ne kadar geç geldiyse o kadar geç çıktı. ama duyduğumuza göre diğer bölüklerdeki komutanlar bunu görmezden gelip vakti zamanında da salıvermişler. yani bölükten bölüğe değişen bir durum.. yanlız değil bir gün geç çıkmak inan yarım gün bile geç çıkmak adama çok koyuyor bende sölmesi.

tamamen gidecegin yerde ki komutanlarina bagli bir durumdur bu.

kimisi birşey demez terhis gunu 1 gun geç çıkartır ki bu cok kotu kor adama. kimisi de gelir gelmez ifadeni alir birgun geç gelmenden ötürü ve 1 hafta ceza alabilirsin. 1e7 derlerdi bizim kıtada.

Nereden biliyorsun dersen askerligimi yazıcı olarak yaptıgım icin bu tarz her evraki kendi ellerimle hazırlardım.

Riske sokma yani kendini. gununde git gununde cik. en iyisi budur.

o askerde hangi tipe ( piyade, denizci, jandarma ) düştüğüne, o tipte ki askerliğin hangi kurumuna düştüğüne, düştüğün kurumda personel yada personel lojistikte tanıdığın olup olmadığına, personel yazıcısı olup olmadığına ve daha pek çok etkene göre değişen tıpkı diğer kanunlardaki gibi esneyen genişleyen bir durumdur. Normalde geciktiğin kadar fazla yaparsın ama 1 haftadan fazla gecikmeni tavsiye etmem. Alacağın ceza bir haftadan sonra yine değişkenliklere tabi olur. Hatta gidince görürsün ki eğer görebilirsen benim gibi askerlikte olaylardan sonra ilgili tedbirler alınarak kurallar her an değişebilir. en son tüfek tutuşumuzu değiştirmeye kalkmışlardı mantıksız bi şekiller falan vardı.

bunlar önemli değil, gidince hakkaten mal ol. ben bi halttan anlamam ki yaw de. toprille okudum de. bi bok bilme. bilince daha iyi yere düşeceğini sanma. askerlikte en boktan şey sana verilen sorumluluktan başka komutanlarına yakın olmandır. emir bitmez unutma :)

detaylı cevaplarınız için hepinize çok çok teşekkürler arkadaşlar.

@eluser: mal ol derken, mallığa askere gitmeden sınavdan mı başlamalı. sınavda izlenecek strateji ne olmalı acaba?

Geç gitme konusunda üç ihtimal var, yazılmış ama yine de yazayım:

- Birşey olmaz, zamanında çıkarsın
- Birşey olmaz, geç kaldığın gün kadar geç çıkarsın
- Birşey olur, diskoya (askeri cezaevi gibi birşey) gidersin. Yani başlangıçtan kabus olur askerliğin.

Duruma göre mal ol. Ben yeminli tercüman olduğumu söylediğimde tüm acemiliğim boyu tabur komutanına ingilizce çalıştırdım, boş zamanlarımda odasında red alert oynadım, eğitimlere de girmedim. silah sökme takma, atış vs. konularını da önceden bildiğim için "bunun babası general, torpilli" diye laf çıkmıştı hala. İngilizce bilmiyorum deseydim eğitimlere katılmak durumunda kalırdım. yani azıcık hesapla, zaten gerçekten ihtiyaç olunduğunda soran subay veya astsubayın gözünden, hal hareketlerinden anlarsın.

ilk hafta yoklama alınmıyor zaten, devamsızlık sorunu yaşamazsın, tanışma falan

Geç gittiğiniz gün sayısı %98,728 ihtimalle askerde geçireceğiniz gün sayısını değiştirmeyeceğinden yani geciktiğiniz kadar geç çıkacağınızdan bir an önce gidin, askerliğinizi yapın gelin. Geç giderseniz sizden önce bot bağlayanlar "şafak doğan güneş" dediklerinde siz "şafak 1" bile deseniz, "lan keşke o bir gün geç gelme kararını verdiğim anda aklım başımda olsaydı" dersiniz. Hatta kendinize okkalı bir küfür edersiniz. Küfür etmeyi bilmiyorsanız merak etmeyin, nasıl olsa orda gün görmemiş küfürler öğreneceksiniz.

Acemilik bitip de bölüklere dağıldığımızda 307'ler teskereciydi. Yazıcımız izin kullanmıştı 1-2 gün. Arkadaşları gidip de o bizle başbaşa kaldığında morali o kadar bozulmuştu ki kesinlikle izin kullanmadan terhis olmaya karar verdim. Öyle böyle değil, devredaş olmadığınız birilerinin bile sizden önce terhis olduğunu görmeniz moralinizi yerle bir ediyor.

Ayrıca sınavda yapacaklarınızın hakkınızda verilecek kararı değiştirecekelrini hiç sanmıyorum. Çok iyi yaptığımı düşünmeme rağmen sürgün oalrak tabir edilen bir yerde yaptım ben. Orda her türden insan vardı. Tıpkı diğer yerlerdeki gibi.

geç gittiğin kadar geç çıkarsın, komutanın, yazıcının insiyatifinde olsa da evrakların terhisten sonra askerlik şubesine gidecek, ve giriş çıkış günlerin arasından eksiklik olduğu farkedilecek. eksik hizmet olarak ikamet ettiğin şehirde 1-2 gün askerlik yapacaksın terhisten sonra. kısacası risk almaya değmez.

kabızlık için haftada bir gün haşlanmış bezelye, ıspanak falan verilebiliyor ama doyma hissi olmadığından 15 günde bir falan 1 gün aç bırakıldığında iyi bile geliyor, o yüzden sadece bugün bir şey yemediyse sorun olmayacaktır. çok yediklerinde yağlanıyorlar zaten.

fanusta bir süre idare edebilir, tek bir tane japonsa ve başka balık düşünmüyorsan, akvaryum küçük olsa da ısıtma sistemi, iç düzenlemesi, temizleme aparatları derken pahalıya mal olur. evin ısısı uygun düzeydeyse ve yemleme iyi yapılırsa normal yaşam süreleri (25 yıl falan sanırım) kadar olmasa da uzun süre yaşayabilir.

suyunu cartcurt değiştirmemeni tavsiye ederim ölüyorlar zira.

Labirent türü balıklar hariç hiçbir balık fanusta bakılmaz. Hatta labirentler bile imkan varsa akvaryumda bakılmalı.

Bir kere şöyle düşün, bunlar suya bağımlı canlılar, sen ne verirsen ver o suda belirli bir süre sonra yem artıkları ve dışkı nedeniyle azot-nitrat döngüsü sonucunda rezil bir durum ortaya çıkacak ve balık fanusta dahi nitrat patlamasından ölecek. Bunun engellemek için sürekli su değiştireceksin o zaman da su dengesi oturmadığı için hayvan yaşasa dahi hiç iyi bir koşulda olmayacak ve ömrü kısa olacak.

Buna rağmen bazı balıklar dayanıklı çıkıyor ve birkaç yıl yaşıyor. Ancak insan da çöplükte bir süre yaşayabilir. Er geç hastalıktan ölür. böyle bakmalısın duruma. En azından 40-50 cm uzunluğunda bir akvaryum ve filtre al, ısıtıcıya gerek yok japonlar için zaten soğuk su hayvanı, 20-25 derece arası yaşıyorlar, yani oda sıcaklığı yeterli. Ancak bu bahsettiğim akvaryum ve filtre cüzi bir miktardır. En azından vicdani olarak rahat bir biçimde, iyi koşullarla bakmak daha iyi olur hayvana.

Otel Akyüz falan pahalıdır, Dışkapı köprüsünün bitiminde ucuz oteller var oralara bakın.

ulus'tan dışkapı'ya giderken çankırı caddesinde zibil gibi otel var. bir sürü. her çeşitinden yıldızlı, yıldızsız. seç beğen al.

hımm garip bir soru olmuş, çok basittir aslında cevap ya. gece yastığa kafanızı koyduğunuzda onun yüzü geliyorsa aklınıza ayrılmayın; gelmiyorsa ayrılın..

En temizi.

dönünce başkasını bulurum diyorsan hiç düşünme ayrıl derim.hatta klişenin dibine vurup,"önüne daha iyi fırsatlar çıkar ,doğru adam ben değilim beni bekleme" derdim ben.
orda harcadığın telefon parasına değmez,bi dünya da kapris duyucaksın ,zaten herşeye patlayacak durumda olur askerler genelde o yüzden hiç çekilmez(gözlemlediğim şeyler bunlar)

valla aranızda ciddi bir bağ ya da plan vs. yoksa zaten askerlik sürecinde ayrılma olasılığınız çok yüksek..

aramızda ciddi br bag yok aslında..henuz 2 ay oldu ve oyle hayatımızın en guzel gunlerinide gecirmedik beraber. ama o tutturmus ben seni beklerim diye.

ben pişman olmuştum, neticede askerde telefonun ucunda bir sevgili olması daha iyi.

tecrübem yok ama bir tanıdık "askerde zaten psikolojin alt üst oluyor, o sürede sana anlayış gösterebilecek birisi değilse direk ayrıl" diyordu. bir süre idare edersiniz, olmazsa ayrılırsın?

böyle düşünüyorsan giderken ayrılmayacaksan bile gidince ayrılırsın. kuzenim sözlüsünden ayrılmıştı. yine en temizi gitmeden ayrılmak.

binlerce dansöz var.

oyalama kızı

sen böyle düşünürken öyle bağlanılıcak bir durum yok derken, kız seni beklerim diyor yani geleceğe dair düşünceleri var. askerdeyken ayrılınca seni beklemesini yaptığı bir fedakarlık olarak görücek daha çok üzülücek,şimdiden bitir derim.

boşuna bekletme kızı. nasılsa askerden döndüğün zaman "anasını satarım lan" diyerekten bol bol kız arakdaş edinme olaylarına girişiceksin.
döndüğün zaman tertemiz mis gibi tasasız sorunsuz bir hayat istiyorsan geride bırak. askerliğini yap dön. hiç uğraşma.

böyle bir soru aklınıza gelebiliyorsa tabi ki ayrılmalısınız. askere gitmeseniz de.

değildir ama hadi sen bilmiyorsun ama bakayasn diyelim, şimdi mezun olduğundan askerlik şubesinden 2 yıllık tecilini yapabilirsin, yani öyle al götür gibi durumla karşılaşmazsın.

bakaya yada benzeri duruma düşseydin çoktan eve gelirlerdi, o nedenle endişelenmene gerek yok. daha önceden tecil ettirmediysen lisans bitiminde 2 yıllık tecil hakkını kullanabilir ve hatta hiç tecil ettirmeden master programına başlayıp yine okul nedeniyle askerliği erteleyebilirsin.

yine de mutlaka şubeye uğra. benim de bakalık bir durumum yoktu, okul nasıl olsa tecilimi yapıyor diyordum ki eve gelen polis "hadi askere hazırlan artık" dedi resmen. bir arkadaşa polis de gelmemiş fakat kaçak durumunda kalıp 1.5 milyar ödemişti okulun tecil etmeyi unutması nedeniyle.

didim de temple hotel vardı. ucuzdur, pazarlamacı otelidir. :)
bir denenebilir.

(Didim)Temple otele altınkum olan sahil kenarı ve daha canlı bölgeye uzak. Altınkum tarafında çok pansiyon var oralarda pazarlık usulü kalabilirsin.

selçuk'ta yeni zelandalılar'ın kaldığı pansiyonlar oluyor, kiwi, all blacks filan gibi direkt anlayacağın isimleri var zaten. otel istersen de cenka hotel var.

ankara derim, mülkiye sonuçta.

kesinlikle ankara, hemen hemen tüm bölümler için geçerli bu.

yurt içi interrail gibi olacak. bence yorucu olur, ama yapılabilir. sonunda dinlenirsiniz. yaz aylarında bilet açısından sorun yaşayacağınızı sanmıyorum..

bir de bulabiliyorsanız yol arkadaşı bulunuz=) ya da trende insanlarla tanışın.

hırsızlık olayı ben de duydum. kompartmanda kalırken kilitlememezlik yapmayın kapınızı filan demişlerdi. oluyormuş galiba hala. az eşya, az nakit para çözer bu sorunu gerçi..

geçen hafta interraille 10'dan fazla ülke/şehiri gezmiş danimarkalı bir kaç elemanla muhabbet ettim. adamlar yorulduklarından ama bu denli bir gezi için ilk önce zihnen hazırlanılması gerektiğinden falan bahsediyorlardı.

millet trenle 10'larca ülke gezebiliyor ve bunu da yapmaktan inanılmaz zevk alıyor. diyeceğim o ki yapmak istiyorsan ve kafana koyduysan yoldaki yorgunlun muhtemelen seni pek zorlamaz.

Diğer kısımları bilmem ama Aydın-Denizli hattı yol bakımı sebebiyle çalışmıyor. daha önce Denizli-Aydın yaptım sürekli, şimdi de İzmir-Aydın yada İzmir-Söke gidip geliyorum. Gayet rahattır. Klimalı, geniş koltuklu, çok fazla sarsılmıyor. İstediğin zaman kalkıp dolaşabilirsin. Bu bakımlardan otobüs yolculuğundan çok daha rahat, ammavekalin çok daha uzun sürüyor. Ama tabi bunlar mototren veya expressler. Posta trenlerini tavsiye etmem.
Eskiden vagon aralarında sigara içilebiliyordu, fakat artık tamamen yasaklandı.
Diğer taraftan istediğin her yere trenle gidebilme imkanın da olmayacaktır tabi ki, eninde sonunda bir yerde otobüs veya dolmuşa muhtaç kalacaksın.
Hiç denk gelmedim senin dediğin çeteci tiplere. Ama aklında olsun, bilet fiyatları otobüslere göre çok çok daha uygun olduğundan, genelde (en azından benim gidip geldiğim hatlarda) sosyo-ekonomik seviyesi biraz düşük yolcu profili oluyor. Özellikle birim kareye düşen çocuk sayısı çok fazla olabilir.
Bunları göze alabiliyosan özellikle kulağına ipodu takıp etrafı izlemek çok keyiflidir. Okadar sallanınca beşik etkisi de yapıyor ister istemez.

ee kulağa gayet makul geliyor söyledikleriniz...

Yıllardır trenle seyahat eden biri olarak hiç hırsızlık yaşamadım ama bir arkadaşım bölgesel yolcu treninde geçen sene 4 defa cüzdanını çaldırdı :) Hızrsızlar var ama biraz uyanık olmanız yeterli.
İşin psikolojik için TCDD ile seyahat ettiğinizi kafanızdan çıkarmazsanız, treniniz 5 6 saat rötar yapınca kafayı yemezsiniz.
Birde bazı yollar bakıma giriyor ve bazı hatlar kimi zaman çalışmıyor. İnternet sitesinden bakmanızı öneririm.Mesela adana iskenderun arası çalışmas var galiba.

tek başıma da çatlamam sıkıntıdan herhal? değil mi?

Yapılır tabii ki, neden olmasın?
Ben zamanında almıştım bu aylık tren tur kartından.
Ama bence tek başınıza çıkmayın, çok sıkılırsınız.

tek kişilik koltuklar bile boy açısından dar geldiğinden yıllardır trenle seyahet ederim. diğer arkadaşlar cevap vermiş çoğu konuya ama şunu söyleyim, tren seyahati zevklidir. bilkentli bir profesör, yanında 3 tane subay, 2 tane kuzey ıraklı arkadaş sabaha kadar siyaset tartıştığım da oldu trende, adanalı abilerin pavyonda nasıl karılarla oynaştığını dinlediğim de oldu. fazla sohbet arayan tip olma yolculuklarda genelde hoş durmuyor, zaten bir şekilde sohbet edeceğin ortam doğar merak etme.

çeteci ergen tiplere hiç denk gelmedim. olay çıktığını da görmedim. ama uyanık ol, eşyalarını ortada bırakma. kuşetli ile gideceksen cüzdanını yastığın içine koy.

cık.

hatta araya girildigi vakit ters tepme ihtimali bile var. bir tanıdıgımız oglunun güzel bir bölgede askerlik yapması için ugraştı kendince, boş yere. araya adam soktu falan oglunu şırnak iline verdiler.

velev ki odada yatıyorsun, askerligin güzel geçecek mi sanıyorsun? bölükten kaç kişinin tacizine ugrarsın? uzman çavuşlar ya da astsubaylar üstü kapalı seni hiç mi rahatsız etmeyecekler sanıyorsun?

deneme bence.

ilk gideceğin yeri ayarlamak neredeyse imkansız,

acemi birliğinden hangi şehre gideceğini ya da dağıtım yapılmayacaksa birlik içinde ne görev yapacağını, tanıdık vasıtasıyla halledebilirsin.

sağlam tanıdıklardan bahsediyor burada şair, yoksa sıçma ihtimalin yüksek.

genel olarak çok da kasmana gerek yok eğer kısa dönem yapacaksan.
ben kasmayacağım yani. (kısa dönem çıkacağını varsaydım, amin)

not: ben böyle duydum, ama henüz görmedim.

böyle bir olgu vardır. çoğunlukla usta birliğe dağıtım döneminde kullanılır. usta birliğinde de 8-10 ay torun, çömez, alt devre muamelesi görmemek için kullanılabilir. k.d. ise asker, o zaten rahat problem yok; torpil olmasa da olur.

tüm bunlar malum olguyu yapacak kişinin yine ''askeri muhit''ten yüksek rütbeli olması kaydıyla bir telefonuna bakar.

mesela kısadonemim amcam topcu general hayrullah kıpcakoglu(hayal mahsulu) nu arattım ozaman ne olur bana kıyak bi is falan mi verirler?

General seviyesinde birini aratmadıkça çok fark etmez. Albay seviyesi basit bir er-erbaş için fazlasıyla yüksek ama tek telefonla "rahat ettirin bakayım aslanımı" dedirtecek kadar yüksek değil. Albaydan albaya değişir ağırlığı ama genelde böyledir.

diyelim ki arattın birilerini. aranan kişi ne yapacak?

1) Seni yanına çağıracak. Nasılsın evladım, iyi misin, sıkıntın var mı vs. diyecek

Sen de yok diyeceksin öyle çok ciddi bir dayak veya taciz gibi uç örnekler olmadıkça.

2) Senin çağırıldığını duyunca astsubay tayfası otomatik olarak kıl kapma potansiyelinde olduklarından kıllık çıkarabilirler. gündüz seni çağıran subay var ama, geceleri astsubayların ve uzmanların elindesin. gık çıkaramazsın. ertesi gün de seni çağıran subayın yanına gidip şikayet edersen çok bir işe yaramaz, sonuçta sana angarya olarak yaptırdıkları şikayet ettiğin işi herkes yapıyor. sadece sana gıcıklığına yaptıracaklar, o nedenle şikayet etsen de mızmız karı kılıklı adam olursun herkesin gözünde. tecrit edilirsin. üstelik şikayetin de bir işe yaramaz.

3) Ciddi olarak üs komutanını arayabilecek bir general tanıdığın varsa (tümgeneral ve üstü olması çok farkeder) o zaman iş değişir. seni postası yapabilir, yanına çaycı yapabilir vs. ama yine de geceleri o komutan üste olmayacak ona göre.

eğer kısa dönem yapacaksan ancak çok uç birşey olursa arat. bana taktı, bana şöyle diyor vs. gibi şeyler için aratma, sonuçta tanıdığı olmayanın ne farkı var senden? uzun dönem yapacaksan da bir nebze rahat edebileceğin postalık vs. işlerine geçebilmek için aratabilirsin en fazla.

kogus yerine oda da kalamazsın ama usta birliğinde nereye gidip hangi işi yapabilecegini gayet güzel de ayarlıyorlar. Bunu yapanların yetkisi nedir bilmiyorum da var böyle bir şey.

kişisel deneyimlerime dayanarak söylüyorum.askerde işin içine generaller haricinde bir rütbeli şahsiyet koydukça askerliğini daha da çekilmez bir hale getirirsin.en rahat askerlik hiçbirşey bilmiyorum,hiçbir işte çalışmadım,kişisel hiçbir becerim yok,ben sadece okula gittim geldim diyerek yapılır.sadece nöbet tutarsın başka hiçbir zimmet,görev almazsın paşa paşa bitirirsin..ne kadar az sorumluluk o kadar rahat askerlik..bu arada koğuş yerine oda mı?unut.

general dediginde leblebi gibi avuc avuc bulunmuyor ki. nerden bulacam generali marasali sıksam buzsem albay cıkar yarbay cıkar.neyse justforget about it..

askerin içinde mafyavari oluşumlar da var para karşılığı bu kıyakları ayarlayan.
arkadaşım aynen bu şekil rahat rahat donanma komutanlığında yaptı askerliğini.

adam gibi calisan gps'i ve navigasyon uygulamasi olan bir telefon.

tişörtünün içinde falan görünmeden takılabilecek ufak bir çanta al, pasaport ve paranı koymak için. hayvan gibi sırt çantasıyla dolaşılmıyor hep, sırt çantası gibi bişey alabilirsin kısa süreli geziler için. gpsli telefonun var mı bilemem ama iyi ve kullanışlı bir harita şart, atlas gibi kocaman bişey değil tabi. ufak bi sözlük olsun yanında, bakkalda çakkalda lazım olur. marketten falan alınacak bişey taşıma yanında. bi de minik bi yastığın olsun trenlerde falan beli ağrıyor insanın. en konforlu ayakkabını götür, bi açık bi de kapalı ayakkabı yeter. yağmurluk al, şemsiye bile olabilir. mayonu da al yanına. bira-şarap açacağı makası bıçağı falan olan bi çakın olsun. kendin yeme içmeyi ayarlıyacaksan termos, bardak vs olabilir. fotoğraf makinası için pil şarj aleti, ekstra hafıza kartı, gezi günlüğü, aklıma gelenler. checklist yazacak kadar deneyimli olmasamda bana zorluk çıkaran şeyleri hatırladığım kadarıyla yazdım. tek basına gitmek ne kadar eğlenceli olur bilmiyorum bence ne kadar çok kişi o kadar eğlence, belki internetten o tarihlerde aynı yerlere gidecek birilerini bulabilirsin. boş şanslar ve iyi eğlenceler.

anladığım kadarıyla urban yapacaksın bu backpacking işini (türkçeyi zktik). önce şu ayırabileceğin mini bütçeni de bir yazsan süper olur.

urban mekanda çadır kurmaya kamp alanları dışında izin yok. kamp alanları da ücretlidir genelde, en ucuz hostelin yarı fiyatına gelir ama aman aman bir tasarruf bekleme. öte yandan çift kişiliği bırak tek kişiliği bile fevkalade ağırdır çadırın, çok gereksiz bir yük etmiş olursun kendine, en kötü ihtimalle orada kiralayabilrsin, daha ucuza ve daha az zahmetliye gelir. uyku tulumu ve mata itirazım yok, gerçi tulumu sağlam bir battaniye ile de değiştirebilirsin, tren garı vs evsizlerin bulunduğu mekanlarda geceyi geçirebilirsin. ha tek başınayken tavsiye eder miyim hayır, ukraynanın bu konuda güvenliğine dair bir fikrim var mı o da hayır.

prensipte backpackini 15 kg altında tut, pratikte 10 kg civarı olsun max. bu içindeki yemek stoğu, suyu vs dahil değilken. içine 3er üst 2 alt giyecek, yine o miktar iç çamaşırı, işte havlusu püreli ilacı çakısı falan filan en elzem ne varsa koyacaksın. yine urban yerde ateş yakmak yasal değil bildiğim kadarıyla, kendim pişiririm muhabbetine girmek istemeyebilirsin, o yüzden ona göre ekipman da taşıma boşu boşuna.

gps olayına hiç lüzum yok, harita okumayı biliyorsan ve şehirden çıkmayacaksan tourist informationdan alacağın harita ve göreceğin landmarklarla rahatça idare edersin. bilmiyorsan da al sana oryantasyonunu geliştirmek için fırsat :)

önce bir tourist guide edin gitmeden, ne yapacağım diye kabaca planla, bütçe aralığı çıkar kendine. bu illa o plana uyacaksın anlamında değil, kabaca fikir edinmen için.

bunlar genel olarak söyleyebileceklerim. ama gidip görmüş arkadaşlar eminim daha spesifik fikirler verecektir.

*genel malzemeler:
*çanta
*çadır
*uyku tulumu
*mat
*ayakkabı (trekking ayakkabısı tercihen gore-tex)
*2-3 çift çorap
*bir kaç çift t-shirt, short
*nalgene (kırılmaz su matarası)
*termos bardak

kişisel bakım, hijyen:
*diş fırçası ve macun
*ıslak mendil vs vs
gerekliyse lens kabı, suyu vs, kadınlar için diğer hijyen malzememeri, işin düşecekse condom
*en basitinden ilk yardım gereçleri (sargı bezi, bant, dezenfektan vs vs)
*kan grubunun, adının ve uyruğunun yazılı olduğu, tercihen ingilizce veya o ülkenin dilinde bir kart (kaza anında kolay bulunabilecek bir yerde)

*gps-navigasyon cihazı (avrupa kentlerinde çalışabilecek)
*kağıt-kalem (en gerekli şeylerden)
*gideceğin yerin gez rehberi (elektronik şeylere çok güvenme)
*dili çok iyi bilmiyorsan turist sözlüğü (günlük kullanıma uygun cümle kalıplar içerir)


ilk etapta aklıma gelenler bunlar.

Ne olursa olsun bir pusula al yanına. "Lan navigasyon aletleri var ne pusulası" deme, sonra pişman olma. Harita okumayı bilen bir yakının varsa (subayların çoğu iyi kötü okur) harita okumanın temellerini öğren ve gideceğin yerin fiziki haritasını al, özellikle dağ tepe yürüyerek gezeceğim, köylere gideceğim dersen.

almayı düşündüğün giysilerin yarısını, paranın iki katını al

arkadaki dişler sürerken öndeki çekim boşluğunu doldurmuş olabilir. dişlerde öne ilerleme eğilimi vardır, özellikle çocuklarda erken çekilen sürekli dişlerin yerini arkadan yeni süren diş doldurabiliyor. ama o dişin ekseni öne doğru eğri olur bir miktar. sizin durumunuzda çekilen diş, eğer sürekli dişse, büyük olasılıkla 6 numaralı diştir. (6 yaş dişi, 1.büyük azı) ve bir kaç sene sonra çekilen dişin arkasından süren 7 numara (2. büyük azı), 6 numaralı dişin yerini doldurmuş olabilir. 3 defa diş sürmez. durum muhtemelen açıkladığım şekildedir. ya da anneniz yanlış hatırlıyordur. bir diş hekimi muayene ederek ve röntgeninize bakarak durumu açıklayabilir. yetişkinlerde de çekilen dişin yerine protez yapılmazsa arkadaki dişler zamanla boşluğa devrilirler. biraz karışık mı anlattım?

süpernümerer diş(mesiodens) olabilir, eğer doğdugunuzda ağzınızda neonatal diş var ise anneniz bunları süt dişi sanmıs olabilir ya da anneniz gercekten yanlıs hatırlıyor:)
hekim süt dişini düşük bir ihtimal de olsa sürekli diş sanmıs da olabilir.
deoksiribonukleotit in dediği en olası durum.

Çok yaşlı insanların (90 yaş sonrası) yeniden süt dişi çıkardıklarını okumuştum focus veya benzeri bir dergide, yani üç defa diş çıkabiliyor sanırım.

yaz spor okuları lise son sınıfa kadar ögrencileri alıyorlar sanırım. özel spor kluplerine gitmelisin. ayrıca sampiyonluk hayalleri için yasın gecmis degil.

Muay thai'de avrupa derecesi olan arkadaş bunu başladığının 9.ayında yapmıştı. Ama çocukluğundan beri spor yapıyordu ve öküz gibi idman çıkarıyordu. Cesaretli de çocuktu, gitti aslanlar gibi yaptı dereceyi. Sanırım 20 yaşında başlamıştı o da.

Karate'de belki çok çalışırsan en azından şehir ve bölgede iyi kötü derece çıkarırsın ama herkes bir gazla başlayıp, 3.ayda bırakır. Devam eden ve ciddi idman yapan az kişidir, onlardan biri olursan neden olmasın.

Bir de karate dediğin şey öyle karate kid olayı gibi değil, zilyon tane türü var, hangisini yapacaksın? Hocaya sor hangi tür diye, "eee karate işte" derse veya diğer alt-dalları bilmezse direk topukla.

buyuk ihtimal klavye delikanlisidir. simdi cevap vermez bence.

Takmana bile değmez. Genelde sünepe tipler olup, internette esip gürleyen çok. Yazılarına bakıyorsun sanki 500 kızla yatıp kalkmış, modern bir platon kadar erdemli vs. ama beş kuruş para etmeyen, hıyar gibi herif çıkıyorlar görüşünce. Boşver. Çok kafanı attırıyorsa ver adresini, gelsin yüzüne söylesin.

yanlışlıkla hristiyan olmam zira müslüman da değilim de. ne bileyim bayıltıp böbreğimi falan çalmasınlar diye düşündüm ben. yani hristiyan olmaktan korktugumdan değil ahah.

gidin gidin de nereye gideceksiniz? size fiziksel olarak zarar vermesinler de( böbrek çalmak gibi ) dinen eğer inancınız varsa değiştirebilirler mi? ya da inancınız yoksa imana getirebilirler mi? bu sorulara cevap verin öncelikle.

edit: ahaha cevap verin dedim benden önce vermişsiniz. dışarıda buluşun ev falan derlerse kendi emin olduğunuz bildiğiniz evlere götürün kızları. onların evine gitmeyin derim ben.

(bkz: scientology)

çok çok kuvvetle muhtemel

yok ev değil de, bunlar bi yerde kalıyomuş ama adını bilmiyolar. do you drive dediler yes dedim. sen bizi arabayla alırsan biz de sana yemek ısmarlarız dediler. ben de tamam adresi bana yollayın bakarız dedim işte. yemeğe gidicez yani.

bana kalırsa onların dediği yere gitme yemeğe. kendin hoş bir mekana götür. kendin ısmarla. sonra yine senin seçtiğin bi mekanda kahve için. ardından da evlerine bırakmanı isteyeceklerdir. istemezlerse kendi evine isterlerse bırak git. deneyim olur en azından. ancak asla gitme bilmediğin yerlere. ısrar falan ederlerse kendi istediği yerleri kıllanmaya başla derim.

tetikte ol bir şey yapamazlar. bir de kontrolü onlara bırakma. yemeği neden onlar ısmarlıyor mesela? her türlü senin bildiğin iyidir. bir de hıristiyanlığı hemen kabul etme. şart sür mesela, 2 çok tatlı, acı çeken, anime, şirin kızlara :)

onların götürdükleri yerde yemek yedikten sonra arabaya bindiğinde başına birşeyler gelmeyeceğini bilemezsin. yemeğe götürmeleri zaten kıllandırıyor işi di mi? biz türklerde böyledir de yemeği biz ısmarlarız . bunlar sana daha çok ısrar edecekler muhtemelen hayır biz ısmarlıcaz diye . o zaman anlarsın kokuyu . onlar tongaya düşürmeye çalıştıkça sen üstele. tamam ısmarlayın ama kebapçı falan de. işi oyuna çevir. artık gözün açık..

onlar kesin koreli.
öyle bi takım uluslararası dernekler kuruluşlar vasıtasıyla çeşitli ülkelere gidip misyonerlik yapıyorlar. üniversitelere özellikle gidiyor bunlar. bir şey olmaz, arkadaş olabilirsiniz. olsa olsa isayla ilgili bir cd verirler ama ikna etmeye çalışma veya baskı söz konusu olmaz. yine de kalabalık bir yerde buluşup sonra muhabbet bitince aynı yerde hoşçakal deyip ayrılmak en iyisi.

1- bunlar iki kişi. sen tek. ikisiyle birlikte olacağını düşünüyorsan fazla iyimsersin. barney stinson mısın sen? tek başına yedirmez adama. ühü... ben de geleyim lan. :/

2- muhabbeti isa'ya, musa'ya getirdiklerinde aniden kabul et hristiyanlığı. beyinleri dursun. "ee, hiç soru sormayacak mısınız? hemen hristiyan mı oldunuz?" diye şaşırırlarsa aynı yüzeysellikle "evet hacılar, oldum. trabzon ne yaptı bu hafta yaa?" diye devam et.

3- "moşi moşi diye telefon mu açılır lan allahsızlar" diyerek olay çıkar. geceyi sonlandır.

birkaç ülkücü arkadaş ile git.

git, sonra da bize haber ver:))

hatunlar guzelmıs madem bende eşlik edeyim. hem siz guvende olursunuz hem de olaylar gelişir ben onları oyalarım. tabi siz de benım bobrekleri korumus olacaksınız aynı zamanda. win-win.

olaydan memnuniyetine göre, daha bir sürü hıristiyan olmak isteyen arkadaşım var de :)

Ya arkadaş ciddi ciddi kızdım sana. Ne soruyorsun buraya, git bafile. Hadi koş. Çabuk. :)

yehova şahitleri diyecektim ama onlar böyle şeyler söylemiyor, "biz çok sıkılıyoruz yeaaa" tadında. :)
kıllanmakta iyi etmişsin, bildiğin bir restorana gidin giderseniz, bilmediğin yerlerde dolaşmayın.