Parisin pek bir numarası yok bence Prag daha iyi bir tercih olabilir.

muzeciysen ve paran varsa paris. geri kalan hemen her sey icin prag.

ben parise gittim bi numarası yok

Ilgini ceken sey ne bir sehirde. Buna gore karar vermen daha kolay olacaktir. Paris buyuk sehir deneyimi sunar. Karmasiktirkalabaliktir guzeldir. Paris neticede.

Prag ise nispeten kucuk, ki su anlarda ayni sekilde kalabalik ama gorece daha guvenli, tarihi yonu agir basan klasik dogu /orta Avrupa sehri.

Ikisinde de aradigini bulmakta zorluk cekmezsin.

Paris sanat başkentidir. Sanat seviyorsan müthiştir. Bi numarası yok diyenler içip kopan tayfa. Kaldı ki onu da Paris te yaparsın, ama Prag bir tık daha önde

Prag aldım teşekkürler

prag demeye gelmiştim almışsın, pişman olmazsın.

Müzeci değilsen prag. Pariste bi bok yok. Louvre dan başka bir numarası da yok bence.

60-70 bin cok da basarisz degil bence ya.Vardir bir sürü bolum.Veterinerlik guzel bak.

60-70 bin başarısız mı?

Salakça dursa da, İşletme gibi her disipline uyacak bir bölüm olabilir. Hem eşşek gibi zorlanmaz. Mühendislik kasarsa evet bişiler çıkar ama 7-8 senede çıkar gibi durmuyor mu sence de?
Bence, iyi okulların en düşük puanla öğrenci alan bölümleri ya da ortalama okulların işletme/iktisat/finans gibi her türlü gideri olan bölümleri. Üzerinde de 1 ya da 2 yabancı dil öğrenir, staj mtaj yaparsa yolu açılabilir.

@pgup

ukalalık etmek de istemiyorum da ailenin çürük elması oldu bu sıralamayla, o yüzden öyle bir durumda şu an.

@janis baby
doğru söylüyorsun ya bu kafayla mühendisliği 4-5 sende bitirmesi zor görünüyor onun yerine kolay bi okulda işletme + 1 sene dil okulu + 1 sene finans masterı falan daha iyi bi yatırım olabilir. çok sağ ol.

Kardeşlerim için ailece benzer tereddütlere düşmüştük. Çocuklar matematik sevmiyorlar, biyolojiye bayılıyorlar, kan,pislik görmekten çekinmiyorlar (aynı ben) biz de bu zevkleri doğrultusunda tercih zamanı veterinerliğe yöneldik, yönlendirdik. O puan segmenti için dersleri biraz ağır, tıp ile yarışmıyor konu derinliği ama genişliği fazla.

Öyle işletme üstüne şu bu işleri biraz ailenin 657 zihniyetine ters olduğu için vet. çok mükemmel gibi gelmişti.

60-70 bin tabikide başarısız. bizim zamanımızda 40 bine fen bilgisi öğretmenliği geliyordu ki onun da ataması yoktu. gerçi hala yok sanırım. sonra akp üniversite kontenjanlarında roketleme uyguladı da size 60-70 bin başarılı gelmeye başladı. onu geçtim, bu kontenjanlarla insanlar sınıflara sığamıyor. geçende bi' arkadaşımız kendi amfisinin videosunu paylaşmıştı burada, bırakın hocayı anlamayı, çıplak gözle adamı neredeyse seçemiyorsunuz bile. kaldı ki soru soracaksınız, tahtayı okuyacaksınız.
bizim hocalarımız derslerde yabancı üniversitelerde ekranlı eğitim var filan derdi onlara özenirdik, şimdi bizim üniversitelerde yakında öğrencileri spor salonlarına doldurup orada 2dk yalandan anlatıp geçecekler. sonra piyasa neden böyle kan ağlıyor, ağlar tabi. işsizliği azaltmak ve ekonomi kalkınsın diye her yere üniversite isimli beton binalar dikersen olacağı bu. ben okurken hukuk okuyan adam yekten zengin olurdu sonra asgari ücretle bize iş başvurur yaptıklarına şahit oldum.

yani; 60-70 bin başarısız. artık bölümden çok okulun ismi önem kazandı, okulun eski mezunları nerede ve birbirine ne kadar ilgi alaka duyuyorlar bunlar önemli. bir de ailenizin çürük elması buysa, yani geri kalanlar iyi bi' kariyer sahibiyse mühendislik yerine -ki bu çevre; işletme iktisat gibi her alana giren bir bölümü yabancı dille okumasını sağlayabilirseniz ona yoğunlaşın, sonra işi torpille verirsiniz orada da yükselir. bu tür iibf bölümleri her olayda hızlıca yönetici olabiliyorlar.

veya da paranız varsa bilkente gönderin, hem iyi ingilizce öğrenmiş olur hem de 5 yıl bol bol sevişir, sonra da ben bilkentliyim diye gezer işi yine ya torpille bulursunuz ya da sizin pzvnk sınıf arkadaşlarının babasının şirketinde işe başlar.

www.youtube.com

Dandik bir üniversitenin dandik bir bölümüne girsin bari de işsizliğin tek hanelere inmesi için bir destek de o olsun

@mete kudur sizin zamanınızda bu kadar insan sınava giriyor muydu?

60-70 binin başarı olup olmaması insanına göre değişir. Eğer sıralaması istediği yere tutuyorsa başarılıdır. Ama o sıralamadaki birisi hayvan gibi çalışırsa mutlaka yükseltir önemli olan çok çalışması.

60-70 bin başarılı değil. vasat, vasat altı bir sıralama. vasat ortalama demek bu arada. ha sonuçta 150 bin, 250 bin 500 bin, 650 binle alan yerler de var onlara göre başarılı diyebiliriz. bundan bi 10 yıl önce bile de 2,5 milyon kişi giriyordu sınava ve 10 bin-15 bin bile 'eehh işte' bir sıralamaydı. tek fark bu kadar fazla devlet ve vakıf üniversitesi, bölüm ve kontenjan yoktu. şimdi bu sıralamalara millet normalde okuyamayacağı bölümleri, okulları okuyor. o yüzden onlara başarılı bize başarısız geliyor. adam o sıralamaya hukuk kazandım diyor halbuki on sene önce önünden geçemezdi gibi gibi.

o sıralamaya anadoludaki üniv.lerde elektrik elektronik makina vs. gelebilir ama bence bu sıralamayla tedde çevre okuayacağına buralarda makina falan okusun bari ama.

yani anadoludaki üniv.lerde makina, inşaat vs. okusun. ya da bilkent-koç-sabancı vs. olmasa bile bi altındaki iyi özellerde ücretli makina elektronik vs. gibi mühendislikler

ya da para varsa bilkentte paralı işletme-iktisat. başka yerde okumasın işletme-iktisatı

60-70 bin başarısız değil öncelikle. Sınav sistemi ÖSS'ye göre çok değişti. Bilmem kaç yıl önce 30 tane fen bilimleri sorusu çözerek mühendis olunabiliyordu. Bunlar bu ülkede en bedavadan mühendislik kazanmış insanlar. 14 fizik, 13 kimya, 13 biyoloji sorusunu yapmak marifet değil. Bugün LYS-2'de 30 fizik, 30 kimya, 30 biyoloji sorusu var. 90 soru çözüp üniversiteye girmek nerede, 30 soru çözüp üniversiteye girmek nerede? Eskiden bir yıl sınava iyi hazırlanan biri rahatlıkla 40-50 bin yapabilirdi. Konular azdı. Bunun kontenjanla ilgisi yok. Sıralama sınav başarısıyla ilgili. Kontenjan artınca adamın sırası öne mi geliyor? Bu sınav sisteminde 60-70 bin kötü değil, tam tersine iyi bir sıralamadır. En iyi olmasa da iyi sayılabilecek üniversitelerde gayet güzel bölümler bulabilir. P.zevenk, çürük elma gibi laflara bir şey demiyorum. 18 yaşında bir adam bu şekilde yönlendirilmez. Siz başarılısınız diye o da başarılı olmak zorunda değil. Hangi mesleğe ilgiliyse onu okusun. Çevreyle makine arasında binlerce fark var. Böyle tercih yapılmaz. Şansınız varsa yan yana oturup üniversite derslerine bakın her bölüm için.

Sınava giren aday sayısıyla başarı sıralamasının ilişkisini açıklıycam şimdi. Mesela 10 sene önce atıyorum 1 milyon kişi girdi. Bunun 10 bin kişisi diyelim ki 90 net yaptı bunların sıralaması 40-50 bin arasında yaş vs. faktörlere göre sıralanacak. Bu sene 2 milyon kişi girdi desek 40 bin kişi 90 net yaptı bunların sıralaması 40-80 bin arasında olacak. 91 net yapan kişi 40 binden yüksek sıralamaya sahip olacak. Sayıları sallamasyon verdim umarım anlaşılmıştır. Yani sınava giren kişi sayısına göre sıralama değişti, eskiden hangi bölüm kaçla almış önemi yok.

öncelikle bazı arkadaşlar kendileri benzer sıralama elde ettikleri için burda başarısız sayısalcı yazından rahatsızlık duymuş olabilirler. tek bir sınav sonucu insanı başarılı ya da başarısız yapmaz. ama gerçekçi olmak gerekirse 60-70 binlik sıralama özellikle 2. defa giren biri için başarılı değil, en fazla ortalama bir sıralamadır. gerisi kendini kandırmak olur. zaten doğru düzgün bir yer gelmediği için bu duyuruyu açmış arkadaş.

60-70 bine özel üniversitede paralı tıp bile okuyamazsın. top okullarda özellikle mühendislikle ilgili hiç bi mühendislik olmaz. koç sabancı olmasa bile bi altındaki iyi özellerde burslu iş yapan mühendislikler olmaz. temel bilim de oku demeyeceğim.

mühendislik adına iş yapmıcak mühendislikler için anca taşradaki iyi mühendislikler de gelir yazabilirsin.
para varsa bazı iyi özellerde paralı iyi mühendislik veya bilkentte paralı işletme-iktisat yaz derim.

ikincisi 10 yıl önce sınava girenle bu yıl sınava girenler arasında milyonlar yok, en fazla birkaç bin kişidir. dolayısıyla 60-70 bin 10 yıl önce kötüyse, ve o zaman bu bölümleri bile yazamıyorsan bu sıralamaya, şimdi vasat yani ortalama bir sonuçtur. ve bu bölümleri kazanabilirsin. bu demek değil ki bu sıralamayı yapan başarısız biridir kardeşinizi tanımıyorum. sadece sınav sonucu başarılı değil, ortalamadır.

sıralama aynı kalsa da okul ve kontenjan yokken bu okullara ve bölümlere giremeyecek kişiler artık bu sıralamayla girebiliyorlar demek. her köşe başında tıp ve hukuk fakültesi, mühendislik ve iibf. sonra neden işsizlik var.

ikincisi 10 ya da 15 yıl önce sınava girmiş kişilere bedavadan mühendislik kazanmışlar demek aymazlıktır.
şimdi her şey çok daha kolay. bakıyorum da bizim zamanımızda okul yokmuş, bölüm yokmuş. sınava giren sayısı da fazlaymış az değil. ayrıca ben 10 yıl önce girmesem de 10 yıl önce de gayet her konu vardı.

şimdi teog diye bir sınav yapıyorlar 17 bin birinci çıkıyor. bizim zamanımızda iyi bir anadolu, fen lisesi kazanmak emek işiydi. şimdi herkes birinci, herkes anadolu lisesinde okuyor, herkes üniversite mezunu.

tek oturum 180 dkda gayet gayet zor sorularımız vardı, herkes full çekemezdi sınavda. sınav birincisinin bile yanlışları olurdu. 60-70 binle sınavı kazanamamış olurdun doğru düzgün tercih yapamazdın. şimdi makina falan seçebiliyorsun.

bence bilkent işletmeye gönderin bir şekilde bilkent muadillerine göre ucuz bir okul.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak böyle bir şey.

"ikincisi 10 yıl önce sınava girenle bu yıl sınava girenler arasında milyonlar yok, en fazla birkaç bin kişidir.

Bakalım öyle miymiş?

2007 ÖSS'ye giren kişi sayısı: 1.615.534

www.osym.gov.tr

2017 YGS'ye giren kişi sayısı: 2 milyon 265 bin 902

www.dogrutercih.com.tr

Aymazlık asıl buna denir. Aradaki fark kabaca 600 bin!

Birkaç bin nerede, 600 bin nerede? Yarım milyondan fazla insandan bahsediyoruz.

Benim sıralamam 60-70 bin değildi. Bu veriye nereden ulaşmış bazı arkadaşlar? Ben sıralamamı milletle karşılaştırıp başarısız denilince bundan rahatsızlık duyacak bir insan değilim çok şükür. Burada insanları yanlış yönlendiriyorsunuz kendi döneminizi dikkate alıp. Size bunu anlatmaya çalışıyoruz.

sayısalcı olup başarısız olmanızı üniversite giriş sınavındaki dereceniz belli etmez. ilk 20 bine girmenize rağmen iğrenç bir sayısalcı da olabilirsiniz. işinizden her türlü nefret ediyor da olabilirsiniz. iyi eğitim verdiğine emin olduğunuz bir tm bölümü bence işinizi görecektir. veya ne bileyim izmir ekonomi - izmir yaşar tarzı okulların endüstri mühendisliği veya endüstri sistemleri mühendisliği tarzı işletmeye daha yakın bölümleri de okunabilir.

ben kimsenin ismini vermedim genel konuştum üstüne alınan neden alındı bir fikrim yok.
dönemle alakası yok bu sıralama her dönemde ortalama bir sıralamadır, başarılı denemez.
dediğim gibi ücretli bile tıp okuyamaz, iyi okulların gözde ve gözde olmayan mühendisliklerini okuyamazsınız. anadolu'da ve özelde ücretli popüler mühendislikler olabilir. dokuz eylül, ege gibi okullarda popüler olmayan mühendislikler olabilir. hedefin bunlarsa başarılı sayılabilir. genel olarak değerlendirdim.

zaten duyuruyu açan arkadaş yazacak doğru düzgün yer bulamadığı için ne yazalım bu çocuğa biz demiş. seçenek çok olsa bu soruyu sormazdı.

evet birkaç bin kişi oluyor. öyle lanse ediliyor ki şimdi 10 milyon kişi giriyormuş, önceden 1 milyon kişi sanki. açılan yeni üniversite, yeni tıp, hukuk, mühendislik ve iibf bölümleri ve yüzde 200 artan kontenjanlara göre 600 bin kişi ne ki?

bakalım 10 sene önce 2007de kaç üniversite, bu üniversitelerde kaç bölüm, kaç kontenjan varmış. özellikle 2008-2009da kurulan çok sayıda hukuk ve tıp fakültesi, bunların 2şer kat kontenjan arttırımıyla 2007deki kontenjan farkları neymiş.

www.osym.gov.tr

dokuman.osym.gov.tr
okulların bölümlerin taban puanları belli. dediğin sıralamaya gelen yerler belli. buralar da pek gözde yerler değil. bunun aksini iddia etmek, kendini kandırmak.

edit: 30 fen sorusu sorulmuyor. 10 yıl önce 60 fen sorusu varmış. tek oturumda 90 tane soramamışlar. sonuçta 5-6 oturumda yapılmıyormuş sınavlar, insanların hayatı 180 dakikaya bağlıymış. bizim zamanımızda 45 fen bilimleri, 45 mat, 45 türkçe, 45 sosyaldi. 180 soru 180 dk

Cevap vermeyecektim ama bu kadar tutarsız cevapları görünce dayanamıyorum. Ben 30 soru kısmını LYS-2 için örnek verdim. ÖSS'deki Fen Bilimleri 1 testinin karşılığı, YGS'deki Fen Bilimleri testidir. ÖSS'deki Fen Bilimleri 1 testi 30 soru, YGS'deki Fen Bilimleri testi 40 soru. Eski sisteme göre fen bilimlerinden toplam 60 soru çözülüyordu (Fen Bilimleri 1 ve Fen Bilimleri 2 testleri). Bugünkü sistemde fen bilimlerinden 40 (YGS) + 90 (LYS) = 130 soru çözülüyor. Ne yapalım, tek oturumda bu kadar sorabiliyoruz demek bir bahane değil. Eskiden daha az soru çözülerek üniversiteye giriliyordu. Bunu anlamak çok zor değil. 130, 60'ın iki katından daha fazla. Üniversite kazanmak isteyen adamın daha çok çalışması gerekiyor artık. Hedefi olan adamın kontenjanlarla işi yok. İyi üniversitelerin sıralaması çok değişmez. ÖSS'nin 180 soru 180 dakika olması bir kıstas olamaz. YGS de 160 soru 160 dakika ona bakarsan. Bugün de insanların hayatı 160 dakikada belirleniyor. YGS'de patlayan adam LYS'de de bir şey yapamıyor. 45 matematik sorusu ne ki? Şu anda LYS-1'de 50 matematik ve 30 geometri olmak üzere 80 soru var. Eskiden sistemin daha zor olduğunu hala nasıl iddia ediyorsunuz anlamak mümkün değil.

Arada 600 bin fark var dedim. Hala birkaç bin kişilik fark var deniyor.

acaba yeni açılan o kadar üniversitenin, hem devlet hem özel, o kadar bölümün özellikle tıp ve hukuk ve özellikle tıp ve hukuk bölümlerinin ve bilumum bütün bölümlerin nerdeyse 2 katı artan kontenjanları hiç incelendi mi?

en baba okulların en baba bölümlerinin sıralamaları bile düştü. tamam top okul ve bölümlerin sıralaması düşse de genelde tercih edilirler, sıralama bellidir ama normalde devlette ve özelde tıp ve hukuk kazanamayacak öğrenci bu sayede doktor ve avukat olabiliyor. artan 2 katı kontenjanlar sayesinde insanlar sayısalda tıp ve eada hukuka yönelince mühendislik ve siyasal bilimlerin de puanı düştü en iyi okullarda.

bütün bunlara rağmen ee bi zahmet çalışsın 2 soru çözsün insanlar.

90 soru sorulunca sanki hepsini çözüyor adamlar ya da çözmek zorunda. şimdi alan kısıtlaması da kalktı. sayısalcı hukuk, siyasal seçebiliyor. aynı anda tıp ve hukuk yazabiliyor. eskiden böyle bir olay yok. şimdi mf ve tm diye 3-4 tane puan türüne ayırmışlar. adam seçeceği bölüme göre yapıyor. tıp seçecek birinin bütün fizik sorularını yapmasına gerek kalmıyor, biyolojiye ağırlık vermesi gerek. ay da mühendis biyolojiden ziyade fizik yapmalı gibi. bunlar hep avantaj.

eski sistemdeki gibi insanları 120-180 dkya mahkum etmektense birkaç oturumda yapmak çok daha avantajlı. adamlar sınava gire çıka psikolojik olarak avantaj elde ediyor. birinde aksilik yaşasa diğerinde yaşamıyor. şimdi teog ve üniversite sınavı sistemi öncekine göre çok avantajlı. zaten sınav kazanmak diye bir şey yok. belli okul ve bölümleri kazanmak diye bir şey var. yoksa şimdi adını soyadını yazıp versen yerleşirsin bir yere.

eskiden tıp hukuk gibi direkt meslek veren bölümlere ücretsiz girmek zordu, şimdi kontenjanlar artınca millet havadan girmeye başladı. bak 2007de odtü ulusların sıralaması 1700lerdeymiş, şimdi 11000lerde iyi okullarda bile nasıl düşmüş.

ayrıca ygsye 600 bin kişinin girmesi bir şey ifade etmez, lys asıl belirleyici aöf bile ygsden almayacakmış artık ki. o kadar kontenjan artışına 3 milyon kişi fazla girse anca.

maasın ne kadar oldugunu bilmiyorum ama harcırah da alırsın. 2007'de 1200 tl net + 800 tl kadar harcırahla müfettiş yardımcısı olmustum. eğer müfettiş olmaya adaysan şuradan kendince çıkarım yapabilmen lazım günümüze dair. :)

5 falan civarındadır aylık ortalaman diye tahmin ediyorum

metro + metro gelirsiniz en rahat. Havaalanı - Yenikapı. Sonra Yenikapı'da aktarıp Şişli Mecidiyeköy'e geliceksiniz. Ondan sonra Fulya'nın neresine gideceğinze göre yürüme ya da taksi. havalanında metroya bindikten sonra yaklaşık 1 saat sürer bu rota. Sabiha ters Fulya'ya

metro + metrobüs de yapılabilir. araç sayısı daha az.

düdüt: metro ile atatürk'ten ataköy şirinevler durağına, ordan metrobüse. metrobüs direkt mecidiyeköy'e geliyor zati.

@zgrydn durakları da yazsaydınız ya (:

Metroya binip yenikapıya kadar gelin ki zaten son durak yenikapı ve 2 metro ile Marmarayın bağlantı noktası da burası. Sonra tabelaları takip edip Hacıosman metrosuna geçin ama karıştırmamaya dikkat edin Marmara'ya binmeyin. Bu metroda Şişli-Mecidiyeköy durağında inin.

Nestle

nestle

net nestle

Nestle

kpmg tabiki

nestle

Eski kpmg calisani olarak nestle

Adamı niye yanlış yönlendiriyosunuz ? Bence nestle.

yapı kredi de bu iş iki şekilde oluyor. ya alışveriş yaptığın yer çekerken pos cihazından yapıyor erteleme işini (kampanya vs varsa faizsiz de olabiliyor) ya da internet bankacılığından kendin yapıyorsun. Verdiğin örneğe göre; eğer alışverişi bugün yaparsan ay sonu olan hesap kesimini 1 inci ay sayıyor ve eylülün 10 unda tahsil ediyor.

3 kere hesap kesim dönemi sayacaksınız?

1. hesap kesim 31 mayıs -- ödeme ertelendi
2. hesap kesim 30 haziran - ödeme ertelendi
3. hesap kesim 31 temmuz - ödeme ertelendi
4. hesap kesim 31 ağustos - ödeme yapılacak

kesin olarak bilen varsa ayrıca yanıtlar ama muhtemelen işleyişi hesap özeti bazındadır. Mesela yarın aldı 13 mayıs tarihli işlem, 13 ağustos tarihli olarak ekstreye yansıyacaktır, bunun da ödemesini dediğiniz gibi eylülde gerçekleştirir. 13 Ağustostan 10 Eylüle kadar olan dönemi erteleme olarak görmeyin çünkü zaten 13 mayısta ertelemesiz alsaydı da 10 hazirana kadar olan sürede ödeme yapmayacaktı, o ekstra bi favor değil.

hayır.

nein

Kaynak yapayım; Plakası sistemde kayıtlı, başka üniversitenin akademik personeli girebiliyor mu?

@kayranin kedisi, araç içesinde sürücüden başkası varsa onlara kmlik kontorlü yaparlar muhtemelen

benim yaklaşık 10 yıldır kullandığım bir taktik var...buradan açıklayayım...odtü sürekli eğitim merkezi üniversite dışındaki insanlara ücretli eğitimler veren bir kurum ve düzenli olarak eğitimleri oluyor...akşam saatlerine kalmadan erken bir saatte içeriye sürekli eğitim merkezine geldim diye rahatlıkla girebilirsin...en azından ben yüzde 98 oranla giriyorum :)

Kapıdan önce otostop çek şansın varsa girersin. Denetimleri sıkılaştırdılar.

laleli tarafında kesin yaparlar.

150 200 tl den aşağı taşımazlar. asansör olup olmadığı önemli tabi.

arayan olursa cevap oalrak bulunsun 125 TL'ye taşıttım armut.com'dan bulduğum nakliyeciye ama adam 1 kişi geldiği için ben de yardım ettim.

Fill only if the dimensions change.

must be flling olmaz must be fiiled olur da yapıyı pasif yapmanıza gerek yok, direkt emir cümlesi yazın formu dolduran kişiye hitaben. illa pasif derseniz de

This part must be filled if there is a change in dimension.

gibi bir şey yazılabilir.

lg g4 iyidir

Samsung Galaxy A5 (2016) tek geçerim. Hele altın sarısı rengini bulursanız bayılırsınız.

mi5

lg g4. telefonum çalındı gittim aynısından bi tane daha aldım.

bu kronik sorunu olup çoğu kişide bozulan telefonlar g4 değil miydi?

g4 kronik sorunlu evet anakarti yaniyor. xperia x compact iyidir.

Asus zenfone 3

gm 5 plus. android one candır.

lenovo p1 pro

bu tür duyurulara genelde herkes kendi kullandığı telefonu yazıyor. iphone 6 kullanıyorum.

alabileceğiniz telefonlar:

xiaomi mi 5 (64gb olanı alabilirsiniz)
lenovo p1 pro
motorola g4 plus

xiaomi mi5
xiaomi mi5s bunlara bakmanı öneririm

biraz daha ekleyip iphone se al bana kalırsa

g4 yazanlar troll sanırım.

alabilirsen oneplus. olmadı şurdan:
www.akakce.com
www.akakce.com
www.akakce.com

şu üçüne bi bak bakalım. ne amaçla kullanacağından bahsetseydin biraz daha yorum katabilirdim.

tabiki ayfon 5s

Xiaomi gibi çin üretimi telefonlara bakarken SAR değerlerini de araştır.

o fiyata satmak istediğim az biraz sorunlu galaxy s7 edge var.

sorunu ölü piksel. kullanıcıyı hiç etkilemiyor da olabilir, benim gibi okb'si olanlara hayatı zindan da edebilir. 6 aylık cihaz. ilgilenirsen beklerim mesaj kutuma.

basit, yağlanıyorsunuz. spor yapın, protein ağırlıklı beslenin.

Ağırlık çalış. Düzgün beslen.

Kiloyu dengeli almazsın zaten nereler uygunsa oralardan yağlanırsın. Doktor senin göbekten değil de koldan bacaktan yağlanmanı sağlayacak ne gibi bir işlem yapabilir ki? En güzeli yağlanma, o zaman sorunun da ortadan kalkar. Ha illa dengeli olsun diyorsan kas kütleni artırıp yağlarını yakabilirsin diyet ve ağırlık çalışmalarıyla.

spor yap vücudun şekillenir ve kas olarak kilo alırsın.

Aynı dert bende de vardı. Omuz-kol-arka kol ve göğüs çalış.
www.bodyforumtr.com
Bacaklar için koşu ve bisiklet öneririm. Bisiklet göbeği de eritiyor.
Bi de Result diye bir uygulama var. Ordaki egzersileri yaparsan vücudun sıkılaşmaya başlar.

Merhaba İtü - Ayazağa durağında ineceksiniz, spesifik oalrak nereye gideceğinizi söylerseniz doğru metro çıkışına yönlernirelim zira aradan yaya olarak geçemeyeceğiniz bir yol geçiyor.

ITU Ayazağa durağında inmelisiniz.

Metro'dan Plazalar çıkışında çıkıp 10 dk civarı yürüyebilirsiniz. Solunuzda kalacak.
Ya da itü ayazağa çıkışında çıkıp Sarıyer tarafına giden dolmuşlara binebilirsiniz.

uzun vadeli bir yatırım içinse benim cebeci tarafı biraz dikkatimi çekiyor. metrekare satış fiyatları kira getirisine göre çok uygun ve şehrin eski merkezlerine çok yakın olması hasebiyle gentrification sürecinin sonunda tekrar değerlenmesi olası ama size değil çocuklarınıza yarar bu ikinci söylediğim.

Fotodan çok net kesemiyorum ama xander corvus'a benziyor.

o değil ya @okumayı sevmeyen okur :(

Timo hardy

yani yüzü değil de başka açıdan bi fotosu olsa :) şaka şaka, cepheden mepheden varsa bakalım.

eyw @fyodor fyodorovic adamımız timo hardy, idol be! :D

@okumayi sevmeyen okur tekrar teşekkürler çaba için :D

Ben kendisini pek tasvip etmemekle birlikte saygı duyuyorum. Eyvallah :d

hep taş gibi kızları götürüyor. rus sanırım. çünkü hep rus kızlarla cima eyliyor.

Rus evet

tanimam etmem ama adini google layinca bana benzedigini farkettim. sac sakal da ayni :/

şarkıyı bilmiyorum da bu ara hoşuma giden

Emir - Mevsim Sonbahar

mirkelam-ask garibi akustik

Merhaba. Söylediğiniz gibi 90.günden itibaren süreç başlıyor ancak o zamana kadar bu tarz uyarılar yapıyorlar.

bireyselseniz başaltamaz ticariyseniz 90 günü beklemeden başlatır isterse

boyle durumlar icin aktardan macun aliyorum ben. onun disinda tylol hot iyi geliyor.

geçmiş olsun, biraz geç kalınmış geldi ama umca solüsyonu deneyebilirsiniz

Bas zencefili. Bol bol da su iç.

Doktora gitmeye karar verdim yarim saatte2 katına cikti belirtiler.sifayi kaptik sanirim

abi ben geçenlerde bir sertifika sınavına hazırladım, Bomonti'de MOC var, osmanbey metrodan inince 7-8 dakika yürüme. orada camın önünde bir bar var, mis gibi yemin ediyorum. Mekan da aşırı havadar geniş ve söylediğim kısımdan dışarıyı gördüğün için de bunalmıyorsun hiç. Kahve yemek tatlı her şeyi de yerinden kalkmadan çözebiliyorsun. yani harbiden çalışacaksan burada çalışırsın, burda çalışamıyorsan başka yerde de çalışamazsın :D 2 gün kullandım gerçi ama aşırı verim aldım, memnun kaldım. Sertifikayı aldım yani :D

taksim tünele doğru bi sıtarbaks vardı eskiden çok boş olurdu kapanmadıysa bakabilirsin.

Galata'da mavra var. ben genelde orada çalışıyorum, olmazsa çukurcuma'da 49 çukurcuma olabilir, bebek starbucks çok tatlı, etiler de öyle. cepteteb hesabın varsa workinton'lar ayda 1 gün ücretsiz, şişhanedeki gayet iyidir. en verimli çalışma alanım cidden mavra ama.

hiç çalışmadım etmedim bir kere girdiğim de gördüm. belki fikir olur. karaköydeki salt'da bir sürü insan ders çalışıyordu.

Salt Galata biçilmiş kaftan. Kalabalık olsa dahi insanlar sessiz sessiz dersini çalışıyor.

benim önerim yok ama yukarıda belirtilen tünele giderkenki starbucks ve pangaltı'ndaki douwe egberts kapandı geçenlerde, onlara boşuma gitme. kimsenin gitmediği ders çalışmalık sakin kafelerin kaderi kapanmak, çünkü kimse gitmiyor :(

Boğaziçi Üniversitesine gidebilirsin? Güney kampüsteki çalışma yerleri çok kalabalık olmaz, aşağıdan kahveni de alırsın mis gibi. Beşiktaşa çok uzak da değil.

@tejeve, :(
@bowie, 49 çukurcuma küçük bir pizzacıymış googlelayıp anladığım? Ders çalışılır mı ki orda?
@noluyo yaa, dışardan alıyorlar mı? itüye arkadaşımı sokamıyorum çünkü ben (aileme bile sıkıntı yapıyolar).

@pikrua, Benim zamanımda saat 5'e kadar kimliksiz giriyordun Hisarüstünden. Bebekten gidersen hiçbir zaman kontrol olmuyordu. Beşiktaşta yaşıyorsan bebekten git, otobüsten indikten sonra 10 dakika yukarı yürü oradasın zaten. Ben 2 sene önce mezun oldum ama, o yüzden son durum nedir bilmiyorum.

bomonti moc +1
mavra +1

moc'un alani daha genis ama aksamlari boyle 9-10'a dogru kalabalik ve gurultulu olabiliyor, civardaki cocuklu aileler falan geliyor. pazar 11, diger gunler 12'ye kadar acik diye biliyorum.

mavra'nin alani kucuk ama bazen ofisten cikar 5 kisi orda calisirdik, yine haftasonu falan degilse sakin ve guzeldir, yiyecekleri de guzeldi tostuna kadar.

ben eve internet bagli degil henuz diye her gun moc'tayim bu ara orda calisiyorum, rahatim.

ha bir de tunele dogru turk-alman kitabevi var ust kati var sakin gorundu gozume 1-2 kez.

türk alman kitabevi +1

üst katı tabi.

laptop + kitap + defter falan gibi çalışıyorsanız geniş masalardan birine çökebilirsiniz ama yönünüzü televizyona çevirmeyin derim, slaytlar dikkat dağıtıyor :) Buranın tek handikapı yiyeceklerin sandviç/kekle falan sınırlı olması diğerlerinden artısı ise araya bir bira sıkıştırabilmeniz. biraz gürültülü olabiliyor alanı moc'a göre dar olduğu için, kulaklıkla çalışmanızı tavsiye ederim. güzel database oluştu katkıda bulunayım dedim.

söz konusu evraklarla bireysel kredi çekebilirsiniz.

kefil gerekiyor mu acaba

tutara ve kredi skorunuza göre teminat isterler muhtemelen. kefil olabilir, araç/gayrimenkul varsa ipotek/rehin olabilir.

Geçmiş olsun :(

Kameralardan bir şey çıkmaz mı ki?

imei varsa karakola ver. 2-3 hafta önce arkadaşın tlf çalındı, geçen gün tlf nu bulduk diye aramışlar gitti aldı.

@cekilmiş gayfe

oha bulunma olayı var mıymış, gitmemiştim polise gideyim bari, teşekkürler

Polisine, savcısına göre değişiyor. Tabi senin kim olduğuna göre de. Benim çalınan telefonum için savcı takipsizlik vermişti.

google üzerinden telefonu belki bulabilirsiniz, ayarları yapıldıysa gprs ile yer tespiti de yapılabiliyor bi bakın yine de. sizin google hesabı acıkken internete baglı olmalı telefon.

aynen ben de inanmazdım. çocuk da öyle önemsiz bir şahsiyet. ama sim kart takılınca bulmuşlar telefonu. ben de şaşırdım.

polise gittim, abi hiç telefon bulmadık daha btk'ya bildirdiysen başka bişey yapmaya gerek yok geçmiş olsun dedi (:

sikayet kaydi olusturman lazim karakolda. oyle sozle bulamadikla bitmiyor. faturasi neyin varsa onu da al yanina kanit niteliginde. bkm ye sikayet ettiginde sadece imei'si baska cihaza kopyalanamiyor ve cihaz kullanilamiyor.

@sofr takipsizlik verinde ne oluyor peki?

@market_arabasıyla_terör_estiren_trafik_canava

Dosyayı kapatıyor, uğraşamam demek oluyor. Telefonunu aramaya değecek biri değilsin anlamı da çıkar :)

doğru ve birebir olarak değil de fikir olsun diye;


That kind of discourse from government was already inherent to society.

Society welcomed discourse of government which was alredy inherent to them.

fits with the society's will gibi bişey derdim sanırım ben.

these kinds of government statements correspond with the society

bi de these kinds of government statements reflect on the society olabilir ama birinci daha doğru sanki

reflection geldi hep benim de aklıma. ama correspond burada en uygunu gibi. tişikkirlir

Sympathize kullanılabilir. @nevrochaotica da güzel bir alternatif önermiş. Correspond iyi bir kelime değil bence bura için.

Cümlenin özlemi toplum olsa symphatize güzel olurdu ama cümleyi değiştirmek lazım galiba kullanabilmek için burda.

yürüyen bantların/merdivenlerin tam ortasından gidenler, onlar ne olacak? kulaklık da varsa bir de kulağında eyvah eyvah...

Ben de aceleciyim ve bu gibi insanlar önüme çıktığında ezesim geliyor - du. Hala aceleciyim ama yatıştırmaya çalışıyorum bu huyumu. Ortamına göre tepki veriyorum ya da saygı gösteriyorum. İşin yetişmesi gerekiyorsa beyefendinin / hanımefendinin keyfini bekleyemem ama yaşam tarzı olarak yavaşlığı seçenlere saygı duymalıyım, duymalıyız.

Mandıra filozofu diye bir film vardı. Bir de bir sürü kişisel gelişim kitapları. Tek doğru bizim yaşadığımız bildiğimiz değil.

"Uyuz" insanlara ben de katlanamiyorum. Kimseyi etkilemedigi bir durumda insan istedigi kadar yavas olabilir, ama ornegin market/magaza kasasinda oyalandikca oyalanan, promosyon urunler arasinda bes saat karar veremeyen, kapi agizlarinda, merdiven basinda, tek kisinin gecebilecegi bilimum yerlerde yavaslayan/duran, ucak koridorlarinda aheste aheste montunu cikaran, rafa esya yerlestiren, sol seritten suzulerek giden tipleri bazen gercekten bogazlamak istiyorum.

onları öyle kabul edeceğiz yapacak bir şey yok

arabası olanlar da biz yayaları ezsin, sonra biz de tüm araçları ateşe verelim, kurtulalım komple :)

maalesef dünya kendi halinde dönmeye devam ediyor..

nö. ben de nefret ederim.
yemin ediyorum elimden gelse ite ite ilerleyeceğim o yavaş yürüyenleri.
mesela teyzeler var, dank diye duruyor yolun ortasında camekanlara bakıyor.
mesela otobüse bineceğiz. geri zekalı daha yeni çıkarıyor kartını.
hele atm'de yarım saat işlem yapan embesiller çıldırtıyor beni.
zaten katil olmaya karar verseydim önce minibüsçüleri, sonra emlakçıları, en son da toplum yaşamına uyum sağlayamamış, başkasının zamanını çalan bu geri zekalıları avlamak olurdu hedefim.

Ben de sinir oluyorum ama bunlardan daha cok sinir oldugum sey 30 cm'lik kaldirimin ortasinda durup sohbet eden ve etrafi kesen ikili kiz grubu. Yoldan insanlar filan sove sove geciyor ona da guluyorlar.

onlar benim de hayret ettiğim, anlayamadığım insanlar.

ama yavaşlık da güzel olabiliyor. sol ayak bileğimi burkup bir hafta üzerine basamamış, sonrasında günlerce çoook yavaş yürümeye mecbur kalmıştım. vitrinleri ve insanları izleyerek küçük adımlar atıyordum. istesem de hızlanamayacağımı, başka seçeneğimin olmadığını bilmek beni kaplumbağa gibi yavaş ama huzurlu bir yaratık yapmıştı.

hala, bazen yolda yürürken aynı hıza inmeyi denerim ama birkaç saniye sonra tekrar tempom yükselir, o huzuru bulamam.

yıllarca bu şekilde serzenişlerde bulundum şu anda dünyanın en yavaş bireyiyle beraberim, hayati bir mesele yoksa konuşması bile yavaş yani çok şepayma başına gelirse üzülürsün hayatım yavaşladı tşk.

Yavaş yürüyen insan hayatta en tahammül edemediğim ilk 5 şeyin falan arasına girer sanırım. Bunların bir de yürüyen merdivenin sol tarafında dikilip etrafı seyredenleri var ki onlara sinirimi anlatmam mümkün değil. Yavaşlıktan da öte artık bu, 2 adım yana hareket etmekten acizler.

Onlar da öyle işte napalim ama ben hızlı hareket eden, tez canlı bir insan olarak tahammül edemiyorum ruhum sıkılıyor ne yalan söyleyeyim. Bir de böyle uyuz uyuz etrafta dolaşıp hicbir sey yapmayanlar. Hazırlanıyor, bir iş yapıyor sanarsın bekliyorsundur, bi bakarsın daha bir adım yol gitmemiş. Acelemiz yoksa yanimda yavaş yuruyene bir sey demem kendi hızımı azaltmaya calisirim genelde. Fazla hızlı olmak da iyi degil ama aşırı yavaşlığa hiç gelemiyorum.

babamda sağlık sorunu sebebi ile yavaş hareket edenlerden
umarım bir gün gelir ben yanındayken bu şekilde konuşma cüretini gösterirsin ve hayatının en kötü günlerinden birisini sana geçirtirim.

@basond, geçmiş olsun da buluttan nem kapmanın anlamı yok. sanki tek bacağı olmayıp da yavaş yürüyenlere sallamışlar gibi.

sadece yürüme de değil böyle ortak kullanılan yerlerde falan da genelde yavaş insanlar sinirimi bozuyor ama bazen ben de yorgun, bezgin, düşünceli falanken yavaş davrandığımı fark ediyorum. ama fark şu ki ben yavaş olduğum anlarda birinin herhangi bir eylemine engel olmamak için ona göre davranıyorum mesela tek kişinin geçebileceği kısımlarında hızlanıyorum kaldırımın, market reyonunda yavaş yavaş bir şey bakıyorsam kenarda duruyorum arkamdan gelene öncelik veriyorum falan. yavaşlığı farkında olunduğu ve gereği yerine getirildiği sürece tolere edebiliyorum.

gereksiz duyarlarda bugün, @basond; sağlık sorunu ya da başka istisnai durumları kastetmediğimi ve yavaş olmak zorunda kalanları değil de bunu yaşam tarzı olarak seçenleri kastettiğimi duyurumda yazmama rağmen tekrardan açıklama yapmak zorunda bıraktın ya beni, teşekkürler. baban için de geçmiş olsun. sevgiler...

benim en sinir oldugum tipler mesela metroda yuruyen merdivenden cikiyorsunuz, cikiyor tam tepesinde - yani herkesin cikip ulastigi yerde- kenara cekilmeden duruyor, ya da asagi iniyorsunuz, metroya yetiseceksiniz, aheste aheste. sen yavas git tamam da kenara cekil bari. doner kapidan cikiyorsunuz tam herkesin ciktigi yerde duruyor. yavas yavas boyle ya kenara cekiliyor ya cekilmiyor. ya ayak altindan cekilsene kardesim, dunyada senden baska kimse yok mu sanki.

he gereksiz duyar kasıyorum he,
yolda yavaş yürüyenleri de zaten alnından okuyup anlıyorsunuz. Merdivenden çıkanları sırtında yazdığı için anlıyorsunuz.
siz gıcık olmaya devam edin

ben arkadaşlarımı uykusunda boğmayı falan planlıyorum bu mesele yüzünden.
ne zaman kalkıp bir yere gidilecek, bir şey yapılacak olsa herifler 10 saat evden çıkamıyor. sanki her biri bana birer cambridge kontesi. saçlı sakallı adamlar bunlar ya.
tüm varlığımla nefret ediyorum.

İnsanlara bu kadar takılmak, insana hiçbir şey kazandırmıyor. Bunu farkedince kuş gibi hafifliyorsun.

Offf acilin once ben gomucem:D Hepsini yok edelim. Uzun namlulu silahlara mudahale edelim:)
Hastaligi olan, yorgun argin olana bir sey demem de gencecik zipkin gibi kizlar erkekler boyle agir agir takiliyor deli oluyorum.
Arkadas ust gecitte, kaldirimda, orada burada neden asiri yavas yurursun neden? Dusunuyorum dusunuyorum bulamiyorum. Yok yani bir sebep bulamiyorum. Arkandan kovalayan varmis gibi gitmesen de olur da neden kagni gibi hareket edersin arkadas, bu kadar cok mu zamani herkesin. Bunlar 500-600 sene yasamanin formulunu buldu da o yuzden mi bu kadar rahat yoksa?

Bazen yavas yuruyenlerin arkaasina denk geliyorum, sagdan soldan gececek yer de yok, resmen duracagiz o kadar yavas oluyorlar. Yani gitmekle gitmemek arasi bir sey, kanser olursun:) Ulan dur bari hic gitme bosver.

Kimseyi etkilemedigi durumda istedigi hizda takilabilir herkes ama topluma acik alanlarda genelde etkleniyorum. Daracik ust gecit ya da daracik kaldirim, onumde kagni gibi 2 kisi muhabbet ede ede gidiyor ve beni yavaslatiyorlar, lanet olasi ust gecitte neden vakit oldurmek zorunda kalayim? Kamlumbaga gibi giceksen allahin belasi kaldirimi ortalama! Kenardan yuru ki vaktini kaldirimda oldurmek istemeyen adam gecip gitsin.

Hangisi hastaliktan, yasliliktan ya da cok calismaktan hangisi keyfine tek tek tespit etmem mumkun degil zaten ama yavasligi sevmiyorum. Yavas insanlara denk gelmeyi sevmiyorum. En azindan baskalarini yavaslatacak davranislardan kacinsinlar pls.
Yavas hareket edenlerden daha sinir oldugum bir sey varsa o da daha yavas hareket edenlerdir:)

Ben de tezcanliyim, karsima cikmadiklari surece yavaslarla bir sorunum yok aslinda. Ama karsima cikmasinlar, hayati yavaslatmasinlar. Yoksa pirasayi da sevmem ama bana bulasmadigi surece sadece sevmemekle kaliyorum, pirasaya bir sey yapmiyorum.

Kendim çok hızlı ve telaşlı yapıdayım. Yavaş yürüyen, yavaş hareket eden insanlara anlam veremiyorum. Yok yani, bir şey nasıl o kadar yavaş yapılır, gerçekten anlam veremiyorum. Ama itiraf etmeliyim ki kendi yapımla da yoruluyorum. Belki de doğrusunu onlar yapıyordur.

buradaki hatunlar tanımdaki gibi bi erkek görünce 'çok cool ya' diye erimeye başlıyolar.
özellikle de hayata karşı bu derecede heyecan duyanlar.

yavaş konuşmak, sakin hareket etmekle yürüyen merdivenin sol tarafında durmanın ya da senin için önemli bir işi uzatmanın bi mantığı yok arkadaşlar. yukarıda bi arkadaş var sosyoloji masterı yapmış onunla kafa kafaya verin doğru başlığı açın bence.

boş işlerle uğraşıyorsunuz.

sağlık durumu ya da yaşlılık sebebiyle değilse ben de uyuz olurum. Hatta yüksek sesle uyarırım.

Ayrıca alınganlık yapmaya gerek yok, kastedilenin yaşlılar ya da hastalar olmadığını hepimiz biliyoruz. arkadaşıyla merdiven ortasında "röahhghshshsg" diye muhabbet ederek beni engelleyen adamın bir maruzatı olduğunu anlamam için alnında yazmasına gerek yok.

yavaş insanlardan şikayet edenlere, bunu bir kaç adım öteye taşıyanlara hazırladığım lafları da döşüyordum ki...

benim de onlardan olduğumu fark ettim. ama hızlı iş ortamında sürekli ayak altında dolaşan müdüre karşı. adamcagız artık beni görünce yol veriyor resmen.

"çok hızlı gittik. ruhlarımız geride kaldı" demiş ya hani dört nala giden bir kızılderili grubunu durduran reis. "biraz bekleyelim de ruhlarımız bize yetişsin"

bence bu kadar hız, koşturmaca normal değil. insani değil.

Bu bizim şehir kültürümüz. Bazı şehirlerde de gayet yavaş yavaş yaşanıyor ve insanlar hızlı, seri davrananlara 'Huzurumuzu, sakinliğimizi bozdu' diye kızıyorlar.

Geçen sene yurtdışındayken kaldırımda biri çok yavaş yürüyordu. Arkadaşımla arkasında kaldık ve bana fenalık geldi, Üfff sesi çıkarmadım ama kızı hızlı bir hareketle solladım. Millet bana baktı 'Allah'ın öküzü ne yapıyor' diye, çünkü herkes aynı hızda hareket ediyor ve yolun ortasında tıkıyorlar her yeri. Arkadaş da 'İstanbul'dan geldiğin belli oldu, daha buralı olamamışsın' dedi kibarca. Oysa ben de ortalama bir İstanbullu hızında hareket ediyorum. Ne yavaş ne de koştururcasına hızlı ama ortalamaya göre hızlı. Sonra oradaki hıza alıştım, bu sefer İstanbul ilk bir hafta başımı döndürdü.

Yine böyle bir 'yavaş şehir'deki başka bir durumu da anlatıvereyim. Marketlerde kasalarda bizimkiler seri hareket eder ve hatta sen 'Ama ben daha paketlemeyi bitirmedim, kasiyer itekleyip duruyor benim ürünleri. Sonraki müşteri beni bekliyor' diye stres yaparsın ya; hah, öyle bir markette önümde en az 10 kişi var, ki bunun varlığı bile başlı başına 'En az yarım saat buradayız' püflemesi demek. Baktım, herkes çok sakin. Market kuyruğu değil de, evdeki koltuktaki kadar rahatlar. Bu memlekette de kasiyerler müşterilerle 'Nasılsınız? İyi misiniz? İstediğiniz her şeyi buldunuz mu? Aaa, bunu ben de kullanıyorum? Şunu denediniz mi, tadı nasıl; ona göre ben de alayım?' muhabbetini kasada 10 kişi dolu arabalarla da bekliyorsa yapıyorlar. Sıradaki hiç kimse de 'Hadi, kardeşim. Evimize gideceğiz daha' diye bir derdi yok. Hatta, derdi 'Evime nasıl olsa gideceğim, karşımdaki ile iki laf edeyim de gün güzel geçsin bari' diye bir bakış var. Düşün ki kuyruk uzamış ve reyonlara varmış, kasiyer 'Bunu yüzüne nasıl sürüyorsun, yatmadan önce mi, sonra mı' diye muhabbet ediyor. İnsanlar da 'Hadi, kardeşim' demek yerine 'Hmm, acaba yüze nasıl sürülüyor. Ne kibar insan' diyerek mutlu oluyorlar. Bazen muhabbetin parçası oluyorlar, 'Onu değil de, şunu kullansanız sanki daha iyi' diye. Aynı şehirde metronun yürüyen merdiveninde yürünmüyordu. 'Soldan yürünecek' diye bir durum yoktu, yürüyene 'Yazık, kimin çocuğuysa' diye bakıyorlardı.

Hızlı yaşamımı ilk sorguladığım andır. Gözümün önünden kaldırımda 'E yürüyecekseniz yürüyün' dediğim, kasiyerden 'Hadi toplan da, sonraki gelsin' bakışı aldığım günlere yandım. Hızlı ya da yavaş olmak sorun değil bence ama hızlı yaşamak zorunda olmak, buna alışmış olmak sorunun göstergesi bence. Hızlı yaşamak zorunda olmak, anı sindiremeden yaşamak zorunda kalmak demek kaçırdığımız bir şeylerin olduğu hayata yetişemediğimiz, hayatın bizden önde gittiği ve hızlı yaşadığımız için çevremizdeki güzellikleri kaçırdığımız bir hayat demek bence. Hızlı olmak ve hızlı olmak zorunda kalmak arasında ciddi bir stres, anksiyete, negatiflik farkı var. Hızla yaşamıyoruz, hızla tüketiyoruz sadece; çiğnemeden yutuyoruz.

Örneğin, Norveç'in yavaş tv'si var. Bütün gün bir trenin yolculuğunu, bir balığın avlanmasını gösteriyor ve çok da seviliyor. Araştırmacılar bu sevilmenin nedeninin 'İzleyicileri yavaşlatarak, hayatla aynı hızda olmalarını sağlıyor' diyerek açıklıyor.

Ben de İstanbul ortalamasında hızı olan bir insanım ve İstanbul gibi metropollerde, hatta Türkiye'nin çoğu yerinde yavaş yavaş hayatımızı yaşamamız mümkün değil. Yaşadığımız yer Serengeti Düzlüğü gibi yer; yavaş kalan kişi güçsüz antilop gibi aslanlara yem olur. Üstelik, insanı canlı tutan bir yanı da var ama yaşadığımız yerine Serengeti Düzlüğü olmasında bir sorun, bir sıkıntı var.

Birde yürürken hadi geçeyim diyip sağ yada solundan geçmek isterken, o tarafa doğru yönelir tekrar önü kapatanlar var ya :I

Ben mesela araç kullanırkende böyleyim, makam ön yada ardçı aracıyla giderdik hep, çakarlarımız olduğu için trafik açılır, hızlıca giderdik her yere.

50 binlik arabaya binmeye devam eder,
birikim ve krediyle gider ev alırım.

1 yıllık maaşa kadar verilir bence.

Araba dediğin en azından 10 yıllık çok önemli bir ihtiyacı kapatıyor.

almam. önce evimi alırım kardeşim. araba nedir, hele lüks arabayı hiç kafam almıyor.

50 lik arabaya devam eve birikim yap
Uygun şartlarda 1 yıllık gelirimi arabaya veririm

füt +1.

füt+1
evin akarı olmaz kokarı olmaz. arabanın vergisi+sigortası+bakımı+benzini de 110binlik arabanınkiyle 50bininki aynı olmuyor. bunları da göz önüne almak lazım.

Ben toplam birikimin ℅10dan fazlasını arabaya yatırmayı doğru bulmuyorum. Ama hiçbir mantıklı sebebim yok sadece şahsi bir tercih.

ayağımı yerden kesen araba en iyi arabadır.geçti arabayla hava atma devirleri.
eve yoğunlaş.

gerçi yapılan işe göre değişir. kendi işin olsa benim dediğim geçerli. bugün ortalama bir d sınıfı araç 100-120 bine alınıyor zaten.

Çok zorda kalmadığım sürece veya elimdeki nakit azalmadıkça kredi kartı kullanmıyorum yurt dışında.

bankaların kredi kartından yapacağınız harcamaları TL'ye çevireceği kur her daim daha yüksek oluyor, ama bu bedel karşılığında nakit taşıma riskinden kurtuluyorsunuz.

nakit avantajlı, kart güvenli. your choice

amerika'ya gezmeye giden bir arkadaşım daha dün paylaşmış,
kredi kartını kopyalamış, ve deli gibi alışveriş yapmışlar, otellerde falan kalmışlar. amerikada kart güvenli değilmiş, çünkü şifre olayı falan yokmuş. kimlik de sormuyorlarmış.

bende adios premium var, otel ve restoranlarda %5 indirimi var. oralarda kredi kartı diğer türlü nakit harcamaya çalışıyorum. söylenmiş zaten, bankaların kurları yüksek oluyor.

nakit +1

abd turu öncesi yapı kredide dolar hesabı açtım. Kartı ona bağladım.
banka kurdan geçiremedi.

nakit taşımak dert, kart o kadar da mantıksız değil.

Eğer kredi kartınızın olduğu bankada döviz hesabınız varsa öyle kur mu sokuşturamaz banka.
Tıpış tıpış ay sonunda döviz hesabınızdaki para ile mis gibi ödersiniz.
Biz yurtdışına çıktığımızda öyle deli gibi para tutmuyoruz yanımızda, 1 kredi kartı herşeye yetiyor. Tatilden dönünce de kur durumuna göre hesaptan ödemeyi yapıyoruz.

bana da geldi
neden?

Geldi. Tesadüf olmuş.

ah abicim nerden dedin bakmamıştım ne güzeli bana da gelmiş gittim aldım hiç ihtiyacım yokken daskdpoask

Bana gelmemiş, vay alçaklar...

insanların nezaketten yoksun oluşu.

O kendini biliyor.

daha dramatik bi anımda, "her şey" derdim.

metrobüs
mimari
her seviyede müfredat
evlilik öncesi gelenekler (söz, kına, isteme, dev düğün, düğün gecesi vs)
keşkek
çalışma koşulları
taksiciler - dolmuşçular
tekrar mimari
nüfus dağılımındaki saçmalık
demiryolları yetersizliği

mesela imkanım olsa düzeltmek için çaba göstereceğim şeyler;

1-Eğitim sistemini kesinlikle ezberden öğrenme sorgulama şekline dönüştürmek
2-Trafik kurallarının katiyen uygulanması için gerekli çalışmalar(ceza,kontrol vs)

en vahşi kapitalizmin bu ülkede yaşanıyor olması. kurumsallık adına dönen ezme hareketleri, cehalet, zenginliğe özenti, doğanın el birliğiyle yok edilmesi, kurnazların çok olması. siyasete girmiyorum bile.

insanlar.

doğası falan güzel.

Ölse de kurtulsak dediğim şahıs.

siyasetin her alanda etkin olması, insanların hiçbir şekilde değerinin olmaması, umutsuz ve mutsuz milyonların tüm avmleri doldurması..

Ne yapıyorsa yapsın herkes s.kinin ucuyla iş yapıyor.Kimse yaptığım işin hakkını vereyim demiyor

her sektörde, (bakkaldan büyük şirketlere kadar) amatör ve "hallederiz"ci bir zihniyetin hakim olması.

profesyonelliği, karşısındakine "hanım-bey" diye hitap etmekten ibaret görmek.
"profesyonelim" etiketi altında her türlü kabalığı ve saçmalığı yapabileceğini zannetmek.

yapılan işe saygı duyma, sorumluluk alma ve profesyonellik kültürünün gelişmemiş olmasından nefret ediyorum.
kurumsallık diye bir şey yok ülkede.
yani var da, sözde.

zorunlu askerlik
çözülemeyen terör sorunu
çakal, dolandırıcı işletmeciler
cahil, tecavüzcü, katil anadolu insanımız
rantçı siyasetçiler
satılmış medya
sonradan görme patronlar
şeref yoksunu dopingli sporcularımız, şikeci yöneticilerimiz
sansür
pideci broşürü kalitesinde tekdüze evler ve fahiş fiyatları
hakaret ve kavga kültürü
din ve sömürü kültürü
hemen hemen tüm geleneklerimiz
abazalık
hoşgörüsüzlük
tahammülsüzlük

Kendim de dahil olmak uzere, bilincsiz insanlar. Zaten diger tum seyler de bundan kaynaklanmiyor mu?

aşırı. her yalnız kaldığımda lapsss .daskdasok

evet.
ama gurur duyduğum bir şey değil.

kız arkadaşım yakalıyor bazen. utanıyorum.
eminim başkaları da görmüştür ve yadırgamıştır. mümkün mertebe yapmamaya çalışıyorum.

alerjim var, burnum kuruyor falan. o sebeple.

haz verdiği gerçeği +1

radardan özellikle hanımın radarından uzak olduğum sürece o biçim.

evet. hatta daha büyük zevkim kürdan ile kulağımı kaşımak.

Evet en sevdiğim ucu kuru dibi sulu burnun tüm kanalını açan o sümük.

hayır tiksiniyorum çocukluğumdan beri karıştırmam. görüntüsü en tiksinç şey hatta

Dahinohta ve gozu acik sevisen yahudiye +1

Çocukluğumdan beri cok yaparim alerjik rinit oldugum icin ama zevk de aliyorum acikcasi :( baskalari varken yapmiyorum tabi de yalnizken cok yapiyorum

umarsizca karistiriyorun.

Hayır. Hayatta en tiksindiğim şeylerden biridir burun karıştırmak. Küçük çocukları bile burun karıştırırken görünce aşırı tiksinirken koca insanların nasıl bunu yapabildiğini hiç anlamıyorum.

sabah yüzümü yıkarken ve akşam duşta su ile burnumu temizlemeye çalışırım. öyle yapınca karıştırmalık bişey olmuyor.

Yalnız olduğumda haldır huldur girişiyorum.

Bok ve makat hakkında saatlerce ahkam kesebiliyorum sıkılmadan ama burun ifrazatı hakkında iki satır yazı dahi okuyamadığımı fark ettim. Hayatı uçlarda yaşadığımı sanıyordum, uçlarda yaşayanlar sizmişsiniz burun karıştırıcılar.
Bari masanın altına sürmeyin lan.

Evet

Burun karıştırıcılar, anal dönem fiksasyonu olan insanlar.
Ben de sürdürmekten yanayım,karıştırmam burnumu.

karıştırmayayım diyorum ama arada kendimi bilgisayar başında, dalgın gözlerle burnumu kurcalarken yakalıyorum.

sonra da çıkardığım şeyi fuşşt diye parmak ucuyla savurup "hehe, bir daha karıştırmayayım" diyorum.

Tabiykii, karistirmayana cok sasiriyorum. Gerci trafikte filan sanki kimse gormuyomus gibi girisenlere de ayri sasiriyorum. Bazen tuvaletteyken bi bakiyorum gunlerdir karistirmamisim ulan burnumu karistirmaya bile vaktim olmamis goruyo musun asdfgg ama kuru olmasi tercihim hazine bulmus gibi oluyo asdfg

oo hemde nası

Evet. Burundan o cismi çıkartınca o rahatlama hissi <3 ben.

oo hem de nasıl. beyin ameliyatına girsem her şey tanıdık gelir o derece. ama yapmamın sebebi özellikle kışın hava değişikliği beni mahvediyor ve burnum inanılmaz kuruyor. tek sebebi o

(bkz: hem de ne)
işyerindeki sandalyem bunların kurumuşları ile dolu. kuruduktan sonrası dökmesi çok güzel oluyor, pütür pütür düşüyorlar.

Arkadaslar yapmayin, yarin bi gun zirve olur bulusma olur biri aa bak bu hunharca burnunu karistiriyor der rezil olursunuz.
Ama zevk vermiyor da degil hani.

İlk gördüğümde aynısını düşünmüştüm. Ama yiyen var. "Acıktım, vakit de yok, bi çatal yiyelim" diyen bi arkadaşım da oldu. Önyargılı yaklaşmayıp, o yerken ben de yemişimdir birkaç defa. Ama piyasadan tamamen çekilse de ruhum duymaz.
Ayrıca, ismi çok saçma.

seyyar değilde normal fırında satılanları alıyorum ben güzel kıtır kıtır birşey çayla falan güzel gidiyor

yeryüzündeki en gereksiz buluş zannedersem. ben de merak etmekteyim.

niye yahu, yıllardır var, cayın yanına da güzel gidiyor, açlığı bastırıyor, tuzlu kurabiye işte

Şekerin düştüğünde yiyebilirsin. Güzel bence.

Para verip satın almiyorum ama bir yerde görürsem severek yiyorum tadı güzel bence

ben yiyodum istanbuldayken. keşke şimdi olsa da yesem. ağızda dağılan gevrekliği <3

sevgilim yiyor. ''aa çatal'' deyip aldığında tanışmıştım ben de. garip bir şey. sonradan sevdim ben de. olsa yerim şimdi bile. tatlı bir şey. gayet güzel bence. tuzlu kuru pasta'nın büyük hali gibi işte.

ek bilgi: açmaları da sevgilimin ikizi yiyor. sormadan söyleyeyim dedim.

aynen ya simit poğaça falan dururken çatal nedir abi, yoklukta yersin de

Resim atmişsindir belki diye mobilden masaustu gorunumune gectim ama resim de atmamişsin :( çatal ne ki ya? Bi bakayim internetten.

Baktım şimdi ve daha once hiç görmemişim cidden :/ ama guzel bi seye benziyo bence gense yenir yani ama canim cekmez herhalde gidip

Eskiden ben yerdim sabahlari sinit yerine. Yemesi daha kolay oluyodu, pogaca kadar yagli degil simit gibi mideye lok diye cokmuyordu. Simdiji simitlerde cok cokmuyir gerci de.

sen ne diyorsun hastası var çatalın.

Bu yaklaşım beni çok şaşırttı, çatal harika bi şeydir, kandil simitine benzer ki, ona da bayılırım, benim için tam bir arzu nesnesidir çatal, uzak durmaya çalışırım ama arada bir kaçamak olarak yerim dayanamayıp. Aslında çok da şaşırmamam lazım, dikkat ederseniz simitçilerde 70-80 simit, 40-50 açma varken, 10 tane falan çatal olur sabahları, demek ki özel bir zevk çatal yemek:)

Babama sordum bu sabah bi dönem istanbulda öğretmenlik yapmıştı o biliyormuş çatalı ve baya severmiş ordayken valla yeni bi şey öğrendim bu duyuru sayesinde tesekkur ederim

nasıl bir şey resmini koysanıza merak ettim.

www.biryemekfenomeni.com

bunun fırınlarda satılan küçüklerini alırım hep bildiğin tuzlu kuru pasta işte

Ben bayılıyorum. Eskiden çok yerdim ama artık sağlıklı beslenmeye odaklandığım için uzunca bir süredir yemiyorum:(

Çayla çok güzel gidiyor bence de. O ağızda dağılması falan. Offf süper.

Şu an masamda duruyor ve Aslı börek ten aldım mis gibi:) caylan gömicim

Çatal diye yenecek bir şey olduğunu bu duyuru sayesinde öğreniyorum.

Makro şart değil.
Bence aktif diye bir kolon açıp aktif olan müşterileri 1, pasif olanları (çıkanları) 0 olarak işaretleyip filtre ile çözebilirsin en basit haliyle.

Peki herhangi bir formül ile bunu yapabilir miyim?

cakabonun dediğini yaptıktan sonra =eğer / =IF formülünü kullanabilirsiniz

Ben olsam nasıl yapardım diye düşünüyorum da aklıma gelen şu;

Asıl listemiz, Müşteri portföyü tüm liste. Yapacağımız şey, her eklenen müşteriyi, bu listenin altına eklemek. Çıkacak olan müşterileri de, vlookup formulü ile eşleyip silmek. Bu formül ile aslında şunu demiş oluyoruz; "Bu ay çıkacaklar listesine bak, bu listede olanlar tüm listede var mı diye ara, varsa bana bildir"

Özetlemek gerekirse yapılacaklar;

*her yeni müşteriyi tüm listeye ekle
*çıkacaklar listesini tüm listeye vlookup'la ve çıkacakları ana listeden sil.

Filtre seçeneği kullanışlı değil. Çünkü her çıkacak olan müşteriyi pasif diye işaretlemek için gidip ana listede aramak gerekiyor. onun yerine vlookup ile aratıp direkt silmek daha kolay.

Teşekkürler cevaplar için. Bununla ilgili bir makro vardır diye düşündüm ama nasıl aratacağımı da bilemedim.

Sen örnek dosya yolla, makrosunu ben yazarım.

Bir sayfada tüm müşteriler olsun.
Diğerinde yeni eklenecek müşteriler.
Ötekinde çıkarılacak müşteriler.

Tempobet, bets 10 gibi siteleri diyorsan yavaş gel derim, bu siteler İddaa şirketinden de Milli Piyango idaresinden de güçlü ve köklü şirketlerdir, Türkiye'de bu şirketler kadar gelir kazandıran şirket yok mesela (burada abartmış da olabilirim)

Diğer şu telefonlara SMS atan yerli dolandırıcı siteleri diyorsan kendin bile dava açabilirsin, olmadı egm gibi siteler var ama geri dönüş yapacaklarını sanmıyorum.

siteyi değil bu sitelere aracılı keden internet kafeyi şikayet etmek istiyorsunuz anladığım kadarıyla. 155 - Polis.

@siyah giyen adam hangisinin illegal hangisinin legal olduğunu biliyorum..

tüm maaşa el koymak gibi bir şey yok. belli bir kısmına el koyabilir banka. o da maaş haczi altında.

aynen, teminat olarak maaş rehni vermişse ancak %25'ini alabilir tamamına el koymak diye bir olay yok.

Sormadın mı iphone'u nasıl değiştirmiş. Hepsine el koyma hakları yok, sadece vergi dairesi e-haciz çıkartıp bankadaki tüm paraya el koyabiliyor, banka bunu yapamaz.

iphone değiştirme muhabbeti geçmedi aramızda ben gördüm. 6s almış. saklıyo benden bu arada hatta toplantılarda falan ya çantasının içinden kullanıyo ya da defterinin altına saklıyo. sorsam büyük ihtimal kardeşimle falan değiştirdim dicek. nerden bilcem.

ayfonu nasıl değiştirdiğini sorsana.

ayrıca yakında kardeş maaşımı çekebilmem için 1000 tl yatırmam gerekiyodu ya, bana bi ateşler misin demezse benim adım da elo değil.

elo +1000
yakında para ister senden.

edit: 6s değil benim köylülüğüm 7ymiş. ve kuzeni yurtdışından hediye getirmiş .!!!!
yedik mi ????

sen de ayfona el koy

Maaşına el koyma değilde hesaptaki paraya el koyma şeklinde yapabiliyorlar. Maaş hesaba yatıyorsa gidiyor.

Ödenmeyen borç değil ama tüketici kredisi kullanmıştım. İşten çıktığımı haber alan banka tazminatımı çekip tüketici kredisini kapatmıştı. (Personel'den bankayı arayıp haber vermişler niyeyse.)

doğrudur, hakkınızda yasal takip başlatırlarsa bankalara hesaplarınıza haciz blokesi konması için bildirim gider zaten ve sistemden de hangi tutarla hangi tarihler arası haciz işlendiği görülür sicilde. Yatırın derim ben, ileride açıklamak zorunda kalmaktan iyidir.

Dedikleri maalesef doğru. Bence sicili bozmaya değmez illa hakkımı ararım diyorsan ödedikten sonra bırakma peşini.

ödedim şimdi bi işleme gerek var mı? ödemeyi görüp bırakıyorlar mı?
(parayı geri alma işlemini yapacağım tabi)
bir de eğer bi firma kafasına göre 100 bin borçlusun dese önce o parayı ödemek zorunda mıyız? saçmaymış bu sicil işi.

Avukatlık Bürosunu ara faks çekmeni isticekler muhtemelen dekontu bizim arkadaşa öyle olmuştu.

bkz. valör. 13 şubattan itibaren paranızı faizi ile birlikte serbestçe tasarruf edebilirsiniz. Eğer hesap açılında "vade sonunda yenilensin" gibi bir talimat verdiyseniz, "vade bozulacak" uyarısını 13 şubat - 113 ağustos dönemi için yine verecektir.

kendini kandırarak , ne kadar güzel bir gün , perdeleri aç dişarı filan bak kuşlar filan ne kadar guzel hersey ...

insan en kolay kendisi kandırıyor

sebebi ne?sana huzursuzluk veren durum neyse onun köküne inmek lazım.

ben de uzun zaman öyle oldum.
birini hayatıma aldıktan sonra azaldı biraz..
bu tabii basit bir şey ama bir keresinde de ciddi hayal kurup o konuda somut adımlar atmaya, planlar yapmaya başlamıştım. o zaman da güzel uyanıyordum.
ama uzun yıllar küfrederek, sanki bir gece önce çok yanlış şeyler yapmışım da pişmanlık-huzursuzluk duyuyormuşum gibi uyanıyordum. umarım yine olmaz.
bence bir şeye yönelin, kendinizi enerjinizi ona yoğunlaştırın. insan olur, hayvan olur, hobi olur.(en güzeli hobi aslında, ben de bunu yapacağım)

Tutma kendini ağlamamak için.
Ağlamak kötü bir şey değil. Belli ki içinde biriktirdiğin şeyler var.

hem uykudan önce, hem sabah ; Meditasyon

Ağlayarak uyanan tanıyorum. Çok fena bir durum. Hayat koşulları zorluysa ve bu durum gidişata paralel ortaya çıktıysa yapılması gereken terapi, ilaç her ne gerekiyorsa.

uykudan önce ve sabah meditasyon demeye gelmiştim, ki denmiş.

nevrochaotica+1

ayrıca insanların tiklerini vermediğiniz için rahat uyuyamıyor olabilirsiniz, tikleri ihmal etmeyin :P

Nevrochaotica,İşte olduğumdan anca bakabildim, sakin :)

kuru ve serin yerde saklandıysa 6 - 7 aydan bir halt olacağını sanmıyorum ama şimdiye kadar içmediğinize göre düzenli spor yapmıyorsunz bundan sonra da kısa sürede tüketmeyeceksiniz. iki hafta içinde falan tüketmeye kasın.

6-7 ay neyazık ki ☺ içmeyeyim ben eniyisi

Güzel saklandıysa 6-7 ayda bir şey olmaması lazım. Kullanmayacaksan bana ver, ben kullanayım bari ziyan olmasın.

dibek kahvesi çok daha yumuşak içimli bir kahve iken menengiç kahvesinin daha kekremsi fıstık acısına yakın bir tadı var bildiğim kadarıyla. Hangisinin daha güzel olduğu sizi ndamak zevkinize göre değişir. ben yumuşak şeyleri sevdiğim için dibek tercih ederdim.

pardon ekleniyorum, sütlü kahveye benzer bi tadı olan hangisiydi?

Dibek bildiğimiz kahve çekirdeğinin dibek taşında dövülmesiyle oluşuyor adını öğütme işleminden alıyor

Menengiç kahvesinin çekirdekleri biraz farklı, hafif bir şam fıstığı tadı bırakıyor ağızda, sütlü ve sütsüz hazırlanabiliyor

Menengic direkt menengic bitkisinden yapiliyor.
Yabani antep fistigi gibi bir sey. Ben bayiliyorum.

Menengiç kahvesini daha çok seviyorum ben. Daha yağlı yoğun bir dokusu var sütle hazırlanınca.

Sütle hazırlanınca menengiç o hafif sütlü kahve gibi oluyor

ev arkadaşım mardınli'ydi, memleketinden getirirdi dibek kahvesini, o ne güzel bir kahveydi öyle. menengiç kahvesinin de seveni çok seviyor ama ben sevememiştim. bence dibek kahvesinin tadı daha çok benziyor sütlü kahveye, rengi de açık oluyor zaten.

eksisozluk.com bu konuda @kahvedelisi'nin bir entry'si vardı okumakta yarar var.

@sudo su sorumun cevabını içermiyor ama türk kahvesinin hangi kalitede olması gerektiğini anlatan ve pazarlama teknikleri ile alakalı bir entry okudum, teşekkürler.

Dibek bence de yumusak icimli ve @neynep'in sorusuna ithafen, ilk ictigimde sutlu kahveye benzetmistim ben de.

Menengic'i ilk deneyecegim zaman, calisan bana "bu biraz farklidir, her insan begenmez" demisti, ben de "oo tamam getir o zaman" olmustum. Ve cidden cok farkli bir tadi vardi. Yani sert ve aciydi sanki. Ustelik sekerli icmistim. Sonuc olarak yarisina kadar zorlama bir sekilde icip, yarisindan sonrasini yanimdaki arkadasa iteledim, o da begenmemisti ve kalmisti kahve.

Sonuc; bence dibek daha guzel.

50 bin tl

aylık 3,5k falan alır net. konumdan kastın ne acaba?

Aylık 6 bin civarı brüt.

konumdan kasıt; tittle'ı

Experienced senior, senior associate şirkete göre değişir.

aylık 3-4bin lira net maaş alır aşağı yukarı.
denetim şirketleri para vermiyor.

İyi de danışmanlık kolları da var bu şirketlerin ve benim bildiğim kadarıyla mckinsey epey yüksek bir maaşla başlatıyor danışmanları.

ya bunlar audit tarafına da aşağı yukarı aynı parayı veriyor benim bildiğim. personel politikaları bu zaten piramiti daraltarak gitmek. o yüzden aşağıda maaşlar düşük. yaş müşteriye falan geçiyosun o süreçte, iyiysen de kalıp, yok şirket aracı yok bonus fala ngibi şeylerden yaralanmaya başlayıp sora da partner falan olup güzel para almaya başlıyorsun ama ilk 5-6 senede öyle ahım şahım bi para almıyorsun. mckinsey'in boston'un ise çok farklı ik politikası, 3 yıllıkları nette 9-11 civarı para alıyodur.

1) 10 tisort
2) 5 kot ve pantolon
3) 3 yazlik ayakkabi, 1 bot
4) 4 toplam ceket
5) 10 boxer
6) 20 cift corap
7) 0 kol saati
8) 3 kapsonlu
9) 1 kazak
10) 1 esofman alti
11) 2 gomlek

1) 30-40 civarı vardır heralde
2) 10 kot, 3-4 pantolon
3) 3 yazlık, 3 bot, 3 spor, 1 terlik
4) 6 mont/kaban
5) 20-25 boxer
6) 20-25 çorap
7) 4 kol saati
8) 2 hırka, 6 sweat
9) 7 kazak
10) 5 eşofman altı
11) 10-15 gömlek

1) 25 kadar olabilir bunlardan 15'i falan düz renkler, 10'u desenli figürlüdür.
2) 1 kotum, 6 tane falan kot olmayan uzun pantolonum var
3) ayakkabım çok karışık ya. yazın giyilebilecek 3 tane falan var 2 spor ayakkabı, 1 gerçekten kışlık bot, 1 tane pis havalarda giyilemeyecek giyilemeyecek kışlık bot şimdilik hatırladıklarım.
4)bi tane baya kalın, 1 tane ince, 2 tane iş için klasik kaban (dışarı da gitsen giyersin). Onun dışında kaba olarak belirli dönemlerde giydiğim iki tane çok kalın hırka.
5-6) don çorap olayını çok saçma yönetiyorum ya, en az 35 boxerım 50 çiftin üzerinde çorabın vardır. no slip.
7) 2 tane, bir işlik resmi bi günlük ahşap.
8-9) böyle önden fermuarlı 3 tane falan, düğmeli 3 tane, kapşonlu şeklinde de 4 tane sweat, 3 tane kazak ama kazak giymeyi pek sevmiyorum.
10)dışarı giyebileceğim2 tane vardır, 1 tane sporda giymelik paçalardan kesik var, ev içi nde şu ekose pijama altlarından 2 tane.
11) sivil 6 tane (2'si aynı dapsjjsk), resmi 24 tane

lan ne biçim yönetmişim, ben de sıçmışım. gerçi hep aklıma gleiyor şunalrdan birlikte giyeceklerimi belirleyim de aynı anda yıkayım biri sepetteyken biri dolapta olmasın falan diye ama nerde bende o zaman. bi de çokmuş ya ben bunlardan pek giymediklerimi ihtiyaç sahiplerine vereyim.

1- 20-30 tane tişört
2- 5-6 tane kot pantul, kot olmayan 10-12 tane
3- 7-8 çift yazlık, 3 çift bot, 3 çift spor amaçlı, 1 çift terlik
4- 6 mont/kaban/gocuk :)
5- baksır 10-15 tane vardır
6- çorap milyonlarca
7- 0 (sıfır) saat
8- 8-10 tane sweat
9- 4-5 kazak.
10- 4-5 haşortman
11- 20-25 tane gömlek

1) tshirt 50-60
2) kot 8-10 kot olmayan 5
3) ayakkabıyı yazlık kışlık olarak ayırmıyorum çok. 2 bot, 3 işe giyilebilecek, 10 falan normal günlük.
4) mont 6-7
5)boxer 10-15
6) 20-30 çorap
7) saat 2
8) hırka,polar 5-6
9) kazak 4-5
10) eşofman 4-5
11) gömlek 25-30

edit: yaş 25, bekarım, yalnız yaşıyorum.

1) 6-7 tişört
2) 1 kot
3) 1 spor, 1 kumaş gibi, 1 terlik
4) 1 mont
5) 10 don 10 atlet
6) 8 çift çorap
7) 1 kol saati
8) hırka yok sweat 1 tane
9) kazak 2 tane
10) 1 eşofman altı
11) 3 gömlek

evliyim, yaş 28, maaş 5k.
ama ruhum fakir.

1-15 tişört tamamı düz renk birkaçı yazılı falan.
2-3 kot, 3 keten vb, 3 kumaş pantul
3-2 deri yazlık, 1 bot, 1 outdoor bot, 2 yazlık vb spor ayakkap
4-1 mont 1 yağmurluk 1 palto
5-10 kadar boxer
6-100e yakın çorap. Her ay 5 çift ekliyorum.
7-sıfır saat
8-2 kapşonlu sweat, biri yün, biri penye.
9-2 kazak
10-aşortman yok
11-7-8 gömlek

Ayrıca 3 şort, kalantor adam ceketleri, ve ropdöşambrım var. Şaka lan, ropdöşambrım yok, ama çok istiyorum :(

tel tabi ki.

diş hekimi değilim de ortodontik tedaviler dışında başka ne gibi işlemler var ki böyle durumlarda uygulanan?

Kopek/kanin disi korunmasi gereken en onemli dislerden o yuzden burada ortodontik tedavi disinda alternatif bir tedavi yok denebilir, yapilirsa da saglikli bir tercih olmaz. Ters kapanis oldugu icin en zararsiz yontemlerden lamine vs de olmaz.

@windowsguvenlikduvari ben de merak ediyorum daha kısa süreçli bir şey olsa süper olur. gülemiyorum.
peki bu telleri illle komple dişlere mi takılmalı

tel çok seksi bence ..

Tel taktırmak kötü bir şey değil. Benim köpek dişlerimden biri hafif diğeri belirgin şekilde öndeydi. Ön iki dişimde de ufak bir hiza problemi vardı. Ama kafama takıyordum ben de tel taktırdım. Ömürlük bir yatırım gibi düşün. Eğer sürekli kafanıza takacağınız bir problemse sizin için tel taktırın mis gibi olsun. Alt dişlerinizde sorun yoksa sadece üste takarlar daha kolay olur. En sağlıklı süre tahminini ortodontist verir. Bana Max. 1 yıl dedi. Ki bence baya hızlı ilerliyor belki 1 yıla bile kalmayacak. Çoğu ortodontist ilk muayeneyi ücretsiz yapar bu da aklınızda bulunsun.

çare tel..

Bankalar bir yandan kârlarını maksimize etme, bir yandan da piyasadaki gelişmeler çerçevesinde kendilerini emniyete alma gayreti içinde hareket ederler. Bankalar kârlarını maksimize edebilmek için daha fazla kredi vermek, daha fazla yatırım yapmak bunun içinde daha fazla fon toplamak zorundadırlar. Bankaların kâr maksimizasyonu amacına ulaşabilmek için mevduat maliyeti ve sermaye maliyetinden oluşan fonlama maliyetlerini azaltmaları gerekir. Bu bilançonun aktif ve pasif kalemleri arasındaki dengeyi getiri/maliyet farkı, faiz oranı ve vade yapısı banka lehine olacak şekilde düzenlemekle mümkündür. Aktif Pasif Yönetiminin teorik düzlemi bu. Aslında Basel 3 düzenlemeleri ve sermaye yeterlilik oranının önemi de düşününce baya da kritik bir iş yapıyolar dışarıdan bakınca. İçeride yine excel dolduruyolardır gerçi napıcaklar soaıpoaskd. Ama risk yönetimi falan giderek önem kazanıyor sanki. İyi bir kariyer yolu olabilir.

adrese geliyor zaten

adresten teslim alınmayınca ptt'de 1 ay mı ne bekleyip, ikametinizin bulunduğu yerdeki emniyet amirliğine gidiyor falan diye hatırlıyorum. google etseniz bulursunzu bunu ya :)

Adrese geliyor. Siz alamasanız da evdeki herhangi biri alabilir. Ama resepsiyona falan söyleyin önceden. Ben sıkıntı yaşamıştım çünkü ismi tanımadıkları için.

Bir de iade gitmemesine rağmen benimki 8 günde elime ulaştı haberiniz olsun.

@mza, sen teslim almayacaksan emniyette teslim alacak kişinin TC kimlik numarasını istiyorlar. Resepsiyondaki görevliye vs bıraktılarsa şans olmuş.

pilot - shaker

Lamy safari.

rotring rapid pro

www.hepsiburada.com

bulunabilir bir kalem bildiğim kadarıyla.

edit:
d&R'da da varmış:

www.dr.com.tr

Pentel - Graph 1000

Pentel smash da düşünülebilir.

eyvah diyorum

mesut bey ne yapıyorsunuz

Omuz ile pazu ayri mi birbirinden yoksa patlican kol mu?

mesut bey napıyorsunuz +1

Super, kil yoksa guzel durabilir.

bu nasıl iğrenç bişey ya

www.instagram.com bak böyle falan yaptır noktalar birleşip bandı oluştursunlar bu dövmeci kimse sakın ona gitme ayrıca.

www.instagram.com bu da sade ve daha güzeli. Bence bu linkleri koyup tekrar sor ^^. Allam ne kötü bi dövme koymuşsun yaa.

Baya kötü be

kötü oğlu kötü

hayır.

yok, olmaz.

ahahaha sağolun arkadaşlar... bunu bir arkadaşta görmüştüm; güzel duruyordu lan :/

Net saçma. Max 1 yıl dayanırsın o görüntüye

teenwolf dizisindeki elamnda vardı bu dovme

Dediğinizin aynisi bi arkadasimda var sanirim teen wolf dizisinden çalmış fikri yani eh belki olabilir de hafif kiro bi hali var diyim

köyüne dön.

Sakin yapma sakin

Teen wolf :) yapmayın

Mesut Bey n'apıyorsunuz? +1

bunun şerif değil de dikenli tel gibi olanı bi 10-15 yıl önce feci modaydı. düzü iyice fena bence.

nö

Gördüğüm en kotü dövme ilk 5'inde yer alır.

8tl civarı 10 u geçmez

yol açıksa 15

10-12

Kalp Vakfına 10 liraya gidiyorum hep, 8 diyorum ben de.

sakin olmak lazım, gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinden maksimum yüzde kaç olumlu ayrılabilir ki

Bozdurmaya fırsat olmayacak ki sabah açılışta çakılır zaten.

Dolar dustu bile, sabah daha da duser:

www.radikal.com.tr

hayır.

Bilakis cok duserse ve paramiz varsa alip unutuyoruz.

paypal 2.80'e çekmiş bile :)

2016 ikinci çeyrekte 2,60 lara düşecektir

18.00'dan sonra kapanış yapıp, kapanış fiyatından alış satış için +-5 kuruş falan koyarlar.

Ev alınacağı zaman en az evin değerinin belirli yüzdesinin parası hesabınızda olması gerekiyor.

kkb mevduata bakmaz, bireysel kredi ürünlerini kullanıp düzenli ödemelerde bulunmanız lazım.

kredi kartı alacağsın, her yapacağın alışverişi karttan yapıp eksiksiz de ödeyeceğsin. 2 yılı bulur ama kredi puanının belini doğrultması.

taksitli kredi kullanıp kapat.

tutardan bağımsız olarak küçük küçük market vb. harcamaları kredi kartı ile yapıp her ay tam tutarı öderseniz yavaş yavaş kkb puanınız düzelmeye başlar. arkadaşların söylediği gibi hiçbir bireysel kredi ürünü kullanmazsanız sistem size skor veremez. bankada 12 milyon dolarınız olabilir fakat hiçbir kredi kullanmadıysanız 1000 lira ihtiyaç kredisi dahi alamayabilirsiniz.

Yillik degeri o,12 ye boluyorsun.

30 gün vadeli ile 365 gün vadeliye aynı faizi veren banka kazıkçıdır.

www.isbank.com.tr

bende işte bu listenin hepsinde 1.15 yazıyor.

işte kazıkçı diyorum. eğer nar hesabı gibi istediğin zaman vadeyi bozabiliyorsan tamam ama paranı 365 gün bağlamak ile 30 gün bağlamak arasında faiz açısından fark olmalı.

Sorunun cevabı gayet basit. Verilen faiz oranını yıllık olarak düşüneceksin.

1.15 yazması şu demek: sen paranı aylık da yatırsan yıllık da yatırsan yıllık 1.15 faiz veririm.

thalamus eğer yıl içinde faizlerin düşeceğini öngörüyorsanız paranızı aynı faiz oranıyla 30 yerinde 365 gün bağlarsınız. tek taraflı düşünüyorsunuz.

@nevrochaotica doğru ama reel değil. :D

Merhaba, bilgisayarınızı yanınıza almanızda fayda var, neticede çok da özenli taşınmıyor bagaja verdiğiniz şeyler. Sırt çantasında taşıyabilirsiniz, dikkat ettiğiniz sürece bir şey gelmez başına.

Bileti basılı olarak almanıza gerek var. Ancak online check-in yapıp mobil biniş kartı alırsanız gerek yok.

Uçakta yanına aldığın çanta boyutları müsait olduğu sürece herhangi bir çanta olabilir.
bavula koyarsan atarlar tutarlar kırılabilir. ben herzaman yanıma alırım. güvenlikten geçerken çantandan çıkarıp ayrı koymalısın verdikleri o plastik leğen gibi şeye.
basılı birşey olmadan uçuş numarası veya kimliğinle kontuara gidersen sorun olmaz.

laptop'lara potansiyel bomba muamelesi yapıldığı için birtakım aşamalardan geçmesi gerekiyor. yani kabin içerisine alınır mı bilemiyorum.

eğer uçak bileti e-mail adresinize gönderildiyse onun çıktısını yanınızda bulundurmanız yeterli olur. veya elinizde hiçbir şey yoksa sadece biletinize ait pnr koduyla bile sorunsuzca uçabilirsiniz.

-laptop, fotograf makinesi, telefon gibi şeyleri asla asla bagaja vermeyin. çalınırlar.
-yurtdışı için pasportunla, yurtiçi için kimliğinle check-in a gittiğinde zaten sana biletini verecekler. önceden bastırmana gerek yok.
- değerli eşyalarını mutlaka yanına al.
- bazı havayolları yanına tek çanta almanı ister oyleyse bilgisayarını çantana koyabilirsin.

yanına bir tane sırt çantası bi tane loptop çantası al istersen bir şey olmaz. kabinde taşı.

Hem calinma hem de bozulma ihtimali var. Guvenlikten gecerken actiriyorlar, kolay ulasabileceginiz bir sekilde kabine aliniz. Kurallar yazar. Bir kabin bagaji+laptop cantasi aliyor thy.