mecidiyeköy durağında inmesende bi sonraki durakta insen ondan sonra da yürüme yoluna geçip maksimum 15-20 dakika da kağıthane de olsan olmaz mı ?

efenim çok uzun sürmez, 40 dk diyelim en fazla.
alternatifleriniz şunlar:
*otobüs:
metrobüsün olduğu yerde 48 numaralı otobüs kağıthane'nin merkezine gider
metrobüsün karşısındaki trump tower inşaatının hemen önünden geçen 48n ve 48h yine kağıthane merkeze gider
ya da
*minibüs
cumhuriyet'in mecidiyeköy'deki binasını biliyorsanız (cevahirin karşı tarafında kalıyor) binanın hemen ilerisinde kağıthane-sular idaresi ya da kağıthane-nurtepe minibüsleri var, onlar da kağıthane merkezden geçerler.

tabi ondan sonra ayazma caddesine nasıl geçilir tam bilememekteyim.

şunlara göz atınız;

bu adreste,
img177.imageshack.us

açık maviyle belirtilen nokta indiğiniz yer,
maviyle belirtilen bölge 48'in kalktığı durak
kırmızıyla belirtilen bölge 48n ve 48h'nin geçtiği durak
yeşil bölge de minibüslerin kalktığı yer.

hepsinin genel gidiş güzergahları ise, kağıthaneye kadar burada:
img269.imageshack.us

edit: kağıthane merkez'de inmek için, "kağıthane kültür merkez" yazan yerde (evlendirme dairesi de buradadır) inmeniz gerekir. lakin ayazma caddesini google earth ya da maps üzerinde göremedim nedense.

ek bilgi vereyim, ayazma caddesi kağıthane merkeze yakın değildir. maslaktan kağıthaneye inerkenki yoldur. maslağa daha yakındır yani.

sözlüğe girişi opera mini ile halledebilirsiniz, gayet çalışıyor. şahsen ufak tefek sorunlar olabilir, misal ben bugün bir yazara mesaj atmaya çalıştım lakin gönderemedi nedenini bilemedim. onun dışında giriyor çıkıyor.
sourberry'de radyo dinleme kısmını ise şimdi test ettim, dosya uzantıları *.pls ve *.alx elimdeki 8800 ne yazık ki bu formatları desteklemediği için radyoyu dinleyemedim. fekat sayfa içinde gezinebiliyorum (neye yarayacaksa)

bir sure klavyede zorluk cekebilirsin ama tus tanimlamalari da degistirilebiliyor. onun disinda pek zorlanacagini sanmam.

5 tam yıllık grafikerlik hayatıma dayanarak söyleyebilirim ki...

birbirleri arasında gidip gelirken yani mac den kalkıp win a geçerken yada win dan mac e geçeren arada karışıyor 5-15 saniye kadar.

ötesinde rabbimin verdiği otomasyon gereği çok güzel adapte oluyorsun.

zorlanacagını sanmam .

olaya bir de şöyle bakabiliriz, windows'da kullanılan bazı programların açık kaynak karşılığı mac için de mevcut o açıdan ben şahsen sorun yaşamadım;
photoshop -> gimp
bilimum browser -> safari ya da firefox
ms office -> open office

bunlar dışında windows'da sıklıkla kullanılan ve mac'de ancak ücretli alınabilen programların kullanımı şartsa, biraz sıkıntı olabilir. fakat yine windows'ta sıklıkla kullanılan programların ücretli de olsa karşılğı mac için yoksa, tam bir sıkıntı demektir. en fazla mac'e windows kurup o programları kullanmaya devam edersiniz.
bunların dışında hiçbir sıkıntı çıkardığını görmedim (sürüm de belirteyim, mac os x leopard)

program sıkıntısı çok fazla oluyor. onun dışında ofis programları, fotoğraf işleme, mp3 falan ekseninde dolanan biriyseniz pek sorununuz olmaz. ama oyundu, CAD'di falan derseniz program arar durursunuz. Mac'den windowsu emule edecekseniz de hiç değmez windows kurun yani.

(bkz: vinn)

tamam da modemle usb stick arasındaki fark ne? yani internete girebilmek için sadece usb stick yetiyor mu? sadece usb stick yetiyorsa modem ne işe yarıyor?
usb stick, modemle bağlantı kuruyor ise (bir nevi wireless adaptör - wireless modem ilişkisi ise) o zaman nerde kaldı bu işin mobil internetliği?

usb stick ile sadece bir bilgisayar baglanabiliyor. modem bildigin adsl modem gibi kablosuzu var kablolusu da var heralde. birden fazla bilgisayari ayni 3g baglantisi ile internete baglamak icin kullaniyorsun

edit: simdi tekrar baktim turkcell usb stick'e VINN 3G modem demis. modeme de VINN 3G multimodem demis

kisacik bi sure icinde wireless router'lari da cikacak bunlarin, ethernet-wireless ve usb modem kullaninabilen bir versiyon. tabi hangi operatorler cikarir, bilemiyorum. ama bi tanesinden eminim, cikacak.

yine bildigim bi tanesinden ornek vereyim, faturali hattina 12, 18 ya da 24 ay taahhutname imzaliyosun, sana 1gb ya da 3gb limitli paket veriyolar. 1gb vergiler dahil 30, 3gb vergiler dahil 50 lira. sectigin sure boyunca sadece bu ucreti oduyosun, cihaz ucreti vermiyosun (usb stick'leri ayrica almak istersen 160-200 lira arasinda degisiyo fiyatlari). 18 ya da 24 aylik taahhutname imzalarsan 3 ay hediye ediyolar.
daha fazla detay gerekirse mesaj atarim =)

usb stick olanları 3g hızında nete gireiblmek icin kullanılan modemler zaten. ayrıca bi modemı yok.

her yerde adsl, vdsl, cart curt bulunmuyor. ebesınınamındaki bi dagda tek sahip oldugun sey bi gsm sebekesi oluyor.

aslında hangi albümü aradığını yazsan (ki eğer varsa spesifik olarak aradığın birşey) illa ki buluruz bir yerlerden flac versiyonunu. genelde flac albüm indirebileceğin bir site bilmiyorum. mesela benim üye olduğum pretome.net te bazen flac albümler çıkıyor veya diskografiler. varsa aradığın belli bir şey bir bakayım.

roxio 8 ile sanırım istediğin formatta kaydedebiliyorsun.

torrent'lerde (en azından mininova'da) bolca mevcut aslında. rapid tarzı şeylerle uğraşırsan uzun yollu olur çoğu yerde üst upload sınırı 100 mb çünkü.

zamunda.net

@ cinematography
spesifik bir şey aramıyorum şu an ama madem sordum geldi aklıma. arctic monkeys - favourite worst nightmare albümü istiyorum hadi bakalım?! =)
pretome.net'e de bakayım teşekkür ederim.

roxio falan deneme bence. cd'den flac üretmek için eğer windows kullanıyorsan eac (bkz: exact audio copy), mac kullanıyorsan xld (bkz: x lossless decoder) kullanacaksın.

eac için çok güzel ayrıntılı bir tutorial: xs.vc

mac kullanıyorsan onun için tutorial bilmiyorum ama bakarım what.cd forumundan eğer mac kullanıyorsan, yazıyor orada tutorial adresi.

ne tür müzik dinliyorsunuz bilmiyorum ama işinize yarar belki;

metal.iplay.ro

hd bits ro da bolca var. bana da davetiye gonder bulursan.

katz.cd

walla torrent iyi tabi de herseyi bulmak mumkun olmuyor, arayıp da bulamadıklarını emuleden arat. mesela metal için çok geniş arşivli siteler var.(metalmadness gibi)

www.archive.org

bu sitede her grubun-şarkıcının parçası yok ama bir çoğunun var. flac ve mp3 olarak ayrıca yer almakta. şöyle bir arama yaptırıp heyvanlar gibi kaynağa ulaşabiliyorsunuz.

sevimli değil sanırım ama, güzel; (bkz: umberto d.) hitchock hmm, vertigo izlenmiş olabilir.. izlenmemişse, tavsiyelik.. bir de aklıma son gelen, (bkz: charade)

yine çok sevimli değil ama carnival of souls var.

bir tane de sevimli söyleyim little shop of horrors.

kind hearts and coronets var aklima ilk gelen ama cok da sevimli degil, farkli biraz.

(bkz: frank capra) ben kendisinden hazetmem pek ama döneme damgasini vurmus bir arkadastir.

(bkz: Irma la Douce)

sevimli filan anlamada bunlar güzeldir
dr strangelove
12 angry man
the good the bad the ugly
a fistful of dollars
for a few dollars more
james bond - the goldenfinger
dr. no

sevimli filmeler kategorisinden, oncelikle (bkz: the apartment)

ayrica my fair lady, the seven year itch, some like it hot, muzikal de severseniz singing in the rain

kesinlikle (bkz: some like it hot)

belcikaya gidecekseniz oradan almanizi oneririm. ben hollandadan 460 euroya aldim makinemi. burada etiket fiyati 900 euro civariydi. (sony a 350)

Daha ucuz bir bütçeyle lensle falan uğraşmadan giriş yapayım diyorsanız kendi makinamı da öneririm fiyatı bayağı düşmüş bu aralar. Fuji s5700. Makro modu inanılmaz sonuçlar veriyor.

anlergl.deviantart.com

Özellikle yusufçuk fotoğraflarıma bakın ;)

pentax k200d

@kmrr: Zaten öncelikli amacım şu işleri bana öğretecek bir model almak aslında. Okul bitince daha ileri bir seviye şeyler alabilirim sanırım. 1-2 sene idare etse, öğretici olsa yeterlidir. Çok da profesyonel olması gerekmiyor :) s5700 de aklımda, fotoğraflar güzelmiş gerçekten.

Ben de dslr almadan önce manul ayarları diyaframı enstantaneyi öğrenmek için almıştım. Maddi durumlardan sonra slr alamadım ama yine de severek çekiyorum. Az ışıkta performansı çok iyi değil yüksek isoda kumlanma yapıyor ama iyi ışıkta çok net fotoğraflar alabilirsiniz.

selamlar,

öğrenebilecek bir şeyden bahsediyorsak eğer, slr-like'ı kategori dışında tutuyoruz.. slr makinelerin karakteristiğiyle farklı yapılara sahiptirler, bu yüzden d-slr'a geçtiğinizde bazı şeylerin farklı olduğunu görüp onları tekrar öğrenmek durumunda kalabiliriniz..
nedir peki bunlar;
değişebilir objektif mevzusu ilk fark; slr-like bu açıdan kısıtlı kaldığından genelde objektifleri 25-250 gibi aralarında fazlaca fark olan odak aralığına sahiptir. bu da optik kalitesine göre değişken, ortalama fotoğraf kalitesi demektir.
ikinci fark, odak uzaklığı dediğimiz şey..
slr-like'da, odak uzaklığı 15mm olan bir fotoğrafla d-slr'da odak uzaklığı 15mm olan iki fotoğraf arasında çok fark vardır. slr-like'da çekilen fotoğraf normal görünürken, d-slr'da çekilen fotoğraf geniş açı etkisi nedeniyle yuvarlak hatlara sahip olacaktır..
upload.wikimedia.org
şurada görüldüğü gibi, özellikle karenin kenarında olanlar daha yuvarlak görünüp "distort" olacaklardır.
bu açıdan, dslr ile başlamak en iyisi.

öğretmesi açısından ise, açıkçası 300d de öğretir, 400d de. aralarındaki farklar çok değildir. ama şunu unutmamak lazımdır, öğrenmek istediğimiz şey fotoğrafın temelleri midir? eğer evetse, 300d alınabilir.
ama, bir üst modele ya da tam profosyonel bir modele geçince öğrenmemiz gereken daha fazla şey illa ki olacaktır. bu yüzden başlarken küçük düşünmek en güzeli. bu açıdan tavsiyem, en ucuz d-slr'ı almak. yani canon 300d iyi bir seçimdir.

tabi burada ekonomik tercihleri de göz önüne almak lazım;
eos 300d diyelim ki 500 liralık bir makine olsun; eos 400d ise 750 lira olsun. 250 lira daha verip daha iyisiyle başlamak, ekonomik olarak daha iyi bir tercih olacaksa, bu tamamiyle sizin bileceğiniz bir iş. parasal anlamda tavsiye vermem pek sağlıklı olmayacaktır. ha belki şunu söyleyebilirim; (çok klasiktir bu, bol bol duyacaksınız)
eğer ilerde yine canon kullanacaksanız, makineyle beraber verilen 18-55 objektifi (kit lens oluyor bu) almayın. zaten fiyatı çok pahalı değildir, 50 ya da 100 lira farkettirecektir. diyelim ki 300d aldınız, üstüne biraz daha para ekleyip sigma ya da tamron gibi daha güzel lensler almanız sağlıklı olacaktır (sigma'nın 17-70, tamron'un da 17-50 gibi güzel lensleri var).

pentax, nikon, sony alpha serisi de tercih edilebilir markalar bu arada. öğrenmek açısından yaklaşınca yine, nikon d40 modeli tercih edilebilir (yanlış biliyorsam düzeltin, en ucuz nikon dslr o idi)
pentax ve sony için ufak araştırmalar yapılabilir.
sirkeci- hayyam pasajına gittiğinizde, makine almayacak olsanız bile babataş'a uğrayın mutlaka.. bu yazdıklarınızı oradaki arkadaşlara (yılmaz veya şener abi) anlatın, yerinde tavsiyeler alırsınız..

(ek: sigma 17-70'e güzel demişim ama canon'un kit lensi 18-55'den güzeldir, aman diğer tercihleri göz ardı etmeyin)

400 D yada D60 önerırım 2. el rahatlıkla bulabılırsın hayyam paşajında

eger slr like alacaksan bir arkadasim olympus sp550 uz sini satiyor, ben de kullandim teknik hiç bir aksakligi yok ama body deki plastiklerinden bi kac yeri kalkmis, tekrar yapistirmis vs... www.letsgodigital.org
guzelligi danalar kadar zoom a sahip olması. 300 istiyor.

pentax k10d

şu sıralar için canon eos 40'd'yi öneririm. hayyamda 800 dolara kapatabilirsiniz "0" spotunu.

kit lens beni idare eder diyorsanız nikon d80, gerçi fiyat-performans olarak pentax k10d daha iyidir ama insan fotoğrafları denilince nikon tarafım daha ağır bastı :)

canon 450d

öncelıkle hangi şehirde oldugunu öğrenebılırsem yardımcı olurum
sana giriş seviyesi alınabılır
750 $ a 450 D alabılırsın kit objektif ile ama insan fotoları için nikon D80 önerebılırım yaklasık 2sınınde fıyatları aynı neredeyse

fiyat performans için canon eos 400d veya nikon d80
gerçi nikon d80 bulmak çok zor şu sıralar..

google adsense kanka. Sen tıklatıkça para kazandırıyorsun. Totalde bir kâr yok aslında, bütün gelirler server masraflarını karşılamakta kullanılıyor.

ya peki ben gece tıkladım şimdi bu reklamlara, sabaha doğru yine tıkladım bi sürü, tek bi kullanıcının her tıklayışı hesaplanıyo di mi? yoksa "tamam arkadaşın sen yeteri kadar tıkladın, gayrı ihtiyacımız yok sana" diyo olmasınlar? kıllanıyorum

daha once yazdigimiz gibi gunde 1 kere tiklamak (herhangi birine) bile yeterli. ne kadar farkli kisi tiklarsa banlanma riski o kadar azalir.

philips alın, daha kaliteli.

logitech döver. lakin bulabilirseniz x-530.

philips mms460.

logitech biraz pahalıdır ama bilgisayar aksesuarları konusunda şukeladır.

@karapolisnas neden x-530 ?

philips'in 2+1 ini kullanıyorum gayet iyi fakat 5+1'in de aynı performansı verir mi bilemedim.

logitech daha cazip gibi. yine de her ikisinden de mucizeler beklemeyin derim. özellikle müzik dinleme hususunda.

philips şekil olarak çok daha iyi olmasına rağmen

üzülerek söylüyorum ki logitech daha iyi

x-540'la x-530 arasındaki fark x-530'da bulunmayan ses kumandası. x-540 daha mantıklı yani.

Z-5500 al tum dertlerin bitsin derim. Acayip memnunum.

illa bu ikisi arasinda secim yapilacaksa, philips. ama sunu belirtmeden edemeyecegim, ikisini yan yana koyun, bi microlab etmez.

bende creative inspire 5200 var. bir gün hiç aklımda olmamasına karşın alışveriş sırasında logitech x540 alıverdim. öncelikle şunu söyleyeyim: bassları güzel. görünüşü şık. kablolar kalın, kaliteli ve yeterli uzunlukta. ama benim sevmediğim yanı, bassları düşürünce uydulardan gelen seslerin önceki sistemime göre daha cılız çıkmasıydı. sanırsam bu uydudaki hoparlörlerin daha küçük olmasından kaynaklanıyor. özellikle klasik müzik dinlerken iyice belli ediyor kendini. 4-5 gün sonra gidip geri verdim zaten.

@ozdek bütçem ona yetecek kadar fazla değil.

@paradoxical microlab a da benim kanım ısınmadı nedense.

philips mms460 i 4 senedir severek kullaniyorum.fiyat&performans acisindan gayet mantikli bi secim olur. pek tabii ki bu fiyata cok iyi bi ses kalitesi beklememelisin ama bass lari iyidir.

değerleri excelde grafik olarak çizdir göz kararı oranla aynı şekli wmpde yap diyeceğim ama çok kesin sonuç olmaz herhalde

müzikomanyak bir audiophile olarak söyleyebilirim ki, müzik dinlerken eq yalandır. sağlam bi sisteminiz varsa, eq her zaman flat olmalıdır. diyelim ki 5.1 sisteminiz var, sadece woofer'ınızın bass'ını biraz açsanız kafi.
aynı zamanda media player'dan koşarak kaçıp, foobar (+kullanılabilirlik) ya da jetaudio (++süper ses kalitesi) gibi güzel çalarlarla tanışmalısınız demekteyim efenim.
peki neden?
bi kere, yüksek bass bir çok sesi çatlatıp akustik özelliğini yitirmesine sebep olur. eq sesi fazla boğar veya fazla genişletir. sesin kristalize temizliğini yok eder. arkaplanda duyduğunuz gereksiz bass sesler feci ağrılar yapar başınızda.. (aslında bu bir bakıma, kişisel takıntı gibi bi şey:)

hepsini bi program bilir mi bilmiyorm ama everest bi cogunu biliyo evert.

Everest in değerleri stabil ve güvenilir olamayabiliyor. Ben her donanım için ayrı program kullanmanı öneririm. İşlemci için "CoreTemp" gibi. Hepsini toplu alayım diyorsan "Cpuid Hardware Monitor" oldukça iyidir.

www.cpuid.com

AIDA32 vardı eskiden baya bilgi veriyordu..bi google'dan araştırın isterseniz..

o zaman ekleyelim, ısı ölçmek ve harddisklerin durumunu görmek için, speedfan

sanirim tinnitus bahsettigin..
en.wikipedia.org

her titreşimin ses çıkarabileceğinden yola çıkarsak, dünyada durmadan titreşen şeyler var ve ses çıkarıyor bunlar. tabi alabilecekleri yol kısıtlı, yanıbaşında olmadığı sürece insanlar bunu zor duyacaktır.
bir de, duyma eşiği dışındaki frekanslara sahip sesler var.. bunlar normal bir insanın algılayamayacağı frekanslarda çıkmakta.
şöyle düşünelim, işte insan standart olarak 20-20000 hz arasını duyabiliyor (kişiye göre ufak değişikler olabilir tabi), her yer sessiz olduğunda duyduğumuzu sandığımız şey, bu frekansların uç noktalarında gezinen sesler.. yani, diyelim ki ortamda 19999 hz - 20001 hz arasında ses çıkaran bir şey olsun.. o 1 hz'lik ses kaybı yüzünden anlamsız bir ses duyuyor-duyduğumuzu zannediyor olabiliriz..
ya da havada bir miktar ilerleyip gücünü kaybeden seslerin kulağımıza ulaşması sonrasında duyuyoruzdur bunları. aslında hiç dinmeyen bir sessizlik var, ama tam olarak duymak ayrı yarım yamalak duymak ayrı bi şey..
tabi bu bir teori, kesin bi şey söylemek mümkün değil sanırım..

Kondansatör sesi o.

insan kendi vücudunun sesini de duyabiliyor o kadar sessizlikte. özellike kan dolaşımının sesini.

ben o sesi çok yoğun ve gürültülü bir günden sonra odamda her tür elektronik zımbırtıyı kapatıp pimapenleri de mühürledikten sonra, yani gerçekten sessiz olduğunda duyuyorum. eskiden trt'nin yayını bittikten sonra sabaha kadar çalan o tiz ses gibi bir şey. dinlersem delirecek gibi oluyorum o yüzden biraz kendi kendime konuşup o sesi unutmaya çalışıyorum. birkaç saat sessizlikten sonra geçiyor sanırım.

tinnitus mu bilmiyorum ama dışardan bir ses olduğunu sanmıyorum, daha çok büyük bir partiden sonra salonda kalan pislikler gibi geliyor bana bu ses :)

@paradoxical : 20000hz'e kadar duyan insan pek yok, özellikle yaş ve cinsiyete göre baya bir düşüyor üst duyma sınırı. Bittiği yere gelmeden de o frekans grubuna olan hassasiyet baya dik bir şekilde azalıyor, bir nevi fade-out var.(fletcher munson eğrilerinde görülebilir). 19999 hz ile 20001 hz arasında gezinen birşeyi öyle algılamayız gibime geliyor.

John Cage'in 4'33" isimli eserine bir rivayete göre anechoic bir odada geçirdiği vakit ilham vermiş. Dışarıdan ses almayan ve içerisinde yansımaların olmadığı bu odada John Cage abimiz biri yüksek frekansta biri de düşük frekansta 2 ses duymuş. Alçak frekanstaki sesi damarlardan geçen kanın, vücudun çalışmasının sesi diye açıklamışlar, yüksek frekansta duyduğu sese de sinir sisteminin çalışması diye bir atmasyonda bulunmuşlar.

Benim sallamasyon teorime göre cochle içindeki zarar görmüş cilia'ların bazıları gördüğü zarardan dolayı sürekli sinyal gönderiyor. Günlük hayatta gerek beyinin odağı kaydırmasından, gerek critical band meselesi yüzünden maskelenmesinden (zarar görmüş band'lar daha da genişliyor, maskelenme şansı da artıyor.), gerek de duyum sisteminin sağladığı kazancın düşük olmasından dolayı duyulmuyor bu "kafa sesi".

Havadaki gsm radyo gps sinyallerinden kaynaklanmıyor fakat yine de 100-150 sene önce duyulmuyor muydu derseniz büyük ihtimalle duyulmuyor derdim. Bar, disko, kulaklıkla dinlenilen müzik, jet motoru ve benzeri aletler olmadan cilia'lara zarar vermek zor olmalı. Daha da güvenli sallamak için barutun icadından evvel duyulmuyordu denilebilir.

donanımhaber forumlarına bir bakmanı öneririm.

1. Eğer yazılımları internetten indireceksiniz jailbreak gerek. Aksi halde store kullanmanız gerek. Jailbreak ile garanti gider.
2. Bilmiyorum. Kullanmıyorum ben. Sunduğu özelliklere göre çok pahalı bana göre.

hatta çoğu şey burada:

forum.donanimhaber.com

2. eczane, taksi gibi türk programları adına uygun amaca hizmet ediyor. istanbul'da yaşıyorsanız çok kullanışlı, diğer şehirleri bilemiyorum.

onun dışında skype, facebook, aol radio , currency, bilgisayardaki itunes i kontrol etmeye yarayan remote, isabah, fotomaç, last.fm , pandora , msn için fring, ve bir kaç bedava oyun iş görür.

ben ipod touch kullanıyorum ama iphone da da fazlasıyla iş görür bunlar.

garantiyi kavramını ne kadar önemsemesem de warez ortamlarından çılgınca oyunlar programlar indireceğim gece gündüz kovalayıp herşeyi deneyeceğim 5 kuruş da vermem demedikçe bence garantiyi bozmayın.

jailbreak garantiyi etkilemez yazılımsal bir durum sonuçta garantiye goturmeden once restore edersiniz bir şey olmaz. jailbreak şart bana kalırsa :)

restoredan sonra alet ilk haline dönüyor, türkiyede anlamaları mümkün değil jb olduğunu..
mobileinstallation harika bi şeydir, applestore'a sınırsız ve parasız erişim sağlar, oyundan programa koşarsınız.

jailbreak garantiye etki eder, nasıl eder? jailbreak'ten sonra restore edip cihazı aktive edemezsiniz, böylece dosya sistemi değişmez ve anlaşılır..

1- ikaynak.com'u da önerebilirim bu konular için..
ben jb yaptım 3g'me.. aslında o kadar ahım şahım şeyler yok. sadece ihtiyac duydugun begendiğin paralı programlara illegal yoldan ulasabiliyorsun..
istersen 3.0'ın kırılmasını bekle ondan sonra yaparsın. garantiyi de bozar bu olay ama her kafadan bir ses cıkıyor. garanti ile ilgili bir mevzu olursa restore eder oyle verirsin servise..(restore edememe olasılıgı her zaman var tabi)
2- su programlara bir bak begenirsen ne ala: Winterboard, Shazam, BeejiveIM, WiFiFoFum, Jaadu VNC, Air Mouse..
3- servis kaybı sorunuyla genelde jb sonrası karsılasılıyor. bu konuda ikaynak.com'dan bilgi alabilirsin ama daha jb yapmadan bu sorun neye işaret eder bilmiyorum..

iso değerlerinden olabilir.

pozometreyi kullanıyo musun?

@rentts

Zaten günlük çekimlerde en düşük iso değeri olan 100'ü kullanıyorum..

@teritori

pozometreyi kullanıyorum ama pozometre o kadar hassas ki en ufak bir açı değişikliğinde hemen denge ayarından şaşıyor.. Bazı ışık ayarları var en son ondan şüphelendim ben.. Awb, florasan, gün ışığı gibi.. Bunlardan olabilir mi renklerin canlı çıkmaması ?

lcd ekrana bak, -2, -1, 0, 1, 2 gibi değerler olacak. fotoğraf çekerken o değer 0'ın sağında mı çıkıyor? onu 0'da dengelemeye çalış.

program (P) moduna al öyle çek, sonra makinenin hangi değerlerde çektiğine bak, manuel moda (M) geçip o değerler üzerinde kafana göre oynayabilirsin.

örnek bir fotoğraf alırsak pek de güzel olurdu...

iso değerlerinin yüksekliğinden olur, az pozlamaktan olur.. sebep çok..

şu an iş yerindeyim.. Öğlen eve uğrayacağım.. Ordan çektiğim bir foto örneğini buraya koyarım..

@joehigashi, "Awb, florasan, gün ışığı gibi.. Bunlardan olabilir mi renklerin canlı çıkmaması?"

bu bahsettiğin white balance. renklerin canlı çıkmaması bununla ilgili tabii ama ilk sorduğun soru fotoğrafların overexposed olmasıydı. renklerin canlı çıkmamasıyla fotoğrafların aşırı beyaz çıkması (overexposed olması) farklı şeyler.

çekilen fotoğrafları makinede incelerken histograma bakın, histogram sağa yanaşmışsa fotoğraf overexposed/fazla pozlanmış, sola yaslanmışsa underexposed/az pozlanmıştır. dengeli bir histogram da çan eğrisi gibi görünür hemen hemen. beyaz ayarı (white balance ise awb de olsun en azından başlangıçta, siz elle beyaz ayarı yapmayı öğrenene kadar) bu arada makineyle beraber gelen el kitabını OKUYUN. Bitirince tekrar OKUYUN :D. yıllardır D-SLR kullanırım, hala arada sırada el kitabını okuyup vay be dediğim şeyler çıkıyor.

contrast-saturation-color tone üçlüsünü de bir kurcalayınız efenim.

istemekle veya yol göstermekle olmaz. ne modeli olacaksınız bi de? bi sürü alt türü var bu modelliğin. şimdi sayamayacağım ama.. hmmf.. öhö!

? bir ajansa başvuracaksınız. Gerisi orada çalıştığınız insanlara ve doğru seçimlere bağlı.

bazı ajanslar modelleri anadan üryan görmek istiyor. o kadar cesaretiniz varsa neden olmasın.

bu işi dünya çapında yapmak istemenin yolu Türkiye'deki ajanslardan geçmiyor. Yaşınız kaç bilmiyorum ama çok büyük uluslararası ajanslar ülkeye bakmadan model adaylarını bünyelerine katabiliyorlar. Ajansları iyi araştırın, düzgün bir portfolyo hazırlayın ve başvuruda bulunun. Mesela reality showlar oluyor böyle yeni model adaylarının seçmelerini belgeleyen izlemek fikir verecektir.

ehue ben sana yardımcı olabilirim yawrum. istersen bu kararını dragos taki villamda kutlayalım ha ne dersin???

vücudun çok güzel çalışalımmı

nokia 1100 iyi bir seçim olur gibi... kullanımı kolay, sağlam, şarjı uzun gidiyor, ucuz daha ne olsun .

nokia 1100 üretimi durdu bulunmuyor diye biliyorum o nedenle nokia 1112 olabilir. 70 ytl falandı sanırım.

www.ereyon.com.tr

buradaki fazla mı basit olur?

samsung bakınız derim, kapaklı olmasının dışında ekrandaki yazılar heyvan gibi oluyo genelde. okuması da rahat olur.

paradoxical'a katılıyorum - babama ve anneanneme samsung'un kapalı eski bi modelini aldım, mis.

Hangi Samsung modeli?

samsung rx200 idi adı sanırım. var. kapaklı ve ucuz oluyoro seri. 80 tl sanırım.

www.kangurum.com.tr!-185970755?psi=6832909&categoryId=287&name=SAMSUNG+C260+Siyah

Kapağı zaten kolay olsun diye istedim. Açsın, konuşsun.

C260 aldım. Sağolasın sen git ben geliyorum

tireşim engelleyici özelliği olması önemli, deklanşör gecikme hızı önemli, ISO değeri önemli.. Keşke makine alırken bir haftalık deneme süresi verseler, ben kendiminkini aldığımda o kadar dikkat etmeme rağmen gözden kaçırdığım noktalar olmuştu. O nedenle iyice araştırın, mümkünse değişik ayarlarda bir kaç kare çekim yapın (makineyi düşürmemeye dikkat ederek tabi:-) sonra kararınızı verin.

hayyam'da babataş'a gidebilirsin. Şener ya da Yılmaz abi yardımcı olabilir sana.

şunlar da yardımcı olabilir, fikir baabında;
(git: 77482)
(git: 68127)
(git: 66548)
(git: 47196)
(git: 46612)
(git: 45024)
(git: 44688)

eğer bütçeyi denkleştirebilirsen kamerayı sadece body olarak alıp daha güzel bir lens al. zira kitlensi pek işlevsel bir lens değil 450d'nin.

Alacağınız makineye karar vermişsiniz, güzel de bir seçim olmuş, şimdiden "hayırlı olsun" diyelim.
Makineye karar verdiğinize göre özellik tavsiyesi olarak "şu özelliğe dikkat et" demek yersiz olur. Bu sebeple;
Makineyi alırken yanında verilen lense dikkat edin, şayet aynı fiyata, sizin kullanım amacınıza daha çok hizmet eden bir lens ile alabiliyorsanız, bunu bir fırsat olarak değerlendirin, ayrıca alırken mutlaka deneme yapın, uzun süre teşhir olarak kalmış bir lens vermeye çalışırlarsa tozdan, pürüzden bunu anlamalısınız.
Bir de dikkatimi çeken nokta olarak canonların mükemmel fotoğraf kalitesine rağmen fotoğrafların kenarındaki bulanıklığın makineden makineye değişiklik göstermesi, alırken çektiğiniz fotoğrafın köşe noktalarına bakarak şayet göze batacak kadar bulanıklık görürseniz farklı bir body alınız.
Tabii ki makinenin kasasına, çiziğine, eziğine, pil yuvasının aşınmış olup olmadığına, mod seçim düğmesinin kemikli bir şekilde geçip geçmiyor olduğuna bakmak gibi ilk aklınıza gelecek noktaları yazmaya gerek yok, yine de yazmış bulunduk :)
Hayırlı olsun.

lens için şuraya bakabilirsin;
(git: 64406)

ilk DSLR ise kit lensi ile birlikte alın. söylenene göre 450D'nin kit lensi olan 18-55 IS, daha önce canon'larla birlikte verilen 18-55 (IS olmayanı)'na göre çok daha iyiymiş. tamron 17-50 falan çok iyi deniyor ama pahalı ilk aşama için. ilk aşamada kit lensiyle alın. ben de öyle yapacağım galiba.

sıfır alacaksanız zaten teşhir, toz, vs gibi kaygımız olmaz herhalde. kutusuyla getirip verecek. bir de orada deneme şansınız olmaz belki ama en kısık diyaframda bembeyaz bir duvar çekin ve fotoşokta auto level verip inceleyin. ölü piksel neyin kontrol edin.

Fotoğrafı makine çekmez sen çekersin.
vga cep telefonu ile 50cm x 70cm matbaa baskısı yapmışlığımız bile var.

2 yıllık Canon 400D kullanıcısıyım.Kitlens (is olmayanı) ideal ayarları yakalarsan tatmin edici olabilir.(zamanla alışmaya ve ışığa göre değişmekte kalite.)

Ben 28-135 is usm ile kullanıyorum makinemi otoshow da ışık sorunu yaşadım mesela birazda dar kalmıştı.
Arkadaşımın birisi IS kitlensi aldı denedik oldukça ideal bir ürün.
Tamron 17-50 f/2.8 bu aralıkta ki main zoom lens için ikinci parti üretici lensler içerisinde en iyisi (Canon da da 17-50 f/2.8 is usm var 2-2,5 katı fiyatı ancak tamron a göre)(ikinici parti derken tamron - sigma fiyat/performans ürünleri sunarlar canon - nikon - sony ye de lens üretirler korkulacak bir yanı yok.)

Canon da 400D - 450D piyasaya düştümü bilmiyorum ama 500D.
Nikon da d80 - d90 korkunuz olmadan alacağınız ürünlerdir.
dSLR larda bence en önemli olay elinize aldığınızda ne hissettiğinizdir.
kalite hepsinde benzer sonuçta.

Konuya Ekleme:

Hayyam da en iyi fiyatı şimdiye kadar hep Odak fotoğraf Mustafa abiden aldım.
Girişte ki eski aydınlar yeni adı neyse işte olan yer ise oldukça kazıktır misal.

2. cevaptaki Babatas'dan 400d aldim, cok ilgililer. Bazi ufak problemleri ucretsiz hallettiler hatta garantinin dolmus olmasina ragmen (votka sicramis flash kapagi acilmiyordu)..

Ilk makinaniz olcaksa en ucuz body, artan parayla lens diyorum. ikisinide ucuza getirmek icin Sony alfa serisi diyorum. Kit lensi canonun kit lensinden cok daha iyi. ama Canon un avantaji lenslerinin kolay bulunmasi tabiki..

açıkçası ben babataşla'da telefonda görüştüm.. evet baya telefondan ilgili, kibar davrandılar ama fiyatları bana uygun kaçmadı.. Bana en uygun fiyatı refleks fotoğrafçılık ile macro foto verdi.. ben kitlens ile almayı düşünüyordum ama fikirleriniz ışığında body alıp ayrı lens ile takviye yapmak daha uygun geldi şimdi..

tam aradığınız olmasa da şu belki yararlı olabilir:
www.ntvmsnbc.com

voice of the soul.

başın sağolsun...

wish you were here, pink floyd
forever young, ama rod steward'in olanı

amerika'lı bir tanıdığımın cenazesinde "my way/frank sinatra" çalmıştı da çok güzel uymuştu karakterine bence..

Jeff Buckley - Hallelujah

sezen aksu- kavaklar

www.youtube.com

www.youtube.com

Sözsüz, keman.

dredg - an elephant in the delta waves

öncelikle başın sağolsun.
ben olsam en sevdiği şarkıyı koyardım.

concierto de aranjuez, yani nam-ı diğer rodrigonun gitar konçertosu. zeki müren'den şimdi uzaklardasın da iyi seçimdir.

orphaned land - rainbow-the ressurection

herkese düşünceli dilekleri ve önerileri için teşekkür ederim.

Eric Clapton - Tears in heaven www.youtube.com

Başınız sağolsun.

başınız sağolsun

balmorhea - lament
Wim Mertens - Close Cover
Clint Mansell - Together We Will Live Forever

asya-yoksun sen

samuel barber - adagio for strings. adı üzerinde zaten, ağır yollu ve keman.

secret garden - nocturne

aslında çok olasılıık var.

bilgisayara nasıl bağlı? 6 kablo mu 3 kablo mu 1 optik mi yoksa 1 coaxiel mi?

ilk ve öncelikle;

windows'da ses düğmesi altta görünüyor mu? görünmüyorsa driver tarafında sorun var. (düğme altta görülsün diye default ayar yapıldığını varsayıyorum)

bunu geçtiysek, denetim masasından ses ayarlarına gelip, önce her şey doğru mu görünüyo bunu kontrol et. doğruysa hoparlör tipini de4ğiştir (stero yap sonraa tekrar 5.1 yap)

burayı geçtiysek arada baka bir mixer programı, ikincvi üçüncü parti ses programı var mı bunun ayaları.

bunu geçince kablo kontrolüne geliyor sıra.

Ardından çözülmedi ise seti başka bir kaynağa bağla, ses alıp alamadığına bak. (mp3 player bile olabilir)

bunların sonucuna göre çözülmedi ise yaz, diğer olasılıklara bakalım.

ses ayarlama düğmesi arızası da buna neden oluyor olabilir bu arada (düğme birşekilde minimumda kalmıştır) analog düğme anladığım kadarıyla, onu aradan çıkarmak bu durumda çözer sorunu eğer öyle ise, olmadı açılabilir vs. neyse feedback önce.

hacı benim 2.1 de öyleydi iki saat uğraştım çözemedim meğerse sorun pc çıkışındaymış. pc'ye takılan çubuk var ya adı neyse işte. orada bir temassızlık varmış. bi oynadım düzeldi. bu ihtimal de var yani :)

@cro magnon pc ye takılan çubuk ne onu anlamadım ben ?

hoparlörlerin pc'nin ses kartı çıkışına takılan jakı var ya. jak bildiğin jak.

*setten pc'ye giden kabloları çıkarıp, sistemin sesini biraz açtıktan sonra kabloların ucuna dokunduğunuzda, "dızzt dızzt" sesleri çıkıyor mu? çıkıyorsa ikna edici düzeyde olması gerekir.

*eğer çıkıyorsa, ses kartınızla ilgili bir sorun olabilir. önce driver güncellemesi yapılabilir. dahili bir kart kullanılıyorsa, bios'da ses çıkışının açık olduğu kontrol edilebilir.
*pci slotuna takılıysa, pci slotunu değiştirip deneyebilirsiniz, imkan varsa..

*pc'ye bağlanabilecek farklı bir ses seti ya da hoparlör var mı? bunu deneyebilirsiniz.

* hoparlörler bağlıyken cep telefonunuzu yanında tutup arama yapın, girişim sesi ne düzeyde? normal düzeydeyse, hoparlörler sağlamdır.
pc'den kaynaklanan bir sorun olabilir..

ek: benim başıma şöyle bi şey gelmişti, yağmurlu bir akşam 100m ötedeki binanın paratonerine yıldırım düşmüştü ve elektrik kesilmişti. onboard ses kartım da bu yüklenmeden dolayı yanmıştı. kısa devre ya da tamamen donanımsal bir sorun olması söz konusu da olabilir.

@rygard ;

"bilgisayara nasıl bağlı? 6 kablo mu 3 kablo mu 1 optik mi yoksa 1 coaxiel mi?"

ses kartı çıkışım onboard 3 soket var.5.1 in kablosu ise 3lü jack ve 5.1 olarak bağlı değil yani.tek jakını bağlayıp bütün kolonlardan ses alıyorum.

"windows'da ses düğmesi altta görünüyor mu? görünmüyorsa driver tarafında sorun var. (düğme altta görülsün diye default ayar yapıldığını varsayıyorum)"

evet görünüyor hoparlör resmi ve realtek işareti de var.oraları da kurcaladım ama bişey olmadı yine.

"burayı geçtiysek arada baka bir mixer programı, ikincvi üçüncü parti ses programı var mı bunun ayaları"

düzgün bi şekilde çalışıyordu bozulduktan sonra veya önce hiç bi şey yüklemedim.

"bunu geçince kablo kontrolüne geliyor sıra."

3lü jak ama ben sadece birini takıyorum demiştim.kullanmadığım diğerlerini denedim onlardanda bi ses alamadım.

"ses ayarlama düğmesi arızası da buna neden oluyor olabilir bu arada (düğme birşekilde minimumda kalmıştır) analog düğme anladığım kadarıyla, onu aradan çıkarmak bu durumda çözer sorunu eğer öyle ise, olmadı açılabilir vs. neyse feedback önce."

tekerlek bi iş görmüyor şimdi ama hoparlörlerden çok az da olsa ses geliyor.ama ben tekerleği sonuna kadar çevirsemde bişey olmuyor.

"Ardından çözülmedi ise seti başka bir kaynağa bağla, ses alıp alamadığına bak. (mp3 player bile olabilir)"

işte bi tek bunu denemedim, deneyemedim.deneyecek bişey yokki başka :)

şimdi driverini güncelliyorum niyeyse bakalım bişey olacak mı.

şuan ses kartına kulaklık bağladım ve normal çalışıyor bi sorun yok gibi.

şöyle de bi sorunum daha var. driver güncellemesi yapamıyorum.hata veriyor.resimde ki gibi bi hata.

ilk soruya ekledim

resim biraz ufakmış ama sanırım "realtek hd audio driver kurulumu yapılamadı!" gibi bir uyarı vermiş.
güvenli modda yüklemeyi denemek sonuç verir mi? ya da kurulumun dizinini başka bir dizine ya da diskin farklı bir partisyonuna?

@paradoxica evet biraz ufak olmuş resim ama doğru okumuşsun.
gücenli kipte de aynı hatayı veriyor.ama diğer seçeneği denemedim.

ek: yükleme cd'sinde sorun olma ihtimaline karşı driver'ı bi de internetten indirip denemek de ayrı bir umut kapısı olabilir
(kişisel not: müzik dinleyememenin nası bi acı verdiğini biliyorum, aklıma her geleni yazıyorum kusura bakmayın eheh)

kullanılabilir. wap.ceptemsn.com telefondan bu adrese girip programı indirmeyi deneyebilirsiniz.
ücretlendirme, gprs tarifenize göre yapılır. örneğin her 1 megabyte'ı 10 kontör gibi. hangi operatörü kullandığınıza göre de değişebilir.

ek: programı indirdikten sonra da yapılması gereken bi ayar var; o da şöyledir:
uygulamalar->java dünyası-> seçenekler-> erişim ayarları ya da ayarlar gibi bi şey
orada yer alan "apn" bölümüne internet yazıp deneyebilirsiniz. eğer operatörünüz farklı bir apn kullanıyorsa, müşteri hizmetlerinden bilgi alabilirsiniz..

turkcel de var vodafonda

seninkiler daha güzel arkadaşınınkilerden benim önerim kamil.tabi kamil adlı bi yakının varsa hoş olmayabilir bnm yok öle bi yakınım köpek alırsam kamil koyarım

delikanlı bi alman kurduna "olmaz" ismi çok yakışır. olmaz ne ya pürrt şeklindeki tepkilerle uğraşmam derseniz, solmaz da olabilir.

zek

saddam

ismin kısa , ahenkli ve köpeğin kolay anlayıp öğreneceği bir şey olması gerek. benim favorilerim :
dehşet
Zalım
baron
zeplin

cesur

adolf
ruth
hans

aslında köpek aktif bir köpek, toygar vs gibi isimlerle çağırmak abes gibi. golden retriever gibi davranmayın hayvancağıza:) diğerleri de çok sıradan evet. bence zippo, durex falan koyun.

raphael olsun

kubar

osman.

osman olsun.

bulunuk süpermiş

bu köpekler çok zekii hayvanlardır, tabi yine de kolay anlayacağı bir isim verilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.
misal filipince'de siyah, "itim" şeklinde yazılıyor : ) (nası okunduğunu bilemem tabiy) eğlenceli bir isim olsa gerek eheh.

kıtmir

kamil,osman ve kıtmir'e katılıyorum. ayrıyeten bizimkinin adı yamuk. seviyoruz biz. değişink hem.

lamba, tencere, cezve gibin şeyler de olabilir bence. =)

tristan

tristan harbi guzel, benim kuzen kabul etse keske:)

hans bence 10 numara olur

co olsun

duman oldu

giulia y los tellarini

john paul jones'un iki solo albümü vardı, birisinin aadı zooma ve müthiştir, diğerinin adını hatırlayamıyorum. ben de yıllardır dinlemedim aslında, bir bulayım canım çekti.

(bkz: anglagard)
(bkz: god is an astronaut)

mi kubbesi- nekropsi (bir başyapıt, state-ul art)

yanni hemen her albümü..

beirut-Gulag orkestar

(bkz: paco de lucia) ?

bütün godspeed you! black emperor albümleri. ağırdır yalnız demedi demeyin (=

october falls'un marras albümü etniktir, sakindir, baştan sonra enstrümantaldir.

(bkz: An Evening with John Petrucci and Jordan Rudess)

(bkz: archipelago)

(bkz: explosions in the sky)
tüm albümleri iş görür.

ludovico einaudi'nin eserleri. eğer piyano dinlemeyi severseniz.

poison sweet madeira (sophie solomon)

yann tiersen - C'était ici özellikle fevrier müthiş.
yine yann tiersen den tabarly.

(bkz: liquid tension experiment )

pelican'ın city of echoes albümü kesinlikle süper bir albümdür. post/sludge metaldir.

explosions in the sky'ın the earth is not a cold dead place albümü dü güzeldir, tür olarak post rock.

joe satriani'nin tum albumleri olabilir.
Surfing with the Alien (buda sevdigimiz onemli bir albumdur)
Professor Satchafunkilus (bunda asik veysel diye bir sarki mevcut)

Borknagar - origin

nikon d300

mrb. var. fiyat belirtmemişsiniz, dalıyorum

pro makineler full frame olursa hakkını verir.
tavsiye 1: (bkz: canon eos 5d mark ii) [alternatifi (bkz: canon eos 5d) ]
tavsiye 2: (bkz: nikon d3) [alternatifi (bkz: nikon d700) ]
tavsiye 3: (bkz: sony alpha dslr a900)

bunlar film boyutunda (36x24mm) sensöre sahip dslr makineler. (bkz: full frame)
fiyatları uçuktur yalnız.

eğer fazla gelecekse, prosumer modellere bakalım;
(bkz: canon eos 50d) [fiyat alternatifi (bkz: canon eos 40d) ]
(bkz: nikon d300) [fiyat alternatifi (bkz: nikon d90) ]
(bkz: pentax k20d) [fiyat alternatifi (bkz: pentax k10d) ]
(bkz: sony alpha dslr a700) [fiyat alternatifi (bkz: sony alpha dslr a350) ]
(bkz: olympus e-30)

yok "daha da profosyonel takılacağım ben, para bol" diyorsanız, şu başlıklara göz atınız:
(bkz: hasselblad)
(bkz: sinar)
(bkz: mamiya)
(bkz: rollei)

haddim olmayarak paradoxical'ın ufak bir hatasını düzelteyim. ikinci paragrafta saydığı makineler (canon eos 50d, canon eos 40d, nikon d300 falan) film boyutunda (36x24) sensöre sahip değildir. daha küçüktür. ilk paragrafta saydığı full frame makineler film boyutunda (36x24) sensöre sahiptir. (full frame = sensörü 36x24 boyutunda)

düzeltir, arz ederim.

cevabıma gelince, böyle bodos sorduğunuza göre yeni başlayacaksınız. canon eos 450d alabilirsiniz.

Nikon Coolpix 4300 ve 8800 den sonra dogrudan D300 aldim cunku fotograf cekmeyi seviyorum ve elimden hic dusurmuyorum. Eger surekli birseyler cekmek ve kendini gelistirmek istiyorsan biraz para ayir ve hic Nikonun D60-80-90 larina bulasmadan D300 al derim.

birde nikon d700 var fullframe olarak, düşünülebilir.

yani kısaca bütçe belirtirseniz daha güzel yardımcı olabiliriz diyor arkadaşlar. hassy bile önerilmiş ki kendileri otuzbin avro kadar. almışken iyisi olsun derseniz tavsiye ederim. ama onu alacağınıza 450D alıp farkıyla da honda civic falan alabilirsiniz.

canon 450 D + sigma 17-80 lens

veya

d300 + 18-200 VR DX lens

fiiyatı 1500 tl. diye düşünüyorm tabi çok iyi bir seri bulunursa 2000 e kadr çıkma imkanım olabilir

Abicim hohlucan sonra aynen silcen. Kasmamak lazım aslında ben pro makine kulllanan cok adamla hasır nesir oldum, direk tisortleriyle temizliyolardı. Bilmiyorum artık gerisini.

şu mikrofiber bezler var lcd temizlemek için veya daha büyüklerini yaptılar temizlik bezi diye onlardan al birtane mis gibi yaparlar valla.

ultra makro fotoğraf (1cm ve daha yakın mesafelerde) çekmediğiniz sürece görünmez o lekeler vs.

zaten genelde lensin ön elementine toz kir barnah izi bulaşmasın diye öne takılır filtre uv filtresi falan. uv yi her şeyle temizleyebilirsin, güderi gözlük camı bezi falan. ama lensin kendi elementini çok bastırmadan kuru olarak temizlemelisin. üzerinde kimyasal filtreler var, onları çıkarabilirsin. ama çok pimpirikli olma. senden benden kıymetli değil.

eğer ki o uv filtresini 10 15 liraya aldıysanız direkt çöpe atın yarardan çok zararı olur fotoğraf kalitesi olarak. lensi temizlemek içinse bir fotoğrafçıdan temizleme bezi edinin. gerçi ben hala tisortümü kullanıyorum ama tavsiye etmem tabii, uzun vadede zararlı.

çok bastırarak silerseniz merceğin şekli ve mükemmelliği bozulacaktır.

manuel modda beyaz bir kağıdı yada temiz gökyüzünü çekersen temiz olup olmadığı anlaşılır.
hayyam da ki her mağaza o gözlük temizleme bezi ile siliyorlar.

lensteki tozu görmek çok zordur.
illa göreceğim varsa diyorsan lensin desteklediği en küçük diafram ayarında f/20 ve üzeri ayarlayıp (diafram öncelikli) beyaz bir zemin çekmelisin sensöründeki tozlarıda (bunlar lenstekilerden daha fazla belli olur.)
yine de fark etmek çok zor olacaktır lensteli tozu. leke değilde koyu bir göle görebilirsin.

Paranı boşa harcama derim ben...

www.systemrequirementslab.com

burdan baktın mı?

fifa 2010'u bekle, şunun şurasında ne kaldı ki?

eski sayılır bir bilgisayarım var,
amd athlon 3000+ 2.4 ghz (tek cpu)
256 mb ati radeon 9550 vga ekran kartı,
1gb ram 400mhz,
80gb samsung sata hdd 7200 rpm, dvd mvd

bu aletle fifa 09'u, arkada emule harici diske dosya indirirken ve winamp'ta müzik dinerken oynuyorum, tabi düşük konfigürasyonda. ufak takılmalar oluyor ama gayet de çalışıyor bu bilgisayarla bile..

the big lebowski izlemişsindir herhalde :S yinede bir umut yazayım dedim

friends kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibidir.

recep ivedik (bence komik)
the it crowd (dizi)
herhangi bir monty python filmi
royal tenenbaums
little miss sunshine

abi aç şarloyu city lights, çok net dağıt kafayı.

veya my name is earl izle absürtlügün doruklarında dolaş

coupling
how i met your mother

cem yılmaz' ı izlemişsindir, tamam küfür etme.

(bkz: the office)

eğer yoğun bi şekilde izlersen bu seni 1 hafta idare eder, normal bir insan gib izlersen 1 aya kadar yolu var. benim seinfeld'den sonra en çok güldüğüm dizidir...

seinfeld

coupling izlemediysen muhakkak izle. pişman olmazsın.

it's always sunny in philadelphia: ben gülüyorum hâlen :)

coupling +1

pisman olmazsin.

arrested development

al sana absürd komedi, al sana al al!
(bkz: clerks)

film:
Monty Python and the Holy Grail
Monty Python's Life of Brian
Monty Python's The Meaning of Life

dizi olarak yazılanların haricinde Little Britain, Little Britain USA ve Curb Your Enthusiasm

ısrarla how I met your mother ve komedi dukkanı

çok teşekkürler.

izlemediklerimi teker teker izlicem, hatta başladım bile :)

komedi dizisi diyemem ama weeds öneriyorum. couplinge ise hiç bulaşma sıkıntıdan patlama ihtimalin var. ya çok sevilen ya da nefret edilen bi dizi kendisi. how i met your mother'a +1

al bundy derim o zaman :)

Scrubs.

teşekkürler, listeme dahil ettim.

codec kaynakli bir sorun degil. sonucta video oynuyor, codec sorunu olsa oynamaz.

video actigin zaman system tray'de muhtemelen iki icon cikacak. FFa ve FFv yazan. FFv'ye sag tiklayip OSD'nin tick'ini kaldirirsan yazilar gider.

yani diyor ki, video'nun audio input'u 22 mhz 64kbps mp2 formatındaymış, sizin codec'in audio output'u 22mhz 64 kbps stereo pcm audio imiş. yani giriş ve çıkış formatları farklıymış..

Unlocker la alakası yok, hatta unlocker programını kullanarak ismini değiştirmeye filan çalış belki başka bi program bunların değiştirmesini engelliyor olabilir, bi de güvenli modda dene yine olmadıysa hdd yi çıkartıp başka bi bilgisayarda slave olarak takıp deneyebilirsin...

ayrıca söz konusu klasörün ismi yeşil renk görünüyor. resmi koydum bakabilirsiniz. güvenli modda denedim yine olmadı

dosya üzerinde sağ tık özellikler*güvenlik*gelişmiş*sahip*düzenle yapıp bilgisayarınızın adını seçin nesnelerin ve alt kapsayıcıların sahipliğini değiştir seçeneğini işaretleyip tamama basın belki bu şekilde çözebilirsiniz.

bir kaç soru sorarak belki cevaba yakınlaşabiliriz;
* dosya sistemi ntfs mi? disk ilk kurulduğunda da ntfs miydi, sonradan değişti mi?
* disk, partition magic gibi bi programla bölündü mü, bölündükten sonra böyle olmuş olabilir
* klasörü cd-dvd'ye filan yazdıktan sonra boşalttınız ancak klasörü silmediniz? bu gibi durumlarda saçmalayabiliyor windows nedeni bilinmese de..
-nedenini anlamak biraz zor da olsa, bu gibi nedenlerden meydana gelmiş olabilir sorun

hyundailere ya da dacialara bakabilirsiniz sanırım.

Hyundai Getz olabilir mesela o fiyata. Hyundai Accent Era da olabilir.

hyundai accent era nasıldır önerir misiniz? bir de onun en düşük fiyatlı modelinde standart donanımında neler var sitesinde bulamadım. sıfır araçlara lpg olayı nasıl olıyor?

hyundai accent era o fiyata alabileceğin sıfır kilometre en iyi araçlardan biri. hatta piyasadaki taksilerin %80'i era oldu bu aralar. servis, yedek parça olayları zaten çok iyidir. sanırım fabrikadan direk lpg'li olarak çıkmıyor ama isteğe göre dönüşüm kiti olayıyla hem aracın yapısı bozulmuyor, hem de lpg takılan diğer araçlara oranla daha çok verim sağlıyor.

kia markası da değerlendirmeye değer kanımca..

seat leon (black), peugot 206 yada 407
bence getz almayın değmez.

sozluk.sourtimes.org
ikinci entry.

arkadaşlar teşekkür ederim hepinize. peki şöyle sorsam; accent era, albea sole, symbol bu üçünden hangisini önerirsiniz?

18.000 lirayı getz'e veren herkese karşı çok tuhaf duygular besliyorum. nefrete yakın, farklılıklara tahammülsüzlük gibi. yarın birgün faşist olursam bu sebepten olurum. paylaşayım dedim.

fabia
fiesta
.
.
.
üçü arasında clio

kardes sakın ola cymbol alma hatasına düşme. hyundai accent era senin her zaman keyifle bineceğin ve mecburi durumda 2-3 günde elinden çıkarabileceğin bir aile arabasıdır. servisleri de kaliteli ve ilgilidir. kendim kullandım ordan biliyorum.
kesinlikle tavsiye ederim.

e gayet tabi?

sadece numerik için istemiyorum kullanım rahatlığı ve erogonomisi için aynı zamanda.

daha rahat olacaktır. şu laptop'larda bileğe gelen denk gelen kısımlara temas bileklerdeki sinirlere çok zarar veriyor. ben de en yakın zamanda alacağım klavye hep erteledim..

olur ama ergonomik olur mu koca klavyeyi laptopla taşımak ona emin değilim.

elastik, katlanabilen usb klavyeler var onlar daha mantıklı olur ama.

bu kadar muhabbet olmuşken ben de şunu sorıyım o zaman:
bende eski masaüstü klavyesi var ama girişi usb değil tabi. ucu yuvarlak olanlardan. küçük aletler olur dönüştürücü mü denir artık ona ne denir bi ucu usb bi ucu da böyle yuvarlak. onun aracılığıyla kullanılabilir. bunlar nerde satılır? bi elektrikçiye gitsem var mıdır?

laptop ı taşımıyorum yani sürekli evde kullanıyorum. "desktop replacement" olarak yani.

www.vatanbilgisayar.com
bu yukardakinden almayı düşünüyorum. medimarkt ta denedim gayet ergonomik ayrıca kablolu olması da bence avantaj. kablosuz olan kalem pille çalışıyor ve ne kadar uzun dayanırsa dayansın 1-2 aya yenilemek gerekiyo pilleri zamanında çok çektim kablosuzdan. şarjlı olanları var onlar da 500 lira falan yani ebesinin gözü. şu an bence en mantıklı ve ergonomik çözüm gibi görünüyor. bi de logitech in alto diye bi muabbeti var ama o da gereksiz pahalı. ha bu verdiğim linkteki de çok ucuz değil ama o parayı hak ediyo.

en önemlisi yeni alacağın klavyeye dikkat et, tuş takımı laptop gibi olsun, alışıksan laptopa zorluk çekersin koca koca tuşlarla.

ve hatta kablosuz mouse klavye bilem olur. ergonomi açısından yani..

zor abi o iş. 150€ diyosun. 55-200 olur belki.

tamron ve sigmanin 18-200 ve 70-300 AF lensleri var 150 civari ve altina.

o fiyata zor be. sigma'nın 28-70leri bile 180 euro. tamron 70-300 aldım 1 ay kadar önce. 450 lira fiyatı. bunu tavsiye edebilirim.

nikon icin sigma 70-300 tavsiye olunabilir o fiyata. cok super mukemmel bi lens degildir ama kotu de degildir.
urun.gittigidiyor.com

urun.gittigidiyor.com

ben bu sitede fiyata göre siraladim tüm lensleri. Cok var tamron 70-300 de 130€ burda 450TL degil. herhalde burasi daha ucuz (avusturya).
bilemedim hangisini alsam. Benim de aklimda sigma 70-300 vardi acikcasi.

geizhals.at

sporcular direk şey der sanırım practice practice practice=)

boş olduğunuz anlarda gidin bir sahaya şut çekin bolca. şey de yapabilirsiniz ufak bir sünger ya da plastik top alıp evde de şut çekebilirsiniz hazırlayacağınız bir kaleye..

edit: ohş practise yazmışım. practice olarak düzelttim.. of pof..

çalışarak sürekli şut çekerek tabiiki geliştirilebilir ama tabiiki acı bir gerçekten bahsetmek gerekirse bu noktada tıkanabilirsiniz

(bkz: yetenek)

kimisi de sizin kadar iyi koşamıyabilir. bunlar normal şeylerdir. zorlamamak gerekir

hmm peki cüneyit arkın dibi bacaklarıma taş bağlayıp çalışmam yararlı olur mu? o bacak için olan açırlıklardan alsam nereye bağlamalıyım?

yetenek bakınızı biraz sert geldi soruya.ben sadece daha iyi vuruş yapmak için birkaç taktik, antrenman istiyorum.

gerekli malzemeleri yazıyorum:

bir adet futbol topu
bir adet duvar
bir adet boş zaman

hepsini birleştirince sonuç elde edilir. sürekli duvara şut atıp topun durmasına izin vermeden tekrar tekrar vurun böylelikle şut şiddetiniz gelişecektir.

edit: söylemeyi unutmuşum önce kısa mesafeden başlayıp giderek topa vurduğunuz mesafeyi uzatacaksınız.

şöyle söyleyelim, bu biraz reflex işi. hızlı karar verip, uygulama meselesi. şimdi çizdiğiniz şema'yı ele alırsak,
- oyuncunun sola doğru çarpraz koşu yaptığını varsayalım;
* vuruşu yapmadan önceki pozisyonu ve vücudu, topun normalde gittiği yönün tersine bakacak şekilde olmalı
* bu pozisyonda topa sağ ayağın içiyle vurulursa, top sağ direğe gidermiş gibi yapıp ağlara doğru falso alacaktır
* tabi vuruş hızı fazla olursa, ters tarafa falso alması ya da dümdüz dışarı gitmesi söz konusu olabilir.. bu konuda nihat kahveci'nin bir videosu vardı,
www.uefa.com
şuradan belki bir şeyler kapılabilir

tabi her pozisyonda bu gibi şeyler işe yaramayacaktır, futbolcunun yeteneği sadece topa doğru vurmak değil, sahanın neresinde, hangi koşulda ne yapacağını bilmektir de..

biraz sallıycam ama; öncelikle topu atmak istediğiniz yere değil sürekli topa bakın. golfçülerde aynısını yapıyor. ayrıca topa vuruş anında dizinizi bükmeyin. isabet ve gücün mükemmel bileşimi olan ayağınız iç tarafının hafif üstüyle vurun. vuruş anında vücudunuz hafif eğik olsun ama kaç derece olması gerektiğini hatırlamıyorum. tabi bunları hemen yapamayabilirsiniz. çalıştıkça topun karakteristiğini, ulaşılmak istenen hedefe nasıl gittiğini, o yuvarlak avuç kadar şeyin kramponunuzla tek vücut olunca fileleri nasıl havalandıracağını anlayacaksınız. yok eğer gol atamıyorsanız, o zaman asist yapın.

hangi ayağını kullandığınızı yazmamışsın ama ayak dışıyla yapılan vuruşlarda top falso alıyor. belki topa vuruş şiddetinden çok vuruş şekli üzerinde kafa patlatmalısın. top sektirmeklede başlanabilir yani topu ayağın üst kısmına oturtma yönünde kendini geliştirebilirsin. tabi top cambazı değilim sadece kendi fikrim bu.

kanımca topa en iyi vuruş stili ayak baş parmağının ayağa bağlandığı nokta ile vurmaktır. hem hızlı hem isabetli olur.

bu is o kadar kolay olsaydi sabri uzerinde uygulanirdi.

sabri de bir teknige sahip, deli hizlaniyor ancak vurdu mu topa ya da orta kesti mi nereye gidecegini bir allah biliyor. o yuzden yetenek cevabina katiliyorum.

ayrica herkes bir kewell bir topal olacak degil, sabri'lere de ihtiyacimiz var, iste siz de o ihtiyacimiz olan sabri'siniz. tabii bize bir de sabir gerekiyor sabri'lere katlanabilmek icin.

yapabileceklerinin en basiti kalenin sağına nişan almak.

Bir arkadaşımı dışarda beklemek yerine onunla birlikte FTR dersine girmiştim. Hoca şunu söylemişti. Hızlı şut sözkonusu olacaksa, baldırdaki kaslardan ziyade resimde quadriceps denen (dizin üstündeki) kasların gelişmiş olması daha önemli. İşte topu hızlandıran kas bu.

www.nedennasilnedir.com

eğer her vuruşta hep sola gidiyorsa vuracağınız topa direk arkadan değil hafif sol arkadan gelerek vurun.hani kaleye değil de kalenin hafif sağına atıyormuş gibi. bi süre sonra alışırsın.

fotograf ve sirkeci diyince aklıma hayyam dan baska biyer gelmiyo sanırım orda bulabılırsın aradıgın seyı. fotografın gobegı orda atıyo kalbı pardon!!

eheh, sağol photogren biliyorum zaten ama aradığım biraz cins birşey o yüzden şüphe ettim. makine öyle çok eski değil, 2007 çıkışlı yanlış bilmiyorsam ama kodak'ın sitesinde göremiyorum makinayı şu anda (var bir manyaklık)

edit: ingilizce olarak varmış makina sitenin ücra bir köşesinde. adı bile geçmeyince bir an afallamıştım.

bu tür makinelere filtre takabilmek için makine objektifinin erişebileceği maksimum uzunlukta bir uzatıcı tüp gibi bi şeye ihtiyacınız var ama bu zaten makineyle verilmiş olan parasoley adaptörünün işi. ve lens çapını bildikten sonra -ki bilmesenizde orada deneyerek- filtre almak kolay. hayyam pasajı ve etrafında bununla ilgili çok sayıda yer var.misal ben ekin fotoyu ve kamer ithalat ı öneririm

adaptörün sirkeci'de bulunması ihtimalinin düşük olduğunu düşünmekteyim. lakin markasına baktım, fotodiox imiş. bu firmanin eos to nikon adaptörünü kullanıyorum (elektronik olmayanlardan) gayet geniş ürün yelpazesi olan iyi bir firma. en azından malzemeye güvenilir diyorum, mağazadan da hiç alışveriş yapmadığımı ekleyerek bitiriyorum. bit.

edit: aa evet bi de yuvarlak olmayan, objektifin üstüne filan takılan filtreler var, onlardan arasanız? belki bulma şansınız yüksektir..

@bilgisayar ogretmeni: o tüp gibi şey converter işte, esas onu arıyorum zaten yoksa sirkeci'de filtre sürüsüne bereket :)

@paradoxical: adaptörün markasında değilim aslında, sadece internetten bunu bulabildim. yine de referans için teşekkürler, yarın bulamazsam bunu alırken içim rahat edecek en azından :)

makineme doğrudan takılabilecek filtrelere de göz atacağım dediğiniz gibi ama 58 mm daha rahat bulunan ve çeşitlilik sağlayabilecek bir standart diye düşünüyorum. yani ben polarize filtrede kalmayıp renkli filtrelere filan da dalabilirim ileride o yüzden converter avantajlı olacak muhtemelen. ilginize teşekkürler.

bahsettiğin örgütün adı RAF (Rote Armee Fraktionen). Bu örgütle ilgili (ya da bu örgütün de bir şekilde dahil olduğu) çeşitli Alman filmleri de mevcut. Benim izlediklerim arasında "Der Baader Meinhof Komplex", "Baader" ve "Stammheim" var. Gerçi ağzından vurulan adamı hatırlayamadım ama neredeyse hepsinde gazeteci kadın zaten geçiyordu bu filmlerde. Neyse elimden şimdilik bu kadarı geliyor.

ağzından vurulan adam (bkz: Rudi Dutschke)

aradığın film (bkz: der baader meinhof komplex)

film almanya'da nerdeyse tüm festivallerde yılın en iyi filmi seçilen, oscar 2009'da en iyi yabancı film kategorisinde aday olan bir film. (bkz: der baader meinhof komplex)

son sahnelerine kadar gayet objektif ve akıcı giderken, yönetmenin oscar'a aday olacağını hatırlaması ve objektiflikten uzaklaşıp kendi yorumlarını katmasıyla gayet itici bir film olmuştur.

evet der baader meinhof komplex imiş, çok çok sağolun

www.tape.com
bundan mı sizinki? var diyo özelliklerinde..

Birkaç sitede var görünüyor, var kabul ettim ben.

Paradoxical , verdiğin linktekinin beyazı benimki sanırım. Cevabın için teşekkürler.
Atatürkiye , sana da çok teşekkür ederim. cevaplarınızın olumlu olmasına acayip sevindim. Eyvallah. Lakin şöyle bi durum var , nero'da uyumlu dvd taktığım halde light scribe özelliğini göremiyorum.

belki neron eskidir de lightscribe desteklemiyordur?

Evet , aklıma geldi ve nero 8 sürümünü kurdum az önce. Şimdi de çok ilginç bir şey oldu , label flash seçeneği çıktı nero 8'de. 2 tane dwd rw var bende.Demek ki diğer dvd rw label flash'ı destekliyormuş.Onunla yakmayı denedim ama yak seçeneği bir türlü aktif olmadı. Anlamadım gitti , nasıl olcak bu iş?

bence üzerinde lightscribe amblemi yoksa o özellik yoktur. model için internette var yazması da bence güvenilmez bir bilgi. yani bir seride yoktur o özellik misal. çinli bu, pirinç yimekten kafası güzelken üretmiştir.

call center işi iş değil, diğerini denemeni tavsiye ederim. olmadı her zaman call center ve benzeri işler olacaktır. alanında iş deneyimi elde etmen daha önemli.

@blackdog evet haklısın ancak yazmayı unutmuşum maddi durumum da öyle pek parlak değil. ekimde kredi geri ödemem başlıycak cepte 5 kuruş yok vs.

öncelikle call center'ı hiç tavsiye etmem..
soruya gelince, gidilecek yer sadece mulakat, bir sey imzalatmalari vs. mumkun degil. Mulakattan cikan sonuctan sonra belgeleri teslim edip ise baslarsin. Kisacasi diger isten hic bahsetmesen sorun olmaz diye dusunuyorum.

kariyer planların varsa ve başka bir alanda çalışmak istiyorsan call center pek iyi bir tercih değil. call center'dan daha önce gel başla der ve sana bir şey imzalatmak isterlerse orada deneme süresi olup olmadığına bak. örn;1 ay, 3 ay gibi bi süre var ise, isteiğin iş için deneme süresi içerisinde call center'dan çıkabilirsin.

ayrıca "Not: Dolgun maaş, sosyal güvence, yan haklar ve geleceğe dönük sağlam bir kariyer imkanı sunulacaktır." gibi bir ilan dip notu, tam tezgah altı konfeksiyon firması izlenimi verdi bende.

call center için en az bir ay eğitim görüyorsunuz, diğer işten çağrılırsanız istediğiniz zaman bırakırsınız.
zaten arkadaşların da dediği gibi insanı yoran ve zorlayan bir iş.
hem sürekli birilerini alıyorlar call center için :)
başka bir iş de var derseniz sizi elerler hem, ya diğer iş olmazsa?

call center tecrübesi olan biri diyor ki, sakın! (ben oluyorum bu)
örneğini de vereyim, sözlükten bir arkadaş, gayet sağlam cv'si ve iyi bir iş tecrübesi olan bir arkadaşım, banka mı sizin gsm firması mı? diye sormuştu. arkadaşı aramışlardı, görüşmeyi bekliyorlardı.
dedim ki; "dostum, kafan rahat olsun istiyorsan, haftasonları istediğin gibi gezmek tozmak istiyorsan, gereksiz insanlarla muhattap olmak istemiyorsan, gelme. hem seni haketmediğin bir bölümde çalıştıracaklar, zamanını çalacaklar, 1 yıl boyunca bir ilerleme kaydedemeyeceksin, "tasma" adı verilen kulaklıktan kurtulamayacaksın, senden 3 yıl boyunca beklemeni isteyecekler, bir kademe atlaman için.. aman diyeyim. bi kaç kuruş fazla kazanıcam diye boş yere katlanma bunlara"
tamam dedi, bankaya gitti. kafası rahat, zamanı bol çalıştı sonra da ailesinin yanına, memleketine tayin oldu ve keyfine bakıyor.
aman diyeyim. hala aynı firmada çalışıyorum ve müşteri temsilciliği yapan bi sürü arkadaşım var. her gün aynı şikayetler, sosyal hayatın bitmesi, sağlık sorunları, çalışma saatleri yüzünden uyku-beslenme düzensizliği vs. vs.
artı buna, Türkiye'nin bi çok yerinden muhattap olacağınız müşteriler de ekleniyor (sözüm meclisten dışarı)..
dikkatli düşünüp iyi karar vermek gerek..

@paradoxical
peki hocam bu adamların dolgun mayış dan kasıtları nedir siz bu işin içinde olan birisi olarak 3 aşağı 5 yukarı tahmininiz ne?

başka alternatifin yoksa başvur. işe alınırsan başta bir süre, belli saatlerde eğitime gidersin. eğitim sırasında da maaş alıyorsun. sonra bıraksan da olur, zaten bir kısmı işe başladıktan sonra bir hafta içinde pes ediyor. bu işlerde sürekli insanlar gelir gider zaten, bağlayıcı bir şey imzalatmazlar.
ama call centerlarda yükselme diye bir şeyi pek düşünme. torpille oluyor o işler. sana sıra biraz zor gelir. iş olarak da şöyle düşün, seni bir yere bağlıyorlar ve sürekli sağıyorlar inek gibi.. öyle bir hissiyat. tuvaletten biraz geç dönersen alarm veriyor bilgisayarın. manyaklık derecesinde performans denetleme olayı var. insanlara göre değil bu iş. mecbursan bir süre çalışırsın. dışarıdan çok kolaymış gibi geliyor ama müşteri telefondayken, agent insanüstü hızda uğraşıyor bilgisayarda.
operatörler arasında ciddi maaş farkları olabiliyor. bir dönem vodafone aveanın iki katı veriyordu aynı şartlarda.

@rentts; aggromela'nın verdiği örnekten yola çıkarsak, vodafone'un kadrolu mt'si 1500 civarında para alıyor ayda. ama yavaş yavaş taşerona döndü adamlar. belki hatırlarsın bi süre önce personel çıkarmışlardı. taşeron firmalar ise 500-800 arasıdır diye tahmin ediyorum. bu piyasada mt olarak uzun süre çalışmak hiçbir şey kazandırmıyor kimseye.

kesinlikle biçimlendirme yapmayın. gider fotolar.

o durumda chkdsk yaparsaniz duzelmesi lazim.
format atarsaniz da eger gitmez fotograflar, kurtulur karta cok fazla yeni veri yazmadikca. (bkz: recover my files)

assert h suan camerayı usbyle baglamıs durumdayım chkdsk falan nasıl yapılır..

başlat-> çalıştır -> cmd yazıp enter'a basıyoruz,
sd kartın birim adı neyse, onu yazıyoruz (atıyorum e olsun) e: yazıp enter'a bastıktan sonra chkdsk yazıp enter'a basıyoruz. ya da hataları gidermesini istiyorsak chkdsk /f yazıp enter'a basıyoruz, tarıyor, düzeltiyor..

resimleri kurtardım sagolasın recover my files..

tamamen webmaster'in salakligi, baska bir sey degil.
IE8'in Compatibility View secenegi ile goruntuleyebilirsiniz sayfayi. denedim, oldu.

edit:
gayet aciliyor abi. dns vs. problemi degil. cok nefis webmaster kisisinin salak bir user agent kontrolu yuzunden arkadas erisemiyor siteye.
aha soyle de screenshot'lar: img10.imageshack.us

çözüm hakkında pek fikrim yok ama, #13385655 şu entry durumu özetliyor sanırım..
ek: ping çektim 212.174.189.124'e, zaman aşımına uğramakta. sanırım site uçmuş

4 saniyelik farka edit: asserth bence senin elin uğurlu abi ya.

@assert h'nin bir el atmasıyla mucize gerçekleşti.Teşekkürler.

Hamiş:Bu sorunu Teknik(!)Eğitim Fakültesi mezunu bir arkadaşa iletmiştim bana ''8 kaldır 7 yi kur.'' demişti.Benimle dalga geçmiştir değil mi? :)

uyumluluk görünümünde çalıştırın sayfayı.

en basitinden, klasörlerin içinde önizleme özelliği olan (video, fotoğraf) gibi dosyalar (ki boyutları büyükse sistem kasacaktır önizlemeleri ve diğer bilgileri almak için) varsa, görünümü "liste" şeklinde seçebilirsiniz..

bunu yaptım fakat çok da değişen bir şey olmadı.

ram al bilgisayarına.

Defrag da bir nebze olsun çözüm olabilir.

yalnızca birkaç klasörde olmasından mütevellit defrag mantıklı geldi, deneyeceğim.

firefox'da secenekler -> gelismis -> ag -> ayarlar bolumune tikladiginizda, "ayarlari otomatik algila" secip tamamladiktan sonra, firefox'un yeniden baslatip deneyiniz? ag baglantisinda da sorun olabilir belki.

dns de olabilir. ben 2 haftadır falan 4 2 2 2 ve 4 2 2 1 de sık sık sorun yaşıyorum.

evet evet dns problemi bu. benim de kac zamandir yasadigim sorun.

hic bir yurtdisi baglantiya girmiyor neredeyse. dns'i degistirirseniz hallolur.

www.eksibition.org

www.eksibition.org
logoyu yapan kullaniciyi hatirliyorsaniz kullanicinin sayfasinda vardir.

logo galerisi var ama arama yapılamıyor. çok logo var bulmak için iyi bir mesai lazım. yamuluyorsam düzeltirler..

yok logoyu ekleyeni göremedim.

o kadar logonun içinden bulmak zor, uğraşamam onunla. artık başka bir sefere denk gelirse ya da aklınızda olsun size denk gelirse kayıt ediverirsiniz bir zahmet:).

buldum, gregory rasputin yapmis.
www.eksibition.org

nikon d80
www.sahibinden.com&keyword=nikon%20d80

18-135 iyi bir lens değildir ki.. iyi olsa kit olmazdı en basitinden. ha başlangıcım, beni idare eder diyosan tamam.. :)

18-135 yerine hangisini tavsiye edersiniz peki?

nikon d80 - kit lensi 18-135mm f:3.5-5.6 lensle beraber satiliyor. fiyati hayyam pasaji'nda 1500-1600 lira civarinda lensle beraber..
canon eos 40d body fiyati hayyam'da 1200-1300 liraydi, dusmus de olabilir. bunun kit lensi 17-85mm f:4-5.6 kit lensi ile beraber fiyatini bilemiyorum.
canon eos 50d body fiyati 1800-2000 arasi. yine ayni kit lens veriliyor yaninda.

aralarindaki ozellik farklarina gelince,
nikon d80 ve 40d-50d arasinda oncelikle segment farki var. d80'in muadili canon 400d ya da 450d olabilir. 40d ve 50d nikon d200-d300 gibi modellere denk geliyor.
her iki canon'da dikkat ceken belli basli ozellikler, yuksek fps (ard arda en az 6 kare cekebilmesi) 3 inch ekran, live view ozelligi ve daha ayrintili ayar yapabilme mevzuu. ayni zamanda cmos sensorle dusuk noise avantaji var.
nikon d80'in ise daha keskin ccd sensoru yuksek iso'da noise yapma egilimi yuzunden avantajli mi degil mi kullaniciya bagli. bir diger nikon avantaji, objektif bollugu ve uygunlugu. analog-dijital nikon objektiflerinin neredeyse yuzde 80'i her model nikon'da kullanilabiliyor. ancak canon'lar ef ve ef-s serisine ait objektiflerle kullanilabilir (bu problemi gidermek icin adaptor var fakat bu da ek masrafa veya objektifi full manuel focus'da kullanma zorunluluguna yol aciyor)(tabi 5d gibi full frame makinelerde bu sorun yok).
eos 40d kullanan birisi olaraktan, tek hosuma gitmeyen sey, L serisi bir canon objektifi kullanmadan istedigim keskinligi alamiyor olmam. sirf bu yuzden studyoda kullanmak icin d80 ya da d200 almayi dusunuyorum.

fiyat farklariyla ilgili; nikon, body'de genellikle daha pahalidir. canon daha ucuzdur ama 50d yeni ciktigi icin biraz pahali olabilir, beklemek gerek.

40d ve 50d arasindaki farklara bakalim, oncelikle ikisi de 3 inc ekrana sahip ama 40d 230bin renk, 50d ise 920bin renge sahip. yani daha guzel bir ekrani var. 40d 10, 50d 15 mp sensore sahip. ikisi de live view'a sahip, tam olarak test etmedim ama 50d lv modundayken focus yapabiliyormus sanirim (40d yapmiyor)
40d max. 3200 iso'ya kadar cikabilirken, 50d 12800 iso'ya zorlanabiliyor.
(nikon d80'de max 3200 zorlamali kullanilabilmekte)

acikcasi tamamiyle kullanim amacina gore bir model belirlemek gerekir. su an fiyat / performans 40d'yi gosterse de, yakinda 50d hepsini gecebilir.

ek: suradan 40d ve 50d arasindaki ozellik farklarina bakabilirsiniz;
www.dpreview.com
surada da nikon d80'in ozellikleri mevcut.
www.dpreview.com

baslangic icin 18-135 gayet uygun bir lenstir efenim. profosyonel isler yapilmayacaksa, uzun bir sure objektif aldirtmaz size. (nikon icin tabi)

ama sigma-tamron-tokina gibi objektif ureten farkli firmalarin alternatifleri de dusunulebilir.

maddi gücün ve pro makine deneyimin var ise Canon 50D hatta 5D :)) ek olarak ise orta kalite bir lens olan canon 18-55 ya da 18-70 ve 70-200 açılı III USM olanları tavsiye ederim. yok eğer dersen ki benim iin para problem değil lenszim güzel olsun ozaman canon L serisi öneririm ben sana....:))ikinci el olarak fotoğraf siteleri forumlarını takip edersen uygun fiyatlara bulabilirsin..

canon 18-55 lensi sahsen ben tavsiye etmiyorum, memnun olan kimseyi gormedim. L serisi objektifler sozunu ettigimiz makinelerle neredeyse ayni fiyattadir (daha pahali da olabilir hatta) ve evet para varsa canon 5d en guzeli.

doğru söylüyorsun L serisi gayet pahalı bir seçenek.nacizane fikrim 18-135 yerineiki ayrı lens kullanmaktır. full frame olmayan bir makine için özellikle biri geniş açı olmak üzere iki lens tavsiye etmekteyim.(çok profesyonel bir yorum değil)

abartmayın yahu. yok 5d yok L serisi falan. belli ki adam yeni başlıyor bu işe. tonla parası olsa bile kullanamayacağı ekipmanları aldığı için fotoğrafran soğuyacak. ya da 5d ile garip fotoğraflar çekecek, görenler de "oha adamda 5d var, çektiği fotoğrafa bak" diyecekler.
en güzeli temelden öğrenmek ve yavaş yavaş başlamaktır. d80 başlangıç için iyidir güzeldir. ya da canon'un 400d, 450d gibi modelleri de olur. 40d, 50d bir üst sınıf makinelerdir d80'e ve diğerlerine göre. başlangıç için de kit lens yeterli olur.
ben d80 + 18-135mm veya 18-105mm vr derim. daha fazlasına ihtiyaç yok başlangıç için. zaten bunlar bile uzun süre idare ederler.

ama arkadaş adam kendisi kaşınmış bu tavsiyeler için..yeni başlamaktaysa bence analog olanlar en iyisidir;sabredebilene tabiiki. fakat eğer yeni başlayan biri ise 300D-350D bile uzunca zaman yeterli olur. 40D-50D düşünen birinin biraz fotoğrafla ilgisi olduğu düşündürdüğü için bu tavsiyelerde bulundum...

"azımsanmış" olabilir mesela.

ama iki-üç kelimeyle daha güzel ifade edilebilir tabi.

istihfaf

küçümsemenin (ya da istihfafın) underrated'ın tam karşılığı olamayacağını düşünüyorum çünkü underrating'te bir görmeme ve/veya görmezden gelme, ilgilenmeme, pas geçme söz konusu. diğer yandan küçümsemek için etkin olarak söz konusu özneyi ölçüp biçmeniz ve "bir halt değilmiş," çıkarımında bulunmanız gerekiyor. bir insan underrated olduğundaysa "çevre" dediğimiz küme bu adamı "görmüyor". küçümsemekten çok farklı bir durum bence bu. eğer birebir aynı olsaydı nihat doğan çok underrated bir adam olurdu mesela.

underrated : degeri yeterince anlasilamamis

tek kelime zor

overrated- abartilmis olarak alinirsa, underrated- yerin dibine sokulmus gibi gorulebilir. (tek kelime zormus evet) hani biri asil degerinin ustunde deger goruyordur, digeri de asil degerinin altinda (bilerek yapilan bi sey tabi bu, kiniyoruz)

Underrated: "Kıymeti bilinmemiş", "değeri bilinmemiş"tir bence.

tezyif olabilir.

kit lensi satınca geniş açı foto çekerken sıkıntı olur. onu satacaksan tamron 17-50 lens al

kit lens niye iş görmüyor? ne tip fotoğraflar çekiyorsun ki?

o kadar dedik genel kullanım için 70-300 olmaz diye, sakal mı bırakayım illa ki :p
madem bunu alıyorsunuz, ikinci bir lens için bütçe ayırmadıysanız kit lensi satmayın. sık sık kullanacaksınız.

@kobuzchu kız: evet senin dediklerin zaten aklımda hatta karar aşamasında en çok aklımı kurvalayan da senin dediklerin oldu ama şöyle bir durum var. ben neredeyse her hafta futbol maçı olsun, basket maçı olsun tribünlerde oluyorum. daha mantıklı fotoğraflar çekmek için zoom lens istiyorum. yazar kasa'nın dediğinden sonra da kitlensi satmaktan vazgeçtim.
@henry gale: senin sorduğuna da cevap vermiş oldum sanırım.

boyle bi lensle kapali ortamda uzak mesafeden net fotograf cekebilmek zordur hacim. tripod lazim gelir ya da is filan olmasi gerekir. lakin 300mm'de iken goreceksin, en ufak bir parmak hareketi bile titreklik ortaya cikarir. hassasiyet full yani.

yine kafani karistiriyorum biliyorum ama, zor olacak bu lensi kullanmak, simdiden soyleyeyim (zaten ben kafa karistirmaktan baska ne ise yararim ki!) (euehjkrajfkhds)

izmir'de yaşamıyorum bilmiyorum lakin bir faydası olur belki;
www.sukruseherergiltml.k12.tr

oraya baktımda otobüs-dolmuş-metro üçlüsünden hangisiyle daha kolay ulaşırım oraya onu öğrenmekistemiştim ama yinede teşekkürler.

alinir, mumkundur.
dikkat edilmesi gereken noktalar, objektifin uzerinde kullanim izi disinda bir iz olmamasi, lenslerde gorunur bir cizik olmamasi, objektifin uzerinde auto focus -maunel focus ya da vr on-off gibi switchler varsa, sorunsuz calisiyor olmasi,
ayni zamanda body'e bagli olarak autofocus motoru gerektirip gerektirmedigi (d40, d40x ve d60 icin gecerli) paraoley, hood ve back hood kapaklarinin olmasi (yoksa kirlenme tozlanma had safhada olur).
bunun disinda ihtiyaciniza karsilik verebiliyor olmasi; ornegin 18-135mm ya da 18-200mm-vr modelleri hem genis aci hem de zoom ihtiyacini buyuk olcude karsilamaktadir. ikinci objektif olarak aliyorsaniz, mevcut objektifin karsilayamadigi odak uzakliklarini dolduruyor olmasi. (ornegin elinizde 18-55mm varsa, 80-200 aldiginizda 55mm ile 80mm arasi bos kalacaktir)
teknik olarak ise, renk kontrast ve keskinlik degerlerinin ortalama ve/veya ustu degerlere sahip olmasi. bunu anlamanin en kolay yolu, sharpness-contrast-saturation'u normal olan ve en ust degerde olan 2 fotograf cekip karsilastirma yapmaniz, ayni zamanda internet'te yapilan lens kritiklerinde bulunan degerleri karsilayip karsilamadigini gormek.

burda bir handikap var, makinenin ekranindan tam olarak bir sey anlamak mumkun olmuyor fakat ayni sey pc monitoru icin de gecerli olabilir. renk balansi dogru yapilmamis bir monitor hatali fikir verebilir efenim. saygilar.

edit: suradaki incelemeleri kontrol edebilirsiniz;
www.dpreview.com

alınır tabi ama güvenebileceğin bi yerden al.sirkeci de hayyam iş merkezinde(istasyonun karşısında)üst kata çıktığında kaliteli ve temiz objektifler bulursun.
ben en son canon 135 almıştım 150 tl idi.
fiyatlar alacağın objektife göre uçabiliyor

d880 tabii ki. lafı bile olmaz.

general mobile kullanan bir iki arkadaşım hiç memnun değil.

beynin fokurdasın istemiyorsan d880 al. çift hatlı olmasına rağmen 0.2 gibi düşük sayılabilecek bir sar değerine sahip. gm'de bu değer 1'i geçiyor ki çok tehlikeli. aman diyim. eğer illa gm alacaksan da kulaklık olmadan(bluetooth da değil, kablolu) kullanma.

kullanış olarak ise samsung 3-5 kere eline verir gm'in. ben 1 yıldır kullanıyorum. gayet memnunum.

kesinlikle kotu biliriz efenim. bakim tamir teknik destek ve ozellikle yazilim hususunda basarisiz bir cihaz / firma.

dstm1 kullanıyorum, tek işlemcili çift sim hat gayet güzel çalışıyor iki hat da açık. günde 30 dakika kadar konuşmayla 4 gün gidiyor pili. müzik fena değil, arabada dinliyorum. kamera gündüz çekimleri başarılı ama gece çekimleri berbat. başkaca bir özellik kullanmıyorum. sar değeri de 0.653W/kg imiş. telefon olarak iyi diyebilirim. teknik servisine işim düşmedi ama herhalde iyi değildir. fiyat/performans başarılı denilebilir.

sakın general mobile yi aklından bile geçirme.çok pişman olursun sonra
d880 de de üretim hatası var cihaz çift sim kart takılıyken sürekli hata çıkarıyor.
sen alacaksan sony er k790i al
yada daha profosyenel kullanmak istiyosan blackberry al

@cold12: bir yıldır kullanıyorum hiçbir sorunla karşılaşmadım. iki sim kartım da sürekli takılı. sadece ikinci hatta çok az bir ses kısıklığı oluyor o da çok fazla önemli değil.

edit: hatta şöyle diyeyim; etrafımda 6 kişi daha kullanıyor. hiçbir sorun yaşadıklarını duymadım.