psikolog'un yapacağı psikolojik danışma-psikoterapi en az 10 seans olmalı ve her seans da 1 saat civarı sürmeli ki sizin sorununuza faydalı olabilsin.

kusura bakmayın ama bunu, bu mesleği profesonel olarak yapan birinden istemeniz çok saçma. ki belirttiğiniz sorunlarınız da çok hafif sorunlar değil. Bu kadar vakit ayırıp sorumluluk alacak birine sembolik de olsa bir ücret ödemeniz gerekir.

bu talep bakkaldan bedava bişeyler istemenize benziyor. " bi zahmet " böyle saçma sapan taleplerde bulunmayın. Psikologluğu güzin ablalıkla,sanal öğüt vermeyle karıştırmayın.

ayrıca duyurularınıza baktım. Bİr sürü alışveriş sorusu sormuşsunuz. Yazdıklarınızdan psikologa para ayıramayacak bir durumunuz görünmüyor. Enayi mi arıyorsun anlamadım

haklısınız. özür dilerim.

kesin çözüm olacak diyen, saatli değil de anlayıp çözmeye yönelik tedavi edecek bir psikolog diyeyim.

istanbul anadolu yakası. ücret makul lütfen.

hayır enayi aramıyorum. aileme bi de bu konuda yük olmamak isteeğim. çok şükür kötü durumda değiliz. konu bu. evet ayarlayıp ücret ödeyebilirim yanlış ifade ettim kusura bakmayın.

bende eski duyurularını okudum 'psikaytra da psikoloğa da gittim düzelmedi.'

demişşsin.

empedokles +1

hadi diyelim öyle bir psikolog buldunuz. (ihtimal vermiyorum) hiçbir şekilde verimli olmaz. normal bir seanstaki etkiyi sanalda elde edemeyiz. ciddi sorunlarınızı güzin ablalar halledemez.

bunu yaparım diyen psikolog varsa, bilin ki o psikolog değildir.
hiçbir ruh sağlığı uzmanı size ne yapacağınızı söylemez. terapi öyle bir şey değil.
öfkem size değil, ama, son zamanlarda ne yazık ki ciddi bir bilgi kirliliği var. ruh sağlığı popülerleştikçe ortada dolaşan yanlış bilgiler artıyor. ve mesleğin saygınlığı zedeleniyor.
velhasıl, yaşam koçluğu diye bir şarlatanlık var bilimsel olmayan, belki o sizin aradığınızdır.

psikologla danışanı arasında belli bir sınır ve tedavi sınırı olmalıdır. o yüzden bu dediğiniz şekilde bir yol size faydalı olmaz.

Arkadaslar gerekli cevaplari vermis. Ek olarak cbt deneyebilirsiniz diyorum. Zaman bulursam yonlendireyim

duyuruyu silmem daha doğru olur çünkü yanlış anlaşılıyorum. yanlış ifadelerimden dolayı ama.

cbt ne bilmiyorum. bilişsel davranıcı terapiymiş. hala bilmiyorum :)

size haksızsınız demiyorum. ben de normal olarak devam edebilmek, sevmediğim şeylerden kurtulmak istiyorum. insanların ne dertleri var benim sorun ettiğim şeylere bak da diyorum. kusura bakmayın o açıdan.

para konusu için özür dilerim.

ben kesin olmayan bir şeye başlayamadığım için ve sözle bir şeyin olmayacağına inandığımdan ötürü işte. ama çözülsün de istiyorum. sonuçta ben yaşıyorum.

Şişli mantıklı olabilir. Orada oturan birkaç arkadaşım var dediğin gibi rahat gidip gelmek. Geceleri de taksim filan problem olmaz oradan.

Rumelihisar'ında kalmanı öneririm ben. Gece okulda takıldığında(hava ısınınca çok olur) eve dönmekte problem yaşayabilirsin :)

seneye metro acilacak; ulasimi dert etme. metro acilinca ev fiyatlari dusebilir de artabilir de; duserse hisarustu'nde kalmani oneririm, ortami guzeldir. okulun spor salonu ozel spor salonlarina gore uzun vadede hem ucuz hem de guzeldir; ucaksavar kampuste ucretsiz spor salonu bile var.
sisli yerine hisarustu'nu tercih ederim ki etmisligim de var*

bu sene r.hisarüstü'nden şişliye kaçmış biri olarak diyorum ki şişli hisardan kat kat iyi. sırf okula yakın diye rezil evlere bir sürü para istiyolar. ha şişli de ucuz olmayacaktır ama en azından paranın karşılığını alırsın. 4 senedir evde kalıyorum ilk defa güneş gören bi evim oldu.
bir de şimdi hisar metrosu yapılıyor açıldığında şişli'den gitmen 10 dakikanı falan alacak.

edit: arkadaşın dediği gibi metrodan dolayı fiyatlar düşerse o zaman tabiki hisarüstü.

Sisli mecidiyoy civarlari mantikli. Ulasimin kolay herterafa. Evet 59r 30dk civari suruyor oraya. Beyogluna'da metroyla kolaylikla gecersin.

eğer hisarüstü'nde düzgün bir ev bulabilirsen okula yakın olmanı tavsiye ederim, sosyal hayatın için çok daha iyi olur, okuldaki eventlere çok daha kolay katılırsın, akşam dönüş saati derdin olmadan takılırsın.

şişli de iyidir, ama okuldan biraz daha soyutlanırsın.

hisarustu ya da gulbag.

ben okurken bogazicinin yarisi buralarda kaliyordu.

mecidiyeköy tarafı gayet mantıklı.

colgate white

suların hepsi kötü bence artık.

yörsan tava yoğurdu.

Itimat yoğurt.

Opalescence diş macunu

Elmacık yoksa nestle su

Yoğurt da evde kendimiz mayalıyoruz ama başka almam gerekirse de ambalaj ömrü kısa olanlardan alıyorum.

Su Özkaynak, diğerlerini çok umursamıyorum.

Macunda Sensodyne, suda Erikli, yoğurtta evde yapılabilen AOÇ yoğurt sütü ve mayası, sandıkta Selahattin :)

su erikli

yoğurt özsüt kaymaklı. imkan olsa sevişirim o derece

Colgate White + 1

Su konusunda karışığım. Tadı en güzel olan Kestane bence, tadı şeker gibi ama pH'ı yüksek biraz. Taşkesti fena değil.

Yoğurt ise maalesef Seferihisar'daki Teos Organik Yoğurt. İstanbul için Yörsan Ev Tipi Yoğurt.

Başlıkta bu üçlüyü görünce yanığı babaanne yöntemleri ile geçirmeye çalıştığınızı da sandım.

migrosun tava yoğurdu
züpper bişiy

diş macunu- ben de arayışta denemelerdeyim
yoğurt- migros, dost, yörsan fark etmez, birinin tava yoğurdu
su- erikli ve alaçam.

Ozkaynak su, dost tava yogurt, colgate dis macunu.

Advanced White
Erikli Su
Pınar Yoğurt

içkim sigaram internetim,

bunların lüks olması apayrı bi tartışma konusu tabii

ps3'üm ve doğal olarak led tv olmadan yaşayamam. yaşım 32.

Koşu ayakkabım, koşu taytım, koşu tişörtüm, koşu ceketim, koşu çorabım; kışın koşu bandım, atlama ipim; birkaç ağırlık ekipmanım. Bunlardan mahrum kalmayayım gerisi teferruat.

Soru yanlış anlaşıldı, herkes mal varlığını yazıyo.

Örnek vereyim; cebinizde iki liranız var. Karnınız aç olmasına rağmen bu iki lirayla gidip parfüm ya da sigara alıyorsunuz gibi gibi şeyler...

Parayla alakası yok ama duş alma özgürlüğü. Makyaj malzemelerim ve fön makinem. Bunlar olursa çuvalda bile gezerim. Allahım ne kolay insanım.

bazen kendim bile çok gereksiz bulsam da lüks restoranlardan pek vazgeçemiyorum. sadece yemek de değil, kahve veya birşeyler içmek için gereksiz pahalı yerleri seviyorum.

lig maçı izlersem diye lig tv, şampiyonlar ligi ve uefa için de dsmartım var.
Playstation hariç oyun oynamıyorum, bütün oyunlarım mecburen orjinal.
ios de clash of clans'a rahat 2 bin harcamışımdır.
Columbia hariç ayakkabı giymiyorum son 3 senedir 10 dan fazla almışımdır (takım elbise giyiyorsam başka tabii)
benzini parça parça almam, illa fullerim.
iphone ve ipaddaki bütün şarkılarım itunes'dan parası verilerek alındı, 1 tane bile korsan mp3üm yok.
senede 8 - 9 kere yurtdışına çıkıyorum, çin, brezilya, o bu gibi.

51" plazma ve gtx 680 4gb ekran kartı sahibiyim, oyun ve film izlemek benim için lüks, çünkü fakir büyüdüm. bunları da kendim aldım.

taksi
yeme içmeye hiç acımam, afilli mekan olsun isterim

şarap
viski
fetiş şarküteri ürünleri (bilhassa peynir)
sarma tütün

sabah uykusunu fazla kaçırmamın ardından yürüme mesafesi işime taksiyle gitmem. her sabah böyle 7-8 lira. artık yapmıyorum ama. iş artık 80 m uzağımda.

ihtiyacım olmadığı halde alışveriş yapmayı çok seviyorum, yeni şeyler almak, giyim konusunda özellikle, artık bunlar lüks çünkü ihtiyacım yok düşününce.

bir de biz şu anda birçok şeye sahip olmaktan, zaten lükse dönüşmüş şeylerin ne olduğunun çok farkında değiliz bence. yani mesela çok hijyenik olmayan bir otelde konaklasam ertesi gün evimdeki hijyen bana lüks gelir, bunun gibi.

ay sonunun nasıl geleceğini düşünmeden deli gibi çizgi roman alıyorum. hala daha akıllanmayıp almaya devam ediyorum...

lüks otelde, suit. geceliği 1000 liradan fazla verdiğim çok oldu. 2-3 odalı, jakuzili, manzaralı oda olmalı. evimi boyattığımda 3 gün hilton'da kaldım, evimi boyatmak 1500 tl, 3 günlük otel 3500 tl, ne de güzeldi ama.

akşam evde demleme çay yanında da kuruyemişçiden açık beyaz ayçekirdeğim olsun yeter.

eski oyunları özlediğim için geçenlerde de playstation 1 aldım sözlükçünün birinden. arada onla keyif yapıyorum eski günleri yad edercesine.

tuvalet kağıdının hep en kalitelisini alıyorum, diğer market ürünlerinin gider uygunlarını alırım ama tuvalet kağıdının en iyisini alıyorum, popom değerli tabi

yalnızlığım.

gurme restoranlar. veya evde yapicagim yemek icin iyi malzeme. ufacik evde yasarim ama yemeklerim kaliteli olucak.

marlboro touch gray, ardbeg, talisker, baileys. bu dördü en birincilerim.

kozmetik/makyaj malzemesi. ruj takıntım var. ve cilt peelingi, toniği, değişik kremler, acayip kokulu duş jelleri falan. üçer beşer alıyorum. paramın biteceğini ve ay sonunda sıkıntı yaşayacağımı bile bile alıyorum resmen.

bir de yemek. illa güzel bir yerde olacak, güven verecek falan. son param olsa da güzel bir yerde yer gerekirse eve yürüyerek giderim. öyle manyakça.

taksi (araba kullanamıyorum, dolmuş/otobüs de çok zor geliyor artık ya, insan rahata alışmayagörsün)
parfüm (yeni bir parfüm mü keşfettim, hemen edinmeliyim)
cilt bakımı (2 ayda bir en rahatlatıcı 2 saati yaşıyorum o odada)

motosiklet, her sabah duş alma.

duş almak ucuz diyeceksin, çok pahalı olsaydı da vazgeçemezdim.

mozarella peyniri ve sucuk <3

domates, sosis, fesleğen, mozarella

mısır mantar jambon.

ince dilimlenmiş bonfile et ve roka yaprakları.

ananas ve tavuk :) yurtdışındayken her gün yiyodum.

3.bp.blogspot.com

Karides, soğan ve kırmızı biber.

peynir (kaşar / mozarella) sucuk mantar siyah zeytin mısır. ben önce fırının sadece altını açıyorum hamurun pişmesine az zaman kala 5 dk filan da alt üst beraber açıyorum içi sulu malzemeeri yanmamış bir pizzam oluyor. :) kalmayacaksa sıcakken bitirecekseniz o 5 dk üst kızarınca kaşar rendesi serpip 2-3 dk kapalı fırında tutmanızı öneririm.

beyaz peynir, sucuk, kekik, siyah zeytin

mozarella+siyah zeytin+kırmızı biber+sucuk+mantar+sos+kekik. kısacası italiano başlı başına.

öhöm bir anadolu çocuğu olarak beyaz peynir, siyah zeytin, köz kırmızı biber(bim ve a101 de konservesi 3-4 tl civarı) ve küp sucuk ile olaya sert giriyorum. bu pizza oldukça tuzlu tadı keskin olmakta efendim. dominos-pizza hut ve lc de itali, italiano gibi isimlerde bulunmakta aynı zamanda.

Mozarella + sucuk + mısır

Fesleğen, kekik, sucuk, sosis, mısır, yeşil biber, zeytin, mantar, kaşar. Hamurun üzerine domates puresi, salça, su ve baharatlari pisirerek sürün. Dominos'un toz halinde baharat karışımı var, o da sosuna karıştırınca güzel oluyor.

pesto sos (domates yerine, sütle inceltip hamurun üzerine sürmek için), üzerine dil peyniri, mısır

hamurun üstünde sarımsaklı acılı domatesli salça sos
mozarella/taze kaşar
sucuk (küp değil yuvarlak dilim)
yeşil ve kırmızı biber

Somon ve sogan, belki bir de kapari.

Mor soğan, sarmısak, kırmızı biber

beni sevenin değil, sevdiğim insanın yanında olmak isterim bir kadın olarak. şu an birine aşığım, ölüyorum. ama ben daha çok seviyorum. insanlar kadın erkek farketmez sevdiği kişiyle olmalı kendisini sevenle değil.

Acı ama öyle bence ya, kadına sevilmek, erkeğe de sevmek yakışıyo

Bu cümlelerin hepsi, kadınların kendilerini koruyamadığı, kendi ayakları üzerinde duramadığı zamanlarda çıkarılmışlar. Şu an 21. yüzyılda, aklı başında, şehirli bir kadın için geçerliliği olduğunu düşünmüyorum. Hem sevip hem sevildiğin insanla beraber olmak en güzeli. Derecesi bilinemez, bilinirse ve arada 'uçurumlar' varsa da sağlıklı bir insan tarafından kabul edilemez.

aynen öyle. erkek sever, kadın sevilir.

İlle birini seçmek durumdaysak ben sevmeyi tercih ederim. Ben hissetmedikten sonra ne hayır gelir o işten?

Kadınım.

hayatımda duyduğum en gerzekçe cümle olabilir.

pandispanya'ya katılmakla beraber, evlilikte düzgün çocuk yapmak için de o çocuğun zevkli bir aşk ürünü olması gerektiğine inancım var. Bunun için de iki tarafın birden katkısı gerekiyor.

bence her insan sevmeli sevilmeli

öncelikle; kimse kimseyle bi hayat kurmamalı, kimse kimseye angaje olmamalı, kimse kimsenin malı olmamalı.

sonralıkla da kadını, erkeği ve sair cinsleri kendi içinde bu tür kalıplarla tanımlamaya çalışmak netice vermez. duyar kasmıyorum, olanı söylüyorum. bazı kadın sevmek ister, bazı erkek sevilmek ister, bazısı ikisini ister. ama anketvari, "bakalım çoğunluk ne durumda" şeklinde bi nabız yoklama ise amaç, ona bi itirazım olamaz elbette. hatta, "ben bi erkek olarak, beğendiğim, sevdiğim birinin beni beğenmesini, sevmesini isterim" diyerek katkıda da bulunabilirim bu ankete.

Erkek daha cok sevmeli ki kadinina sadik olsun, çünkü aldatmaya daha meyilliler. Özetlemem bu kadar.

erkekler sevdikleri kadınlara karşı bile çok vicdansızlar kaldı ki sevmedikleri zaman iş çağrından çıkabilir, üzülen taraf kadın olur.

ama kadın merhametlidir, sevmese de karşı tarafın sevgisinin emeğinin karşılığını verir.

gadınlar olarak ilgiden hoşlandığımız da gerçek, o yüzden elinizdekinin kıymetini bilin ilgi gösterin ki kaçmasın kadın.

ps: bu tespit çıkarılırken o.ç.ları göz ardı edilmiştir.

toplumsal cinsiyete yönelik tutumlar vol.92432383343238549855765

Kadına sevmek de çok yakışır. Ben katılmıyorum. Tribe girmeden, kendini gereksiz yere ezdirmeden falan işte sadece sevmek. Kadın sevdikçe ggüzelleşen bir canlı bence.

esit olmasi tabi ki her zaman ideal. ama birini secmek zorunda olsam daha cok seven olmayi tercih ederim. obur turlu buyuk ihtimalle sevdigim insani uzmek zorunda kalirim cunku. daha az sevmek her zaman uzer bunu fark ettiginde. ben gucluyum, karsimdaki insan beni uzse de toparlanirim. ama sevdigim birini uzmus olmakla yasayabilicegimi sanmiyorum.

ben kadinim. bu laf toplumda genelde erkeklerin kadinlarin pesinden kosmasi gerektigi algisi yuzunden cikmis bence. o yuzden cogu insan evet kadina sevilmek yakisir diye dusunur, dogaldir bu.

hayat kurucaksan ya cok cok sevicek iki taraf da ve ilerde bu sevgi azalmiycak, ya da az da olsa sevgi ve cokca saygi olucak ki cocuklar iyi bir ortamda buyusun.

yok öyle birşey. her duyduğunuz şeye inanmayın, kadının bir erkeğin peşinden deliler gibi koştuğunun da sayısız örneği var.

saçma. ikisi de birbirine aşık olmalı, deli gibi.

ben çok güzel seviyorum. erkek mi olayım yani?

Ben sevmeyi seviyorum. "Sevilmek bir süre sonra sıkabiliyor" diye saçma bir cümleyle ayrılıyorum buradan.

erkeği kadını yok ; siken sevilir, seven sikilir. ona göre hesap et.

mandalina kokusu ve 89 reyis +1000

kadınlar daha duygusal oldukları için çok aşık olmasalar da bağanabiliyorlar eğer ki erkek de sevmeyi biliyorsa. ama erkek öyle değil, sevmezse aldatır, kullanır. Erkek severken bile aldatabiliyorken sevmeyen ya da daha az seven erkekle mümkün değil olmaz, olamaz.

Erkek daha çok sevmeli demiyorum ama kadın kesinlikle daha çok sevmemeli.

bok gibi söz. erkek de sevilmek kadın da sevmek ister. kim dediyse yalan atmış

erkeğim ve hep sev sev nereye kadar sevilmek istiyorum ULAN

Aynı konuya ikinci kez yazmış olacağım da, düşününce hakkaten çok dandik sözmüş. Kadın sevgiyi, ilgiyi alsın alsın, adamlar da versin versin; sonra al sana manyak insan evlatları. Ondan sonra "ilgi manyağı kadın"lar ortaya çıkıyor; istediği ilgiyi ve sevgiyi alamayınca trip atan, dırdıra yatan, ilk adımı karşı taraftan beklerken sabırlarını tüketen kadınlar ortaya çıkıyor. Adamlar için de benzeri geçerli; sevgiyi verip verip de alamadıkça sinire kesiyorlar, göremediği ve aç olduğu sevgi kadar horozlanıyorlar, akşamları efkarlanıp içmeye veriyorlar kendilerini o sevgi boşluğunu doldurabilmek için. Kimse de horozluğu kadar erkek, dırdırı kadar kadın değil.

Ara sıra birinin biraz daha fazla sevmesi normal, o kutbun aralarda yer değiştirmesi de normal. Ama o sevgilerin arasında çok çok fark olması insanın ömrünü çürütür be. İlişki karşılıklı bir akış olmalı, iki tarafında akış yollarından birini tıkayınca kangren olur o. O yüzden de bir ton böyle ilişki sahibi bir baskın ve bir ezik yaratıyor, bu mottoyla hareket eden ilişkilerde insanlar birbirinin ömrüne ömür katmıyor; tam tersine birisi diğerinin ömründen yiyor, yanında da kendi ömründen veriyor.

Nasıl ki her birey hayatta kalabilecek kadar yemek yapabilmeli, anlaşabilmek için en az bir dil konuşabilmeli; herkes o kadar sevmeyi ve sevilmeyi de becerebilmeli. "O senin görevin, bu benim görevim"lerle büsbüyük ve apanlamsız, hayatın doğal yoluyla gelmeyen, toplumun bir tarafından uydurduğu yükleri birbirimizin sırtlarına yüklemeye çok meraklıyız. Bu merak yüzünden doğru düzgün ilişki insanları da ilişkinin tatlarını çıkaramıyor, ancak görevlerini yerine getirip getirmediklerine konsantre oluyorlar. O arada da ömür geçiyor, o ömürler doğru düzgün sevmeyi, sevilmeyi bilmeden harcanıp gidiyorlar. Bildiğin koskoca bir yazık!

Sevmek-sevilmek, yin-yang işte. İki yarım tek vücutta bir araya gelmezse tam olmaz.

çok sevmeyeceğim bir adamla niye olayım ki, o zaman nasıl mutlu olurum. birini çok sevmek enerji, coşku, neşe veren bir şey başlı başına.
karşılıklı birbirinizi çok sevip, birbirinize çok değer verdiğiniz biriyle olun bence.

lost in translation?

duvak, edward norton'lı. çok güzel!

evet duvak! çok teşekkür ederim :)

blogspotta var diye biliyorum.

Wordpress blogspot tumblr

Ben de oyleyim. 30 oldum,hala ilgilerim sabitlenmedi. Pek çok seye ilgi duyuyorum ve pek cok sey hakkinda bir seyler bilip hicbir sey hakkinda cok sey bilmiyorum.

Çümki sen bi dahisin :p

saka bi yana, kafasi cok calisanlar dikkat toplayamiyormus

ikizler burcusundur, olur öyle...

@pinkket ama çok rahatsız edici değil mi bu?

mesela birisi en sevdiğin şarkı ne dese, ilk önce hangi tür diyorum. Sonra da ukala oluyorum. Ama öyle, çok var. ne yapayım. tabi kimse bunu anlamadığı için baya komik duruma düştüğümü çok biliyorum.

@sesilya
kafam gerçekten o kadar çalışmıyor herhalde ya. benim ki hatalı ürün.

@killerbee alakam yok

Benim de yok öyle şeyler, hatta ben aynı anda birden fazla insanı da seviyorum biraz zor oluyor.

white mocha

elinde bardaklı salak tipler geliyor aklıma.

Yeşil

yuvarlak, koyu kahverengi, tahta masa

Uzerinde kadin simgesi.

yeşil denizkızı logosu

Olduğundan farklı görünmeye çalışan bir oda dolusu insan

ufak ama önemli bir toplantı yapraken üzerine kahve döken arkadaşım. hatırlar hatırlar mal ya derim.

www.chipcomputer.com

bazen beyaz karton bardak bazen de yeşil tekli koltuk

eski manitamla bulustugum ilk yer. ne manita kaldı.ne de gittimiz o starbucks şubesi.

gidenlerin gerizekalı, özenti, olduğundan farklı görünme çabasında vs. olduğunu iddia edip saçma sapan tartışmalar çıkarıp, boş boş laflar eden insanlar geliyor aklıma benim. o kadar çok tartışıldı ki ''giden maldır'', ''sana mı sorucaz'' gibisinden benim aklıma artık bu tartışan tipler geliyor.

not: hayatımda bir kez gitmiş değilim. zaten kavhe de sevmem.

benim bundan sonra "elinde bardaklı salak tipler" diyenler gelecek sanırım.
niye salak? niye elinde bardaklı? çatalla mı içecekti?

yeşil ve chai tea latte geliyor onun dışında.

Starbuck'lar geliyo aklıma sarı sarı.

logosu

ismimi sorduklarında keyfim yerindeyse ismail hakkı demircioğlu derim hep.

latte ve nuray

starbuck-kara thrace. kahve zerre aklıma gelmiyor :( getirmeye çalıştığımda da daima tepeleme insan dolu bir mekan.

Güzel bir çalışma ortamı, yapacağım işe odaklanabildiğim yer.

starbucks logolu şeffaf laylon büyük bardak.

sosyal fobi dolayısıyla korku.

pek çok mekanın önünden geçmişimdir ama starbucks kadar rahatsız etmedi hiçbiri. oturanların hepsi zengin tiplermiş ve beni dikizliyorlarmış, içeri girdiğim anda beni yuhlayacaklarmış gibi hissediyorum. başka hiçbir yerde olmuyor bu. hani kendimi yabancı hissettiğim, gerildiğim yerler elbette ki var ama starbucks'ta çok ağır yaşıyorum bunu. hayatımda bir kez bile gitmediğim ve "starbucks çok iyi yeaa"cı insanlar gördüğüm için herhalde.

aklıma kahveden önce, güneş gözlüğüyle beni süzüp cıkcıklayan bi' kadın geliyo mesela. halbuki kimse öyle bi şey yapmıyo yani, manyak mı onlar, ne işleri var benimle?

filtre kahve

sikintidan olen insanlar...

battlestar galactica'daki sturbuck karakteri.

salak saçma tipler.
not:seviyorum ve kahve alışverişimi oradan yapıyorum.

bakıp bi bok anlamadığım fiyat tabelası.

pbs.twimg.com

4-5 ay önce Bahariye'dekinde (bu antikamsı eşyalar satan bir tükanın karşısında olan), bir kız görmüştüm arkadaş...
Yani, nasıl anlatsam, böyle anlatılmaz bir şeydi, harikaydı yani.
O beni fark bile etmedi tabii.
Sık da gitmem zaten.
Birkaç yıl daha starbucks denince o kız aklıma gelir diye tahmin ediyorum.

starbuck

new2tats.files.wordpress.com

isim yazan bardaklar.. embesiliz ya biz.

Wifi

Apple urunleri, birazda tiyatral nezaket..

Genel anlamıyla kahve

tuvalet. amerikada uzun yola ciktigimizda, yol kenarindaki starbcukslarda durur hacetimizi giderirdik.

yeşil kız logosu

Koltuklar. Bi de ozellikle kisin, sicak olmasi :)

Tuvalet ve salaş bi mekân

imgim.com

frozsgy geliyor. ne vakit christmas gelse kendisi starbucksın christmas temalı bardaklarıyla eğlenir, foto çekip sosyal medyada paylaşır ve bundan büyük bir mutluluk duyar. tanısanız sevimli çocuk aslında hasbam.

çok şekerli kahve

basketbol sahasi oluyor. birinci erkek yurdu oluyor. wonderland oluyor.

Evde çocuk var sitesinde ilanlar oluyor, bi profil açıp takip edebilirsiniz, çocuk bakımı ve ev işleri tarzında bir şeyler düşünürse.

www.elemanonline.com.tr ve www.eleman.net sitelerine bak. Bu sitelerde vasıfsız elemanlar için ilanlar mevcut.

işkur?
onun dışında hasta bakımı yaşlı bakımı ya da temizlik elamanı şirketkeri oluyor, onlara bakılabilir.
bir de meb'de çalışabilir bence. meb okullara yeterli personel vermediğinden okullar kendileri karşılıyor bu ihtiyacını. yani çaycı ya da anaokulunda cici annelik gibi. bu da temizlik şirketleriüzerinden sigortalı sözleşmeli oluyor.

Gazete ilanlarında iş yerine yemek için bayan arayışı çok oluyor. Bir de unisbul.com 'a bakabilirsiniz.

C plakalı okul servisleri hostes çalıştırmak zorunda.maaşı baya az ama günün çoğu annenize kalır öyle yerlere bir bakın isterseniz.

Tschibo, marks and spencer gibi yerlerde annenizden çok daha yaşlı hanımlar çalışıyor, bence böyle kurumsal yerlere ağırlık verin, vardiya ile çalışıyorlar vs

Evlere iş veren yerler var (İncik boncuk)

Müsait zamanlarınızda siz bile yardım edebilirsiniz
Hem az yorulur böylece.

çok sığ bir bakış açısı maalesef. taciz sizin sandığınız gibi sevimli bir şey değil.

zaten taciz denmesine sebep olan şey kadının rızası dışında gerçekleşmesi. ona bakarsan one night stand ilişki tecavüz oluyor senin düşüncene göre.
kadın yapılan o hareketten rahatsız oluyorsa tacizdir, olmuyorsa değildir; kıstas bu.

Yakışıklılığın kredisi sanıldığı kadar geniş değil; en fazla "Ya, bu beni kesiyor mu" kadar. Sonrasında yakışıklı da çirkin de aynı. Yerinden kalkıp bir yerlere giderken endişe ile arkana baka baka gidersin.

@baba jo, taciz tacizdir. kadının keyfine göre kıstas değişmez, kabullenme vardır. benim dikkat çekmek istediğim konu bu ikiyüzlülük zaten.

okurken utandım senin adına. Hayattan nasıl bu kadar kopuksun ki taciz algın bu halde?

Daha net cevap veriyim o zaman; doğru değil.

Hoşlanmadığın insandan, sen "olumlu" sinyal vermeden gelen etkiler "taciz"dir.

Bir insan beğenebileceği bir insana olumlu sinyal veriyor, manalı manalı bakıp gülümsüyorsa bu insan çirkin de olsa yakışıklı da olsa karşılık veren bir bakışı, bir hareketi taciz sayılmaz. Ama benim uzaktan yakından alakamın olmadığı, çoğu zaman babam/dedem yaşında bir şerefsiz, benim gönlüm/rızam/isteğim/ilgim olmadan benimle bu tarz bir iletişime(!) geçiyorsa bu elbette tacizdir. Burada akla aykırı bir durum görmüyorum. Siz nasıl gördünüz anlamadım.

taciz tacizdir, sıçarım gülüşüne, tipine, boyuna, posuna. saçmalamayın ya.

Külliyen yanlış ve bu konuda hiç empati kuramadığınızın kanıtı olmuş.
Taciz cinselliğin tamamen dışında bir olaydır kadın açısından. Hatta çoğu kadın tacizcisinin yakışıklı olup olmadığına-tipine bakamaz baksa da kafasında kalan sadece eşgalidir. Taciz eden nasıl birisi olaursa olsun kadın kendini sömürülmüş hissedecektir ve psikolojik yönden zor bir sürece girecektir.

@mayaa, kişiliğimin analizi için sağol da soruya cevap vermen gerekiyor format olarak.

taciz: isim Ahlaksızca, ulu orta veya gizlice söz ve davranışlarla karşı cinse eziyet etme, tedirginlik ve sıkıntı verme.

bir kadını senin ellemen tedirginlik yaratıyorsa, sıkıntı veriyorsa tacizdir. brad pitt'in ellemesi tedirgin etmiyorsa, sıkıntı vermiyorsa değildir; bu kadar basit. o kadının kimden rahatsız olup olmayacağına da kendisinden başka kimse karar veremez.

@megalomaniac, @baba jo, taciz geniş bir terim tabiki. ben içinde daha az cinsellik bulunan eylemleri kastediyorum. biri durduk yere g.tümü mıncıklasa bende hoşnut olmam. başlıktaki entarileri biraz okudum. hatunu sadece kestiği, sadece arkasından yürüdüğü için sapık ve tacizci ilan edilmiş erkekler. bende diyorum ki bu erkekler çirkindir. yakışıklı olsa tacizci olmaz.

Ek olarak, günün birinde, normalde yolda pek rastlayamayacağınız kadar yakışıklı ve iyi giyimli (takım elbiseli, uzun boylu, filinta gibi) bi adam tarafından tacize uğrarken, en son kendimi onun boğazını sıkarken ve onu da ellerimden kurtulup ayakları poposuna vura vura kaçarken buldum.

Bilginiz olsun diye anlattım. Bu işin tiple bir ilgisi yok. En fazla, dediğim gibi önceden beğendiği/baktığı bi adamın buna karşılık gelen bir davranışından rahatsız olunmayabilir (o da davranışının boyutuna göre). Ötesi, yukarıda anlattığım şekilde ilerliyor.

şakaysa komik değil ciddiyse çok komik.

dediğine göre bana, kalçama dokunmak suretıyle kendı apartmanımda saldıran (tacız demeyın dokunmalara lutfen, cınsel saldırı sucu bu) o her kadının hayalını kurdugu kol ve karın kaslarına sahıp, esmer adama aşık olmam gerekiyordu.

bak düşününce göğsüme dokunan çocuk da uzun boylu, beyaz tenli, kumral, çok tatlı yüzlü bir şeydi.

şimdi düşündüm de, bunları başımdan geçen olaylar listesinden çıkarayım ben. geriye laf atmalar ve bakmalar kalsın, çünkü o adamlar ağır çirkindi.(!)

iyi misin abicim sen, kafan nerede? tacizi veya cinsel saldırıyı şaka mı zannediyorsun? sokakta yürürken gördüğümüz güzel adam yanımızdan laf atıp geçince koltuklarımız mı kabarıyor ''ayyyy kıvanc tatlıtug'a da benzıyordu yaaeee, çooaakk tatlıı!!'' mı diyoruz?

sanıyelık bakarsa dediğin ayrıma gidilebilir belki. nasıl sen kendı hoşlanmadıgın kızlar sana bakınca bundan (çogalma gudun, en ıyı esı bulma ) geregı hoslanmıyorsan, bız kadınlarda da var böyle bır sey. ama yaşını başını almıs adamlar degılse bana bakan, kımın baktıgına takılmıyorum.

bırkac sanıyeden fazla bakıyorsa, takıp ediyorsa, laf atıyorsa, dokunmaya calısıyorsa hepsi gözümde aynı. paket önemsiz.

Fiziksel temas olmasa bile dediğin doğru değil katılmıyorum sana.
Birini gözüyle yemek kim yaparsa yapsın tacizdir bana göre. Ben her türlü rahatsız oluyorum. Lüks arabasıyla yavaşlayıp bakış atan yakışıklısı da askerde haftasonu iznine çıkıp aylak aylak bakınanı da aynıdır benim nazarımda.

mesele yakışıklılık çirkinlik değil, rızadır.istemiyorsam ve rahatsız oluyorsam tacizdir.
istiyorsam flörtleşiriz istediğim yere kadar. karşılıklılık esastır yani.
lisans bitirme konum. literatür bunu der.

Kufur etmek istemiyorum. Kafa yapinin da dogru duzgun aciklamalari anlayabilecek durumda oldugunu dusunmuyorum. O yuzden he haklisin.

Kendime birak git dedim ama yazmazsam icimde kalacak. Insan bile degilsin.

Degil. Boyle sacma sapan dusuncelerinizi ulu orta yazmayin bari. Hangi dag koyunde ediniyosunuz bu fikirleri merak ediyorum.

mantık doğru, çıkarım yanlış. Kadın karşılık veriyorsa zaten taciz olmaz. Karşındaki kadın etkilenmişse flört edebilirsin, etkilenmediyse kadının rahatsız olduğunu anladığın halde sürdürüyorsan taciz olur. "Sadece çirkinler yapınca taciz oluyor ühüü :(" diye acitasyon yapmaya gerek yok. Etkilenmediğin bir kadın sana ısrarla yazarsa sen de rahatsız olursun, güzeli yaparsa hoşuna gider. Mantık aynı, kadını baz alınca yargılamanı niye değiştiriyorsun.

anlıyorum ama doğru değil.

tamamen yanlış, kusura bakma ama terbiyesizce olmuş.

yanlış.

dün gece saatlerinde ortaköy'de 2 kız arkadaşla yürüyorum. yanımızdan geçen araçtan sözlü taciz ederek basıp kaçtılar. adamları görmedik bile ama kızlar titrediler korkudan. bunu açıkla istersen bir de.

kendinden bu kadar emin olmak için ne yapıyorlar abi size ya..
doğru mu değil mi diye soruyor bir de.

-Bir kere kadını zaten kafadan genellemişsin. yanlış!
-Sonra da erkeği 2 şekle sokup kategorize etmişsin. yanlış
-Yani şuna eminim ki, süper yakışıklı bir adam "x" bir hatunu fortlasa, senin deyiminle, 10/9 u basar tokadı. bu da yanlış!
Son olarak harbiden zerre akıl kırıntısı kurgulayıp bağdaştıramadım ben.
Taciz bir psikolojik baskıdır en hafifiyle.
not: Erkeğim.

yanlış ötesi hatta, çıldırıyorum burada. o kadar kötü durumdasın ki sen ve senin gibi kişilere söylüyorum. ilişkilerinizde ne mutlu olabiliyorsunuz, ne mutlu edebiliyorsunuz. nasıl bir darbe yedin kadınlardan, nasıl bir travma yaşadın da utanmadan şu entryi girebildin? ben okurken utandım, sen yazarken utanmıyorsun. türk kadını ağır çirkinmiş, lafa bak. brad pıtt siniz hepiniz zaten. şu özgüveninin kaynağı nedir acaba merak ettim gerçekten. bir de yakışıklı erkeklerden gelen tacizlere ses çıkarmıyormuşuz. bu nasıl bir cümle ya? anlamıyorum ne yiyorsunuz, ne içiyorsunuz da böyle oluyorsunuz?

elime fırsat gecse cok ciddi söylüyorum seni ve senin gibileri ateşe atıp yanmanızı izlerim.
ama tabii ki ateşe atanlar cok güzel kadınlar olacaklar. o zaman kesin cok hosunuza gider. artı romantik bi de.

yanlış.

Yazdığın kadar olmasa da çekici erkeğin girişken ve özgüveni yüksek olarak nitelendirilecek hareketlerinin vasat adamdaki karşılığı taciz olabiliyor.

arnold schwarzeneger +1

yakışıklı erkeğin kredisi daha fazladır.

Biraz haklısın biraz haksız.

Yakışıklı erkeklerin kesmesiyle deliren arkadaşlarım var. ''Şu çocuk yarım saat beni kesti ya .ss'' şeklinde ve bundan gururları okşanan kızlar bunlar. Tipsiz, ezik, yaşlı vb biri yarım saat baksa olay çıkarırlar. En azından terslerler. Üzgünüm, ama gerçeklik payı var bu yorumunun.

Kendi adıma konuşacak olursam elbette ortalama bir Türk kızı olarak ben de her çeşit tacize maruz kaldım. Hiçbirinde de ne yakışıklılığına dikkat edecek halim oldu ne de hoşuma gitti. Bazı bakışlar var küfürden beter. Bazı sıkıştırmalar, dokunmalar var etkisi tecavüz gibi. Ki çok küçük yaşlardan itibaren maruz kalıyorsunuz bunlara.

Kendi adıma katılmıyorum yazdıklarına ama dediğim gibi gerçeklik payı olduğunu da biliyorum.

@arnold schwarzeneger reis ve parmak bastığım noktayı anlayan arkadaşlar kısmen haklı bulmuş beni. entry hakaret içerdiği için burada hakaret edilmesini anlayışla karşılıyorum tabiki :) herkese tek tek cevap veremiyorum kusura bakmayın ama yorumlarınızı (beni linç etme, yakma düşüncelerini saymazsak) dikkate alıyorum. teşekkür ederim cevaplar için.

taciz iğrenç, aşağılık bir şey fakat yazdığın da tamamen yanlış değil. tacizci yakışıklı ve paralı olunca bazı kadınlar tacizi ilgi olarak görüp müsamaha edebiliyorlar.

yanlissin bro. bakmayi falan tacizden saymiyorum ama isin icine fiziksel istenmeyen bir temas girerse yakisikli cirkin fark etmez.

Yanlis.

Once kurlasma ve tacizin farklarina calis.

Sonra da bir kac kere elle, nefesle, koseye sikistirilarak taciz edil. Sonra konusalim bu konuyu.

##fiziksel olarak aciz taraf olmalisin. Tacizcinin istedigini istedigi sekilde yapabilecegi hissini butun hucrelerin hissetmeli.
Ortalama turk kizinin 2 kati cussede olup fikir yurutemezsin mesela.

bir de utanmadan buraya yazıp fikir soruyorsun demek ki cidden düşünemiyorsun. cevap: değil. taciz kimden gelirse gelsin iğrençtir, mide bulandırıcıdır.

bakış, kesme falan demişsin. bakıştan rahatsız olan vardır taciz algılar ve hoşnutsuzluğu anlayan kişi bunu kesmelidir. ama hoş bulan kızlar da olabilir elbette. arkasından yürümek desen bana göre polise şikayet etme nedeni ama yine bir üniversite kampüsünde orda burdaki durumları hayal ediyorsun sanırım sen evet ilgilendiği kişi bunu yaparsa hoşuna gidecek kız da elbette vardır.

sorun şurda: sen taciz başlığına gidip genelleme yaparak tacizciniz yakışıklıysa laf etmiyorsunuz ya köftehorlar diyorsun. taciz diyince geniş bir eylemler bütününden bahsediyoruz. bakıp durmak da taciz 25 kişi tecavüz etmek de... bu durumda senin sözlerinden tecavüze uğrayan bir kadın, adam yakışıklıysa bunu sorun etmez anlamı da çıkıyor. bir düşün bakalım, sence böyle bir şey senin başına gelse hoşuna gider mi? (erkek çocukları da tecavüze uğruyor bildiğin gibi) tepki gördüğün kısım bu. kızın hoşuna giden herhangi bir davranış onu zaten taciz kategorisinden çıkarır. o yüzden tamamen yanlışlardasın.

çirkinim ve tacizciyim demişsin entry'de. düşüncelerin çirkin ve bu kafayla sağlıklı bir ilişki kurman zor gibi duruyor. tacize devam edersin ancak.

@merena, yanlış da olsa fikrimi belirtme özgürlüğüm var, bunun için utanacak değilim. tacize uğramış olman bana çemkirme hakkı vermiyor sana. beni de travestiler bi çok kez taciz etti, homofobik biri için kabus olan bu durum benim için, la bi git amk ahaha şeklinde sonuçlandı.

bu benden bağımsız bir olay. kişiselleştirip ben sıkıntı yapmadım kimse yapmasın demek ve bunun üzerinden genellemelere gitmek çok duyarsızca. ama bunu anlayabilecek yapıda bir insan olmadığın belli. saygı, görgü meselesi. anlayabileceğini de sanmıyorum bunları bu yaştan sonra. allah etrafındakilere sabır versin senin gibilerle hayat zor.

@merena, karakter analizi için teşekkürler ♥

Tamamen senin şahsi öz kompleksli ve çirkin oluşundan doğan bir bakış açısı diye düşünüyorum.

danimarka

en süper erasmus almanyada geçer tecrübeyle sabit. arkadaşım almanyada yaptı ben polonyada. noelde almanyaya gittim mükemmeldi. tam bir avrupa ülkesi dedim gezerken. danimarkayı romanyayı filan bırak. ayrıca aç kalmazsın türk yemeklerini türk malzemelerini falan hep bulursun köşebaşlarında. ben 6 ay börek poğaça yufka bulamayınca kafayı yemiştim polonyada.

almanya

Danimarka.

almanya, tercihan leipzig. ben de pdr öğrencisiyken uni bremen'de yaptım. bremen küçücük bir şehir olmasına rağmen çok iyiydi.avusturya'ya da yakın, freud'un evini görürsün.

buyukada iyidir, hem haftaici tenha olur kafa dinlersiniz.

ağva.

AĞVAAA <3

polonez köy.

rehber öğretmensiniz sanırım, kolaylıklar;)
patates haşla çatalla ez, tuz biber ince kıyılmış maydanozdan harç hazırla.
yufkayı 4'e böl.
bir bardağa yarı yarıya su yağ hazırla. fırça ile yufkaların harç koyacağın kısmına sür. harcı geniş yere koy, sigara böreği gibi sar, döndür gül olsun.
yağlı kağıt serilmiş tepsiye diz. üstüne de yumurta sarısı.
180 derece (önceden ısıtılmış fırında) pişir, yarım saat kadar, anlarsın zaten.
3 yufkadan 12 adet çıkar, bölebilirsin 2 ye piştikten sonra, büyük oluyor. 4 orta patates yeterli olur zannımca. kolay gele.

en basit börek:
bir paket üçgen yufka alınır. İç hazırlanır (peynir, patates püresi, kavrulmuş kıyma, artık ne istersen. İstediğin gibi maydonoz, baharat falan ayrıca.)
Eşit ölçüde su ve zey5tinyağı bir kasede karıştırılır. Bir üçgen yufka alınır, üstüne bu karışımdan sürülür (varsa fırça ile, yoksa kaşıkla döküp elinle yay, en iyi öyle oluyor) Üzerine bir yufka daha konur, aynı şekilde yağlanır. Geniş tarafa çizgi şeklinde iç konur. Sonra sarılır ama sigara böreği gibi değil, daha enli fırına girecek börek gibi. İşte yank kenarlar içe kıvrılır, sonra geniş taraftan inceye sarılır. Nette var nasıl yapılacağı, anlatması zor. Ama yayvan olacak, dediğim gibi sigara böreği gibi değil. Bu hesap www.ogrencimutfagi.com
Sonra teker teker yapılır, fırın kağıdı serilmiş tepsiye dizilir. Üzerlerine yine su yağ karışımından sürülür. İstenirse susam, çöreotu falan serpilir. Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında (bi 5-10 dakika ısınmış olsun) 30 dakika kadar pişirilir. Rengi biraz açık oluyor ama çıtır çıtır oluyor. Fırından çıkarıldıktan sonra kesinlikle 10 dakika kadar bekletilir servis etmeden ya da kaba falan koymadan. Kaba koyup götürecekseniz plastik kutuyu kapakla değil alüminyum folyoyla kapatıp 1-2 delik açın.

Istediğin iç harcı hazırla. Yufkayi 4 e böl. Içine yağ süt karışımı sür. Ortadan sivri uca doğru büzüştür yandaki iki ucu birleştir. Ortasına harcı koy. Yanları içe kıvırıp katlayarak gel en uca kadar. Ters çevirip tersiye diz üzerine yumurta sarısı sürebilirsin.

Bomonti seviyorum. Filtreli, filtresiz farketmez.

Bomonti filtresiz.

carlsberg

efes malt ve tuborg extra

hoegaarden

kardeş "pike" doğru söylüyo; bomonti, içimi tatlı, buna rağmen normal biradan daha iyi kafası var gibi...

tombul efes'ten tuborg gold'a bile sancılı bir süreçle geçtiğim için bu ankete pek uygun değilim sanırım ama söylüyorum: tuborg gold

bira uzmanı değilim, her bakkalda satılan 5-6 birayı içmişimdir en fazla, en sevdiğim bomonti.

guinness'i içmedim, duvel.

carlsberg, tuborg gold.

eskiden efes severdim. efes mi bozdu benim ağız tadım mı değişti bilmiyorum.

efes içerdim hep, ama tat alamıyorum artık..
stone castle şarap içiyorum artık..

bomonti. hafifçik. mis.

mies reyiz olmayınca böyle sorular da eksik cevaplanıyor.

bomonti, kırmızı tuborg.

Heineken

türkiye'de bulunabilenler içerisinde ilk 5'im:

Schneider Weisse Tap 6 Aventinus
Chimay White
Duvel
Aecht Schlenkerla Rauchbier
Schneider Weisse Tap 7

Tuborg - Efes - Bomonti gibi lager biralar nal toplar bunların yanında, tavsiyem 2-3 lira daha fazla verin en kötü Leffe ya da Duvel alın. Paraya kıyın Tripel Karmeliet, Chimay, Delirium Tremens ya da Kwak alın.

Türkiye'de olmayan, genel listem için:

Weihenstephaner
Paulaner
Westmalle Dubbel
St. Bernardus Abt. 12
Westvleteren XII

bu da nacizane blogum: birasevdasi.blogspot.com.tr

tuborg gold ve höss Doppel Hirsch.

merak ettiklerim: Russian River Damnation ve Brewdog.

leffe blonde..

bitter burger.

Marmara gold.

Saka lan saka tuborg gold

bira içmeyen, içemeyen, sevmeyen biri olarak içebildiğim tek bira, hoegaarden.

Soruyu "En sevdiğiniz bra" olarak okuyup cevapta iç çamaşırı markası göremeyince ve bu kadar da yorum görünce yaşadığım şaşkınlık paha biçilemez, geri kalan her şey için Bomonti. Teey tey, kafa kalmamış.

corona. minicik tam kız birası. favorim.

son üç aydır her hafta minimum 20 Bomonti içiyorum. Mis Mis

guinness, en sevdiğim bira.

bunun dışında :
leffe blonde ve leffe brune fena değil.
tuborg gold %100 malt
heineken

leffe.

fuller's esb
hoegaarden
bomonti filtresiz
beck's
carlsberg

en lezzetlisi duvel en sevdiğim bomonti.

efes fıçı.

Efes Fıçı

leffe brune

Black tabii ki.

arkadaşım onu izlemiş maalesef başka var mı?

en son izlediğim detachment. sümüklü dram değil, depresif.

My Sister's Keeper (ağlamak garanti)
tr.wikipedia.org

lorenzo's oil
old boy

cehe.net

7 derece, rüzgarlı ve yağmurlu

soğuk

soguk

buzzzz

tais-toi

İlgi alanına girer mi bilmiyorum ama Fransız yapımı bir film söyleyeceğim: Fantastic Planet. Ütopik bir animasyon.
İnsanları evcil hayvan olarak besleyen uzaylılar var mesela.

(bkz: le placard)
(bkz: Caché)
(bkz: Le dîner de cons)
(bkz: Un crime au paradis)
Üç renk üçlemesi:
(bkz: Bleu)
(bkz: Blanc)
(bkz: Rouge)

(bkz: La fille sur le pont)

(bkz: les choristes)
(bkz: la vie en rose)

le nom des gens

www.imdb.com

intouchables

en son izlediğim ve beğendiğim "Havada Aşk Var (Ma vie en l'air)"

www.imdb.com

Le Huitieme Jour www.imdb.com

backwoods.

djarum black. vazgeçemediğim...

hazzopulo pasajının istiklal girişinden girin diğer uçtan çıkın, çıktığınız caddede hemen sağa dönünce edo var. oraya bakabilirsiniz.

diktirebilirsin

edo+1
gitmişken hediyelik bir şeyler alırsın, dükkanda başın döner:)

Birkaç ay önce tvde kahkaha egzersizi yaptıran bir kadın vardı o zaman. Ama sık sık dalga geçmek için hah hah hah diye şeytani kahkahalar atarım onlar başka.

megri megri

bikaç saat önce şuna çok güldüm:

u1312.hizliresim.com

eksiklik var mı bilemedim. koşuşturmaktan onu düşünmeye vakit kalmıyor. ama her gün kedilerimin şebeklikleri sayesinde az çok gülüyorum :)

www.youtube.com
şu videoda malum kişiyi görüncep patlatmıştım bir kahkaha (görünce anlarsınız=)
ancak çok absürd bir insan olduğumdan olmadık şeylere böyle kahkaha patlatırken iyi bir espiriye gülmeyebiliyorum. o yüzden gülmenin eksikliğini hissetmiyorum sanırım, daha doğrusu bunu düşünmedim. bilemedim çok acaip yani.

düğün dernekten geldim, gerçekten çok güldüm.

az önce de @ kül'ün verdiği linktekine çok güldüm mesela ahaahahaaaaa
bu saatte duyuruda da kimse kalmamış. peeh

esprilerim -bence- çok kalitelidir. normalde espriyi kendim yaptım mı gülmem fakat bazen gerçekten abartabiliyorum. 2 gün önce, yine olayı abarttığım günlerden birinde attım son kahkahamı. 2 gündür hastayım, hasta olmasam eminim aynı şeyleri bugün de yaşardım.

ez cümle, neşe eşiği hayli yüksek bir insan olduğumdan mütevellit asla gülmenin eksikliğini hissetmedim. bundan sonra da hissedeceğimi sanmıyorum. her ne kadar büyük konuşmamak gerekse de...


hayata daha az anlam yüklemeyi, onu daha az önemsemeyi ve toplumsal normları dikkate almamayı öneririm sana.

Bize erkek adam derler, ağlamayız gülmeyiz..

Çohzel şarkıdır dinle.

iki saat önce, film izlerken.

en çok şuna gülmüştüm son zamanlarda:
inciswf.com

satranç +3

2 saat once american hustle izledim, kahkahalar attim film boyunca. normal zamanda da cok sik gulerim.

okuyun..gülün..

eksisozluk.com

en son neye, niye kahkaha attığımı hatırlamıyorum ama neredeyse her gün kahkaha atacak bi' şey bulurum ben. bence gülmek, genel mutluluk hakkında hiçbir fikir vermez. ne biliyim çok sıradan bir şey için bile aniden keyiflenip deli gibi gülebilirsin. normalde "pffff çok mutsuzum pfff" diye ağlayarak gezerim ama benden çok gülen birisi yoktur herhalde.

sen demek ki yüz kaslarını çalıştırmayı pek sevmiyon, üşeniyon gülmeye.

hayatımda gülmenin eksikliğini hissetmiyorum. daha genele yayılmış, soğuk bir kış gününde içine girilebilecek güzel bir yatak (başka bi şey sandınız di mi ;) misali huzur verecek uzun vadeli bir rahatlık-huzur eksikliği hissediyorum. gülmek mesele değil ya. en basitinden şu satranç gif'i işte. gülmek için çok şey var. çok eğlenceli şeyler var.

satranç oyna sen de, kültürlen.

şu kültürlen gifi herkese komik gelmiş, bi ben ağlayacak gibi oldum galiba. aklıma geldikçe utanıyorum.

az önce @dedim dedim de kime dedim'in verdiği link epey güldürdü bak.

gecen gun gordum bunu da acayip guldum ya.

fbcdn-sphotos-a-a.akamaihd.net

Az önce 9 aylık yeğenimle oynarken kahkaha attım, sık sık da atarım genellikle gülen bir insanım.

dün. buz patenine gittik toplucana. kızın biri güzel kayıyor nerdeyse herkes düştü bi o düşmedi falan. tam çıktık pistten ayakkabıları giydik gidiyoruz, bi yandan da hala düşme muhabbeti yapıyor bu kız hiç düşmedi diyoruz, kız düz yolda yürürken laps diye götünün üstüne düştü. bi 5 dakika kahkaha atmışımdır.

her gün.
güleryüzlüyüm zaten.
onun dışında da arkadaşlarımla sohbet ederken atarım; iş yerinde ya da akşam görüşünce ya da telefonda...

çok güldüm şu karikatüre, biraz da Gürcan biraderin Robinson alt yapısına aşinalıktan kaynaklanıyor olabilir

www.facebook.com

kalp rahatsızlığı, selülit, ülser tetiklenmesi, seb. dermatit başlangıcı.. (bu soruyu gugıla da sorabilirdiniz)

görürsünüz.
2yi geçmeyin. onların içindeki katkı maddeleri de çok kötü bu arada.
türk kahvesi ya da filtre kahve öneririm. zaten daha çok tatmin edeceğinden 6 tane içme hevesiniz de olmaz.

Ben de yaklaşık o civarda içiyorum. Midemin içine etmiş durumda şu an.

çok zararlı.

oooo, aşırı bence de.
bir yöntem olarak, her bir fincan için yarım paket koyabilirsin.

Zararlı olduğunu sen de biliyorsun, bari filtre kahve falan için, içine de krema yerine süt kullanın.

Ben günde en az 4 büyük bardak filtre içiyorum. Bol bol kramp yapıyor.

ya örnek verdiğin filmleri izlemedim ama 'gerçek olmayan bir yer ama gayet doğalmış gibi olsun' deyince aklıma sin city geldi direk.

pleasantville iyidir. bi de dogville.

what dreams may come - süperdir
the thirteenth floor
blade runner
ve tabii ki - matrix (hem gerçek olmayan bir yer ve doğal gözüküyor, hem de ütopik)

mrs nobody geldi benim de aklıma.

Dark city

wristcutters'ı izledim. sen de şunu da seveceksindir:

(bkz: interstate 60)

şunu da sevebilirsin, bu biraz daha gerçek ortamda ama:

(bkz: seeking a friend for the end of the world)

bunu da seversin muhtemelen:

(bkz: big fish)

amelie ve micmacs'i de izlemişsindir herhalde, izlemediysen bunları da seversin.

şunu da sevme ihtimalin yüksek:

(bkz: the fall)

Synecdoche, New York
brazil

www.imdb.com

www.imdb.com

idiocracy de güzeldi bak.

perfect sense

the fall
her 3 ayda bir ilaç niyetine alınmalı arkadaş.

şile-agva?

sinanoba tarafları.

sapanca

Ne kadar doğru bilmiyorum ama Kazdağları'nın (Altınoluk-Güre-Akçay tarafları) havasının çok güzel olduğu ve her tür solunum rahatsızlığına iyi geldiği söylenir. İstanbul'a çok uzak da sayılmaz.

kazdağları+1
belki mudanya, edremit, saroz.
aslında astım diyince direkt heybeliada geldi aklıma ama adadan ev almak zor olsagerek.

Diyetle göbek erimez, göbek eritme egzersizleri yapmalısın.

yaş kilo boy ?

şu karatay diyeti denen kitabı bitirmek üzereyim. ekmek, pilay ve makarnayı kesiyorsun. salam türevi aynen kesiyorsun. haftada asgari 3 gün spor. günde 3 öğün düzgün yemek, öğünler arası birşey yemek yok. meyve günde 2 taneden fazla yemek yok. zeytinyağı tüketilecek (günde bir kahve fincanı kadar) bal, nutella, pekmez reçel komple yok. fındık fıstık ceviz abartmamak kaydıyla.

spora gelirsek: ilk 20 dk'dan sonra yağ yakılır olayını muhakkak duymuşsundur. yani efendi gibi bir 30dk'lık koşudan azıyla göbek erimez. pipimizi göremeyecek derecede göbek varsa ağırlığa şimdilik girmemekte fayda var.

konuşuruz tekrar. kolay gelsni.

Koşmak göbek eritmede beklenmedik bir biçimde çok etkili.

zaten zayıfsan diyet yapmanın bir manası yok, protein ağırlıklı beslenmeye dikkat et sadece bir de ekmeği çok tüketiyorsun anladığım kadarıyla kahvaltı harici ekmek tüketme. (her öğün ekmek tüketen tek millet de biziz heralde) +göbek eritme egzersizleri devam..

Pilavi unut, pilav yiyerek gobek erimez.
Bir diyetisyene giderek program yaptir kendine, sanildigi kadar pahali degil.

dietle gober erir, pilav yerken de erir, eger aldigin kalori yaktigin kaloriden azsa her turlu gobek erir. sacma sapan dengesiz beslenme uzerine kurulu dietleri yaparsan da erir ama sagligini tehlikeye atarsin. sihirli formul yok, yedigini azaltirsan ya da yediginden fazlasini yakarsan erir, bitti gitti.

Glisemik endeks diyeti diye arattırın

kebap sos diye satılır marketlerde. direk onu alabilirsin baya yakın onlara

biber salçası biraz z.yağı ve sevdiğin baharatlar.
istersen domates ile biber salça karıştır. ama ben sadece öncü acı biber salça ile yaparım.

yalnızım ona sıkılıyorum ben.

ev arıyorum deli gibi.

hayatımın oyun olduğunu düşünme tribine girdim. tek tek bütün senaryoları kurdum. 8 farklı olay örgüsü var bunlardan hangisi doğru diye düşünüyorum ex kafası.

şu an ki en büyük derdim uyuşturucu bağımlısı olmaktan korkmak. korkuyorum çünkü aslında bağımlı olmak istiyorum. irademle savaşıyorum. dün bütün gee irademle savaştım. ama en son kendimi kaybettiğimde bana zorla içirdiler mi. etrafımda güvenicek kimse yokmuş derdim bu

öküz gibi hastayım, ateşim var ve yataktan zor kalkıyorum.

gelecegimle ilgili yanlis kararlar almaktan tirsiyorum.
senin derdin ne peki?

@ben de
biraz gelecek kaygısı, üniversiteden yeni mezun olmuş o boşluk hali, ne yapacağına karar verememe, biraz da yalnızlık işte.

sınavlar var, havalar soğuk, canım sıkkın.

kalibi bozuk urettigim pantolonlar...beni harcayacaklar matmazel. 11000x20

vizem degisiyor ulkeden ayrilmaya tirsiyorum, yeni eve tasinmam lazim 15 gune, ustunde calistigim projenin deadline'i yaklasiyor, idealim olan bir okula phdye girmeye calisiyorum. bir yandan da gocebeligimin ve de neden kimseyi asla reddedemedigimin derdindeyim. hep ben uzuluyorum sonunda.

zaman yetmiyo bana hacı

valla bütün sıkıntım parayla bitecek türden o açıdan şükür halime mutluyum yani :)

işsizim. askerlik yapmadığım için iş bulamıyorum. şubatta askere gidicem sanırım ama şubeye gitmeye bile korkuyorum. diğer türlü temmuz'a kadar tecilim var; bi an önce gitmezsem çok zaman kaybedicem temmuz'a kadar muhtemelen bi şey yapamayacağım için. askerlik yapmak da istemiyorum. işte bunlar hep stres, hep dert.

hayalimdeki gibi bir evim olacak mı?

Ailemin yasadigi ulkede kursum bitti, turkiyedeki universitemin sinavlari yaklasiyor; ben hic ders calismadim.Turkiye'ye donup calismaya baslamam gerekiyor ama annem babanin gelmesini bekle diyor.Neyini bekleyeceğimi de bilmiyorum.Bir an once turkiyeye gelmenin yolunu bulmam lazim.

Turkiyeye gelince evim yok, ev bulmam lazim.

Babamla yasamak zorunda olmak

sevgilim yok

sağlık+para+aile+fikirsel konular(azınlık olmak). yine de mutlu sayılırım.

sabit bir ruhsal veya fiziksel acı çekmiyorum. buna sahip olmak ve değerini bilmek bile huzurlu yapıyor beni. mutluluk ise anlık bir olaydır. mutluluğu yakalamaya çalışmak çok saçma. kedinin lazer ışığını yakalamaya çalışması gibi.

muhit

keşke okulu uzatmasaydım. şimdi biçok şeyi ertelemek zorunda kaldım.

turkiyedeki duzenimi birakip tamamen tanimadigim bir ulkeye phd yapmaya geldim 3 hafta once. duzenimi oturtma isleminin yaklasik %75'lik kismini hallettim.

ama bu 3 haftalik surecte burokratik islemler, dil bilmeden ev bulma cabalari, baskasina muhtac olmak, ilk ay icin turkiyeden getirdigim dovizin kira depozito okul harci falan derken kiti kitina yetecek gibi olmasi, maasimi 3 gun sonra alacak olmam ama 1 gun gecikmesi halinde 1 gun de olsa sifir parayla dolasiyor olacak olma dusuncesi :) gibi gibi :)

kendin çözemezsin bu sorunu.dermatoloğa git.iltihap olmuş,sıkıntı olur.

Sağlık ocağı

bibip: facebook'un onerisi daha iyi. once onu deneyin.

geçmiş olsun. pazartesi sağlık ocağına bi git istersen belki merhemle falan çözülür. 80 lira çekim özel hastanelerde.

sosyal güvencen yok mu?

genel cerrahiyeye git, ücretsiz ameliyat etsinler

aynı sebeplerle ertelemiş ve kendim çözüm bulmaya çalışmıştım. çok zaman geçince tırnağın yarısını operayonla aldılar. sonra tekrar çıktı ama acısı yetti. hiç zorlamayın. hemen bir görünün.

he "yok. ben delibaş bir insanım. mazoşistim." diyorsanız, zeytinyağıyla ovduktan sonra çok dikkatli ve küçük küçük kesin. zamana yayın bu işi. ve yarayı kesinlikle sarmayın. hava alması ve temiz kalması gerekiyor.

teşekkkürler, maalesef degil dinledim hepsini.

bu mu www.youtube.com

@feykalade, o da değil ama benzer. çok yaklaştık.

bu olabilir mi? değilse de dinle bence. çogzel lan:

www.youtube.com

dıt dıt dıt dıt dırırım
dıt dıt dıt...:)
ziya özdevrimselinki bence:)

para yapmak ne demek make money den moda mod çeviri mi ?

para kazanmak için takı tasarla.

en temiz iş özel ders bence.

mısır satabilirsin belki;
www.kuzu.tv

@ganyotçu oui monsieur, mot a mot.

özel ders mantıklı aslında ama öğrenci bulmak sıkıntı onda da. bir ara veriyordum tek tük çıkıyordu.

evden olması lazım, freelance olarak falan. götüm azcık da yer görsün, işte zaten yardırıyorum bütün gün afedersiniz.

çeviri?

çeviri de olur, nasıl bulunuyor çeviri işleri? :) kazanabilir miyim o kadar para çeviriyle sence?

websitesi ile para kazanabilirsin . işler yoluna girerse o kadar zamanda o parayı da kazanırsın zaten

nevresim takımı.

borcam :)))

türk kahvesi makinası

Ne alırsanız alın içinde mutlaka değişim kartı olsun;)

sonra oturup filmi izleyecek misiniz peki? izlenmez çünkü.
hatta diğer seyircileri de bi güzel afallatırsınız o yüzden onlar da izleyemez. bu sebepten sinemanın sahibi de pek sıcak bakmayabilir. bi de bi de sinemalarda perdeye yansıtılan şey dijital değil bildiğiniz film oluyor galiba, o yüzden lojistik olarak da sorun yaşayabilirsiniz.
söyleyeceklerim bu kadar.

belki bi kafe'de yapılan küçük bir film göstemine sızmayı deneyebilirsiniz ha?

o işi tiyatroda yaparsın anca.oyuncuları ayarlarsın sahneye çıkarsın edersin,masrafsız olur hem.

cok ucuz bi numara milyon tane ornegi var daha degisik bisi yap kulaga hic hos gelmiyo

ben fikri beğendim. ama salonu kapaman gerekir bence. sadece ikiniz olsun. reklamlardan sonra senin hazırladığın kayıt girsin ekrana.

daha kötüsü helikopterin ucuna "benimle evlenir misin x?" yazısı bağlamak olur ancak. yapmayın böyle işler yahu. oturun bi yerde, sessiz sakin şekilde edin teklifinizi. ille şaşırtma amacı taşımak neden ki?

gereksiz.

fikir için birşey demeyeceğim fakat teknik olarak, İstanbuldaysanız İstiklal'deki Cine Majestic'te üst katta dijital projektörlü bir salon var bağımsız filmleri falan blu-rayden oynatıyorlar. O salonla anlaşıp belirli bir para verip sürprizinizi yaparsınız.(artık kaç koltuk parası isterler bilemiyorum, ama cinemaximum vb. ile anlaşmaktan iyidir)

Ama, geçen yıl Cevahir Cinemaximum'da bir sevgililer günü olayına tanık olmuştum. Sevgililer gününde filmden önce bir video yayınlandı, bir kampanya varmış kız oradan kazanmış galiba öyle bi sürpriz yapmışlar.. Araştırın işte artık dijital projektörler var 35mm'ye bastırmanıza gerek yok.

Kiz hayir der bence reklam etme bu kadar.

www.youtube.com

Bence yaptırmayın. Şahsen bir seyirci olsam rahatsız olurdum.

birde hadi yaptın sonraki 3 saat film mi izleyeceksiniz?

yok izlemeyecekseniz sırf şaşalı olsun diye 100kişinin film zevkini berbat edeceksiniz.

başka bir yöntem daha iyidir.

ayrıca bu şeyler özeldir 2 kişi başbaşa olması daha iyi olur fikrimce.

şahsi fikrim böyle şeyler yapmayın sadece o ve senin bileceği bir teklif olsun başka insanları karıştırmayın işin içine. yalnız olabildiğiniz kadar yalnız ve baş başa olun.

inanılmaz kıro bir fikir kusura bakma. her türlüsü kıro yani.

Özel localar var bazı sinema salonlarında.

kafika vardı bi ara.
orada olabilir.

Bence saçma böyle şeyler,
ama ola ki yapacaksın, bari filmin sonunda olsun.

kadıköydeki zannederim bi sinemada yapılmış böle bişi arkadaşlarımın arkadaşları tarafından. eş zamanlı bir giriş falan. çok da tatlı, pek de güzel olmuş hem.
tam anlatamadım şöle bi videosu var; www.youtube.com

bence kötü bir fikir. yaparsan da, o anda salonda bulunan n adet ciddi düşünen çiftin erkek tarafından güzel küfürler yemeye hazır ol :)

akıllı telefon olanı var, bundan dene www.youtube.com

Hangi film olduğunu da söyle, araya reklam verelim.

28 yaşındasın 17 yaşında bir kıza nasıl aşık olabiliyosun? Aranda 11 yaş var nasıl o gözle bakabiliyosun?

unut hacı.

Çocuk daha o. İstediği kadar saygılı mükemmel olsun. Çocuk. Bunu kabullen.

17 yaş = çocuk. Olgun davranıyorsa olgun çocuk.

kanpa,

bir gün bu yazdıklarımı biri buraya yazmış olsaydı,inan ben de senin gibi yazardım "çocuk o" zaten ben de diyorum,çocuk evet.fakat anlayamadığım şekilde kaptırmışım kendimi.insanın elinde değil,ne yapayım.

her şeyin olmasına her ihtimale inanırım.olmuştur,yargılanmaz da bu.ne yapacağın konusuna bir şey diyemem ama aşkın gözü kördür ve türevleri sözler boşuna var olmamış değil mi ?

anlıyorum aslında.

abi sapık değilim diyorsun da, neyse...

unut o işi.

neden bu kadar imkansız aşk muamelesi gördüğünü anlamadım.
olabilir yani gayet normal.
sanki 80 yaşındaymış da 13 yaşında çocuğa aşık olmuş gibi bir şekilde davranılmasının anlamı yok.

ama bazen böyle uyumlar yakalanabiliyor.

sadece onun sizin hayat görüşünüze sahip olamayabileceğini düşünerek, normalden biraz daha sorumlu davranmanız gerekebilir.

28 de bir erkeğin çok olgun olduğu bir yaş değil.
"28 yaşında koskoca adam" falan diye bir şey yok yani.
erkek dediğin zaten 35'inde ancak gerçek anlamda her şeyiyle erkek oluyor.
o da olabilirse.

Bildim peki.

Hic bulasma.

yemez hacı uğraşma.

17 yaşındaki biri çocuk değildir, evet cahildir belki olgunlaşmamıştır filan da çocuk değildir. 13-14 15 yaşlarında olsa tamam ama 17 yaşındaki bir kıza aşık olmak ayıp da değildir sapıklık da değildir. kız 18 yaşında olsa kimse çocuk demeyecekti. tuhaf.

go for it.

kısa süreli bir etkilenme olabilir. muhtemelen küçük kızdan bir iki muhabbetten sonra soğursun. düşünce ve yaşam biçimi olarak aranızda dağlar kadar fark var. o yolda sekerek yürüyen bir ergen, sense hayatta bir çok şeyi tatmış ve hayattan bıkmış bir yetişkin.

Duyuruyu 2 sene sonrasina uyarla. Tekrar sor. Kabul gorurse sana cesaret verip mutlulukar dileyelim.

herkese eyvallah.

bazı şeyler elde değil.şu dünyada aşık olacak son insandım,en derinden hissediyordum gerçekliğini.ama gün geldi inanç kapımı çaldı fakat imkansızına.garip ve tuhaf şeyler.kötü biri değilim,yanlış anlamayın.gözyaşı döken biri nasıl olurda samimiyeti aldatır.

bi sene sabredin, sonra, efrasiyab87 + 1

aşkın yaşı yoktur. yaş farkı şu an için çok büyük gözüküyo evet ama misalen o 25 sen 36 olsan bu kadar batmazdı. şu an için yapabileceğin bi şey yok. onun da sen de gönlü olsa bile toplum tarafından kabul göremezsin şu anda. biliyorum çok zor. ama katlanmak zorundasın. beklemek zorundasın.
bu arada aşık olduğun kişi çok şanslı bence.

etrafımdaki hiçbir 28 yaşındaki erkek, 17 yaşındaki bir kızla iletişim kuramayacak kadar ununu elemiş, eleğini asmış değil.

amma abartıyorsunuz yani 28 yaş nedir ki 17 yaş onun yanında çocuk kalsın?

zaten kadın-erkek ilişkisinde ideal yaş farkı 5-6dır.
11 de o kadar abartı değil.
50 yaştan bahsetmiyoruz.

evet, 40 ve 51 gibi değil elbette.
ama olamayacak bir şey de değil, gayet normal.