Kurumsal kekolar işte. Ünvanında gerçekten "başkanlık" olmayan kimseye böyle hitap etmezdim.

ya ben kekoluk dışında resmiyette bu tür ifadeler zorunlu mu onu öğrenmek istemiştim.

zorunlu değil tamamen yalakalık

üst düzey makamlar (vali, kaymakam, genel müdür vb.) için isim kullanmak pek uygun olmaz ancak bu iş giderek artan şekilde daha alt düzey makamlarda da kullanılmaya başlandı. bunda müdür başkan gibi kişilerin kendilerine isimle hitap edilmesini yadırgaması hatta kendine yedirememesi sonucu personele çıkışması bir sebep iken birçok insanın doğal olarak bu ifadeleri kullanması sonucu diğerlerinin de mecburen bu hitap şekillerini kullanması bir diğer sebep. yani kısaca herkes kullanıyor bi şekilde. aslında ben de pek hoşlanmıyorum ama..

çok şükür kimseye falanım filanım demeyi gerektirecek salak bir konumda olmadım. ıyyk çok mide bulandırıcı. başganım

koklerimize islemis ortadogu yalakaligi son 15 yildaki gelismelerle tamamen hakim olunca bu sacma uygulama da bi anda yayildi. birak mudurumu, sayin mudurum diyor herkes. valiye kaymakama tamam ismiyle hitap etmezsin belki ama vali bey denmesi yeterli olmasi gerekirlken ikiye bukulup surekli sayin valim demek bana gore ters.
belli bir makama (ki %99 u torpille geliyor) gelen herkes hemen sonsuz hurmet gormek istiyor. inanilmaz bir kalitesizlik seviyesizlik gorgusuzluk hakim her yerde.

yoo gerek yok. x bey, y hanım diyorum ben.

Tabii ki degil. 9 yil memuriyet yaptım hic demedim. Mudur bey, savci bey vs kullandim

Bazisi x bey y hanimi konumumu saymiyorsun olarak gorebiliyor.

Resmi kurumlarda evet zorunluluk. O racona uymazsan ciddi sıkıntı oluyor.

ismi lazım değil bir devlet kurumunda adı örneğin ahmet olan müdüre karşı kuracağın cümleye müdürüm yerine "ahmet bey" diye başlarsan bildiğin rest çekmiş sayılırsın, istifa edecek herhalde falan diye düşünür müdür ilk 3 saniye. sonrası fantazi dünyana kalmış. o derece bir manyaklık var.

kurumun hangi kurum olduğunu anlayan anladı.

katiyen oyle budanmaz. bu konu bayagi bir yazildi cizildi. sanirim IBB henuz bu taseronu degistirmedi, onlar da iyice cosmus. Ikinci fotodaki agac ciddi risk almis durumda.

@ebabil curnatasi
teşekkürler, ama istanbul değil ankara.
ağaçtan bahçeden anlayan biri değilim ama buduyoruz derken çöle döndürülmesi çok rahatsız ediyor beni, önceki senelerde de böyle buduyorlardı

bazı ağaçlar bazı durumlarda böyle budanır evet. çok delirdiyse dallanıp budaklandıysa sağa sola salça olduysa çınarı adam etmek için böyle budamak mümkün. korkma ertesi seneye dallar yine çıkar. ama daha edepli çıkar.

bizim mahallede ağaçlar yıllardır bu şekilde budanıyor. tekrardan büyüyorlar normal şekilde. bi zararı var mı ağaçlara bilmiyorum.

Bazı ağaç türleri deli gibi büyüyor, bu şekilde budanmasında sakınca yok merak etmeyin. Baharda tekrar bir kaç yerinden budak verip filizlenecek.

Kökü çürümediği sürece dibinden de kesseniz yeniden büyür, her ağaç için değil tabi ki.

evet her yerde boyle. agaclarin bi sapini birakiyorlar. garibim agac da guduk kaliyor hic buyuyemiyor.

Bundan 7-8 sene önce sahildeki orman gibi otopark alanında ağaçları böyle budamışlardı. Çok sövmüştüm, yaz olmadan tekrar yeşil yeşil olmuşlardı.

Eski uzunluklarına gelmesi biraz sürdü, ama yağmurdan, kardan kırılmalarından iyidir.

Bir de ben cok kez genc agaclari buyumesi durdugu icin govdesinin ortasindan kestim. Agac daha guzel bir sekilde buyumeye
basladi.

arkadaslar, omrunde budama yapmamis, agac bakimi bilmeyenler "evet, boyle budanir" demesin. Cahillik etmeyin.
Bu sekilde budanan agacin 1) parazit, zararli alma riski daha yuksek 2) kesilmis yerden eger koruma yapilmazsa, asiri yagmur ile curume riski var 3) baharda uyanamama ve olme riski var.

Bu budamayi yaptiranlar isgucunden tasarruf etmek icin, 2 yevmiye az vermek icin boyle budama yaptiriyorlar. Agaclari boyle kesmek cok kolay, adam gibi budama yapmak daha uzun ve zahmetli.

belediyeye yazdım sonuçtan sizleri haberdar ederim.

çok zor tavsiye vermek. hayat senin. "şunu bunu yap." demek ağır sorumluluk. ama "ben olsam" diyerek yazacağım.

o "kovulursan geri ödersin" olayı kötüymüş ama genelde ilk gidenler hep sıkıntı çekip sonra toparlıyorlar bence. sanırım 14 bin tl maaşın var. burada o maaşı alabilirim diyorsan dön. 5 yıl sonra maaşın 5k pound falan olacaksa kal bence. 10 sene sonra ing vatandaşlığı almış, yurt dışı tecrübesi olan, mükemmel ingilizce konuşan, evini arabasını almış biri olarak dönersin.

ama ben aşırı duygusal biri olarak yanıma alamıyorsam annem ve kardeşlerim için hemen dönerdim.

Sözleşme imza sürecini uzat. Terapiye devam etmeye çalış. Gidişine bırak. Burayı da orayı da sen kurtarmayacaksın. Bırakın böyle düşünceleri. Olmuyorsa da zorlamaya gerek yok. Yurtdışından dönen çok var.

aslında buraya kendi derdimi sormak için girdim ama sizinkini okuyunca da en azından yalnız olmadığınızı benzer şeyleri herkesin yaşadığını, eminim biliyosunuzdur milyonlarca kere duymuşsunuzdur bunu, söylemek isterim.

kendi cehennemini bir an önce unutman lazım. gitmeden önceki günlerini ne kadar uğraştığını hatırla. yerinde olmak isteyen çok kişinin olması çok normal değil mi, manyak mısınlar, öyle şey mi olurlar aslında çok haklı değil mi, sen de bunun için uğraşmadın mı?

evet maaşın gerçekten düşük, uğraştığın insanlar aptal olabilir. bu süreyi biraz hızlı atlatmak lazım. zannediyo musun ki işinden bir tane (1) kişi mutlu. iş bu zaten amacı bu değil. eşin var, yalnız değilsin. süreyi müthiş bir şehirde, harika bir ülkede geçiriyor olduğunun farkına var.

özlediğin şeyler çok norma çok olağan. herkes bunları yaşıyor yeni bir yere taşınınca. alıştığımız şeylerden uzakta kalınca. ama sonra herkes alışıyor. sen de alışıcaksın. biraz daha ağlayacağız, ama londrada yaşıyoken ağlamayı da kabul edemeyeceğim doğrusu.

olabildiğince dışarı çık, türklerden de uzak dur. müthiş bir fırsat bu sahip olduğun. müthiş.

bence dişinizi biraz sıkın. kendinize 6 ay 1 sene limit belirleyin. yine olmazsa o zaman düşünün buraya dönmeyi. bence bir kaç aya alışırsınız. tabii bu oldukça genel geçer bir tahmin ama yurt dışına yerleşen hiç bir arkadaşım artık dönmek istemiyor. sigarayı bırakmak gibi belli bi eşiği geçince artık yavaş yavaş azalacak dönme isteği benim tahminim. zaten londra çok uzak bir yer değil biletler de çok pahalı değil. ara sıra gelinir.böyle bir şansı hemen başında tepmeyin biraz sabredin burası kaçmıyor sonuçta.

cevap çok basit. iki seçeneği önüne koyacaksın. hangisinde mutluyum diye soracaksın. ve sonucu ne olursa olsun onu seçeceksin. bu kadar basit.

Bence tek ve en büyük sorun yalnızlık. Maaşınız var ama eşiniz yok. Onu artık dil okulu vs bir şey ayarlayıp yanınıza getirin.

1 yildan fazla ingiltereye en cok benzeyen yerde (avustralya) kaldiktan sonra 2 haftaligina memlekete dondum.

ben memleketimden hic bu kadar sogumamisim onu fark ettim. Ilk 3 ayim benim icin de cehennemdi. Hatta 3-4 ay oncesine kadar ipi koparip donsem mi diyordum. Ana 2 haftada ben memleketimden insanimdan sogudum.

Yurtfisindayken illa ki sadece sorunlar gozunde buyuyor insanin. Fakat ulkeye donunce neler kacirdigini anliyorsun. Sorun su ki ulkeye donmek kolay, yurtfisina cikmak zor.

Benim tavsiyem kendine zaman tani. 6 ay ver tekrar dusunmek icin. 6 ay donmeyi kesinlikle dusunme. 6 ay sonra tekrar degerlendir, 1 yil dolmadan da kesinlikle karar verme.

Turkiyede bile sozlesmelerde anlasmazlik maddesi var, eminim seninkinde de vardir. Olmazsa 1 yilin sonunda yuksek maas isteyip anlasmazlikla ayrilirsin isten. Veya bulunur bi yolu. Ama dedigim gibi, enisten falan seni 1 hafta oyalar, 1 ayin sonunda yana done dolasmaya baslarsin nasil geri donsem ingiltereye diye.

2 ay çok kısa, 1 sene çalışın. Bu sürede yaşam şartlarınızı iyileştirmeye bakın. Eğer durumunuzda iyileşme olmuyorsa geri dönün.

Maaşınız oldukça düşük, bahsettiğiniz şekilde şirket ise zam ve sosyal haklar konusunda sizi uzecekler gibi. Bir yakınım Londra'nın dışında 1000 paund kira bulmuştu fikir olsun diye söylüyorum. Eş aile ve kariyer hedeflerini iyi belirleyin bence

Çok fazla zorlanıp geri dönmek isteyenler oluyor. kimisi biraz çalışıp geri dönüyor kimisi alışıp kalıyor. Bence geri dönmeden önce en az 1 sene çalışmak iyi olur. 2 ay sanki erasmusa gitmişsiniz gibi cvde yazamazsınız bile.

Çok fazla şey üst üste geldiği için biraz zorlanıyorsunuz. Bence mümkün olduğunca sakin kalıp en azından 1 yılınızı doldurmaya gayret edin. "1 yıl az zaman değil" diyebilirsiniz ama zaman su gibi akıp geçiyor. Ben geleli 6 ay oldu, zaman ne ara geçip gitti anlamadım bile.

Hangi vize tipiyle çalışıyorsunuz? Tier 2 mi? Masraftan kasıtları ne? Klasik relocation/vize masrafları mı? Çoğu firma Tier 2 ile getirdikleri çalışanlara 6 ay veya 1 yıl gibi bir süre koyuyor ama 5 yıl bana biraz fazla geldi.

Son iki yılda ailemden iki kişiyi kaybettim. Özellikle ikinci kayıptan sonrası biraz ağır gelmeye başladı. Bu süreci atlatmak biraz kişiden kişiye göre değişiyor. Bana işten izin alıp birkaç gün tek başıma kafa dinlemek iyi geldi.

sikinti para, maas cok az. daha fazla kazanmanin yollarini bul, para isini cozersen gerisi gelir. 2300 pound ile londrada yasamak iste 2300tl ile istanbul'da surunmek gibi birsey. o is "oh ne guzel tl olarak 14bin tl kazaniyorsun" kafasiyla islemiyor.

bahsettiğin oda 500-600 pound olsa eline 1700 pound kalır. bu da londra'da iyi para.
oda 800 pound olsa 1500 eline kalır yine iyi para. o yüzden eşin bile gelse geçinir gidersiniz dert etme bu kadar.

maaş biraz düşük görünüyor ama ne iş yaptığını bilemedim. belki de fazla alıyorsun. sonuçta burada sana kimse sponsor olmuyor ben ayda 500 veririm bana sponsor olabilse birisi.. zaten masraflar da var yalan değil. zaten firma seni envanterine alacak değil iş yapmıyorsan çıkarabilir elbette.

bu konuda pazarlık yapmanı da tavsiye etmem ben patronun olsam ve bundan haberim olsa yerine anında başkasını bulurum. bana bile sürekli her gün orada iş var mı diye soran onlarca insan var. onlardan biri gelir işine konar.

yalnız kalmaman lazım. kaç yıl yurt dışı tecrübem oldu tek bildiğim sevdiklerin yanında olmazsa olmadığıdır..

Anlaşma şartları düşündüğün kadar ağır olmayabilir. Hatta yasal bile olmayabilir. Türkiye'de de özellikle yeni mezunlara bu tarz sözleşmeler imzalatırlar. Hatta senet bile imzalatan yerler var. Bu durumlar mahkemeye gittiğinde işçi kazanıyor genelde. Ayrıca deneme süresi vb oluyor. Öteki türlü köleliğe döner iş. Ve zorla çalışan kişi, işinden ayrılamazsa sabotaj riski doğar. Hiçbir şirket bunu istemez. Yani ilk önerim şu; bir avukata danış.

İkinci önerim şu; sabret. Daha 2 ay olmuş. Sabrın sonu selamet. Brooklyn diye film var. Senin durumuna çok benzer bir olayı anlatıyor. Onu izle.

Üçüncü öneri; olumlu sonuçlara odaklan. Seninkine benzer dönemlerden geçmiş çok insan var. Geçmişteki gurbetçileri düşün. Çoğu şehir görmemiş, bir kelime bile yabancı dili olmayan insanlar. Anadolunun ücra köylerinden, çoçuklarını bırakıp gittiler. Bir kısmı yıllarca çalıştı ve döndü. Bazıları da ailesini yanına aldı. Elin güçlendikçe işler rayına girer.

Son öneri; neye dönüyorsun bunu bir düşün. Baskı kalktığı için 1-2 hafta rahat olacaksın. Ama sonra burada iş arayacaksın. Bulsan bile ileride döndüğün için pişman olabilirsin. Alışana kadar zorluk var elbette. İşler zamanla rayına girer. Maaşın da artar, evin de olur.

merhaba,
sırf sana cevap yazmak için giriş yaptım.

seni gayet iyi anlıyorum,
master için 6 yıl önce ingiltereye gittim, o zamanlar planım avrupa şartlarında kendimi sınamak sonra da belki Uk de belki başka bir batı avrupa ülkesinde yaşamaya devam etmekti (en azından bir süre).

kış vakti oralarda olmam, ışıksız ve güneşsiz geçen soğuk kış ayları ve depresyon, aslında yapmak istemediğim bir meslekte master yapıyor olmak, kur fark ve maddi zorluklar vs gibi şeyler çok zor geldi. yaz gelince koşa koşa istanbula döndüm, ve başka bir meslekte lisansa başladım.

o dönemki psikoljim, asla -en azından bir süre- yurt dışında kalmak istemediğim, orada "yalnız" lığa katlanmak zorun olmayışım, bunu kendime yapmak mecburiyetinde olmayışım, genç hissetmem ve gençliğimi kaybetmeden (?) istanbulda mutlu ve kaygısız (en azından UK'e olduğumdan daha kaygısız) yaşamak istediğim şeklindeydi. yani kararımı gayet sağdıktım.

sonuç olarak geçmişe bakıp pişman olacak yapıda bir insan değilim ancak gelecek ve meslek değiştirmek için daha vizyonlu ve öngörülü olabilirdim, yani orada da bezer şekilde meslek değiştirebilir ya da lisansa başlayabilirdim, ya da başka şekillerde yine yapmak istediğim şeyin peşinde olabilirdim.


daha önemlisi, şu anda istanbulda bir iki yıl daha kalıp, gerekli koşulları yaratıp; psikolojik, ekonomik vs. yine batı avrupada bir yere gitmek istiyorum.

zor olacak elbetteki dostum.
ama türkiye için huzurlu,yaşanabilir şartlar artık BİTİ. son buldu. kabul edelim artık bunu. elinde bir imkan var, bunun tadını çıkarmaya başla bir an önce. ben de senin gibi git gel yaşadığım sorular sorarken buradan biri bana şey demişti; mutsuz olacaksan türkiye'de bir yerde de mutsuz olursun. bu, bulunduğun yere değil sana bağlı birşey demişti, duyduğum en haklı yorum.

terapiye git, spora başla, acilen bir kursa, hobi aktivitesine katıl. olağanüstü bir şey olmak zorunda değil, facebook gruplarndan gumtree'den falan ya da workaway'den falan gönüllü şeylere bile bakabilirsin, orada kendine mümkünse ingilizlerin çok olduğu bir network kurmaya çalış.
türkiyeye dönmeyi unut ve hayatında ciddi ve büyük bir değişim yaşadığın için;bu bu tip değişimlerde başlangıçların hep çok zor olduğunu kendine hatırlat.


yalnızlığımızı, beklentilerimizi, hayallerimizi, ya da hayal kırıklıklarımızı kendimizle birlikte taşıyoruz, ülkene dönsen de yanında olacak bunlar.



ayrıca duygusuzromantik+1

Zor bir dönemde gitmişsin (babanı kaybetmen zor bir süreç), eşin yanında değil ki 2-3 ayda bir görüşmek aşırı düşük bir rakam, belli ki türkiyede konforlu bir hayat yaşıyorken Ingiltere'ye çok düşük bir maaşla gitmişsin. Sonuç olarak zor günler yaşaman çok normal. Nasıl bir hayat yaşamak istediğini düşünmen lazım. Bu zorluk bitmeyecek ya da kolaylaşmayacak, sadece alışacaksın.

Ülkenin çöküşe gidiyor olması falan ciddi derecede abartılıyor, eğer kalifiye bir elemansan ve paranı da güzel kullanabiliyorsan Türkiye'de cenneti yaşıyorsun. Yurtdışında yaşamak herkese göre değil, bazı insanlar daha evcimen, belki size göre de değil, bunu hiç düşündünüz mü?

Artı tıbbi bir sorununuz var ve terapiyi de bırakmışsınız, tedaviyi bırakmak gibi bir şey değil mi bu?

Manyak mısın dönme muhabbeti yapanlar hayatında yurtdışında hiç yaşamamış insanlar oluyor genelde, onları çok kafaya takma derim

başınız sağ olsun
spor ve meditasyon yapmanızı öneririm
panik ile karar vermeyin derim

3.5 ay once Isvicre'ye yerlestim, sizin gibi cok motive, yillarca ulkeden gitmek isteyip cabaladim, gitme surecim biraz huzunlu oldu, sevgilim vardi, geldikten sonra ayrildik, zaten yalnizlik, yeni hayat kurma cabasi derken bir de ayrilma olayina baya uzuldum, haftasonlari tek basima birseyler yapmaya cabalamaktan cok sikilip agladigim gunler oldu, kisacasi hic kolay seyler yasamadim buraya geldigimden beri, ilk 2.5 ay kaldigim ev de ustelik hic mutlu degildim, sizinki gibi saygili ev arkadaslarim yoktu, uyumak bile mumkun degildi, mutfagi banyoyu bile dogru duzgun istedigim zamanlarda kullanamiyordum. buna ragmen katlandim.
Ilk ay henuz maasimi almamisken, kalici evimi buldum. 36 mt2 lik bir esyali studyo. bana yeter dedim, nispeten piyasaya gore ucuz sayilabilecek bir ev. her neyse, ilk ay dedigim gibi maasim yoktu, geldigim param neredeyse bitmisti ve depozito vermem gerekiyordu, ne yapacagimi bilemedigim icin cok cok uzuldugumu hatirliyorum, cunku kisa sureli borc isteyebilecegim bile kimse yoktu.

Simdi, kalici evime yerlestim, hersey gayet yolunda gidiyor, isin temposuna alisiyorum, ama hala arkadaslarimi babami ozluyorum, ben de annemi kaybettim 2 sene once, ayni sey degil belki ama uzuntusu ayni emin olun. hala yalnizim, ama yavas yavas sosyal ortamlara girmeye cabalayacagim, fransizca kursuna gitmeye baslayacagim, meetup dan etkinliklere bakacagim, elimden geldigince avrupada gezecegim, o sebeple donmeyi dusunmuyorum. cunku donsem, donmus olacagim ulke, benim bildigim guzel ulkem degil.

Demeye calistigim sey, kendinize en az 6 ay verin arkadaslarin dedigi gibi, caniniz sikilirsa isterseniz bana mesaj atabilirsiniz, sosyal olmaya calisin biraz daha, evde cok vakit gecirmeyin haftasonlarinda. evet maasiniz biraz dusuk kaliyor, ama cikip sehirde yuruyup bir de kahve icmek cok pahali birsey degil, esinizi de yaniniza almaya calisin, o zaman hersey degisecektir. ayrica ev arkadasli bir evde yasamak hic de kotu birsey degil, evde huzurunuz yerindeyse ona da hic takilmayin. benim de planim oydu ama bu kelepir evi bulunca planlar degisti.

Inanin yalniz degilsiniz, ama sakin ve sabirli olun. tavsiyem budur.

ne harika, ne zarif insanlarsınız. ayrı ayrı her birinize teşekkür ederim. sağolun, varolun.

zaten zorunlu deprem sigortasını herkes yaptırıyor.
genelde yaptırmayanlar oluyor. zaten ucuz kafam almıyor neden yaptırmadıklarını. şimdi sarsılınca imana gelmişlerdir.

Devletin depreme bulduğu mükemmel çözüm : ölmezseniz bir miktar para alabilirsiniz sigortadan.

kisa zamanda deprem olacagi nasil acik oluyor?

O deprem olduğunda bankacılık sistemi çalışmayacak paranın bir anlamı kalmayacak bence. Enflasyon zaten kim bilir ne olur, ya da mesela o parayla evini tamir ettirmen gerekecek ama ettireceğin kişi kaldı mı veya ne halde?

Yine de işler düzene geçince sıfırdan başlamamak için iyi tabii.

Deprem tahminini DASK yaptıran konut sayısının artması genellemesi üzerinden yapmaya çalışan sigortacının diplomasını yakması lazım. İnsanların paniği ile jeolojik bir olayın hiç bir alakası yok.

dask van depreminde 28.000 hasarlı konut için 120.000.000 lira ödemiş. ev başına beş bin liradan az para düşüyor. iyi bir çadır alınır heralde o paraya.

ask gibi tekel olan kamu kurumları prim alırken lüks konuta göre alır, o parayı lüks araça, plaza kirasına falan basar, hasar oluşunca da elinize üç kuruşu verip gönderir sizi.

dask tarafından açıklanan rakamlara göre, konut başına ortalama ödemesi 7522 lira. artık pimaüen yaptırırsınız o parayla.

siz devletin size sigorta karşılığı para vereceğini mi sanıyorsunuz?

www.sigortam.net
www.dask.gov.tr

abov bu gerçek bir sigorta değilmiş. yani risk/prim kavramlarının bir önemi yok. devlete sen ödeme yapıyorsun, devlet sana deprem olursa para verecek. devlet para verecek. cek. cek cek....
çoktan yemişlerdir o paraları.

ambalajlı olan her şey kesinlikle zararlı (türkiye için böyle bence). diğerleri de tartışmalı.

herkesin yemek yiyebilmesi icin bunlar sart.

ışıl işlem gördüyse zararlı. tarım ilaca dönmüş yumurta sektörü tamamen verime yönelmiş her şey suniye doğru gidiyor.

Firmalar koruyucu madde kullanmasa fire oranları çok yüksek olur, piyasada az ürün olur. Fire oranı arttığı için maliyet artar, az ürün nedeniylede arz talep dengesi bozularak ürün fiyatı fırlar.

Özetle herşeyin bir bedeli vardır. İyi yaşamak istiyorsanız iyi harcamanız gerekir.

"if men made it, don't eat it" diye bi motto var.

Var, Istnabul, Avr, Vodafone.

Var istanbul maslak vodafone

Var, TT, İst Avr

yok, Tt, İstanbul Avrupa

dün geceye kadar yoktu. sabah uyandığımda gelmişti. sonra 10-10.30 gibi bi daha gitti gelmedi.

Şimdi arama geldi sms ve net çalışmıyor

sehrin bi yerinde var bi yerinde yok burada.

Bir daha gidene kadar şebeke geldi

her gün 7 gram bozdurun.

280 lira üzerini yakalamışken ben olsam yarısını bozardım.

Her gün 10 gram bozdurun

kuyumcular direk 280 veriyor mu su anda?

Yok hayır altınlar fiziki değil banka hesabında. 279.5 veriyordu sabah cepteteb.

279,5 olmasına rağmen finansbank 276,5 den bozuyor. oha. bi daha tutmam bu bankada.

Makro kullanmak zorunda değilsin.
Bu hücreleri seçip A-Z işaretine tıklayarak sıralayabilirsin.

buton oluşturarak yapmak istiyorum ama

makro kaydedip kaydedilen makroyu butona atayabilirsiniz.

cene acili kasklar genelde daha pahaliydi sanki.

ucuz olarak fp orani en yuksek ls2 olmasi lazim

Hiç anlamadım, bu fiyatlara kask mı var? Bundan 13 sene önce bile aldığım kask 400 tl yapıyordu (250euro), çenesi açılır kasklar her zaman diğerlerinden daha pahalı oluyor, ve daha ağır ama ben kapalılarla rahat edemiyorum.

200tllik kask alacaksanız hiç motosiklet kullanmayın derim. Belki miğfer tipli olan kask vardır o fiyatlara, onlar da işlevsiz.

Öncelikle çene açılır kask almayın, kaza anında o kısmı açılır.

ls2 2. el alabilirsiniz. temiz kasklar çok internette ayrıca içindeki kumaşını çıkarıp yıkayabilirsiniz

Alabileceğiniz en ucuz ama güvenli kask MT Revenge, Sharp 5 yıldız güvenlik seviyesi var fiyatları ortalama 400 liradır.

LS2 FF352 fiyatları ortalama 250 lira, Sharptan 4 yıldızı varmış.

200 liraya çene açılır güvenilir kask olmaz, ne olduğu belli olmayan kalite belgesiz plastik birşeydir o.

Kaska 200 tl bütçe ayrdıysanız motor kullanmamanızı öneririm.

Hiç bilmiyorum ama google mapste otobüs duraklarına tıklayınca oradan geçen hatları söylüyor. O otobüslerin güzergahlarına bak egocepteden. Moovit falan da indir. Beğendiğin bi mahalleden yol tarifi al. Ne kadar sürede gdiliyor diye. Çankayanın o kısımları güzel. Yıldız kulenin batısındaki yukarı dikmen mahallesinin abudik gubudk sokak görüntülü yer haricinde oturulmayacak yer yok oralarda. Çankaya köşkü ve çevresi gayet hoş yerler bence

ben o tarafta calistim, kucukesatta oturuyordum. Oyak dolmuslari var. Tek vasita ile gidebilirsiniz.

O bölgeyi ben de çok bilmiyorum ama yukarı Dikmen'in tamamı, İlker mahallesi oturmak için iyidir. Güvenli ve temiz yerlerdir. Elçiliklerin olduğu bölgeler yine iyidir. Haritada gördüğünüz Oran, Doğukent, Natoyolu taraflarına hiç bakmayın. İçerilere bakın.

Yine Ayrancı tarafı, Hoşdere caddesi ve Küçükesat'ta hem mekanlar hem de insanlar iyidir, merkezidir. Hoşdere ve Esat'ta geceleri belli yollarda travestiler olur. Buralar ailelerin ve öğrencilerin oturduğu orta-üst sınıf yerlerdir ama nedense böyle gelmiş böyle gidiyor, tehlikeli değildir.

birlik mahallesine bakabilirsin.

Ayrancıya bakabilirsin. Küçük esat olabilir (biraz uzak kalıyor gerçi.

servis ya da araba yoksa yakinlarda bi yerde tutmani tavsiye ederim. ama hem cok uzak olmasin hem de biraz medeniyete yakin olsun dersen atakulenin oralar oalbilir.

ayrancıya bakabilirsin +1 hem yıldızkule civarlarından daha uygun fiyatlı hem de tek otobüsle gidip gelebilirsin işe.

BM herhalde. hayırlı olsun.

Sinpaş altınoran en ideali

küçükesata gel, komşu oluruz. tek vesaitle gidersin hem :)

1.600-TL'ye Kızılay'da 3+1 eşyalı ev, ilk defa kiraya verileceğinden evin ve eşyaların kondisyonu iyi durumda, evin boyası da yeni yaptırılmış. Evin mutfak dolapları harika durumda, ev sahibi içine tabak ve çatal da bırakmış, buzdolabı, çamaşır mak. ve bulaşık mak. haricinde demlik, kettle ve mikro dalga fırın bile var. Ev sahibi kontrata memur kefil ister, elektrik ve su aboneliklerini kiracı üzerine alacak, bunun haricinde 2.000-TL depozito ilk kira ile birlikte ödenmesi isteniyor. Şartlar uyuyorsa kaçırmayın derim.

www.ilgimemlak.com

akp'den torpil varsa sorun yok, belediye başkanı yrd., savcı tanıyorum benzer durumda.

olur neden olmasın. o cenahta illaki aileden biri fetöcü.

tarim bakani var. o olabildigine gore olur heralde.

hocam sorun yok. Olabilirsin. Amca, dayı, hatta kardeşte de sorun olmuyor. anne, baba, kardeş de sadece kritik yerler için derin soruşturmada çıkıyor ve engel olabiliyor ama son zamanlarda çok kritik olmazsa soruşturmayı derin tutmuyorlar.

'conform with' de deniyormus

forum.wordreference.com

anlamlari da hemen hemen ayni.

Tahta kurusuyla kimsenin evine gitmesin, onlarin basina bela olur. Her seyini 90 derecede vs yikasin ya da 3-4 gun buzlukta tutsun.

Bir de saglik sigortasi vs olmadan nasil avrupa ulusal vizesi aldi acaba:/

www.facebook.com

www.facebook.com

tamek var hocam, şeftalisi süper, yıllardır bozmadılar.
elite var bi de cam şişedeki üzüm suyu satıyorlar, biraz pahalı tabi.

ananas suyunu genel olarak hiçbir marka güzel yapamıyor. dimes genel olarak iyi. cappy nin bi tek vişnesini alırım.

pfanner.
litresi 15-20 lira falan ama.

aoç öneririm, vişne suyunu içiyorum memnunum.

www.dimes.com.tr

ben de bunu seviyorum

hiç gitmedim bilgim yok ancak burası az çok yardımcı olur sanırım www.numbeo.com

evet numbeo'ya baktim ama ben kisisel tecrubelerden de faydalanmak istedim.

numbeo çoğunlukla abartılı rakam veriyor, gittiğim ülkelerde hep numbeo'nun verdiği rakamlardan en az %20 daha az harcadım, ki öyle eli tutuk biri de değilimdir. o yüzden oradan fikir alacaksanız da yüzde 20 düşürüp öyle hesaplayın bence.

www.reddit.com

burada da baya soru cevap var

sokak kopekleri icin tatmin edici bir cozum yok maalesef. barinaklarin hali malum, insanlarin sokak kopeklerine bakisi da malum. ya alip besleyeceksiniz ya da unutmaya calisacaksiniz bence. arabalar ve insanlar arasinda cop yiyerek yasamaya calisiyor garibanlar.

Alin ya da sahilendirmeye calisin. Yoksa vicdaniniz sizi birakmiyor.

Bu kadar da sizi sevmis kapinizda yatiyor. Yaziktir. Sosyal medyada Dunya kadar sahiplendirme grubu var.

maalesef o günden beri pek göremiyorum. aklıma geldikçe gözlerim doluyor. apartman 4. kat zaten evde 6 kişiyiz. ben hariç kimse istemiyor allah da biliyor ki elimden birşey gelmedi :(((

rotterdam 123 lira

Oldu, viyana 123 lira

forum.donanimhaber.com

din mi emrediyormuş böyle yapmasını?

ortadoğulu sapıklığı diye bir şey yok. kimse coğrafi genlere sahip değil. yapılan hareket belli bir coğrafyaya, kesime, dine, ırka, milliyete mal edilemez. bunun tek bir sebebi vardır: eğitimsizlik. ne zaman ki bu coğrafyada taassup ortadan kalkar ve eğitim iyi bir seviyeye ulaşır, işte o zaman düzelir. mesela sizin bu saçma ön yargınızın size gayet normal gelmesine de eğitimsizlik diyoruz.

adam zaten gen dememis kultur demis. ortadogu/islam kulturu diye bi sey de yok o zaman. her suc bireysel.
bastirilmis cinsellik de yok bu topraklarda zaten.

Ortadoğulu sapıklığı vardır, çünkü açlar. Bir şeyi ne kadar baskılarsanız o kadar şiddetli patlak verir.

Babam "Kitap bozuk milletlere iner" derdi. Bunlar zaten tarih boyunca ne kadar düzgün olmuşlar ki şimdi düzgün olsunlar. Biz de ortadoğuya dahiliz bana göre bu arada, çok kalır yanımız yok. Irkçı değilim, herkesten nefret ediyorum.

demek istediğim, hiç kimse ortadoğuda doğduğu için default olarak bu medeniyetsiz hareketleri yapmaya müsait genlere sahip değil. bu sonradan kazanılan (!) bir şey ve yine temel sebebi eğitimsizlik. ortadoğu/islam kültürü'nün var olması ya da olmaması neyi değiştirir? ister kültüre ister dine bakın, bu davranışları haklı çıkaracak bir sonuca ulaşabilecek misiniz? hayır. ama neden bu haldeyiz/haldeler?

siz bir erkeği her şeyi yapmakta özgür ve şiddete meyilli bir ortamda, bir kızı da baskı içerisinde yetiştirirseniz, sağlıklı yetişen toplumlara nazaran bahsedilen medeniyetsizliğin ortaya çıkması çok daha müsait olmaz mı? ama bir de ortadoğu/islam kültürüne sahip olup da bilinçli ve eğitimli ebeveynler tarafından yetiştirildiklerini düşünün. sizce problem kültür/din'de mi yoksa eğitimde mi?

Ortadoğu kendi rönesansını yaşayacak ve medeni dünyanın düzeyine yaklaşacak. Kadın ile erkeğin eşit olduğunu, kadının kendini kapatması ve saklaması için bir sebep olmadığını öğrenecek. Ahlaki kararları Ortaçağ kuralları ile değil, modern ahlak ile vermeyi öğrenecek.

Zamanla. Ama ne kadar zamanla bilmiyorum.

Özellikle Müslüman toplumlar bu konuda çok geriler. Neredeyse dünyada en geri toplumlardan biri. Daha geçen ay başörtüsünü çıkardı diye iki kadına 10 sene hapis gezesi vermiş bir ekolden bahsediyoruz.

Zamanla, mücadele ede ede olacak. Beş yüz yıldır yıkılmakta olan kaleleri er geç yerle bir edecek...

Bu coğrafyadaki devleti ve İslam dinini olumlama fetişine bayılıyorum. Bir sorunun kaynağı her şey olabilir ama kesinlikle devlet veya din olamaz.

Kadının ikinci sınıf olarak görüldüğü, hele kendilerinden olmayan ve "gavur" kadınların ancak ganimet olabileceği, hatta insanın birey olarak hiçbir değerinin olmadığı bir dinin hakim olduğu toplumları istediğiniz kadar eğitin. Temel çürük. Hristiyanlar "din bu değil" dediğinde reform hareketi ortaya çıkıyor, müslümanlar dediğinde IŞİD (hatta selefilik demek daha doğru olur)

Ben de her seferinde islam dinini kötüleme çabasına girenlere hayranım. Burada sapkınlık ne? Başkasının üstsüz fotoğrafını çekmesi mi? Eğer oysa bunu Avrupalı Amerika lı da ypmıyor mu? Avrupalı Amerikalı taciz etmiyor mu? Ortadoğulu olmak ile ne alakası var? Milyonlarca Ortadoğulu var bir olaya denk gelmişsiniz hemen Ortadoğulu Ya da müslüman şöyle diyorsunuz? Yok eşini Kapatmış da bilmem ne. O adam islam dinine uymaya çalışsaydı başka kadınlara bakmanın da yasak olduğunu bilirdi. Demek ki sözde mğslüman.

hıristiyanlar din bu değil dediğinde reformun, müslümanlar din bu değil dediğinde IŞİD'in ortaya çıktığı argümanı duyurunun en komik argümanı olabilir ahahah. iki dünya savaşını da dindarlar ve ortadoğulular başlattı zaten.

arkadaşlar, alevilik gibi bir düşünce yapısının doğduğu topraklarda yaşıyoruz, hey, alo? müzik haram diyen mollaların, şeyhlerin karşısında saz çalarak baş kaldıran bir toplumuz. 13. yüzyılda "kadınlarınızı okutunuz" diyen bir anlayış doğdu bu coğrafyadan.

aynı zamanda hala karısına kızına üçüncü sınıf insan muamelesi yapıp şeyhlerin tükürüğüne tapanlarımız da var.

bu kadar farklılığa rağmen temel çürüklüğü argümanına ancak acırım.

Bu kadar kiskirtici spekulatif bir baslikla nasil bir olayda gorduklerini butun cografyaya mal ediyorsun? Sahile gidiyorsun ve gelince bir yerlere ortadogu sapikligindan bahsedesin mi geliyor yoksa oyle bi dusmanligin var da sadece buna mal edebilecegin bi konu mu bulmaya calisiyorsun? Ortadoguluyu bir asagilama kelimesi olarak kullanip burdan argüman bulmaya calisip ustune ortadogulu kulturu veya dini gerekleri gibi nitelendirmek burda sadece senin sigligini gosterir. Hangi cografyada dogdun, buyudun, yetistin de bunlardan etkilenmeden kalabildin? Ruslarin kulturunde sapiklik yok ve ortadogulularin kulturu sapiklik, Ruslar kimseyi taciz etmez, cunku kültürlerinde yok hayatimda duydugum en sacma mantik. Sen kendi irkinin veya milletinin kulturu hakkinda herhangi bir bilgiye sahip misin ki ortadogu kulturu hakkinda ahkam kesiyorsun sacma bir basligin altinda? Ayni zamanda ruslar hakkinda duydugun bikac seye dayanarak kulturleri uzerinden bugun ulkedeki taciz durumlari hakkinda cikarsama yapman mumkun degil. Taciz bir kultur veya genetik miras falan degildir, sandığının aksine de tacizin yasanmadigi cografyalar yoktur.

Bir cografyaya veya dine mensup insanlari hedef alip bunun irkcilik olmadigini savunman da temel kavram bilgisi acisindan bile yetersiz olduğunu gosteriyor. Bu coğrafyada dogdugu icin bir insanin kulturunu dolayli yoldan kendisini asagilamis olmuyor musun bu soylemlerinle? Fasist edebiyati yapalim oyleyse. Elitizmle ve temel insani degeeler uzerinden manipule ederek golgelenmeye calisan bir cehalet iceriyor fasist kanılarıniz yalnizca.

memurlar netin forum kısmını takip edin.

@n62 bir sürü alt başlık var, hepsini takip mi edeceğim her gün?

ilan.memurlar.net burayı takip edebilirsiniz. her türlü kamu kurumunun ilanları burada yayınlanıyor. bol şanslar:)

xiaomi mi airdots var.

www.hepsiburada.com

youtube yorumlari iyiydi

@judagor,@n62 abi bunlar direk airpod gibi değil, kulak içi plastik gibi şey olan illetten var, ben aynısı istiyorum

pro olanı peki?

www.youtube.com

airpods android ile de kullanılabiliyor.

50-100 lira civarında şekli airpods ile birebir olan bluetooth kulaklıklar var ama kalitesi soru işareti doğal olarak.

Airpods'un(2j) birebir modeli şuan için i200 tws pop-up bile var siz düşünün.

Ama önerim QCY T3'e yonelmeniz

Hadsafha +1 istiyorsanız alın androidde kullanın onun dışında h1 çipli airpods çaklamaları var bire bir 50 dolares gibi fiyatlara onlara da bakabilirsiniz 1:1 oluyorlar çakma rolex ayarında

Onun dışında pixel buds, oneplus bullet var ama bunlarda iki kulaklık birbirine kabloyla bağlı.
İki kulaklık ayrı olsun derseniz airdots proya ya da galaxy buds'a bakabilirsiniz ama şu yılda bana kalırsa bluetooth5 i.olmayan bir cihaz almayın ,aldırmayın

Diyet yapacaksın diyetsiz ne yaparsan yap sonuç alamazsın; diyet yapıyorsan yanında kardiyo ya da ağırlık, hangisini seviyorsan onu yap.

@angelus diyet yapıyorum zaten onu yazmadım bile, 3 litreden fazla su da içiliyor.

Öyleyse sadece bacak değil tüm vücudunu çalıştırmanı öneririm, daha sıkı bir vücudun olur, yanına kardiyo da eklersen daha iyi sonuç alırsın.

üstten alttan vermek diye bişi yok zaten. vücut nereden uygun görürse oradan veriyor. bununla ilgili onlarca video var youtube da.

www.youtube.com

www.belgun.tv

forums.mvgroup.org

belgesel torrent sitesi. yok yok.

durmadan sponsorlarını dinlediğim curiositystream var, dene istersen.
curiositystream.com

Netflix

güç kazanmaya çalışmak bana biraz saçma geliyo. önemli olan estetik. ağırlık antrenmanlarıyla zaten her şekilde üç kazanıyosun. kas yapmanın birinci prensibi progressive overload sonuçta. gitgide daha ağır kaldırıyosun.

ben görüntü için ağırlık antrenmanı yapıyorum. güç kazanmak, fiziki yeterliliğin artması olayı 2. planda.

bence gücü mücü boşver müsabık bir powerlifter olmayacaksan. standart makineli ağırlık antrenmanları gayet verimli oluyo. ha sen powerlifter gibi squat-deadlift-bench yapmayı seviyosundur, o ayrı. herkes bi şeyi seviyo. bu antrenmanla da zaten hem kas kazanırsın hem güç kazanırsın. aynı şey.

hangisini seviyosan onu yap.

hocam ben de progressive overload yaptığımda güçleneceğimi düşünüyorum her halükarda, sorsalar da önce görüntü sonra güç derim yalan yok, fiziki bir işte çalışmıyorum, profesyonel bir spor kariyeri düşünmüyorum.

iyi bir program tavsiyeniz olursa da paylaşabilirsiniz, push pull legs veya upper lower olur, verim aldığınız ne olursa.
www.aworkoutroutine.com şu program iş görür mü acaba bir süre de olsa

Düşünceniz yanlış: (bkz: larry wheels)

Hangi programı yaparsanız yapın orman kanunları der ki ne kadar güç o kadar kas hacmi. Steroid gibi kimyasallar kullanmadığınız sürece vücudun çıkacağı en üst hacim kaldırabildiğin en şiddetli ağırlıkla orantılıdır.
Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın ya da başkalarını birbiriyle. Çünkü herkesin genetiği farklı

nsuns denen program bu ara çok populer . redditte sub ı da var . bi bakın.

15-16 yaşından beri spor yapan ara ara bırakmış biri olarak tamamen kendi görüşüm ve deneyimlermi yazıyorum bilimsel yada spor hocası değilim.

5*5 programı bize uygun değil neden?

akşama kadar çalışıp yeteri kadar dinlemeden protein maliyet hesabı yaparak kıt imkanlarla 5*5 programı yapılmaz. vucut geliştirme pahalı bir spor proteini var bcaa+ multivitamin+ kreatin+ glutamininden tut arjinin yağ yakıcı hatta testesteron artırıcılara kadar dev bir pazar ve bu kadar takviyeye rağmen insanlar steroit kullanıyor neden? ne kadar uğrasırsa ugraşsın vucudumuzun bir limiti var hem yağ yakma hemde kas anlamında.

youtube'da video çekenler yada çevrende gördügün fitness mankeni vucutlu insanlar malesef dibine kadar streoit almış kişiler.

spor salonuna ilk başlarsın eline bir program veriler bir ay iki ay devam edersin az bir gelişme olur hoca yada salon sahibi sana gaz verir yeterli protein almıyorsun protein tozu var bende indirimli alır onu kullanırsın az birşey fayda görür gibi olursun sonra kreatin satarlar onu satarlar bunu satarlar gelişmen durmuştur yüzüne sırıtarak bakıp senin genetik kötü bundan daha fazla olmaz diyip aslında bizim bir abi var uzman kür hazırlıyor diyerek karanlık dünyayı sana gösterirler.

dediğim gibi vucut geliştirme pahalı bir spor

az yorulan bir işteysen akşamları erken uyuyup yeteri kadar dinlenip diyetine çelik gibi uyarsan ( bu arada asosyal biri olman gerekir ) beslenme makrolarına dikkat edip hakiki protein alırsan et süt yumurta vs ha birde ögle yemegi de bu makrolara uyulacak antramını yapıp kaliteli takviyeler alırsan takribi 3-4 senede vucudun istediğin gibi olur tabi yarışmacılar gibi olman için ilaç kür vs kullanman lazım. sen bunları yaparken 1 senelik eleman diyetine uyarak ve disipli şekilde antreman yaparsa kürlerle senin 4-5 senede ulaşamadığın vucuda 2 senede ulaşır vucut geliştirme jargonu ile parçalı parçalı olur.

haftada 3 gün full body çalış her kas grubuna 2 haraket ve az agırlıklara antremana devam et salonda birileri 20 kilo curl yaptığını sanarken sen 7.5 kilo sağlam haraketin hakkını vererek ve negatif yükleme yaparak çalış. 20 kilo curl çalışan kamil belinden destek alarak postürünü bozarak anca egosunu tatmin eder.

vucut geliştirme senin hayatından aldığın lezzeti sosyal yaşamını etkiliyorsa o spor değil ego ve iskence olur. Az ama sağlam çalış hayatın tadı çıkar.

kanka ben bu işin profesyoneli, ustası değilim. 10-11 ay oldu başlayalı. ilk 6 ayda elimden geldiğince yoğun antrenman-sıkı beslenme uygulamaya çalıştım.

bu 6 ayda ilk 1-2 ay salondaki hocanın verdiği programla gittim. sonra işi iyi bildiğini düşündüğüm insanlara danıştım. onların tavsiyelerini uygulamaya çalıştım.

ben de ofiste bilgisayar karşısında çalışan biriyim. en sevdiğim, uygulamaktan verim aldığım program haftada 3 gün full body çalışma oldu.

squat-deadlift hiç yapmadım. bench press tekniğim de iyi değildir, onun da üstüne düşmedim. makine ağırlıklı çalıştım. sen bu 3 hareketi oturttuysan daha avantajlısın. neden? çünkü 3'ü de compound hareket. bunları oturttuysan barbell row-press'i de iyi yaparsın. ayrıca antrenman süren de benimkinden çok daha kısa olur. sadece deadlift'le örneğin, benim 2 harekette 6 set çalışmamı sen 3 sette bitirebilirsin belki. öyle bi avantajın var.

ben neden tercih etmiyorum? 1- belimi elime almak istemiyorum. fıtık başlangıcım var. 2- çalıştığım salon buna pek uygun değil. bu biraz bahane ama gerçeklik payı var. salonda squat yapan 5 kişi anca çıkar. deadlift 1. hahah.

2. aydan itibaren kendime bi liste çıkardım. göğüs-sırt-omuz... diye. excel'de bu grupların altına çalışılabilecek hareketleri sıraladım. aynı bölgeyi çalıştıranları aynı renge boyadım. antrenman günü ondan istediğim hareketi çıkarıp çalıştım.

şu an napıyorum? ezbere bildiğim için hiçbir yere bakmıyorum. omuz çalışacaksam 1 ağır pres. (barbell press, arnold press veya makinede press.) sonra lat raise, sonuna da reverse fly. ön-arka-orta çalışmış oluyo.

sırtta 2 hareket yapıyorum. lat pulldown (bi gün geniş bi gün dar), seated cable row, back extension'dan 2'sini seçiyorum. bu antrenmanda ilk ikisini yaptıysam sonrakinde diğer ikisini yapıyorum falan.

göğüs de keza öyle. bench press-fly-incline press-dambıl presler var. seç beğen al 2 tanesini

bacakta leg press-leg curl bana yetiyo. özellikle press sağlam kütle kazandırıyo.

her antrenmanda karın çalışıyorum. en sevdiğim karın hareketi rope crunch. üst bölgeye hayvani hacim veriyo. mekik falan asla yapmam.

haftalık antrenman programını kendine göre oluştur. mesela pazartesi gittin. 3 hareket omuz, 2 sırt, 2 göğüs, 2 bacak, 1 karın, 2 triceps, 1 biceps bitti.

perşembe gittin. bu sefer göğüs-sırt-omuz-triceps-biceps-bacak-karın diye sıraladın.

cumartesi gittin. sırt-omuz-göğüs-bacak-triceps-biceps-bacak-karın çalışıp o haftayı kapattın. yani ilk antrenmana omuzla, 2.ye göğüsle, 3.ye sırtla başladın. denge kurdun.

burada iş sende bitiyo. temel hareketler belli. göğüs yapiim diyosan yatay pres yapmak zorundasın, fly yapmak zorundasın. sırt istiyosan hissederek kuvvetli yatay-dikey çekişler yapmalısın. omuz hakeza. yana-geriye açışlar ve özellikle ağır dikey presler yapmak zorundasın.

ne yaparsan yap, ağır antrenman yapıyosan gelişmemen mümkün değil. bi hareketi ister kabloyla yap, ister dambılla yap. sonuçta aynı kas çalışıyo. kolun barbell curl de yapsan gelişir, dambıl curl de yapsan gelişir, preacher curl de yapsan gelişir.

o yüzden eline aldığın kağıda bağlı kalmaktansa kasın hangi hareketle, nasıl çalıştığını anla. kağıtta yazması gerekmiyo. 1. gün barla kol çalış. 2. gün dambılla çalış, 3. gün kabloyla çalış. hiç önemi yok.

ha, şöyle bi şey de var. ağırlık arttırıp arttıramadığını böyle takip etmen zor olur. yani hep barbell curl yaparsan ağırlık arttırıp arttıramadığını daha iyi anlarsın. tekrar sayılarını, antrenmanın şiddetini elbette ki daha iyi takip edersin. ağırlık arttırma sözü de biraz yetersiz kalıyo anlatmak istediğimi. sürekli barbell curl yapıyosun diyelim. ağırlık artmasa da 8 tekrarla başladığın hareketi 15 tekrar yapabilmeye başladıysan ağırlık arttırmış oluyosun aslında. böyle tek hareketten gidersen, düzenli olarak aynı hareketi yaparsan yüklemenin takibi çok kolay olur.

ben haftada 3 günden fazla gittiğimde spordan soğuyorum. o yüzden sana da böyle bi program yaziim, atıyorum 1-2 ay uygula. sıkılırsan hareketleri değiştirirsin.

omuz: standing military press. lat raise. reverse fly. front raise'i boşver.
göğüs: bench press veya machine press. chest fly veya dambıl fly. incline bench press veya incline dambıl pres, low cable crossover
sırt: lat pulldown (1 gün geniş tutuş, 1 gün dar tutuş. dar tutuşu v barla yapmak daha rahat oluyo), seated cable row, back extension. deadlift'in iyi. barla yapılan çekiş hareketleri de yapabilirsin. t bar row-deadlift-dambıl row vs
bacak- leg press-leg curl. öncesinde 5 dakika bisiklet sürebilirsin. ya da leg extension yapabilirsin.
karın- rope crunch, plank, hanging leg raise vs ben çoğu zaman sadece rope crucnh yapıyorum.
biceps- barbell curl-dambıl curl-preacher curl... hepsi aynı. ben barbell curl'ü tavsiye ederim ama. daha yüksek ağırlık kaldırabilirsin. hareketin negatifinden faydalanma şansın daha yüksek olur. ben 6 ay full barbell curl yaptım mesela. eylül'de ağır çalışmaya başlayınca yine barla çalışırım. diğerlerini yeşillik olsun diye yapıyorum.
triceps- rope pushdown, reverse grip pushdown, triceps extension. ben sonuncuyu preacher curl sehpasına ters oturup sırtımı yaslayarak yapıyorum. tavsiye ederim.
trapez falan çalışmak istiyosan shrug falan da yaparsın ama deadlift hayli hayli geliştirir trapezleri. boş iş olur.

senin yapmaktan hoşlandığın egzersiz tiplerini dikkate almadan çıkardım bunu. 2'şer hareket seçerek yap. set arasını uzatma. antrenman çok uzar yoksa.

ben bundan gayet iyi verim aldığımı düşünüyorum. 60 kiloyla başladığım antrenman sürecinde 75 kiloyu gördüm. sonra 6-7 kilo verdim tabii belim 92-93'e çıkınca. gelecek sene 80 kilo civarına çıkıp mart-nisan'dan itibaren yine 6-7 kilo veririm. bu bi süreç. bi yılda kimse o imrenerek bakılan vücutlara sahip olamıyo doğal yollarla. severek, zamana yaymak önemli. heves yerine hayatın bi parçası yapmak gerekli ki emeklerin boşa gitmesin. zaten uzun süre üstüne düşerek emek vermediğin hiçbir işten fayda göremiyosun hayatta. bu da öyle.

antrenman sezonu açılmadan önce (bence eylül-ekim'de havalar soğuyunca başlar) iyice düşün. antrenman tipine karar ver. ondan sonra bi programı ağır şekilde uygula. önünde zaman var. zırt pırt program değiştirmek motivasyonunu düşürür. verim de alamazsın.

antrenman tipine karar verince düzenli olarak belli hareketleri yaparsın. çok iyi olur.

edit: istisna powerlifter'lar olacaktır ama powerlifting temelde estetiği hedeflemez. tamam adamlarda öküz gibi kas var ama hayvan gibi de yağ var. eddie hall mesela.

uzun uzun yazmışsınız çok sağolun. kendi programımı yapma girişimlerim oldu ama hep bişeyleri eksik veya fazla yapmaktan çekindim, spor geçmişim çok uzun olmadığı için. programı inceleyip tavsiyelerinize uymaya çalışacağım, ben programları telefondaki fitness appine ekleyip progressive overload olacak şekilde hafta hafta geliştirmeye gayret ediyorum. umarım iyi kazanım elde ederim, teşekkürler tekrardan.

gom gitsin, bir sey olmaz.

Göm gitsin, ama toprağa. Kusmazsan bir şey olmuyor mu demek oluyor? Vücuduna belirti vermeden nasıl bir zararı olacağını bilemezsin. Sağlığın riske atılacak kadar değersizse sen bilirsin.

Daha önce sktsi geçmiş bir ürün kullanmıştım. tadı, kokusu mide bulandırıcı oluyor içemiyorsun zaten. Her zaman içtiğinden bir farkı yoksa kullanabilirsin bence.

Genelde emniyet payı olur ürünlerde. Saklama koşullarına bağlı olarak biraz esnetebilrsin ama ne ürünü ne de saklama koşulunu bilmediğim için bişey diyemiyorum. Sana kalmış.

ben 1 yil gecmisi kullandim bisi olmadi. artik sana kalmis.

Bilmemneyin fotoğrafı

Tüm mesaj bekleyenler veritabanları.

Helal olsun @noisette onu nasıl unuttum, güncelliğini hâlâ koruyan saçma sapalak manasız bir başlık. Çaylaklara mesaj alımı 1,5 yıl önce açıldı ama hâlâ neyin geyiğini çeviriyorlar bilinmez.

x ile sevişmek
sevişirken y

bu tür apış arası kokan ergen başlıkları

futbol başlıkları

şu aralar sikko rapçilerin atışması konulu başlıklar.

maaş esprileri. başlıktaki herkesi tek hamlede engellemek istiyorum.

her türlü anket entri

veritabanlarından da bazıları, dertleşecek değil ama

...asil amaci

@Ufuk

off ya onu da unuttum evet, zaten onunla ilgili ayrıca bir başlık açacaktım şimdi seninkini okuyunca aklıma geldi.

et pazarı başlıkları (ünlülerin pozları için ağzı sulu başlıklar)
şusu busu bilmemnesi olan erkekler/kadınlar(örn. aldatmayan kırmayan bilmem ne yapan erkek/kadın)
Rapçi kapışmaları
yaşa göre ilişki başlığı açmak(örn: 18 yaşındaki kadın 36 yaşındaki erkek ilişkisi)
erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular ya da tam tersi(tanışalım mı sevişelim mi filiz başlığı tam)
ekşi sözlük kahve, bira, şarap içmelik arkadaş veritabanı(buluşmalı veri tabanları diyelim de tam olsun)

geceye bir x bırak

Cinsiyete ya da irka bagli basliklar.
Bariz troll basliklar, normalde seviyorum, bazen guldurecek absurtlukte yaziyo pic kurulari ama altindaki trolle giydirmeye calisan beyinsizlerden gina geldi.

ben olsam ikisinden de almam. uzun verenlerden birine fake rezervasyonla ile basvururum.
cekya zaten az veriyor romenler de farkli degildir herhalde.

schengen vizesiyle romanya’ya girebilirsiniz ama romanya’dan aldığınız vizeyle diğer schengen ülkelerine giremezsiniz, aynısı bulgaristan için de geçerli.
çekya da az veriyor, başka ülke +1

Hunger 2008
m.imdb.com
Papillon (1973)
m.imdb.com

Murder in the first
A Twelve-Year Night
Das experiment
Novaya Zemlya
American History X
Papillon
Escape from Alcatraz

in the name of the father

In the name of father demeye gelmiştim

(bkz: Law Abiding Citizen)

The Last Castle
The Shawshank Redemption

Budva ve kotora totalde 6 gün çok fazla
Belgrada 4 de fazla buralardan kısıp başka bir yere daha gidebilirsin

budvadan belgrada tren olduğunu sanmıyorum. budvadan tivata geçip uçakla belgrad daha mantıklı olabilir. 50 euro civarı idi sanırım. otobüs çok zor olur.

hükümete yakın halkın çok büyük bir kısmı;
içki içmiyor, sanatsal faaliyetlere katılmıyor, arabası yok, ucuz telefon kullanıyor, ev elektroniğinde en ucuzunu alıyor (bim'den SQNY marka tv vb..). dolayısı ile bu vergilereden minimumda etkileniyorlar. dolayısıyla tepki göstermiyorlar.

sen ben gibi tepki gösterenler de gözaltı tehdidi ile sindiriliyor.

halk neye ses çıkardı ki? benzin kaç tl olursa olsun ben 20tllik alıyorum diyen adam ses çıkarır mı?

vergiler dolaylı olarak alındığı için. çoğunluk bunu zam olarak karşısında buluyor. zamlara da sandıkta tepkisini gösterdi zaten.
diğer yandan yapabileceği düzene karşı gelmek yöntemi anca sosyal medya ile olur ki orada bile silivri soğuk esprileri adamı yazmadan önce iki kere düşündürüyor zaten.

bence su yavasca isindigi icin fark edemiyorlar

hala iktidara oy verenlerin sadece fakir kesim oldugunu dusunenler olmasi ilginc.

hepsinin arabasi da var. parasi da var. bu iktidar olmasaydi olmayacakti buyuk ihtimalle. torpille ise giren, vergi kaciran, iktidarin yarattigi hukuksuzluk ortamindan faydalanan binlerce adam var. beyaz yakalardan alinan vergilerden yardim alan milyonlar var. imar barisi vs gibi uygulamalardan faydalanip alenen kamu arazilerine cokenler var. bunlar icin vergi artisi cok da onemli degil.

fahiş fiyatlara neden ses çıkarmıyorsa onlara da ondan ses çıkarmıyor. halk artık her şeyi benimsedi, normal görmeye başladı.

eğer akp değil chp olsaydı çoktan ses çıkmıştı. tek nedeni "başımızda namazli niyazlılar var hiç değilse, ne yapalım mecbur. daha iyisi var mı? yok".

n62ye katılıyorum. asıl ses çıkarmayanlar beyaz yakalı muhalifler. iktidara oy veren kitle zaten durumdan memnun neden ses çıkarsın?

iktidara oy verenler ikiye ayrılıyor.

1. iktidar sayesinde bir yerlere gelmiş avantadan para kazanan kesim. üst düzey memur, torpilli yönetici, torpilli iş adamı. bunlar neden ses çıkarsın ki. beyaz yakanın ödediği vergi bu adamın cebine gidiyor zaten işine bile gelir.

2. düşük profilli vatandaş. bunlar zaten çok az harcama yapıyor, vergi umurunda değil. din iman olsun gerisi boş. ayrıca bunların çoğu zaten 1.grup tarafından bir miktar sübvanse ediliyor. ayrıca günün birinde 1.gruba terfi etme hayali ile yaşıyorlar.

devlet ve 1.grup tarafından sömürülen ve 2.grup ile bir arada yaşayarak hayat kalitesi düşen beyaz yakalı ameleler ise sosyal medyada yazı yazıp içini döküyor ve pek bir şey yapmıyor.

Biz de halkın bir parçası olduğumuza göre bu soruyu kendimize yönlendirirsek gayet doğru bir cevap kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

halk vergi ödediğinin farkında mı? kdv ne demek diye sor bakalım sokakta kaç kişi bilecek. maaşından kesilen gelir vergisinin ne olduğunu, ne kadar olduğunu kim biliyor?

Elorelia+1

jantların dar yanaklı ise istediğini seçebilirsin.

uzun siboplar linkteki biraz abartı olmakla beraber yüksek profil jantlarda sibop jantın içinde kaybolmasın diye var

www.aliexpress.com

hepsinin uzunluğu farklıdır. kutu üzerinde yazar... standardı 35 40 50 60 70 80 mm oluyor (presta için, schrader bilmiyorum) bundan uzun sibop ihtiyaçlarında valve extender kullanılıyor. sibobun uzun olması kesinlikle iyi birşey değil, yalpalama yapar hızı doğru oranda etkiler. bunun olmaması için her iki janta da sibop karşısına ağırlık takarız. en iyi iç lastik konusuna gelirsek konu çok karışık. iç lastiğin ağır olmasında tdf koşmuyorsanız bir sakınca yok :) veya dream bike yapmıyorsanız. (ben yapıyorum^^)

hangi spor olduğunu da yazaydın

Kanal dediğin YouTube kanalı heralde

Savaş cebeci, athleanx, ağırsağlam, barış okan belovacıklı, serdar aktolgayla video çektiği için özgür gerçel hesaplarını takip ederim.

carrefourda sevilen cider satılıyo

Akaretler'de @Craft Beer

strongbow varmış macrolarda.

Evet etkili. Ayrıntısını yazamayacağım. Bu spora giriştiysen supplementten kaçış yok. Markanın üzerinde o kadar durmamak lazım. Her şeyden önemlisi günlük protein açığı yaratmadan beslenmek.

Yeterince protein alıyorsanız ekstra bcaa içmenin bir faydası yok. İlla supplement kullanacağım diyorsanız kreatin kullanın. Bcaa bir çok whey ve doğal protein kaynağında var zaten yeterince

Günde bir bütün tavuk yiyip üzerine BCAA alırsan çok güzel göbek yapar. Protein fazlalığı vücutta yağa dönüşür.

Kreain de iyidir. İlerde seni berber masrafından kurtarır. Saç dökmek gibi bir yaramazlığı vardır.

www.youtube.com

bcaa lerin marketing hype oldugu genel kabul gormus gibi artik.

yani para tuzagi bir cok supplement gibi.

bana kalırsa bu şekilde genelleyemezsin. düşmanlık duyanlar olduğu gibi aşırı hayranlık duyanlar da fazla. her milletin, diğer milliyetlere olan aşırılığı hep olagelmiştir. daha derinlerdeki sebebi merak ediyorsan (bkz: fanatizm)

futboldan bahsedip neden şaşırıyorsun? fanatik aptallık ile milliyetçilik birleşince daha uzak diyarlara etkili oldu sadece. göztepe-ksk maçında çocukları döven bağımlılar da, izlanda'da bayrak açanlarda da aynı temiz kafa var. sorun bizim toplumun kendini medeni sanması.

kıskançlık , milliyetçilik, artistlik.
peki batının türk düşmanlığı nedendir tam olarak ?

turk halki ici nefret dolu irin dolu mutsuz tatsiz tuzsuz bir millet de ondan.

her tur gelismislik endeksinde sonda.

gelir dagilimi bozuk.

egitim sistemi millyetcilik ve din pompaliyor.

eglence yasak kadin erkek iliskileri neredeyse yok.

batinin gelismisligini refahini ozgurlugunu kiskaniyoruz. nefret ediyoruz. ama istiyoruz da ayni zamanda.

net olarak çekememezlik geri zekalılık. aklı selim insanlarımız var çoğu bunu yapmaz. aklı başında bir insan gidip şanzölizede türkiye diye sevinir mi? hadi sırbistanı yenelim belgratta kutlama yapsınlar yiyorsa. hem adamları kıskanıyorsun hem nefret duyuyorsun. tamamen kimliksiz ezik bir yapı.

instagramda mercedesclub tr diye bir grup var. mehter marşıyla mercedeslerle istanbulun fethini kutluyorlar. fatih istanbulu e250 c63 amg ile mi aldı? eziğiz lan biz ezik.

Türkiye'deki insanlar mutsuz, yoksul ve kalitesiz bir yaşam sürüyorlar. Bu mutsuzluğu bir yere kanalize etmek lazım iktidar olmayacağına göre ? kimi zaman dış mihraklar kimi zaman fetö/daeş/ypg/jpg/mp3 oluyor kimi zaman da bir suçlu.

Okul hayatı boyunca haftada en az iki kere "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" diye çığırarak yetişen nesillerin Batı düşmanı olması kadar normal bir şey yok. Bütün Türk kimliği "biz bu ülkeyi bütün dünyaya karşı gelerek kurduk" söylemi üzerine kurulu. Dikkat ederseniz solcusundan sağcısına, ırkçısından siyasal islamcısına, hatta liberaline kadar üzerinde anlaştıkları ender meselelerden biridir bu.

Kökeni Osmanlı'nın son dönemine kadar giden bir Batılı mı olalım Doğulu mu ikilemi var. Hiçbir bedel ödemeden Doğulu olarak kalmaya devam edip aynı zamanda Batı'nın bütün nimetlerinden faydalanmak istiyoruz. Doğal olarak beceremeyince de aşağılık kompleksiyle zaten nefret ettiğimiz Batı'dan daha da nefret eder hale geliyoruz.

sistemli ve kararlı bir şekilde,bir zamanlar uygulanan ''edok doktrinileri'' ulus devletin zihinsel aşısı.''türk'ün türk'ten başka dostu yoktur'' ilkesini o zamanların gençlerine aşılayan çoğunluğun düşman olduğu bir dünya algısı,panturkist hayaller,kapalı devre müteffik paktı,soy ağacı esaslı,bir bakıma hanedanlık oluşturan oligark yapılanma.isimler değişse de kurumlar aynı;günümüzde de bu ümmetçilik;din esaslı bir benzeri.bunlar zihnen geri kalmışlık,sanayi devrimini kaçırmışlık,reform rönesansı tarihten öğrenme;toplumsal olarak tecrübe etmek yerine.bir sürü yansıması var tek elde değerlendirmek yanlış.

Türk halkında batı düşmanlığı şeklinde değil bence durum. aslında millet olarak çok gergin bir milletiz. sadece milli maçlarda değil. galatasaray-fenerbahçe, karşıyaka-göztepe vs. bir dolu örneği var. biz sadece bizden olanı bir noktaya kadar sevebiliyoruz.

metalciler, rapçileri, rapçiler metalcileri sevmez. popçular bir başkasını. bu ayrışma toplumun her yerinde var. herkes kendini bir şekilde en doğru sanıyor. topluluklar bile kendi içinde ayrışıyor. ne bileyim; death metal tırt, progressive şahane, yok progressive dinozor işi black metal şöyle...

ya da sayısalcı, sözelci tartışmaları vs.

yani sadece kendimizi seven insanlardan oluşan bir toplumuz, toplumun büyük çoğunluğu egoist kişilerden oluşuyor. haliyle toplumda sadece kendini beğenen, diğer milletleri beğenmeyen bir karaktere bürünüyor.

toplumu anlamak için önce çevrene, sonra kendine bakmak gerek. hepimizin toplamına türk halkı deniyor sonuç olarak.

sorun sadece ve sadece en iyi biziz, en doğru biziz gibi bir hasta düşünce yapısı.

Yolda boş zamanı geçirmek için karşıdakini kullanıyorlar. Yürürken birlerini aramak gibi, o kadar boş ki muhabbet varınca direkt kapatırlar.

ya afedersiniz ama kız alsın telefonda cinsel sexks yapacaktı sevgilisiyle bir de yobaz bir şehir olarak bilinir yaşadığım yer kimse ses çıkaemıyor arkadaş. üniversitede kütüphanesinde memur çıkmış ortaya o da telefonla konuşuyor, bir tanesi psikolojik danışmanıyla konuşup depresyonunu anlatıyor telefonda çıldıracaktım bugün resmen ya

somethinginthewayshemoves +1

trollediğim falan yok. dinleme işi bilinçaltında çalışıyor yani istediği gibi duymayayım diyemiyorum maalesef. otobüs motorunun ve insanların hışırtısından başka ses olmayan otobüste birisinin muhabbeti beynime ben istemesem de giriyor. özellikle kulaklığımı unuttuğum için maruz kaldım buna. ha çok biliyorsan nasıl isteyerek dinlemem onu anlat da bilelim?

Kulaklıkla sessizce konuşana birşey demem ama otobüse binmeyi bilmeyen bir orta yaş kitle var
Telefonda bağıra çağıra konuşuyorlar
Otobüste ya sana yapışıyorlar ya da çok rahatsız bir yerde dikeliyorlar
Bir de yolculuk boyunca bağıra çağıra kendi arasında konuşan kitle

İtalya'ya gitme katil olursan. Şerefsizim, kafeye, restorana, otobüse binemiyordum. Telefonu da geçtim 10cm yan yana iki kişi bağıra bağıra konuşuyor, babadan oğula nesil, zengini de öyle fakiri de.

yan koltukta uyuyanların olduğunu bile bile ayı gibi bağırarak konuşan adam çok. her hafta biniyorum çok fazla şahit oluyorum.
bunun ayıp olduğunu, sessiz bir ortamda bağırarak konuşulmayacağını düşünemeyecek kadar ilkel kafalar. kimse öğretmemiş.

ikaz etmeli tatlı dille. bence bazıları fark etmiyor rahatsız olduğumuzu.

@e haliyle bunun ikaz etmeyle alakası yok ki hangi birini edeceksin.bu insanların görgüsüzce yetiştirilmelerinden kaynaklanıyor.köy evinde 20 kişi küçücük odada sabahı akiam yapanların çocukları insan içinde sessiz olması gerektiğini kimsenin onunla ortak alanda onun bağırış çağırışını duymak zorunda olmadığını bilmiyor.suriyeliler de aynı şekil

yumurta beyazı + tavuk

ayda 4 kg falan yağsız etten kıyma veya köfte yiyorum. kahvaltıda shaker a da bir ölçek whey. baktım şimdi optimum gold standartı 255 e alabiliyorum, en güzeli o bence.

su anda fp orani en iyi myprotein gibi.

yumurta, peynir, tavuk, kırmızı et, ton balığı.

içtiğim en güzel wheyve protein ürünleri myprotein’indi hep.

peynir altı suyu

- sağlıklı ve düzenli beslenebiliyorsam; yumurta, beyaz/kırmızı/balık eti
- düzenli beslenemiyosam: Hardline Hipro İso Whey

Protein tozu kullanmıyorum ama bazı iyi hocalardan dinlediğime göre protein tozu gereksizdir. Sırf para tuzağı gibi bir şey.

euro bölgesine giden birine satılabilir.

atmden yatırabilirsin belki

n62'in önerdiği olabilir. atm'den olabilir belki.

atm daha cok yirtmasin dikkat et.

Euro bölgesinde herhangi bir bankaya verebilirsiniz.
Ben ikiye bölünmüş 3 banknotu bankaya yatırmıştım (zarfın içinde para olduğunu unutup ikiye yırtmıştım :) ). Herhalde değişim de yaparlar.

merhaba dünyalı, aramıza hoş geldin. bu halde olan çok insan var, hele bu sektörlerde. baş etmeyi öğrenmek ve kendini iyi hissedebilmek için önce psikolog derim ben. terk ediş ilk tercih olursa neyden kaçtığınızı da bilemezsiniz gibi geliyor bana. kaçılan şey çok belirgin bile olsa semptom gidermek gibi olur gibi. iç dünyayı tanımak iyidir güzeldir, hafifletir, kendi yolunuzu sağlam adımlarla buldurur. bencesi bu tabii.

ben de reklam ajanslarında art directörlük yapıyorum. gerçekten zor bir sektör.

fakat şunu söyleyebilirim; hayatımın en güzel zamanlarını da, en berbat zamanlarını da bu ajanslarda yaşadım.
sonunda anladım ki; sevdiğin işi yapmanın zerre önemi yok, önemli olan sevdiğin insanlarla çalışmak. o yüzden ben de gidip tostçu, sandviççi açayım diye düşünürken vazgeçtim, çünkü göt her yerde göt ve gelip yine beni bulabilir.

o yüzden karakterini güçlendirmeye, herkese karşı iyi olmamaya gayret et derim.

güzel bir ekip ve işler elbette gelecektir, sabır...

İmkan varsa mola ver ve ekip değiştir

bırak kız,
boşver başka işler yaparsın.
3.5-4 yıl önce, tr'nin en gözde en şahane firmalarından birinden istifa ettim. asla pişman olmadım, ölmüyorsun.
not: hala istanbuldayım, sevgiler.

i.pinimg.com

Kapılara olan yürüyüş mesafeleri yazabilirdi. Hangi kapıya kaç dk diye. O eksik.

Daha çoğu dükkan açılmamış o eksik. Metro da olsa uzak.

Girişinde hemen cami olması çok ideolojik geldi bana. Yeni türkiyeyi inşa ediyoruz demesi de manidar.

taksi süresi inanılmaz fazla. 20-30 dk taksi süresi mi olur? şaka gibi. kafadan uçuşlara yarım saat eklemiş oluyorsun

Yukarida yazilanlara ek olarak:
Web sayfasi cok kotu.
Wifi icin cep telefonu numarasi istiyor ve sayfa turkce. Turistlerin anlamasi imkansiza yakin.

Toplu ulasimla ilgili yonlendirmeler cok zayif.

Bu duzelecektir ama personele gram egitim verilmemis. Yer yon sordugum herkes istisnasiz “abi biz de dun basladik bilmiyoruz” seklinde cevap veriyor.

maliyet

Şehre uzak ve bu ülke için gereksiz bi masraf oldu idare edebiliyoduk eskisinde

Direkt havalimanı - Antalya otobüs yok. Şehir merkezine yahut Fethiye'ye gidip oradan Antalya'ya gidebilirsiniz.

tesekkurler,

havaalanindan sehir merkezi ya da fethiyeye taksi haric ulasim var mi?

www.havas.net

artı dalaman havalimanından şehir merkezine direkt toplu taşıma yok en son bildiğim kadarıyla.

fethiyeye havaş var şehir merkezine yok. havaştan bir yerde inip minibüs gibi bir şeye binmeniz gerekiyor muğla merkez için.

çok karışık. dalamandan seydikemere falan geçip ordan antalya otobüslerine binmek lazım.

new york times'in 36 hours adinda 6-7 dakikalik mini belgesel serisi var. ulke ya da sehir hakkinda bilgi, gorulesi yerler, yemekleri... vs. ile alakali bilgiler veriyor.

www.nytimes.com

www.youtube.com

Bu tamamen yeme ağırlıklı ama devamlı seyahat halindeler.

wolters world
yellow productions
gabriel traveler

www.youtube.com

bu adamin ustune yok bu iste.
(bkz: rick steves)

Mark Wiens

www.reddit.com

bence burada sor

batu khan mış ingilizcesi

Sıvı çamaşır deterjanlarını kullandığın sürece o göze ihtiyacın olmayacak zaten :)

deterjanı direkt makinenin içine atabilirsiniz. ama çamaşırın üzerine gelmesin ki hepsini bi çamaşır emmesin.
ön yıkama programını kullanmayın. çünkü ikinci yıkamada deterjan kalmayacak.

yumuşatıcı normalde son durulamada ekleniyor. o yüzden önceden koymanın bi anlamı yok, yıkanıp gidecek.

www.hepsiburada.com

bunlar cozum olabilir

Makinenin üstüne tezgah yapmak nedir diye kimse sormamış mı? Makinenin denge ayakları vardır vidalı. Onları gevşetip makineyi alçaltmayı denedin mi?

dunya sultan suleymana kalmadi...diye cevirdim ben. yanlis olabilir. takipteyim

google sordum, benim lise terk ingilizcemden kötü çevirdi.

"Kimsenin bir amaç uğruna doğduğu yok, hiç kimsenin bir yere ait olduğu da yok. Herkes bir gün ölecek."

"hiç kimse bilerek dünyaya gelmez, kimse bir yere ait değil, herkes ölümlü.

rick and morty'nin en güzel bölümlerinden birisinde, morty'nin ablasını teselli etmek için söylediği bir söz bu. bölümü izlersen daha anlamlı gelecektir.

landho +1

deyim de degil bu ayrica

300-400 grama kadar sindirir, sonrasında sıkıntı çıkarmaya başlar. Proteinlerin kullanımı düşündüğün şekilde olmuyor; vücut tüm proteinleri sindirir, aminoasitlere yıkıp aminoasit havuzu oluşturur, ihtiyacı olan yerlere gönderir, bir süre sonra da havuz yıkılır, her protein yediğinde bu rutin tekrarlanır, tek seferde yediğin proteinin bir önemi yok; 30 gram da yesen aynı 60 gram da yesen aynı 160 gram da yesen aynı şekilde devam eder. Burada senin asıl merak ettiğin şey, bunların ne kadarı kas efektinde kullanıldığı sanırım? O da senin metabolizmanın anabolik gücüyle alakalı bir durum ama genelde, herhangi bir ilaç kullanılmıyorsa, 60-90 gram arası bir protein miktarı kas inşasında kullanılabilir, ki bunu da yine kaç öğünde aldığının bir önemi yok.

teşekkürler. ama mesela 30grdan fazla protein alınca bir öğünde idrarin rengi koyulaşıyor. bu gereksiz ya da karaciğer tarafından metabolize edilmeyen kısımın böbreklerce atıldığını göstermiyor mu? yani bir öğünde bir miktardan fazla protein almanın pek de mantıklı bir yanı yok gibi geldi bana. benim için 30gr gibi gözüküyor bu.

yanlış mıyım bu böbrek/idrar meselesi konusunda?

İdrarın renginin değişmesi sadece protein kaynaklarıyla ilgili değil, yediğin her türlü yemek idrarın rengini değiştirir zira hepsinin atığı var, protein kaynakları da üre üretiyor tabii o da rengini değiştiriyor bu doğal bir durum ama yeterli miktarda su tüketirsen o konuda da sıkıntı kalmaz. Esasında idrar renginin koyulaşması daha çok yetersiz su tüketimiyle ilgili bir durum. Bununla birlikte 30 gram protein demek ortalama 120 gram civarı tavuk göğsü et demek, bu zaten sedanter bir insan için bile oldukça cüzi bir miktar, yani endişe edecek bir durum yok bununla ilgili sistem bunları metabolize etmekte zorluk çekmez. Dediğim gibi normal bir insan için bile 300-400 gram protein alımından sonra metabolik sorunlar çıkmaya başlar, onun için de zaten 2 kilo et yemen gerekir.

www.youtube.com

büyük ihtimalle cogu almanya, avusturya'da calinip polonya üzerinden gelmistir.

Ama bu bir ihtimal, değil mi?

hangi site

hangi model ne akdar?

almanya'da calinan bisikletin büyük bir cogunlugun bu isi profesyonel yapan ceteler tarafindan polonya'ya götürüldügü bir gercek. alman televizyonlarinda, yutupta onlarca vidyo, mini belgesel var bu konuda.
polonya üzerinden ukrayna getirilmis olmalari benim ortaya attigim bir ihtimal.

Ben de yarın aynı güzergahın tam tersini yapacağım :)
Havalanından tramvay varmış otogara. Otogara geldikten sonra otobüs ile ıspartaya gelebilirsiniz. Mesafe iki saat gösteriyor. Ben ısparta petrol gibi bir şirketten aldım bileti. Zaten iki opsiyon var biri metro biri ısparta petrol.

Havaalanında indikten sonra sola dogru dön tramvaya bin. Otogara kadar gotürüyo zaten ama şunu soyleyeyim 1 saatini alir otogara gitmen oradan da zaten isparta bileti bulman kolay ya da saatini ayarlayip internetten ayarlayabilirsin bileti.

otogara kadar gitmenize gerek yok aman.

havaalanında tramvaya binip bir durak sonra inin. oradan expo yazan tramvaya binin bir durak sonra inin. anfaş durağı. karşıya geçin biraz yürüyünce ısparta petrol ofisi var oradan binin. her hafta gidip geldiğim yoldur.

teşekkür ederim cevaplayan herkese, irene sana da iyi yolculuklar. havalimanı otogar arası mesafe uzak görünüyor, n62'nin dediği daha kısa, onu deneyeceğim.

kurumdan aldigi izin kagidi yok mu?

Normal olanı o zaten. Kurum görev yeri belgesi düzenleyebilir ve sonra izin kağıdı , iki evrakta kaşeli imzalı evraklardır. İki belgeyi aynı evrağa basacak sistemimiz yok maalesef.

kurumdan kuruma değişiyor. ben ne istiyorsam yazmıştı ik daki arkadaşlar. hatta çevirmene para vermemek için ingilizcesini istemiştim onu da yazmışlardı. keza eşimin kurumunda da aynı şekilde almıştık.
en kötü ihtimalle ikisini ayrı ayrı alabilir diye düşünüyorum.

O işin basiti var. O tarih için izin dilekçesinin altında kurum müdür/amirinizin uygundur imzası yok mu zaten ? amir imzaladıktan sonra fotokopisini alın ya da iki kopya imzalatın. Böylelikle izin belgesi almış olursunuz.

zaten devlet kurumları öyle veriyor. antetli kağıt ne alaka devlet kurumuna

ABD'de Volcom diye 12 - 15 dolara satilan bir tisort var. Kumasi falan kalindir hosuma gider. Gecen hafta Nisantasi'nda bir magazaya gelmis. 175 liraya satiliyordu.

Amerikali bir is arkadasim var. Gecen ilk kez Oreo almis. Paketi bitiremedi. Sevmedi.

Urunun kalitesi arttikca fiyati da artiyor. Amerikaliya bir tisortu 10 dolara satabilirsin. Ama Turkiye'de vergisiz 50 kusur lira ediyor. Bir de vergisi, ulasimi derken 175 lira oluyor. Dogal olarak magazalar urunun en iyisini getiremiyor.

ya türkiyeyi geç. batı avrupa ile doğu avrupaya gönderilen ürünlerin farklı olduğu ortaya çıktı. ortalık ayağa kalktı. yanlış hatırlamıyorsam nutella için. avrupa birliği içinde bile ayrımcılık yapılıyor.

var tabii ki. 3. dünya ülkelerine hep böyle. dandiğini yollar, direkt ülkenin içinde fabrika kurar sadece markası sayesinde hayvani fiyatlara satar, kaliteli ham maddeyi alıp dandik ham madde ile ürettiği son ürünü satar vs.

Var evet, gıda konusunda ürünlerin içindekiler kısmına bakmanız yeterli farkı anlamanız için. Mesela buradaki Ice Tea'lerde Avrupa'dakilere kıyasla daha çok şeker var. Ya da bazı bisküvilerde Avrupa'da sadece şeker kullanılıyorken burda hem şeker hem glikoz-fruktoz şurubu kullanılıyor. Bazı keklerde sadece palm yağı kullanılıyorken burda palm-ayçiçek-kanola karışımları kullanılabiliyor. Koruyucu olarak kullanılabilecek olan bazı maddelerin kullanım oranları Avrupa ve ABD'de buraya kıyasla daha sınırlı. Bu gibi değişimler daha ucuz alteratif hammaddelerin üretim ve tüketilmesine (mesela mısır ve üzerinden üretilen şeker-şurup çeşitleri, renklendirici olarak kullanılan aspir çiçeği vs) dolayısıyla ürünün maliyetinin azalmasına yol açıyor ancak nihai tatta aşırı belirgin bir değişiklik veya bozulma olmamasına vesile oluyor. İki ürünü yan yana koyup yemediğin sürece ya da birine çok aşırı alışkın olmadığın sürece farkı anlayamıyorsun.

Örneğin burda normal olarak Ice Tea içip garipsemiyoruz ama Avrupalı gelip oha bu çok şekerliymiş diyebiliyor tadından. Ya da Avrupa'da yaşayan adam Milka'yı orda severek yiyorken buradakini deneyip sevmeyebiliyor. Ancak toplumun çoğu yurt dışı alternatiflerine erişemediği için burada rahatça satmaya devam edebiliyor bu ürünler.

Bulunduğum ülke’de coca cola ve fanta tadı çok farklı Tr’ye göre. İçindeki katkı maddelerinden kaynaklanıyormuş tat farkı maalesef. Yediğimiz çikolatalar’da çok kötü Tr’de. Para avcısı programında portakal üreticisinden bahsediyordu cem seymen ürünlerin iyileri ingiltereye gidiyor kötüleri bize kalıyor diye söyledi.

Zara'nın Türkiye'de hatta Bursa'da üretilen ürünleri İspanya'ya ve tüm Avrupaya gönderilirken bize Çin üretimleri geliyor mesela. Direkt Bursa'daki dikim atölyesinden tanıdığım söylemişti.

Her zaman kotu niyetli olmayabilir.

Örneğin, ice-tea’nin daha şekerli olmasi, Turklerin boyle sevmesinden.

Pek cok urun, satildigi bolge icin yerellestiriliyor.

Otomobiller icin, neredeyse tum markalar Türkiye’ye getirttiği araçları birkaç santim yuksek yaptiriyor. Zira yollarimiz çukurlu tümsekli, arabanin alti surtup durmasin diye...

Deterjan benzeri urunlerde regülasyon sebebiyle bazi kimyasallar kullanilamayabiliyor.

Tariflerinde GDO’lu urun kullandığı icin TheCheesecakeFactory ulkemizde mağaza açamıyor.

Evet, Turk tarim ureticisi de evet urunun iyisini Avrupa’ya gonderiyor cunku Euro ile satip daha iyi kazanıyor.

Uzar gider fakat kotusu Turklere gitsin kadar basit degil.

www.theguardian.com

Sigara için, kola için bence var bu fark.

Kıbrıs'tan al leş gibidir Camel Malboro falan. Türkiye'de idare eder. Batı Avrupa'da al çok daha kalitelidir.

İhracatta da böyle. 1. Kalite meyve sebze Türkiye'de hasat edilip yurtdışında satılır iç pazara verilmez.

Giyimde pek farketmedim kalite farkını. Bir tek İskandinavya'da kollar ve boy uzun oluyor bedenlerde onu farkettim.

Çok yanlış gelmişsiniz, o tabir büyüklük açısından kullanılıyor. Hiçbir sıkıntı olmaz.


edit: lafımı yutuyorum, bu da bana dersin.

derin dondurucu ile buzluk (eski buzdolaplarındaki dondurucu bölüm işte) çok farklı şeyler. buzlukta -5, -6 gibi dereceler söz konusuyken derin dondurucuda -18 ile -24 arası dereceler bulunur. yanılmıyorsun, derin dondurma olayı farklı bir şey.

besinlerle ilgili bir sorun çıkıp çıkmayacağını bir uzmana sor. bu ciddi bir konu.

Buzdolabının kullanma kılavuzunda besinlerin BUZLUK kısmında muhafaza sürelerini gösteren bir cizelge vardır ve süreler derin dondurucuya nazaran daha kısadır.
Aktarsanız bile o süreleri aşmamanızda fayda var.

buzdolabının buzluğunu şimdi ölçtüm -18
derin dondurucular da aynı aralıkta yani mantık olarak aynılar.

Ben yillar once olctmustum bizim buzdolabimi -26ydi. -5 olsa suyun donmasini cok uzun sure beklersiniz.

Derin ici derin demek.

Buzlukların yıldız derecelendirmesi oluyor

www.highspeedtraining.co.uk

Sanırsam 4 yıldız derin dondurucu oluyor ve 3aydan uzun süre saklayabiliyorsunuz. Yıldız azaldıkça bu süre azalıyor. Yeni Buzdolaplarının buzluk kısmı 4 yıldız oluyor ama eğer sizinki eski ise daha düşük olabilir.

derin dondurucuya, kurulumunun uzerinden 24 saat gecmeden aktarmayin.
dondurucu tam performansli calismaya baslasin, oyle yerlestirin icini.

yoksa koyacaginiz urunler de ic isiyi (ornegin -18 den -5e) bir miktar dusurecek. cunku toplu halde koyacaksiniz.

kisacasi buzluktan çıkardığınız urunun soguk zincirini kirmadiginiz surece kendisinden daha soguk bir yere almanizda sakinca olmaz.