ilk soru ya diil de ikinci soruya, lucid dreaming degildir olmasi icin bunu bilincli olarak yapiyor olmaniz gerekir. yani ruyadasiniz, bunun da farkindasiniz, diyorsunuz ki, "kendi kendimi uyuyorken gorup kendimi ruyamda gormek istiyorum" vs. boyle olur..
ama ruya icinde ruya ve n sayida dongu konusunda bilemiyorum nedir

filmi var bunun; (bkz: waking life)

tek seferde uyanırsan (rüya içinde)^n rüya gördüğünü nasıl bilebilirsin ki?

Iste ben de bilmiyorum ki o yuzden soruyorum, oyle bir durum olusuyordur ama farkinda degildir, belki ruyada misin yoksa gercekte misin bilmiyorsun ayni zamanda... aciklamasini ariyorum ben de

hocam sanırım istediğin mantıklı açıklamayı hiçbir zaman alamazsın.bunu şu an şuna benzettim, şizofren olan bi insanın, durumunun farkında olamamasına, evet buna (bkz: sallamanın dayanılmaz hafifliği ) :).yani şu an hayat diye yaşadığın şeyin bilmem kaç saniyelik bir rüya olma ihtimali var mı?bence var ve bunu hiçbir zaman bilemiyceksin. :D

karabasan böyle bir şey bence. rüyandaki sana geliyor. bağıramıyorsun falan. sanıyorsun ki bağıramayan kendinsin. halbuki orada bağıramayan şey bir gerçeklik değil, rüyadaki sen. sonra uyanıyorsun ve bağırabildiğini fark ediyorsun. demek ki o arkadaş sana gelmemiş.

@boshi; karabasan (uyku felci) dediğimiz durumda, bilinç açık olduğu takdirde vücut hareket edemiyor, buna sebep olan şeyde sanırım geçici omurilik felciymiş.omurilik felcinin böle gelip-geçici olması biraz garip ama mantıklı bi açıklama.

bilgisayara en son ne yükledikten veya sildikten sonra oluştu bu hata? buarada başlat çalıştır'a msconfig diyip "Başlatma" sekmesine gelirseniz bu varolmayan dll'in açılışta yüklenmesini önlersiniz. ısrarla hijackthis'i öneriyorum bir de.

her acilista ayni isim mi cikiyor? benim de basima gelmisti diye hatirliyorum hep farkli dosya isimleri cikiyodu.. random oldugundan farkedilmemis olabilir..

virüslerin yarattığı rast gele isimlendirilmiş bir dosyadır belki ve virüs programın silmiştir. ama .ini dosyalarının birinde adı da hala geçiyordur

format c:/q
işlem tamamdır...

veya direkt olarak ebildirge.ssk.gov.tr adresini de deneyebilirsiniz. Sayfa açılsın yeter. açıldıktan sonra çıkan "bu sayfa kapatılmaya çalışılıyor" nanesi çıkıyorsa mesele yok. Sayfa tasarlayan göt webmasterın dönüp bir yaptığına bakmaması nedeniyle çıkıyor o.

iki şekildede denedim iki şekildede açılıyor. firefox 3.0.3 ile

denedim
"500- Internal Server Error
The server encountered an internal error or misconfiguration and was unable to complete your request.
Please contact the server administrator, [email protected] and inform them of the time the error occurred, and anything you might have done that may have caused the error.
More information about this error may be available in the server error log."

şeklinde bir hata verdi. (edit: maxthon 2)

cevabı yazdığım sırada açılıyordu şuan açılmıyor.

yalnız değilim demek ki. teşekkürler. arada gelip gidiyor ama genelde açılmıyor bende de. illa son güne kalacaz demek ki. son gün de açılmazsa ziki tuttuk demektir.

admin kontak mailini de guncellememis. o ne oyle [email protected].
kimlerin eline neler teslim ediliyor yahu.

şuan açılıyor dene istersen

aman diyeyim, e-bildirge "genel davranış" olarak arada böyle şeyler çok yapıyor. hele ki sgk.gov.tr'ye taşındıktan sonra kimi zaman hiç açılmıyor, kimi zaman onay almıyor. birkaç gün de düzeltemeyebiliyorlar. o yüzden son güne bırakmamakta fayda var.

efenim hayirli olsun gule gule kullanin.
bende de bir 22" bir samsung var, monitorun ayarlarindan keskinligi biraz artirmayagoriyim, yazilar okunamiyor hatta full keskinlikte hic okunamaz hale geliyorlar. belki dedim bununla ilgisi olabilir..
size de iyi bayramlar

Monitörünüzün doğal çözünürlüğünde olduğundan emin olun.Sitesinde
Çözünürlük : 1680 x 1050 (WSXGA+) yazıyor bu çözünürlükte olup olmadığına bakın.

çince/japonca ya da başka bir antik kuntik dil'in language pack'i yüklü değildir daha?

e kmplayer'in kore sayfasina girmissiniz?

firefoxta bazi karakterleri öyle gösteriyor, tipki ie'da kare kare gösterdiği gibi { sanirim }

bilgisayari guvenli kipte acmayi deneyin, yine ayni sey oluyor mu?

Farklı bir mönitörle deneyin imkanınız varsa buna. girişlerdeki dişliler kırılmış olabilir diyeceğim ama bir kaç resetten sonra görüntü geliyor demişsiniz.

XP'de güvenli kipte nasıl başlatılır bilmiyorum,biraz önce yeniden başlatmayı denedim yine aynı sorunu yaşadım.5-6 kez reset attıktan sonra ekranda P/N 113-PC4938-01 yazısı çıktı daha sonra reset attığımda açıldı.

P/N yani Bios Part Number. En yakin ihtimal ekran karti gitti gidecek. Tanidikta filan ekran karti varsa alip takip deneyin.

Bana bağlatı yeri oksitlenmiş ya da içindeki tetik devresi bozulmuş gibi geldi. Başka bilgisayarda denerseniz sorunun monitörde mi, kasada mı olduğunu anlayabilirsiniz.

yüzde seksen ihtimal ekran kartın kaymıştır. aç içini kurcala azıcık. sıkıştır et tut.

bana dediğin 3 kere oldu. üçü de ekran kartıydı.

www.ebuddy.com
ya da
www.meebo.com

Yok onlari biliyorum soylemeyi unutmusum

Ben Windows Live Messenger kurabilmeken bahsediyorum, ya da onu kullanmaktan:)

Muadilleri degil yani..

vista mı yüklü pc de?

xp

admin parolası istiyor ise aklıma yapılabilcek birşey gelmiyor.umarım bilen birisi çıkar.

bilgi işlemdekilere anlat durumu, verirler belki şifreyi

genelde program files ve windows klasorune yazma iznini kapattiklari icin yukleyemiyorsun. yukleme yapilacak klasoru degistirmeyi deneyebilirsin fakat buyuk ihtimalle yazilacak dosyalar illa ki windows klasorune gidecek. ama yine de denemek gerek..

portable windows live messenger sana ilaç olabilir,
flash diskinden bile çalıştırabilirsin, iz falan bırakmaz yani,
www.imessengr.com

www.logmein.com bunu bi dene, evdeki pc'ye kurup şifre veriyosun, sonra şirkette bu sayfadan kendi şifrenle girip evdeki pc'ni kullanıyosun. Tabi evdeki pc'nin açık olması lazım. Ben en son doom3 oynadım öğle tatilinde, şıkır şıkırdı.
Tek problem free versiyonu süreli, süre bitince biz de bitmiş sayılıyoruz.

belli basli farkliliklari,
*
k850 -> 5mp kamera, autofocus, dahili flash
rokr -> 2mp kamera
*
k850 -> 40mb dahili hafiza / sd kart yuvasi
rokr -> 2gb dahili hafiza / micro sd kart yuvasi
*
k850 -> 2.5g (edge) ve 3g destegi
rokr -> 2.5g (edge) 3g yok
*
k850 -> tft 256k 240x320 2.2" ekran
rokr -> tft 256k 320x240 2" ekran
*
k850 -> daha ufak boyutlar (102 x 48 x 17 mm) ~ 118 gr
rokr -> daha buyuk boyutlar, (115 x 53 x 10.6 mm) ~ 100 gr
**
k850i daha bi kullanisli gorunuyor ve sony ericsson..
rokr e8 daha bi sekilli, muzik calar isleviyle on plana cikmis ama motorola. sony ericsson motorola'ya gore bu tarz telefonlarda bir adim onde diyorum ben.

boy belirtmemişsin orantı kuramıyoruz ama
40-50 kilo arası insan olmaz bence
takıntı yapma
her sabah 1 saat tempolu yürü
artı haftada 3-4 gün spor salonuna git
vücut kendini toparlar sıkılaşır

bu yazdıklarınızı okuduktan sonra imdat diyorum. başka birşey söylemiyorum.

böyle devam edin bence. geçenlerde rahmetli olan hanımefendiyi unutmayın ama. hani senelerce bilinçsiz diyetler yapmış, en son 50 yaşında böbrek nakli olmuş, ama bir hastalığa yakalanarak vefat etti.

tony nickinizden, erkek olduğunuzu çıkarıyorum.
pek yakışmayacaktır o kadar zayıf.
sadece şahsi kanaatim.

yep erkek ve 1,80 e yakınım şunu da belirtiyim yakışması falan önemli değill.kilo dan tiskiniyorum.. ne yediğime önem vermem buna da tavsiyelerinizi bekliyorum

1.80 65 kilo erkek ve zayıflamak istiyorsun..... ilginc, cünkü 40-50 kilo arası olursan bu boyla christian bale'n makinistteki halinden daha kötü olursun

tony'cim. boy-kulte indeksin -ki bu kilon/(boyunun metre cinsinden karesi) seklinde hesaplaniyor- 65/(1.8*1.8)=20.061 cikiyor. yani ideal olculerdesin. daha fazla kilo verirsen gotume benzersin afedersin. kilo vermek yerine her sabah 1 saat tempolu kosarsan senin icin daha iyi olur. vucudundaki yaglar kas olur kas. spor olarak da duzenli fitness yapabilirsin. bak body-building demiyorum dikkat edersen. formda kalirsin, butun kizlar hasta olur sana. benden soylemesi.

ya kusura bakmayın tekrar dayanamayarak yazıyorum. eğer boyunuz 180 ve kilonuz 65 ise sıska bişi olmanız lazım. ve hala zayıflamak istiyorsunuz. tiksiniyorum filan diyorsunuz. zaten çok zayıfsınız, tiksinilecek hangi kilodan bahsediyorsunuz pardon???

bence kendinizle, beden imajınızla ve kilo ile ilgili algılarınız bozuk olabilir. bir psikoloğa danışın bence.

trevor reznik olayına girmeden zayıflmak istiyorum ayrıca...

1.74 boyle 80 kiloyum 1.80 boyla 40-50 kilo olmak istiyosun yolda görsem ölcek lan bu herif biraz bi şeyler yesin derim.

tek bacağını ve tek kolunu aldırırsan 1.80 boyda ve 40-50 kilo arası olabilirsin.

hasta mısın arkadaşım. normalsin. hatta 5 kilo falan daha al.

tony açık sozlu olacam; geberirsin lem az daha zayiflarsan,180 boy 40-50 kg çok orantısız . abartma işte supersin şu anki halinle

psikologa gitmelisin.

eninde sonunda vazgecirceksiniz anlaşıldı... 50-55 desem ... bu da beni çok zayıf biri gösterir mi ?

Neden bu kadar zayıflamak istiyorsun diye sorsak daha doğru olur gibi. Çünkü hakkaten kilo vermeni gerektirecek bişey yok. 50 kilo dediğin şey 1.70 boyundaki zayıf kızlarda olan kilo, sen 1.80 boyunda 50 kilo erkek olursan aids'li falan zanneder herkes, senden kaçarlar.

Ve soralım, kilodan tiksinmeyi açıklarsan, yani neren sana çıkıntılı geliyo falan onu söylersen belki daha farklı bir çare buluruz, kas geliştirip şekil verme bazında.

40-50 kilo olmak demek 180 boyda, sağlıksız olmak demek. 2*2=4.
Body image disorder denilen bir rahatsızlık var, internetten biraz araştırıp profesyonel yardım almayı deneyebilirsin.

kilo agirligi nerde? her yer normal de gobek mi var? (pek ihtimal vermiyorum gerci) ya da, bacaklarin mi cok kalin? nedir?
ben de benzer seyler soyleyecegim lakin, 1.80 boy 70 kilo (tabi kondisyonlu bi sekilde) super olacaktir. daha fazla zayiflarsan daha fazla hasta olma ihtimalin artar. sigara da iciyorsan, tamam zaten kilo vermeye basladigin an kizlari unut yatakta hayaller kurarken uyuyakalirsin butun hafta..

belki hasta ruhlu bi insanım,belki benden zayıf erkekleri gorunce rahatsızlık duyuyorum,belki de arkadaşın dediği gibi genelde zayıf ama göbekli bi insanım.. hastalanmadıktan sonra zayıf çok zayıf olmanın kime zararı var... tavsiyelere devam lütfen..

açık sözlüyümdür, söylüyorum bak; arkadaşım olsan seni g*tünden kan gelene kadar döverdim bak. vallahi. evet.

dengeli beslen; sebze, et (ev yemeği olarak), meyve tüket.spor yap düzenli olarak.yukarda nasıl kilo alabilirim diye soran arkadaşın başlığına yazdıklarımı ve yazılanları oku ((git: 41259)).siktir et afedersin kilo vermeyi, sağlıklı yaşamaya bak ve sağlıklı yaşamak için kilon gayet yerinde, ne az ne fazla.bırak bilirkişiyi sokaktaki 100 kişiye sorsan 100ü de sana 50 kiloya düş demez(hadi belki 3-4 kilo verebilirsin göbek, yağlanma vs varsa).şimdi bence sakın saçma birşey yapma, mantıklı ol, ilerde çok pişman olursun.kolay gelsin...

bence harici. çünkü yanında gezdirir arkadaslarına goturur onlardanda bişeler somurursun yada ne bilim içine fazla ortalıkta, ulaşılabilir olmasını istemediğin seyleri koyar (mesela fotoğraf)saklarsın aleti. hatta 2.5" alırsın adaptor derdi olmadan gomlek cebinde gezdirirsin yada dolapta eldivenin içinde gizlersin:) dusrmedikçe falan bişey olmaz hem ama yinede kibar kullanmakta sakınca yok sanırım:)

yok oyle cabuk bozulmaz sadece tasirken fazla sallandirmamaya bak harici diski.sadece kendi bilgisayarında kullanacaksan oyle çok sağa sola goturmek gibi bir isteğin ihtiyacın yoksa dahili almanda yarar var.

bence dahili. isinmasini filan halletmek kolay is, harddisklerin isisi islemcinin isisini gecmez zaten. tasinabilirlik olayi icin 30-40 gb'lik flash disk'ler var ve daha guvenli. bozulma ihtimalleri daha dusuk.
arti guvenligini de dusun, harddiski taktigin bilgisayardan bi virus bulassa, geri donulmesi zor seyler yasanabilir. flash disk'te ayni sey olsa o kadar koymaz.
anakart destekledigi surece daha fazla dahili harddisk en guzeli.

ben de harici almak üzereyim ama dizüstü kullandığım için. toplama pc olsaydı dahili alırdım kesinlikle. onu da harici gibi taşıyorduk zaten güzel bi kutu ayarlayıp.

dvdrip bi format degildir. dvd den goruntu riplenir ve belli formatlara cevrilir, divx gibi. 270p dediginiz 720p olsa gerek. 1280 x 720 cozunurluk demek. 720p ve 1080p klasik dvdlerden daha kalitelidir tabiki. 720p ve 1020p hd veya bluray dvdlerden riplenir. prison break gibi dizilerin hd goruntu kalitesinde olanlari var tabiki. Bunu bir bolumun kac mb oldugundan anlayabilirsiniz. geenelde 360-400 mb olan divxler hd ise 700 mb den daha buyuk oluyor. hatta daha da fazla

benim elime gecen .mkv formatli bir hd video, yaklasik 1.5 gb idi (lost'un 4. sezonundan son 4 bolum) goruntu gayet kaliteli ve ses kaydi da gayet iyiydi.
.avi uzantili divx'lerde genelde stereo iken bunu 5.1'e cevirebiliriniz, bendeki .mkv oyleydi.
kaliteyi genelde render yapan kisi belirler, kullandigi codec de onemlidir. avi ya da x format cok daha kalitelidir demek cok dogru olmaz. ornegin tek cd'lik divx'ler, cd'ye sigsin diye orta veya dusuk kalite rip / render edilmis olabilirler.
kaynak dvd ya da hd yayin ise yuksek boyutlu bir video dosyasinin kaliteli oldugunu soylemek mumkun olabilir lakin izlemeden de anlasilmaz..

bildigim kadariyla hd yayini yapan kanallarda yayinlanan dizilerde, cekimin hd oldugu belirtiliyor (hd available).. belirtilmiyor da olabilir, salliyor da olabilirim (=

genelde yayinlanan dizilerin cogu hdtv oluyor. codecleride XviD. ama ben kaliteyi yasamak istiyorum dersen yüksek ses ve görüntü kalitesinde olan X264'leri indirebilirsin.

prison break icin konusmak gerekirse; xvid 350 mb, x264 1110 mb olur.

şimdi video kalitesi işine girersek kamera kalitesinden bi başları olay nerelere gelir. amaç filmler için hangisi daha kalitelidir sorusuna cevapsa iki şeye dikkat etmeniz gerekiyor:

birincisi çözünürlük. standart dvd 720X576 çözünürlüklüdür. widescreen dv 1204X576, hd ise full hd 1920X1080, hdv 1440x1080, hd ready ise 1280x720 çözünürlüktedir. basit olarak yüksek çözünürlük yükse kalite diyebiliriz. yani çözünürlük olarak şu an piyasada bulabileceğiniz en kaliteli video full hd (1920X180) olanlardır. aynı çözünürlükteki iki video arasındaki fark ise bitrate'inden kaynaklanabilir. 9000 le compress edilmiş bi DVD 7000le edilmiş bi dvd ye göre daha kalitelidir.

ama iş bununla da bitmiyor. çünkü piyasadaki hiç bir film video dosyası sıkıştırmasız (noncompressed) değildir. dvd dediğiniz misal videonun mpg2 codec'i ile sıkıştırılmış halidir. (bunu okuduktan sonra boşuna sıkıştırmasız halini aramayın filmlerin, bulamazsınız) tabii codec'ten codec'e de fark var. piyasada bilinen en iyi codec'ler divx, xvid son zamanlarda yaygınlaşan h264 x264 gibi codeclerdir. bunlar en düşük kayıpla minumum boyut sağlama konusunda en başarılı olarak bilinen bazı codec'lerdir. eğer çok kafayı kırarsanız gspot adlı programı indirebilir, elinizdeki video dosyasının hangi codec'le sıkıştırıldığına ve sıkıştırma oranlarına bakabilir karşılaştırma yapabilirsiniz.

daha da çok uzar bu konu aslında umarım faydalı olmuştur bu kadarı

bunu daha fazla yapmak ram'e alternatif kullanilan harddisk alanini artirir, harddiskte ayrilan bu alan ram'mis gibi kullanilir. normalde diskten alinan verinin hizi ram'e kiyasla daha yavas oldugundan pek fazla bir sey kazandirmaz, sistem yavaslar ancak kullanilacak biraz daha fazla alan olur bellek acisindan.

eğer etki alanı varsa, dnslerle ilgili bir problem olabilir.

network policy kurallari dogrultusunda yonetilen bir bilgisayar kullaniyorsaniz, ag yoneticisinin belirledigi bir takim kurallarin ve uygulamalarin kontrolu soz konusu.. bazi kisitlamalar, uzaktan erisim, sistem izleme gibi servisler de calisiyor arka planda.
kendi aginiza bagli kisisel bilgisayar kullaniyorsaniz, sistemin yavaslamasi soz konusu..

dnsle ilgiliymiş. opendns girmiştim, silince düzeldi.

sts diye bir firma var sisli'de, yetkili servisi orasi miymis? ben sorun yasayinca sts'ye gidiyorum (sakarya telekomunikasyon- sakaryatelekom.com.tr).
400 ytl biraz fazlaymis, sorunu neymis ki acaba?
bi de, is amacli kullanilacaksa bence en uygun telefondur kendisi. aninda e posta, dahili gps, edge hizinda internet, senkronizasyon vs bir suru ozelligi var..

iyi güzel de e-posta, edge falan birçok telefonda var. 380 ytl'ye w810i satılıyor mesela :) gps olayından bihaber olduğumdan bir şey demiyorum da 600 ytl'ye w910i aldım ben daha yeni 2.4 inç ekranda her türlü internet işimi görüyorum opera mini sağolsun.

400'e arızalı telefon...

k.v.k'ya götürülmüş telefon, baktığım kadarıyla alet açılmıyor ve sim kartının takıldığı bölümde kırılma sözkonusu, yere düşürülmüş öğrendiğim kadarıyla. garanti kapsamından çıkmış. 400 ytl bana da biraz uçuk bir rakam gibi geldi ve bi de teknik servisteki yetenekli abiler telefonun içini açıp ekranına delil niyetine kocaman parmak izi bıraktıktan sonra kapatmışlar :) en iyisi sts'ye de göstermek yanlış yere sormuşuz anlaşılan

sevgili bodom aninda e-posta kapsamli olarak su an sadece blackberry'de var (=
diger e posta ozellikli cihazlarin %99'u bu fonksiyonu push sisteminden yoksun kullanmaktalar (yani mail gelmis mi, gitmis mi, ne olmus diye kendin girip bakiyorsun. bb ise seni aninda uyariyor)
sts her turlu problemin cozumunu buldu acikcasi, yalniz icinde bulundugum ozel kosullar nedeniyle ucret konusunda tahmin yapamayacagim.

iphone alabilirsin. az kaldı zaten. bu arada iphone da push mail var artık. sözlüğe yazmıştım zaten.

bildiğim kadarıyla blackberry'lerde wifi var bu da sony ericsson w810 dan falan tamamen farklı bir kefeye koyar yani.. harcayacağınız bütün para 400 liraysa (yani daha önce başka bir mevla ödemediyseniz) ve de hoşunuza gittiyse tasarımı falan hemen atlayın derim..

vista yüklü pc lere xp yüklerken bu sorunla sıklıkla karşılaşılıyor, forumlarda bi aratın isterseniz.

bi keresinde 2 dvd rom'u olan bir pc'ye format attigimda benzer bir sorunla karsilasmistim. yaklasik 2 saat ugrastiktan sonra (malum yukleme ekranini beklemek vs) cozum cd'yi diger rom'a takmak oldu. aynen iki tane xp cd'si denemistim, yuklemenin belli bir kisminda ya takiliyor ya da yuklemekte oldugu dosyayi okuyamiyordu. o esnada diger cd'yi takip devam ediyordum lakin sonuca ulasamiyordum.
cd/dvd rom'unuzda bir sorun olabilir, teknik servisinizden yardim alarak external bir rom ile yuklemeye yapmayi deneyebilirsiniz..

alakasız olacak ama kardeşimde de 530 var sesi az çıkıyor.Seninkinin nasıl normal mi?

Şurada bir şeyler yazmışlar;

64.233.183.104

200mm'den yuksek objektifler yakinlastirma konusunda ise yarayacaktir.
bunlardan bazilari pahali bazilari ucuzdur..
ornegin,
canon 70-200mm f:2.8 L IS usm
www.dpreview.com

sigma'nin ayni araliktaki modeli, sigma 70-200mm F2.8 EX DG Macro HSM II
www.dpreview.com
bu objektiflerin f degerleri zoom esnasinda sabittir, yani 70mm'de veya 200mm'de f:2.8 olarak kalir (diger objektiflerde belirtilen degere ulasir;)
ayrica goruntu sabitleme ozellikleri vardir, hareketli cekimlerde bir miktar sarsintiyi alirlar bu yuzden fiyatlari yuksektir oldukca.
bunlarin disinda canon ve sigma yuksek odakli zoom objektifler uretmekte..
ornek;
sigma 70-300 f:4-5.6 DG-APO-Macro
urun.gittigidiyor.com
bu objektifte zoom yaptikca minimum diyafram sabit kalmaz, yani 70mm'de iken 4 olan diyafram 300mm'ye zoom yapildiginda otomatik olarak 5.6'ya cikar, boyle bir dezavantaji vardir. ayrica sigma objektiflerde keskinlik sorunlari yasanmakta ve tavsiye etmiyorum sahsen. ancak denenebilir.
canon 70-300mm f:4-5.6 is usm objektif;
urun.gittigidiyor.com
bu objektifte image stabilizer var. bu goruntu sabitleme fonksiyonu oldugu icin biraz pahaliymis. sigma'ya gore kalitelidir.
sigma 100-300 f:4 apo ex dg hsm
urun.gittigidiyor.com
canon 70-200'de oldugu gibi bu objektifte de 100 veya 300mm'de iken minimum diyafram 4'de kaliyor. orta ayar bir objektif diyebiliriz.
canon 90-300mm f:4.5-5.6 usm
urun.gittigidiyor.com
canon'un giris seviyesi objektiflerinden biri. bence almaya degmez.

ayrica tamron'un da 75-300mm f:4-5.6 objektifi varmis canon icin, lakin turkiye'de bulunabilir mi bilemiyorum. sigma'dan iyidir bulunabilirse alinabilir;
www.tamron.com
ve yine tamron'un 200-500 mm f:5:6.3 objektifi de canon icin uretiliyormus.
bu da ara degerleri doldurmak icin iyi bir tercih olabilir;
www.tamron.com

bunun disinda yine sigma'nin 300-800 mm f:5.6 objektifi var ki, zoom'un kralini yaparsiniz lakin oldukca tuzlu.
www.sigmaphoto.com
telezoom objektifler arasinda en hizlisi buymus efenim. biraz abartili ve gerek yok gibi. lakin olsun o da dursun bir kenarda.
tavsiyem, masraftan kacinmayacaksaniz canon'un hem L hem de is ozelligi olan ya da ikisinden biri olan bir canon objektifi almaniz. minimum 200mm etkili zoom icin yeterli olacaktir..

ek olarak, verdigim degerler 35mm standardina gore belirlenmistir. yani canon eos 400d'de kullandiginizda, 300mm'lik bir objektifin degeri degisir.
canon'un sensor boyutu, 35mm'lik film ebadina gore 1.6 oraninda daha kucuktur. bu oranlari elde etmek icin, degeri 1.6 ile carpiyoruz
yani 300mm'lik bir zoom objektif canon eos 400d'de
300 x 1.6 = 480mm oranina ulasir.

paradoxcuum, hep zoom vermişsin,
sabit 200, 300, 500 yok mu, daha ucuz olmaz mı,
belki o da iş görür...

ajanlık pek bir uygun düştü.diyeceğim o ki; insan temalı fotoğraf çekmek niyetindeyim.lakin insanların çekildiklerinden bihaber olmaları gerekmekte ki gerçeklik algımız paralize olmasın..bana 70/300 sigma apo macro gibi bişeyler söylediler..bilemiyorum yani

ashh'cigim, haklisin. tecrube etmedigimden yazmamis olsam gerek (=
efenim sigma 70-300 dedilerse, cok kaliteli fotograflar beklemeyin derim. tripod olmadan zoom'layip fotograf cekmek oldukca zordur, bi de 400d gibi hafif bir makinede.. (battery grip kullanmadiginizi varsayiyorum, kullaniyorsaniz bir miktar agirlastiriyor makineyi. bu da biraz daha stabil bir tutus sagliyor)
hani su da var, ornegin sabit 300 ajanlik yapmak icin pek musait olmasa gerek. imajine ettim simdi, diyelim ki yakin mesafedeyiz ve 5 kisilik bir plani cekecegiz, ancak bulundugumuz konum 300mm'lik objektif icin fazla yakin ve 5 kisiyi birden alamiyoruz. ne yapacagiz, biraz daha geri gitmemiz gerekiyor.
* ya gidemiyorsak
* ya da gidene kadar plan kactiysa?
oysa ki misal 70-300'umuz olsaydi hoop alirdik 225mm'e (kusurlu verdim ehe) plani tamamlardik.. biraz bahane uretiyomusum gibi oldu ama ehehea =D
demem o ki, cok para harcamak istemiyorsaniz canon'un urettigi 70-300 arasi odak araligina sahip objektiflerin fiyatini sorup onlardan uygun olanini aliniz.

rüya'da olaydan etkilendiğin için uyanıyorsun.

edit: yanlış anlamışım, rüya görmem ben, bilemicem :)

@thefirstfbli
kendi kendine uyanmayı hiç karıştırmıyorum. mesela arkadaşım tarafından telefonla aranıyorum ve rüyam kesilmiş bir şekilde uyanıyorum. bu üst üste tekrarlandığı için sordum. yoksa başkasına olmuyor mu bu?

bana da çok oluyor.hatta bazen çok güzel bir rüya yarıda kesiliyor o zaman çok sinirli bir şekilde uyanıyorum.

bazi ruyalar uykuya daldiktan sonra gorulur efenim. bazen de uykunun son kisimlarinda gorulur.
bununla ilgili bir seyden bahsedeyim,
diyelim ki rem evresinde bir ruya gordunuz, ruya bitti ve aradan biraz zaman gecti.. o an telefon / kapi vs caldi ve aniden uyandiniz. uykuya daldiktan sonra gorup de bitirdiginiz ruya, sabahin bir saatinde nasil kesiliyor birden bire? bu noktada tartisilacak cok sey var gibime geliyor.
misal hic ruya gormediginiz ya da gorseniz bile hatirlamadiginiz bir geceyi dusunun.. uykuya dalmanizla uyanmaniz bir oluyor. yani aradan gecen zamaninin farkinda olmuyorsunuz bile. bu noktada, ruyayi gorup bitirdikten sonra; diyelim ki uykunuzun 3. saatinde ruyayi bitirdiniz.. uyuduktan 5 saat sonra uyandirildiniz. kalan 2saat sanki hic gecmemis de, ruyaniz bittigi anda uyanmissiniz gibi hissedebiliyorsunuz. yani arada algilamadigimiz kayip zamanlar var.

bi de, soyle bir yazi var okumakta fayda var diye dusunuyorum (=
www.biltek.tubitak.gov.tr

geri uyuyup kaldigin yerden devam edebiliyorsun, ama egzersiz yapmak gerekiyor bunu icin ve evet bana da oluyor bu durum...

bence 8 saat içinde 2-3 saniyede bir muhteşem kurgulu rüyalar görüyoruz. beyin bu bilinmez.

bazi dosyalarda ya da dosyalarin kopylaandigi sektorlerde sorun olabilmesi muhtemel. eger dvd'nin icinde birden fazla avi dosyasi varsa, teker teker kopyalamayi deneyebilirsiniz.
ve (bkz: dongusel artiklik denetimi)

o dvd ler crc korumalı olduğu için kopyalanamıyor

valla hiçbir teknik bilgiye dayanmadan söylüyorum. belli bir süre kullanılmayan dvdden kopyalama yapınca bu hatayı veriyor. yani bildiğin dvdnin dandik olduğunu gösteriyor bence. alırken 20 kuruş 30 kuruş hesabı yapmaktan bu yüzden vazgeçtim. ne kadar doğrudur bilmiyorum tabi

kopya ise cizilmis atın cope ya da isobuster gibi biseyle deneyin. yok orjınal bi disc ise kopya koruması var, ama asılaibliyor.

(bkz: crc)

tahmin yuruterek soyluyorum ki onerilerin arasinda bilgi sahibi olunmayan seyler de olacaktir.. ben olsam bilgi sahibi olmadigim seyler hakkinda arastirmadan etmeden salt hayal gucumu kullanarak neler uretebilecegimi anlatan bir blog hazirlardim..

kuantum fiziği hakkında aç bence.

(veya en iyi bildiğin ve uğraşmaktan zevk aldığın şey -ki bunun ne olduğunu tahmin edebilmemiz mümkün değil- hakkında da olabilir)

En güzel blog konusuz blogdur. Aklına ilk geleni yaz, yedir gitsin =) Ben öyle yapıyorum feci kafa dağıtıyorum.

açma. ne diyeceğini, ne anlatacağını bilmeyen bi insanı (daha) okumaya mahkum etme bizi. acı bize.

Déconstruction üzerine yaz bence, ya da rönesans filozoflarının modern çağa etkileri ile antik çağdan aldıkları mirasın 15 yüzyıl bazında değerlendirilmesi de hoş olabilir.

ne yaparsan yap, "ortaya karışık eki eki" mantığıyla saçmalama. bu noktada forgotten hopes'a katılmamak elde değil.

paradoxical çok ilginç bir şey söylediğin teşekkürler, keza diğer arkadaşlara da teşekkürler. Ayrıca forgotten hopes ve benceri düşünür arkadaşlar niye üzülüyorsunuz okumazsınız olur biter, memlekette demokrasi var. Paşa gönlüm ister yazarım, sizi zorla okumaya mahkum eden yok.

sanirim otomatik ödeme talimati ile tahsilatlarinizi gercekle$tiriyorsunuz. $imdi ilk yapmaniz gereken adresinize gelen 213ytl tutarindaki faturayi bulun, eğer yoksa elinizde yillik döküm gibi bir $ey istetin ya da ne bileyim o ayin fatura detayini istetin herhangi bir avea bayisinden, muhtemelen mü$teri hizmetlerine yönlendireceklerdir onlarda adresinize gönderir(avea nasil cali$iyor bilemiyorum). daha sonra üstünde 2 ayri 213ytl tutarindaki ödemeyi otomatik ödeme talimati ile ödendiğinizi belirten ekstrenizi alin ve savciliğa ba$vurun yargi sürecini bilemiyorum ama muhtemelen hakli cikarsiniz. paranizida alirsiniz hangi yolla onu bilemiyorum artik. biz(vodafone) böyle durumlarda genellikle mü$teriye para iadesi yapmiyoruz, çekilen hatali mebla'yi gelecek ayki faturadan dü$üyoruz, avea niye böyle bir terbiyesizlik yapmi$ bilemiyorum, görü$meyi yaptiginiz operatörün bilgi eksikliğinden kaynaklaniyor olabilir, yargi süreci yorucu bir i$tir malum, uğra$mak istemiyorsaniz aveanin genel müdürlüğüne bir uğrayin derim,
saygilarimla.

@05

avea'da aynı şeyi teklif etmiş zaten, bir sonraki aydan düşüleceğini önermiş sanırım.

-a, evet pardon düzelteyim;
tabikide gidin davanizi acin, kesinlike paranizi rehin tutmaya haklari yoktur. ama savciliğa ba$vurmadan önce bir avea abone merkezine gidip abonelik sözle$mesini okuyun - imzaladiğiniz abonelik sözle$mesi - ya da otomatik ödeme talimati $artnamelerini inceleyin, bunlari öğrenmeden dava acarsaniz kaybetme $ansiniz var.
ancak yasal sürec vakit kaybidir tabikide, en iyisi avea genel müdürlüğüne bir uğrayin derim gerekli evraklarla, biraz bağirip cağirirsaniz paranizi hesabiniza yatirirlar umarim, nakit vermezler. ordanda sonuc cikmazsa en son i$ yargiya ba$vurun - tavsiyem -.

mukerrer odemeyi talep etme hakkiniz var normalde, fakat bu her gsm sebekesi icin gecerli olmayabilir. bununla ilgili yasal / standart bir isleyis vardir, imzalanan sozlesmede ya da avea'nin tk / maliye bakanligi vs. ile yaptigi anlasmada bu durumun karsiligi, "mukerre odeme iadesi" maddesinde eger sadece sonraki faturadan yapilan mukerrer odemenin dusmesi seklindeyse yasal olarak iade talep etme hakkiniz bulunmuyor.
ancak benim bildigim kadariyla mukerrer odemenin iadesi, numaraniz uzerinde acilacak kaydin incelenmesi sonrasi belirttiginiz - belirteceginiz hesap numarasina yatirilmalidir.

musteri hizmetlerini tekrar ararsaniz, musteri temsilcisi harici takimlideri ya da supervisor ile gorusmeyi talep edebilirsiniz, daha kesin bilgi almanizi saglar.. ya da en azindan yasal yollara basvuracaginizi filan belirtip ufaktan zorlayinca sonuc almak kolaylasiyor (tabi cok da zorlamamak gerek:)

usta bence bunu kötü niyetli anlama ama, bakkal dükkanı değil ki avea haklısın diye çıkarıp çekmeceden paranı verebilsin. bu işin muhasebesi var kaydı var. yani bence o parayı sana vermek isteseler bile 1 aya yakın zaman alacaktır bu.

ayni sorunu turkcell ile ben yasamistim bundan 2-3 yil once. otomatik hesabimdan cektikleri parayi hemen iade ettiler. turkcelli cok durust buldugumdan felan degil ama paranizi iade etmek zorundalar.

parayı tabii ki iade etmek zorunda. ancak savcılık yanlış adres. ortada bir suç yok ki? sebepsiz zenginleşme nedeniyle tazminat davası açılması gerekiyor. bence en kolayı eldeki delillerle icra dairesine başvurarak ilamsız takip başlatmak.

soru biraz "kamyon yapmak mı daha zor, otobüs yapmak mı?" gibi olmuş. zorluk derecesi otobüse ve kamyona göre değişeceği gibi oyuna ve programa göre de değişir.

ama oyunlarda programlama kısmı değil de işin sanatsal kısmı daha zordur. grafiklerin çizilmesi, animasyonların nasıl olacağı, karakter, konu/senaryo , sesler gibi...

Öncelikle algoritma konusunu iyice araştırmanız gerekecektir. Algoritma sonrasında programcılığa biraz daha giriş yapabiliriz.

Şimdi soru çok basit olmuş. Bir yılan oyunu ya da renkleri yakalayıp puan kazanılan bir oyunu yapmak kolaydır. Bir zorluğu yoktur. Keza basit bir muhasebe programında aynı şeyin olduğu gibi.

Fakat fare ile kontrol edilecek ve biraz daha komplike bir şey istenirse oyunlarda iş o zaman içinden çıkılmaz bir hal bile alabiliyor. Matematiksel işlemler çok zorluyor. Bir yuvarlağın koordinatları hesaplanıp onun açıları üzerinden dönüşleri vs gibi şeyler hesaplanması gerekiyor.

Diğer yandan yine büyük çapta bir stok takip programı ya da bayi kontrol sistemi isterseniz örneğin: asist. işte o zaman zorluk derecesi artıyor.

Yani işin özüne göre zorluk değişir.

windows gibi isletim sistemleri
karmasik sistemlerin kullanici arayuzleri
asmis oyunlar
programlama arayuzleri ve compiler'lar

oyun da bir programdır desem.

isletim sistemi yapmak tabi en zorudur (isletim sistemi de bir programdir desem)

tabi "yılan" gibi oyunlar kolay denmişte buda yine kişinin bilgisine göre değişkendir.
(bkz: değişkenler) yani yılan yapmak kolay diyen biri için yılan oyununu yapmak kolaydır da... hiç programlama diliyle uğraşmamış biri için bi süre kafayı sıyırmanız/ delirmeniz gerekebilir. yani "hadi yılan yapiyim oynayalım" gibi kolay değil.

ben youtube, myspace gibi ortamlarda dinledigim müzikleri ayni zamanda sound forge programi ile bilgisayarima kaydediyorum.

müziğin nerden geldiğini anlatırsanız kesin bir yolu bulunur.

Ses kartında Stereo Mix varsa bilgisayar içinde dönen her sesi kaydedebilirsin. Varsa ses kontrol panelinde görürsün zaten. Ancak kaydetcek prgram yada ses kartı kaliteli birşey olmalı çünkü bir süre sonra ses tizleşip infinite loop kıvamı bir sinyale dönüyor =)
Daha pratik bir yolu vardır belki.

sound outputtan (hoparlör çıkışından) mikrafon girişine direkt bağlamantı yapmanın bir yöntemi olması lazım. hatta vardır.

Guitartab.co.uk MP3 RECORDER

üstüne tanımam.

www.guitartab.co.uk

bilgisayarın hoparlor cıkısını mic girisine baglayabilirsin
2 ucuda ses kartına giren uca sahip bi kablo olursa rahat rahat yapabilirsin bu işlemi

windows xp'de ses ozelliklerine girdikten sonra "kaydederken" bolumune girip "what u hear" ozelligini secip pc'den cikan ne ses varsa kaydetmeniz mumkun. lakin ses kartinin oyle bir ozelligi var midir yok mudur bilemiyorum.

ben "all sound recorder" adlı programda "what you hear" ile yapıyordum.

abi her ses kartında çalışan temel özellik Stereo Mix yani Karıştırıcı mı ne işte onu seçmektir mikrofon seçeneklerinden.

bir içki döktün laptop kendini kaybetti :P

geçen gün de Fn tuşuyla ilgili bir problem vardı sanırım ki hepsi aynı nedenen olsa gerek. Hotkey yazılımı silinmiş ya da zarar görmüş gibi görünüyor. Sitesinden indirip yeniden yükleyince problem kalmaz.

Aynısı benim de Media Player Classic açıkken oluyor. Pencereyi alta aldığım zaman eski haline dönüyor ama. Nedendir bilmem.

media player classic 'in olayı o. eğer aktif pencere mpc ise hotkeyleri kendi üzerine alıyor manyak alet. neden bilmiyorum.

benzer bi sey benim de basima gelmisti, (git: 38906) winamp'in cikis ayarlarini soyle bi kurcaladim duzeldi fakat nasi yaptim hatirlamiyorum..

common files module'ü yüklemek gerekiyormuş baştan. sonra hotkey eklentisi.

sonuçlara bakınca bir farkı yok gibi görünür aslında. en büyük farkı, lens değiştirebilme olanağıdır. her ihtiyaca uygun lensi takıp kullanabilirsiniz. a540'ta üstündeki lense mahkumsunuz. biraz daha zum yapıp aydaki kraterleri çekeyim diyemezsiniz.

sensör büyüklüğü, seri çekim hızı, daha ayrıntılı ayarlar vs. dolu farkı var. onunla çekmenin zevki de ayrı.

anı fotoğrafı çekeyim diyorsanız kompakt iyidir. lokantada garsona verip bizi bir çek bile diyebilirsiniz. anneler, anneanneler bile kullanabilir. ama dslr öyle değildir. anı için uygun olmaz. fotoğrafçılık için (ister hobi, ister mesleki) dslr daha uygundur.

bir araba alacaksiniz.. 2008 model citroen c4 de alabilirsiniz 95 model x marka y modelini de alabilirsiniz.. sonucta 2siylede ayni trafige girip ayni vakitte ayni yerlere gideceksiniz.. ama henuz acemi iseniz temel olarak araba kullanmayi daha zayifta yani x markanin y modelinde ogrenmeniz daha mantikli.. acemilik donemini atlattiktan sonra citroeni alip araba kullanmanin zevkini cikarabilirsiniz.. citroeni ornek olarak verdim (ben cok begeniyorum o arabayi da:))

cok fantastik oıldu bu.. demek istedigim elinizdeki a540la temel fotograf tekniklerini ogrenin daha sonra dslra gecin.. hem a540 ile cektikce ne tip bi makineye ihtiyaciniz oldugunuzu da anlarsiniz cunku dslrlarda kendi aralarinda cok cesit..

Bir adet Canon400D dslr, bir adet de NikonF2 analog makine sahibi bir fotoğrafçı olarak insanların bana gösterdikleri kompakt dijital makine fotoğraflarına hep olumlu cevap vermişimdir. Nedeni şu:

Ben kompakt makine kullanmam, çünkü: fotoğrafta hangi noktayı ne kadar net, hangi noktayı ne kadar flu yapacağıma kendim karar vermek isterim. Ne kadar geniş bir açıyla ne kadar yakından, ne kadar açık diyaframla, ne kadar hızlı bir ISO'da kaç milisaniye pozlayacağıma, hangi filtreyi kullanacağıma karar verebilmek isterim. Zaman zaman da deneysel çalışabilmek isterim. Kompakt dijital makineler, genel estetiğe göre en beğenilecek fotoğrafı oluşturmaya programlanmışlardır ve amaçları mükemmel fotoğrafı çekmektir. Benim amacımsa bambaşkadır, mükemmel olan ile ilgilenmem, o yüzden de kompakt makine kullanmam. Ama sırf bu yüzden de anı fotoğrafı çekerken ayarlar yüzünden insanları çok bekletirim, kimseye de makinemi verip beni çeksene diyemem; çekemez çünkü, otomatikte bile olmaz...

Bence senin hiç ihtiyacın yok onca ayara onca para vermeye. git güzel bir kompakt nikon al misler gibi.

@ashh: niye ööle dedin ya?! "bence mutlaka almalısın, farkı yalnızca kullanınca hissedersin, verdiğin paraya hayli hayli değer" vb diyip gaza getirecek adam lazım bana. kolay değil, nerden baksan bir lcd tv parası :))

merhaba,

3-5 ay önce bende kompakt kameradan dslr’e gectim. Bunun icin cesitli sebeplerim vardi fakat en önemlileri sunlar idi:
- fotografini cekmek istedigim obje ile zaman gecirmeyi istiyordum, kompakt ile imkansiz idi (benim icin).
- objeyi ve/veyahutta arka planini flu ve/veyahutta net cekmek istiyordum, kompakt ile pek memnun etmiyordu/olmuyordu.
- zoom olayinda kompaktin sundugu deger ile kisitli kalmak rahatsiz edici idi.
- dslr makinalarin sundugu bir cok ayar imkanini kompaktta bulamiyordum.

dslr’lerin bence olumsuz bir yönü var, kaliteli objektiflerin pahali olmasi (örnegin canon’un l serisi). halen daha „ef-s 17-85 is usm“ ile idare ediyorum, fakat yinede memnunum :) yilbasina kadar „70-200 l is usm“ almis olurum gibime geliyor.

su „ilk önce ucuz al, sonra pahalisina gecersin“ öneriside, kusura bakmayin ama, bana asiri sacma geliyor. „ucuz alan iki defa almis olur“ denilir. bu duruma cok uygun bir laf bence. ucuz malin kalitesizligi seni hobinden sogutabilir, fakat eger kaliteli (pahalida olabilir, ucuzda) birsey almana ragmen olaydan sogursan kaliteli fiyatina tekrar satabilirsin. eos 450d iyi bir alet, bende almayi düsünüyordum fakat sonrasinda eos 40d’de karar kildim.

aradaki fark tamamiyle teknolojiden kaynaklaniyor.

simdi bir dusunun, elinizde a540 var ve eos 450d var.. (edit- a540 dijitalmis bagislayin:)
sensor ve islemci farkliligi var.. ayni zamanda sensorun piksel algilama hassasiyeti de farkli.

yalniz bu noktada kalite parametreleri de degisiyor,
su geyikle arada sirada karsilasiyorsunuzdur;
"dijital fotograf analog fotografin kalitesine ulasamadi"
evet teknik olarak su an durum boyle. isin icinde sadece slr-dslr makineler yok tabi, butun fotograf makineleri var.
ornegin dijital teknolojinin en yuksek cozunurluklu makinesi, hasselblad'in 50 kusur megapixellik makinesidir. (fiyatini ne siz sorun ne biz soyleyelim)
ancak analog fotografcilikta henuz boyle bir kalite siniri bulunmuyor. yani analog makineyle cekilmis bir fotografi buyutup binanin duvarina asmak sorun cikartmamakta (tabi uygun kosullarde cekilmis ve basilmis olmasi lazim)

bu noktada benim tavsiyem sudur, her ikisini de kullanin efendim. her ikisini kullanarak gereksiz bir sey yapmis olmazsiniz.
en basitinden, dslr makinenizle denemesini yaptiginiz ve begendiginiz fotografi slr makinenizle de cekersiniz.
her iki makineden cikan fotograflar arasinda aslinda fark vardir. su faktorler bu farklari ortaya cikarabilir;
banyonun kalitesi
banyo yapilan malzemenin kalitesi
tarama yapan cihazi kalitesi
tarama yapilan cozunurluk (dpi) orani
baski yapilan kagidin kalitesi
kullanilan hafiza kartinin - aktarim yapilan donanimin kalitesi (gerci yok kadar az farklar yaratir artik bunlar)
fotografin izlendigi monitorun kalitesi - renk dengesi (her monitor naturel renk profiline sahip degildir ve bir monitoru naturel renk profiline getirmek hassas bir ayarlama gerekrtirir)
gibi daha sayabilecegimiz bir cok fark ve faktor var efenim.
son olarak, 1500 ytl'ye alinabilecek 2 ornek verecegim; canon eos 450d (17-55 3.5 obj ile beraber) ve Nikon d80 (28-135 3.5 obj ile beraber)
1300, 1400, 1500 ytl civarinda gezinmekte bu modeller.

sayın november,

"Amatör bir kullanıcı (iş için değil hobi için fotoğraf çeken, fotoları basmayan) yaklaşık 1500 ytl fiyata sahip bir dslr makina almalı mı?"

diye sormuşsun, ben de "gerek yok" dedim.

"Çok hevesleniyorum şu dslr'lara, alsam işin içinden çıkabilir miyim sizce, değer mi?"

diye sorsaydın, "paran ve hevesin varsa al tabii, eninde sonunda öğrenirsin, çok zevkli bir şeydir" derdim :)

bildiğim kadarıyla "bricking," power ışığı yanan, ancak hiçbir yaşam emaresi göstermeyen elektronik aletlerin başına gelen şey.

unbricking ise, firmware update'le, veya hardware değişimiyle bu durumun düzeltilmesi. "wsod" mesela, se k750i için bir bricking durumuydu ve ben firmware upgrade'i ile onu unbrick ettim.

bricking aletin tugladan farksiz hale gelmesi yani hardware degismeden duzeltilemeyecek sekilde crash olmasi demek.
Iphone durumunda ise anlami farkli. Iphone u ilk aldiginda (3g boyle ilkini kullanmadim) hicbir islevi yok, itunes a baglayip unlock etmen gerekiyo yoksa kullanamiyosun. Senin verdigin yazida da sanirim unbricking etmenin yollarini yazmislar, yani iphone software'i ile veya odeme oncesi-sonrasi falan tarzinda(AT&T den alirsan mesela adamlar unbrick edebiliyor.)
Yani kisacasi sorun etmen gereken birsey icermiyo bu copy/paste...

tesekkurler cok (= evet cok takmisim kafaya =P

Nikon d80 18-135 kullanıyorum ve çok memnunun... tavsiye ederim..

Nikon alinacaksa nikon D300 oneririm. canon alinacaksa biraz beklenip canon eos 50d alinabilir.. aralarinda kullanim acisindan farklar olacagi kesin lakin kullanacaginiz objektifler bunu belirleyecek. bu konuda ben sahsen sunu tecrube ettim,
nikon; body alirken canon'a nazaran pahali, lakin nikon'un objektifleri daha ucuz. avantaj da burada zaten, nikon objektiflerinin yaklasik %85'i her nikon body'sine uygun, buna ucuz eski objektifler de dahil.
canon'da ise her objektifi kullanamiyorsunuz (ozellikle cift ve uc rakamli serilerde) ills ki adaptor, converter vs almak lazim.
canon'un kaliteli objektifleri ise gayet pahali, body fiyatina almak da mantikli degil zaten.
nikon d300 gayet uygun olacaktir sahsi fikrim..

Bir ay daha bekle Nikon d90 geliyor. Fotoğrafın yanında HD kalitede video da çekiyor ve öngörülen gövde fiyatı 1000 USD.

Nikon d300 neredeyse 3000 ytl yahu.. hatta bazı yerlerde bu fiyatı da geçmiş.

www.ucuzu.com

gerçi sirkeci'den almayı düşünüyorum. oranın piyasasına bakmak lazım da.. bana biraz uçuk gibi geldi. :)

eoo evet biraz pahali olabilir fakat haklisiniz, hayyam pasajinda daha uygun bir seyler bulmak mumkun.
simdi niye bu modellerden bahsettim, nikon d200 tavsiye etsem, d300'le aralarinda cok fark var. canon eos 40d desem (sahsen ben bunu kullaniyorum ama gozum eos 50d'de kaymiyor degil) eos 50d bu makinedeki eksiklikleri tamamlamis..
misal eos 40dnin body fiyati hayyam'da 1200-1250 ytl civarinda. ustune pildi gripti objektifti filan eklenince zaten belirttiginiz fiyata geliyor. nikon d200'de oyle keza, yine ayni fiyata gelebilmekte.
body+objektf+batarya+grip+hafiza karti almak istiyorsaniz, canon eos 40d tam olarak 2500 civarinda (tabi secilecek objektife gore fiyat degisikligi olabilir) ek- misal ben gittim afedersiniz esseklik yapip sigma aldim, (murat 124'e nos takmak gibi bi ornek versem bu yaptigima cuk oturur) o yuzden keskinlik ve netlik sorunlari yasiyorum.
nikon bu konuda daha basarili geldi gozume. bi de iyi bir objektifle tadindan yenmez.
surada bir karsilastirma yapmistim, belki dikkatinizi ceker; (git: 29169)
tamamiyle amacima yonelik canon aldim.. (bir sure daha canon'la idare edip nikon d700 gibi bir modelin pesinde kosabilirim)
Nikon D80'in hayyam fiyati (28-135mm 1:3.5 objektif dahil) 1300 civarinda. ayni fiyata canon eso 450d alabiliyorsunuz kit objektifiyle beraber.
lakin bu fiyattan biraz daha ciktiginizda alabilecegini bir ara model bulmak zorlasiyor..
ben de bu noktada tikandim valla bilemedim ne diyecegimi (=

Şimdi bu benim ilk DSLR makinem olacak. Haliyle şu an için "bu makineyi şurda kullanacağım" diyemiyorum. Fotoğrafçılık benim için büyük bir hevestir. Bugüne kadar a85 denen yarıdandik makine ile doyurmaya çalıştım. Enstantane ayarını diyafram ayarını vs. yapmaya izin veriyor. Ama işte aldığın verim nedir dersen: kötü. Kompakt bir dijital fotoğraf makinesinden hallice. (zaten 2004 modeldir, eski kafalıdır). Canon ae1 program ile 100-300 mm tele ve 50mm normal lens kullandım. iyidir, tatmin etti ama bir de DSLR olayına gireyim dedim. Tab ettirme parasıydı bilmemneydi derken.. Onun da heyecanı başka ama ne bileyim işte.

Objektif fiyatları konusundaki önerini dikkate alacağım. Benim için çok önemli bir not oldu bu.. Öğrenciyim ve para basmıyorum :) Ama ilerde bi balıkgözü almak istersem zorlanmayayım durduk yerde. Ya da ne bileyim belki bi 18-200 falan düşünürüm. Canon çok zorlayacaksa, ki ben de öyle düşünüyordum, Nikon daha iyi bir tercih olacaktır.

d300 ve d200 benim için hayal şu an için. Ve zaten sanırım gerek de yok. Belki ikinci makinem olarak tercih edebilirim.. Hem zaten ilk DSLR deneyimim sonucunda neye ihtiyacım olup neye ihtiyacım olmadığını da tam olarak analiz etmiş olurum. İkinci makinemi daha sağlıklı bir tercihle almış olurum böylece. (Tabi artık 2 yıl sonra mı 3 yıl sonra mı.. :) neyse.)

d90 cazip gözüktü gözüme. Fotoğraf makinesiyle (HD bile olsa) video çekme taraftarı değilim aslında.. Yani öyle bir amaç için makineyi pek kullanmam. Belki kağıt üzerindeki birkaç kısa film projemi çekmeyi denerdim de, ne bileyim gerek yok. Öteki (fotoğrafik) özelliklerini değerlendirip ona göre karar veririm. d80'i gerçekten aşabilecekse, d90 alırım sanırım. Tabi umarım dediğiniz gibi 1 ay bekletir en fazla.. :)

1500 dolar civrına canon 5d alabilirsiniz.gerci bugun mark2 si cıktı hayvani bir alet olarak ama o 2700 dolarcık.
ama bu butce sadece makina butcesi degil objektifi de iceriyorsa sunu unutmayın.makinalar 2 yılda bir yenilernirken bu lensler icin en az 10 yıldır.
yani paranızı saglam uzun sure kullanacagınız lenslere yatırın.ileride daha iyi bir makina alırısnız.zaten lensler foografa makinadan daha cok etkir.finanasal olarakdaha az para kaybedersiniz hatta lenslere iyi bakarsanız ve kaliteli lenslerse hemen hic kaybetmeyebilirsiniz lens degerinden.makina her halukarda deger kaybeder.
nikonsa kendinize 1000 dolar civarına bi d200 bulun uzerine de kaliteli lensler alın.
canonsa da bir 30d yahut 400-450d falan alıp uzerine guzel lensler alın.d200 ve 30d sizi tatmin edecektir profesyonellik olrak.d200 le daha eski ve ucuz ama kaliteli sabit lensleri kullanma sansınız olacaktır.
nikonun ucuz lensleri de kalitelidir canonun ucuz lensleri gercekten dandiktir.
ama canonun l serisi lenslerinin ayarındaki profesyonel nikon lensleri genel olarak canon muadillerinden daha pahalıdır.
bence d200+50mm+28mm+tercihe baglı zoom lens isinizi gorecektir.d200 de sizi yarı yolsa bırakmaz elinizde makina oldugunu hissedersiniz merak etmeyin.

www.ucuzu.com

d200'ün sırf gövdesi dediğim paralara tekabul ediyor. Bu paraya bir de lens sığdırmayı planlıyorum. O yüzden galiba kararımı nikon d80 yönünde verdim. D200 beni bir hayli aşıyor. Gerek de görmüyorum şu aşamada. Belki ilerde ikinci dslr'mi alırken daha profesyonel bir alet seçerim. Şimdilik ihtiyaçlarımı tam olarak kestiremediğim için d80 bana yeterli gelecektir.

Fiyat olarak da daha iyi.. 18-135 kit ile baya iyiymiş. Alırken soruşturacağım, param yeterse 18-200 lens alırım. 18-135'i yettiremeyen birkaç arkadaşım oldu da.. gerçi ben yakın plan çalışmayı düşünüyorum çok fazla tele olmasına gerek yok da, neyse bakalım.

Bir de balıkgözü lens düşünüyorum da.. Onu da gerçi tam şu an araştırmaya başlayacağım fiyatlarını falan. Tahminimce iyi bir balıkgözü objektif beni baya aşar.. Ama yine de "ben şunu kullandım, seni tatmin eder, d80'e takabilirsin uyar" dediğiniz balıkgözü lens varsa çok çok süper olacak.

Evet karar kafamda yavaş yavaş oluşmaya başladı. Fikriniz varsa belirtin tabi.

Edit: Fiyatlara baktım da, fish-eye hayallerim suya düştü ahahah. Neyse :)

asamaz arkadasım.git hayyamdan al d200unu sıfırı 1300-1350 dolar ikinci eli de 1000 dolar falan.fotokritike uye ol ya da alınık satılık forumlarını takip et.metro fotografcılıktan alabilirsin 0.iki yıl garanti veriyorlar spota.ben yıllardır calsırım bir sorun yasamadım.hatta turkiyede olmayan ilk 15 gun bir sorunda direkt degisim garantisi bile var.ama ben illa karfoya para vericem diyosan o baska.

canon 40d ve yanina "24-105mm f4L is usm" al, mis gibi oh.
ya da daha ucuz bir alet alip direk lense yatirim yap.

canon eos 40d : 1000 usd
24-105mm : 1200 usd


ya da 40d+17-40mm f4L al.
17-40mm : 750-800 usd


$ahsen ben
40d govde
tamron 17-50 f2,8 (500 usd)
canon 50mm f1,8 (120 usd)
canon 70-200 f4L (700 usd)

almayi du$unuyorum ama 50d ciki$inin 40d fiyatlarini etkileyecegini du$undugum icin biraz beklemeye karar verdim govde icin.

Nacizane fikrim şu aralar bir dslr almak için olabilecek en kötü zaman. Bence biraz daha bekleyin. Canon ve Nikon duyurdukları modelleri piyasaya sürsünler, kritikleri okuyun, makineleri bir deneyin... Ve tabii yeni makinelerin çıkmasıyla beraber eski seriler değer kaybedecekler. d200'ler 40d'ler falan çok daha ucuzlayabilirler. Biraz daha beklemeniz sizin yararınıza şu noktada.

canon ve nikon üzerinden konuşmak gerekirse;

modellerin rakam hanelerine göre prefesyonellikleri sıralanmaktadır.
Örneğin Canon'da
3 haneliler başlangıç (350D, 400D, 450D) (Nikon muadili D70, D80, D90)
2 haneliler yarı profesyonel (30D, 40D, 50D) (Nikon muadili D200, D300 vs.)
1 haneliler tam profesyonel yani aşmış (1D, 5D vs.) (Nikon muadili D2X, D3 vs)

2000 ytl.nin üzerine çıkıyorsan, kesinlikle yarı profesyonel seviyesinin altına düşmemelisin.

Bilmen gereken iki kriter var:

1 - Birbirinin muadili olan bir Canon ile bir Nikon arasında her zaman 300-500 dolar fark vardır, Nikon daha pahalıdır.

2 - Canon için lens bulmak hep derttir, normal canon lensler kötü, l serileri çok pahalı olduğu için sigmalara kalırsın. Oysa Nikon'a 50 yıllık lensi bile takabilir, kullanabilirsin, uyumsuzluksorunu yaşamazsın.

Ek bilgi olaraktan, Nikon D300 şu an piyasada fiyat performans anlamında en uygun makinedir ve kesinlikle tercih edilebilir. Ona paran yetmiyorsa Paradoxical'ın bilgi ve deneyimine güven ve Canon 40D falan al derim.

En iyisi en yakın zamanda Sirkeci'de turlayıp fiyat araştırması yapmak. Param elverirse sanırım en fazla d200 alabilirim. Olmazsa dediğim gibi d80 de benim işimi görür. Daha etim ne budum ne. Aslında d200 çok daha iyi olacaktır da.. Ne bileyim para meseleleri işte.

hayir, kimse giremiyor. ramazan ramazan peygamer, allah, vs. hakkinda bu kadar atilip tutulursa olacagi buydu. cik cik subaneke isallaa yarebbim isalla dinimiz amin

"Internet Explorer cannot display the webpage"

bunu da ie diyor, açılmıyor yani sözlük.

Bu da Opera'dan gelsin:

Uzak sunucuya bağlanılamıyor.

Erişmeye çalıştığınız sozluk.sourtimes.org? adresi şu anda kullanılamıyor. Adresi (URL) doğru yazdığınızdan emin olun, sonra da sayfayı yeniden yüklemeyi deneyin.
Internet bağlantınızın etkin olduğuna emin olun ve aynı bağlantıyı kullanan diğer uygulamaların çalışıp çalışmadığını denetleyin.

google chrome ise Bu web sayfası kullanılamıyor demekte.

kurcalamyın bozarsınız dedik ama.

ping ise şöyle diyor
32 bayt veri ile 84.44.114.44 'ping' ediliyor:

İstek zaman aşımına uğradı.
İstek zaman aşımına uğradı.
İstek zaman aşımına uğradı.
İstek zaman aşımına uğradı.

84.44.114.44 için Ping istatistiği:
Paket: Giden = 4, Gelen = 0, Kaybolan = 4 (100% kayıp),

eksibition da haliyle göçmüş durumda . login olunamıyor. keşke bition coderları duyuru coderları kadar zeki çevik ve ahlaklı olsa..

bition aciliyor $u an..

açılıyor da login olamadıktan sonra ne faydası var? thalamus anca bili bililerle uğraşsın :/

sözlük ciddi bir saldırıya uğramış olabilir arkadaşlar. ben diyeyim dinci mafya siz deyin kemalist mafya

(bkz: hepimiz ölücez)

biraz zorlamak gerekiyor

az önce 10 dakikalığına çalıştı ve yine gitti..
Service Unavailable diyor kendileri..

su an calisiyor gibi. en son 1 dk once entry girilmis..

(bkz: 17 eylul 2008 eksi sozluk un kapanmasi)

sistemini winamp ve ornegin windows media player ile ayni sesi verecek sekilde ayarla, kulakligi tak, bir arkadasindan cesitli muzikleri senin bilgin olmadan herhangi birinde calistirmasini iste, eger winamp'i ayirtedebiliyorsan o zaman winamp gercekten superdir. eq ayarlari kapali olmasi lazim bunu yaparken cunku evet belki winamp daha basarili bir eq ayari algoritmasina sahiptir.

winamp ın üstünlüğü olsa olsa aşina olmakla alakalı. misal ben jetaudio kullanıyorum aradaki bariz farkı teneke kulaklarımla anlayabiliyorum.

eq kapalı olduktan sonra zaten anlamı kalmıyor...

Daha önce de çeşitli yerlere yazmıştım burada tekrarlayayım: mp3 standardının "tek" dekoderi vardır. Bütün pogramlar herhangi bir post-process öncesi(eq dadahil olmak üzere) biti bitine aynı çıktıyı verirler, verilen bri dosya için.

Bir fark hissediyorsan, farkı neyin yarattığını kendin söylemişsin zaten: eq

eq denilen şey bir dsp işlemidir, yani sinyal üzerinde matematiksel işlemler yaparak istediğin frekansları belirli performanslar ile arttırır ve/veya azaltırlar. Her yaızlımın ve donanımın ayrı ayrı eq devreleri/algoritmaları birbirinden farklıdır ve farklı sonuçlar verirler. Yani iki farklı yazılımda aynı eq değerleriyle aynı sonucu almayı beklemek yanlış olur. Farklı algoritmalar farklı sonuçlar üretir.

Eyvallah...
Winamp'ın içinde neler dönüyorsa artık, cillop gibi çalıyor mp3leri. Ekolayzırına kurban olduğum.
(bkz: biz ayrılamayız)

diğer cevaplara göre gayet saçma sapan bir yorum olacak da:

benim duyduğum müzik kalitesi winampte kullandığım skine göre bile değişiyor.
psikolojik yönü var yani. epey bence :)

pipboy skininden başkasını kullanamıyorum misal...

winanmp daha az sanal bellek(ram yani) harcar media playera nispeten . bide winanp dinlerken j ye basarsin arama menüsü cikar yazarsin oraya sarki ismini hemencecik bulur o sana. ara sira wistada durup dururken çalişmayi durdurdu filan der ama iyidir hoştur severim lamayı.

@mortifera
www.fliptech.net adresindeki skinin modifiye ettiğim şeklini kullanıyorum(yeşil yerleri gri yaptım).

@kasar
performans derken, sesi kastetmiştim. sağol yine de.

"not bad, not bad at all."

--col. bat guano

jet audio deneyiniz winamp'la farkini gorunuz derim ben..
edit: bi de, muzigin en akustik ani her bi ayarin flat oldugu zamandir. (gitmeseeek deee gormeseek dee)

jet audio'yu yıllar önce denemiştim(Winamp kullandığım ilk yıllarda). Ama ısınamamıştım, sonra belki elli defa yenilemişlerdir ama yok beni zamanında kaybetti...
"Lütfen wmp, aimp ya da foobar2000 ile gelmeyin..." dememdeki neden bu idi, yıllar içinde hemen her oynatıcıyı denemişliğim var(tek tek yazamadım).

sozluk.sourtimes.org

bildigim tek sey citroen c4'un direksiyonuna alismak biraz guc; sadece cember donuyor ve direksiyonun govdesi sabit oldugu icin dikkatli olmak gerekiyor.
aslinda hyundai coupe ile c4 ayni segmentte degil gibi, lakin c4 coupe derseniz, belki.

alacağınız arabayı ne kadar süre kullanmak istiyorsunuz? Örneğin, şimdi ikinci el alırım, iki üç sene sonra da sıfır alırım diyorsanız o zaman c4 alın. Satmak kolay olur. Ama yok ben alıcam hurdaya kadar kullanıcam diyorsanız o zaman hyundai coupe da güzel olabilir. Bu arada, bence c4'ün en güzel yanı direksiyonu. Uzay aracı kullanıyormuş gibi oluyor...

c4 lerde genel bir direksiyon arızası sorunu çıkabiliyor, o yüzden hastalıklı bir araba. ama yine de citroen.. aynı fiyatlara corolla falan bulursun bence..
uzak doğu arabasından şaşmamak lazım, toyota, hyundai, kia, honda...

diğeri hyundai cuope ise ne bileyim.. bence gereksiz bir araba.
spor arabaya binilcekse bu hyundai coupe ya da ferrari çakması fiat coupe ile olmamalı.. aslanlar gibi audi tt ya da z3 falan olmalı derim..

üç yıllık c4 kullanıcısı olarak kesinlikle c4'ü tavsiye etmiyorum. kullanım hatası olmaksızın çıkan problemler nedeniyle en 6-7 kere servise sokmak zorunda kaldık. benim arabanın talihsizliği diye düşünmek istiyorum ama servise aynı&benzer sebeplerden giden bir çok araç olduğunu forumlardan biliyorum. hyundai'yi bilemem ama c4'ü kesinlikle önermem. Bir de anlamadığım direksiyonun neden bu kadar problem edildiği. hiç bir farkı yok diğer arabalardan oturur oturmaz gidiyorsun dışarıdan öyle gözüküyor heralde.

hem bende c4 var hemde annemde vardı annemin c4 trafik kazasında pert oldu o kazadan burnumuz bile kanamadan çıktık kısacası güvenli bir araçtır şu an kasko şirketinden parayı tahsil etme aşamasındayız parayı alınca %80 gene c4 alıcaz. c4 ün benzini dilezi vtr si vts si 1. el 2. el falan hangisini düşünüyorsan söylersen daha çok yardımcı olabilirim.

bence yeni mitsubishi lancer lardan alın bizim 2007 modeli olandan var şahane rahat konforlu yeni reklamlarını göreceğiniz köpekbalığı karaya çıktı reklalarıyla lanse edilen yeni lancer hem görüntüsüyle hem de özellikleriyle etkileyici bir yapıya sahip. hele bir de japon arabası tavsiyeederim

c4 ile her çukura 5 km ile girmek zorunda olan bir arkadaşa sahibim. hiç tavsiye etmiyorum. iç kısmı da berbat. sadece gösterge panelleri filan değişik, hoş olmuş. onun da kralı civic'de var.

internette yaşadığım problemden ötürü anca cevap yazabiliyorum. yav şimdi cevaplara baktım kafam iyice karıştı :S coupe'den vazgeçmek üzereydim ki vazgeçtim, şimdi c4'ten de vazgeçmek üzereyim. c4'ün tasarımı falan çok hoşuma gidiyor yahu o kadar kötü bir araç mı sahiden?

sorudan sonra izledigim bir top gear programinda jeremy amca c4'un cok kotu bir otomobil oldugunu ifade etmis. dis gorunus evet gayet guzel tasarim hos fakat icine binince durum degisiyormus demek ki.
bir ornek de ben vereyim, yas ortasinda bir arkadasim kia cerato almak istiyordu, alacagi otomobili test etmek icin bir sure kullanmis. disardan bakinca otomobil cok cekici gorunmemis ama icerden bakinca herseyin degistiginden bahsetmisti. bunu kendim de gordum.. yalniz bir cok kia cerato'da vites kutusuyla ilgili kronik bir sorun varmis ve cozulemiyormus.. bu yuzden dis tasarima veya fazla on plana cikan ozelliklere aldanmamak gerekir. sonucta yuksek miktarda para veriyorsunuz ve burokrasiyle bol bol muhattap oluyorsunuz.. iyi arastirip iyi karar vermek gerek..

size en uygunu windows movie maker derim. biraz daha kastırmacalı işler yapacam diyorsan adobe premiere

youtube videosu yapacaksanız movie maker yeter artar bile! :)

biraz daha ilerisi için adobe premiere veya edius.

sony vegas da guzeldir gayet, daha anlasilir ve daha stabil calisiyor.

(bkz: edius) da deneyebilirsiniz.

yakın yakın. 3-5 dk yurursun.

şu yenibosna, beylikdüzü otobuslerinin falan kalktığı yerin orda olması lazım.

samiyen'in cevahir'e dogru bakan tarafinda kalmakta. tam karsisinda trumph tower insaati ve vodafone'un binasi var.

Metronun M.köy çıkışından, M.köy Otobüs Durakları kapısından çıkınca sağ tarafınızda kalıyor. En kesin yol, önden koşturan kalabalığı izlemek. Olmadı, durakların oradaki ışıklardan karşıya geçince, metrobüs durağına giden alt geçit tam karşınızda kalıyor.

ok tesekkur ederim bugun bindim gordum nerede oldugunu:)

evet efenim mac'de her program calismamakta. arti, mac icin cok cok az crack'lenmis ya da free program bulmak soz konusu oldugundan, cok fazla program secenegi olmayabilir. yani aliyorsaniz, lisansli almak durumundasiniz.
buna ek olarak, sadece orta ve buyuk olcekli firmalar mac icin program oyun vs yazmakta, kullanilan x programin mac uyumlu versiyonu olmayabiliyordur.
tabi bunu kategorize etmek cok uzun sureceginden, baslangicta gereksinim duyulan programlarin mac versiyonlari var mi yok mu bakilabilir ve lisans mevzu da buna gore belirlenebilir..

temel her programın mutlaka kendisini veya alternatifini bulabilirsin. ama windowstaki kadar sorunsuz olmayacaktır tabii. windowsta bir programı hemen bulup kurmaya alıştığından dolayı ilk başlarda sıkılabilirsin.
oyun açısından pek parlak bir durumda değil mac. bulursun bazı oyunları ama.. şans..
mrtksn'in de dediği gibi, en kötü ihtimal win yüklersin acil bir durum olduğunda. (windows performansı konusunda hiçbir şekilde endişelenmeye gerek yok)

windows yüklemediğin taktirde mutlaka problem yaşarsın. eski programların ve oyunların çalışayacak zaten mac os'ta. çünkü exe diye rar diye bir şey yok. :)

her şeyi baştan bulman gerekiyor mac os için.

madem windows kuracaksın o zaman ne anladım macten?

bende mac düşünmüştüm de o para o donanıma verilmez deyip normal pc aldım.

Yazar olan bir arkadasiniz sizi cagirirsa, yanci olarak gotururse olabiliyor diye biliyorum. Yazar olmayan birinin de zirvelerden ulu orta haberdar olmasina sicak bakmiyorum. (Zaten oyle bir sansiniz da yok)

Eger yazar arkadasiniz varsa sizi +1 olarak getirebiliyor, tek basiniza zirveye gidip de ben caylagim/okurum derseniz de kimsenin sizi dislayacagini sanmiyorum.
Zirvelerden haberdar olmak icin de yazar arkadaslariniza baktirabilirsiniz limon'dan.

think martini ben yazarim, seni +1 im yaparim gel yamacima :P zirve senin kopeeeeen olsun be! :P

ssg'ye mail atıyorsun o sana her gün msn'den haber veriyor zirveleri. ayrıca dilersen +1 olarak seni yazıyor limona.

ahah son zirvede bir ayyaş vardı. bi yerlerden çıkıp gelmiş. valla en son polis götürdü herifi. ayyaş dediğimde 20lerinde bişiydi. öyle bir tip olmadığınız sürece kimseyi dışlayacaklarını sanmıyorum.

bodom abicim ssg beni engellemis msn'de, bi ara citlatir misin florida'daki sahile karsi mangal zirvesine gidelim berabercene

baba ssg şimdi uyuyo kedi gibi. kıyamıyorum uyandırmaya. sabah ola geri gele. (öyle miydi lan?)

Yok canım daha neler, gidebilirsiniz tabi. Zaten kim nereden bilecek yazar olup olmadığınızı.

teşekkür ederim yanıtlar için, bir yazar arkadaş bulup gelemesem de dışlanmamak güzel:) yalnız bu ssg'ye mail atma işi konusunda ciddi misiniz onu merak ettim. hakikaten varsa böyle bir şansımız, değerlendirmek isterim de:) (öyle içip içip dağıtıcak biri diilim, en azından polislerin alıp götüreceği kadar kafa ağrıtmam:))
@egotm; ekşi duyuru'daki cevaplarına bakılırsa senin yanında getiriceğin kız sayısı biraz fazla olur, hemcinslerimin hakkını yemiyim, yine de teklifin için sağol:) yazar olunca kıymete biner, öyle bol keseden harcama istersen:)

@think martini, ha ha yahu ben yazarim zaten :)

ayrica evet ssg'nin msn'i zimbirtisiyla dalga gecmis arkadaslar. eger zirveler hakkinda daha fazla bilgi alayim diyorsan, sourberry chat var; oraya da fikir danisabilirsin.

insanları hoşuna gitmeyen özellikleriyle birlikte kabul et, ama bu özelliklerin ve sana verdiği zararların üstünü örtüp görmezden gelme. yaşamadığın olayların hayalini kurmakta bir yanlışlık yok ama onları gerçeklerden ayrı tutmayı başarabildiğin sürece.

insanların davranışlarını çeşitli kalıplara sokmadan objektifçe değerlendirmeye çalışmalısın. bir davranışın asla kişinin benliğini yansıttığını düşünme. aklında insanlar hakkında bir görüş oluştururken birkaç davranışına değil her özelliğine bak. söylemesi kolay biliyorum, ne demişler can çıkar huy çıkmaz. ama uğraş en azından.

*bence
onyargiyi yikmanin ilk yolu, yargisizligi ogrenmektir. ama bunu hic bilmiyormuscasina ogreneceginizi dusunmeyin, zaten yargisizligi biliyorduk, onyargiyi sonradan ogrendik.
onyargi egilimli oldugumuz konularla ilgili;
-her ihtimale hazirlikli olmak,
-karsimiza cikan sonuclara sasirmamayi ogrenmek,
-tepkisizligi, "hayir" ya da "evet" diyebilmeyi ogrenmek,
-notr ve tarafsiz olabilmeyi basarmak
onyargiyi bir nebze azaltacaktir. unutmayin ki, insanlar sonsuz potansiyele sahiptirler ve her seyi yapabilirler, hicbir sey yapmayarak da cok sey yapabilirler.
ilerleyerek veya geri giderek yine ayni sonuca ulasabilirler; olumlu hareket ettiklerinde bile bu sadece kendilerine yarar, etrafta olumsuz etki birakabilirler. bu tarz bir cok bilesen, bu potansiyelin icinde gizlidir. potansiyel de insanin icinde.
yargi koymadan once mutlaka dur, kendini tum dis etkenlerden soyutla ve bir defa daha dusun..

gidip yerinde inceleme gerekir ama size üstünkörü açıklama vereyim.

büyüklüğe bakılırsa bunlar farklı kaya tabakaları, katmanları. farklı sertik ve dirençteler. rüzgar (veya su, bilemiyorum bölgenin yapısını tamamen atıyorum bunları neyin aşındırdığını) aşındırması sonucu kenarlardan yuvarlaklaşmış ama merkezde sağlam kalmışlar. ki siz de bunu düşünmüşsünüz önce.

azari dağlık ve bölge belli demişsiniz, zaten cevabı da siz vermişsiniz. bu bölgeye özgü kaya oluşumları, bu bölgede bulunan bu farklı dirençteki taşlar etraflarındaki kayalar ufalanırken direnç göstermişler.

jeolog değilim, ancak az gezip görmedik. bölgeyi incelemeden benim cevabım bu kadar. hoş incelesem de ben anlamam zaten daha fazlasını =)

bence farklı kaya tiplerinin rüzgar aşındırması.
ya da şakacı bir buldozer kullanıcısı dizdi bunları. isklelerde falan muntazam şekilde diziyorlar. bunu da yapmış olabilirler.

bahsettiginiz bolge gecmis zamanlarda sularin altindaydi ve asinma ile bu sekle geldiler (diye biliyorum)(zamaninda mugla'da yasiyordum)

Bir Jeoloji Muh. 2. sinif ögrencisi olaraktan ne kadar yamulcağımı bilsem de efendime söyleyeyim Allah'in hikmeti bi' yerde, farklı kayaç tipleri değil, tamamen fiziksel metamorfoza ugramış şeyler.Büyük ihitmalle volkanikler, Aydın-Muğla otoyolunun iklimi de tahminen bol rüzgarli olacağından rüzgarin etkisi büyük.Rüzgar nasil böyle birşey yapar dersekte, kayaların bozuk aerodinamigine baglarim olayi.Kayalarin niye aerodinamigi bozuk dersen, Allah'in hikmeti derim.
Edit: Dikkat ettim suyun etkisi de var.

eski aydın - muğla yolunu bilenler bilir, o bölge acaip bir vadi, dibinde su akar ve rüzgar esintisi dar bir vadi olduğu için çok kuvvetlidir. araba savrulurdu eski yolda giderken kışın öyle eserdi rüzgar. bunların etkisi olabilir.

jeoloji değil ama rehberlik bilgimle açıklayayım
turistlere de böyle anlatırız
"farklı yoğunluktan oluşan volkanik tüflerden oluşmuş bu kayaların rüzgar yağmurgibi etkilerle eşsiz bir şekilde aşınması oluşan doğa olayı" gibi

kayaların yerden çıktığını (yamaçtan yuvarlanarak gelmediğini, "mostra" olduğunu) varsayarak yorum yapacağım;

sanırım bölgedeki kayaların hepsi aynı tür ve dayanımları az. bu sebepten bölgeden geçen bir nehir vs. aşındırıcı su ile kırılmış ve fotograftaki eksik kalan kaya parçaları ufalanarak taşınmışlar. kalan kayaların parça parça görünmesinin sebebi de bölgede depremsellik olması olabilir. pek çok küçük fayın oluşturduğu bir fay sistemi bölgede etkin olmuş diyebiliriz. bunun yanında dayanımları az olan kayaların kırıklarına giren suların soğukta donarak hacimlerini arttırması ve parçalara büyük bir kuvvet uygulamasıyla kırılmalar gerçekleşmiş olabilir.

yine de gidip görmeden sağlıklı bir yorum yapılamayacağını unutmamak lazım.

dostum belki hesap ayarlarinda dosya transferini engelleyen bir ayar degismis olabiler. bunun disinda bana pek de sasirtici gelmedi bu sorun :p

Tatmin edici bir cevap değil adamım ha! :)
Yok öyle bir sorun da yokmuş.

senin veya karşının firewall u websense'i vs blokluyor olabilir

@kokomichu: peki nasıl engelleyeceğim bu engellemeyi?

oyun oynamak ya da çizim vs için program kullanmak niyetindeyseniz onboard ekran kartını unutun derim ben kısaca

after effects ve montaj programları kullanıyorum. performans lazım yani. bide photoshop tabi.

ama adam çok emin 1 şekilde performansının çok güzel olacağını söyledi. emin olamadım.

adam sene bikaç yıl önceki sistemi okumuş bu parçalara para vermeye değmez işlemciden kaybetmiş zaten amd ucuz ama fanları elektrik süpürgesi bellek diyince akla kingston gelir 160 harddisk bitti artık onboard ekran kartı ne olursa olsun 8600 performansı gösteremez bence koşarak uzaklaş o bilgisayarcıdan ayrıca bilgisayarında yeni pc aldırıcak sorun olduğunu sanmıyorum ama tabi dersen bahane arıyodum o başka:D ama bu sistemden uzak dur bende sana bişeyler önereyim
işlemci:celeron veya ucuz bi core 2
anakart:asus(80 ytlye bile sağlam anakartı var)www.vatanbilgisayar.com
bellek:2gb kingston(60 ytl)www.gold.com.tr
hdd:min 250 gb
kasa:git dışardan kafana yatan bi kasa al
power supply(gerçekten önemli)55ytl high power
ekran kartı:50 ytlye milyonlarca pci-e 512 veya güçlü 256lık

bilgisayara rami kolay kolay ters takamazsın, üzerinde sadece tek yönde yerine yerleşmesini sağlayacak bir çentik bulunur. Ancak onu kırarak falan belki... Veya bir tarafını sokup bir şekilde kısa devre ile falan ters bişeyelr yapmış olabilirsin belki. Ama ram yerine oturdu ise ters takmamışsındır kısaca.(bilgisayarcı sana bilgisayar satmak için "ohoo bunun rami ters, megabaytı yanmış" gibi bir şey söylemiştir belki diye yazıyorum)

bende kurukafaya katılıyorum en kötü ihtimalle anakartı yakmışsındır onuda 70-80 ytlye halledilir bilen bi arkadaşın falan varsa o baksın

celeron islemci ucuzdur ancak beklenen performansi vermez soyliyim dedimdi.
after effects ve photoshop gibi programlar icin pci express ekran karti, 256mb iyi performans, 512mb cok iyi performans
islemci konusunda, cift islemcili bir intel ya da yine cift islemcili bir amd,
anakart ise lazim olabilecek her ozelligi desteklemeli. ornegin harddisk icin sata2, ram icin ddr3 gibi..
onboard ekran kartlari pci express kadar iyi olamazlar..
bi de, 2gb ram yeterlidir..

hah, ben de tam öyle diyecektim. ram'i ters takmak deveye hendek atlatmaktan zordur valla. ben düz bile takamıyorum ahah...

ya anakart yanmıştır, ya psu. öyle kolay kolay zortlamıyor ki bilgisayar denen hödö?

ya valla bilgisayarcı beni kandırıyor olamaz çünkü baya baya yandı anakart. odayı duman doldurdu hala yanık kokusu var. nası başardım bilmiyorum ama rami ters taktım işte :) yeni sistem toplamaktan vazgeçtim eski anakartımın aynısından arıyorum şimdi. yardımlarınız için teşekkürler.

herhangi bi elekronikçiden jack çoğaltıcı kablo alabilirsin. bir ucunu çıkışa takıyorsun diğer tarafta 2 ya da 3 çıkışa sahip oluyorsun. yanlız bu çıkışlar da orijinaldeki gibi stereo olacağı için 5+1 sistemde surround elde edemeyeceksin. sadece sesi hoparlörlere dağıtmış olacaksın.

5+1 en az 3 çıkış gerektirir, hiç bir anlamı olmaz. laptop tek çıkışı olduğuna göre zaten ses kartı da desteklemiyordur. 2+1 almak bence daha mantıklı. 5+1 dts albümlerde, dvd filmlerde ve benzerlerinde işe yarar. laptop için 5+1 pcmcia ses kartı alınabilir. ipod için stereo olarak bağlanabilir, destekliyorsa stereoX2 de olabilir. bu kadar:)

2+1 alsam peki, tek çıkışla ses elde eder miyim? (Laptopla?)

hiçbirine gerek yokki kutunun içinden pcye bağlamak için jacklar çıkıyor frontların kablosunu pcye bağladığınızda stereo seçeneği yaptığınızda çalışr

2+1 icin microlab tavsiye ediyorm

(bkz: jan svankmajer)

o yuvarlaga spot netleme alani diyebiliriz ya da focus point diyebiliriz.
dugme de alan derinligini gormemizi saglayan dugmedir, bu dugme isik simulasyonu yapmamizi saglar. ortam isigina gore sectigimiz enstantaneye gore diyafram en kisik konumdayken goruntunun ne kadar karanlik olacagini goruruz.
bu dugme 4.5 diyafram ve ustu diyaframlarda calismaz. 5 ve daha kisik diyaframlarda calisirlar. ayni zamanda net alan derinligini dusurerek objektifin acisi icinde kalan ve derinligin olmadigi mesafedeki nesnelerin ne kadar net ne kadar flu cikacagini gormemizi saglar (evet en de karisik anlattim sanki?) (fazla zamanim yoktu kusura bakmayiniz)

Sanırım vakit azlığından ve karışık anlatışımdan soruyu yanlış anlamışsınız =) Ben baya baya araştırdım da şiç bir işe yaramadıklarına karar verdim. İşe yarar birey olsa sorduğum onca adamdan birisi bilirdi heralde.

piyasada radyosu en iyi çeken mp3player kesinlikle iriver'dır. Ancak tek sorun bu ürünün türkiye'de distiribütörü olmadığı için garantili olarak bulunmamasıdır. Ben yaklaşık 1 ay önce iriver t60 aldım garantisiz olmasına rağmen ve çok memnunum. özellikle iyi bir kulakiçi kulaklıkla birleşince ses kalitesi daha bir muazzamlaşıyor, daha önce duymadığın ensturman seslerini bile duyabiliyorsun, inanılmaz bir ses kalitesi var. sözlükte bi bak istersen. fiyatı 120-130 ytl civarı ve 2gb. gittigidiyor.com'da çeşitli satıcılar satıyor, donanimhaber.com'da da amerikadan getirip sıfını satanlar mevcut.

(bkz: iriver t60)

bulabilirseniz, cowon marka superdir, ses kalitesi muhte$emdir efenim. lakin nerelerde bulunur ara$tirmak lazimdir.

philips

creative zen stone plus 2 gb. 140 ytl filan. ekransız olsun derseniz 99 ytl electroworld de sanırım.

cowon d&r'larda var. ama biraz zahmete girerek joehigashi'in tavsiyesine uymanızı öneririm. kesinlikle pişman olmazsınız. ben olmadım.

hangi dilde konusunda bir şey değil ama, eski İngiliz kaligrafisi çok şık, tabii Latin alfabesi olacaksa.

elfcesi pek bi egzantrik olur gibime geliyor, su adresten bakabilirsiniz elfce isim cevirilerine;
chriswetherell.com

soz meclisten taaa disari ama yazmadan da edemiyor beser: gormemisin oglu olmus tutmus pipisini koparmis, demisler.

oglunuzun adina bi agac falan dikin, daha faideli olur acz-i kanaatimce.

şahsen dövme fikri de çok hoşuma gitmedi, Derin yerine yabancı dilde bir kelime aramanız da. türkçe yeterince karizmatik değil mi? nedir ki sorun... yine de başarılar dilerim. oğlunuza da mutlu bir ömür.

runik alfabe gayet leziz olabilir
(bkz: futhark)

ambigram diye çok kral bir şey var ama yapılabilir mi kim yapar bilemiyorum.

abi size ne milletin dovmesinden? arkadas nasil bir sey onerirsiniz, nasil bi font, nasil bir alfabe demis. dovme yaptirayim mi, ne dusunursunuz dememis ki. insan yazmadan edemiyor, evet

bence türkçe yazın ama, kullanılacak yazı font'unu özenle seçin.

yani çince, japonca kanji falan çok gudik duruyor şahsi görüşümce, tatil beldesini basan krolar gibi; yabancı dilde çok hoş veya karizma değil yine bence.

ama gothic bir yazı font veya yine o ayarda sadece harf olsa bile sanat eseri gibi gözüken yazım türleri var.

ama bunun için düzgün dövmecilere (kadıköy'de negatif veya taksim'de sacred ink gibi) gitmenizi öneririm, ayrıca inkstanbul artcore özellikle methini duyduğum bir dövmeci. dövmeyi yaptırmadan önce bu bahsettiğim dövmecilerle konuşursanız, onlar size hem bir sürü öneri veya örnek sunacaklardır, hem de "hadi çirkin de olsa yapalım dövmeyi para kazanalım" mantığında olmadıklarından sizi fikir olarak aydınlatabileceklerdir.

yani buraya sormanız iyi olmuş evet, ama şunu da düşünün; dövme konusunda para derdi olmayan, tanınmış, iyi kazanan ve profesyonel dövmecilere sorarsanız size o dövmeyi yaptırmayacak olsalar bile kafanızdaki soruları en düzgün biçimde yanıtlamaya çabalayacaklardır.

www.ismididikle.com
burada ilginç şeyler var. barkod hoş olabilir bence.

kanji'yi triballeştirebilirsiniz, yani koyarsınız önünüze derin'in japonca yazımını, kağıt kalemi alıp tribal bir desen çizersiniz, ama içinde o kelime olur. dışarıdan desen gibi görünür ama aslında içinde kelime olur.
aynı şey arapça için de geçerli.

sorunuza cevap degil , kusura bakmayin ama oglunuza olan sevginizi baska sekillerde gosterseniz? sahsen benim annem babam benim ismimi dovme yapsa bu benim psikolojimi ciddi anlamda etkilerdi :S

ibranice yazın..şekil olur..

dafont.com

daemon tavsiyene tesekkurler ama onu ilk dogumgununde yaptık zaten fazlaaa fazlaaa..

raj, söylediklerin çok doğru ama neyseki dövme konusunda deneyimli bir aileyiz, genelde ruhsel'e gidiyoruz duymuşsundur ve herkese çok çok teşekkür ederim çok güzel fikirler verdiniz,yaptırınca resmini buraya koyarım:)

angelina jolienin cocuklari icin yaptirdigi dovmeye bir bakabilirsiniz isim degil ama yine de hos.

kayranin kedisi, sen söyleyince baktım da çocuklarının doğum yerlerinin koordinatlarını yaptırmış sanırım. Onlarda çocuk bol tabi, her ülkeden bir çocuk alıyorlar:) bir hayli koordinat birarada hoş olmuş da bir tane nasıl olur acaba..

ibrani alfabesi oldukca estetiktir.
bununla beraber ibranice ceviri icin internet sitelerini kullanmanizi tavsiye etmem, ibranice cok farkli yazim kurallari olan bir dil oldugundan bilen birine cevirtmenizi tavsiye ediyorum. eger ibranice istiyorsaniz, yazariz, upload ederiz gerekirse..

uzun uzun açıklamamdansa şu daha işine yarar bence;

www.moonphases.info

ekleme: kısa bi açıklama da yapayım yine de. tüm olay Güneş ışığının Ay'dan yansımasıdır. dolunay iken Güneş ışınları Ay'ın tamamından yansıyor ve biz de böylece dolunay görüyoruz. Dünkü parçalı ay tutulması gözleminde bir arkadaşım "zaten Ay'ın evreleri bu sebepten olmuyor mu? bunun ne özelliği var" demişti. Ay tutulmasıyla evreleri karıştırılır genelde.

şu sayfada kadın çok güzel açıklamış:

science.howstuffworks.com sayfasının hafif sağ tarafında "Play Video" yazıyor oraya tıklarsan görürsün. ingilizce anlatıyor ama sen animasyondan anlıyorsun zaten.

kısaca özü şu işin. ayın göremediğimiz karanlık kısmı dünyanın güneş tarafından gerçekleştirilen gölgesidir.

en güzel görsel şu gibi geldi bana:

astro.unl.edu

@ermanen, animasyon güzel ama bunda da ay tutulmasını hesaba katmamışlar. yeri gelmişken yazayım;

Dünya, her Ay ile Güneş arasına girdiğinde tutulma olacak diye bir kural yok. Ay tutulması için üç gök cisminin de ortak düzlemde bulunması gerekiyor. bu üç gök cismi her zaman aynı düzlemde bulunsaydı zaten dolunay diye bir şey olmazdı.

edit: @mutevaggil, hayır yahuuu göremediğimiz kısmının gölge ile ilgisi yok. hatta Ay'ın evrelerinin hiçbirinin gölge ile ilgisi yok. ışığın yansımadığı yer her zaman karanlıktır. olay bu. gölge olayı tutulma işte.

allahın işine karışılmaz diyerek konuyu kapatalım.

o değil de konuyu uzatmadan çevirmeden söyleyeyim. ayın evrelerini anlamak için tutulmayı biliyorsanız ondan yola çıkalım. Dünya, ay ile güneş arasına giriyor ve evreler oluşuyor olay budur. evet tutulmanın tarifi bu. peki niye her zaman tutulma olmuyor? çünkü güneş-dünya-ay üçlüsü her zaman aynı düzlemde olmuyor. Olduğu zaman da tutulma şeklinde vuku buluyor.

bu ay, dunya ve gunes dedigimiz yuvarlaklar var ya, hah onlarin yuvarlak olmasindan da kaynaklaniyor efenim (=
ben de sunu merak ediyorum ornegin, hep ay'in ayni yuzunu goruyoruz. neden bi kere olsun diger yuzunu goremedik ya da goremeyecek miyiz, merak ediyorum..

"The Moon is in synchronous rotation, meaning that it keeps nearly the same face turned towards the Earth at all times. Early in the Moon's history, its rotation slowed and became locked in this configuration as a result of frictional effects associated with tidal deformations caused by the Earth."

wikipedia'dan alıntı

www.youtube.com

google'in kendi player'i vardi sanirim acmak icin de.

(bkz: #8510028)
(bkz: #8919700)
(bkz: #9489302)
(bkz: #9682817)

bu yontemler de i$ine yarar sanirim ;)

youtube linkinde ve verilen entrylerde anlatilan yöntemler isime yaramadi. artik ise yaramayan yollar (arti ölmüs linkler) bunlar ki zaten hepsi 2006ya ait. hatta biri icin heh tam oldu diyordum ki sonunda "you are not visiting google video or the video cant be downloaded" hata mesaji ile karsilastim.
orbitle indirmek icin de url vermem gerekiyor, hangi urlu vercem ben ona?
dedigim gibi bir kac denemeyle bir flv dosyasi indirmeyi basardim (hala iniyor), dogru mu onu da bilmiyorum. yaklasik bir saatlik bir video icin 146 mblik büyüklük az geldi bana sanki ki videoyu sitesinde büyük ekran izlerken bile görüntüsü fena sayilmaz. normal mi dosya boyutunun böyle olmasi?
ayrica bu dosyayi vlc veya windows media player ile izlenebilecek bir formata cevirmek mümkün müdür?

www.gezginler.net

burda flv'yi mpg'e ceviren bir proram var. lakin indirip denemedim, seri numarasi vs ister mi bilemiyorum.
lakin daha once de yazdigim gibi gom player tek basina flash video izlemenizi saglayacaktir.

(bkz: videoget)

orbit kurun orbit

benim istedigim farkli birseydi aslinda ama yine de cevap veren herkese tesekkür ederim.

kullandığın programın doğru sonuç verdiğine emin misin? buarada mavi ekran ya da alakasız şekilde bilgisayarın kapanması gibi sorunların var mı? eğer 70 derece civarlarına çıktığından eminsen; işlemcinin üzerinde heatsink vardır ve onun işlemciye temas eden yüzeyinde termal pasta olur. belki termal pasta kimyasal özelliğini yitirmiştir ya da heatsink işlemcinin üzerine yeteri kadar baskı uygulayamıyodur (yeterli baskıdan kastım anakartını kıracak kadar vidalarını sıkıştır değil tabi). ya da fan toz vs. yüzünden yavaşlamış ve yeterli soğutmayı yapamıyordur gibi...

ilk etapta altta çalışan programları kontrol et. aşırı program varsa onları kapamayı dene.

olmazsa

işlemci fanına bir bakıver, performansı yerinde mi?
olmadı heatsink'i elektrik süpürgesiyle çektiriver. dene tekrardan işlemciyi.

core 2 lar zaten çok ateşli işlemciler.. benim makine yazları 55-60 derece arası idle da çalışıyor, oyun falan açınca kimbilir kaç oluyordur..

siz yine önlem olarak fanları temizleyin, belki daha iyi bir cpu fanı takabilirsiniz ama zaten işlemci aşırı ısınırsa kendini kapatır...

ben uzun sure bu problemle ugrastim, amd islemcili zaten laptop, iyice kendi kendine kapanmaya baslamisti. sonra bi fanini sokeyim dedim, meger fanin onundeki radyator(?) tamamen tozla kapanmis. icerideki sicak havayi randimanli olarak disari atamiyormus. butun problemi buymus. bi de hizlandi iyi mi temizledikten sonra.

şimdi, ben grafik tasarım okuyorum ve evden home office çalışıyorum, aynı anda açık olan programlar, adobe illustrator, photoshop, indesign, itunes, firefox ve msn açık aynı anda, ama daha önceden kendinden geçmiyordu böyle!

afedersin ama oeh?! o sicaklikta kapanmasi lazim aslinda. neyse, zamanla fanlarin temizlenmesi gerekiyor.
bios'a girip islemci isisiyle ilgili kesin bilgiyi almak mumkun. speedfan nadiren de olsa sapitabiliyor
pc'ye restart atip bios'a giriniz, health status'e bakiniz emin olunuz.
calistirilan programlar da yogun calisma temposunda anlik islemci kullaniminda peak yapabilmekteler.
*ek-> ram takviyesi de super ise yarar =)

@paradoxical: benim eski p4 ht işlemcim 85 derece civarında kapanıyordu :)

termal pasta değişimi, fan temizliği lazım. bir de sanılanın aksine kapalı kasa açık kasadan daha iyi soğutur fanlar normalse.

@ actionary
ustad bi gun kasayi temizleyip pc'yi actim, aliskanlik olmus hemen speedfan'i calistirdim. bi iki dakika internete girdim, bi baktim isi 80'e cikmis.. tabi islemci faninin kablosunu tam takamamisim, ucuruyodum az kalsin.. (amd 3000+ ¨2.3 ghz'dir kendileri)
yalniz bios'da "islemci su dereceye geldiginde safe-off yap" gibi bir ozellik oluyodu, o zaman otomatik olarak kapaniyodu alet. sanirim onun kapali olmasiyla da ilgili olabilir.

80-90 dereceye kadar bilgisayar kapanmayabilir. yeni nesil anakartlarda 90 derecenin üzerine kadar alınabiliyor safety temp değerleri.

70-72 dereceler çok yüksek olmasa da tavsiyem daha iyi performans ve stabil bir çalışma adına hemen kaliteli bir cpu cooler kullanmaya başlamanız. termal macunu üzerinde gelen coolerlardan birini tercih edin ve eski macunu kulak çöpünü kolonyaya batırıp iyice temizleyin işlemcinin üzerinden. yazılanların hepsini okumadım ama bir kaç ipucu daha vereyim soğutma ile ilgili: makineyi duvara çok yaklaştırmayın, kasanın 4 tarafındaki çevreye uzaklığı min 15-20 cm olmalıdır. kasa kapağınızı açık tutuyorsanız kapatın, fanlarınızı temizleyin doğru yönde takılı olup olmadıklarını kontrol edin. psu fanı hariç tüm fanların içeri hava vermeleri gerekmekte. psu fanı ise ısınan hava yükseleceği için kasa içindeki sıcak havayı dışarı atar ve bi nevi hava sirkülasyonunu sağlar. cpu cooler ın tam üzerine denk gelecek şekilde hava kanalı olan kasalarda, kasa fanı dışarı hava verecek şekilde takılıyor. bu büyük bir yanlıştır. o kanalın amacı fan yardımıyla dışardan direk havayı alıp havayı iki kere hızlandırarak cpu üzerine daha kuvvetli üflenmesini sağlamaktır. ve son olarak bilgisayarınızı çalışmadığı zamanlarda kapatın. tabii o da sıcaklığınız çok yüksek değilse zira ben izmir ikamet olduğum için burda çalışırken soğutma sistemi sayesinde daha soğuk kalan makineler gördüm.

ikisi de güzel marka bence..

40d derim
ben kullanıyorum ve çok memnunum.
+ ları:
gren problemi yok. ele çok güzel oturuyor ve ağırlığı da tatmin edecek ölçüde. lensler nikondaki kadar pahalı değil. lcd abartıldığı kdar da kötü değil ayrıca :)

tamron 17-50 ile kullanıyorum ve makinamı d3 e bile değişmem.

(git: 29169)

i$-ula$im-gezmek ya da ayağını yerden kesmek, ne için kullanicaksiniz arabayi?

renault twingo

çılgın bedişin bile dedesi ile bu arabaya biniyorsa bi bildiği vardır demeli

2004 hyundai getz, 1.3 motorlu?

kullanıyorum ve gayet memnunum.

hyundai accent'in de 1.3 motorlu olanları vardı, idare eder sanirim;

www.sahibinden.com&keyword=hyundai%20accent

ya da fiat albea,

www.sahibinden.com&keyword=fiat%20albea

veya renault clio,

www.sahibinden.com&keyword=renault%20clio

fiat'ın 1.3 multijet'lerini akılda tutmak lazım, çok az yakıyorlar. normal bir 1.3 25-30 kuruş yakarken, 1.3 multijet ile 15-18 kuruş seviyesine inmek mümkün.... bu da önemli. ayrıca gayet iyi gidiyorlar. o fiyata da sanırım albea bulmak mümkün olur.

kliması var, mp3 çalıyor, elektrikli ön camlar. zaten daha fazla aksesuar için de daha fazla para lazım...

1.4 opel astra mı 3 sene keyifle kullandım sene basında 15000 e sattım. gene param olursa gene astra alırım.

@05
tamamen gezi amaçlı.

ben size tekrar benzinli bir araba (hatta hyundai getz) almanızı tavsiye ederim, çünkü lpg takarsınız ve dizel kadar pahalı da değil lpg. klima, cd çalar, arka camlar da otomatik.

bir de fiat fanları kızacak ama, bir süre fiat da kullanmış birisi olarak fiat'tan ve renault'dan olabildiğinizce uzak olmanızı tavsiye ederim. hyundai, opel gibi arabalar gayet kalitelidir.

belki aradiginizi bulabilirsiniz;
technet.microsoft.com

ya da
technet.microsoft.com

networkdaki bilgisayarlarin sistem bilgiler icin belarc advisor kullanabilirsin. oldukca i$ine yarayabilir. ayrica Network View adında bir program var. onu da bir dene istersen.

2 ihtimal var,
ilki, sensörünün ömrü dolmuş;
ikincisi, objektifin içindeki optiklerden biri kaymış olabilir, çekim esnasında yamuluyor olabilir..
yalnız ikinci fotoğraf baya bi ilginçmiş. böyle bir arızayı ilk defa görüyorum, hem fotoğraf çekebiliyor hem de arızalı =)
eğer ilk gösterdiğiniz yer yetkili canon servisiyse, başka bir tanesine daha göstermeyi deneyin. aynı fiyat istenirse, yenisini almak daha mantıklı olabilir tabi ki. sonuçta aynı arızayı tekrarlamayacağını kimse garanti edemez..

ben ikinci fotoğrafı çok beğendim, bence bu şekilde devam edebilirsin.