toma vardır. dikkatli bak etrafa.

www.iski.gov.tr

normalde bu adresten takip edebilirsiniz ama şimdi ulaşılamıyor. daha sonra yeniden deneyin.

İSKİ demiş ki:
Arıza Tarihi : 26.07.2013 10:23:00
Arıza Yeri : BEŞİKTAŞ
Arıza Sebebi : ANA İSALE HATTINDA BORU PATLAĞI
Etkilenen Yerler : BEBEK MAH
KURUÇEŞME MAH
TÜRKALİ MAH
VİŞNEZADE MAH
ARNAVUTKÖY MAH
ORTAKÖY MAH
CİHANNUMA MAH
Açıklama : Çalışmanın tahmini olarak 26.07.2013 tarihinde saat 14:23 civarı bitirilmesi öngörülmektedir

185'i arayip menuden kesintiyle ilgili bilgi alma menusune girildiginde 13:00 gibi su verilmesi planlandigini soyluyor.

ataşehirdeyiz ne alaka bilmiyom ama burada da su yok la :(

az önce Beşiktaş belediyesi facebookta paylaştı.

akşam 17:00 de gelir sular diyor.

www.facebook.com

Beşiktaş'ta sular geldi. En azından Uğur Dershanesi'nin arka taraflarındayım ve burada var.

kahvaltıcılar sokağında da geldi biraz önce.

burda da akıyor :) ortaköy

ilk iki yıl mutlaka yaptırılmalı.

onun dışında kediler evden çıkmıyorsa gerek yok. ben kaç senedir yaptırmıyorum.

benim kedim 9 yaşında. sadece ilk yıl yaptırdım aşılarını. evden hiç çıkmıyor diye yıllardır yaptırmıyorum.

Ben de Almanya'da aşı yerine düzenli takip ettiklerini okuduktan sonra ilk aşılardan sonrasında sadece takip ettim. Diğer aşıları yaptırmadım. Tabii benimki de evden çıkmıyordu.

ben insanda kist oluşturan toksoplazma için yaptırıyorum sadece. onu da pek düzenli yaptıramıyorum.

kulağına küpe olsun, idefix banka gibi mübarek bekleme sırası arttıkça artıyor telefonda. bu sebeple kitapyurdu.com'dan alışveriş yapıyorum. son 4 gönderimi 3 gün bile geciktirmediler, 48 saat altında teslimat yapıyorlar.

İdefix mi allah kurtarsın diyorum artık.

Idefix artık eski idefix değil, 1 aydır sipariş bekleyen biri vardı dün burda.

:( benim de 1 haftaya yaklaştı ses seda yok.

normalde 2-3 günde gelirdi siparişlerim. offfff

saycaksan benden baslayabilirsin.

meleba

Melaba benim lafım!

yaz beni de yaz

ben güney afrika-johannesburg saati ile katılıyorum yarışmaya :)

hoppp

Hellö

melaba

napcan?

beni de yaz beni de!

[herhangi bir arkadas] +1

naber panpa nasılsın aşkısı :D hoopp hooppp kop bakalım... allahım enerji patlaması yaşıyorum galiba... :D

aa ermanen. panpa naber?

ben birkaç kere baktım.

kimler varmış diye :)

yoo

merhabalar

07:30 kalkacağım daha yatmadım, off...

bunu bir de ramazandan sonra yapsana delikanlı !!

:D

qanqa nber!!

yettim!

İzmitten selamlar :)

(271 - 21)

sabah şerifleriniz hayırlı olsun.

Ona nerden bakıyonuz la

Uyuyun siz uyuyu

332-24

Uyudum vallahi.

ehliyet sigorta ve ruhsat için gerekli masraf ve evraklarla ilgili,

www.turing.org.tr

edit: ingilizce bilseniz yeter.

8000 az gelebilir. ama ne yapacağınıza nerede konaklayacagınıza ve ne yiyeceğinize baglı

sıkıcı olmaz mükemmel olur.

gezgin suser bilmem ama bu duyurudan sonra beni de yanına al pampa diyen suser çok olur.

:)

turkiye'den cikis yaparak kisminda diretmezseniz daha mumkun.. her turlu mumkun tabi de turk plaka problem cikartir caninizi sikarlar diye tahmin ediyorum turk pasaportu ve ehliyetine verilen degeri gordukten sonra plakanin cok farkli olacagini sanmiyorum.

sozlukte avrupa'yla avrupa turu seyahati vs. tarzi bir baslikta yazmisti bir suser almanya'dan 2. el bir araba alip onla yapmislar sanirim :) o secenegi de bir degerlendirin

vurabiliyor.
artık yüksek lisans yapmadan da doktoraya başvuruluyor...

teoride evet. pratikte hayır.

www.resmigazete.gov.tr
eğer 06.02.2013 tarihinden önce kayıtlı bir tezsiz yüksek lisans öğrencisi isen bu seni etkilemiyor. Ancak bu dönem tezsiz yüksek lisansa başlarım mezun olur doktora yaparım, hayal !
lisans derecesi ile yüksek lisans oldukça zor ve şartları ağırdır. genelde min 3/4 ortalama istenir. ALES >85 gibi. üniversiteye göre şartlar biraz sertleşir.

(bkz: bütünleşik doktora)

teoride mümkünse de pratikte zor dedikleri gibi.

hocalar doktora giriş sınavında seni pek ciddiye almazlar. diğer öğrencilere göre işin çok zor olur.

en son yayınlanan yüksek lisans yönetmeliğinden sonra tezsiz yüksek lisans a başlayanlar doktoraya geçiş hakkına sahip değiller.

şayet tezsiz yüksek lisans ile başlayıp tezli yüksek lisans için gereken koşulları sağlayıp tezliye geçtiğiniz takdirde doktoraya geçebilirsiniz.

kesilecek kadar da olmuş maşallah.
bayramda evde olacak olsam bırakın ben bakayım diyeceğim.
umarım bulursunuz.

aynen,biz de göztepe'deyiz.
veterinerle görüştük,bi iki veteriner önerdi,gittim konuştum ama
sonucta kafeste kalıyorlar,içime sinmedi.

-kartal'da ofisimize yakın,komşu bir veteriner var.o evinde bakmayı önerdi.

-bir de kısa süreli bakmıyor kendisi (2 hafta fln en az) ama büyükada'da pansiyon hizmeti veren Betül hanım var,bostancı'dan almaya geliyor.
www.pisipalas.net
günlük 30 tl demişti,ban fazla geldiğinden kabul edemedim ama gayet rahat gözüküyor kedi için.

evde kalsın. birisi 2-3 günde bir gidip mamasını suyunu deniştirsin.

Çözüldü :)

hiç düşünmeden iyi bir kreş.

paraya okadar onem vermezdım. 1. iş daha iyi gıbıme geldı.
inanın o 2 gün tatıl bile bu stresli yaşamımızda okadar iyi gelıyor ki.
heleki evli ve cocugunuz varken kesinlikle 1.iş

İyi bir kreş+1 diyorum ben de bu sıcak ülkeler çekilir çile değil. O parayı 4 yılda kazanın 2 yılda kazanmaktansa yeter ki ömrünüz orda gitmesin.

yatırım bankacılığı gibi kaymaklı ama bi o kadar yorucu bir işten geçen ay istifa etmiş ve güney sahillerinde kendi işini kurmaya karar vermiş biri olarak rahat hayatı tavsiye ederim. kendine ve sevdiklerine zaman ayıramayınca ve tüm hayatın işten ibaret olunca insanın köleleşmiş zombiden farkı kalmıyor.

bahsettiğiniz yüksek maaşlı iş arap emirliklerinde anladığım kadarıyla, orada da iş görüşmesine davet edilmiş ve oranın yaşamını araştırmış biri olarak pek mutluluk vaadeden bir hayat yaşanacağını düşünmüyorum o coğrafyada. etrafta pek çok expat olsa da pek alışılabilecek bir kültürleri yok gibi geldi bana bir türk için. hayırlısını dilerim sizin için..

esinlikle ilk tercih. bugününü eşin ve oğlunla en keyifli şekilde geçir, kazandığın parayı güzelce harcayacak vaktin olsun.

bırakmıyorum kedilerimi. evde kendi kendilerine oturuyorlar.

kedi ev hayvanıdır. evinden çıkınca bunalım geçirir.

kedimi bırakabiliyor olsam bu kadar soruyla gelmezdim zaten buraya. bırakmak zorunda kalıyorum. çok çok zor durumda olmadan böyle bir şey yapmayı aklımdan bile geçirmedim. sadece şu halde ne yapabilirim bir çözüm arıyorum. emin olun her hastalandığında başında sabahladığım hayvanı bir yere/birilerine bırakmak çok zor geliyor.

biz 1 hafta süreyle veterinerimize bırakmıştık. pansiyon değil ama bi odada kafeslerde geçici süreyle pansiyon gibi bakıyorlardı bu durumdaki ve sahiplenmeyi bekleyen kedilere.

dürüst olmak gerekirse dönüşte onu aldığımızda biraz kafası bozuktu. bi süre bizden kaçmıştı. kendini bile temizlememişti, tüyleri kirliydi -bulunduğu yer temiz bi yerdi de napmışsa kirliydi- güvenilir bi yere bırakmıştık, köpekler falan da ayrı yerdeydi ama bize küsmüştü bikaç saat yüzümüze bakmamıştı.

şimdi olsa bırakamam heralde yine, gerçi şu an bi kedim yok. kedi bakan tanıdığınız, akrabanız, arkadaşınız yok mu? -biliyorum düşünmüşsündür ama belki baktığını bilmediğiniz bi arkadaşınız vardır?-

edit: kedi evi mi bi yer vardı, seneler önce görmüştüm adını hatırlayamıyorum. istanbul'daydı. acaip güzel bi yerdi oyun alanları vardı kedilerin ve kafeste kalmıyolardı. iyice bi araştırsanız böyle yerler bulabilirsiniz belki. bu arada işletme değildi, gönüllü bi kadın ilgileniyodu kedilerle.

köpek sahibini kedi yaşadığı yeri benimser. bundan dolayı evde kalması daha uygun ama mama sorunu var tabi, onun içinde samimi komşu lazım arada bi suyunu mamasını vermesi için. ama çok uzun süre kalmayacaksan eğer dışarıda, suyu mamayı bol bol ver idare eder. ben 10 kiloluk mamayı döküp gitmiştim bi defa.

1 haftayi gecmeyecek bir sureyse evde birakabilirisniz. cok guvendiginiz bir arkadasiniza da evin anahtarini verin. arada gelip baksin oyun oynasin falan. biz 5 gun birakmistik arada bir arkadas gelip bakiyordu. geldigimizde cok darladigi belli oluyordu ama en azindan evde olmaktan mutluydu. (disari cikmaktan, baska evde olmaktan hic haz almayan bir hayvandan bahsediyorum mecbur birakmistim :(

malesef yok. benim yakın arkadaşlarımın hepsi şehir dışında olacak. erkek arkadaşım da çıkmak zorunda kalınca tamamen yalnız kaldı kedi.

komşularım da kedimi apartmandan attırmak için uğraşan bir avuç ibneden başka bir şey değil.
not: evde brakılamayacak kadar uzun süre. tek başına kalamaz o kadar.

4-5 gün ferah ferah kalır kedi.

geçen sene benim komşu kedilerime bakmayı unutmuş 10 gün kaldılar 5 günlük yemekle. ölmedi benimkiler aç bilaç.

zaten evde kimse yoksa kedi keyifsiz oluyor ve az yemek yiyor. bunu deneyimledim.

havuz brokoli mısır içine biraz da kekik ek.

Brokoli çok güzel olur havuçla birlikte..

fırında yapacaksınız değil mi?
patlıcan kabak patates ve havucun üstüne çok az zeytinyağı gezdirip nane-pulbiberle harmanlarsanız efsane oluyor

aslında fırında değil de, uzun ince şeritler halinde tavada yapmayı düşünüyordum. az zeytinyağı gezdirerek. (zaten porsiyonum da az olacak)

ama fırında da yaparım yani sıkıntı yok.

çok az zeytinyağı sürüp (mutfak fırçasıyla), patlıcanları alüminyum folyaya sarıp fırına sür. inanılmaz güzel oluyor. aynı şekilde patates de. istersen patatesleri ikiye bölüp, aralarına birer diş sarımsak, kekik, pul biberle de çeşni de yapabilirisn. bir nevi kumpir.

havuç yanına en çok kabak ve patates yakışır. bu mevsim de zor artık ama bulursan brokoli. yassı fasulyeler de olur, uzun şeritler halinde uzunlamasına ikiye bölüp.

ayrıca çok pahalı ama kuşkonmaz da lezzetli ve sağlıklı olur.

havuç, brokoli, karnıbahar, kırmızı biber

büyük sarı ve kırmızı biberler var, onların da ızgarası güzel olur. biraz da patates koyabilirsin, değişik bir tat gelir.

restorantlarda ızgara sebzeye yeşil fasulye konuşduğunu gördüm. güzel oluyor.

Gülten dayıoğlu'nun kitaplarını ben çok secersin küçükken. Gezi kitapları falan da var ama romanları muhteşmdi.

şeker portakalı

Harry Potter Serisi.

12 yaşındaki kız yeğenim harıl harıl harry potter okuyor. 3. ya da 4. ciltte.

evet, ben de üzgünüm. ama yapılacak bir şey yok.

bizim zamanında severek okuduğumuz şeyleri okumuyorlar ne yazık ki :/

roman diyorsan, the dispossessed, sophie's world falan. hatta sonra da verin eline republic, politics diye hepsini okutun mis gibi.

dispossessed ağır gelir 12 yaşındaki çocuğa

benim yeğen geçenlerde a wizard of earthsea'ı okuyordu. şimdi hatırladım.

the dispossessed agir gelir tabi ama olsun. devletin super bir sey olmadigini kucukken ogrensinler. pek alternatifi yok ne yazik ki. buyuyunce tekrar okumasi gerekir tabi, zarari yok.

evet tekrar aklıma geldi

neil gaiman'dan coraline ve graveyard book olabilir.

harry potter'a tam başlama yaşı. hiçbir ergenin o dünyadan mahrum kalmasını istemem.

catcher in the rye, perks of being wallflower ve john green'in kitapları abd'deki yaşıtları arasında pek popüler. hafiften ursula le guin'e de başlayabilir bence.

Çavdar Tarlasında çocuklar

biraz başka şeylerle ilgilen, spor yap.

not: spor yapıyorum haftada 3 gün kick boks antrenmanım var. Geneldd evde oturuyorum yatıp telefonla nette geziyorum. Başka yaptığım bişey yok. Ayrıca ders konusunda azimli ve hırslı değilim.

sık kendini konsantre ol.çalışmazsan pişman olabilirsin.

Buraya soruyorsan o iş olmaz. Ben de aynıydım oradan biliyorum. Olmuyor o iş.

"özgüven" i birleşik yaz.

çalışma yerini değiştir. bilgisayarın olmadığı bir yere git, cep telefonunu bir süreliğine evde bırak. ciddi bir program yap.

bir kütüphane ya da sakin bir kafe gibi bir yer bul.

ciddi ciddi masaiye gidiyormuş gibi sabah belli bir saatte git, öğlen mola ver. falan filan.

sporunu da bırakma. ikinci kere yazıyorum :)

Hedeflediğin üniversitenin fotoğraflarına bak, bölümle ilgili bi şeyler oku.

Sonra dön hedeflediğin yerin kaç netle öğrenci aldığına bak. Napman lazım onu hesapla. Dersaneye gidiceksen dersane araştır.

Bence bunlar seni gaza getirir. Çalışmadan duramazsın.

hepinize teşekkürler az çok fikir tazeliği oluştu kafamda.

plan yap saat saat ne çalışacağına dair. realistik planlar olsun tabi, başka aktiviteleri de kat planına sadece derse odaklanma. bu işe ayak uydurursan rahat edersin. sonra koyver gitsin:)

telefonla ara, sor. seni senden iyi kimse anlatamaz.

okulu bırakman son af yasasından sonra ise sorun yok.

ben günde 2-3 saat uyuyarak 20 günde tezi yazdım. düzeltmeyle falan filan 1 ay sürmedi. ciddi manada kasarsan yapabilirsin

her sey belli olduktan sonra bir haftada yazilamayacak tez yoktur. gunde 20 saat calisarak tabi ama olsun. sen gunde 5 saat calis. dogru oranti olmuyor yalniz. yogun calisinca verim artiyor enteresan sekilde. neyse gunde bes saatle 1.5 ayda biter bence garanti.

iktisat ozelinde cevap vereyim kendi alanim oldugundan. elinde literature review namina bir seyler varsa, ispatlari falan yaptiktan sonra bir gunluk is yazmasi.

master tezimi 3 haftada yazdım.

ama herşeyi hazırdı. planı hazır, okunacak birincil kaynaklar okunmuş filan.

1 çok eğlenceli, iyi bir dost, yanlızlığa birebir, köpek, sokakta buldum aldım, 5 senedir bakıyorum.

2- gözlerimi açar açmaz evde kedi vardı, hep bu kediler falan oldu 7 8 yaşına kadar. ondan sonra köpeklere merak saldım zaten, hayvan sevgisiyle tanışmamın kötü bir yanını görmedim, çocukluğumda falan kediden köpekten hasta olmadım hiç.

1- evcil hayvanla birlikte yaşamak insanı psikolojik, sosyal, duygusal vs. anlamlarda değiştiren bir şey.
empati yapmayı, size muhtaç olan bir canlıyı besleyip yaşatmayı, kendinizden farklı bir canlıyla iletişim kurmayı öğreniyor, dolayısıyla insanlarla olan iletişiminizi ve gözlem yeteneğinizi de geliştiriyorsunuz.

doğaya ve çevrenize bakış açınız değişiyor, saygı duyuyorsunuz.

eğer ihtiyaç halinde olan bir hayvanı sahiplendiyseniz manevi tatmininiz ve ona verdiğiniz güven duygusu, sağladığınız şartlarla iç huzurunuz artıyor.

bunların da dışında, zor olabildiği kadar eğlenceli bir şey.

1 köpeğim, 8 kedim var. 6'ydı, 8 oldu bir süre önce.

çocukluğumdan beri köpek istiyordum.
ben 13-14 yaşındayken köpeğim evimize geldi, şimdi 15 yaşında.
birlikte büyüdük diyebilirim.
onunla geçen süre içinde kedileri de tanıdım, çok da sevdim.
kedilerimin hepsi sokaktan ve hepsinin bir tür hastalığı vardı, o yüzden sahiplendik.

hayvanları kendimden ya da herhangi bir insandan farklı görmüyorum.
insanları hayvanlardan üstün de görmüyorum.
yani hayvanların içinde büyüdüğüm için çok mutluyum ve çocuğum da kesinlikle en azından bir köpekle büyüsün istiyorum.

annemin köpeğimizden sonra başka biri olduğunu söyleyebilirim.
"normal"leşti yani.

2- kesinlikle sahiplenmeli. annemin psikologunun tavsiyesi üzerine (annemin takıntılı davranışları için tavsiye etmişti. aşırı titizlik, düzen manyaklığı vs.) bir köpeğim oldu.

kedilerin davranışları çok kestirilemeyebiliyor.
o yüzden bebek-çok küçük çocuk için belki uygun olmazlar.
ama bebekliğinden itibaren bir köpekle birlikte büyütebilirsiniz.
önce saydığım maddelerin hepsi burada da geçerli.

duyarlı, sevmeyi bilen, sorumluluk sahibi, empati-gözlem yapabilen, başkalarına ve kendinden daha farklı olanlara saygılı, genel olarak daha yapıcı ve daha yumuşak mizaçlı bir birey yetiştirmenin en iyi ve sağlıklı yolu bence.

ayrıca bir tür kardeşlik duygusunu da geliştirebilir bir nebze de olsa.
çünkü size hayatınızın her döneminde, her olayında eşlik ediyor.

bir çocuk için belki de en gerekli şey bir köpekle/kediyle büyümek bana göre.

ben can yoldaşı, hayat arkadaşı, ailenin bir bireyi olarak adlandırıyorum kedilerimi.

kedi bakacağına çocuk yap, çocuk yapamadığın için mi kedi bakıyorsun gibi sözlere hepsinin yeri ayrı. ne kedi çocuk yerini tutabilir, ne de çocuk kedinin diye cevap verebilirim.

kedilerle aynı evde yaşamak bambaşka bir deneyim. hiç uzaktan göründüğü gibi değil. inanılmaz bir karşılıksız sevgi gösteriyorlar. size çok düşkünler.

hiç öğretmediğiniz halde eve geldiğinizde kapıda sizi bekliyor, öpücük veriyorlar.

kedinin çocuk üzerinde olumsuz etkisi olacağını sanmıyorum. her yaşta olabilir.

çocuklarına kedi ve köpeklerden korkmayı, kaçmayı öğretenlerden, evde beslenmez diyenlerden hoşlanmıyorum.

şunuda çok gördüm, çok köpek bakılan bir sitede yaşıyorum, bu sahiplerin arasında sadece kendi köpeklerini seven, diğerlerinden nefret eden tiplerde var, bu olayı çözemedim nedense, mesela ben bütün hayvanları severim kedileri köpekleri, burada gezmeye çıkınca mesela bir sürü köpek gelir etrafıma onlarla oynarım ederim de, ne alaka bu sade kendi hayvanını sevip ötekilerden nefret etmek falan...

@buhebu:

hayvanat bahçelerine hapsedilen hayvanlarla köpekleri bir tutmak cahilliktir.
köpeklerin evrimsel gelişimiyle ve sosyal zekalarıyla ilgili araştırma yapmanızı öneririm.

köpek ormanda, bozkırda bulunan ve insanların zorla evlere hapsettiği bir hayvan değildir.
köpek, insanla birlikte gelişmiş ve insanla yaşamak üzere evrilmiştir ve o yüzden köpeğe "insanoğlunun en iyi dostu" denir.

insansız köpekler sizin sandığınızın aksine mutsuzdur.
bunu afrika düzlüklerinde yaşayan kaplanla karşılaştırmanızı nasıl bir mantığa oturttuğunuzu bilemiyorum.


köylerde serbest bırakılan köpeklerin tecavüze uğrama, ateşli silahla vurulma, bilinçsiz çocuklarca işkenceye uğrama gibi şeylerden çektikten sonra bizim tarafımızdan veterinerlere taşındığını söylemeye gerek var mı bilmiyorum.
ki türkiye şartlarında özellikle anadolu köylerinde yaşayan köpeklerin çok büyük çoğunluğunun hali içler acısıdır.

sanki çok medeni ve çok bilinçli bir hayvan besleme şekliymiş gibi yansıtmanın anlamı yok.
koyun, sığır mı bu ortalıkta dolaşsın?

hangi köpek soğukta-sıcakta, aç susuz, itilip kakılarak yaşayarak mutlu olabilir?
"evcil hayvan" kavramından haberiniz yok mu?

önüne mama koyduğunuz bir köpek bile 1-2 kereden sonra gece gelip sizin apartmanınızın önünde yatmaya başlar.
yani istediğinde gider, istediğinde gelir diye bir şey yok.
köpek, insanının yanında yaşamak ister.

insanla birlikte barınıp, insanla birlikte savaşıp, insanla birlikte beslenmiştir.
bu yüzden köpek sürekli insanladır ve insanla olmak ister.

@buhebu:

maalesef her köy sizinki gibi değil.

yine de bakış açınızı mantıklı bulmuyorum, kusura bakmayın.

1. yasattigi duygu annelik duygusu ile ayni sanirim ondan
2. kopekler cocuklarin egitiminde cok onemli bir yere sahip. avrupa'da ebeveynler daha cocuk dogmadan kopek sahibi oluyorlar.

1- Kötülük denen şeyden haberi olmayan masum ve de hayatı boyunca masum kalacak bir canlıyla yaşamınızı paylaşıyorsunuz. İnsana inanılmaz huzur veriyor. Çocuk bile anne babasından veya çevresinden kötülük yapmayı öğreniyor ama hayvan öyle değil. Doğasında yok. Tertemiz.

2- Aile kendisi de hayvan seviyor ve beslemek istiyorsa bence sıkıntı yok ama evcil hayvan dediğimiz mal olmadığı için hediye olarak "çocuk oyalansın" diye alınacak bir şey değil. Ama aile zaten hayvan besliyorsa bence çok güzel bir şey.

1) hayvan asla satın almam diye düşünüyorum. barınaktan yada sokaktan açlıktan yada arabalar vs yüzünden ölecek bi canlıyı beslemek ve gözlerinizin önünde büyüdüğünü görmek harika bi duygu. ay işedi üü temizleyemem üf pire eşyalara gelirmi tipindeki insanlar hayvan besleyemez bence.
2) hayvan sevgisi kesinlikle aşılanmalı ki vicdanlı biri olsun yaş farketmez bence kist hastalık falan faso fiso! araştırın 3 ayda bir tablet verirseniz yada parazit aşısı yaptırırsanız saçtan bi farkı yok tüyün. içiniz bu konuda rahat olsun.
saygılar :)

veterinere götürseniz. kurt filan diyorsunuz. parazit aşısı yapsın. tehlikeli böyle şeyler.

ya eski kedimin aşıları tamdı ama. gurluyo şimdi küçük kedi o yatarken yanına gitmeye çalışınca.

ic parazit icin asilari tam olsada boyle bir durumda parazit ilaci kullanmaniz gerekir her iki kedi icinde. acilen veterinere goturun iki kediyi de.

@65 derece bahsettiğiniz ilaç iç parazit ilacı mı? Hap mı aşı mı? Of yarın da pazar napıcam bilmiyorum:(

kediler ancak birkaç ayda birbirlerine alışır, o sorun değil.
yalnız eski kedinizde kesinlikle bir sağlık sorunu var.
kedilerin mama yememeleri ve iştahsız olmaları ciddi hastalık/sorun belirtisidir.

hasta olduğu için diğerine normalde vereceğinden daha fazla tepki de verebilir, kediler hastayken çok hırçınlaşırlar.

ikisini de mutlaka veterinere götürün, küçüğe de bir şey bulaşmış olabilir.

onun dışında; ikisi de iyileştikten sonra birlikte oyun oynatmak, mama yedirmek (önce eskisinin önüne koyacaksınız) gibi şeyler yapıp sosyal alışkanlıklarını geliştirirsiniz, birbirlerine daha kolay alışırlar.
ikisinin de tırnaklarını düzenli olarak kesin, gerekirse birkaç kere birbirlerine girsinler, o normal.
sonra alışırlar.

eski kedinin her türlü aşısı tam mıydı? yeni gelen dışarıdan bir hastalık taşımış olabilir. bazı yerlerde haftasonu da açık olan veterinerler oluyor hangi şehirdesiniz?

@alice practice 1 yaşına kadar olan tüm aşıları yapılmıştı. 2 yaşına kadar aşısı oluyo mu kedilerin? Veteriner tenizol denen bi hap verdi.

arkadaşlar eski kedim birden gurultular (ıııı şeklinde) çıkarmaya başladı. kafesinden çıkarıyoruz kafesine girmek istiyo. sesi soluğu çok kısık çıkıyo. annem sanki daha fazla tüyünün döküldüğünü söyledi. bugün de pazar of. ordudayız biz. civarda pazar günü açık olan bi veteriner bilen var mı?

bişey anlmazsın dizimag dan izle işte teker.

son sezonun ilk bölümü kısa özeti veriyor.

wikipedia da kısa özetler oluyor ama yeter mi bilmem.

Tek kedi Daha az tüy döker. İki kedi muhtelif zamanlarda tepişip düy dökme konusuna katkıda bulunuyor, şahsi tecrübelerimden. Yola çıkarak yazıyorum. Hem tek hem de iki kedi besledim.

evi temizleme sıklığı ne oluyor peki tek kediyle yaşarken?

Yanlış anlamayın da şimdiden kılını tüyünü dert ediyorsanız kedi falan almayın. Tek kediler mutsuz oluyor üstelik.

benim evde hem kedi hem bebek var her sabah evi süpürüp siliyorum ama 3 gün de bir süpürmek yeterlidir tabii kedinin cinsi önemli.

kedisine göre değişir, kısa tüylü kediler var. onlardan alabilirsiniz.

ayrıca tüylerini fırçalarsanız tüy dökülmesi azalır.

ben artık tüylere iyice alıştım. laf eden olursa iki kedinin yaşadığı evde kedi tüyü olur, köpek tüyü mü olacaktı diyorum :P

kedilerin tüy boyu da önemli, kısa tüylü benim kedim yalnızken 1 haftada anca tüyler görünür hale geliyodu koltukta yerde, şimdi 2 tane kısa tüylü kediler, 3-4 günde bir süpürüp koltukların üzerini bantla falan almak gerekiyor.
abimin kedisi uzun tüylü, incecik pamuk gibi tüyleri var, evi sabah süpür paspasla, kediyi tara, yine de akşama evde yumak yumak tüyler uçuşur.bizim kısa kalın tüylü kedilerin tüyü gibi konduğu yerde de durmuyor o tüyler uçuş uçuş.
her halukarda 4-5 günde bir en az süpürge ve paspas yapmayı göze almak lazım.hayvan bu, tüy döküyor.

tek kedi de olsa yeterince tüy dökecek zaten etrafı yine düzenli süpürmek zorunda kalacaksın. o yüzden 2 kedi al almışken. hem beraber oyun oynar mutlu olurlar, hem de sen daha çok eğlenirsin. 2 kediyi oynarken izlemek kadar keyifli bişiy yok. birbirlerine sarılır uyurlar, birbirlerini temizlerler, sen uyurken biri gelir kafana yatar, diğeri göbeğine.. çok özledim yav kedilerimi..off of :/

napıcan, emekli maaşı mı bağlıycan

29

29

öyle birisi yok ki?

büyükbaşlara bakıyorlar olsalar da gayet de anlarlar..
o müdahale etsin size yapacaklarınızı söyler.. temiz, çok sıcak olmayan güneşten mahrum kalmayacağı bir köşe yapın bence..

İltihap çok ilerlediyse işi şansa bırakmamak için veteriner antibiyotik verir. Yalnız kediler için özel ilaç üretilmediği için doz ayarlaması yapması gerekiyor. Bu da hayvanın cüssesine göre yapılıyor. Önemli olan şey bu doz ayarını doğru yapması. Kedi köpek vs. konusunda hiç pratiği yoksa biraz sıkıntı olabilir sanki ama bilemedim.

Aslında fotoğrafını çekip istanbul dan bir veterinerden destek alabilirsin bilgilenme için

eczanede satılan antibiyotikli bir damla verir veteriner.

veteriner yoksa göz doktoruna da gösterebilirsiniz.

geçmiş olsun.

kesinlikle istinyeparktaki mağazasını tavsiye etmiyorum. vitrinde beğendiğiniz bir modeli denemek için içeri girdiğinizde "yalnız onlar indirimde değil" cevabını veren dengesiz çalışanları vardır. "he yavrım para möhüm deel" diyebilecek bir amca falan değilseniz sinir katsayınızı gereksiz tavan yaptırır.

Rahat deniyor genelde, en azından denerim gidip de. Gömlek de giyiyorum çok klasik olmasa da, buna uyumlu bir çeşidi var mı sizce?

tamam güzel ayakkabilar da, yani gereginden fazla abartiliyor new balance, yani new balance in da cok rahatsiz ayakkabilari var, reebok un da mikemmel rahat ayakkabilari var.

rahatlik olarak bakiyosaniz.
www.amazon.co.uk

mükemmel.

New balance guzel bence, ben severek gıyıyorum ve rahat buluyorum.Bordo rengi var çok hoş. Akmerkez mağazasında baya çeşit var.

ergenler arasında popüler, ancak çok dayanıksız.

@serabetan

O ayakkabı da hiçbir şeyin altında güzel durmaz gibi. :

Başka hangi ayakkabıyı tavsiye edersiniz bu özelliklere uyan?

çok rahat eywallah ama inanılmaz dayanıksız. Birincisi arkadan yırtıldı 6-8 ay içinde. İkincisi bir hafta içinde sağ dış taraftan.

2. garantiyi verdim yenisini aldım. Çok çabuk haşat oluyor.

ayni serinin cok güzel renkleri de var.

www.ebay.com.au

beyazini cok begeniyorum ben, o renk ve modelini bende sevmedim zatende örnek olarak gösterdim, beyazini begeniyorum ben,

Beyazıt'ta bi ayakkabı mağazası var hemen İstanbul merkez kampüsünün oralarda 3 katlı.Orda baya çeşide rastlıyorum ben ama fiyatlar daha mı uygun,hayır.Nerde ne fiyattaysa orda da aynı,e sonuçta turistlerin de uğrak yeri.

Erkeksen bordo rengini alabilirsin,çok güzel duruyor da biraz.

adidas'ın yeni çıkan modelleri var, çok rahat.

ama fiyatları 300 küsür.

rahat değil diyen insanlar neye dayanarak söylüyor anlamış değilim. resimdeki 2. new balancem(londra olimpiyatları için çıkarttıkları koleksiyon) ve inanılmaz memnunum. hem rahat hem çok şık(bana göre)
www.highsnobiety.com

dipnot: biraz önce 3-4 saat yol yürüdüm, yaklaşık 10-15km. bayır çıktım-indim, en ufak bir ağrı, yorgunluk belirtisi olmadı. kardeşim 250tl verip merrell almış, teknoloji harikası(!) kapıdan içeri zorla girdi.

new balance alınız, aldırınız. yalnız 574 serisinin dışındaki ayakkabılarını tavsiye etmiyorum. ilk ayakkabım bu seri dışındaydı, rahat olmasına rahattı ama 2. kadar güzel değildi.

new balance bence de abartılıyor. geçen ay newyorktaydım. buranın yarı fiyatına new balance vardı. genelde indirimde de olmuyorlar yine de buranın yarı fiyatı. nike, adidas falan indirimler havada uçuşurken bunda indirim yoktu. bunun nedenini sordugumda, çok tutulan, çok ta abartılacak bir marka değil bu yüzden indirim yapılmıyor pek fazla yanıtını aldım.

modellerini de öyle çok renkli oldugundan ben istediğim modeli de bulamamıştım.

teflon tencere. türk usulü değül lezzetli et istiyorsanız yüksek ateşte teflon tava ısınacak sonra çok kısa süreler köftenin iki yüzünü yakacaksınız sonra altını kısıp pişireceksiniz. içi kırmızı/pembe olacak ve sulu olacak. afiyetle yenecek.

ben tavada pişirme değil de, fırında pişirme yöntemi arıyorum daha çok. yani kızartma istemiyorum, bi de içi pişsin istiyorum.

şindi hamburger eti ne demek? yekpare et mi, kıymadan yapılmış hamburger köftesi mi?

teflon tavada fırından ne farkı var?

donmuş hamburger köftesi. siz cevap verene kadar ben fırına attım gitti ya.

güzel oldu

sıklıkla carrefour'da renkli domatesler oluyor. yeşil, sarı, turuncu ve hatta pembe domates oluyor. alıyorum arada.

ama garantisi yok. bir bakın isterseniz dicem ama kapanmıştır şimdi.

tsyd var levent'te

Dışardan gidilebiliyor mu buraya? Dernek üyesi olmadan.

hem dernek üyesi olacaksınız, hem de havuzun üyesi olacaksınız.

sports international var ama bişey öğretiyor mu bilemem

golden sanki evde beslemek için büyük gibi.

daha küçük köpeklerden alsanız.

hocam aynı seninle durumundaydım. öğrenci evi. köpekcik biraz yalnız kalıcak. dişi golden hemde beyaz. sahiplendiğine başlarda pişman olmayacaksın. hatta hiç pişman olmayacaksın.
ben 50 günlükken almıştım. getirdim eve küçücük bembeyaz dünyalar tatlısı. her şeyden korkuyo yatağa koyuyosun inemiyo yere koyuyosun çıkamıyo. evin içinde bıdış bıdış dolaşıyp. üstüne basmamak için yerlere bakarak yürüyosun. yere işiyo aaa ne tatlı işedi tipe bak yerim diyosun. sıçıyo lan boka bak sen mi sıçtın bunu diyip seviyosun. zaman geçiyo seni babası sanıyo. hemen yanına geliyo. mutfağa gidiyosun yemek yenceğini anlıyo hemen mutfağa koşuyo. buzdolabını açıyosun oturuyo tatlı tatlı bakıyo sana. yaramazlık yapıyo boynu bükük yanına geliyo anlıyosun bişey yaptığını. laptopunun tuşlarının hepsini parçalıyo kredi kartını kemiriyo telefonu çiziyo kabloları koparıyo ama kızamıyosun. gel zaman git zaman büyüyo ama sen hiç anlamıyosun onun büyüdüğünü. okuldan marketten dışardan biyerlerden geliyosun hemen kapıya koşuyo üstüne atlıyo sarılıyo gülüyo sevdiriyo kendini. sana mama aldım diyosun anlıyo o seni seviniyo teşekkür ediyo. küçük kızın oluyo senin. biri ona kızsın elini kaldırsın sinirden patlıyosun arkadaşlarına bağırıyosun kavga ediyosun. otur diyosun oturuyo koş diyosun yanına geliyo kafana atlıyo kulağını ısırıyo. mama veriyosun bitiriyo sen yemek yiyiyosan başında bekliyo. öyle tatlı bakıyo ki elindeki yemeğin ekmek arasının hepsini veriyosun. ağzına büskevit koyuyosun geliyo alıyo. ama en en en güzeli birlikte uyuyosun. yatıyosun yatağına onun geleceğini biliyosun yer açıyosun. uykusu yoksa biraz dolaşıyo evde takılıyo tek başına sen üzülüyosun neden gelmedi diye sonra karanlıkta sesi duyuluyo bıdış bıdış geliyo atlıyo yatağa yastığına koyuyo kafasını bi patisini göğsüne atıyo sende ona sarılıyosun salya sümük tüy içinde uyuyosun birlikte. sabah erken kalkıyo sen uyanma diye bazen yataktan bile kalkmıyo yatıyo tekrar uyuyo. sen ondan erken kalkıyosun izliyosun onu sonra uyanıyo esniyo hemen seviyosun o da yalıyo seni. onun yanında hiç üzülemiyosun atlıyo üzerine moralini düzeltiyo hemen. sinirli olduğunu anladığı zaman hiç yanaşmıyo kızarsın diye karşına oturuyo bakıyo. baktı hala çok üzgünsün ses çıkartıyo ama onu tarif edemiycem kafasını yere koyuyo o da senle birlikte üzülüyo iki patisiyle gözlerini kapatıyo. dışarı çıkınca hemen eve gideyim de yalnız kalmazsın diyosun.
hassiktir çok duygulandım

sonuç olarak öğrenci evine kesinlikle alma. senin için sadece tüy kaka çiş problem olur belki ama o çok üzülüyo aslında. zaman ayıramıyosun düzgün besleyemiyosun dışarı çıkıp gezemiyo. paran yoksa aşılarını yaptıramıyosun yemek yemiyosun aşı yaptırıyosun ona. çok keyifli ama öğrenciyken olmuyo. aldığına pişman oluyosun kendine değil köpeciğe üzülüyosun. okuldan sonra al ben öyle yapacağım

soyledikleriniz problem degil, eger zorluklar karsisinda pes eden biri degilseniz. ama keske barinaktan kurtarsaydiniz, ne kadar minnettar olurdu size, dert etmezdi aksamlari gec gelmenizi de..

bir de evlendiginizde, cocugunuz oldugunda onu isteyecek misiniz? askere giderken ne yapacaksiniz? artik 20 sene yasiyor kopekler, cogu apartmanda izin vermiyorlar, ya da davalik oluyorlar

çok zor çok iyi düşün derim. ben de öğrenciyken sokaktan sahiplendim, yemedik yedirdik, şimdi 13 yaşında. kedilerle de iyi anlaşıyordu. geldiğinde eve bir kedimiz vardı. yılar geçti, mezun olduk, iş-güç meseleleri. sırf evde yalnız kalmasın diye işten ayrıldı eşim. öğrenciysen zor, veteriner ateş pahası, aşılarını yaptıramayacaksın, iyi mama alamayacaksın, ha deyince çıkıp gidemeyeceksin, birkaç gün arkadaşlarımda takılayım olmaz... zor bak, çok zor. ne güzel kedin varmış, takıl kediyle... mezun ol, işin gücün olsun, büyük evin olsun, öyle köpek sahiplen derim.

kola, şekerli ve asitli içecekler, diyet kola, yapay şekerler tatlandırılmış diyet ürünler, glikoz şurubu ile yapılmış içecekler, bisküviler vs, yapay maddeler kullanılan hazır çorbalar, cipsler, kızartmalar, her türlü fast food (hamburger vs), şarküteri, ucuz sokak işi yemekler tüketmiyorum.

hayvansal ürünleri az yağlı tüketmeye çalışıyorum.

yağ olarak margarin kullanmıyorum, zeytinyağı kullanıyorum ve az tereyağı.

hormonlu tavuk ve yine hormonlu sebze ve meyveleri tüketmiyorum.

Gunde 3 ara, 3 ana ogun yiyorum, sabah yumurta zeytin peynir bol yesllik, tam tahilli yada tam bugday ekmegi. Arada bi meyve bi bardak sut. Oglen mutlaka et. Salata, ayran. Arada yine meyve ve sut. Aksam da sebze yemegi yine bol salata. Sonra yine meyve ve sut, leblebi, findik, ceviz falan da olur.

ekleme yapayım:

sigara vb tüketmiyorum. alkol de nadir. alkol tüketimi direkt karaciğere zararlı. abartmamak lazım.

ara öğünleri unutmamak ve çok aç kalıp şekeri düşürmemek lazım.

abur cuburu kaldırıp ceviz, badem, fındık gibi sağlıklı yağlar içeren şeyler yemeye çalışıyorum.

kahvaltı çok önemli. abartmadan iyi yemek, karnı iyice doyurmak lazım. öğlen ve akşam yemekleri daha orta karar olmalı.

ayrıca ben eti ancak haftada 1 filan tüketiyorum. bazen canım çekiyor ayda bir filan pastırma alıyorum.

bunları yapıyorsun da çok mu sağlıklısın derseniz eskiye göre çok dikkat ediyorum. ancak bazen miktarı abartabiliyorum. ehem ehöm.

sanırım tek kaçamağım haftada 1-2 iyi bir pastaneden alınmış 3-4 makaron ya da kurabiye filan oluyor. öyle kremalı, şerbetli tatlılarla aram yok.

bugun bi arkadasa yazmistim.

sabah ton baligi konserve, sade ya da sebze ile - domates, salatalik, paprika etc

ara ögün elma, gün icinde 1 saat bisiklet ya da kosu, 1 saat kadar vucut gelistirme.

gün icinde tavuklu salata tarzi yiyecekler, ya da cok yorulmussan hazir corba, ya da yagi günlük ihtiyacin %10-20 si civarinda, karbonhidrati cok düsük, tuzu az,proteini cok hazir yemekler. ama en iyisi tavuk, balik.

arada meyve ama elma genelde.

aksama da salata, tavuk etc.

arada az kuruyemis.

bunlara ek olarak döngü icinde, %3 yagli bi peynir, günde 1-2 dilim kara ekmek, domates corbasi, ton baligi, brokoli, haslanmis sebze geliyo aklima. bunlari döngüye dahil ediyorum bazen.

ek olarak günde zamana yayilmis 3-4 litre su, zaten sporda 2 lt ye yakin iciyorum.

ramazanda spor isi biraz olmaz. hem kilo verme acisindan, hemde eger kasla fitlestirmekse olmaz.

düzenli az yemek yemek ve ciddi oranda su icmek lazim.

cipsi biraktim, en cok özledigim sey :), asitli icecekleri biraktim, cok nadir canim cekerse zero iciyorum, tuz, seker kullanmiyorum, beyaz ekmek yemiyorum, zaten günde 1-2 dilim kara ekmek yiyorum sadece, bunun disinda, sekerleme, yagli yiyecekleri hep kestim.

bunlar nacizane yaptiklarim.

kaç saattir konuşuyoruz bir kere bile "yoğurt" dememişiz.

evet, yoğurt da çok önemli. ancak ben hep unutuyorum yemeyi :(

gerçi ayran içiyorum ama sulandırılmış.

süzme yoğurt çörek otu serpiyorum üzerine üstüne de hafif bi bal gezdiriyorum.antioksidan için çok sağlam bir kaynak bu.çörek otları çiğ olmalı ve mümkün olduğu kadar çiğnemeye çalış kırılmalı ağzında.ağzın zor kokar terin az kokar her anlamda temiz olursun.cildin iyi olur.her anlamda hafif olursun.bi de sigara içiyorsan yoğurt akciğerlerini temizler.süzme yoğurt tercih edin düz yoğurtlara pek güvenilmiyor bu aralar.

çaydan bağımsız harnup pekmezi tüketiyorum.bu cinsel güç için(erkek) iyi oluyor.ayrıca pekmezin demirlerini alıyorsun.saçını falan da sağlıklılaştırır bu.içindeki çinko ile.

süt ve yumurta da önemli.neden önemli zengin falan değil bunlar.ama her şeyden çok az var bu arkadaşlarda.fakirler vitaminsizlikten eksiklikten eriyip gitmesin diye yaratılmış adeta.her şeyden çok az.

bir de buraya hafiften bi omega 3 ekle.ister balık tüket (ki çok daha rahat çözüyor) ister ceviz badem falan ye.omega 9 için zeytin yağı tüket.omega 6yı salla.istemeden tüketiyosun zaten.

bunları uzun vadeli yapınca güzel sonuçlar doğuruyor.ama bu şekilde beslenip 2-3 gün sonra hani la bişey yok deme çat diye etkilemeyebiliyor.yavaş yavaş çıkıyor etkileri açığa.

Karatay diyetini oneririm.

Neyi neden yememiz gerektigini bilimsel olarak acikliyor.

maden suyunun zararı yok.

duyuruda kaç kez tartışıldı. ben de yazmıştım, başkaları da yazdı. avrupalılar su yerine maden suyu içer falan filan.

asitli içecek değil maden suyu. ama sadesini için. şekerlisini değil elbet.

gunde uc siseden hicbir sey olmaz. zaten normal tuketilmesi gereken miktar 3 sise. vucudun kaybettigi mineralleri geri kazanirsin.
www.masuder.org.tr

bende gastrit var bana iyi gelmiyor. aslında bazik bişeydi diye hatırlıyorum alakası nedir bilemorum.

maden suyuyla alakalı yabancı bi makale okumuştum. resmen şeker bombası yazmıştı araştırmacı. hatta amerikada hükümetin tıpkı sigaraların üstündeki uyarılar gibi bunlara da yazması gerektiğini belirtmiş. obeziteye neden olmaktan falan bahsediyordu.

bir de bilemiyorum ne katkısı oldu ama mide atağı geçirdiğim gün geçirmeden 1 saat kadar önce maden suyu içmiştim. midemi mahvetmişti ama onun ne katkısı oldu bilemiyorum.

gene yanlış anlaşıldık. sadece maden suyu için demedim. olur mu öyle şey.

maden suyu sağlıklı bir içecek ancak milletimizde nedense zararlı gibi bir imaj var.

kilolarca kola ve pis asitli içecekleri kafaya dikiyorlar da maden suyu zararlı diyorlar. ilginç.

almanyada normal su içmezler desem yeridir, hep maden suyu içiyorlar, yanlız oradakilerde ekstra gaz basılmamış oluyor, hafiften gazını kaçırarak içtiğinizde normal sudan daha bile faydalı olur.

maden suyu açken içmeyin de ne yapıyosanız yapın.ben midemi bozdum açken içe içe.4-5 yılda zor toparladım.bir de metabolizmanın kendi yapacağı işi sürekli maden suyuyla yardımcı olmak metabolizmanızı yavaşlatabilir.onun haricinde gayet yararlı bi arkadaş mineral deposu falan.

böbrekleri tembelleştirir.

maden suyu gerçekten şeker deposu mu arkadaşlar? kesin bilgi midir bu? eğer öyleyse aşırı kilo alımına sebep olur diye düşünüyorum.

maden suyunun neresinde şeker var? birisi yanlış anlamış ama kim?

bence evet.
eski romantiklerden bir ben kaldım galiba

kimine göre değişir buna hastalıklı demek.
ama bence evet, hastalıklı.

kendini kendi çabalarınla kurtarmaya bak. mesela kasıp çift anadal yapabilirsin geçerli bi bölümde?

valla değişik bi insansın.

kendi üzerinden kurtarmaya bakarsan ilerde daha mutlu olursun. maaşı yüksek dediğin adam iş bulamazsa veya bi aksilik çıkar da çalışamaz hale gelirse ne yapacaksın? terk mi edeceksin?

hastalıklı bir düşünce bence. sevgilinin gideri olan bir meslekten olmasını istemek normal ama surf bu iş için gidip elemanların kantininde takılıyorsan çok kötü.

Değil.

Hukuk'u geç, eskisi gibi değil, garanti iş yok, sürünüyor çoğu.

Hastalıklı değil düşüncen, tam tersi, bilinç altında pek çok hatun senin gibi düşünüyor, sadece ifade etmiyorlar, lafa gelince "dürüst" "iyi" vb adam arıyorlar.

Neyse, olay sevgili olman değil, layı evliliğe kadar götürebilmen ki o zaman bile yürütebilmek filan var.

doktorun nöbeti var, dersi çok, sonra mezun olunca mecbur hizmeti var, sonra tus'u var. hemen okulu bitirip mahalledeki hastanade çalışmaya başlamıcak ki?

hukuk fakültesi mezunu çok sürünen var.

sen işi olanlara yanaş bari. ya da babası zenginleri bul :)

hasta mısın arkadaş bu ne planı mı olur bunun.

para, makam - mevkiyi sevgili için başlıca kriterlerden biri haline getirmek etik olarak sorunlu olmasına rağmen çok sıra dışı bir olay değil. ama karşındakine fark ettirmemeye çalış bu niyetini, anında siktiri yersin.

kişisel fikrime göre zenginlere dibini dövdüren güzel ama vasıfsız kadınların zihniyetinden pek farklı da değil senin düşüncen.

aşk pazardan karpuz seçmeye benzemiş. 5 sene sonra ben bu adamla niye evlendim dersen hiç acımam.

bunun arabaya vermekle farkını göremiyorum ben. yani evet, aşırı derecede hastalıklı bir düşünce.

mühendislik okuyorum, sevgilim iletişim fakültesinde. 7 aydır beraberiz, şunu okuyana kadar aklımdan geçmedi böyle bir şey lan.
kadın tarafıyım.

senin kafada olmayan birisi seni anlayamaz.
hastasın, normal değil derler.

aldırmaa aynen devam:)

bende de benzer bir durum var ama mevzu mali sistem değil. zaten sandığımdan, tahmin ettiğimden/edebileceğimden ve isteyebileceğimden/istenebilecekten daha varlıklıyım(tabi ki ailem sayesinde). şükür. Benim hissettiklerimde benzer(miş) ama... özellikle son okuduğum tavsiye kitapla daha da belirginleşti. daha doğrusu etrafımdaki gerçek insanlar tarafından anlaşılmış ama benim tarafımdan hiç farkedilmemiş birşey bu. birisi gelecek ve beni bu soktumunun acısından kurtaracak diye bekliyormuşum. yıllardır. tam olarak ise 17 yıldır.

yani şöyle düzeltilebilinir herhalde. insan aciziyetinin farketmesiyle anlaşılıyor galiba bu şey. kimisi maddi durumunu kurtaramayacağı korkusundan ve görünene özenmesinden o tarafa kaydırıyor kurtarıcıyı. kimisi ilahi şeyler adına arıyor. kimisede gücünün yetmesini istemediği şeylerde bir başka kişinin gücü yetsin istiyor.

insan olmakla ilgili birşey yani bu. ve tamamen doğal. asla hastalıklı değil. sadece itiraf etmesi zor.

ya arkadaşın üstüne çok gitmeyin.

bence haklısın böyle düşünmekte. aşk başka evlilik başka şeyler. akşam yemeğine aşk pişirilip tabaklara dolmayacak, faturaları aşk ödemeyecek maalesef.

iç güveysi olmaya meyletmediğin sürece hafif nezleli bir düşünceye sahip olduğunu iddia edebiliriz. kız istese babası anası istemez yıwrım seni :D:D

veterinere gidin olmadı veterinerden parazit hapı alın. 10-15 lira bir şeydir. pet shoplarda da oluyor o haplardan.

yalnız mutlaka yapın, parazitler küçük kediler için çok zararlı oluyor.

hapı nasıl yediricem ki. of her şey üstüste geldi bugün. pişman oldum resmen.

işte böyle böyle öğreniyor insan hap içirmeyi, ilaç sürmeyi filan. her dakika veterinere götürmek olmuyor.

aslında kolay bir şey ama tecrübe etmek lazım. kedi küçük olduğu için kolaylıkla yapabilirsiniz.

yarın için bir bilen bulmanız lazım. :/

of. şu an balkondayız. sepete girmiyo, illa üstüme çıkmak istiyo ama az önce kustu, tuvaletini de yaptı. napıcam bilmiyorum. annem içeri de sokmuyo. içerdeki kedim de tuvaletine gelemiyo balkonda. sanırım yarın bırakıcam aldığım yere hapı verip. içim acıyo böyle

ben 5 liraya veterinerden alıyorum hapları. içirmesi acayip kolay. ensesinden tutunca hiçbir şey yapamıyorlar. ensesinden tutup ağzını birinin yardımıyla açın ve ağzına yarım hapı atın istemese de yutucaktır.

ya ama el kadar kediye hakim olamıyor musunuz? böyle olmaz ki?

ensesinden tutun, sepete sokun. valla kızdım yazdıklarınızı okuyunca.

ikinci bir tuvalet yapın kedinize onu koyun. bu kadar çabuk vaz geçilir mi? ne veterinere götürebiliyorsunuz, ne ilaç içirebiliyorsunuz, ne ensesinden tutup sepetine koyabiliyorsunuz?

olur mu böyle :(

e kedi kafeste miyavlarken ben nasıl uyuyacağım peki, yarını nasıl bekleyeceğim?

çocuk oyuncağı mı bu? bir al bir bırak.

kedi bu ayrıca robot ya da biblo değil. her ne kadar terbiyeli de olsa arada kusar, tuvaletini yapabilir. hele ki ilk 1 yaşına kadar biraz zor olacak.

pardon da, ben zaten yazmıştım çok zayıf olduğunu görüp bakmak için alıp eskişehire götüreceğimi ve orada bırakacağımı, ne al-bırakından bahsettiğinizi anlamadım. zaten şu anda diğer kedim kafesin başında hiç duymadığım sesler çıkarıyor.

iyi de yardım etmek için alıyorsunuz sonra o yardımı da yapmadan yarın bırakacağım diyorsunuz :/

yazık hayvana. evdeki kedinin rahatsız olması çok normal.

hepimizin başına geldi bu. madem bir işe kalkıştınız zorluğunu çekeceksiniz.

Ben benimkinin boynundan falan tutmuyorum ilaç içirirken. Bir elimle başı yukarı doğru açılanacak şekilde ağzını aralıyorum, diğer elimle de hapı boğazına doğru küçük bir parmak hareketiyle itiveriyorum. Yuttuğundan emin olduktan sonra da bırakıyorum.

Evdeki kedinizi götürdüğünüz bir veteriner illa ki vardır. İlacı ben yutturamam diyorsanız, götürün veteriner yutturur zaten. Dış parazit damlasını da yaptırın gitmişken, hayrınıza.

Hem ishal hem de kusması var; bol sıvı alması lazım. Suyu yanından eksik etmeyin. Ateşi olup olmadığını kontrol edin ara ara. Muhtemelen sıvı takviyesine de ihtiyacı var o bebeğin. Deri altı ya da ateşi çok yüksekse ve kusma ishal şiddetliyse, damar içi serum verilmesi gerekecektir.

Madem bir hayır yapmaya niyetlendiniz, tedavisini yaptırmadan sokağa atıp da göz göre göre ölmesine izin vermeyin. Yazık.

kendi kedinden uzak tutman gerekir yavruyu. kotil al 3-5 tl bisey. damla oldugu icin daha rahat kullanirsin. onu belli bir sure kullanip birakman ve 10 gun sonra tekrarlaman gerekir. bunun aynisini kendi kedine de ya[pmalisin. parazitlerin yumurtlama sureleri vardir.bu nedenle 10 gun sonra tekrarlaman gerekir.

az ama öz xd gibi trollük yapmak istemiyorum

Ders saatleri de az ama derslerin içeriği yoğun ve zor.Bogaziçinin olayı biraz da derslerden sonra ne yaptığına bağlı olduğu için böyle bir sistem var

odtü'de de öyledir.

ders çalıştıran okul okul değildir. odtü böyle mesela ki odtü kıçımı yesin(odtü terkim).

cevaba gelince hayatın içinde olmayı teşvik ediyor olabilir.

ögrenciye rahatlik vermek olabilir, ögrencimiz zeki zaten gitsin bir de calissin canavar olsun, calismazsa gezsin dolassin, dünyayi tanisin mantigi olabilir.

çok sayıda ders vermek marifet değil ki, saçma sapan bilgiler ezbeleniyor ve unutuluyor. üstünkörü.

çok sayıda ders ve ders saati iyidir gibi bir fikir nerden geldi ki aklınıza?

önemli olan insan olmak amk ders ney?

dogrusu o zaten. kpss dershanesi gibi universitelerle kiyaslamamak lazim.

Kendi alanım olduğu için bilgisayar mühendisliği müfredatını inceledim. Her dönem 3-4 alan dersi ve 1-2 sosyal ders var. 1 ve 4. sınıflarda dönemde 5'er ders, 2 ve 3. sınıflarda dönem başına 6'şar ders var ki bence az değil tam ayarında. 145 kredi ders veriyorlar. Kısacası ders yükü olarak bir anormallik göremedim.

Ufak nüanslara gelecek olursak, bitirme projesi dersi 1 dönem, genelde 2 dönemde yapılır bu proje. Bir de bölümde İngilizce dersi koymamışlar. Bunlar müfredatı hafifleten unsurlar olmuş bilgisayar bölümünde. Ders saatlerinin farklı olduğunu düşünmüyorum. Ancak içerik olarak baya baya ilginç bir müfredat olmuş, konunun dışına çıkayım azıcık.

Eğer lethenin dediği gibiyse baktığınız bölüm de gayet normal bi sayı. Biz de dönem başı 5-6 ders alarak mezuniyet kredisini tamamlayabiliyoruz.

seçmelilere bakmamışsınızdır.gayet aynı sayıda kredi lazım mezun olmak için diğerleriyle. ama boğaziçinde farklı olan bir dönem 3-4 secmeli alma zorunlulugu gibi şeyler oluyor, siz 2-3 ders görünce az demişsinizdir onlar zorunlulardır.

divit'in dediği gibi amerikan modelindendir.
bir de bazardaki artistin dediği gibi seçmelisi çok oluyor bu modelin, onlara bakmamışsınızdır.

gene divit'in dediğine katılıyorum, odtü boğaziçi yapınca ovv oluyor her şey. saçma. (bu olmayabilir, genel olarak konuşuyorum.)

dersin çok olması övülecek bir şey olmadığı gibi az olması da övülecek bir şey değil ama bana kalırsa. Yani ders yükü az olsun, öğrenci ders dışında kendisini istediği gibi inanılmaz geliştirsin mantığı tutmuyor maalesef. Dersin niteliği de mühim tabii. Az olur ama okuması boldur hepsinin vs vs. Ama gene söylüyorum, az ders olsun ki öğrenci kendi gelişimini özgürce yapsın argümanı da çok anlamsız.

son olarak, arkadaş nedir bu ABD akademisine özeniş büyük okullardaki. Özalcı küçük Abd mantığı gibi, Abd ne eylerse güzel eyler deyip küçük abd akademisi yaratma sevdaları... (bu mesajı vermeden geçemedim)

odtü ve boğaziçi özal'dan çok önce kuruldu.

evet ikisinde de amerikan modeli örnek alınmıştır.

ders sayısı azdır ama dersler ağırdır.

ha niye savunmaya geçtim. arkadaşım ne kadar çok ezik insan varmış, fırsat olsun da iyi okullara sardıralım diye bekliyorlar.

okul mokul hikaye. üniversite sınavında birinci olsan, kendi bölümünü birinci bitirsen fasarya. önemli olan hayattaki diğer başarılar. okul dediğin birkaç senelik bir şey. olabildiğince okulunun fırsatlarını değerlendireceksin.

@ mea maxima culpa,

niklere bakmamıştım cevap yazarken; genele yazmıştım aslında, ama doğrudan benim yazdıklarıma cevap olmuş sizinkisi; ondan cevaplamak durumunda kalıyorum.

ODTÜ ya da Boğaziçi'nin Özal zamanında kurulduğu gibi bir iddiam tabii ki yok; zaten Özalcı küçük Abd mantığı gibi dedim. Basit bir analoji kurdum sadece. Akademi'nin ABD özentisi olma halini ya da onların modelini benimsemesini de Özal'la da başlatmıyorum. Bu analojiden bu da çıkmıyor. Boğaziçi ya da Odtü'nün kuruluş sebebi zaten aşikar. (amerikalılar kurdurdu, onlara ajan, kampüsü sovyetlere dönük tabanca vs. geyiklerine girmiyorum. doğrudan "bilim" üretme haline dair hakim olan paradigma nedir onun tartışması bu. Uzatmayayım.) Dolayısıyla o kısmı geçiyorum.

İyi okullara saldırmak için fırsat kollayan bir ezik değilim. Gene üstüme alınıyorum ama... Buna klasik cevap nedir; ben de iyi okullarda okudum/okuyorum! Hayır tabii ki böyle cevaplayamayacağım, genel olarak akademik örgütlenme ve modelleri eleştirmek neden "iyi okullara saldıran eziklik" olarak kuruluyor; onu hiç anlamıyorum. Boğaziçi kötü bir okuldur mu dedim? Hayır. Boğaziçililer kötü müdür mi dedim? Hayır. İyi ya da kötü gibi etik bir tanımlama yapmadım.

Kısaca iyi okul ne, akademi dediğimiz hayattan kopuk "özüne" güveneceğimiz adacıklar mı? İyi okul kriteri ÖSS'de yüksek puan mı? İngilizce eğitim mi? ABD doktoralı hocalardan ders almak mı? Mezunlarının rahatlıkla iş bulması mı? Yetiştirdiği öğrencinin süper donanımlı olması mı? Diğer okullara göre "bilim" üretiliyor olması mı? ABD modeli dediğimiz model "iyi" olan mı? vs vs vs.

Kısaca mevzu çok uzun; ama kendi adıma ne iyi okullara saldıran bir eziğim ne de Odtü, Boğaziçi vs. nin ne zaman kurulduğunu bilmeden akademik örgütlenme ve modelleri tartışacak kadar densizim.

@sıradan bir adam. işte ben de yazdım ya.

ders sayısı, haftalık ders saati filan bunlar ölçüt değil, olamaz.

ayrıca üniversitenin iyi olmasının da çok çeşitli kriteleri var.

en sonunda hayattaki başarının üniversitedeki başarı ile çok alakası yok.

ezikler konusunda senin kastettmemiştim elbet. ancak aziklerin varlığını yadsıyamayız. sözlükte odtü ve boğaziçi ile ilgili açılan o kadar çok entry var ki.

öyle bilmediğin etmediğin yerlere tek başına gitme. bir topluluk filan bul, onlarla takıl.

toplulukların çoğu günübirlik ben baya 3-4 gün kalabileceğim bir gezi arıyorum. bi de tek başıma ya da max 1 arkadaşla

dikkatli ol, gerçek hayat filmlere-belgesellere benzemez.

sağol o yüzden soruyorum aslında, bildiğiniz güvendiğiniz bi kaynak var mı diye

kaz dağlarına git. gerekli malzeme ve de cesaretin varsa sorun olmaz ama ayıdan korkarım diyorsan hiç gitme. ilk gece uyumaya çalıştığında gerçekle yüzleşeceksin o yüzden iyi düşün. varsa merak ettiğin bir şey yardımcı olurum, ben her hafta sonu kamptayım

belki geri döndüğünde bize uzaylıların ya da koca ayaklıların gerçek olduğunu anlatırsın :)

bu konulara meraklıyım ve bilgiliyim. işim değil hobi olarak yapıyorum aslında sana katılmak isterdim eğlenceli olurdu ama ne yazık ki olamaz. ama merak ettiğin sorular varsa bana mesaj atabilirsin.

serdar kılıçı takip edebilirsin papi. www.serdarkilic.com.tr doğada insan diye trt'de programı var. bi de tinercilere dikkat et dötünü kesmesinler.

aslında yıkamasanız daha iyi, hem küçük ve güçsüz çabucak hastalanabilir. kediler yıkanmaz normalde. onun yerine veterinerden pire ilacı alsanız. pirelerinden kurtulur amaçok küçükse damla değil de başka bir şey veriyorlar,sonra o kendini temizler zaten yalanarak.

Yıkanmaz. O kendini temizler. Hasta olur yıkarsan. Çok pisse ve kendini temizleyemiyorsa bi kaba 5-6 cm yükseklikte ılık su konur. İçine de kedi konur. Sonra da elini ıslatıp hafif hafif kediyi seversin. Kedi müsaade ederse tabii. Bunda bile kedi saldırabilir ki sokak kedisi olduğu için pek tasvip etmem. Bir dolu aşı olmak gerekiyor sonra.

Kedi yıkanmaz. Üşütürse ishal olur, zaten yavru bir de. İshal kedilerin hayatı için büyük tehdit. O yüzden yıkamayın kendi kendini temizler o.

ya zaten resimde bile yalanıyor zavallım. yıkamaya gerek yok.

arkadaşlar yazmış zaten. kediler yıkanmaz, zararlıdır. ayrıca yavrular için de tehlikeli.

öncelikle tırnaklarını kesin, parazit ilacı yaptırın.

eğer çok huylanıyorsanız kuru şampuan alın.

@mea maxima culpa
şu 15 liralık parazit hapını mı diyosun?

bi de bu kediyi ben aldım ama, annesi buna bakıyo mudur sizce ben almadan önce?

annesi baksa ne olcak ki? bir sokak kedisinin ömrü taş çatlarsın 1-2 sene.

hastalıktan, kazadan, köpek saldırısından ölüyor bunlar :( imkanı olan sokakta alsın bir tane ve kısırlaştırsın.

dış pazasit için damla, iç parazit için de hap oluyor genelde.

@irminti dişleri çıkmış. abartmayın isterseniz.

sarmana benziyor.

www.resimagaci.com

birkaç günde kedilerin hiçbiri uyum sağlamaz.
tabii aşırı sakin değillerse.
eğer imkanınız varsa 1-2 ay birlikte yaşatın.

cinsini bilemiyorum.

Sarman.

Madem böyle bir iyilik yapıyorsunuz, hemen vazgeçmeyin. Bir büyük kedi ve bir yavrunun anlaşma ihtimali yüksektir ancak yavaş yavaş alıştırın. Mesela geceleri ayrı yerlerde tutun. Yazık yavruyu tekrar sokağa göndermeyin.

@mea maxima culpa rengi kızıla hiç yakın değil o yüzden annemin inanası gelmiyoR:D

dünyanın en huysuz kedisine sahipken aynen bu sizin ufaklığa benzeyen ikinci kediyi, aynı sizin düşüncelerinizle aldım getirdim. başta öldürücek zannettim. tıslamaktan boğazı filan yara oldu büyük kedimin. fakat kimseye veremedim, sokağa da bırakamadım. 15 gün sonunda uğraşa uğraşa bir alıştılar pir alıştılar. şimdi koyun koyuna uyuyolar. artı iki kedi çok daha rahat. diyeceğim o ki kedinizin izin vermemesi büyük bir ihtimal fakat kedi canlısı, canını yediğim her şeye alışıyor. 1 ay verin en az.

bu ufaklığa ben de sarman diyorum, suratının şekli çok güzelmiş ama :)

sokak kedisi işte. melez :)

devam ediyor ki dizi. daha kitaplarının bile yazılması bitmedi.

(bkz: game of thrones/@gec)

sizin için tek çare "bizim evin halleri" ya da "ayrılsak da beraberiz"e bağlanmak. biri 800 küsür diğeri 400 küsür bölüm olacaktı. onun dışında tüm diziler zamansız bitiyor. house mesela 8 sezoncuk çekildi. bitiverdi canım dizi pat diye. genelde 8 sezonda bitiyor ecnebi dizileri sonradan başka kanallara satması kolay oluyormuş. 8 sezonluk diziler üstüste tekrar olarak gösterince tam bir döneme denk geliyormuş. kanallara kolaylık oluyormuş galiba. öyle biliyorum. tam da bilmiyorum aslında yazarken farkettim silmeye üşendim.

iyi güzel de çok mıy mıy mıy diye giden bi dizi. ben daha fazla dayanamayıp bıraktım valla. her bölümün yarısından çoğu salak salak karakterlerle muhabbetlerle geçiyor. o tarz bi dizi istiyosan rome' u öneririm. game of thrones' u havada karada bafiler.

bağlanmak istemiyorsan rome izle. sadece iki sezon sürüyor.

spartacus'den de game of thrones'dan da iyidir.

(bkz: rome/@gec )

spartacus çok çok beğendiğim bir diziydi. sürekli ekşın olduğu için sanırım. olaylar yavaş ilerliyorsa bana göre değil demektir got.

o zaman rome izleyeyim.

vikings'e de bi bak istersen.

Başlama ben izlerken saçlarım beyazladı senede 10 bölüm ve nerede ise 1.5 sene ara her sezonda. Gerenk yok

Spartacus izlemedim ama onun seyircileri genellikle burda hiçbir şey olmuyor yavaş gidiyor diye delleniyor, onu bilerek başla. Daha doğrusu savaş falan pek yok sezonda bir olur diplomasi daha çok bu.

Çok fazla insanla sohbet et. En güzel kitap insan.

sanatsozlugum.blogspot.com bu tür blogları takip edebilirsin

bol bol müze ve galeri gez. sergi borşürlerini, kataloglarını dikkatlice oku. önemli sergileri, önemli eserleri tekrar tekrar görmekte fayda var.

herbokoloji kas

wikipedia

bbc'nin tuvaldeki başyapıt serisi iyidir.
youtube'ta şu hesapta var www.youtube.com

www.yemkitabevi.com

www.yemkitabevi.com
bir de mimarlığın tarihi gibi bir şey vardı buna benzeyen basım kabalcıdan alırsan 20 lira gibi ansiklopedik eserler sıkıldıkça okursun çok güzeldir

kültür, sanat, mimarlık b.özer şimdi mimarlar tepki gösterir ama o gayet güzel kitaptır biraz karışık anlatımlı olabilir. hoca çok daldan dala gidiyor derste.

salam sosis al o onu götürür bir de kuru mama satıyorlar al ona göre bi şeyler

yakınlarda kasap varsa tavuk ciğeri vs alıp pişirebilirsiniz. Yoğurt falan da yerler de çok doyurmaz. Bizimki kabak, fasulye yemeği falan seviyor, kendinize pişirip onlara da verebilirsiniz.

tavuk ciğerini çok seviyorlar. bakkalda yoktur da şarküteri ya da büyük marketten bulabilirsin.

Makarna seviyor mu bunlar peki sade makarnayı tuz muz koymadan yerler mi?

Yeterince açlarsa yerler. Ama makarna durunca kısa sürede kupkuru olur, o yüzden az verin ziyan olmasın. Domatesli falan da yapabilirsiniz.
Yumurta haşlayıp da verebilirsiniz.

Sade makarna yemez ama yoğurtla karıştırırsan yiyebilir. Bizimkiler yiyor.

Kediden kediye değişir. bizim kedimiz kedi maması, tavuk ciğeri, siyah zeytin (çekirdeği çıkarılmış) ve sıkıştırılmış ekmek içinden başka bir şey yemiyordu. ayrıca su içtiğini de çok nadir görüyordum. ayda bir kere falan. içince de bir tencere suyu içiyordu ayı.

yaş mama bulabilirseniz alın.müptelası olur :)

ton balığı. diyet olanlar daha iyi.

benim kedime et yani protein dokunuyordu, kaşıntısı artıyordu

market mamaları kediler için zararlı. hele ki hassas bünyeli, tedavi gören bir kedi için

abi bir kere yedi yaa :/ sorun olacak mı? @jhonny ee ne yediriyordun ki? etli mama falan yyemiyor muydu hiç?

deri hastalığı olan kediler uygun mamayla beslenmeli. tedavi gördüğüne göre sanıyorum bir veteriner kliniğine gidiliyor. hekiminiz profesyonel bir mama tavsiye edecektir. market mamaları tamamen sağlıklı hayvalarda dahi problemler yaratıyor. ben kimseye tavsiye etmiyorum o mamaları. ne kadar deri hastalığı, karaciğer, böbrek hastalığı olan hayvan var, çoğunun geçmişine baktığımızda market mamalarını görüyoruz. direkt bu mamalar sebep oluyor diyemeyiz elbet, bunun araştırılması lazım fakat etkili olduğunu düşünüyoruz. üç kiloluluk bir market maması ortalama 35-45 lira civarında. profesyonel mamalar 65-80 lira arasında. fark çok gibi görünebilir fakat ortalama 35-40 gün kadar gider 3 kiloluk mama. ayda 80 lira gibi bir ücret tabii ki hayvan sahiplerini zorlayabilir fakat imkan varsa, lütfen market mamalarını kullanmayın.

bir kereden bir şey olmaz elbet.

alerjik hassas bünyeli kediler için özel mamalar var, aslında iyileşene kadar onlardan yiyebilir. veterineriniz ne diyorsa onu yapın.

kaliteli mamalar petshoplarda kilo ile satılıyor. normal fiyatlarından daha ucuza geliyor öyle olunca.

abi ben anlamıyorum sizi ya, cidden, bir "günaydın" demek neden zor olsun? ya da gülümseyip "merhaba" demek?

sonrası gelir bak, adım da bora değil ama sonrası gelir!

kırın zincirleri.

www.dailymotion.com

izleyin la deluğanlular :P

sonrası gelmiyor hacı.

abi böyle rastlamaları birkaç kere yapacaksın. gördüğünde günaydn, merhaba falan diyeceksin. kız senin yüzü hatırlıycak bi zaman sonra. ufak ufak muhabbete girersin sonra muhtemelen.

iş yerınden kımseyle olmaz. ya evlenıcen ya da olmaz ıste

Bir günaydın dahi diyip konuşmaya giremiyorsan hiç tanışma be güzel kardeşim.

iş yerinde herkese selam verip günaydın dersen hem soyalleşmiş olursun hem de kızın gözünde abazan olmazsın, sıcak kanlı muhabbet edilecek biri olarak görünürsün ve bikaç günaydın dan sonra naber nasılsın demeye başlarsın gibi geliyor.

aynı işyerinde her gün karşılaşan insanlar nasıl olur da birbirine merhaba diyemez ve tanışamaz??? çok ilginç.

yeri geliyor otobüste, spor salonunda, markette filan tanımadığımız insanlarla ne saçma muhabbetler açılıyor. o muhabbetin sadece orda kalacağı bilindiği halde.

aynı işyerinde çalışan, aynı yaşlarda, benzer ilgi alanları, arkadaşlar vs olan insanlar neden bir merhaba deyip sohbet edemiyor? illa işin ucunda sevgililik olması da gerekmiyor ki? insanlık bu.

plan yapmayın plan.

abicim bi gün günaydın dersin, sonraki gün günaydın dersin arkasından aklına ilk gelen şeyi söylersin, 'bugün de hebeler ne kadar hübele di mi' vs. tamamen sana kalmış içerik. iki taraf da birbirine boş değilse zamanla ilerler zaten o muhabbet.

Plazada 1-2 bin kişi çalışınca zor olabiliyor. Üniversitede farklı bölümde hiç ortak arkadaşının olmadığı ama 1-2 günde bir karşılaştığın bir insan gibi. Her gün karşına çıksa da hop diye selam verilmiyor her zaman.

Neyse hallederiz.

o kadar kişi boşuna cevap vermiyor. Anlıyoruz tabi.

ben de anlamıyorum. yazdım aşağıda :)

ben de anlamıyorum. x-y-z kim derken bir de hangi taraf dişi erkek onu bulmaya çalışırken iptale bağlıyorum.

Bahsi geçen duyuruyu ben anladım valla :)) hem diğerleri bu kadar da karmaşık olmuyo gayet anlaşılabiliyo :)

anlıyorum diyenler bize anlatsın lütfen :)

Neden kendi düzeninizi kendi canınız istediği gibi kendiniz yaratmıyorsunuz? Benim fikrime göre hayat müşterektir. Kadın daha fazla para kazanıyor dahi olsa, paralar ortaya konur, ve bunların hesabı kitabı olmaz. Nereye ne için gerekiyorsa o şekilde oraya harcanır. Sevgiliyken/nişanlıyken de kimin parası varsa o alır. Ayrı gayrı olmaz, olamaz, olmamalı.

hah işte çok güzel bir yere parmak bastın.

günümüz kadınları, ben paramı kazanırım, erkek bana söz geçiremez, karışamaz diyorlar
ama iş evlilik, maddiyat gibi konulara geldiği zaman geleneksel yöntemlerle yaklaşıyorlar, her şeyi erkekten bekliyorlar, kız evi naz evidir diyorlar.

bir karar verin. modern olacaksanız modern, geleneksel olacaksanız geleneksel olun.

evli değilim ancak iki taraf da çalışıyorsa masraflar ortak yapılır diye biliyorum. kendine bir miktar cep harçlığı ayırırsın.

evlilikten önce alınmış mülklerin varsa kendine kalır, yine ev vs alırsanız ortak mülkiyetli olur. ayıp yani kadın çalışıyorken ben erkeğim diye evi üstüne yapman.

bir de herkesin kendi düzeni olur. karı koca arasında, aile içindeki şeyler gizlidir. ona buna anlatılmaz, kimse de karışmaz, karışmamalı.

ha büyüklerine bazen danışıp akıl alabilirsin o ayrı.

Ben ne karşı tarafın, ne de kendi ailemin evi dayayıp döşerken yardımda bulunmasını istemem. Dolayısıyla karşı tarafın ailesinden destek almadan her şeyi yüklenmesi bu koşulda imkansız olur, el ele vererek dayanır döşenir ev. Yani bu benim param şu senin paran demeden alınır ne alınacaksa. Ama dediğim gibi ben ailelerin elini cebine atmasına tamamen karşı olduğumdan ortaklaşa yürütmeyi seçerim. Bunu yapamayacak kadar az gelirli insanlar da zaten evlenmemeli bence en azından durumları düzlüğe çıkarana kadar.

Bence evlilik o kadar şirin bişey değil, işin içine sorumluluklar artı para sıkıntısı girdi mi insana feleğini şaşırtır. Çocuğa hiç değinmedim, bebek bezinin fiyatını bilmeden çocuk isteyen insanlar da var, Allah akıl fikir versin. O yüzden durumlar el veriyorsa her şey ortaklaşa, yoksa evlilik öbür yaza ne diyim :)

bu devirde çalışmayan, üretmeyen kadın mı olurmuş? 1980'lerde yaşamıyoruz, bir erkeğin şu sistemde tüm yükü üzerine alması hem onu hem de ilişkiyi olumsuz etkiler, adam yettiremez, yetersiz hisseder, üzülür, sonra bu da ilişkiye yansır.

Ortak ev ekonomisi oluşturulur, bunun hesabını yapmak zor olmaz zaten.

benim görüşüm ; tüm bu türk adet, gelenek ve görenekleri ilkel gelir bana, mesela kaynananın geline iç çamaşırı alması gibi şeyler en basitinden, böyle saçma bir şey görmedim ben, "evi erkek tarafı dizer" diye de bir şey olmamalı, o da çok saçma.

Benim bildiğim evliliklerde ayrı gayrı olmaz. Misal bizim evde peder bey anama direk mayışı verir. Anam maliye bakanı gibi ortak bütçeyi yönetir. Sizde de ikinizden biri bu işe bakar. Genelde kadınlar bakar çünkü daha tutumludurlar erkeklere göre. Aklı başında kadınlardan bahsediyorum hoppa yeni yetmelerden değil..

erkek olarak fikrim şöyle: kadın çalışmasın, çalışıyorsa da parasını hatta banka kartlarını bana versin, tüm gelir giderden ben sorumlu oluyum. alışverişi de ben yapıyım, faturaları da ben ödeyim, en hesaplısı nasılsa krediye girip ev de alıyım araba da..

düğünde 2 kural var
1- sadece kız tarafının bi şeyler istemeye hakkı vardır.
2- erkek tarafı kız tarafı ne isterse yapmak zorundadır

ailelere hiç iş bırakmayıp kendiniz ortak havuz oluşturup o havuzdan harcayın. sadece erkek ya da kız tarafı harcar diye bir şey yok.

çocukluğumdan beri gördüğüm kadarıyla aileler konuşup anlaşıyorlardı. şunları sen al bunları sen al diye. onu yapan ailelerde çok problem çıkmadı. fakat sadece erkek tarafına yıkılan ya da kız tarafına yıkılma durumlarında çok tartışmalar çıkabiliyor. senin zevkine benim zevkime göre alınmadı falan denebiliyor.

kaldı ki sadece erkek tarafı alsa o borcu yine ortak ödeyeceksiniz.

bizim ailede ortaktır.babam ve annem kim ne yapmış ne kadar harcamış karışmaz bir para varsa ortaktır beraberce kullanılır.ama annem mesela fatura ödeme vs. işleri babama bırakır yani ortak hesaba yatar para babam ordan yürütür işleri annem de babam da çalışıyor yani ikisinin de kazancı var belirteyim

evliyim, kadınım.
bizde durum şöyle oldu/oluyor;
evlenirken bir miktar kredi çektik, bir miktarda ailelerden aldık. eşimin ailesinin çok birikmişi vardı onlar daha çok yardım etti ama düğünden sonra altınları onlarla paylaştık. yani geri ödemiş olduk.
ikimizde çalışıyoruz, benim maaş bankamatik kartım falan hep eşimde durur. alışveriş, mutfak vs bütün fatura, ödeme işlerini o yapar. hatta harçlığımı da o verir. biz böyle anlaştık, böyle rahat ediyoruz.

arkadaslarim yeni evlendiler ve herseyi ortak yaptilar.. ev tutulmasi, ev esyalari vs. iki tarafında ailesi destek oldu ancak dügünden sonra takıları bozdurup ailelere verdiler kredi kartlarinin ödenmesi vs icin.
suan ikisi calisiyor ve bütce yapiyorlar kira kredi kartı mutfak masraflari vs gibi kalani da birlikte harciyorlar..
evlilikler de ayri gayri olmaz.. sirket kurmuyorsunuz birlikte yasam paylasiyorsunuz..

En mantiklisi ortak hesapla kira fatura alisveris vs odemeleri arti herkes kendisine bir miktar para ayirmali atiyorum kadin kuafore giderken kocasindan cocuk gibi harclik istememeli.

Aileden görülen veya onların yaptıkları bu konularda bizi nasıl etkiliyo bilemem, eğer gelenekleri sürdürme konusunda baskı yapan ebevenyler yoksa gayet de kendiniz nasıl diliyosanız yapabilirsiniz.

Ben evlenmeye karar verilirken kimseye güvenilmemesinden yanayım. Yani ben evlenmeye karar verdiysem giderler sadece beni ve sevgilimi bağlamalı diye düşünüyorum. Aileden yardım alınabilir zorda kalınırsa ama bütün giderleri aileye yıkmak bana hiç insaflı gelmiyo. Yapanlara hiç saygı duymuyorum açıkcası.
Bu doğrultuda 7 yılımızı bitirdik sevgilimle ve hala evlenmeyi düşünmüyoruz. Bunun nedeni de öğrenciyiz, çalışsak da daha bu yükün altına girecek düzeyde işlerde çalışmıyoruz doğal olarak. Ailelerimiz karşılayabilecek düzeyde ama ikimiz de kendi tırnaklarımızla kazıyarak, kendi emeğimizle bi şeyler yapmak istiyoruz. Normali de bu. Evlendiğinde de ailen bakmicak sana.

Neden aile olarak anlattığımı da söyleyeyim; erkek tarafına bırakılan geleneksel evliliklerde aile daha çok yükün altına giriyo, girmek zorunda kalıyo. 'Erkek tarafı' o oluyo çünkü.

Bide şu her fırsatta kadını kendinin bi alt türü olarak gören, bu doğrultuda sürekli saçma sapır konuşan 'erkeklik taslayan' tiplerin işlerine gelmediği bu gibi durumlarda 'ben kendim kazanıcam harcicam diyip düğünü bize yıkıyolar' diye ağlaması çok komik. Bilmiyosanız söyliyim geleneklere göre düğün erkek tarafının ama nişan da kız tarafınındır ;) geleneksel evlilik yapıcak olursanız her şey size kalmaz ağlamayın ;) -lafım sana değil kegums-

sen parayı göster kimse seni başından atmaz, hatta durmadan seni görmek ister :)

psikiyatrist zaten ilaç tedavisi yanında mutlaka psikoterapi öneriyor. bazen ilacın etkinliği artsın diye, bazen de problemin ne olduğunu anlayıp tedavi etsin diye. yani sen istemesen de zaten terapiye çağırır merak etme. bunun yanında fiyatları ne yazık ki hiç de makul değildir.ne kadar süreceği probleme bağlı olarak 6-12 ay bazen daha fazla sürer. ilk önce hafta 1 gidersin zamanla süre uzar 15 günde ayda 1 gibi. benim gittiğim Nişantaşın da kadın psikiyatrist var. ama terapi işine hiç girmedim ne yalan söyliyim.
öğrenciyim bu kadar param yok dersen o zaman üniversite hastanelerine bak.

valla ben sakaryadayım. devlet hastanesinde psikiyatrist olarak çalışmaktayım. devlet olduğu için para falan da almıyoruz :)

1. türkiye'de insanların marka ürün tercihleri çok fazla.
2. kaliteli
3. bu tipte fazla bilindik mekan çok fazla yok.

benzer yerler arasında fiyat-performans oranı en yüksek yerlerden.

yemeklerin aynı fiyat olduğu house cafeye gittiğinizde resmen avuçiçi kadar yemek getiriyorlar, aç kalkıyorsunuz aynı paraya.

marka ile ne alakası var anlamadım.

kimse kusura bakmasın da midpoint için zenginlerin gittiği yer dememizin imkanı yok. zenginin ne işi olur orda???

muska yaptırıyor kapı önündeki kaldırım taşının altına gömüyorlar.

bagdat caddesini bilmiyorum benim gittigim 3 midpoint var, bebek, bakirkoy ve taksim. kalitenin standart olmasi iyi. tatlilari ve yemekleri doyurucu. rahatsizlik veren muzik ya da calisan davranislari yok. gelenler dagitmaya degil takilmaya geliyor. hadi taksim orta yer daha eglencesine gelenler var ama bebek ve bakirkoy tam anlamiyla dinlenmelik mekanlar. hesap sismez. lezzetli yemekler yapiyorlar. budur durum bence.

kapı zaten ses çıkarıyor. yetmez mi?

Kapıya alarm koy, satılıyor ucuza. Çğrenciysen uyuma ya da bi kaç gün eve pek uğrama. Sahi konu ne

kaldıramazsın

yağ dök yere o kadar korkuyorsan kayar bir bok yemeye çalışırsa çakal.

yazılanları okuyunca bir fare, bir akrep, bir böcekten bahsediliyor sandım.

saydıklarına merhametim daha büyük olurdu.

Estetik herkeste bulunur, kişisel bir sanat zevkin mutlaka vardır. Bunun üzerine dünya sanatında şu güne kadar nereden nereye gelmişiz, hangi insanlar niçin "büyük, saygıdeğer, usta" olarak nitelendirilmiş öğrendikten sonra geriye pek de bir şey kalmıyor zaten. Ama altını defalarca çizerek söylemeliyim ki, "entellikte kulak yakan sınır" ve "bienalde yük indiren gemiyi performans sanan entel
" gibi kötü örnek teşkil edecek davranışlara düşme.

Başlangıç için E.H. Gombrich'in "Sanatın Öyküsü" ve John Berger'in "Görme Biçimleri" kitaplarını tavsiye ederim. Sanat eserlerine ilişkin genel bir perspektif ve ilgili terimlere aşinalık kazanmış olursunuz.

bol bol müze ve sergi gezerek, sanat kitapları, sanat dergileri okuyarak başlayabilirsin. okulda sanat tarihi derslerine girebilirsinz.

piyasa da bir sürü sanat tarihi kursu da var.

bu iş biraz kültürse de çoğu göz eğitiminden geçer.

müzelerde daimi ergilerin yanısıra çok güzel de geçici sergiler var. misal şu an istanbul modern'deki erol akyavaş retrospektifi kaçırılmamalı, sabancı müzesindeki oryantalizm sergisi çok önemli. falan filan.

otobüsle hayvana 10 saat eziyet etmeyin. bagaja alıyorlar sonuçta. yolculuk sonunda da sersemlemiş ve çok korkmuş bi hale geliyorlar yapmayın. uçak biraz daha iyi kalıyor yanında. uçakta da ne kadar iyi gittiği tartışılır ama otobüsten iyi olduğu bi gerçek. büyük ihtimal uçağa alırlar. arayıp konuşun bi.

uçakta veya otobüste hayvanı yanımda taşıma imkanım yok mu?
bagaja koyma ihtimalini düşünmemiştim bile.

maalesef. en uyduruk otobüs/uçak firması bile bunu kabul etmez. başka yolcular var sonuçta. otobüs/uçak düşünüyorsanız öyle ya da böyle bagajda ya da başka bi bölmede sizden ayrı gidecek. ki kimse orada ne olacağının garantisini veremez. bizim kedide uçak korkusu var mesela. 1 saatlik bişey de olsa indikten 5-6 saat sonra bile hala kendine gelememiş oluyor. hiçbir şey olmasa hayvan o kapalı yerde korkusundan, heyecanından ölse vicdan azabı yaşarsınız. geçici olarak bakacak birini bulmanız daha iyi olur cesaret edemiyorsanız.

Uçakta kafesinde taşıyabilirsin. Hatta ben yurtdışından gelirken kadının biri çantasında taşıyordu, zor ikna ettiler kafese koymaya. Dediğine göre genelde öyle çantasında getiriyormuş.

Atlas Jet'in sitesinde bunu buldum :


Kabin içinde hangi hayvanlar taşınabilir?
Kabin içinde taşınabilen hayvanlar kedi, köpek ve kuş ile sınırlıdır.

Uçak içinde evcil hayvan taşıma koşullarınız nelerdir?
Uçak kabininde evcil hayvan taşınması, ancak rezervasyon yapılması ile mümkündür.

Evcil hayvanlar mutlak surette 45x35x23 cm ölçülerindeki muhafazasında taşınmalıdır. Kedi hariç 2 köpek-2 kuş aynı kafeste taşınabilir. (30 günü geçmeyen yavrular da 6 kiloyu geçmeyecek şekilde 5 adete kadar birlikte taşınabilir.)

Evcil hayvanın, muhafazası/kafesi ile tartıldığında 6 kiloyu geçmemesi gerekir.

Gerekli belgelerin ibraz edilmemesi ve muhafazanın uygun olmaması durumunda Atlasjet Havayolları evcil hayvanı uçuştan alıkoyma yetkisini saklı tutar.

Kıbrıs uçuşlarında, varışta evcil hayvanlar 3 haftaya kadar karantinaya alınmaktadır.

Gözleri görmeyen ve işitme engelli yolcuların refakatçisi olan köpekler rezervasyon yapılmak kaydıyla ve ağızlığı takılmış olarak kilolarına bakılmaksızın kabinde uçurulur ve kabin içerisinde uçurulmasına izin verilen evcil hayvan kontenjanının dısında değerlendirilirler. Aynı zamanda evcil hayvan ücretiyle taşınır.

Uçak içinde taşınan evcil hayvan için ücret nedir?
22 Mayıs 2008 itibariyle evcil hayvan taşınması, iç hat ve Kıbrıs uçuşlarında 20 TL'lik sabit ücrete tabidir.

ayırma nedeniniz sadece birinin erkek, birinin dişi olmasıysa ayırmayın, kısırlaştırın.
bu da bir seçenek.

bunun dışında uçakla da otobüsle de götürmek tartışılabilir, ama 2,5 aylık olması çok büyük dezavantaj.
yani normalde bir şey olmayacak bile olsa henüz çok küçük olduğu için götürmemenizi tavsiye ederim.

genelde o kadar küçük olduklarında ölüyorlar maalesef.

eğer biraz büyüyünce anneme götürürüm diyorsanız o zaman bekleyin birkaç ay.
henüz çok küçükler, 4-5 aylık olsalar da çiftleşmezler zaten.
en azından o zamana kadar bekleyin.

kısırlaştırma işini veterinere sordum malasef 4-5 aylıkken çiftleşebiliyorlarmış. hatta bi tanıdığın bu yüzden fazladan 3 kedisi daha oldu.
ve 4-5 aylıkken kısırlaştırılamıyormuş. 7-8 aylık olması lazım dedi en az kısırlaştırmak için.

yani bi şekilde ayrı odada falan izole etmeye çalışın da, bari 4-5 aylık olunca götürün mümkünse.
2,5 aylıkken yolculuk sırasında ölme ihtimali çok yüksek.

trenle götürün.

vazgeçtim götürmüyorum takılsınlar

Aseksüel miymiş arkadaşın acep? Gerçi aseksüel insanlar insanları sevmiyor gibi bir şey oldu bu, ama belli olmaz yani neyi ima ettiği.

Eğer "dünyada iki tip insan var..." geyiğine atıfta bulunmaya çalışmışsa iğrenç bir esprik yeteneği var.

bunun grumpy cat versiyonu var. aynı laflar.

aseksüel mi bilmiyorum da kız çok zeki, aykırı ve geek bir tip

O verdiğin resmin sağ altında bir site adresi var. Gir bir bak istersen. Anlam arayışında olduklarını sanmıyorum. Yani, anlamsız.

Ayrıca bence fesbuktaki insanları bu kadar ciddiye alma :& Gerçi gerçek hayattan biliyor olabilirsin ama eğer sadece fesbuktan biliyorsan orası pek karakter analizi yapılacak ortam değil sanki.

bu dünyada iki çeşit insan var dedikten sonra beklenen onları açıklamasıdır.

ama sonradan söylediği ile ne kadar umursamaz bir insan olduğuna vurgu yapmış.

sanırım espri gibi bir şey, iki çeşit insan var yakalı giyenler ve yakasız giyenler falan:)

gay (lezbiyen) olabilir.

@tescilli +1

cinsel bir yönelimle alakası olmayan basit bir espri, "dünyada 2 çeşit insan var ve ben onları sevmiyorum."

salataya sosunu sakın dökmeyin önceden. Salatayı ayrı sosunu ayrı hazırlayın, buzdolabına koyun streçleyerek, servis ederken sosu karıştırıp üzerine dökün. Diğer türlü salata acıklı bir hale gelir.

salatanın malzemelerini hazırla, yoğurdunu son anda karıştır.

mea maxima culpa + 1. kesinlikle bırakır, malzemelerini hazırlayıp güzelce streçle, tupper mupper ın varsa onlara koy. yoğurt en son.

Sırf öyle olsaydı iftarda kurulan saray sofraları çok ironik olurdu. İrade için diyenler de var.

eksisozluk.com
edit: bana göre bir takım gerçekçi kuralları olması gereken saçma bir oyunun akla yatkın bir parçası.

nefsini terbiye etmek. açlıkla çok alakası yok. çünkü sadece aç kalmıyorsun oruç tutarken.

açlık çeken insanı anlamak içinmiş. sembolleştirilmiş ibadetlerden biri. sen 11 ay açların halinden anlama sonra sahurda ye yemekleri mideyi doldur suyunu iç litre litre 1 ay oruç tut iftarda cup cup götür yemekleri ardından bide teravihe git. olmadı müslüman kardeşim. ayıptır ya kimi kandırıyosun. hadi kendini kandırdır inandığın allahı kandıramadın abi. o senden bunu mu istiyo. hadi istiyo diyelim o zaman yanlış istemiş. oruç tutamıyorum fitre vereyim çıkıyo sonra 444 kere şunu okuyayım da 6 gün oruç gibi olsun bilmem ne. netice yeme demiyorum ye en çok sen ye patlasın karnın müslüman kardeşim ama sokağa çıktığında fakire 1 lira vermekten korkma. en son ne zaman ekmek verdin bi fakire diye sorarlar adama.
hallac-ı mansur diyo ki: tevekkül, bir şehirde yemek yemeye senden daha müstahak birisinin olduğunu bildiğin zaman o yemeği yememendir.

nefisi islah etmek denilir. sadece islam'da yok, neredeyse butun ortadogu ve uzakdogu dinlerinleri/ogreti/inanclarinda olan bir sey.

ayrıca açlık çeken insanı anlamak olmuyor ki. açlık çeken insan her zaman aç, bulsa bulsa az bişiler bulur yemek için.

ama oruç tutan iftarda sahurda pastırmalar, börekler, kaymaklar götürüyor. böyle açlık dostlar başına. böyle softa kursunlar her akşam, bütün yıl oruç tut :)

bir benzeri mayalarda da varmış bunun. nefsi terbiye etmek ve zor durumlara hazırlıklı olmak sanırım.

ALLAH ın emridir nokta.
nefsine karşı gelemiyorsan tutamazsın,amac nefsi kontrol altında tutabilmek ac kalmak işin en basit tarafi.

Oruç sadece yemek yemek değil güzel kardeşim, insanlar genelde hep bunun üzerinde duruyo ama bu mübarek ayı farz ve sünnetleri ile beraber düşünmemiz lazım, yoksa sadece oruç tutmanın insanın kendisine ya da rabbine faydası yok tabi ki

Tanrının kutuplara yakın yaşayan insanları hesaba katmaması da çok ilginç ve komik bir ayrıntıdır bu arada. Adamlar on bir buçukta oruç açıp iki saat sonra, bir buçukta sahur yapıyormuş.

"açlık çeken insanları anlamak" değil kesinlikle. bu nereden nasıl çıktı acaba.
orucun amacı nefsi terbiye etmek, bunu sırf allah rızası için yapmaktır.

not:oruç tutmuyorum