kot pantolon

Iphone x ya da herhangi bir ıphone almak istiyorum ama 4000 tl ve yukarısını nasıl veririm. bilmiyorum?

pringles yemedim krizden sonra. ayda bir falan yiyordum.

Airpods.

Çok pahalı anasını satayım.

affınıza mağruren; (bkz: fleshlight)

sebep: maddiyat sorunlari ve turkiye'de urun cesidi azligi

Macbooka gomulu klavye.

Harici klavye kullanmaktan kafayi yiycem sanki masaustu bilgisayar kullaniyorum gibi her yere 2 parca gidiyorum ya. Sebep enflasyonu yukselten insanciklardan oturu gelen maddi sikinti.

trivial pursuit klasik artık üretilmiyormuş.
oyun bilgisayarı alıcam ancak aracımın sıkıntı yaratmasından dolayı alamıyorum.

teva zirra sandalet

dsquared2 sweatshirt

Vit-A Pos göz merhemi. Hem eczanelerde yok, hem muadili de yok, şaka gibi.

-Dayanıklı, güzel bir omuz çantası (postacı tipi).
-Kitap (Yeniden okumak ve elimde seti olsun diye Harry Potter serisini almak istiyorum).
-İyi bir kulaklık (Aslında aldım ama dandik almak zorunda kaldım ve baş ağrıtıyor).
-Mont.

İşte bunlar hep parasızlık. :(
-

PS4 Pro, 4K TV ve Red Dead Redemption 2.

Parası sorun değil ama zaman yok. Alsam hiç oynayamam maalesef. Aklım hep orada ama. Her gün Amazon'da gezip Ps4lere bakıyorum. Psikolojim bozuldu sanki.

Kindle ve kobo (bulamadım)
Yeni bir iphone ve dizüstü (çok pahalı)
Orijinal iphone şarj kablosu (4 ay içerisinde bozulacağını bildiğim için almadım)
Ps4 (oyunlar için de ayrıca para ayırmam gerekeceğinden almadım)
D&R’dan kitap (42 tl 1 kitap için çok fazla)
Skechers ayakkabı (çok rahat olmasına rağmen 6. ayında deforme olacağını bildiğim için o kadar para vermek istemedim)
İndirimsiz kozmetik ve kişisel bakım ürünleri (büyük indirimleri bekleyip stok yaptım)
Vichy’nin spesifik bir şampuanı (geçen sene bu kadar pahalı değildi)
Optik lens (6 aylık lensler işin 600 lira üstü bir bütçe ayırmam gerektiği için sürekli erteliyorum)
Cinemaximum bileti (onun yerine indirimli sabah seanslarına veya tiyatroya gittim)

Ne çok şey alamamışım, üzdü :(

olması gerekenler:
bosch ankastre set modellerini bilmiyorum ama çelikti. tercihen bosch marka çamaşır/bulaşık/buzdolabı
miele robot süpürge veya dyson şarjlı süpürge.
demirdöküm nitromix kombi 28kw ve demirdöküm panel radyatörler.
3x klozet/banyo bataryası/lavabo bataryası. 14 tane taharet musluğu. 2 tane mutfak bataryası. 2 tane duş teknesi ve kabini. 3 tane çamaşır makinesi musluğu.
tahminen 15-20 tane priz, anahtar vs.

olsa güzel olacaklar:
lg veya sony led tv.
ps4 ve/veya msi gaming pc
logitech g29 direksiyon seti ve/veya setin takılacağı koltuk.

Hediye alıp gonderecekmisin yoksa?
Bir an o hisse kapıldım da :)

birkaç mesleki kitap.

Multigroom tiras makinesi.
Arastirmaya usendigim icin alamiyorum.

Üç ay değil yaklaşık 1 yıldır; eskiyen ve çizilen 8 yıllık gözlük çerçevemin ve 3 yıllık camlarımın yenisini alamıyorum. Hem vaktim yok, hem çok pahalı.

AirPods.

800-850 arası olsun alacağım hemen. Nöbetteyim.

kot pantolon

Muhtelif sanat eserleri.

Bu ciddi bir soru mu? Evine misafir olduğum birisinin benden nutellasını sakladığını öğrensem bir daha yüzüne bakmam.

sağlıklı olmadığı için almıyorum - yemiyorum. alsaydım da paylaşırdım. özellikle çocuksa.

scudman +1
sevdiğim yiyecekleri paylaşırım, paylaştıkça daha güzel..

edit: sevmediğim insanlar, hele de şımarık veletleriyle, evime gelmiyor. evime gelen biri mutlaka sevdiğim biridir, ve evde ne varsa evime gelenle paylaşırım.

Şımarık velet ve pisboğaz kelimelerinden sevmediğiniz insanlar anlamının çıkarılacağını düşünerek yazmaya gerek duymamıştım. O yüzden sevmediğiniz insanlar veya gıcık olduğunuz diye genişleteyim.

evimdeki kavanoz aylardır duruyor. misafir de geliyor ama yine de onun yüzüne bakan yok, bence siz de biraz gözüdoymazlık var. yapmayın sonra ağır yaşamlar belgeselinde görürüz sizi, üzülürüz. bir şeyleri yerken sağlığınızı sevin önce.

Nutella yemiyorum ama böyle sevdiğim bir yiyecekse tabii ki bayılmadığım bir insan gelince ona vermek istemem belki saklarım bile şartlara göre değişir. Ama sevdiğim biriyse ben yemem ona yediririm.

Ben bu soruyu daha genel alacağım, hayat pahalılığı kişileri bencilleştiriyor, en azından beni bencilleştirdi, eskisi gibi kesinlikle paylaşımcı değilim. Misafir dediğimiz kişiden bir şey saklayacak değilim tabi ama en başında bir şeyleri almamak da bir çözüm benim için :D

ülkede hala palm yağı bağımlıları olduğunu görmek sevindirici, pisboğaz nüfus hızla temizlenecek misss

Nutella sevmiyorum ama sevip de alsaydim esirgemezdim milletten. Nutella kitligi yok, 16tl de müthiş para değil bence.

Valla o kadar rezil sagliksiz bir urunu misafirlerime veremem zaten. Bizim eve de giremez.

Hiçbir ürüne o denli bağlılık göstermediğim için gerek duymuyorum ama genel olarak pisboğazlı misafir çocuklarına sınır koyuyorum. Ha Nutella, ha Peripella, cidden bir fark var mı yahu arada? Yemediğim bir şey olsa anlarım da bu marka takıntısı çok tuhaf, anlam veremiyorum.

Bizim eve de girmez ama dolapta olsaydı saklamazdım.

Nutella yemeyeli bi 7-8 yıl oldu herhalde. Eve almadığım için böyle sorunlarım olmuyor.

Stavro+1 en küçük boy nutella evimde tam bir yıl süründü. Ben yemediğim gibi misafirlerim de yemiyodu:D

nutella yemeyecek kadar sağlıklı ve mükemmelim, ben harikayım asla öyle şeyler yapmam.

Kimse sunu koymamis
encrypted-tbn0.gstatic.com

%56 şeker değil miydi o ya. Bence bırak yesinler. Sana kalmasa daha iyi bence.

Yok öyle bir şey. Zeki bir yaratığın mutlu olmak gibi bir imkanı yok.

@tolkien hayranı, kilo alinca da uzulup spor yapip nasil saglikli beslenirim diye dusunup mutlu oluyorlar. Tuhaf.

Cehalet mutluluktur

bu kuşakla ilgili daha doğrusu içinde yaşanılan durumla ilgili birşey sanki, mesela ikinci dünya savaşı görmüş kuşakta bu yaşam tutkusu fazlasıyla var, şu an çoğu dünya üzerinde bulunmasa da röportajlarına, yazdıklarına, düşündüklerine baktığımda onlarda bu sevinci görüp şaşırıyorum, harika bir nesil, örneğin howard zinn, kurt vonnegut, viktor frankl, zygmunt bauman

biz çok hazır bir dünyaya doğduk birşeylerin mücadelesini vermediğimiz için kıymet bilmiyoruz gibi geliyor bana

Yasama sevinci zaten biraz da mecazi bir anlatim. Hem @freebird'ün de dedigi gibi biz fazla rahat bi döneme denk geldik ne sansliyiz ki.

Vicik vicik bir romantizmden hoslanmam fakat bulutlarin arasindan beliren günes, yagmur sonrasi topragin kokusu, karin yagisi, ucsuz bucaksiz bir gökyüzü, güzel bir deniz manzarasi, yesil bir ormanda yapilan piknik az da olsa huzur veriyordur diye tahmin ediyorum bircok insana.

Varligin tadini cikarmak biraz olsun. O kadar, fazlasi da degil.

Biyokimyasal bir olay bu. Serotonin, dopamin, bunlarin salinim ve geri alinim dinamikleri...

yaşama sevinci bende de yok. sanırım uzun süre mutsuz olunca unutuyorsun bu tip şeyleri. en azından bende böyle oldu.

normal zamanda bende de yok da, sadece şu üç durumda yaşama sevincini hissediyorum: gezerken (öncesinde uçak bileti alma, geziyi planlama gibi aşamalar dahil), çok sevdiğim ve çok güzel yapılmış bir şeyi yerken (bkz. orgazmik yiyecek), bir de yeni aşık olduğumda..

mesela su an soruna cevap yazarken, okuma yazma ogrenmis oldugumu, yazmak icin parmaklarimi ve aklimi kullanabiliyor oldugumu, nefes aliyor oldugumu hatirliyorum ve buna sevinc diyorum. yasama sevinci. nefes aldigimi ve aldigim nefesin, cigerlerime gidisini gelisini hissedebiliyorum.

yasama sevinci bu.

Sevdiklerinle sevdiğin yerde sevdiğin bir şeyi yapıyorsan iliklerine kadar hissedebiliyorsun bu yaşama sevincini. En azından, ben ancak o şekilde hissediyorum.

Örneğin, en sevdiğim iki arkadaşımla uzun yolculuğa çıkmış, doğal güzellikleri göre göre gezmiş, hayattan cidden de zevk alınabildiğini deneyimlemiştim geçen yaz. Biraz klişe/abartı olacak ama karnında kelebekler uçuşuyor gibi hissediyorsun; beş günlük gezinti bile böyle hissettiriyor. Şimdi ise yarın iş var, sevdiklerinle değil de iş yüzünden beraber olduğun insanlarla bir ortamda kafese kapatılmış gibi ofis içinde çalışacaksın. Günün en güzel saatleri ve ömrününen canlı dönemini para kazanmak uğruna harcayacaksın. Şimdi nasıl bir yaşama sevinci olacak bunda?

görsel yok.

görsel eklendi

çok güzel <3 mutlu yaşlar

mutlu yıllar! hediyene de bayıldım, yastık yaparsın :)

hahaha komik, iyi seneler.

Çok tatlıymış, mutlu yıllar

Mutlu yillar haha

bence de çok tatlı, mutlu yıllar :)

ben eşekleri çok seviyorum, çok tatlı bence :)
Nice mutlu yaşlarınız olsun.

kendi kartımı veriyorum sonra önümde defter veya ajanda gibi bir şey var ise ona sıkıştırıyorum, onlar da yoksa önümde duruyor, konuşmamız bitene kadar.

ocanal gibi yapıyorum ben de.

Haystackle fotoğrafını çekip çevreci bir şirket olduğumuzu belirterek geri veriyorum. Kendiminkini de dijital olarak paylaşıyorum.

Harç ödemiştim ilk dönem için

2012’de girdiysen gectigimiz haziran ayinda dehlemislerdir seni. suren o zaman doluyor cunku.

atılmışsın.

aynı durum dün arkadaş yaşadı. öğrenci belgesi alacaktı, sayfa bomboş çıktı, sanki bir şey gelecek gibi ama gelmiyor.. öğrencisin veya öğrenci değilsin yazmıyor hiç bir yerde.

@jrr sistem çalışıyor, başka arkadaşın hesabından girebildim.
@alperz 2019 haziran'da sürem dolacaktı
@mistik çok teşekkürler bu bilgi iyi oldu atıldığıma eminim artık :)

mobil uygulamadan değilde tarayıcı ya da bilgisayar üzerinden e-devlete girip baktıysanız evet atılmışsınız.

Irmak olabilir.

Türkçe karakter barındırmayıp söylediklerinizi barındıran ve tanıdığım birine ait olması sebebiyle tek bir isim geldi aklıma * Pırıl

Nehir ya da Deniz. Nil de çok güzel bir isim.

Deniz

bahar defne

edit: defne bahar daha mı güzel acaba :)

Sihir

Nil +1
Sahra

Meltem.

Kanije.

defne ada

Sude

youtu.be

kendi adımı söylerdim ama hali hazırda 40 kişiyiz ne kadar az o kadar iyi hehe

Günseli :) Vedat Türkali'nin Bir Gün Tek Başına romanında böyle bir karakter vardı.

gece isimli küçük bir kızla tanışmıştım. o kadar yüksek enerjisi vardı ki. ismini de beğenmiştim.

Asu

Gece +1

Kumru da güzel. :)

su.

Ada yı çok beğendiler ama ailede ada ismi var, kullanmayalım dediler. Deniz, Bahar ve Nil de aynı şekilde.
Gece, Günseli, Kumru da güzel..

Duru için ne diyorsunuz peki?

Biz "inci" koyduk. Annesinin fikriydi ama zamanla benim de çok hoşuma gitti.

Duru güzel bi isim ama Fi'yi okuyanlar ve izleyenler yüzünden çocuğuna bu ismi veren çok olur mu acaba diye bi soru işaretim var.
Tam olarak istediğiniz kriterleri karşılamıyor galiba ama ben Hazan ve Toprak isimlerini çok beğeniyorum.

orfeas peridis - ah na se do, fotovolida

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

güncel yenileri bilmiyorum eskilerden bunlar :)

bonus daha yeni olarak bu olabilir
www.youtube.com

Για να σ'εκδικηθώ: youtu.be en sevdiğim bu

Pοζ: youtu.be

Φεύγω: youtu.be

Όταν έχω εσένα: youtu.be

Όλες του κόσμου οι Κυριακές: youtu.be

makis ablianitis'in bahar albümü. Dinleyiniz.

Sanatçı ismi vereyim sen beğendiğin şarkısını dinle. Kostas Pavlidis. Mesela önce bir Arabesk şarkısını dinle ne kadar tanıdık olduğuna şaşıracaksın.

Glykeria - Nyxtes magikes youtu.be

Haris alexiou’nun çoğu şarkısı

sagapo giati orea

net bakarım

bakmam, ben pek kimsenin maaşıyla ilgilenmem.

bakarım

Bunun için efor sarfetmem tek hamlede bakabileceksem bakarım.

her türlü bakarım.

Bakmam. Tesadufen gorursem yapacak bir sey yok.
Konusmaya gelince boyle soyluyorum.
Kesinlikle etik olmadigini dusunuyorum. Bakmis bulunsam da etik olmadigini kabul ederim.
Cunku benimkini baskasinin ogrenmesini istemiyorum, dolayisiyla benim bakmak etik olmaz.

tabiki de bakarım

Bakarım. Benden daha fazla maaş aldıklarına inanıyorum zaten.

iz bırakmayacağıma eminsem bakarım.

uğraşmam ama önüme düşerse bakarım.

Ben bunun etik olmadigi dusuncesine karsiyim.

net bakarım

Bakarım.
baktım, bakıyorum, bakmaya da devam edeceğim.

eğer olur da ikiniz de aynı zamanda başladıysanız ve onun maaşı kaale alınacak kadar yüksek çıkarsa bunu kafaya takacağını bildiğimden dolayı ben sana bakmanı önermem.

sana zararı olacak çünkü bunun, sinir olup olup duracaksın.

Bu arada aslında ben de etik olmadığı düşüncesinde değilim genel kanı bu yönde. Herkes herkesinkini bilmeli adil bir düzende.öbür türlü sömürmek kolaylaşıyor

bu yüzden bazı firmaların sözleşmelerinde yazar. maaş bilgisini diğer insanlarla paylaşmak tazminatsız çıkartılma sebebidir diye.

neden etik değil? bizim burda herkes birbirinin maaşını bilir.

bence maaşlarda şeffaflık olmalı. o yüzden affetmem

çaba sarf etmem de önüme düşerse de bakarım ama asla konusunu vs açmam.

önüme kadar gelmişse kesin bakarım. ayrıca etik dışı değil. bizde de kimin ne kadar aldığı az çok bellidir.

Her türlü bakarım. Kendimize yalan söylemenin manası yok. curiosity killed the cat diyorum :)

yapmam.

ben bakarım. ki zaten kime göre etik değil?

işyerlerinin, tamamen çalışanların arasında hır gür çıkmasın diye uydurdukları bir etik bu. çünkü kimsenin maaş politikası şeffaf değil, yemez yani bunu yapmak.

bakmışlığım var.

Baktım.

Aynı pozisyonda olduğumuz ama benden çok daha tecrübeli arkadaşımın banka uygulamasından gelen bildirimine baktım.

Aynı zamanlarda işe girsek bakmayabilirdim @killerbee'nin dediği gibi sinir olmamak adına. Ben x alırken adam 1.5x alsa vay amk diye diye çalışırdım ondan sonra. Gerek yok gerilime.

bakarim, bakin. umarim herkes bakar. maaslarin gizliliginin etik olmakla alakasi yok, tamamen kapitalist duzenin bizi daha rahat somurmesi ile ilgili.

Yillarca devlet memurlugu yaptigim icin (zam donemleri herkrsin maasi liste halinde asilirdi gorulebilecek bir yere) ozel sektorun bu maas soylememe, sormama vs seyleri bana cok komik geliyor. Normalde insanlara maasi sorulmaz, hos degildir bu baska mesele. Ama ayni sirkette ayni isi yaptigin kisinin maasini zaten bilmelisin bence bunun etik olmamasi patronlarin insanlari sikmek icin urettikleri bir tutum. Neden etik olmasin ki, etik olmayan ortamin seffaf olmamasi aslinda. O nedenle bakabilecek olsam bakarim. Ama bu ne isime yarar, bununla nasil bir fayda saglarim, fayda saglamak yerine tam tersine uzulur muyum daha ziyade onu dusunmek lazim.

Karşıdakine saygısızlık olacak diye düşünmem, kendim hüsrana uğrar mıyım diye düşünürüm. Ama sonuçta bakarım :)

Herkes her koşulda bakabilmeli, yurtdışında işe başvururken aralık belirtiyor adamlar şeffaflık adına, bizde çakallar daha iyi sömürebilmek için bilgisiz bırakmaya çalışıyor. burada etik olmayan hiçbir şey yok, böyle düşünene de acırım.

kesin bakarım. etik olmadıgını düşünmüyorum. tam tersine gizlenmesi etik olmayan şey.
madem etik iş yapmak bu kadar önemli. bunun gizlenmesini zorunlu kılan işverenleri eleştirelim.
edit: red g gayet güzel yazmış yukarıda

bakmam, bakana beraberinde haset ya da ego getirir. yok o şu mezunu bunu alıyo. yok ben kilit adamım bunu alıyorum. pislik sıçratmanın anlamı yok. işverenin sizin için belirlediği maaş yetersiz ise direkt olarak kendisi ile irtibata geçmek gerekir.

red g +1
sömürü odaklı maaş politikalarının arkasına saklandığı bir konu bu, işverenimin ne kadar sömürgeci olduğunu anlamak için bile bakarım.

tabii ki bakarım

bakarım

Mutlaka bakılmalıdır.

Bu bilgiler o şirkete olan aidiyet duygunuzu, zamanı gelince yapacağınız olası fedakarlığı, ücret politikasındaki eşitlik anlayışları size bir teklif geldiğinde değelerlendirme kıstaslarınızdan birisi olacaktır. Zat-ı şahane ile aynı kıdemdeyseniz ve aynı ücret ile çalıştığınızı fark ederseniz ne mutlu.

Bakmam herkesim maas skalasi zaten belli bu sebeple 3 asagi5 yukari herkes herkesin maasini biliyor

Bakarım, baktım. Sonrasında maaşa zam yapılmazsa işten çıkacağımı söyledim. Maaşıma zam yapıldı işe devam ettim. Bence bakmak istiyosanız bakın.

Çok garip geldi bana cevaplar. Bizim şirkette herkes herkesinkini bilir, hatta bordro alıp birbiriyle karşılaştıranlar da var.

Bakarım. Baktım hatta.

ayva (limon sıkılmış)

Hiç denemedim ama ayva dilimlerinin üzerine limon sıkılır ve türk kahvesi serpilirmiş. Ayva yerine elma veya armut da olurmuş. Çok da güzel olurmuş.
İlk rakı soframda deneyeceğim.

yesil elma uzerine turk kahvesi (abartmadan)

Armut (yumuşak olanından) ve ayva (limon sıkılmış) denedim, mükemmel oldu. Tavsiyeler için çok teşekkür ediyorum. Yeşil elma bulamadım. Ayva üstüne kahve serpmeye de cesaret edemedim. Sadece limonla da gayet nefis gitti rakının yanında.

08:30 - 17:15 / Bilişim / 40E

Yaş 28. Sigortacıyım.

8 saat. Cumartesi de var ama. 5 saat

08:00 - 17:30 / boyacı / 31

06:00-22:00/Bilişim/40

Bu aralar eve geldigim yok, yazilim 33

IT'ciyim (siber güvenlik danışmanı), sahada çalışıyorum. bazen 20 saat bazen günde yarım saat. 29 yaşındayım.

08:20 - 14:50, öğretmen, 25.

8.30 - 17.30. cumartesi değişken. Eğitim sektörü.

Edit: yaş yazmamisiz 22

09:00 - 18:00 / Bilişim / 25E

8.30-16.30. Yaş 26. Sağlık sektörü.

Ayda 8 gün 24 saat, doktorum, 26.

Günde 9 saat yılda ortalama 400 saat mesai. Mühendis 27

8:30-17:30/ Developer / 28

danışmanlık (mühendis) 8 saat

Haftada 38,5 saat, gunde 7,7 saat diye hesaplama var. ama bi gun uzun calisip ertesi gun erken cikma filan oluyor.
Genelde 9-17 arasi, cumalari ise 9-15. 29/isletme-proje yonetimi

08:00 - 17:00 / Memur / 28

10.30-18.30 yazılım 24

8.30 18.30 26 yaş. Oto yedek parça

The fatter the man is, the more unsuccessful the man is.
The fatter the man is, the more he fails.

olabilir diye düşündüm.

www.hemeningilizce.com

The fatter a man is, the more unsuccessful (the less successful) he is.

"A man is unsuccessful as much as how fat he is" derdim yamuluyorsam duzeltin.

Ben de as much as kullanirdim

The fatter one is the loser one.

00000 gibi çevirirdim ben de

Erkeğin ödemesi gerekli diye bir şey yok. Kesin bir hüküm de. Nedense hep öyle olması gerektiği genel kabul görmüş. Ama şimdi Alman usulü yapalım derseniz de yanlış anlaşılacak. Aaa para göz falan gibi.
Bu durumda tüm iş kıza düşüyor onun düşünceli olması şart. Eğer eli cebine gitmeyen her seyi erkekten bekleyen pinti ise işiniz zor. Bana göre eşit ödenmeli.

kız yalandan ısrar etmeli bir süre, erkek de 'bir dahakinde sen ödersin' deyip gülümsemeli.

Aynısı şurada sorulmuştu eksiduyu.ru

@pati+1

edit: ayrıca herkes yediğini öder.

eh ödese şık olur bence.

not: erkeğim.

kahveleri de kadın tarafı ısmarlar.

lata+1 biz sevgilimle öyle yapmıştık. şimdi de evliyiz :)

Kadın ödemeli.

ben, birisiyle buluşsam erkeğin ödemesini isterim açıkçası.
he teklif yaparım ödeyeyim ben benimkini diye ama erkeğin ödemesini daha şık bulurum.

ben de sonra çay ya da kahve ısmarlarım mesela.

bence en uygunu budur

En kolay nasıl ödeniyosa öyle ödenmeli. Kadın erkek fark etmez, biri ödesin geçsin. Ben ödemek isterim ama tabii.

Hesap ödeme safhası ne kadar uzun sürerse o kadar kötü bence.

E

"buluşma", yani date ise, davet varsa, hele hele erkek davet ettiyse, evet erkek ödesin. şirinlik yapıp kendini davet ettirdiyse ama formal olarak kadın davet etmişse, ben olsam öderim (kadınım) veya en azından ben ödeyeyim derim, doğrudan ben davet ettiysem öderim zaten.

evet, devamında kahve için başka bir yere filan geçecek kadar vakit varsa onu öder kadın, daha iyisi 2. sefer ödesin hem 2. için sen-ben davası olmamış olur. ve bence, liseli değilsek Alman usulü ya da yook illa ben ödeyecem filan kavgaları hiç şık olmayan hareketler (sevgililer için). daha sonraki buluşmalarda da taraflar dengeli biçimde elini cebine atmalı, bu da kendiliğinden zaten olur (yani öyle olmalı, sevgiliysek bu doğal biçimde gelişmeli?) diye düşünüyorum, sevgiliyi bırak 50 kişilik aile hesaplarını ödüyorum (ne kadınlar ne hesaplar ödüyor). ama centilmenlik diye bir şey var len, sevgililikte bu kadar hesap kitap yapacaksak daha ilk buluşmada. ohoooo.

Bence buluştuğunuz hanımkişisi Türk ise hesabı siz ödeyin, çok ısrar etse de ödetmeyin sonunuz Yusuf Güney'e benzeyebilir.

Adam kadınla buluşuyor, hesap geliyor- hanım kızımız bu arada yurtdışında yaşayan bir Türk- kız ısrarla ödetmiyor. Arabaya binince de sen ne biçim adamsın, bir kadına hesap ödetiyorsun diye tartışıyorlar, adam darp raporu alıyor.

Buluşmak için kim teklifte bulunduysa o ödesin. Hep tek taraf sakıncalı durum

yukarıda cevap vermişim yollar önce ama şimdi hortlayınca baktım, cevap hakkı doğdu bana çünkü kimse benim centilmenliğimi sorgulamaya kalkmasın!

benim hoşlandığım, bir şeyler yemeye içmeye davet ettiğim kadınlar dünya görüşü olarak "ilk buluşmada da erkek ödeyiversin canım nolcak"cı olmadıkları için bile isteye teklif etmiyorum ödemeyi; aksi halde benim de gelenekselci bir erkek olduğumu düşünür. bu konuda hassas olan kadınlar var ve ben onların canını yerim, haliyle bir yanlış anlaşılmaya mahal vermek istemem.

Önceden muhabbetin varsa cidden beğeniyorsan sen öde. Ama internet tanışması falansa kadını beğenmediysen ödeme.

herkes kendi yediğini içtiğini ödemeli diye düşünüyorum ben ilk görüşme için. genelde müsade etti karşı taraf bu isteğimi. etmeyenlerde de kasanın yanında muhakkak tip box olduğundan oraya yediğim içtiğim kadar bahşiş bırakırım.

Kim davet ettiyse o öder, racon budur.

Davet eden veya edilen durumlarda tabii ki değişir kimin ödeyeceği ama benim içim iki durumda da rahat etmediği için hesapları ben öderim hatta kız arkadaşlarımla buluştuğumda da böyledir bu.

K

davet eden öder. diğeri de içki veya tatlı ısmarlar.

Mutlu yıllar.

Mutlu yıllar, Allah uzun ömür versin.

Kalpsli yıllar

Mutlu yıllar :)

aeo

mutlu yıllar.

iyi ki doğdun, iyi ki varsın. senden bir tane daha yok biliyorsun değil mi? bir yaş daha yaşlandım diye üzülme, bir yaş daha yaşayacağım diye sevin! bu yaşın en güzel yaşın olsun, tüm dileklerin patır patır gerçekleşsin herkes şok olsun. doğum günün kutlu olsun!

dgko.

doğum günün kutlu olsun :)

mutlu yıllar.
gez,eğlen,tadını çıkar.

Sağlıklı, mutlu paralı nice yaşlara...

iyi ki doğdun! :) her yaşın en güzel yaşın olsunn

mutlu yıllar
huzur dolu bir yıl dilerim

yeni yer görmek her zaman iyidir.

Bence de yeni yer

%12,25

%51'i sabit

%85

%11

%7
Yakinda %50'ye cikacak ama.

%22

%13 sabit

%25

Aydan aya değişiyor da kabaca ortalama %70-75

işsizim, aldığım nefes masraf...

Eşimle birlikte maaşlarımızın %25'i

%30 civarı.

%30-40 gibi

%3-4.. kira ödemiyorum.

%70-75 arası

%5'den az, kira yok, bu rakam yaklaşık rakam ama bunun içinde mtv, araç sigortası, benzin, bakım vs. gibi masraflar yok.

Mutfak masrafı, kira, faturalar, aylık yapılan alış-verişler (giyim vs) yani tüm giderler eşimle gelirimizin %30-35’ ine denk geliyor.

tanıdık tekelci varsa bir sor, stoklamıştır belki, el altından verebilir. veya eczanelerde de oluyor.

sözlükte 1-2 gün önce okudum da. bulamadım linki..

hah buldum
etilalkolsepeti.com

Biotekno diye bir tane vardı. Alıp denemedim henüz ama bir bak.

Surekli olumsuz düşünenler ilk sırada galiba. Endişeli panik tiplerden de hoşlanmıyorum. Surekli yakinanlar, yoktan sorun üretenler. Kafası rahat insanları seviyorum olumlu olumlu ohh

Niyet okuyan tipler +10000
Bir zamanlar en yakın arkadaşım olm tiple bu konuda çok tartışırdık. NEFRET ederim "Böyle böyle yaptın çünkü amacın şöyle şöyleydi..." gibi Sherlock Holmes'ün şeytan versiyonu gibi davrananlardan. Hayır yani, bir insanın iç dünyasına ne kadar hakim olabilirsin ki?


Özenti, kendine has kuralları/ilkeleri olmayıp rüzgarın estiği yöne dönen, bencil ya da egolu kişilere de tahammül edemiyorum.

Salaklar ve karşısındakini salak yerine koyanlar..

Sozelciler,doktorlar,disciler.

insanlar olmasa dünya bayağı güzel gezegen aslında ama n'aparsın leş bir türüz.
genel olarak insan sevmiyorum.

Kendini bir shit sananlar. Ezilince meslek ve para muhabbeti çekenler. Çok eğleniyorum, daha da ezikliyorum.

Kötü niyetli insanlarla, gevezelerle de anlaşamam asla.

yazılanları bir daha tekrar etmeyeyim. ben de ilk tanışmada burç soran, astrolojiye, fala inanan insanlarla anlaşamam.

Çok konuşan

Başlıyorum:
- Çok konuşanlarla, özellikle biri bir şey anlatırken araya girip yarım saat nefessiz konuşanlarla. Ayrıca gürültülü insanlarla
- Çok sosyal olup herkesi yanında sürüklemeye çalışanlarla, hayır arkadaşım pazar sabah 8'de kalkıp kahvaltıya gitmek ya da çarşamba iş çıkışı konsere gidip eve sabahın ikisinde dönmek istemiyorum, manyak mıyım?
- Hayır cevabını kabul etmeyen ısrarcılarla
- Her şeyi bildiğini iddia edip yanlışında ısrar edenlerle
- "Ya ben çok iyi niyetliyim, herkesi de kendim gibi sanıyorum"larla
- Hızla ve gereksiz samimi olan insanlarla
- Sahte bilimin her türlüsünü ciddiye alanlarla anlaşamıyorum.

Sakin, kendi halinde insan seviyorum.

Sozelciler +1, feministler, duyarcilar, koyu dinciler, en ufak seye sinirlenenler, feministler, tutarsiz dakkasi dakkasini tutmayan ruh hali degiskenler, ingiliz gazeteleri okuyanlar, bir de feministler.

Türklerle anlaşamıyorum malesef. 25 sene denedim olmadı.

dominant karakterli insanlarla anlasamiyorum.

Olm bunun bi adı yok tanımlaması yok. İşime gelmeyenlerle anlaşamıyorum yani.

karşısındakini aptal gören insan
kibirli insan.
eleştirmek için açığı gözetleyen eleştiriyi seven artniyetli insan, benim eniştem aynen böyle biri mesela. Adam bunu yapmak için doğmuş, konuşur bi hatani arar lafi sokar ve tüm cemiyetlerde dedikodunu yapar. tiksiniyorum kendisinden.

kendim dahil, çocuklar hariç kimseyle çok uzun süre anlaşamıyorum. bir türü diğerinden ayırmam çok zor.

Yalaka tipler, içten pazarliklilar, ben her şey bilirim havasıyla gezenler bir de gereksiz samimi olan insanlarla.
Haa bir de alinganlar var ki hepinizden nefret ediyorum

Patavatsız, ayarsız, sürekli birşey talep edenlerle, kendinş olduğundan farklı gösterenlerle anlaşamıyorum

sürekli olumsuz, ergen gibi her şeyden şikayet eden, her zaman mutsuz insanlarla anlaşamıyorum. Bir de başkalarının mutluluğundan rahatsız olup mutsuzluğundan beslenenlerle.

belki içten içe özenmesine rağmen insanların başarısını, işini, ilişkisini, evliliğini, görüntüsünü eleştirip kendince gömerek rahatlayan sorunlu insanlarla aynı ortamda kalınca çok yoruluyorum. Sırf kötülüğünden iyiye iyi, güzele güzel diyemeyen bu insanları uzak tutmaya çalışıyorum kendimden.

kinci ergenlerle anlaşamıyorum, genelde alındıkları şeyler osuruktan konular oluyor çünkü.

Doğum günün kutlu olsun. Umarım her şey daha güzel olur senin için.

Dgko.

Doğum günün kutlu olsun

ben de 2 hafta önce 30 oldum. hayat böyle işte bir iyi bir kötü. bazen çok iyi bazen çok kötü.

hbty ya arkadaş hep hazırlıksız yakalıyorsunuz beni.

önceden bi uyandırsan neler neler yapıcam ama buna mecbur kalıyorum her zaman.

www.youtube.com

Ah corc, pozitif olmaktan yoruldum, doğum günümde istifa ettim...haklısın, negatifi kimse istemez, istememeli. ama bırak da senede bir gün salalım :)

Doğum günün kutlu olsun :)

İyi ki doğdun kardeşim. En güzel şeyler en kötü zamanlardan sonra yaşanır. Sıkma sen canını

Durumumuz cok benzer, neyse ki en sevdigim insanlar yanimda en onemlisi o.

Ben de 30larim cok daha guzel gececek saniyordum.

Mutlu yıllar! Ben de kötü geçen ikinci yarısındayım yirmilerin... Umarım daha iyi hissettiğimiz günler gelir yakında.

Doğum günün kutlu olsun! Nice 30 yıllara :)

iyi ki dogdun @gadlemler:)

hayat boyle. bir seyden sonra baska bir sey cikariyor insanin karsina. iyi ya da kotu farketmez. her birini tek tek kabul edip, yapip yola devam etmeliyiz. yoksa tikanip kaliriz.
gelecegi dusunmeyin, gecmisi de dusunmeyin. hatta hic dusunmeyin:) su ani yasayin. sahip oldugumuz tek seyi.

Mutlu yıllar dostum. Savaş devam ediyor. Kılıcını bırakma, inancını kaybetme.

Mutlu yıllar
Benim hayatım 30 dan sonra başladı ve en aklı başında aldığım kararlar son 5 yılda gerçekleşti.korkma hayat yeni başlıyor. ;)

Doğum günün kutlu olsun nice mutlu yıllara:))

Hos geldin gel otur soyle. 30cok gicik bir yas knk gecmis olsun.
dgko

Olm sen ölmüşsün ağlayanın yok. Yalnızlığının keyfini çıkarmayacaksan acısını çekersin.

hepinize teşekkür ederim, mutlu oldum :)

deep turkish web den bir alıntıyla cevaplıycam:
karı mısın abi sen bunları dedikten sonra sokakta dolaşırsan parmağıyla gösterirler seni bu ......

Mutlu yıllar. Umarım daha mutlu olabilirsin. Pozitif düşün. Şükür et. Yoksa depresyon styla.

aramıza hoşgeldin. 30 yaşımda nerdeyse hiç arkadaşımın olmadığı bir şehirde yapayalnızdım. güzel bi restoranda kendime doğum günü yemeği ısmarladım. iyi ki de yapmışım diyorum şu an. iyi düşün ki iyi olsun. kötü düşündüğünde her şey çok daha olumsuz olur. ayrıca 30lar 20lerden çok daha güzel bence.

O kadar secici olmakla bu is yurumez. Yoksa okulu isi birakip kendi bogazinin hizmetcisi olur insan.

Ben de vejetaryen olarak bakliyatlari haslayip buzluga koyuyorum. Kullanacagim zaman mikrodalgada cozunmeye birakiyorum. Ardindan salataya ekliyorum.

Bir kez bir tencere yemek yapiyorum. Iki uc gun is yerine goturuyorum. Abur cubur da yedigimden iki ic gun ayni yemek sorun olmuyor. Zayen 17 yasinda universiteye basladigimdan ev hanimi annesi simartilmasina aliskin degilim.

Zaten yumurta sevmedigimden diger soruna cozum bulamiyorum.

Meal prep için bence buzluk önemli. Bir şeyi pişirip bir hafta boyunca yemek güzel değil ama tazeyken porsiyonlayıp buzluğa atabilirsiniz. Hatta sadece pişmiş yemek atmak yerine, yemek pişirmeyi hızlandıracak hazırlıklarınızı dondurursanız daha da güzel oluyor.

Ben yumurtayı frittata gibi pişiriyorum. 16-20 yumurtalı, içinde her şey olan (sebzeler, lor, omlete ne koyuyorsanız...) dev bir omlet yapıp fırında pişiriyorum, dilimledikten sonra buzluğa atıyorum. Geceden 1-2 dilim indirip sabah da tavada ısıtıp ya da lavaş içinde füme etli vs dürüm yapıp yiyorum.

Pirinç pilavı donup çözülünce çok güzel olmuyor ama iş görür yine de. Buzdolabı poşetiyle dondurursanız buzluğun kokusu pilava çok siniyor, saklama kabında dondurmak daha iyi olur.

Ben aklıma esince birsürü soğanı yemeklik doğrayıp ince paketler halinde donduruyorum, yemek yapacağım zaman kenarından ihtiyacım kadarını kırıp almak kolay oluyor. Aynı şekilde mesela tavuk için sebze doğruyorsam fazla fazla doğruyorum, yarısını yemeğe koyup kalan yarısını karışık çiğ sebze paketi olarak atıyorum buzluğa. Maydanoz, taze nane gibi yeşilliklerin de fazlasını kağıt havluyla sarıp buzdolabı poşetiyle buzluğa atıyorum.

Nohut, maş fasulyesi, siyah fasulye, buğday haşlayıp donduruyorum. Ama bir kilo fasulyeyi bütün atmak yerine 5-6 küçük paketle atıyorum, hepsini çözdürmek gerekmiyor böylece. Akşam kullanacağımı biliyorsam sabahtan dışarı çıkarıyorum, kendi kendine çözülüyor. Acelem varsa poşeti ılık su (sıcak değil) dolu bir tabağa/kaseye oturtuyorum. Çorbaya buzlu buzlu atsanız da olur sanki ama salata için erken çıkarıp çözdürmek lazım.

Nohut unundan humus yapıp kartopu büyüklüğünde parçalar halinde buzluğa atıyorum yine.

Güzel peynirler aldıysam bütün paketi buzdolabında bırakmak yerine büyüklüğüne göre 3-4 parçaya bölüp onları da buzluğa atıyorum. Özellikle sert peynirlere bir şey olmuyor.

Et yemediğiniz için etlere girmiyorum ama her türlü sebzeyi pişirecek boyutlarda doğrayıp, isterseniz şoklayıp porsiyonlara bölerek buzluğa atmak inanılmaz kolay bir şey.

Reddit'teki salatalar için de bir diyeceğim var. Salatayı kavanozlara bölüyorlar haftalık ama bakıyorum adam içine domates doğramış. Domates hem çabuk ekşir hem de suyunu verince yeşilliklerin hızlı pörsümesine neden olur. Salata hazırlayacaksanız domatesi önceden hazırlamayıp yiyeceğiniz zaman ekleyin. Bir de salatanın sosunu ve tuzunu yine yiyeceğiniz zamana kadar eklemeyin. Sadece yıkanıp kurutulmuş yeşillikleri, bakliyatı vs önceden hazırlayıp porsiyonlarsanız daha iyi sonuç alırsınız.

Edit: Şu an mikrodalga fırınım olmadığı için onu eklemeyi unuttum. Mikrodalga varsa her şeyi hızlıca çözebilirsiniz zaten, hiç sorun olmaz. Mikrodalgada kullanılabilen saklama kapları da alırsanız şahane olur.

Bakliyatları haşlayıp birer pişirimlik olarak bölüp buzluğa koyuyorum. Çözdürmeden soğan-salçaya ekleyip yemeğe çeviriyorum genelde, bazen de bir gün önceden buzluktan çıkarıyorum.
Bazen haşladıktan sonra hemen yemeğe çevirip (yanında pilavla birlikte) birer porsiyonluk bölüp buzluğa koyuyorum. Bir gün önceden çıkarıyorum, hazır yemek oluyor. Ayrıca çorbayı da biraz konsantre yapıp buzluğa koyuyorum, yine bir gün öncesinden çıkarıp ısıtacağım zaman su ekliyorum.

Hafta sonundan iki-üç çeşit yemek yapıyorum, hafta içi işten gelince mikrodalgada ısıtıp yiyorum. Sebze, makarna, bakliyat, çorba olabiliyor bu yemekler. Et yemiyorum ben de. Genelde sebze yapıyorum.

Yumurtayı sabah haşlıyorum, makine var,ben hazırlanırken o pişiyor, başında durmam gerekmiyor. Evden çıkmadan yiyorum. İş yerinde kahvaltı ediyorum, onun için de sandviç hazırlıyorum (her gün değil de tek seferde 2-3 günlük).

Hayır. Her gün taze pişiriyorum.

Pazar günü 3 günlük, Çarşamba 2 günlük hazırlayarak bayat yemenin önüne geçebilirsin.

Seda sayanin oglundan baska bisi canlanmiyo bende. Hormonlu bi anne kuzusu gibu bir sey. Hos degil.

27sinde oğulcan adında olanı var, iyi çocuk severim ancak ismini o kadar da sevmem.

K.

Kötü
Çok kötü
Evlerden ırak
.
.
.
E

Bana da direkt seda sayanın oğlunu hatırlatıyo.
K.

Hormonlu bir anne kuzusu +1

K

En kötü isimlerden biri. Oğulcan dede oğulcan amca dayı baba hayal edemiyorum. Hem oğul hem can ancak bu kadar sikko olur.

ismim ogulcan olsa 7-8 yasindan itibaren can diye tanitirdim kendimi.

Guzel isim. Zengin oldugu 1500 km oteden belli.

tam bir sonradan gorme ismi bence. seda sayan+1

Anayı babayı dava etme sebebi (isim değişikliği davası)

Çocuklara isim koyarken onların büyüyeceği, hep bebek ve çocuk kalmayacaklarını hatırlamak lazım.

Adam belki kuvvet komutanı olacak, kadın belki savcı olacak. Anasının babasının tikiliği yüzünden 1-0 geride kalır her zaman.

Erkek.

Evlerden ırak +1
Seda Sayan +1

K

çok çok çok kötü. bir anne baba çocuğuna nasıl böyle bir isim koyar anlamıyorum.
hormonlu ana kuzusu +1
k

Zıpçıktı ismi.

Yani en azından Türkçe. Adla ana kuzusu olunmuyor. Ne ana kuzuları gördü bu gözler ki adları Recep, Mustafa, Hüseyin vb. idi.

K

böyle bir arkadaşım vardı. kötü isim
E

sinan engin aklima gelir.

Solucan gibi

+4 (erkeğim)

-23

0

+13

aynıyım ya. +/- 0,5 kg civarıdır en fazla.

+2 (e)

+10

500gr

Son 15 senedir ayni sanirim(askerlik haric).

-24

-35

Aynıyım ama arada 9 kilo alıp verdim :D

51 dim 49 oldum.

+7 :(. iki aya veririm ama.

2-3 kilo aldım :(

5 kilo civarı aldım

Aynı sayılır.

-9

Son sekiz senedir +2 -2 oynuyor. Bu sene pek bir değişim olmadı

aynıdır herhalde. 100 kilo civarında olunca +-5'i falan takmıyorsun.

+1.5
Hala BMI’im 24 altı ama aşırı hareketsiz bir hayatım var. Alkol de eklenince durduk yere kilo alıyorum.

-7

aynıyım ben de arada 8 kilo verip tekrar aldım çünkü malım.

-2.5 kilo yağ ve +1.5 kilo kas.

+1 hedef +5 di. Yine kilo alamadım.

-6 7 gibi. Geçen sene aralıkta başlamıştım yoğun fiziksel efor sarf edilen işime, iyi yiyeyin kilo kaybetmeyeyim diyordum iyi de yiyorum sanıyordum ama yine de vermişim bu kadar kilo.

+15 :(
100 => 115

bol bol alkol + gece 12 den sonra yenilen pizza, ekmek arası köfte, kokoreç sebebiylen.

filtre kahve ve türk kahvesi içerim.
filtre kahveyi neredeyse hergün. sütsüz, şekersiz. 1 kupa.
türk kahvesini arada bir içerim. sütsüz, şekersiz. 1 fincan.

her gun iki fincan filtre kahve, bir de türk kahvesi içiyorum. tamamı şekersiz, sütsüz.

üçü bir arada yok.

Kahveyle hiç aram yok, çay severim.

bir günde 2 kupa bazen 3 kupa türk kahvesi içerim, şekersiz.

3ü1 arada içtiğim enderdir, normal nescafeyi de pek sevmem ama bir tek o varsa içerim tabi.

filtre kahve severim, favorim etiyopya kahvesi ama pek bulunmuyor, tchibo da bozduğundan beri pek keyif alamaz oldum filtre kahveden.

ama istanbul civarında dışarıda takılacaksam, etrafta starbakıs varsa bi büyük amerikano alırım.

eğer soğuksa ve enerji ihtiyacımın olacağını hissedersem aşırı şekerli yaparım kahvemi koyarım termosa.

2-3 bardak sekersiz filtre kahve iciyorum french press’de kendim yapip.

Min. 2 kupa/gun
Maks. 6 kupa/gun
Sekersiz sutsuz filtre kahve

Severim. Cin gibi yapıyo. Neskafe gold ve sıcak su yeter. Şekeri kahveye yakıştıramıyorum.

kahveyle pek aram yok. haftada 3-4 kere (normal kahve fincanında) sade türk kahvesi içerim en fazla.
nescafe veya filtre kahveyi kendim yapmam veya sipariş etmem, ama biri yaptıysa ve ikram ediyorsa, şekersizse, nezaketen veya ziyan olmasın diye içerim. bu da ayda yılda bir olur.
çaycıyım ben. bardak bardak çay içerim. o da şekersiz.

Hafta içi günde 1 veya 2 fincan türk kahvesi, hafta sonları 1 fincan türk kahvesi, 1 fincan menengiç veya dibek kahvesi içerim. Hepsi orta şekerli.

bardak olarak değil ama litre olarak her gün 1 litre sade filtre kahve içiyorum. yoğun olduğum günlerde 1.5 litreye çıkabiliyor. tercihim sade, sütsüz ve şekersiz. bazen sabahları demlemeye üşenirsem sadece "1" bardak granül kahve (nescafe classic) içiyorum. onu şekersiz içemiyorum. mecburen şekerli oluyor.

Her gun kendi oguttugum taze kahve ile 2 kupa chemex ile demleyerek icerim. Bazen aksamlari turk kahvesi, arada bir.

bağımlıyım. günde 1 litreye yakın kahve içiyorum. filtre kahve içiyorum. şekersiz sütsüz.

sevmem. içeceksem de şekerli sütlü bir şeyler içerim.

Sabah 2 kupa cay

Oglen turk kahvesi
Ogleden sonra 1 kupa filtre kahve ya da cay

Aksam 3 cay

Aksam biri cagirirsa starbucks kahvesi.

Resmen bagimli olmusum.

Türk kahvesi hayatimfa belki 5 kere filan icmisimdir anlamsiz geliyor bana, espresso da oyle.

Eskiden her seyi sekerli icerken daha cok abuk subuk starbucks kahvelerini iciyordum. Artik cok cok nadir, tatli yemek yerine yilda bir iki defa.

Evde ya french presste ya makinede filtre kahve iciyorum, sutsuz şekersiz.

Disarda da latte ya da filtre kahve(bazi yerlerin filtrw kahvesi berbat oluyor, o yuzden latte iciyorum)

Her gün 2 bardak filtre kahve ortalaması benim. Bazen içmediğim de oluyor.

Miktari unutmusum. Gunde en az 350ml. Bazen 600-700 ml

1 Türk kahvesi
1 V60 ile kendi demlediğim sade şekersiz kahve
1 bardakta sade Amerikano

Her türlü kahveyi içerim ama aramam. Son zamanlarda nescafe damla sakızlıyı keşfettim biri ikram etmişti. 2-3 günde bir markete uğrayıp alıyorum.

Türk Kahvesi içmem.
Üçü bir arada içmem.
Genelde bir fincan evde veya ofiste yaptığım sadec veya sütlü şekersiz filtre kahve, bir tane de dışarıda latte içiyorum.
Karar almada minimalizme gitmeye çalıştığım için başka bir şey içmiyorum, üstüne düşünmüyorum.

kahve aşığı bir insanım. starbucks'ta white chocolate mocha, bazen de pumpkin spice latte içerim. türk kahvesini hiç sevmem. artukbey spesiyal ve dibek kahvesine bayılırım. evde de filtre kahve içerim. filtreyi bir şekerle içerim. saydığım diğerlerini şekersiz içerim, zaten çok tatlılar.

günde ortalama iki kupa kahve içerim. bir cappuccino, bir filtre.

çaycıyım ben. ama işyerinde günde 1 kez içiyorum. orta ya da sade içiyorum genelde. işyerinde içtiysem o gün başka içmem.

Önceden 3 ü bir aradayı tüketirdim. Yaşlandığım için şu suda çözünen kahvelerden içiyorum günde üç bardak ve şeker atmıyorum. Türk kahvesine burada birileri fal bakacağını söyledi zaman içiyorum. Çayı en son ilkokulda içtim.

1 lt kahve içen arkadaşlar sağlık durumunuz nasıl? Kansızlık falan yok mu? Diş çürüğü sayısında artış gibi şeylerle karşılaşmadınız mı? Bunların hiçbiri yoksa fincan sayımı ben de artıracağım.

Hergün bir kupa fix filtre içerim sütsüz şekersiz.
Ders çalışıyorsam 2 olur yani hemen hemen her gün.
Eğer keyfine şçiyorsam bazen sütlü olsun diye latte içerim nadir orta boy starbucks nero farketmez.
Türk kahvsi ayda 1-2 fincan sade.
Üçü bir arada kahve değil ki zaten kokusu midemi kaldırıyır onun.

severim ama dokunuyor. çayın bile fazlası dokunuyor. ama severim. kafeinsiz olanlar da galiba kafeinli olanlarla beraber çekiliyormuş. mümkün olduğunca kafeinsiz tercih ederim. 40 yılda bir starbucks a takılırsak anca öyle.

Sıcak içecekleri sevmiyorum ama arada kahve güzel gidiyor.

Hafta sonları kahvaltıdan sonra bir sade Türk kahvesi içiyoruz. Bazen buna ek olarak gün içinde filtre kahve içtiğimiz oluyor. Benim için bir fincan o da.

Starbucks kahveleri yanık olduğu için sevmiyorum ve içmiyorum.

Etiyopya'dan kocamın getirdiği muhteşem bir çekirdek vardı. Maalesef bitti. Tadı hala damağımda. Onun yerini tutabilecek kalitede kahve henüz kesfedemedik.

Mobilde edit olmuyor malum.

Granül kahve, 3ü1arada falan ağzıma sürmem.

Sütsüz şekersiz içiyorum.

<100 mL ambalaj(lar)da değilse hayır

tabii ki hayır.

şu tip değilse, hayır.

www.bidunyamarka.com.tr

5 litre olacaktı da , çok saçma kabul edilmemesi :(

Valla ben getirdim, zeytinyagi, nar eksisi vb. bircok sivi. Litre litre tasimisligim var. Biraz sans. Guvenlik cikar derse cikarirsin. Vaktin varsa ve kontuar kapanmamissa geri de verebilirsin. Ama ozellikle yogunluk oldugunda kimsenin baktigi yok.

Salca bile kabul edilmiyor. Nasilsa sivi degil diye dusunmustum ama "kati" olmayan her sey en fazla 100ml olarak gecebiliyor.

Ama tabi kurallara uymayan bir gorevliye denk gelirsiniz, gecer.

Şansa kabul ettiler el bagajında

Evlenir evlenmez çocuğum oldu. Hani 1 hafta geç yapmış olsaydım, onsuz geçecek o bir hafta için bir ömür hayıflanırmışım. Bu dediğim şu an absürt gelecek ve evet klişe olacak ama bu hissiyatı çocuğunuz olduğunda haklı bulacaksınız.

Şuan için kesinlikle istemiyorum hatta şuan evlenmek istemiyorum. ama 5 yıl sonra tüm fikirlerim değişebilir. Milletin ne dediği düşündüğü 1 gram umrumda değil.

Bahoho + 1... Çok kişisel bir şey. Şahsen ben dünyadaki fazladan bir çocuğun, soyumun devam etmesinin, bir çocuğum olması, baba olma hissiyetı vb. gibi şeyler konusunda bir ilgi hissetmiyorum.

akilfikir.net

hiçbir zaman istemedim. ileride de isteyeceğimi düşünmüyorum.

istiyorum ama bu halkın hiçbir mensubu ile evlenmem. ben değerli roma dölümü slav-yunan bakire kızlarından birine aktaracağım.

Ben de senin gibi düşünüyorum. En çok da çaresiz bir hastalığa yakalanırsa ona bu acıyı ben yaşatmış olduğum için çok üzülürüm. Bazı insanlar facebookta hamile pozu paylaşmak için çocuk sahibi oluyor galiba, her yerde göbek resmi:/.

çocuğum olsun istiyorum:)

27 yaşına kadar evlilik ve çocuk aklımın ucunda yoktu, hele çocuk sevmişliğim bile yoktur.
30 a doğru evlilik ve çocuk istemeye başladım, evlendim 2 çocuğum var, şu an 40 yaşındayım ve keşke 20 yaşında isteseydim diyorum. çocuğun olduktan sonra ilk 3-5 ay hariç pek pişman olacağını sanmıyorum, onun sebebi de yorgunluk ve uykusuzluktur.

avrupada yaşasaydım belki düşünürdüm de.. bu ülkede asla düşünmüyorum..

çocuk dediğin şey büyük sorumluluk.. ayrıca ne ekersen onu biçersin durumu da var..
sen ne kadar aklı başında modern bir insan olsan da topluma karışmadan da olmuyor..
haliyle daha anaokulunda başlıyor sorunlar..
bir de zorunlu DİN öğretmeye çalışıyorlar sanki başka sorunumuz yokmuş gibi..
eğitim sistemimiz zaten kocaman bir fiyasko.. sağlık sistemi de öyle..
kimse kusura bakmasın ama şansa yaşıyoruz bu ülkede..

Ben istiyorum ya, isimleri bile buldum. Kiz olursa Alçin, erkek olursa Teoman.

ben sosyal şartlanma olduğunu düşünüyorum. eğitimli insanlar çocuk sahibi olmayı erteliyorlar, üzerinde çok düşünüp öyle karar veriyorlar. eğitimsizlerin evlenir evlenmez hemen çocuğu oluyor, bakıyorsun 18 yaşında çocuk denilecek kızın kucağında bebe var ve 25ine kadar iki tane daha eklenecek buna falan.

asla mükemmel, kusursuz, harika bir insan olduğumu düşünmüyorum ama tek bir hayatım olduğunu biliyorum. düşündüğün zaman hepimizin atası ilk insana çıkıyor... ne bileyim bundan 1600 hatta 3600 sene önce birileri bizim büyük büyükbabamız, büyük büyükannemizdi. onca zaman, onca badire atlatıp bugünlere ulaştık. evet günümüzde bencilce olduğunun farkındayım ama ben bu tip olayları çok etkileyici bulan bir insan olarak aşık olduğum kadından 2-3 tane bebe isterdim. bi' nevi "görev" belliyorum bunu. düşünsene insanlık var olduğundan bu yana gelmiş soyum. onca sene sonra ben kesiyorum. ayıp olur ya.

ha şu da var: çocuk yapmak için pek iyi zamanlar değil. ben sorumluluk sahibi bir adam değilim. şu yaşıma kadar (83) bana 1 yıldan fazla katlanabilen bir kadın görmedim. parayı tutma konusunda berbat biriyim, çocuklarım aç kalabilir. o yüzden önümüzdeki 8-10 yıl içerisinde çocuk sahibi olmak gibi bir planım asla yok. gerçi 10 sene sonra 34 oluyorum aq, ölmüşüz çoktan piii. neyse 7-8 sene sonra bakarım. evlenmişsem, eşim ilginç bi şekilde beni hala seviyosa falan sorarım belki yapak mı 1-2 tane diye.

güzel bi şey çocuk/bebek. ben çok seviyorum. hem muazzam canlılar hem de kendi çocuğunsa eğer senin ve sevdiğin insanın ortak ürünü oluyo jfjj süper bi şey. o yüzden isterdim ama dediğim gibi çok fazla sorumluluk, hazırlık, emek gerektiren bir iş. belki çocuk sahibi olmam o yüzden. çok değerli, kaliteli, "büyük" insanların çocuk yapmaması rahatlatıyo beni biraz, "bunlar yapmıyosa bi bildikleri vardır, sçayım genine sanki onlardan daha önemlisin" dedirtiyo.

Hayatta yapmayacağıma emin olduğum tek şey çocuk diyebilirim.

Tamamen maddi gerekçeler ile yanaşmıyoruz. Farklı bir ülkede ya da farklı bir refah seviyesinde olabilirdi ama "çocuğu veren Allah rızkını verir" mantığı realitede pek çalışmıyor, malum.

Tamamen sosyal şartlanma.

Bi ara yaparız ya. O duyguyu tatmadan ölmek istemiyorum. Ölmezsek tabii

28 oldum. Bir kez bile cocugum olsun istemedim. Ailemden ya da yakin cevremden hic bu konuda baski gormedim.

Ne istedigimi ben de cogu zaman net soyleyemem. Ama neyi istemedigimi iyi bilirim. Mesela cocuk istemiyorum hayatimda.

kesinlikle çocuk istemiyorum.
hem şu koşullarda çocuğa kötülük yapmış olurum. sonra yaşlılığımda da hastalığımla vs uğraşmasın, üzülmesin.
hem de bencilim ben. hayatımı çocuğa adayamam. o kadar fedakarlık yapamam. çok büyük bir sorumluluk, o sorumluluğu istemiyorum. bir de doğum yapmak çok korkunç geliyor bana. kendime bunu yap(tır)mak istemiyorum.

Üstünde düşünülecek, karar verilecek birşey olarak görmüyorum.
Evlenirsin neden, sosyal olarak kabul görmek rahatça bazı şeyleri yaşamak istersin. İşe girersin neden, para kazanman gerekir yine sosyal olarak kabul edilmek için, ipsiz sapsız görülmemek için. Çocuk da toplumsal yaşam seviyelerinden biri işte. Tam olarak kabul görmek istiyorsan yapacaksın. Kaç tane yaparsın nasıl yetiştirirsin üzerinde düsünülebilecek konular ama eylemin kendisi değil. Kiminle nasıl evleneceğini, nerede hangi işte çalışacağını seçmek gibi. Çalışmak, evlenmek, doğurmak fiilleri sabit, geri kalan ayrıntılar değişken.
"Ay o an gelince hissediyorsuuaannn" türü pembe düşünceler bana göre değil. Toplumun bir parçası olduğun/olmaya çalıştığın için o akışla gitmek zorundasın.

Bullshit. Büyük olsa nolur küçük olsa nolur? Toplumsal dayatmalar işte..

Senin gibi düşünüyorum

Senin gibi düşünüyorum+1

Hatta arttırıp erkeğin 2-3 yaş büyük olması bile az bence. Min. +5 ideal.
Edit: Bende toplum dayatması olarak ya da elalem ne der' den ziyade çocukça geliyor küçük ya da yaşıt erkeklerin tavırları, hayat görüşleri.

Benim 5 yas kucuklerim teyze gibi geliyor.

erkeğim, eşim benden 2 yaş büyük.
bir önceki sevgilim de benden 3 yaş büyüktü.

biraz karakter meselesi.

Esum bende. 1.5 yas buyuk. Gayet de iyi anlasiyoruz

Kesinlikle toplum dayatması olduğuna katılıyorum ama böyle düşünmeme de engel olamıyorum. Biraz "elalem ne der"cilik var bende. Aa kız oğlandan büyükmüş yaşlanır bu hemen, ya da adam ilerde genç kız arar napsın karısı yaşlı zaten vs. gibi dedikodulara maruz kalmak istemiyorum.

Benim hiç olmadı ama olması kadar doğal bir şey yok.

Ben de öyle düşünürdüm, eşim benden 9 ay küçük. Ben kadınım.

Bence problem yok.

Elalem ne der, dedikoduya maruz kalmayayım diye diye bu sefer kimseyi bulamazsın, insanlar naparsan yap konuşacak. Zira kimseyi bulamasan da konuşacak.

Hic problem olmuyor, bizzat yasadim yaşıyorum super bi sey.

Ha ama sizin yaşınız da önemli. 25 yaşındaysanız; 23 yaşında biriyle birlikte olmak istememek anlasilabilir.

Ama 35 iseniz, 33 ile hic sorun olmaz.

biraz katı ve geri kafalı olduğunuzu

Ben de biraz senin gibiydim, kendinden küçük erkeklerle konuşan arkadaşımla şakasına dalga geçerdim kardeşin yaşında diye, şu an kendimden 6 yaş küçük bir erkekle birlikteyim fjfhd.
Kafalar uyuşunca çok da güzel oluyomuş meğersem, büyük konuşma derim ne olacağı belli olmuyor :D

Bugüne kadar benden küçük erkeklere hep kardeşim gözüyle baktım. Erkek olarak görmüyorum küçükse.

Hiç katılmıyorum.

Hic umrumda olmaz. Yasa takilanlari anlayamiyorum.

siz bilirsiniz, olabilir. kadınların kriterleri bitmiyor ki zaten:)

Katılıyorum. Kadın benden genç olmalı. Çer çöp veya doğurganlığını yitirmiş biriyle tek gecelik ilişki dışında birlikte olmam

2-3 yaşa kadar takılmıyorum, benden büyük de olabilir küçük de. Ama daha fazla yaş farkını pek tercih etmem.

yağmurlu havada su vermem

Asla.

Çok sigara kokuyorsa ya da yanımda fazlaca içiyorsa en azından yanımdayken bu kadar içmemesini söylerim. Bence çok pis kokuyor çünkü. Ama burada kesin sevgili olmam da diyemem yani gönül bu belli olmuyor neye konacağı

sigara içmeyen açısından acayip sıkıntılı bişey. ben fazla içmiyorum ama çok içen biriyle yok, soğuyor insan, öpesin gelmiyor.

Olamam. Bagimlilik bu biliyorum ama kurtulmaya calismali. Ben de baklava yemeyi seviyorum ama her gun yemenin kotu oldugunu biliyorum.

Olmam dedim evliyim.birakmak istiyor bırakamıyor.

eskiden vardı, bir süre sonra tahammül edilemiyor, koku baş ağrıtıyor.

ben kendi sigarama tahammul edemiyorum...

mümkünse tercihim değil. içmeyen birine günde 1 paket içen insan çok kokar.

olmam, sigara bagimliligi benim acimdan kisilik acisindan olumlu bir gosterge degil, ha soyle birsey vardir, kendisi de bunun farkindadir, birakma asamasindadir, deniyor tokezliyor ama ama vazgecmiyordur o zaman benimle gorustugu gunlerde sigara icmemek, sigara ictigi gunlerden kalan hicbir kiyafetini benim yanimda giymemek, ortak alanlarda asla sigara ve sigaraya dair unsur bulundurmamak kosulu ile gorusmeleri baslatabilirim ama ciddiye almam birakana kadar.
bu arada eski iciciyim, sigarayi birakana kadar cok sikinti cektim ama sonunda biraktim, dolayisi ile olayin her asamasini biliyorum, her iki yonden de bakabiliyorum.

sigara içen biriyle uzun süreli bir ilişkim olmadı, kısa süren takılmacalar zamanında ise sigara kokusundan rahatsız olmamak için ben de içtim; o derece rahatsız edici oluyor. günde 1 paket bitirmeye göze alamayacağımdan ı-ıh diyorum.

bundan bağımsız günde 1 paket sigara içen insan profili çok sıkıntılı geliyor bana. sevgili ya da değil, "niye öyle abi ya" diye soruyorum mesela karşımdaysa.

Olmam.

Oldum ve öpmesi güzel değil

olmam. dove dove biraktirdim ben...

Sigara içen biri olarak araya giriyorum:

vay anasını ya. Tek sorun bu mu lan allahsızlar.

olmam. çok önemli bi kriter benim için.

ben ara ara mentollü içiyorum ama yok, çok kötü kokuyor. kendi kokumdan rahatsız olup bıraktım yine. üstüne başına, parmağına, saçına siniyor koku. öpüşürken burnuna geliyor direkt. öh.

olmam. kriterlerimden biri de sigara içmemesidir.

Asla dediğim nadir durumlardandır.

Sigara içen sevgilinin temizliğe dikkat etmesi , sarılmadan önce elini yüzünü sabunlaması üzerini değişmesi dişlerini fırçalaması birlikteliği kolaylaştırıyor

Olmam. Gün geçtikçe daha da iğreniyorum.

Kesinlikle hayir.

allah korusun. arkadaşların yanından eve gelince söve söve üstümü kirli sepetine atıp banyoya giriyorum, sürekli böyle biriyle olması çok zor olur benim için.

olurum. beni rahatsız etmeden içiyorsa ve benim yanımda kokmamaya özen gösteriyorsa sorun yok. ama sürekli sigara kokuyorsa mümkün değil, biter o ilişki.