kaşınma kısmı daha sonra tekrarlamıyorsa sorun yok bir miktar kabarma da normal tamamı bir süre sonra o hale gelebilir çok abartı değilse derinin o kısmının altında sertleşen boya yüzünden haliyele o kısım biraz daha yüksek oluyor

ama kaşınma tekrarlanırsa o zaman bir uzman yardımı almanızda fayda olabilir

kabarma, alerji konusuyla ilgili bi'şey söylemek zor. bi uzmana danışmak en iyisi. eğer alerjiden bağımsız bir kabarma oluşmuşsa iğne çok derine girmiş ve dokulara zarar vermiş olabilir. dövmecinizi ne kadar tanıyorsunuz? dövmenin ele gelmeyeni, deriyle bütünleşmişi makbuldür.

e yani...

bu belgeleri istemek size bir şey kaybettirmez. eğer kavgalı ayrılmadıysanız büyük ihtimal alırsınız da.

bazı belgelerin geçerlilik süresi vardır onu dikkate alın. yani bazılarını alsanız da işinize yaramayabilir.

vardır tabii ki

Uncompress (saniyesi 10mb) en iyisidir. Ama Dv-avi yeterli kaliteyi sağlar.

tamam da ne için?

arşivlemek için mi? paylaşmak için mi? editlemek için mi?

.avi uzantılı ayrıca yeterli bir bilgi değil. elinizdeki dosya avi de ne avi? dv avi mi? sıkıştırmasız avi mi? divx, xvid avi mi?

hem xvid hem divx olarak çevirdim, çözünürlüğe dokunma dediğim halde ikisinde de birazcık küçültmüş.
çevrilecek avi'nin ne olduğunu bilmiyorum. mini dv kameradan bilgisayara kaydettim, 1 saati 13 gb olan bir şey. 45 dakika = 10 gb kayıt var elimde.
çevirme amacım daha az yer kaplaması ve flash bellekle falan da rahatça taşınabilmesi. yani 2 gb'a kadar bir boyut yeterli. e kalitesi de pek düşmesin tabi.

mini dv den aktardığınız dv avi'dir. saati 16 gb. 45 dakikası 10 gb normal yani. çözünürlüğe dokunmadan yaptığınız çevirilerde pixel aspect ratio'sunda bir hata yapmış olabilirsiniz.

çeviri için hangi programı kullanıyorsunuz? benim size tavsiyem bu iş için tmpeg sorensson squeeze gibi ileri seviyede bir program kullanmanız. divx,xvid codecleri işinizi fazlasıyla görür, h264 de kullanabilirsiniz.

aspect seçeneğinde "normal" "4:3" ve "16:9" şıkları var. "normal" yaptım onu da fakat dediğim gibi kenardan çok az bir küçültme yapmış.

dediğiniz programa da bakayım madem.

geniş ekran değilse görüntü kullanmanız gereken ayarlar 720X576 ve 4:3 olmalı

çözünürlüğün kaç olduğunu yine unuttum ama dediğiniz değildi. orjinal çözünürlüğe dokunma yerine kendim çözünürlük girdim problem olmadı bir daha. düzgün şimdi.

bakın şurada yazıyor: www.google.com

bende bişey soracağım. araba falan satılırken para nasıl ödeniyor? ruhsatı adamın üstüne geçirince o devlet binasında mı ödeniyor?

@enter saltman benim: eğer 2. el araba alıyorsan; ben noterde ödedim. Noterde diğer işlemlerin ardından kendisine verdim. en temizi.

beraber buluşulupop notere gidiyorsunuz. orada satış işlemi gerçekleştireceğinizi söyleyip gerekli işlemleri yaptırıyorsunuz. son imzayı atmadan önce ödemeyı alıyorsunuz ya da hesaba yatırılıyor para sonra oson imzayı atıyorsunuz, aracınız satılmış oluyor. masrafları alıcı öder. satış sonrası aracı teslim edersiniz.

budur...

total video converter gibi yaygın kullanılan basit bir program ile wmv formatına çevirip öyle işlein movie maker da

sözlükten aziz kedi ile irtibata geçerseniz size yol yordam gösterir.

sözlükten wq ya da mesaj atarsanız o da yol gösterir. geçen hafta giden güruhu o organize etti.

mantıken en fazla bir saatte gider herhalde. binmedim bilmiyorum :)

ben bindim biliyorum:)
ortalama 40 dakika diyorum. gittiğin saatin trafiğine bağlı olarak 45-35 dakika arası da olabilir.

cuma iş çıkışı gideceğim :) uçağın kalkış saatinden 1 saat 40 dakika önce binsem riske girmiş olur muyum?

40-45 dakkada gidiyor

Madde 9 — İşçinin kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmesi için;

a) Genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerini geçici olarak en az üçte bir oranında azaltan veya faaliyetini tamamen veya kısmen durduran işverenin talebinin Bakanlıkça uygun bulunması,

b) Kısa çalışmanın başladığı tarihte, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 50 nci maddesine göre işçilerin, çalışma süreleri ve işsizlik sigortası primi ödeme gün sayısı bakımından işsizlik ödeneğine hak kazanmış olması,

c) İşyerinde genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya faaliyetin kısmen veya tamamen durmasına neden olan sebeplerin en az dört hafta sürmüş olması,

d) İşçinin Kısa Çalışma Ödeneği Bildirgesi (Ek-1 form) ile birlikte işyerinin bağlı bulunduğu yerdeki Kurum birimine müracaat etmesi,

gerekmektedir.

MADDE 50. – Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama net kazancının % 50' sidir. Bu suretle hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin netini geçemez.

Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün prim ödeyerek sürekli çalışmış olanlardan, son üç yıl içinde;

a) 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,

b) 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,

c) 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün,

Süre ile işsizlik ödeneği verilir.


Toparlamak gerekirse, son 120 gün kesintisiz olmak üzere minumum 600 gün prim yatmış olması gerekiyor.

avaxhome.ws

sorunun büyük ihtimal utorrent ile alakası yok. bende de vardı aynı sorun. belirli olmayan aralıklarla 10 dk - 5 saat arası sürelerle internet gidiyordu. ttnet müşteri hizmetleriyle olan arıza kaydı bırakma, kaale alınmama, arıza kaydı bırakma kaale alınmama sürecinden sonra bağlantımız normale döndü diyebilirim.

sorun u torrent'denmiş gayet. uninstall edince düzeldi.

gotumuze girebilitesi olmadigi surece sorun yok.

benim de sayende haberim oldu. yani hakkaten neredeyse her gun "bak cok guzel kampanya var", "telefonun hadise'nin sarkisini calsin" diye gerek sms gerek wap push atan turkcell'in bu is icin en azindan "tarife seyleri degisti. turkcell.com.tr'den detayli bilgi alabilirsin" tarzinda mesaj atmasini beklerdim.

klasik turkcell işi, bir süredir böyle reklamı vardı tv de ama çok sık dönmüyordu.

rakiplerinin çöküp arama bile yaptırmadığı bir piyasada turkcell tekel gibi at oynatıyor. iletişim çağında olacak iş değil.

turkcell i korumak gibi olmasın, hatta kontör almaya param pulum yetmiyor artık da, diyeceğim şu: bana mesaj gelmişti bu konuyla ilgili.

yok öyle bişi. silersen o entry'yi karman değişir. tabi çöp kutusundan da sileceksin. yetkili olmasam da doğru bunlar. yetkililerin eline yetki gelince ne yaptıklarını da görüyoruz.

entry silmen karmani etkilemiyor. nokta.
hatta bunu soyleyen ssg. 2007 den once etkiliyomus ama simdi etkilemior..

etkiliyor. suser arkadaş vardı, sabırtaşı ismi lazım değil. karması baya eksi'ydi, sildi düzeldi. tabi tenekeden de sildi.

Etkiliyor arkadaşım. Kendimden biliyorum.

öyle bir açıklama var mı bilmiyorum ama entry silmek karmayı kesinlikle etliyor istediginiz kadar deniyebilirsiniz. Kendimde de biliyorum başkalarında da biliyorum ve çöp kutusunda da silmene gerek yok orda kalsada silinen entry ile oylamalarda gittigi icin karmayı etkiliyor tabi bu anında olmuyor güncelleme ile beraber oluyor.

kesin olarak söyleyebilirim ki: etkiliyor

etkiliyor etkilemiyorlar havada uçuşmuş. ben de kendi bildiğimi söyleyeyim de istatistiklere yansısın. etkiliyor derler.

keşke kepçurlarını alsaydım yaptığım işlemlerin, çok az entrym olduğu için bu tür durumlar çok iyi gözlemleyebiliyorum. -91di bir tane sildim -75 oldu, bir tane daha sildim -57ye yükseldi.

Mutlaka çıkarılır, İstanbul Haydarpaşa civarında bile çıkarılıyor. Ama bazen oltalara takılacak yem olması içim çıkarırlar.

Ama her midyeyi yemek biraz göt ister, çünkü içlerinde ağır metaller bulunuyor.

midye her yerde çıkar ama izmir midyesi meşhurdur. diğer midyelerden daha lezzetlidir.

mersinde karaduvar sahillerinden cikrabilirsiniz.

derede bile olur midye denilen, kendiminde en sevdiğim bu hayvan.

bahsettiğiniz midye dolmada kullanılan midye ise mersinde çıkmaz

düşünmek kolay, yapmak zordur.

dünya da en zor olansa, düşünüleni yapmaktır.

Goethe

bir de tanpınarın var öyle bir sözü
"düşünceler mesuliyetini taşıyabilenler içindir"
aynı kapıya çıkıyor.

miniova.org

proshow gold belki işinize yarar.

movie maker görür işinizi

gprs'te bağlı kaldığın kadar değil kullandığın veri kadar ödeme yaparsın. 4 saatte hiç mesaj almadıysan gprs kullanmamışsın demektir.
anormal bir faturayla karşılaşmazsın.

mesaj almasan da online kişileri güncellemek için veri alınıyor yine. girmiştir yine bi miktar.

ebuddy ile browser üzerinden girince nasıl oluyordu unuttum ancak 30 sn'de bir sayfayı yenilemek gibi bir özellik koymuş olabilirler. öyle bir durumda 1-2 ytl yazar diye tahmin ediyorum.

bilgisayar piyasasi cankaya'da donuyor izmir'de. bulabileceginden eminim aradigin parcalari.

bulurum bulmasına da sorun çıkıp da garantiye vermek istediğimde adam dükkanı kapatıp kaybolursa ne olacak? bu yüzden vatan dışında ama garantisi sağlam bir yer arıyorum. aslında eskiden tekmar vardı ama orası da kapandı.

bilmem ne kadar guvenilir o zaman ama teknosa var bir de.

bornova'da almira bilgisayar var tıp fakultesinin karsısında kalıyor shell'in o tarafta.. orayı deneyin derim.. bu parcalar var mıdır bilmiyorum elbette ama buyukce bir yer oldugu icin orası geldi ilk olarak.. vatan kadar olmasa da piyasadaki kucuk sirketlere oranla cok cok garanti bir yer, yani parcayı alıp da 1 ay sonra kapandı diye dert yanacagınız bir yer degil..

tekmar tabi ki. yarın dükkanı kapatıp kaybolmayacağı garanti olan en büyük yer tekmardır. fiyatları da bir süre önceye kadar en ucuz fiyatlardı türkiyede. şu an biraz daha ortalama seviyelerde oynuyor fiyatlar. çok fazla şubesi var ama merkezi olarak çankayada itfaiyenin orda bir tane olması lazım, kahramanlarda depo+merkezi var. bundan başka da balçovada mavişehirde falan da şubeleri var.
www.tekmarshop.com

yaklaşık 6 ay öncesine kadar ortağı olduğum şirketi önerebilirim. Tekmar(Nesa)ın en iyi satış yapan bayisidir. Garanti ve teknik destek bakımından asla sıkıntı çekmezsin. Pırlanta gibi arkadaşım vardır orada. Eğer istersen şirketin adresini şey ettirebilirim.

bertar bilgisayar var eski itfaiyenin karşısında

Arena bilgisayar. Tekmar bildiğim kadarıyla iflas etti.

almira bilgisayar ve tekmar kapandı diye biliyorum ben de. yoksa ilk düşüneceğim yer tekmar olurdu. neyse artık internetten verdim siparişi sorun çıkarsa canlarını sıkarım biraz.

iyi kötü çözmüşsün sorununu ama söyleyeyim ben yine de. mavi bilgisayar iyi bir firmadır. garanti konusunda yormaz. örnek; voltaj sorununundan yanan ram leri, benim kargoya verdiğim tarihten 3 gün sonra elime sıfırı ve daha iyisi şeklinde ulaştırmışlardır. bu süreçte onlarla tek görüşmem mail ile dir. daha ne olsun :)

meksika yemeği ise otobanda tex mex var.bu mutfakta gerçekten ustalar.

tex mex'in lezzeti güzel de pek ucuz olduklarını hatırlamıyorum. ayrıca araba olmadan ulaşmak biraz can sıkabilir.

la sera 'da yemiştim. başarılı idi. fiyat olarak izmirde ortalama üstüydü.

Forum Bornova'da Wing Stop var tavsiye ederim.

tex mex iyi ama pahalı. ulaşım da araba şart

wingstop hem bildik hem sevdik hem de yakın mekan tam aradığım yer gibi gözüküyor en kısa sürede deniycem teşekkürler

cnetturkiye.com

"İnternet tarayıcısı üzerinden temel olarak dosya paylaşımı hizmeti veren Opera Unite farklı türde dosyaları da paylaşabiliyor. Dosya, web, medya, fotoğraf paylaşım hizmetlerini içeren Opera Unite üzerinden anında mesajlaşma ve notları paylaşma hizmeti de kullanılabiliyor.

Opera tarayıcısı üzerinden kullanılan Unite servisi, her iki bilgisayara da aynı yazılım kurulu sistemler arasında dosya transferi yapabiliyor. Mac, PC ve Linux/Unix versiyonları bulunan ücretsiz yazılımı firmanın internet adresinden indirmeniz mümkün. "


servisi kullanmışlığım yok ama sanırım opera kullanıcıları için p2p dosya/veri transferi sağlayan web servisi.

bilg deki herangi biseyi torrent de seed eder gibi gonderebiliyorsun fln. tr deki sartlarla siksen olmayacak bi olay.

senin bilgisayarındaki dosyaları url veriyor. o url ile dünyanın neresine gidersen git erişebiliyorsun dosyalarına. her bilgisayar bi server oluyor yani.

maydonozu 2 dk demleyip için sabahları.
vücuttaki ödemi atmaya yardımcı oluyor. yoksa kilo verdirdiği vs yok.

bol su içmek de faydalı olur, metabolizmayı hızlandırır.

bol bol su. bir de eczanelerde water pill diye satılıyor, tamamen doğal diyorlar, kullanmadım bilemiyorum, ama işe yaradığını söylemişti eczacı teyze.

antienflematuar al eczaneden.

lahana suyu, soğan suyu. kahve de işe yarayabilir.
ha bir de kesinlikle tuzdan uzak durun, bol bol su için. tuz dokularda suyu tutar ödeme neden olur.

yoo bende de öyle olmuyor çünkü ben format factory kullanıyorum=) ama sorenson da zamanında kullanmıştım hiç öyle sıkıntılar yaşamadım. iyisimi siz de format factory kurun.

CPU aşırı ısındığından dolayı PC kendini kapatıyor olabilir. İşlemcinin sıcaklığını takip edin, fanları temizleyin gerekiyorsa işlemcinin fanını değiştirin...

rentts'in söylediği gibi format factory hem free bi program hemde s.squeeze gibi çok fazla sistem kaynaklarını yoran bir converter değil. lakin s.squeeze'den vazgeçmek istemiyorsanız kesinlikle laptop fanlarına en azından bir elektrik süpürgesi yardımıyla temizlik uygulayın. veyahut s.squeeze'de convert işlemi yaparken laptopun iki arka köşesini bir nesne yardımıyla havaya kaldırmak suretiyle yüzeyle temasını kesin.

böyle bir sorun yaşamamakla beraber sizin yaşadığınız sorun da cpu'nun aşırı ısınmasından kaynaklanıyordur. başka program kurmanıza gerek yok, kaldı ki bilgisayarınızda çözülmesi gereken bir overheat probleminiz var muhtemelen.

size tavsiyem everest ya da speedfan benzeri bir program kurup çeviri işlemi sırasında sıcaklık takibi yapın. aşırı ısınma söz konusu ile fanları temizleyin, hatta cpu'nun fanını komple değiştirin. kendinden termal macunlu fanlar oldukçu ucuz fiyatlara alınabiliyor. kasayı temizlerken ekran kartının fanlarını da ihmal etmeyin.

arka sırada uyurken yarım kulak dinlediğim iş hukuku dersinde kulağıma çalınanlara göre, işveren sendikasına veya sosyal sigortalar kurumuna şikayet etme tehdidi bile maaş olayını çözmeye yetiyormuş. bu tabii fabrikalar için geçerli. kız arkadaşınız sendikalı mı nedir bilmiyorum. ama şikayet edeceği bi kurum elbette vardır.

ayrıca, maaş aldığına dair bir kağıt falan imzalamadıysa, kız arkadaşının bir şey kanıtlamaya ihtiyacı yok. haklı fesihe gider, işten ayrılır. dolayısıyla tazminat da alır. bence her halukarda maaş alamıyorsa çalışmasının anlamı yok.

maaş alamadığını kanıtlanması halinde çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığına bir şikayet dilekçesi ile başvurulabilinir.

Kız arkadaşınız haklı fesih sonucunda sadece maaşını alabilecektir, çünküm tazminat alabilmek için sanırım 1 yıl çalışmak gerekiyor. Mahkemeye başvurmaktan filan da çekinmesin bütün masrafları kaybeden taraf ödemek zorunda...

maaşını alamadığı için iş sözleşmesini haklı sebeple fesih edebilir. 1 senelik kıdemi dolmadığı için kıdem tazminatı alması söz konusu değil. daha sonra alacak davası açması gerekiyor sanırım.

sınırlı bilgimle söyleyebileceğim tek şey ısınmadan koşmaya başlamamanız olacaktır.

bu problem bende de oluyordu. sebebi uzun süre spor yapmadan tekrar spor yapmaya başlamakmış. ben de 10 sene basketbol oynadıktan sonra ameliyat sonrası bırakmış aldığım fazla kiloları iyileşince tekrar spor yaparak vermeye çalışmıştım ve bu problemle karşılaşmıştım. zamanla geçiyor, yapılcak fazlaca bir şey yok araştırdığım kadarı ile. fazla zorlamamak, gittikçe artan bi program uygulamakta fayda var.

topuk dikenine de dikkat etmek gerek. ben de aynı kaval kemiği ağrısını çektiğim 2 haftalık ağır idmanın ardından bir sabah topuk dikeniyle karşılaştım. ameliyatsız düzelmiyor.

sorununuz büyük ihtimalle shin splints (medial tibial stress syndrome) denilen rahatsızlık. koşmadan önce ısınmıyorsanız, tabi ısınmadığınız gibi esneme germe hareketlerini de yapmıyorsanız, hatta ayağınıza uygun koşu ayakkabıları kullanmıyorsanız, anidan ağır egzersizler yapıyorsanız veya çok sert zeminde koşuyorsanız ortaya çıkabilir. iyileşmesi için dinlenmen şart artı buz uygulayabilirsin günlük bazda. çok zorlarsan stres kırığıyla karşılaşabilirsin.

engellemek için; kendine uygun bir koşu ayakkabısı seçmeni, koşmadan önce 5-6 dakika hızlı yürüyüş yapıp koşu kaslarını ısındırmanı ve ısınmadan sonra esneme hareketlerini yapmanı öneririm. ısınmadan esnemeye bile kalkışma.

ayrıca uzun zaman sonra yeniden koşmaya başlayacaksın anlaşılan. hemen ya allah diyip 5 dakika aralıksız koşmaya çalışma. kendini fazla yıpratmadan koşuna başla. örneğin 30 saniye koşu 30 saniye yürüme periyodlarıyla egzersizini yap, bu şekilde 20 dakikayı geçecek şekilde çalış. sonraki haftalarda koşu saniyelerini arttırıp yürüme saniyelerini azaltabilirsin, belli bir zaman sonra yürümeyi bırakıp sadece koşabilecek kondisyona sahip olabilirsin.

koşmak süper zevkli bir olay, fakat sadece acısız olduğunda.(çok şiirsel bitirdim ben gidiyorum burdan)

ya yok koşuya başlamadan önce 1,1.5 km genelde ısınmak adına tempolu yürüyüş yaparım. tempolu yürüyüşün ardından koşudan hemen önce de esneme hareketleri yaparım. bütün bunlara ramen oluyor.
dediğiniz gibi sıradan bir nike spor ayakkabısıyla koşuyorum, ve koştuğum zemin beton.

ayrıca eklemek isterim mesela çok hızlı bir tempoyla yürüdüğüm zaman da aynı ağrıyla karşılaşıyorum...

ayağına uygun bir ayakkabıyı nelere göre seçersin. en önemlisi ortopedik bakımdan ayağına uyumlu bir yapıda olmalı. bunun için de ayağının düşük taban mı yüksek taban mı, normal taban mı koşarken içeri mi kayıyor dışarıya mı eğilimi var bunların analiz edilmesi lazım. türkiye'de bunun gibi analizleri yapıp ayağına uygun ayakkabı verebilecek bir mağaza var mı bir fikrim yok. zaten bir ortopediste gidip ayağına muayene ettirmen daha doğru olur, zaten bambaşka bir rahatsızlık da çıkabilir benim dediğimden başka.

ortopedist ayağının analizini yapar sanıyorum, ve eğer tabanında ortopedik bir sorun varsa ortotik tabanlık önerebilir. bunların dışında;

www.roadrunnersports.com

adresinde ayağının özelliklerini, yaptığın koşunun özelliklerini girerek ayakkabı önerileri alabilirsin. görece olarak sağlıklı bir seçim yapmış olursun diye düşünüyorum.

sert zeminin etkisini yadsımamak lazım, parke - asfalt çok farkediyor gerçekten.. kaval kemiği ağrısı aldığın ekstra bikaç kilodan, hamlıktan(antremansızlıktan) ve de sert tabanlı ayakkabıdan kaynaklanıyo olabilir, bende öyleydi en azından.. biraz dikkat edince, başlangıç aşamasını geçtikten sonra ağrı hafifledi bende baya, sende de öyle olur diye tahmin ediyorum..

beton / asfalt bir zemin üzerinde koştuğunuzdan dolayı o ağrıları çekiyorsununuz.

ayrıca program için şuraya göz atabilirsiniz www.myasics.co.uk

anladım teşekkür ederim ilginiz içun.

bence avi. bir çok film de bu formatta sunuluyor zaten torrentte rapid'de falan.

hangi format daha çok yer kaplıyosa o halde saklamak en iyisi çnkü genelde en kaliteli görntü en çok yer kaplayan görntüdür. tabi izleyip kendiniz karar verin.

asıl amacım vcd, dvd, pc, gibi hemen her ortamda yürütülebilsin.bu özelliklere uyanlardanda kalitesini en az bozan olsun.

direk .avi o zaman=)

eski vcd-dvd playerlar .avi okumaz yalnız. son 3-4 yıllıklar okuyor genelde.

mpg2 render'ı alın. bunu dvd'ye de yazabilirsiniz. dvd player larda oynar. bilgisayar paylaşımı için de sd footage için en ideal format budur.

ayrı avi dediğiniz tek bir format değil. divx avi xvid avi noncompressed avi dv avi vs. vs. diye gider. yeni nesil divx playerlar divx ve xvid avi okuyabiliyorlar ama bunların harici yaptığınız çevirileri okumayacaktır.

avi olarak kaydet o zaman dvd de izlemek istersen de nero da dvd video yap ya da vcd video yap.

hangi format daha çok yer kaplıyorsa o iyidir gibi bir durum yok. formatların kendine has özellikleri ve kıstasları var. avi mpeg'den daha populer bi format olduğu için onu tavsiye ederim.

ayrıca avi iki ayrı kategoriye ayrılır.
1-) old-avi : 1992'den beri var olan ve resimlerin ard arda birleştirilmesini baz alır

2-) new-avi : yeni nesil codeclerle birlikte var oldu. örneğin torrentten indirdiğin avi formatıda budur.bunun sıkıştırılması için mp4,Divx, Xvid veya H.264 codeclerinden birine ihtiyaç duyulur. (kaydeden yazılım bu işlemi kendi yapar)

roadrunner merlin;
"genelde en kaliteli görntü en çok yer kaplayan görntüdür." dedim dikkat ederseniz. çnkü olay genelde böyle 5 senedir bu işlerle uğraşan birisi olarak ben daha bu önermeye ters düşcek çok az videoya rastladım. yani gayet de genelleyebiliyorum. boyutu büyük olan genelde kalitelidir. evet budur.

Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.

İş sözleşmeleri;

a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,

b) İşi altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

c) İşi birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,

d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra,

Feshedilmiş sayılır.

Bu süreler asgari olup sözleşmeler ile artırılabilir.

Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır.

İşveren bildirim süresine ait ücreti peşin vermek suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir.

yıllık izininiz için de konuşup izini kullanmak yerine karşılığı ücretinizi alabilirsiniz.

4 hafta; bugüne kadar 3 defa istifa etmiş biri olarak söyleyebilirim ki bu kural pek uygulanmıyor. İşverenin insiyatifine kalmış yani. Yıllık iznini istifandan sonra yapabiliyor olman lazım; ancak şu da var eğer işverenin ihbar süresini kullandırmaya gerek duymazsa yıllık iznin yanabilir.

yıllık izin için bir sene çalışmış olmanız gerekiyor.

www.iskanunu.com

6. madde senin işini görür.

evet 6. madde işini görür, ama ben bir şey eklemek isterim; eğer x firmasının sahibi senin için önemli biriyse, yani sırf sahibi o olduğu için orada çalışıyorduysan, firmanın el değiştirmesi halinde, o işten ayırılıp tazminat talebinde de bulunabilirsin diye hatırlıyorum, kanunda böyle bir şey yok tabi ama yargıtay kararları bu yöndeydi sanırsam"
2. sorunun cevabı da evet, işçinin maaşının azaltılması halinde o işçi sözleşmeyi feshedip tazminat edebilir. işveren işle ilgili esaslı değişiklik yapmak istiyorsa işçiden onay almak zorundadır ve ücretin azaltılması da esaslı değişiklik olduğuna göre, senin onayını almadan maaşını azaltamazlar, bunu yapmaya kalkarlarsa sözleşmeyi fesheip tazminat edebilirsin.
not: henüz öğrenciyim ve iş hukukunu da 2 sene görmüştüm, cevaplarım yanlış olabilir, uzman birine danışmaya çalışın

Md 6. Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır.

Sadece devir olduğu için fesih hakkı doğmuyor. Fakat devir sonrası işinizde esaslı bir değişiklik yapılıyor ise bu durumda fesih hakkınız saklıdır. Bu ikinci sorunuza da cevaptır. Bu tür değişiklikler için işçi den yazılı onayı alınması gerekir 6 gün içerisinde.

MADDE 22. - İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz.

bir günün koşuşturmacayla geçmesin bence, orada burada outlet ara, şuraya sor vs zor olur gibi. sen yarın kemeraltı'na git 10 tl'ye al kendine çakma bir eşofman, ondan sonra sınav bitince ararsın rahat rahat. bulamazsan falan boşuna strese girme yarın.

karşıyaka sahilde körfez'in sahildeki sokaktan içeri girince bir tane adidas outleti olması lazımdı.bir de havaalanını geçtikten sonra karabağlar tarafında vardı.

teşekkür ederim karşıyaka'ya gidebilirim ama daha farklı yerlerde bilenler varsa onlarıda gezebilirim.Zaten yarın dinlenme moral motivasyon amaçlı kafa dağılsın diye de egzinmek istiyorum.

(bkz: selway alışveriş merkezi)

Eğer altında araban varsa aydın yolu üzerinde birsürü outlet mağazası oldugunu biliyorum.ama hangi markalar var fiyatlar nasıl hiçbir bilgim yok.

vardı böyle tepkiler ama bi tane yawşak hakemin şike yaptığı ortaya çıkınca, yanlış karar verselerde dürüst hakemlere çok güvenir oldular.

bide çoğu takım nba yönetiminin kurduğu dengeye güveniyor. bu maç bize hatalı düdük olduysa ertesi maç rakibe olur. tamamen art niyetten uzak hatalar deyip işlerine bakıyorlar.. ziraa doğrusuda bu.

amerikada da eleştiriliyorlar ama sonra stern kitliyor cezayı, susup oturuyorlar

Fikir patenti bu işler için. Türk patent enstitüsüne fikrinle başvur.

formatla ilgili iletişime geçebilir miyiz?

[email protected]

@sijwocaq
meseneye ekledim.

bir kere daha sorulmuştu ve 90 gün cevabı alınmıştı

1 sene dolmadı ağustos ayında 1 sene olacak
bu engel olurmu?

olmaması lazım ama emin değilim ondan.

son bir sene içerisinde geriye dönük 90 gün prim yatmışsa 90 gün daha sağlık sigortasından faydalanabiliyorsunuz.

ayrıca neden bu kadar büyük kaltie farkı var ? görüntü kalitesi bile kat kat iyi yabancı dizilerde. hala o sisteme geçemiyormuyuz yoksa geçmek mi istemiyoruz.

sır dosyası vardı eskiden, onun üstüne tanımam.

gayet yabanci dizilerin taklit versiyonlari vardi yayinlanan; aklima gelenlerden my name is earl (hakkini helal et gibi bir seydi) ve ugly betty..

ama sanirsam siz daha kalietli versiyonlardan bahsediyorsunuz:)

without a trace - çemberin dışındakiler :) neyse ki yayınlanmadı sadece fragmanlarını gorduk.

evet kaliteli olanlardan bahsediyorum. bunlar degil yav.

kaliteli dizi bildiğim kadarıyla yok.

üçüncü göz vardı noldu bilmiyorum.

görüntü kalitesi olarak soruyorsanız çoğu dizi amerikada süper 35 le çekiliyor. biz de ise yeni yeni hd çekilmeye başlandı. arada büyük bütçe farklılığı var. normal fark olması.

doktorlar eşittir grey's anatomy.

bütçe desen al sana kurtlar vadisi . ama gene bi cacık olmuyor. bu kadar yapay olmaz yav bir dizi.

avrupa yakasının bütçesini bilmem ama en çok izlenenlerden reklam alanlardan olduguna göre onunda bütçe iyidir. oda başka bir uyuz dizi.

katılıyorum arigold arkadaşıma. sır dosyası zannedersem 1997 gibi çekildi ve gerek oyunculuk gerek hikaye gerek kurgu ve müzikler olarak zamanının çok çok üstünde bir diziydi. sonrasında her kaliteli yapımın başına gelen oldu ve 6. bölüm sonunda bitirdiler. devrim arabalarındaki taner birsel başroldeydi bu arada.

bonus: ilker aksumunda çok kısa bir sahnesi vardı ve sonrasında sırasıyla diğer dizilerde kendine yer bulmaya başlamıştı.

sanırım tatlı hayat da bir diziden çakma (jeffersons?)ama haluk bilginer sağolsun türkiye'deki gelmiş geçmiş en iyi dizilerden biridir. ayrıca ikinci bahar da pek güzel bir diziydi diye hatırlarım.

yeditepe istanbul sadece kalite olarak bakarsak, izleyenlerin aldıkları haz, oyunculuklar, senaryo vs. hiç bir yabancı diziden geri kalmaz bence ama tabi tamamen kendine özel bi dizidir, ingilizce altyazı koy bi yabancıya izlet bişey ifade etmez herhalde.

amerikadaki dizilerle kurtar vadisinin avrupa yakasının bütçelerini kıyaslıyorsanız allah sizi ıslah etsin.

yumuşak lastikler zannımca bu sıcakta çok çabuk deforme oluyor, ama aynı zamanda yine sanırım daha hızlı gidiyor.
sert lastik için tam tersi diyeyim.

virajlarla da ilgili olabilir, tam bilemedim.
sert lastiklerle dönüşler daha zor yapılabiliyor olabilir, olmayabilir de.

edit: böyle de bir şey varmış: answers.yahoo.com

yumuşak lastik serte göre 0.5 sn/tur hızlıdır enaz. yumusak lastikten çabuk verim alırsın ancak çabuk aşınır. sertte istikrarlı tur atarsın. sürekli yani uzun tur atacaksan sert alırsın. ama yok 4-5 tur atacaksan yumusak lastik seçersin.uzun turda yumuşak lastik seçersen tahriş olur ve arabayı yolda tutamazsın.

Yumuşak lastiğin yol tutuşu daha iyidir, ama sert lastiğe göre tutuşu sağlayan katman daha çabuk yıpranır. Tabi yukarda idda edildiği gibi 4-5 tur kadar kısa değil.

kaucuk malzemesine gore isimlendiriliyorlar. yumsak olanları yol tutusu daha iyi fekat hamuru yumsak oldugu ıcın daha cabuk asınan/ısınan bir yapıda. boyle olunca da daha cabuk omru tukenıyor. ha sen bu lastigi gunluk kullanımda 2 yılda fln o hale getirebilirsin.

sert lastik ise kaucuk malzemesi daha sert, yol tutusu gorece daha dusuk ama uzun omurlu oluyor.

@stack;
Virajlar F1 için çok önemlidir. Yol tutuşun ne kadar iyiyse o kadar hız kesmeden viraja girip iyi bir hızla virajdan çıkıp, düzlükte maximum hıza ulaşmak kolay olur.

yumuşak lastik yol tutuşu arttırdığı için viraj hızını yükseltir, düzlük hızını ise düşürür.

sert lastik içinse tam tersi.

yumuşak lastik daha çabuk aşınır, sert lastikle spin atmak viraj çizisinden kaymak yanlış frenajda lastiklerin bloke olma ihtimali daha fazladır

neden orta yumuşak lastik uretmezler peki, yada ön teker yumuşak arka sert kombinasyonu yapsalar?

simdi on farklı arka farklı olsa demısler de, on farklı arka farklı oldugunda birisi daha cabuk eskiyecegi için fazladan pite girmesi gerekecektir. o nedenle o iş yaş.

iced earth - alive in athens
stüdyo kayıtları da iyidir ama konser performansı apayrı olmuş. özellikle a question of heaven'da matt barlow'un insan olmadığına kanaat getiriyorsun. metal dinlemiyorsan bile bu albümden çok seveceğin şarkılar çıkacaktır.

stratovarius - forever
slow, hep bir ağızdan.

bilimum msg şarkıları, özellikle de when i'm gone. genelde bu şarkının stüdyo kaydı beğenilir ama bence unplugged versiyonda nakarat kısmı daha bir hoş olmuş.

dido'nun isobel'i de baya bi farkediyor..

iced earth alive in athens ı kaç sene sonra bugün tekrar aklıma gelmesi nedeni bi dinledim. eski günlerim döndüm, hüzünlendim. tek diyebileceğim yok böyle bi albüm...

breaking benjamin , canlısı cansızı süperdir. konserleride vidyodan izledigim kadarıyla harika. süperman benjamin:)

simdi kendim dusunerek tam uygun cevap bulamadim o yuzden su link'i koyuyorum:
www.facebook.com

daha cok guzel bir sarkinin, canli olani daha guzel olanlar aklima geliyor..

in flames - episode 666

karakedi - yamuk prenses ve kedi cuceler, lanetliler

paathos - sensor albümündeki tüm dinlenceler.

coldplay - paradise

hele canlı versiyonun o intro'su.. aboleyy..

Dream Theater- Hollow Years
Albümde kötü değil ama gayet sıradan bir ballad, konserlerde ise çılgınlar gibi çalıyorlar. Budokan live versiyonunu kesinlikle dinlemenizi tavsiye ederim.

bence salonlara tek tek gidip geçmişte o enstantanelerin gerçekleştiği anki kamera konumunu taklit ederek boş sahayı çekmişler. üstüne de kasetteki görüntüleri ayrı ayrı layer'layarak yerleştirmişler.

gidip boş sahayı çektiklerini zannetmiyorum. aynı kamera hareketini birebir yakalamaları neredeyse imkansız. şu an adını hatırlayamadığım bi alet vardı. kamera hareketini bi kere verdiğinizde daha sonra kendi aynı hareketi yapıyor. footage'dan kamera hareketini bu alete exportlamanın bi yolunu bulmuşlarsa böyle bir şey olabilir anca ama benim tahminim salonun seyircilerinin olduğu kısımda koltukları kendileri yerleştirmişler. parke değişmiyor çünkü, parkenin üzerindeki yansımaları o kadar gerçekçi vermiş olduklarını sanmıyorum. oyuncuları güzelce rotoskoplayıp sonra salonda seyircilerin olduğu kısma cgi koltukları yerleştirmişlerdir.

öyle yapmamış olsalar bile ben olsam böyle yapardım.

koltukların boş halleri 3d çizim. seyircilerin olduğu yerleri tamamen silip kendi çizdiklerini yerleştirmişler. sonra sildikleri bölümün opacity'sini açıp kapamışlar, basitçe böyledir sanıyorum. koltuk bölümünü 3d çizdikten sonra gerisi kolay.

answers.yahoo.com

www.youtube.com

adamlar nhl ve nba maçları için bile saha dönüştürüyorlar. buzun üstünü kaplıyorlar.. heey heeey..

yanlış bilmiyorsam her maçtan sonra parkeler sökülüp maçtan önce tekrar takılıyor. ayrıca buralarda binbir tane aktivite yapılıyor sadece nba maçları olsa gene iyi. boks, amerikan güreşi, konser... american idol bile yapılıyormuş.

www.staplescenter.com

oha, youtube'daki videoyu izleyince dibim dustu resmen.

bir de merak ettim bu buz ustune binen bunca yukten sonra erimez mi? o kadar basinci nasil seetirebiliyorlar? vicik vicik olur be o.

@entrapmen: bence alttan veriyorlardır çoşkuyu buza. alınca çoşkuyu bir şey olmaz ona=)

üstüne serdikleri yalıtım malzemesi ile alttan verilen soğuk sayesinde bozulmadan kalabiliyordur bir de o buz zaten kendiliğinden çok sert öyle üstünde kamyon fln yürütülmedikçe ezilmez kolay kolay

agnostik ol kurtul.

islam ol kurtul gibi oldu ama :)

e iste madem aklına yatmıyor, bu celiskileri de farkediyorsun yeni yeni koy gtune rahvan gitsin. aile yuzunden olacaklara da bi sure kamufle edeceksin zor durumda kalacaksan. yok ayakta durabileceksen o baskıya da direnc gostereceksin.

(bkz: deizm)

dostum sakin ol, yavaş yavaş anlarsın neler hissettiğini, kafana hangisi yatarsa ona göre takıl. sana kim ne anlatsa boş şu anda, önemli olan senin ne hissettiğin. ateizm yolunda ilerliyorsan, annen, annanen için beyaz yalanlar hazırlayıp gözlerine hoş görünürsün. tabi istersen.

not:iyi kötü inananlardanım.

bu kendi kararınız, çevrenizdeki kimseyi düşünmeyin. çıkın yürüyüşe, oturun sakin bir yere düşünün, ben neye inanmalıyım diye. bulacaksınız cevap..

of pof, bayağı yazmıştım ama sildim.. sonuç olarak, size kalmış bir karar. kararı verdikten sonra da göreceksiniz ahım şahım bir şey değişmeyecek hayatınızda yani her yer bir anda aydınlanacak ya da kararmayacak..

neden acı olsun? neden böyle hissediyorsun ki? düşünen bir yaratıksın ve hayatın boyunca karşına çıkan durumları, olguları, gerçek olduğu iddia edilen şeyleri sorgulamadan kabullenirsen bir anlamı kalır mı düşünebilmenin?
kaldı ki günlük yaşamında bile karşına çıkan her şeyi sorguluyorsundur. ama bu iş küçüklüğünden beri ortalarında bulunduğun insanların sana aşıladıkları inanç sistemine gelince tamamen ortadan kalkıyor. neden?
tabii ki sorgulayacaksın.
türkiye'de değil de hindistan'da doğsaydın ne olacaktı? hindu dilini konuşup budist olacaktın. tıpkı konuşacağın dili seçme şansın olmadığı gibi din seçme şansın da yok.
ama belli bir düşünme kapasitesine erişip dünya üzerindeki diğer dinlerin de farkına varınca bunu değiştirmek kadar doğal bir hakkın da yok. dünya üzerinde binlerce din var. her şey hıristiyanlık ve islamiyetten ibaret değil sonuçta. ateizm de bir inanıştır.
hiçbir şey zorla olmaz. eğer islamiyet seni tatmin etmiyorsa, kafana yatmayan tarafları varsa bunda kimin ne suçu var? kim seni yargılayabilir?
ben de ateistim. başkasına zarar vermediği sürece inanana da inanmayana da saygım var.
neden inanmadığıma gelince sayısız nedene sahibim. bir tanesini duymak ister misin?
hep merak ederim mesela 600lü yıllarda bir arap yarımadasına inen bir din, herkes için olduğu söylendiği halde neden aynı anda dünyanın farklı bölgelerine de seçilmiş kişilerce yayılmadı.
kristof kolomb amerikayı keşfettikten sonra orada yşaayan mayalar ve aztekler gibi uygarlıklar periyodik olarak tanrılara kurban veriyolardı aralarından birilerini. piramidin tepesine yatırıp canlı canlı kalbini söküyorlardı kurbanın. ve avrupalılar bunu islamiyetin arabistana inişinden yüzyıllar sonra görebildiler. neden?
ordaki insanlar da yanlış(!) inanışlar içindeyken onlara islamiyet için bir şans neden verilmedi?
düşünecek o kadar şey var ki aslına bakarsan. bu sadece küçük bir örnek.
neyse çok uzadı yetr bu kadar :)

şunu da eklemeliyim tabi; tüm dinlerin özünde iyilik var, güzellik var. bu açıdan çok da fark etmiyor aslında neye inandığın. dünya üzerinde ortaya çıktıkları yer ve zamana göre kuralları değişiklik gösteriyor sadece.

pfff.. turtle ya da başkaları inanmıyorsa inanmıyor. mantıklı şeyler de ileri sürebilirler, bunlar onların seçim ve düşünceleri. önemli olan sizin mantığınız ve yüreğinizin neyi kabul ettiğidir. bir tanrıya inanıyorsanız ama şimdiki dinler ve uygulanış biçimleri sizi rahatsız ediyorsa, şimdilerde birçok insanın hissettiğini hissediyorsunuz. tanrıdan uzaklaşabilirsiniz insanlar yüzünden ama bence imanınız varsa uzaklaşmayın. bana özel mesaj atarsanız daha fazla konuşabiliriz (tarikat lideri falan değilim :) )
bilgisizlikten ve şimdiki dinler (insanların dini uygulayış biçimi) yüzünden mantıklı insanlar böyle düşünebiliyor ve bu gayet de doğal ama insanların değil tanrının bu konuda ne düşündüğü ve ne dediği önemli.

sen kendini nasıl hissediyorsan, gerçekten kafana hangisi yatıyorsa odur önemli olan. İllaki bir dine inanacaksan eğer seçtiğin dinin özüne inan, inanç işi çok ayrıntıya indirilmemesi gerekir. Ayrıntıya indikçe gerçekten saçmalıklarla bürünür.dini seçeceksen saptırılmamış, saçmalıklardan uzak bir inanışın olmalı.

herkesin inançlarını yaşama şekli farklılık gösterir. yani senin durumunda olan başka bir insanın olması mümkün değil. tamamen yalnızsın.

bir tarafta gerçekler demişsin ama ilahi dinler konusunda gerçek diye bir şeyden söz edemeyiz. varlığı ya da yokluğu kanıtlanamaz kavramlar var ortada çünkü. buradan bir çıkarım yapacak olursam sen zaten inanmamayı seçmişsin ama farkında değilsin.

sen canını sıkma Allah büyüktür :D Aslında şaka bir yana, işin güzel tarafı da bu zaten, istediğine inanmakta ve hayatını ona göre yaşamakta serbestsin. İster Allah a kulluk edersin ister Flying Spagetti Monster a kim ne karışır, kimin ne haddine?

Ama daha fazla öğreneyim de öyle iman edeyim diyorsan diğer versiyonlarını da bir oku derim. Tevrat, Zebur, İncil, Kuran vesaire nin. Hatta 13. Gezegeni de oku. Ondan sonra kararını ver.

Ben inanıyorum, ama sebebi tamamen bana ait, arkadaşlarımın çoğu inanmıyor o da onların problemi. Ne yaparsanız yapın aileyi üzmeyin hem sizin huzurunuz bozulmaz hem de onların. Kimliğinizi de gizlemek zorunda değilsiniz çünkü inanç kişisel bir şeydir sorgulanamaz kimseyi de ırgalamaz. :D

ben şu noktadan bakıyorum: insan inanabileceği hemen hemen herşeyi denemiş. ilk başlarda, taştan havadn, sudani geceden yağmurdan korkmuş, onları kutsal bilmiş. daha sonra bunlarda korkulacak bir şey olmadığını anlamış daha ruhani şeylere yönelmiş: atalar ruhu, kurban ruhu, totemler vs. bunlardan da bişey çıkmayınca, gözle görülmeyen gidilemeyen yerlerde yaşadığına inanılan tanrı ve tanrıçalara inanmış. bu işin boku çıkınca bunların sayısını azaltmış, bire düşürmüş. tek tanrılı dinlerin her biri, kendinden önce gelenlerin zayıf yönlerini kapatmış.

böylesi bir gelişim çizgisi açıkça ortada, amma, belgesellerde gördüğümüz muazzam işleyişin kendi kendine olduğuna inanmak, diğerine inanmaktan daha zor.

o halde, bu işleyişin arkasında "bir bilenin parmağı" olmalı, sen buna ister allah de, ister enerji, ister doğa ana, ister karma...

kırmızı hap ı seçersen, bu dünyayı boşverip öbür dünya için çalış, mavi hap ı seç, ulan nası oluyo da oluyo diye şaşıra şaşıra belgesel islemeye devam edersin..

başlarda öyle oluyor. ilk farkediş ve olayları yeniden yprumlama zamanıda, tüm değer yargılarımızı değiştiriyoruz. bu yüzden yeni kimliğimize kendimiz bile alışamıyoruz. doğal birşey bu. sabah uyanıpta uykuya geri dönme isteği gibi. uyusak mı uyanık mı kalsak bilemiyoruz. ama daha sonra etkisini yitiriyor bu olay. hatta geriye bakıp, "yahu neler yapmışım, bu kadar zor muymuş." bile diyorsun.
zamana bırak ve değişimin tadını çıkar. çünkü artık bu kaçınılmaz. (:

yaptigim yanlis seylerden dolayi basima tesaduf olamayacak kadar enteresan ve spesifik olaylar geldi. su an burada paylasamiyorum herkesle ama beni etkileyen seylerdi neticede.

ha farki anlaman icin soyle soyleyeyim. sofu degilim, namaz kilmam, oruc da tutmam. benim tek dikkat ettigim sey insanlarin kalbini kirarak onlarin ahini almamak, kul hakki yememek kisaca.

bende seninle aynı durumdaydım dostum . ben de ekşi okuduktan sonra aklıma birkaç soru işareti geldi.

ama dinimden vazgeçmedim. bir süre sonra inanmak için bir kanıta ihtiyacın olmayacak olgunluga erişiceksin. ona kadar birazcık bekle sakinleş fazla kafaya takma.

sakin olmayı başarabilirsen, hiçbir sorunun yok demektir.

ekşi okuduktan sonra aklında birkaç soru işareti gelen insanlar varmış meğersem. ne kadar garip! ekşi sözlükten başka bir şeyi okumamanın da çok açık bir ifadesi bu.
ve bence asıl acı olan da budur.
eski inançlarımdan şüphe duymaya başlıyorum(!) diyerek üzüleceğinize, yeteri kadar bilgi sahibi ol(a)madığınıza üzülmelisiniz.böylesi çok daha iyidir.

okuyunca doğru yolu bulursun diyeceğim ama başkalarının fikirlerini okumak onlardan etkilenme gibi şeyleri doğrurur. onun için objektif yaklaşan bilimsel şeyleri oku bence.

"ben neye inanayım?" diye bir soru olamaz, inanıyorsan inanıyorsundur, inancına şüphe düştüyse inancınla ilgili kaynakları kitpaları okuyup gözden geçirmeni öneririm, en azından mantıksız gelen şeyler gerçekmi yoksa söylentiden ibaret mi onu anlarsın. yine mantıksız ve uzak geliyorsa zaten inanmıyorsun demektir.

birsürü şey yazdım göndere basacağıma gizle'ye bastım gitti.
sonra tekrar okudum sorunu ve istediğin cevabı yazacağım.


yaratıcıya inanıyorum çünkü başka türlüsü rasyonel gelmiyor.
dine inanmıyorum çünkü apaçık biçimde insan ürünü kurallar ve hikayeler silsilesinden başka birşey değil.
Tanrı tanımı ve kavramı çok net ve iddialı, peki, güzel.
peki Tanrı'nın din-leri öyle mi? hepsinde o kadar çok açık var ki ne yazık ki tüm kredisini tüketiyor, din fikri.
Şu an nasıl bir adam çıkıp da husuhsuhu dini kuruyor insanan üç beş insan çıkıyor ya.
Büyük dinler de zaman içinde dinlerin insan ürünü olduğunu kabul edecek ama, ya bakın öyle olsa bile güzel şeyler diyoruz kötü şeyler mi diyoruz sanki argümanıyla adam toplayacak.

valla turtle okuyunca benim yüz kaslarım gelişiyor. kahkahalar atıyorum. imanım kuvvetleniyor.

benim önerim kimseyi okuyup etkilenme. turtleı okuyunca bu oluyorsa authoru hiç okuma:))

sağlam bir imanın varsa etkilenmezsin yazılanlardan. sağlam iman neyle olur.
ibadet ile olur.
inanmış kalp ile olur.
ibadetlerine özen göster.
kitaplar oku bıol bol.
doğru yolu zaten görürsün.
(bkz: islam)

illa islam ya da ateizmi secmek zorunda degilsin, bunun bir suru ara kademesi var. sahsen benim anladigim manayla tanri, insanlarin bile ustesinden gelmesi gereken ofkeye kapilip fevri karar vermek, insanlari ellerinde olmayan, kontrol edemedikleri seyler yuzunde suclamak, kin gutmek, bilerek ve isteyerek birilerinin canini yakmak, ayrimcilik yapmak vs gibi ozellikler tasimamali. bu nedenle de islam'im allah kelami olduguna kesinlikle inanmiyorum. sizce birilerinin her sene duzenli olarak kabe'yi ziyaret etmesi allah'in mi isine yarar mekkeli bir tuccarin mi, domuz yenmemesi allah'in mi daha cok isine yarar mekkeli bir koyun tuccarinin mi, kadinlarin asagi bir tur olarak gorulmesi, koleligin serbest olmasi filan bunlar yuce bir yaradana yakisiyor mu? topu topu bir kac tane ayet gonderiyorsun ve bunlar evrensel kurallar olacak diyorsun, ve evrensel kurallardan biri peygamberin evine gidince cok oturmayin. sizce bu, bilgisi sonsuz bir yaraticinin isi mi yoksa herkes kadar dunyevi arzulara tabi siradan bir insanin mi?
ama islam'a inanmayip yine de tanri inancini koruyabilirsiniz. herhalukarda iyi bir insan olmanin her seyden onemli oldugunu dusunuyorum. tanri varsa ve siz dogru oldugunu bildiginiz icin iyi bir insansaniz, bence onun nazarinda odul veya ceza nedeniyle iyi bir insan olandan daha kiymetlisiniz. tanri yoksa, olunce zaten bu konulari dusunmenize gerek kalmayacak:)

muhammetin öğretilerinin ve kitabının, kendi kültürünün ve kişiliğinin sonucu olduğunu görmek çok kolay. -küçükken insanın beyin damarlarını tıkamamışsa düşünce özürlüler.

ama lakin ki, atesizm bir ınanıştır demiş biri, yuh at yalanını..! bana mesaj at demiş biri ona da hehe: ) gerisi bilimin alanına giriyor, zaten oldum olası tanrıyı ispatlamak veya yermek için felsefeyi kullanan tiplere uyuz olmuşumdur. ister dinci olsun ister ateist filozof, hepsi ezik.

inanç inanç, kabul, sorgulamadan kabul= iman. beyin yerine salatalık turşusu mu var bilmiyorum ki.

suphecimelek.wordpress.com

diğerleri gibi kimseyi dinleme kendin araştır ama sözlük konusu ayrı. bak sözlükten din hakkında asılsız addedilen şeylere. onları bir düşün. bak bakalım gerçekten de kuranın kul yazması olma ihtimali var mı?

sakın ama sakın şimdiden inanç konusunun derinine inme. senin sorunun bir yaratıcı var mı yok mu değil, şuan kafanda olması gereken soru islam.
sözlükte de defalarca kez işlendiği gibi kitapta yazıp saçma olan kısımlar var. gerek kadınlar konusunda gerek peygamber odaklı meselelerde çok haksızlıklar ve saçmalıklar var.

sana öğretilen her şeyi unut ve islamı yeniden araştır. çoğu bildiğini sandığın şey aslında tamamen gerçeğin çarpıtılmış hali.

sözlüğe bak hepsi orda yazıyor.

ben oyumu deizm den yana kullanacağım. buyurun efendim inceleyin başlığını.

(bkz: deizm)

ancak şoyle de birşey var

(bkz: agnostizm)

fakat daha da önemlisi şu var

(bkz: rahat ol)

herkez sana kendi inancını empoze etmeye çalışacaktır. baksana yukarıya. hatta bunu bile dahil edebilirsin. kalbinin bilimin mantığın ve gerçeklerin sesini dinle. ancak ruhununkini de ihmal etme. her insanın bişeye inanmaya, sırtını dayamaya ihtiyacı vardır.

kuran ı, incili oku, tevrat ı oku zeburu, hatta fikir vermesi açısından risale i nur saçmaığını da oku. ve tekrar kalbini dinle.

şöyle diyeyim (herkesinkini okuduktan sonra), iman: güvenmek ve inanmak demektir.
iman için bilgi (çok önemli bir nokta), doğru ve samimi bir kalp ve bağlılık gerekir.
sorgulamadan kos koca bir iman sizi bir süre sonra böyle bir yere de getirebilir.
bilgiden yoksun bir iman da yanlış yollara saptırabilir.
islam dininde bilgi eksikliği var bence, bu nedenle sorgulayıp olaya mantığıyla yaklaşmaya çalışan bir sürü insan islamiyet yolunu bırakıyor. islam alimleri bile bir sürü şeyin safsatasıyla uğraşıyorlar.
hristiyanların, yeni doğmuş çocuğun suratına su serpip (vaftiz) onu tüm günahlarından arınmış bir hristiyan yaptıklarını sanmaları gibi, kimse bir dine doğuştan tabi olamaz. neyi, kimi aldatıyorsunuz yani? (yazar burda genele sesleniyor) o çocuk büyüyünce nerde benim allahım, neden böyle böyle olmuş diye sormuyor mu? işte soruyor. akıllı insan sorguluyor, tanrısını tanımak istiyor. tanrıyı aradıkça da şaklabanlar çıkıyor karşısına, daha bir uzaklaşıyor.
herhangi bir zümreye ait olmak zorunda değilsin. kendini şöyleyim, böyleyim diye tanımlamak zorunda değilsin. her dinde tanrının doğruları aynıdır, kaldı ki tanrının doğrularıyla toplumun doğruları çoğu zaman paraleldir.. bir tanrıya inanıyorsan bu doğruları uygula hayatında. sorarsa da seni aradım ama bulamadım dersin, cevabın zaten hazır, samimi de bir cevap.

ilk bakista gayet profesyonel bir izlenim birakti bende. tasarim goz yormuyor.

bence kendi tasarimlarimizi siparis edebilecegimiz bir duzenek olsa cok guzel olur. ben mesela mythbuster adam savage'in bolumlerde kullandigi replikleri bastirdigi t-shirtleri cok seviyorum. bir cumlelik tasarimlar. bunlari basitce uygulayabilecegim bir flash yazilim olsa cok guzel olurdu. yabanci siteler var boyle mutlaka ama simdi gavura para kazandirmayalim :)

sonuc olarak benim cok hosuma gitti acikcasi. tebrik ederim.

daha önce tesadüfen görmüştüm, çok hoşuma gitmişti. özellikle konseptler çok güzel. site tasarımı hoş ve kullanışlı. başarılarınızın devamını dilerim:)

yalnız ören yerleri konseptinde kültepe/kaniş'ten başka yer olmadığı dikkatimi çekti:) alacahöyük, hattuşa (boğazköy), ephesus (bugün bildiğimiz adıyla efes), nysa, aphrodisias, arykanda, assos, gordion, göbekli tepe (ki çok önemlidir), liman tepe, magnesia, pergamon, smyrna, troia, zeugma gibi önemli yerleri es geçmemenizi tavsiye ederim:)

her şey güzel. ben mi bulamadım bilmiyorum, bir de t-shirt'lerin kumaşlarının özellikleri yazsa negzel olurdu. bir de açıkça söylemem gerekirse bazı t-shirt'ler çok pahalı=) ayrıca ben merak ettim neden bir t-shirt 30 lira bir diğeri 15 lira..

göze batacak bir yere kocaman "t-shirt'e baskı yapıyoruz, satıyoruz" anlamına gelecek bir yazı yazın. sitenin ilk birkaç saniyede ne olduğunun anlaşılması önemli.

soldaki ürün yelpazeniz şu an sitede ilk okunan metin. onu biraz daha aşağı kaydırmayı ve popüler ürünlerinizi daha göze batar şekilde sergilemeyi düşünebilirsiniz.

ürünlerin sunumuna gelirsek, bedende sadece small, large yazması yetmez bence. bazı markalarda medium, bazılarında large giyiyorum hatta kesimine göre bile değişiyor. omuz genişliğidir bel genişliğidir allah ne verdiyse yazın bence. yoksa ben almak istesem sadece bu sebepten dolayı cesaret edemem.(aha gördüm şimdi, gözümden kaçmış çok güzel :) )

olanla ilgili gözüme çarpanlar bunlar. belki daha sonra yeni şeyler de yazarım çünkü aklıma bir sürü şey geliyor ama yorgun olduğum için cümleleri toplayamıyorum.

satın almayla üyelik aynı formda olsa bir de. önce üye olup sonra sepete eklemek yerine..

1) güzel, beğendim.
2) xxl bedenlere de yer vermeniz hoş. xxxl ve xxxxl gibi ekstreme bedenlere de 1-2 modelde yer verseniz ne hoş olur. hatta baskı yapıp gönderiyorsanız zor birşey değil bu. obezleri de düşünelim lütfen. bir de yakalı t-shirt (30 yaş ve üstü) tasarımlarınız yok mudur? bana lazım mesela.
3)fiyatlar uygun geldi. fakat t-shirt kumaş kalitesi nedir bunu netten bilemiyoruz. açıklayıcı birşeyler yazsa hoş olur.
4) kadın erkek ayrımı olmalı. çocuk ve bebek kategorisi de olmalı. bunun dışında kategoriye girdiğimde sonraki önceki tadında tüm modelleri listeleyip görebileceğim birşeyler olmalı gibi geldi bana. yine de tasarımda standart değil diye üstüne düşmüyorum. sonraki model önceki model gibi butonlar olabilir mesela. sonuçta t-shirt beğeneceğiz değil mi?
nOt: buradaki fikirlerimi kullanırsanız (pek sanmıyorum ya) 1 tshirt telif isterim ona göre. 1919 modelini beğendim.

Bence site son derece profesyonel görünüyor. Tek meselem firmanın ve dolayısıyla site isminin çok zor hatırlanabilir olması, ama buna ne yapılabilir bilemiyorum. Yani ben buradan bir şey almak istesem yarın öbür gün çok zor hatırlarım buranın adresini adını.

merhaba,

şu an sadece sayfaya baktım.

adres satırına saçma adres yazınca gelen sitelere benzeyen bir görünümü var sitenizin.

dtg ile mi yapiyorsunuz bunlari?

fazla sade bir site olmuş diyorum ben. biraz daha modern, web 2.0 kıvamı olabilirdi. çok fazla büyük harf kullanmışsınız. kırmızı-siyah-beyaz-gri bileşimi sıkıcı olmuş. yandaki menüler wordpress blogu hissi veriyor. alışveriş yapma hissi uyandırmıyor site.

siteniz gayet sade ve hoş, çok iyi.

eleman ihtiyacınız var mı ?
(bkz: işsiz grafiker)

cellar_fk 84 [at]hotmail

tüm siteyi incelemeye vaktim yok şu anda ama bu adresi doğru olarak hatırlayana ücretsiz t-shirt yollayın bence.

ana sayfaya girince buranın ne iş yaptığı belli olmuyor. 1-2 cümle ile, büyük yazılarla anlatsanız daha iyi olur sanki.

geleneksel motifler, bölge motifleri iyi güzel ama bu kadar satar mı bilmiyorum. aşağıdaki güncel-popüler ürünler sanki daha çok satar. onları en tepeye almak daha iyi olur.

bir de neden her kategorinin iki tane ismi var? güncel-popüler, geleneksel-kültürel, kentler-bölgeler gibi?!?? hepsinin birer tane olsa daha iyi bence..

"70 lira üzeri kargo bizden" bence flash içinde kaybolmuş. sayfanın sağ üstünde, üye girişi falan yazan yerde, ayrı bir kutu içinde falan yazılsa daha iyi olur.

sitenin rengi biraz soluk kalmış. tişörtler ise genelde cıvıl cıvıl tişörtler.. daha renkli bir site daha iyi olur.

bir de bazı tişörtler müşteriye satmak yerine, sanki promosyon ürünü olarak bazı kurumların dağıtması için hazırlanmış gibi duruyor. günlük giyime uygun değiller.

ama nick'ten de anlaşıldığı üzere, iyi bir girişim olmuş. alışveriş yapmayı düşünüyorum. sözlükçü indirimi yapın, hatta sözlükte reklam yapın, müşteri sayısı artar gibime geliyor.

site gayet güzel ama adresin akılda kalıcılığı konusundaki eleştrilere ben de katılıyorum.

sloganvari bi adres alıp ordan yönlendirmenizi tavsiye ederim

edit: bir de yukarı afilli bi header şart

yahu baktım insan sözlükte bir başlık bari açar!!!

başlığı açın, ben de altına güzel güzel entry gireyim.

İşte olduğum için pek fazla bakamadım sitenize ama t-shirtlerin thumbnailleri çok küçük benim için ben bir bakışta t-shirt ün üzerindeki baskıyı görebilmeliyim, eğer beğenirsem ayrıntılı incelemek isterim...

Tişörtleri modeller üzerinde görmek her zaman iyidir.

Oncelikle bir reklamcılık öğrencisi olarak ilk yorumu mu yapayım.
1.Site ismi pek akılda kalıcı birşey değil.Bence değişmeli
2.Grafikler bence guzel ama en alttaki önerilenler,son gezdikleriniz vs. boyut olarak cok buyuk.Bence kucultulmeli (bkz: gittigidiyor )
3.Desenleri ayrıntılı incelemek için bir buyutec gibi birşey kullanılabilir.(bkz: markafoni )
Son olarak.Ben begendim hizmet guzel gorunuyo 80 liralık bir alışveriş yaptım ilk ziyaretimde.Sıftahı benden bereketi allahtan :)

valla cok bilmem ama kursun uzun mesafelerde egik bir sekilde haraket eder. yani bir tepe noktasina ulastiktan sonra alcalir. keskin nisancilar bunu da hesaba katarlar. ayrica rüzgar yönü ve siddeti de önemlidir.

şimdi entryi giren benim hemen cevaplayayım. özetle durum şu:

çatışma halindeyken keskin nişancılar genelde vurma ihtimali en yüksek yere nişan alırlar genelde. bu da tahmin ettiğiniz gibi kafa bölgesi değil ondan daha büyükçe olan ve ingilizcede torso diye geçen vücut kısmıdır. kafayı ıskalama ihtimaline ve bunun doguracagı sonuc olan kurşun yeme ihtimaline karşı bunu yaparlar. vurma ihtimalini artırmak için. yani aslında keskin nişancılıkta nerden vurdugun değil vurup vurmadıgın istatistiği daha onemlidir. cunku birini çatışmada saf dışı bırakmak için gerekli tek şey öldürmek değildir. yaralamak da cogu zaman aynı işlevi görür. durum özetle bu. tabi şimdi amerikada falan keskin nişancılara headshot eğitimi yaptırılır ama bu catısmada kullanılması tavsiye edilmeyen bir şeydir. yani headshotu ıskalamak yerine genelde vucut bolgesine nişan almak tembih edilir. bunun dışında mesela özel kuvvetlerin kullandığı double tap de kafaya değil göğüs hizasına nişan alan bir atış biçimidir.

keskin nişancı ve sniper ayrımına gelirsek dilimizde va ordumuzda tam ayrımı var mı bilmiyorum ama özetle durum şu ingilizceden gidicem
designated marksman
sniper

designated marksman dedigimiz adamlar bölük dahilinde olup onlarla beraber hareket eder kamuflaj vb teknikleri cok fazla kullanmadan aktif catısmada 800mye kadar vuruş işlemini gercekleştirebilen ve kullandıkları silahlar açısından genellikle modifiye edilmiş saldırı tüfekleri kullanan askerlerdir.

sniper ise tek başına veya iki kişi (biri spotter yani gözcü olmak suretiyle) 1600-2000mye kadar atış yapma kabiliyetine sahip ve özel modifiyeli nişancı tüfekleri kullanan askerlerdir. kamuflaj vs gibi teknikler kullanarak hedeflerinden kendilerini gizlerler. bölük dahilinde değildirler. lonewolf diyebilecegimiz türde görevlere cıkarlar.

@cry baby Teşekkürler bende ıska ihtimalini düşünmüştüm açıkçası ama biraz farklı yorumladım olayı yani bütün koşullar uygun olsa bile asla kafadan nişan alınmaz gibi bi sonuç çıkardım(yani nasıl anlatayım bi çeşit racon gibi).Yanlış yaklaştım olaya belki de teşekkür ediyorum ilgin ve çabuk cevabın için.

yok ıska ihtimali sebebiyle. racon değil :)

youtube ta bi video izlemiştim, ıraklı bi sniper amerikan askerini alnının çatısından vuruyordu.

eğitimiyle alakalı. ayrıca druganov kullanıyorsa dünyanın en dengesiz tüfeği oldugu için 250 metreden ıskalar 1kmden vurur falan. mümkün tabi.imkansız değil.

kurşun geçirmez yelek ve kurşun geçirmez başlık takan askeri boynundan vurmak tabi ki daha mantıklı. her ne kadar bu malzemeler sniper mermilerine karşı pek etkili olmasalar da, ben olsam o riske girmezdim.

bir de şöyle bir faktör vardır. çatışmalarda değil elbet ama savaşlarda asker yaralamak karşı tarafa daha çok hasar verir. şöyle ki adam yaralandığı zaman onu taşıyacak adam harcanır, üstüne bu adama müdahele etmek zorunda olan insanların gücü harcanır,üstüne bir de bu adamı hayatta tutmak için bir sürü malzeme harcanır. ama bir adam ölürse bölge güvenli bir hale gelene kadar orda bekletilebilir. bu göz önüne alındığında genelde asker yaralamak daha avantajlı olur.

ayrıca yaralı askerin savaşta avantajı: esir alınır, esir değişimlerinde kullanılabilir, sorgunalıp bilgi alınabilir, bir askerin ölmesi düşmana bazen cesaret verirken askerin esir düşmesi düşman askerlerine korku ve endişe salar. vs. vs.

kullanılan silah, mesafe ve hava koşullarına göre değişir. Uygunsa headshot gayet yapılabilir...

nasıl ki normal askerler arasında bazıları diğerlerinden daha iyi nişan alır, sniper'larda da aynı mesafeden atışını sağlama almak isteyen olduğu kadar, her atışında headshot vurabilen dolayısıyla göğüse nişan almaya gerek duymayan da olabilir.

yok zor değil, hatta şu haberi gördüm 22.01.2009'a ait: haber.mynet.com

fakat bağımlılık yapan şey nikotin olduğundan, talep olmaz hiç=) hani diyor ya insanlar elim alıştı ondan içiyorum. yalan o=) tüm bırakmak isteyenler önce bir paket alır bundan, sonra eskiye geri dönerler..

zararsız sigara derken? nikotinsiz anlamındaysa, tiryakiler zannımca içmez zararsız sigarayı çünkü aynı keyfi vermiyordur muhtemelen. misal babam daha hafif olduğu için hayatta marlboro içmez, uzun samsun'dan vazgeçmez.

ne olursa olsun yanma var zararlı gazlar ortaya çıkıyor ve bunu içine çekiyosun her şekilde kanserojendir diye tahmin ediyorum.mesela mangalda sadece bişeyler pişiriyoruz ama onu yediğimizde bile kanserojen kaldıki içimize çektiğimizde zararlı olmasın.

@arigold sigarada zararlı olan şeyin nikotin değil tütün ve kimyasallardır.
@dambil sigara yerine tütün alıp kendin sararsan zararı en aza indirebilirsin. tabii kullandığın kağıdın da tutkalsız olması gerekiyor. bildiğim kadarıyla zararı en aza indirilmiş hali bu.

peki kağıtsız sigara yapılamaz mı. mesela pipet gibi metal bir boruya bassak tütünü ve sadece tütün yansa hı ? nedersiniz müyendizler.
not:6.5 aydır sigarayı bıraktım özlemiyorum ama eğer yapılırsa anında da başlarım.

sigaranın zararı cadı kazanı gibi içine ot bok katmayla olmuyor bi kere. nikotının yanma urunleri ile ortaya cıkan bilesikler onlar. bagımlılık yapan kısmı ise nikotının kendısı. nikotinsiz tutun uretmeyi basarmıs caponlar fln diyordu gecen.

pipo var arkadasım, nargile var, tütün içmeyi sigaraya indirgemeyin. gayet kaliteli kagıtlar da var, tütün alıp sarabilirsin. ki cok daha içimi guzel oluyor.

@ ground
abi ona pipo demiyor muyuz zaten?

yanan her şey kanserojen ve zararlıdır. yanmayan hiçbir şey de sigara değildir.

en güçlü lobilerden birisidir tütün lobisi. bu tip faaliyetlere pek müsaade etmiyorlar.

nikotin zevk vermiyor sadece türlü hormon salgılarını tetikliyor vücut bir süre sonra niktoin uyarıcısı olmadan bu hormonları salgılamayı bırakıyor bağımlılık da böyle ortaya çıkıyor. sinir stres yapması içmeyince bundan. bu kimyasal bağımlılık kısmı. 72 saat nikotinsiz geçerse vücud tekrar üretmeye başlıyor bu hormonları. ilk 3 gün önemli geyiği de burdan geliyor.

Cok az ilik suya, iki parmak arap sabunu karistirip, temiz bezi suyun icine sokup sonra iyice sıkın. ilk önce bu ıslak bezle silip arkasından baska kuru ve temiz bir bezle iyice kurulayın. etkili olacaktır; demişler..

kaynak: www.frm47.com

hayvan daha canlıdır belki. taşa maşa vurun ölsün iyice...

Direk hepsini ister her nerde ödüyorsan ama rahat ol, istediğin faturayı ödemekte özgürsün.

1 taneyi odesem kesmeyecekler yani, dogru mu anladim?

doğalgazı bilmiyorum ama telefon elektrik fln kesilirse hepsini ödemeden açmıyorlar

onu ben de biliyorum. zaten kesilmedigini belirttim gazin. adami geri gonderdim. bahsettigim sey su; yarin eger bir faturayi odersem sonucta odenmemis iki faturamiz olacak, dolayisiyla da adamlar bakip " hmmm iki fatura var odenmemis" deyip kesmekten vazgecerler mi?

3.nun son ödeme tarihi gelmemişse 2 tanesini ödemeniz halinde açıyolar. ben çok açtırdım. yani son ödeme tarihi geçmişleri ödemeneiz halinde açarlar.

Ben bir taneyle açtırdım 4 fatura vardı elimde :)

en eski tarihli faturanı ödersen kesmezler...

naber şekerim napıyosun de.şimdiye kadar bu cümleden olumsuz bir yanıt almadım.

yok illa yanlış bi mesaj gibi görünmesini istiyorsan;

"saçmalama olm napcaz maldivlerde"

"ya aslında biz de arkadaşlarla bi ara o filme gitsek mi demiştik ama belli değil bakarız artık." diyip konuyu "aa pardon yanlış olmuş"tan "film de şu bu ya sen seviyo musun" a getirebilirsin desem cok mu saçma olur?

adı burcuysa misal: sen hangi burcusun?

bence nefis bi mesaj sonrasında tabii ukala tavrı aa sen miydin naber napıyosun şeklinde yumuşatmakta fayda var

"ya geçen seni konserde gördüm ama kalabalıktı falan bi türlü yanına gelemedim" de. sonra yüksek ihtimal o da sana ya bende seni gördüm gibi bişey söyler. sonra konser şöyleydi böyleydi bişeyler yazarsın o da kendi fikrini belirten birşeyler yazar. ondan sonra "artık bidahaki konsere beraber gideriz :P" gibi bişey yazarsın. ondan sonra da yakın zamanda olacak bir konsere 2 kişilik bilet alıp "ya şunun konseri var hele gel beraber gidelim" dersin ve olaylar gelişir.

ben senaryoyu yazdım gerisi sana kalmış.

alan shearer ın fikri çok hoş geldi. hiç oyle bişey düşünmemiştim. :)

ama uygulamak için birkaç cevap daha bekleyeceğim.

hafiz madem kontor sikintisi cekiyomus, 100 kontor al gonder kiza. o da tesekkur eder ve olaylar gelisir..

konserde gördüm dedikten 2 mesaj sonra yeni bir konsere davet et 2 biletinin olduğunu söyle . ha amerikan film senaryosu mu ? özür dilerim.

burada çok umutsuz vakalar da vardı. gördüğüm kadarıyla senin imkanların daha geniş ve şansın yüksek. istersen bir şekilde halledersin. ama kızın kişiliğini anlatmak için yaptığı fotoğraf altı yorumu kullanmana bayıldım =) gönül tabi bu diye eklemen de ayrıca takdire şayan olmuş. kızı ikna edersen ilginç bir deneyim olacak senin için. başarılar.

izmirde nerede oturuyorsun bilmiyorum ama karşıyaka çarşısında oldukça iyi bir diş hekimi var.hemen karşıyaka çarşısında ağam pastanesinin yan tarafındaki apartmanda 4. kat sanırım.
Diş hekimi filiz kartal telefon numarası:3690563

alsancak da 1359 sokakta sevim bol var.

izmir hatay nokta karakolu karşısında erkan morgan var. 1 numara

Convert programlarıyla tekrar avi'ye çevirirken orada VOLUME ayarı var. Onu artır çevir de gerisini program halleder.

www.aone-media.com

premiere pro ya import eder, timeline a video yu aldıktan sonra sağ tıklayıp audio gain seçeneğinden artırabilirsiniz

bilgisayarda total video converter yüklü. ne bakiyon kardesimm'in önerisi üzerine onunla tekrar çevirmeyi denedim bakalım. olmazsa dediklerinizi de yapacağım.

yine bilgisayarda izleyeceksen kmplayer kullan. içinde normalizerı var otomatik yükseltiyor rahat ediyorsun.

gom'da da varmış o olay, boşuna çevirmeye uğraştım o zaman. :)

yanlis hatirlamiyorsam motor ve ilk yardim sorularini cevaplamak gerekiyordu

birisi ilkyardımdan muaf falan demişti

bundan 2 sene evvel girdim hiçbir şeyden muaflık yoktu.

sadece motor sorularini cevaplayacaksiniz hocam, nasil muafiyet yokmus???

hatta: www.cetinlerehliyetkursu.com

ilk soruda cevaplanmis.

ben a2 varken b'ye girdim. sadece ilkyardımdan muaf olmuştum. eskiden motor farkından giriliyormuş sadece ama artık trafikten de sokuyorlar.

Bosch WAS20761TR

Fikir edinmek babında;

www.turkeyforum.com
forum.donanimhaber.com

bosch iyidir. nasıl detaylandırayım bilmiyorum ama annemin yıllarca kullandığı arçelik'ten bilmemneden daha güzel yıkıyor.

buzdolabıdır muhtemelen o. çünkü iki kişinin bulaşığı ve çamaşırından ne olacak? haftada kaç kere açtıklarını sorun ona göre hesap yapın.

bak, arcelik vestel falan onlardan uzak dur kesinlikle. belki iki yuz uc yuz fazla vericen ama almisken bosch veya siemens al. sonucta 10 yil kullanacagin bir sey. ha hem ekonomik hem kalite dersen ariston al.
yok biz de para bok diyorsan en yakin miele bayisine gidiyorsun... oke?
bir de fazla digital olmasin. anneler anlayamiyor pek...

kesinlikle miele.

cevaplar için teşekkürler, farklı fikirleri beklediğimi de ekleyeyim.

@özdek: buzdolabını yeni değiştirdiler, bildiğim kadarıyla 10-15 liralık bir düşme faturada.

Eger yetkili servisi onemsiyorsan.Kesinlikle arçelik tavsiye ederim

tabii ki arçelik

Edit: vestel den uzak dur. Servis konusunda çok kötüler

ben vestel aldım ama beko'nun buzdolabı için gelen servisini çok başarılı buldum

Bir Beko aldım, çok güzel. 8 Kg. A+A sınıfı elektrik. Ses çıkmıyor resmen makineden...

bu aralar boschta indirim var(gerci hepsinde var hesapta) arcelikle arasinda pek fiyat farki yok. biz bosch aldik ama daha kullanamdu=ik ama genelde camasir bosch diyorlar.

bi bakın. bâzen sadece şalteri indiriyorlar.

geçenlerde arkadaşımın başına gelmişti aynı olay. elektriği kestiler daha sonra kendisi bağladı ve gidip faturayı ödedi. hiçbir sorun da çıkmadı. ancak faturayı öderken size elektiriğiniz kesilmiş galiba filan derse; hayır kesilmedi dersiniz.

bu arada kabloyu bağlarken dikkatli olun!

boğaziçi elektriği arayıp sormuştum böyle bir durumda, görevli açık açık çalışanımız akşama ancak gelir, kendiniz takın, faturayı öderseniz hiçbirşey olmaz dedi.. biz de taktık.. çok kolay, kabloyu yerine takıp tornavidayla sıkıştırıyorsun o kadar.. hiç sonra soran filan da olmadı.

geçenlerde bana da oldu, kapıcıdan rica ettim açtı o elektriği direk. ertesi gün de gidip faturayı yatırdım, sorun olmadı.

en azından buraya yazana kadar olmamıştı, sabaha kelepçeyi vurup götürmezler inşalla.

kabloyu yerine takmadan önce sigortaları kapatın.nolur nolmaz uyarayım dedim.

faturayı yatırıp elektriği açtırabilirsiniz. bilmiyorsanız kendiniz oynamayın çarpılmayın. başıma geldi çünkü eve taşındığımda kesikti, faturayı yatırıp açsanıza kardeşim diye telefonla aradığımda siz açtırın diye cevap verdiler. mühür vardı bir de düşün yani. saçma ama elektrik acil olduğu için alışmışlar bu duruma. cep telefonu olmadan nasıl yaşıyorduk yahu. cep telefonu yerine elektriği koyun bakın ne olacak. amanın.

daha sonra, "izinsiz açmışsınız. kullandığınız elektriği şu kadar cezalı ödeyin" denme ihtimalini de gözden çıkarmayın.

ingilizce klavyesi olanlar türkçe karakter için büyük harf yazıyorlar, o türkçe karakter oluyor kullanıyorlar.

türkçe klavyesi olmayanlar için, türkçe karakter yazma yöntemi böyle sözlükte. entry girerken de büyük harfle yazılanlar türkça karaktere dönüşüyor

olan biteni takip etmiyorsun heralde :)
(bkz: yeni sozluk featurelari/#16030402)

ekmekistan.

onaylatmak istedim: şirket için isim değil mi fırın için değil?

edit: tavsan humması ne kadar haklı olduğunu cümleyi okuyunca anladım=) aslında şunu demek istemiştim noktalama işaretleriyle çoşturayım. şirket için olacak değil mi isim? fırın için değil, değil mi?

"şirket için isim değil mi fırın için değil" çok fantastik bir cümleymiş, aklım karışmadı değil :) Ama "mayalar" diyorum.

ekmekistan ve mayalar için teşekkürler.

fırın evet.
ama büyük bir fırın.
sadece ekmek üzerinede değil ama baklava, börek, ekmek, simit vb.

küncü-lü

Tortilla olabilir.
tr.wikipedia.org

halkın kulağına hoş ve ağza yapışabilen özelliği olursa sevinirim.

çok vardır diye düşünüyorum ama yine de söyleyeyim: "günaydın" olabilir.

kek-mek.

Ekmek-G

ekmekistan süper, hem de sıcak bir havası var gibi

ebbekten hareketle eppek diyebiliriz. yanına bi de sucu açarsanız onun adıonı da buu koyarsınız artık. küçük yaşlara hitab etme konusunda sıkıntınız olmaz.

pastabörek

ekmekci
pastacı