su sekilde olsa tamam da;

int b() {
return a();
}

direkt a(); deyince return yapar mi emin olamadim.

b, a'yı çalıştırıyo a zaten "return 5;"

@nawres, a zaten fonksiyon, döndürür direk.

yazılı sınav olsa ben olsam bir şey döndürmez derdim, a 5 döndürüyor tamam da b fonksiyonu bir şey döndürmüyor.

hem hata vermesi gerekmiyor mu bu yazdıklarının ? eve gidince deneyeceğim, takibe aldım duyuruyu.

@egomanyak

peki return a();

desek ne olur?

int b() {
a();
}
====
int b() {
return 5;
}
olmuyor mu ?
@nawres, şimdi bak sen de mantıklı geldin :D biri denesin harbi

visual studio 2010 da bu şekilde çalışmadı. b must return a value diyor.

MinGW ile çalışıyor, o yüzden sordum zaten :)

nsa compile olmamasi lazim. demek ki return yoksa en sondaki statementi donduruyor kullandiginiz compiler.

Ben de visual studio 2010 ile denedim, inheritance'ın dediği gibi "b must return a value" şeklinde hata veriyor.

doğru cevap şu:

yaptığınız şey c++ standardında adı çokça geçen "undefined behaviour"dur. başınıza her şey gelebilir, compiler'ınızın yükümlülüğü değil hata vermek.

"ben denedim son statement'ı döndürüyor benim derleyicim" demek de doğru değil, sizin bilmediğiniz başka koşullar altında çok başka bir değer de döndürebilir, derleyicinizin dökümantasyonunda açık olarak ne yapılacağı belirtilmemişse.

Son statement'ı döndürmüyor zaten. Bilmediğim bir şey veya bir derleyici özelliği mi diye merak edip sordum.

Teşekkür ederim hepinize.

gittikçe ortamın, insanların daha kötü olması ile alakalı olabilir mi?
yada insanların artık birbirine tahammülü olmaması ve iletişimin daha yaban olması.
bence sebep bu.

E insan küçüklüğünde öğrendiği, küçükken sevdiği şeyleri. Müziğin ne demek olduğunu öğrendiği şarkıları, annesini tanımaya başladığı zamanlardaki giydiği kıyafetleri, babasıyla beraber yaptığı dönemin moda olaylarını, arkadaşlarıyla yaptığı o zamanın genel davranışları olan şeyleri ne bileyim izleyerek büyüdüğü çizgi filmleri, dizileri... Küçüklüğünde kendisine gösterilen ilgiyi ve özeni özlemesi doğal olsa gerek. Kaldı ki alıştığı her şey değişmiş ayrıca bu değişen şeylerle birlikte hoşuna gitmeyen bir sürü sorumluluğu oluşmuşken..

çok net bir cevap vereceğim: çocukluk özlemi.

çocukken insan büyüdüğünde başına gelen kadar sıkıntısı yoktur. istisnaları hariç, her çocuğun çocukluğu, büyüklüğüne göre daha güzeldir. geçim derdi yoktur, iş güç yoktur, hastalık, dert, tasa yoktur. bu dertler annenin babanın üstündedir. çocuk için varsa yoksa oyun vardır, eğlence vardır. en büyük derdi sıkıntısı yazılısıdır, sözlüsüdür. büyüdüğünde hissettiği sıkıntıların yanında fasa fisodur. o yüzden herkes çocukluğundaki dertsiz tasasız günlerin özlemini çeker.

O yaşlarda mutluluk hormonları daha fazla salgılanıyor. Çocukluğun savaş, felaket içinde geçse bile yine seversin; çünkü sebepsiz yere çok mutlusundur.

(bkz: midnight in paris)
(bkz: the grass is always greener on the other side)

sağlamdır, olduğu gibi orada durmaktadır,hepimiz orada güvendeyiz, ölmemiş, ayakta kamışız, sıfır risk istediğiniz gibi anlatırsınız oysa gelecek öyle mi?
şekiller sadece şekilden ibaretler...

herkes demiyelim, hayatımın hiç bir noktasında geçmişe özlem duymadım. ha, geçmişte bulunduğum yere özlem duydum fakat bu gelecekte oralarda olmayacağım anlamına gelmez.

günden mutlu olmayan ya muhafazakar olur (geçmişe tutunur) ya da devrim yapar hayatında. ilk yol her zaman daha kolaydır.

ben sevmiyorum geçmişi. kız arkadaşım gereksiz yere boşluklara daldığında ondan nefret ediyorum, sevmiyorum işte.

aklın yarattığı o güzel geçmiş ilüzyonu beni tatmin etmiyor. gelecek, gelecek, gelecek. tek yön orası.

aslında çok temel bir dürtüden kaynaklanıyor: yok olma korkusu. İnsan içgüdüsel olarak muhafazakar bir varlıktır, değişimi istemez. Kendi varlığını sürdürebilmek için buna karşı koymaya çalışır.

Yazının yaygınlaşmaya başladığı dönemde bir çok filozof buna karşı çıkıyor mesela. Zamanında Yukarı Mısır kıralı Tamus şöyle demiş: "Bu yazı yazma sanatını kullananların artması durumunda, yazının insanın hafızasını arttırma yerine azaltma olasılığı vardır. Yazı insanın hafızasını tembelleştirir, onu unutkan yapar. Eğer insanlar hatırlamak için yazıya güvenirlerse, kendi iç kaynakları yerine dış kaynakları kullanacaklardır. Yazı hafızayı geliştirmez, koleksiyonları geliştirir."

Bugün biz aynı şeyleri internet için, bilgisayarlar için, akıllı cep telefonları için söylüyoruz. Mesela artık kimse kimsenin telefon numarasını hatırlamıyor, daha 15 yıl önce hepimizin bildiği onlarca telefon numarası olurdu. Ancak telefon numarası akılda tutmak ne bizi daha zeki bir insan yapıyor, ne de bugün aptallaştık...

Düşünme biçimlerimiz değişiyor, dolayısıyla hafızamız da biçim değiştiriyor. Artık "bilmek"ten öte, "bilgiye nasıl ulaşacağını, onu nasıl kullanabileceğini, yönetebileceğini bilmek" önemli hale geldi. Bunların en güzel örnekleri de google gibi bir sitenin dünyanın en önemli kaynaklarından birisi olması. Google'ın bildiği şey aslında sıfır, o sadece var olan bilgi'yi düzenliyor, senin ulaşmanı sağlıyor...

Neyse, insanın geçmişe özlem duyma sebebi de temelde bu değişimlere direnme arzusundan kaynaklanıyor. 20 yaşındayken 6 yaşımızdaki halimizi, 30 yaşındayken 20 yaşımızı, 50'li yaşlarda daha geniş bir dönem olarak "gençliğimizi" falan özlüyoruz. Ölüm / kaybolma korkusu böyle tezahür ediyor.

Insan beyni kendini korumak icin gecmise dair kotu anilari bastirma egilimine sahiptir. Dolayisiyla gecmise dair hatirlanan guzel seyler genelde kotu seylerden daha fazladir. Bu sebeple gecmis ozleniyor.

Şu an limanlarda kullanılan rfid teknolojisi ve bunun küçük bi uygulaması üzerinde çalışıyorum, bende izmirdeki kentkart var ve evet yapılabilir hatta elimdeki boş kartla kentkart aynı gibi, ben mühendislikte okusam şu an yapardım.

rfid değil sanırım onlar ya.

Parayı karta yüklemiyorsunuz kart sadece merkezi sistemde sana yukleme yapılmasına yarıyor. Sen kartı okutunca merkezi sistemdeki bakiyen yeterliyse hesabından düşer. Degilse sinyal verir.

Edit: konunun uzmanı değilim

iyi kapanmamış. bastır iyicene.

@drip'in söylediğine katılıyorum. çünkü istanbulkart'ın öğrenciler için kullanım süresi dolduğunda siz bir işlem yapmadan otomatik olarak tam bilet haline geliyor. bu da bizim uzaktaki sisteme kafadan bağlı olduğumuzu gösteriyor. ayrıca dikkatini çekti ise akbil sürtülen mekanizmanın kocaman anteni var. uzak bağlantı kuruyor bir şekilde.

@şaman eheh sağol.


evet ya düşününce merkezi bir sistem daha mantıklı geliyor. amk.

bence merkezi olay mantıklı ama öyle çalıştığını sanmıyorum. Hem o şekilde inanılmaz bir gprs yada mobil bağlantı faturası iett ye çıkardı (gerçi koymaz adamlara) hemde iett doldurma işlemini yaparken bu durumda birkez kartı göstermeniz yeterdi. Otomatik yükleme aparatında alete parayı verdikten sonra kartı kaldırma diyor. Son olarakta otobüsün data bağlantısı kesildiğinde nasıl doğrulama yapacak? Ve doğrulama böyle saniyesinde yapılamaz bence. Kredi kartı gibi gider en az 10 sn bekler. Bence sadece vize işlemleri merkezi gerisi kartta.

akbil dolum cihazlarında turkcell sim kart var..gprs le çalışıyor..turnikelerde ise bağlı oldukları bi bilgisayar ve modem var

kullanım süresi kartın içine kodlanabilir. ya da sisteme kodlanıp kart yükleme/basma yaptığı anda rfid çipin içindeki veriyi değiştirebilir. gprsten yapılması çok olanaksız geliyor bana.

niye yazmamisim yahu daha önce.
bir kere rfidler fazla basit yapilar. guvenlik acisindan cok yanlis bir secim olurlar. kentkart smartcard teknolojisi uzerine dayali, istanbulkart da aynidir buyuk ihtimal.
ayrica bildigim kadariyla kentkartin icine para yukleniyor. Disinda da derin(muhtemelen asimetrik kriptografiye dayali) bir guvenlik soz konusu. Kentkarti yapan adam artiz artiz dolasiyordu kimse kiramaz diye. Simdi de belediyeyi; dolayisiyla bizi soyuyor bir guzel her basistan komisyon alarak.

istanbulkart farkli olabilir tabi bilemem ama @ned flanders'in dedigi cok mantikli. gerci @arenas da 1. elden biliyormus gibi cevaplamis ama bilemedim.

Sorunuza gelirsek, karttaki guvenlik sistemine bagli. Dediginiz sey iletisim guvenliginde replay attack olarak geciyor, ve yaygin bir sekilde kullanildigi gibi yaygin bir sekilde de cesitli engelleme yontemleri var ve bence bunlari uyguluyorlardir.

çok ileride. senin benim düşünmesine gerek yok o yüzden.

@last senin zamanın gelmiş evlen bence sen :D

semson hehehhe :D yok yaa ben şu karı kocabuldum diyene şaşırdım

görmemişin oğlu olmuş tutmuş çükünü koparmış misali o karıda boşver takma kafayı :D

olalım ya, iyidir. 7 milyar insan biraz fazla değil mi sizce de bu dünyaya?

hemen hemen her sey ingilizce. tum kaynaklar-dokumantasyonlar vesaire. programcilar da kodlarini cogunlukla ingilizce yaziyorlar ana dilleri olmasa bile.

Uluslararasi platform icin Ingilizce yeterli, ulusal bir platforma odaklanmak istiyorsaniz hangi ulke ilginizi cekiyorsa o ulkenin dilini ogrenmenizi tavsiye ederim.

329 milyon nufuslu (toplamda 500 milyon) ispanyolca (castellano olanı) ?

başka dil sadece yerel kalır ingilizce yanında daha da ilerlet anadili gibi ibaresi ekle yanına
yeri gelmişken söyleyeyim word ü kim ilk yaptı arkadaş o uluslar arası değil uluaslararası olacak hep ayrılıyor

kariyer icin ingilizce yeter de artar bile.
kisisel zevklerinizi, olur da tasinmayi dusunurseniz neresini dusunursunuz gibi seyleri dikkate alabilirsiniz.

Bilgisayar muhendisiyim. Ikinci dil ogrenmek yerine ingilizcenizi kulturel ogelerden alinti yapabilecek kadar ilerletin. Amerikalilar sizinle konusurken yabancilik cekmesinler. Sizin icin en karlisi bu olur gibi.

Bilgisayar mihendisiyim, 2. bir dil yerine super bir ingilizce cok daha yararlı olur senin icin.

Eğer rahatsız edici bir dürtü ile yapıyorsanız "huzursuz bacak sendromu".

duzenli spor yapiyor muydunuz?
sanki bacak sallamanin -ki ben de var- bununla bir baglantisi vardi.
ayrica surekli bacak sallarken bilmem ne hormonu uretiliyordu bu da daha mutlu (rahat) olmaya sebebiyet veriyordu. ayni spor yaparkenki gibi.
bence doktorluk degil gayet rahat bir sey, uyuyana kadar bile yatakta salliyorum :)

öncelikle doktor falan değilim.

o hareket vücudun kendini tetikte tutma yöntemi... bilinç altınızda sürekli uyanık olmak, gerekince hızlı davranabilmek ve atik olmak istiyorsunuz. acaba iş yeriniz çok sizi çok mu yoruyor? uzun ve yoğun mu çalışıyorsunuz?

bunun dışında tabi kahve, kola gibi uyarıcılar da etkendir.

30 sene bu şekildeydim. kendi kendimi motive ederek durdurdum. anladığım kadarı ile psikolojik olması lazım. bir nevi tik gibi bir şey. ders çalışırken veya bir şeye yoğunlaşmam gerektiğinde daha da artardı. inanır mısın sigarayı bile daha kolay bırakmıştım. istemsiz gibi görünsede kesinlikle bilinçaltı bişeyler var. sadece bu değil üst dudağımla burnuma değdirme, sürekli kirpiklerimi kırpıştırma gibi sorunlarımın bitmesi de aynı zamana rastlar.

bende de var ve bildiğim kadarıyla anksiyete göstergesi.

(bkz: huzursuz bacak sendromu)
en.wikipedia.org

ben kahve icince enerji patlamasi yasiyorum ve bu harekete basliyorum mesela zaman zaman.

ben de yapıyorum bunu ama her zaman değil kendi teşhisim şu:
stres altındaysam, düşünmem gereken onlarca şey varsa kafamda o zaman yapıyorum bunu...
siz de bi bakın stress ise sizin de sebebiniz, stres azaltacak şeyler deneyin...

bende birine sinirlendim mi, aklımda bin ben yüz konu varsa, acil bişi yetiştiriyorsam falan oluyor.

huzursuz bacak sendromu o değil. seninki alışkanlık o kadar. huzursuz bacvak sendromu geceleri ortaya çıkar genellikle ve uyutmaz. yattığın yerde bacağını tekme atar gibi sallamak zorunda kalırsın filan. bu anlatılan ise stres + kafein in etkisi gibi. bir dfe dediğim gibi alışkanlık. büyütecek bir şey değil.

yüksek lisans için soruyorsanız. önemli olan okul değil. çalışmak istediğin konu ve danışmanın olabilecek yani çalışabileceğin hocaların durumudur. ona göre düşün hocam.

yüksek lisansı hali hazırda yapıyorum da, sonrası için düşünüyorum biraz. hem sessiz sakin dediler kafamı çeldiler, bir meraklandım araştırıyorum. hoca konusunda haklısın tabi, bi yandan da onu bakmam gerek.

mimarlık ile ilgili pek bir şey diyemem. lisans'ı için iyi derlerdi, çok kasardı gençler.
gülbahçe köyüne yakın. urla'ya ve izmir-üçkuyular'a dolmuş ve otobüs seçenekleri mevcut. Fakat saatleri karamboldu en son biraz, şu anki durumu bilmiyorum. Ulaşım her zaman en büyük sorunu olmuştur.
mimarlık bölümü okulun her fakültesi gibi kampüs içinde.
Köye 10-15 dakika yürüyerek gidilebilir. bir 10 dakika daha yürüyerek güzel havalarda denize girilebilir. Köyde 2-3 kafe dışında bir olay yoktur ama. Urla da güzel bir ilçe değildir kanımca. (Urla iskele falan saymıyorum tabi)
ortam sessiz, sakin ve rüzgarlıdır. Seviyorsanız yaşanır bence; ben sevmiştim.

Mümkün mü yahu acaba diye ben de merak ettim, değişkeni doğrudan "dinleyemiyormuşuz" ama oldurtanlar var :

stackoverflow.com

feyz alıp kendi projene uyarlarsın.

direk bind etmek degil de,
observer - observable ile model-view baglanabiliyor guzelce. gerci yine biraz zaman harcamak gerekiyor maalesef.

aha stackoverflow'da en son önermis biri. kimse sallamamis ama mvc'ye en uygun yöntemlerden biridir.

himm teşekkür ederim lakin o değişkeni aynı class içinde değiştrmiyorum. hatta ben değiştirmiyorum. o yüzden uyarlayamadım.

20 yıl sonra internet hızlanır, kolayca edinirsin 1020p'lerini, kasma o kadar..

boş iş. 3000+ film arşivlemiş sonra bağışlamış biri olarak bunu söyleyebilirim. bluray belki arşivlenebilir. belki.

@ruhibirbanyo internet hızlanacak ama istediğim filmleri bulma imkanım da olmayacak. az önce mesela 2011 yapımı, oscar adayı bi filme baktım, 50 seed vardı. 20 sene sonra adı bıle anılmaz bu fılmın.

ozdek +1
Filmde arşiv işi gereksizlikten başka bir şey değil. Şahsen, DVD arşivi yapardım. Bin küsur filmden sonra bir baktım, 720p'ler var. Başladım arşivi çevirmeye. Yolu yarıladım 1080p'ler... Şimdi de 3D'leri geliyor filmlerin... O iş hep daha iyiye gidecek. Arşivlenecek kadar iyi filmler sürekli güncel formatlarda bulunuyor zaten. O kadar zaman/parayı o işe ayıracağına başka koleksiyona başla. O kadar DVD alacağıma o parayı kütüphaneme gömseydim şimdi iki katıydı kütüphanem. :(

Ayrıca, artık TV portalları üzerinde dahi bulunuyor o filmler. İki sene sonra, şimdinin 700 mb'lık filmleri gibi direk internet sitesinden 1080p izleyeceğiz büyük ihtimal. O zaman seed sorunu da kalmaz, sıkıntı yapma.

hiç gerek yok bende bıraktım

nasıl bu kadar iyimser olabiliyorsunuz aynı filmlerin yıllar sonra da bulunabileceği konusunda?
bugün noviembre'nin 16, dead poets society'nin 67, lilja 4ever'ın 42, 99 francs'ın 7 seed'e sahip olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

"kaliteli filmler zaten yıllar sonra da bulunur" demek yanlış değil mi biraz? bugün neredeyse sadece hollywood filmleri pazarlanıyor evrensel çapta, ve yıllar sonra o filmler hala ünlü olacak, kabul ediyorum fakat her şey klişe senaryolu filmlerden ibaret değil ki.

cok degisik bir sey sorsam.

adam 3 bin film arsivliyo,her film yaklasik 2 saat desek,6 bin dakika yapar.bu da 250 gün araliksiz film seyretmeye esdeger bir davranis.günde 12 saat araliksiz film seyredildigini hesap edelim 500 gün yapar.

bir kere seyrettigin filmi neden arsivlersin?hadi 3-5 filmi tekrar tekrar seyredebilirsin belki seversin de ama 3 bin filmin arsivlenmesi sacma ve bos.

bu arada söyledigim bildigimiz makara ya da orjinal film arsivciligi degil,torrent arsivciligi.torrent arsivciligi nedir hocam,ancak 3-5 burju,mevve isimli kiz "aaaa ahmette gilmore görls warmis ,ahmeeeeett bana verebilir misin filmleri?" tarzi muhabbetlerde kullanilan adam olunur.

hic merak etmeyin o filmler kalir film stüdyolari arsivinde.kisacasi belki cekim kalitesi yüzünden 4000p olmaz ama seyredilir simdiki tosun pasa modunda.

720p de ne arşivlediğine bağlı. tersten yaklaşalım sorduğun soruya misal bundan 20 sene önce trt de yayınlanan bir dizi nin full hali vhs olarak şu an elinde olsa ne olur? (o zamanki kayıt teknolojisi anca vhs idi o yüzden vhs dedim) bence çok kıymetli bir arşiv olur. misal 20 sene önceki susam sokağı bölümlerini bulsam full halini ben şu halimle para verir alırım, izlerim.

ultra hd konusuluyor ki 5 yıl ıcınde 4k ya gecıcez muhtemelen. sonraki 5 yılda da 8k ultra hd ye.

su an tum filmler bluraye cevrılıyor zaten. 4k ya da cevrilir kolaylıkla. master kopyalar 4k zaten. ama bluray dvd gibi 20 yıl yasar cok rahatlıkla.

ozdek+1

1500film arşivlemiş ve 2 senedir hiç bir(neredeyse) film indirmeyen biri olarak.

dead poets society'nin 300 seeder'i var isohuntta bu arada yanlis olmasin. internetiniz el verse 1-2 mb/s ile indirirsiniz.

Onun disinda bir ton file storage servislerinde de duruyor bu filmler, rapidshare megaupload falan gibi. Bulunur yani aransa ki bundan yillar sonra cok daha duzenli ve yapili bir sistem olacaktir. Torrent hala bir karambol...

Ugrasmayin derim ben de..

Kutu kutu dvd rip arşivimi evden taşınırken çöpe attım. CD çantasındakilerin bazıları yıllarca açıp bakmadığım için çantaya yapışmış, hasar görmüş. Eski vcdler bile buldum arada.

Harici hdd aldığımda madem ttnet'e ayda 100 kağıt bayılıyorum sömürmeliyim diye koca interneti indirmiştim, hd videolar çıkınca yer kalmadığı için neredeyse bütün dvd ripleri sildim.

Star Wars, LOR gibi tekrar izlenebilirliği olan filmler dışında arşiv yapmıyorum artık. Ama izlediğim filmi de hemen silmiyorum, yer kalmazsa seçip seçip siliyorum.

ÖZET : Arşiv yapılmaz hele ki 720p hiç yapılmaz. Korsan olarak satacaksan başka.

bi zaman heves edip 2-3 yıl hamallıgını yapmıştım ben de arşiv arşiv diye.sonra unutuluyo gereksiz geliyo falan.ya da zamanın olmuyo izlemek için.zaman olsa eski hevesin kalmıyo vs.bikaç yıla geçer bence hevesin.

1. bu işle ilgili bir mesleğiniz yoksa... tv radyo sinema bölümünde falan okumuyorsanız...

2. bu işin ticaretini yapmıyorsanız...

bu tür arşivcilikler hastalıktır. zaman para daha da önemlisi "kafa" kaybıdır. yok altyazısı olsun yok senelere göre yok tagleri doğru yap yok bilmem ne.

tıbbi bir durum yani.

çok daha ilerlemeden bırakın.

hele hele ömrümde 2-3 filmi ancak 2 kez izlemiş birisi olarak, aynı filmi bir daha bir daha izlemeyi asla anlamıyorum.

çok olmadı, bir filmi asla bulamadınız, orjinalini alırsınız nedir ki maliyeti? kaç film buna değer? sabah Groundhog Day'i izledim, 8.2 almış, bir daha neden izleyeyim?

binlerce film arşivinin zaman, teknik, konsantrasyon açısından maliyeyi ile yüzlerce filmin orjinalini alırsınız, ki zaten sadece 4-5 film buna değer.

sonuç: sakın girmeyin bu işe.

1080p degil de o zamana 3d teknolojisinin boku cikmis olacak, holografik goruntu olarak izleyecegiz bence. ortada hologramda sahne oynacak, biz sahnenin cevresinde dolasip istedigimiz acidan gorecez. tabi o da 3 boyutlu dusnuldugunde bugunku HD hesabindan 1920x1080x1920 cozunurluk gerektirecek yani film boyulari simdikinin 1920 kati olacak HD cozunurlukte. Ancak veri depolama ve iletme teknolojileri de hizla ilerledigi icin bi sorun olmayacak.

en az 3 binle başlıyor şu anda yazılım mühendisleri. 3-5 sene tecrübeden sonra 5 bin ve üstü. ve türkiye'de çok az iyi leri. acaip açık var. iyisi olursan açıkta kalma imkanın yok işlerden iş beğenirsin yani.

iyidir yazılım mühendisliği.işsiz kalmazsın. Keyif de alıyorsan düşünme bence. iş konusunda kariyer.net'e bakarsan aratırsan ne kadar aranıyor diye bir fikir verir.

yok en az 3000'le de başlamaz. 1000-2000 arası. tecrüben varsa biraz daha yukarı çıkar. ama maaşın hızlı artar.

ben de 1500-3000 arası alırlar diyeyim de daha çok kafa karışsın :).
çok açık var denemez belki ama genelde iş vardır bu meslekte.

Pek çok sektöre göre iş imkanları iyidir. Şimdiden bir şeylerle uğraştığına göre beceriklisindir de, başlangıç seviyesi 2000-2500 civarında bildiğim. Seviyorsan mutlaka gir. Sevmiyorsan karar vermekte acele etme derim, sürekli bir makineyle muhatap olmak bir süre sonra sıkılmaya sebep olabiliyor. (bu html ne güzel bi şey, istediğimi yaptırıyorum alete diyerek bilgisayar mühendisliği okuyup sonradan keşke başka mı olmuş demiş biri olarak :)

türkiyede yazılım mühendisliği yapabileceğin proje yok. birkaç tane büyük yazılım var ve bunlar da yurtdışındaki şirketlere yaptırılıyor, varolan yazılım mühendisleri de kodlama dışında bir şey yapmıyor, yazılım mühendisliği kod yazmakla alakalı bir bölüm değil ama türkiye de oturup yazarsın başka da bi iş yapamazsın, okul boyunca yazılımın evrelerini öğrenirsin ama bunların hiçbirinin türkiyedeki projelerde kullanılmadığını görürsün.

yazılım mühendisi olmasamda yazılımla uğraşan biri olarak çok iyi şirketlere girmediğin takdire ortalama 1500-2000 le başlarsın
kafası çalışan bi adamsan 3-5 yılda 3-5 bin lira maaşın olur oki?

3000 le mi başlanıyormuş? ehemm güldürmeyin ulen beni. Ben ikinci senemde 2000i anca alıyorum. ayrıca mtrsykl'e kulak ver.

i said so olmaz, belki i said just to say olabilir bilemedim.

durumu bilmiyorum tabi de "just saying" denilebilir. "i said so" demek, "bak ben demiştim" gibi bir anlama çıkar genelde.

"no reason" da olabilir gene duruma göre "neden söyledin?" gibi bir soruya karşılık kullanacak ise tabi.

tam cümle varsa daha yaratıcı cevaplar çıkabilir duyuru ahalisinden.

yerine göre; just so you know, just talking, yadayadayada-ki çok argo olur

I said just for the hell of it.

i'm just saying.

forget about it de kanka. #donnie brasco

buradaki çoğuna katılmıyorum. "no reason" tam anlamı vermez ama yakındır. "just talkıng" en uygunudur.

dediğinden sonra zan altında kalıyorsan eğer "just a thought" de. veya "it was just a thought"

i'm just saying.
most common.

veya 'just saying'

haci just saying, "bu benim fikrim; sonra söylemedi deme" tarzi bir anlama geliyor. just talking olsa olur bak..

evet başka hesapta oturum aç bölümünden iki hesap için de çoklu oturum açmayı etkinleştirip yapabilirsiniz, direk geçiş yapma olanağı veriyor.

banada lazim bu ama anlamadim yukarda yazılanı?

@jamswety; www.google.com

iki farklı tarayıcı kullanabilirsiniz.

giriş yaptıktan sonra sağ üstte mail adresine tıkladığınızda hesap değiştirmeyle ya da çoklu oturum açmayla ilgili bir seçenek olması lazım. tam hatırlamıyorum nasıl yaptığımı ama şu an tek tıkla geçiş yapıyorum iki hesap arasında.

pandora dan related groups a baktınız mı ?

entwine ve eternal tears of sorrow olabilir.ama sentenced yerini dolduramazlar.
bu arada yeni çıkanlardan istemişsiniz sanırım ama yazdım gitti artık bunları da.

senin ihtiyacın olan, gene finlandiya'dan: charon.

zaten charon un sozlukteki başlığında sentenced aratınca, oldukça sonuç veriyor.

mesela:

www.eksisozluk.com

(bkz: poisonblack)
charon da candir beerserk'in dedigi gibi. bi bakayim bari yeni albumu var mi aklima gelmisken :)
edit: bah bir tane compilation album varmis sadece.. dagilacaklarmis galiba zaten

katatoniaya benzeyen ghost brigade var yersen. tiamat var.

onu gördüğünde kendine çimdik at, belki azaltır sevgini.

sevişiyor musunuz?

henüz 3.5 aydır ilişkide olduğunuz birisinin yanında 3-4 gün kalmak, işten gelince de yanında olup kendine vakit ayırmasına engel olmaksa eğer yaptığınız şey, e adam haklı yani.

biraz iş dışındaki vakitleri sevdiğiniz kişinin beklentilerine göre ayarlamaya çalışın ve adama evde de biraz rahat verin çünkü 3-4 gün evlilik haricinde çok fazla.

eleman seni kullanıyor muhtemelen yavru...

@jugador: yok, sevgisinden şüphem yok, sevgisini gösteriyor çok şükür.. gerçi benim daha fazla sevdiğim konusunda haklısınız. (kendi bunu reddediyor ama)
@mtrsykl: evet.
@dergus: nasıl yani?

bence görüşme sıklığının fazlası diye bir şey yok. sonuçta daha tanışma evresindesiniz ve ilişkiye bakış açınız "takılmak" değilse sorun olmayacak bir durum. senin durumunda hislerin farklılığı görünüyor. bir süre onun talep ettiği gibi daha mesafeli durun derin, sonrasında tutumu değişmiyorsa, hislerinde bir sıkıntı vardır...

erkek olarak söyleyeyim, haftada 3 4 gün seviştiğim bir kızdan 3 4 ay sonra ciddi anlamda soğurdum, görmek istemezdim, yani erkeklerin doğasında var bu.

evet; klasik tavırlar malasef ki...anlattığınız gibi değildir o olaylar. eskik yazdınız bi çok yeri malasef kendiniz kabul etseniz de/etmeseniz de. sadece olay canım cidim olmak değil, sadece asırı sevgi de değil, bunalmayı sağlayan bir çok neden var.

mesela sevgilin alısık olmayabilir, bünyeye fazla yüklenmişin cocuğun. al bi de bazısı sürekli kız arkadasının onda kalmasını istemez. ben istemem mesela. 3,4 gün de iş hayatında biri için cok.kimisi yanlız uyumak ister. normal bu..belki de o seni, senn onu sevdiği kadar sevmiyordur, yani seviyor belki de haberi yok.

irade için bi dur bakalım. sne bayan kişisin. bi bekle, o sana gelsin...işteyken bi kere rahatsız etme fazla. telefonla filan cok arama. hatta mümkünse hiç arama o seni arasın gündüz...akşam da mümkün mertebede haftaiçi gitme..haftasonunyla yeterli tut.. yavas yavas böyle başla.gerisi gelir.

@raki masasinin degismez adami: iyi güzel yazmışsınız da... ben onu çok işim düşmediyse aramıyorum. hatta bazen hep ben arıyorum diye çemkiriyor. zaten telefonda en fazla 2-3 dk konuşuyoruz. orayı düzelteyim.

bi de, ben kendimi çekmek istiyorum zaten ama yapamıyorum. sorun da bu ya.

kendini cekmek için bak sana bi fikir.eğer işin yoksa senin de seni bağlayan..1-2 hafta tatile git bi yerlere. uzaklaş ordan bi. yahu bi özlesin seni,..muhtemelen bekar yasıyor o da.gidiyorsun evde iş yapıyorsun. ne bileyim yatağını falan düzeltiyorsun adamın. oadasını duvarlarını bi şeylerini de istemsizce düzeltiyrosun. adam da kıl oluyor..:)

yani bu böyle...

ama olur böyle seyler..merak etme kötü değil ama daha fazla bunaltma..yeterince bunalmıs.:)

@raki masasinin degismez adami: melaba, yine ben :)
İlişkimiz başladığından beri birkaç kez yurtiçi/yurtdışı tatile çıktım zaten tek başıma. toplamda 3 hafta ayrı kalmışızdır. (bayram tatilleri de var ayrıyeten) Evet, arada özlem olunca dönüşte süper karşılanıyorum ama artık maddi durumum tatile müsait değil :/
Aynı şehir sınırları içinde kendimi tutmam gerek sanırım...

merhaba;

bakın bahsettiğiniz şehir neresi; belki ona göre bişeyler buluruz:)?

diğer bi deyişle, erkek arkadasının kendini rahat hissetmesi için bişeyler yap..yani hem onla geçir zamanını hem de o biraz kendini yanlız hissetsin. yani play station oynuyorsa sürekli ona al bi play station o oynasın sen de ona bak felan.:) saatlerini böyle kurtarırsın.. arkadaslarınla vakit geciriyrodur muhtemelen o..onlarla daha fazla vakit gecirmesini sağla, sen de içlerinde ol. sürekli 2 kişi takılmayın bu da cok sıkar adamı.. 2-3çift beraber bişileyler yapın. bu da etkili olabilir... :)

kendinize bir meşgale bulun onla uğraşın.
belli ki sıkılıyorsunuz, paso onu düşünüyorsunuz, sonunda da haftanın 3-4 günü onunla kalıyorsunuz. diğerlerinin dediği gibi, adam zaten çalışıyor kendine kalan vakti sınırlı, siz yanındayken de bir bakıma sizinle ilgilenmek zorunda.
neyse hobi-arkadaşlar falan iyidir.

soğuk kal evlilikten bahset kaçarsa özgürsün :)

kaybetmek de denebilir(:

calisan kadin olarak soyluyorum, bu sevgiden bagimsiz birsey. insan bazen aksam ayaklarini uzatip kendini dinlemek istiyor o kadar stresten sonra.

biraz es verin bence, birakin sizi ozlesin.

Kişilerin bakış açılarını genele yaymamak lazım.

Ben Atatürkçüyüm ama aynı zamanda müslümanımda, İnancıma laf edilirse hop deme ihtiyacım olur, öte taraftada Atama laf edilirse onada hop deme ihtiyacım olur varmı bunun ortası?

Biri bir laf atıyor, diğer tarafta bu lafa cevap veriyor,yeni gelen o cevabı okuyor ona cevap yazıyor böyle böyle derken, 5-10 sayfa ilerliyor tartışma, ondan sonra gelenlerde tartışmayı başından sonuna 5 sayfa okumaktansa sondaki birkaç yoruma bakıp bildiğini yazıyor.. Kısacası konu başlığı ne iken içerik ne oluyor.

atatürk'ün diktatör olup olmadığını tartışmak bile suç atatürkçü çoğu kesime göre. onu geçtim atatürk bunu yanlış yaptı dediğinde delleniyor adam. atatürk inanılmaz putlaştırılmış. 10 kasımlarda milletin yazdıklarına bakabilirsin. benim kendi teorime göre çok tanrılı dinlerin çıkışları da buna dayanıyor. eski zamanlarda ülkenin kahramanları o kadar benimseniyor ki sözlü anlatım ile aktarılıyor. arada bozulup tanrı oluyor bu insanlar en sonunda.

ya efendi olduktan sonra sorun yok. atatürk alkolikti de dersin, erkeklerden hoşlanıyor da; hz muhammed sübyancıydı da dersin kabile şefiydi de dersin. ama bunu efendi gibi yaparsan sorun olmaz. çıkarsın burda burda şöyle yazıyor, şurda burda böyle yazıyor al sana tarihi gerçek, al sana hadis dersin. ama milletin derdi birbirine bok atmak olduğundan kavga çıkıyor. alayı şovenist bu insanların. hz muhammed de atatürk de bu destekçilerinin suratına tükürürdü emin ol.

Atatürkün putlaştırılması muhabbetine katılmıyorum. Olaya bu girizgahla başlamakta karşı tarafı alenen kışkırtmaktan başka birşey değil.

Efendi efendi yazınca sorun olmuyor bu konuda hemfikiriz, ama çıkıpta adamın savunduğu teze cevap olarak "sen bu adamı putlaştırdın" diye yaklaşırsan karşı taraf otomatikman savunmaya geçiyor. Karşı tarafı kışkırtınca, hakaret edip küçümseyince olaydan zevk alan tipler mevcut. Birkaç düzgün yazar var efendi terbiyeli oıkuyunca dahası yokmu diyesi geliyor insanın, mantıklı fikirler beyin fırtınaları estiren, bilmediğimiz bazı yönlere temas edenler var, diğerleri ise sırf trollük olsun diye karşı tarafı kışkırtalım kutsalına sövelim diye inadına yapıyor.

bak sen bile korkundan muhammed e söylenenleri mantıklı atatürk e olanları mantıksız bulmuşsun. öyle değil arkadaşım o iş bildiğin iki yüzlülük toplumumuzun kanına işlediğinden burdada işler böyle ben herkesin kutsalına küfür ederim. ama kimse benımkine edemez düşüncesi en aşağılık düşünce biçimidir. senın muhammed e veya başka bir kişi hakkındaki fikirlerin sana normal gelebilir. ama aynı düşünceler bir başkası için senı öldürecek kadar kötüdür unutmamalıyız ki özgürlümüz başkalarının özgürlük alanlarına tecavüz ettiği anda özgürlük olmaktan çıkar.

@genius baskasi veya bir konu hakkinda fikrini belirtmek baskasinin ozgurlugunu kisitlamaz ki?

ben sana gerizekali deyince sen nasil gerizekali olmuyorsan(lafin gelisi, yanlis anlasilmasin :)), senin kutsalina dunyanin en buyuk dolandiriciligidir demem senin inancini/kutsalini degistirmez veya kisitlamaz. Inanmaya ve tapmaya devam edebilirsin. Alinip sinirlenmek veya alinmayip iplememek senin elinde..
Banane ben sinirleniyorum deyip, sinirlenmek gibi goreceli bir kavrami kural olarak yerlestiremezsin.

Nitekim ayni mantikla, "ben Hitler'in hastasiyim, yaptigi soykirimi destekliyorum ve devaminin getirilmesini dusunuyorum." demek de suc olmamali. Ama insanlik tirsiyor tabi ya basarili olup da yeterli kalabaligi olustururlarsa diye. Ne bileyim arasi zor tabi..

Notu da siliyorum yea, cok abuk bir not olmus :D.

şimdi şöyle bir olay var ki, atatürkçülük bir din değil. sanki islama rakipmiş gibi gösteriliyor. atatürk ve destekleyenleri olmasaydı bugün birçoğumuz muhtemelen hristiyan olmaya zorlanmıştık, bu çok büyük bir ihtimaldi. ama aşırı dindar kesimin yobaz görüşleri ve kuran'da tersi yazmasına rağmen başkalarının hayatına zorla müdahale etmeleri yenilikçi düşüncedeki insanları dinden soğutuyor uzun yıllardır. bir anda insanlar farklı taraftaymış gibi oluyor tartışmalar çıkıyor. her taraf tutan ve çok bilgi sahibi olmayan insanda savunmaya geçip karşı tarafı küçültmeye çalışır. aslında hepimiz aynı taraftayız bir görse insanlar, bir olsa falan... imagine all the people...

valla bence hitleri seven biri varsa çıksın söylesin. sevmeyende çıksın neden sevmediğini söylesin. :D sonuçta yahudileri yaktı diye sevenı çok ülkemizde ekşideki durum çok iğrenç kim ne derse desin ve normal aslında bir o kadar da devlet tarafından yıllarca baskı altında kalan sürekli psikolojik olarak devlettin iyi dediğine iyi kötü dediğine kötü denmesine alışmış bünyeler bir anda muhhammed böyle atatürk söyle dendiğinde çıldırıyorlar. herkes fikrini açıkça söylesin. ama adam gibi söylesin. solcu ,ol sağcı ol , kürt ol ,türk ol ne olursan ol ama başkalarının fikrine saygılı ol (bence) evet bana ne lan iplemiyorum demek bir çözüm ama muhammed için anam babam feda olsun diyen bir insanın yanında lan sübyancıydı o de bakalım ne oluyor. yada atatürk için içkicinin tekiydi o demek delirmek tahamülsüz ve iki yüzlü bir toplumuz sorun bu herkes benım gibi düşünse dünya ne güzel olur kafasındayız.

durup dururken niye bundan bahsettiğini düşünürüm. ha bir de acaba bir şey mi ima etmeye çalışıyor, tepkimi mi ölçmeye uğraşıyor derim.

Gözümün korkutulmaya çalışıldığını düşünürüm.

liseli ergen olduğunu düşünürüm.

(bkz: bipolar kişilik bozukluğu) olduğunu düşünürüm.

beklediğim minvalde cevaplar geldi, hehe. eleman hakkında pek art niyetli düşünmüyormuşum demek, vicdanıma su serpildi. :p

Yazık derim, ne hallere düşmüş. Aileme şükrederim.

çiftin ne zamandır tanıştığı önemli gibi geldi. böyle bir mesele cümle içinde neden pat diye söylenir? başka durumlar/olaylar nedeniyle az çok anlatılmış veya bahsedilmiş olması daha makul görünüyor bana. ha 5 günlük bir ilişkiyse, daha da tuhaf. ne gereği var? ayrıca bir mesaj mı vermek isiyor?

5 günlük bir ilişki sayılır. lafın evveliyatı vardır elbet az buçuk. "merhaba, ne içeriz, ben aşirettenim." şeklinde söylememiştir tabii.

eleman, sevgilisine aşiret olduklarını bir şekilde anlatmak istiyordur. bu yüzden, başka bi şey anlatıyorken, araya onu sıkıştırıvermiştir. peki neden "biz aşiretiz de" deme gereği duymuştur? ona da bakmak lazım.

"olur öyle" der, ciddiye almam.

kisinin, hele ki sevgilinin kendisinden ve gecmisinden bahsetmesinin neresi garip yahu? hadi tanimadigin biri olsa neyse de..

Ayni yavsakligi vermek zor ama deneyelim:

1) Wow bro, somebody is early today. What's up/What the fuck(hell)/What's going on?
2) Holy shit/Holy fuck/Damn, he is the man/the guy is a (fucking) genius. Burada daha guzel deyisler olmasi lazim ama aklima gelmiyor.

benim de aynısı başıma geldi. siz hattı kullanıma kapattırmışsınız iptal etmemişsiniz dediler. baya araştırdık kavga ettik ama sonra mecburen paşa paşa ödedik.

en yakın telekom müdürlüğüne gidip taksitlendirebilirsiniz.

bildigidim kadari ile kredi karti ile odiyebiliyordun.

taa fi tarihinden şirketin ankara ofisinin bi numarasından borç çıktı, 300tl. avukat hiç uğraşma öde gitsin dedi. worldkarta 6 taksit yapılıyor.

iptal etsen bile bazen geçiriyorlar. benim 2 yıl önce iptal ettiğim hatta 1 aylık fatura geldi geçenlerde. numara da başkasında şu an. ama borç benim üzerime. mecbur ödenecek.

gel de sinir olma, ayakustu butun ulkeyi dolandiriyorlar. bence gidin en yakin tuketici hakem heyetine bir danisin, bakalim ne diyorlar. Onlar tecrubelidir, millet basvurmussa benzer bir seye sonuclarindan haberleri vardir. Gerci eni sonu devlet dairesi, ne kadar yardimci olurlar bilinmez :)

konu tamamen ayni degil ama atilmasi gereken adimlar hakkinda bilgi verebilir.
www.teknolojiherseyim.com

bir anti tt olarak atlamadan edemedim. efendim bir de bütün borçlarını ödeyip kapatsanız bile en son 14 TL civarı bir fatura geliyor. bunu da hat kapandığı için bankadan veya internetten ödeyemiyorsunuz. tt md.'ne gitmeniz lazım. böyle de saçma bir prosüdürleri vardır. çoğu kişi bankadan baktırdığında borç göremediği için ödemiyor.

herkes uzak dursun tt'den! (kaç müşteri daha kaybettirebilirim kaygısındayım)

aynı olay bizim de başımıza geldi. telekom mafyası gibi çalışıyorlar. bu işler nasıl yapılır bilemiyorum ancak başlatan olursa destek olurum.

benim faturama 2010 Ekim ayinda devir aldigim internet için 2007 den kalma borc ve yasal faizini ilave edip hattimi kestiler. interneti actirmak icin ikiyüzküsür lirayi ödedim. sonra defalarca aradim sikayet ettim donen olmadi. en sonunda bilgi teknolojileri ve iletişim kurumuna (tk.gov.tr) şikayet ettim. 1 - 1,5 ay sonra arayip evet siz hakliymissiniz, yatirdiginiz parayi faturanizdan dusuyoruz dediler.
diger taraftan yeni bir digital ajansla calismaya baslamislar sanirim. reputation management yapiyorlar. twiterdan sikayetinizi bildirin telekoma çok daha hızlı yanit alabilirsiniz.

yine iyi çok birikmemiş bir arkadaşım 3 yıllık ödedi, uğraşsan da sonuç alamıyorsun.

benim gibi anti tt'lerle savaşmak için "reputation management" ajansıyla anlaşmışlar ha. yine kaybettik desene...

ama ümidim var: www.bitdunyasi.com

ya ben çağırdım sanırım bunu posta gelmiş yeni gördüm. 50,14 tl borcum varmış gel barışalım diyor telekom, bana da olmadı demem artık. :)

öeh bu fiyata cok iyi bir konfigurasyon. kacirmayin derim.

biraz araştırmıştım, 1200 tl ve altı i5 arıyordum ben de. bu alınabilecek en uygun makinelerden biri. donanımhaber'de de bayağı talep var mesela.

3-5 aynıyız, bana da tahammül edemiyorlar. bana sorarsan milliyetçilik dünyanın en saçma fikri. burada doğdum diye burayı her şeyiyle sevmek, üstün görmek, haksız olduğu konularda da savunmak zorunda değilim. burayı çok seven adam, 200km batıda doğsa yunanistan'ı çok sevip buradan nefret edecekti. bence sende bir sıkıntı yok.

ben de çok farklı değilim, velhasıl her ne kadar yaşadığım ülke götüm gibi yönetilse de kültürümü seviyorum, öyle bir bağlılık var inceden. fakat askere gitmemek için vatandaşlık değiştirmekten çekinmem, prensip meselesi. sen kimsin de beni sırf vatandaşın olduğum için alıkoyarsın diye bağırmak istiyorum fakat kimse sallamıyor.

Yaşadığın ülkenin sana empoze ettiği şeylerden uzak kalmış nadir insanlardansın. Ben de kimseye laf anlatamayacağım için tartışmaya girmiyorum. Böyle devam.

Vatan haini olsan nolcak, olmasan nolucak? Zaten diyorsun işte böyle böyle hissediyorum, başkalarının buna taktığı isim çok da mühim değil.

bayrağın materyali bir bez parçası olabilir ama "bayrak" kelimesinin gerçek anlamını bilmiyorsunuz heralde?

arkadaşlarınız sizin kadar objektif ve açık fikirli değilmiş demek ki. yorumdan açık olduğu gibi size katılıyorum yani :)

çok dert etme, yalnız değilsin çoğu konuda

vatan haini olmazsın, anca hayırsız vatandaş olursun:) hayır şaka bir yana vatan haini olman için devletin sırlarını satman, ülkenin çıkarlarının aksine eylemde bulunman, ülkeye zarar verecek şekilde kaçakçılık fln yapman gerekir, ya da öyle şeyler işte. vatan haini olmak o kadar kolay değil.
kendim için konuşursam, kültürümüzü, coğrafyamızı falan severim, atatürk'e sonuna kadar bağlıyımdır, ama tek isteğim buradan gidip yurt dışınca yaşamak. erkek arkadaşım da askere gitmesin isterim.
onun dışında siyasi konularla zerre ilgim yoktur.

yaşadığın sistem içindeki "vatandaşlık" kavramı aynen hukuk sistemini de aldığımız Roma'nın vatandaşlık kavramı. çok düşünmeyen spor ve drama ile yaşamını oyalayan ama ülkesine "görev" duygusuyla bağlı, tabularının dışına çıkınca error veren düz insanların oluşturduğu bir yığın. bu yığının içinde sorgulayabilecek cesareti gösterene biz birey diyoruz genelde. vatan millet sakarya yapıp problem çözmeye gelince başkalarının kafasıyla düşünüp hareket edenlerin çok daha hayırlı olduğunu düşünmüyorum. ilkel kabile tepkisi ile baş etmek birey olma yolundaki her faninin başında bela. fakat iç huzurun; başkalarını memnun etmek için ne kadar kendinden vereceğinle ters orantıda. son kertede sorunun sende olmadığını düşünüyorum, aslında sadece bunu söylemek için yazmaya başlamıştım:/ son bir şey: yakın hissettiğin fakat ters istikamette düşünenlerle tartışmamaya bak, ben öyle yapmaya çalışıyorum, karşındakinin seni anlayabilmesi için o köprüden tek başına geçmesi gerekiyor.)

olaylarını çözemedim ancak wow için aldığımız bir cd key de adam kazıkladı. gitti gidiyor parayı iade etti. ancak bir adam var çok sağlam. bu olayı çözemedim. aynı fiyata satıyorlardı.

olay riskli aslında, blizzard falan kendi sitesinden cd key satıyor onlar en güvenlisi.

Öbür türlü aynı cd keyin kaç kişiye satıldığı belli olmaz vs

steam'dan falan indirimden kapıyordur belki?

(bkz: monster)
(bkz: alienware)
nitekim toshiba genel olarak pahalıdır.

he bence o kadar para verilip hayvan bilgisayar alınacağına, onun yarısı verilip iyi bilgisayar alınıp daha sık güncellemeyi tercih ederim. sonuçta laptopların ömrü genelde jenerasyona yenik düşmeye dayalı değil, üzerindeki parçaların bozulma zamanına bağlı, ki bu garanti bittikten 2 gün sonra olabiliyor genellikle.

toshibalar sağlam da bu para etmez ya, ekranı full hd bile değil..

yıllıktır o.
www.educationworld.net

yıllık tabi.

bölünce 3583.33333... çıkıyor.mantık çerçevesinde düşününce yıllıktır heralde dedim ben.

yıllıktır o yahu. filmlerde filan da yıllık söylerler maaşları.

Kuzenimde yurt dışından teklif almıştı , yıllık maaş üzerinden pazarlık yaptılar hep

cogu ecnebi memleketinde, ozellikle de ingiltere ile alakasi olanlarinda, maaslar yillik belirtilir.

kesin olmamakla beraber ben filmde açık sahne ya da pornografik bir öğe hatırlamıyorum.
masal gibi anlatımı olan bir romantik film diyebilirim.

tamamen uygundur. severek izlesin.

uygun olmadığı düşünülecek iki tane yer var. gayet kısalar. film güzel çocuk sever mi onu bilmem. porno değil tabii ki kesinlikle. o, oradaki adamların işgüzarlığı.
www.youtube.com
www.youtube.com

@tepedeki psychedelic adam
bu sahnelerin başlangıçlarını not alıp oraya gelince geçeyim bari :)

bir de bunlardan başka cafe'deki sevişme sahnesi var. gösterilen bir şey değil ancak 'baba niye öyle oluyor?' sorusu gelebilir:) ha bu arada bir de sex shop'taki dildolar vs var. aslında çok güzel bir film, tabi bunlar normalde rahatsızlık verecek şekilde kullanılmış şeyler değil ancak 10 yaş için sakıncalı olabilir tabii ki:)

edit2: bahsettiğim cafe sahnesi www.youtube.com

edit: milliyet'teki olaya gelince, herkes aynı değerlendirmeyi yapacaktır sanırım, saçmalıktan başka bir şey değil. çok aşırı popüler olduğu için ben de uzun zaman seyretmemiştim ancak seyrettikten sonra acayip sevdim, izlemediğim zamanlara yandım. eminim siz de çok seversiniz.

bence uygun degildir. yani kotu etkilenecek falan degil de, ne bilim 10 yasindaki cocuga biraz bos gelebilir konu..

tv'yi televizyona baglamayin ama, internet gocer :P.

cesitli programlar var altyaziyi filme gomecek. aklima gelmedi ama hic isim.

akşam deneyeceğim umarım çalışır. teşekkürler.

evet, altyazı ile filmin isminin birebir aynı olması (film1.avi - film1.srt gibi) hemen her alette işe yarıyor. tabi aynı klasörde olacak.

usb'den film oynatabilen bütün tv'ler filmle aynı isimdeki altyazıyı okur. bunu deneyin.

Bir de şöyle bir progam var: www.calcitapp.com

- Its services are useful in cases your hardware player is not able to show the subtitles directly from srt

- takes a few minutes (or a few seconds in many cases) and it doesn't re-encode

- generated subtitles are "soft", not burned in the picture, so the user is able to activate/deactivate through his/her player's remote control the same way it does at normal DVD playback


Bu program yeni bir altyazı dosyası oluşturmuyor. Film ve altyazıdan oluşan tek bir dosya oluşturuyor. Ama istersek alt yazıyı açıp kapatabiliyoruz. Birden fazla alt yazı ekleyebiliyoruz. Farklı renk ve büyüklükte ayarlıyabiliyoruz. Belki işe yarar.

diger ulkeleri bilmiyorum ama italya lisans/yuksek lisans sonrasi is bulmaniz halinde normal kotalari beklemeden calisma hakki veriyor. master'dan emin degilim ancak.

isveç direk veriyor, finlandiya haftada 20 ya da 25 saat gibi bir şey veriyordu.
danimarka da veriyor olması lazım

finlandiya ve danimarkada ögrenciye okul zamani haftada 25 saat tatil zamanlari fulltime calisma izni var.

(bkz: sharebus)

evet, uğrayıp tecilini yaptır

calisacagin yerden alacagin kagitla, yada para kazandigini gosteren bi belge ile oradaki en yakin konsolosluga gidip isci statusunde erteletirsin. o kagit olmadan zaten tecil edemezsin.

element uydurmayın, üniversiteden mezun olduktan sonra 1 kerelik, 2 sene erteleme hakkınız var

yani henüz elimde daha bir kağıt yok... anlamadım gitmeli miyim gitmemeli mi

tee allam ya, isci diyoz aloo.. turkce biliyon mu kardas.. arkadas isci statusunde erteletsin ki 1095 gunu baslasin simdiden. ogrenci olarak ertelemek o elementin bi yerlere girmesi demek..

garanti olmasi acisindan gidin önce bi normal 2 yillik erteletin derim ben. sonra da gidince isci olarak erteletmeye baslayin. isci statusunu hemen baslatmak mi yoksa gittigin ulkede odedigin vergileri göstermek yeterli mi o 1095 gun icin bilmiyorum, herkes baska bir sey soyluyor.

neden önce bi normal erteletin dedim bu arada: ben de universiteden mezun olup direk yurtdisina master icin gittigimde, master erteletmesi icin basvurdugumda "nerede senin askerlik belgen?" dediler

elementi netleştirelim,

yurtdışına çalışmaya gidecek olan arkadaş, orada 3 sene aralıksız, yasal olarak, full time bir işte çalışacaksa, bunun garantisi varsa, işçi sebebiyle erteletsin.

Kaldı ki, şu an orada çalıştığını ispatlayamaz, öyle olsa, şubeye gidip herkes ben yurtdışında işçiyim ertele abi benimkini der. Buradan öğrenci olarak tecil ettir, sonra oraya git, orada çalışmaya başla, ondan sonra konsolosluktan konuş.

ee beyler n yapıyorum yarın son günüm :d

tüketici hakem heyeti kararları satıcılar ve taraflarından birisi tüketici olan sözleşmeler için bağlayıcıdır .

sizin talebinize rağmen bu işlemi yapmaktan çekinemezler hakem heyetine veya ürünün fiyatı yasal sınırı geçtiyse direk tüketici mahkemesine şikayette bulunabilirsiniz .

tüketici hakem heyetine ve tüketici mahkemesine başvuru ve görülen davalar harçtan muaftır .

sözlükte bununla ilgili bir entry + yöntem gösteren bir blog sayfası vardı. bulursam link veririm.

(bkz: işletim sistemi iade etmek)
ben yaptim, oldu.

manyak bir sey, nasil olur da daha onceden haberim olmaz diye dusunuyorum...

birebir ilişkilidir demek çok doğru olmaz. sosyallik aynı zamanda bir ihtiyaçtır ayrıca.

1. hayır
2. hayır

sosyal olmak isteyen insanın zekasının daha yüksek olma ihtimali vardır. sosyal olmak, hareketli olmayı, sürekli iletişim içinde bulunmayı, aktif olmayı gerektirir. bu da durgun zekayla olacak iş değil.

çok ders çalışan, iyi notlar alan insanlar, asosyal oldukları için değil, amaçları uğruna sosyal olmaktan feragat ettikleri için hareketsizdirler. onlar için akademik başarı; gezmek, eğlenmek, sohbet-muhabbet ve kültürel faaliyetlerden önce gelir.

sosyal olmak var şimdi, sosyal beceri var bir de.

sosyal olmak compadrito'nun dediği gibi olabiliyor ama beceri durumu farklı.
sağ beyin ile sol beyin denen kısımlar var. Biri sosyal/dilsel zeka içinken, diğeri analitik işler için gibi bir şeydi. Genelde de biri diğerinden daha etkin olurmuş o yüzden durum böyle olabilir. Ama çocukluğun, çevrenin de etkisi en az o kadar önemlidir bence.

(bkz: iq)
(bkz: eq)

c'de printf maalesef Java'da biraz karışık. Bu karışıklık öğrenildiği zaman Java'yı güçlü kılan özelliklerden bir tanesi. Çok esnekleşebiliyorsun bir noktadan sonra.

Benim önerim, örneklerdeki detaylara pek takılmayın. Zamanla oturacaktır onlar da.

head first java sahane bir kitap; internette pdf'ini kolayca bulabilirsiniz...

bi de urkmeden java ve object oriented programming mantigini kapmak icin processing ile ogrenmeye baslayabilirsini
www.processing.org

hacı c deki noktalama işaretlerini hallettiysen javada problem çekmezsin. çünkü c de çok daha fazla işaret(operator) var. javada olan aklıma gelenlerin hepsi c'de de var ve işlevleri aynı. şu anda aklıma gelmeyen istisnaları olabilir.

java aslında c ye göre daha kolay bir dil. belki kaynaklarında sıkıntı vardır. c ile java arasındaki farkları anlatan(başlangıç için) yazılar var. faydalı olabilir.

sanırım dediğiniz gibi zamanla oturacak anca.teşekkürler

sağlıklı olsun da, gerisi mühim değil.

hahaha,yap da cidden kime ne,adini bruce koy hatta,yabanci ülke vatandasligina gecince yapicagim ilk is,adima robert ya da bruce eklemek.

yapıyım yani diosunuz,gayrimeşru çocuk yapmaya ilişkin fikirleriniz nelerdir düşüncleriniz yani

sen istiyorsun da bakalım çocuk gayrimeşru olmayı isteyecek mi, diye soraulabilir mesela.

virus detected..sosyal ve psikolojik mutasyona uğramış zavallı kocaman bir bebek..

sizce istermi istemezmi toplum nası bakar bunları soruyorum arkadaşlar,soruda ben çocuk yapıyorum izniniz var mı demedim zaten.

başkalarının düşüncesi bu kadar önemliyse yapma. sonra sağdan soldan laf ederler. moralin bozulur.

bebene piç derler. yapma.

adama fikriniz ne diye soruyorum başkalarının fikri bu kadar önemliyse diyo bambaşkaymışsınız.

aile olarak çocuk yetiştirmenin çok zor olduğu bu devirde meşrusuna bile katlanamazken yüreğin bebişe piç denmesine razı olacak ise ve onu taşıyacak bi anne adayı bulabiliosan ve bir kadından çocuk çıkartabilecek kadar kendine öz güvenin var ise o çocuk çıkarıcak kadın ile evlen be adam :)

yani galyalılar gayrimeşru çocuklara piç denmez bir babası vardır hepsinin soruda örnek olarak 2 tane isim vermeme rağmen hala baba ve piçden girip duruyorsunuz saçma

kim bakacak bebelere peki?

ben bakıcam karun kadar zenginim

bir ebeveyni eksik olacak, babası/annesi belli olmayacak. yazdıkça sinirledim bu bencilliğine. git kendine bi köpek filan al. yazık o doğacak olan insan evladına.

maddi konumunuz ve sosyal statünüz yüksekse yapın, isterseniz on tane yapın. kimse küçük ido'ya senin ananla babanın nikahı yoktu, baban başka kadınla resmi nikahlıydı diyemez. ancak çocuğunuzu mahalledeki ilkokula göndermek durumunda kalacaksanız çocuğun psikolojisi üzerinde büyük baskıya sebep olacaksınız.

mahalle baskısından şikayetiniz olmayacaksa yapın.
bence yapmayacaksınız. öylesine bir soru gibi bu.

verilen bilgiler dahilinde diyebilecek pek bir seyimiz yok. Aile kurumuna sadik kalmak zorunda degilsiniz. Özgur ve acik fikirlilige dogru ilerleyen bir dunyadayiz(belki ulkede degil ama). Nitekim ozgur ulkelerde hem tek eslilik hem de aile kurumu degerini kaybediyor. Geleneklerimize göre bu dunyanin sonu gelecek gibi gorulse de; bilimsel olarak ne gibi zararlari olabilir, orasi tartisilir.

Siz, kisi olarak cocuk yapip bakabilir miyim diye soruyorsaniz, elimdeki tek veri bunu burada soruyor olmaniz. Negatif bir veri bence.

He sahsi ve genel fikrim yapmayin yonunde. Dunya yeterince kalabalik, gidin evlat edinin.

My name is Earl

my name is earl?

Bu değil dedi arkadaş, ne olabilir işi gücü bıraktık ajhasdkg

(bkz: hakkını helal et) ha ha

böyle çok kısa her bölümü 2 dk. lık bi dizi vardı o mu acaba

yok baya baya uzun diyizmiş, sanırım sonsuza kadar gizemini koruyacak.

bence senin arkadaşın sallıyor veya hatırlamıyor earl olduğunu. ha dediğin zamanda yolculuk ile oluyorsa öyle de bir dizi vardı 80-90'larda. ama hatırlamadım şimdi.

@ben smyrna'nın dediği, 2005ten beri de yeni versiyonu mu/tekrar çekilmişi mi bimliyorum olan, Doctor Who'dur ama iyilik borcu olduğunu söylemedi ilk iki bölümdür izlediğim kadarıyla :)

Rüyasında gördü herhalde, ben de my name is earl olduğu konusunda ısrarlıyım ama hayır diyor.

aslında biraz daha ayrıntı verse çıkar belki, my name is earl olmaz zaten mantıken de, iyilik yapıp borcun var demiyor ki earl, ben senin hayatını mahvettim bırak düzeltim diyor, alakasız.

şişman bir adam oynuyordu dedi ek bilgi olarak. Bu kadar bilgiyle bulursanız diziyi bira ısmarlıcam, sonra da kayıp kardeşim falan var mı diye araştırtacağım.

aynı sorundan uzunca bir süre muzdarip olmuşluğum var. kesinlikle facebook chat bug. chatte asla online olamdığım halde günde onlarca kişiden trip içerikli mesajlar aldım. "online görünüyosun ben mesaj atınca offline oluyosun" gibilerinden. çok küfürler ettim, çözüm aradım bulamadım. sırf bu yüzden facebook'u açmadığım günler bile olmuştur. yaklaşık 2 ay devam etti. sonra kendiliğinden düzeldi. sabırlar dilerim.

eğer hacklenmediyseniz android chatten olabilir.

Android'de chat seçeneğinden girin chat'e ve ayarlar düğmesi aracılığıyla go offline yapın. yardımcı olur herhalde

FB Chat'i kullanan başka bir mesajlaşma programı kullanıyorsan online olabilirsin. Örneğin Skype veya Live Messenger'a Facebook'u bağladıysan, bu programları açınca otomatik olarak FB'da online oluyorsun.

Bir de yüklediğin uygulamaları kontrol et. www.facebook.com adresinden uygulamalara bak bakalım herhangi birinde "Access Facebook Chat" diye yetki var mı, varsa kaldırabilirsin.

android'in işi ya. bana da oluyor o. telefondan neti kapatınca offline oluyor ama.

hangi ülke-okul istiyorsunuz bilmiyorum ama okulların sayfalarında ne gerekiyorsa yazıyor zaten, yani öyle eğitim danışmanlarına vs pek de gerek yok adamlar bence havadan para kazanıyorlar.

nwnd +1

aklınıza takılan spesifik şeyler varsa mesaj atabilirsiniz, belki yardımcı olabilirim.

Ülkeyi söylersen daha kolay yanıt alırsın, çünkü ülkelere göre değişiyor koşullar. İtalya için yardımcı olabilirim.

ülke belçika, okullar VUB ve KUL..

biliyorum orada yazıyorlar ama mesela bizdeki not sisteminin nasıl işlediğini puanlamanın nasıl yapıldıgını oraya bildirmem gerekiyor, bu bilgiyi hiçbir yerde bulamadım nasıl anlatacam bilemedim..

bunun dışında, diploma, transkrip ve ders açıklamalarının fotokopileri ve yeminle tercümelerini istiyorlar ki buraya kadar normal ama bunların belcika elciliğinden onaylanmasını dogrulanmasını istiyorlarmıs. bu elcilikten onay/dogrulamayı nasıl alabilirim???

ilkini mezun olduğunuz okulun öğrenci işlerine vs danışın.

resmi evrak işine gelince yurt dığında geçerli olabilmesi için noter tastikli tercüme ve kaymakamlıktan apostil istiyorlar. ha bunun üztüne belçika elçilik kanalıyla onaylanmasını istiyorsa konsolosluk elçiliklerde eğitim bölümü var onlara baş vurun yardımcı olurlar.

kırıkkale üni'den mezun oldum, bizim öğrenci işlerini görsen gülersin öyle bir yer, ama tüm hocalarımla ve mecburi olarak onlarla da görüşücem tabi ki..

bnm başvuracagım üni'lerden öyle kaymakamlık falan istemediler, ayrıca yeminli tercümandan tercüme ettirince bitmio mu mevzu? bide notere mi gitmem gerekio?

son olarak, belcika elciliğinin eğitimle ilgili kısmına nasıl ulaşabilirim? cünkü belcika elcilik işlemlerie iks.com diye bir yer bakıyor, orayla mı muhattap olcam?

biraz sınırları zorluyorum farkındayım ama özür dilerim :)

şimdi yurt dışında bir belgenin resmi kanallarda geçerli olabilmesi için apostil şart(ucretsiz damgayı basıyorlar bitiyor) öyle olunca da noter tastikli istiyorlar bildiğim kadarıyla.
elçilik olayına gelince telefonu şuymuş + (90) (312) 405.61.66 bence birebir arayıp ilgili bölüme bağlanıp bilgi alın bahsi geçen site vize vs işleri için aracı bir kurum gibi duruyor.

numarayı yarın arıcam ilk iş.. bu apostil olayı da kaymakamlıktan alınıyor.. noterden almama gerek yok mu yani?

mesela bizim okul transkript verirken onu böyle bi zarfın icine koyuyor damgalıyor falan, o damga sayılmıyor mu apostil olarak?

apostil kaymakamlıktan evet ama belgenin illa tercume sonrası noterden tastikli olması gerekiyor mu bilmiyorum net. bana gerektiği söylenmiş ona göre hazırlamıştım belgeleri. sorularınızın net cevabı yarın yapıcağınız tel görüşmesinin ucunda. ülkeden ülkeye değişiklik gösterebiliyor bu tip şeyler . belki direk sen yeminli tercümeyi yaptır biz onayladıktan sonra başka işlem gerekmez diyeceklerdir.

biz mezun olduğumuzda transkript ile birlikte not sistemi açıklaması olan bir kağıt vermişlerdi. Nitekim ben başvururken ECTS kredi sistemine göre bir transkript hazırlattırmıştım bizim okula Uluslararası İlişkiler Ofisi yardımıyla. Benzer bir ofis varsa diğer konularda da yardımcı olurlar.

bugün şurda 100 yen olarak göstermesi ilgimi çekmişti.
www.yatirim.hsbc.com.tr

1tl=42yen
1usd=77yen

www.google.com

olmaz o iş.

klişe olacak ama profesyonel yardım almayı düşünebilirsiniz :)

psikolog gibi mi? :D

hacı bende de var o, özellikle yüzyüze konuşurken adam darth vader gibi nefes alırsa kafayı yiyorum

sakın mehmet demirkol'u izleme sen o zaman. ekran başında intihar edersin:)

atan kişiye yanlışklıkla sildim deyim tekrar atsın?

asla geri gelmez.

mesajları göremedim bile. o sırada hafıza dolu olduğu için vodafone'un şu mesajı tutma servisinden geldi. tabi tam o sırada eski mesajları silerken mal telefon yenileri de sildi. hay amk :/

android telefonsa belki recovery uygulamaları olabilir.

bizim okulda ingilizce işletme okuyup da ortalaması 3'ün altında olanı dövüyolardı. kolay yani özetle.

Matematiği kötü ve ingilizcesi iyi biri olarak çok rahat hiç kasmadan okudum.

işletme dediğin mühendislik fakültesinde ideal bölümdür yahu. "abi işletmede okuyacaktık yatarak 4 ortalama yapacaktık" muhabbetleri her yerden duyulur. tepedeki de güzel özetlemiş tabi.

o zaman
ingilizcesi cok iyi matematigi cok kotu biri olarak

okunabilir

tesekkurler turkiye


yurt disinda okumasi daha zor diyorlar bir de oyle midir

yurtdisinda okumasi daha zor degildir. sadece orda isletme okuyan kitle biraz farkli oldugundan piyasa daha rekabetcidir. isletme yine isletme yani.

öncelikle modem/router ayarlarına girmeniz gerekir ki o başka bir konu. Çünkü modem marka ve modeline göre değişebiliyor ayarlar. Google'da aratırsanız 'bilmemnemarka model modem ayarlarına girmek' diye çıkar nasıl yapacağınız.

İşin garip kısmı ise normalde oyunların böyle bir beklentide olmaması lazım. Nitekim size sabit bir port vermemesi ise işi daha saçma kılıyor. Burdan yola çıkarak UPnP nin aktif olmuyor ihtimali fikri doğuyor. Modem ayarlarında UPnP seklinde bir seyler bulup aktif değilse(ki default aktif gelir) onu bir tikletip öyle deneyin.

he bir saniye. Ondan daha olası bir sebep ise Windows firewalldır. Kapatınız.

Türkçe Windows'ta firewallı nasıl çevirdiler hatırlamıyorum ama yol şu şekilde: başlata firewall yazıyorsunuz çıkan ilk şeye(veya hangisi mantıklı gelirse) tıklıyorsunuz. Orada firewall'ı kapa şeklinde ne kadar ayar varsa kapatıyorsunuz.

Çalışsa da çalışmasa da tekrar açın sonra. Çalışırsa pes'i firewall izin verme listesine eklerseniz olması lazım.

firewallla alakası yokmuş. port olayını denedim ama olmuyor.

jdk yı kurup neyi açmaya çalıştın anlamadım. ya da açınca ne görmeyi umuyorsun.

kod yazacağım bir yer lazım diyorsan eclipse ide yi indirebilirsin. ya da netbeans. bilemedim.

açayıp kod yazayım çalıştırayım dedim ama yapamadım.
sonuçta visual studio kurup açıp kod yazıp çalıştırıyorsun, bu da aynı sandım. bilmiyorum kızma hemen.

www.eclipse.org

Buradan "Eclipse Classic" indir onunla kod yazıp çalıştırabilirsin

özel plugin ihtiyacı yoksa(ki genelde olmaz) netbeans'i öneririm.
bence daha stabil ve kolay kullanımı. Kısayolları Eclipse düzenine göre ayarlarsanız sonra gerekirse geçiş yapmakta sıkıntı yaşamazsınız.

Notepad'de basit bir hello world yazıp

javac HelloWorld.java

ile derleyin,

java HelloWorld

ile de derlediğinizi çalıştırın. Daha sonra Eclipse, Netbeans gibi IDElere geçin ama ilk olarak en temel nasıl yapılıyor öğrenin.

şöyle bir sistem vardı: www.spypig.com

ne yazıkki bu sistem işe yaramıyor

www.emailquestions.com

Hotmail'de okundu mail gelmiyor.

Imposible

çok uç bir örnek olarak şu denenebilir. düz yazı şeklinde mail göndermek yerine html mail gönderirsiniz hani şu kampanya sitelerinin falan gönderdiği gibi resimli şekilli falan filan. oraya koyduğunuz imaj dosyaları kendi sitenizde olur. daha sonra kendi sitenizin kayıtlarından bu resmin görüntülenip görüntülenmediğine bakarsınız. tabi hotmail ve benzeri mail servisleri resimleri varsayılan olarak gizli tutuyor kullanıcının özellikle "resimleri göster" demesi gerek yoksa işe yaramaz gerçi derse de işe yarayacağı konusunda tam emin değilim

siktiri cek, vur kapiyi cik git. baslamisim stajina, okurken benim canim sIkIldi amk. oradan bi hayir gelmez sana.

yuh, kapıyı vurup çıkmadan bir kaç tanesini indir.

maalesef pek cok yer stajyerlere boyle davraniyor.

(bkz: cemil ipekçi/@la traviata)

gecen seneki pek cok ogrencim bu sene stajyer ve cogu bunu yasiyor. dilekce ile staj yerinin degismesi icin basvurabilirsin. köle degilsin bunu unutma, sagligin daha onemli stajdan ondan bundan.

çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı'na şikayet et. her türlü soru, eleştiri, ihbar, şikayet ve öneriler için: alo 170.

iş verildiğine tamam de ama yapma. sana patlamaz bence.

la ben mühendis oldum aynı şartlarda çalışıyorum. staj da iş hayatına alışma ise bir nevi çok doğru bir staj yeri seçmişsin.

öyle yerde durulmaz hacı.
bi ters çek izaya gelmezlerse,
terse devam.
stajı yakma biraz daha dayan başka çare yok.
arkadaşın dediği gibi işleri yapma,
olay sana patlamaz bencede asıl sormlusu kimse ona girer.

-"su an bir seyle ilgileniyorum"

çayları müsshil damlası ile sabote et , bilgisayarlara virus sok yada hdd üstünde , çevresinde kuvvetli mıknatıs dolaştır.zarar ver zarar.

çekilmez, benim işim değil kapı,bulaşık de. artislik yaparlarsa, atarını yapıp öyle git. bak sinirlendim sabah sabah.

Şunlar sana ağır geliyosa şimdiden çalışma zaten sen, patronu olabileceğin bi iş bulmaya bak. Te allaam ya, staj böyle bişey ayrıl mayrıl atar yap deyip durmayın, kapıya bakmak ağır mı geliyor size?

bulaşık yıkamak biraz enteresan olmuş. bunları sadece sen yapıyorsan ve diğer stajyerler yapmıyorsa biraz da sorunu kendinde araman lazım.

ben şu an çalıştığım şirkete stajyer olarak girdim. kurumsal bir yapı olduğundan hiç bulaşık yıkamadım, çayı da bir kere şaka olsun diye getirttiler. elinde hıyar olana tuzla koştum ve ben de "oha abi heriflerin yaptığı işi şu halimle yapıyorum iyiymiş" diyordum. şimdi 1 sene part-time olmak üzere (ki üniversite devam ederken haftada 4 gün geliyordum işe) ikinci senem doldu. gelen gideni çok olan bir departmanda çalıştığım için şu an müdürümden bile daha uzun süreli bir çalışanım ve görüyorum ki stajyerken sahip olduğum yetkinlikler ile şu anki halim arasında bayağı fark var. daha 7-8 ay önce "tamam ya ben oldum müdür yapın beni" ayaklarındayken şimdi farkediyorum ki hala daha çok çok fazla gidilecek yol, yenilecek ekmek var. burada şunu unutmamak lazım, sen tüm şirketteki elemanlardan çok daha zeki olabilirsin ama iş hayatını bir atletizm mücadelesine benzetirsek 10 yaşındaki usain bolt'tan bir farkın yok.

bu sebeple eğer bütün gün dizimag'dan bihter-behlül izliyorsan, ekşi sözlük'te fink atıyorsan sana kapı açtırmaları çok normal. ama gerçekten copy-paste olsa bile bir işin ucundan tutmaya çalışıyorsan ve insanlar seni kendi çalıştıkları saatler de yanlarında istiyorlarsa bu noktada o şirkette çalışmaya devam edip etmeyeceğine bakmanı öneririm. kalmayacaksan salla tabii. şu an başka bir şeyle uğraşıyorum de geç. ama ortamı sevdiysen, işi beğendiysen saat 19.00'da çıkmak, yeri gelince cumartesi çalışmak çok çok normal bir durum.

benim tavsiyem orada samimi bulduğun, beraber çalıştığın bir çalışana derdini anlat. çay getirmekten, bulaşık yıkamaktan hoşlanmadığını söyle. eğer gerçekten senin bu işleri yapmaktan daha değerli işler yaptığını düşünüyorlarsa zaten onlar bunu engelleyecektirler. haa dersen ki ben en iyi üniversitede okudum, benim ailem şöyle böyle siz kimsiniz oğlum atara atar gidere gider, en basitinden "peki" derler bütün gün sandalyenin tepesinde oturtup 1 ay sonra staj defterine yazdıklarından yapmadığını gördükleri hiçbir şeye de imza atmazlar. referans olarak da ne diyeceklerini tahmin edersin sanırım.

kısacası 100 metreyi 10 saniyenin altında koşacak teknik ve güce ulaşmadan bunu sana öğretebilecek kim ve ne varsa yapmaktan kaçmamak lazım. kapıyı vurup çıkarsan emin ol senin gibi 10 tane daha bulması 10 saniyesini almayacaktır ama senin orası gibi bir yeri bulman 10 seneni alabilir.

ya sanki ömür boyu çalışıcan yap stajını sonra zaten durmazsın.boşboşuna stajını yakacaksın.hiç dayanacak gücün yoksa şefemi müdüremi ne biliyim bir üst düzey yöneticisine git şikayet et.stajer olabilirim ama ben kimsenin kölesi deilim de ne biliyim işte anlat derdini.sen şimdiden iş hayatında derdini anlatamazsan sıçtın söyliyim.

saiko güzel demiş ayrıca. adamlar ne yapsın şirketin 5 senelik stratejisini mi yaptırsın sana yoksa yüz bin dolarlık projenin teklifini mi hazırlatsın. gerçekten işin varsa veya bir işi yapabileceğini düşünüyorsan zaten bulaşığı yıkamak veya çay getirip götürmek için zamanının olmaması lazım ve bunları yapamadığında da sana hiç kimse bir şey diyemez. sana iş vermiyorlarsa da en kötü efendi bir şekilde bunları yapmak istemediğini, daha başka konularda daha verimli olabileceğini düşündüğünü söyle. söyle arkadaşım öldürmezler ya seni. haa sırf youtube'da sabah akşam video izleyen elemandan çay istendi diye gelip bilgisayarları bozarsa kan grubunu belirlerler orada.

meslek lisesi mi üniversite mi? ne kadar sürecek?

bi kere sana, asgari ücretin üçte biri mi neydi, para ödemek zorundalar bildiğim kadarıyla.

önce üst düzey yöneticilerden biriyle görüş. eğer aynı şekilde devam ederse screamshot'in dediği gibi şikayet et.

okuluna danış. çalışma koşullarını anlat. belki yol gösterirler.

"orası gibi bir yer bulmak 10 seneni alır" demiş birisi de. tamam lafın gelişi demişsin de ne 10 senesi ya? adam para almadan bedava çalışıyor. öyle bir iş kariyerine de bi bok eklemez. 7 kişinin çaliştigi dandik bi yer. ne deneyim kazandım diyeceksin çay getirdim kapı açtım kapadım deneyimi mi? düzgün bir iş yeri olsa zaten o tarz işleri yapacak birisini işe alırlar. madem çayı çorbayı götlerini kaldırıp kendileri alamıyorlar. ben de küçük yerlerde çalıştım ve oralarda da hep stajer oldu. patron dahil kimse stajerden çay istemezdi. gider efendi efendi kendi çayını kendin alırsın.

10 seneni "alabilir" dedim. nerede çalıştığını bilemiyoruz tabii. bana kalırsa da milletin bulaşık yıkattığı yerde çalışma tabii de genel anlamda bu staj işlerine bakmak gerekirse ayı gibi bir hukuk bürosunda çalışıyorsa da hakkaten 10 senesini yakmaz ama 10 sene boyunca yanar tek bir kötü referans ile.

bir restaurantın bulaşıkhanesinde staj yapmıyorsan bence de ayrıl.

siz ne saçmalıyorsunuz arkadaşlar, bu kadar mı kapitalizm kölesi oldunuz? Arkadaş orada "staj" yapıyor. Yalandan da olsa iş yapıyor olması işin ucundan tutması gerek. Bulaşık, kapı ve bunun gibi işler için bir "ofisboy" almaları gerekir. Bedavaya çalıştırdıkları stajyerin görevi kesinlikle bu değildir.

Dostum ne okuyorsun? Sektörümle alakalı bir bölümse yardımcı olmaya çalışırım. Şu zorunlu staj olayını getiren sistemin de allah belasını versin.

Çıksan bile yaptığın gün kadarını saydırabilirsin. Bence derhal başka bi yerlere bak ve ordan hemen uza

eger staj oncesinde sozleşme imazaladıysan orda yazar stajyer 8 saatten fazla calıstırılamaz diye bunu soylersin şefine vs elinde bi kozun olur en azından

Efemdim hiç de staj "böle bişey" değildir.

Kimse stajyer diye her söyleneni yapmak, sinir hastası edilmek durumunda değildir.

abi sen hasta mısın? Çay getir bulaşıkları yıkana ne?? atarı yap, tek tek suratlarına tükür öyle git. senin ruh sağlığından ve ezilen büzülen egondan daha mı önemli?

eğer ölüm kalım meselesiyse buradan stajını alman atar yap ve tehdit et bir şekilde.

@saiko, aile şirketlerinin leşliğini de kurumsal şirketin güzelliğini gördüm. Okulda saçımı ağarttım, henüz mezun değildim ama diplomalı elektrik elektronik mühendisine ve mezun olmak üzere olan bana bahçe temizletmeye, köpeğin boklarını temizletmeye çalışan bir patronum vardı. "Beni temizlik listesine yazmayın" dedim müdüre ve bahçe temizliği yapmadım. diplomalı olan mühendis paşa paşa yaptı temizliği, o sırada durumu çok sıkışıktı. 1 ay sonra atıldım ama en azından bu amına koduklarıma tamah etmedim.

Bu heriflere boyun eğmeye meyilli adamlar oldukça daha çok sikerler çalışanları.

Hadi çay getirilir, kapıya bakmak zaten gayet normal eyvallah da bulaşık ne lan ? O kadar pislik iş yaptırasın varsa git çaycı al, temizlikçi al.

stajını gerekirse yak, sokarım böyle adalete.

staj kesinlikle böyle bir şey olmamalı! bence ilk olarak pozisyonunuzu belirleyin mesela mühendisseniz mühendislerden iş öğrenmeye, onların yaptıklarını gözlemlemeye ve illa birilerinin işlerini yapacaksanız onlarınkini yapmaya çalışın. tabiki çay getir gibi kişisel işleri değil ufak tefek evrak ya da bilgisayardaki işlemleri yani iş hayatında kullanabileceğiniz işlerden bahsediyorum. ikinci olarak 'kapı çalıyor duymuyor musunuz?' dediklerinde başkaları da varken neden üstüne alınıyorsunuz ki? eğer 'ibomiu kapıyı aç' şeklinde emir geliyorsa sürekli o zaman bi bahane uydurun ya da açıkça tek stajyer olmadığınızı söyleyin. cumartesi çalışmaya gelince kaç iş günü çalışacağınız belli değil mi? mesela benim yaz stajımda 20 iş günü çalışmam gerekiyordu cumartesileri gitmedim. illa gel deselerdi 20 gün meselesini anlatırdım. mutlaka bu şekilde bir gün-saat sınırlaması vardır okulunuzdan öğrenin. unutmayın siz köle değilsiniz, ayak işlerini yapmak zorunda değilsiniz. işi öğrenmek için ordasınız. birşey öğrenmiyorsanız zaten orda staj yapmanızın manası yok. şimdiden kolay gelsin..

sanirim stajyerlikle alakali mevzuatlardan falan kimsenin haberi yok burada : ) tam kahve muhabbetine donmus.

"gercek hayat zaten boyle, dogru yerde staj yapiyorsun" diyenler mi ararsin, neler neler diyenler var icinizde.

egitimle baglantili konusularda ne olursunuz biraz dikkat edin.

ne korkak adamsın sen yanarsa yansın stajın ben kaç kere yaktım stajlarımı. hayatta dik duracaksın uysal koyun olmayacaksın. en az 3...

tamamen senin hatan! askerlikte de ezerler böylelerini... üzgünüm mesele stajyer olma meselesi değil karakter meselesi... büyüklerimiz bu hikayeyi dinlese daha çok bulaşık yıkar o derlerdi... neyse sorunun çözümü siktir git çayını kendin al demek madıfakır demen... gülme... şimdi diyemezsen yarın gerçek işlerde hiç diyemezsin... gençsin daha çok uzun bi yol var önünde... nasıl başlarsan öyle gidersin... kolay gele... adam bulaşık yıkamış ya... neyse kızdım çok, ben gider...

kapı mı çalıyor, arka odalardan birine doğru yol al. çay mı istediler; geç getir, onların işlerini mi yap dediler; arada hata yap;) yani hem eğlen hem de öğren.

Sanırım zorunlu staj yapıyorsun. Okulunla konuş, kaç saat çalışacağın ve c.tesileri çalışma zorunluluğunun olup olmadığı konusunda sana yol gösterirler. Zorunlu staj öğrenci işi yaşayarak öğrensin diye yapılır, iş haricindeki herhangi bir görevlendirme staj tanımı dışına çıkar.

Çay getirmek görevin değil, bulaşık yıkamak ta öyle. Bunu sana bir daha söylerlerse direkt reddedebilirsin. Kapı konusunda diğer herkes kadar iş düşer sana. Onun haricinde işe ne kadar sokarlarsa seni o kadar iyi aslında. Ama istemediğin halde okulca belirlenmiiş saatler dışında kmse seni çalıştıramaz. Aksi takdirde okulundan yardım iste, sana başka staj yeri bulsunlar.

@kimlanbu ???? evet bulaşık konusunu ben de ekstrem buldum ama bi kapı açmaya çay getirmeye, başkasının işlerini yapmaya da insanlar sesini çıkarırsa ohooooo işimiz var yani, her şeye de atar yapılırsa bi bok öğrenip bi yere de gelinmez tamam patronun götünü yalayın demiyorum ama, bi çay getirmeyle de ofisboy olunmuyor. cumartesi eğer zorunlu staj olayının içindeyse gün olarak sayılıyorsa gelinecek o kadar net, sayılmıyorsa zaten gelmessin.

ha onun dışında arkadaşlar siz stajyer olarak ne yapmak isterdiniz ? çay getirmek kapı açmak dışında, benim bilgisayar konusunda ilgim vardı, şirket dışarıdan gelen bilgisayarcıları zırt pırt çağırma olayını bıraktı. benim stajım zorunlu da değil, ki zorunlularını da yaptım, ayrı mesele.

bazen şirketin sahibi adam geliyor al şu excel dosyalarındaki değerleri topla hallet vs diyor yapıyoruz, yapacağız yani. konşimentoda hazırladım, bilmem neyi de yaptım.

ama siz daha burda çay getirmem kapı açmam derseniz olmaz bu işler, iş hayatına ısınma turları bunlar malesef, daha neleri ile karşılaşacaksınız kim bilir, para kolay mı kazanılıyor ?

direk atar yap çık diyenleri de merak ediyorum, hepsi böyle kurumsalın allahı her şeyin tanımlı olduğu vıcık vıcık bi iş ortamında mı çalışıyolar ?

forumda son dakika duyuruları var, sen profilinden couch durumunu seçiyorsun, kesinlikle, belki, hayır, sadece kahve, son dakika gibi.

Verified olmaana ve diğer kombinasyonlar sonucunda aramalarda çıkıyorsun, atıyorum karşı taraf istanbulda kalacak yer arıyorsa milyon kişi arasında çıkarken, kadıköyde ararsa ve sen kadıköyde isen o listede daha yukarda görüntüleniyorsun.

ben de forum gibi bişey var mı diye bakmıştım ve görememiştim, hala da göremedim.

grupların kendi içinde forum tarzında başlıklar oluyor zaten,onun dışında istanbul urgent couch/Oslo last minute couch vs gibi o ana kadar kalacak yer bulamayanlar bu gruplara başlık açıyor ve bir de şansını orada deniyor,hatta kimi zaman kişiye özel couch isteğinden daha faydalı olabiliyor.

Mesela biz Moskovaya gitmeden önce başka şehirdeyken last minute olarak ilan açmıştık, anında bir Türk ilgilenip evinde 3 gece konaklattı bizi. Ev de ne evdi hani, burada olsa Etiler'den aşağıda olmaz öylesi :)

ev/ev arkadaşı örneği için: www.couchsurfing.org

herkes nedense last minute'den falan bahsetmis. Adam ev arkadasi/ev ariyor yahu. Uzun vadeli yani.

italian'in ornek verdigi gibi sub-grouplar oluyor genelde sehirlerde. Yoksa direk ana group'a konu acabilirsiniz.

istanbul grubunun altında flat-flatmate grubu var, oradan ev arkadaşı bulabilirsiniz..

suffer of bazen (kuraldışı bir kullanım mahiyetinde) suffer from yerine kullanılıyor, ama böyle bir ikilik söz konusu değil. suffer ve suffer from olabilir kastınız. suffer from bir şeyden dolayı acı çekmek, zarar görmek, mustarip olmak anlamına gelirken sadece suffer "başına bir iş gelmek, aniden bir şeye maruz kalmak" gibi kullanılıyor.

suffer of'u ilk defa duyuyorum.. nadir kullaniliyor heralde.
suffer from x -> xten cekmek/xten dolayi aci cekmek gibi bir sey.

suffer of genelde bir hastalik durumu oldugunda, x hastalik muzdaribi derken, suffer from ise sanki daha genel seyler icin, x'ten muzdarip derken.

en az 3000 almalı.

istanbul'da bazı yerlerin yeni mezun yazılımcılara 3000 verdiğini düşünürsek, 6-8 yıl tecrübeliye 3000 az gibi bence.

3000 bulursan öp başına koy diyolla.

gerçekçi olalım 1500 civarı alır.

1500-1750

6-8 yil tecrubeyle 1500? komik olmus.

2500-3000 civari alir.

2500 filan alması gerek minimum. 6-8 yıl tecrübeli üni mezunu birisi hangi işte 1500 alır ki?

3k'den başlar iki üç sene sonunda 5k'i görür. görmezse ayrılınır.

3. ne gibi bir güvenlik açığı doğurabilir ki?

Benzer iceriklerin tekillestirilmesi uygulama tarafinda olabilecegi gibi dosya sistemi seviyesinde de yapilabilir. Dosya sisteminde dosyalar belli boyutlarda islenerek ayni olanlar tekillestirilerek tutulabilir. Bu da verdigin word dosyasi vb. durumlar icin daha uygun olacaktir. Deduplication olarak aratirsan detayli bilgi bulabilirsin.

pilden kurtarmak için performanstan kısıyordur.
güç ayarlarını kontrol edin.

bu arada alet ohaymış :)

bi de bildiğimiz büyük bilgisayar. kasalı filan.

quadro al. rendering için bire bir. ben mesleğim gereği render'a ihtiyaç duymuyorum, ama duysam quadro alırdım.

malzemelere bak, everymotion malzeme kullanıyosan içlerine gir ayarlarını kıs, yansımaları azalt, speculardı galiba onları düşür, işletim sistemin x64 mü ona bak, objeleri sahnede x y z konumunun tam merkezinde topla, merkeze ne kadar yaklaşırsan o kadar hızlı hesaplar, vray msjlarına dikkat et, yeşil yeşil çıkanlar önemli, bazı malzemeler vrayle uyumsuz canımı sıkıyor diyosa onları bul tespit et, sahnedeki herşeyin vray malzemesi olduğundan emin ol. bazı şeyleri kıs bazı şeyleri aç, ışıkları kapa güç kalkanlarını devreye sok, varınca msj at.

diğer processleri bir kontrol edin, belki bir şeyler CPU'yu mesgul ediyordur.
Antivirüs tarzı bir şeyler yüklü geldiyse devredışı bırakın.

bilgisayar içinde kullanılan bus kabloları dandiktir->yavaştır. Çok bildiğimden değil de hep bahsederler bundan.
ekran kartınız sanıldığı kadar kuvvetli değildir belki. bazen daha yeni ve pahalı ekran kartları benchmarklarda ucuzların gerisinde kalabiliyor.

Renderin ekran karti,ile alakasi yok.
X64 mu onu soyle

makina da max de 64 bit, evet. antivirüs programını da gittim mcafee aldım orijinal.

şimdi evet evermotion kullanıyorum ama gökyüzünü -onun da küçük bir kısmını- region aldım (modellenmiş bi şey yok) 4:43 dk'da aldı. ayıp değil mi şimdi?

bugünlerde gpu'yu her bir şey kullanıyor yahu artık onun içinde de bir tür CPU - ki bazı işlemleri CPU'ya göre kat kat hızlı yapıyor - bulunduğu için.
Render gibi kasış bir işlem GPU'dan yararlanmıyorsa yazık ediyordur bence..

spirit'in söylediklerine kulak asma. nerden bilecek o. dediğimi yap, maxi sil sketch up yükle.

belki vray tam kurulmamıştır diye 2.0'ı kurduk baştan. eskisi 1.5 sp4'tü. bi de ben dynamic memory limit'i 400 yapmışım. onu 12gb'a çıkarınca mis gibi oldu.
kimse böyle şeyler yaşamasın. hoş değil.
-herkese teşekkürler

3dsmax gpu kullanamaz. 6 çekirdeği bile tam kullanamıyor hali hazırda.
Render için söylüyorum.

kötüymüş..

@exyc kendinize bir tick atın madem :)

işte nabıcan? yalnız şu makinaya sketch up kurarsam makina ağlar.

atmıştım da ayıp olur diye kaldırdım. atıyorum. tik!

sanırım bu soru önceden sorulmuştu, sen mi sordun başkası mı sordu bilemiyorum ama, cevap hayır.

Sebep olarak, deftere, bu pasaport harçsız çıkartılmıştır gibi bir ibare yazılıyor

9 senelik ücret ödeyerek çıkartmana izin verseler bile yine 9 sene karşılığı 340 tl ödeyeceksin. 1 senelik ücretin tl karşılığını düşmezler yani harçtan. o yüzden adam akıllı 10 senelik al öğrencilikle falan kasmadan.

bir arkadasim itu'den bir staj icin almanya'ya gideceginde tam olarak bunu yapacakti, oluyormus demisti. sonra baska sebeplerden iptal oldu, gitmedi ama baya arastirdi ve yapabilecegini soyluyordu.

3(ya da 4) sene ile 10 sene arasi harc ayni oldugundan etki etmiyor. yoksa evet bir kismi harcsiz bir kismi harcli yapabiliyorsunuz.
2 yillik ödeyip 10 senelik alamazsiniz. 9 yillik odeyip 10 alabilirsiniz ki o da ayni paraya denk geliyor.

15 dakika sürer mi bilmem ama arkadaşlarıma attığım maillere nazaran düşünerek, kontrol ederek yazarım ben de.

millet caktirmiyor.

eğer işine yeni başladıysan, iki ay kadar böyle gider, sonra o maili 1-2 dakika içinde yazmaya başlarsın.

ama uzun süredir böyle gidiyorsa, bu alışkanlığından kurtulman lazım. örneğin ben birisine "bilmem kimin siparişi iptal edilmiş arayıp konuşuldu mu endenmiş" diye sorduğumda, karşımda edebi metin benzeri bir cevap değil, 3-5 dakikada verilen ve durumu kısaca özetleyen bir cevap isterim. yazım yanlışını falan da çok önemsemem.

3 milyar dolar yöneten patrona yazdığım ilk mail 3 dakika sürmüştü. kalıplara alışmakla alakalı bir durum yani. 15 dakikada destan yazılır çok uzun süre.

fyi yazmak 15 dakka sürmeyebilir:)