tırsma yaw doğru karar vermişsin. tırstığın için batıyordur zaten o.

içim pek rahatladı diyemem açıkçası :)

benim ailemde iki tane göz doktur var. birinin gözleri 5, diğeri 4,5 numara yanlış hatırlamıyorsam. lens kullanıyorlar ama lazerle ameliyat olmuyorlar. hatta olmak isteyen tanıdıklara gözleri zamanla eskisinden 2-3 numara lazer mağdurlarını anlatıyorlar.

bu cevap belki sizin hiç bir işinize yaramayacak ama en azından okuyanlara uyarı niteliğinde olur. keşke ameliyat olmadan önce üniversite hastanelerine falan danışsaydınız.

@lancelot , herhalde duymak isteyebileceğim son şeylerden biriydi bu söylediklerin, gene de teşekkürler.

bu sol göz sorunu için hala bir cevap alamadım umarım yardımcı olabilecek birileri vardır.

merhaba,
öncelikle geçmiş olsun. lasek olduğunuzu zannediyorum, her ne kadar herkesin ağrı eşiği farklı olsa da lasek standart lasik e göre daha post-op ağrısı daha fazla olan bir prosedürdür. Ayrıca doktorunuz da ameliyattan önce size lasik mi lasek mi yapılacağını söylemiş olmalı diyorum. eğer prosedür lasek ise görüşünüzün tam keskinliğine ulaşması uzun zaman alır, lasik te bu süre neredeyse saatler iken lasek te günler mertebesindedir.

doktorunuz sizi ameliyat sonrasında gördü mü? lasik sırasında da eğer post op veya müdahale sırasında bir problem oldu ise terapötik kontakt lens (numarasız lens) uygulanır. bence doktorunuzla görüşün size en doğrusunu o söyleyecektir.

meraklanmayın geçer, yavaş yavaş düzelir , kendine gelir.. ben bu göz doktoru var 5 derece gözlük takıyor kendi ameliyat olmuyor vs. gibi kulaktan kulağa söylenen laflara pek kulak asmamanızı tavsiye ederim. 4 sene önce lazer oldum ,, 5 numaraydı benim, ve sıfırlandı. hiç de bir problem yaşamadım. bir daha da nüksetmedi. o yüzden çok telaşlanmayın.. sadece ufak dolguluk bir çürüğe dişin çekilmesinin gerektiğini söyleyen dişçiler de var mesela. her hekim illa işinde en iyidir demek biraz mantık dışı bence. lens takmaktan daha mantıklı birşeydir lazer. olmayan bilmez. iyileşince mis gibi rahatlıycaksınız.

cevaplar için çok teşekkürler, akşamüstü hastaneye uğrayıp doktorla konuştuğumda bu olayın normal olduğunu ilaçları kullandıkla geçeceğini söyledi, sanırım beklemekten başka yapabileceğim birşey yok :) tek dileğim sizin de dediğiniz gibi 0'a inmesi. umarım olur.

evet, efendim.

hekimden sorma. çekenden sor demişler. ben de oldum o ameliyattan.

panik yapmayın. dinlenin. niye bilgisayar başındasınız. yormayın gözünüzü. bakmayın siz öyle bugün sünnet yarın deniz, filanca sabah ameliyat oldu, öğleden sonra arabasını kendisi kullanarak işine gitti hikayelerini.

ilk 2-3 gün hiçbir şey beklemeyin zaten. ameliyatın etkileri, ağrıları geçecek. 1 hafta sonra epey normale döneceksiniz. eğer işe veya okula gitme mecburiyetiniz yoksa elinizden geldiğince çok dinlenin. sakin sakin oturun evde.

bu yakını görme olayı birkaç ayda düzeliyor. haberiniz olsun. insan çok yadırgıyor böyle genç yaşta, durup dururken okuduğu kitabı görememesini ama geçiyor :))

göz doktorları yaptırmıyor hikayelerini de geçiniz. eğer doktorunuz iyi bir doktorsa hiç endişeniz olmasın. benim aklımda bile yoktu ameliyat olmak. eniştem yurtdışına filan sık çıkan iyi bir göz doktoru. bir doktorla tanıştı (isim vermeyeyim meşhur bir profesör) ameliyatlarına girdi filan, sonra ailecek zorla beni ameliyat ettirdiler. yani göz doktoru olarak karşı olsa böyle bişi yapmazdı. iyi ki de yapmışlar çok memnunum.

eniştemin söylediği ise uzun süre lens kullanmanın gözlere çok zararlı olduğu ve bir süre sonra gözlerin lens kullanamayacak hale gelmesi idi. hadi buyrun burdan yakın lens takan göz doktorları...

@mea maxima culpa
bir kaç devlet/üni. hastanesinin göz polikiniğini gezerseniz gözlüklü veya lens takan bir sürü göz doktoru görürsünüz. hatta görme duyusunu tamamen kaybeden "lazerle çizilmiş"leri de görebilirsiniz. benim ablam ve eniştem çalıştıkları üni. hastanesinde bi halt bilmeden kendileri gibi cahil, ünlü prof.larla çalışıyorlar demek ki.. tavsiye soranlara "aman ha, lazerle çizdirmek geri dönüşü olmayan bir yoldur. yapmayın" dediklerine göre..

malesef "kulaktan dolma" değil bunlar, bel fıtığı gibi "bizim eniştede vardı çektirdi kurtuldu" gibi bir olay da değil. ben konuylşa ilgili profesyonellerden edindiğim bilgileri yazdım. gözlük kullanıyorum ve 10 numara da olsa, türkiye'nin seri üretime geçmiş özel hastane teknolojisinde lazerle hiç bir yerimi çizdirmem.. sizin keyfiniz bilir ;)

@lancelot ben yaptırdım. 6 sene filan oldu galiba. maşallah en ufak bir sorunum bile olmadı. çok memnunum. benim de gözlerim 4,5 derece miyoptu. şimdi normal.

benim bildiklerim yaptıklarım en doğrusu diye yazmadım. bazı göz doktorları da bunu diyor diye yazdım. çok ilginç ki birbirine tamamen zıt şeyler söylüyorlar. anlayan beri gelsin.

iyi bir doktor bulduktan sonra neden olmasın diyorum ben. ben profesörlerden öğrendim ki zararlı bir şeymiş diyorsunuz ama benim gözlerimi ameliyat eden doktor da amerikadan birkaç sene önce gelmiş bir profesör. o yüzden profesörler böyle söylüyor, demek zararlı tezinize katılamıcam. daha fazla konuşmak da bizim bilgimizi aşar zaten.

ancak önüne gelene her ameliyat yaptırılmaz. türkiyede sağlık sistemi çok sakat. bu konuda haklısınız.

sanırım kısırlaştırma için bir zaman kısıtlaması yok. ama emin değilim. benim kedi de 4 aylık. 6 aylık olduktan sonra kısırlaştırabiliriz dediler.

dişi kediler için 4-5 aylık, erkek kediler içinse 9-10 aylıkken yaptırılması gerekir deniliyor. yalnız tabii ki kedinin durumuna, gelişimine bakması gerekir veterinerin.

zamanı fazla geçirmemek lazım, çünkü kanlarına hormonlar karışınca kısırlaştırılsa dahi etkilerinin geçmesi uzun sürüyor.

benim veterinerim erkek ya da dişi bütün kediler için 1 yaşından sonrasının kısırlaştırmaya uygun olduğunu söylemişti. tıpkı insanlarda olduğu gibi(ergenlik sonrası 16-18 yaş) onlarda da anatomik olarak büyümenin/erişkin olmanın büyük bir kısmı bir yaşına kadar tamamlanıyormuş. bu yüzden kedi bir yaşına gelmeden ameliyat etmek yerine büyüme sürecini beklemenin hayvanın sağlığı açısından daha uygun olduğunu söylemişti. bu süreye kadar kızgınlığa giren kedinin eğer çifleştirilmesi düşünülmüyorsa hormon hapıyla baskılanabileceğini böylece evde bağırtı, kedinin dışarıya kaçması v.b gibi durumların önüne geçilebileceğini söyledi. ancak bu hormon hapının kullanım süresinin uzaması özellikle dişi kedilerde idrar yolları problemine yol açabiliyormuş.bu yüzden 1 yaşını doldurduğu zaman ameliyatın geciktirilmemesi gerekliymiş.

benim iki kedim sekiz aylıkken kısırlaştırıldı, bir kardeşleri sanırım bir buçuk yaşında kısırlaştırılmış, sonradan kısırlaştırılan daha minik, anneye çekmiş. büyümelerini etkilemedi erken kısırlaştırma ki artık daha da küçükken yapıyorlar, kedi sokakta yaşayacaksa vs. erkek kedilerde testislerin gelişkinliğine göre de anlayabiliyor sanırım ameliyat olup olamayacağını, hubble'da öyle olmuştu en azından

www.gutenberg.org

pek inceleme şansım olmadı, grup maille gönderdiler. Ama güzel bir yere benziyor.

gigapedia.org

rapidshare'li ama dünya kadar ebook var

www.truly-free.org

gutenberg'deki kitaplar 1929'a kadar. bu sitede daha çok yeni kitaplar var. 2 haftada bir 5 kitap indirebiliyorsun.

recetesiz aliyorsunuz, fiyati da 15tl (14.35 gibi bir sey).

reçetesiz satılıyor ancak bütün ilaçlar gibi doktor tavsiyesi ile almak lazım.

ben birkaç hafta oldu yeni başladım. psikiyatrist yazdı.

lustral ve benzeri ilaçları alırken ve bırakırken dikkatli olmak lazım.

misal doktor bana yarım ile başlamamı söyledi. normalde 1 hafta yarım hap aldıktan sonra 1 taneye çıkartılıyor. ama bana 3 gün sonra 1 tane almaya başla dedi. bırakırken de aynı şekilde birkaç gün yarım hap alarak bırakıyorsunuz.

o yüzden hemen 1 tane almayın. @mor oje'nin yaşadıklarını yaşarsınız.

yok ben çoktan etkili dozlara ulaştım, bundan evvel aylardır kullanıyordum. o yüzden biliyorum tek bi tane ile bişey olmadığını. ama kesinlikle bırakma ve kesme konusunda haklısınız, ben bir kere uzun bi süre almamıştım, sonra annemin zoruyla tekrar başlayınca feci yan etkiler yaşadım, ben de katılıyorum mea maxima culpa'ya.

ilacabak.com

bu sitede gösterdiğine göre reductil reçeteye tabi değil ama ne kadar riskli bir ilaç olduğunu biliyorsunuz herhalde.

sadece bir tahmin ama yemek kokuları yukarı doğru çıkıp bütün alışveriş merkezini kokutmasın diye olabilir.

sadece yemek yemeye (ya da sinema örneği de uygun) gittiysen bile önce biraz vitrin gör, belki bişi satın alırsın diyerekten...

Food Court'ları alt katlarda olan avm ler de var. Hatırladıklarım Capitol ve Metrocity.

Peki bu nedeng?

@mea maxima culpa: her ikisinin de kat planlarını inceledim;

capitol'ün mimari yapısı gereği ortada büyük sayılabilecek bir adet galeri (boşluk) mevcut. dolayısıyla zemin kat hariç yemek yiyecek insanları oturtacak pek yer yok.

metrocity'de ise (planlardan emin olamamakla birlikte) sanırım giriş ve çıkışlar zemin kattan verilmekte ve 4 adet daha bodrum kat var. food court ise tam orta katta konuşlandırılmış. dolayısıyla avm'nin yarısını dolaştırıyorlar zaten size (:

"nasılsa yemek yiyceksin öyle hemen tıknıp gitme, yemeğe gidene kadar vitrinleri gör"

bir avm müdürü de aynısı söylemişti, vitrinleri görmeleri, diğer işletmelerin de iş yapabilmeleri için diye, hatta şu merdivenleri bile bir birine uzak yapıyorlar genelde, mesela optimum, ki o mesafede ki tükkanların önünden millet geçsin, az asansöt koyma nedenelri de bundan dolayı.

çakallık anlayacağın.

yeni doğmuş bir kediyi bir ay geceli gündüzlü bakarak yaşatmıştım. şöyle ki: iki saatte bir (mümkün olduğunca gece de dahil) beslemek gerekiyor. en sağlıklısı gidip veterinerden yavru kedi sütü tozu almak. besleyici filan, sade süt yeterli olmayabilir sanırım. sıcak tutma hadisesi de çok önemli gerçekten. hazırladığım yatağın altında sürekli sıcak su torbası bulundurarak kediciği sürekli sıcak tutabilmiştim. en kolayı bu şekilde olacaktır. popo silme (okşama gibi:) ) işlemiyle pek bir derdi kalmasa gerek yavrucağızın. aman nolur yaşatın, üzülüyorum ben küçük yavrulara birşey olunca :) annenizin de emek veren ellerine sağlık.

bence yeterli, ben de ayni sekilde gozleri kapali minicik kedi bulmustum bahcede, dediginiz seyleri yaptim cogunlukla, sicak su torbasi degil de hep sariliyordum hayvana kucagimdan indirmedim, basparmagimla isaret parmagim arasini emerek uyuyordu hatta, beni annesi saniyordu sanirim, okuldan gelince asiri bir sevgi gosterisiyle karsilardi zip zip zipliyordu sevincten kucagima alinca da cok cok direkt emise gecerdi. buyudu koca adam oldu sonra.

gözlerinin silinmesi gerek diye biliyorum ama yanlış bilgi vermek istemediğimden gerisini daha iyi bilen biri anlatsın diyorum.

yeni doğmuş ve annesi olmayan kedilerin bakımı için şöyle söylüyorlar. battaniyeye sarın ve devamlı sıcak tutun. sicak su torbası koyun battaniyenin altına. bir de yine battaniyenin yanına bir saat koyun. o saat de annesinin kalp atışlarına benzediği için iyi geliyormuş.

tuy degistiriyor ya da buyuyor olduklarindan, annelerinin yalamasi gerekirmis. elimizde anne olmadigi durumlarda, pamugu hafifce nemlendirerek kendilerininin tum vucudunu silmeliymisiz. ama sulu sulu birakmamaiz lazim tabii ki usumesin. nemli pamukla silip duracakmisiz. biz de baktik yavru kediler, cok hem de. ama inek sutu ishal yapiyor, sulandirsak bile yaramiyor.
anneniz cennetlik:)) (allah omur versin tabii. hurmetler)

inek sütünün kedilere hiç bir faydası yok. aksine karnını doyurup beslemdiğiniz için ufaklığı kaybedersiniz. bir veterinere ya da petshopa gidiniz, içinde taurin bulunan bebek kedi sütü tozu alınız, kedinizi onunla besleyiniz. böylece bir kaç haftaya canavar gibi olur.

gözümdeki lens 1 aylık.

sanırım ben 3. aydayım.

edit: illa ki ayda bir yenilemeniz daha iyidir, fakat ben bir zararını görmedim şahsen. çok az bir yanma oluyor bazen. herhalde hassas gözlerde daha çok yanma oluyordur.

yıllık lensi 1,5 yıl kullandım herhangi bir sorun yokken değiştirme gereği hissettim. önemli olan ne kadar uzun süre gözünüzde kaldığı
30gün x 15 saat( günde ) kaldıysa tabi değiştirin hemen.

vermez, ben de aylık lensleri 40-45 gün filan kullanırdım, sonra ayıp olmasın diye değiştirirdim. (benim lensler devamlıydı, 24 saat gözümde kalırdı bu arada)

ama abartmamak da lazım tabii.

ben de 40-45 gün civarı kullanıyorum. günde 8-10 saati pek aşmıyorum ama.

1 aylık lensi 8 ay kullanmışlığım var.değiştirmek daha güzel tabi ama pek bişey olmadı.yinede sanki eskidikçe görüntü bozuluyor gibime geliyor.

eğer lenslerinin günlük bakımını düzenli olarak yapıp, geceleri lenslerinle uyumazsan değil bir hafta, daha uzun süre kullanabilirsin. ne zamanki eskisinden daha çok batmaya başlıyor gözüne, daha rahatsız hissediyorsun kendini, o zaman değiştirebilirsin..

benimkine vermedi ama çok büyük zararlar vereiblir. mutlaka değiştirin.

:) bişey içmedim sadece verdiğim para çok koyuyo diyelim.

bir aylık lensi 40 - 45 günden fazla kullanmayın..
lensin yapısını ve çalışma mekanizmasını bilenler (gözden protein alıp vermesini, a vitamini dengelemesi vs. vs. mekanizmalar..) süresi bitmiş ve bu süreyi biraz geçmiş lensin artık göze zarar vereceğini bilirler..

size hiç bi rahatsızlık vermiyor olabilir ancak gözünüze zararlı.. 40 günden fazla kullanmayın..

Ben bugüne kadar hep bi aydan fazla kullandım o lensleri. Öyle bi hafta fazla falan değil. Bazen aylarca. Mutlaka zararı oluyodur diye düşünüyodum ama gördüğüm sürece takıyodum.
En son doktora gittiğimde, adam; lensleri çok dikkatli kullanıyosunuz belli ki, gözleriniz çok iyi durumda dedi.
Not:9 yıldır lens kullanıcısıyım.

melatonin olabilir belki.

türkiye'de bulunması zor oluyormuş, nerelerde bulabilirim acaba melatonini. gittigidiyor'dakiler bana pahalı geldi.

atarax,
aslinda ilac anxiete icin ama cok guzel uyutuor, yolculuklarda bire bir
uyumak istediginiz zamandan 3 saat once icmeniz lazim, kısa uykular icin tavsiye etmem, 12 saatten önce sersemligi gecmiyor

kedi otu'nu deneyin derim.

illa hap mı istiyorsunuz bilmiyorum ama yasemin çayı da uyku yapıyor bende.

ben unisom u reçetesiz alıyorum.

ferit develioğlu'nun sözlüğünde yok intisabi..

peh! o zaman güncelliyorum sorumu:

intisab sözcüğünü nasıl çekerim.
(1)neseb - (2) nesebi oluyor (sıfat yapıciim yani)

bunun simetriğini bulmam lazım

(1) intisab - (2) - ?

istediğiniz tam olarak nedir? yani nasıl bir anlam vermesini istiyorsunuz?

intisab yapan mı? intisab yapılan mı? bunun gibi?

müntesib? işinizi görür mü? intisab eden manasında olması lazım bunun.

aradığım şey "intisab ile ilgili", "intisab'dan kaynaklanan" anlamlarına gelecek, bir nevi intisab-sal gibi bir sözcük.

yani bunun intisabi olması gerektiğini düşünüyorum ama teyit ettirecek kaynağım yok. olay böyleyken böyle.

intisabi gibi bir kelime olduğunu sanmıyorum. ne yazık ki osmanlıca kelimeler öyle kafadan çekilemiyor.

komik bir şeyler yazmaktansa en iyisi mi eş anlamlı birşeyler kullanın.

osmanlıca kelimeler öyle kafadan çekilemediği için sorma ihtiyacı hissettim zaten. dikkat ettiyseniz "nasıl çekerim?" diye soru soruyorum.

valla bu aralar osmanlıca ile fazla haşır neşir değilim. o yüzden bu kadar söyleyebiliyorum. başka arkadaşlar yardımcı olabilirler diye düşünüyorum.

insitab kelimesi neseb (-nun, -sin, -be) kelimesinden kökenlerini alır. ifti'âl babında çekilmiştir. ifti'âl bâbı kelimelere (istisnaları var ama çok ileri düzey arapçayla ilgili, işinize yaramaz) evet ifti'âl bâbı kelimelere edilgenlik anlamı katar. söz gelimi kesr (-kef, -sin, -ra) harflerinden oluşan ve -kırmak anlamına gelen kesr, ifti'âl babına girince "inkisâr" şeklini alır, kırılmak olur. yani edilgenlik otomatik geliyor. bu bâb mevzusu kafanızı karıştırmışsa fonetik olarak izleyin. inkisâr, iftihâr, ictimâ vesaire. kulağa yatkın gelecektir.

ikinci konu: "intisâbi" gibi bir kelimeyi kafanıza göre yapamazsınız. arapça ziyadesiyle geometrik bir dildir, sonuçları kesindir. ve öyle bir kelime yok. "intisâba ait" anlamına erişmek istiyorsanız eğer, "müntesip" kelimesi sizin için ideal.

bir istisna olarak "intisâbî" kelimesi modern farsça'da kullanılıyor. belki işinize yarar.

diğer problematik: kelime hangi bablarda çekimlenir, hangilerinde çekilmesi gramer olarak olanaklıdır? söz gelimi arapça'da bazen 24 farklı şekilde çekimlenebilen sülasi mücerred mastarlar varken, bunların sadece 6 tanesi osmanlı türkçesi'nde kullanılmıştır. bu konuda da bir sorun varsa, buradan yine cevaplarım.

kolaylıklar, iyi çalışmalar.

(bkz: world of warcraft)

(bkz: sokoban)

online oyun oynayarak depresyona daha kolay girersiniz. bunun yerine çözümü reel ortamda arayın.

kararlıysanız archlord öneririm. ücretsiz ve kalitelidir.

bence oyun yerine kendine şöyle hiç düşünme boşluğu tanımayacak kadar fazla bölümü olan dizilere vermen daha hayırlı, ama illa online oyun istiyorsan warhammer online olabilir.

ama yine de diziye ve filme ver bence. beynin uyuşur.

(bkz: pet society) gerçeği söylemek gerekirse depresyonda bayağı yardımcıdır. facebook ve myspace üzerinde eklenebiliyor.

savaşsız, acısız, kansız bir oyun.

facebook'ta bu oyunu ekleyen 11 milyon kişi yanılıyor olamaz.

bejeweled
hatta
bejeweled twist

(bkz: tf2)

hayvan barınağı derim ruhsuz bir tavırla.

kayseri'de var mı cidden bildiğiniz ? hiç sanmıyorum.

bence kısırlaştırmalısınız. benim kedim de anlattığınız gibiydi. kaçtı iki gün sonra yara bere içinde geldi. iyileşti yine gitmeye çalıştı, kökten çözüm, kısırlaştırmak.

evet kızışmış.. barınağa bırakacagınıza sokaga atın daha iyi.. barınaklar düşündüğündüğünüz gibi değil.. kısırlaştırmak tek çözüm..

hayvanı kısırlaştırıp kendi haline bırakın. sokağı bilmiyor diye bir şey söz konusu değil iki günde öğrenecektir. kedi bu zaten bir süre sonra kendisi sokağa çıkmak isteyecek acıkacak gelecek falan. fazla takılmamak lazım özgür bırakın geldiğinde kapınızı açın gittiğinde rahat bırakın yeter. ama mutlaka kısırlaştırın.

sağolun cevaplarınız için. manitasını buldu yine saldık sokağa şimdilik. gelirse tekrar -ki yakındır- düşünmemiz gerekecek.

ev kedisinin sokağa bırakılmasını tavsiye edenleri ve de yemeden içmeden bu çok normal birşeymiş gibi kediyi acele ile sokağa bırakanları tebrik ediyorum.

artık ben ne söylesem boş. bence kimse evine bilmeden etmeden kedi almasın, hayvanlara eziyet çektirmesin.

bir de şu vardı: veteriner? veterinere danışma? kısırlaştırma? akıllı davranma ve vicdan? bunları bir hatırlatayım dedim.

@mea maxima culpa
bu konu adına yapabileceğim fazla bi şey yoktu. haklısınız belki ama yaşadığım yeri bilmediğiniz açıkça ortada. ne doğru düzgün bir veteriner hekim ne de hayvan barınağı var.bundan üç ay önce ikimizin de evde bulunamayacağını düşünerek sadece bir haftalığına bırakabileceğimiz bi yer aradık ancak sonuç içler acısıydı. yüzüme alay eder gibi baktılar. zaten burada yaşamayanın evde hayvan beslemenin nasıl bi şey olduğunu bilmesi pek kolay değil.diğer konuda, kısırlaştırma imkanım ise benim yok. vicdana gelirsek, bunun için oldukça yoğun ve stresli bi haftamızda kuzenimle birlikte elimizden gelen herşeyi yaptık ama elimize geldiği zamanki haliyle şimdiyi kıyaslarsak vicdanımın pek de azımsanacak kadar kötü olmadığını sanırım anlardınız. bırakmamak için elimden geleni yaptım kendi adıma. gelirse de tekrar benim kedimdir, terkedecek değilim ama gitmeyi o istedi. herşey için size ve diğer cevap yazan arkadaşlara teşekkür ederim. iyi bakın kendinize.

belki de seneler seni hızlandırmıştır dostum, diyerek saçmalıyorum.

ama şüphesiz unutmamalısın ki o bilgisayar senin ergen yıllarına tanıklık etti, zuxxi'ye girdin, feyk.com'a girdin, kah half life oynadın, kah gittin fifa 98de q ile durup dururken kalecilere daldın o bilgisayar ile. bence hor görme, alttan al.

ve ayrıca çabuk ısınıyor olabilir fanında problem varsa, belki o yüzden yavaşlıyordur, toz moz temizle bakalım.

sildigin yukledigin seyler hep bilgisayarda iz birakir. e donanim da zamanla eskir yipranir. windows da zaten zaman gectikce yavaslayan bir isletim sistemi. etrafindaki hersey de hizlaniyor. hmm baska?

kibritsuyu bilgisayarın b'sinden bile anlamayan birisi olarak cevap veriyorum: sorunun cevabı "12 sene"dir.

sorunun einsteinin izafiyet teorisinin tanımı oluyor galiba.
tabi hdd nin yıpranması asıl etken.dır dır dır sesler çıkıyordur şimdi o hdd den

$ 2200 çok. pahalıya almışsın.

$ 1250 + kdv'ye kapatmıştık. =)

@can see: 15 inç viewsonic marka monitörü cd romu yazıcısı sound blaster awe64 müydü neydi zamanının en şahane ses kartı falan da var onları da say :) alınabilecek en iyi bilgisayardı abi.

@arigold: fanlar manla tertemiz açılıp temizlendi tamamen.

@ermanen: bad sector kontrolünden cillop gibi çıkmış, yeni formatlanmış ve orijinal lisnslı cd'den windows 95 kurulmuş bilgisayar abi. kendi çindeki internet explore'ı bile kastırıyor. elektronik alette ne ypıranabilir ki? araba desen pistonu eskidi motor bloku aşındı falan derim de içinden sadece elektrik geçen şey nasıl yıpranır? hareketli tek parça harddisk.

@mea maxima culpa: 12 senedir de işte sorun orada. ne oldu bu 12 senede? ben bu bilgisayarı alıp hiç ellemeden dolaba koysam, bugün çıkarıp ilk defa kullansam da yine böyle mi olacaktı? ibne nereden biliyor 12 seneyi?

@bdivrik: okuyamama, yazamama, zorlanma, ıkınma gibi bir ses çımıyor. standart okuma sesi çıkıyor ama uzun uzun. internet explorer böyle önce dış çerçeve, sonra içi, sonra adres çubuğu falan gibi parça parça geliyor harddisk tıkırdarken.

sanırım sen 12 sene önceki bilgisayaraını hızlıydı diye hatırlıyorsun. bana da şöyle oluyor, tutup eski bir oyunu yüklüyorum, beğenmiyorum oyunu, oysa bana güzel geliyordu o zamanlar.

şöyle diyelim, o zamanlar bir şahin almıştın, ilk araban tabiki, sana göre bastın mıydı gidiyordu, şimdi bmw aldın kullanıyosun, bi nostalji olsun diye şahine tekrar bindin ve farkettin ki bastın mı gitmiyor aslında araba, standartaların değişmiş çünkü.

hatta kokusundan bile anlayabilirsiniz.

Merhaba,

Domuz eti biraz daha koyu oluyor, dana eti daha açık oluyormuş. Öyle diyorlar google'da. Bana biraz garip geldi ama, bilemedim.
Kolay gelsin.

nesnel farkları bir kenara bırakıyorum, eğer hayatınızda domuz eti yemediyseniz çok çabuk farkedersiniz. belki yediğinizin domuz eti olduğunu anlamazsınız ama kokusu, tadı hemen bir garip gelir size. açıkçası öyle dana etiyle kolaylıkla karıştıracağınız bir et değildir, bunu kim uydurduysa desteksiz sallamış biraz.

böyle bir şeyin mümkün olabileceği pek aklıma yatmıyor açıkcası, buyrun gidin bir reale domuz etinin fiyatı ne kadar dana etinin fiyatı ne kadar, domuz eti türkiye'de dana etinde en aşşağı iki kat pahalıdır, bu tür şeyler haber bulamayınca haydi dur saçmalayım tadındaki haberlerdir. Türkiye'de domuz etini dana eti fiyatından satan varsa ben hemen alayım.

insanları gereksiz yere paniğe vermeden nerede okuduğunuzu söyler misiniz? lütfen linkini de verin.

geçen sene haberözel'di sanırım bir haber programında izledim. dağlarda yaban domuzu vuran köylüler bunları herşey dahil tatil köylerine satıyorlarmış. zaten iflasın eşiğinde zararda olan bu tatil köylerinde bu domuzları çok ucuza alıp sonra diğer etlerle karıştırıyorlarmış.

yani bu çok yaygın birşey değil. çünkü istanbulda vb herhangi bir yerde devamlı bu şekilde yaban domuzu bulup getirmeleri çok zor. domuz çiftliklerinin de sayısı belli. ordaki etler zaten ucuz değil. başka şekilde domuz eti bulmak mümkün mü bilemiyorum???

o programda anlatmışlardı uzmanlar biraz baharat karıştırılınca domuz eti başka etlerden ayırt edilmiyormuş. bu kötü bir haber. tadından anlaşılmıyor yani.

neresini yediğinize göre değişir. daha kokusunu aldığınız gibi de anlayabilirsiniz, 2 tabak yedikten sonra da anlamayabilirsiniz. geçen anneme yedirdim löpür löpür götürdü hepsini.

domuz eti bildigin kan kirmizi olur. belki bazen kahveye yakin. pisince mutfakta olmus kedi kizartiyorlar zannedersin (oha o ne lan!) soguyunca mis dana eti gibi yenmez. cekic falan gerekir dislere takviye icin. ki sicakken de farki yok tadi bok gibir. denk geldigimde, akli selim insanlar tarafindan neden tercih edildigi konusundaki suphelerimi "zevksizlik" cevabiyla tatmin ediyorum.

bacon guzeldir ama.

oncelikle hic yemedim domuz eti.... ama ingiltere'de gordugum kadariyla domuz eti pembemsidir, dana eti kirmizidir. domuz eti yaglidir, dana eti az yaglidir. domuz eti haramdir, dana eti degil. taze et olarak domuz etini dana etiyle pek karistirabilmen mumkun degil. ama sucuk, salam, sosis gibi islenmis etlerde ne yedigini anlamak imkansiz gibidir. o yuzden o tur seylerden, hele ki tanimadigin markalardan uzak dur.

zaman gazetesinin dünkü haberi bu, d. eti yazan ürünlerin domuz eti olduğunu, vatandaşın dana eti sanarak yediğini söylemişlerdi.

ömründe domuz eti görmemiş, pişerken yanında bulunmamış insanların yorumları cidden komik. Kesinlikle 386dx'e katılmakla birlikte, çiğ domuz etinin daha pembemsi bir renkte olduğunu söyleyebilirm.
not: çiğ et olacak, salam, sosis vb değil.

evet ilk farkını renginden anlayabilirsin. en azından teksas için böyle. domuz eti daha açık renktedir böyle pembeye yakın bir tonda.

Yaş mama vermeyin, hem bağımlılık yapar hem şişmanlatır. Evde pişenden verin, evde bişi pişmiyor derseniz, açıkta kuru mama satılıyor. Mısır çarşısının ordaki hayvancılarda vardır ama tabi Beşiktaş taraflarında da vardır illaki ama kedi kumunun çaresi yok bildiğim kadarıyla, biz deniz kenarından elenmiş temizlenmiş deniz kumu getirmiştik beğenmemişti. Kağıt filan yırtmıştık olmamıştı. Kuma çağre bilmiyorum ama kuru mama için açıkta satıyorlar markasız.

açıkta satılan mamalar sıçar ağzına kedinin. veteriner o pek bi halt sanarak aldığım whiskas'a bile bi ton laf etmişti. çocuğu sadece şekerleme vererek büyütmek gibi dedi adam. hem kedin iki aylıksa dikkat et, adult değil kitten mama al. tavuk ciğeri (kilosu 2 TL civarında), mutlaka sulandırılmış süt, etle karışık sebze, peynir gibi şeyler verebilirsin arada sırada da. küçükken iyi yemesi lazım çünkü bunların, bir yaşından sonra her boku yiyolar zaten genelde.

mama yerine haşlanmış tavuk eti, ciğer verseniz bence daha iyi. ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin gibi oldu ama, ucuz satılan mamaların besin değeri yok ve sağlıksız. ayrıca mamaya alışan kediler ev yemeği yemiyorlar. bu o küçücük bebekler için çok tehlikeli.

ayrıca sormamışsınız ama söyleyivereyim, acemi olmanıza dayanarak. tırnaklarını kesmeyi unutmayın. uyurken keserseniz huysuzluk yapamazlar.

www.teleskopakvaryum.com.tr

eminönü'deki hayvan pazarında bir çok mamanın, kumun toptancısı bu yer. Ayrıca oraya gitmenizi şiddetle tavsiye ederim; zira oradaki dükkanlarda çeşit çok ve fiyatlar da çok uygun.

www.juenpetmarket.com
www.arkadaspet.com

arkadaspet'ten aldiginiz urunlerde barinaklara da yardim yapmis oluyorsunuz.

merhabalar, whiskas gibi marketlerde ucuza satılan mamalar kedilerin sağlığına zararlı. kaliteli mamalardan yedirmek lazım. ilerde özellikle böbrek hastalıklarına yol açabiliyormuş kalitesiz mamalar.

kaliteli mamalar pahalı, ancak pet shoplarda royal canin veya proplane gibi kaliteli mamaların büyük torbalarla alıp kilo ile satıyorlar. bu da kötü mamalardan bir miktar daha pahalıya geliyor. onlardan alın lütfen.

az biraz pahalı olur ama kediniz hastalanınca veteriner faturası çok koyduğu gibi, onun hastalığını görmek daha da kötü.

beşiktaş ve ortaköyde kilo ile kaliteli mama satan yerler var benim bildiğim. beşiktaşta ptt nin yanında pasajın alt katında bir yer var. başka yerlerde de olabilir.

cok tesekkurler arkadaslar

www.kurumama.com adresini tercih ediyorum fiyatları gayet uygun en ufak sorunuzda telefonla veya site adresi üzerinden yardım alabilirsiniz. ayrıca 100 tl üzeri alışverişlerde kargo bedava.

30-50 arası değişir ortalama. çok iyi mamalar alırım dersen de 70e çıkar en fazla.

30 50 arası gercekten.. eğer whiskas larla falan beslemeyeceksin ki ögrencisin zaten.. bence masrafı falan da olmaz al güzel güzel takılırsınız.. yumurtandan sütünden peynirinden paylasırsın.. illa mama yemesi gerekmiyor.. şimdi bana kızan arkadaslar olacaktır.. bende de 2 erkek var.. yavruyken kapımda buldum aldım.. mama alıyorum tamam ama mama alamazsam bile aç kalmıyorlar yedigim seylerden yiyorlar ve en azından sıcak bi yuvaları, onları kollayan bi dostları var.. iki kedi için ben bakırköy civarlarından 35-40 liralık mama alıyorum bi çuval mama nerdeyse 1-1.5 ay gidiyor.. aşıları konusunda da bazı klinikler uygun fiyatlara hallediyorlar..

herşey biyana.. eve geldigimde beni karsılamaları herseye deger açıkcası.. düşünceli olup bi köşeye oturdugumda birisi hemen yanıma gelir nooldu der gibi mırıldanır.. şişkin yanaklarla öyle alık alık bakarlar.. çok ciddi görünürler ama inanılmaz komikler.. sabahları öpülerek uyandırılmıyosan ki muhtemelen öyle :) bence al o yavru kediyi de sefkatle uyan güneşli mutlu yarınlara :))

kaliteli mama ve selülozik kum ile 6 aylık olduğunda ortalama masrafı 50-60 tl arasında değişir. (aşılarını bu masrafa dahil etmiyorum)
kedilerin aşıları 2 aylıkken yapılmaya başlanır ve yaklaşık 2 aylık süreçte tamamlanır; iç parazit aşısı yerine de ilaç içirilerek bu süre biraz daha kısaltılabilir.
tavsiyem kaliteli bir kuru mama ile beslenmesidir kedinin. whiskas kedilere zararlı bir mamadır ve tavsiye de edilmez. royal canin veya pro plan mamalar en düzgün kuru mamalardır.
bir de geçici bir heves olup olmadığını çok iyi tartman lazım. zira bir kediyi evde besleme kararının sorumluluğu 15 yılı bulabilir.

biz ettik, siz etmeyin derim.. bir kere de alışıldı mı kerataya, veremiyorsunuz da başka bir yerlere.. tüyü, boku, maması, suyu...... bir kere eğer kedi sever bir tandığınız yoksa, yolculuk tatil gibi durumlarda pet shop ya da veterinere günlüğü en az 8-10 TL'den bırakmak durumunda kalırsınız.. ve asıl sorun: tüyler!!!!!! üzerinizde her an taşırsınız.. bindiğiniz arabaya, misafirliğe.. hele ilk aylar hastalık dertleri hiç bitmez bu afacanların.. öğrencilikte olacak iş değil.. aman diyeyim..

0 lira
evinde bahçesinde 20 kedi besleyen bakan seven insanlar acaba kum mum mama mama gibi şeylerle uğraşıyolar mı ki?kedilere yeterli sevgiyi şefkati gösterirseniz aşıya bile gerek kalmaz.kolay öğrenir kediler istenirse eğitilebilirler.
kendimize bakamadığımız bi dünyada kedimize mi bakıcaz özel olarak.yaşasın işte hımbıl gibi ben ne yiyosam yesin pire torbası

bazı kediseverlerin yaptığı gibi yapın. başkasının bahçesine kediler yesin diye yemek bırakın. sonra bunu sürekli yapın o kişilerin bahçesi bok içinde kalırken sizin bahçeniz temiz ve düzenli kalsın. (gerçek hikayedir)

merhabalar, yavru alacaksanız aşıları önemli. ilk aşıların 2 kere yapılması lazım. aşılarını yaptırdım diyen insan size kedinin sağlık karnesini de verecektir. o sağlık karnesinde aşıların etiketleri ve yapılış tarihleri olmalı. burdan kontrol edebilirsiniz. aslında aşılar normalde çok tutmuyor ama yavruların ilk yılda normal aşılardan 2 kere yaptırması gerektiği için ilk etapta 1 ay içinde çok tutabilir. o da 150 lira civarı filan olur sanırım. bir aşı ortalama 20-30 liradır. veteriner tanıdıksa aşı parasını bölüp sonradan da ödersiniz bizim gibi.

yani ya aşıları tamamlanmış bir yavru alın, sağlık karnesi ile birlikte. ya da yine aşıları tam 1 yaş üstü normal bir kedi alın. hatta kısırlaştırılmış alın daha süper olur. hiç masraf ve zahmet çıkarmaz size.

2 aylık kedinin aşıları tam olabilir. aşılar 2-3 hafta içinde gidip gelerek tamamlanabiliyor zaten. dediğim gibi karnesinden kontrol edebilirsiniz.

en kaliteli mama ve kum ile bile bir kedi ortalama 40-50 lira masraf çıkartıyor. benim iki kedim var. ortalama 80-100 lira gidiyor ayda.

yalnız tavsiyemiz olabildiğince kaliteli mama kullanmanız, ilerki yaşlarda hastalanmamaları için ve öğrenciliğiniz bittiğinde bakabilecekseniz almanız. yazıktır öğrenciler evlerine dönerken sokağa atıyorlar. eve alışmış kedi sokakta yaşayamaz, rezil olur ve hatta ölür valla.

aşıları tam diye bişey yok aslında. yani aşıları tam yazıyor diye, "bu kediyi alıcam ve bi daha aşı, veteriner masrafı olmayacak" sanmayın. sonuçta periyodik olarak sürekli yapılması gereken aşılar var. mutlaka yaptıracaksınız. ilk bikaç ayda aşılarını olacak, sonra hayatı boyunca aşı olmayacak değil.

bantla yara havasız kalmaz mı ya? yine de teşekkür ederim, deli efendiyi zaptedebilirsek son çare olarak bu yolu deneyeceğim :)

huni kesin çözüm. ilk başlarda biraz ortalığı kırıp dökecek ama idare edeceksiniz artık

veteriner ne diyor bu duruma?

boyunluk kesin çözüm. biraz moralini bozuyor boyunluk takmak ama yarası iyileşir.

aşağıdaki gibi bazı spreyler var, tadı kedinin damak tadına uygun olmadığından yalamayabilir:
www.ucuzu.com
ama yine de veteriner kontrolünde kullanmakta fayda var.

benim kedim utanmadan o ilacı da yalamıştı büyük bir gayretkeşlik örneği göstererek. tecrübesizdim o zamanlar. şimdi olsa veterineri döver ve boyunluk taktırırım.

Kumrucu Doyum: Ortaköy Princess Hotel karşısı
Ateş Burger Patso: Şirinevler (212)551 51 72

Beşiktaş'ta bir tane çarşının içinde 2. kartalın biraz üstünde, bir tane de adliyenin yanında var.

taksimde bambi var.

besiktasta kabalcinin oldugu sokakta yukari dogru giderken solda bi yerde yeni bi kumrucu acildi. bir de loralynn'in dedigi carsinin icindeki var.

ortaköy'de (sahilde değil, içeride) mis gibi kumrucular var.

arkadaşlar hamburger ekmeği ya da tost ekmeğine değil bu dedikleriniz yerler değil mi? yani bildiğimiz izmir kumrusu ekmeğine olsun istiyorum ben?

ortaköy'dekiler normal uyduruk ekmeğe yapıyor. zaten yaptıkları da kumruya benzemiyor. kalkıp da gelmeyin ortaköy'e sırf bunun için.

yok. çeşmede yenen kumrunun yanına yaklaşan bişiy yok. bambi filan demişlerde kıçını kaldırıp bambiye gidip hayal kırıklığına uğrama. istanbul hayatında başarılar.

kumru yeme bence çok kalorili.

bu kumru işi istanbul da tutmadı galiba. kumrucu hüseyin şube açmıştı, telefon açtım sordum hepsini kapatmışlar. yazık, istanbul için büyük kayıp.

ben bu sene çeşme'ye gidip de gerçek kumru yiyene kadar bilmiyordum mesela. istanbul'dakilerin uzaktan yakından bi alakası yokmuş meğer. kötü ekmeğin arasına bol büfe salamı, sucuğu kızartıp mayonez ketçabı basıyorlar.

yine de istanbul tipi kumru (artık ne demekse :) için sanırım en iyisi bambide yapılandır.

swedenborg * diye bir herif meleklerle, cinlerle iletisime gectigini soylemis 18.yy'da. Kant da bu adamla "gotten uydurucunun hayalleri" isimli calismasi ile tasak gecmis. Her felsefeye dayanak noktasi olamamis demek ki.

aslinda dogaustu olay yoktur, hepsi dogada, evrende olan sey, insan aklinin soyut diye belledigi seyler de belki dogada olan birseydir. cogunlugun kabul etmedigi seyler gercek olsa bile uydurma gelebiliyor, ya da cogunlugun kabul ettigi uydurma olsa bile gercek gelebiliyor, veya insan aklinin urettigi ve algilama cercevesinde olusturulabilecek diger kombinasyonlar, dusunceler ve kafa yormalar. hepsi insan aklini sonsuz uretkenliginin disavurumlari iste, algilama sinirlari genisletilebilir belki de ya da gorebildigin seylere inanmakla ilgili, hatta saf inanc, kendi aklinin otesini dusunmek..

"If fifty million people say a foolish thing, it's still a foolish thing."
-- Bertrand Russell

bir seyin nasil oldugu ile ilgili gozlemin, gecmis tecrubenden edindigin cikarimlarinla uyusmuyorsa, gudusel olarak bunu dogaustu tanrisal guclere yedirmeye calisiyorsun. bilimsel metod bunun ne sebeplerle olustugunu tekrarlanabilirligini gostererek acikliyor, geciyor. sana (bkz: james randi) yaziyorum.

@kurukafa

james randi denen adamı biliyorum, national geographic'in "is it real?" serisi belgeselerinin bi kaçında bilirkişi pozisyonunda görüşü alınmıştı. akıllı, mantıklı adam evet.

skeptiklerin piri james "the amazing" randi'yi youtube ortamlarında takip edin. sorularınızın cevabı onda.

türkiye'de herkes olayın gırgırında, rating'inde ne yazık ki. yalnız uzun süredir yurtdışında üniversitelerde parapsikoloji bölümleri var. parapsikoloji bilim dalı doğaüstü denilen olayların araştırılması, ölçülmesi, biçilmesi ve kanıtlanması ile ilgilenir.

parapsikoloji bilimi ile ilgili araştırma yaparsan çok ilginç sonuçlara ulaşırsın.

çok sayıda ispatlanmış olay olduğunu görüp şaşıracaksın. burda medyum memiş gibi aha bakın cinler geldi lafları ile değil, bilimsel yollarla, labaratuvarlarda yapılmış ölçümlerden ve bilimsel yayınlardan söz ediliyor.

@mmc, kizma ama bir iki sey eklemek istiyorum.

Bilim, varligi buyuk kitlelerce iddia edilen seyleri incelemekten kacinamaz, bu yuzden universitelerde parapsikoloji ile ilgili arastirmalar yapilan bolumlerin acilmis oldugu dogrudur.

Fakat ornegin su anda koca abd de sadece 2 universitede bu bolumler acik kalabilmistir, cunku yaklasik 150 yillik arastirma ve deney sonucunde bilimsel metod ile elde edilebilen sonuclar koca bir sifir.

Mesele su, insanlar paranormal olaylara inanmak istiyorlar, bu psikolojik bir sorun/durum ve bu yuzden boyle bir fenomen olmadigini acik secik gosteren her seyi reddetme egilimindeler. Bu alandaki haberleri, paranormal fenomenle icli disli olmayi bir hayat bicimine getirmis kisilerin komunitelerinden izleyecek olursaniz sozumona "deneylerle kanitlanmis" bir suru seyin haberini zincir zincir bulmaniz mumkundur, bu da buna inanmak isteyen kisilerin tatminini sagliyor olabilir fakat bilimsel anlamda bilimsel metod ile denenebilmis ve elde edilebilmis bir paranormal fenomen, uzgunum ki bugune kadar gozlemlenebilmis degildir. Gozlemlenemeyecek demek bana dusmez, ve boyle bir seyi de demek istemem (bu en basta rasyonalizme ters olur, bilimin yapabilecegi sey, eger "gercekten gozlenebilen ve aciklanamayan bir duyu-ustu tecrube" gosterilirse (ki boyle bir sey de significant sekilde elde edilebilinmis degildir ki arastirilsin ciddi ciddi) bunun icin gerekli doga kanunlari ile yapilabilen aciklamayi bulmaya calismak olacaktir, ironiktir ki bu bulundugunda konu parapsikolojinin ilgi alanindan cikacaktir) ama parapsikolojik fenomenin varligina "inanarak" ve "inanmak icin gerekli sebepleri arayip bularak" yasamsal tatmin kaynagi elde eden (ki bu kotu bir sey degil muhakkak, herkes tatminini baska sekillerde ariyor) kisileri sinirlendirecek veya savunmaya gecirecek olsa da durum budur. Keske parapsikoloji bilimi gercekten gozemlenebilen duyu ustu tecrubelerin en basta VARLIGINI gosterebilseydi de, bilimsel metod bunlarin uzerine giderek evrene dair olan bilgilerimizi genisletebilseydi. Bu durumda duyu ustu olarak dusunulen seylerin aciklamalarini bulurken evren konusundaki bilgi birikimimizi de genisletebilirdik (ve tabi konu parapsikolojinin ilgi alanindan cikardi) fakat bu "bilim dali" henuz boyle bir seye bile sebep olabilmis degildir...

Evet "Deneylerle kanitladik" diyen binlerce kisi ve arastirma vardir, fakat parapsikolojik fenomenin gercekten gozlenebilirligi yonunda sonuc belirten deneylerini, kullandiklari metodlar ile bilimsel komunitenin konsensusundan gecirebilmis bir kisi, kurum ve kurulus, uzgunum ki yoktur. Populer parapsikoloji kaynaklari "yapilan arastirma sonucu sunlar bunlar bulundu!" dedikten sonra gorevini tamamlamis olur, ne kullanilan bilimsel metodu sorgular ne baska bir sey yapar, daha sonra arastirmalardaki sorunlar bilim efradi tarafindan ortaya cikarildiginda da haberini guncellemez, cunku bunlara inanmak isteyen kitleye hizmet etmekte. Bu gibi haberler/kaynaklar ile tatmin elde eden kisiler bunlara inanmakta ozgurdur elbette, fakat su anda bu satirlari yazdigim ve okudugun bilgisayarin tikir tikir islemesini saglayan bilimsel ve rasyonel metod der ki, "biz 1.5 asir denedik, henuz bir seye rastlayamadik, uzgunuz."

zayıflamayaı bilmiyorum ama kanı temizlediğini biliyorum.

en basitinden yağların yakımında su kullanılıyor diye biliyorum

ayrıca metabolizmanın hızlanmasına yardımcı olur. metabolizmanın hızlanması zayıflamamızdaki en önemli etkendir.

boşaltım sisteminin çalışmasına yardımcı olur. yakılan yağlar da o sistemden atıldığı için pozitif etkisi vardır diye düşünüyorum.

hemen her şeyde olduğu gibi bunda da aşırıya kaçıldığında zararı var. böbrekler filan haddinden fazla çalışıp yoruluyor vs.

moderasyon uzunca suredir mesajlara mudahale etmiyor (mesaj* kufur* seklinde bir arama yaparsan bulabilirsin ilgili basligi)

oyle bir durumda mesaji arsivine at, illa hakkini aramak istiyorsan savciliga basvur. gerekirse mahkeme yoneticilerden yazarin bilgilerini istiyor zaten. gerisi de mahkemede halloluyor.

sözlük içinde çözülemiyo mu ya? garip..

cozuluyordu, artik cozulmuyor.
birinci agizdan aciklamasi da sudur: #9952540.

çok önemli bir şey atlanmış.

eğer bir yazarın sana yazdığı mesajı o yazarın nikinin başlığında veya başka bir yerde copy-paste yayınlar açık edersen bu tck'ya göre haberleşme özgürlüğü ile ilgili bir maddeye giriyormuş. (avukat değilim tam nedir bilmiyorum nedir)

böyle bir açık etme yasak yani. sakın yapma.

başkasının mesajlarını açık eder, sözlükte yazarsan bu direkt çaylak edilmen veya uçurulman demek.

aynen bir arkadaşın da başına geldi.

iletisimin gizliligi temel hak ve hurriyetlerdendir. ama nick vermeden ifsa edebilirsiniz onda bi sakınca yok. anonım bilgi oluyor.

şimdi kafadan atıyorum ama büyük ihtimalle tutacaktır.

öncelikle avrupa birliği ile ilgili resmi siteleri bi tara. büyük olasılıkla orda kaynak vardır.

www.cellotin.com

www.haydi.net

tr.wikipedia.org

avrupa birliği bilgi merkezi.

Merhaba,
Çok ciddi saçmalamış onu diyen kişi. Öyle bir şey elbette ki yok. Sürüyle insan var birlikte kullanan. Ben Chrome ile IE'yi birlikte kullanıyorum. Bir zararını da görmedim.
Kolay gelsin.

valla biçok insan snn gibi iki browseri ayna anda kullanıyor bende buna dahilim hiç öyle bi sorun olmadi olacaginida sanmıyorum.

dediğim gibi benim çok bilgim yok. ben de olacağını sanmıyorum.

ama arkadaş bir havalı konuştu ki sormayın. diyor ki keşke bu konuyu sizinle bilgisayarla ilgili bir forumda konuşsaydık flan. hı hı tabii ki ama biz kullanıyoruz dedim cevap vermedim.

ama aynı başlıkta 2 post aşağıda başka bir sorununu çözemeyince ben bi bilgisayara format atayım en iyisi dedi. en sevmediğim tiplerdir bunlar. dakka başı niyeyse bilgisayara format atarlar.

hiç bişey olmaz.

(bkz: ben altı yaşımdan beri çoklu tarayıcı kullanıyorum ulan)
Hiç bi' şey olmaz arkadaşım... cpu yanan bir şey değil, fiziki şartlar haricinde. korur kendini.

ben sürekli 2 tane aynı anda kullanıyorum. bazen 3 oluyor=)

yoktur doğruluğu duyduğuzun ama sadece işlemciyi yorduğu oluyor 2 browser da da 8345689 tane tab açınca..

ff, ie, chrome, opera, her daim bu 4ü açıktır, 2 tanesi aktif 2 tanesi pasif halde kullanılır, bir şey olmadı henüz.

ama bilg. eksi ise fanı temiz değilse belki ses ve ısınma yapar, bende olmuyor ama muhtemeldir.

bu soruyu burada sormak verimli olur mu bilmiyorum, haydar dümen yahut güzin abla'ya mektupla sormak daha doğru olurdu.

"cpu yu yakar, bilgisayar bozulur" ???
bunu bilgisayardan anlamayan bilgisayarcı yalanları başlığı altına yazmak gerek hahaha :)

2 tarayıcı, iki farklı program demektir. Tıpkı word ve excel, powerpoint ve winamp, photoshop ve gom player vs. Hangimiz aynı anda sadece 1 program kullanıyoruz ki! Kendi açtığımız ve başlangıçta açılan bir çok program sürekli çalışıyor zaten. Şu anda bende hem ie, hem ff hem de chrome açık.

çok teşekkürler arkadaşlar. benim de arkadaşa inanasım gelmedi, ancak dediğim gibi öyle bir havalarda yazmış ki, "keşke bu konuyu sizinle bilgisayarla ilgili bir forumda tartışma imkanımız olsaydı" demiş.

bir bilgisayar forumuna davet edeyim bari arkadaşı :))

ay çok komik ya. şimdi de bir başkası geldi ramın düşükse işlemcin zorlanır, zorlanan işlemcinin başına da herşey gelir. ben 6. yaşından beri bilgiyarcıyım tadında şeyler söylüyor.

evet flash player gerektiren oyun oynarsanız bilgisayarınız böylece çökermiş bunu da bugün öğrendik :((

teyit etmek adına ben de gliss diyorum. başarılı.

gliss iyidir ama boyadan dolayı saçta kuruma ve düğümlenme olmuşsa o kadar da işe yaramaz.
yok, benim saçım kendiliğinden kuru veya düğümleniyor, kimyasallardan değil diyorsanız kullanınız evet.

Yo, saçım gayet boyasız. Kendiliğinden düğüm.
Peki gliss in tek bir saç kremi mi var? Yoksa, harika bukleler, müthiş saç dipleri falan gibi zımbırtıları var mı? Neyi alayım tam olarak?

elidor pantene...

benim de saçlarım dalgalı ve boyasız. gliss kullandım yumuşacık ve mis kokulu yapıyor ama çok saçımı dökmüştü. ben naturals öneriyorum. şu yeşil koala resimli hem şampuan hem krem.

gliss iyidir de ben ipek'i de denemenizi öneririm.ucuz olduğu için işe yaramaz zannediliyor ama öyle değil.saçları hakikaten ipek gibi yapıyor,ayrıca saç dökmüyor-tabi bu kişiden kişiye değişir- yağlanma da yapmıyor.

ben zamanında pantene bakım kompleksi nanesinden çok memnun kalmıştım.

ben de gliss kullanıyorum da saçım boyadan dolayı düğüm oldu benim, ne kullanayım ki diye kaynak yapayım duyuruya

loreal elseve'in anti casse diye geçen, turuncumtrak bir şişede sıvı sabun gibi basmatik bir modeli var. (sprey şeklinde sıkılanlardan kesin alma ama, basmalı olsun)

saçlar bele kadarken ancak o ihya ediyordu, tek geçerim.

gliss'in pembe ve sarısında iş var derim. öncelikli olarak pembesinin hem şampuan hem de kremini ayrı ayrı kullanılmasını öneririm.

ipek'in ise sadece saç kremini, onun da morunu öneriyorum. tabi ben düz saçlı ve yağlıya yakın bi tipim ancak aynen sizin gibi öncelikle rahat açılmasını önemsiyorum çünkü saçlarım epey uzun ve kırılmaya müsait.

aynen dalgali uzun zor acilan sac
acik pembe tup gliss, hem cok kolay aciliyo hem de parliyo harbiden

Gliss'in şampuanını ve saç kremini kullanırsanız eminim sorununuz hallolur.

Gliss, saç kırılmalarında %99'a varan azalma, Gliss.

Gliss!

ahah

john frieda direk. baska hiç bir şampuana bulaşma.

Teşekkürler herkese de bir sürü farklı cevap var. Buradakileri deneme yanılma yoluyla kullanmam sanırım mantıklı olacak.
Ha buradan şampuan önerileri gelirse o da iyi olurdu. Gerçi head n shoulders kullanıyorum ve sorunum yok gibi ama...

saçların dalgalı ise bence dalgalı-kıvırcık saçlar için olan ürünlerden kullan.

pantene ve elidor'un şampuan, dalgalı-kıvırcık saçlar için krem ve saç bakım ürünleri var. pantene daha iyidir.

benim de saçlarım dalgalı. çok memnunum bu ürünlerden. hatta normal saçları olanlar bile memnun kalıyorlar. saçların şekillendirilmesine çok yardımcı oluyor.

şampuan ve kremden ayrı olarak saçlarını tararken 7*24 bakım kremlerinden kullan. asıl bunlar faydalı. kolay taranmasını ve şekillenmesini sağlar.

karsilik alamadigi icin ne yaparsan yap kalbi kirilmis olacak. senin elinde degil. notr davanmaya devam et, baskasini bulur elbet.

nötr davranmak, sadece olayın daha fazla uzamasına ve tarafların birbirini kırmasına yol açar. en iyisi onun senden hoşlandığını fark ettiğini belli etmeden, sanki senin hayatında başka biri varda onunla birlikte olacağını ona anlat laf arasında, kıskansa da onunla birlikte olamayacağını fark ettirmiş olursun. anlayışlı biriyse yolundan çekilecektir, yok anlamazsa yada anlamak istemezse zaten ne yapsan kar etmez diye düşünüyorum.

Bir taraf kırılmadan bu işler bitmiyor maalesef. Önemli olan kırılmanın şiddeti.

notr davranmak karşı tarafı kırmamak demek değildir.
nemrut davran biraz. sana açılmayacak kadar boz yeter. arkadaşlığınız sürer.

üstü kapalı olarak hoşlandığını nasıl söyledi orası tam anlayamadım ama bundan sonra sık sık seninle bu konuyu açıkça konuşmaya çalışacağından hareketle yapacağın şey şu olmalı: Bir gün hiç yoktan, konusu bile geçmezken onun sana karşı hislerini anladığını söyle. Ve açık açık neden birlikte olamayacağınızı ve bunların sebeplerini söyle ona. Klasik cevaplar değil gerçek sebepleri söylemelisin.

Kırılacak. ama eğer onu düşünüyorsan açıkça konuşmalısın. Bu ona gerçekten değer verdiğini anlamasını sağlar. Yoksa sonu gelmez bi tür mücadeleye girersiniz ikiniz de.

belki de sen fazla "hayalperest" ve "büyüklenen" olduğun için çocuğun senden hoşlandığını sanıyorsundur. belki de hiç öyle birşey yoktur ha? bunları da bir düşün derim!

bir süre elinden geldiğince onun bulunduğu ortamlara gitme, biraraya gelmemeye çalış. unuttur biraz kendini.

unutkanlık benim de sorunum. ama işte sana benim süper önerilerim:

*sabah aç karnına bir avuç kadar kuru üzüm ye. bu, beynin ihtiyacı olan glikozu bir anda sağlayacak ve müthiş bir zihin açıklığına sebep olacak.
*ceviz de yiyebilirsin. unutkanlığa iyi geldiğini okumuştum.
*ananas, depresyondan çıkaran bir meyve. insana moral motivasyon sağladığı, enerji verdiği söylenir. bimde beş liraya satıyorlar. bir tanesi benim gibi danalara bile bir hafta gidiyor.
*her akşam yatmadan önce bir kase yoğurda bir tatlı kaşığı keten tohumu karıştır. zayıflattığı söyleniyor ama hikaye. bu zımbırtının asıl özelliği zihin açmak ve kan şekerini düzenlemektir.
*c vitamini takviyesi al. unutkanlık da varsa, b vitamini takviyesi de al. bir eczaneye gitsen, sana önerirler. ben bir ara yanlış olmasın, supradin mi supradil mi öyle bir vitamin takviyesi kullandım.
*yatmadan önce başına masaj yap.
*odandaki elektrikli aletlerin fişlerini yatmadan önce çek, karanlık bir ortamda uyu.

önerilerimiz bu kadardır efenim.

pharmaton diyorlar bu durumda. ben bir etkisini görmemiştim ama düzenli kullanmak gerekiyor belki de.

vakti zamaninda bende one a day kullanmistim ama bir faydasini gormedigimi belirtmeyi unuttum.ayrica vitamin takviyesi olarak bunlari dogal yollardan almak yerine yapay olarak vucuda sokmanin zararlari neler? ayrica balik yagi nin faydasini gorebilirmiyim?

meditasyonun da yatmadan önce çok faydası olur. 10 minutes of deep relaxation deyu bir audiobook var acaip faydasını görürsünüz. multi-vit de iyi gelir lakin iştah açar meretler.

ben de 2 hafta önce pharmaton aldım eczacı tavsiyesi ile. faydasını gördüm.

artı c vitamini, sinirlerin takviyesi için b vitamini ve kalsiyum, bir da hafıza için ginkgo-ginseng filan bunlar iyidir.

E5'e çıkarsın, Kozyatağı Shell'in önünde ufak bir giriş var, inşaat var hatta metro inşaatı. Onun önünden girersin, tabelalar yönlendirir zaten.

yok mu otobüs motobüs.

19m 19e 16m 14şb
bu otobüslerin hepsi kozyatağındaki tem girişinden ataşehire gidiyor maltepeden 17 ye falan atlayıp göztepede inin ya da e5 ten bi kadıköy otobüsüne binip en aşşağı yenisahrada inin 19e 16m 14şb ya da ataşehir münübüsü bekleyin.

arkadaşlar yapmayın etmeyin. carrefour önündeki yanyoldan üsküdar ataşehir minibüsleri geçiyor. arkadaşı yanlış yönlendirmeyin.

e-5'te kozyatağı carrefour önüne gelin. üst geçit vardır hani, orda inin. içeri doğru 50 metre yürüyün. yanyolun başında sorun ataşehir dolmuşları nerde duruyor diye. orda 5 dakika kadar beklerseniz dolmuş gelir. burdan ataşehire gitmesi 10 dakika kadar sürer.

aman sakın otobüse filan binmeye kalkmayın. çok zor olur. bulamazsınız zaten. dolmuş pratik ve çabuk olur. kamelya 1 tam olarak nerededir hatırlayamadım. ama migrostan sonra sol tarafta kalır. öncelikle dolmuşta sorun kamelya 1'i.

kamelya 1 site değildir. ada üzerindeki binaların ismidir. yukardan aşağı adalarda kamelya 1, 2, ... diye gider. plana göre solda olması lazım diye aklımda kalmış. bir yerlerden ataşehir planını bulabilirsiiz sanırım. ordan bakın da gidin.

niye bu kadar uzun anlattınderseniz. dolmuştan inince zaten yürüyeceksiniz bir miktar, bir de erken inerseniz epey küfredersiniz yürürken o yüzden.

ek: e-5'ten geliş tarif ettim. minibüs yolunda otobüsler gelme imkanı da var. ama zor olur. mümkünse dolmuşlar gelin.

minibüs yolunda atatürk caddesi, inönü caddesi oralarda inip tekrar ataşehir otobüsüne binmeniz gerekir. otobüs 10-15 dakikada bir geçer. kalabalık olur ve dolmuştan uzun zaman alır gitmesi.

essporto'da 2 kisi ayda 350 liraya dusurttuk 1 yil icin, +1 ay hediye ettiler

--
pardon ya cok gec oldu ama 2 yazmisim niyeyse, 3 kisi.

valla kimden ne tutturuyorlarsa alıyorlar gibi geliyor bana bu gibi yerlerde. essporto'ya ben indirimli kampanya ayağına gündüz paketi 1350 lira gibi üye oldum ocak başında. ama yüzde 15-20 gibi epey indirimli bir kampanya idi. yanıltmış olmayayım seni.

(peşin ödedik. peşin ve taksitli farklı oluyor bu arada tahmin edersin)

arkadasim boyle degil soyle yapsan daha guzel olur;

derdin iki kiloysa benim bildiim sudur;istedigini ye, kahvaltini aksatma, aksam 10'dan sonra cok bisey yeme, canin abur cubur istediginde sigara ic, isten eve evden ise yada okula enazindan bikac duragi yuruyerek git, icini rahat tut yahu, dunya fani ne bu boyle kaloriler yagsiz sutler, insan bunu hesaplarken yaslanir :)

afedersin ama sen biraz kafayı bozmuşsun.
50 kilosun zaten daha ne olacak. kalsın o 2 kilo da nazarlık niyetine.
madem 2 kilo veremiyorsun, boyunu uzatmayı dene, sende bu hırs varken onu da becerirsin.

evet takıntı olabilir ama bu benim diyeim degil yasam tarzım...son 2-3 senedir bu boyle...1 kilo dahi alsam mutsuz oluyorum...

kilon iyi, beslenme biçimin süper, e daha ne? :)

cevap veriyorum: evet.

"1 tane cheesecake yemistim 1 ay once" nedirrr!! yanlis cok yanlis. hayir zaten bi yastan sonra bunlarin hepsi kafadan yasak olcak, simdi ye bari ne bileyim.

ayrica bence senin olman gereken kilo 50 zaten. bu kadar kasmaya vucut da manyak degil fazla olsa verirdi heralde..

ayrica baska bi yanlis: kilon boyuna gore gayet normal, ama mutsuz olduguna gore heralde bi dengesizlik var. eger oyleyse, yani mesela popom buyudu, gobegim cikti, kollarim kalinlasti vs gibi sikayetlerin varsa o zaman o bolgeleri calistirmaya sikilastirmaya ugras, kilo vermeye degil..

üzerinize yapıştığını düşündüğünüz kiloların yağ olduğundan emin misiniz? sağlıklı yaşam beyinde başlar. kimi bilimadamına göre ne yediğin değil, yediğin ve bedenin hakkında ne düşündüğün önemli ve siz bedeninizi beğenmeyerek bile onu üzüyorsunuz. tabi bırakmaz iki kilocuğunu. ayrıca gördüğüm kadarıyla yemekleriniz hep yağsız hep yağsız. insan bedeninin yağa da tuza da ihtiyacı var.

Sevgili Rus Ruleti,

Oldukça sağlıklı bir beslenme düzenine sahipsin. Yağsız süt, kayısı, kuru yemiş falan, güzel şeyler bunlar.
Uzun süredir bu şekilde beslendiğini söylüyorsun. Spor da yapıyormuşsun, ne kadar iyi...

Amma ve lakin şişman olmak zor zanaat bilirim. Üzerine giydiğin oturmaz, karşı cins beğenmez, otobüse binerken çift bilet istenir vs vs...

Bence kendinle barışık olmaya çalışmalısın. Farklı hobiler edin, aynaya daha az sıklıkta bakmaya çalış. Farklı uğraşlar insanın fiziğindeki önemli kusurları unutmasını sağlar.

Kal sağlıcakla...

şimdi ben sole bir acıklama yapayım...saglık sorunları nedeni ile bu beslenme duzenine alşmam gerekti....hemde fena alıştım...

1 ay once tatlı yememim sebebi piskopat olmam degil tatlı sevmemem...çikolata, nutella veya kaymaklı ekmek kadayıfı sevmem ben..sadece dondurma o da miğdeme dokanıyor...

asıl merakım...ben hata yapiyor muyum? ve benim metabolizma hızım ne olabilir?

metabolizma hızın nereden baksan 25-30 var. iyi bayağı.

arkadaşım git bir doktora, kan testi yaptır, merak ettiğin metabolizma hızını ölçtür.

@05 ucu olan adam, su an da turkiyede degil bir 3. dunya ulkesinde ikamet etmekteyim...bunu yapmayı bende isterim ama ne yazıkkı imkan yok ve tr'ye gelisim ne yazıkkı belli degil...

allahım ne isim benim burda:)

msb buyuk ihtimalle yazinin tamamini okumadan yorum yapmis..
"sisman olmak zor, otobuste cift bilet" falan diyor da 1.62 boyunda 50 kilo olmak demek sismanligi gec, normalden bile biraz daha zayif olmak anlamina gelir.
bence problemin ya dengesiz kilo dagilisi ya da psikolojik olarak kendinden memnun olmamaya odaklanmissin. yanlis mi yapiyorum diye soruyorsun ama nerde yanlis yapiyor olabilirsin ki? : ) bunu sormak bile cok acayip yahu.
bazal metabolizma hizini ogrenmek neye yariyor bilmiyorum da mesela benim gittigim spor salonunda bi aletle olcuyolar. baska nerelerde olabilir bilmiyorum, formulize ederek de ne kadar dogru sonuclara varilir o da pek belli degil yani.. (bu olcme aletinden diyetisyenlerde de vardir dedigin gibi, en dogrusu gidip olcturmek)

yazdiginizdan "evet anladim sisman bi insansin ve bu cok zor biliyorum, ama kafani dagitacak bir seyler bul ki bunu cok fazla dusunmeyesin" gibi bir anlam cikiyor.
1.62m ve 50kg dedigim gibi, zayif birini tarif eder halbuki. yani kabulunuz yanlis gibi.
neyse heralde tam ifade edemediniz ilk cevapta.

anladığım şu ki ben boyle devam edicem..sanırım hata yapmıyorum..ama kafayı yemisim:)))

ben diğer arkadaşlar gibi aman ne süper bir beslenmen varmış diyemeyeceğim.

1) listende öğlen yemeği göremedim. öğle yemeği yemeden olur mu????

2) beslenmen çok dengesiz. meyve ve sebze az. tahıl az. süt ve süt ürünleri hiç yok.

3) her ögünde tahıl+et+süt ürünleri+sebze/meyveden orantılı bir şekilde yememiz lazım. yoksa dengesiz besleniriz.

4) kalori miktarını çok kısmayacaksın. normal yiyeceksin ve 4 ana besin grubundan hepsinden yiyeceksin.

5) metabolizman ile ilgili birşey söyleyemeyiz. bunun için özel elektronik aletler var. vücuttaki yağ ve kas dağılımının da ayrıca ölçülmesi lazım.

yine bir doktor veya uzman tarafından ölçüm yapılması lazım. kilon normal gibi aslında ama 2 kilo istiyorsan ver tabii ki. biraz egzersiz süresini arttır bence.

50 kilosun ya, bu nası bi ego törpülemektir şaşarım. Burda herkesin wauw tamamsın demesini mi bekledin de bunu yazdın anlamadım. Regl öncesinde bile 2-3 kilo fazla olabilir insanda ödemdir. Bunda bi abukluk yok ki..

He illa ben skinny ötesi olcam diyosan ozaman endokrinoloji uzmanına git,gerekli herşeyi gördüğü herşeyi ölçtürsün sana sana göre daha sağlıklı bir beslenme tablosu versin ve uygula ama kovarsa kızma.

aa üzüldüm şimdi size, o kadar az ye, spor yap, 2 kayısı 3 nohutun hesabını yap, yine de 2 kilo fazlan olsun, ne feciii, bir de o kilolar göbekte falan toplanmıştır allah bilir, vah ki vah.

benim tatlısız, nutellasız günüm geçmez, haftada bir kaç gün pilatesle götürüyorum valla işi. fazla kilom da yok. bence siz barışın o iki kiloyla, sevin o iki kiloyu.

yazmayım dedim ama tutamadım....
@merwish...ego? törpulemek? sanırım ya ben yanlış anlattım yada sen yanlış anladım...arkadasım...insanlar sadece ego olsun gostriş olsun diye sağlıklı beslenmezler...eger hayatlarında cok ciddi bir hastalık gecirdilerse ve hastalıktan dolayı,böbrek yetmezligi eşiğine kadar gelip hemodiyaliz gördulerse...odemden 95 kiloya cikip sonrasında gecirdikleri felç nedeniyle 40 kiloya duştulerse...saglıklı yaşamak tercih,gosteriş ayyy cok zayıfım beaaannnnn nidaları atmak için değildir...

ben sadece hata mı yapıorum diye nacizane bi soru sordum...yararlı cevapları almak içinde tum ayrıntıları yazdım...

herkesin tamam super demesini beklemiyorum...aynaya baktıgım da ben ne oldugumu zaten goruyorum...superim demiyorum çünkü geçirdiğim rahatsızlıgın tüm izlerini ömür boyu taşıyacağımı biliyorum.

@pinking of you...gobegim tahta gibi dumduz bide kaslı allahtan...o bahsettigin 3 nohutun hesabını yapmassam başıma neler gelir kimse tahmin edemez...allahın unuttugu bi ulkede hastaneye kaldırılma son sitediğim sey...
@mea maxima culpa..teşekkürler...belki az kalsiyum aldıgımdan olabilir..haklısın..ogle yemegi yok cunku sabah 10 gibi kahvaltı edip her 2- 3 satte bir bişeler yiyorum...egzersiz suremi attrtırayım ben en iyisi.

Ben iletişim mezunuyum rahat ol neyin ne olduğunu anlamak çok zor değil. Keza farkındaysan çoğu insan benzer tepkiler göstermiş yani;

'sen baştan rahatsızlığın olduğunu belirtmemişsin'. Bu durumda kişilerin senin bulunduğun durumu anlamalarını beklemektense, kendini doğru ifade edersen, klasik bir kadın egosunun dışında tutabilirsin kendini başkalarına göre..

Benim seni kırmak, rahatsızlığınla ilgili abuk sabuk konuşmak gibi bir niyetim ve haddim olamaz. Sağlıklı beslenmekse bende mecburiyet dolayısı ile sağlıklı beslenmek zorunda olan bi kişiyim. Yani ne dediğini anlayabilirim. Tekrar belirtiym ki yukardaki başlık ve devamındaki yazı sağlıklı beslenmek zorunda olan bi kişinin yazısı değil,estetik kaygı ve dolayısıyla sağlıklı beslenmeyi takıntı haline getirmiş bi kişinin yazısı. Kırdıysam,üzdüysem affola..

ya arkadaşlar biraz fazla abartıp saçmalamamış mısınız???

sevgili @rus ruleti, burda yalan yanlış, tv'den gelme kulaktan dolma bilgilere yazılan kimse kusura bakmasın ama resmen saçmalıklara kulak asma lütfen.

boyum bu kilom bu diye yazınca doktor bile olsa, uzman bile olsa, kimse senin zayıf veya şişman olduğuna karar veremez.

bunun elektronik ölçüm yapan aleti vardır. kilon ölçülür, boyuna ve metabolizmana göre bir grafik çıkartılır. bu grafikte hangi kilolar normaldir, hangi kilolar obezite sınırları içindedir gösterilir.

burda işkembeden sen şişmansın değilsin diyemeyiz. ancak ölçümle yapılması lazım.

uzun süre bir uzmana gitmiş ve uzmanla bu grafikler üzerinden konuşmuş bir insan olarak yazıyorum bunları. işkembemden değil. (sana daha önce yazdıklarım da uzman tavsiyesidir. kafadan değildir.)

öğle yemeği mutlaka ye. böyle düzensiz olmaz.

zoofili gibi bir şey galiba. sinefli: sinema seven adam.

cinephile veya cinemaphile diyor wiki

en.wikipedia.org

tabiki quay brothers war. saçmalamış olarak değil şaheser olarak. onları kullanmanızı da tavsiye ederim.

un chien andalou bence öyle ahım şahım bir film de değil. neden derseniz cevap veremem. sadece diğer izlediklerim ile kıyasla söylüyorum bunu. bir de bir psikanaliz kitabında okuduğuma göre bu filmin psikanalizi tam ve net olarak yapılamamış daha. bu bakımdan ender bir parça olduğunu söylüyordu kitap.

sunum hazırlıyorum demişsiniz ama bence hangi amaçla hazırladığınızda önemli. misal sinema ise bambaşka, psikoloji ise bambaşka yorumlar geleblir.

göz kesilmesi sahnesi. filmlerde göze yönelik şiddet yoktur genellikle. karakter birinden kaçıyordur, onu kovalayan kişi karakterin saklandığı eve gelir, bizim salak karakter gözetleme deliğinden bakar, ama daha da salak kötü adam kapının arkasında birinin olduğunu fark etse de aklına niyeyse gözetleme deliğine ateş etmek gelmez mesela :)

çünkü göze yapılan şiddet, o anda ekrana bakan göze yani direkt seyirciye yapılan şiddettir aslında. gözü gibi sakınmak/gözü gibi bakmak deyimleri de hesaba katılabilir. un chien andalou'da at gözü kullanılmış diye aklımda kalmış ek bilgi olarak.


zaten o sahnede de birçok kişi ekrana bakamamıştır :)

amaç psikoloji. dersin adı aslında sanat ve psikoloji.

meydan dayagi yemiyecegimi bilsem
the holy mountain

muhtemelen endülüs köpeği gibi bazı deneysel filmlerin sıyrılmasının en onmeli sebeplerinden biri deneysel olmasina ragmen raslantisal olarak kurgulanmamasi.

yani göstergebilimsel (semiotics vs) olarak incelendiginde aslinda kucucuk filmin altinda bir roman kadar imge/simge/metafor yatiyor. en basitinden bir ornek ölmus ati tasimanin geleneklerin yukunu tasimak anlamina geldigini okumustum biryerlerde


deneysel filmin deneyselliginin hangi asamasa olmasi gerektigi konusu uzerine gidilebilir(yani senaryo inceden inceye yazilacak ama goruntuler rastlantısal mi olacak, yoksa bilincli goruntuler secip, altmetnini sonradan ustune oturtup herkesin farkli algilamalarla okumasini mi beklemek gerek vs vs)

tam olarak ne gibi bir şey yapcağınızı tam bilmesem de, dali, bunuel ve lorca ilişkisine de değinebilirsiniz. bu filmden sonra, endülüslü olan lorca, endülüs köpeğini üstüne alınıp çok yakın olan ilişkilerinden kopmuştur mesela. tabi gerekliyse böyle dipnotlar.

kesinlikle bi öncelikle wikipedia'dan başla derim. experimental film diye bak.

deneysel film eşittir endülüs köpeğiymiş. ehu ehu süpermiş. bak simgeler, göz, at, köpek filan dersen. ne diyorsun kardeşim derler sana.

ayrıca sorunun ve yapacağın sunumun ciddiyetinden de feci şüphe ettim. saçmalamış milyonlarca film var. al sana dünyayı kurtaran adam. deneysel sinema başyapıtı.

yoksa bile git konus adamlarin 1 liraya ihtiyaci var... konusarak anlasirsin.

not: 1 liraya ihtiyaci var derken krizin etkilerinden dolayi genel olarak soyledim bu kuruma ozel bir durum degil yanlis anlasilma olmasin.

öğrenci indirimi filan yok :) o zaman her taraf öğrenci dolar.

ama indirimli kampanyası filan olabilir. üşenmeden git konuş.

Teorikte evet ama genetiği ile oynanmış ürünlerde bunu engelliyorlar bu nedenle sürekli aynı satıcıdan(israil) aynı tohumu almak zorunda kalıyorsunuz.

tamam da bir ağaç sadece 1 yıl mı ürün veriyor ki? kökü sende olduktan sonra sınırın yok diye biliyorum?

benim aklıma direk domates geldi nedense ondan öyle yazdım ama elmayıda düşünsel bir kere legal olarak fidanını alman gerek.Yine tohumun üreme etkisini engellemiş olabilirler.

tohumunun üreme etkisi engellenmesi ne demek ki? elmanın içinde zaten tohum. ürediği için tohum olmuş. çimlenmeyi kastediyorsan, ben de çimlenmez diye düşünüyordum ama çimlendiler resmen. şu an saksıda öylesine ektiğim elma çekirdeklerinden 2 si çimlenmiş.

bitkilerin kısırlaştırılması, günümüzde bilinen bir şey. çekirdeksiz meyve sebze yemediniz mi hiç? elma çekirdekten de yetişir, fidan şart değil, evet haklısınız ama genetiğiyle oynanınca maalesef ya hiç yetişmiyor veya ham kalıyor.
domates için de öyle.
nenem köyde kendi yetiştirdiği -iki avucumdan daha büyük- domateslerin çekirdeklerini çıkarıp kurutur ekerdi. yetişen domatesten yine tohum alır, eker. yine.. yine..
ama şehir domateslerinden maalesef öyle tohum alamadığını söylemişti. ektikleri yeşil yeşil, ham kalıyormuş, yetmiyormuş yani.

peki saksımdaki elma filizleri? onların ekşi elmalarını yiyemeyecek miyim ben? üzüldüm bak şimdi.

şimdi kazın ayağı öyle değil. teoride elmanın çekirdeğini alır ekersin ama pratikte çekirdekleri toplayıp ekince iyi sonuç vermiyor. tohumluk olacak çekirdeklerin (tohumların) özel olarak seçilmesi, hatta yetiştirilmesi gerekiyor. (sadece elmadan bahsetmiyoruz burda diğer bitkilerden)

bu senenin buğdayını gelecek sene tohum olarak kullanır, onu da gelecek sene kullanırsak tohumlar dejenerasyona uğruyormuş. bunun ayrıntılı bilimsel açıklamaları var ama ben çok bilmiyom. (nerden biliyorsun mea maxima culpa derseniz. babam zirat yük müh. ve uzun yıllar tohum üreten bir firmada yöneticilik yaptı. misal onlar şeker pancarı tohumu üretirlerdi. her sene özel olarak üretilen tohumlar üreticiye satılırdı o tohumlar. yani verimli bişi olmasa çiftçi niye alsın o tohumları? )

günümüz şartlarına ve teknolojisine uygun bir tarım için özel üretilmiş tohum gerekiyor. eski dönemlerdeki gibi işte buğdayın bir kısmını pazarda satar bir kısmını tohum olarak ayırırsanız onların verimi çok az olduğundan çuvallarsınız. eski yöntemleri hatırlasanız 1 sene, 2 sene nadasa yatırma bile vardı. karlar ve üretim çok düşüktü. şimdi kendi ürününü tohum olarak kullanan adam çok zarara girer. yani günümüz çiftçisi tohumluk buğdayını ayrı alacak karlı üretim için.

yalnız dikkatinizi çekerim. burda bahsettiğim gmo (genetically modified-genetiği ile oynanmış ürünler) değil. normal ürünler için bu geçerli.

soruya cevap o firmalar pek bişi yapmaz kendi elmalarının çekirdeğinden olan meyveler için. çünkü aynı elma çıkmaz tohumu aynı olmayınca.

çekirdeğini ektiğin meyve büyüyünce aynısını vermez zaten. mesela senin saksındaki çekirdekten yetişen elma, ham olucak ve tadı muhtemelen kötü olucak. aynısı olması için yetiştirdiğin fidanı o istediğin elma türündeki ağaçtan dal koparman ve yetişen fidana aşılaman. ki bu da kolay bişey değil zaten. tutturmak, zamanında yapmak filan. bilgi ister deneyim ister.

çekirdekten yetiştirdiğin ağacın meyvesine pic denir. (ç değil) aşılı olan meyve ağaçlarının verdiği ürünün çekirdekleri ana ürüne benzemez. yani bi üstteki cevapda da belirtildiği gibi iyi ürün veren bir meyve ağacaından bir dal alıp ana gövdeye aşılaman gerekir. fidan yetiştiriciliği ile ilgili kitaplar var. orman fakültelerinden temin edebilirsin. orada aşının nasıl yapıldığını, aşı çeşitlerini şekilli olarak anlatır. ne zaman, hangi şartlarda yapılacağını da anlatır. fakat aşı işlemi el alışkanlığı gerektiren bir mevzu. yani yaptım oldu olmuyo. biraz fazla kesersin tutmaz, biraz az kesersin yine tutmaz. zaten genetiğiyle oynanmış ürün alma. gereksiz. labrotuarda üretilmiş meyve doğallığını kaybetmiştir. tavsiye etmem. fidanlıklarda satılan meyve ağacı fidanlarının da iyi olması gerekir eğer almak istiyorsan. çıplak köklü satılır. seçmek için de ya bi peyzaj mimarıyla yada bir orman mühendisiyle git derim. bbaşarılar. bu arada saksındaki elma çekirdeğinden yetiştirdiğin fide meyve bile vermeye bilir. çünkü meyve çiçeklerinin döllenmesiyle oluşur. çiçek açtığında şöle bi salla o zaman çiçekleeri birbirini döller. meyveyi ya verir ya vermez. verdiğinden de bi verim alamazsın.

the future of food ve the world according to monsanto isimli belgeselleri bulabilirseniz, bu konudaki tartismalari etraflica anlatiyorlar.

valla kıt bilgimle yardımcı olmaya çalışayım. bir mim kesin var. ucunda bir re var. sonra bir güzel he gelmiş. bir de nun var. yalnız o uçtaki kuyruk nedir onu çözemedim. o kuyruk eski anadolu türkçesinde güzel he olarak yapılır. sene 1300 diyorsun. tam da o zamanlar.

yalnız onun yanında eminim ki "sene" yazıyor. yani o sayının altında. bu durumda "murahhan sene" gibi bir şey oluyor.
murahhan da heceleri düşürülmüş demekti yanlış hatırlamıyorsam. umarım yardımcı olmuşumdur.

"gurre-i c-i sene-i 1300"
cim harfi cemaziyulevvel ayi icin kullanilan bir kisaltma

1300 senesinin cemazuyilevvel ayinin ilk günü
eder sana 10 mart 1883, cumartesi.

pis sıkmışım lan :D

okudum da bişi anlamadım :))

geçenlerde yarım saatte osmanlıcayı söktüğünü iddia eden, sonrada topkapı sarayı arşivin de belge okumaya koşan bi arkadaş vardı. (bkz: yersen) o bi el atsın bence.

@hayir anlatamiyorum sana
izzet degil o bi kerem. gurre. hadi diyelim izzet olsun, izzet'i te harfi yerine güzel he (ta marbuta) ile yazmis olsunlar. cim harfini napiyorsun?
cok bariz bir sekilde orda gayn-seddeli re-güzel he-cim harfleri var. bu harflerden baska anlamli birsey okuyabiliyorsan buyur.

@hayir anlatamiyorum sana
gurrenin anlamini yazdim ben oraya ayin ilk günü diye.
devellioglu diyor ki:
gurre: arabî ayin birinci gecesi ve günü
gurre-i muharrem: muharrem ayinin ilk günü ve gecesi
ben de diyorum ki:
gurre-i cemazuyilevvel: cemazuyilevvel ayinin ilk günü ve gecesi
senesinden hemen önce yapilis ay ve günü belirtilmis.
belki cesmenin baska bir yerinde, tarihin altinda üstünde saginda solunda yapan kisinin adi da belirtilmistir bilemicem, ama izzet c. beyin yaptirmadigina eminim.

yok çamura yatamazsın. ben de aftan faydalandım ve dönem hakkı istedim. eğer dönem hakkı istediysen kanun gereği iki dönemlik harç alıyorlar. bunun sebebi ise harcın aslen yıllık olduğu ve okulların kolaylık olsun diye ikiye böldükleri imiş. kanunen harcı senelik almaları gerekiyormuş yani.

eğer ben dönem hakkı istemiyorum, sadece sınav hakkı istiyorum deseydin tek harç ödeyecektin sanırım.

şimdi kurcalarken şöyle bir yönetmelik mi diyim ne diyim bişey buldum,
www.istanbul.edu.tr

bunun 5.4'üncü maddesinde diyor ki
"Ön lisans ve lisans düzeyinde olup da sadece sınav hakkı kullananlar, sınav haklarını kullandıkları süre için katkı payı ödemezler; ancak devam şartını yerine getirmek zorunda olanlar ile zorunlu olmadıkları halde derslere devam etmek isteyenler, derslere devam ettikleri eğitim-öğretim yılına ait öğrenci katkı payını öderler."

bu bana bir hak kazandırır mı? bilen eden yol gösterebilecek olan?

hocam orada demiş işte dediğimin aynısını. eğer sadece sınav tercihi yapsaydın harç ödemezdin ama derse devam seçeneğini seçtiğin için şu kısımda da belirtildiği gibi, "derslere devam ettikleri eğitim-öğretim YILINA ait öğrenci katkı payını öderler" tüm yılın parasını alıyorlar.

sıkıntını anlıyorum ve aynısını 1 ay evvel yüksek lisans af başvurusunda ben de yaşadım. çok koyuyor adama ama, durum bu ne yazık ki.

ehaha söylemeyi unuttuğum bir nokta da şu ki, ben herhangi bir şeyi işaretlemedim, gittim bi kağıt verdiler elime 2 dersiminde karşısındaki sınav hakkı değilde devam hakkı kutucukları işaretli.

şimdi tecavüz henüz kaçınılmaz olmadığı için kendimi salamıyorum, belki bi yerden kurtarırım lan dercesine çırpınma hareketleri bunlar. haaa ne zamanki o para götüme dokanır o vakit bırakırım çırpınmayı ne de güzel soktular 700 küsür teleyi helal olsun ulan derim takdir ederim keyif almaya çalışırım :P

ne zaman kayıt oldunuz ki siz? başvuru süresi 29 aralık'ta bitti. okullar işlem yapmak için en az 1 ay bekledi. şubat ayında zaten ikinci dönem başlıyor, ikinci dönem kayıtları oluyor.

tutup sizden kayıtlı olmadığınız güz dönemi parası nasıl istenir???

öncelikle yanlış anlattığım bir şeyi düzelteyim, 2 dönem harç parasını bir anda istiyorlar demiştim, bu kısmı doğru. lakin 08-09 güz ve 08-09 bahar değil, 08-09 bahar ve 09-10 güz dönemi harçlarını istiyorlar.

fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta şu daha önce referans olarak gösterdiğim bir döküman vardı, orada bahsedildiği üzre eğer sadece sınav hakkı istiyorsanız harç ödemiyorsunuz, devam hakkı istiyorsanız, devam hakkı istediğiniz dönemin harç parasını yatırıyorsunuz. ayrıca her ne kadar size böyle söyleselerde ikisini birden ödemek gibi bir zorunluluğunuz yok, her harcı zamanı geldiğinde ödemeniz yeterli.

son olarak ise ödemedim harçlarımı mamafih kaydımı yaptırdım. çamura da yatmadım bilakis çamura yatan üniversiteydi, bana sormadan etmeden kaldığım dersler için devam hakkı istemişim gibi bir belge düzenlemişlerdi, yeni belge düzenlemeleri için başvuruda bulundum düzenlediler.

içki satan bakkallarda geçiyor. ama bira degil bildigimiz ithal icki.

akbil dolumunda kar marjı çok düşük olduğu için bakkalarda geçeceğini sanmıyorum. ama olabilir, neden olmasın?

akbil doldururken kabul etmiyor olabilirler..
birine sordum olmaz dedi..

ben fi tarihinde bostancıda vapur iskelesinde doldurtmuştum. Bakkallar yapmıyor ne yazık ki.

Merhaba,
Bilen arkadaşlar tavsiyeleri verirler ama, benim bildiğim balığı kızartmak yerine buharda pişirmek ya da fırına sürmek daha sağlıklı. Kendi yağında pişmesi daha iyi oluyor. Kızartmak sağlıklı değil.
Kolay gelsin. Bol şans. ;)

[email protected] adresine bir mail atarsan. Bende sana balık yemekleri vs.vs şeklinde olan 2 tane word dosyası gönderirim...

maalesef nuage, tavadan baska imkanim yok :(

1-) Çıtır çıtır olması ve güzel kızarması açısından un her zaman bir artı yöndür. Mısır unu kullanılır genelde.
2-) Kızartmaları genelde ayçiçek yağıyla yapmanı tavsiye ederim. Zeytinyağı kızartınca tadı pek güzel olmuyor zaten. Kızartmalar için her zaman ayçiçek ve mısır özü yağı kullanınız
3-)Her balık için ayrı bir püf noktası oluyor çoğu zaman. Fakat kızartma için pek bir farklı yan yok. En iyisi fleto olarak hazırlayıp güzelce unladıktan sonra harlı ateşte çabucak kızartıp afiyetle yemektir efenim.

ayçiçek yağından şaşmayın herhangi bir kızartma konusunda. zeytinyağı süper sağlıklı olmakla beraber yüksek ısıya maruz kalınca zararlı hale geliyor (sanırım kanserojen maddeler açığa çıkıyormuş falan)

Düdüklü tencereniz varsa onda pişirin. Bir ince belli çay bardağı kadar su, biraz tuz ve istediğiniz yağ (Zeytinyağı daha iyi olur) ile buğulayın. Mükemmel oluyor. Balığı kılçığından dolayı hiç sevmem ama bu şekilde pişirildiğinde kılçığı rahatça ayrışabilir hale geliyor.

unlamak sanırım gerekiyor, dalgınlıkla unlamadan yağın içine atmıştım vaktiyle yine kızarıyor ama unlayınca daha güzel oluyor. bir de zeytin yağıyla kızartma yapılırsa sanırım değişik bir koku olur bence de güzel olmaz yani. son bişey de kızartırken dikkat edin, tavadan yani kızgın yağdan elime sıçrayan balık parçacığı çok feci canımı yakmıştı, hala kızartırken tırsıyorum o derece. kolay gelsin.

her türlü kızartma işleminde dikkat edilecek en önemli nokta yağın iyice kızgın olmasıdır. eğer yağınız kızgın olmazsa kızarttığınız şeyin kızarma işlemi uzar ve çok yağ çeker.

ayrıca yine az yağ çekmesi için tencere veya tavanın içinde bol yağ olması gerekir. tavada az yağ olduğu zaman da iyi kızarmaz ve çok yağ çeker. fritözlerdeki mantık da budur.

madem tavada balık düşünüyorsunuz en iyisi hamsidir bence. biraz ayıklaması zor olacak ama değer. hamsileri temizleyip iki hamsinin içleri karşılıklı gelecek bir şekilde yapıştırıyor sonra bol mısır ununa buluyorsunuz.

Kızartılacak balık belirtilmemiş.

Eğer küçük boyutlu ve bütün olarak kızartılacaksa yani ;

hamsi,tekir,istavtit,barbun,mezgit,gümüş,sardalya : unlamak iyidir. buğday veya mısır unu keyfe kalmıştır. kızartma yağı koku bırakmayacak bir yağ olsun. ayçiçek tavsiye ederim. sızma zeytinyağı olmaz. az yağ koyun.

cupra, levrek,gibi büyük ama bütün kızartılacak balıklarsa una gerek yok. çok az yağ koyun. hani tavayı çevirince tüm alt yüzeyi kaplar ya ya o kadar.

palamutu çupra gibi kızartın ama yuvarlak dilimlenmiş olsun.

lüfer ve uskumrunun kızartması güzel olmaz, ızgara olacak o. bir de rakı.

kalkanı geçiyorum. kim kaybetmiş de biz bulacağız. geçen sordum 200 lira dediler tamamına. çüş.

büyük ama löp etini kavuracağımız balıklar, mesela fener, akya, minakop, sudak tavuk sote yapar gibi kızartılır. unsuz, kekik biber baharat falan konarak. gene çok az yağ ile.

bildiğim bunlar. hata yapmışsam düzeltin lütfen.

kızartmada zeytinyağı mermaid'in de dediği gibi yanar. hoş olmaz. ayçiçek yağı kullan. mısır yağı da olabilir.

tava genişce bir tencere kapağıyla kapanırsa buğulama yapılabilir. em daha sağlıklı em ijyenik emde kolay bea.... bi de burgaz al yanına.

helva da alın, balıktan sonra iyi gider.

olur. hem de bu gerçeği uygulama esnasında acı içinde öğrenirsiniz.

parmagın ucundayken hafifce baskı yapıldıgında kolayca terse dönerse düzelmiş olur.. yok dönmüyosa zaten düzdür..

ters yaksanız zaten gözünüzde durmaz. kontakt lens yandan bakarsanız şu biçimdedir:

|)

yani göze temas edecek kısmı | olan tarafı, ) da dışarı bakıyor.

lensin kenarında ışığa tuttuğunda görebilceğin küçük harfler olur, ona göre anlayabilirsin tersini düzünü. misal "s" harfi, "b&l" gibi. bunları ters biçimde görüyorsan lensin terstir, diğer yüzünü çevir tak. normal "s" ise sorun yok. ilk bakışta harfleri göremeyebilirsin, lenin ortasında değil de çanak kenarlarında diyeyim, orada olur harfler.

olur. bazı lensleri ışığa tuttuğunuzda belli belirsiz 123 yazılmış olarak görürsünüz. o şekilde görüyorsanız lens düz demektir.

gozunde efendi efendi duruyorsa duz takmissindir, katlaniyorsa ya da cikarin beni burdan modundaysa ters

ya ben byaa elimde ters döndükten sonra düzeltmeden takarım hiç de bir şey olmaz. ben de mi problem lenste mi? yeri gelmişken.

(bkz: şaşkınlıkla izliyorum)

lensin markasına göre de değişir. bazı lenslerde ters düz olmaz bildiğim kadarıyla.

Parmagindayken duz oldugunda kenarlari yukari isaret eden bir kase gibi olmali sekli. Ters oldugunda ise kenarlari yanlara isaret eder. Resimde de gostermeye calistim.

Kendi lensini bir iki kere ters-duz et. Aradaki farki gormene yardimci olur.

img528.imageshack.us

rahatsız eder, ama takabiliyosanız görmenizde sorun olmaz. tersi düzü anlamak için şöyle bir gözünüzün hizasına kaldırın fazla yayıksa ters dönmüştür.

Avcunuza azcık solüsyon dökün lensi koyun, pıt pıt vurun. o düzünü bulur kendiliğinden.

Ters takılmış lesne yakından bakarsanız gözbebeğinizin üstünde büyüyüp küçüldüğünü görebilirsiniz, düz lenste böyle bir şey olmaz. wpi'nın anlattığı olayla alakalı olableceğini düşünüyorum.

herkese özellikle wpi'ye teşekkürler.. :) resmen deneme yanılma yoluyla buldum düzünü;
taktım baktım acıtıyomu, batıyomu evet, hoop değiştirdim. tabii hoop bölümü o kadar da çabuk olmadı nede olsa daha yeniyim bu işlerde :) şimdi tek sorunum lensi daha bana yabancı olması. ona da alışırım heralde :)

güzelcene masada oturun, masa lambasını çekin. masa lambasının bol ışığı altında lensi güzelcene solüsyonla yıkayın. sonra lensi ışığa yaklaştırarak tersini düzünü anlayabilirsiniz.

biraz gözünüz alıştığında lenslerin ters ve yüzleri olduğunu göreceksiniz. kesim şekilleri vardır. kenarlarından belli olur.

ayrıca bazı markalarda üzerinde yazılar da vardır. burdan da ayırt edebilirsiniz.

ilerde çok feci alışacaksınız buna. olur orda burda düşerse gözünüz kapalı tersiymiş düzüymüş tereddüt etmeden saniyesinde yerine takacaksınız.

ters takarsan atar o kendini. FOCUS marka kullanıyordum. gözlüğe geri döndüm ben.

onların da alıcısı var. mesela ne kadar dandik ve kalitesiz de olsa amerikan otoyollarında geçen korku-gerilim filmlerinin delisiyim. film kalitesiz ve berbat da olsa izlemek istiyorum şahsen.

Ortalama ve ortalama altı seyirci kitlesine hitap eden filmler çekmek her zaman kâr getirmiştir. İsterseniz dünyanın en dandik filmini çekin ama bu filmi güzel bir fragmanla insanlara tanıtırsanız ve medyada sıkça yer almasını sağlarsanız süper para götürürsünüz.

Sinema filmlerini sadece "sinema" yapmak için değil, para kazanmak için çekenler de var. Bu bahsettiğiniz filmler de bu kategoriye giriyor işte.. Ben bunlara "ucuz piyasa filmleri" diyorum kendimce.

@ermanen bu işin bir endüstrisi var.

senin dediğin gibi senede 3-5 tane kaliteli film yapılsa. binlerce tv kanalı nasıl zamanlarını dolduracak, sinema salonları ne gösterecek, dvd dükkanlarında ne satılcak?

bu endüstrinin çarklarının dönmesi lazım.

televizyon filmi değilse eğer çekilenler, kesinlikle kendi parasını çıkarır. kar yapma ihtimali de yüksektir baya. deckard örnek vermiş ben de vereyim. saçma sapan yaratıkların başrolde olduğu filmlerin hastasıyım ben de. ne zaman tv'de yakalasam, internette bulsam izlerim anında. bu filmler ne kadar mantık hatası, saçmalık, klişe barındırsa da izleyicinin kafasını hiç yormaz. sadece izlersin. kendini karakterlerle de bütünleştirmezsin. yani o senin için sadece filmdir fazlası değil. bir memento, bir matrix, bir fight club izlediğimiz de nasıl beynimiz tırmalanıyor, kasılıyorsa bu filmlerde de tam tersi. tüm günün stresi yüklenmiş beyin bir leprachun'un uzayda insanları öldürmesini rahatlamak için kullanıyor. en azından benimki öyle. tavsiye ederim ben. izleyin bu filmleri.

unutulmaması gereken nokta filmin kendi içindeki dinamiklerini yargılamamak. olayları da o dinamikler dahilinde yorumlamak. bunu başardığınızda on yıl öncesinin traş amerikan tv filmlerini bile rahatlıkla ve zevkle izleyebilirsiniz. ayrıca film karakterlerini sorgulamayın. o kadın niye öyle yaptı deyin ama şöyle yapsaydı demeyin. anasına sövün ama film karakterine akıl vermeyin. bu onun karakterini değiştirmez ama sizin seyir zevkinizi siker atar.

konuyu çok güzel saptırdım. lafın kısası onun da seveni var.

Korku filmleri için bi tavsiye vereyim: Kendini tamamen başrol karakterin yerine koy. Onun hissettiğini hissetmeye çalış. Şimdi itiraf edelim, film ne kadar sikko da olsa orda sen olsan korkardın di mi? "Filmde hayalet var, ama ben hayaletten korkmam ki?" deme, başroldeki karakter korkuyor. Koy kendini onun yerine.

Porno izlemek gibi, porno izlerken kalitesine felan bakıyor musun?

olay tamamen sektörün dönmesi için. ayrıca kaliteli film çevirecek yönetmenler neleri yapmamaları gerektiğini bu filmlerden öğreniyor. bir özellikte hasyal gücünde sınır tanınmaması. bu yönden de ilham kaynakları bu filmler. hepsi en azından filmin bütçesini kurtarıyor çünkü ortada gerçekten bir masraf yok. kimisi ise çok getiriyor. bu filmlerin gişeden zararla dönmesi gibi bir durum yok. bir nevi riski olmayan kumar gibi.

evet haklısın rezalet filmler yapıldı yapılıyor ve yapılacak. bu biraz da toplumun kültür seviyesinin homojen olmamasından ve hatta kültür seviyesi düşük olanların toplumda çoğunlukta bulunmasından kaynaklanır. kültür de sakın okulla ilişkilendirilmesin çoğumuz üniversite ortamını biliyoruz.(eşeğe altın semer vursan yine eşek hesabı) ot gelip ot giden adamlar var. işte kültür insanın kendine olan saygısı ve kendini geliştirme isteğiyle ilgili daha çok.
sinema da bir endüstri olduğu için (en azından dünyada öyle) yapılacak herhangi kalitesiz bir filmin bile milyonlarca alıcısı olduğu bilinmekte. bunun için holywood a şöyle bir bakarsak, ne kadar ucuz işler (kalite anlamında ucuz bütçe olarak değil) yapıldığını görürüz. bu ucuz işler yapımcılarına milyonlarca dolar kazandırmakta. o kadar uzağa bakmayalım dersek recep ivedik örneği var önümüzde. 2. sini izlemedim ama 1. sini izlemek zorunda kalmış bir insan olarak şunu söyleyebilirim: benim izlemeyi tercih etmediğim amerikadaki türünün örnekleri ile aynı seviyede bir film olduğunu söyleyebilirim. izledim utanıyorum falan demiyorum ama o 2 saatlik süreyi ben başka bir film izleyerek, ya da bişiler okuyarak değerlendirmeyi tercih ederim. eğlenmek, gülmek istiyorsam da çok daha kaliteli filmleri tercih ederim. (mesela madagascar diye şahane bir animasyon var bazı insanlar bu filmleri çocuk filmi diyip direk izlemeyi reddediyolar ama bi bilseler ne kadar sağlam ve kaliteli bir film olduğunu...) bu film gişe rekorları kırdı, hayatında sinemaya senede bir kez bile gitmeyen insanları bile sinemaya çekti bu açıdan iyi bir işe yaradı. ama keşke insanlar böyle filmler için değil de daha kaliteli şeyler izlemek için sinemaya gitselerdi. (herkes benim zevkime sahip olsa demiyorum herkes keşke daha kaliteli işlere harcasalar zamanlarını)
insanlar recep ivedik 2 yi izleyeceği o 2 saatte slumdog millionaire i izlemeyi tercih etse misal, hem neler kaçırdıklarını görürler hem de en azından istemeden de olsa bişiler öğrenirler. sinemanın bazen didaktik bir yapısı da vardır. bunu yönetmen belki bilinçli belki bilinçsiz bir şekilde yapar, tabi seyircinin de bunu algılaması lazım. konuyu uzattım sanırım ama demek istediğim şu:
keşke öyle filmler gişe rekorları kıracağına daha kaliteli filmler gişe rekorları kırsa, insanlar bazen düşünmeye sevk edilse, bazen düşünmemeye, bazen sadece gülmeye bazen ağlamaya, bazen kızmaya...

1) kimseyi ifsa etmeye hakkiniz yok. kaldi ki bu sozluk icinde kalmasi gereken bir bilgidir (kisi kendisi sozluk disinda belirtmedigi surece).

edit: cevap veren ve verecek arkadaslarin bu yazdiklarimi dikkate alarak tekrar dusunmelerini tavsiye ederim.

kimsenin bir şey bildiği yok,
ihtimaller: tahmin, arkadaş, moderasyon bilir, ben bilmem ssg bilir.

kişisel olarakta yakın çevrem dahil kimse sözlük nickimi bilmez, deşifre olmamaya çalışırım çok önemli şeyler yazdığımdan değil ileri de yazabilme ihtimalima karşı hatta belki de özgür olabilmek adına. Çünkü en yakın arkadaşınızla kavga edip, her dost orospu çocuğu olmaya mahkumdur diye bir başlık açamazsınız.

genel tavır da bu doğrultuda diye hissediyorum.

yani özetle, kişisel tercihler, entry'den karakter tahlili, eş dost akraba, yazarın kendisi, sallamasyonlar bu işte etkili.

kişisel tavsiyem de; insanları rahat bırak. imza isteme, sarılma, öpme. canlı yayında sunucun arkasına geçip telefonla yakınlarını arama.

1) okan bayülgen-okan bayülgen

kesin olmamakla birlikte çok büyük ihtimal olarak okan bayulgen'in nicki "okan bayulgen"..
zaten 5-10 tane entry'si var..

eğer rock müzik ile ilgiliysen güven erkin erkal gibi isimler senin için "ünlü" kişilerdir..
nicki kertenkele..

ron jeremy'de bu alemde ünlüdür (erdem çapar)..

rock müzik dünyasından bir çok ünlü isim var zaten sözlükte..

nil karaibrahimgil, malt grubunun vokali cenk (cenk - erdem beyler'in cenk'i), bazı gazetelerin bazı köşe yazarları, penguen, uykusuz gibi karikatür - mizah dergilerinin bilimum çizerleri vs. vs. nin de sözlükte olduklarından çok büyük şüphe duymaktayım ama tahmin ettiğim nickler sadece benim tahminim olduğu için, arkadaşların dediği gibi ifşa etmeyelim.. tahmin çünkü sadece.. yukarda söylediklerim gibi herkesin bildiği nickler değil..

hasan cihat örter de burdaydı, nicki "zurna"ydı.. ama 2-3 günde uçtu tabi tahmin edileceği üzere.. :))

soru: reşat çalışlar kimdir? ünlü müdür? yoksa ekşi sözlük'ü kullanarak kendi kendisini mi ünlü yapmıştır, veya ünlü olarak göstermektedir.

adam zorla gözümüze gözümüze sokuyor. reşat çalışlar süper insandır, efendim blogu vardır falan filan.

böyle mi ünlü olunuyor?

ayrıca ünlü ne demek sence?

iki günde sevgili değiştiren manken, iki gol atmış futbolcu. bunlar yazar olsa çok mu önemli???

reşat çalışlar ve benzeri insanları çok seviyor ve merak ediyorsan onları gerçek hayatta takip et bence.

napcan sözlük niklerini. paparazzi misin nesin. sanmıyorum senin "ünlü"lerden hasan cihat örter görgüsüz-kendini bilmezinin dışında kimsenin sözlük yazarı olmaya meraklı olduğunu

ve yine bence sözlükte yazar ol. boşver bunları.

ünlü mü? kime göre niye göre dedim sanırım. hediye filan verme. benimle dalga geçmiş olmakla kendi kendine sevinebilirsin.

@mea maxima culpa, ben seni çok seviyorum ki. bana bir kere sorumda çok güzel bir cevap vermiştin. teşekkür ederim. seninle dalga geçmiyorum, ama "kime göre neye göre"den tiksiniyorum evet, orası doğru. ünlü=iyi_insan anlayışını bıraktığımız gün kalkınacak bu ülke, bana ne reşat çalışlar'dan? aşağıdaki soruda mahmut tuncer de sorulabilirdi, hızlı okumuşsun sanırım yazdıklarımı. çünkü zekisin yoksa. bu nedenle "ünlü olduğunu açıklayan sözlük yazarları" şeklinde açıklamayla editlenmiş soruyu bir kere daha okuyarak sakin olmanı önerir, seni hasretle kucaklarım.
- beni kucaklama ciyak!

belki bir iki kelime yanlış okudum, bilemicem.

ama çok sakinim ben. çok da eğleniyorum.

reşat çalışlar fenomenini itici buluyorum o başka. :))

kaan kural da sözlük'te.

Memo Tembelçizer'in de yazar olduğu dedikodusu kulislerde dolaşmakta (tam televole ağzı oldu)

okan bayülgen hakkında; (bkz: #14852638)

@mea maxima culpa

babası ve ekşi sözlük olmasa reşat çalışlar hiçbir şeydir.

sozlukte güzel bir aramadan sonra kimin kim olduğunu öğrenebilirsiniz. hatta aramanıza gerek bile yok. çıkıyor karşınıza. mesela sedat kapanoğlu ssg imiş. az önce ****** un gerçek adının *** ***** olduğunu öğrendim. daha önce ****** un ***** ***** olduğunu öğrenmiştim. yıldız koyma sebebim; entry tahlili ötesinde verdiğini/onun adına verilen linkler, bazı özel siteler, hatta röportajlar var. fakat kendi rumuzlarının/gerçek isimlerinin altına yazılmamış. demekki alalen bilinmesini istemiyorlar.

üstünden 4 gün geçmiş, kimse okumaz bu duyuruyu sanarak yazıyorum.

eksisozluk te araya;

sözlükçülerin siteleri
sözlükçülerin alanları
sözlükçülerin sayfaları

yazın
bulabildiğiniz tüm linkleri araştırın. gördüğünüz her linki. basında sözlük başlığına bakın.
bulursunuz zor değil. hele bir yazar olun, eksibition a resimlerini koyuyolarmış bazısı. o resimleri ezberleyin. sokakta görünce yapışır imza neyin istersiniz.

utorrent

kısaca; bir torrent sitesine üye olup, o siteden indireceğin şeyin(film, müzik, oyun...) dosyasını utorrent programında açacaksın..utorrent de indirecek...detayları üye olduğun siteden öğrenirsin...

(bkz: torrent kullanim kilavuzu)

kimlanbu'nunkini ozellikle oku ;)

torrent insanın kendisine yakışanı giymesidir. geçen utorrent simgesinin yeşilinde bir kıyafet giydim . kahvede utorrent gibi olmuşun dediler. buradan anlıyoruz ki torrent insana yakışıyormuş :D
(bkz: vatandasa sorduk)

geyiği bir kenara bırakırsak

albüm 10 lira
oyun 49 lira
film 15 lira

download cubugunu izlemenin keyfi paha biçilemez. paranın alamayacağı şeyler vardır geri kalan herşey için torrent.

benim önerim vuze'dir. eski adıyla azureus.

daha hızlı indiriyor. kesinlikle.

niye herkes direkt utorrent yazmış ki?

torrent nedir=utorrent demişsiniz.

bkz. yok böyle bişi)

ben de vuze kullanıyorum. çok memnunum.

ha bi de şu var. internetin sınırsız olabilir ama hızını yükselt.

düşük hızla sürünürsün.

al bi rapid üyeliği kafan rahat olsun.

uçmuş. en son
turk erkeginin ben sapik degilim travmasi/#15316760
"götümüze girebilir" gerekçeli ispiyon
olarak silinmiş.

iyi de o çaylak olma sebebimdi ki zaten.

bilginiz yoktur belki diye yazdım onu. ondan sonra silinen herhangi bir entryniz yok yani.

mail adresime de entry yedeklerim gelmiş. bunu yapıyorlar mı ki uçururken?

evet uçmuşsunuz maalesef (yedekleriniz geldiğine göre)

yazdıklarınız mordeve'ninkilere çok benziyordu. sormak kısmet olmamıştı. acep o musunuz? fırsat bulmuşken sorayım.

hadi ya ben hesap kapatınca geliyor sanıyordum. çaylak yapıp, sonra ehe uçurlarım dediler herhalde. neyse gençler aranızda olmak güzeldi. stevemcqueen ya da bir başkası değildim.

hocam çok hard yazıyordun okuyoduk seni ama galiba sınırları aşıyodun yada birilerinin gözüne çok battın

şimdi iki yerden sordum diye burada da paparayı yiyeceğim gibi geliyor. uçarken yedek geldiğini ilk kez duydum, benim şüphelerim birinin hesabımı kapattığı yönündeydi. hala da öyle gibi geliyor.

öyle olsa modlogda görünür

Eskiden direkt uçuruyorlardı. Şimdi modlar kendi aralarında oylama yapıyorlar bildiğim kadarıyla. Geçici bir süre çaylak olup oylama sonucu uçmuş olabilirsin.

bir süredir (birkaç ay oldu) uçurulan yazarlara entrylerini yedekleme fırsatı veriyorlar.

eskiden çok şikayet oluyordu haklı olarak, uçurdunuz tamam ama ben o entrylere çok emek vermiştim, bari entrylerimi yedekleyebilseydim diye.

@ataturkiye'nin yazdığı da doğru. artık birisini uçurmak için modlar oylama yapıyorlar.

ayrıca burası bir yardımlaşma platformu. sözlük değil. size birşey soruldu diye sözlükteki gibi ters ters şeyler yazmanız gerekmiyor.

tepki alacağınızı düşünüyorduysanız ben juliamcnamara'yım diye yazmasaydınız diyeceğim sadece.

julia yım demeden nasıl uçuruldum mu bakar mısınız diyebilirdi ki..

ben de üzüldüm uçtuğuna

ya bi ayar çek, bişiler yap da dön gel bari üstat. yok mu kıyıda köşede bir hesaptır, hesabını verecek bi tanıdıktır falan? (gerçi bunu burada cevaplamak da iş değil ya) bişi değil entryleri de silmişler toptan. üzüldüm gittiğine. kimsin bilmiyorum ama erkek olduğuna kelleyi uzatırım:)) ayrıca dönersen azıcık daha dikkat et de, şu gammazcı şoparların insafına kalma derim nacizane. formata dışına çıkmadan amiyane de olsa diyeceğini rahat diyebiliyorsun sen. selametle, güzeldi yazdıkların...

üstat derken? gammazcı şopar derken? gammazcı şoparların insafı derken?

sözlükte herkesin gammaz olduğunu hatırlatırım. ayrıca insaf aranıyorsa gammazlarda değil entry yi silen, çaylak eden moderatöre bakılabilir.

ama onun dışında en başta format dışı yazan yazarlara bakılabilir.

kusura bakmayın. aylardır juliamcnamara'nın yazdığı birşeyi okumadım. epeydir bişi ispiyonlamadım. modlog'a da bakmadım. yanlış anlaşılmasın. ama böyle yazdıklarınızı okuyunca da dayanamadım.

google webmaster tool aracını kullanarak google la sıcak temasa geçmeniz gerekir.. GoogleBot un sitenizi ziyaret ederek ilgili içeriği görmesi için bazı ayarlamalar yapmanız gerekir.. Ayrıca özgün içerik kullanmalısınız yani copy paste baska yerlerden araklama olmamalı.. site haritanızı yine webmaster tool u kullanarak google a tanıtmalısınız.. Ayrıca sitede google ın görmesi gereken önemli kısımlar özellikle statik grafik ya da flash olmamalı.. Zaten arayüz tasarımının da öncelikli olarak seo düşünülerek yapılması gerekir.. şurayı bi inceleyin derim... (bkz: http://www.google.com.tr/webmasters/tour/tour1.html )

site başlığında, site adresinde (domainde), meta taglarda, site içeriğinde bu kelimelerin geçmesi gerekiyor. üst sıralarda çıkmak için google a para vermek mümkün değil, ancak adwords reklam vereni olursan sponsor bağlantı olarak çıkabilirsin. bi de bu seçeneklerin dışında demişsin ama yine de söylemek istiyorum :) diğer sitelerden üst sırada çıkmak istediğin kelime şeklinde link almanın da etkisi büyük.

bu durumu etkileyen bin türlü olay var. domainin kaç yıldır ve kaç yıllık kayıt olduğu bile etkiliyor. google da seo, search engine optimization diye aratırsan bi çok şey bulabilirsin.

sizin yazdıklarınızı tek tek inceleyip araştıracam ama önce bi sorayım "meta tag" derken?

daha kurulma, işe yeni girişme aşamasındayız. başka sitelerden link almak zamanla olacak neylersiniz.

www.acemiblogcu.com

ama meta taglara güvenme pek.

ben pek bişi bilmiyorum bu konuda. sizin yazdıklarınızı okuyarak bir başlangıç yapıcam.

meta taglere güvenmicem. tamamdır :)

1-2 şey daha ekleyiverem. ilgili kelimelerin sayfadaki yoğunluğu önemli. ilgili kelimelerin sayfadaki yerleri önemli. ilgili kelimelerin kalın, renkli veya font büyüklüğü önemli. <hx></hx> tagları önemli. yerli yabancı çok fazla kaynak bulabilirsin. webmaster forumlarında çok konuşuluyor bu konu. ama kısa zamanda mucize bekleme. ayrıca google da milyonlarca sonucu çıkan kelimelerden umudu kes diyebilirim.

teşekkürler.

mucize beklemiyorum ama iş bu. bir şekilde anahtar kelime aramalarında çıkmak lazım, bir başlangıç yapmak lazım.

sdlkşgjdflgkjdfglş

cevabı kız arkadaşımdan öğrendim. oynuyorsam top olayım.

şunlarmış para kazanma yolları:

1- stadyuma gidip yarışlara katılabilirmişsiniz. kazandığınız her yarış için 30 chip eğer ki bahis oynayıp kazandığınız takdirde yatırdığınız paranın 2 katını kazanabilirmişsiniz..

2- kupa kazanarak 50 chip kazanıyormuşsunuz. awards diye bir sayfa seçeneği varmış. onun sağ altında yazıyormuş hepsi.

3- bundan işte hiçbir şey anlamadım. kendi hayvanın ve arkadaşlarının da saglık, hijyen ve mutlulugunu maksimuma çıkararak para kazanabiliyormuşsunuz.

son olarak da küvet müvet alması için birkaç fırın ekmek yemesi lazım dedi. dkfjgdfhlkdjfghl

gayet anlamsız 3 yol daha varmış. ilk 2 madde mantıklı olduğu için 3.yü kurtarıyor o yüzden bu 2 mantıksızı eklemek yerine yeni bir cevapta yazıyorum.

4- ağaçların arasında gezerken para çıkıyormuş. ne kadar realistik değil mi?

5- top oynatacakmışsınız.

6- arkadaşlarının hayvanını ziyaret edince 20 chip kazanıyormuşsunuz.

bu 3 yolla para kazanmanın mantığını açıklayana 43908754389 chip veriyorlarmış ayrıca..

ek: of duyuru of. senin yüzünden nasıl bilgilerle doldurdum kafamı. lskjgdfljkgh

ek olarak her gün gir. her gün sana daily lottary den para geliyo (hayvanın kumar alışkanlığı var). bazen 500 bazen 50 para geliyo ama ne olur olmaz sen sık sık gir.
ayrca banyo alsan bile temizlenmiş olmuyosun sadece eğleniyo. sabunu kullanmak zorundasın... ben tost makinesi almıştım. ekmek fırlatıyo ama o ekmeği alıp yiyemiyosun. böyle aptal bişey

@dambil; kızı erkeği farketmiyo herkese fena halde alışkanlık yapıo

iyi de arkadaşlar. şimdi her bir ziyarete 20 lira veriyor (günde bir kere)
bu da 20 arkadaşınız olsa günde 400 lira yapar. üç gün gezeceksiniz ki bir küvet etsin. milletin petini yıkamak sevmek 2 lira. ağaçlar arasından da öyle 1-2 lira veriyor ancak. ip atlamak top patlamak da öyle... burada da geriye yalnızca bahis ve yarış kalıyor ama onun da algoritmasını çözemedim. kimin kazanacağı anlaşılmıyor yarışlarda. adamın peti en geriden gelip geçiveriyor...

yani bu sayılan yöntemlerle öyle evlere sahip olunmaz. ama milletin evine barkına bakıyorum. 6 odayı da ağzına kadar eşya ile doldurmuşlar. güller müller. ulan bir demet gül 2000 lira allahsızlar, her odaya konur mu?

Bu sorunun basit bir çözümü var:

Pet Society forumuna gir, relationship requests mi ne öyle bir bölüm var. Aynı durumda olduğunuz kişiler o forumda facebook profillerine link veriyorlar, arkadaş listenize ekleyebiliyorsunuz. 50 kişi ekleyip de hepsini ziyaret etseniz 1000 altın eder günlük.

İşin tadını kaçırır da 100 200 kişi eklerseniz hem arkadaş ziyareti başına kazanılan altın düşüyor, hem facebook hesabınız abuse yüzünden kapanabiliyor -diye duydum.

Allah kurtarsın efem.

hemen diyim; altı odam var (kızcaksın biliyorum). hepsi dayalı döşeli. gün geliyo paramı neye harcasam karar veremiyorum. arkadaşlarımdan biri sık girmiyor. onun hayvanını giydirip kuşatıyorum. fakat evinden çıkıp tekrar girdiğim de tekrar aç bitp harap haline dönmüş oluyor. .ünkü benim bakmamı kabul etmiyor illa sahibi ilgilencek. bende tekrar tekrar sevip okşayıp karnını doyuruyorm.
sonra ağaçlardan; eğer tüm hepsini gezerseniz 8 ile 11 para arası birşey alırsınız. hepsini geziniz efendim. üstelik gezdikten sonra eve gelin. hayvan kirlenmiş ve acıkmış olacak. tekrar onun ihtiyaçlarını giderin ve dışarı çıkın. ağaçarın arasında bulunmayı bekleyen başka paralar olarak (gün içinde bunu defalarca tekararlayın. eve gelip hiç bişey yapmadan dışarı çıksanız da oluyor)
mystery box; efenim, arasıra bunlardan alın ama 50 paralık olanlardan, hani mor olanlar. içinden değerinin çok üstünde kapı, pencere eşya, giysi ıvır zıvır çıkacak. satın aldıktan sonra eve gelin sandığın içinde oluyor. sandıktan çıkartıp üstüne tıklayın hayvan açmalı onu. eğer çıkan şeyi beğenmezseniz satabilirsiniz. 50 paraya aldığınızı 49, 66, 129 paraya satarsanız kar ederseniz. eğer ki 33 paraya satarım derse kalsın kullanın onu. çünkü normalde gidip dükkandan alsanız 100 para filan vermeniz gerekcek yani yine kardasınız.
yarışlar; bahislerin mantığı yok. yarışları kazanmak içinse hayvanınız acıkmış olmasın, yavaş hareket eder. ayrıca hiç düşmememe çalışın. 2-3 kere düştüyseniz mümkün değil kazanma şansınız yok. önünüze çıkan muz kabuklarının üstünden atlamak yerine tıklayın, muzun üzerine tıklayın. bazen altından bir tane para çıkıyor. yarış başına 1-5 para kazanabilirsiniz.
bu kadar bitti. vakit boşluğundan 1-2 ay kastım 250 yarışıda kazandım :)
giyim eşyalarına ödül veriyor ya. boşuna uğraşmayın, harcadığınız para kazandığınız ödülden herzaman için fazladır. arkadaş ziyareti ve oyunlardan para kazanmaya çalışın.
hediye verme bile ödül kazandırıyor. en ucuz şey; elma, armut ve soğan. bunlardan yüzlerce alın. arkadaşlarınıza armağan edin, 50, 100 ve 150 para kazanıyorsunuz. ama en ucuz hediyeyi bile verseniz zararlı çıkıyorsunuz...
hmmm bayaa oynuyomuşum ben bunu :)

benim de bir arkadaşım oynuyor. (bkz: bir arkadaşım ekolü)

ayrıca o arkadaşım diyor ki, böyle ağaçların arasında dolaşmakla toplanacak üç beş kuruşla banyo küveti filan alınmaz.

bunun illegal ve de legal yolları var.

kediler affedersin ipne oluyorlar. hiç boşa tırmalama aletine, yaşam alanına para verme. yine daha hoşuna giden yerleri tırmalayacak, yine hoşuna giden yerde uyuyacak. ben de kedime yatak yeri yaptım mis gibi, çok az onun içinde yattı. hep kendi sevdiği yere (salondaki üçlü koltuğun sağ tarafı) çıkıp uyumayı tercih etti. pes ettik, tüyü dökülmesin diye oraya örtü serdik, hep orada yattı.

yazlıktayken en çok tırmaladığı ağaçtan (begonvil) kütük getirdik, ankara'da yüzüne bakmadı. tırmalama aleti aldık yüzüne bakmadı. hep koltukları tırmaladı. koltukların kumaşunu değiştirdik, seviyo diye çıkan kumaşla kaplanmış özel tahta yaptırttık, onu da tırmalamadı. gitti koltuğun yeni kumaşını tırmaladı. kızarak bağırarak koltuk tırmamalaması gerektiğini öğrettik, bu sefer balkondaki süpürgeri parçalamaya başladı. bıraktık artık. süpürgeyi tırmaladı kalan ömründe.

erenköy'deki carrefour'un içinde bir pet shop var, orada vardı sanırım bu tip ürünler.
bir de kedilerin hep alıştıkları yerleri tırmaladıkları doğru ama sanırım bir sprey var piyasada ve onu sıktığınız yere yönelebiliyor kedi, onu da bir sorun bence.

fiyat olarak en ucuzunu eminönünde mısır çarşısının yanında bulunan petshoplarda bulabilirsin. içlere doğru bir petshop vardı şimdi unuttum adını. birkaç yere sormadan almayın. pazarlık yapın. gayet güzel şeyler var. bu tırmalama tahtası en son 15 ytl ydi sanırım.

ek:hatta mamaları da en uygun oradan alırsınız. bütün iyi mamalar mevcut. diğer petshoplara göre eminönündekiler 10,15 ytl daha ucuz. hatta birkaç kere alışveriş yaparsanız, kendinizi tanıtırsanız 20 ytl ye varabiliyor bu indirimler. piyasa da 15 ytl olan aynı marka olan kristal kedi buralarda yarı fiyatına. son olarak pazarlık yapın :).

bende var bu tırmalama şeyinden, profilodan veya yanındaki büyük petshop'tan almıştım..
bu arada alışmazsa falan bende o kedi spreyinden de var, gelip sıkabilirim üstüne..etkisi var mı bilmiyorum ama o spreyden sıkıp, bi de başka yeri tırmaladığında kızdığımda kedi alışmıştı tırmalama tahtasına, hala başka bi yeri tırmalamaz..

bu kedi oyuncakları ve tırmalama tahtaları hakkında tecrübem şudur ki, bazı oyuncakları kediler çok seviyor, deli gibi oynuyorlar ama bazılarını hiç sevmiyor. bunun sebebini çözemedim.

tırmalama tahtası da hiç oynamıyor gibi yapsa da bakıyorsun gelmiş tırmalıyor.

şans işi yani. çok para verip de beğenmedi haspa derseni bu yazdıklarımızı hatırlayın.

diy konsepti ilgini çekerse kendin yap derim. çok zevklidir.

Merhaba ,

Bahsi geçen siteden ben alışveriş yapıyorum. Bir o kadar kargo vermeniz gerekmiyor. Çok ekonomik fiyata taşıma yaptırıyolar. Koca 1 metrelik akvaryumu 10 tl ye taşıdıklarına göre sanırım sizin istediğiniz ürünü daha hesaplıya taşırlar. Bi de eğer alacağınız 150 TL üzerini geçiyorsa zaten ücretsiz gönderiyolar. denemenizi tavsiye ederim. Saygılar....
Halil İbrahim

Surdan baslayip:
en.wikipedia.org

See also kismindaki:
ignosticism (ignostisizm)
antitheism (antiteizm)
agnosticism (agnostisizm)
Secular humanism
Secularity
Skepticism (skeptisizm)

gibi kavramlardan devam edebilirsin...

niçin kendinizi bir çerçeveye sokmak, bir -izm'e dahil etmek istiyorsunuz ki? illa bir dine, bir topluluğa ait olmanız mı gerekli?

tarif ettiğiniz şeyler çoğu new age-yeni çağ öğretisinde vardır, hatta temelidir. bu öğretilerle ilgili birşeyler okuduğunuzda aaa bu benim lan diyeceksiniz.

bu öğretiler bazen din olarak adlandırılırlar ama aslında din denilemez.

paganizm'e de bir bakabilirsin ama evet illa bi -izm'e girmek zorunda değilsin dediğin gibi, ama insan içten içe de merak ediyor :d

yukarda mesela agnostisizm, septisizm bir din gibi olmaktan çok bir düşünce akımı gibi. gerçi bütün dinler de bi yerde düşünce akımı gibi düşünebiliriz ama. mesela paganizm doğanın tanrıyla özdeş olduğunu düşünebiliyor diyebiliriz kısaca ama orda tanrı ve tanrıça da vardır. ama septisizm'i düşünürsen her şeye kuşkuyla yaklaşmaktır. ne tanrı ne inanç bunlarla ilgili bişey yoktur yanılmıyorsam.yani bişey yoktur derken bunlara diğer şeylerden farklı yaklaşmaz septikler, onlara karşı da diğer her şeye olduğu gibi aynı şekilde kuşkucu yaklaşırlar. ama okumak lazım tabi bunları şimdi yanlış bilgi mi verdim diye kuşkulanıyorum mesela :)

ama illa net bir -izm, -ist istiyorum dersen ben de panteist diyesim var senin için derim. hatta septik panteist :)

ya sen şimdi öyle yazmışsın ki biraz ondan var bundan var ve bunların bir kısmı başka bir kısmıyla çelişiyor. bunların hepsini kapsayan bir izm bulamazsın. senin kuşkucu yönün biraz daha ağır gibi. bu yüzden septisizm.


ayrıca ateist örneğine de katılmak mümkün değil. çeşitli kavramlarla kafayı iyice bulandırmamak adına belli bir görüşü savunanlar genelleniyor kahve sohbetinde. mezhepler gibi düşün. sünni'si de müslüman alevi'si de.

(bkz: p shadowizm)

gâvur musun lan sen???**

efendim bu cevap olayının pek sevilmediğinin farkındayım ama yapıcam evet..

@ermanen; gönderdiğin linkden izmleri incelemeye başladım teşekkürler..

@mea maxima culpa; size zaten mesaj attım.. ama daha aura nedir çakra nedir onu bilmezken pek çakralarınızı açmaya gelebilceğimi sanmıyorum..

@tepedeki psychedelic adam; size de mesaj atmıştım zaten.. septik panteisti tuttum =)) hem bana çok uzak da değil.. ne olduğumu bulana kadar biri sorarsa böyle birşey olduğumu söyler daha çok kafa karıştırabilirim artık nihaha..

@emrag; hmm benim örnek kötü oldu sanırım ama olsun o mühim değil.. bende öyle septik bir hava sezdim ama belki düşüncelerim daha çok ham diye de olabilir.. yine de zaten ben şu halini merak ediyodum.. septik fikirlerde olabilirim sanırım.. yani çok da atmamışım.. onu da araştırayım..

@stephenie; evet kalıba sokmak değil de belki soranlara iki saat kendimi anlatmak istemiyorum içten içe.. bu olabilir.. apatheism için sözlükte pek bir şey yazılmasa da onu da araştırayım..

@mrtksn; sağol iyiyim, mrtksn cevap verir mi diye merak etmiştim.. aslında bi de want2die'ı bekliyorum ama bakalım..
toplaşma olayını kavradım saol.. ama yine de bana pek uymuyor diyeyim.. neden bilmiyorum.. şu anlık öyle.. uymuyor..
mrtksnizm hoşmuş aslında.. sadece tavana bakıyosunuz ha?.. hmm.. kızlar da gelio mu =P

@sui; evet sonunda ona varıcam sanırım.. bende cemiyetimle çarşambaları bi buçuk saat feybukdan çetleşerek ibadet yaparız.. hem günler karışmasın şimdi..

@desdinova; ahaha süperdi.. ah bi bilsem ne olduğumu..