urun.n11.com

urun.n11.com

mavi jake modellerine bakmalısın. sorun yalnızca paçaysa ve skinny seviyosan bahsettiğim model o botu kapatır.

Paçaları botun içine sokmakla sokmamak arasında salaş bir görünüm verilmeli bu durumda. Belki sağ paça girecek, sol paça botun ağzında birikip pot yapacak falan.

Görseldeki pantolon olmuş bence.

haftaya en sevdim şey olan bot üstüne tişört olayı başlıyor, ama kelebeğin ömrü gibi kısacık, sonra uzun kollu gömlek, svitşort ondan da sonra kazak.

daha çok yani. bişer insan.

ince kazakları giyiyorum, transparan gibi olanlar yani, tişört veya askılı tişört üstüne.

İst'da ince kazağa başladım bugün.

yok ya ne kazağı. ben ince gömlek,bluz üzerine blazer takılıyorum. onu da genelde elimde taşıyorum.

gömlek spor.

istanbul'da hala göynek havası mevcut ama ay sonuna doğru değişir.

Kazak değil ama ince trikolara ve sweatshirtlere geçtim bayağı da oldu geçeli.


Ek: İnce giyindiğim günlerde atkı da takıyorum.
Trençkotun ya da kot ceketin üzerine atkı taktığım günler oldu geçtiğimiz hafta.
Çok üşüyen biriyim ve olabildiğince korunmaya çalışıyorum sabah erken ve akşam geç saatlerde hava ciddi soğuk oluyor.

Hala tişört. Atkı takan gördüm geçen. İnanamadım. İnsanlar üşüdükleri kadar, üşüyorum demeyi de seviyorlar bence. Yani bunu mevzu yapmak güzel sanırım. Atkı o yüzden olmalı. Kazak, atkı falan çok abartı bence şuan.

İstanbul.

Herkez mi :/

Evet başladık İzmit’te.

Hâlâ tişört giyiyorum. Arada gömlek giydigim de oluyor. Henüz sadece 1 kere kot ceket giydim.

Güne güneş doğmadan başladığım için kazak, hırka, ince mont üçlüsünden birini üstüme alarak evden çıkıyorum. İçte ince gömlek ve tişört oluyor. Öğleden önce ince gömlek, öğleden sonra tişört, akşam dönerken ise tekrar hepsini giyiyorum.

İstanbul'da bir günde dört mevsim yaşanıyor. Üşüyen üşür, pişen pişer. Ben hepsini yaşıyorum aynı günde.

Geçen hafta AutoDesk seminerindeydik, yeniliklerin anlatıldığı salonda tam da anlattığınız şekle uygun bir çözüm vardı. ERP veya excel gibi ortamlarda müşterinin girdiği ölçülere göre önünde şekil oluşuyordu. Bunu da autocad'le bağdaştırmışlar. Fusion 360'lı bişeydi, firmayı ararsanız bilgi verirler. Ben başka bir program kullandığım için can kulağıyla dinlemedim, misafir modunda takıldım o yüzden yardımcı olamıyorum.

Hatta bizim firmaya cuk oturur bu özellik, müşteri ölçü girince karşısında ürünü görecek falan diye geyiğini de yapmıştık.

kafayı yemem de boş zamanlarımda uğraşırım öyle saçma şeylerle

Yok. OKB değil mi bu?

ben de uğraşırız böyle şeylerle ama boşken. senin meşguliyetin varken yapman ilginç. demek ki işten sıkıldın o yüzden uğraşıyorsun.

Tasarım yaparken ölçülerde 13 rakamını kullanmamaya çalışıyordum. Uğursuz ya dünya genelinde işte. Sonra baktım dikkatimi dağıtıyor ben de bi işte özellikle deliklerin kenara mesafelerini 13 mm yaptım. O tasarım sorunsuz çalıştığından beri takıntım kalmadı.

Var. Eğer düzeltemiyorsam kullanmazdım o defteri.
Aynı şey ajandamda bir sayfada vardır, makasla düzelttim.

no

Hayır.

Evet var. Muhtemelen ben de aynı şeyi yapardım

eğer dediğin gibi birisi ise çok kolay iş bulur. maaş olarak 3.000 tl den başlangıç düşünülebilir. ilerisi için yeteneklerine göre ücretini kendisi belirler.

ancak şunu bilmeliki tr deki çalışma saatleri ve ortamı almanyadakinin 10 da biri daha değildir. yani günde 12-14 saat çalışmalar normal kabul ediliyor. ayrıyetten temizlik ve sosyal imkanları çok sıkıntılı olacaktır.

aklı varsa gelmesin.

abi haftada 6 gün 12 saat çalışacak.

alacağı para 500 euro yapıyor

bu akıl mantık işi değil zaten.

yan gelirin vardır öylesine çalışayım dersin.

ama benim gördüğüm çoğu cnc fabrikasında saniye hesabı yapılıyor.

adam sana bir kota veriyor şu parçadan 1 günde 1200 tane üretmen lazım diye.

üste çıkamazsın zaten de, çıkarsan iyi

50 tane eksik yaptın mı laf söylüyolar, sen de salmışın ipleri bu böyle olmaz falan diye.

en iyi fabrikalardan birisi burada jeff mayermiydi, cefi mayermiydi orası güzelmiş yine de maaşları almanyaya göre çok düşük kalır.

gelen katı modele 3 boyutlu cam programlarında takım yolu programı yapıp tezgahta parça sıfırlayarak programı çalıştırabilen birisi İstanbul'da 4-5 bin gibi alıyor. şehir olarak aşağı indikçe 500'er lira düşsen, Isparta gibi bir bölgede 2.500 lira altına inebilir. yok sadece program yapacaksa pc başında, oradan da dramatik bir düşüş olabilir. Bursa için söylemek gerekirse cam yapan eleman çok büyük kurumsal firmada değilse ara eleman oluyor. beyaz yakayla mavi yaka arası olarak gidip geliyor duruma göre. mezuniyet olarak lise mezunu-2 yıllık üniversite-teknik öğretmenlik mezunu popülasyonun yoğun olduğu bölümler.

mehmet gureli - kimse bilmez

www.youtube.com
www.youtube.com

en çok bunlar çalıyor power tv de, haliyle de en çok bunları dinlemiş oluyorum.

Fide - meşale

Aylardir mor ve otesinin dunya yalan soyluyor albumunu dinliyorum. Boyle bir album bu topraklara bir daha zor gelir.

youtu.be

later bitches

caitlyn smith - starfire

özellikle apologize dediği kısma bitiyorum. dünyanın en güzel apologize'ı olabilir okunuş açısından.

hozier-moment's silence ve nina cried power

www.youtube.com

www.youtube.com

open.spotify.com

Birsen Tezer- Boşver

youtube.com

www.youtube.com

Kanye West - i love it
www.youtube.com

open.spotify.com

neşet ertaş - ne yaşadı ne yaşıyor ne yaşar

sol arka.

sağ arka kartlık.
sağ ön anahtar ve bozuk para.
sol ön kağıt para.

sağ ön

sağ ön

Sol ön

sol ön.

sağ ön

aleyküm selam.

telefon sol ön.
anahtar sol arka.
cüzdan sağ arka.
nakit para sağ ön.

ilk telefonu aldigim zamanlarda kemere takardim kilif ile. ericsson zamanlari.

sonra hep sağ ön cep.

sol ön.
sağ ön - sigara, çakmak, anahtar.
sağ arka - cüzdan.
sol arka - nakit para, cüzdana koymaya üşenilen kart.

edit: sağlağım ben, belki bununla da ilgisi vardır, belki...

Yazın; müzik dinlemiyorsam sağ ön, dinliyorsam sağ arka.
Sobahar/kışın da montumun sağ cebi.

Ama artık genelde küçük omuz çantama koyuyorum iki telefon, şarj aleti, anahtar, cüzdan vs taşımak durumunda kaldığım için.

Sol arka. Sağ arka cüzdan. Sol ön çakmak. Sağ ön boş kfjddj

Sağ ön.

sol ön

sağ ön.

diğer elimde yüzükler var. telefonu koyduğum cep de boş kalıyor. yoksa perişan oluyor güzelim alet.

sol ön.

sol ön
camı tenime gelecek şekilde yoksa eşya falan taşırken ekranı kırılır.

Sol ön. Diğer bütün ceplerim boş. Sırt çantası taşıyorum. Her şey onun içinde. Cepler tamamen dolu olunca sinir oluyorum. Hem rahatsız ediyor hem kötü görünüyor bence.

sol ön

www.motosikletaksesuarlari.com

bunu kullanıyorum, e sigara, telefon, cüzdan ne varsa burada tam çaldırmadlık :D

Sağ arka.
keşke cinsiyet de sorsaydın onun da etkisi vardır bence :)

kalabalık ortamlarda ön cep
genelde arka cep

Sağ arka. Tahtakalemi yanına.

sağ ön

kışım montun sağ cebinde devamlı.

yazın çantada.

cebime birşey koymuyorum, ofiste çekmecede, arabada kolçağın altında, yürürken çanta varsa çantada yoksa elimde taşırım.(telefon-cüzdan-anahtar 3lüsü için geçerli)

Daima sol arka.

sol ön

Sağ ön.

Camız gibi 5 inç salakça bişey kullanmak durumunda olduğumdan cebe falan sığmıyor çanta, kargo pantolon ise aşağı cep gibi gibi.

sağ önde telefon, sol önde sigara, sağ arkada cüzdan, sol arkada kağıt paralar.

Sağ ön

Sol ön

genelde sağ ön. muhtemelen sağlak olmam ve sık sık telefon kullanmam etkili oluyor bu durumda.

Sağ ön.

hiç fark etmiyor.

Asla cebe koymam. bir kez arka cebime koyup orda olduğunu unuttum ve wcye düşürdüm :( bana pahalıya patladı.

Bacaklarına ağrı vuruyorsa, bacaklarda yanma oluyorsa doktora git.

şimdi yazacaklarım çok ütopik gelebilir ama etraflıca araştırınca göreceksin ki insanlığın başında bel fıtığı denen bi lanet var ve böyle ufak zedelenmelerle tohumu atılıyor. sen ağrı geçti sanıyorsun ama o yıllarca orada yer ediyor, ta ki bigün hareket edemediğin için acıdan ağlayıp miden bulanıp kusana kadar. o saatten sonraki araştırmalarında da görüyorsun ki ya ameliyat olacaksın ya fizik tedavi, ama oradaki belli belirsiz küçük sızı günün her saati, ne günü saniyenin her salisesi kendini unutturmayacak. ve fizik tedavi ile birlikte sırt kası, karın kası, bacak gibi bölgeleri güçlendirmeye de çalışacaksın ama bunları yaparken bir yandan beli tekrar zedeleme riskin olduğu için diken üstünde olacaksın, belki ağırlık çalışması esnasında ağırlık kemeri takmak zorunda kalacaksın falan.


bunlar olabilen normal şeyler. bunların hiçbiri sende olmayabilir de.

ama sporu işimiz düşmeden düzenli şekilde yapalım, yaptıralım.

sicak tut, zorlama, gecer.

alınık satılık kısmına bakabilirsiniz :) ilana koydum bir saat önce

ilanı göremedim.

fazla eğilmeye ihtiyac duymayacağın bir yol bisikleti yok. şehir bisikletlerini mi sormak istedin acaba? eğer öyleyse carraro markasına bakabilirsin.

drop bar değil de flat bar'lı yol bisikleti bakacaksınız işte. hybrid falan gibi tanımlar var. selesi bi nebze daha etli oluyor. sürüş pozisyonu selenin yüksekliğiyle alakalı zaten, istenildiği gibi ayarlanır.

Sele secimi size kalmis. Fazla egilmeye ihtiyac duyulmayan baslangic bisikleti: Kettler´in vintageleri, lastik yol bisikleti kadar ince, spor bisikleti olarak geciyor: farm9.static.flickr.com

Yoksa yol bisikletini kendiniz toplayacaksiniz, genelde drop bar cunku. Bende rahatsizligimdan dolayi boynumu tutamadigimdan dediginiz gibi bir bisiklet ariyordum, sonra Kettler alu buldum.

Şehir/tur bisikleti alacaksın. Sıfır takıntın yoksa kesinlikle ikinci el al. Bak bu dediğimi uygularsan mutlu olursun. İnternet sıfır ayarında ikinci ellerle dolu.

Marka model de önereyim, kendim kullandım, sedona 410. Ama 2015-2016 yolunda üretilen modelini al. Bir tane de kaliteli sele al kendine, selesi rahatsız gelir ilk başta.

sedona 410 listeye aldım. ama ikinci el bulabilir miyim bilmiyorum.
başka önerisi olan?

kırık kemikleri pozisyonlamak için dışarıdan gözüken şekil şekil dişli metal vidalar var. belki.

bi de meşhur şenol güneş kafa dikişi olayı var. stappler mıydı neydi.

Demosu hala mevcut olması lazım. Demodan oynadığım kadarıyla o meşhur kemikli oynanış devam ediyor diyebilirim. Seven de bunu seviyor zaten. Ama hala biraz fazla kemikli. Orta kafa gol hala kolay mesela. Sen istediğin kadar üstün oyna, adam yandan gelip tak tuk jeneriklik kafa gölü atıyor.

Bunu çözselerdi bu sene eski dosta dönüş yapardım ama yine maalesef fifa 19 alıcaz.

Son duyurularıma bak

"Orta kafa gol hala kolay mesela. Sen istediğin kadar üstün oyna, adam yandan gelip tak tuk jeneriklik kafa gölü atıyor."

şu mesele yüzünden arkadaşla aram açıldı resmen. kafayı yedirtiyor insana ya. hele ki real'in her ortası gol %90. ben de üstteki arkadaşa katılıyorum o halde geçme. gerçi pes'in ölüsü bile fifa'dan iyi benim nezdimde. çocukluktan beri alışmışız çünkü.

Sorun yok ya. Adı üstünde kısa film. Bi davası, derdi oluyor yönetmeninin ve sen o kadar kısa süre içinde bunu çözmek zorunda değilsin. Bazen en yakınımızın derdini konuşmamıza rağmen anlayamıyoruz. Metafor, ironi, hiciv her şey yapıyor olabilir ben nerden kestireyim abi.

Kişinin kendini iyi hissettiği yaştır.

25-30

21 askere gitsin gelsin

Hiçbir yaş.

25

hicbir yas

18'inden sonra sevip sevildiği.

bence 40

32

35

30-32 arası

ekonomik olarak düzgün bir hayat yaşayabilecek yaştır. kendine ait hedeflerini %100 tamamlamasa da %80-90 civarına getirdiği yaştır. son olarak da çocuk sahibi olmak istediği yaştır.

35 sonrası.
hatta 40 falan da gayet ideal bence.

'Artık baba olmak istiyorum' deyip; iyi anne olacağını düşündüğü kadınla karşılaştığı zaman

30-35

Yasama hizina gore degisir.
Her seyi yasayip bitirdigin, tukendigin yas.

37-38

30 33

18-25 diyen arkadaşlar kafayı mı yemiş acaba gerçekten merak ediyorum... bence 30-35.

60 - 90

evleneceği hanım da bu yaşlarda olmalı. ikinci bahar.

evlilik :34
boşanma :41

optimum

Canım ailem.

Tatlı hayat.(Türkan sorayli haluk bilginerli dizi)

Ekmek teknesi de olabilir.

ben "elveda rumeli" diyorum.

Şaşıfelek çıkmazı

Serseri

(bkz: 7 numara)
(bkz: şaşıfelek çıkmazı)
(bkz: sıdıka)

sultan makamı.

(bkz: kalk gidelim) var şu anda yayında mesela.

90lar'dan bahsedip kaygisizlar dememek olmaz sanirim. ben bir de o cocuk halimle ferhunde hanimlar'a cok gulerdim. melek baykal sagolsun.

Bizimkiler. Youtube'da 1994-2002 arası 200 bölüm mevcut.

tabi ki çemberimde gül oya

İkinci Bahar
Mahallenin Muhtarları

Bonus: Akasya Durağı :D

Bizimkiler

Perihan Abla

ikisi de 90lar İstanbulu

L&M'den biti(rili)nce tadı damakta kalırsa cila niyetine ben de özledim ve beş kardeş. ikisi de final yaptı ama... aması spoiler'da.

spoiler__!!
ikisi de tepki finaliydi. ''madem yayından kaldıracaksınız alın size final, yerseniz'' şeklindeydi.
spoiler__!!

çemberimde gül oya ve yedi numara.
izleyin,izletin.

tatlı hayat
gülşen abi

bak bu ikisi haluk Bilginer'in döktürdüğü dizidir. kesinlikle tavsiye ederim

Avrupa Yakasi.

Resmen 14 sene gecmis ilk basladigindan bu yana. Insan ister istemez nostalji yasiyor.

Pedal çevirmeden kaykayda gidermiş gibi ayaklarınızla şeyapın arada hızlanınca da ayaklarınızı yerden kaldırın. En azından güvenli dengeyi öğrenirsiniz gibi bence.

pratik gerekli, pratik yaptıkça öğreneceksiniz. biraz daha sabır.

bir duble viski stresi azaltir.

sen sürerken arkadan birisi tutsun, sonra senin haberin olmadan bıraksın.

Koltuk ve gidon ayarını size göre indirin, ayaklarınız rahatça yere değiyor olsun.

İleri bakın, sadece ileri bakın. Asla gidona ya da pedala bakmayın.

Sonra sağlaksanız sğ, değilse sol pedalı tam dik konumdan bir tık ileri pozisyonda bekletin.

Ayağınızı pedala koyun ve sıkı durun, bütün gücünüzle pedalı itin/basın ve hızlıca kendinizi ileri atmayı sağlayın.

O esnada en önemli nokta ileri bakmaktır, asla gidona ve yere bakmayın.

İlk kuvvetli ayağınız ile yol almaya başladıktan sonra panik yapmadan yavaşça diğer ayağınızı da pedala koyup yavaşça çevirmeye başlayın.

Vitesin 1'de yani en yumuşak vitesde olması işi kolaylaştırır.

Unutma, sadece ileri bak.

Üç denemede öğrenmen lazım, dünyanın en basit işlerinden biri. Bisikletin gitmesi içinn senin bir şey yapmana gerek bile yok aslında.

Gidonu sabitleyip bisikleti hızlıca fırlatsanız uzun bir süre düm düz gider zaten.

Sadece ileri bak demiş miydim?

John Bloor açıklamış güzelce.

Ben de şu videoyu:
www.youtube.com

ve şu bağlantıyı bırakayım:
www.bisikletforum.com

ayaklarına veya bisiklete bakma sadece önüne bak +1

Ben de binemiyorum. Bir ara ders alacağım.

Binemeyenler toplansın ders vereyim, 3 ders sonra teker yaptırırım :)

ben de şu videoyu buraya bırakayım. aynı yöntemle 2 saat içinde kızıma öğretmiştim. yetişkin olduğunuz için pedalları sökme aşamasını atlarsınız.

www.youtube.com

Neden kimse arka tekeri 3 lemekten bahsetmiyor. Denge sağlandıkça yan tekerlerden biri çıkar, 3-4 kere düşülüp diz patlatılır, daha o yara kabuk bağlamadan güven kazanılıp 2 tekere geçilir. bu işin olayı budur. o 4 tekerlekle karizma bi gider yani. diyeti bu.

Denge tekerleri ogrenmeyi geciktiriyor, tavsiye edilmez. Size yardimci olacak sabirli bir insan bulmak gerekiyor. Bir de, vitesi tutan duzgun bir sehir bisikleti/Hollanda bisikleti... Gidip dag bisikleti ya da yol bisikletiyle bisiklet surmeyi ogrenmeye kalkmayin.

Balansim rezalet ve sportif olmanin yanindan gecmeyecek biri olarak soyluyorum, ben de 20li yaslarda ogrendim bisiklet surmeyi ve 3-4 kez yarim saatlik cabalama yetti bana. Ayni sene gittim Danimarka´da tura ciktim hatta abartip :-)

Ilk suruslerinizde dizlik ve kask kullanmayi dusunebilirsiniz, aslinda kaski hep kullanabilirsiniz, tabii bunlar ogrenme surecini hizlandirmaz. Ama bir derece guven verir size.

kucuk bisiklette deneyin bmx tarzi bir sey bulursaniz hatta cok rahat olur. utanirim kucuk bisikletle derseniz, ucra yerlerde bir arkadasinizi da alip pratik yapin. direk at gibi bisikletle denemeyin.

teşekkürler tavsiyeleriniz için. sabah erken kalkacağımdan (kaytarmıyorum -_-) bugünü es geçsem de önümüzdeki gecelerde işime yarayacak.

uno restoran'ta pizza+şarap yapın (rezv.)

Denize girin

Rakı-balık/meze için semali (küçük yer), hatta üstüne süryani şarabıyla cila yapın.
Kent kütüphanesi'ne gidin.
Bir tane kilise-müze vardı, taksiyarhis olabilir, oraya gidin.

gemi turları var

gecen biri yine sormustu sanki. yine yazayim; ben mideyi mutlu etme taraftariyim:) deniz kenarindaki balikcilardan herhangi birinde balik, midye dolma vs. sakizli dondurma, lokma, tas kahve'de kahve.

dondurma olarak kızarmış dondurma, sakızlı dondurma ve kavunda dondurmadan favorim kavunda dondurma. yarım kavunun içine bazen diklemesine bazen yanlamasına 4-5 top koyuyorlar ve kavunlar dondurmadan tatlı, bitiremiyorsun bile, dondurmaya doymayı ilk burda gördüm. taş kahvede var bundan. üstüne de kahve içersiniz zaten. taş kahvede mümkünse içerde oturun, tarihi kendileri.

denizde cunda meze dünyasının çaprazında tekneler var.O teknelerden birine gir balık ekmek söyle yanında birayla esintinin tadına vara vara iç

Hangi parkurda ne kadar uzun yol? dağ tepe farklı düz yol farklı. Ayrıca bence olay fiziksel yapıdan ziyade sabır işi.

Geçen yaz ispanyada "el camino santiago" denen yolu yürüdüm ben. 29 günde 800 km, başlangıçta günlük 20-25km, sonlara doğru günlük 35-40 km. Sırt çantamın ağırlığı ortalama 8 kg. İlk bir hafta merrel vibram tabanlı ayakkabı ile yürüdüm, sonra ayakkabı problem çıkarınca bir hafta bildiğin 10 liralık plastik plaj terliğiyle geri kalanı da decathlonda satılan en ucuz sandaletlerle yürüdüm (10 euro). Özellikle söylüyorum bunu çünkü ayakkabı olayını herkes çok abartıyor. Dizimde menisküs vardı bu arada onu da belirteyim.

Gelelim sorunun cevabına, yürüyüşe başlarken 110 kilo ve neredeyse tuvalete bile arabayla giden yani sıfır kondüsyonlu bir şişkoydum. Sıfır antremanla giriştim yani bu işe, ilk 2 gün zorlandım sonrası alıştım.

Antremana falan gerek yok karar ver yola çık gerisi kendiliğinden hallolur.

+zikardo

facede likya yolunun sayfasına gir tombik kızlar yürüyorlar o yolları. ilk 1-2 gün belin ağrır ayakların ağrır sonra vucut toparlar. hiç korkma.

aaa iyimis :) likya yolu planliyorum. gozumde duz torak yol canlaniyordu ama biraz tirmanislar falan da var sanirim.

yuksuz yurume olsa uzaya kadar yururum gibi geliyor ama sirtimda bir yuk olmasina hic tahammulum yok. o yuzden biraz sirt kaslarimi guclendirsem mi diye dusundum. her seyimi kendim tasiyacagim cunku.

bir de ayaklarimin mutsuz olmasina dayanamam. terlikle falan mumkun degil.

@zikardo merrel ne problem cikardi?

Why so sırta odaklanmak? Merak ettiğim için soruyorum, ona göre tecrübelerimi aktarıcam.

Araya kaynayım merrel vibram kayalık, kaygan zeminlerde tutunma amaçlı ayakkabı, düz yolda ayak tabanını silindir gibi eziyor, her adım işkence oluyor, başıma geldi.

Aktartdım bile;

2 uç örnek vereyim.

Zamanında 20 kg çanta ile 15+ saatte 60 km,
35 kg çanta ile 10 günde 240 km yaptım, sırt namına en ufak bir acı yoktu, ki sıfır sırt kası gibi düşün. Ne vardı acı olarak? ilk günler bacak kuadrisepsleri zorlandı. hayvani iniş çıkışlar vardı. bu kaslar çok büyük kütleye sahip olduğu için çabuk adapte oluyor ama sonra da kaval kemiğinin ordaki kaslar zorlandı ve bunun acısı kolay geçmiyor, kesinlikle kas gevşetici hap/krem bulundarmak gerekiyor. bu tempoda ayak tabanı ne yaparsan yap su topluyor, patlatsan bi dert, patlamasan bi dert. çantanın yükü bağlanış şekline göre (belden ek bağlama teknik olarak olmasa da hissedilen olarak yükü yarı yarıya hafifletiyor) yük bele de vurabilir, sırta da ama yine hissedilen en büyük temasın sağlandığı yer olan omuz oluyor. yüzey X etki eden kuvvet gibi düşün, çantanın omuz süngeri ne çok yumuşak ne taş gibi olmalı. yoksa pazarda ağır plastik poşet taşırkenki parmakta oluşan izler omuzda oluşuyor, sürekli düzeltmeye çalışıyorsun falan, yürüyüşten zevk alamazsın.

artık tempoya göre bu acıların azı ya da çoğu oluyor işte, gerisini hesaplarsın. ama sırt ı-ıh, bilemedim.

@onemoremile e cantayi sirt tasiyor. yani sirtim guclu olursa daha az zorlanirim yururken diye dusundum. tatillerde memlekete gidip gelirken hep cok yuklu oluyorum ve eve ulasana kadar yurudugum yol iskence oluyor. bunu gunde 30 - 40km yapmak falan...

kişiye göre değişir tabii de sırtla omuzu ayırmak lazım. daha çok bel ve omza vuruyor.

@jimicik

Aslında merrel çok güzel ayakkabı ama benim ayaklar taraklı. tam başparmak üzerindeki plastik kısım içe doğru katlanma yaptı ve yürüdükçe başparmağı yara yaptı, günde 30 km yürümek işkence oldu haliyle.

Benim gördüğüm en hızlı etki eden gargara yapabileceğin ilaçlar oluyor. Yarım saat içinde sökebiliyor.

Mentopin denemelisin.

20 sene önce meltem motel çok iyiydi. şimdi çok kalabalık olmuş ama. yine de denemeye değer.

Rezervasyonu son ana bırakmış biri olarak bayram için baktığım yerler arasında (kuşadası-didim-çeşme-gümbet-ortakent-turgutreis), bilindik sitelerde (ets-jollytur-tatilsepeti-tatil.com) eli yüzü düzgün, uçuk fiyat çekmeyen bi tek Ortakent'te boşluk gözüküyordu ben de mecbur burdan aldım. Bakarken kişi başı gecelik fiyatlar her şey dahilde 250-350 arasıydı.

yarışa döndür, süre tut, kendini zorla, farklı tarz yüzmeye çalış, dalarak yüzmeye çalış...

sıkılmamak için her havuza girdiğinde, aynen girdiğin gibi geri çık asla sıkılmazsın o zaman. bunu her havuza girdiğinde tekrar edebilirsin.

süngerlerden al ayak çırpışı yap
el paleti al onunla da git. böyle böyle turlarken değişiklik olur sıkılmazsın

ona bakarsan koşan adam da aynı. bisiklete binen de vızvızvız pedal çevir allah çevir. spor salonunda tek başına çalışan da halteri indir kaldır indir kaldır.

başka sporda, sporu eğlenceli hale getiren ne yapılıyor ki?

denemedim ama şöyle bir şey önerebilirim: www.sony.com.tr

Bence motivasyon eksikliği yaşıyorsun. Kendine bir hedef yok. Hedefe ulaşmaya çalışmak büyük bir bir motivasyon sağlıyor. Yarışlara fln hazırlan.

Edit: ben yukarıdaki sony walkman'i denedim. Birincisi sesi çok az geliyor, ikincisi düşündüğüm gibi olmadı, koşarken müzik dinlemek gibi olmadı yani. Hem rahatsız etti, sürekli çıkacak hissi oluştu, hem de yüzerken kontrol etmek zor geldi, şarkıları falan değiştirmek. Bir süre sonra sattım.

spor yaparken podcast dinlerdim ben.
eğer bu sony'nin su altı walkmenlerinden randıman alacağınızı düşünüyorsanız müzik yerine podcast yüklemenizi tavsiye ederim.

Bisiklet sürmekle yüzmek ya da koşmak aynı kulvarda değil bence. Havuzda yüzmek gerçekten sıkıcı olabiliyor. İki hafta önce Alp dağlarına karşı, çok güzel manzaralı bir yerde, bir havuzda yüzdüm ve orada bile 20 dk yüzebildim. Denizde yüzmekten çok daha sıkıcı havuzda yüzmek. Sürekli yeni hedef koymadan üç sene nasıl yüzdünüz?

Yeni bir spor dalı deneyebilirsiniz.

Bisiklette yaptığınız hareket evet aynı ama rotaları değiştirebilirsiniz. Aynı rotada bile bir gün yağmur yağar, bir gün müzik festivalinden sesler gelir, ya da mevsimlerin değişimini fark edersiniz. Sonuçta yolda hep bir yenilik, farklılık oluyor -iyi ya da kötü. Her şeyden çok çabuk sıkılan biri olarak bisikletin yeterince farklılık sunabildiğini düşünüyorum.

bisiklet ve koşu da yapıyorum yıllardır. hiç sıkılmıyorum onları yaparken. hele bisiklet bambaşka bir dünya zaten. bisiklet ve koşuda sürekli bir yenilik sürekli bir farklı şeyler görme var. havuzda o yok kapalı hücrede volta atar gibi gel babam-git babam.

sony walkman var bende arkadaşın dediği gibi havuzda rahatsız ediyor. tedirgin hissediyor insan.

motivasyon kaynağım kalmadı evet. kilolardan kurtuldum, oldukça fit oldum vs. şu an hiçbir motivasyon kaynağım yok. bisiklet ve koşu için sürekli kendimi geliştiriyorum ama havuzda takip etmiyorum hiç çünkü hedefim yok.

boğaziçi yüzme yarışına katılmayı düşünüyordum bir ara ama onun seçmeleri için de phelps performansı istiyorlar o yüzden vazgeçtim.

Boğaziçi yarışının elemelerinde Phelps performansı istemiyorlar yahu:) Bu sene en son kaçla aldılar bilmiyorum ama 800mt'yi 15-16dkda yüzmek yeterli gelir erkekler için.
3 senedir yüzen bir insan da hayli hayli geçer elemeyi.

Ben önümüzdeki sene katılmayı planlıyorum. Bence inanılmaz bir deneyim.
Daha 1 sene var. Bence hedef olarak bu yarışı koyabilirsin:)

Havuzda yuzmek bu zaten. Bir ileri bir geri baska bir sey yok, havuzda nasil vakit geciriyorsunuz anlamiyorum:)

Kosmak, bisiklet surmek, salonda bari indirip kaldirmak cok farkli seyler. Hicbiri havuzda yuzmek gibi tekduze degil.

peggy +1

anlam kazanmış olur. hedef iyidir.

hem 800 metrede dakika tutarken saniyelerin önemi var. mecbur dönüşlerde takla atıp dipten uzuyorsun 4-5 metre. toplamda nerden baksan 1 dakika kazandırır. e içinde takla olan şey de eğlencelidir hehe.

Ben spx'e bakıyorum genelde. Zaten avmlerde de var. Trendyol, morhipo boyner, yalispor, korayspor'a filan da bakarım. Kurumsal olarak güvenebileceğin yerlerden al.

spx +1 900 liralık Merrell marka ayakkabıyı yarı fiyatına aldım.

ama spx'in internet alışverişinden uzak durun, öldürmez süründürür.

ps4 belirli aralıklarla 1.400-1.700-1.900-2.300 olarak zam yedi, bunların arasında ps4 pro çıktı, normal slim'in fiyatı 1.400 altına düştü derken şu an en son ps4 pro büyük mağazalarda (teknosa-mediamarkt-sony-vatan) 2.200+ diye biliyorum. ben dh sağolsun forumda 1.900'den 2.300'e yükseleceğini öğrendiğim akşam terliklerimle gelsem sana diye arabaya atlayıp sony mağazasının kapanışına 10 dakika kala yetiştim ve 1.900'den kurtardım. yoksa alacağım yoktu, ha oldu ha olacak derken bi anlık çılgınlıkla aldım. o yüzden çok düşünmeye gerek yok.


2020'den önce ps5 çıkmayacak, şimdi ps4 pro alsan 4k tv de varsa ps5 ile birlikte ortak oyunları 2022'ye kadar oynarsın sonra ps5'e geçersin belki.

4k tv varsa ve grafik takıntın/zevkin varsa pro'ya 2.000 üstü,
akıcı olsun yeter yemişim hdr'ı dersen slim'e 1.500 altı herhangi bir yerden al geç düşünme bence.

bi de; keyif işi bu sonuçta çok hesap yapmamak lazım. yarın ne olacağımız meçhul, ülke battı batacak, şu günlerimiz güzel geçsin bari.

Dün akşam okudum bende 3600 bandına çıkacak fiyatlar diyolar. Eylül ayında yeni fiyatlar gelecekmiş. Onların yalancısıyım ama olası bir durum. doları düşününce.

ps 4 slim kasa aldım ben gecen ay. 500 gb 18 ay garantisi var. 1200 tlye aldım. proya butceniz yoksa, tv 4k degilse slim bir model alabilirsiniz. max 1500 tl verin ikinci el temiz bir sey alın. zaten bozulma ihtimalleri cok cok dusuk urunler.

@carabelli siz nereden aldını? ikinci el mi?

evet ikinci el aldım. oyun konsolu alıp satan bir dükkandan aldım istanbuldan.

benzerini askeri denetlemede yaşadım o iş karışık hacı genel olarak kaslarım iyidir şınav mekik koşu vs hepsi tamam barfiks yok bende de.
Çalışa çalışa oluyor kanat kasları göğüs vs hepsi toptan güçlenmeli ve hergün barfiks çekerek kendini zorlayarak güçlenmelisin başka yolu yok.

ha her insanda farklı genetik doğası gereği farklı kas grupları gelişmiş olabilir normaldir sinir bozulacak bir durum yok.

Barfiksi bırak ben bir tane şınav çekemiyorum :( bildiğim kadarıyla barfiks hem kol hem sırt ve göğüs kaslarını çalıştırıyo hatta karın da kullanılıyodur muhtemelen. anladığım kadarıyla kadınsın sporla uğraşmadan sırt ve göğüs kası güçlendirmek mümkün değil gibi yani ben hiç kendiliğinden sırtı güçlü kız görmedim. Ondan üzülme çalış :D

Askerdeki ruh hastası üsteğmen eliyle değil işaret ve orta parmağıyla çekerdi barfiksi. Pazuyla kasla alakası yok genel kondisyon ve vücut ağırlığının fazla olmaması ile alakası var. Bir de bu barfiks olayı anatomik açıdan çok da makbul bir şey değil. Barfiksle uğraşacağına git dışarda 1 saat yürü.

@pastörizesüt

Ne kadını yav taş gibi erkeğim ben ama barfiks çekemiyorum diye kız vermediler. Asdsadfgas

150 kilo squat 260 deadlift yapıyorum ama nizami bir şekilde 10 tekrar barfiks yapamam, bu tamamen sürekli pratik yapmakla, antrenmanın rutini haline getirmekle alakalı bir durum. İlla bunu yapmalıyım diyorsan bir süre Inverted Row şeklinde yapabilirsin, ek olarak asistan bant da yardımcı olur. Bu arada barfiksi eğer chin-up şeklinde yapmayacaksan bicepsle bir ilgisi yok, sırtın güçlendikçe barfiks performansın da artar.

Ya sırf tahminim yanlış diye mi tik vermedin :D hem anafikir de değişmiyo üzülme çalış

Askerde gördüğüm kadarıyla barfiks olayının kasla pek alakası yok. Ne kaslı adamlar gördüm 5 barfiks çekemediler ne çelimsiz adamlar gördüm yarınlar yokmuşçasına barfiks çektiler.

Ben de hiç çekemiyorum mesela.

bir barfiks demiri alarak her gün en azından 5-10 dk asılı kalarak kendini alıştırabilirsin. belli bir süre sonra en az 1-2 çekebilirsin diye düşünüyorum vucüt ağırlığın çok değilse. ben 95'ken bırak çekmeyi asılı kalamıyordum, 82'ye falan düşünce 3-4 çekmeye başladım.

bende çekemiyorum. mekik - şınavda sorun yok bunda var. alışmamışız o yüzden. mekik ve şınavı yat yere çek. barfiks her zaman kolay ulaşılabilen bir şey olmadığı için pratikte eksik kalıyor.

Antrenmanla artar ama vücut ağırlığı falan da çok önemli. 1 tane bile çekemiyosan geliştirmek için çok çabalamak gerekir sanırım. Ben askerde 1 tane çekebiliyodum. O da ilk zıpladığımda. Sonra 5’e falan çıkarabildim en fazla.

Bi çocuk 35-40 tane nizami çekiyodu. Bilek güreşi şampiyonuymuş. Dışardan baksan normal bi insan ama sırtı, kolları, bilekleri çok güçlü demek ki.

Yine 1,55’lik badici devrem vardı, o da 30 tane çekerdi. Kickboksçuydu aynı zamanda.

tl'nin dolara verdigi deger kadar kendine deger versen yaparsin bence. biraz kilo ver, kas guruplarini gelistir, yaparsin.

20-30 tane şınav mekik çekip gerisinde şınav çekerken ya kollarım ağrır, titrer mekik çekerken karın kaslarım ağrır çekemem ama askerdeyken çıkıp 6-7 barfiksi gayet düzenli çekerdim. o derecede garip biriyim. 170 boy, 65 kg tiptim.

düzenli çalışırsan ve beslenmene dikkat edersen 1 ay sonra çekmeye başlarsın. barfisk zordur. vucüt ağırlığının %99'u ile çalışmak zorundasın. şınavda %70'i dir. sadece kolların değil, sırt omuz ve karın kaslarının da yavaş yavaş adapte olması gerekli.

Erkeklerde bile tek bir tane barfiks çekemeyecek adam sayısı çoktur, o yüzden çok dert etme.

Ayrıca youtube'dan destekli barfiks diye aratırsan ilk önce destekli olarak yap, arkasından ilgili kas grubu ve sinir sistemin buna uygun hale gelince desteksiz olarak yapabilir hale gelirsin, tahminim bir kaç hafta alır.

Basit gibi görünse de belli kas gruplarının sırayla çalıştırılması ile yapılan bir hareket.

sabit kiloda kalıp geliştiren biri olarak yazayım, farklı örnek olsun;

72-75 arası değişiyorum;

evde salonun girişinde duvarda civatalanmış asılı olanlardan var. ilk çıktığımda sallana sallana 3 tane çekebiliyordum, çekmek denirse. sonra 2-3 günde 1 (evet en sık kullanılan yerde olmasına rağmen görmeyebiliyorsun, yukarda) üstüne çıkıp, 2 çekebiliyorsam 3'e sallana sallana çıkıp aşağı inebildiğim kadar yavaş indim. çoğu ağırlık hareketinde olduğu gibi burda da gelişme aşağı inerken oluyor (karın kası dahil vücudu sıkıp bırakmamak şartıyla). ama aşağı inerken en çok acı veren kısım eller oluyordu. araştırdım ve tutunmanın önemini keşfettim. el yayı alıp akşamları tv karşısında çekirdek çitler gibi 100-150x3 set yaptım sürekli. bu güçlü bir tokalaşma da sağlıyor zaman içinde, itici bişey ama ister istemez olabiliyor. neyse, bu aşağı yavaş inmelerle tutunmanın da artmasıyla 6 ay içinde sayıyı 8'e çıkardım. ama inanılmaz yavaş inip çıkıyorum. kimi kandıracaksın ki zaten amaç sağlık. hergün yapsam rakam artardı. bu esnada salonda kabloyla çok az sırt çalıştım, onun etkisi olmamıştır. ama yoğun yüzdüm, onun etkisi olduysa yanlış bilgi vermiş olmayayım.

benim anlamadığım şeyse bu bara tutunup karın kası nasıl çalışabiliyor insanlar. tutunmayı istediğin kadar arttır, bacakları yukarı 10 çekişten sonra eller koptu kopacak gibi oluyor ama daha 40 çekiş daha lazım gelişim için. nasıl olacak bilmiyorum. normal kranç ve mekikle başım dertte, kemik tahriş ediyor yapamıyorum, bu ne güzel temazsız ödeme misali temazsız karın hareketi, ama olmuyor.

Şu egzersizleri yap:
Barda asılı kal
Zıplayıp kendini yukarıda tutmaya çalış (tam anlatamadım sanırım ama zıplayıp yerden de güç alarak kollarını kendini bara doğru çekiyorsun, o şekilde durabildiğin kadar duruyorsun - static hold deniyor sanırım)
Lastik yardımıyla yap

Çalışa çalışa şu an duruma göre 2-3 pull up yapıyorum :')

dişçiye gideceğim veya aileden birinin rahatsız olduğunu söylerim.

Ben de aynı dertten aşırı müzdaribim. Çakıldım kaldım şimdiki iş yerine bu sebep yüzünden. O aldatıyormuş, bi işler karıştırıyormuş, kötü bişey yapıyormuş hissi içini kemiriyor. Bence bu konuda izin almak için atılan yalanların hepsi mübah zira ik'ya doğruyu söylersen o saatten sonra ne böyle senle ne de sensiz durumu oluyor, yola çıkmış oluyorsun ama yolda değilsin, geri dönsen gidicisin, gideceksen niye duruyosun falan derken öf içim daraldı.

bankada işim var. en güzel yalan bence. sağlık ile ilgili birşey söyleyince nasıl oldun iyi misin falan diye sorular gelebiliyor.

Sakal kesmek gibi bir derdin yoksa daha kolay.

Herhangi bir bahane uydurup gideceksin. Zaten yarım gün izin alınıyor.

Yuksek lisans danışman hocam çağırıyor diyip.

resmi dairelerde işim var

10/10
tecrübe konuşuyor.

10 uzerinden 10. bir dahakine telafi edersin artik.

Cıvardaki veterinerlere sorabilirsin , alimli kedisi olan kadin müsteriniz var mi ? Ben de bir emanetini unuttu falan dersin.

On üzerinden 1000

offf. çok malsın.

Herhangi bir derecelendirmeyle ölçülemeyecek kadar malsın bence.

İstemsizce bu karikatür geldi aklıma;

i0.wp.com

- Gidiyor musun?
+ Gidiyorum (hay amk)

10/10 keske olsen.

Bence de sağlam. Ne yapalım sonraki maçlara bakacaksın artık. Aklıma şunu getirdi: çocukken 5. sınıftayım, 23 nisan balosundayız, dans müziği çalıyor, çok güzel bir kız (ama öyle böyle değil) yanıma gelip dans edelim mi demişti de yok demiştim. O kadar beklemiyordum böyle bir teklifi ki mal gibi kalmıştım. 40 yaşına geldim travması hala geçmedi, hala hatırlıyorum dün gibi :) Neyse ki aklım başıma çabuk geldi, ulan ben ne .ok yedim deyip kız başkasıyla dans ederken danslarını kesip dans etmiştik. Bu yüzden dans ettiği çocuğun bedduası ile cehennemde yanacağımı düşünüyorum, o da ayrı.

henüz ölmedim yok mu vuran?

yüreklere su serpme mode on-

her şey rahatsız edici derecede güzel gelişmiş. o gerginlik ve gidip geri gelme içime kurt düşürür arkadaş. organize bir işin içinden son anda kurtulmadığını gönül rahatlığıyla iddia edemezsin. hadi bu benim fesatlığım ve kıskançlığım; evlenip çocuk yaptınız. o çocuğa bu köpekli klişeli tanışma hikayesini anlatsan ''ya baba bizi mi koparıyon bırak makarayı, nasıl tanıştınız ciddi soruyorum'' diye çıkışır, öyle söyliyim.

yüreklere su serpme mode off-

aynı ben, aynısı yaa, normal yani bana göre ama sen yine de beni örnek alma

bölgedeki instagram ve swarm postlarına bak. illaki bir yerde bulunduğu konumda bir resim yada checkin yapmıştır.

mallığına 9/10 kanka. 1 puanı da karşıdan gelen akrabası seni de tedirgin etmiş gibi geldiği için kırdım.

ha bu arada ben ne yapardıma gelirsek ben sormazdım hiçbirşeyini. ayak üstü muhabbet eder geçerdim. güzel ve alımlı hatunun illaki hayatında birileri vardır, uğraşmaya değmez.

dur ben sana moral vereyim;

belki de kız sadece muhabbet etmek istedi, sen kendi kafana göre "güldü kesin verecek" triplerine girdin. ne mal adammışs...........

hacı pardon yavv, istemeden oldu.

Vay arkadaş klişenin dili yok demek ki. Ne kadar kalıp cümle varsa hepsini kurmuş.

Süzme, kaşar, taze beyaz peynir ve labne. Parmesan, rokfor gibi kokulu peynirlerle hiç aram yok.

kars'dan arkadas gravyer getiriyor arasira, 2-3 yil olgunlasmisindan. kilosu epey pahali .

grana padona ve bunun gibi ama daha yillanmis bi italyan peyniride severim.

guzel bi ezine ve tulum peyniride cok severim. Uzun suredir bulamiyorum ama avanos dolaylarinda kuplere gomdukleri corekotlu peynir.( kup gomme olayi baska yerlerde de var)

tulum, lor, cheddar (hamburgerin içinde), çökelek

Eski kaşar. Çocukken nefret ederdim şimdi tapıyorum.

kelle.

gorgonzola, rokfor, parmesan, feta, manchego

yeğenim ardahan'da görevliyken eve gelirken kars gravyeri getiriyordu. onu çok seviyordum ama artık tayini bu tarafa çıktığından orijinalini yiyemiyoruz. :( aslında ennn sevdiğim peynir parmesan ama o da çok pahalı. isli peynir ve kaşar da seviyorum. ennnn en sevmediğim de beyaz peynir.

izmir tulumu ve süzme peynir.

otlu peynir.

Bulunur mu bilmiyorum ama burrata guzel bi peynir...

tam yağlı ezine ve eski kaşar.

tulum peyniri ve bazı yerlerde tomas denen lor-tereyağı-kaymak karışımı olan peynir

ezine, kaşar, tulum. hele sıcak lavaşın üstüne hakiki tereyağı, onun üstüne de tulum peyniri... offf :)

hellim: kızartınca egzotik bir tadı oluyor. olayı kızartılması zaten.
üçgen: jelatinini çıkartıp çekirdek çitler gibi sonsuz bir döngüde yiyebilirim. ağızda eriyor.

kaşarı da tostta severim.

bi de künefe altındaki peynir neyse o.

Hellim için adam oldurebilirim. Ama gıcırdamamasi gerek. Parmiggiano reggiano muhteşem bir güzellik. Sert, tam yağlı inek peyniri.

Kucuk bi bahce, agaclik calilik olmasi yeterli sanirim. Ben de gordum bir defa.

Bizim fabrikanın üst katı 2000 yılından beri boş, eski eşyalar falan var. Orda yaşıyor bi tanesi.

Spiderman gibi düz duvara tırmanıyor valla.

Sansar onların ismi. Kedilerin yabani versiyonu diyebiliriz. Çok güzel hayvanlardır ama yanlarına yaklaşamazsınız.

çocuk. hala aklım almıyor, düşünsem deliririm. insan içinden insan he mi? kusarsın be.

can.

insan ve hayvanlardaki can, ruh.

karınca

embriyo, bebek.. spermle yumurta birleşiyor, bölündükçe bölünüyorlar.. bir kısmı göz oluyor, bir kısmı karaciğer, bir kısmı kalp.. bir bakmışsın dünyaya 2 kişiden ortak bir canlı geliyor.. kızım dünyaya geldiğinde kalbim öyle hızlı atıyordu ki kalp krizi geçiriyorum zannettim. Allah'a ölmemek için ettiğim duayı unutamam.. Herhalde hayatımda Allah'a en çok o anda dua etmişimdir.

yeni doğmuş bebek

lonelyman +1


çok hayret verici geliyor bana; kedi, köpek, kuş... çeşit çeşit canlı var ve hepsinin de kendince yürüdüğü bir ömür çizgisi, yaşam telaşı var.

Hayat

bu uzay şartlarında canlılığın ve akabinde beyin denen organın oluşabilmiş olması

Elimi kaldirmak istiyorum, kalkiyor.

internet

su

transistör.

karanlık madde, solucan delikleri, uzay-zaman bükme işleri.

ışık da çok enteresan bir şey.

benim için mucize elektrikler gidince kendiliğinden yanan ışıldaktır, muhtemelen hayatımda gördüğüm en şaşırtıcı şey. ilk gördüğümde yaşadığım şaşkınlık hala aklımda, dünyanın en önemli icadı gibi gelmişti.

Yanan mum geldi.

Hristiyanlığa mı kaydım nedir :d

mantıklı cevap istersen bitkinin filizlenmesi derim. o da mantıksız gibi oldu neyse.

Galaksiler ve evren, uzay. Fuzyon reaktoru. Insan.

Dünya

Soru nesne diyor, herkes can demiş. Nesne, yani cansız bir şey sorulmuyor mu? Ben mi yanlış anlıyorum?

Mucize deyince benim aklıma ilk olarak uçak geliyor.

Su

gece yabancı biri yanlışlıkla mesaj atmış, telefon ötmedi hiç, karpuz yedim yatmadan, ordan aklıma bizimkiler yazlıkta diye bi dizide katil'i oynayan adamın karpuz satarken karpuuuz kan diye bağırdığı geldi, başlığına ne yazılmış diye girip bakayım dedim, girdiğimde mesaj kutusu yeşildi.

bana da gelmiyor

Geçmişte veya gelecekte yapmayı arzuladığınız değişimlerin rüyanızdaki yansıması olabilir.

Onun dışında sadece makas atmayı arzuluyor da olabilirsiniz. İyi düşünün kendi tahlilinizi kendiniz yapın.

Not:uzman degilim.

yok hayır, rüyamda da korkuyordum zaten makas atarken. hayatta öyle bir şey yapmam, kendi canımı da başkasının canını da tehlikeye atmam

bilinçaltındaki her şeyi kontrol altında tutma çabasının rüyaya yansıması olabilir. Belki kaybetme korkusu bişeyleri. Belki kimseyi kırmama isteği.

Arac surmek iş hayati ile ilgilidir. Gecim vasitasidir. İşinle ilgili kaygilarin var senin yiğido. Oraya odaklan. Çift işte mi calisiyosun ya da calismak istiyosun?

iş arıyorum, görüşmelere gidiyorum :)

belirli aralıklarla eve götürüp yıkıyorum.

çalkalıyorum, illa köpüklü yıkayacaksam ya elle köpürtüyorum yada eve götürüyorum. kağıt mendili de sünger gibi kullanıp sonra atabilirsiniz

ofisteki diğer bardaklarla birlikte güniçinde ve günsonunda da makinede yıkanıyor.

her gün evden temiz bardak getiririm. öyle de bir manyağım.

temizlik hastası çaycı dilek abla her kullanımdan sonra yıkıyor, benim uğraşmama gerek kalmıyor. sağ olsun kaç tane bardağımın rengini attırdı, en azından hijyen açısından içim rahat.

Bizde de makine var, sabah akşam çalışıyor.

Bardağın biraz şaftı kaydı ama olsun. He ofiste kullandığım termosu makineye attırmıyorum. Kullandıktan sonra güzelce çalkalayıp kaldırıyorum, unutmazsam Cuma günü de yanıma alıp evde yayına kadar söküp yıkıyorum. Öteki türlü kahve hem koku hem tortu bırakıyor.

Ya ofisteki bulasik makinasina koyuyorum ya da evden sunger getiriyorum cekmecede tutup onu kullaniyorum.

makinede yıkanıyor

diğer cevaplara bakılırsa ben 2 yıla kalmaz mikroptan ölürüm

kahve biter bitmez çay molasında kullanılan semaverin kaynar su çeşmesinde çalkalıyoruz. Böyle 2 hafta idare ediyor. Kahve rengi çıkmamaya başlayınca meşhur mutfaktaki abla bizde de var, veriyoruz yıkıyor.

Ortak süngeri kullanmıyorsan al koy bi onlu sünger yıkarsın kendininkini ordan.
Bizde makine var.

bulaşık makinasında yıkanıyor bizimkiler.

Ofiste süngerim ve deterjanım var, onunla yıkıyorum. Ortak sünger ya da makina yok. Herkesin kendi süngeri var bizde. En fazla 2-3 kişinin ortak kullandığı sünger var. Mutfağa her giren kendi süngerini götürüyor.

Bizde mutfak, bulaşık makinesi, çaycı abla yok. Laboratuvardaki çeşmede çalkalıyorum, sonra sebilden sıcak su doldurup tekrar çalkalıyorum. Peçeteyle de kuruluyorum. Sadece şekersiz çay içiyorum bu bardakla ve içer içmez anlattığım şekilde yıkıyorum, yeterli olduğunu düşünüyorum.
Mesela müdürüm bardakta kalanı bile dökmez genelde. Yarısı dolu bardağı bırakıp birkaç gün işe gelmediğinde o bardakta yaşam formları türüyor. Döndüğünde sıvı sabunu eliyle köpürterek yıkıyor. Yıllardır bu şekilde kullanıyordu bardağını. Geçen gün hediye bardak geldi, bu emektar bardağı attı.

mümkün olduğunca deterjan kullanmamaya çalışıyorum. ne kadar durulasam da gitmiyor. bir şekilde ya köpük ya da tat bozulması yapıyor. ayrıca deterjan artığı çok zararlı. sıcak suyla çalkalayıp peçete ile siliyorum, bazen elimde ovuyorum.

Mutfaktaki bulaşık makinesinde yıkanıyor.

Al deterjanı dök kupaya, elinle yıka.

Suyla bi' çalkalıyorum ya da eve götürüp yıkıyorum.

önce çalkalıyorum yetmiyo köpürte köpürte süngerle yıkayıp üzerine bir de makineye atıyorum ardından aside oturtup en sonunda da el bombasıyla onu havaya uçuruyorum dşakdiasd. ya manyak mısınız sizin bardağınız değil mi zaten? ortak süngerden ne geçiyormuş ayrıca veba falan mı. çalkala geç, kahve lekesi vs olduysa da süngerle imkan varsa arada makineye falan at..merak ettim ayrıca, bir kafeye gittiğinizde siparişini verdiğiniz bardağın nasıl yıkandığını biliyor musunuz..

@shine bir kere görmüştüm, çalkalayıp tezgahı masaları sildikleri sarı bezle kuruluyorlardı. Bağdat Caddesi'nde iyi bir kafede hem de.

iki termos var, biri çay biri kahve için. hafta içi sıcak suyla çalkalıyorum, hafta sonu eve götürüp ikisini de güzelce yıkıyorum.

bir sıkıntı olmuyor.

@pati: birkaç tane sıkıntılı işletmecisi olanların dışında tamamının öyle olduğuna emin olabilirsin..

Heykel Sönmezin altındaki İnegöl çarşısında tişört baskı, kolye, maske, şaka aparatları satan uçuk bi dükkan var, orda yapılıyordu bi ara. Orası olmazsa o civarda (setbaşı) yapan bikaç yer olması lazım.

Altıparmak takı YDS akademi nin arasından girip ilk aradan sola dön.dun o sokaktan Geçerken 1-2 yer gördüm. ( arap şükür nün ordanda girip ilerleseniz olur)

eğirdir minibüsüne atlayın göl kenarında kiremitte pişmiş balık yersiniz, yürüyüş yaparsınız, dondurma çekirdek falan.

not: 40 dk mesafede.

Kebapçı Kadir'e sakın gidip yemek yeme. 2-3 kere at eti kullandığı için mühürlenmişti.

bence de eğirdir. seyir tepesine de çıkabilirsin, manzarası efsanedir. merkezde hiçbir şey yok.

cevaplar icin cok tesekkurler, aksam yemegini otelde yiyecegiz, kebapci kadir bize cok yakinmis, aklimizda olsun yine de cok tesekkurler. yalniz aksam yemegi de yedikten sonra aktivite icin vakit olacak. egirdir'e o saatten (atiyorum 8 bucuk -9dan) sonra ulasim var mi? hadi ulastik, donus var mi sonrasinda? o saatlerde egirdir'e gitmek anlamli olur mu yoksa sapa ve karanlik bir yer midir?

bir de isparta'dan gul suyu filan disinda alinacak yoresel bir seyler var midir? varsa nerden alinmalidir?

Eğirdir e gidiş geliş mutlaka vardır. Adaya gidebilirsiniz
Eğirdir Mümkün olmazsa okuzbatti alternatif olabilir

Kadir e alternatif, hemen karşısında ferah pidede de kebap yasa Isparta usulü kıymalı pide yiyip şerbet içebilirsiniz.

Heryer gül mamulu satar ama asıl olan gulbirlik markasına ait rosense ürünleridir Herseyi ileri kalitelidir. Hemen ferah pidenin 15 metre altında bir şubelerini göreceksiniz.

bu arada lavanta olayı da var. Eğer ertesi gün hemen ayrılmayacaksanız lavanta bahçelerini ziyarete gidebilirsiniz

Çarşı izninde Merkezden Eğirdir'e akşam 9'daki içtima için yetişebilmek adına son minibüsün/otobüsün (otobüs de var evet) 8'de mi ne kalktığını hatırlıyorum hayal meyal, birkaç kere kaçırıp taksi tuttuğumuzu hatırlıyorum. Kaldı ki geri dönüş daha da sıkıntıdır. Köy/kasaba gibi bir oluşum, o saatten sonra şehre gidecek olmadığı için araç kalkmıyordu. Bunların hepsi 7 yıl önce oluyordu, şimdi nasıldır sormak lazım.

Ama gece hayat yok, karanlık, orası doğru.

hani evet evet'in sağında i var, es olması gerekmiyor mu. tam olmamış bence :p

@onemoremile, sözlükle giriş yapmadım ya. :)

yap yap öyle daha güzel oluyor. orijinal. klas.

sağa sola ateş eder gibi entry gir :D akşama geçer gazı :D

bana mesaj at :')

trollük yampa da...

yeterince troll var :D

Yoo neden önemli olsun. Herkes herkesin şeyinde ekli olmak zorunda değil. Çok istiyorsa o takip etseymiş.

@dissendium Sorun o, ediyormus.

konusmamaya devam.

sen onun ust ligindesin buyuk ihtimalle ve senin onu takip etmen onemli onun icin. yazik lan:(

cok gicik bir tip degilse etseydin. var boyle loser tipler.

Bonboş adam bonboş. Robokot +1

O çok fena bişey yaa. Biri uzun zaman sonra irtibata geçince resmen suç işlemiş gibi korkuyorum. O ''yaşıyo musun sen'' temalı serzenişin içerdiği sitemdeki kalite, yemin ederim alman standartlarıyla yarışır. Öylesine kusursuz ve dengeli ki, seni azarlıyo desen değil, şaka yapıyo desen yok, diyalog sonunda resmen allah da benim belamı versin ama yaa diye üzülüyosun böyle. Sırf bununla yüzleşmemek için telefonu direk açmıyorum, sosyal medya desen o ne yeniyor mu.

Genelde böyle aşırı ve uygunsuz bir yüklenme esnasında bu meredin tohumları atılıyor ve kindar, sinsi bir şekilde yıllar yılı artarak devam ediyor. Atlet çok önemli mesela. Büyüklerimizin sürekli dediği o içlik olayı çok önemli. Bende atlat varsa ağrı yok, atlet yoksa ince bir sızı var. Atleti de giymek yetmiyor, içine sokacaksın ki etkisi olsun. Yatarken mesela. Gaffur gibi yatacaksın ki sabah bel ağrısıyla uyanma. Atlet kullanmadığım için ben ağrıdan şikayet edemiyorum. Doktora gidersem de fıtık başlangıcı, sporu bırak gibi şeyler söyleyeceğinden korktuğumdan gitmiyorum. Bi gitsem boşu boşuna acı çekiyomuşum diycem belki de. Salaklığıma doymayayım diye hayıflanacağım. Ama ihmalkarlık bunu gerektirir.

Doktora kesin görünün bence.

ben de zamanında sporda bi ağrıtıp geçirmiştim ama bir sene sonra fıtıklı falan oldum. İkisi birbiriyle çok ilişkili diye düşünme, o kas spazmıydı şimdiki başka olabilir veya şimdiki de aynısıdır biraz daha beklersen geçebilir. bence de bir doktora görün. geciktirmenin hiçbir faydası yok.

Öncelikle doktor değil, yarı-profesyonel fıtığım.

Ufak testler olarak,
1- Yere sırt üstü yat, dizini kırmadan önce bir bacağını kaldır (birisi senin yerine eliyle kaldırırsa daha net anlarsın) ağrı yoksa onu indirip sonra diğer bacağını kaldırmayı dene. Bunları yaparken 90 dereceye varmadan, alt sırtında batma şeklinde ağrı oluşuyorsa disk problemiyle ilgili bir işaret olabilir.

2- Ağrının merkeze alınması (centralization of pain) eğer disk problemin varsa resimdeki hareketi yaptığın zaman ( i.ytimg.com ) o bacaklarına doğru olan garip hislerin bir süreliğine yok olduğunu göreceksin. Hareketi yaparken pelvisi yerden ayırmamaya çalışarak popoyu sıkacaksın, bu pozisyonda 10 a kadar sayıp yüzüstü yatacaksın, 5 saniye dinlenip tekrarlayacaksın. 5 tekrar yap ve ayağa kalk, bir bak bakalım o bacaklardaki garip hisler yok oldu mu?

Bir de bacaklarda ağrı demişsin. daha çok yan ve ön, bunlar dizden yukarıda mı dizden aşağıda mı?

@onemoremile atlet bence de önemli ama giymiyorum. gece yatarken mesela tşörtümü içime sokarsam ağrı azalıyor :)

@okumayı sevmeyen okur dediklerini eve gidince yapıp test ederim ama şöyle bir şey var. 1. adımda anlattığın egzersizde ben normalde de bacaklarımı 90 derece kıramıyordum. yoga yapmışlığım var ve dizlerimi kırmadan yapamıyordum onu. en azından uzun süreler. ama denerim.

bacaklarda ağrı genellikle uylukların yanı ve önünde oluyor. dizden aşağıda çok olmuyor. dün sanırım sağ baldırımın yanında da olmuştu ama çok az.

bir de mesela sandalyede otururken dizlerimi kırmadan bacaklarımı kaldırmaya çalışınca belimde ağrı oluyor. başlarda daha şiddetliydi şimdi biraz hafifledi.

ofisteki sandalyeme bel yastığı almıştım o da çok rahatlattı.

Beyin ve sinir cerrahisi doktoruna gideceksin. Bir mr çekilir ondan bakılır neymiş sorunun.

Fıtıksa yürü yüz pilates yap rahatlarsın. Hiçbir zaman iyileşmez ama ben de 2.5 sene teşhis almıştım bu dediklerimi yaptım şimdi hiçbir şikayetim yok.

Amerikan futbolu

İşin cardio kısmı için toplu sporlar, basketbol tenis vs, çok ideal.

Kas kütlesi arttırma kısmı için de, ben yapmadım ama, crossfit çok mantıklı duruyor. Bildiğim kadarıyla genelde yarışma gibi 'kim daha kısa sürede bitirecek, kim daha ağır kaldıracak' tarzında competitive bir ortam olduğu için (arkadaşlarımdan duyduğum bu yönde) sıkılmazsınız gibime geliyor.

Şu crossfit aklıma yattı aslında. crossfit 34 olan websitesine baktım ama şubeleri karşıda :/ Avrupa yakasında önerebileceğiniz bir yer var mı?

masatenisi.net

Crossfit deneyebilirsiniz bence de.
Sanayi mahallesi (4. levent tarafı) Crossfit Balaban'ı tavsiye ederim.
Ben Levent tarafında başka bir yere gidiyordum, orası sonradan el değiştirdi, şimdi ne durumda bilmiyorum.

Crossfitte her gün farklı bir antrenman yapılıyor (wod- workout of the day). Farklı derken tabii belli başlı hareketler var onların farklı bir kombinasyonu yapılıyor, o yüzden sıkıcı geçmiyor. Yalnız çok yoğun ve yorucu bir spor, hem kardiyo, hem ağırlık aynı anda çalışıyor, adapte olmak için bir ay falan geçmesi gerekebilir. Alışınca da gayet eğlenceli.

vücut gelişimi vs önemli değilse net masa tenisi. bilen biriyle tabii. siz bilmiyorsanız size katlanması lazım. biliyorsanız zaten eğlenceli olacaktır. o ralliler bir süre sonra çekişmeden öte bir savaşa dönecek. işte o zaman doğru bir spor seçtiğinizi anlayacaksınız. tabii raket seçimi, salon seçimi, partner/rakip seçimi önemli. belki bir süre sonra 4'lüye geçersiniz. kim bilir?

Bisiklet? tek taşla büssürü kuş. kardiyo, beleş ulaşım, bacak kası(ki vücudu şekle sokuyor biliyorsunuz, çok önemli), macera, gezi, arkadaş gurubu...

Pilates

Diğer soruların cevabını bilmiyorum ama cildin aşırı kuru mu? Belki ilgisi olabilir.

Benim de aynı şikayetlerim var bu durum belli bir şeye alerjik olmal değil. Alerji testi yapılması gerekirdi belki ama bana 3 defa yapıldı çok belirleyici olmuyor. Çünkü testte denenen maddelerden birkaçına alerjik çıksam da tespit edilemeyen şeyler kalıyor. Ayrıca yıllarca kullandığım şeyler gün gelip alerji yapıyor. Buna atopik bünye deniyor sanırım. Çok alerjik olma durumuna. Yapacağınız şey dikkat etmek ve ilaçları aksatmamak. Banyo sonrası durum için de ılık su işe yarıyor soğuk veya çok sıcak suyla banyo yapmak yerine.

Ekleme: vücudumun tamamında yok bu durum. Kuruluk olsa tüm vücudumda olur, sadece bacak ve bel çevremde baş gösteriyor. Bu işi nasıl çözeceğim, kimden medet umacağım bilmiyorum.

vücudun tamamında yok demişsiniz ama su alerjisi olabilir mi?

doktoru mahkemeye vermek bir ise yaramaz doktorun derdine derman olacagi garanti degil cunku.

bende de benzer bir durum var. efor sarfedip terledigimde kollarim ve vucudumun on tarafi (bacaklar haric) batiyor, sanki 1000 kisi igne batiriyor hizli hizli gibi acitiyor da. bu boyle 30 saniye falan suruyor. boyle bir sicak basar ya terlersin, o anlarda oluyor sadece. boyle bir yokus cikarsin tepesine vardiginda bir hoh dersin, o an basliyor.

Bundan 4-5 sene once basladi, 1 sene surdu. kimse bir sey bulamadi, sadece karaciger enzimlerim tuhaf cikti ama baglantisi kurulamadi. sonra gecti. o kadar zamandan sonra 1 aydir yine var, yine sebebini bilmiyorum. alerji falan olmadigindan eminim ama.

banyodan cikinca da oluyor ama dus sicaksa ve banyo buharli ve sicaksa yani ciktigimda terliyorsam oluyor. soguk / serin dus alirsam olmuyor (cunku terlemiyorum)

bu batmalar sonucu ciddi bir kasinti hissi olmuyor bende bu arada, ama kasirsam iyi geliyor denebilir. ama "kasiniyorum" demiyorum yani sadece batma oluyor.

Banyo sonrasi kasinti ve batma hissi bende de oluyor. Arkadaslarin soyledigi gibi, banyo yaparken ya da dus alirken kapanisi ilik suyla hatta soguga yakin bir suyla yaptigimda daha rahat ediyorum. Terlemeyle alakali diye dusunuyorum ben de(sicak ya da soguk hava farketmiyor terleme icin).
Kasinan ya da batan yerleri eger dus imkani yoksa, vucut ile uyumlu islak mendille silerseniz de bi rahatlik getirebilir. Bende ise yariyor en azindan(islak mendilin ekstra bir zararı olur mu bilmiyorum).

Gecmis olsun.

Bu arada cumartesi günü özele cildiyeye gideceksen, hastanelerin hepsi sözleşmiş gibi doktorumuz 2'de çıktı diyor (en azından Bursa'da). Öğleden önce gitmeye çalış.

aynı sorunu 16-17 yaşlarındayken yaşıyordum, dönem dönem artmak kaydıyla 1 sene sürmüştü. duştan sonra ıslak kalınca kaşınıyordum, özellikle iyi keselendikten sonra. keza terleyince de oluyordu; sonra kendiliğinden geçti. ne ile ilgisi olduğunu bilemiyorum ama bilgi vermesi için eklemek istedim.

Sağ olun arkadaşlar. Yarın bi tıp mekrezine randevu aldım, sonuçları paylaşacağım.

Geliş saati çok geç değilse Bursa'ya girmeden çevre yoluna girecek otobüs. (gece şehir içine girebiliyor firmaya göre)

Çevre yolunda Mudanya kavşağında bırakırsa ilk gelen otobüsle 15 dakikada oradasınız.

Tehlikeli falan diyerek bırakmayıp otogara götürürse, oradan bineceğiniz otobüsle yaklaşık 50 dakika-1 saat mudanya.

inşaat firmasında çalışıyorum
tadilatı bilmemnesi bitmeyen 4 katlı bi ofisteyiz
başka bi yerde bi daireyi yenileyip içini yaptırdık ofis olarak kullanmak üzere
patron ev aldı, onun içi için ciddi tadilat işleri yapıldı

ve evet, ustalar gelmiyor. tecrübe ile sabit. peşin paraya bile gelmiyor adamlar.

Ustaların büyük bir çoğunluğu sahtekar ve yalancıdır. 30 günlük takvime 50 günlük iş alırlar. Yaparız abi, sen merak etme abi, bak şöyle şöyle yaparsak daha güzel olur abi diye yıkama yağlama çekerler, malzeme parası vs. diye peşinat alırlar sonra sallamaya başlarlar.

gelmezler, yazları küçük bi yerdeyiz. para peşin versen bile adam 1 haftadan önce gelmiyor.

geleni de öğleye kadar senin işinde çalışıp öğleden sonra başka bi yere gidiyor. geri de aklına gelince geliyor.

komşunun penceresinin 1 panelini 1 sene takmadılar :)

ustadan ustaya fark var. siz demek ki hep çakallara denk gelmişsiniz. yoksa adam ekmek parasını neden geri çevirsin.

İki aydır mutfağı baştan aşağı yeniliyoruz, bir tek fayans konusunda şanslıydık. Elektr*kç* kabloyu çekti, tesisatı bağlamadı gitti. Salonda su ısıttık, fırını balkona taşıdık. O işi halletti, prizleri taktı dış kapaklarını takmadı. Sonraki gelişinde iki tanesini taktı gitti, diğerlerini takmadı. Para ile ilgili de bir derdi yok, tamamen keyfi yani. En son cidden kovacaktım adamı evden, babam sakinleştirdi.

Yani elimden gelse her işi kendim hallederim de bazen mecbur kalıyorsun işte bu heriflere.

gelmiyorlar. kesin bilgi yayalım. 3 ay boyunca neredeyse her gün aramamıza rağmen gelmedi utanmaz adam. biz bıktık aramaya. tutup kulağından kendin getireceksin.

:)

twitter.com

ben bugüne kadar çevremde ahlaksız,yalan söylemeyen ustaya denk gelmedim desem yeridir. en iyisi bile abi cenazem var diye yalan söyler senin işini ortada bırakır gider. daha dün banyo fayanslarını yaptıran arkadaşım yanımda ustayı aradı adam abi memlekete gelmem gerekti senin iş haftaya kaldı diye lafa girdi. lan sen benim evde değilmisin zaten sabah anahtarı verdim ya diyince meğer isimleri karıştırmış herif. alayı böyle bunların.

Usta dediğin gelmez zaten. Geliyorsa henüz ustalaşmamıştır. Usta olmanın ön şartı işi ertelemektir yani. Çok değil bundan 1 kuşak önce, herkes bu işleri kendi yapıyormuş. Öyle yapmak gerek demek. Tek sorun, 3 veya 4 defa kullanacağın aletlere para vermek.

Hep oyle olur zaten. Asiri normal.

Ustalardan nefret ediyorum. Evi tadilat ettiriyorduk, yarısında bırakıp gittiler, bir hafta sonra geri geldiler, araya bir inşaat işi almışlar. Her gün tuvalete girmeye camiye gidiyorduk. Piknik tüpünde yemek yapmaya çalışıyorduk. Çok zor günlerdi.

Biz bir de bu adamlarla birinin önerisiyle çalıştık. Hele tanıdık usta ile hiç çalışmayacaksın.

Armut'tan çağırın. Armuttan çağırdıklarımızla bir sorun yaşamadık. Oraya yorum puan vs de bırakabiliyorsun.

@onemoremile
Supersin.

Estağfurullah, o Agâh Bey'in tontonluğu.

Çünkü hiç birimiz çocuklarımız elektrikçi/tesisatçı/fayansçı/tamirci olsun istemiyoruz. Hepimiz çocuklarımız çok okusun çok önemli işler yapsın istiyoruz, bizim ailelerimiz de böyle düşünüyordu.

Bu yüzden zeki ya da akıllı olsun olmasın herkesi üniversite okumaya şartlandırdık, yüzbinlerce belki de milyonlarca genç üniversitelerde gereksiz bölümler okuyup LC Waikiki'de, Mc Donalds'da vs tezgahtar oldu.

Binlerce genci "ahlaklı elektrik ustası, yalan söylemeyen su tesisatçısı, zamanında iş teslim eden fayansçı" olabilecekken tezgahtar yapıp avm'lere köle ettik.

kazasız belasız görece dolu bir bmw'yi boş bir a4'e tercih ederim. a4 quattro falan olsa durur düşünürdüm ama fiyat sanırım 250k bandında çıkar o zaman. Gösterdiğin araçlar arasında göze batan bir donanım farkı bulunmuyor bence, şerit takip sistemi gözüme çarptı sadece.

BMW seçme sebebim arkadan itişli ve virajlarda çok daha keyifli bir sürüş sunabilir. Yan yana durduklarında bmw daha yakışıklı duruyor. Hızlanmada a4, bmw karşısında nal toplar. Özetle benim ana kriterim performans.

Bu ikisi arasında BMW bana da çekici geldi.

Aracin sikintisi olmadigini varsayarak bmw her turlu iyi. Bir de 5 serisi.

520i-a4
* e sınıfı, d sınıfı: arka diz mesafesinden tut, konfora kadar çok farkediyor.
* ZF şanzıman, dsg: zf şiir gibi sorunsuz, dsg korkulu rüya.
* yüksek beygir gücü, düşük beygir gücü: BMW'yle gazı paspasa değdirince gerçekten uzarsın, Audi'de bu hissi yaşayamazsın.
* arkadan itiş, önden çekiş: arabanın her şeyinden hevesini alıp sadece sürüşle başbaşa kaldığın an audi flo aracından halliceyken BMW'de bambaşka bir dünya başlar.
* a4'te multimedya ekranı yeni nesilken bmw'de torpidoya gömülü ve minik bir ekran var. 5 küsür metre arabaya komik kaçıyor.


bmw'nin geniş ekranlı, harman kardon ya da hi-fi'lı sistemi olan bi pakedini denk getirip onu tercih ederdim bin kere.

Çok teşekkürler yorumlar için.

Sizin gibi, benim de gonlum BMW'den yana. sanırım o yolda yuruyeceğim :)

yakin zamanda 2.0tfsi (250hp) a4 Quattro kullandim, dehset birseydi. su ana kadar kullandigim en iyi otomatikti diyebilirim, vitesi ne zaman degistirmek istedigini hissediyor arac resmen. araba 3 gun bendeydi, ici ilk basta garip gelsede son gun inanilmaz isinmis haldeydim. arabayi birakmak istemedim.

simdi 1.4tfsi 150hp dedigin icin performanstan emin degilim. 5.20'yi kullanmadim ve bmw'ye karsi bir zayif karnim var kesinlikle ama onun da performansindan emin degilim, araba agir sonucta.

bence 5.20'ye karsi son kasa a4'un sansi var. ikisini de kullanmadan karar verme. ayrica, audi'ler benim gordugum kadariyla nispeten daha problemsiz arabalar, bmw motoru nazik oluyor, her sene ufak tefek birseyler istiyor.

ctrl + mouse scroll yukarı/aşağı?

mouse yoksa sağ üst köşede sayfa boyutu kısmından görüntü ölçeğini küçültebilirsin. diğer alternatif farklı tarayıcı, mesela edge.

Chrome kullanıyorsanız sağ üstte kapatma tuşunun altında 3 noktacık var, ona tıklayın, yakınlaştır yazıyor, karşısında + - 100 var, onu küçültün.

@bruce sayfa boyutu kısmında uzaklaştırdım ama açılır pencere sol üstte takılı kaldı milim oynamıyor.

taçpette de scroll olmuyor mu. olur ki.

@onemoremile ctrl + scroll yaptım olmuyor. Zoom oluyor sadece ve açılır pencere takılı sol üstte.

Farklı tarayıcı ile dene o halde, firefox olur edge olur.

Ekran çözünürlüğü kesin çözüm arkadaşın da dediği gibi.

Açıkçası ben kitaplarla, kitaba ve okumaya değer veren insanlarla büyüdüğüm için ister istemez kitap okuma alışkanlığı edindim. İlkokul öğretmenimiz maaşından ayırdığı parayla bize hikaye kitapları alırdı. Yine bizim evde neredeyse herkesin kendine ait kitaplığı var.

Son 4-5 yıldır teknolojiyle gereğinden fazla iç içe olmakla beraber herkeste okuma oranı düştü. Yani sadece size has bir durum değil. Okuma alışkanlığı kazanabilmek ıçin de bilinen klasikleri okuyarak başlayabilirsiniz misal jack London- martin eden, uçurum insanları ya da steinbeck- fareler ve insanlar keza victor hugo, zola, dickens... Bunlar çok fazla dikkat gerektirmeyen kitaplar, yazarlar. Dikkatin dağılmaması için de kitap okuyacağınız zaman bulunduğunuz odada teknolojik cihaz olmamasına dikkat etmekte fayda var. Ayrıca kendinize günlük belli sayfalık okuma ödevleri verebilirsiniz. Hâlâ olmuyorsa boşverin herkes her şeyi sevmek zorunda değil.

80-100 sayfalık gençlik ve çocuk kitaplarından başlayın, harry potter, jules verne ve polisiye kitaplara geçin sonra; bu noktada zaten okumaktan keyif alacak duruma gelirsiniz, 1-2 yıl bu şekilde alışkanlıktan sonra canınız ne istiyorsa ondan devam edin.

yalnız kesinlikle 1-2 yıl bu tarz kitapları bitirmeden ağır klasik, Orhan Pamuk gibi ünlü yazarlara geçmeyin; başlamadan biter okuma isteğiniz;

kendimi zorluyorum. kafam kendisini kaldirmak istiyor kitaptan buna izin vermiyorum, aci cekiyor ama yine de vazgecmiyorum okumaktan. koltuga yapistiriyorum kendimi.

severek mi yapiyorum? evet. severek yaptigimiz is, kendimizi zorlamadan yaptigimiz is midir? hayir.

sana tavsiyem gunde 30 dk okuma saati belirle ve o saatte otur, oku. baska bir sey olmasin o ortamda. her gun yaparsan bi bakmissin haftada 1-2 kitap deviriyorsun :)

okuma alışkanlıgım yok ne yapmam lazım diye bir bahane olamaz. otur ve bir şeyler okumaya başla çözümü bu kadar basit. bahanelere sığınırsan hiç bir şey okumaz ve yapamazsın.

"okuma alışkanlığı" meselesine bence cok takilmamak lazim. "okumak cok onemli" diye her yerde dolasan kisilerin genelde okumaktan anladiklari sey "roman". herkes roman sevmek zorunda degil kardesim. hatta herkes edebiyat sevmek zorunda da degil. herkes resim seviyor mu? guncel ressamlari takip ediyor mu? bunu yapmayanlar tu kaka ilan ediliyor mu? yoo... herkes her ay iki yeni album satin alip dinliyor mu? yoo... ama edebiyat ile o kadar ilgilenmeyince cahil oluveriyorsun birden.

bir seyi acip okuyamiyorsan kendini zorlama. belli ki ilgini cekmeyen bir sey - veya ilgini cekecegini dusunup aldin ama begenmedin, devam etmenin alemi yok. takinti yapmaya da gerek yok. bir tabloya bakip nasil "begenmedim" diyebiliyorsan, bir kitabi biraz okuyup ona da "begenmedim" diyebilirsin. en dogal hakkin bu kasma, kendine iskence de etme. okumak istiyorsan ilgini ceken seyler oku. roman falan kasiyorsan mesela belki roman sevmiyorsundur? ben katlanamiyorum mesela. senede 3-4 film belllki izlerim, kurgusal edebiyat benim ilgimi cekmiyor, sıkılıyorum. cocuklugumdan beri bu boyle. "aa okuman lazim" dediler diye herkesin ayila bayila okuyup anlattigi romanlari okumayi cok denedim, sonu gelmiyor hic birinin.

sen de benim gibi romanzedeysen belki tarih seviyorsundur? tarih kitaplari deneyebilirsin... belki biyografi okumayi seversin merak ettigin kisiler vardir? belki anı kitaplari seversin... birilerinin bir yer olay vs. konusundaki gozlemleri hakkinda kitap. belki kisisel gelisim seversin onun kitaplari var, belki psikoloji, bilim, kurgusal olmayan bir suru tarz var. belki kullanici kilavuzu okumayi seversin, ben seviyorum. kullanici kilavuzu okurum ama roman okuyamam sıkılıyorum. boyle seyleri okuyabilecegimi farkettigimde okuma aliskanligim oldu, cunku ilgimi ceken seyleri okuyorum.

bence "okumak onemli" diyen insanlar "insanin kendini gelistirmesi onemli, bunda da okumak bu sonuca ulasmanin en verimli yollarindan biri" demek istiyorlar - buna katilirim. bunu yapmak icin ilgini cekmeyen kitaplari kargo kültü mensubu gibi okumak zorunda degilsin. hayatta neye ilgin var onu dusun - en basit sey bile olabilir. mesela futbol seviyorsun... ac futbolla ilgili bir kitap oku, cok merak ettigin oyuncularin biyografileri vardir belki, veya normalde takım koçlarinin okuyacagi strateji ile ilgili kitaplar vardir ilgini ceker belki. veya atiyorum cicek yetistirmeyi seviyorsun, cicek bakimi nasil yapilir suruyle kitap var onlari oku. o zaman ilgini ceken seyler oldugundan aliskanlik olusturup okuyabildigini goreceksin. mesele burada okuma eylemi degil, onemli olan o degil. yerinde mi sayiyorsun yoksa kendini mi gelistiriyorsun, en verimli yolu neyse onu yap.

Stefan Zweig ile başlayabilirsin. Dili alıcı, konular sürükleyici, hikayeler kısa kısa, çabucak bitiyor. Sıkılmaya fırsatın kalmıyor.

daha önce çok severek izlediğin bir dizi/filmin kitabını daha akıcı okuyabilirsin. kitaptaki insanların karakterlerini ve tiplerini bişeye benzetme, kafada oturtma kısmını atlayacağın için ilk sayfadan itibaren olayın içine girersin ve sürükleyici olur.

Ama bunun başlayıp devamını getirmediğin bir film serisi ya da dizi olması lazım. Çünkü okuduğun şeyi izlemek keyifli olabilir ama izlediğin şeyi tekrar okumak sıkabilir. Sonra kaş yapayım derken göz çıkarmayalım, hepten soğuma :)