İlk motor olarak düşünüyorsan kesinlikle alma.

hayır ilk motorum değil.

Zamanında forumlarda okuduğum kadarıyla "dengesiz ve ne yapacağı kestirilemeyen bir motor" diye tanımlanıyordu. Hatta R6 artığı diyenler bile vardı.

Şahsen tecrübem olmadı, ki şu acemi halimle olmasın da. İzmir'deysen arkadaşlara iletirim ikinci el varsa tanıdık birisinde irtibata geçmenizi sağlayabilirim. Ayrıca izmir'de kahramanlar'da dönüyor motor piyasası. Oraya giderseniz bir sürü ikinci el motor bulabilirsiniz.

Yalnız alırken ilk sahibini mutlaka araştırın, tek teker gitmeyi, hor kullanmayı seven tipler olabiliyor. Motorun kilometresi az diye hemen kanmayın, "hakkını vere vere" kullanılmış olabiliyor. Nerden biliyorum, motorun anasını ağlatıp düşük kilometrede satan tanıdıklar var.

grafik-web tasarım alanında freelance çalışma imkanınız var, bir de çevreniz varsa yemede yanında yat.

www.rentacoder.com

3d piyasasında bir iş var. ben bile(uzman değilim) ek$i duyurudan bir iş almıştım, 2-3 tane yolladım ama yıldızlarımız barışmadı daha sonra, bıraktım.

cevaplar için teşekkür ederim..

evden çalışma ile ilgili size kendi çalışmış olduğum firmanın adresini veriyorum.Site ingilizcedir.İlginizi çeker ise skype de fulyaniyet yazın ve beni ekleyin.www.fulyaniyet.myffi.biz

cinema 4d alınır (piyasadaki en hızlı ve kullanımı en kolay program bu benim bildiğim. yüzüklerin efendisi'nde falan kullanılacak kadar da profesyonel), pc'ye kurulur (6 cd olarak geliyor bu, hayvanlar gibi veri bankası falan var). adam gibi bir çalışmayla 1 ay gibi bir sürede ciddi ciddi 3d modelleme yapılmaya başlanır. sonra d iş bulunur. illa ki bulunur.

uzmanlaşmaya açığım dediğiniz için söyledim bunu. öğrenmede ısrarcıysanız, hırslıysanız ve tasarıma kabiliyetiniz varsa 3d gerçekten de geleceği çok açık bir iş olur sizin için.

istanbul'da profesyonel bir 3d'ci tv kanallarında saat başına en az 100 dolardan iş buluyor. düşünün artık gerisini.

3d ci şu kadar para alıyor diye cevaplar verilmiş. Evet iyi kazandıkları doğru. Ama bi düşünün bakalım neden bu kadar çok kazanıyorlar. Bu iş öyle sanıldığı gibi alayım programı kurayım bir ay kassam iş almaya başlarım işi değildir. Kimse babasının oğlu olsa size bir araba modelleyebiliyorsunuz diye saniyesi 25 dolardan animasyon yaptırmaz. Bu iş gerçekten yoğun zaman harcama, yoğun sabır, bolca yetenek ve kaçınılmaz olarak zeka gerektirir. İşin sanatsal yönünü hiç katmıyorum. 10 saniyelik bir animasyonun render edilmesinin 20 saati bulduğu bir projede 3 gün sonraya iş yetiştirmek zorunda kalınca bir daha iş alırsam s.ksinler beni diye ortalıkta dolaşmayasınız diye uyarmak istiyorum. 3d modelleme zor ve sabır gerektiren bir iştir. Bahsi geçen paraları kazanan insanlardan bahsediyorum tabii. Yoksa saniyesi 10 dolardan yapsam yeter diyorsanız orasını bilemem.

değildir. top bacaya girerken rengine dikkat edin, bariz efekt. üstelik o boyda ve o kuvvette birinin o kadar uzaktan o kadar kasmadan potaya topu değdirmesi bile başlı başına mucize(abarttım). ama biz o kadar uzaktan topu ancak tek elimizle gülle atar gibi atabiliyorduk lisedeyken. zor yani.

sayi oldugunda cikan ses bariz efekt.
o kadar uzaktan o kadar net ve yuksek ses potada mikrofon olmadan alinamaz diye du$unuyorum.

gerçek değil bence, bi de şu geldi aklıma; www.yourdailymedia.com

ben giremiyorum ya mahkame kararı çıkıyor engelli mi ki yau?

208.65.153.253

$eklinde deneyin

dns olarak açılmış bi kontrol edin giremiyorsanız.

lebronun reklamı ne kadar gerçekse, bu da o kadar gerçek.

fileden geçen topun geliş hızından daha hızlı bir şekilde yoluna devam etmesini biri açıklasın yanlız bana :)

eheh yani...fileden geçen top tekrar pota hizasının üstüne nasıl zıplayabilir ki..küçükken hayvan gibi zıplayan sağa sola giden ufak topçuklardan değil ki bu ahah.

ahah bir $ey daha dikkatimi cekti.
2. ve 3. baskette topun fileden gectikten sonra izledigi yol, zipladiktan sonraki yuksekligi birebir ayni. (arkadaki agaclari baz alarak dikkatlice bakin)

@ sijwocaq, x factor, assert h : tebrikler arkadaşlar olay çözüme kavuştu böylelikle. ama yinede helal diyoruz gençlere.

hiç bir bozulma olmadan yapamazsın, yani elindeki veri "sıkıştırılmamış" veri değilse. eğer sıkıştırılmışsa, bir şekilde recompress etmek zorundasın. sanırım virtualdub iş görür.

amacın sadece izlemekse güzel bir player bulup, ayarlarından "90 derece çevir" demek.

mesele çevirmekte de değil de sonradan alacağın çıktı da. şöyle ki DV çektiğin görüntü 720X576 dır. eğer sen bunu 90 derece çevirirsen 576X720 olur görüntü. composizyonun 720X576 olduğu için sonra export ederken bunu 720X576 alman lazım O zaman nolcak yanlardan boşluk, üstten ve alttan kaybın olcak. Videoyu biraz da küçültürsen yukarıyı kurtaracak şekilde yanları siyah olcak şekilde döndürmüş olursun. envai çeşit kurgu programında rahatlıkla halledebilirsin. illa isim diyosan premiere

tesekkurler cevaplar icin...

Satan size vergi dairesinden borcu yoktur kağıtlarını getiriyor. Üzerinde rehin varsa onu kaldırttırıyor. Beraber notere gidiyorsunuz, satış gerçekleşiyor. O esnada verirsiniz.

daha para verme noktasına gelmeden bi servise gidin derim.bir arkadaş galeriden ikinci el bmw 116 aldıydı da araba servise gidince takla atmış çıktıydı.ya yaaa...

1- alici ile bir gun belirleyip ozel servise gidin. bastan asagi kontrol ediliyor. boyasina kadar yani. asagi yukari 50 ytl gibi bir ucret odeyeceksiniz (honda icin ben bunu odemistim).

2- notere gidin. noter zaten isinin ehli birisiyse alicidan -borcu yoktur- makbuzunu isteyecektir. buna gore satis sozlesmesini hazirlayacaktir.

3- satis sozlesmesi hazirlandigi zaman imza atilmadan once aliciya -paranizi aldiniz mi?- seklinde bir soru sorar. alici almadiysa oracikta takdim edersiniz. oturup birlikte parayi sayarsiniz.

4- alici notere -parayi aldim- der. imzayi atar, el sikisip isi oracikta bitirirsiniz.

hayirli olsun.

belkı alakasız ama bişi eklemek ıstedım..

Bosch Car Service diye bi yer var..arabayı goturuyosun oraya.bi rampaya oturtuyolar neresınde ne sorun var şak dıye soyluyolar..
www.boschservice.com.tr adresınden size en yakın servısı ogrenebılırsın..

Not: reklam gıbı oldu ama alakası yok sadece paylasmak ıstedım..

arabanın sahibi borcu yoktur temizdir gibi bi kagıt alıyo
beraber notere gidiyosunuz
o size parayı veriyor saymaya basliyosunuz. iki taraf da tamam , alacagımı aldım, verecegimi verdim deyince imzalar falan atılıp islem tamamlanıyor.

- bi usta ya da servis ile anlaşıp önce aracı kontrol ettirin.
- temiz olduğuna ikna olursanız araç sahibi trafik vergi dairesinden satış için borcu yoktur yazısı alacak. bu yazı trafik cezası ve vergi borcu olmadığını gösterir belgedir. 7 gün geçerliliği vardır aklınızda olsun.
- sonra beraber notere gidip satış işlemini gerçekleştiriyorsunuz bu sırada vergisi fln ödeniyor satışın. satış masraflarını kimin ödeyeceğini önceden kararlaştırmanızı tavsiye ederim.
- parayı isterseniz bu sırada verebilirsiniz. noterde işlemlerin gerçekleştiği sırada. ya da satıcı ile anlaşırsınız, bankaya parayı yatırıp öyle notere gidersiniz. imzalar atılır. yeni aracınızı hayırlı olsun.
- kazasız belasız sürüşler dilerim.

emule'de arama kısmından dosya tipini arşiv seçip forrest gump ost yazıp aratırsanız da bir sonuca ulaşabilirsiniz...

teşekkür ederim. ilk cevaptaki linkler çalışmaktadır.

tescıllımı bılemıyorum ama ''Gergedan'' farklı geldı bı an..

-büfbüf
örn: "abi büfbüf'e gidelim süper sandviç yapıyolar"
-ka-bü-re
örn: "abi ka-bü-re kafe-büfe-restorantın kısaltması olmasın"
(bu şaka!)

Orti's

tescil'ini bilemiyorum ama "marmelade"

arkadaşlar bu isimler birazcık küçük ve kendi halinde yerler için olmuş. burda söz ettiğim "kafeteryalar zinciri" yani ne bileyim mcdonald's gibi bir sürü yer olacak nerdeyse.. o yüzden isimleri düşünürken bunu göz önünde bulundurursanız sevinirim. teşekkürler yine de.

aklıma gelen fantastik isimler :

-forum restoran (hani zincir ya, kalabalıklar toplanıyor ya)
-adrestoran (kısaca adres de olur, olay sandviçse doğru adres hesabı)
-okyanus burger, okyanusya (bunlar da geldi öyle)
-atlantis (yok artık)

Istanbul'da Barış büfe,Marmaris büfe,Bambi bunlar lezzetiyle zincir olmuşlar.Kırıntı çok basit,kıt mı yemek veriolar gibi düşündürebilior ama tikitoş mekanı oldu mesela.Akılda kolayca kalan isimler olmalı işte mesela "Enfes" ya "Nesif".Ama içinde bulunduğumuz toplumumuzu düşünürsen para kırmak için şöle muhafazakar isimler seçebilirsin:"türbüş" :D şaka şaka kendimi tutamadım. :D
"Çağdaş" bence iyi olur.Ikı tarafı da idare eder.

Tostingham =D

şaka bi yana "Tostçu" olabilir kısa ve öz olarak. ama büyük ihtimalle tescili vardır bunun.
dikkat ediyorum da, dükkanlarda öyle şaşalı isimler dönemi geride kalmış gibi. artık birçok işletme sahibi dükkanlarına kısa ve öz; özellikle de akılda kalıcı isimler seçiyor.
- Kantin
- YeDoy
- Açım =)
gibileri olabilir.
ya da çarpıltılmış yamuk ingilizce kelimeler de olabilir.
- Maxi
- Crazy's
- Cooker
vs vs..

fastburger

procoder olduğuna göre edius'ta vardır sende. edius 3.0+ versiyonları vob dosyasını import etmeye izin veriyo. .avi şeklinde export alabilirsin.

.vob zaten mpeg2 dir, uzantısını .mpeg yap kendiliğinden olur :)

mpeg e çevirince uzantısını eğer chapterlara bölünmüşse vob içinde sadece ilk chapter ı görüyor programlar. edius a çekip ordan render almak işe yaradı ama bu da çok yavaş işliyor.

hmm bak ben onu bilmiyorum öyle mi oluyormuş? ama saçma geldi bana niye sadece tek parçasını görsün ki? onu oynatan player uzantısına bakmıyor ki, içinde ne var ona bakıyor. istersen uzantısını .eksisozluk yap yine bir şey değişmez. proceder i niye kullanmıyorsun ki?

total video converter

Kaptan Black'in Türkiye çakması olan Black Galleon'n fiyatını söylemiş sana.

#12417128

yok yav bildiğin captain black aldım paketi inceledim. captain black'ti yaa...

Çakmadır o zaman kesin. Urfa işidir. Kendi üretildiği ülkesinde bile 3 liraya satılamıyorki.

yalnız şöyle de bir şey var ben bu sigaranın 3 liradan yukarı satıldığını hiç bir yerde görmedim alayı mı çakma bunların ulen

5 liraya aldım bugün marketten. yanlız zaten satışı yasal değil bunun. kaçak satılıyor yani resmi bir fiyat aramamak lazım.

orijinalinin turkiye'ye gelis fiyati 2,5 ytl. gerisi saticiya kalmis.

Bende bir ekstra soru sıkıştırayım o zaman şuraya.

Orjinali ile çakması nasıl ayırdedilir?

içimi güzelse çakma yada orjinal olması farketmez. pakedinden kesinlikle anlaşılamıyor çakma olup olmadığı. ben pek hazetmem kendisinden zaten.

tıbbi cihazlarda kullanılacak olan semboller, tedarik edilecek olan etiketleme ve bilgi

gibi birşey olması lazım ama biri de beni düzeltebilir

medikal cihazlardaki semboller, etiketleme ve bilgi içindir.

gibi de bir şey olabilir. başka biri de beni düzetebilir :)

tıbbı cihaz etiketlerinde kullanılıcak semboller,etiketleme ve bilgi tedarik edilecektir.

Medikal cihazların etkilerinde kullanılan semboller, etiketleme ve bilgi sağlamak içindir.

arkadaslar kusura bakmayin ama bayagi atmissiniz; emin olmadiginiz durumlarda yanit vermeyin derim. sadece quanta'nin dedigi dogru, digerleri yanlis. yani:

"tıbbı cihaz etiketlerinde kullanılacak semboller,etiketleme ve bilgi tedarik edilecektir."

second edeyim motion'ı, egotm haklı.

bu "ISO 15223" adlı sertifikanın ingilizce tanımı, türkçe kaynaklarda ise bu tanım "(üretici firmanın) medikal ürünlere özgü etiketleme ve bilgilendirmeyi sağladığına dair ISO 15223 sertifikası" şeklinde geçiyor, birebir çeviri olmasa da belki yardımcı olur.

bu zaten duzgun bir cumle degil ki? yani oznesi yuklemi yok. hede hodonun hede hodosu $eklinde bir$ey olacak iskelet olarak yani.

valla hamlamadan dolayı meydana gelmiş bir hödö olarak görünüyor. futbolcunun dostu bengal'i öneririm. bir kaç güne bir şeyin kalmaz gibi.

geçmiş olsun.

Laktik asit "et kesmesi" denen çok şiddetli olmayan, üstelik dediğin kadar da küçük bir alanda değil, genellikle bütüncül bir kas bloğunda hissedilen ağrıya sebep olur ve lineer olarak zaman içimde azalır. Yani her 8-12 saatte bir azaldığını geçtiğini hissedersin.

Dediğin tür bir ağrı küçük bir kas yırtılması, zorlama zart zurt gibi. Sanılanın aksine küçük kas yırtıkları kendiliğinden geçiyor sanırım. Kısacası ağrı uzun sürerse veya şiddeti belli bir eşiği aşarsa doktora git, kalanını sallama o kadar. Zaten bu cümle genel "sporda sakatlık doktor" algoritmasıdır.

teşekkür ederim ama ağrı yok. ağrı olsa zaten geçer herhalde deyip kendi haline bırakırdım ama garip bir yanma var ve 1 hafta oldu. hamlama falan 1 hafta sürmez ki sürer mi?

daha önce başıma şöyle geldi. korner kullanırken bi abanmıştım topa sağ bacağımın üst iç kısmında ani bir yanma başlamıştı. kas (lif) yırtılması sanırım bu. yeterince ısınmadan esnemeden zorlamadan kaynaklanıyor olsa gerek. sizinki belki o anın sıcaklığıyla hissetmediğiniz ama ertesi gün farkında vardığınız bir versiyonu olabilir. tıbbi olarak nedir bilemem ama tedavi olarak zorlamamayı tavsiye ediyorum. benimki zamanla geçti.

biraz tibbi olacak tabi ama sein durumuna adduktor sprain denir. yani bacagin ic kisimindaki kaslarin zedelenmesi. o bolgede obturator sinirin dallari bulunur, zedelenmeden dolayi sinirin irritasyonu ve yanma olabilir... gececi bir durum merak etme. uzgunum ama yanma yakalasik 3 ay bile surebilir. ama bir sekilde hafifleyecektir. bir daha boyle birsey yasarsan ilk onlem olarak alterne sicak soguk uygula inflamasyonu azaltir boylece yanma gibi seyle olmaz. tabi spora en az 3-4 hafta ara vermen lazim. bir daha da esnem yapmadan isinmadan kaslarini zorlama bu sana ders olsun...

edit: bu yazar bir ortopedi uzmanidir...

hocam 2 hafta dayanmissin iste, 1 hafta daha dayaniver. erken cikardiginda yanlis kaynama olursa, bu sefer doktorlar kiracak o kemigi ve daha uzun sure alcida kalacak. o taktirde nasil dayanacaksin buna? hem doktor da bunun s1kici bir sey oldugunun farkindadir ve bunun bilinciyle 3 hafta demistir. buradan doktorlarin verecegi tavsiyeler uzerine de , o alciyi cikartayim deme sakina:

www.eksiduyuru.com

piskopat adamin teki gelir, ben doktorum cikart gonul rahatligiyla der ve kabak senin basina patlar, sen de sonuclarina katlanirsin.

gecmis olsun ;)

ben doktor değilim.
Yıllar önce kolumu çatlatmış bir hafta boyunca anlamamış, ağrı geçmeyince doktora gittiğimde çatlak olduğunu öğrenmiştim. 4 haftaydı sanırım alçı da kalması gereken süre. ama ben 21 ya da 22. gününde çıkardım alçıyı. kolum gayet iyiydi. daha sonra çok düşük şiddetli bir çarpma sonucu kolum tekrar çıtırdadı ve ben bir aydan fazla bir süre tekrar alçıyla dolaşmak zorunda kaldım.
demem odur ki alçı çıktığında bile kol tam olarak iyileşmiyor, gerçek anlamda iyileşmesi için mümkün olduğu kadar zaman vermeliyiz.

benim bileğim çatladığında alçı içinde gayet iyi gözüküyordu. alçıyı kesip çıkardıktan sonra oynatamadım bile. hala ağrı yapar yük binince.

3 hafta alçının çıkma süresi değil,yapılan müdahelenin kontrol edileceği zaman zarfıdır.Doktorunuz 3 hafta sonra röntgeninizi çekecek,bir önceki ile karşılaştıracak uygun bir karar vermeye çalışacaktır.Ağrınızın olmaması doğru ve tam iyileştiğinizi göstermez. Bunca sonra ilgili uzvunuzu kullanmama ile ilgilidir.
sıkılmayın dayanın karlı çıkan siz olacaksınız

ben de ayni mallik cercevesinde elimi kirmistim hacim. yalniz ben 5 gun sonra gitmistim doktora. kirik mi olm suna bi bak diyerek. neyse metakarp falan serce parmakta kirik varmis ayni seninki gibi. kirik degil catlak aslinda. neyse ben 12 gunde cikartmistim alciyi. sonra da doktora gorunup 12 gun durdugunu soylemistim. tamam kaynamistir dedi. tekrardan bi rontgen istemedi, cunku bariz yamuk kaynadigi belli oluyodu. o yamukluk da benim gec gitmemden kaynaklandi aslinda. neyse sen cikarma yine de. adam 6 sene okumus doktor olmus. azicik lafini dinleyin len adamlarin. kalsin abi kalsin.

bi de alciyi cikardigin zaman parmaklarin hareketi ozlemis olacaklari icin eklemlerinde agri olacaktir muhakkak. dayanabildigin kadar sicak suyun altinda belli periyotlarda bulasik sungeri sikip sikip birakmak eklemleri biraz olsun rahatlatiyo. bu da doktorun tavsiyesidir ayricana.

donanımhaber forumlarına bak istersen. orda da bir samsung hakimiyeti hakim gibi.

full hd ise daha iyi tabi ama şu anlık gereksiz gibi.ekran küçük olacaksa hd ready yeter bence.

orqan'ım burada da yazmış olduğumuz eski sorulara cevaplar olacaktı bir arat istersen.

lcd tv olarak kullanıcısı olduğum bravia'yı öneriyorum. bravia almayacaksan plazma'ya yönel derim. onların da çözünürlük problemi var ama mesela 50 inç hd ready plazmayı 2.250 ye buldum desem inanır mısın? hani işlevi değil ama boyu diyenlerdensen hoşuna gidebilir. 127 ekran yani boru mu.
full hd şu an marifet değil 1-2 sene içinde de pek marifet olacak gibi görünmüyor. işin aslı 720p oldukça kafi geliyor ama bu insan gözü bir garip ben 720p izleye izleye artık normal dvdripleri falan bile kafaya takmaya başladım. kötü bir hobi aslında. eskiden ne güzel vcd vardı takıp izlerdik çözünürlük falan takmazdık kafaya.

samsung full hd

rapget.

Rapget, premimum olmayan kullanıcıların çakallık yapması için değil miydi yav?

değil, rapget işinizi görür

flashget'te bahsettiğin durmadan açılan pencereleri kapatabiliyorsun zaten :)

Peki rapget nasıl benim premimum hesabım üzerinden indirecek? Bir yere kullanıcı adımı ve şifremi yazmam gerekmiyor mu ?

orbit downloader iyidir. grab++ özelliğini açarak sitelerde bulunan herşeyi indirebilirsiniz. nispeten de hızlıdır (özellikle rüzgar testine sokmadım, kişisel fikrim öyle)

Orbit kullanmaya başladım ve çok işimi gördü. Hem tek kalemde zilyon tane rapid linkini ekleyebiliyorum hem flash get den daha az kaynak harcıyor hem de video sitelerinden tek tılamayla video kaydetme, gain++ gibi özellikleriyle benim gözümde flash get in kat be kat öne geçti bi an.

Güle güle flashget, güle güle sevgi kelebeği.

rapget premium hesabınız için de kullanılabiliyor, settings'de servers tabında kullanıcı bilgilerinizi girebileceğiniz bir alan var. evet.

free download manager

şu yüksekliği ayarlanabilir sandalyeler falan var belki onlardan bir tane alırsan sorunun çözülür.

masa filan demişsin ama belki bu da işini görür
www.comfydesk.com.tr

ne kadar enteresan,ben dün kurtuldum.hem bilgisayar başında saatler harcamaktan hem kambur durmaktan.sağımın solumun uyuşmasından.boyuma göre tam dik durmamı gerektirecek bir kitaplık ayarladım.süper.böyle değişikte oluyor hem.kitaplık olmaz dolap olur fartketmez.ayakta ama süper.

comfydesk tam aradığım şey gibi. sandalyemin yüksekliği ayarlanıyor ama temel sorun şu: ekranı göz hizana getirirsen kolların yanlış pozisyonda kalıyor, kollarını doğru pozisyona getirirsel ekran aşağıda kalıyor, zira klavye ile ekran birbirine bitişik. Comfydesk bunu çözmüş hem ellerini yukarı kaldırmana gerek kalmıyor hem de ekran göz hizanda, fakat çok para istiyor allahsızlar. Mobil olmasına gerek olmadığına göre benzer bir şey yapabilirim belki.

Teşekkürler.

lap toplar için özel bi zımbırtı var aleti üzerine koyduğunuz. masa başında kullanmak için ideal bir alet epey rahat olduğunu biliyorum ama adını bilemediğim için ancak bu kadar yardımcı olabiliyorum.

sijwocag, logitech alto'yu diyor olabilir. indragandi'de verilmisti oradaki linklerini yazayim. bazen iyi indirim oluyor. tekrar verilirse filan takip edersiniz belki.

www.indragandi.com
www.indragandi.com

evet aynen o alet ainothia

laptopi uzerine koyabildiginiz (yukaridaki linklerdeki gibi) standlardan ve ayrica bir klavye mouse seti (kablosuz sahane olur) ile rahata kavusabilirsiniz. basta aliskanliktan dolayi garip gelse de zamanla ekranin biraz geride olmasina da alisiyorsunuz. kambur durup sirt, boyun agrilari cekmekten iyidir her halukarda.

comfydesk aldım. pahalı mahalı ama versatil bir çözüm. memnunum şindilik. teşekkürler.

micra mı 5 kişilik? ben sığmıyorum ona be. o ruhsatı veren de polis zaten bir nevi merak etmeyin birşeycikler olmaz.

istiap haddi başlığında yer alan, (bkz: #11293575) nolu entryde solak diyor ki:

mesela standart otomobillerin istiap haddi 4'tür; öne 1 kişi arkaya 3 kişi ve sürücü toplam 5 kişi şeklindedir.

motosikletlerinki 1'dir; 1 yolcu, 1 sürücü toplam 2 kişi şeklindedir.

hülasa, istiap haddi; "aracı kullanan kişi hariç" olarak belirtilmiştir.

motosikletlerin ruhsatında istiap haddi 1 kişi yazıyor diye, arkada yolcu taşıyanlara ceza kesmeye yeltenen trafik polisleri var. cezayı imzalamayıp, şikayette bulunabilirsiniz, sonuç almak çok kısa sürüyor.

sanırım entry yeterince açıklıyor herşeyi. korkulacak bir şey yok :)

bu arada abimin motorunun ruhsatında da istiap haddi 4 kişi yazıyor. sanırım marka bmw olunca direk araba sanıp yazmışlar. şimdi 5 kişi binsen motora polis ceza yazsa geçerli olur mu, olmaz mı acayip merak ederim.

yakın bir abimizin nüfus cüzdanında 31 şubat 1946 doğumlu yazıyordu. devlet memuru olunca normal karşılamak lazım.

kıymetli kahvegibi, mesleki hassasiyetinin hastasıyım, götten sallamanın ustasıyım. kişisine göre değişir diyerek yeni açılımlar getirmek istiyorum. hatta keçibaşı olarak da baktırmak lazım der, selam ederim. (bkz: mardin'e uçakla keçi götürmek)

not: sen bir de utanmadan silersin bunu. emeğe saygı +rep isterim.

nod32.

Avira tum testlerde nod32'yi geride birakmistir. o yuzden lisansli nod32 yi sallayarak avira kullanan biriyim: www.free-av.com

Mart ayı anti virüs test raporu: www.sunbelt-software.com

kaspersky.

(git: 25233)
(git: 23035)

işbu yanıtı verdiğim bilgisayarda avira kuruludur...

avast kullanın ev kullanımı için bedava.

kaspersky kullanmayı düşünenler için bir uyarı, program işleyişi gereği dosyalara bir ilinti kuruyor. daha sonraki taramlarda işini kolaylaştırsın diye. lakin bu bir süre sonra inanılmaz bir şişkinlik yaratıyor. hatta uninsatall ederken bunları siliyim mi gibi bir soru soruyor eğer hayır derseniz o dosyalar program olmadığı halde diskinizde kalmaya devam ediyor. kaspersky çok kasar diyenler yalan söylemiyorlar yani.

benim tavsiyem avast. ev kullanıcıları için ücretsiz key alabiliyorsunuz sitesinden.

(bkz: #13105479) faithless arkadaşın ekşide yazdığı gibi
license.avira.com adresinde avira premium personal için 6 aylık bedava key veriliyor. Onu da kullanabilirsiniz...

Bu arada bu entry yi bana göstererek benim de key almama vesile olmuş baldur a da teşekkürü bir borç bilirim ;)

www.av-comparatives.org

kaspersky.

www.av-comparatives.org daki sonuclara gore sampiyon AntiVir olmus galiba, ben mi yanlis yere bakiyorum?

Tam degil ama yakin olarak dirty martini var.

wpi'a katılıyor ve ekliyorum.

Böyle bir şey sade olarak zor bulunur. Fakat yerel içkilerden Şalgam ve boğma karıştırılarak içilir.

şalgam rakı da bu gruba sokulabilir. ben raki içmediğim için hiç içmedim ama rakıyı şalgamla içen bi dolu arkadaşım var.

kasmaya yada yeni donanımlar almaya gerek yok. piyasada 15-20ytl civarında satılan bi urun var kasadan cıkan out, aletin in bolumune giriyor 5-6 ciki$ veriyor tercihen kullanirsin işte. sizin oralarda rastlamadiysan bir tanidigim satiyor, fiyattan tam emin değilim ama düşünürsen bi sorarım.

Bizim ofisteki bilgisayar da böyleydi yakın zamana kadar. Aparatı bilemem ama bunu çift çıkışlı bir ekran kartı ile yapmak mümkün. Yeni nesil ekran kartlarının hepsi çift çıkışlı zaten. Yanlız eğer hdmi çıkışlı ise ikinci çıkış onu agp ye dnüştüren apartlar var ve hatta monitörlen beraber geliyor bu aparat. Fİziki bağlantıyı yaptıktan sonra windows açılırken iki mönitörde de aynı görüntüyü alırsın önce, taa ki xp açılıncaya kadar. Eğer sistem açıldığı halde hala aynı görüntüyü alıyorsun görünüm ayalararında masaüstümü bu mönitöre genişlet gibisinden bi seçenek çıkacaktır. Onu seçtiğin zaman istediğin formata ulaşacaksın.

sevgili alwaysdrunk :) o soru sahibi benim sanirim.

ayrica @05 'in dedigi gibi bir alet yok sanirim. o dediginiz alet goruntuyu klonlamaya yarayan alet. eger oyle bi alet varsa ben 5 tane alirim yani.

sen gideceksin abim, cift cikisli (yeni ekran kartlari genelde iki tane dvi cikisli) ekran karti alacaksin. pasalar gibi kullanacaksin.

Ekran kartları için ufak bir çoklayıcı zımbırtı var. Bir IN 2-3 tane de OUT oluyor genelde. Bizim okulda sınıflarda kullanılıyor en basitinden, ekran kartından çıkan kablo bu naneye giriyor oradan da biri hocanın masasındaki monitöre gidiyor diğeri de projeksiyon makinesine gidiyor (projeksiyon makinesinin girişi ile monitörün girişi aynı)

Arkadaslar, o dediginiz alet goruntuyu ayni sekilde diger monitorlere yaymaya yani klonlamaya yariyor. alwaysdrunk'in istedigi ise dualview olayi. Yani goruntuyu yayma.

Ben de evimde ayni sekilde kullaniyorum.

edit: buyrun. benim dedigim alette budur: www.matrox.com Oyle 15-20 ytl'lik bir cihaz degil ama. 150 $ filandi yanilmiyorsam. Ayrica vaktinde aradim ama Turkiye'de de bulamamistim.

arkadaşlar konuyla alakasız ama aklıma şu takıldı.Abi günümüzde bir çok insan çift ekran kullanıyor.Genelerde 2 tane aynı model ekran alıyor.Ama ben diyorum ki.Madem 2 ekran kullanıcaz.Sağda solda olan ekran köşeleri olmayan.Sadece çift kullanmak üzere yapılmış ekran modelleri varmı.
Yani şöyle sol daki ekranın sağ kenarı yok kadar ince.sağdaki ekranında sol kenarı yok kadar ince.
Varmı böyle bişey?

iki ekran birlestirilmis lcdler falan var, ama genelde 2 ayri ekran satin almaktan daha pahalli oluyor. Iki ekran baglamak icin ya 2 ekran karti (biri pci express digeri pci olabilir mesela) yada 2 ekran cikisli ekran kartina ihtiyaciniz var, baska turlu formuller zor ve zahmetli. piyasadan kullanilmis iki ekran cikisli karti 30-40 dolara alirsiniz.

cevaplar için teşekkürler ;
herahlde extended desktop yapabiliyor diye düşünmüştüm o aparat fakat biraz kafa patlatınca gerçekten ekranı klonlayacağını süper zekamla çözdüm :p

benim aradığım olayın adı dual-view veya dual-head imiş , peki benim alacagım dandik bir pci kartla bu işi çözecek olan sanırım bir yazılım.
o da olmazsa çift çıkış ucuz bi kart alacağım sanırım. dvi çıkışları normale çevirmek için bir aparat vardır diye tahmin ediyorum.

bu arada sevgili trimpot , bu yaz konser zamanı sana bira borcum hala sabit unuttum sanma :))

"dvi ==> vga" ceviren aparatlar mevcut. 5-10 ytl gibi birsey. pci bir ekran kartta isini gorur ya da cift cikisli ekran kartida is gorur. karar sana kalmis.

** gorusecez umarim :)

hatırladığım kadarıyla bornova/ege üniversitesi kampüsünde vardı yüzme havuzu. giriş şartlarını bilmıyorum ama.

ege üniversitesinde slip mayo zorunluluğu var. duyduğum kadarıyla öğrenci 1.5ytl, 1.5 saatlik bir periyot için tabi bu ücret.

balçovada termal tesislerinde var havuz ama öğrenci işi değil pek. öğrenci indirimi yapmalarına rağmen fiyatları epey tuzlu. balçova termal aqua diye aratırsan google da sitelerinde fiyat listesi var.

beni dinlersen havuzla hiç uğraşma derim.
eğer bu kadar yüzmeyi seviyorsan, madem dokuz eylül'de de okuyorsan, hafta sonu bir sahile git. orada yüz. prosedür yok, para yok, şu yok, bu yok...

git rahat rahat yüz.
hem sağlık sorunsalı da yok denizde. mis gibi...

Öldüğünün haberi bir şekilde ama mutlaka ailene gelecek. Sonra ailen gelerek ya da gelmeden devreye konsolosluğu sokacak, akil danışacak ve tarifeli bir uçağın kargo bölümünde yerini alacaksın muhtemelen. Memlekete mutlaka gelirsin bence yani, tamamen sahipsiz kalmazsa naaşın.

Daha çocuktum, almanya'da uzak bir akeaba öldüydü, ailesinden kimse gitmedi, uçakla tabut geldiydi.

yurt dışında gurbetçi psikolojisi bambaşkadır..

niceleri açlıktan olur niceleri çirkefleşir
ama hiçbir meftaa yı orda bırakmazlar
paralarını toplar yollarlar memleket
bu da ayrı bir gerçek

bazı ülkelerde vefat ettiğiniz zaman yakını olmayan kimseleri, hastane konsolosluğu arayıp haber veriyor.

ailenizden biri olmasa da, komşunuz, arkadaşınız vs. de mi yok. illa ki birileri çıkar kovalicak. en olmadı kaza geçirdiniz biri sizi kucaklayıp getirdi hastaneye, o ilgilenir.

bu arada uzun ve sıhatli bir ömür dilerim...

gecen yil ingilterede enistemiz vefat etti. kalp hastasi idi ve orada yasamiyor idi. oğlunun yanina gitmisti gecici bir sureligine. diger avrupa ulkelerinde durum nedir bilmiyorum. her olene otopsi yapiyolar mi vs. ama bizim enistenin naasi bi sürü bürokratik işlemden sonra ancak 15 günde türkiye'ye getirilip defnedildi. allah gecinden versin boyle bir durumda eger bulundugunuz yerde kacak diilseniz kimliğiniz varsa bir sekilde elçilik konsolosluk vs. sizin mevta oldugunuzdan haberdar olur. ona görede işlem yapılır. sağlıklı uzun ömürler diliyorum..

vergi indirimi filan degil soz konusu olan, o belgeler turkun kivrak zekasini gostermektedir. adam zaten o dukkanda calisiyor, yani emekli olacak elbet. peki ya esi? esi calismiyor yani emekli olmayacak ve esinin emekli parasini alamayacak adam haliyle. iste bu sorunun ustesinden gelmek icin, adamlar kendilerini isci gosterip, eslerini de dukkan sahibi yapiyorlar. hem de kadin kendini patron filan hissediyor, boylelikle -guya- karisina ne kadar onem verdigini de ispatliyor; mutlu oluyor kadin vs... en azindan benim bildiklerim boyle yapiyor.

olay tamamen kurnazlık. şirket bir başkasının üstüne kuruluyor ama bütün çeklere, senetlere vb. yetkili imzayı şirketin sahibi sanılan kişi atıyor.

yani herhangi bir borç çıktığında şirkete haciz gelmiyor.

Aynı şey benim dikkatimi de çekmiştir. Teknik sebepleri bilmem ama bir görüşüm var:

Türkiye'de hanehalklarının geçimi, miras üzerine döner ve mirasın gövdesi de gayrimenkul, yani ev, dükkan ve arsalardır. Eğer bu olmasa işsiz Türk toplumunun %90'ı aç kalırdı emin olun. Afrika ülkeleri gibi olabilirdik.

Türk kültürü miras paylaşımında evleri kızlara, arsa ve dükkanları erkeklere dağıtacak şekilde evrimleşmiştir. Hani arsaya, inşaat, müteahhit işleri ile kız çocuk uğraşmasın, dükkanda erkek varis bir iş kurup çevirsin, kızın da başını sokacak evi olsun gibi düşünülür. Mantıklıdır da.

O gördüğün patron hanımlar muhtemelen erkek kardeşi olmayan ve kendine dükkan kalmış evlatlar. Burada klasik enişte-damat devreye giriyor. Mülk kaynağı kadının tarafı olduğu için sembolik olarak kadında kalıyor, erkek dükkanı işletiyor.

Eeee, sonuçta toplumun yarısı kadın ve Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet kanunlarına göre erkeklerle eşitler. Dolayısıyla çevrede gördüğün dükkan mülklerinin ciddi (>%50 değil ama ayrıntı da değil) bölümü kadınların üstüne...

Biraz sosyolojik analiz oldu ama...

bu işin sebebi eşinin emekliliği olamaz. öyle olsa adam zaten adi ortaklıkta emeğini koyan kişi olarak sigortalı olur, karısını işçi gösterir, onun primini yatırır.

bundaki kurnazlık lancelot du lac'ın dediği türden bir şey olabilir.

kasap adam ne için çekine imza atmaktan çekinsin ki(:

daha önceden çeşitli sebeplerle, bankalardan kara listeye alınmıştır. çeki senedi dönmüştür. eşinin/kızının üzerine yeni bir firma kurup ticari hayatına devam ediyordur.

harika, yaratıcı atışlar gelmiş. Dogrusunu yazayim;

Babamin islettigi marketimiz annemin üzerineydi. cunku market, berber, kasap gibi dukkanlarin 2 saatligine bile kapatilmasi buyuk zararlara yol acar (neden diye sormayin cunku bu basli basina bir tatisma konusu). Vergi gibi devlet isleri icin dukkandan ayrilmak soz konusu olamaz bu sebepten. Ondan dolayidir ki dukkanin annemin üzerine olmasiyla devlet dairelerine babamin gitmesi zorunlulugu ortadan kalkiyor ve dukan her zaman acik kalmis oluyordu.

genellıkle kucuk ısletmelerde yasanır bu durum..

sebebine gelince..efendim dukkan sahıbı bir bayan..orada patron diye duran adam onun kocası.
banka hesapları adamın ustune acılır.çekler adamın adınadır.herhangı bi çek döndügü zaman dukkanın adı lekelenmez.haciz geldiginde adamın adına hıc bırsey olmadıgı ıcın haciz işlemi yapılamaz.
bu aradada hanım bağkura baglanmıs olur..adamda ssk dan para yatırır..
bu işletmelerde genel olarak 1 yada 2 kısı calısır.onlarda sigortasızdır.adam kendıne sigorta yaptırırkı dukkanda hıc kımse calısmıyo gorunmesın dıye.
oyle deıl hanımada sıgorta yaptırıp onu calısıyo gosterebılır dıyebılırsınız ancak denetlenemeye geldıklerınde bu durum daha mantıklı gorulmektedır..

yazanlar çoğu doğru ama eklenecek olan birşeyler var...
şimdi şirketin battığını farzedelim...bu şirketin piyasaya 100.000 ytl borcu var.. herkes hacze geliyor.. ve adamın 1 arabası ve 1 evi var...
işte bu araba ve evi alacaklılar cebri icra yoluyla alamıyolar çünkü şirket(yani asıl borçlu) kadının üzerine kayıtlı... ama eğere şirket erkeğin olsaydı alacaklılar o araba ve evi de icra dairesi aracılığıyla sattırıp alacaklarını da oradan gelen parayla tahsil edebileceklerdi ve iflas eden karı kocanın elinde hiç bişey kalmayacaktı..
ama tükkanı karının üzerine yaptırınca batsan bile en azından köşede bir dairen araban falan kalıyo.. kendini garantiye alıyosun..

bizzat şahit olduğum bir durum daha var ki konuyla ilgili, şöyle;

babanın evlilik dışı bir evladı daha var, hemi de nüfusu üstüne. şimdi baba vefat edince miras nüfusundaki evlatlar arasında bölünecek ama bu evlilik dışı kişiye kalsın istemiyor resmi anne, kendi resmi evlatlarının hakkı bölüşülsün istemiyor. böyle bir yola başvuruyorlar. böylece baba vefat etse bile tükkan annenin olduğu için evlilik dışı arkadaşa bişey kalmıyor.

kovulmayı beklemekten başka yapabilceğiniz hiç bir şey yok. size tavsiyem iş kanunun haklı fesih ve geçerli fesih ile ilgili maddelerini iyice okumanız. muhtemelen insan kaynakları departmanınıza (varsa tabii yoksa bu işe bakan kimseler) sizi takibe almış durumdadır ve haklı ve geçerli fesihe neden olacak bir durum oluştuğu anda sizi tazminat ödemeksizin işten çıkarmanın yollarını aramaktadırlar. eğer bu maddeleri iyice özümserseniz belki işçi açısından fesihi haklı ve geçerli kılacak bir durumu hali hazırda yaşadığınızı farkeder ve tazminatızı alarak iş sözleşmenizi fesih edebilirsiniz.

Hocam, biraz bariz ve belki gereksiz olacak ama "tazminat almam" gerek diyorsun ya, iste onu isten cikarilirsan alman gerek. Senin rizan disinda isten cikardiklari icin veriyorlar tazminati. Tazminat bir yerde bir sure calisinca kazanilan bir hak degil yani, istegin disinda isten cikarilirsan olusan bir hak.

Bunun çirkefliğe girmeyen bir yolu yok. Olmaması da gerekir, tazminat bu, ikramiye/maaş değil, işveren atarsa hak kazanıyorsun.

NOT: Şu anda içeride tazminatın olduğu için mi, yoksa boşta kaldığın sürede maaşına ihtiyaç duyduğun için mi işinde devam ediyorsun. Bunu iyi çöz. Yanıt genelde b şıkkıdır ama a şıkkıymış gibi davranılır.

Dediğin durumdaysan ve gerçekten sadece tazminat için kalıyorsan buna "negative reinforcing loop" diyorlar, hemen yarın istifa et.

eğer erkek değilseniz ve evli değilseniz; evlenmeyi düşündüğünüz sevgiliniz de varsa, evleniverin, 1 sene içinde, "kocam çalışmamı istemiyor" diye ayrılırsanız işten--tazminat vermek zorundalar.

ya da evleneli 1 sene olmamışsa, yine bu dediğim geçerli.

benim mesela var şirkette hırlaştığım insanlar, burada çalışmamı artık imkansız kılan ve evleneli 2 ay oldu. önümüzdeki 10 ay ne gösterecek, ona göre, istifa edip etmemeyi ciddi olarak düşüneceğim.

maaşlarınız ödenmiyorsa iş akdinizi haklı sebeple feshederek kıdem tazminatına hak kazanabilirsiniz ancak ihbar tazminatı alamazsınız bu halde.

iş akdinizi ister siz feshedin ister iş veren feshetsin farketmez; fazla mesailerinizi, yıllık izin ücretlerinizi, haftasonu çalışmalarınızı, resmi ve dini beyramlardaki çalışmalarınızı talep edebilirsiniz.

müdürle anlaşma yoluna gidebilirsiniz belki. belli bir miktar tazminattan vazgeçerek ortak bir miktarda anlaşma filan olabilir. yapanlar tanıyorum böyle bir şeyi.

tamam bu işten seni atarlarsa olusan bir hak ama insana iş yerinde yapılanlar sonucu çalışma arzusunu ve istegini yok edip o insanın hayatının içine ediyolarsa tazminatımı alıp çıkmak istemek de benim hakkım arkadaşlar. mevzu çok uzun. ama şu an zaten haksızlıga ugradıgıminancındayken bir de tazminatımı bırakıp istifa etmek agırıma gidiyor. umarım bu bekleme suresi icerisinde onlar beni cıkartırlar.
koç holding oldugu için öyle müdürle poazarlık falan imkansız. hersey sacmasapan zaten.
işten de sen ayrılmadıktan sonra çıkartmayız diyolar şimdilik.malum egitim falan aldırdılar yatırım sayıyolar onları.

benim maasa ihtiyacım yok. esim de çalışıyor. sadece tazminatımın yanmamasını istiyorum sonucta 2 senelik emegim var.bir de bu sene sonuna dogru yurtdısına gidebilme ihtimalimiz var çalışmadıgım süre icinde biraz daha birikmişim olsun istiyorum.
3 senelik evliyim sanırım o dediginiz evlilik seysini de kullanamayacagım.
maaşların ödenmemesi falan da söz konusu degil.

Sanırım cidden bunun beklemekten baska yolu yok. müdür kötü bi insan degil, yani işi bırakmammın sebebi onla alakalı degil. o yuzden asla terbiyesizlik yapamam ona karsı.sonucta isten atsınlar diye ugrasmak adama ayıp olacak.ondan yapamam.
Yanıtlarınız için çok tesekkur ederim. Stresli günler beni bekliyor :(
allah büyük bakalım.

eğer denemediyseniz windows movie maker. çevirin wmv ye her türlü opsiyonu da sunuyor size zaten. kafanızı bu kadar kurcaladığınıza değmez.

e elinde premiere var işte. onunla küçült bence. dvd veya vcd çözünürlüğüne getirmen yeterli olacaktır diye düşünüyorum.

movie maker da boyut belirtip otomatik çevir kardeş diyebiliyorsun.

sorenson squezze programını kullanarak flv formatında 1mbps encoderını kullanın. ya da ulead ile pal dvd mpg'e çevirip onu upload edebilirsiniz.

#0EB51E tonlarında bir renk işinizi görür sanırım (tarif ederken pek zorlanacağımı fark ettiğim için böyle yazdım rengi) ya da r:14, g:181, b:30 diyeyim. aslında tam bir ton vermek çok şart değil, çekim yapılacak nesnelerin (ya da kişilerin?) rahat dekupe edilmesi için çok koyu ya da çok açık olmayan bir renk yeterli olur. bir de pastel değil de parlak bir ton daha kolay kullanılır.

o zaman acik ve parlak renge yakin bir yesil istiyorum degil mi ?

evet, parlak ve açık tonlarda bir yeşil lazım size. önemli olan şey görünmesini istediğiniz kısımlarda bulunma ihtimali düşük bir renk seçmek. o cartlak yeşil de pek doğal bir renk olmadığından -özellikle giymedikçe- üzerimizde kolay kolay bulunmayacaktır. doğal ve koyu bir yeşil seçerseniz bu renkte gölge düşen kısımlar da görüntüde yok olacağından oralar silinebilir.

cevahir'de para karşılığı greenbox'ın önünde filminizi çekip uçan halı efekti falan yaratıyorlar. ankara'daki büyük alışveriş merkezlerinde de olması kuvvetle muhtemel. oralara bakabilir, danışabilirsiniz. belki nereden alındığı konusunda yardımcı olabilirler.

bu arada aradığınızı sıradan kumaşçılarda bulmanız zor olabilir, çünkü giyimde ya da perde vs. gibi şeylerde pek tercih edilmeyecek bir renk arıyorsunuz. internetten, tv dekorlarına malzeme sağlayan firmaları araştırmak gerekebilir.

yeşil olmasının sebebi doğal bir renk olmaması fln değildir. aksine greenbox yeşili dediğin yeşil bildiğin yaprak rengidir. key tutturmak için yeşil ve mavi rengin kullanınlmasının yegane nedeni deride ve saçta bu rengin olmamasıdır.

sizin sorununuza gelince parlak ve açık tonlarda bi yeşile gerek yok. hatta çok parlak bir yeşil ışık patlatır ve kafayı yedirtir size. sonra oturup o parlaklıkları frame frame silmek zorunda kalırsınız. o yüzden abartmadan hafif koyusundan bir yeşil, mat olsun ışığı yansıtmasın. hareketli çekim yapacaksanız mutlaka sarı track çizgileri olsun üzerinde.

www.videocopilot.net

burdan referans alabilirsiniz.

en yeni teknoloji olduğu için daha uzun süre kullanabilmeniz açısından hard disk'li almanızı tavsiye ederim.

harddiskli modeller kullanim acisindan pek bi rahat gibi geliyor bana. olay yedekeleme konusuna gelince tabi dvdrw li modeller daha kullanisli. ama biraz zamandan feragat edip yedekeleme i$ini de kolayca halletmek mumkun hdd li modellerde. bi arkada$imda harddiskli bir sony var. butun insanliga ters anlarimizi kaydedip hooop diye bilgisayara atabiliyoruz silebiliyoruz begenmeyip tekrar cekebiliyoruz. aslinda fiyattan cok ozellikleri kiyaslamak daha iyi olacaktir. ne bileyim high defination lari var bi de bunlarin. $ukela bi teknoloji bu kameralar.

kamerayı kullanım amacınıza göre değişir. eğer kaydettikleriniz üzerinde değişiklik yapmak-kurgu yapmak vs. istiyorsanız dvd ye kaydeden modellerden uzak durun. bu modeller daha çok basit olarak kayıt yapıp sonra dvd player dan izlemek içindir. direk mpg2'ye codecleyerek kayıt yapar vs.

harddiskli modellerde de kamera codec kullanarak sıkıştırma yapar ve öyle kaydeder. söz konusu codec ve sıkıştırma oranları modelden modele değişir.

mini dv ye kayıt yapan 3ccd bir kamera ile yaptığınız kayıdı firewire bağlantısı ile sıkıştırmasız ya da dv avi atabilirsiniz bilgisayarınıza. editler, kurgular sonra uygun programlarla istediğiniz formata çevirebilirsiniz.

ya da mini hd kasetlere kayıt yapan bir model ile hd formatında aynı işlemleri yapabilirsiniz.

dediğim gibi siz kullanım amacınızı belirtirseniz yardımcı olmak daha kolay olacaktır.

ben hdd, dvd, kasetli kameralari kullanmis biri olarak sunu soyleyebilirim;

bence kasetli alin artilari eksileri nedir kisaca acikliyorum.

Sony'nin urettigi dvd kameralara oyle videoyu cek dvdye koy cdroom'a izle degil. vob olarak atiyor herseyden once onu her seferinde cevirmeniz veya tasakli kurgu sistemlerine sahip olmaniz lazim (ornegin, premiere, ulead shift tusune basarak yaptiriyor bu converti)
Panasonic'in urettigi harddiskli kameralarda da en gicik sey uyum sorunu. bu kameralarda cektiginiz goruntuyu bilgisayara attiktan sonra clx gibi abuk subuk formatlarda atiyor (uzantiyi attim ama ona yakin uyduruk bisi) bu videolar vlc player ve media player da aciliyor fakat ses duyulmuyor binbir dereden ses codecleri yuklemelisiniz de bik bik bik

bence en guzeli kasetli kameralar bide dv ve usb cikisi da varsa tadindan yenmez cek goruntuyu bagla usb ile ya da dv kablo ile hohoho movie maker bile goruyor sony kasetli kameralari yani isin ozu sony (kasetli) kameralar Standart neyse oyle sunuyor secenekleri digerleriyle cok ugrasirsiniz ben uyarim sizi.

hd nın 2 katı imis. bende sormustum. 35 mm diye aratınca bulursunuz.

evet, 35mm dijital olmadığından teknik olarak bir çözünürlükten bahsetmek mümkün değil denmiş, ama 4096x3072'lik bir çözünürlük (~12mp) 35mm'deki görüntüyü ayrıntı kaybı olmadan göstermek için yeterliymiş. (blu-ray, 1920x1080 çözünürlüğe sahip ve ~2mp'e tekabül ediyormuş)

sinema filimleri çokça yaygın olarak 35 mm ile çekilir. 35 mm filmin genişliğini ifade eder. 8mm, 16 mm gibi. bu filmler telesine adı verilen bir işlemden geçirilerek dijital ortama aktarılır. bu aktarım standart olarak 2k olur. 4k aktarsanız da sinema projektörleri 2k desteklediği için sinema kopyaları yine 2k olur ama kurgusunu postunu 4k üzerinden yapabilirsiniz. bildiğim kadarı ile bu teknik mesela yüzüklerin efendisinde kullanıldı. 4k telesine edilip, kurgulandı ama neticede türkiye de gösterilen film 2k çözünürlükteydi.

yani işin aslı şudur ki: bunun net bir rakamı yok. teknoloji halen ilerliyor. ama basite indirgenmiş olarak sorunuzun cevabı 35mm çözünürlük olarak 4k ya tekabul ediyor.

bir de 4:4:4 4:2:2 olayları var ki, onlara hiç girmiyim ben.

konu dışına çıkacağım biraz ama, çözünürlük farkı değildir önemli olan tek mevzu, dijital kamera ve 35mm görüntüyü farklı aldığı için, en yüksek kaliteli dijital kameralar bile 35mm'in havasını yansıtamaz, üzerine bir sürü efekt, ayar çekmek gerekir.

ki dijital kamera ile kaydedilmiş bir görüntü özellikle ortam karanlık ise kendini hemen belli ediyor.

orijinal kamera kaydı (4k) : 4096x2160 = 8.84 megapiksel
bizim sinemada gördüğümüz (2k) : 2048x1080 = 2.2 megapiksel
blu-ray : 1920x1080 = 2.07 megapiksel
dvd : 720x576 = 0.41 megapiksel
divx : 640x352 = 0.22 megapiksel (tek cd'lik çoğu film)
vcd : 0.1 megapiksel

tabii bunlar genel kabul görmüş çözünürlükler. kamera kayıtları ise telesine sonrasında kullanılan çözünürlükler. ancak sanırım yavaş yavaş dijital kameralar kullanılmaya başlandı ve bazı sinema salonlarında 4k film izlenebiliyormuş.

@nihilanth, aslında asıl merak ettiğim şey ilm (industrial light&magic) gibi şirketlerin özel efekt aşamasında nasıl bir çözünürlükte çalıştıkları idi.

özel efekt aşamasında 2k ile çalışılıyordu. final output 2k olduğu için. ama son zamanlarda bu konuda da gelişmeler oldu. daha önceki mesajımda da belirttiğim gibi yüzüklerinin efendisinin 4k kurgulanıp, postunda da 4k çalışıldığını biliyorum.

peki acaba türkiye'de 4k gösterim yapan sinema salonu var mı? varsa hangileri?

www.inkstanbulartcore.com

kadıköyde , birkaç tanıdığım burda yaptırdı gayet başarılı, birde kadıköyde negatif var onuda öneririm barlar sokağında.

ayşe arman da köşesinde dövme yaptırma serüvenini ve dövmecisini anlatmıştı. bir araştır istersen.
ha bu arada selam naber =))))

kadikoy anadolu lisesinin karsisinda bir tane var. baya baya iyi oldugunu duydum butun yakin arkadaslarim orada dovme yaptirdi.

bakırköyde vagon diye bir yerin altında wildcatstudio olması lazım adı. mehmet yapıyor dövmeyi. kesinlikle tavsiye ederim. profesyönel bir yer. kaliteli iş.

ruhsel
işçiliğe kefilim.
hijyene kefilim
fiyata çok fazla kefilim.
ayrıca hanımlar da varsa, üzerinde çalışılan yer neresi olursa olsun, çalışırken efendiliği bozmamasına da kefilim.

Daha önce de söylendiği gibi inkistanbul ve danny garcia :) Duyumdan yola çıkarak değil tecrübeyle verilmiş bir tavsiyedir:)

kadıköy barlar sokağında negatif.
çalışırken efendiliği bozmama konusunda hiçbir şey diyemiyorum (!!!) ama çıkardığı iş iyi allah için.. kredi kartı da kabul ediyo.. ayrıca ruhsel gibi kastırmıyo insanı, bir ay sonraya randevu vermiyo.

Hocam cenaze sahibiysen kimse seni ayıplamaz, kimse sana kızmaz. Cenaze sahibi adam zaten kendi derdindedir. Cenzaye gelip de senden özel ilgi bekleyen adam varsa, ayıp oldu diye hiç üzülme. Olması gereken olmuştur. Öyle saça böyle tarak. Kaldı ki o kadar kayışı koparmış adam olacağını sanmıyorum. Sen kendini koy yerine. Bir tanıdığının cenazesi olsa gittiği o bunları yapsa sen bozulur musun? Sana ayıp olur mu?

Kısacası cenaze sahibinin gelenle gidenle ilgilenmesi gibi bir durum söz konusu değildir. O işi komuşlar, yakın arkadaşlar üstlenir.

Son olarak ölmüşlerimizin mekanı cennet olsun, yaşayanlarımıza Tanrı'm uzun ve sıhatli ömürler versin.

suratına kalın siyah gözlüklü bir maske tak. öyle takıl işte sayın sijwocaq'in buyurduğu gibi. kimse bir şey çakmaz korkma.

1- gelen insanlar size gelip "başınız sağolsun" diyeceklerdir, sizin her insanın yanına gitme gibi bir durumunuz yok.
2- fırsat olursa tanıştırırsınız. olmazsa da ayıp olmaz.
3- demezler.
4- kim isterse o iner, naaşın yerine konmasına yardımcı olur. inmezseniz ayıplanmazsanız.
5- ayıp olmaz.
6- telefonda söze "naber lan ibne" diye değil de "nasılsın" falan diye girip böyle böyle oldu diyceksiniz işte.

Başınız sağolsun.

gelen adam(patron mesela) zaten biliyor ne yapacağını, seni gördükten sonra içeriye geçip tanışıyor biraz oturup çıkıyor. cenaze sahibinin kusuruna bakılmaz da dışardan geleninkine bakılır genelde.

[1-5] Kafanıza estiği gibi davranın. kimse siz o durumda iken sizi yargılama hakkına sahip değil. etrafınızda sizden daha büyük olanların yaptıklarını izleyip ilk adımı onların atmasını bekleyip onların hareketlerine öykünebilirsiniz.
6- Sakin bir şekilde telefonda anlatın. Ölen kişinin size yakınlığına göre de değişir tabii konuşma. Yine aynı şekilde 1-5'in cevabındaki ilk cümle burada da geçerli.

bu arada başınız sağolsun.

öncelikle cenaze sahibiyseniz başınız sağolsun.
1- birşey yapmanıza gerek yok, kimsenin bir beklenti içinde olacağını zannetmem. ayıp olmaz yani.
2- tanıştırmasanızda olur, onlar başsağlığı dilerler.
3- insanlar öyle birşey demezler. tabut zaten koştura koştura taşınmaz, 4 kollu derler ama en az 7-8 kişi taşır.
4- mezara yakın akrabalarından (genellikle oğulları iner bizim memlekette) 1-2 kişi iner (dedemin cenazesinde ben inmiştim) rahmetliyi mezara indirirler, sağ yanı üzerine çevirirler. mezar tahtalarını yerleştirirler (bu esnada tecrübeli olan vatandaşlar, hocalar falan olur onlar yardım ederler).
5- ayıp olmaz
6- sakin bir şekilde çok fazla detaya girmeden ...kaybettik şeklinde bir giriş yapılabilir. o ruh haline göre zaten karşınızdaki kişi de anlar.

6. en sıkıntılı anınızda herkese haber vermekle uğraşacak değilsiniz, aklı başıda olan hiçbir kişi beklemez sizden bunu. en yakın arkadaşlarınızdan birine siz haber verin, arkadaş çevresinde geri kalanlara haber verme işini o şahıs halleder siz rica ederseniz. kişilere tek tek ulaşma işini yakın arkaşın yapması veya bir şekilde koordine etmesi daha uygun olur bu durumda. aile çevresine verilecek haberi de gene aynı şekilde...

İlk başta eğer soru farazi değilse başınız sağolsun. Diğer arkadaşların da dediği gibi cenaze evinde istediğiniz gibi davranabilirsiniz kimse sizi ayıplamaz, bunun dışında eğer kessin haber verilecek insanlar, akrabalar dışındaki kişilere sizin haber vermeniz gerekmez. Genellikle duyan insanlar başka arkadaşlarını arayarak haber verirler ve haber bu şekilde yayılır. Haberi duyan kişilerin sizi arayıp baş sağlığı dilemesi gerekir.

Tabut taşımanın çok büyük sevap olduğu söylenir, bu yüzden herkes tabutu taşımak ister. Fakat bunun bir tekniği var ben de tam bilemiyorum sağ önden girilip sol arkadan mı çıkılıyordu ne.

Mezara inecek kişinin vefat eden kişiyle evlenemeyecek birisi (nikah düşmez deniyor sanırım) olması şarttır. Yani bir kadının kocası dahi mezara inemez,vefat edenin babası, oğlu, kardeşi filan olmak zorunda...

3) tabut tasimak sevaptir. her koldan 10 ar adim tasinir. sag onden girilir, sag arkaya gecilir, sol on ve en son olarak da sol arkadan tasinir. toplamda 40 adim atilmis olur tabut sirttayken. 40 buyuk gunah affolur seklinde de bir hadis veya ayet vardi yanlis hatirlamiyorsam.

ayrica basiniz sagolsun. bir de ayiplayan varsa iliskinizi kesin o insanla. o derece.

mrtksn - annesi/babası yada çocuğu ölmüş birine nasıl haber vermek gerekir?

telefonla olmaması haberi duyduğunda yanında onu teselli edecek birileri olması açısından uygun bir davranış olur. bunu da tercihen teselli edebilecek birinin yapması bir yandan da. bir de alıştıra alıştıra söyleme metodu var ki bence acıyı kat ve kat arttırır. dallandırıp budaklandırmadan söylemek gerekir.

ben 3 senedir yanında yaşadıgım babaannemi kaybettim. Sabah ilacını içirmek için uyandırmaya çalıştıgımda anladım. Amcamı "amca bir gelsen iyi olur babaannem..." dedigim de kendisi anlamıştı zaten.
Sonra diger kardeşlere, kuzenlere amcam haber verdi.

BU bahsettigim cenaze de babaannem'in cenazesi idi zaten.
Bütün yorumlara teşekkürler.

autorun.inf adlı bir dosya oluşturup, içine aşağıdaki satırları yazınız ve oluşturduğunuz cd/dvd'nin köküne (root) kopyalayınız.

open=herhangi1.exe
icon=herhangi1.ico

open ifadesinin karşılığı bir executable file olmalıdır. eğer dökümanla başlatmak istiyorsanız, "notepad herhangi1.txt" ya da "iexplore baslangic.html" gibi ifadeler kullanabilirsiniz.

icon ifadesinin karşlığına, oluşturduğunuz 64*64 pixel bir ikon dosyasının adını yazabilirsiniz ki bu sayede cd/dvd yerleştirildiğinde sürücü ikonu bu ikona döner.

her iki tanımlamada da adres yolu kullanabilirsiniz.

open=autorun_klasoru/autorun.exe veya,
icon=autorun_klasoru/ikon.ico gibi.

ediiit: encore'u kullanmadım hiç. ancak ondan ürettiğiniz dosya bir executable dosyaysa onu open'a adresleyebilirsiniz. eğer değil, bir dökümansa, onu çalıştırabilecek ve kurulum gerektirmeyen bir executable'ı da dvd'ye atıp, open'ı o executable'a yönlendirebilirsiniz pek âla.

öncelikle yardımınız için teşekkür ederim lakin bu sorunumu çözemeyior ne yazık ki. çünkü dvd oluşturulduğunda hiç bir dosya egzekiyutıbıl olmuyor. zaten encore ile hazırladığım DVD yi direk DVD-R'ye basmak durumunda olduğum için sonradan içine autorun dosyası atmam mimkin değil. Direk encore un içinden bir yerlerden çözmek lazım yani sorunu.

Yine de teşekkür ederim çok.

premiere de color pass isminde bir efekt bu işi yapar. after effects için ise işler biraz daha komplike premiere ile halledemezsen o zaman yardımcı olurum

selamlar,

anladığım kadarıyla yapman gereken şey objeyi masklamak. after effects te editlemek istediğin videoyu timeline a at. timeline da videonun olduğu kanal seçiliyken pen tool ile mask çizmeye başla. renklendirmek istediğin objeyi maskladıktan sonra bir sonraki frame geç. bu arada video layer özelliklerinden mask path üzerinde (ilk frame de) key frame olması gerekir yoksa maskın br önceki formunu kaybetmiş olursun. bu şekilde frame frame maskladıktan sonra aynı videoyu bir kez daha bu sefer maskldığın kanalın altına gelecek şekilde timeline a yerleştir. üstte kalan ve maskladığın kanala istediğin plug-in ile istediğin rengi verebilirsin. ilk kez kullanacaksan biraz karışık gelebilir anlattıklarım ama inan çok basit bir iş. sadece frame frame çizmek biraz kasar ama zor bir iş değildir kesinlikle.

After Effects ve PP için en ideali Magic Bullet Looks kullanın. Enfestir, Stu amcam yazmıştır, Benjamin Button'da bile kullanılmıştır.

kesin budur diyemem fakat dribblingle kaleye girmeyi bi dene. şut çekmeden yani. kaleye topla gir.

kaleciyi çalımlamayı dene arkadaşın da dediği gibi.

kaleciyi çalimlayip attım gol bi sürü de...
midesiz'in dediği gibi şut çekmeden gol atmayı deneyeceğim bir de..
sonuçları bildiririm.

valla vardı öyle bi kaç salak bölüm. biri bilmem kaç metre sürükleyip öyle atman gerekiyodu. bir diğeri de şut çekmeden kaleye kadar topu sürerek atman gerekiyordu. sanırım seninki ikincisi.

istanbul'da olmayan şeyi izmir'de uyguluyorlar. bence bırak isteyen istediği gibi konuşsun. hiç bir şey olmaz otobüse. ki zaten telefonunu kimse kapatmıyor da.

izmir halkı ve eshot şoförleri bu konuda niyeyse çok hassas.denk gelmişsinizdir otobüslerde bi ara gazete küpürleri bile asılıydı "açık cep telefonu kaza yaptırdı" fln diye.ayrıca frenler ve cep telefonu ilşikisinin tamamen bir şehir efsanesi olduğuna dair bir çok açıklama var..şahsen ben otobüste ciyak ciyak "aa kapasana kardişim telefonu,kaza yeptirceksinn" diye bağıranlara kafa atmak istiyorum.ayrıca sözlükte şöle bişey var (bkz: abs ve cep telefonu)

valla bildiğim kadarıyla otobüslerdeki fren sistemlerinin cep telefonu sinyallerinden küçük de olsa etkilenme riski varmış. tabi koca otobüste bir kişi telefonla konuşsa bu mevzu o denli etkili olmuyormuş keza zaten bir kişinin sinyali de o sistemi ciddi anlamda etkileyecek ölçüde etkili değilmiş fakat tüm otobüs aynı anda cep telefonuyla konuşursa cihaz(otobüs)içinde oluşacak muhtemel sinyalin şiddeti fren sistemini bariz bi şekilde etkileyip kontrolden çıkmasına neden olabiliyormuş. tabi, şimdi çıkıp da "10 kişiden fazla kişinin konuşması yasaktır" diyemezsin. işbu sebepten tümden yasaklamışlar ne olur ne olmaz diye. kaldı ki şöyle bi durum da söz konusu; adamlar sıfır otobüsü satıyorlar sonrasını iplemiyorlar, elektronik aksamda bi arıza olduğunda onu bizim elekronik teknisyenleri kontrolsüzce, kendi yaklaşımlarıyla hallediyorlarmış. tabi bu müdahaleden sonra elektronik sistem, manyetik bi etkiye maruz kaldığında eskisine nazaran daha çabuk etkileniyorlamış. e şimdi adam bunu bildiği için(önceki tecrübelerinden) diyo ki sen yasakla kardeşim, ne olur ne olmaz.

haa, izmir'de (pek çok kişi aldırış etmese de) komple yasak. o da herhalde izmirlilerin kurallara az-çok riayet eden, örnek vatandaş modeline biraz daha yakın olduğundan mıdır nedir artık bilmiyorum, "biz yasaklayalım da n'olur ne olmaz" mevzusundan mı ileri gelir tartılışılır.

valla yıllardır açık tutarım telefonu otobüste bir şey olmadı bugüne kadar. bir sorun olacağını zannetmiyorum yalnız güne giden teyzelere dikkat etmek lazım çok laf sokuyorlar.

bununla ilgili anlatılan hikayelerden biri de şudur. mercedes e mail atılır. durum anlatılır. mercedes de bizim otobüslerimize bir şey olmaz böyle bir şeyin aslı astarı yoktur der. mail eshot a gönderilir. eshot şu şekilde cevap verir: yasak olmasının asıl sebebi yolcuların rahatsız olmaması.

sadece klimalı otobüslerde telefona yasak koyuyorlar diye gördüm ben. yoksa bütün belediye otobüsleri zaten otomatik şanzuman, elektronikle alakası yok onun da

şehir dışı otobüslerdede ön koltuk haricinde cep telefonu kullanılıyor.fakat ne hikmetse adamlar açtırmıyor telefonları fln.hem o kadar hassas bişey olsa maavin ve şöfer de telefonlarını kapatırdı.lakin biliyosunuz artık çifter çifter kullanılıyo cep telefonları.

eger etkileniyor olsaydi otobusun yanindan gectigi telefonla konusan kisilerden yada baz istyasyonlardan da etkilenmesi gerekirdi.

mercedes-benz fabrikasında çalışan bir arkadaş merak edip sormuştum konuyu otobüslerdeki uyarının sadece insanların konuşmadan rahatsız olmaması için konduğunu söylemişti yani herhangi bir abs etkilenme vs. durumu yok zaten türkiye dışına üretilen otobüslere de herhangi bir uyarı , sticker konmuyormuş.

ben izmir' de yaşamıyorum, ancak ben kapatacağım zaman muavin ve şoförün de kapatmasını talep ediyorum, aksi durumda kapatamayacağımı savunuyorum. şöför ve muavininde cep telefonu açık ise, bu sefer yolcular şöför ve muavine kükrüyor ve gergin bir havada yolculuk sürüyor.

ha zararı var mı? yok.

ya arkadaşım,
sen toplu taşıma yapılan bir araçta türkiye gibi bir ülkede cep telefonuyla serbest konuşma yaptırırsan ne olur bilmiyor musun? otobüste 100 kişinin de aynı anda cep telefonuyla konuştuğunu bir düşün istersen. sürekli çalan cep telefonlarını saymıyorum bile ki melodileri lambada'dan tut "açsana kardeşim"den bebek ağlamasına(!) kadar değişen ve arabesk şarkılar bile konan bir ülkedeyiz. şahsen ben otobüste, minibüste, uçakta başkasının konuşmalarını zorla dinlemek istemiyorum. zaten ben de illa açmam gerekmiyorsa kapatıyorum ki özel hayatımı tanımadığım insanlara afişe etmeyeyim. ortalama telefon görüşmelerinin iş içinse 20 dakika falan sürdüğünü de hatırlarsanız olayın vehameti ortadadır. iyi ki yasaklar var.

ya ayrıca istanbul'da uyarı olmadığını nerden biliyorsun? bütün yeşil otobüslerde eşek kadar cep telefonu simgesi ve üstünde bir çizgi mevcut. bunun anlamı nedir sence? ayrıca izmirli teyzelerin bir tersliği yok istanbulda amcalar da bağırıyor hatta kavga falan ediyorsun.

otobüse binen yaşlı amcaların,teyzelerin kalp pilleri var bunlar etkilenmesin diye kapatıyoruz. istanbuldaki yasak afişlerinin altında türk kalp vakfı yazar.

kapatmakta yarar vardir, uc dort sene kadar once karsiyaka-buca seferinin son otobusune binmistim ki otobus duraktan bir turlu kalkamayip stop etmeye basladi.sofor cep telefonlari kapatilmazsa bu otobus gitmez, bi daha stop ederse ben de gitmem deyince bir suru lavuk cep telefonlarini kapatmisti... sonra da pasa pasa gittik yolumuza. yine cep telefonundan kaynaklandigi rivayet edilir ki koruklulerinden bir otobus yanmisti ikicesmelikte...

ben de bir kere denk geldim; mercedes marka olan otobüslerden biri durakta durduktan sonra kalkerken iki üç kere stop etti. sonra söför ikaz etti cep telefonlarınızı kapatın diye, sonra normal devam etmiştik. belki cep telefonuyla ilgisi yoktur ama ben ona bağlamıştım bilemiyorum. hem izmir de ki bazı otobüslerde yok o stickerlardan. konuşulabiliyor yani.

kutsal bilgi kaynagindaki ba$likta bu konuyu tarti$mak daha saglikli:

(bkz: cep telefonuyla konusulan otobus kitlenir efsanesi)

firstly: black sea region(en.wikipedia.org).
and then: sinop(en.wikipedia.org).
Bonus: ayancık.

en.wikipedia.org
cheap and peaceful. and i can sell u one:)

and www.sahibinden.com
u can have an idea about prices in here and u need your turkish friend about language.

It might be helpful to read about Turkey's various regions and climates to chose a particular coast and localize your search.

en.wikipedia.org (scroll down to geography and climate)

Personally I'd go with the South-west (i.e. southern Aegean). I visited a village called Selimiye in that region and it was pretty nice. There were already some German retirees there, too.

I recommend you to contact real estate agencies in Turkey, like Remax or Century21.
Or there are also some specialized agencies which works with only foreigners like you.

bu arada, suzie' ye siteyi tavsiye eden arkadasi benim. kendisi turkiye'ye tasinmayi ciddi olarak dusunup, burada yalniz bir bagyan olarak hayatini surdureceginden , diger sorunlari icin de yardimci olacaginizi ben ongordugumden bu duyuru ile boyle bir baslangic yapmasini kendisine tavsiye etmistim. sasirtmadiniz beni, tesekkurler ilginiz icin.

@compumaster'a not: elimde daha nice turist var (he he he) hesabima para yatirirsan onlari da siteye yonlendiririm, hurmetler...

no disrespect but Remax and alikes usually rip you off. I'd suggest familiriazing with how Turkish real estate market operates first and then pitch in.

gocek definitly would be the best choice.

www.gocek.info

I'm hearing there are many Europeans buying estates from Eagean region, especially around Bodrum.

egotm'e not: bu siteden aldigi oneri ile aldigi eve verecegi paranin %10unu verirse ben de sana onun %10unu veririm.

Thankyou for your replies. I will go and look at the useful links you have supplied and come back to you with any specific questions I may have.
Many thanks for your time

You better first come and have a look around Suzie..
I personally think of a Datça-Bozburun place to live in my future life..
Further you go the edge of this peninsula best you can get- about its unusual beauty..
Go there, get some real friends and i hope they will help you without hesitation and anything back in mind..
Good luck..

i offer you datca. if you want more help about datca, contact with me.

and you can find detailed information in;

en.wikipedia.org

egotm's friend our friend. we help friends. my place suggest: mordogan in izmir. sun rise purple very interesting. i hope you happy in turkey. good evening

Thanks again for the helpful replies and welcome.
I'm sure I'll be asking more questions once I've done a bit of research :)

LG / LG

tvye bağlanan için tek geçebileceğim bir alet var
PHILIPS DVP 5980/12 DVD-DIV-X OYNATICI
süper memnunum tavsiye ederim

bilgisayar için asus şahane. daha önce philips kullanıyordum ve fakat asus'tan daha bir memnunum, 57 lira şu andaki fiyatı.

ancak, tv'ye bağlayacağınız için philips alın. özellikle vestel gibi şeylerden uzak durun derim.

philips çok güzel. hem usb girişi var flash disk/hdd falan okuyor, hem de hdmi çıkışı var dvd/divx leri upscale yapıyor. modelini bilmiyorum ama teknosa da var.

öncelikle herkese yardımları için teşekkür ediyorum. yanlız bilgisayar için sorudğum hardware (donanım) olarak değil software (yazılım) olarak DVD oynatma programı. Power DVD, WinDVD minavlinde

vlc (video lan client)

ekzozdan çıkartılıyor o ses bildiğim kadarıyla. egzoz patlatmak olarak geçiyor. ama motora ve çevreye zarar veren bir şey. hani yapmasan daha iyi. sistemi nedir bilmiyorum. ama tahmin ediyorum ki, vitese geçmeden önce gaza basarsan böyle bir ses alabilirsin.

bosa alıyoyorsun ya da debriyaja basıyorsun sonra gaza abanıyorsun. arabada da aynısı. kimisi sever sesini, kimisi sevmez. güzel bir böğürtüdür genelde. kimi araçlarda akustiğe önem verilir.

motosikletlerin devir sayısı daha yüksek ondan oluyor. rölanti devri 7000 falan.

(bkz: yoshimura)

patlama sesi dediğiniz şey gaza çok yüklendiğiniz zaman motorda yanmayan benzinin egsozda patlamasıdır.

Efenim, sıralı dört silindire sahip motosikletler ister istemez tok, bas ses çıkartıyorlar. Bahsi geçen yeni nesil motosikletlerin ortalama 13000-14000 devir çevirebiliyorlar. Takdir edersiniz ki daha rölantide böbür böbür çalışan bu aletler o devirlerde bir hayli hırçınlaşıyorlar.

Bu demek değildir ki bütün yarış motosikletleri böyle ses çıkarırlar. V2 silindir dizilimine sahip Ducatti'lerde ya da Hyosung'larda tok bir ses değil de, ince ses duyulur.

Motosikletlerini modifiye etmek isteyen kullanıcılar yoshimura, akrapovic...vs gibi performans egsozları üreten firmaların ürünlerini kullanıyorlar. Böylece hem performans artışı, hem de sesin daha da toklaşması sağlanıyor.

Bu işe para harcamak istemeyenler de egsozlarını toplu iğneyle delerek saçma sapan bir iş yapıyorlar.

Sizin söylediğiniz patlama olayı(egsozda gözle görülür bir alevle de belli eder kendini) benzinin yanmadan dışarı atılması sebebiyle gerçekleşiyor. Bunun akla gelen ilk sebebi kullanılan benzinin oktanının düşük olması. Motora zararlıdır.

Avrupa ülkelerinde motosikletlerden çıkabilecek maksimum ses şiddeti sınırlandırılmış durumda. Yamulmuyorsam Avrupa'ya girecek motosikletlerin çıkartabileceği ses şiddeti 97dB'le sınırlandırılmış durumda.

Türkiye'de böyle bir şey yok tabi. Kökleyen kökleyene, gazlayan gazlayana, bağırtan bağırtana...

bu konuda net bilgi yok kimisi bir gun dahi prim odesen eski kanuna tabisin diyor kimisi de muhım degil prim sayın emekli degilsen yenı kanuna tabisin denıyor.

emeklilik için sigortalı olunan tarihe bakılır ve o dödenmki şartlar neyse onun üzerinden emekli olunur. kıdem tazminatı hesaplaması için ise net bir bilgim yok ama tahminim benzer şekilde yasadan sonra sigortalı olacakları kapsayacağı yönündedir

yasanın son haline bakmak lazım. şimdiden bir şey söylemeye imkan yok. akapelilere göre yeni girenleri etkileyecekmiş sadece ama geriye yürümezlik ilkesinin istisnalarını bulma konusunda yetenekli insanlar siyaset adamlarımız. 99'du sanırım emeklilik yaşı değiştirilirken işe giriş tarihine bakılmış ve son yıllarda, kanundan önce işe girenleri de kademeli olarak bu kanununa tabi tutmuşlardı.

bizde bi çanta dolusu var o eski paralardan. para etmez hatta o tür şeyleri satan kişilerden ucuza da bulunur.

Koleksiyonculara satabilirsin, gittigidiyor'da falan satan da var

bence o parayı torununa hediye et. o 70 yaşındayken falan para edebilir belki.

3-4 sene evvel türk liralarını (ytl değil) ebaydan iyi fiyata sattılarını duymuş kendimde kontrol etmiştim adamlar harbiden satıyorlardı, koleksiyoncu mu alıyor nedir bilemedim, pekde üzerine düşmedim ama ebayda dene belki para eder vardır dünya parası koleksiyonu yapan,eski paralara kafayı takanlar.

eski paraların para edenleri piyasada az bulunanları ve çil olanları. yani kullanılmmamış kırışmamış yepisyeni olanları, onun da kağıt olanları sadece. bozuk paraları sallayn yok :D

Daha detaylı anlatanlar olacaktır ama:

Full HD; gerçek HD. HD ready ise HD yayınların çözünürlüğünü düşürerek gösterebilme. Yani şu an kullandığımız TV'ler HD yayınları göstermiyor, bu işi tam olarak Full HD aletler yapıyor. Ancak HD ready ikisinin arası bir şey, HD değil ama HD yayınları gösterebileceği şekilde çözünürlüğünü uyarlıyor.

Kontrast ise ne kadar kontrast o kadar köfte, ancak burada gerçek kontrast oranlarını öğrenebilmek önemli, zira bu da iki çeşit. Gerçek kontrastın yüksek olması makbul.

MS olanlar da LCD tepkime türesi, hareketli görüntülerde görüntünün akışkan olması için tepkime süresi(ms) ne kadar düşük olursa o kadar iyi.
En basit şekli ile yanıtlar bu şekilde. Teknik detaylar gelecektir.

Yine de söz konusu LCD ise fikrim değişmedi:
(git: 21179)

abi sen de combo yapmışsın. arka arkaya tüm tv teknolojilerini sormuşsun.

hd ready 720p çzöünürlüktür. full hd 1080p çözünürlükrü.
ms ne kadar düşük olursa ekrandaki hareketli görüntüler o kadar akıcı olur. 8ms altı idealdir.
kontrast'ı ben de tam bilmiyorum. 10000:1 en çok duyduğum değer sanırım.

hmm yok ayrıntı istemiyorum ,böyle iyi:) sözlükte bakındım ama kafam karıştı..ne alıcağımı bilmiyorum..sittiğimin teknosada vatan computerde her türden tv var, artık pazarlama taktiğimidir nedir birinin ayarı düşük birini ekranı titriyor sinir oluyorum..her ay farklı birşey pazarlamaya çalışıyorlar..işte edindiğim bilgilerden en çok içime sinen modeli alıcam..

16000:1 contrast ratiodur. Genelde boyle bir deger dinamik kontrast ratio'ya tekabul eder sanirim. Bu deger ne demek dersen siyah ile beyaz arasindaki ton farkini gosterir yani bu kadar ara deger gosterebilir televizyon. (sanirim yani) Bu televizyonlarin sorunu gercek siyahi adam gibi yakalayamamalari yani arkadan bir aydinlatma geldigi icin hep bir parlaklik oluyor. Iste bu contrast yuksek olursa o zaman siyah daha bi siyaha yaklasir.

Eger ekran buyukse Full HD almak faydali olacaktir ama 40inch alti icin HD ready'de makul zaten cogu firma 32 ve 37 inch icin sadece 720p cozunurluk sunuyor. Birde soyle dusunmek lazim simdi sunulan en yuksek cozunurluk 1080p ve artik 50 - 60 inch arasi LCDler piyasaya girdi. Onlarda 1080p ile izlemek ve 40 inch de 720p de izlemek asagi yukari ayni tadi verecektir.

ms ise yukarda belirtildigi gibi ekrandaki bir noktanin tekrar guncellenmesi icin gereken sure.

yanlız late viper kişisinin söylediği "Full HD; gerçek HD. HD ready ise HD yayınların çözünürlüğünü düşürerek gösterebilme." yorumu hatalı olmuş.

burada anlatılmak istenen bazı iblis markaların keşfi olan hd compatible. hd ready'nin 65" altındaki boyutlarında kullanımı için aynalarda kullanılan görüntü standardı diyebiliriz. Şu an tüm dijital platformlardaki yayınların 720p, yani hd ready olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

1080p yani full hd 'nin işe yarayacağı şeyler günümüzde bir elin parmaklarını geçmez.

hd ready ise insanı uzuuun süre tatmin edecektir.

Size almadan önce muhtemelen HD bir film izleteceklerdir o ekranda. Sizde görüntünün kusursuzluğu karşısında heyecanlanıp maçları, dizileri o kalitede izleyeceğinizi düşünürsünüz hemen. Oysa şu anda yapılan yayınların çoğu (türkiye için) hala pal'dır. 720X576 çözünürlükte yayın yapılıyor yani. Sadece kısıtlı bir kaç kanal ve özel platform hd yayını yapabiliyor. Eşşek kadar aldığınız tv'de yayınları piksel piksel izleyince hayal kırıklığına uğramayın sonra, alıp adamların kafasına atmayın diye söylüyorum.

HD ready, HD yayını alır ve pal'den daha yüksek bir formata sıkıştırıp verir. Genellikle bu oran 1280x720 progressive'dir. Yani HD ready bir nevi geçiş formatı. Pal'den iyi ama HD'den kalitesizdir. Pazarlama stratejisidir, şimdiden teknolojik olarak eskimiş alanlarını pişman etmiştir.

birinci sezonda olduğunu biliyorum ama bölümünü hatırlamıyorum

s1-b11

www.lostpedia.com

sinir sıkışması olabilir.bir ortopediste gitmenizde fayda var bence.

muhtemelen sinirlerle alakalidir, evet.
kolu hafif hafif oynatin derim ben, dirsekten itibaren dairesel hareketler ile falan boyle. bana da olur arada, bir sure kollari hareket ettirmek cozdu hep.
ama tabi buyut boyutlu bir $ey de olabilir, doktora gorunmekte fayda var.

Ağırlık çalışıyorsan ve biraz fazla yüklendiysen bünyeye ondan olmuş olabilir. Ben hayvanlık edip 20 küsur kiloluk dumbell la çalışınca olmuştu. Doktora gittim sinirleri zedelemişsin dedi, merhem verdi, ağırlık çalışma dedi yolladı.

Sonuç : eğer dumbell la çalışırsam uyuşukluk geri geliyor.

Parmak uyusmasi carpal tunnel sorunlarinda belirti yanlis hatirlamiyorsam. Doktora gorunmekte yarar var.

ulnar sinir basısı ya da karpal tunel sendromu olabilir. acilen doktora gitmenizi tavisye ederim.

@kimlanbu

ağırlık çalışmıyorum o konuda bi endişem yok.


carpal tunnel sendromu olabilir internetten araştırdım acilen doktara git babuş diyorlar. gitmek lazım.

teşekkürler.

Felaket tellallığı yapmak istemem fakat 3-4 hafta önce bir arkadaşımda da aynı semptomlar başgöstermeye başladı,eleman doktora gitti,film-tomog-mamog neyse onlardan çekmişler sonuc olarak damar tıkanıklığı başlangıcı gibi bişiy söylediler.

bahsettiğim adam uzun zamandır günde 1.5, 2 pakete yakın sigara tüketiyordu,haberi aldığı andan itibaren sigarayı bıraktı.benim herhangi bir sağlık problemim olmamasına rağmen şükürler olsun 3. aydır bende tamamen bıraktım.sonuc olarak aşırı derecede sigara kullanıyorsan - sigara sağlığa zararlıdır.

şimdi nerden nereye geldik te allahım ya

neyse umarım ciddi bi problem yoktur,geçmiş olsun şimdiden...

sigara da kullanmıyorum ama alla allaaa. telaşlanmaya başladım.

öncelikle geçmiş olsun....
öncelikle fizik tedavi doktoruna gitmenizi tavsiye ederim. boynunuzdan veya omzunuzdan da kaynaklanıyor olabilir. eğer boyun kaynaklıysa beyin cerrahina, omuz kaynaklıysa ortopedi uzmanına gitmeniz gerekebilir...

solaksanız ve bileklik desteksiz mouse kullanıyorsanız arkadaşın da belirttiği gibi karpal tünel sendromu olabilir...

öncelikle ortalıkta kemirilecek bir şey bırakmamaya çalışın, girmemesini istediğiniz yerleri kapalı tutun, kemirmemesini istediğiniz şelere acı biber sürün. Ama hayvan tüm bunları yalnız kalmaktan sıkıldığı için yapıyor olabilir, yalnız bırakmayın. Bu dönem köpeğin öğrenme/oynama dönemi merak ettiği şeyleri ısırıp koklayarak dener eğer sizin yanınızdayken bir şeyleri kemirirken yakalarsanız yüksek sesle kızın, kızarken hep aynı kelimeleri kullanmaya özen gösterin HAYIR gibi. asla dövmeyin faydası olmayacağıgibi pısırık karaktersiz bir köpeğiniz olur. Zor zamanlar,Kolay gelsin. benim köpeğim notebook adaptörünü resmen yedi,hoparlör kablolarını kopardı falan,zamanla geçiyor ama üzerine eğilmezseniz tekrar eder.

kardesimin terrieri vardi, bir yil kadar ikisi bende kaldilar. siz yine sanslisiniz, birakin esya parcalamayi, bizimki kesinlikle evde yalniz kalamiyordu. bir gun birakmak zorunda kaldik, aksama kadar kesintisiz havlayip aglamis. kiz kardesim delicesine simarmisti onu, kucagindan indirmez, kopek ne isterse o olurdu vs.. kucuk ya da orta irk kopeklerde bu sorun daha cok oluyorum sanirim. galiba zen spider bahsetmisti. yalniz kalmaya alistirmak icin evden uzak kaldiginiz sureyi misal 10 dakkayla baslayip, zamanla uzatarak yalnizliga alistirabiliyormussunuz. muhtemelen size kizdigi icin normal kemirme, parcalama olayini biraz abartmis, sizi cezalandirmaya calistigini dusunuyorum. en temel cozum yalniz kalmaya alistirmak gibi gozukuyor.

11 aylık bir köpeğin diş değişimi de olmuştur, sosyalizasyon periyodu da bitmiştir. yani bu saatten sonra, karakteri oturan bir köpek ile başbaşasınız. öncelikle bu konunun önemini kavramalısınız, şu anda köpeğin istediklerini yapıp, kendi hayatınızı kısıtlar iseniz ( oda kapısı kapatmak, eşya kaldırmak, yatağa çıkmak, protesto için işemek vs) , bu kısıtlamalarınız artarak devam edecek ve eviniz köpeğinizin egemenliği altına girecektir.

ne yapılabilir? burada iki yöntem uygulanabilir;

zıt koşullandırma : mesela köpeğiniz sizin istemediğiniz bir şeyi kemirdiği an, suç üstü yaparak bir korkutabilirsiniz. balon patlatmak veya refleks tetikleyici bir ses olabilir. köpek davranış ile korkuyu bağdaştıracağı için kemirme olayını azaltacaktır, bu kısımda duyu tetikleyen (acı sos, sıcak demir, iğne vs) bir şey olduğu zaman, köpek sadece o eşya ile acıyı bağdaştıracaktır.

standart ceza : köpeğinizin mutlaka ceza eşiği vardır, bu sert bir bağırış olabilir, boğma tasma ile uyarım olabilir veya dayak olabilir. mutlaka ama mutlaka köpeğinizin bir eşiği vardır. gene suçüstü halde yakalarsanız, direk cezaya girişebilirsiniz, ancak burada cezanın sürekliliği esastır. köpek olumsuz davranışlarını söndürdüğü zaman, ceza eşiğini düşürmelisiniz.

ancak bunlar köpek açısından yapılabilecek şeyler. bence ana sorun sizde. mesela siz köpeğinizi ne kadar çalıştırıyorsunuz? neticede köpek enerjini bu yolla atıyor, mesela bir teriyer olarak ne kadar burnunu kullanacağı çalışmalar yapıyor, günde ne kadar geziyor? bir şeyleri takip ediyor mu? mesela duyularını zorladınız mı, birden fazla uyaran ile karşılaştırıp enerji harcamasına izin verdiniz mi? bunların hepsi faktördür. rutin gezdirme ve tuvalet ihtiyacı için dışarı çıkartma köpek için yeterli değildir, köpeği yormaz.

köpek düzenli eğitim ve tekrar ile adam olur ve sahip ilişkisini pekiştirir, zaten otoritenizi hissettiği zaman da dizinizin dibinden ayrılmaz.

kolay gelsin şimdiden, gelişmelerden haberdar ederseniz sevinirim.

@ galahad

öncelikle cevabınız ve zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

bir şeyleri kemirdiği gördüğüm zaman ceza veriyorum ama en büyük sıkıntı onun enerjisini atmaya yardımcı olmak konusunda. çok hareketli ve sürekli oyun isteyen bir köpek ancak ben çalıştığım için sabahları ve akşamları yarım saatlik tuvalet gezintisi dışında dışarıda zaman geçiremiyoruz. eve zaten çok yorgun geldiğim için akşamları da 1 saatlik oyundan fazlasına enerjim kalmıyor.

bir de eve döndüğüm zaman parçaladığı eşyaları gösterip koklatıp, ceza veriyordum ancak nette okudğum kadarı ile bunun bir faydasının olmadığını öğrendim. anlık hafızlaları olduğu için bunu anlamıyorlarmış ve bir süre sonra geldiğimde kaçması eve gelişimle ona ceza vereciğimi sanmasıymış. açıkçası bunun doğru olduğuna inanıyorum çünkü bir şeyleri parçalamadığında bile geldiğimde ceza alacağını sanarak , pısarak yanıma geliyor.

sanırım en büyük sorun yeterli otoriteyi bir türlü kuramamış olmam. fazla zaman geçiremediğimiz için beraber olduğumuz zamanlarda da sürekli ona kızmak, eğitmek için küsmek içimi kaldırmıyor. Çok sevdiğim için bu duruma üzülüyorum ve çaresiz hiisediyorum kendimi.

zaman ayırıp ayırmamak bir yere kadar önemlidir, misal ben sabah 6 da evden çıkıp akşam 8 de eve giren birisiyim. köpeğim ile bütün gün babam ilgilenir, 3 sefer çıkartır, ona peynirli kanepeler hazırlar, sofradan yemek verir, tarar, sever vs. ama ikimiz birden eş zamanlı çağırdığımız zaman bana gelir, zaten gelmek durumunda, çünkü ben köpeğime köpekmiş gibi davranıyorum.

bunu zaten çözdüğünüz an, köpek buyruğunuz altına girer, neticede köpeklerin evcilleşme sürecine bakarsanız , insan köpeği evcilleştirmemiştir. köpek evcilleşmek için insanın buyruğuna altına girmiştir.buradaki bu küçük nüansı yakaladığınız an pek çok şey olacaktır.

ben açıkçası günde 30 dakikamı ayırıyorum köpeğime. iz sürdürüyorum, koku koklatıyorum, gerekirse sokak köpekleri ile oynatıyorum, onlar tarafından hırpalanmasına ses çıkartmıyorum vs. çünkü köpeğim o aman köpek olduğunu anlıyor. ödül alırken mutlu oluyor, çünkü hak ettiğini biliyor, ceza alırsa da boynunu büküyor, çünkü bir sebebi olduğunu biliyor.

köpeğin anlık zekası olduğu bir şehir efsanesidir, köpeğe ceza verileceği zaman verilir. köpek kabahatinin farkındaysa bunu zaten anlar. köpeğin zekası anlık ise, neden protesto için sahibi evden gittiği zaman yatağına işiyor?

burada bir şeyi çok iyi oturtmanız lazım. ceza nedir? ödül nedir? bunların sürekliliğini ve standartını sağlamak zorundasınız. zaten sonrası çorap söküğü gibi gelir.

köpekler her ne cins olursa olsun.yanlız kalıp sıkıldıkları zaman.kemirmekten başlarlar ortalık yere tuvaletini yapmaya kadar giderler.
yanlız bırakmamak kesin çözüm zira bunu size kızdıkları için yapıyolar.

not: çok ender zamanlarda kendi köpeğimizi evde 12 saat yanlız bırakabiliyorduk.ve hiçbişey yapmıyodu.bunun sebebi sanırım annemin onunla konuşmasıydı.bak paco ben gidiyorum sen gelmiyorsun akşama görüşürüz gibi.hayvan anlıyodu bunu abi.

yazdığınız metni seçip "biçim"den "metin yönü"ne tıklayın, istediğiniz yönü seçin

File -> Print
Acilan pencerede setup'a bas. Acilan pencerede orientation'i "landscape" yap.

sayfa yapısına girip ordan yatay'ı da seçebilirsin

çok teşekkürler, halloldu sorun.

A script is a series of commands that tells your computer to perform a sequence of operations. You can use scripts to automate many tasks in After Effects Professional. For example, you can direct After Effects to import multiple footage files.
After Effects provides prewritten scripts to assist you in performing common tasks. Prewritten scripts appear in the File > Scripts menu. You can also write your own scripts for use in After Effects by using the Script Editor. After Effects recognizes JavaScript files (with the .jsx file-name extension). For a complete description of the scripting capabilities available with After Effects, see the Scripting Guide on the After Effects disc.

AE'nin helpinde script help var. Ordan copy paste ettim. Daha ayrıltılı bilgiyi ordan alabilirsin.

Script'i After Effects'in kurulu olduğu klasördeki "scripts" klasörüne kopyala, ardından programı kapatıp aç. File menüsünden "scrips" satırını açtığında yeni eklediğin script komutunu bulabilirsin.
iyi çalışmalar

nefis.. buldum yolunu, teşekkürler cevaplar için..

bunun yanında, hangi script ne işe yarıyor onu çözmek kaldı ;)

kim 1 milyon ister başlığındaki son entry'lerde yazdığına göre yarışmacı 250bin'lik soruyu bilemeyip yarışmadan çekilmiş ve 125bin yetele ile evine dönmüş.

kim 500 milyar ister basligina bakmistim da goremediydim. 1 trilyon veriyolar ha :s Tesekkur ederim sofistike.
bu vesileyle sevgili arkadasim lykos'un ve de arkadasim oldugunu inkar eden egotm'nin katilimci olmalari hususunda gaz vermek firsatini degerlendirmek isterim.

250.000 ytl.'lik soru olarak kendisine "verdi, hangisini daha önce bestelemiştir? a) otello, b) il trovatore c) rigoletto d) la traviata" şeklinde bir soru soruldu. düşündü, mantık yürüttü, bilemedi. soru değiştirme hakkını kullandı. (la traviata diye tahminde bulundu, doğru cevap rigoletto çıktı, soruyu değiştirdiğine sevindi) ikinci soru olarak kendisine "silvikültör'lerin uğraş alanı nedir? a) ağaçlar b) toprak c) bahçe bitkileri d) hayvancılık" diye bir soru soruldu. bu soruya cevap vermedi ve 125.000 ytl.'sini aldı.

@kibritsuyu: sorulari da merak ediyordum, cok sagol. silvukultor e bakayim bi, onu da merak ettim, cevabi da b) toprak diye salladim. :P

cevabı ağaçmış o sorunun, bahçe bitkileri demeyi düşünüyordu.

hayatımda gördüğüm en şanslı yarışmacıydı kendisi.125000ytl kazandığı soru bile çok zor sayılmazdı.onu da hocasına sordu zaten.

forum gibi olacak ama, bence gayet başarılı bir yarışmacıydı. ödülü de hakederek kazandı.

son sordukları soru da yarışmada gördüğüm en zor soruydu. google'da bile sadece 5 tane sonuç çıktı yani düşünün...

kurulum dosyasi hala elinizde varsa oradan deneyin bir de. modify veya repair secenekleri ile olmadi en basindan tekrar kurulum yapip oyle uninstall etmeyi deneyin.

Aynı problem bende de var(hatta dün soracaktım burada da unutmuşum) ccleaner ile de denedim ama fayda etmedi, nasıl kurtulacağız yahu?

your uninstaller kullanın.

o titreme aslında senin ekranından kaynaklanıyor, tvde de olur, heryerde olur. yenileme sıklığı ile alakalı bi şey ama özellikle beyaz ağırlıklı ise sahne o zaman daha belirgin oluyor. bunu engellemenin bi yolu yok. noncompressed avi lerde daha az olur mesela mpeg2 render'larında daha çok olur.

video kalitesini yükseltmeyi deneyebilrsin hocam.

Evet geri verilir. Sadece Brezilya'da Dünya kupasının (58-62-70 kazandığı için) orjinali var.

kupaların klüplerin müzesinde baki kalabilmesi için belli sayıda kazanması gerekiyor. bu sayı kupalara göre değişebilir. fakat kupa alındaıktan sonra gelecek yıla kadar da kalıyor...

bildiğim kadarıyla 3 kez üstüste kazanmak gerekiyor kupaya daimi sahip olmak için..

niye peki yahu çok mu pahalı bi şey bu kupa? sanki satıp parasıynan futbolcu mu alınacak? kazanmış işte altı üstü kupa. ver gitsin he sene nedir ki?

öncelikle kupalar çok değerli. misal dünya kupası dediğin içinde kilolarca altın var. üzerinde çok değerli işçilik var vs. kaldı ki her sene kazanana verilmesi manasızlaşır. kupa bir tanedir onu kazanırsınız bir sene sizindir seneye de yeni kazanana devredersiniz, sonra temsili bir kupa verilir müzenizde sergilemeniz için.

bu arada gs nin uefa kupasını kırıp sonradan tamir ettirdiği hikayesi ile ilgili bir komik anektod da şöyledir:

sevilla uefa kupasını kazandığı kazandığı sene oyunculara mı teknik direktöre mi birine içinden şampanya içtiniz mi diye sormuşlardı. içmeye çalıştık ama sızdı içinde durmadı gibisinden bi cevap vermişlerdi. işte o sızıntının sebebi, gs'nin kupayı kırmasıdır :)

Bence her kupada değişiklik gösteriyor. Mesela Dünya kupası arkadaşların da dediği gibi 3 kez üst üste kazanılırsa sizde kalıyor, ama galatasaray liseli arkadaşlarım galatasaray ın kazandığı UEFA kupasının hala galatasaray lisesindeki müzede olduğunu söylüyorlardı.

Bu arada güzellik kraliçeleri de tacı bir yıl sonra bırakıyor bu olay da enteresan...

@ selimse

gs liseli arkadaşların sallıyorlar. müzedeki kupa temsilidir, asıl kupa kuralar çekilmeden önce bir törenle teslim ediliyor çünkü

faruk süren geçen günlerde çıktığı bir programda bu soruyu yanıtlamıştı. kazanılan kupa bir süre kazanan takımda kalıyor ve sonra iade ediliyor. uefa onun yerine temsili bir kupa veriyor, yani şu anda müzede sergilenen kupa bu. eğer aynı kupayı 3 kere kazanırsanız orijinali veriliyor ve o kulüpte kalıyor. en azından uefa kupası için bu böyle.

dunya kupasini uc kere kazanmis ulkeler kupanin orijinaline sahip olur.

bunun disinda, kulup bazli avrupa kupalarinda falan bir takim kupayi kazandiginda bir sonraki sene kupayi kazanan takim belli olana kadar kupayi elinde tutar. o arada replikasini yaptirir, galatasarayin yaptigi gibi kirar, tamir ettirir falan. bi sonraki senenin finaline yakin uefaya yada fifaya geri gider kupa. diceksin her sene ayni kupayi mi veriyorlar, hayir tabi ki her sene yeni kupa veriyorlar, cunku her sene onceki kupalari kazanan taimlarin adlari kupalara islenir falan. uefa-fifa eski kupalari napiyor onu bilmiyorum.

bi de bu arada ekleyelim dunya kupasinda kilolarca altin yok, altin kaplama o, som altin degil.

brezilyanın aldığı o kupa çalınıp eritildi diye falan biliyordum ben

buyuk kupalar gerı verılır..

ancak turkiye kupası , cumhurbaskanlıgı kupası bilmem ne kupası gıbı bolgesel kupalar gerı verılmemektedır diye bılmekteyım..

buyuk kupaya sahıp bır klup de fenerbahcedır..fener de uluslararası bır organızasyona ait orjinal kupa bulunmaktadır..fenerbahce müzesin de gorulebilir bu kupa..

@isot: o büyük kupa dediğiniz şey balkan kupası olmasın sakın?

uefa kupası için diyeyim, haberi falan da yapılmıştı.

orcinali bi sene kalıyor kazanan takımda, sonra birebir kopyasını veriyolar, farklı malzemeden tabi.

orcinal gupayı almak için 3 kere kazanmak lazımmış, o da bi tek interle real madrid'te mi ne varmış falan da filan...

@teritori

evet balkan kupası vardır..

valla büyük bir merakımı giderdiniz, bravo.

haha yine mi sen :) kardeşim benim saolasın, bu iki oldu üçüncüsünde sırtında bi kaşınma hissedersen şaşırma kanatların çıkıyor demektir.

Çalışmazsa program ve kulağım çınlarsa üzülürüm ama..:)

program çalışmazsa direk ekşirim zaten, öyle çınlamayla fln atlatabileceğini mi sandın :))

bu program mac içinmiş bu arada, indirmeye niyetlenenler için uyarı olsun

yardım eden herkese çok teşekkür ederim lakin enterprise edition'ı değil unlimited edition'ı lazım bana ne yazık ki.

umarım yardımı dokunur:

www.pcnet.com.tr

soruyu tam olarak anlamadım ama eğer dvd yi farklı formatlara çevirmekse sorduğun canopus procoder'dur bu işi yapan program.

demek istediğim dvd'den bir kaç dakikalık bir görüntüyü almak nasıl olur

capture kartın varsa dvd playerı bağlayıp real time render alabilirsin. yoksa video_ts klasörünün içindeki vob uzantılı dosyayı procoder veya muadili bir program kullanarak dv aviye çevirirsin. onu da premiere veya muadili bir programla açıp istediğim kısmı keser sonra tekrar dv avi render alır onu da başka bir program kullanarak istediğin formata çevirirsin.

ya da dandik bir film prodüksiyon şirketi bulur cuzi bir fiyata bu dediklerimi yapmalarını isteyebilirsin.