Senin suçun değil ki bu, yanlış bilgi vermek istemem ancak deepbite tedavisinde azı dişlerinin olduğu bölgede kapanışı bir miktar açmak için yükseltme yapılarak bu önleniyor. eğer eksik ya da uygunsuz bilgi verdiysem düzeltirler zaten de bunu ortodontistine iletmelisin, -ki zaten- braketler seri şekilde atıyorsa kendisi de anlar herhalde.

bahsettiğim olay:

www.youtube.com

Kaç dakikadır yetkin çevirmen arkadaşlar cevap verecek diye bekliyorum ama arada kaynamasın, kesinlikle haklısın valla.

Akademik metinlerde bile güya prof.lar çevirisini yapıyor ona rağmen artık ingilizcesine ulaşmaya çalışıyorum çünkü gerçekten çok fazla değişiklik çıkıyor ortaya. Cümleleri alakasız şekilde basitleştiriyorlar filan gerçi onlar çevirmen değil ama yine de bir çevirmen ile birlikte yapabilirler tabi..

Sinema olarak da en son şunu yazmıştım:

eksisozluk.com

Onaylamaya geldim, buradaki ulvi görevim bitti şimdi çay koyacağım, teşekkürler.

Bu hataların çoğu kısa sürede yalnızca text üzerinden istenilen ve kontrol edilmeyen çeviriler nedeniyle ortaya çıkıyor. Özellikle tv altyazıları dayanılmaz oluyor. Sinema filmi için tüm filmi çevirmene göndereceklerini sanmıyorum ama ya parça parça çeviriyorlardır ya da sadece text üstünde. Tabi bu daha sonra birisinin çeviriyi film üzerinde izleyip kontrol etmemesini haklı çıkarmaz.

Kitaplar için de güvenilir yayınevleri için söylüyorum; editör kontrolü, güvenilir çevirmen seçimi gibi hatalı çeviriyi en aza indiren faktörler çeviriyi okunabilir kılıyor. Buna rağmen ayı gibi imla hatası içeren kitaplar hiç de az değil. Wordde imla kontrolü yaptırsalar bile o kadar hata çıkmaz.

Bir de birilerinin yeğeni olup böyle çeviriler yapanlar varmış, o kısmı tam bilmiyorum, söylenti. Piyasada değilim, eyyorladım. Bi çay da ben koyayım.

eskilerin cnbc-e'si mis gibi çeviri yapardı, öğrendiğim çoğu şeyi o çevirilerden öğrendim hatta. sonra rtük girdi araya, onların da çevirileri bir şeye benzemez oldu. iyi çevirmen var da arayıp bulmak lazım galiba.

şunu da ekleyeyim; internette bile çok kaliteli çevirmenler bulunabiliyor. divxplanet az çıkarmadı onlardan.

Panik atak böyle bir şey değil, panik atakta gerçekten kalp krizi geçiriyor gibi kalbi sıkışır, ölecekmiş hissi geliyor. Acile gider filan. Bu anlattığınız çk abartılı ise ''anksiyete'' olabilir. Nasıl düzeltilir bir fikrim yok maalesef..

Bana gayet normal geldi. Bazı insanların korku eşiği düşük olur.

Ama normal zamanlarda bir gerginlik yok mesela, anksiyeteye baktım şimdi daha ciddi bir şey gözüküyor. Öyle hayatını olumsuz etkileyen bir şey değil bu, sadece pek anlam veremediğim için sordum.

ben erkeğim. bu şeyler bana da oluyor. yanımda silah ateşlendiğinde hıdır idi yunus idi dansı yapıyorum durduğum yerde.

işin ilginci hiç korkak bir insan değilim. aşırı soğukkanlıyım. ama ani bir şey olunca durduramıyorum kendimi anında tepki veriyorum. işin daha da ilginci sol kulağım duymuyor. yani ses ile gelen bir irkilme olmaması lazım çünkü diğer insanlardan çok daha az duyuyorum.

her an tetikte olma gibi bir durumum var çocukluğumdan beri. bununla alakalı bir travma sonucu meydana gelmiş bir bozukluk olabilir.

doktora gider de teşhis alırsanız bana da bildirin :)

@murphy, hocam tetikte olmakla ilgili bir durum olduğunu sanmıyorum. çünkü ben de aynı sesleri duyuyorum, aynı olayları görüyorum ama ben tepki vermiyorum, ki reflekslerim de iyidir. ayrıca tetikte olmak olsa mesela uykum çok hafiftir, en ufak bir seste uyanırım, uyuduğum odada müzik çalsa uyurum ama müzik çalarken kapı açılsa bile uyanırım. yani ekstra bir durum olduğunda farkında oluyorum uyurken bile.

sese asiri tepki g.a.d. belirtilerinden biri.

bunu bazı dönemlerde sık sık yaşıyorum genelde o dönemler stresli olduğum zamanlar oluyor.

Ayni annem. Biz alistik siz de alisirsiniz.
Uyurken fisildayarak anne diye uyandirmaya kalksak, yataktan sicrayarak uyanir o derece. Elektrikler kesilince ciyaklardi eskiden, o azaldi yaslandikca.

@innerbliss, aynen tahmin edebiliyorum. teşekkürler cevap için.

alkollü listerine haftada 1 kereden fazla tavsiye edilmez, kullandığım zaman buna uyardım.

Mouthwash olayı türkiye'den çok amerikada falan yaygın. Tüm araşırmalar alkolsüz olanından kullanılması gerektiğini söylüyor, ağızdaki bakteri florasıyla ilgili sebeplerden. Ancak listerine amerikada halk arasında en iyi zannedilen, çünkü ağzı çok yakıyor his olarak. Bu yüzden de pahalı.

Ucuzundan al, oral-b ya da signal gibi. Artan parayla gerçek alkol al, vodka ya da rakı gibi.

Hiçbir üstünlüğü yok. Alkolsüz olanlar da ''uzun dönemde'' zararlıdır. Oral flora dengesini bozuyor.

Günde 1 kere çok çok az miktarda kullanıyorum. Yani ağız dolusu değil, sadece çalkalamaya yetecek kadar.

Fiyatları ya da diğer markaların fiyatları konusunda fikrim yok.

bu tarz ürünler yerine hindistan cevizi yağı kullanın. kendisi tam bir mucizedir. google it!

Alkolsüz total care kullanıyorum, günde bir kere. İnternette ucuza bulunuyor, marketten almayın, kazıklıyorlar.

yahu ben listerine kullandım benim dişlerim sarardı, sonra bıraktım. bu sadece bende mi oldu acaba?

@biz de yeni kalkmistik sadece sende olmuyor, özellikle alkolsüz olanı çok fazla renklenme yapabiliyor. Tükrük yapısı da önemli bir etken ama renklenme yaptığına çok şahit oldum.

Cevirileri cok kotu ama cevrilemeyecek espriler de var ingilizce bilmiyorsan yapacak pek birsey yok

baktığım sinemada orijinal olarak gelmemiş film. ondan bi sorayım dedim. dublajlıya gitmiyorum o zaman, hafta sonu orijinaline giderim. teşekkürler.

goo.gl böyle bir afişi
goo.gl bu şekilde çeviren zihniyetten ne beklenebilir ki :)

hiçbir filme dublajlı gidilmez

e-dergi.mybilet.com

edit: linki açmaya üşenenler için yazayım. Seslendirmeni Harun Can ile yapılmış röportaj var arkadaşlar linkte. Sansürsüz çeviri yapılmış, ilk kez küfürlerden küfür beğendim diyor.

Ha sinemada gider miyim Türkçesine hayır ama evde keyifle izlerim Türkçe halini de :)

gidilmez bence.

altyazı ile izlemek istemiyorsan bal gibi de dublajlı filme gidilir.

adını hatırlamadıgım unlu bır fılm cevirmeni dublajı için rezalet demişti.

Kadir Has yakın diye gittim bir de baktım dublaj. Hemen es geçip Bakırköy yollarına düştüm. Orijinal dil, ses her zaman daha iyidir ;)

bende sorun yok

Ankara: Sorun yok.

Bende de sorun yok

Buraya yazdıktan sonra benimki de düzeldi asfdgsa

Antigravite kaslari da deniyor. Çoğunluğu ekstensör kaslardir. Yani bukme değil gerilme yapanlar.

Bizim anatomi hocası böyle magazinsel şeylerin rakamlarını söylemeyi çok severdi lanet olsun ki net olarak hatırlamıyorum ama minik kas grupları ile birlikte 182 civarı bir şeydi galiba.

adım atarken de 232 galiba.

rakam olarak böyle hayli fazlaydı ama.

sanırım askerdeki rahat pozisyonu, yani bacaklar omuz genişliğinde yana açık ve kollar iki yanda salllanır poz. bu pozla 2,5 saat falan sabit kaldım askerde. bel, sırt, karın, göğüs, omuzlar ayak bilekleri,quadriceps baldır falan her yer ağrımaya başlıyo. hepsi bir şekilde çalışıyo. sallanmaya başlıyosun biri gevşerken hop öteki kasılıyo falan. öyle yani. üst vücudun çalışması tabi dik durabilmekle ilgili. ama esas yük tabanda maksimum olup bele kadar azalarak gidiyo.

neferkitty'nin yazdığını okuyunca soruda kastettiğini anladim. Yüzeysel yerine yanlislikla yuzdesel yazdigini sandım. kendi kendime soru uretmisim

@fallo dediğini cevap olarak almıştım ben. @nefer'in dediğini de kastetmemiştim. ayakta dururken %30 bacak kasları, %25 bel kasları vs.'den destek alırız gibi bir cevap bekliyordum.

doktor diye bişey icat edildi çok süper.

evet farklı şekilde.

kenacort

sürekli ağzını temiz tut, günde 3-4 kere diş fırçala ve ağızını karbonatlı ve sirkeli su ile de sık sık çalkala, genelde 3-4 günde geçiyor, ağız her ne kadar nemli olsa da tükürük sayesinde çok daha sterildir ve ağız yaraları daha çabuk iyileşir.

Ağzımda yara var demedim ki ne sordum ne anlamışsınız.

Derinin katlarindaki kabugu olusturan katman agiz icinde yok sadece mukoza var. Agiz ici epitel dokusu surekli yigilip kabuk gorevi goruyor. Bakteriler normal flora bakteri ise patojen degildir ama yine de gargara ile temiz bakiliyor kicabuk iyilessin.

vücudun her yerinde bakteriler var. steril bölgelerimiz cok az. bakterilerle bir alakasi yok olayin yani. bu nedir niyedir diye kimseye sormadim, bir derste de dogal olarak kimse anlatmadi ama deri ile mukozanin hücre yapilari tamamen farkli. dolayisiyla iyilesme surecleri de tamamen farkli oluyor.

ağız içi yaram olduğunda tuzlu suyla gargara yapıyorum ben. bi de yaranın üstüne tuz basıyorum. tuzun yakıcı etkisiyle yara kendini toparlıyor hemen.

adaçayı gargarası da iyidir. antiseptik olarak. farenjit de bi çok bitkisel ve kimi kimyasal ilaçtan daha etkili bi dokunuşu var boğaza.

kokular güzel ama kalıcılık sıfır sıfır sıfır

En güzeli ''pure seduction'' bence, onu kullanmıştım.

Kalıcılık birkaç saat ama oldukça hafif olduğu için tavsiye edilebilir, parfüm niyetine değil de daha çok çantada taşımalık ve aurayı değiştirecek bir şey.

Parfüm içinse şu çok güzel:

ww4.hdnux.com

amber romance ve love spell forbidden. bu ikisi şahane bence.
vücut kremleri spreyle beraber kullanılırsa kalıcılık artıyor.

Günde bir defa sadece evden çıkarken parfüm sıkmak kesmiyorsa küçük bir şişe edinip çantada taşımalık günlük kullanabilirsin. Kalıcılık pek yok. Açık pembe olan sheer love'ın kokusu güzeldi. Tabi zevk meselesi.

Her ne kadar güzel olsalar da kalıcılık açısından sıfırlar. Bath and body works body mistleri bana biraz daha kalıcı gibi geliyor.

yanında getirdiğin sıvının ne olduğunu bilemeyecekleri için herhalde. kimyasal bi şey olabilir yani, herkesi bayıltacak, öldürecek, vs.

bilmiyorum, muhtemelen böyle bi şeydir mantığı.

Sivi patlayicilar üzerine ufak bir göz atsan bu kararin yerine oldugunu söylerdin.

Mesela telefon telsiz vs gibi cihazlarin uzunca bir süre yasak olmasi, sadece intereferense yol acmasindan degil mevcut pil teknolojinin yük altinda basinc sicaklik vs gibi degiskenlere iyi tepki vermemesindendi. ha güncelligi nedir, yeniden gözden gecirilmeli mi bu karar bunu konusabiliriz ama.

www.dailymotion.com

bu olaydan sonra yasaklandı.

daha önce tartışıldı eksiduyu.ru

"dangerous goods", yani tehlikeli maddeler müfredatıyla ilgili gelen bir kısıtlama. patlayıcı, yanıcı, zehirli gaz çıkarıcı, yakıcı, alev alabilir, aşındırabilir sınıfa girebilecek bir madde olma ihtimaline karşı limitleniyorlar.

duty free'den aldığın ürünleri özel torbaya fişiyle beraber koyarak oradan aldığını kanıtlayabiliyorsun, ayrıca duty free "arındırılmış bölge"de bulunduğu için oradan aldığın sıvıyla ilgili problem yok, keza kontrol sonrası girilen "arındırılmış bölge"den aldığın kahveyle de uçağa binebilirsin.

kim ne derse desin uçağa binmekten nefret ettirecek bir uygulama.

kargoya verebiliyorsun sadece kabine yanına çıkaramıyorsun @theos açıklamış güzelce.

her ay yeniden hortlayan duyuru, arkadaşım önce biraz aramaya inanın.

Sonrasında daha önce de anlatıldı, sıvılar pek çok açıdan havayolları için güvenlik riski yaratıyor, bu nedenle arındırılmış alana belli bir oranın üzerinde sıvı ile giremezsin. Ama içerideki sıvılar kontrol edildiği için, içeriden temin edebilirsiniz.

ben içeri çok amaçlı cep takımı soktum la. saçmalık türkiyedeki havayollarında. almanyadakiler bu kadar sıkı değil.

elektronik sigaradan bomba yapmasını biliyorum. yarım litre sıvıyla neler yapılabilir tahmin edemezsin.

not: askerdeyken eğitim vermişlerdi ordan biliyorum.

@KidLazer

boş konuşuyorsun, bu işin almanya'sı türkiye'si yok, IATA'ya bağlı tüm ülkelerde güvenlik seviyesi aynı. sen içeri ne yapıp edip bir yasak madde soktuysan bu marifet değil.

içeri marifetmiş gibi soktuğumu nerden çıkardın? leipzig havaalanına gittiğimde valizim haricinde sırt çantam da vardı. içinde bisikletimi tamirde kullandığım fonksiyonel cep takımı kalmış. xrayde gördüler bu ne dediler "unutmuşum isterseniz hemen atabilirim" dedim. "sorun yok devam edebilirsin" deyip gönderdiler. senin bilgi dağarcığını seveyim. IATA ülkelerce sadece temsil edilir, üyeleri havayollarıdır ülkeler değil. ha bu arada bükreş havaalanına bile elini kolunu sallayarak giriyosun sen konya havalimanına kemerini çıkarmadan girmeyi başarırsan çaldır ben de geleyim. kim ne kadar boş konuşuyosa artık..

hiçbir şey bilmeyip çok bildiğini sanana laf anlatmak en zoru, he canım avrupa'da lay lay lom girersin havalimanına tabi. senin cep takımın her ne haltsa demek ki kesici alet sınıfına girmeyen bir alet, yoksa "almanya'da ortam çok rahat ohh çakı soktum" diye bir olay yok. her türlü dangerous goods tüm meydanlarda aynı muameleye tabidir, güvenliğin gözünde kaçıp soktuysan da sokulabileceği anlamına gelmemektedir. kemerini de montunu da her havalimanında çıkarırsın, gerekli olursa ayakkabını çıkarır, amerika'da standart olarak full body scan'e girersin. belirtilen sıvı miktarları da tüm dünya için geçerli miktarlar, türkiye'ye has değil.

sorunun cvabı zaten yeterince verilmiş ama yabancı bir belgeselde bir pilotun şöyle bir repliği vardı :'' havacılık kuralları kanla yazılmıştır''

demek ki bir vukuatı olmuş.

senin hayatın kadar ülke gezdim ben. laf ebeliği yapıp sidik yarıştırma. bak dalgana.

dışardan belki asit getirecen belki kezzap getirecen uçağı kaçıracaksın falan? free shop'tan aldığın alkolle bunu bir tutmak ne derece mantıklı? ayrıca o aldığın alkolu kilitli poşete koyuyor eğer uçağa binerken poşette yırtık olursa onu da çöpe atarsın.
bu kurala rağmen çantanda o kadar sıvıyla uçağa girmeye çalışman ayrı bir tez konusu tabi.

elin gurbetçisi gelmiş dünyayı gezdim diye artistik yapıyor, iki ülke gördün diye "evrüpe'de böyle eheümeeh" diye boş konuşmaya hak kazanmıyorsun, çok biliyorsan aç oku ne neymiş, gerçi kemer ışığı sönmeden kalkıp bavulunu alan yolcu tipi işte, ne anlatıyosun.

theos denen arkadaş bana pm'den hakaret dolu bi mesaj atmış sonra da engellemiş. ona yazdığım mesajı cevap hakkı doğduğu için buradan kendisine gönderiyorum. belki gurbetçiyi hor gördüğünden ötürü ayıplanır ve kendini küçük düşürdüğü için insanlardan özür diler.

bana attığı mesaj:
lan kıro, uçakla alamanyadan türkiye'deki köyüne gelip gidince ya da farklı iki ülke görünce dünyayı gezip her şeyi öğrenmiş olsaydın böyle boş boş konuşmazdın, neymiş alamanyada daha rahatmış hassiee

mesajım:
beni niye gurbetçi diye adlandırdın ki hor görerek ? hoş ben de terkettim iyi bi yaşam için bunda ne var?. gurbetçiyi hor görmen de ne kadar karaktersiz ve "kıro" olduğunun ispatı.

almanyanın en iyi üniversitelerinden birinde yüksek lisans yapıyorum. üsküdarın nezih bi semtinde doğup büyüdüm. köy olmadığını biliyosun değil mi? bu güne kadar afrika ülkeleri dahil gerek iş gerek turistik amaçlı 37 ülke gezdim. istersen tripadvisor linki istersen de ayrıntılı excel dosyası göndereyim? hangisini tercih edersin? senin gezdiğin "iki ülkeden biri" olan amerikadaki (muhtemelen) tam vücut taramasından da senin yaşın kadar geçtim. hoş şu mesajındaki cehalet, sefillik ve karaktersizliğe bakınca geçtiğim taramaların sayısı için yaşının iki katı demem lazım sanırım. sen bence çok böyle sağda solda bilip görmeden alakasız şeyler yazma. hayır kendini zaten küçük düşürdün de diğer kullanıcılar bilmesin yarın öbür gün işin düşer.

bu arada alAmanya değil, almanya. bari bunu öğren.

edit: benden sana tavsiye. amerikaya uçtuğunda business almana gerek yok. deniş aşırı olduğundan koltuk aralıkları genelde geniştir ve her koltukta eğlence sistemi bulunur. ha bu arada almanyada arama yapcaksan parantezden sonraki numaranın önüne 0 koyacaksın. kime ne anlatıyomuşuz kusura bakma benim cahilliğim. 2 yer gördüm çünkü.

doktorayı bitirmiş oluyor.

tıp fakültesi mezunları yüksek lisans mezunu sayılıyor.

Uzman doktor Tus'u kazanmış ve uzmanlık eğitimini tamamlamış doktor demek.

Tıp ve diş hekimleri eğitim sürelerinin uzun olması nedeniyle direkt yl derecesi ile mezun olurlar. Sonrasında doktoraya başvurabilirler. Bu durumda doktora yani sizin sormak istediğiniz şekilde akademik personel olarak eğitim görenler ise Asistan doktor oluyor.

Aynı anda uzmanlık ve doktora yapılabiliyor, teorikte yanlış olmaz ama sayıları az o yüzden pratikte o soru çok tutmayabilir.

Doktorayı bitirenlere de uzman deniliyor mu emin olamadım. Hatalı bilgi verdiysem arkadaşlar düzeltsin.

4 yıllık tıp fakultesi mezunu TUSu kazanıp tıp fakültesinin bir bölümde uzmanlık yaparsa uzman doktor oluyor, mesela dermatoloji uzmanı gibi aynı zamanda uzman tıp doktoru da oluyor. aynı tıp fakültesi mezunu Ales ve yds ye girerek üniversitenin enstitülerine bağlı olarak, mesela halk sağlığı enstitüsünde doktora yaparsa bilim doktoru ünvanı alıyor, yani bunun mühendislik mezunu birinin doktora yapıp bilim doktoru ünvanı almasıyla aynı şey. ama bunlar uzman doktor olarak çalışamazlar, pratisyen hekim olarak çalışabilirler. biraz karışık ve çok detaylı bilmiyorum ama bildiklerim bunlar.

ecnebiler bu konuyu
MD Msc, MD PhD gibi ünvanlarla belirtiyor, kim ne yapmış anlaşılıyor misal PhD tıp uzmanlığı değil bilim uzmanlığı, almanyada rer. nat buna benzer bir uzmanlık vb.
bizde tam anlaşılmıyor
tıp fakültesi mezunu, pratisyen hekim yüksek lisans mezunu ile denk oluyor. yalnız bu mastera denk olmakla birlikte denklik olarak bildiğim bir adı ünvanı yok @neferkitty MBA olamaz o işletme masterının ünvanı ve o alana özel, tıp bitiren denk olsa olsa MSc 'e denk olabilir. MA'sa sanat masterının unvanı gibi gibi.
uzmanlık yapmış kişi de doktora eğitimi mezunu ile denk oluyor, uzmansa zaten uzmanlık tezini bitirmiş kişi demek oluyor. devam ederken henüz pratisyen hekim oluyor.
fakat bir de tıp mezunu kişi tıpla alakalı veya alakasız bir master, MBA veya doktora programına devam edebilir- ki bu eskiden çok yoktu artık sayı artıyor.

türkçede de ayrı zaten. hekime, cerraha doktor demezseniz sorun yok.

@cedrus deodara
hocam sizin dediğiniz de tam karşılamıyor ki
tıp fakültesini bitirene "tabip" demek gerekiyor, sizin dediklerinizin hiçbirini değil
herhangi bir akademik alanda doktora yapan bir kişiye ise doktor
cerrah ise ancak cerrahi branşlarda uzmanlık yapmış olan tabip
peki dahiliye uzmanı tabibe ne diyeceğiz? uzman tabip
peki master yapmış tabibe ne diyeceğiz ya da sanat/fen doktorası yapan uzman tabibe?

yüksek tabip :) @niye ama

doktor, temel anlami ile uzmanlık sahibi demek ve bu anlami tip doktorlugundan daha eskidir. buraya bir bakalim.

www.etymonline.com

türkiye'deki tip egitimi sistemi söyle oluyor, tip mezunu her doktor yüksek lisans derecesi almis sayilir, yani her pratisyen doktor yüksek lisans derecesi sahibidir. bu durumda, tus sınavi doktoraya giriş sınavi, uzmanlık egitimi de doktora egitimi gibidir. ama açık söyleyeyim, özellikle cerrahi alanlarda adamın götünden kan alırlar, o egitimi alacagina, sosyal bilimlerde 5 doktora yaparsin.

senin soruna gelirsek, uzman doktor, doktorasını bitirmis ve uzmanlık derecesini almistir. ama söyle durumlar da gördüm, tıp doktoru arkadas, ayrica biyokimya doktorası yapabilir, ayrica psikoloji doktorası yapabilir, ve ayrica kabul edilirse işletme doktorası da yapabilir. bu o bölümlerin kabul kosullari ile alakali. o zaman uzman doktora, ne doktorası yapiyorsunuz diye sorabilirsin.

bir de master of arts, sanat uzmanligi degil. oradaki arts, arts and humanities in arts i, yani MA beşeri bilimlerle ugrasanlara verilen ünvan.

@curukturpkokusu
hocam yüksek mühendis deyince herkes ne demek istediğimizi anlıyor ama işte "yüksek tabip " diye bu şekilde oturmuş bir tanım var mı??? ben onu bilemiyorum bir MD Msc gibi değil, demek istediğim bu.
@thewizardofearthsea
bu da bir diğer konu ya :) phD Doctor of Philosophy demek ama kastedilen felsefe doktorluğu değil bir biyolog olarak felsefede doktoraya kalkışmadığıma yemin ederim :P. ama program tıp fakültesi bünyesinde olmasına karşın alınan unvan da PhD idi. benim MA ile kast ettiğim de yüksek sanat eğitimi demek değildi, unvanın adıydı.
ki o da zaten sanat masteri değil bizim sistemde sanatta yeterlik diye geçiyor sanırım.

@niye ama valla ben doktorlarin kendi arasindaki bu hiyerarsi egitim vs durumlarini yeni anlayabildim. Karisik baya.

nightcrawler

www.youtube.com

mulholland drive. Kesin izleyin mutlaka izleyin

evet hergün yeni şeyler öğreniyorum.
7 yıl tecrübeliyim.

Çok seviyorum. Çünkü çok keyifli.

Çok seviyorum çünkü ürettiğim şeyin güzel sonucunu hemen görebiliyorum. Bir ressamın tablosunu bitirmesi gibi, ben de işimin sonucunu hemen görüp tekrar motive olabiliyorum.

sevmiyorum, iş sevilmez. tanrı aşkına alfred, kim iş yapmayı sever ki! film izlemek sevilir, müzik dinlemek sevilir, seks yapmak sevilir, koşmak sevilir. sevdiğin şeyi yaparken işin içine profesyonel ilişki girince bir tadı kalmıyor. "ben çeviri yapmayı çok seviyom yeaa" diye dolanırdım okurken, hageten de boş kalınca keyfi bişeyler çevirirdim. sonra hadi bi iş alayım dedim soğudum.

şimdiki işimden memnunum çünkü yapabiliyorum, hayatımı zorlaştırmıyor. sadece para kazanmak için yapıyorum, attığım taş ürküttüğüm kuşa denk geldiği için sıkıntısız devam ediyorum.

çok seviyorum çünkü eşş... eşyalı ev tuttular benim için.

İş sanki para ve statü için Razı geldiğimiz köpekleşme derecesini gösteriyor benim için. İşini seven insanları seviyorum hele yaptıkları iş benim işimse bayılıyorum.hele para için değil sıkıntıyı çözmek öncelikleriyse falan miss.

Ama para ve statü kaygısına örtü olmuş bir çalışma Aşkı bana orospuluk gibi geliyor. Sevmiyorum.

Evet çok seviyorum. Çünkü bir şirketi batıracak ya da kurtaracak kararlar alabiliyorum. Saygı görüyorum.

seviyorum.
-misyonumuz süper
-çalışacağım günleri kendim belirliyorum
-çalışma saatleri içerisinde geniş (6-7 saate varan) dinlenme zamanları olabiliyor
-ortalamanın biraz üzerinde maaş
-saygınlık

Seviyorum çünkü hasta bir insanı iyileştirip göndermek ve onun bir teşekkürü sadece dünyadaki en güzel şey. Her insan bir görev uğruna yaşamalıdır.

Seviyorum, çünkü her gün bir şey daha öğreniyorum.

aşırı yağmur çamur kar yoksa vermiyorum ne yalan söyliym

genelde vermiyorum

hesap küsüratlı ise üstünü almıyorum genelde, 13 ise 15 verip teşekkür ederim diyorum ve gönderiyorum. ama düz hesap ise ayrıca bahşiş vermiyorum

kuryeye siparis vermiyorum da,

getir'den biseyler aldigimda %30 oraninda(verilen bahsisin orani degil, bahsis verme sikligi) veriyorum.

vakitlice geldiyse, güler yüzle selam verdiyse veriyorum.

geciktiyse ve/veya somurtuyorsa yok.

Vermiyorum. Aslinda vermek isterim ama öğrenciyim napim bazen kurusuna kadar hesaplayip param yetiyosa alıyorum. Kar zamani falan vermistim sadece.

Mutlaka az da olsa veririm. Disarda yerken de bahsis birakirim. Adettendir. Zengin degilim, cok veremem ama uc bes de olsa veriririm, adamlar bahsisten geciniyor daha cok. Ona verdigim 3-5 lirayla iflas etmem.
Bir de verdigim birkac demir para icin sanki maas vermisim gibi cok tesekkur ediyorlar, bu da hosuma gidiyor.

bozuk varsa max. %10-15

yağmur kar varsa biraz daha fazla.

geç kalmışsa ve güleryüzlü değilse pek yok.

vermeyince annem kızıyo hatta bi keresinde asansöre binmeden durdurdu 1 lira verdi artık ben de alıştım veriyorum

Evet her seferinde mutlaka veririm. Bu sekilde istikrari saglayinca siparislerimi hep daha cabuk getirdikleri oluyordu.

3-5 lira veriyorum hep.

Vermiyorum. İşi o zaten

Para üstü alınmayacak şekilde ayarlanarak ödeme yapılır ya da 1TL verilir. 1TL olmasıın sebebi berberlik gibi 'kişiye özel hizmet' içermemesidir. Miktar nereden ne ısmarlandığına ve fiyata bağlı olarak yükselebilir. Lüks sipariş yüksek bahşiş ilişkisi...

Yurt dışında genç kızların kapıyı tamamen çıplak açıp (terlik bile yok) siparişi teslim aldıktan sonra medeni cesaretlerini gösterecek bu videoyu paylaşım sitelerine yüklemeleri şeklinde bir uygulama da var. Bu esnada bahşiş veriliyor mu göremesem de kurye çalışanlarının umursayacaklarını zannetmiyorum.

Veririm. 1-2 tl

az önce sipariş verdim. pos cihazı getirmesini söyledim. evimin karşısında bir mekan.

pos cihazı getirmemiş. 100 tl uzattım abi o kadar bozamam. peki git pos cihazı getir o zaman dedim. gitti geldi, sodexo cihazını almış. (sodexo, ticket vs.)

tekrar gönderdim ama bu sefer sen gelme, ben akşam dışarı çıkarken gelir öderim dedim.

siz olsanız verir misiniz? bir de unutmadan Esenyurt'un ta amk.

geçen motosikletli bir amca getirdi karda kışta rahat 60 yaşında vardı. komple yemeği veresim geldi.
bahşiş iyidir bence.

verirdim heralde, ne maas aliyordur ki zaten? bence bahsis icin katlaniyorlar buna. evdeki annesi icin mi artik yoksa bebegi icin mi dusunsene. isi buymus. mecbur olmasa yapar mi

ogrenci olmasam veririm. yüzde 10 kadar. şu halimle veremiyorum ama.

zamanında getirirse veriyorum, genelde 2-3 TL, hava kötüyse veya beklediğimden erken gelirse 5 TL civarı bozukluk durumuna da göre

ekleme: öğrenciyken vermiyordum.

vermem. 1 2 liranın hesabını yapıyorum. bazen minibüse binmiyorum mesela. benim için öyle kolay vazgeçilcek bi para değil malesef. öğrencilik zor.

Genelde para ustu bir iki lirayi almiyorum tesekkur edip gonderiyorum. Yasi benden buyuk insanlara bahsis vermeye utaniyorum biraz.

tutara gore degisiyor. hızlı ve sıcak bir şekilde geldiyse eğer paketim 5-10 lira arası bir şeyler veriyorum.

Veririm, her seferinde, bazen hesabın üstünü, bazen düz hesapsa siparişin büyüklüğüne göre ortalama %10-20 arası.

Postacı, kargocuya da gününe göre içecek, su, hatta evde varsa hemen bir peçeteye tutuşturup bir kurabiye, çikolata vs, ikram etmeye çalışırım.

yürümek ve asılmak aynı şey değil.

Tam olarak değil evet. Peki montajı nereden?

Yazmanın ki fiilen yazmak olduğunu düşünüyorum, mektup yazmak, sms yazmak, mesaj yazmak gibi, birde yine ufak yalanlarda olduğu gibi kullanımında etkisi var sanki, özellikle de kur yaparken ki yalancıkların.

Leyla ile mecnun olabilir mi? Ben hiç izlemedim ama diziyi hayat tarzı haline getirmiş arkadaşlar bu fiili çok kullanırdı.

@Sour
'Looser' tam olarak evli ve çocuklu dizisiyle genç beyinlere kazındı. Tabi Tr'deki karşılığı alenen psikolojik şiddet de içeriyor o ayrı. Asılmak ve yazılmayı bilemeyeceğim bunları bilmem için tahminen 50'nin üstü olmam yani ortaya çıktığı tarihte yeterli farkındalık düzeyine ulaşmış olmam gerekiyor. Eh zaten benim sorum da bu değildi. Senin sorun her ne kadar retorik olsa da ben de böyle yanıtlamayı seçtim.

@i ve been mistreated
Dizi seyircisi değilim ama senaryo yazarı bir yerlerden duymuş olmalı. Senaryo yazarları kendi kafalarından kolay kolay uydurmazlar.

Bence yol yapmaktan geliyor, yolunu yapmis da yuruyor gibi.

Fikir değil de bilgi verirseniz tam noka atışı yapmış olacağız. Tabi fikirlerinizi öğrenmek de ufuk açıyor o ayrı.

Tamam sene 2012. beşiktaş'ta bi cumartesi öğle vakti behçet necatigil sokak'taki öğrenci evinden çıkan ertunç cafe farukta kahvaltı yapmaya çağırmak için tuz baba camisinin karşısında oturan ece'nin kapısını çaldı. Ertunç'un başı ağrıyordu ve önceki gece araf'ta azıcık parasıyla aldığı birayla kafası güzel oldu zannedip ece ile biraz yakınlaşmıştı. Sonra uykuları geldi, dolmuşa binip semte döndüler, bir bok olmamış gibi herkes evine dağıldı. Sabah ece'lere giderken önceki gece olanlara şahit olan orkun ertunç'u aradı, "nabıyon lan nerdesin" diye sordu, ertunç da "şu an ece'ye yürüyorum aabiii" dedi. Orkun bir iki saniye duraksadı ve bastı kahkahayı.

Nasıl oldu mu ^^

Sadece yetişkinler cevaplasın. Su küçüğün söz büyüğün.

Vanayı açacaksanız sadece bir petekten kova eşliğinde açabilirsiniz ancak diğer peteklerin vanalarının kapalı olması lazım yoksa tüm peteklerdeki basınçlı sudan gelir. Tek bir petekten alsanız yeter galiba ama tecrübeli değilseniz hiç bulaşmayın. Muhtemelen basıncı yükselince otomatik tahliye etme mekanizmasında sorun var.

Emniyet valfinden boşaltır, patlamaz. Eger kombi evin icindeyse altina bir kova koyun, her an su boşaltabilir.

Bu arada, cok yukseldi derken kac bar?

peteklerin birinden su alıp basıncı düşürün.

@fever kirmiziyi geçti 3u gecti. Kendi kendine nasil oldu anlamadim.

Su doldurma vanası bozulmuş olabilir.
Genleşme tankında sıkıntı olabilir
Brülör delinmiş olabilir ki çözümü pahalı.

@sutlu nescafe, geldi simdi tamirci, genlesme tanki sıkıntıliymis evet.

Tesekkurler arkadaslar cevaplar icin.

American Eagle polo

zemzem suyu hurma dışında bir şey geldiğini görmedim ben.

elektronik ucuzdu, play station getirmişti bana babaannemgil

zümrüt, yakut, safir vb taşlar ve takılar orada biraz daha uygunmuş. ama gelecek olan zevkini biraz bilmeli.

hurmaz ezmesi. hinditan cevizlisi, bedemlisi falan oluyor top şeklinde çok güzel.

kesinlikle hurma ama
acve hurması olacak.

Normal hurmanın dışında bir hurmaları daha var, daha yuvarlak ve top gibi, daha sarımsı ve tadı da çoook daha güzel olan. Onu iste. Tadı resmen bisküvimsi bir şey, aşırı güzel.

bademli hurma

İsmid

Kasetli Fotoğraf makinesi varya,hani şu oyuncak olanlardan.
Basınca resmi değiştiriyor hani.

rüzgar yediysen evet yoksa komple evdeysen etkilemez

bence psikolojik bir mevzu.

Çarpabilir.evde olmak pek kurtuluş değil. Hava basıncı değişiyo filan.uçakta yaşanan sıkıntılara benzer şeyler yaşanıyor lodosta.baş ağrısı yaptığı kesin.yani evet lodos olabilir.

Lodos/rüzgar nevraljik ağrıları tetikleyebilir (baş ağrısı gibi) ama sizin dediğinizi ilk defa duydum.

evet. her gün olmasa da zaman zaman yapıyor. sıcak olması ve kokudan dolayı olduğunu tahmin ediyorum

yeni çıkardıklarımıza anında çörekleniyor, ama akşamdan yarın giyeriz diye hazırladığımız jilet ütülü kıyafetleri de sabah kırışık ve üstü kedi tüyü kaplı buluyoruz hep :)

Evet kıyafetleri ne zaman ortada görse üzerine yatar.

Uzerinde sahibinin kokusu olan seyleri sever kediler. Bir de bizimki disi mesela, hep benim kiyafetlere gidiyor, hatununkilere pek salca olmuyor. En son camasir sepetinde yakaladim hatta. aha burada:

www.instagram.com

çok yaygın. sadece kıyafete değil, çantaya, ayakkabıya da yatıyorlar. :)

Sicak ve senin kokun kedi icin cok cazip, benimki de yatiyor :)

En son hizini alamayip kucagima geliyor zaten asdfsc

Mobildeyim editleyemedim bir de yebi yikanmis kiyafet ve carsaflara da yatiyor, yeni aldigim kiyafete de direkt atliyor

sadece üzerine yatmakla kalmayıp bazılarına işiyor. dışarıdan gelince paçalarıma yapışıp kafasını sürtüyor, niyeyse gereksiz bi sevinç kaplıyo hayvanı pantolona kafasını sürtünce. pantolonu çıkarıp kenara bırakarak test ettim, keramet bende değil pantolondaymış.

yeni yıkanmış ve üzerinde parfüm olanlara yapıyor daha çok, bir de dışarıdan gelip koltuğa bıraktığım pantolonların da paçalarına işedi birkaç kez. sanırım kokuyla ilgili bir durum :H

daha bu sabah yatağın kenarını yüzünden evde ufak çaplı bir kriz yaşandı, ahahahaha... :D

çanta ,ayakkabı, terlik,kıyafet.
bebeklikten bugüne aynı

evet. hele terli kıyafet çorap vs daha çok seviyor. yalıyo tişörtü :D

Anam çok güzel ya, kivircik :) pofuduk kedi sevmek bambaşka. Petarkadas gibi sitelere ilan verdiniz mi? Hatta [email protected]'a fotoğraf ve iletişim bilgileriyle atarsanız şansı baya artar.

Bir hayvan bulduğunuzda onu derhal kısırlaştırma isteğinizin kaynağını çok merak ediyorum?
Sırf beğenip evinize alacaksınız diye neden doğasını bozuyorsunuz?

Ayrıca aşırı tatlı bi kediymiş.

@piremses teşekkürler :). İlanı fb ta paylaştım. köpeğim için gittiğimizveterinere de msj attım. petarkdaşla haysev e de birazdan msj atacağım. ilginiz için ve minnak için söylediklerinize ayrıca teşekkürler.

@vakumlu kedi için söylediklerinize teşekkür ederim.

çok ayrıntı vermeye gerek duymamıştım ama siz böyle sorunca cevaplayayım istedim.

önceden de belirttiğim gibi yıldız parkı'nda bulundu. bulunduğu vakit 2 kar yağışının ve soğukların olduğu dönemler. hasta olduğu için alıp bakımı üstlenildi. yine yine daha önce belirttiğim üzere davranışları nedeniyle evden atıldığını düşünüyoruz. yeniden dışarı bırakılsa kendini idame ettirebilir evet ama insanlardan nasıl korunur inanın hiçbir fikrim yok. çünkü gerçekten çok sıcak kanlı. yani işin özü olay "bu kedi çok güzelmiş evime götüreyim" değil, tedavi ettirip yuvalandırma amaçlıydı. kısırlaştırma nedeni de 2 tane. 1. si bu zamana kadar evde erkek kedi besleyip de belirli bi yaşa (1-1.5) gelip de kısırlaştırmayan bir kedi sahibi görmedim. çünkü koku bırakıyorlar. ayrıca kısırlaştırılmış kediler evde olabilitesi yüksek olan diğer kedilerle(özellikle kısırlaştırılmış) daha iyi anlaşıyorlar. 2. si gönlümüzden geçen değil elbet ama olur da tekrardan sokağa dönerse daha fazla sokakta kedi olmasını önlemek. ha bu lafım da yanlış anlaşılmasın. sokak hayvanlarına asla karşı değilim. beslediğim de birçok sokak hayvanı mevcut. ama türkiye'de hayvanlara verilen değer belli, barınakların hali belli...

Sokakta bi bu kadar daha kedi olmasın diyedir belki kısırlaştırma? Şunu söyleyen insanın hayranlarla uzaktan yakından ilgisi olduğunu sanmıyorum. Yahu hayvan işeyecek kum bulamıyor; kum ya kum. Ötesi var mı? Kalkıp hala doğadan bahsedenler dünyadan bihaber heralde. Bi kafanızı sokağa çıkarıp empati yapmaya çalışmaya davet ediyorum.

o kediyle de empati yapmak, rızası olmadan hiç bir canlıdan bir uzvunu almamak gerekir
edit; herkes aynı fikirde olmayabilir, önce insan olmak ve medeni biçimde yazmak çok önemli

İlle empati kurmak istiyorsanız önce hergün 10+ kedi besleyin. Aksi takdirde görmediğiniz zaten bi tarafınıza takmadığınız hastalanmış, araba çarpmış, tecavüz edilmiş, dövülmüş, zehirlenmiş, aç, üşüyen kedilerle günübirlik ilgilenen insanlara kalkıp ahkam kesmeyin ya da insanların neden kedileri kısırlaştırmak zorunda kaldığını anlamaya çalışın.

Kısırlaştırılmamış her hayvan ileride açlıktan ve soğuktan ya da hastalıktan perişan bir şekilde ölecek yüzlerce yeni hayvan demektir.
Hayvanlar insanlardaki gibi yaşamıyor cinselliği ve anne babalığı. Size zulüm gibi gelen şey, onlara yapabileceğimiz en büyük iyilik. Onlara yer bırakmadık, onlara av bırakmadık. Doğal olmayan süreci doğal olmayan yöntemlerle kontrol etmezseniz sonuçları çok daha büyük acılara gidiyor. Kimse hayvanların tüplerini, taşaklarını bağlamaya meraklı değil. Şartlar bunu gerektiriyor.

Medeniyetle cehaletin arasındaki ince çizgiyi de iyi bilmek lazım. Büyüdüğünde kendi çocuğuyla çiftlesebilen bir türden bahsediyoruz; "aman uzvum gitti" diye hayiflanabileceklerini ya da aile kavramının olduğunu mu düşünüyorsunuz allahaşkına? Sırf yazmış olmak için yazmayın bari, o kadar belli ki hicbir şeye dayandirmadan konuştuğunuz.

Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsunuz bu konuda? Kim demiş hayvanlarla alakam yok diye?
www.eksiduyuru.com

bu duyuruda gördüğünüz üzere (ayrıca görmedikleriniz) sokak hayvanları ile yakından ilgileniyor ve onlara karşı sorumluluk duyuyorum. Her hafta paket paket mama alıyor onları besliyorum. Evde ise 2 adet kedim var. Bir tanesi 3 sefer ölü doğurduğu için sağlığı açısından mecbur hissettiğimiz için kısırlaştırdık. Dğeri kısır değil.

Evde koku bırakması onun doğası gereği, işaret bırakıyor sahipleniyor o evi. Evet pis bir durum fakat o hayvanın muhakeme ederek yaptığı bir davranış değil sonuç itibariyle. Eğer doğasına özgü bir davranışı sizi rahatsız ediyor veya evinizi pisletiyorsa evinizde beslemez ve hayvanı özgür bırakırsınız.

mıncık mıncık sevmek istediğim halde bir hayvanı eve tıkmaya karşıyım.
Evet dışarısı tehlikeli, tıpkı bizim için olduğu gibi.

Eğer benim söz hakkım olsaydı evdeki kediler şimdi sokakta olurdu.

çok tatlı bir pisicikmiş! evdeki kedi nufusu insan nufusundan fazla olmasaydı keşke.. ben de paylaştım FB'da.

bu arada sokaktaki hayvanlardan bir haber yorum yapan insanlara benim de soyleyeceklerim var. 2 kediyi trafik kazalı bulup kurtaramamış, evdeki 3. kedimi sokakta bacagını kırık bulup tedavi ettirmek için eve alarak megerse hayatını kurtarmış biri olarak (kalan kardeşlerinin hepsi araba ezilerek ölmüşler...) hangi doğal hayat, hangi doğa diye sorarım??? Ne yiyip ne içiyorlar? Neler yaşıyorlar hiç haberiniz var mı? Sadece bir kedinin kısırlaşması ile sokakta can verecek yüzlerce kedinin önüne geçiliyor... Eve kapatıyorsunuz hayvanları diye söylenenler de aynı tip düşünce yapısına sahip, onlara da ayrıca laflar hazırladım da neyse...

Allah eğer varsa hayvanları vakumlu gibi sözde hayvanseverlerden korusun. Amin.

toplu şovenizm haklılık sağlamaz, kedinin doğası gereği üremesine karşı çıkıp, doğal hayat kalmadı kediler için diyerek uzuvlarını kestirip çelişmek ancak şov yapıp mantıkdan uzaklaşmakla mümkündür.

toplu cahillik de haklılık sağlamıyor,üzgünüm.
vakumlu'nun söylediklerini anlamanız için bir ay boyunca en az 10 kedi,köpek besleyip sağlıkları,açlığı,hastalıkları konusunda sorumluluk sahibi olmalısınız.
Olmayan vaktini, cebindeki son parayı bir can için ameliyata,yeme,ilaca harcamayanlar kalkıp körlüğünü hakikat olarak dayatmaya çalışınca komik bile olmuyor

İnsanca, medeni ve şovenizmden uzak bir konuda tartışmak isteyince,konuyla ve cevapla ilgisiz biçimde cahil yada konuyla ilgisiz gibi itham ediliyorsak bu seviye holiganist,tepkili ve öfkeli bir yana kayıyor demektir, yani medeni biçimde tartışmak mümkün olmaz, olmadı.

medeni ve insancıl olduğunuzu ileri sürüp sebep sonuç ilişkisini kuramadığınız için karşınızdakini öfkeli, holiganist ve tepkili olarak nitelendiriyorsunuz.
tekrar aynı öneriyi yapmak istiyorum: sadece 1 ay boyunca 10+ kedi besleyin (özellikle bu aylarda), sağlığı,tokluğu vb. gibi konularda çocuğunuzmuş gibi sorumluluk alın.
onların ne durumda olduğunu, yeni doğan mini minnacık yavrular soğuktan,kendi gibi ufak bebeler tarafından oyuncakmışçasına davranılmasından,etraftaki diğer kedi-köpeklerin gazabından,hiç tanımadığı bu dünyada araba altında kalarak can çekiştiğinde siz sıcacık yatağınızda yatarken yukarıdaki cümleleri kurup onların hayatına müdahil olduğunuz gibi müdahil olmanız gerekir. onların hayatına hem karışmamak gerektiğini iddia edip hem de bu cümleyi kurarak karıştığınızda bir önceki yazınızda olduğu gibi kendinizle çelişmiş olursunuz.
daha uzatmak istemiyorum

Okumak bir meziyettir, yazılanı okumak, anlamak, ama kim uğraşacak. yaman çelişkili hayvan sevgisi oyunu

@vakumlu @rakicandir @Big bada bum bum, normalde ayrı ayrı cevaplanabilir ama birbirinizi tanıyıp (rakicandir'ın ilk mesajından anladığım kadarıyla) aynı tip düşüncelere sahip olduğunuzu düşündüğümden tek mesajla cevap verebilirim diye düşündüm.

her hayvanseverin bu konuyla ilgili bir görüşü var. benim görüşüm de belli. lakin olay ne ara medeniyete, cahilliğe geldi anlayabilmiş değilim. ayrıca bu konu hakkında fikrimi söyleyebilmem için niye +10 kedi/köpek bakmak zorunda olduğumu (ha şunu da belirteyim yine hakkım var demektir) ve paramla sokak hayvanlarına ne yaptığım bilinmeden niye böyle bi etikete maruz kaldığımı da anlayabilmiş değilim.

maviyazar'ın söylediği ortam bırakmadık, doğal olmayan yöntemlerle engellememiz lazım sözü de anca bu kadar çarpıtılabilirdi. şahsi fikrim saldırırmış gibi cevap vermeden önce okuduğumuzu iyi anlamak da önemli.

normal bi toplum vs. olsak söylediklerinizde haklı olabilirsiniz. o zaman kimsenin de tutup "yok illa kısırlaştıracağız" diyeceğini sanmıyorum. zevkine yapılan bir durum yok ortada. amacımız o candan dolayı olacak diğer canları düşünmek. evde (bunu özellikle belirttim, kontrolüm dahilinde olduğunu belirtmek açısından) beslediğim bir tane köpeğim var 6 yaşında. bu zamana kadar hiç çiftleştirmedim de. işin garip tarafı normalde erkek köpek sahipleri ararlar dişi diye. baya bi kişi sordu "çiftleştirmek ister misiniz?" diye. hiçbirine geri de dönmedim. amacım mazoşistlik değil. onun sayesinde doğacak yavruları kimler sahiplenir iyi bakarlar mı diye düşünmekten yapamadım bunu. dişi sahiplerini tanımadığım için yapamadım ki çok istiyorum oğlumun bi yavrusu benimle olsun. sokak köpeğiyle yapsın hevesini alsın diyenler bile var. kapabileceği hastalıkları (ki kanser de bunlardan birisi), doğacak yavruları düşünmeden. kusura bakmayın da ben buna vesile olamam. aynı şey sahiplendirmeye çalıştığım kedi için de geçerli. ayrıca şunu da belirteyim gittiğimiz veterinerler de (izmir ve ist daki veterinerlerimiz) sadece ilaç parasına sokak hayvanlarını kısırlaştırıyorlar. kaldı ki evde bakılıp çiftleşme ihtimali olmayan her hayvana kansere davetiye çıkarıyorsunuz. erkekler için de dişiler için de geçerli bi durum.

bir de bir sorum olacak. hep bize denk geliyor olamaz herhalde. dışarıdaki su kaplarına izmarit atan, kedi köpeğe tekme atan, yollarda arabaların çiğnediği hayvanlar size hiç denk gelmiyor mu? kedi yuvalarını fln parçalayan tipler?

son olarak kendi adıma şunu da söyleyeyim.evet kediyi kısırlaştırdık. belki sizin söylediğiniz gibi hayvanın doğasına aykırı bi hareket yapmış olduk. ama ben şu şekilde düşünüyorum. olur da sokakta kalırsa (ki çok şükür özelden msj atan, ilgilenen birileri var. hepsine tekrar tşkler) en azından 10 tane kedinin hayatını kurtardığımızı düşünüyorum. yine olsa çok ekstrem bi durum olmadıkça yine yaparım.

edit: bilmediğimiz kelimeleri kullanmazsak daha iyi olur. (bkz: şovenizm)

verilen linke baktım şunu buldum mesela, şovenizm;

1 yaygın olarak aşırı milliyetçilik olarak bilinse de genel anlamıyla herhangi bir gruba körü körüne bağlanmaktır.

2 en geniş anlamıyla şovenizm, herhangi bir gruba olan aşırı, nedene dayanmaksızın oluşan bağlılıktır; sıklıkla karşı gruba olan nefret ve kötü niyet duygularını da beraberinde getirir. richard dawkins abimizin yalancısıyım vallahi.


3 kendine uygun gördüğü mutlak davranışları, düşünceleri yücelterek karşıtı olan anlayışı itin götüne sokma durumu.

(bkz: )eksisozluk.com

cümlenin genelinden gayet açık belli ne anlamda yazdığın ama peki :)

aynı fikirdeyim

kaplan gibi kedi. maşallah. evi korur lan bu.

Son durum nedir yuvalandı mı?

Benim kedim de kısır erkek ve evde tek başına kalıyor. Ama başka kedilere karşı toleransı sıfır, direkt tıslayıp kavga etmeye başlıyor. Böğürüp bağırmaya başlıyor sonra da ağlıyor. Aşırı kıskanç. Cama gelen kediye mama vermeyi kestik mecburen, camdakine bile tepki veriyor, anlaşamadı. Sürekli evde olmadığım için de yavru kedi sahiplenemiyorum, döver bizimkisi diye. Yetişkin kedi daha güzel olurdu ama benim huysuz biraz daha toleranslı olsa gerçekten düşünebilirdim.

@Alt4y öyle durduğuna bakma :). bende ki bütün hayvanlar böyle. dışarıdan camış içleri bebek :))

@neferkitty sözlükten bi arkadaşla dün akşam mesajlaştık. ev arkadaşına soracak.eğer olumlu yanıt gelirse salı günü, zamanı gelen aşılarını da yaptırıp yuvalandırıcaz inş :)

Siz kedinize asi da yaptirmayin, sonucta genclikten olmek dogasinda varken derisinin altina kanul sokulmasi dogalliktan epey uzak bir sey. Bir sey soylemeyeyim dedim ama dayanamiyorum.

Hayvan ozgurlugunu savunuyorum, evcillestirme denen insanin bok yemesi de igrenc bir sey. Gelgelelim evimde 3 kopek 4 kedi var. Bu celiskili bir durum mu? Hayir. Ben bu hayvanlari insanlarin dogayi somurmeyi biraktigi gun disariya salarim ancak. Biz bir hayvani evcillestirip, once gereginden fazla uremesine sebep oluyoruz, kafamiza gore "guzel" olanlari cok uretip turun genetik dengesini bozuyoruz, sonra vay efendim kisirlastirma dogalarina aykiri. Bir kedinin kopegin basik burunlu olmasi da dogasina aykiri ama bir iran kedisi, bir pug gorunce ay cok sevimli diye dibin dusuyor?

(Bu yanit tek bir kisiye degil, e ama dogasi diye hayvan dogurtmayi normallestirenlere yazilmistir.)

Hala arıyoruz. Durum güncelleyim dedim :)

kedigiller sayfasını denedin mi?

hayvan dogurtmayi normallestirmek?
doğurtmak?

cevap içinde saklı

(Bu yanit tek bir kisiye degil, dogurtmak - diyecek kadar her şeyin merkezine insanı koyanlara yazılmıştır.)

en iyi ön kamera iphone'da diye biliyorum, yanlışsam birazdan laf sokarlar zaten, doğrusunu hep birlikte tekrar öğrenmiş oluruz

Iphone'larda Sony'nin kamera sensörü kullanılıyor, kendi teknolojisi değil yani. Sanırım telefon başına 20 dolar ödüyordu Sony'ye. Sony'nin kamerası da piyasanın en iyi kamerası. Ondan olabilir.

Sony kameralarını zaman geçtikçe beğenmiyorum, ben z2 aldım başlangıçta çok iyidi fakat sonrada 5s seviyesinde bile foto çekemedi özellikle akşam çekimleri.
Bence samsung bu konuda gayet başarılı arkadaşlardan gördüğümüz o bende note 4 aldım şimdilik iyi çekiyor gavur zamanla görecez.

Angelus spor konusunda saygımız sonsuz :)

ya yemisim cmosunu yemisim megapikselini.

tamam iphonedakiler kaliteli de image processor farki yaratiyor asil. bu ise temiz yatirim yapiyorlar, en net farki farkli telefonlarla hdr cekerek görürsünüz. ayni donanimsal özelliklere sahip iki telefonda dehset farkli resimler cikar.

ha bir de iphone kullanicilarinin cok ciddi efekt vs kullandigini söyleyelim, online sosyal medyada olup da oynanmamisina denk gelmek muhtemelen cok zordur.

özetle, ben kameranin en iyi olmasini degil, resmi en güzel isleyenin ödülü kazandigina inaniyorum.

insan fotoğrafları özelinde konuşacak olursak eğer bence bu söylendiği gibi donanımsal özellikten ziyade yazılımsal bir şey, yani resim işleme anında fark yaratıyor. ten rengini gerçeğe yakın ama biraz daha "sıcak tarafa" doğru kaydırıyor ios. o yüzden gözümüze daha tatlı, hoş, doğal vs. geliyor.

metabolizma boyle, survivor kaldirmiyor. yapacak bir sey yok.

sen merak etme bence, ışığı gördüm ben. :(

başkaları adına utanmak eylemini iliklerime kadar yaşatıyor bu tarz ahmak yapımlar.
ayrıca nöron ölmesi diye bir şey de gayet var.

bence başkasının ne izlediği hakkında ''beyinleri akıyor, salaklaşıyorlar'' diye tespit kasanlar cidden daha embesil (sana demiyorum)

gün içerisinde sayfalarca akademik makale de okuyorum, kitap da okuyorum, nat geo ya da discovery channel da izliyorum ama iki dakka sözlüğe girip saçma salak entry de okuyorum. survivor'ın sözlükteki o entryleri okumaktan ya da facebook'a girmekten bir farkı yok, ya da müzik dinlemekten, ya da bi soluklanıp kahve içmekten.

ya da duyuruya girip bu soruyu okuyup, cevap vermekten, duyuruda takılmaktan da bir farkı yok. abartanlar cidden çok komik.

tipik herkesin kendisini en zeki sanma sendromu.

belki adam uyuşmak istiyor, vakit öldürmek istiyor.

Not: nagihan ve morgülcüyüm.

Sen izle kardeş, sen izlemeye ve uyumaya devam et. Iyi seyirler, iyi uykular.

Herkesin "Bu da izlenmez be kardeşim" dediği bir şey olabilir, kimi için bu Acun, kimi için Recep İvedik, kimi için başka bir şey. Kafa dağıtmak için şeylerden kalitesiz olduğu için değil, daha kalitesizini izliyorum çok rahatlıkla ama Acun'u sevmemek için kendimce sebeplerim var. (Bu da "fare dağa küsmüş ve dağın haberi olmamış" durumu) Beyin de havuz problemi gibi geliyor bana, doluyorsa bir yandan musluğu açıp boşaltmayınca taşıyor bunalıp. Banu Alkan filmi dinlemişliğim var, saçma şeylere gevrek gevrek gülen bir insanım; kime laf edebilirim Acun izledi diye. Acun programların formatlarındaki ortak noktalar ve Acun'un kendisi benim için bir ürün tipini, bir ideolojiyi temsil ediyor ve bu ideolojiden hoşlanmıyorum. Derdim izleyenlerle değil, Acun'la doğrudan. Gün içindeki konuşmalarının çoğunu bu programların oluşturduğu insanlar var, bu nedenle de bu kanalın daha verimli kullanılabileceğini düşünüyorum.

Ama beynim hassas, güldürüklü bir şeyler izleyince formatı yiyip rahatlıyor; hakkaten sistem ayarlarının kendine gelmesi zaman alabiliyor.

benim de var nescafeyle. üniversitedeki final dönemlerimi hatırlatıyor, hiç içmiyorum artık o yüzden :)

bence herkeste var çağrışım durumu, koku hafızası, görsel hafıza, tat hafızası, bunlar hep geçmişte yaşanan olaylarla bağ kurup bilinç altından anıları çıkarır. bir yerde 10 sene önce kullandığın kokuyu alırsan 10 sene öncesine gidersin örneğin. ben de yurt dışında poşet su görünce aklıma gelmişti otobüs yolculukları geçen sene.

hazır pizza yiyince askerlik, kırmızı tuborg içince lise sonda dükkanda geçirdiğim günler vsvs çok var.

bende özellikle kokuda oluyor bu. Mesela Bleu de Chanel parfmü bana geçen seneki görev yaptığım okulu hatırlatıyor. Avon'un far away kokusu Antalya'yı... gibi.

paco rabanne ultraviolet kokusunu duyduğum anda 2005 yazına giderim hep. barselona'ya beraber gittiğim arkadaşım kullanıyordu o sıra. beyinde öyle bir tetik mekanizması geliştirdi, ultraviolet = barselona

insan beyni ilginç bir yapı azizim.

çikolatalı kahve içince askerliğim geliyor aklıma

bende skid row i remember you dinleyince 3 yıl önceki yazı hatırlıyorum ve o zamanı yaşıyor gibi oluyorum. garip bir his ama güzel.

"Birgün bir yerde aniden karşınıza çıkan bir koku, unuttuğunuzu sandığınız bir hatıranızı getirir aklınıza. Çok eskilerde kalma bir yer, uzun zamandır görmediğiniz bir dost ya da çocukluğunuzda yemeye doyamadığınız o yemekler taptaze bir şekilde belirir zihninizde. Nereden geldiğini anlayamadığınız anılar ortalığa dökülmeye başlar. Aynı Marcel Proust’un başına geldiği gibi. Proust bir gün annesinin ona hazırladığı ıhlamur çayı ve yanındaki madeleine kekinin tadına bakar. Keki çaya batırdığı anda çay ve kekin ortaya çıkardığı koku onu geçmişinde bir yolculuğa çıkarır. Un, şeker, tereyağı, ıhlamur kokuları onu bir anda halasının yanına götürür. Geçmişte de halasının ona sık sık aynı ikramlarda bulunduğu çocukluk yılları belirir zihninde. Bu duygular onu öylesine etkiler ki, kağıdı alıp yazmaya başlar. İşte Marcel Proust’un önemli eseri Kayıp Zamanın İzinde bu şekilde ortaya çıkar. Bundan böyle de bu yolla hatırlanan anılara koku dünyasında Proust Fenomeni denilmeye başlar."

aklıma direkt olarak bu olay geldi. :) benim yemekten ziyade kokularda başıma geliyor.

Evet koku hafizasi anilar ile baglantili :)
Ben dut kokusu aldigimda cocukken agactan topladigim ani hatirliyorum direkt.

home ve ses tuşuna aynı anda basarak dene bir de.

evet onu da denedim hiç bir komuta tepki vermiyor telefon.

Cihazın pilini çıkarıp yeniden takın. Aşağı ses tuşu ve home tuşu basılı tutarken son olarak güç düğmesini basılı tutun ve cihaz titrer titremez tüm tuşları bırakın. Kurtarma ekranı gelir.

Bizde de aynı sorun oluyordu, bir kaç defa cihazın açma kapama düğmesine saç kurutma makinası tutarak iyice kuruttuktan sonra açabildik. Telefonun suyla teması olmadı ama cepte taşınırken nemleniyor mudur nedir bir şekilde işe yaramıştı. Ama açarsanız da güvenmeyin bir an önce tuşu amir ettirin.

Akademik makale akademik kuruldan onay almış ve hakemli dergilerde yayımlanmış makaledir.

Bilimsel makale ise bilim hakkında yazılmış bir yazı, gazete köşesi, sözlükteki bilim içeriği olan herhangi entrydir, onay mercisi yoktur.

kaydın onaylanmaz ve ders alma işlemin tanımlanmaz. dolasıyla ders seçemez ve sınavlara giremezsin.

bir şey olmaz ders seçemezsin, o dönem ders almamış görünürsün, diğer dönem tekrar harcı ödeyip bulundupun dönemki dersleri alabilirsin geriye dönük bir şey olmaz, bu arada harçlar kalktı diye biliyorum ben.

Bu durum okuldan okula degisiyor. Ogrenci isleri gorusup kesin bilgi alin ne olur ne olmaz. Eskiden muhtardan fakirlik belgesi alindiginda para yatirilmasa bile kayit donduruluyordu. Belki yine vardir oyle bi sey.

servis size zorla hizmet/ürün satmıyor. servis bu durumu garanti kapsamında değerlendirmiyor olabilir, muhtemelen bir standartı vardır. neticede başka bir serviste ürüne bakabilir. tüketici mahkemesinin sonuç vereceğini düşünmemekteyim

Hotpoint ocak aldım, daha ocak kurulmadan sinir krizi geçirdim.

Sonra öğrendim ki SERVİSİ REZALET ÖTESİYMİŞ.

Hotpoint pişmanlıktır, mahkemeye ve amerikan başkanı dahil her türlü merciye başvursan yeridir.

keçenin yanması keçe içine konulan gres yağın eksik veya hiç konulmamasından kaynaklı olabilir. ayrıca keçe hasarlı montaj edildiyse yine su sızıp rulmana ulaşmış olabilir. veya direkt rulmandaki sorun nedeniyle (imalat veya montaj) rulman ısınıp keçeyi yakmış olabilir.

bence incelenmesi için aristona başvurun. geliştirme ofisleri varsa burda söküp inceleme yapabilirler. belki hatalarını kabul edip telafi ederler.

emin değilim ama insan beyni acı katlanılmaz olunca zarar görmemek kendisini kapatıyor. ona da koma mı denir bilinç kaybı mı denir bilmiyorum. acıdan bayılma muhabbeti işte.

kesinlikle bu konuda uzman değilim ama acıdan bayılıyor insan, e bayılmak gibi basit bi şeyle karşılayabildiği bu acı sebebiyle ölmez muhtemelen.

filmde görmüştüm ben, bişey şoku demişlerdi adam bayılıyordu falan.

sanmam. ölse theon greyjoy ölürdü.

Ölmez bayılır.

Sado Mazo olarak acıdan zevk ve haz alan arkadaşım var. Beyinde bitiyor çok şey.

Evet agri soku denen bir sey var. Fazla agri ile parasempatik sistem stimule oluyor siddetli agrida sok durumu uzayip kalp durabilir. Vakt-i zamaninda fizyoloji prof.u hocamizdan kesin bilgi yayalim.

Edit: bayilma da bu mekanizma ile oluyor zaten, bayilip ayilmasi hafif atlamasi demek yani.iskence olaylarinda filan filmlerde adamlar hep belli bi sure sonra bayilir mesela.

Bir de kolu bacagi kopan insanlar var ki siddetli kanama, travma ve yaralanma olaylarinda fazla miktarda salgilanan seratonin ile kisi aslinda agri hissetmez ve hatirlamaz bile. Geneli hipovolemik sok durumunda oldugu icin onlarda agri soku olmuyor, "o zaman kolu kopan nasil agridan ölmuyor " durumu yok yani. Buradaki agri iskence gibi saatlerce suren bir agrisal stimulus. Agrinin tipi de onemli, künt agrilardan ziyade keskin agrilar buna daha cok sebebiyet veriyor.

Acıdan dolayı felç olan insanlar var ama ölen var mı bilmiyorum.

Ölmez, bayilir +1

111 lira. sürekli 40 - 45 derece arası yanıyor.

kapı arkası askı veya koltuğun üstü.

306 TL geldi. Ev kalabalı ve büyük, sürekli açık, üşüyen insanlar ağırlıkta.

Sandalyeye asıyorum. Koltuk üstüne katlıyor da olabilirim.

210 TL geldi. Merkezi sistem, hayvan gibi sıcak. Yorgan diye bir şey hayatımızda yok. Görsek acaba bu ne işe yarıyor deriz.

Kapı arkasında askılık var pantolon, gömlek vb. asılacak şeyler oraya. Kazak falan gardırobun yanında bir kutu var onun üstüne.

150 lira, üşünmeyecek derecede açık, ısınıyoruz.

pantolonlar kapı arkası, üst baş dolaba, katlanıp yatağın üstüne ya da sandalyenin üstüne.

502 geldi, su sorularda hep dikkatimi çekiyor, en çok ben ödüyorum. Uzuyorsunuz

yerde mutlaka bir bavul oluyor, kotu onun üstüne atıyorum ya da çamaşır telinin ustune fıydırıyorum. kapı arkası askisi kullanmadigim seylerle dolu.

183 tl.

Camasirlik

384

dolap

124tl, doğalgaz sobası.

paltoyu kapı arkası askısına. pantolon'u askıya asarak dolaba. tişört, kazak vs asarak ya da katlayarak dolaba. ama bi giydiğim kıyafeti ikinciye nadir giyerim, onu da ekliyim.

330 tl

gardrop

70 lira. Ev 1+1 küçük, yalitim iyi bir de üstüne merkezi sistem. Ki ben sürekli üşüyen bir insan olduğum için tişörtle oturacak kıvamda açıyoruz peteklerı. Faturayı görünce baya şaşırdık tabii.

110 lira. Sadece geceleri yanıyor.

Askı.

Tek oda adam gibi ısınmadan 70.
Mekan: Eskişehir

Ben de kapı arkası diyorum.

61 geldi bu ay. akşam işten gelince yakıyorum. gece yatarken kapatıyorum. sabahları açılmıyor hafta içi. hafta sonuysa genelde açık hep. evim çok çok soğuk olmuyor. öyle olunca da kapıyorum. bu ay böyle 61 geldi. hayır, hiç üşümedim.

kapı arkası.

311tl 85m2 ev. kombi neredeyse hiç kapanmadı. istanbul. çok geliyor cebe ama yapacak bir şey yok :(

260 TL
1. Kat
Alttaki dukkan bos. Yüksek tavan.
4 Petek yaniyor. Evin sicakligi fena degil ama yerler soguk.
kapi arkasi

ucuz fiyatla koyman gerek 200'e aldığın botu 150-160'a koyarsan kimse almaz.

Zebramo gibi sitelerde gider sahibinden'den ziyade.

cekilmis gayfe'nin dediğine katılıyorum, hijyen bazında ürünler olduğu için kimse oralı olmuyor pek o yüzden albenisi olsun - alan kişiyi ikinci kez düşündürtmesin fiyatında olmalı.

letgo.com'u da deneyebilirsin, böyle şeyler çok ve pahalı da satıyorlar. belki sen de birilerini bulabilirsin. donanımhaber forumlarına başlık falan da açabililirsin ama ölücülerle uğraşman gerekebilir. :D

OLur, olur; ama gayfe'nin de dediği gibi ucuza koyman gerekir.
Bu, elektronik eşyalarda da böyle.
Gittigidiyor'dan çok daha iyisini aldığım için PC'min eski ekran kartını satışa çıkarmıştım da, ilk başlarda kimse ilgi göstermemişti istediğim fiyat üzerinden.
Fİyatı düşürünce pm'den mesaj manyağı olmuştum.

1 kez bile giysen 2. el satış fiyatı ürünün yarı fiyatıdır.

Ben bu şekilde yesyeni ve kullanmadığım pek çok şeyi sorunsuzca sattım, aynı şekilde 1 kez giyildi diye cekilmis gayfe'nin dediği gibi 200'lük malı 160'a almam gider sıfırını alırım.

Direkt %50'ye düşür fiyatı.

valla ben imkanı yok satılmaz dediğim bir bilgisayara ilan açtım, 3 günde ederinin üzerinde satıldı. neden ederinin üzerinde satıldı? mal sahibi öyle istedi öyle açtık ilanı.

yani düşününce ikinci el ile sıfırı arasında fark olsun ürünün durumu iyi olsun falan diyoruz da pratikte bunlara bakmadan alan insanlar da var.

sahibinden gerçekten etkili. koy ilanı satılmazsa da satılmaz. ayrıca letgo diye uygulama reklamları dönüyor onu da bir dene istersen

Kadınsan modacruz ve gardrops var.

Airties wifi modemim 4 kat asagidan bile cekiyordu. Laptoptan normal baglanabiliyordum.

Lınk atar mısın zahmet olmazsa

üst katsa kablo çekilmesi daha iyi olmaz mı ? ayrıca modem'in olabildiğince az engel görmesi lazım az engel olursa çekmemezlik yapmaz. duvarlar camlar kapı vs... burada sıkıntı kopmadır. kopma yapmayacak bağlantı sağlayan modem candır.

önerim asus ac68u :D

maddi durumunuza göre n17u

ortası n55u

ögrenci işi n14u

asustan vazgeçmeyin birebir değişim garantili 3 yıl.

@protrek laptoptan gırıcez kablolu olmaz :d

eğer telefonla girecek deseydiniz cümle kuramazdım ama 2050'deyizde enternet girişi yokmuş gibi bi cevapla karşılaştım. öncelik kablo sonrası kablosuz takılabilir maksimum verim için tabii ki önerilerim belli, kablosuza yönelik. geleceğe yatırımlık. tplink airties zyxel bunlardan biride olabilir.

laptopta kablo girisi bile olsa hic kullanisli olmaz. bu yuzden adama hak verdim.

Asus modem aldim ust katta goruntulu gorusmelerda sikinti yasadim. bu yuzden ekstradan soyle bir sey almak zorunda kaldim:
www.hepsiburada.com

interneti elektrik hatti uzerinden ust kata tasiyip kablolu ya da kablosuz olarak dagitiyor. bunu aldiktan sonra hic sikinti yasamadim.

dönünce burayı beğenmeyeceksin. ben egeye farabiyle gittim geldim. şu an okul olduğundan da pespaye geliyor

İstesen de gidemezsin birinci yılında.

Gidebiliyorsan erken git ki ders saydıramazsan falan toparlayacak vaktin olsun. 3 ya da 4. sene gidersen yeterince ders saydıramadığın zaman okulu uzatma riskin olur.

Benim bir arkadaş gitti geri de dönmedi orada burs bulup. Ben olsam şansımı denerim.

ce.istanbul.edu.tr

Surdaki yönetmeliği bi oku çok bilmiş birader, @i was made for you

@traveller , ne zaman gitti? Unide kaçıncı yılıydı? Bölümü neydi

Simdi basvurup 2. yilda gideceksin. Bence kesin git, zira derslerin sayilmasa, oradaki dersleri gecemesen bile son iki yil toparlama sansin olur. Son yillarda gidenlerin okul uzatma ihtimali cok yuksek oluyor, hatta benim donemimde bizim bolumde erasmus yuzunden okul uzatanlarin orani %100'e yakinsiyordu.

Gideceksen erken git + 1

Ben anlamadım, neden 2. Sene gidiyorum? Yönetmeliği okudun mu @evrim halkası?

Ben şimdi başvuru yapıyorum yani, şimdi gidemiyor muyum?

Sen daha okuduğunu anlamaktan acizsin, ne işin var Avrupa'da otur oturduğun yerde, bir de çok bilmiş demiş bana.

İÜ’de Örgün Öğretim ( 1. ve 2. Öğretim) Önlisans, Lisans ve Lisansüstü öğrencisi olan ve en az 1. Sınıfta okuyan öğrenciler başvurabilir.

Ne diyor burada, başvurabilir diyor, gidebilir demiyor, kapiş?

@sen neredeydin Üniversitede ikinci yılıydı hatırladığım kadarıyla. İlk yıl sınava girmişti ikinci yılda da gitti. İlk dönem gitti, ikinci dönem için Erasmus'u uzattı. Son iki yıl için de okuldan burs buldu. Sen İsveç'e gidiyorsun ve İsveç'te sanırım üniversiteler ücretsiz ya da çok ucuz. Ailenin verdiği parayla bile belki orada okuyabilirsin. Ben bu nedenle ilk yıldan git derim. Türk diploması taşıyacağına İsveç diploman olur. Diyelim olmadı, ne kaybedeceksin ki? Eğleneceksin, harika hocalardan ders alacaksın (ben Erasmus'ta derste öğrendiklerimi hala unutmuyorum, 7 yıl geçti), güzel arkadaşlıklar kuracaksın...

Düzenleme: Ben İngilizceyi asıl Erasmus'ta öğrendim!

@i was made for you; özellikle yazıyor mu orada, 2. senenizde gideceksiniz diye? Kapış?

@traveller çok sağol verdiğin bilgiler için. Peki o arkadaşının bölümünü biliyor musun?

Hatırlamıyorum aslında. Adını bile unuttum. Yalnızca kıskandığımı hatırlıyorum :)

Türkiye'den taşınınca iletişimimiz de kesildi :/

İstediğin zaman git, o kadar da fark etmiyor.

Yalnız gitmeden önce mutlaka ergenlikten çıktığından emin ol. Bu kafayla Avrupa'da tutunamazsın, haberin olsun.

hem farabi hem erasmus yaptım ve ikisini de son yıl ve dönemlerde yaptım. zirvede bıraktım yani. geri döndükten sonra kendi okuluna alışmada sıkıntı yaşayıp, bitse de gitsek moduna girebilirsin. Fakat imkanın varsa vakit kaybetmeden git derim. Zira benim yazdığım durum sadece bir öngörüden ibaret. Döndüğünde daha bilinçli olup daha olgun kararlar alabilirsin eğitim hayatınla ilgili.

git git bence git.

yalnıs yonlendırmek ıstemem ama 1. sınıfta erasmus yok hep bır yıl oncesınden oluyor bu yıl sınava gırılıyor obur donem yılında gıdılıyor. en azından bızım unıde oyle.

Erken git

@sen nerdeydin simdiye kadar

i was made for you değilim ama konuya dahil olayım dedim. Tepede kocaman yazmışlar 2016/2017 başvuruları diye. Hazırlığı sene ortasında geçmediysen birinci sınıfta gidemezsin işte.

Onun dışında okulun uzamasını istemiyorsan seçmeli dersin en çok hangi dönemse o zaman git derim ben.

Yonetmeligi okumadim, yuzyillardir ogrenciyim. Su an basvuru yapacaksin, donem basladi. Nereye gideceksin? Hangi ara sonuclar belli olacak, okulun islemleri bitecek, pasaportun-vizen hallolacak da gideceksin? Staj hareketliligi olursa belki yazin gidersin de o da zaten 1. sinifta olmaz.

Istanbul Universitesi onceden 1. sinifta basvuru almiyordu, son yillarda baslamislar.

Ofansif algilama her seyi, Erasmus'un iyi gecmez.

18 yasindan once siz sdece malzeme ucreti odersiniz, 18'den sonra tum tedavi ucretleri ozele giriyor. ( cok komplike ortognatik cerrahi ameliyatlarda daha farkli)

Marka fanatizmi degilim ancak bir donem cok arastirip en Starbucks'in metal olanlarindan aldim. 6 saate kaar sicak tutuyor ve kesinlikle akitmiyor. Renk ve model olarak da donem donem renkli metaller cikiyor, plastikler iyi degil. Metal olanlar genelde cok uzun olsa da farkli magazalara donem donem bakarsan orta boy guzel bir tasarim bulmak mumkun.

Outdoor ürünler satan mağazalarda bol çeşit oluyor.

karaköy'deki outdoor mağazalarından mı almıştın?
aladdin marka baya iyi oluyor, öneririm, bende hem termosu hem mug'ı var, en az 7-8 senesi vardır, hala süperler.

bende de starbucks'ın metal olanından var. türlü muglar denedim, ya sızdırdı ya sıcak tutmadı, paraya kıyıp starbucks'tan aldım, hala kullanıyorum. keşke başka bir alternatifi olsa :')

o zaman bir bakayım dedim starbucks'a ama internette mağazası yok galiba TR için :( bir ara o zaman gidip bakayım daha farklı alternatifler de gelmezse...

prntscr.com
prntscr.com

geçen gün carrefour'dan 22 TL ye 200 gr. Nescafe gold aldım. yanında da bu hediyeydi. gayet uygun boyutta. nesacefe'nin klasik baradağından 1-2 parmak fazla alıyor.

@janavarorion, gösterdiğin mug'ın boyutu gayet güzel gözüküyor aslında. kalitesi nasıl? sızdırmama ve sıcak tutma olarak başarılı mı?

gerçi evde nescafe tüketilmiyor hiç :\ olmadı son tercih olarak 22TL'ye alıp nescafe'yi de hibe ederim :)

Nescafénin hediye verdikleri bir süre sonra plastik kokuyor, ben hiç kullanmadan atmıştım. D&r'dan içi metal olan aldik, o da sizdirdi. En iyisi starbucks sanırım. Sizdirma, kokma yapmıyor en azından.

@fraise, bahsi geçen ürünün içi metal, dışı plastik malzeme, kapak starbucks'ta da olduğu gibi plastik yine, koku yapacağını sanmıyorum. şuan için sorunsuz kullanıyorum. sıcak su koyup ters bıraktım ve sızdırma da olmadı son 15 dakikadır :)

@loveinaflipbook, dışarıda test etme imkanım olmadı. kahveyi koyuyorum ve tahminen 20 dakikada sıcak sıcak bitiriyorum.

prntscr.com

Kullandım aynısını janavarorion, dıştan koku geliyor saçma şekilde. Başka bir çeşidi vardı, onun içi de plastikti, suyu koyar koymaz kokuyordu.

Primus pahali gelebilir ama performansi sizdirmazligi ici metal olmasi vs cok memnunum.

www.istanbulbilisim.com.tr şöyle bir şey var. hem oldukça uzun süre sıcak veya soğuk tutabiliyor, hem sızdırma yapmıyor. oldukça başarılı tavsiye ederim

duyuruda bu konu hakkinda sorulan milyonuncu soru ve ben de milyonuncu kere stanley markasina bakin derim. abd'den getirttim ben ama simdi turkiyede de var. starbucksa gore biraz pahali olabilir fiyatlari tam bilmiyorum ama parasini sonuna kadar hakediyor.

stanley veya thermos markasına bakın. pişman olmazsınız. çelik ve vakumlu olmasına özen gösterin.

Baglari ligaturle dikip o sekilde destekliyorlar. Genelde sporculara filan yapiliyor o yuzden herkese tedavi secenegi olarak sunmuyorlar sanirim. Bag yirtigi iyilesmiyor tamamen ama destekledikleri ligaturlerle yirtij uclar bir araya getiriliyor. Ama her eklemde bu yapilabiliyor mu bilmiyorum.

bende de vardı. doktorun biri ameliyat şart demişti, biri ise sadece profesyonel sporculara, futbolculara yapıldığını, ameliyat gerekmediğini söylemişti. fizik tedavi ile rahatsız etmeyecek düzeye geldi.

En basitinden, iyi birer arkadas olabilmek bence. Beraberinde anlasmayi ve iletişimi de getirir cunku.

En önemlisi hangisi dersen bence; karşılıklı güven, birlikte bir takım olabilmek ve samimiyet (3'ü ayrılmaz bir arada o yüzden tek madde evet),

Geri kalan önemli detaylar ise

-Beraber eğlenebilmek, yanında rahat olabilmek, aynı evin içindeyken daraltı gelmemesi ve hiç sıkılmamak,
-Yeri geldiğinde en yakın arkadaşınmış gibi her şeyini paylaşabilmen,
-Hoşuna giden gitmeyen her şeyi dürüstçe karşılıklı olarak orta yolu bularak konuşabilmek, yeri geldiğinde kavga edilse de asla karşındakinin samimiyetinden şüphe duymamak,
-Fiziksel çekim ve hem sosyal hem de ekonomik olarak dengede olmak -->gelir bakımından değil sosyokültürel ve yaşam standartları açısından uçurum olmaması. Aksi takdirde iki taraf birbirine uyum sağlayamıyor.

daha bir sürü detay var şimdi üşendim yazmaya asdasdsads

Ekonomik, sosyal denge +1
Kafaların uyuşması ve sıkılmamak.

Bir zaman sonra gelir eşitliği gelir seviyesi vs gibi konuşarın da önemli olduğunu söylrmişti bi arkadaşım. Sec mec ten uyumu bi zaman sonra bitiyor

"gelir dengesi" sdklfkjsdfjskjdfjksdf. acıyorum size.

bir sürü şey var, en güzeli olması gerekeni söyleyebilecek kadar yakın olmak, içinde tutmamak.

yaptığın bir espriyi açıklamak zorunda kalmamak.

Hayat arkadaşım tahsilsiz olabilir ama benimle Steven Wilson dinliyorsa, Umut Sarıkaya karikatürleri okuyup kahkaha atıyorsa, yatakta da uyumluysak (ten uyumu değil, zevk uyumu, aynı şeylerden zevk almak) gerisini sallamam.

müzik.

hayatının fon müziği o olmalı.

sevgi > saygı > güven > sadakat > iyi vakit geçirmek > seks > ıvır zıvır

5-1 kurali.
yapilan 1 hatali harekete karsilik, 5 dogru hareket varsa, bu iliski korunuyormus.
yani kotu hareketlerin yikici gucu bes kat.
dogru harekete ornek; beraber gulmek, ten temasi, guzel sozler, vs.
kotu harekete ornek; asagilamak icin kullanilan sozler, ..

kadın "saygı" görüyorsa ve "cinsel doyum"a ulaşıyorsa o ilişki her türlü yürür. yoksa yürümez. erkek seviyorsa gerisi çok önemli değildir.

Başta saygı ve güven, bunların temelinde beraber gülüp eğlenebilmek ve ten uyumu seviyeleri birbirine yakın olmalı. Tek başına ortak zevkler, tek başına çok iyi arkadaş olabilmek asla yeterli olmadığı gibi tek başına ten uyumu da en önemli şey değil. bunların dengesi iyi olmalı. Ay ne çok ortak yönümüz var dediğimiz herkesle ömür geçmiyor malesef.

önce karşılıklı sosyal değer ve
sonra karşılıklı fiziksel beğeni. işte seks meks
sonra ortak hayat görüşü.
sonra kalp kırmamayı bilmek.
ve başından sonuna sıfır yalan

kupigometa +1

ek olarak: sağlıklı iletişim kurabilmek. hepimizin muzdarip olduğu ortak konu bu olsa gerek

en önemli şey dünya görüşünün benzer olmasıdır. bir de seks. bu ikisi oldu mu ilişki yürüyor.

herşey çok önemli. her konuda bir denge sağlamak gerek. maddi manevi . sosyal hayat, aile.. bir sürü şey. ortak zevklerden bir hayat kurdunmu gerisi geliyor .

Saygı diyeceğim basit kaçacak ama O'nun senden ayrı bir insan olduğunu kabullenmek, zevkleri, düşünce akışı ve değerlerinin farklı olduğunu kabullenmek. Olduğu şeye izin vermek ve öyle sevmek.

Cinsel çekim ve problem çıkarmayı meziyet saymamak.

bence arkadaşlık, dostluk. sonra ten uyumu.
zaten birlikte gülüp eğlenmek, maddi-manevi sıkıntıları paylaşmak, ortak zevklere sahip olmak vs, bunlar en iyi arkadaşınla paylaştığın şeyler.
en iyi dostun olduğunu düşündüğün birine aynı zamanda duygusal olarak bir şeyler hissetmek, karşındakinin de böyle hissetmesi bence ideal ilişki.

iletişim
sevgi
saygı
sadakat
özveri
görüşlerin uyumu
beraber eğlenebilmek
ten uyumu

huzur.

normalde diş hekimleri muayeneye ücret almıyor ama bayındır hastanesi alıyor olabilir. dolasıyla apsenin drenajı yapılmadıysa sırf muayene ve temizlik için o ücret alınmış. Film çekildiyse onu da ilave etmiş olabilirler. Diş taşı temizliği de detertraj kapsamında ise TDB fiyat listesine göre 200 tl civarında tutuyor. Buna gittiğiniz yere göre ilave ücret çıkarabiliyorlar. Fiyat çok uçuk değil ama daha ucuzu var mıdır derseniz kesin vardır tabi. Dijital röntgen için ücret almayan yerler de olabiliyor.

www.tdb.org.tr

Oha, sadece röntgen ve diş taşı temizliğine 250 TL. istemişler. Diş taşı temizliği zaten düzenli gidilen diş doktorlarında dolgu/kanal tedavisi/kaplama sonrası ücretsiz yapılan bir işlem. Panaromik röntgen 50-60 Tl. aralığında. Bildiğin soygun bu bence.

bayındır hastanesi pahalı bir hastane.. göz muayenesine sadece muayene benden 150 tl istemişlerdi. başka yerde 30 tlye yaptırdım.

linkleri açamıyorum ama koşu ayakkabısı almak istiyorsan decathlon'da kalenji / ekiden var. bir yıldır kullanıyorum, acayip memnunum, 50 lira bir şey :)

abi kaliteli bir şey olsun be :)

altı aydır haftada 3-4 kere ortalama 4-5km koştum onunla :) ekime kadar açık havada, ekimden beri salondaydım :) bana mısın demedi daha. rahatlığı filan on numara.

ya decathlon iyi diyelim tamam :), bunlardan alsanız hangisini alırdınız? iki tane ama :D yakınımda decathlon yok :)

Birinci tercih 3, ikinci tercih 5 derim tip olarak.

6

1 ve 2 dışındakiler çok klasik.
bakınca, durgunlaşıyorum.
1 ve 2'ye bakınca, enerjiyle dolmuş gibi hissettim.
dolayısıyla 1 ve 2 diyorum.

Puma kısa sürede dağılıyor, kaliteli olsun diyorsanız Puma tavsiye etmem.

Sıkıntı yoktur diye düşünüyorum.

Nadiren bana da oluyor, kendimi kasıyor olabilirim farkında olmadan o sıra gevşiyorum diye düşünüyordum.

bir sıkıntı olmaz ondan. bende ve çevremdeki birçok insanda da var bu sorun. pek de sırun sayılmaz aslında.

20lik dişlerin röntgenini kontrol ettirin derim. bazen yanlış hareket eden 20lik dişler de benzer şekilde semptomlara sebep olabiliyor.

bende de var aynı durum, hatta ilerlemiş vaziyette. Doktora gittiğimde gece dişlerini sıkıyorsun demişti.

doktora gitmeni tavsiye ederim. Diş sıkma problemi varsa bir dişlik veriyorlar geceleri takıyorsun.

Cene ekleminde problem oldugu icin o ses geliyor.

Azeroth +1

bende de vardı. Hatta bütün elma yiyemezdim de dilim dilim keserdim. Bazen çenem kitlenirdi. Sonra yirmilik dişlerimden birini aldırdım ve artık herhangi bir sıkıntı duymuyorum.

15 yıldır var. hiçbir şeye etkisi yok. sadece esnerken de değil, yemek yerken ağzımı bir parça büyük açsam çat çut hemen.

mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz.

@azeroth çıtlayan taraftan 2 yıl evvel yirmilik diş aldırmıştım. zorlu bir ameliyattı. o esnada cene eklemim zarar mı gördü acaba?

bende de oluyor 10 yıldır. şişmdi diğer yorumları okuyacağım çok merak ettim

benim de oluyor ara ara özellikle hayvan gibi esnediğimde. alıştım artık.

@neferkitty+1

Bir dis hekimine muayene olun. Gerekirse o cene cerrahina yonlendirir. Gece disleri sikmaktan, cene yapisinin bozulmasindan kaynaklaniyor olabilir. Su an zararini gormuyor olsaniz da ileri yasta sorun çıkarabilir. Ayrica dis sikmaktan kaynaklaniyorsa disinizde catlaklar bile oluşabiliyor.

geçmiş olsun çok sinir bozucu bir şey. bende ağrılı versiyonu vardı ve 20'lik dişlerden kaynaklandığı anlaşılıp diş çekilince düzeldi.

20'lik dislerimin birini cok zor bir ameliyatla aldilar. O gunden beri cenem kitlatip durur sert bisey yiyince. (Sert ekmekten yapilmis sandviç yerken mesela) hatta odada baskasi varsa ve sessiz bir ortamsa baskalari da duyuyor. Son 7 senedir böyle.

Benden daha kötü degilsindir merak etme. :)

20lik dişlerim çıkıyor, çıkmaya başladığından beri de bende de arada geliyor malesef. korkuyorum yaw napcaz bu dişleri? üsttekiler iyi güzel çıktı da alttakiler...

ay ortası gibi çene cerrahisine gözükeceğim. o zaman editlerim. hepinize geçmiş olsun arkadaşlar.

@chitosan benim de 20'lik diş ameliyarından sonra arttı sanırım. hep gömülü hem yamuktu dişim, çok zor aldılar.

Bir iki yaşında erkek kediler öyle olur, dişilerin kafa aşırı büyümez.
Norveç kedisi filan değilse, dediğim gibi, erkek kedi.

genelde erkek kedilerin kafaları dişilere göre daha büyüktür.

ben fare yiyenlerin kafasi buyuyormus diye birsey duymustum, ne kadar dogrudur bilemem.

erkek sarman kediler :d

erkek kediler genelde koca kafalı ve dişilere nazaran sayıca az olur. kuyruğun altındaki sarımsaktan anlaşılabilir dişi/erkek olduğu.

Kedinin kafa sekli cinsine gore degisiyor. Benim kedi erkek olmasina ragmen minicik ve ucgen suratli, mahalledeki disi kedinin kafasi kocaman ve yuvarlak. Cinsiyetten ziyade kedinin cinsi daha onemli sanirim. Sokak kedileri kirma olduklari icin cesit cesit irk ozelliklerini gormek mumkun.

Bir de benim kedi british-bengal kirmasi kafasi kucucuk ama vucudu devasa buyuk tipe baksan normal tekir mesela. Kafasi vucudunun 1/50'si filan sanirim.

Ankara'daki komsumuzun sarman kedisi daha da buyuktu ki o da sokak kedisiydi.

Bengal kirmalari genelde buyuk irk oluyor ama yavruyken anlamak sokak kedisinde cok zor, biraz sans isi. Ne cikarsa artik.

45 lira. normalde de 40-50 civarında geliyor zaten. iki kişiyiz.

17 normalde de 15-25 arası zaten.

tek kişiyim, 35-40 gibi öderdim hep bu ay yine 38 gelmiş.

25 lira 3 kişi. Günaşırı da duş alıyoruz. Genelde de 25-35 arası geliyor zaten.

Merak ettiğim bir konuydu bu, fraise gündeme getirmiş.

Tek kişi kalıyorum, 42 lira gelmiş. Neredeyse sadece duşta kullanıyorum suyu. Garip. Öncekileri ikiye katlamamış.

30. tek kişiyim ben hala.

şu son zamanlardaki fatura duyurularını okuyorum da, garip geliyor yazılanlar. bana önceki zamanlarda ne geliyorsa, yine aynısı geliyor çünkü. elektrik 40, doğalgaz 140, su, 30, teledünya 77. bu ay da değişen bir şey olmadı yani.

Mermize, bize de hep standart geliyor zaten, o yüzden şaşırdık. Hatta 'aaaa bu ay çok gelmiş, 23 lira'diye dalga geçerdik şu faturasıyla. Birden iki katı gelmesine şaşırdık. Kademeli artsa neyse.

28 gelmisti, tek yasiyorum ama benim hem banyo hem de mutfak muslugum akitiyo

28 gelmişti sanırım

Ankara için de gecen aykinin neredeyse iki katı su faturası geldi. Biz de şaşkınız. Bir tek biz de değil, etrafımdaki insanlar da hep aynı durumdan bahsediyor.

facebook yazışmamızı aynen kopyalıyorum
Elektrik
Supurgesini kapağını saklsmis
Bu sabah odaya geldi onu bul aksama kadar kötü olur dedi gitti
Eşi geldi soyledim
Oda aradi
Saklamış kadın bir yere
Benim üzerime yikacak
Sorum ariyor
600 mis kapagi
Tehdit etti
öyle bi dünya yok
saçmalıkda
iftira attı demek

Evt
Manyak ta
ayrıca o nasıl kapak
o kadar pahalı

Evt
Hesaplamis
Kaybolmaya once
söyledinmi kocasına böyle böyle diye

Kapak 600 lira ne allasen bosch elektrikli süpürge bile 400 tl kadın bakıcıyı saf bulmuş iyice. Bunlardan her türlü kötülük beklenir, arkadaşın kendisine yeni iş arasın acilen.

kapak değil süpürgenin fiyatıymış

Bu nasıl bir yazım şekli be.

Soru ne?

soru onu bulmadan maaşını alamazsın diyormuş ne yapabilir bu haklılığını nasıl ispatlar?

marka modelini yazsın buluruz kapağını parçasını.

sigortalı mıymış sigortasız mı? sigortasızsa ben de sizi maliyeye şikayet ederim desin.

zaten bu 3. ayı yatırdıklarını söylüyorlrmış sigortayı

bilgisayardan bir bakın yatırmışlar mı?
maaşını elden mi alıyor, alamadığını kanıtlayabilirse yine çalışma bakanlığınına şikayet edebilir.

bankaya yatıyorlarmış

yarın bakacakmış edevlet şifresi alıp

iş son haddeye geldiğinde eğer paramı vermezseniz tv yi kırarım desin... polise şikayet ettiklerinde tv düştü kırıldı der...

Diş hastanesi aciline git. İğne yapar uyuştururlar. Sabah da gerekli işlem yapılır.

Mobilim edit'leyemiyorum: Şimdi gitmezsen gece gideceksin. Bir an önce git.

arada dişlerini fırçalamayı deneseydin bu durumda olmazdın.

Acile gitmekten baska caren yok kanal tedavisi mumkunse yapilir sinir alinmadan ya da kurtulmazsa cekilmeden o agridan da kurtulamazsin, gecmis olsun.