hukuksal konulardan çok anlayan biri değilim ama öyle bir olayda babanın imzasının yüzde bi milyon gerektiğini sanıyorum, öteki türlü yok artık öeh.

bana sizinki biraz atıyor gibi geldi.

Arkadaşınızın ciddi psikolojik sorunları var, bunlara kendisi de inanıyor.

İki taraftan biri feci sallıyor.

bu olayi istisna olarak tutarsak hayatim boyunca hicbir yalanini yakalamadigim biri bahsettigim kisi. beni hikayesine inandirmak icin de hicbir gecerli sebebi yok. hem olaya en son inanacak adamin ben oldugumu biliyor hem de coktan olup bitmis bir olay oldugundan mesele zaten maddi bir beklenti icerisinde de degil. olaydan bahsederken sinirleniyor, gozu filan doluyor hala. insanlarin muhabbet susleme huyu vardir, eyvallah. ama olmasi cok zayif ihtimal bir olayi en bastan yazarak anlatmak da mantikli gelmiyor hic bana. ya kizla oglan fena kerizledi bunu o zaman ve olay icinde derin bir ukte olarak kaldi.. ya da dediginiz gibi psikolojik sorunlari var o halde.

ya hadi inanalım komple neyse de sizin ki 20 milyar kadar borcu o yaşında ne sürede nasıl toplayıp geri ödemiş, o kısmı çözemedim ?

14 yaşımdayken okumadan bir kağıt imzaladım. imzalatanlar her şeyi çok iyi düşünmüşler, imzaladığım maddelerden birinde sakıp sabancı'nın bana vekalet verdiği de yazılıymış. sonra 800.000 milyar dolar trilyonluk icra geldi. sabancı'ya gidin o ödesin dedim. sabancı'nın adamları geldi. kürekle vurdular. ışıkları kapayıp vurdular. kimin vurduğunu göremedim. fenaydı yani.

@atesikus
:)) hikaye bir nevi oyle, evet. parayi bulma konusuna girince cikamiyor isin icinden zaten. esya satmis bir suru, arkadaslari esya satmis yine. bircok karanlik ise bulasmismis filan. abuk bir hikaye. biri gelse bunu anlatsa bana kesinlikle inanmam, su an da zerre inanmiyorum lakin. ama boyle bir konuda bir insan niye yalan soyleme geregi duysun ki? anlatinca hic de bravo lan filan demeyecegimi biliyor, e ciddiye de almadim.. o halde?

neyse ciddi cevap vermek gerekirse, bazı insanların öyle bir yönü oluyor, sırf dinlenmek için aklına gelen yarısı gerçek yarısı yanlış-yalan-sallama-abartı şeyleri anlatıyor. yani seni etkilemek, ona hayranlık duyman, "vay be neler de yaşamış" diye düşünmen falan gibi bir isteği olmayabilir aslında. sadece anlatmıştır. sen üzerine düşünüp kafa yorunca, konuyla ilgili sorular sorunca da, yeni şeyler uydurup onlarla açıklamıştır.

mesela benim babam biraz öyle bir insandır. hiçbir kötü niyeti yoktur, arkadaş ortamında tanışsam "sevimli palavracı" diyebileceğim bir adamdır. 1 ay falan önce aile büyükleri arasında metrobüslerde ne kadar gereksiz bir şekilde para çarçur edildiğinden laf açıldı. ve babam, hiç aslında gereği yokken, sadece kendisinin o konuda en fazla bilgiye sahip olduğunu göstermek için atlayıp aslında çok da bilgisinin olmadığı metrobüslerin şanzıman sistemi hakkında bir şeyler anlatmaya başladı. yarı doğru-yarı yalan şeylerdi. dinleyenler de biliyordu. ama işte maksat sadece dikkat çekmek, engin bilgi sahibi, deneyimli gibi bir izlenim bırakmak.

neyse belki saçma gelmiş olabilir ama arkadaşının durup dururken bunları sallaması bana bunu hatırlattı.

house emmiden gelsin: everybody lies.

kabullenmek zor oluyor ama böyle yani. arkadaşınız fena sıkmış. en kötü ihtimalle "o zaman isin bileni bircok adama danistiydim" cümlesi yalan.

çocuk 16 yaşındaymış, bu dediklerine, 'vekaletini bana veriyormuş'a inanmış olabilir. Şimdi de gururuna yediremediğinden hala inanmaya devam ediyor olabilir.

babasının vekaletini kendi kendine mi vermiş sizinki ? babasının reşit olmayan oğluna vekalet verebilmesi için mahkeme kararı ve bizzat babasının imzası gerekli.

isin oyle olamayacaginin ben de farkindayim. daha cok babasinin vekaletine ihtiyac duymadan bir cocuk borclu duruma getirilebilinir mi, onu merak etmistim. ya da tehdit olusturacak herhangi bir baska unsur? o kadar guvendigim biri olunca bu denli sacma bir olaya bile sebep aramak zorunda hissettim kendimi ama sanirim yok. :)

İki türlü de mümkün değil. Başka bir olay var bence işin içinde. Arkadaşların dedikleri gibi yalanla ilgi ve dikkat çekmeye çalışıyor olabilir.

Senaryo kötü ztn:)

tek numarası 3d

filmin bir şeye yaradığı yok zaten.
arkadaş demiş tek numarası 3d

filmin tek numarası 3d, fakat en iyi 3d film de kendisiydi işte görsel anlamda. vizyondaki pek çok 3d başlığı altındaki film çok da 3d değil ya da kötü, avatar fena derecede iyiydi görsel anlamda, üç boyutu iyi vermişti.

yanlis hatirlamiyorsam kadin aralarina girmis ama yine de bir derece dislanmis ve dolayisiyla bilgi toplayamamisti diye hatirliyorum.

i serisi işlemciler 100 dereceye kadar çıkabiliyor normal o. Onun dışında zaten bir sorun olsa, bilgisayar ya mavi ekran hatası verir ya da kendini kapatır, yani bir zararı yok

metro 2033 de benim pc kapanıyor :p

normaldir. Fanlari falan temizlerseniz rahatlar nitekim.
Mesela gecenler okuz gibi ufledim fan cikis/girislerine, hic bir sey yapmasam bile yanmaya(70 derece - sörf falan, 80-90 oyun oynarken) ve fani hizlandirmaya baslayan makine, artik oyun oynarken bile fani hizlandirma(gurultulendirme) geregi duymuyor.
Dedim vay be ne kuvvetli nefesim varmis.

şunların linkini verseydin daha iyi olurdu aslında. kim arayıp bulucak şimdi onları.

1

özelliklerini yazmamış... aaa +1 @1

neyse en ucuzunu istiyorsan o zaman ucuz olanını alacaksın demektir :)

asusu kullanıyorum. hatta ofiste 5 kişide var o modelden. hepimiz fazlasıyla memnunuz. hiç ısınmıyor meret. tasarım vs de gayet güzel. mimarisini sağlam oturtmuş asus demek ki. diğerini bilmiyom.

öncelikle fiyat aralığı geniş, seçenek yok denecek kadar az. (git: 301924) şuradaki seçenekler gayet güzel, cevabıma da göz atarsan ihtiyacın olanı bulabilirsin sanıyorum ki.

asus fiyat-performans konusunda candir.

asus diyen arkadaslara tesekkurler.
bykush'a da baglanti icin tesekkurler.

sonucta orta bir yol bulundu, gereksinim duyulan minimum ozelliklere sahip (yeni i5 islemci, 4 gb hdd ram, 15:6'' ekran) bir asus (K53S) daha uygun bir fiyata (1500tl - vergi) alindi.

herkese tesekkurler.

Şöyle birşey var:
www.flypgs.com

(bkz: bulucak.com)

sunexpres

onurair'a da bakın atatürkten herşey dahil 67tl'ye bilet oluyor bazen

o yolu 11 yıldır gidiyorum geçenlerde pegasusta kampanya vardı. 20 tl izmir vergiler dahil. 5 tane aldım hemen. perşembe veya cuma akşamlarına denk getirdim, dönüşler de pzt. sabahın körü veya pzr akşam. mis gibi oldu. yansa da üzülmem. en iyisi pegasusun bültenine üye ol. indirim olunca atla hemen. onun dışında güzel izmir ve kent nilüfere göre 5tl daha ucuz olabiliyor. acentedeki eleman da seni severse bilet sıkışıklığı olunca fln yardımcı olabilir. bi de nilüferin kamil koçun fln yol kartı var. ufak indirimler veya 5 gidişe bi gidiş bedava gibi faydaları olabiliyor. bi de internetten alırsan otobüs biletini 3-5 tl daha ucuza geliyor. bayram zamanları bilet kalmayınca esenlere gidersen bi şekilde bi turizmden yer bulunuyor.

pegasus. en fazla 60 verdim.

onur air herşey dahil 49a almıştım kışın.erkenden kovalamak lazım.

şuanda da 29 a var. 19 a aldığımı da bilirim.

divxplanet

yanlış anlaşılmasın indirmeden izleyebileceğim site arıyorum.

zor is.
altyaziyi indirip, video oynaticinin uzerine suruklemek bulmaktan daha kolay olacaktir.
Yeni sezon degilse zaten butun sezonun altyazilarini bir kerede paket halinde indirebilirsiniz divxplanet'ten.

cd surucude sorun olabilir. kurulumu cd/dvd'den yapmak istediginizi varsayarsak.

sayet oyle ise usb'den kurulumu deneyin bir de.

masaüstü bilgisayarsa bir arkadaşınızın cd/dvd sürücüsünü alıp, kendi bilgisayarınızda deneyebilirsiniz. (harddiski söküp başka bilgisayarda temizledim dediğinizden yapabileceğinizi varsayıyorum.) laptop ise bir usb dvd sürücü bulup onunla deneyebilirsiniz.

bad sector olmasi olasiligina karsin, format kismini hizli olan degil de normal olani secin(varsa oyle bir secenek tabi).

Onun disinda buyuk ihtimal cd/dvd surucusu yalan olmus..

@natnan normalde format yaptım zaten. bad sector olması zor çünkü daha alalı bir sene olmadı, çok da sabahlara kadar kullanmadım bilgisayarı.

@entrapmen, @inheritance, @natnan, farklı cd-dvd sürücü ile tekrar deneyeceğim. olmazsa sarı lira vereceğim, karakola gideceğim.

Yazıp rahatlıyorsunuz başka da bir işe yaramıyor. Ben iki firma şikayet ettim ikisi de aradı beni. Biri bizi affetmeniz için kitap göndereceğiz dedi istemiyorum dedim önce, sonra ikna olup verdim adresimi ama gelmedi hiçbir şey. Diğer firma da gelin bir kahvemizi için dedi arayıp. Bu kadar. Sonra da müşterimizle konuştuk sorun çözüldü yazıyorlar şikayetinizin altına. Siz de hayır çözülmedi yazamıyorsunuz çünkü kapanmış oluyor şikayet kısmı hatırladığım kadarıyla.

evet, cevap beklerken ben de biraz araştırdım. maalesef bu şekilde işliyormuş. şikayet için hiç uğraşmayayım o zaman. gerektiğinde mahkemeye başvurulur. teşekkürler.

Ben rahatlamadım bile, bana mail gönderildi diye bildirmiş firma ama gelen giden yok. Ayrıca sorunum da 1,5 aydır devam etmekte. Aslında şikayet.var sitesini şikayet edecek bir site de olmalı:)

carrefour'u şikayet ettim. aldığım dolap ve şifonyeri söz verdikleri zamanda teslim etmediler, sonra farklı renk göndermeye çalıştılar, en sonunda da yanlış renk olan modeli pos çekmişiz diyerek iptal ve yeniden ödeme için beni ayaklarına çağırdılar. ben de yazdım şikayetvar'a. şöyle söyleyeyim, son durum "gelmeniz gerek, istediğiniz renk modeli de 1 hafta içinde temin edebiliriz" iken, şikayet üzerinden 24 saat geçmeden istediğim renkte ürünler evime hem de cumartesi günü olmasına rağmen teslim edildi. tabi burada keramet biraz da carrefour'da.

bence gayet iyi çalışıyor şikayetvar.com her şikayet yazdığımda, digitürk olsun hp olsun diğer firmalar olsun. sürekli geridönüş yapıldı ve sorunlarım çözüldü. sanırım sizlerde problem var.

vala en azindan firmalar ariyorlar. Cozmeseler de her zaman, bir ilgi var. Hic yoktan iyidir.

(bkz: danışıklı dövüş)

şikayet merkezi markaların ve sitelerin hatalarının kullanıcılar tarafından kaydedildiği bir çözüm platformudur. isteyen herkez üye olabir.

sikayetmerkezi.com

zaten cok az universitede var o bolum. Ben atilim universitesinde okudum ankarada. Ancak yazilim degildi bolumum. Hatta isletme fakultesi mezunuyum. Ama yazilim artik sektor haline geldi. Yani hersey yazilimlasti. Atilim universitesini tavsiye etmem. Her ne kadar muhendisligi cok iyi olsa da atilim universitesine kesinlikle gitmeeeeeee. Dusunmeee!

bilg basinda kod yazarsin, sonra da yazilim tasarlamaya baslarsin falan.
bilgisayar muhendisliginin daha spesifik kismidir. Bilg. muh'de biraz donanim, biraz teori(automata vs.)- gerci normalde bilgisayar biliminde olmasi lazim - gorursun ama az cok ayni isi kaparsin. Cogu bilg. muhendisi yazilim muhendisligi yapiyor zaten mezun olunca.

bilgisayar mühendisliğinin teorik dersler ve elektronik dersleri yerine daha çok yazılım öğretilen hali gibi bir şey.

bütün insanların hayatı barış içinde yaşadığını hayal edelim.

hicbir kurumsal din olmazsa, totem ve panteizm olur yine de. sineklerin tanrisini okuyun, orada anlatiyor.

shire'daki gibi olabilirdi belki..

Sometimes i'm dreaming of a world, all people understand each other perfect. Yes, i would dream. Imagine all the people dancing and touching each other, communicate in a joyful harmony.

din kavramı olmadığından cennet cehennem de olmazdı böylece insanlar cehenneme gitme korkusu çekmeyip bol bol kötülür yapardı. din denen şeyin icadı bu değil miydi ztn :)

ben hiç endişelerim olmıyacağını, huzurlu olacağımı filan düşünüyorum.siz ?

abartmayin canim, dunyanin tek sorunu din mi zannediyorsunuz?
ki din olmasa insanlari kandiracak baska sey bulurlardi. Mesela para gibi!?

family guy 8x01'de buna değiniliyordu sanırsam ucundan. istiyosan bi göz at.

din olmasaydı yine kullanılacak ve kavgası yapılacak şeyler bulunurdu. para kavramı en büyük etken zaten...

çok farklı olacağını sanmıyorum ben insanlar din yerine başka bir şey bulurdu gibi. Ahlakın dinle çok da alakası olmadığından insanların eskisinden daha fazla "kötülük" yapacağını sanmıyorum (bkz: din adına yapılan katliamlar) vb. İnsanlar öbür dünya masalına kanmadıklarından bu ellerindeki tek ömrü iyi geçirmeye çalışırdı herhalde .Yalnız burada dışarıdan hacı, hoca, dindar görünen insanların üç kuruş para için yemediği bok olmaması gibi ilginç olay var ama (bkz: esnafların çoğu). Beynimiz açısından düşündüğümüzde ise en alt katmandaki inanma bölgesi hala durduğuna göre insanlar bir şeylere inanmaya devam edeceklerdir .benim düşüncem dinin yerini yavaş yavaş paranın alacağı yönünde. sonuç olarak mümkün olacağını hiç sanmıyorum, yine de olsa bile bir dine inanmadan yaşayamayacak milyarlarca insan var. Onlar için Ateizm ya da diğer dini görüşler bir alternatif değil din hayatlarını tamamen etkilemiş durumda. bu durumda intiharlar oldukça artacaktır diyorum. Buradan dinsizlik kötüdür insanları öldürüyor şeklinde bir şey dediğimi düşünmeyin demek istediğim dünyadaki insanların pek çoğu inanmadan yaşayamayacaklardır. Tabii incelenmeli bu konu eğer aile ve çevreden dini bir eğitim alınmadığında her insan dinsiz olabilir mi? Ya da -ki buna inanmıyorum- her insan doğru koşullar sağlanırsa mevcut dinini bırakabilir mi? www.facebook.com bakın burada dinler ve tanrılar evrimsel olarak ele alınmış ve bilim bu olguya bu yönde bakıyor.

İnsanlar haksızlığa uğradığında Allah cezasını verir diyerek boşvermez, hakkını arardı. Emin olun bu çok şey değiştirirdi.

Din, bana kalırsa az buçuk gerçekçiliği içeren her türlü topia'da aşılması/aşılmış olması gereken bir engel olarak var olacaktır.

oynamadım ama, boş kovan falan olmasın case 9mm dediği ? powder rifle barut zaten. belki kendi mermini yapıyorsundur reloading bench de ? İsimlerden ve oyunun konseptınden anladığım bu.

uğraştım beceremedim ki benchi kullanmayı

oynadim ama oynayali biraz oldu. Ama hatirladigim kadariyla arnatuile'nin teorisi dogru.
Yine yanlis hatirlamiyorsam, tamir olayi direk diger silahlarla oluyor. Yani iki tane ayni silahtan varsa elinde birini kullanip repair(ya da onun gibi bir) skill ile tamir ediyorsunuz. Veya saticilara para dokuyorsunuz.

Vize görüşmesinde belgeleri verirken uçak bileti sormaları manasızlığın önde gideni.(bunu ingilizce yazamazdım) Sen tut vize vermeden uçak bileti iste. Gidip gideceğimi bilmeden ne diya alayım ben bileti. Ulan zaten havayolu şirketleri biletleri ölseler iade etmiyorlar. Vize görüşmesinde bi kızın bu yüzden o kadar sıkıştırmışlardı ki kız düşüp bayıldı. Bak yine aklıma geldi delirdim ya.

italya vizesi için o sırada ssk'lı olarak zaten çalışıyor ve çalıştığım proje hususunda italya'daki bir toplantıya bir haftalığına gidecek olmama rağmen, ailemden italya'daki masraflarımı karşılamayı kabul ettiğine dair yazı almam gerekmesi. lan nası bi kafa yapısı var, bizim ataerkil aile yaklaşımını adamlar iyice kanıksamış herhalde ki 750 euro brüt maaşlı adamın, işi gereği yurtdışı toplantısına gidişinde aileden kefillik istiyorlar.

- macaristan konsolosluğunun anadolu üniversitesini öğrencilikten saymaması.
- italya konsolosluğunun hakkariden başvuranı bile izmire çağırması, eğitim vizesini daha önce 60 tane şengenin olsa bile mülakatla vermesi.
- yunanistan konsolosluğunun doğum yeri gazimagusa olanın vize başvurusu yapmasını engellemeye çalışması.
...

eğer eksik belgeleriniz yüzünden daha önce sınır kapısından döndürüldüyseniz o ülkeye bir daha girmeyi unutun!

italya konsolosluğundan vize almak için randevu aldım. bir hafta italya'da kaldıktan sonra, küçük bir avrupa turuyla almanya'ya gidip 20 gün de almanya'da kalacaktım. almanya'dan gelen davetiyem vardı ama ben herşeyimi eksiksiz tamamlayıp italya'dan almaya gittim vizeyi. çünkü italya konsolosluğu bir arkadaşıma schengen alanına italya'dan girmiyorsun diye vize vermemişti, ben de italya'dan gireceğim için oradan almak istedim.
ama seyahat planımı gösterince adam resmen sinirlendi. ben yukarda bahsettiğim ilk giriş açıklamasını yapınca da resmen konsolosluktan kovdu. bir nevi italya vizesi almadan italyan topraklarından kovuldum. ama tam çıkarken dedi ki seyahat planını yenileyip karşıdaki idata bürosuna gidersen tekrar gözden geçirilir vizen.
ben de gidip sanki italya'da kalacakmış gibi rezervasyonlar yapıp, ekstradan idata'ya para verip, uçağımın kalkmasına günler de kaldığı için konsolosluk-idata-internet cafe arasında mekik dokuduktan sonra, aynı adamın onayıyla(bunu idata'daki görevli söyledi) vizeyi aldım. vizeyi aldıktan 4-5 saat sonra da yola çıktım. sonra da tabi ki almanya'da daha fazla kaldım. adamlar ya harbiden salak benim plan değiştireceğimi sandı, ya uğraşmak istemedi ya da idata ile anlaşıp para götürüyorlar.
bu arada yüksek ihtimalle beni sen italya'dan giriyorsun ama almanya'da çok kalıyorsun diye kovan adamla, arkadaşıma sen italya'da çok kalmana ragmen yunanistan'dan giriyorsun diye reddeden adam aynı adam.

isveç'den öğrenci oturma izni için 2,5 ay bekledim. Uçağımı ertelemek durumunda kaldım.

benim yaşadığım tek sorun belgelerin ingilizceye çevirilip notere onaylatılması durumu. konsoloslugun en malca davranışı bu bence. uçak bileti, gelir beyanı, maddi garantör gibi şeyler çok normal. ama bu tercüme ve noter işi tamamen saçmalık. bir çok konsolosluk görevlisi türkçe biliyor. ama bazı ülkeler inatla tercüme istiyor. tercüme+noter: 800tl gibi bir masraf yaratıyor.

edit: şu italya konsolosluguna laf eden arkadaşları hiç anlayamıyorum. türkiyede en kolay vize veren ülke italya. 3 kez vize aldım. en geç 3 günde vizeli pasaportuma ulaştım. orada oturma iznini bile 2 haftada aldım. 1 haftası paskalyaydı zaten.
italyaya laf eden arkadasları bir sonraki seferde milyarlar harcamak üzere belçika konsolosluguna beklerim. asıl vize derdini orada görün :)

babam ve annem vize için fransız konsolosluğuna gitmişlerdi
baba emekli annem ev hanımı
neden fransaya gidiyorsunuz diye sormuşlar,
babamda vize verirseniz gidip gezecem yok vermezseniz de gitmem dert değil demiş.
tek soru tek cevap yani.
baba anne paris strasbourg derken her bir yanı gezdi geldi.

konsolosluk görevlilerinin tamamen kişisel kaprisleri.

(bkz: vize başvurusunun geri çevrilme nedenleri)

ba$lığından faydalanabilirsiniz.

power bozulmuş olabilir 20-30 liraya kapatırsın panpa öyleyse.

hacı bilgisayarın sana bişeyler anlatmaya çalışıyo

12 senedir hiçbir şeyini değiştirmediysen bırak da açılmasın

@hsktr; power supply dan mı bahsediyorsun?

@pclik; sen çözebildin mi anlatmaya çalıştığı şeyi ?

@trinitrotoluen; ok kib bye

bilgisayar çalışıyor görüntü gelmiyorsa ekran kartı da yanmış olabilir

yok ama işte normalde çalıştığında sesler gelir falan ya. onalr gelmiyor. sadece bilgisayar açılıyor hiç bir işlem yok. sadece görüntü deü,l yani.

bilen var mı? hard diski bozuk bir bilgisayar nasıl tepki verir :/

harddisk takılı olmasa bile ekrana görüntü gelmesi lazım. power supplyda sorun var ya da anakart arızalı. bence bir bilgisayarcıya götür elinde power varsa denesin çalışıyorsa satın alırsın.

belki tozlanmıştır. kasanın içini temizlemek de bir çözüm olabilir, belki.

bilgisayarı uzun zamandır (2-3 hafta) açmama gibi bir şeysiniz oldu mu ?

şöyle bir yöntem duymuştum arkadaştan ne kadar doğru bilemiyorum. kasayı fişten çıkarıp bilgisayarın power tuşuna ardı ardına basınca üzerindeki yük gidiyomuş falan demişti. ya da cmos pilini çıkarıp 5 dakka bekleyip yerine takıp tekrar deneyin.

ramden de yapiyo olabilir. Bi cikartip toz falan temizleyip tekrar takmayi dene. Genel temizlik ise yarayabilir. Ve ekran kartinda da sorun olabilir.

@dahinnotha ; temizlediydim tozları, alakalı olduğunu sanmıyorum.

@Kamyoncunun vitesi; evet oldu

@cn123: deniyim de... cmos pili ne? bios pilini biliyorum ben birtek :/

@onexey; ram i de denedim, temizledim taktım çıkarttım, iyicene ittirdim :/

Bios pilinden kaynaklanıyor. Benim emektarda da olmuştu aynısı :) Pili değiştirin bişeyi kalmaz :)

tamamdır pili alıp deneyeceğim. teşekkür ederim :)

intihar etmesi için hiç bir sebebi yoktu bilgisayarımın, ölürse eceliyle ölür :p

ben power supply'dan diyorum, garanti değil tabi.

o zaman ilk pil alıp deneyeceğim. olmazsa powersupply ı denicem. o da olmazsa bilgisayar afedersiniz yarrağı yemiş diyip çöpe atacağım.

1- ekrana görüntü geliyor mu ?
2- herhangi bir bipleme varmı ?

bipleme ve yanip sonen isik sana bir sinyal vermeye calisiyor olabilir.
mesela ben bir kere ramleri yanlis yere yanlis sekilde taktigimdan ram slotlari yanmisti. Bilgisayari actigimda 3 bip yapip kaliyordu öyle. Sonra anakartimin modeli 3 bip diye google'layinca "haci rami yok onun, ondan bipliyor" diye ögrenmistim.
Neyse, sonuc: google-anakarti modeli yardimci olabilir.

üniversite hastanesinin arkasinda tenis kortlari var. kortlarin arasindan geciyorsun karsina cikiyor.

biraz daha mala anlatır gibi yada kroki şeklinde anlatırmısın ege üniversitesiyle de hastanesiyle de hiç işim olması şimdie kadar

daha mala anlatir gibisi yok, en kolayi bu işte. metro ile bornova son duraga gel, orada yakaladigin birine sor abi ben kayboldum bu hemsirelik nerede falan de. onlar sana gösterir.

bornova metro'da ineceksin. kalabalığı takip edip otobüs durakları tarafına çıkacaksın. sağa döneceksin. ışıklardan karşıya geçip kampüse gireceksin. orada görevliler var kapıda. sorarsan gösterirler

kroki felan istiyorsanız google maps gibisi yoktur.
maps.google.com

şu an pasaportunda türkiye çıkış, isviçre giriş damgaları var. (schengen ülkeleri arasında iç hatlar gibi geçildiği için isviçre - fransa damgası olmaz.) ama bu arkadaşınıza hiçbir sorun yaratmaz, belli ki isviçre'den girmiş schengen bölgesine, ne diyebilirler ki. gayet normal bir durumdur.

bisi olmaz +1

daha önce böyle bir tecrübesi olanlardan başka cevaplar da bekliyorum...

okul görevlendirmesi ile slovenyaya macaristan vizesi ile gittim. okuldan kimse de demedi aga bu nedir ne işin var senin macaristan vizesiyle die. girişi slovenyadan yaptım ama vize macaristandı.

bir dönem erasmus yapmış, 1 yıldır yurtdışında (master-iş) yaşayan bir birey olarak ülkeye giriş dışında oturma iznime 1 ya da 2 kere bakılmıştır. O da uzatma için başvurduğumda ve vergi tarzı işlerde. Giriş çıkışa bakanı görmedim daha.

belli bir masrafın(150 tl idi galiba) üstünde siparişlerde kargo ücreti almıyorlar. Sitenin bir yerlerinde yazıyordu en son.

kampanyalı ürünse kargo alıcıdan. 800tl lik ürün için 3.5tl kargo ücreti ödemiştim.

birisi soyle bir baslik acmis:

(bkz: kadınlarda orospuluk switch'i doğuştan on geliyor)

kim bilir? rekabet ve haset duygulari belki de.

bir dönem erkek yoğun bir ortamda bulunduğum için fikrim erkeklerin bu eylemleri çok daha fazla gerçekleştirdiğidir. davranışları hoşa gitmeyen bir erkeğin ne ibneliği kalır, ne karı kılıklısı, ne yavşaklığı, ne şerefsizliği vs. ama sorduğum zaman cevap "ama şunun tipine bak allaşkına" olurdu.

olayın özünün şuradan geldiğini düşünüyorum,kadınlar genellikle toplumda ikinci şahıs olduğu yani hep erkeklerin gölgesinde kaldığı için (yanlış anlaşılmasın amacım "ezilmiş kadın" edebiyatı yapmak değil ama maalesef böyle)yetişme tarzından dolayı bir özgüven sorunu var.Nitekim çoğunun kendilerini geliştirmemeleri her şeyi erkeklerden beklemeleri aile baskısı vs bunları doğuruyor.Yani demem o ki kadın bu sefer özgüven eksikliğinin verdiği kıskançlıkla başkalarına saldırıyor veya direkt kıskanıyor aşağı çekmeye çalışıyor karşındakini.
Kendimden örnek vermek gerekirse, arkadaşımla bir gün ortak bir arkadaşım hakkında konuşuyoruz adı ayşe olsun.Ben diyorum ki ayşe'nin hareketleri şöyle şöyle çok rahatsız oluyorum mesafe koymayı düşünüyorum ,karşımdaki de bana katılarak " aa evet kesinlikle haklısın ben de aynı şekilde düşünüyorum ama öyle yapma bırak çevrende kalsın " diyor.la bu kız belli ki karakterini, arkadaş çevresinin genişliğine ters orantılı olarak geliştiriyor.Kaç defa gördüm kendi yakın arkadaşının yanında suratına söylemeyip bana neler neler! anlatıp iki dk sonra canım cicim olan kızlar.Bunlar herkes beni sevsin egom şişsin mantığında insanlar ki özgüven eksikliğinden geliyor bu bence. Önüne gelince kendini sevdiren, hatta kendinden ödün verip, karşındaki için birçok şey yapıp arkasından tonla küfür saydıranı gördüm.İki yüzlülükten başka bir şey değil.Neyse çok uzun oldu erkekleri bilmiyorum,onlardan da vardır ama kızların çoğunlukta olduğunu düşünüyorum.

şöyle bir laf söylemişti bir arkadaş zamanında.

erkekler birbirlerinin yüzüne küfreder ama kastetmezler
kadınlar birbirlerinin yüzüne iltifat ederler ama kastetmezler.

erkek yoğun ortam nasıl oluyor, inşaatlarda şantiyelerde mi? Normalde manastırlarda mı yaşıyorsunuz?

kadın yoğun iş yeri nasıl oluyorsa erkek yoğun işyeri de öyle oluyor. misal şu anda da bir kadın arkadaşım 15 erkek ve 2 kadının olduğu bir şirkette çalışıyor. dolayısıyla askerlikle ilgili tüm geyiklere hakim ve diğer erkek muhabbetlerine de. ve o da aynı durumla karşılaştığını söylüyor.

@ernest everhard calistigi ortam erkek yogunluklu bir ortamdir.

kadınları anlamaya çalışmayın.

Bunun tek nedeni turkiye ve turkiyedeki insanlardır. Turkiye cok gelismis bir ulke olmadigi icin (bazi yerlerde) kadına cok deger verilmiyor. Kadinda bu ezilmislikle kiskanclik yapiyor, bence.

bence kadın erkek farketmiyor. iki cins de yapıyor bunu. bence seksistsiniz.

çok para olan. iş değiştirirken iyi referans olur, fazla boş kalınca insan ne yapacağını şaşırıyor hem..

Günlük 4 saat ve biraz daha tatil aylık 1000 tl eder mi? Eder gibi duruyor, ikincisi.

şirketten daha kurumsal olanı + birinci şık benim görüşüm

iki bin lirayla bol bol tatili evde internet başında harcarsın, gezip tozaman.

üç bin lirayı da harcayacak zaman bulamazsın, para biriktirir onu da gider iki haftalık tatilde marifetmiş gibi harcarsın.

bence ikisi de değil :P

hangisinde maaş trink yatıyorsa o.

ikisinde de maaş aksamıyorsa, ilki.

neticede iş bu; 6 saat de olsa hayatını işgal eder 12 saat de olsa. haliyle daha çok para her daim tercih sebebi olmalı.

ben ikincisini tercih ederdim, 6 saat de çalışsan 10 saat de çalışsan eve geldiğinde dışarı çıkacak enerjin kalmayacak yani ekstra aktiviteler yapmak zor gelecek sana, bari adam gibi çalış ve eline nispeten düzgün bir para geçsin. 6 saat çalışılan yer zaten fazla laubali bir yer olur diye düşünüyorum.

meslekler de biri özel okul öğretmenliği diğeri dershane öğretmenliği herhalde?

2500 tl maaş+sigorta+8 saat çalışma+ idareten tatil yok mu?

bir de şu var. eğer fazla mesai varsa ücretin %50 fazlası olacağından 6saatten fazlasıyla falan o da ideal bak. fazla mesai olayı var mı tabi onu da bilmek lazım

amacin yazin para biriktirmek degilse yazlik bir is ise tabii ki cok bos zamani olan is. yiyecek de guzel vaktin olur.

bence ilki. hangisini seçersen diğerini bana pasla bro.

eğer ömür boyu o işte çalışacaksan ilki... insan gibi yaşadığını anlarsın...

tartışmasız 3000

ikinci secenek

ama 10 saat calismanin ne demek oldugunu tam anlamadim.

sabah 8 aksam 18 ise arada 1 saat ogle yemegi, kahve-cay molasi falan derken 10 saat cok degil ki?

azcik tatil dediginiz yilda 10 isgunuyse yeter zaten size. o aradaki 1000 liranin ne demek oldugunu calismaya basladiktan sonra anlarsiniz. basit bir hesap:

yilda 12,000 lira fazla:

10 gunluk tatilde en 5 yildizlisindan tatiller:))))
ufak tefek alisverislerde eliniz rahatlar:))


para cok onemli.

ilki öğretmenlik mi?

ilki

elbette birincisi. mesaisi 10 saat olan günün yarısını öldürdüğü gibi, daha fazla yorar ve buna değecek bir tatili yok. aradaki bin lira farka değmez bence. ayda bin lirayla zengin olunmaz. on yıl biriktirsen ev falan alınmaz mesela.

ben bu iki tip işi de tecrübe ettim ve ilki gibi olan iş, yaptığım en rahat işti. ama bakış açınıza bağlı tabii, "parası çok olan" cevabı verenler az diyil mesela.

sonuç?

yazışma kaydetme, takip vs. gibi şeyler için internet kafelerin kullandığı ağdaki bilgisayarları yönetmeye yarayan programlar olabilir, ya da keylogger tarzı bir program olabilir ama yine onun bilgisayarına girip bakmanız gerekir.

ebeveynlerinizi mi yoksa çocuklarınızı mı kontrol etmeyi planlıyorsunuz?

neden bu soruyu sorduk? liseliler anne babalarını pc başında takibe başlamış. hatta eşlerini takip edenler bile var. olayın bu kısmı konu dışı sanırsam.

çocuklar yasaklı sitelerden uzak dursun diyorsanız www.inndir.com buraya bir bakın.

7-16 yaşa kadar konuşmaları takip etmek de doğru. ama bunu okuduğunuz her şey için yorum yapmamayı başaracaksanız yapın. yani 14 yaşnıda kızınız varsa ve 30 yaşında adama "aşık" olmaya başlıyorsa müdahale edin. ama 14 yaşındaki kızınız sizin (ve bizim) anlamamızın zor olduğu 14 yaşa göre uygun ama aslında çok saçma bir şey yapıyorsa bırakın yapsın. hatta bırakın kendinden büyüklere aşık da olsun. üstteki örnekte 30 yaşındaki adamın ona sarkması ve onun da bundan hoşlanması idi doğrusu. yani 30luk sarkarda sizinki uzak durur veya adamla oynarsa "ben olsam" izler ve eğlenirdim.
uzaktan erişimi ne yapacaksınız gerçekten? uzaktan erişilen bilgisayarda (ekranı izlemek anlamında) ekran hareketlerinden erişim sağlandığı anlaşılır. üstelik girdiği siteleri vs bildikten sonra buna gerek de yok.

bence buyuk kucuk her insanin mahremiyet hakki olmalidir. Koruma adi altinda surekli takip edilen, her hareketi degerlendirilen cocugun gelisimi de pek saglikli olmayacaktir.


Uygunsuz siteler engelleme(onun da dogrulugu tartisilir bence) disinda isteklerinizi tekrar gözden gecirmenizi öneririm. Bunun icin de 22 Agustos'ta filtreler geliyor zaten :), ama oyle ac kapa yapmak kolay olur mu bilmiyorum. Onun disinda internet saglayicilarinin da bu sekilde cozumler sagliyorlar.

Açıkçası bunu kardeşim için istiyorum 20 yaşındayım ve kardeşim henüz 11 yaşında ve tüm arkadaşlarının olduğu gibi kendisininde facebook hesabı var.Facebook kullanmaması için uyarılarda bulundum, gereksiz birşey olduğunu anlattım ama henüz ufak yaşta olduğu için tam dediklerimi kavrayamadı.Sizinde bildiğiniz gibi facebook ve diğer sosyal ağlarda her türlü insan mevcut bu tehlikeyi görünce insanın içi huzursuz oluyor ve henüz doğru kararlar vericek bir birey olmadığı için korumaya muhtaç bir yaşta bu yüzden yapıcağım iki şey vardı ya teknolojiden soyutlamak yasaklar koymak ya da böyle önlemler almaktı.Bana en doğru seçenek bu geldi ve araştırmaya başladım ancak tam istediğim yazılımı bulamadım sizdende bu yüzden yardım istedim, öneride bulunan herkese teşekkürler.

Ben olsam Linux'te virtualbox uzerine Windows kurup uzerine bir antivirus kurarim. Daha sonra external surucunu tarayabilirsin. Isin bitince de Virtual box'i ucurursun, yada benzeri pis islerin icin saklarsin.

maketecheasier.com
görünen o ki antivirus yazılımların linux versionları da var.

hangi bölüm?

www.imdb.com

bölüm isimlerine tıklayınca numaraları görebilirsin.

2.sezon 3.bölümde girmiş diziye.

bu hatun, house dizisinde de uzunca süre 13 lakabıyla boy göstermiştir.

erasmuscu rehberi, aynısı bende oldu. Harcamalarını kredi kartıyla yap, ay sonunda, ekstredeki tutar kadar euro bozdur ve öde.

Yanına atıyorum bir seferde 50 euro çek ve al sürekli atmden 10 euro 10 euro çekme hem komisyon var, hem sen euro yu tl ye çeviriyorsun bankada o bir öpüyor, sonra o tl tekrar euro oluyr bir daha öpülüyorsun sonra da para çekme komisyoonu öpüyor

ee peki erasmus tan alacağım paranın her türlü bi hesaba yatması gerekiyor.o nolcak? ne kadar komisyon alıyorlar ki?:\

Yoo, Ziraat Bankası'na yatıyor burs. Onu da direkt euro olarak çektim ben toptan nakit olarak. Sonra gittiğim yerde yabancı bankada açtırdığım hesaba yatırdım, takıldım. Karşıda banka açtırmak zorunda kalıyosun zaten otomatik kira vs. için.

Eğer türk bankasına yatırıp paranı, paso yurtdışından çekersen sürekli komisyon ödersin, çok zarar edersin. En mantıklısı bu yöntem.

x bankasında bir euro hesabı açacaksın, o para orada hep euro olacak. Sen atmden para çekmek istediğin zaman internet bankacılığından yurtdışından yani, euro satacan senin bankamatik kartına bağlı hesabına tl olarak yansıyacak.

Senin hesabına rakam euro yatacak ve sen çok gerek olmadıkça euroyu bozmayacaksın

ee o zaman neden bize herhangi bir bankadan euro hesabı açtırın dediler.öyle olsa ziraat e yatıcak bursunuz demezlermiydi

@roket adam, hibelerin hesaba yatırılma sebebi paranın siz gittikten sonra size ödenecek olmasıdır.

Benim hesabıma ben gittikten 2 ay sonra para yattı, bulunduğum ülkede kendi bankamın atmsi yoktu, 2400 euro parayı bir seferde çekip ona 100 euro komisyon vermek ne kadar mantıklı ki?


edit : kavramlar karışıyor, burs ile hibe farklı şeylerdir, teknik olarak aynı işlevi olsa da. Sizin banka hesabınıza o parayı yatırırlar siz gittikten sonra, ister ziraat ister hsbc ister citibank istediğiniz bankadaki euro hesabınıza yatırırlar o parayı

öfff çok gıcık iş

Almanya'da Ziraat Bankası şubeleri vardı, gittim çektim toptan. 20 euro mu ne ödedim 600 küsür euro için. Ayrıca bizde farklı banka değil, direkt Ziraat istediler valla.

Sonuç olarak, gideceğiniz ülkede kendi bankanızın atmsi bulunmayabilir, kaldı ki haybeye komisyon ödemenin anlamı yok, ben dediğim şekilde yapmıştım ve gayet rahat ettim, harcamamı takip ettim, üstümde yüksek miktarda para taşıma sıkıntısı yaşamadım vs

Sürekli yurtdışından çekersen, toptan tek seferde çekmeye göre daha çok komisyon ödemiş oluyorsun bu arada.

daha yeni başka yere de yazdım gerçi ya biraz eski olsa da soruya tam cevap burada :)

www.gunkaragoz.net

babana vekalet ver daha sonra parayı elden alıp senin yurtdışında açacağın euro hesabına euro olarak yatırsın. Paranın miktarına göre karlı çıkabilirsin. Garantinin gönderim ücretleri düşük.

eger erasmus'a gitmeden once yatiyorsa para euro'yu bozdurmadan etmeden direk cekebilirsiniz. Haklari yok kafalarinca bozup satmak gibi bir seye.
Eger soyledikleri gibi 2 ay sonra yatiracaklarsa, internetten havale yapin orada actiginiz bankaya. Garanti'de 30-40 lira falandi havale ucreti, para miktari 10bin tl ustunde degilse gibi bir kuralla. Ayrica garanti yurtdisinda atmlerden cekerken tl hesabindan cekiyorsaniz komisyon almiyor, dovizi birazcik pahalidan satiyor :). doviz varsa ve dovizden cekiyorsaniz ne oluyor bilmiyorum. tabi dediklerine gore garantinin kucagina dusmek kotu olabiliyor bazen.

benim zamanimda da ziraat ile yuruyordu isler, ama sanirim artik istedigin bankaya yatiriyorlar.

ben butun parami tl olarak garanti bankasindaki hesabima yatirdim gitmeden once. gittigim yerde de (polonya) herhangi bir atm'den garanti bankasi kartimla polonya zlotysi olarak cektim parayi. 100 zloty birebir hesaplandiginda yaklasik 50 lira yapiyor, ben her 100 zl cektigimde garanti hesabimdan 51 - 52 tl gibi bisey dusuyordu.

aileden birine ya da güvendiğin bir arkadaşına 50 liraya noterden bir vekaletname verirsin. Sonra bu kişi ziraat bankasındaki Euro Hesabındaki paranı çeker. Sen de bu esnada gittiğin ülkede vergi numarası aldıktan sonra hesap açtırırsın. Paranı toplu olarak bir seferde (2008 de garanti en ucuzdu 15 lira falan kestiler 1600 Euro için) o hesabına swift yaparlar. sen de rahatlıkla çekersin paranı hesabından.

tekstil fabrikasında çalışıyor arkadaşım da ne iş yapıyor hiçbi fikrim yok.

@holden: elinde bilgi mi var, yoksa ülkedeki genel vaziyetten mi çıkardın? yoksa az bulunan ve tekstil fabrikaları için değişmez olan bir iş grubu asgariyle falan başlamaz. Örnek: bak Fizyoterapistlere. Yeni başlayanı bile 2 - 2,5'den aşağısına gelmez.

ösym başkanı olabiliyor.

turizm rehberliği yapıyorlar diye biliyorum ben.

Tekstil sektöründe çalışan tanıdığım var, 4000 falan alıyodu en son.

valla ege universitesinde tanidiklarima dayanarak:
3 özellesme var. uretim, teknoloji ve bir sey daha(onarimla ilgili bir sey sanirim).
uretim tekstil fabrikalarinda endustri muhendisligi yapmak uzerine.
teknoloji(lan baska bir seydi galiba adi): daha kimyaya dayali, boyalar felan
oburunu hic bilmiyorum.

Cok hatun oluyor bu bolumde :). Tekstil ticareti yapan firmalarda da cok satis temsilciligi vb. isler yapan oluyor.
Baslangic maasi genelde 1000-2000 lira arasi degisiyor.

O saydigin kriterlerle bulamazsin panpa.

14000 tl ye aldığın otomatik vites arabadan hayır görmezsin manuel dene.

hyundai getz

otomatiğe mecburum malesef bayan kullanacak:)
@korg 14.000e getz bulan veya getirene tam 100bin lira vereceğim :)

Yaş konusunda birşey söyleyemem ama o paraya otomatik vites ve LPG'li bir Volkswagen Polo alabilirsin. Ben 11.750 TL'ye 98 model otomatik, klimalı ve lpg'li bir polo almıştım. 14.000 TL'ye 99 ya da 2000 model bulabilirsin belki..Yalnız 100.000 km üstü otomatik araba da çok riskli bir iş. Şanzımanda problem olması çok muhtemel ve minimum 2 bin TL'ye malolur tamiri.

bende 98 model vw polo var 150 bin km de.

şanzumanda tık yok. sessiz sarsıntısız, ideal devirde vites değiştiriyor.

her şey bu kadar iyi giderken bi terslik olur ya, işte o olmasın diye yetkili servise gittim şanzumana baktırmaya/bakıma, adam bunların şanzumanı bakım gerektirmiyor dedi, yağı falan bile değişmiyormuş. olaya bak.

ben çok memnunum. tavsiye ederim. 2000 modelleri daha güzel tasarım olarak falan ama, onlardan pek memnun değiller.

10-11 liraya bulursun. lpg olursa belki 11-12

kardeş 1998 ile 2000 arası honda civic'ler var 90-130 bin arası. o yaşta kilometresi düşük araç bulman çok zor. dolayısıyla şanzımanı sağlam bi şeye bakman lazım o da civic olmalı. misal: tinyurl.com

otomatiği çıkarsak ne önerirsiniz ?

(bkz: opel corsa eco)
yari otomatik candir.

fanı değişmesi lazım. bilgisayarcıya götürün

laptopun altına koyulan soğutucunun bir boka yaradığını görmedim henüz. para tuzağı

bende kısa süre önce dell aldım, yazın gelmesiyle deli gibi ısınmaya başladı. artık kucağımda kullanamıyorum mesela, açıldıktan birkaç dakika sonra elimi çekmek zorunda kalıyorum üzerinden.

böyle giderse servisi çağıracağım ben, sizde çağırın.

fan ızgarası/heatsink tozlanmış veya kirlenmiş olabilir... garanti dahilinde ise servise gönderip temizletin...

yok ben bu işlerden anlarım diyorsanız basınçlı hava ile temizleyin... fan çalışıyorsa zaten toz/kir temizlenince ısı derdi kalmaz... ama kir var ise fan değiştirseniz de işe yaramaz...

dell'lerde çok görülen bir problem galiba. benimkini satmak üzereydim ki, elektrikli süpürgeyi düşük ayarda fana tutmak aklıma geldi, film izlerken bile ateş gibi yanan ve takılmaya başlayan bilgisayar gitti yerine oyunlarda bile takılmayan bir bilgisayar geldi. belki sende de işe yarar...

bir anda böyle çılgınca ısınmaya başlamışsa, hele ki sadece firefox açık iken, çok büyük ihtimal fan çalışmıyor direk. tozlanmayla bu kadar olmaz..

ortalamaniz kac soylemediniz ama. Bolum sansini dusurmez veya arttirmaz. Ama her bolume de tubitak bursu vermiyorlar.

Gectigimiz sene 90 Ales ve 3.20-3.40(tam kac hatirlamiyorum) ortalama ile bana burs cikmis. Pek beklemiyordum, cok sonra farkettim gerci sdjddflhdf.

canavar gibi çalışır o makinada pes. üstelik, hdmi ile tv'ye de bağlarsan laptop'ı, bi farkı kalmaz konsoldan.

Oynarsiniz ama hangi goruntu kalitesinde oldugu ekran kartinin modeline bagli..

fonksiyon calistiktan sonra olusacak deger(ler)i baska fonksiyonlara gondermiyor demek.

ornekleyelim: (salakca yazacagim, demek istedigimi anlarsin ama)

fonksiyon1(degisken)
{
degisken = degisken + 5;
return degisken; //fonksiyon1'i hangi fonksiyon cagirmissa, ona son "degisken" degerini gonderdik
}

void fonksiyon2()
{
sayimiz = fonksiyon1(15);
Console.WriteLine(sayimiz); //boyle bir program da ekrana 20 yazar
}

gibi.

fonksiyon bir deger return edecekse void olamaz yani.

ekrana bastirmak baska bir islem, fonksyonu kullanip dönen degerle taklalar atmak baska bir sey.

int toplam = toplama(a, b); gibi bir satir durumunda toplama fonksyonu bir sey donduruyor.
tabi toplama su sekilde tanimlaniyor bu durumda:
int toplama(int a, int b){return a+b;}
void olsaydi boyle bir eslestirme yapamazdiniz. Ama sonucu ekrana basabilirdiniz.

sen methodu çağırınca onlar ekrana yazılıyosa sonuç bişey döndürmüyor aslında. yani döndürmekten kasıt alıp kullanabileceğin bi veri döndürmüyor. sadece ekrana yazarsın ve biter. o toplama işleminde en başa void yerine int yazıp sonunda da writeln("sonuç:", x + y); yazmak yerine return x + y; yazarsan bu toplama sonucunu döndürmüş olursun, istediğin gibi de kullanırsın.

kendisini çağıran yere döndürmüyor.

misal;

void mahmut(string a)
{
console.write(a);
}

int topla(int a, int b)
{
int t = a + b;
return t;
}

mahmut("konsola yaz");
int toplam = topla(2, 3);

şeklinde kodumuz olsun.

mahmut fonksiyon(method)u çağrıldığında sadece ekrana bişiler yazar, sonra da çağıran yerden bir sonraki satıra geçer. halbuse topla fonksiyonu çağrıldığında gönderilen parametreleri birbirini ekleyerek bir değer return eder, bu da toplam değişkenine aktarılır. yani geri dönen değer toplam değişkenine atanır.

kabaca fark bu.

yeminlen on numara anladım, teşekkür ederim klavyelerinizin başına dert gelmesin ne bileyim kolaydı cipsti falan girmesin.

frame'in parenti olmasi lazim. GetParent().getirOglum() gibi bir sey yapabilirsiniz bahsettiginiz degisikligin eventinde.

Ana frame parent olarak gitmiyorsa eger, Frame'i extend eden bir class yaratip; icine bir adet Frame attribute'u ekleyip, constructorinda Frame alip attribute'a esitleyerek, eventinde de yine attribute.getirOglum() yapabilirsiniz.

observer tasarım desenini bir araştır.

bu tip sorularda hep aklıma gelen bir lafı yazayım. do not trouble about trouble until trouble troubles you. yani gelişine vurunuz. ilişkiniz bitecekse zaten bitecektir, bitmeyecekse sürecektir. askerliği bir an önce halledin. mümkünse erasmusla yakın dönemlere denk getirin. hatta kendiliğinden öyle oluyormuş. hiç sorun yok bence, böyle devam.

4 net.

Kendisi yurtdışına çalışmaya, 2. sınıftaki kızarkadaşı erasmusa giden arkadaşın ilişkisi pek tabii ki pek uzun sürmedi (bir arkadaş ekolü) Ben ona giderken e kızarkadaşın ne yapacak demiştim, o da erasmusa gidecek "z.ke z.ke ayrı kalacaz" demişti.

Fakat bence 2. seçenek doğru olan. Daha 10 aylık bir süre var buna zaten. ayrıca 4. seçenek baya kasar derim kolay değil işlerin baya bir yaver gitmesi lazım dönüşte askerlik için. Bence yurtdışına gidecekseniz bile askere gidin mutlaka.

3 veya 4 derim ben.
hatta sadece kariyer ve askerligi bedelli yapmak icin degil de; boyle, baska bir ulkeye gitmek ve orada calisip yasamak gibi bir isteginiz varsa ve yapabiliyorsaniz 4u daha cok oneririm.
Nitekim 4 ay da cok uzun bir sure degil. Bence birbirinize gore plan yapmaniz pek mantikli bir karar olmaz. Zaten istatistiklere gore yuksek bir oranla ayrilacaksiniz ve ayrildiginizda "ben onun icin bilmemne yapmamistim" diye aglayacaksiniz.

Bizim için sizi kızdan ayırmak, askere, yurtdışına göndermek, "Türkiye bitti, sakın dönme" demek çok çok kolay. Yazarız, biter, bir gün sonra belki ne yazdığımız, kime yazdığımız aklımıza bile gelmez.

Bu kızı siz tanıyorsunuz, ona ne derece bağlı olduğunuzu sadece siz biliyorsunuz, askerliğin size ne ifade ettiğini sadece siz biliyorsunuz, yurtdışında yaşayıp yaşayamayacağınızı, orada kolay tutunup tutunamayacağınızı siz dahil kimse bilmiyor.

İnsan hayatı kağıt üzerinde planlanamıyor genelde. Çok önemli kararlar için görüş istiyorsunuz ve bence yanlış yapıyorsunuz.

İmza: Kozmik şakacı :)

Ara edit:

+ Bu sorularıma gelen cevapları değerlendirip; haydiiie sözlük böyle istemiş böyle yapalım demeyeceğim tabii ki ancak buna benzer durumu yaşaması halinde sözlük yazarlarının nasıl kararlar alabileceği konusunda meraklandığım için sizlere sormayı düşündüm. Sonuç itibariyle kararı verecek olan ben ve kız arkadaşım olacak tabii ki.

+ 4 yıl değil 4 aydır birlikteyiz ancak burada senelerin ayların ya da günlerin hiç önemi olmadığını düşünüyorum.. nice 5-10-20 yıllık ilişkiler de gördük.. Zaman göreceli bir kavram zaten önemli olan o zamanın ilgili kişiyle nasıl geçirildiği :)

haha bu ne yahu? 5 yillik is plani yapar gibi? bu erkek kisminin herseyi planlama gayretine ve azmine bayiliyorum azizim.

net olarak terk edilmesi gereken adamsin sekerim. kar zarar maliyet tablosuna meze edilir mi sevgili? ayip valla.

edit:

+ planlamacı kişilik başak burcu erkeği olmaktan kaynaklı sanırım :(

+ ayrıca çok yanlış anlaşılmışım kar / zarar hesabı yapmıyorum ki? İki tarafın da üzülmemesi için neler yapılabilir nasıl çözüm bulunabilir sorusunun yanıtını ararken sözlükten de yardım alıyorum.

www.eksisozluk.com

:(

hay hay cevap verelim hemen:

is ask mesk isiyse eger, bu yazdigin olasiklar kaduktur, yani yoktur, butlandir. baglam geregi bu isler onceden hesap edilemez, kestirilemez. o yuzden olasilik hesabina hic girme, burda su an hic aklina gelmeyen 1678. olasilik basina gelir 2 sene sonra. go with the flow, inceldigi yerden kopar zaten, kasma bu kadar.

Aranızdaki ilişki bu kadar mekanik bir şekilde ifade edilebiliyorsa bence ağır bir aşk durumu yok. Hatta bence aşk diye bir şey yok. Direk 4.

Arnold abim :),

Aslında tekrar etmek durumunda kalacağım ama başak burcu olduğum için bu şekilde katı ve mekanik olarak yazmış olarak görünüyorum , işin aslı bu değil tabii ki. Eğer bu kadar mekanik bir ilişki olsaydı zahmet edip senaryolar ya da aksiyon planları çıkarmaz direk ayrılırdım.. tüm alternatifleri ortaya çıkarıp ilişkiyi nasıl kurtarabiliriz'in hesabını yapmaya çalışıyorum

Seçenek 2'yi öneririm. Bu sizin açınızdan iyi bir test de olabilir. Şöyle ki:
2-1- Eğer döndükten sonra ilişkinize kaldığınız yerden devam ederseniz, işte budur derim hocam. Yin Yang felsefesi sizin için tamamdır. Demek ki siz birbiriniz için herşeyi göze alabilecek konumdasınız ve aranızdaki bağ son derece güçlü. Sizi artık Allah'tan başka kimse ayıramaz. Ömür boyu mutluluklar :)

2-2- Eğer bir süre sonra ayrılırsanız yahut bir şekilde koparsanız demek ki birbirinize olan sevginiz o kadar da güçlü değilmiş. Nasıl olsa bir zamanda bir yerde kopacakmış bu iş. Dahası, böyle bir durumda yarın öbür gün daha zorlu zamanlarda biriniz öbürünüzü yarı yolda bırakacakmış demek ki... Hayırlısı buymuş.

seni tanidigim kadariyla cevap vereyim madem: 4 sana en uygun olanidir.

onceki seceneklere bakarsak:

sabit: ayri oldugunuz sure boyunca yapilacak paranoyalar

1- erasmus'a gitmeyecek burada seni bekleyecek ve her tartismanizda onune surecek: "senin yuzunden erasmus'a gitmedim ben, sen nasil bir insansin!" olacak. surekli her problemde bu one cikacak, sen onun onunde bir engel olarak kalacaksin. araniz iyiyken problem olmaz bu ama araniz kotu oldugu anda kusar gibi uzerine yagar.

2- beraber oldugunuzdan daha fazla sure ayri kalacaksiniz. hadi sen askerde silah altinda olacaksin neyse de, hatun ozgur olacak. ayrica yurtdisi psikolojisi denilen bir sey var. turistler her zaman icin yerel halktan daha cilgin davranir. kesin demiyorum ancak askere giden adam aldatilir cogunlukla. yurtdisina cikan da daha meyilli olur aldatmaya. bana rereroro yapmayin lutfen, biliyorum da konusuyorum. cogunlukla yapiliyor, istisnalar kaideyi bozmaz.

3- seni tanidigim icin bunu cok olasi gormuyorum.

4- oncelikle yurtdisi dedigin sey bir tecrube, hem kariyerine bir arti olacak hem askerlik yapmaktan kurtulacaksin. kisaca soyluyorum: unutursun ne de olsa, gidecegin ulkede turist olan sen olacaksin... insanlar sana daha bir ilgi gosterecek ve yerel halktan hatunlar da seninle daha yakin olacaklar. (bkz: turkiye'de yabanci olmak) unutursun yani kesin.

simdi burdan atip tutmak kolay, ben olsam ne yapardim tam olarak bilmiyorum. 1 sene once olsa 2 diyebilirdim ama su ani dusundugumde gecen sene 2. secenegi secmis olacagima pisman olurdum. simdiki aklimla soyluyorum, 4. kesinlikle.

gerisi sana kalmis, hadi kolay gelsin.

enola adamım,
Şöyle söyleyeyim o zaman. Birinden vazgeçtiğinde elde edeceğin maddi kazancı hesaplayacak durumdaysan aslında o kızın yokluğu o kadar da içini yakmayacaktır. Güzel kızdır, eğleniyorsunuzdur da muhtemelen, ama hayatında gerek koşul değil bence. Yurtdışında tanışacağın kızlardan daha fazlasını vermiyor olsa gerek ki, alternatif düşünebiliyorsun. 4 iyi tercih. Kafanın en rahat edeceği de o olur.

daha kötüsü elbette olur da, sizin durumunuzda maalesef yol belli.

askerlik uzun bir süreç.

sevgilinize güvenmiyorsunuz. ben ona değil de erasmusa güvenmiyorum işin bahanesi.

4 ay eğlenebildiğini ve süper anlaştığını anlamak için, karşındakini bu açıdan mükemmel görmek için yeterli süre ama, bunun bir de kötü gün hali vardır, ilk başta insanın gözüne görünmeyen ufak tefek "kusur"ları fark etme zamanı vardır. daha o kısma gelmemişsiniz. "mükemmel" demek için çok erken bence.

cevap: 4 ama 4'te "mükemmel kız arkadaşın feda edilişi" yok.

3'ün olası sonucu, gördüğünüz olası sonuç gibi olmaz. ilişkinin bitirilmiş olması, karşılıklı birbirinizi yüz üzerinden yüz görüyor olsanız bile 20 ye 30 a indirir. en azından ben böyle düşünüyorum.

2'nin olası sonucunu zaten kendi tarafınızdan bakıp öngörmüşsünüz.

1'in olası sonucu da karşı taraf için benzer sonuçlanır.

aşık olan kadın elbette 1'deki isteğe ayak uydurabilir, ama bunun adabı bu değil, uzakta olmayalım ben seni çok özlerim gitme demeyeceksiniz, gidip de gözün dışarıya kaymasın diyeceksiniz. durum ortada, kimse bunu kabul etmez. direkt güvensizlik.

panpa yanlış anlama beni, saçma sapan bi insansın. Bu ne len?
ha işi burca yorumlayacaksan, bende kovayım. anlaşamayız biz:).
Bu ne planıdır, ağzım açık okudum.
Akışına bıraksana, kız arkadaşına da bi engel koyma, kendine de.
Seviyosanız olur gider her halukarda.
Yada boşver direk şimdi ayrıl.Bu iş böyle yürümez :)

size 2 soru:

1) erasmus'a gidenler illa sevişmek için mi gidiyor?

2) başkaları ile sevişmek ve aldatmak için illa yurtdışına mı gitmek lazım? sevgilinizin şu an sizden başka birisi ile sevişmediğini nerden biliyorsunuz?

yorum olarak da hastalıklı düşünce şekline sahip olduğunuzu söylüyorum. bunları oturup düşünmeniz, yazmanız ve de burdan insanlara sormanız iyiden iyiye kötü durumda olduğunuzu gösteriyor. 5 ay kız arkadaşla görüşülmezse cinnet geçirilir gibi laflar etmişsiniz. bence askerden önce doktora gidin.

bir de siz sevgilinizi güdülecek koyun gibi görüyorsunuz sanırım. hiç bir iradesi yok. sizin istediklerinizi yapacak.

tövbe tövbe... benim eklemelerim bunlar.

yahu adam basak burcuyum diyor, hala boyle islerde plan mi yapilir diyorsunuz. eger isteyerek yapiyorsa gelin beni vurun, dogasi boyle. gel kardesim ben anlarim senin derdinden.

oncelikle senin hayatinla ilgili 5-10-15 yillik planlarin vardir kesin. bunlara ulasman icinde yapman gereken adimlar. kariyeri ornek vermissin mesela, sen simdi bu tip bir konuda ortada daha henuz ciddiyet namina hicbir sey yokken boyle bir fedakarliga girersen isler ters gittiginde kendini bitirirsin. gururundan dolayi kiza da bir sey diyemezsin, icinde volkan olur bir gun oyle bir patlarsin ki her seyi siler gecersin arkana donup bakmazsin.

o yuzden plan yaparken olayi multiple-decision making process'e cevirmektense tek tek adim adim git. hep bir sonraki step'i planla. on step sonrasini degil. askerligin yapilmasi mi gerekiyor git yap ciksin kafandan kurtul. kiz erasmus'a mi gitmek istiyor birak gitsin.kizin hayatina dogrudan etki etme. insanlarin hayatina dogrudan etki yaparsan, akil ve vicdanin ileride cok yaralar seni. sen duygusal adamsindir, boyle bir sorumluluk aldim diye icten ici yine kendini bogarsin.

ikinizin de yapmasi gerekenler bittiginde tekrar oturup konusursunuz. su anda soyle yaparsam ne olur, boyle yapmazsam ne kadar zararli cikarim'a girersen hayati zindan edersin kendine. zamaninda ayni durum basima geldi ordan biliyorum. bi de unutma su hayatta herkesin yeri dolar. bi mukemmeli feda edersin ama karsina baska bir mukemmel cikar.

başak burcu deyip de burcun adını kötüye çıkartmayın. bilmesek inanacağız.

bu hastalıklı düşünceleri başak burcuyum ehu ehue ehue diye açıklayanları kızılcık sopası ile dövmek istiyorum.

bence biraz büyüyün. ergen hezeyanları bunlar.

mea: basak burcu olayini hani gectik o olayin esprisi de bunlari dusunmesini hastalikli dusunceler oldugunu sonucuna varark tumevarim da muhtesem acilimlara girmissin. adam hayati hakkinda plan yapiyor, hangi opsiyonu secersem basima ne gelebilir diye yazmis. onu da olasi seklinde demis, herhangi bir iddia yok. olabilirligini sorgulamis.basina gelmedigi icin bilmiyor. belki buyuk olgunlukla karsilayacak, belki ergenlige vuracak.

asil sen ergen hassasiyetine sahip olmayasin? kizilcik sopasini uzerinde kullanabilirsin mesela, yardimi dokunur belki.

@please dont die planlara değil sevgilinin erasmus a giderse illa aldatması varsayımı için konuşuyorum.

yapılan planlar erasmus'a giden mutlaka seks yapar, aldatır varsayımı ile yapılıyor. sence bu düşünce şekli normal mi?

madem başak burcu ile de dalga geçildi sana bir başak burcu kişisi olarak temiz bir tavsiye. sen oturup da bu olursa şu olur, şu olursa bu olur, o olursa bu olur mu diye kafanı yoracağına bırak sevgiliyi mevgiliyi, ayrıl. git askere. kafan rahat bir şekilde tamamla. kıza da ne sana ne de kimseye ümit verecek durumda değilim, kafam çok karışık de.

sonrası sen sağ ben selamet. azıcık aşım ağrısız başım. askerden dönünce önündeki maçlara bakarsın.

@mea maxima culpa:

enola gay erasmus'un kız arkadaşının aldatma ihtimalini artırabileceğini düşünüyor. kızın bütün şu muhabbeti duysa rahatsız olacağı mevzu o değil zaten, güvenmiyor olması.

güvenilmeyen insan erasmus'a gitse aldatma ihtimali bence de artar.
bence veya bilmemkimce veya insanların çoğunca değişse bile bu ihtimal, kimseyi bağlamaz, herkes istediğini düşünebilir.

5 ay kız arkadaşla görüşmezse cinnet geçireceğini de düşünebilir. adamın kendi hayatı, libidosu, herkes kendini bilir yani, dışarıdan bakan insan olarak "hayır, olamaz, olmamalı, aa çok yanlış, çok hastalıklı" demek de kimseye düşmez.

artı adam sevgilisine koyun dememiş, istemek istiyorum ama gerçi ne hakla isterim ki falan demiş, önceden oturmuş ne yapsam diye düşünüyor, sahi ne var bunda?

herhangi bir konuda sizin gibi düşünmeyen birini hastalıklı bulmak ne derece sağlıklıdır bu tartışılır asıl.

evet merhaba. ben "o" kız arkadaş.

merak eden varsa ne olduğunu söyleyeyim.

-o dört ayın üstüne bir sene daha koyabildik anca.

-erasmus'a göndermedi. kaldım, problem değildi. üzüldüm gerçi orası ayrı.

-aynı senenin yazında fransızca dil kursuna gidecektim, tek başıma göndermedi. ailemle kavga etmek zorunda kaldım burada kalmak için ve lisede öğrendiğim fransızcayı büyük miktarda unuttum. bundan bir ay sonra ise tam benim kursa gitmeyi planladığım dönem için afrika'ya gitmesi gerekti. gezdi, tozdu, arkadaş edindi... ben evde sap sap iki ay oturup gelmesini bekledim. aklı bende kalmasın diye(sanki yurtdışına giden benim!) mümkün olduğunca az çıktım dışarı.

-askere hala gitmedi.

-paranoyalarıyla yaktı yıktı. erasmus'u boşverdim, burada hayatı bana dar etti. bir arkadaşımın arkadaşıyla tanışsam "kim o nereden çıktı?" gibi sorulara maruz kaldım. ki üniversitede okuyorum ve her gün yeni insanlarla tanışıyorum bu çok normal.

-telefonumdan beni aradığında ilkinde açmalıydım, yoksa kızıyor sinirleniyor ve anama babama düz giriyordu... sonunda ben özür dileyene kadar da barışamıyorduk. seviyordum, alttan alıyordum. özür diliyordum...

-yurtdışına çalışmaya da gitmedi.

-buraya bu kadar bunları soracağına irdeleyeceğine neden sevgilisine güvenmediğini kendine sormamış?? çünkü ben ilk defa her şeyi feda etmeye hazırdım bir insan için. bakınız yukarıda verdiğim örnekler.


-----------------

PEKI NE OLABİLİRDİ?

-askere gitmesine gerek bile yoktu beni erasmus'uma gönderirdi. ben orada normal bir insan gibi arkadaş edinir, gezer tozar yeni yerler keşfederdim(abazan zihniyetinizi çöpe atayım). arada bir iki hafta yanıma gelirdi etrafı gezdirirdim. eğlenirdik paylaşırdık... vb

-benim ona güvendiğim gibi bana sonsuz güvenirdi, kimse karşı tarafı üzmezdi, en geç seneye de evlenirdik.

-kısaca mutlu olurduk...

-----------

bu kadar sanırım yazacaklarım. evet.

edit: daha kötüsü de oluyormuş.

@pillowlust:

duyuru tarihinde bir ilk olabilir karsi tarafin gelip aciklama yapmasi.

Gecmis olsun.

kesin bir sey soyleyemem ama sorun yaratabilir gibi. Konsoloslugu arayip sorabilirsiniz veya karsi okuldan donemlik belge isteyebilirsiniz belki.

Sorun olabilir.
Baska sorun olabilecek bir sey de programi yarisinda birakip gelmen. Almanya'daki uni ile konusup sadece ilk yariyi yapmani kabul edip etmeyeceklerini ogrenmen iyi olabilir. Durum hoslarina gitmezse ne tip bir sorun cikabilir? Bunu da arastirmakta fayda var.

soru ile alakasız ama eğer zorunlu ya da özel bir sebebi yoksa bence 2 dönem yapın erasmusu. bu arada almanya vizesi almış birisi olarak söyliyeyim sorun cıkartabilirler bence sen iki dönem gidiyormuş gibi ayarla tüm evraklarını, oraya gidince 2 dönem ya da 1 dönem kalacağına karar verirsin.

teşekkürler,
okulumla konuşup 2 yıllık harçsız pasaport yazısı vermelerini talep edicem.Hibesiz gideceğim için 2 dönem kalma gibi bir ihtimalim yok.
Bana kabul edildiğim okuldan,gönderdikleri bilgilerde,bir çok hususta programdan daha erken sürede dönmem gerektiği halde yapmam gereken şeyler belirtilmiş.Dolayısıyla sadece ilk dönem için gittiğim takdirde sorun çıkaracaklarını sanmıyorum.zaten tüm dersler de tek dönemlik.ama yine de sormamda fayda var galiba..

Niye riske attığını anlayamadım, okula söyle, bir dönemlik kayıt yapsınlar?

Artı zaten türkiye'deki alman konsolosluğu sana max. 3 aylık vize verecek, sen onu orada oturmaya çevireceksin. Öyle 1 sene vize almak diye bir oly yok. O yüzden sıkıntı çıkacağını da sanmıyorum.

sözleşmeyi okumak için en fazla 45 saniyen olacak, daha fazlası teamülleri aşar ve güvensizliğini belli eder, güvenmediğini göstermek hoşlarına gitmez değil mi?

bence okumalısınız.
altına imza attığım her şeyi mutlaka (küçücük yazılar dahil) okurum.
yarın bir gün bir haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüzde "ama bunu sözleşmede yazmıştık zaten" diyecekler.

bir tavsiye: eğer yapabiliyosan, öncesinden sözleşme taslağını iste. zaten adamlar aynı taslağı yediriyorlardır herkese, eğer isteyecek ortamı bulup, sorabilirsen sana geri dönerler mail yoluyla felan.

ik departmanı varsa, onlara sorman en mantıklısı.

ben de okumak taraftarıyım altına imza attığım ve belirli bir dönemi şirket bünyesinde çalışmayı taahhüt ettiğim için. ancak bunu fazla uzatmamak en iyisi olacak sanırım; güven sorunu yaratmamak adına...

sözleşme taslağını isteyebileceğimi sanmıyorum. daha önceden ik ile konuştuğumda teklifi düşünmek için biraz süre istediğimi söyleyince garipsemişti. sözleşme taslağı istiyorum falan dersem heralde tamamiyle kıl bi' adam olduğumu düşünecek...

Okumalısınız. Eğer işverenin beklentisi okumadan imzalamanızsa niyeti sizi sikmektir(afedersiniz :)). Özel sektöre hoşgeldiniz :). Karşınızda bekleyip sabırsızlanıyorlarsa da onların hatası, sizi sözleşmeyle yalnız bırakmaları lazım. En mantıklısı tabi bu durumda @aydın doğan....ın dediği şey.

İzmir, yeni mezun maaşları düşük maalesef. 1,250 ile 2 arası değişiyordu geçen sene.

güven meselesine gelince, güvenilecek ne yaptılar ki güvenmeniz bekleniyor? belki varolan bir beklenti ama saçma bence. sonuçta ortada bir anlaşma var ve iki tarafta birbirini tanımıyor. Güvenin dayandığı hiç bir şey yok.

degistirmek icin elinde guc yoksa okumakla vakit kaybetme. zaten is kanuna aykiri birsey yazilamiyor. yazilsa da gecerliligi olmuyor. yillardir is sozlesmesi imzalarim isim-imza kismi disinda okudugum yer yoktur :)

Bence okumalısın, okumak zorundasın.

Ne demişler, bu devirde babana bile güvenmeyeceksin çünkü ananı... neyse.

Eşim vakti zamanında sözleşmesini okumadığı için başına ne pis işler geldi, azıcık anlatayım. 3 sene önceki sözleşmesinde gerizekalılar "ikramiye alabilir" yazmamış, ama ikramiye vermişler. Şimdi bizden ikramiyeyi faiziyle birlikte 10.000TL olarak geri vermemizi istiyorlar. İşverenin devlet kurumu olması ve eşimin yine geri ödemeyle ilgili bazı evrakları imzalamış olması yüzünden davayla falan uğraşamayacağız (çünkü kaybetme riskimiz yüksekmiş), el mecbur ödeyeceğiz.

Ben ilk iş tecrübemde tüm sözleşmemi okuyup sonra imzalamıştım. İyi ki de öyle yapmışım, bu sayede 3000$ tazminat ödememek için 1 senemin dolmasını bekleyip öyle istifa etmiştim.

Sadece sözleşme değil, altına imza attığın herşey hakkında kendinden başka kimseye güvenme, tek tek oku, öyle imzala ve bi nüshasını mutlaka iste.

okumana gerek yok. sözleşmede "işbu kişi bize zirilyon tl ödemek zorundadır" yazsa bile öyle bir durumla karşılaştığınızda dava açılıyor, "o zaman işe ihtiyacım olduğu ve işe başlayabilmem için bu sözleşmeyi imzalamamı zorunlu kıldıkları için mecburen imzalamıştım" diyorsunuz ve yırtıyorsunuz

oku ayrıca bir imzalı kopya kendine al.

teşekkürler saygıdeğer büyüklerim ve sevgili arkadaşlarım =)

tatil icin gidiyorsaniz ehliyetler geciyor sorun olmuyor. firmadan firmaya degisir o dediginiz baska sehir olayi.

(git: 25923)
(git: 171464)
(git: 12930)
(git: 158577)
(git: 169823)
(git: 232584)

1.evet
2.evet ama mesafeye göre ekstra ücret geçiriyorlar

1) geçiyor
2) ciddi bir miktar "tek yön ücreti" alıyorlar.

roket adam, ciddi bi miktar dediğin ne kadar? hesap kitap yapıyoruz da şu an...

Sixt'in sitesine girin, oradan hesaplayın. Nereden binecek, nerede bırakacaksınız, hepsini giriyorsunuz, size net sonuç çıkartıyor. Mesafeye bağlı bildiğim kadarıyla, Nürnberg-Viyana arasına 180 euro demişti mesela sırf bu tek yön ücretine.

Pasaport topçunun orada Orkide vardı, sonra passtel mi ne oldu galiba. Oranın bowling salonunda 2 tane de masa tenisi masası vardı.

şu an o alışverişmerkezimsi hala yaşıyor mu ve aletlerin kalitesi konusunda bilgim yok lakin.

bankadan moneygram ile gönderebilirsin. karşı tarafta postaneden alabiliyor. yalnız bankanın istediği bir kaç bilgi var (postane hangisi, adresi bir kod falan)banka söylüyor zaten. masrafsız gönderebilirsin. hesaptan çekim yapıldığında komisyon alınıyor.

garanti bankası kullanıcısıyım ve yurtdışında yaşıyorum.

TL hesabımdan para çektiğimde maestro kartımla komisyon almıyor. Dövizi biraz pahalıdan satıyor :). Yüksek miktarda yollamayacaksanız tl gönderin bence.

evet DHCP aktifleştirmeniz gerekli.
gateway IP'sini browserınıza girin, şifre mifre geçtikten sonra dhcp arasın gözünüz. tıklayın her yere "enable dhcp" deyin..

yok, parasi olan gider. okul ucretsiz olsa bile barinma,kitap ve harcamalari banka hesabinda gormek isterler. imkan olsa herkes giderdi zaten, kim ceksin ygs sinavlarini bilmemnelerini.

para hocam para. ben bu konuları deli gibi araştırdım sorunuz varsa özelden sorabilirsiniz.

ücretlein ne olduğunu bilmiyorum, burada yurt dışında ojuyanar vardır diyerek direk konuya girdim. Şimdiden bölümü düşünmeyelim ama babasını herşey dahil senelik 20000 e anca razı ederim. İlla avrupa a damerika değil. Bu paraya çin de eğiim olanağı olursa babasını kesinlikle razı olur diye düşünüyorum. Dediğim rakam komik mi bilmiyorum. Ama eğitim kalitesi yüksek ama ucz diyebileceğimiz bir ülke için olabilir.

okul ücretsiz olduğu takdirde öğrenci için yıllık 20000 fena para değil.
ama lisans seviyesinde dil sıkıntısı var avrupa'da.. gidilen ülkenin dili öğrenmek şart oluyor.

20000 bin liraya isveç gibi ülkeler olabilir. eğitim dili ingilizce ve okullar ücretsiz diye biliyorum ancak yaşam pahalı olduğu için ayda 2 bin lira civarı para lazım olucak. 9x2 = 18 bin lira. yani yılda 20 bin lira harcayabiliyorsanız çin de olur, isveç'te olur, almanya'da olur.

@jangbogo isveç de maalesef EU olmayan vatandaşlara ücretli oldu. hatta öyle böyle değil. Ve de dediğim gibi lisans seviyesinde hep İsveççe eğitim. Gerçi belki vardır bir kaç istisna ama ücretli nasolsa.
Master seviyesinde her ülkede bulabilirsiniz heralde ingilizce..
isveç gibi pahalı bir ülkede 2000 liraya ortalama bir ogrencilik yaşarsınız. yani çıkarsınız gezersiniz, pinti yaşamanız gerekmez ama lüks de olmaz.

@natnan hadi ya. ne zaman oldu bu. o zaman yazdığımı geri alıyorum. aşağıdaki link belki biraz yardımcı olur size.

uluslararasiegitim.blogspot.com

verdiğiniz linki incelicem. Gerekirse pinti de yaşar, bakıcaz artık.

eclipse?

aynı şey bir bakıma ama kurulumu falan daha kolay: netbeans.
yani aslında o işi yapan java wireless kit mi ne, ama tek başına emulatorluk yapabiliyor mu bilmiyorum.

yazar olmasa olmaz mi ?

rahat iletişim kurmak açısından yazar demiştim. varsa diğer alternatifler de olur.

sözlük yazarı değil +1 tanıdık

@rastgelebiri özel mesaj attım.

master yapıyorum, haftaya staja başlayacağım, yaz sonunda işe dönüşebilir.

@natnan konuyla ilgili size de mail attım.

yukarıda, sabitlenmiş, daha açıklayıcı bir duyuru var. görmüşsünüzdür ama belki gözden kaçtıysa diye ekleyeyim dedim.

duyurudakini görmemiştim ama facebooktakiyle aynı zaten yazan.
ben meblağın neden o kadar yüksek olduğunu soruyorum.

Gruptaki açıklamayı ekledim:


Arkadaşlar son gelişmeleri ve dava ücretinin toplanabilmesi için Av. Umut Şeker tarafından açılan hesap numarasını sizlerle paylaşıyorum.

İstanbul'dan vekalet için 10 kişi topladık. Ankara'da bu rakam 3'te kaldı. Davanın açılabilmesi için toplanması gereken 5250 TL toplanana kadar Ankara'daki vekalet verecek kişi sayısını da 5'e çıkartırız diye tahmin ediyorum.

"" Ek gelişmeler: Dava için toplanacak rakam 7450 TL oldu arkadaşlar. Davayı avukatımız duruşmasız olarak açacak (Bu 1100 TL) ama karşı taraf duruşmalı talep ederse (2200 TL) gerekli ücretler "dava hesabımızdan" ödenecek. Yani 520 TL + duruşmasız dava olursa (1100 TL), duruşmalı olursa + 2200 TL normal ücretimiz 5250'nin üzerine eklenecek. Dava bitiminde bu duruşmalı / duruşmasız ücreti "kaybeden" taraftan geri alınacak.


Davanın kazanılması durumunda karşı tarafın avukatlık ücreti (duruşmalı yapılırsa ve dava kazanılırsa 2200 TL ödemek zorunda kalmayız ama bu para yine de dava açılmadan önce MUTLAKA toplanmalıdır) LÖSEV'e HESABA PARA YATIRAN HERKESİN adı bir liste yapılarak açıklanacak ad-soyad düzeltmeleri sonrasında bizzat tarafımca LÖSEV'e listeli usül ile bağışlanacaktır.


Yani davanın kazanılması durumunda LÖSEV'e iki para bağışlanacaktır; dava masrafları + 2200 TL vekalet ücreti.



Paranın toplanamaması durumunda hesaptaki para hesap numaralarını bildiren herkese yatırdıkları bedel oranında hemen iade edilecektir (İş bankası hesabı dışında bildirilen diğer bankaların EFT masrafları -2.5 TL- karşı tarafa aittir). Bunun yanında iade talep etmeyenlerin paraları LÖSEV'e isimleri ve gönderimi yaptıkları bedeller de yazılarak bağışlanacak (liste bağıştan önce isim soyisim düzeltmeleri için yayınlanacaktır), bağış makbuzu da tarafımdan resim olarak taranarak burada yayınlanacaktır. Davanın kazanılması durumunda kazanılan dava masrafları bizzat yine LÖSEV'e bağış olarak yatırılacaktır.



İnternet üzerinde bloglar olsun, forumlar, sözlükler olsun pek çok oluşumda dava açacağımız biliniyor. Bunca insanın karşı karşıya olduğumuz haksızlığa karşı çıkacağını, ufak ufak da olsa bağışta bulunacağına inanıyorum. Herkes 10 TL yollasa 525 kişi de bu iş biter. Gönlünüzden ne koparsa... Bu rakamı 3 haftada toplamalıyız. ""





Dava açılabilmesi için 2 aylık süremiz vardı. Şu anda tam 1 ayımız var. 3 haftada bu paranın toplanılacağını ümit ediyorum. Hesapta gerekli para toplandıktan vekalet verecek arkadaşlarımızla belirlenen gün toplanıp davayı açması için noter'de avukatımıza toplu vekaletimizi vereceğiz. Avukatımız da hemen davayı açacak.



Hesaptaki biriken para miktarını her gün sizlerle paylaşacağız



HESAP NUMARASI:



Umut Şeker

Türkiye İş Bankası Ankara Kavaklıdere Şubesi

4209 (Şube Kodu) - 0866908 (Hesap No)

IBAN: (TR950006400000142090866908)



PAYPAL ADRESİ:



[email protected]





Avukatımız Umut Şeker'in Ankara barosu sicil numarası: 20366



www.umutseker.av.tr



Avukatımızla dava hususunda görüşmek isterseniz bizzat kendisinin yazdığı mesajı aynen ekliyorum. "Bürom arandığında direkt olarak ismimi verirseniz sevinirim. Büromdaki diğer avukatlar değil sadece ben bu davada vekil olacağımdan görüşülecek ve bilgi alınacak avukat konusunda özen gösterilmesini rica ediyorum. Cep telefonumdan her zaman arayabilirsiniz.



Saygılarımla...



Av. Umut Şeker

0 532 208 57 21





**********



25.05.2011

Saat 24.00 itibariyle Genelgeye Karşı Katkı Payı Fonu'nda biriken rakam 1825 TL'dir.



İş bankası hesabında 1060 TL, Paypal'da 765 TL.



20.05.2011 Cuma günü öğlen 1 sularında Av. Umut Şeker abimin açtığı hesap numarasını paylaştım. 21.05.2011 Cumartesi gecesi de Paypal hesabını paylaştım. 3 günde toplamda banka hesabında 552 TL paypal da 467 TL olmak üzere "1019 TL" toplandı.



5. gün sonunda 1601 TL...

6. gün sonunda 1825 TL...



"Bu şekilde" devam edersek gerekli rakamı toplarız. Öbür türlü zor olur. O yüzden desteğe devam etmeliyiz. Destekte bulunan tüm arkadaşlara çok teşekkürler. Takıldığımız platformlara, topluluklara konu açalım. Grubu ve haklı davamızı herkese haber edelim. İnşallah hayırlısıyla bu süreci atlatacağız, davayı açacağız.



Burası devamlı olarak güncellenecek...

bu versiyonunu okumamıştım.

Aslında benim sormak istediğim şey "la bunlar bizi kekliyor mu" değil de, "bu nasıl bir adalet sistemi arkadaş" şeklinde bir şeydi.

Benim bir haksızlık karşısında durabilmem için bok gibi para sahibi mi olmam lazım? Yeni bir şey değil tabi bu muhabbet ama bu meblağlar da aşırı saçma.

çok sallamayayım, arkadaşım anlattıydı da unuttum. mesela mahkeme kararını iptal için danıştay ya da yargıtay ikisinden birisine gidilebiliyor ya, yargıtaydı galiba neyse.. arkadaşım dükkan kirasını ödediği, elinde dekontu olduğu halde hakim bunları haksız buldu! :s bunlar kararın iptali için yargıtaya başvurabilmeleri için, ödenmediği var sayılan, hükme bağlanan kiranın hepsini yatırmaları gerekiyordu. dükkanın kirası yüksek ve toplamda da hayvani bir meblağ tutttuğu için haklı oldukları halde bir şey yapamadılar.

farklı uygulamalar vardır vs, hukukçular yazar belki, yukardakini adalet sistemi ve paraya dair taze yaşanmış bir örnek olduğu için yazayım dedim. koşullar, şartlar, kanun ve hükümler değişkenlik gösteriri tabii ama yazdığım gibi bir olay var mesela.

bunu birinin yazması lazım

(bkz: eternal sunshine of the spotless mind )

bin jip benim favori aşk filmim.

trajikomix+1
bi de henüz başından kalktığım love and other drugs var. fena değil.
50 ilk öpücük

im juli

the notebook

blue valentine

blue valantine dışında hepsini izledim :S

hep aynı soruya aynı cevabı veriyorum :).
(bkz: definitely, maybe)

bir de şimdi aklıma geldi. gerçi ne derece keyifli bilemedim.
(bkz: wicker park)

Wristcutters A Love Story

Komedi değil ama Lake House'u da beğenebilirsiniz bence. Keanu Reeves ve Sandra Bullock oynuyo başrollerde

red fiction
eski oyununu sevmiştim, guerilla versiyonu çıkmış o da iyidir
bir de freedoom fighters eski ve iyidir

portal 2 tabii ki

portal 2 de şey var galiba, zeka oyunları bulmaca gibi şeyler var.o yüzden Cod, Crysis 2 gibi aksiyon ağırlıklı bişey olabilir.

Bioshock.

kafa dağıtmak için gta tarzı oyunlar ideal.

bulletstorm'u da oynayabilirsin.

bilgisayar oyunları bu kadar az mı ya?

Mirror's Edge der çekilirim.

ya bu bütün gün oyun oynayanlar ne oynuyo ki o zaman ?

indirim yakalarsan team fortress 2 al, xkafe'de oynuyorum bayaa zevkli

edit: 9.99 dolarmış şu an

insanın aklına gelmiyor yav. gamespot'u açın, sevdiğiniz bir oyunu aratın. Onu açınca benzer oyunları çıkarır karşınıza..
crysis 1-2 var fps olarak güzel şimdi aklıma geldi son oynadıklarımdan. 2yi oynamadım daha gerçi.

"wolfenstein" ve "return to castle wolfenstein"
birkaç bölümü mumyalı falan oluyor. cidden tırsıyorum bazen.

Hocam cpu %100 ile çalışıyor. Sistem boşta işlemi 100 değil yani.

hangi programlar kullanıyor işlemciyi bu kadar, görev yöneticisinden bir baksanız?

görev yöneticisinde "show processes from all users" tuşu var, ona tıklayıp bakın bir de..

öncelikle daha güzeli (bkz: couchsurfing).

sonralıkla ağustos'a kadar güzel bir evim olan Göteborg'a davetlisiniz hehe. Ağustos'tan sonra ne olacağı belirsiz çok.

montreal'e beklerim, buyrun gelin

@inancsiz deve, hocam tesekkur ediyorum ama canada ciddi cok uzak o kadari goze alamam tesekkur ediyorum teklifin icin.

bence o kız bozulur, tanıyorum onu.

17 yaşındasınız ve staj mı yapıyorsunuz? cevabın hayır olduğunu varsayarak devam ediyorum; yetişkin insanlarsınız kime ne ilişkinizden. türkiye gerçeği olarak dedikoducu insanların varlığını kabul etmeli ve onlardan etkilenmeyecek bir olgunlukta olmalısınız. ihtisasımı en dedikodu kumkuması bir mahallede henüz sözde komşuluk denilen ama aslında dedikodu teröristlerinin yatağı olan bir devirde yaptım hemde.. şu anki ilişkimde yapısı gereği dedikodusuz değildi hala değil. peki biz bunları nasıl aştık, baştan açık açık konuştuk. dedikodu gelebilecek yerleri iyi belledik ve birbirimize anlayıop dinlemeden kimseye kulak asmama konusunda ilk günden söz verdik. asimov'un 3 kuralı gibi her daim hatırlatıyoruz birbirimize. tabii zor bir durum ama konuşarak ve baştan açık olarak bertaraf edebilirsiniz. öteki türlü kız haklı olarak sizin açık olmamanızı başka şeylere yoracak. yorar. yetişkinler de yapar bunu.

çok bozulur.

ya niye bozulsun yetişkin iş sahibi insanlarsınız. buradan en az 25yaşında olduğunuzu çıkarıyorum. çalışmak bir olgunluk kazandırır sonuçta. o eski kız arkadaşın da çocukmuş gerçekten. sen de şimdikine açık açık söyle. ben senden hoşlanıyorum/seviyorum ama benim eski kız arkadaşım da şu kkişidir. dedikodu yapmasını dolayısıyla istemeden de olsa etkisi altında kalmamamız için ve huzurumuz bozulmasın diye şu şu kişilerin ilişkimizi bilmesini istemiorum dersin. güzelce açıklarsan hiç bir şey olmaz. ben de erkek arkadaşlarıma derim seni kimselere bahsetmiyor, seni kendime , sen de sakın kimselere bahsetme olur mu diye. ne var yani?

kiz milleti boyle seyleri cok takar sakin lafini bile etme derim ben.

mantıklı bir bireyse ve düzgün bir dille anlattığınız takdirde anlayacaktır bence.
Veya direk "kimseye söyleme" demeyin. Böyle böyle bir durum var ne yapalım sence deyin..

kiza bunu diycegine eski sevgilini dov, kulagini cek, bir sey yap.

oyunda save yoktu en son ama. ben çıkıp girince devam ediyordu. görev ortasında çıkarsan kaynar tabi ama epey ilerlemek öyle bir şey olmaz heralde.

eğer çıkıp girince devam etmiyorsa, daha düzgün bir crack bulmanız lazım sanırım.

assassins creed brotherhood 1.0 + 8 trainer

vista lisanslı..

ileride is guc sahibi olup coluk cocuga karisinca (gercek dunyada) C kullanmayacaksin oylece CVnde duracak ama pointer mantigini cozmeden kullanacagin dilde hakim olamazsin. sana ne ogretiliyorsa onlari hatim indir, sonra stajda gittigin yerde kullanilan sistemleri ogren.

C++ oldukca onemli, onda da pointer kavraminin bayagi kullanim alani oluyor. yani kolaya kacma, adam gibi ogren derim.

"sizce hiç pointer structure union kasmadan düz C uygulaması yapabilir miyim?" tam 1. sinif ogrencisinin soracagi soru olmus bu.

ne amacla, nasil bir program yazarken? elbette yapabilirsin, ama simdilik.

pointer, java veya C# veya C++ kullanirken de hic bilmeden olacak, veya arkasindan dolanilacak bir konu degil.

zor da degil, telaslanmana, bunun icin sogumana luzum yok. kullanman gerektigi zaman illa ki ogreneceksin.

İleride bir daha C kullanmayacaksınız diye bir şey yok. Daha uzun yıllar var, ne iş yapacağınıza göre belirlenir bu.

Örneğin ffmpeg adlı kütüphanenin -ki video için çok yaygın kullanılan bir kütüphanedir ve bu alanda akademik çalışma yapanların çoğu bu kütüphaneyi kullanıyor, ayrıca VLC gibi birçok program da bunu kullanıyor- geliştiricileri C'nin gayet yeterli ve iyi bir dil olduğunu, C++'ı "bile" sevmediklerini söylüyorlar. Benzer şekilde, görüntü işleme kütüphanesi OpenCV (ki bu da görüntü işlemedeki en sağlam açık kaynak kütüphane) de C++ ile yazılmış.

Demek istediğim, kariyer sitelerinde belki C# ve Java'dan başka ilan görmeniz çok zor, ama C öğrenmenizin zararı değil, bolca faydası olur. Zaman dar olsaydı vakit kaybetmeyip acilen başka dil öğrenin ki hemen iş bulun derdim belki, ama daha yıllar varken, C'ye zaman ayırmak bence faydalı olur.

Ayrıca, veri yapıları gibi bazı dersler C üzerinden anlatılabilir belki. Zaten o pointer, struct filan da zamanla anlaşılır, yerleşir.

anlaşıldı en iyisi pointerden devam ediyim Cye.teşekkürler yorumlar için

konu kapanmış ama arkadaşlara iki çift sözüm var :).
allaşkına pointer'ı anlamayan adam objeyi, new sözcüğünü nasıl anlayacak..

www.eksisozluk.com

Software Engineering - Software development processes/Software testing/Requirements management
Object Oriented Programming - Essentials of object-oriented programming
Data Structure and Algorithms - Essentials of algorithm design and optimization
Database Management Systems - Relational database design/Development and administration of Oracle database
Computer Architectures - Computer architecture
Computer Communication and Network Technologies/Systems Analysis and Design/Computer Network Programming - Computer networks and operating systems

yaklaşık olarak bunlar birbirinin yerine geçebilecek kapasitede ama içerikleri farklıdır filan belki belli olmaz yine de.

normal sartlar altinda az cok tepedeki psychedelic'in dedigi dersler olur. Ayrica 4 tane technical elective yerine de istediginizi alabilmeniz lazim.

Ama universiteden universiteye, hocadan hocaya degisiyor.

Maalesef hocalarin insiyatifine kaliyoruz. Bol sans.

ben de merak ettim şimdi. o bahsettiğiniz platform nedir acaba. daha detaylı nereden öğrenebiliriz ki?

aynı muhabbet 2005 mi 2006 mı ne İzmir depreminde yapılmıştı.

az biraz araştırarak cevap versek...

Afet Bölgesi ilanı Bakanlar Kurulu'na aittir, otomatik afet bölgesi ilanı yoktur.

Ayrıca, Emlak için konuşuyorum; deprem (etc)de mülkünü (kabaca) kaybedenler tarafından 5 yıl içerisinde kayıp oluşan yere (ya da onun yerine) gösterilen yere mülk inşa edenlerden 10 yıl vergi alınmaz (eğer afet bölgesi ilanıyla beraber inşaat yasağı getirilmediyse o yere ki o zaman işte alternatif yer gösterilir)

dipnot, CHP'ye oy vereceğim, AKPden tiksiniyorum.
lakin, depremin şiddetini az göstererek vergi muafiyetini engellemek teoride mümkün değildir.

1999'da ölü sayısı az gösterilmiştir BM'nin el atmasını engellemek için.

www.muhasebenet.net
www.verginet.net

1 - Biraz da seed sayısı ile alakalı bu durum. Yeteri kadar seed yoksa veya mevcut seedler gönderme hızlarını kısmışlarsa yapılabilecek bir şey yok.
2 - Evet yalan olur.

şöyle cevaplar aldım bir başka yerden, korkup açtığım portu sildim, ip'mi de otomatik yaptım ışık hızıyla. burdaki cevaplardan sonra da iyice kafam karıştı.

-------------
sabit ip'den vazgeç, indirdiğin şeyin telif hakkı falan varsa yada suç unsuru barındırıyorsa hemen bulurlar yerini.

sabit ip işi sakat,bence hemen iptal et.

ip sabitlemek illegal indirimde başına iş açar,aptallık etme.

ip sabit olarak kullanma derim,fikir ve sanat haklari kanununa muhalefet suçlusu olabilirsin.

sabit ip no kullanmanı tavsiye etmem,uydudan bulunmak çok daha kolay ve çabuk olur.

polisi arayıp kendini şikayet etseydin yakalamaları daha kolay olurdu niye uğraştın ki?
-------------

arkadaşınız, veya kim konuşmuşsa biraz abartmış durumu sanki :). Tamam haklı yani bir anlamda ben buradayım diyorsun ama isteseler dinamik IPliyi de bulurlar ki, yeter ki istesinler. Düz IP olunca oo bu kolay hadi bunu götürelim karakola öptürelim herkeza diyeceklerini sanmıyorum.

Nitekim işiniz torrent ise ne sabit IP ne de port açmanız gerekiyor. Çünkü yazılımlar onu kendisi hallediyor. (bkz: upnp) bu protokol aracılığıyla otomatik port açıyorlar modeminizde.

burada sabit ip'den kasıt, servis sağlayıcıların verdiği ip (statik olan) değil, modemin atadığı ip (192.168.x.y).

türkiye'deki modemlerin hemen hepsi aslında birer router. kendi portlarını açıyorlar zaten. öyle olmasa hiç bağlantı olmazdı 80, 21, 443 vb. dışında

2. soru için de, atanan ip senden alınıncaya kadar portu kullanırsın. aslında modemde tek kullanıcı sensen hep aynı ip'yi alırsın, 192.168.1.100 gibi. bir anlamda ip sabitlenir.

yerel ağdaki IP adresini sabitlemenin de anlamı yok, sonuçta torrent yazılımları hallediyor. O anda hangi yerel IP'deyseniz router'a ayarı çekiyor.
Yerel IP ayarlayınca da polisin sizi bulması kolaylaşmıyor bu arada :P