a)yara kabuğu
b)mantar
her iki durumda da acil veterinere haber verilir. ikinci durum ihtimaline karşılık durumu veteriner görünceye kadar da hasta olan kedi diğerlerinden ayrılır.

bas batticonu.
bir de şurası 24 saat açık: korusev.com bir ara sor ihtimalleri saysınlar.
muhtemelen mantardır, batticon ve ketoral kullanırsınız geçer...

mantar.

aşı yaptırın 2 doz veterinerde. batticon'la da esktra bakım yapabilirsiniz. oraya da çok dokunmayın iyileşene kadar. size de bulaşabilir.

aşılardan sonra 2-3 hafta içerisinde geçer. korkmayın.

geçmiş olsun mantar maalesef. acilen veterinere götürün aşı, pomad vs. desteği alın. yoksa yalayarak başka yerlerine en kötüsü size bulaştırabilir. kolay gelsin.

alışır da yumurta varken pek rahatsız etmeyin. korkar morkar geri gelmez. yazık olur yavrulara.

bi de et yemez. buğday falan verin.

benim balkonda da vardı bi ara. yumurtaların üstündeyken elimi uzatınca kanatını açıyodu, böyle çirkin de bi görüntü alıyodu ve çok hızlı nefes alıp vermeye başlıyodu. çok korkuyolar sanırım. bence hiç elleme, rahatsız edersin. ayrıca öyle et de pek yemez gibi. ben mercimek filan koyuyodum arada.

bulgur falan yer ama yakınına serp pek yanaşma bence ürker çünkü. bir de güvercinler rahatsız etmesin garibanı, arada bakarak ol madem sevdin:)

biz balkonda besledik 2 yumurtalı bir aileyi. anne hep yumurtaların üzerinde durduğu için, baba yemek getiriyordu. biz de yanlarına buğday koyduk, yumulup yiyorlardı. yavrular doğunca da babam ikisini de muhabbet kuşu gibi parmağına alıp seviyordu, anne baba bir şey demiyordu. uçmaya başlamadan 1 gün önce de yavruların ayaklarına renkli lastik gibi şeyler taktık bir gün geri gelirlerse tanıyalım diye. 10-15 gün buralarda takılıp, bizim balkona hala gelip yemek yiyip gittikten sonra bir daha gelmez oldular dördü birden.

Tırnak kadar kalbi vardır bu kumruların o eller onu sevmek için her uzandığında kalpten gidebilirler..

bir de gerci yapmazsin ama, sakin yumurtalara dokunma. insan kokusu sinerse bir daha gelmezlermis. ilk dogduklarinda cok cirkin oluyorlar. sonra guzellesiyorlar.

bence hiç elleşme.

zaten dikkat edersen "yakalayıp sevesim var" demişsin. o kovalamacadan sonra diyelim yakaladın kuş sence ısınır mı hiç sana?

yavrularını bırakıp giderler en ufak rahatsızlıkta bu kuşlar. o yüzden merhaba merhabayı aşmasın samimiyetiniz. günaydan kumru iyi geceler kumru. zaten 1-2 aya yavrularını da alıp başka diyarlara göçecektir :)

dokunma hatta perde arkasından bak o yokken ekmek buğday kırıntısı dök.çok tırsık hayvanlardır bi korktular mı çoluk çocuk dinlemeden kaçar giderler.

bu yıl rahat ederse seneye de gelebilir. çok yakın temasa girmeyin bence de, en azından yumurtalar varken. tahıl yahut ekmek kırıntısı bırakabilirsiniz 'güvenli' bir mesafeden. alışırsa, severse tekrar gelir dediğim gibi.

Cevaplar için çok sağolun dostlar.. Alışırsa tekrar gelir diyenleriniz olmuş.. Aynı kuş mu bilmiyorum ama pencerem çok sık şekilde bir yuva halini alıyor.. Guluk guluk sesleriyle uyanıyorum, güzel oluyor.. Eti geyiğine dediydim ama buğday vereyim o zaman ben bu şapşala..

eğer fotoğrafta olduğu gibi, pencerenin dibindeyse ona ufak kartondan kutu gibi bi yuva yapmak iyi olmaz mı diye düşündüm kendi kendime? soğuk, yağmur vb. şeyler olabiliyo, hem de daha güvende hisseder sanki kendini?

valla bi arkadaşım var. hobi denir mi bilmem ama uçakları çok sevdiği için kabin memuru oldu, düzensiz saatleri ve yorucu olsa da çok seviyor işini. e maaş da güzel tabii.

kızma abi...
rocco siffredi var en alasından.

top gear'daki abiler, anthony bourdain, ayhan sicimoğlu gibi programcılar; larry david, louies ck gibi komedyenler benim kıskandığım kişilerden mesela.

Ben varım. Severek yaptığım tek işi yapıyorum. Çevremde yine aynı şekilde çalışan kişilerden gördüğüm de şu; ergenlikte elle tutulur bir şeyle ilgilenmek bu işin anahtarı.

Yani 10-20 yaş arası haytalıkla geçtiyse sevdiğin işi bulmak zor olabilir.

iyi para kazanan müzisyenler, ressamlar, oyuncular vs. tüm sanatçılar bu dediğinden.

Ercan Kesal var mesela, adam tıp doktoru ama hobisi sinema. En yakın arkadaşlarından biri uzunca süre Metin Erksan olmuş, Üç Maymun'un ve Bir Zamanlar Anadolu'danın senaryosu onun elinden çıkma. Yani bu örneğin Orhan Pamuk'un oturup 23 yaş civarında meslek olarak yazar olacağına karar vermesi gibi ciddi bir durum değil, gerçekten de hobi. Büyük şanstır tabii bir çoğunda, müzisyenlerin bir kısmında görürsünüz bunu mesela.

Bir de Atilla Dorsay gibi hobisinden hiç anlamıyor olmasına rağmen meslek edinmiş insanlar var ki, onlardaki şansı kıskanmamak elde değil.

ben. yillarca bahis tahminlerimi sagda solda yaziyorum, takip etmedigim lig yoktu. simdilik "harclik cikarma" seviyesinde kazaniyorum ama yukselebilirim. simdilik iyi boyle, yaziyom ciziyom iste, guzel.

ama hobiden para kazanmaya baslayinca is az da olsa degisiyor. o kadar rahat, laylaylom havasi olmuyor.

millet unlu isimler falan soylemis ben dan diye atlamisim "ben" diye. inanilmaz itici oldum.

alperz+1

ben de yaptigim isi severek yapiyorum. bilgisayar muhendisiyim. programlamaya lisede basladim. o zamana kadar hedefim isletme okumakti. programlamaya baslayinca ben bu isi yaparim dedim ve muhendislige kaydim. 10 saat hic kalkmadan kod yazabilirim hatta yazdim. su anki kafada gidersem 40-50 yasima kadar kod yazabilirim sanirim.

programlama ufak yaşlardan beri ilgi alanımdaydı teknolojiyle ilgilenmek en büyük zevkimdi. yazılım mühendisliğine doğru adım adım gidiyorum çalışmaktan zevk alıyorum.

Kendime ait bir salon ya da şu gezelim görelimci işler beni mutlu ederdi sanırım. Onun dışında çalışmaktan zevk almak zor iş.

Çalıştığım sektörü çok seviyorum diyebilirim; kuyumculuk.

bunlar genellikle sanat ve sporla ugrasiyorlar. ama sunu anlamak lazim, sevdigin is dedigin sey cok disiplinle ve usta olmaya giden yola girmezsen sana bir sey kazandirmaz.

oteki turlusu de bana kolaycilik gibi gorunuyor, cok az insan yapmak istedigi sey ugruna hayatinin geri kalanini bir kenara koymaya razi. sonra imkanim yoktu gibi bahanelerle rahatliyorlar fakat imkanlarini kesfedip ona gore bir uretimde bulunmaya hic kalkmiyor bile.

fotograf makinem yok ki fotografci olayim,
boyam yok ki ressam olayim,

derken insanlar imajlara takilmis durumdalar.

onun yerine pinhole kamera yapanlar,
onun yerine tukenmez kalemle cizenler

ellerinin altinda her ne varsa onun kullananlar bu isteklerinde samimiler.
ne yaparsa yapsin bence kisinin kendinde bitiyor. kisi yapmak istedigi her neyse onu yapmadan yasayamam gibi bir kafa yapisina girmedikce mazosist gibi hem aci icinde hem de caresiz hissederek hayatini geciriyor.

acun, sergen.

Ben sevdiğim işi yapıyorum, çoğunlukla canım çıkıyor, bu hafta sonu da çalışacağım ama memnunum halimden.

valla ben de ne yapacağımı bilmiyorum sanırım öğretmenlik yapacağım ama hiç sevmem öğretmenliği.Anket yaptım kendime mimarlık,teknik öğretmenlik falan çıktı ama ben de matematik falan yok.Ah ulan nedir bu ülkede çektiğimiz.Küçüklükten bizi yönlendirmediler ki anca matın varsa istediğini olursun.

cok boktan bisey. hep calisiyorsun.

hobimden para kazanmıyorum ama işimi seviyorum. hiç bilmediğim, düşünmediğim bir meslek, keşke öğrenciyken haberim olsaydı kendimi bu yönde geliştirseydim diyorum şimdi.

ayrıca iyi para kazanan müzisyenlerin büyük çoğunluğunun sevdiği işi yaptığını düşünmüyorum. adam 20 yıldır her gün aynı şarkıyı çalıyor sıkılmıştır amk. Nirvana bi süre sonra smells like teen spirit çalmayı bırakmıştı mesela. bir çoğu da para kazanabilmek için hiç sevmedikleri popüler müzik tarzları yapıyor.

ben öyleyim ya. biraz şans biraz mücadele. dilciydim, rus dili falan okuyodum, dedim yok olacak gibi değil, az çok becerebildiğim de ne var, web programlama. okulu bırakıp iş aradım koşturdum falan, şimdi 1 yıldır çalışıyorum, kendimi rahatça geçindirebilicek kadar maaşım var, okulu da değiştirdim. yani hobimi önce meslek edindim, mesleğe devam ederken okulu da ona çevirdim. ama bu sefer de gerzek gibi hissediyorum kendimi bazen çünkü hobim yok. iş yerinde kod yaz, eve gel ya yine kod yaz ya da teknoloji haberleri falan bak.
farklı bişiler bakıyorum şimdi kafa dağıtıcak. jonglörlük, elektro gitar falan var akfamda.

(bkz: alp kırşanlık)

(bkz: #38758792)

Kedi Siyam mı? benimki öyleydi ve ses harbiden feciydi. 11 aylıkken kısırlaştırdık kendisini. Eğer senesini doldurduysa ara dönemi beklemeyin.

passiflora bitkisel olduğu için verebilirsiniz.
ama ölçüsünü veterinere sorun.
iki çay kaşığından fazla olmaması lazım yanlış hatırlamıyorsam.

zaten haftalarca, aylarca süren bir şey değil.
birkaç gün boyunca günde 1-2 kere (veteriner ne kadar derse) verirseniz o da rahat atlatır, siz de rahat edersiniz.


edit:

yalnız passiflorayı suya katamazsınız.
belli bir doz vermeniz lazım.
o zaman da suyun tamamını içmezi lazım.
zaten onun kokusunu alınca suyu da içmez.
alın bir çay kaşığını, tutun, yutturun.

yani "aman suyuna koyalım, içtikçe onu da alır" diye bir şey yok, onu anlatmak istedim.

Hayır, veterinere sormadan kediye pasiflora filan vermeyin. Bir etkisi yok onun insana (bkz: plasebo), hayvan için üretilen bir şurup da değil sonuçta. Sevişmek isteyen ergene pasiflora verince yatışacağını sanmak gibi bir şey bu. Hayvan doğası gereği çiftleşmek istiyor, çiftleşemeyince de strese giriyor garibim.

Bu bağırışlar devam eder yatıştırıcı iğne kullanılmadıkça ama o da kısırlaştırma için uygun olmayacağından yapacak bir şey yok.

Bol bol ilgi gösterin, bol bol sevin. Bağırdığında okşayın kafasını sırtını, hafifçe poposuna vurun, o hoşuna gider. Bizimkileri kısırlaştırana kadar bizim yöntem buydu.

passifloranın etkisi vardır ve veterinerler çok zor durumda kalındığında tavsiye ederler.

üstelik yapılacak her sakinleştiriciden daha sağlıklıdır, çünkü bitkiseldir.

Benim tıp fakültesinde okuyan şimdi hekim olan kuzenim Pasiflora'nın alkolden farksız olduğunu, bitkisel olmadığını söylemişti. Ben vermemenizden yanayım. Sizin kediniz, sizin sorumluluğunuz.

passiflora incarnata, yani bizim passiflora olarak bildiğimiz, hatta tam türkçesi çarkıfelek olan bitki.

yani bu şurup o bitkinin şurup haline getirilmişidir.
bitkinin farmakolojik olarak kullanılan kısmı alkaloid taşır.
ama bu yaygın olarak bütün bitkilerde bulunur zaten.
yani passiflora'nın içindeki "alkol", bitkinin kendisinde bulunur.

bu durumda nasıl bitkisel olmadığını anlamadım.
bunun dışında üstünde de bitkisel yazar, hatta doktorların passiflora vermesinin tek amacı bitkisel olmasıdır.

büyük olmayan sorunlar karşısında ya da anlık huzursuzluklarda boşuna kimyasal yüklemek istemeyen doktorların hepsi passiflorayı bitkisel olduğu için tavsiye eder.
passifloranın bütün olayı bitkisel olması.

yani sakinleştirici iğne yaptırıp hayvanı bayıltmak yerine, 1 çay kaşığı passiflora verirseniz 1 ya da bilemediniz 2-3 kere, zaten o yeter de artar bile.
sakin sakin dolaşır.

ama dediğim gibi veterinere sorun.
kilosuna, yaşına göre dozunu söyler.

Kuzenimin kastettiği de içinde alkol olduğudur, aynı zamnda içinde kimyasallar da bulunuyor çünkü direkt bitkinin kendisi yenmiyor. Bir takım işlemlerden geçiyor tüketiciye sunulana kadar.

Ben benimkilerin aşı zamanı geldiğinde ya da mama alırken vb. veterinerimize soracağım Pasiflorayı. Pasiflora insanlarda bağımlılık yapıyor, belki biliyorsunuzdur. Ben zararsız olduğuna inanmıyorum. Bitkisel olduğu zararsız olduğu anlamına gelmiyor. Zehirli bitkiler de var. Tabi ki Pasiflora zehirli değil, ancak bitki diye yan etkileri yok sanmayın.

Bende bir onkoloğun kanser hastaları için bitkiler ve yan etkileri üzerine yazdığı bir kitap var, annem için almıştım. Hiç aklınıza gelmeyecek bitkilerin, gayet tehlikeli yan etkileri var. Üstelik biz insanlar için bu yan etkiler tehlike oluştururken, 3 kg kedi için çok daha etkili.

Ben bu nedenle konuya hassas yaklaşıyorum. Bence en iyisi sabretmek. Hiçbir ilaç vermeden beklemek. İlaç verilecekse de sadece veteriner tavsiye ettiği için vermek.

şu olay çok canımı sıkıyor kendi yorumlarımı yazacağımda hayvan sağlıklıysa salabilirsiniz yani kısırlaştırmak hayvanı kötü duruma sürükler eskisi gibi davranmaz mesela teyzem kedi bakar camiide sokakta gördüğü kör veya ayağı kırık hayvanlar varsa onları kısırlaştırır. hayvanın hakkına tecavüz etmeyin zaten onların yaşam alanlarının içine ederek gerekli kadar doğayı kirlettik. ayrıca kediyi kısırlaştırırsan eskisi gibi davranmayacak ve büyük ihtimalle baya kilo alacaktır. eve istersen erkek bir kedi al alamıyorsanda sokağa sal birileri ile takılır gelir eve.

mesela benim bir erkek kedim vardı kısırlaştırmadım giderdi hafta sonu dışarıya takılırdı 2-3 dişi kedi ile bazen dişi kediyi eve getirdiğide oldu (ciddiyim) gelirdi sonra işte araba altında kaldı rahmetli severdim kendisini arada rüyalarıma girer sözümü dinlerdi kerata kısadan hisse sırf hayvana bakıyorsunuz diye onun sağlığı ile bu tür oynayamazsınız. ben bunu etik bulmuyorum.

Bizimkisi de deli gibi bağırıyordu, sabredip bekliyorsunuz yapılacak pek bir şey yok. Kucağımıza alıp severek uyutuyorduk biz. Bol bol uyuyunca bağıracak daha az vakti kalıyor. Oyun oynatarak yormaya çalışın, o zaman unutuyorlar azdıklarını.

Bu arada 2 kedimi kısırlaştırdım, davranışlarında hiç bir olumsuz değişme olmadı, aksine çok asabi olan büyük kedim epey bir sakinleşti. Artık eve gelen arkadaşları parçalamıyor.

geçen hafta aynı konu için duyuru açtım :)
yiyecek birşey önermediler ama şunun faydasını gördüm
1- epey bi yordum onu oyun oynarak, oyuncakların haşatı çıktı
2- sürekli okşadım sevdim, o zaman sakinleşiyo. sırtına falan dokundukça sesi çıkmıyo. ve bence de ara dönemi bekleme. ben üç gün zor dayandım o strese.
şimdi kuzu gibi mırmır :)

@rakun, bu kadar dar baktığınız için bir sürü yavru kedi araba altında kalıyor.
kedim erkek ve ilk kızışmasında kısırlaştırdım. sokağa çıkıp çiftleşince ortalıktaki başıboş kedi sayısında artışa sebep olmuyor mu? o nasıl bir mantık? kısırlaştırmanın "aman evimde kedi sayısı artmasın" diye düşünülerek mi yapıldığını zannediyorsunuz acaba?
ayrıca, bakın kediniz araba altında kalmış ve ölmüş,kısırlaştırsanız ve evden çıkmasa böyle bir şey olmayacaktı öyle değil mi? yani temelde kediizi kısırlaştırmamış olmanız ölümüne sebep oldu.

benim kızım da kızıştı gün itibariyle. sağlık sorunları sebebiyle bir süre daha kısırlaştırmam imkansız. ama bağırması falan yok hiç, nasıl kızışma anlamadım. kızıştıktan belli bir süre sonra erkek kedi bulamayınca falan mı bağırıyorlar? ilk defa böyle bir süece tanıklık edeceğim de. sormuş olayım buradan ben de sorumu.

Kısırlaştırma kedileri hiç olumsuz etkilemiyor. Aksine kuzu gibi oluyorlar. Hormonlarına bağlı gelişen kanser riski ortadan kalkıyor. Kısır kedilerin kilo sorunu da yok çünkü kısır kedilerin zaten özel maması var. Hayatında evinde kedi bakmamış insanlar yalan yanlış bilgi veriyorlar, sinir oluyorum. Kedi ev hayvanıdır, mümkün olsa sokakta bir tane bile kedi bırakmazdım. Araba altında kalıp ölen, köpeklerin saldırısına uğrayan, pislik insanların zehirlediği işkence ettiği bir sürü kedi var sokakta. Yazık değil mi onlara? Evdekiler mışıl mışıl uyuyup, yiyip içip keyif yapıyorlar ne güzel. Hava şartlarından donanları, biber gazından yaralananları da unutmamalı. Kedilerin kısırlaştırılmasına da evde beslenmesine de karşı olan insanlara gerçekten inanamıyorum.

@mutevazi kedisine göre değişiyor diyebilirim 3 kedi sahibi olarak :) ilk ikisi ilk günden itibaren yeri göğü inlerirken 3.sü sadece kıçı havada gezip alçak sesle mırlıyordu.

passiflora'da anlaşamadık, ama kısırlaştırma ve evde kedi bakma konusunda meltem'e yüzde 39879 katılıyorum.

@meltem, tıptaki kuzenin farmakoloji dersini pek dinlememiş anlaşılan. etrafa kulaktan dolma yalan yanlış bilgiler vermek yerine farmakognozi bilim dalını araştırsın. bitkilerden ilaç yapıldığı ve gayet etkili olarak tedavide kullanıldığını öğrenirse belki başkalarına da saçma sapan şeyler söylemez.

ne kadar cahilce şeyler söylüyorsunuz şöyle bir okudum da hangi birine cevap vereyim şaşırdım. hayır bir şey değil insanlar bir şey bilip de konuştuğunuzu sanacaklar. bitkinin içinde alkol de var çünkü bitkinin etkin maddesi alkolde çözünerek işe yarar hale geliyor.

bağımlılıkla bu bitkinin zaten alakası bile yok. elbette her ilaç gibi passifloranın da yan etkileri var. zaten etkisiz olduğunu söyleyip zaten yan etkileri de var diyerek kendinizle de çelişmiş oluyorsunuz. ilaçlar risk/yarar durumunu göz önünde alarak doğru dozda ve doğru şekilde verildiğinde insanlara ve hayvanlara gayet yarar sağlar.

bir tane kitap okuyup farmakolojiden bihaber bi doktor akrabadan kulaktan dolma bilgiler edinip istediğiniz saçmalığa inanmakta serbestsiniz ama böyle herkesin okuyup etkilendiği bir ortamda bir eczacı olarak saçmalamamanızı rica edeceğim.

@mütevazi farkındayım bulunduğum yer şükür pek fazla araba yok arabaların yavru kedileri ezmesi duyarsızlıktan dolayı oluyor insan dediğimiz canlının kendisine gram saygısı yokken başka hayvanlar için mi olacak ? ah bide demiyormusun kedini kısırlaştırsaydın evde kalcaktı ölmeyecekti diye yahu oyuncakmı o kedi ? benim çocukluğum köyde geçti kısmen orman bile diyebilirim. insan ne anlar özgürlüğü alınmadan özgürlüğün ne olduğunu. Sen bu kedi ile günde kaç saat vakit geçiriyorsun ? 3-5 saat kediyle canım cicim yapma kızım demekle olmaz bu işler hayvanın doğası gereği özgür olması gerekir tutup 90 metre kare evde hayvana bağırıp azarlayacaksan yapacağı şeyler için, sen bence o kediyi bahçesi olan birine ver.

@merena Kuzenim Marmara tıptan dereceyle mezun oldu. Kanada'dan burs ile eğitim teklifi aldı. Elbette hiç tanımadığım size değil gayet başarılı olan ona inanıyorum. Bağımlılık yaptığını ise lisedeki erkek arkadaşım kullandığı için biliyorum. Plasebo olduğunu da ondan biliyorum. Ayrıca eczacı olan bir yakınım da onaylamıştı bunları. Görünen o ki kimse bir şey bilmiyor benim etrafımda, hepimiz cahiliz, her şeyi siz biliyorsunuz. :) Bir de belli ki nasıl tartışılacağını bilmiyorsunuz insanlarla. Laf sokma amacıyla yazmakla düzeltmek arasında büyük fark var.

ben bu passiflora olayına cevap vermek istemediğim için artık bir şey yazmamıştım da, ona bakarsanız benim annem 20 yıl psikolojik sorunları nedeniyle her zaman çantasında falan passiflora taşırdı.

ve düzensiz, ihtiyaç duyduğunda kullanırdı.
4 gün içmediği de olurdu, iki günde bir şişe bitirdiği de.
bazen aylarca içmezdi vsvs.
bağımlılık falan da yapmadı.
lisedeki erkek arkadaşınız ergenliğinde bağımlı olacak bir şey aramış kendince herhalde.

kusura bakmayın, ama sakinleştirici iğne yapmayı tavsiye edip, "o da bu dönemde olmaz" deyip, sonra passiflora'ya dünyanın en büyük zehri, plasebosu, etkisiz, ama bağımlılık yapan (!) maddesi diye dört koldan saldırmak çok saçma.

kızgınlık döneminde gerçekten çok zorlanan kedilere passiflora verilir ve hayvanlar bu dönemi 2 doz passiflora alarak çok rahat atlatırlar, bu kadar.

eğer böyle basit bir konuda tanıdıklar, doktorlar, eczacılar araya sokulunca en iyi siz biliyor oluyorsanız, emin olun sizden yüzlerce daha fazla kediyle muhatap olmuş ve olmaya devam eden biri olarak kedileri de ben sizden daha iyi biliyorum.
zaten bir şeylerden haberdar olsanız veterinerlerin uyguladığı bir şeye "etkisiz" gibi komik bir şey demezdiniz.
yanılıyorsunuz, kabul edin.

etkisiz diyorsunuz, bağımlılık yapar diyorsunuz, alkol diyorsunuz, işe yaramaz diyorsunuz.
işinize geldiği gibi çeviriyorsunuz.
bir kere zaten içinde alkol varsa bile bu "etkili"dir.
yani hem alkol var, hem etkisiz diyerek kendi kendinizi çürütüyorsunuz.
diyelim ki bu sadece alkolden farksız, o da sakinleştirir zaten.
ha, zararlı olur-olmaz o ayrı.
yani mutlaka bir etkisi var.
işinize geldiği gibi olayı çevirip konuyu uzatmayın lütfen.

bir de bitkilerin yan etkileri olduğunu vs. hepimiz biliyoruz.
bitkilerin tüketiciye sunulana kadar işlemden geçtiğini, olduğu gibi sunulmadığını da çok şükür biliyoruz.
yani karşınızdakini ezen ve "ben bilirim" tavrıyla yanlış konuşuyorsunuz, ondan sonra laf sokma çabası vb. diyorsunuz.

kimse sizin doktor, eczacı ya da bağımlılık geliştirmeye meraklı eski erkek arkadaşınızı umursamıyor.
ona bakarsanız benim passiflora'yla hiçbir sorunu olmayan bir sürü veteriner ve doktor tanıdığım var.
hatta aralarında profesör olan da var. (?!)

sizin tanıdıklarınızın dereceyle mezun olmuş olması ilacın piyasadan kalkmasına neden olmaya yetmiyor maalesef.

üstelik zaten farmakolojik olarak boş ve yanlış konuşuyorsunuz ilaçla ilgili.
tamam, siz kendi kedilerinize vermeyin, konu kapansın.

blatta hiberna, ben size yönelik yazmamıştım ki niye atladınız? Merena ikinci nickiniz filan mı?

Manyak gibi bana saldırmanın lüzumu yok. Yanlış biliyorsun dersin olur biter. Kadın/adam gelmişler benim kuzenime laf edip bana da saçmalıyorsun diyorlar. Ben de susayım, bir şey yazmayayım. Oldu. Konu nereden nereye geldi ya sayenizde. Mahalle kadınları gibi kavga ediyorsunuz benle.

bana da aynı ukalalığı yaptığınız için cevap veriyorum.
cevap vermemeyi tercih etmiştim, ama sayenizde bitkilerin işlemden geçip tüketiciye ulaştığını falan öğrendik.

ve asıl beni sinirlendiren nokta "yanlış" bilgi vermeniz.
"ben vermem kardeşim" dersiniz, kimse sesini çıkarmaz.
ama bir dayanak olmaksızın, farklı onlarca kaynaktan, saçma sapan bir sürü mazeret uyduruyorsunuz.

size ilacın farmakolojik içeriğini anlatmaya çalışıyorum, bana aldığınız kitabı, amca oğlunuzu, eski erkek arkadaşınızı anlatarak geliyorsunuz.

daha önceki mesajınızda kullanmadığım cevap hakkımı burada kullanmak istedim sadece, çünkü uzatılıyor konu.
artık "kimin akrabasının eğitimi daha iyi?"ye gidiyor ve sonuç olarak yanlış bilgi veriliyor.

edit:
tam olarak dediğiniz şeyi söyledim ben de zaten.
"yanlış biliyorsunuz" diyoruz, ama azimle bir yere bağlıyorsunuz.
"mahalle karılığı" buna denmiyor.
farkındaysanız size "siz" diye hitap ediyorum.

ben size bilimsel veri-içerik sunuyorum, siz bana kulaktan dolma şeylerle gelip, bir de "o öyle değil" diyorsunuz, ama başka bir argüman yok.
"olabilir, ben de veterinere sorarım" der kapatırsınız konuyu.
siz uzattıkça bize de cevap hakkı doğuyor, çünkü çürütmeye çalışıyorsunuz.

amca oğlum değil, hala kızı. :)

çürütebiliyorum da üstelik, ilginç değil mi?

edit:
ben "mahalle karılığı" diye bir tabir kullanmadım.

sen de diyebilirsiniz, benim için önemli olan üsluptur.

nasıl çürütebildiğinizi anlayamadım.
annenize aldığınız kitapta yazanlar sayesinde mi çürüdü?
belki ahmet maranki de bir şey demiştir seda sayan'da falan...

elimizdeki tek veri doktor akrabanızın "o ilaç değil, alkol" demesi ve erkek arkadaşınızın bağımlılığı (?).

her neyse, duyuru sahibi zaten alacağı cevabı almıştır.

ne güzel rahmetli anneme kanserin alternatif tedavileri üzerine aldığım kitapla da dalga geçtiniz, rahatladınız mı bari?

kitap şu:
www.canfezasezgin.com

erkek arkadaşımın değil, 10 sene önceki erkek arkadaşımın pasifloradan gördüğü zarar.

yahu allah aşkına, bunun hangi kitabı kime, neden aldığınızla ne ilgisi var hanımefendi?

başınız sağ olsun, ama bitkiler üzerine yazılan on binlerce kitap var, bundan haberiniz var mı?

yani sorun şu aslında; insanların yazdığı şeyi çürütmek üzerine bir cevap veriyorsunuz.
dolayısıyla insan argümanını savunma ihtiyacı içine giriyor, ama siz aynı çürütme isteğiyle devam ediyorsunuz.
öyle olabilir, "benim fikrim şu; o yüzden bence böyle" demiyorsunuz.
sürekli konudan sapıyorsunuz.

ben kitapla dalga da geçebilirim, bu annenizle ya da hastalığıyla dalga geçtiğim anlamına gelmez.
ahmet maranki de kanser için birçok şey öneriyor.
kanser için önerilen bir sürü şey var.
internet bununla kaynıyor.
bunu ciddiye almak-almamak kişinin kendisine kalmış ve ben her ne kadar annenizin hastalığı nedeniyle de almış olsanız, şu ortamda onu bilimsel veri olarak sayamıyorum.
çünkü bir doktor bir şey derken, diğeri başka bir şey diyor.

ben sadece size bitkinin içeriğiyle ve ilacın neden alkol içerdiğiyle ilgili bilgi verdim.

yalnız yanıldığınız nokta şu; size bilimsel veri sunulurken, siz bize kulaktan dolma ve "öyleymiş, böyleymiş" diye karşılık veriyorsunuz.
mesele o.
anlatabiliyor muyum?
kim sizin rahmetli annenizle ilgili bir şey dedi?
buna çamura yatmak denir.

kendimi yeterince ifade ettiğimi sanıyorum, artık cevap yazamayacağım.

şarap içirsin kedisine, o da rahatlatıyor. :)

o da doğal, içindeki alkolün ne önemi var ki?

sarhoş oluyorsa şarap tedavi etti demektşr. vay be.

alın işte, çürütmek bu kadar kolay.

anneme bir şey dediniz yazmadım, doğru okuyun.

benim kitabın yazarı onkolog, prof. dr. can feza sezgin. ahmet meranki kim diye baktım, gerçekten çok ciddiye alınacak bir web sitesine sahip! sanırım hekim bile değil kendisi. sitede dini içerik filan var. verdiğim linke bakarsanız yaptığınız kıyaslamanın ne kadar mesnetsiz olduğunu görürsünüz.

daha fazla strese giremeyeceğim ben de. en iyisi hiç muhatap olmayalım bundan böyle. kalın sağlıcakla.

genel bilgilendirme amacıyla: pasiflora konusunda yukarıda yazdıklarımı destekleyen bilimsel makaleyi buyrun: www.calmclinic.com

pasiflora'nın yararsızlığını kanıtlamayı kendime görev belledim. şunlara da bakın:
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

içirin passiflorayı hiçbir şey olmaz.

bağımlı olursa rehabilitasyon merkezine yollarsınız.

@meltem bakın hem placebo diyorsunuz hem de bağımlılık yaratır diyorsunuz. placebo farmakolojik etki göstermeyen madde demek. hiç etkisi olmayan madde nasıl bağımlılık yaratır, kullandığınız terimlerden bihabersiniz. içerisindeki alkolü suçlayacaksınız da hiç niyetlenmeyin o miktarlarda alkol bağımlılık falan yapmaz.

tek bir doktorun söylediğine karşılık aksini iddia eden de bir sürü doktor olacaktır. bir kişinin söyledikleri yeterince güvenilir değildir. ayrıca calmclinic gibi googledan bulduğunuz ilk siteye değil de science direct, pubmed gibi gerçek literatürlerin olduğu sitelere girerek etraflıca araştırma yaparsınız daha bilimsel olur. ayrıca savınızı destekleyen bir makale bulsanız da hemen sevinmeyin. araştırmaya devam edin, tek bir literatür hiçbir şeyin ispatı değil. bilmemek değil öğrenmemek ayıp. sözün özü biraz araştırın.

benim tek derdim bilgisi yeterli seviyede olmayan insanların diğerlerini olumsuz etkilemeye çalışmalarını engellemek. bırakın da bir doktor ya da eczacıdan bilgi alsın insanlar. sizden değil.

@merena ben zaten en başta veterinere sorun yazdım. okumadan, anlamadan saldırmış olmanız benim hatam değil.

"birisinin intihar olduğu nasıl anlaşılır"
hocam önce siz şu cümleyi bir açıklayın. "kişi intihar etmek istediğini nasıl anlar" mı demek istediniz?

intihar için: tr.wikipedia.org

sözlükteki meth'i görmüştüm ben boğaz köprüsünden geçerken. demirlerin arkasına geçmiş, sırtında sırt çantası kollarını gerip bükerek düşücek gibi yaparcasına hareket ediyordu. ağlayarak ve titreyerek devam etmiştim arabayı kullanmaya. o sıra düştüğünü de görebilirdim/k. resmen hayatımda gördüğüm ve hafızama kazınan en korkunç sahneydi benim için. benim için bile düşünün. onun orada sallanması.

birisinin intihar olduğunu anlayamayız ama intihar çaresizlik demek bence. ve kendinden nefret etmek


edit: 3 tane mesaj geldi. evet intihar etmedi düştüğünü de görebilirdim derken orada zaten yeterince kötü bir sahne gördüğümü belli etmek amaçlı söyledim. yani atlamamasına rağmen ben ağlayıp titriyordum ya atlasaydı herhalde kafayı yerdim.

hacı tişörtünün arkasında yazar.

birisinin intihar olup olmadığını oraya bakarak anlayabilirsin. ya da annesine babasına sorabilirsin. onlar da bilebilir.

tam emin değilim ben de. karışık mevzular.

-merhaba sen intihar mısın?
+yok intihar yeni çıktı.

sorarak.

Amaj - Bmin - Dmaj - Asus gibi geldi sanki ilk bakışta.

asus tan emin değilim sondaki. detaylı bakabilirsem yazarım

sakin gibiydi ortalık 1-2 saat önce. çok polis var ama gerilim yok.

hatirlarlar.

hatirlar.

sizi sahipleri bellemişler. komut almayı bile öğretebilirsiniz.

1 sene sonra sana şaka ile bir cücük hareketi yapan olursa onun aklını alabilirler.

kesinlikle hatırlarlar. bende -daha doğrusu babamda- bunun çok örneği var. anlatır her zaman. bende köpeklere taptığım için melül melül dinlerim.

bir tanesi şu; sadece bir tane kesme şeker vermiş köpeğe, yanlış hatırlamıyorsam 1 sene sonra tanımış hayvan babamı. bizimki çok severmiş köpekleri gençliğinde. kuyuya düşen köpeği kurtarmışlığı bile varmış. :)

anamın astımı yüzünden eve alamıyorum orası ayrı. :(

Hatırlarlar. Ama köpekler çalıştığınız yere aitse kuru ekmek vermek gaddarcaymış biraz. Yok değillerse lütfen internete ilan verin de sahiplensin yavrucaklar.

valla benim köpek sanki hatırlamadı beni
1 sene görüşmedik gerçi, sonra hayvana bütün tavuk götürdüm. belki de onun şaşkınlığından adapte olamamıştır :D

uzaktan görünce hatırlamazlar. sesinden ve -yaklaşınca- kokundan kesin hatırlarlar.

onlara yemek verirken onlarla bol bol konuş. "acıktınız mı lan keratalar??" diye falan konuş yüksek sesle. sesini iyice tanısınlar.

sonra 1 sene sonra uzaktan, "gelin lan buraya napıyonuz siz eşşek kadar olmuşunuz" diye bağırdığın gibi kuyruk sallaya sallaya gelirler.

Kokundan hatırlarlar en kötü olasılıkla.

korktuğun zaman bir koku salgılıyormuşsun, köpekler o kokuyu hissediyormuş ve o kişiyi düşman gibi algılıyorlarmış. belki böyle bir durum olabilir. geçmiş olsun.

Duyuruyu silme, favladım. :)

üstünde bir koku var mıydı başka bir hayvana ait? Ya da farkında olmadan hayvanlardan korktuğunu belli eden bir şey mi yaptın ilk gün?

bir de sevmedikleri birine benzetiyor olabilirler ilk gün. Kıyafetin falan. Düşük ihtimal ama bu.

Ay kiyamam ne fena olmus, gecmis olsun.

Telefonlarda bi program var, boyle kopeklerin rahatsiz oldugu ama senin duyamayacagin bir ses cikariyormus. Adi falan nedir bilemedim simdi, kesin dogru da degildir de ben inandim saf gibi

Soyle bir yol izleyebilirsin, mesela veterinerden kopekler icin abur cubur bir sey al, gelip gecerken verirsin bazen, yavas yavas sana alisirlar.

köpek kaçıran diye birşey var internette, zarar vermiyorsa ve işe yarıyorsa al ondan.

o köpek kaçıran şeylerinden alabilirsin. telefonda çalışmayabilir %100 verimle. sonuçta o telefonların üretiliş amaçları insanların duyması, her telefonda yok o kadar geniş frekans bandına sahip hoparlör.

ha bir de korkunca koku salgılıyormuşsun olayı var, çocukluğumuzdan beri duyduğumuz. bana saçma geliyor o. bildiğim kadarıyla etkin bir şey salgılamıyor vücut korkunca. salgılasa bile salgı sistemimiz o kadar hızlı çalışan bir şey değil, sempatik sinir sistemimizi de köpeklerin hissetmesi imkansız. hayvan gibi osurunca bile zar zor hissediliyor kokusu. tamam köpeklerin burnu daha hassas evet ama bu kadar da değil. :D

ha bu benim bildiklerimi yorumlamam, birisi gelip göt ederse saygı duyarım.

ahahahaha bunu kesinlikle silme bence de, bayılıyorum. normalde anasına küfretsen güler, "nabıyosun kuduz hjarteblod" deyince deliriyo adam, sinirleniyo. jasfhsjfks

Cok cok gecmis olsun. Sakin asilarini aksatma.

Korkup kacma, uzerlerine olmasa da yanlarindan gec gitsin. Eni konu koklayip giderler. Ama tetikte ol, Saldirirlarsa da kacma, karsilik ver tekmelerinle.

Tekrar gecmis olsun ve asilarini aksatma.

çok zamanım olmadığı için okuyamadım hepsini.
anladığım kadarıyla sürekli bulunman gereken bir ortamın çok yakınındaki köpekler saldırmış.

belediyeye şikayet edersen ölümlerine sebep olma ihtimalin çok yüksek.
"bence" yapılması gereken şey aranızdaki bu kötü geçmişi silip, yeni bir sayfa açmak.

git bir kasaptan et, tavuk falan kafana göre bir şey al.
ya da ucuzundan bir kuru mama al.
cesaretini topla, koy önlerine.
1-2 kere bunu yaparsan arkadaş olursunuz.
en kötü ihtimalle seninle muhatap olmazlar, en iyi ihtimalle sen oralardayken peşinde dolaşıp kendilerince seni korurlar.

kısacası saldırgan köpeğin tavrını değiştirmenin en iyi yolu beslemektir.
boş bir kaba da su koyarsan ekstra sevaplar da senin olur.

edit:
yalnız sen 1-2 kere yiyecek verdikten sonra "yine bizim mamacı geliyor, yaşasın!" diye sana doğru gelebilirler gördüklerinde.
vücut dillerini iyi oku yani, öyle geldiklerinde paniğe kapılma.
yine bir şey yiyecekler diye mutlu olup heyecanlanabilirler.

arkadaşların dediği korkunca salgıladığın koku osuruk olabilir, çok takma onu sen :P

erkek köpekler genelde hemcinslerinden hoşlanmayıp, saldırganlaşabiliyolar. eğer erkek başka köpek sevdiysen onlarla karşılaşmadan önce, onun kokusunu almış olabilir. ya da belki kedi falan sevdiysen kedi kokusu da olabilir. yoksa durduk yere saldırganlaşmasının başka açıklamasını bulamadım. hani önceden vurmuşsundur falan, hatırlamıştır da olabilir ama köpek seven olarak nitelendirdiğin için kendini, o ihtimali geçiyorum. belki parfümünde falan köpeğin burnunu irite eden bişey var.

ne olduğu konusunda tam parmağımı üzerine basamasam da, kokuyla alakalı %90 diyorum.

it iti ısırmaz. sen de aynı şekilde davran. birkaç gün toplu gez. bölgeni işaretle. nasıl yapacağını biliyorsundur. başka kasabaya yol alsınlar, açıkça izah et.

@sovyetik:

biber gazı köpekler ve kediler üzerinde öldürücü etkiye sahip olabiliyor.
insan ciğeriyle köpek ciğeri bir değil.
gezi parkı döneminde az kedi köpek ölmedi gazdan.
yani olur da fazla sıkar, çok yakından sıkar vb. ölümüne neden olur.

üzüldüm panpa. tedavi masraflarını karşılamak istiyorum.

@sovyetik:

yok, anladım demek istediğini.
sonuçta insan öleceğini düşünürse öldürebilir de.
ona lafım yok.
"aman yanımda bulunsun, gerekirse kullanırım" diye yanından köpek geçerken öylesine kullanılacak bir şey değil demek istedim.

bu sefer vicdan azabı çeker insan.
bilgilendirme amaçlı yazdım yani.

(bkz: köpek saldırırsa yapılacaklar/@compadrito)

ve tabii (bkz: köpek saldırırsa yapılacaklar)

sana doğru gelen köpeğin gözlerinin içine bakma, farketmemiş gibi yap tedirginse hayvan. ya da tam tersi sevecen sesler falan çıkarınca da yumuşuyorlar, tehlike olmadığını düşünüyorlar. benim tecrübelerim bu yönde oldu hep. bir de ben korkmuyorum, severim her gördüğüm köpeği.

(bkz: istanbul'daki başıboş köpekler/@matchgrip)

baştan sona oku, belki faydalı bulacağın şeyler çeker çıkartırsın.

geçmiş olsun.

Yerden tas aliyormus gibi yapinca kopeklerin kactiklarini duymustum..

@bir varmış bir yokmuş

ya da köpeklere ayağımdan ısırmayın buyrun gelin gözümden ısırın mesajı da verebilirsin. :)

hiçbir şey olmaz. fren tutmaz ama.

yavaşlar sonra durur.

sonra kontagi tekrar acar 5.viteste ayagini debriyajdan yavasca cekersin tekrar calisir

direksiyonu biraz oynatınca kitlenir, fren tutmaz. yavaşlayarak durursun düz arazide gidiyorsan ve önüne bi engel çıkmazsa.

zannediyorum hiç araç kullanmadın.Kastettiğin hızla giden aracı birden durdurmaksa el frenini çekersin, o da arka tekerleri kitler sadece.Aynı zamanda frene basman lazım.O zaman da tekerlerden dumanlar çıkarak(zemin kuruysa)kayar araba.Bu sırada direksiyon hakimiyetini kaybedersen takla atarsın.

merak ediyorsan, hızla giderken geri vitese geçiremezsin.Geçmez yani.Ha geçseydi de tekerleri kitleyip şanzuman dişlilerini sıyırır arabanın ciğeri sökülür çok kötü şeyler olurdu :)

Kontağı kapatınca motorun duracağını, frenlerin tutmayacağını biliyoruz heralde o kadar saplama değiliz. Merak ettiğim konu mesela yüksek süratte ani el freni çekince araba yan yapar, takla atma riski vardır. Arabanın gösterdiği reaksiyon ne olur? Çünkü araba vitesteyken ve yürür haldeyken kontağı kapatınca acayip bir sarsıntı oluyor. Bunun yüksek hızlarda olması durumunda nasıl olacağını merak ettim.

videosu var midir bilmiyorum ama olacaklar.

1. motor durur ve devami tamamen manuel bir kontrol olur. normalde motor calisirken araba zilyonda sistem calistiyor.
2. kontagi kapatiniz ama yuvasindan cikarmadi iseniz direksiyon kilitlenmez. ama kontrol cok zorlasir. malum hidrololik sistem devre disi kalir. sizde gercek fizik kurallari ile basbasa :)
3. frenlerde klasik frene doner. 1-2 basinca siser ve arabayi yavaslatmak icin cok guclu basmaniz gerekir.
4. geri vitese geçmeyi denemek ileri düzey bir fantezi olabilir ama bunun icin arabayi cekebilecek bir cekiyi yakinda bulundurun.
5. bos bir yolda seyrediyorsaniz herhangi bir sorun olmadan durabilirsiniz.
6. yoksa yüksek hizla giderken yakit bitmesi vs. motor sorunu yaşayan her aracın takla atmasi gerekirdi.

* el freni çekmek arka lastikleri kilitleyeceğinden takla atmaniza neden olabilir. arabanin ataletini kestiremiyorsaniz tercih edilmemelidir. yoksa diş-diş çekilerek bu yöntemde denenebilir ama lastik kondisyonuna göre lastik patlamasina neden olabilir.

ablam 2 sene evvel tüplü arabaya benzin koymamıştı ve gaz bittiği anda motor stop etti. araba takla attı. sürati 50 falanmış o anda. direksiyon düz olduğu halde hidrolik güç kesildiğinden tekerlekler yalpadan sağa sola çekmiş.
takla da fazla değil devrilme yani.

son model araçlar hidrolik direksiyon oluyor . o yüzden dümen kitlenir. pardon direksiyon. ayrıca direksiyon (dirección) ispanyolcada adres demektir bu da benden ek bilgi olsun.

@illegalstar

direksiyon neredeyse bütün avrupa dillerinde adres demek :)

Motorun calismayi durdurmasiyla motor freni farkli sey.

Kontayi kapatirsan araba artarak azalan hizda gitmeye devam eder, direksiyonu kirarsan kitlenir, fren tutar abs calismaz.

kontağı kapatırsan motora giden benzin ve ateşleme kesilir.

araç viteste ve debriyaj basılı değilse ayağını gazdan çekmişsin gibi motor kompresyonu ile yavaşlar ve durur. bu süreçte direksiyon ve fren çalışır.

araç viteste değilse veya devbiryaj basılıysa araç kendi hızıla yoluna devam eder frene sadece 1 defa basabilirsin pompaladıkça sertleşir ve tutmaz olur direksiyon ise çok sertleşir.

tekerler motoru çevirdiği sürece hidrolik pompaları çalışır ve direksiyonla fren sistemi çalışmaya devam eder. kontağı kapatınca araba takla falan atmaz mümkün değil öyle bi şey.

o paraya 250lik bulursan da alma. yamaha ybr 125 falan al, 10k kmyi devirmeden de 250cc nin üzerine çıkma.

Yamaha ybr

yamaha alacağına honda cbf 150 liklerden al. ayrıca bence önce git bir motor dersi al. 125 cc motorla bile ödün bokuna karıştıktan sonra zaten 250cc yle başlama fikrinden vazgeçersin bence.

honda cbf 150'ler yamaha'ya göre daha seri ve daha az titriyor. özellikle vibrasyon motorlar için çok önemli bir problemdir. mesela tvs apache'den falan uzak dur. bu arada hep commuter lardan bahsediyorum çünkü bence ilk motorun commuter olmalı. enduro değil.

honda cbf lerin ikinci elleri 2000-3000 arası yanlış hatırlamıyorsam. ekonomik problemin yoksa sıfırını alabilirsin. vadeyle veriyorlar. ilk motor ikinci el olsuncu değilim ben pek. çünkü zaten ilk aldığın motoru çok yorucaksın, bi de halihazırda yorulmuş alırsan çok sıkıntı verir. onun dışında düşüp bir şey kırdın mı sıfır alırsan garantiye saydırabilirsin. neyse kolay gelsin.

ama motor kullanmadan kesinlikle karar verme. istersen sana iyi bir eğitmenin telefonunu verebilirim. altına bir commuter verip hadi yallah diyor sana :) saati 50 lira. alibeyköydeydi yanlış hatırlamıyorsam. sürücü eğitim pistinde.

edit: cbf yerine cbr yazmışım düzelttim.

istese de verme.bişey olur hayvana fazla yemekten bi de.

vermeyeyim de ortada hep mama oluyor evde çünkü büyük olan tam bir sefa pezevengi ve mamayı gidip gelip birkaç fırt alarak yiyor. benden istediğinde hiçbi şey vermezsem gidip mama yiyor. verdiğimden fazlasını yiyor hem de.

Benim dişi kedim de öyle, tam bir pis boğaz. Her şeyi yiyor. 1.5 yaşında şu an, daha bir şey olmadı kendisine. 4 kilo. Veteriner bir şey demediyse yesin bence yazık. Metabolizmayla alakalı bir şey olsa gerek. Bazı insanlar da domuz gibi yiyor ama bişey olmuyor.

Her şeyi beğenmeyen öz kardeşi, kendisi erkek, şu an 7 kiloluk bir canavar. Veteriner "sıkıntı yok, kedi irisi bu" dedi.

"ay ne kdr yrsm yiym kilo almyrm" da diyor mu?

hayvanı alıştırmışsınız bir kere. o da yüzsüzlük ediyor. üç fiske vurma hakkınız var, değerlendirin.

benim kedim de öyleydi,buzdolabına giriyordu,çıkaramıyordum.benim ki de dişiydi.acaba dişiler böyle mi ki? :)
ortada mama bırakma bari.

@alicia "kedi irisi" fldjsşska

ya bu cüce bir de ama işte. :/ normal kedi de değil. oğlanın 7 aylıkkenki halinin yarısı kadar boyu var, onun üç katı yiyor.
veteriner sorun yok dedi ama benim cep sorun var diyor artık arkadaş bir aylık mama birbuçuk iki haftada bitiyor ya. evde 4 kedi besliyorum sanki.

@cigerdelen yok yeaa domuz gibi yok paraziti falan.

@rock n roll büyük olan ipne aç kalır ortada mama olmazsa

@beresiz fiske miske dinlemiyor :/

öğün öğün verin yemeği. mesela 60 gr ise günlüğü, bir öğünde 20 gr verin.
salçalı, baharatlı ve soğanlı yemek vermeyin assssla. alışacak normal yemeye.

bradshaw, zarar verecek yemekleri vermiyorum zaten hayatta ama cevaplarıma bakarsanız göreceğiniz gibi evdeki diğer kedi öğün usülü yemez hayatta. öğün usülü verirsem/ortada mama olmazsa biri sürekli aç gezer kedilerin bu sefer.

aklıma gelen çözüm: mamayı ortalıkta bırakmayın. büyük kedi yiyeceği zaman size miv miyav meu der zaten. o istedikçe verirsiniz, sonra da kaldırırsınız ortalıktan. bu da olmuyorsa sizin derdinize deva yok.

@jane

bence o yeni mamalarını royal canin kadar lezzetli bulmadıkları içindir. yani acıkıp koklayıp "leaa bunu mu yicem gene" diye uzaklaşıp çok acıkınca gelip yiyorlardır.

bende de royal canin var, 5 aylık dişi olan sürekli kıtır kıtır yiyor. bayılıyorlar o mamaya.

proplan ve purina dm var ortada sürekli. normalde barf besliyorum ki büyük ipne yüzünden sadece barf verdiğim zamanlarda günde beş altı öğün mama vermem gerekiyor.
mamadan değil ya bu hayvan makarnaya bile saldırıyor. ne olduğunu ayırmadan deli gibi yiyor.

bu arada evet acanayı ve orijeni proplan/rc kadar sevmiyorlar, tok tuttuğundan değil o.

I've also found some sources in Turkish

There are Turkish sources about this matter as well

ya da ikinci cümledeki "varmış" anlamına daha da yaklaşmak için,

there happens to be some Turkish sources about this matter as well da denebilir.

arkadaş doğru çevirmiş. ben de ingilizce biliyorum da belirtiyim dedim.

tabii ki durum hiç normal değil. ama bir yere şikayet etmeye kalksan da bir işe yarayacağını hiç zannetmiyorum.
(bkz: türkiye)

anca sahiplerine gidip dersin, yazıktır, günahtır bari bi kulube koyun hayvan üşümesin falan.
başka da bişey yapamazsın hafız.

Cok takdir edilesi yaptiginiz. Sahiplerin huyunu suyunu, apartman gorevlisinden ogrenebilirseniz ona gore davranin bence. Belki ilk uyarinizda duzeltirler durumu. Kapiya not asmak iyi bir davranis olur bence.

Biraz da Google'da arattim, isterseniz sunlara bakin.

forum.petarkadas.com&baslangic=0

www.haytap.org

sahibi olacak orospu çocukları zaten kulübeyle falan uğraşacak kadar hayvana değer veriyor olsalar oraya kapatmazlardı.

yapabileceğin şey tahtadan bi klübe yapıp, çok kolay yapması, ya da beceremem dersen bi yerden satın alıp adamların zilini çalıp köpeğinize klübe getirdim falan diyebilirsin. hazır kulübeyi belki tenezzül edip de koyarlar. biraz da utanırlar belki azıcık utanmaları varsa.

ayrıca soruna cevap veriyorum, bir köpeğin günde en az 1 saatlik iki yürüyüş yapması şarttır sağlıklı kalabilmek için. ayrıca köpekler de kediler gibi özel habitatlarına tuvalet yapmayı tercih etmezler. o köpeğe kalsa terasa sıçmaya meraklı değil yani bi gezdireni olsa. egzersiz yapamayan köpeğin psikolojik problemleri başgösterir. sonra da benim köpek manyak, ben köpek hasta, benim köpek laftan anlamıyo diye sokağa atmaya bahane çıkıyor bizim itlere(köpek sahiplerinden bahsediyorum).

dediğim gibi en kötü içine battanye koyup küçük bir kulübe yap götür heriflere. youtube'da bir sürü "how to" videosu var. sana noluyo derlerse de elindeki kulübeyle ağzını yüzünü patlat ibnelerin. şerefsizler.

Çok teşekkür ederim, sanırım bir kulübe yapabilirim, elimden gelir. Onunla birlikte de bir not bırakayım. Bugün daha çok delirecektim çünkü köpek yağmurda sırılsıklam oldu bütün gün, hava da buz gibi. Ayrıca köpeğin doğru düzgün mamasının olmadığını da öğrendim. Mama kabı var ama onu yalayıp duruyormuş. Üst katlardan daha net görünüyormuş. Bugün 'Üst kattaki köpeği besleyen it" temalı bir not yazmak istedim ama içine ne yazacağımı da tam bilemedim. Esasen evin anahtarını bıraksa öğle aralarımda ben dolaştırmak isterim ama benim de programım düzensiz ve yoğun. Zaten o yüzden hayvan sahibi değilim. Köpek bana kalır da ben de bakamazsam diye çekiniyorum. Ayrıca hayvan donuyor, önemli olan öncelikle o. Bu ikisini birden deneyeceğim.

Çok iyi olmak gerekmiyor hayvana üzülmek için, birkaç aydır görüyorum sürekli, köpek bakışı bakıp bakıp duruyor. Manyak gibi camdan cama köpekle konuşuyorum; bir yandan da korkuyorum hayvan atlamaya kalkarsa diye.

Bugün kar yağarken içeri almışlardı köpeği. Haftasonuna kadar kulübe yapacak zamanım olmayacak, haftasonu bir kulübe alabilirim ya da yapabilirim dedim, bu hafta ne yapsam diye düşünüyordum. Bugün artık içeri almış. Bir iki gün daha içeride durursa kulübe ile giderim. Hatta, belki haftasonu gidersem sahipleri evde olur, onlarla da konuşurum diye düşündüm.

Ne oldu bu kopegin akibeti? Antalya'da kurtarilan kopegi gorunce acaba bu muydu dedim.

YOk, ben İstanbul'dayım, sahibiyle konuştuk. Sahibi gece eve geldiğini o yüzden gece yarısı hayvanı dolaştırdığını söyledi. Ondan sonra da balkon kapısını açık bıraktı evin, köpek hem içeri hem dışarı çıktı. Ama bu aralar hava sıcak diye tekrar sürekli dışarıda hayvan. Sahibi anahtar vermeye pek yaklaşmıyor, anahtar verse ben bazı öğle aralarında en azından dolaştırabilirim onu. Ama en azından girip çıkıyor, donmuyor hayvan. Daha geniş oldu ortamı, zıplıyor kendi kendine. Ama sahibi makul bir kişi olmasına rağmen tanımadığı birinden yardım kabul etmiyor.

anneniz karşıysa kesinlikle unutun derim bu fikri. ben unutmadım çok çok kötü zamanlardan geçtim. sıkıntılıydı epey.

aman yanlış anlamayın n'olur. köpeği evime alıp bırakacak bir adam izlenimi vermemiş olmayı dilerdim ama... özellikle o yüzden uzun uzun anlattım. durum net olsa buraya yazmaya zaman bile ayırmam gider kader arkadaşımı bulurum ama anne mevzusu çok net şu an. yardım beklentim de şu: ben bu sevgiyle ne yapacağım? annemi ikna etmenin yolları, git bir arkadaşının köpeği varsa onlarda zaman geçir. barınakta gönüllü ol vs. bu tür fikirler bekliyordum. bu arada biraz sosyal fobi sahibi bir insan olduğumdan barınağa gideyim çalışanlarla sohbet ederekten kuçularla takılayım yapamıyorum. insanlarla çoğu zaman aram çok iyi değil. yani öyle yabani değilim, evcil sayılırım ama yine de çekiniyorum vs :)

sana köpek buldum twitter.com

@syd

niyetinizin kötü olmadığını anladım zaten de ah işte yapabilsem onu.
aslında en iyisi köpekli bi ailenin beni sahiplenmesi sanırım şu an. valla acayip uygun olur. hem beni sokağa da bırakabilirler bir şekilde hayatta kalırım:)

Yalnız yaşamayı başardığınız zaman köpek almayın. Zavallı hayvan evde tüm gün sizi bekleyecek ve karşılığında 1 saat sevebileceksiniz onu, gerçekten üzülüyorlar- nereden mi biliyorum çünkü ev arkadaşım bir köpek.

Öncelikle ihtiyacı olan bir köpeğe geçici yuva olmakla başlayabilirsiniz. Bu konuda barınaklarla görüşüp geçici yuva olabileceğinizden bahsederseniz yardımcı olurlar. Anneniz eve gelen köpeğin kalıcı olmadığını, bir süre sonra gideceğini bilirse bu fikre daha rahat alışabilir. Sonra belli mi olur, belki anneniz de geçici yuvası olduğunuz kuçuya çok alışır, bırakmak istemez. ;)

anne desteği olmadan o evde köpek bakılmaz. samimi söylüyorum. hayatı boyunca hep köpek bakmış biri olarak söylüyorum.

o ev tüylenecek. çok fazla tüy. ve kokacak. kokmayan köpek yoktur. hele kış gelip de yağmurlar çamurlar başladı mı, ev çamur içinde kalacak, köpeğin kokusu da zirve yapacak. bunları bil.

yavru alırsan eğer, tuvalet eğitimi verilene kadar evde pek çok yere sıçılacak, işenecek. gazete eksiltme yöntemiyle tuvalet eğitimi vereceksen-ki nereden baksan 1 ayı bulabilir aşıları tamamlanana kadar- ev en az bir ay çiş-bok kokacak.

bu şartlar altında, eğer köpek istiyorsan valide okey verecek. başka çaren yok. seni tanımıyorum ama söyleyebilirim ki köpek aldıktan sonra sen 3-5 yıla hayatını kurup gideceksin, o köpeğin sabah gezdirmesinden akşam oynatmacasına kadar anneye kalacak. bunu unutma. eğer ben tek çıktığım eve köpeği de götürürüm diyorsan daha da kötü. bir köpeği sabah eve kapayıp akşama kadar evde tek bırakmak büyük işkence.

geçici yuvalandırmayı deneyebilirsin. valideyi gözlemle. belki kanı ısınır. anneye sevdirme işini sen köpeğe bırak. köpek onu halleder. eğer severse, biraz biraz çaktırmadan iş kitle. annen bir canlıyla ilgilenmeyi senin bildiğinden çok daha iyi biliyor. eğer köpeği gezdirmeye beslemeye vs. başlarsa söylenmeden (ya da az söylenerek =) ) o zaman köpeği sahiplenmenin konusunu açabilirsin.

tabi ki annene, anne bu köpek eninde sonunda sana kalacak deme, ben ilgilenicem ilgilenebildiğim kadar de, fakat unutma, harbiden eninde sonunda o köpeğin annene kaldığı noktalar gelecek.

bir ailede köpek bireysel bakılmaz ekip olarak bakılır. ekipte herkes eşittir ama anneler her zaman daha eşittir. hehe.

Aklima tek cozum, anneye bir yardimci tutmak geliyor. Her gun gelse, hosuna gitmez mi? Ayri eve cikip kira vereceginize, birini maasa baglamis olursunuz, anneciginiz yorulmaz. Kopegin tuy dokmesi durumunda da en pratik nasil temizlenir bunlari da anlatiriz daha sonra.

Fransiz yani cezayir sokağında bu ihtiyaclarini karsilarsin

küçük beyoğlu'na git(dark stage) 12 ye doğru tramvay çıkıyo. kıpır kıpır.

eğer eve gelen hekim bulamazsan bir ağızlık takıp kucağına alabilirsin. ağızlığı takarken de içine ilgisini çekicek bir şeyler sürersen yağ yoğurt falan kokuyla aklını dağıtmış olursun takmana daha rahat müsade eder. ağızlığı taktıktan sonra isterse seni öldürmeye karar versin sana zarar veremez. köpekler kedi gibi tırmalamaz sadece ısırırlar. tut götür veterinere.

niye perşembeden beri bir şey yapmadın ki bu konuyla ilgili?

Çok fazla paraziti vardi onun geçmesi için damla falan surdum.
Kucagima alip bindirmeme tamamen korkudan degik hayvan cok bitkin. Yormak istemiyorum

Pegasos Veteriner Kliniği'ni arayıp durumu anlatırsanız yardımcı olabileceklerini düşünüyorum:

www.pegasos.com.tr

Su sayfaya atin Izmir'in gonulluleri size yol gosterebilirler
www.facebook.com

çok kısaca özetlersem işler şöyle yürür: sen enstrumanına çalışırsın. senelerce çalışırsın. başlarda bar işleri çalarsın. çevreni genişletmeye bakarsın. pratiği boşvermezsen hep çalışıp hep çalıp hep kovalarsan iyi bir sanatçıyla çalabilirsin. yahut kendi projeni oluşturcak zemin hazırlayabilirsin. fakat türkiye'de tüm sanat dallarında olduğu gibi müzikte de piyasa çok acımasız.

yurtdışı konusu ise imkansıza yakın. amerika'daki en prestijli davul okullarına kabul alan çocukların neredeyse tamamı senden 5-6 yaş küçükler. yani adamlar çok fena çalıyor ve çok fazla çok fena çalan adam var.(üniversiteye yeni başladığını varsayıyorum). yine de burada büyüyüp berklee falan kazanıp sonra da amerika da davul çalan bir iki isim var. engin kaan günaydın mesela. yahut cengiz baysal ı bile sayabiliriz -şu an burada olsa da- . neyse senin konuya yaklaşımın biraz fazla optimist olmuş o yüzden bunlardan bahsettim. ama dediğim gibi belli de olmaz kafaya koyarsın 2 sene boyunca günde 10 saat davul çalışırsın, gelirsin bir yerlere. imkansız değil. ama işin özünde iyi bir grupta iyi bir davulcu olmanın yolu senin kendini enstrumanına ne kadar adadığından geçiyor.

not: ben de çevre mühendisliği mezunu bir davulcuyum. şu anda ikinci üniversitede müzik kompozisyonu okuyorum. o yüzden soruna cevap veresim geldi. biraz da içimi döktüm. piyasa acımasız birader. müzisyen olmak istiyorsan müziğine çalışacaksın. kolay gelsin :)

kalın kazak al tabii. mont da alabilirsin.

hava soğuk al kazak mont.

aslında bu geldiğin yere, vücudunun alışık olduğu iklime göre değşiyor...
ben mesala ankara'da yaşıyorum...
geçen sene bu aylarda bir konser için adana'dan gelen bir arkadaşımla istanbul'da buluştuk... adam resmen donuyor... ben ise ince bir sweatshirt ile rahatça takıldım...

bunu da göz önüne al bence.

bu hafta 4 ila 10 derece arası düşecek sıcaklıklar. ayaz pis vurur, sağlam soğuk olur.

atkı bere eldiven bile al bence.

patilerini kuma sürtünce anlıyolarmış tuvaletin orası olduğunu. bi de tamamen kendi haline bırakın eve ve size alışana kadar. bi de kakasını yapınca poposuna bakın temiz mi değil mi diye. temizlemeyi öğrenmemiş olabilir belki, evde bok lekeleri görünce şaşırmayın:)

veteriner'e götürün yarın. kontrol ettrin. pire vs. bir de aşıları için bir takvim oluştursun.

bence de süt vermeyin.
kumu ve mamayı farklı yerlere koyun ikisinin yakın olması benim kedimin hoşuna gitmemişti. kumu mümkün olduğunca ayak altı olmayan bir yere koyun.
kumu plastik bir kaba koyarsanız daha iyi olur çünkü karton nemlenir ve koku yapar. kum kabından ıslak kumu ve kakaları her gün bir kürek yardımıyla temizleyebilirsiniz. 3 haftada bir tüm kumu döküp yeni kum koymanız iyi olacaktır.
bundan sonra evinizde kalacaksa veterinere bir götürün derim.

sütü kaldırın. su koyun. kuru mama yiyebiliyorsa kalsın hiç yemezse yiyemiyor demektir. yedirmeyi öğretin elinizle yahut mamayı sütle ıslatıp yumuşatın.

fakat o mamasını ve suyunu, kumunun yanına koymayın. yuvasını da öyle. sen ocağını tuvaletin yanına koyar mıydın? yemeğini tuvalette pişirir miydin öyle düşün. yattığı ve beslendiği yer ile tuvalet alanı birbirinden uzak olsun mümkünse. yarın veterinere götürün rutin kontrollerini yapsın.

Veterinere goturun baksin bir. Yavru kediler icin sut oluyor, onlardan alin. Bu arada o mavili kumlarin kediler icin sagliksiz oldugu soyleniyor, onun yerine klasik kumlardna alin, hem temizlemesi daha kolay. Kumun yerini de kediye gosterin. Kucuk kediler icin yas mama daha iyi bence. Bende de 2 aylik bir tane var su an kuru mama da veriypruz ama daha sik olarak yas mama yiyor. Ishali gecene kadar da sut vermeyin. Gecince de sutu ilik verin, biraz suylakaristirin.

Süt vermeyin, gün olur da bir gün vermek zorunda kalırsanız süt&su karışımı verin. Veterine gidin ilk iş, iç&dış parazit yapsın hemen, diğer aşılar sırasıyla gelir. Bir de kuru mama yiyemiyor olabilir, ama yer gibi duruyor büyümüş çok azcık, kuru mamada güçlük çekerse yaş mama verin.

Ama her şey için bir veterine gidin, nolur nolmaz.

ilk adres veteriner: iç dış parazit + karma (cebinize min 80TL koyarak gidin) bu kedicik çok da ufak değil, kendini kurtarmış. Eğer evde bakmak, sahiplenmek gibi niyetiniz yoksa kısa süre sonra sokağa geri bırakın, orada besleyin. Evde fazla kalmasın ( bir kaç günden fazla...) alışır içeriye. Şu an süt verecekseniz de suyla karıştırın, ishali daha da artar. Dışarıda yaşayacaksa erkenden o ortama alışması ve rahatı görmemesi gerekir.
Tabi bunlar hep : Bence

kediye çok güzel ortam hazırlamışsınız ama kumunu biraz öteye koyarsanız daha iyi olur.

facebookta gruplar var evcil'i doğum yapan/yapacak olan. oradaki bir aileden aldım. ücret de ödedim ama sembolik gibi. petshop'tan almadım çünkü sağlıklı olmuyorlar ama bazi cinsler de kolay bulunmuyor diye oralar tercih edilebiliyor.

Su anki kedimi henuz 1 aylik bile degilken metroda bir basina bulmustuk. Cok zor durumdaydi, tek gozunu kaybedecekti neredeyse. Cok urkek ve zavalliydi simdi o kadar farkli ki. Gozu duzelmek uzere, artik insanlardan korkmuyor, onceden hep uyurdu simdi gayeg hareketli ve oyuncu. Pet shop konusunda haklisin insanin ici parcalaniyor gercekten de ama onlardandaha zor durumda olan hayvanlar var, yasayamayacak durumda olanlara oncelik ver bence.

Bir de bir canliyi "satin alma" fikri cok kotu.

hic aklimda yoktu aslinda. bir gun yolda yuzu kanlar icinde bir sokak kopegi gordum. refuje firlatilip atilmis otlarin arasindaydi. beklenmedik sekilde o kopek hayatimdaki en degerli kisi oluverdi. gunde iki kisi tarafindan saatlerce opulup koklaniyor simdi.

pet shop'a hiç sıcak bakmıyorum. sebebi de basit sisteme hizmet şeysi. bu çarkı döndürmüş oluyorsun petshoptan alarak.
bir veteriner kliniğinde gördüm şu anki kedimi. yavru hayvanları sahiplendiriyorlardı. ilk görüşte vurulduktan sonra da gittim benim olacaksın dedim alıp geldim. gayet mutlu mesuduz ilk haftamız bitti.

(bkz: barınak varken pet shop'tan hayvan alan insan)

pet shoptaki hayvanlara da yazık dediğiniz gibi. ben onlara çok üzülüyorum. ufacık kafeslerde bir sürü hayvanla bir arada, pek de hijyenik olmayan bir ortamda yaşıyorlar. gün boyunca da bir sürü insan sevip okşuyor, belki de rahatsız oluyorlar ama saklanmak gibi bir şansları dahi yok. diğer yandan, iyi kötü besleniyorlar. araba altında kalma, başka canlıların maması olma gibi tehlikeleri yok. bence en iyisi sokaktan-barınaktan bir yavru hayvan almak. nasıl olsa pet shoptakileri birileri satın alır. sokaktakinin-barınaktakinin durumu zor.

biz kedilerimizi sokaktan aldık. nişanlımın oturduğu sitenin bahçesindeki kedileri düzenli olarak besliyoruz uzun zamandır. o kedilerden biri doğum yaptı, yavruyu ve anneyi birlikte aldık. yaklaşık 2 senedir bizimle yaşıyorlar.
(bkz: #35332990)

petshoptan almak gerçekten uzun vadede birçok hayvanın acı çekmesi demek. çiftliklerde bunları doğurtup doğurtup sağlığı bozulunca direkt sokaklara atıyorlar çünkü astarı yüzünden pahalıya gelecek o zamana kadar yaşadığı şartlardan dolayı. ayrıca belki denk gelmişsindir, pet shoptan alınan çoğu hayvan da kötü şartlarda bakılıyor. sadece görüntüde güzel kalıyor hayvan. bu döngünün sona ermesi için petshoplardan hayvan alımlarının kitlesel olarak önüne geçilmesi lazım. malesef ne belediyelerden hayır var bu konuda ne de başka bir merciden.

benim de en yaşlı kedim şu an 13 yaşında. annemin bir arkadaşı hastane bahçesinde diğer kardeşleri ve annesiyle birlikte bulmuş. bu yavruyu kendine saklamış ama evdeki köpekle geçinemeyince onu da biz aldık. diğer 2 kedimiz de sokaktan.
birinin hikayesi burada bkz*
diğeri de insanın avucunu doldurmayacak kadar küçükken yolda görmüştüm, solunum yollarında ciddi problemleri vardı.
demek istediğim eğer kedi sahipleneceksen çık sokağa, elbet biriyle iletişim kurarsın ve gözlerini yuvalarında fırlatacak şeyler yapar sana, köpek alacaksan da barınağa gidip bakabilirsin. =)

petshoptaki hayvanların çok zor şartlar altında yaşadığını düşünüyorsan herhangi bir barınağa gidip oradaki hayvanların ne şartlar altında hayatta kalmaya çalıştığını gözlemlemeni tavsiye ederim.

eğer mesele hayvanları böylesi hayatlardan kurtarmaksa, barınaktan sahiplenerek hem hayvan ticaretine katkıda bulunmamış hem de bir hayvanı zor hayatın daniskasından kurtarmış olabilirsin.

burada en son yuva arayan bir tane erkek yavru var idi. duyuruyu bulup, hala sahiplendirilmedi ise iletişime geç.

www.facebook.com burdan bak kesin bulursun.

sahibinden.com'un hayvan sahiplendirme bolumune bakin.
gonullu olarak sahiplendiriyorlar hayvanlari.

petarkadas.com

cins kedileri genelde ücretsiz sahiplendirmiyorlar. haysev'de falan denk gelirsen de barınağa belli bir miktar mama bağışlaman şartıyla falan sahiplenebilirsin.

hayvan ticaretine katkıda bulunmamak için parayla satan insanlardan almamanı tavsiye ederim. en güzeli hamile british shorthair lı bi kanal bulup ona salça olmak :)

bugün biraz araştırma yaptım da biritiş diye tutturmasam da olurmuş aslında, kısmet diyelim şimdilik ama sırf kendi güdülerimi tatmin edecem diye de duyarsız davranmayacağımdan emin olabilirsiniz :)

yıl hesabı yaparsan, bu iş zor.hiç birşey için geç değildir.

''işin ehli'' olayı gerçekten zor, fakat neden olmasın? gerçekten uğraşırsanız bu işle, emek verirseniz olur. zor ama yapılamayacak bir şey kesinlikle değil.

ne için ogrenıceksın ? en buyuk hedefin eğlence ve barlarda çalmaksa ve kulagın ve el ayak kullanımın iyise ogrenırsın.
taksımde barlara git ne molozlar var.

28 yaşımdan sonra keman öğrendim,sen hesap et.

ya moralin bozulur yada gaza gelirsin.2,05 den sonrası ozellikle.
www.youtube.com

20li yaşlarında başladıkları işlerde dünya markası olmuş çok isim var, sadece bateristlerle sınırlı tutma. kaç yıl harcamam gerekir diye de düşünme. yıl hesabı zor ve gereksiz iş cidden.

biraz yeteneğine ve kulağına da bağlı olaraktan, enstruman için ilerlemiş yaşının vereceği yavaş gelişmen de hesaba katılırsa, çok sıkı çalışırsan, kaliteli davulculuk icrasını 5-6 yıl içerisinde sağlayabilirsin.

Ama 1-2 seneye standart 4 4 lük ritmler falan çalmayı öğrenirsin. Az buçuk eşlikçiliği de kıvırabilirsin. Yine de davul zor enstrumandır. Çok emek ve disiplin ister.

bi konuda ustalaşmak için o konuda 10000 saat çalışman gerekiyomuş. gerisini sen hesap et :)

kulağıma ve yeteneğime güveniyorum ve yapabileceğimi düşünüyorum:)
baslarsam devamını getirmek isterim bırakmak istemiyorum
bir denemek lazım ama aşırı zorsa başlamamayı düşünüyorum
moral verdiğiniz için teşekkürler efendimm

ogrenilir. isin ehli olabilmek icin yil hesabi yapma, iyi birilerinden ders al. iyi birileri ders vermek icin genelde biraz biseyler biliyo olmana bakar, bunun icin de neredeyse her buyuk kitapcida bulunan ilhan ozdeniz (dede)'nin "davul metodu" ile olaya basla. hem boylece olaya bodoslama girmemis, yerine gore ve notasiyla biseylere baslamis olursun.

yil hesabi senin yetenegine, ayirdigin zamana ve olaya hakimiyetinle formuna bagli olarak degisecek.

urun.gittigidiyor.com

26 yasinda gitar calmayi ogrenip 30 yasinda istanbul piyasasinda ismini duyuran arkadasim var. suan 55 yasinda hala caliyor. soyledigine gore 3 yil boyunca gunde 12 saate yakin calismis ve hala calisiyor. onemli olan sistemli ve duzenli calismak. ayrica ogrenmeyi hizlandirmak icin bir hocayla calismak cok onemli. eger istanbulda yasiyorsan calistigim davulcularla ders icin konusabilirim.

İlk soru: Alışırlar zaman alır ama alışırlar. Aynı durum bizde de var. Kanka olmasalar bile birbirilerini kabul ederler.

1-1,5 aylık yavrunun anne sütü ile beslenmesi gerekir diye düşünüyorum. Ama kuru mamaya başladıysa başka da birşey vermeyin Katı şeyler ( sosis gibi ) gaz yapar.
Hatta büyük kedinizin maması bile gaz yapar. Yavru kedi maması verin. Tuvalet yaparken de bağırması var mı? Tüm bunların dışında çenesi de düşük olabilir. Bizimki öyle çıktı :))

açıkçası barınakta da kuru mama yiyorlarmış, o yüzden üstüne düşmedim, ama sosis konusunda haklısınız. eve geldiğimizde sütü suyla karıştırıp verdim içti, ama kendiliğinden büyüğün mamasından yemeye başladı. sütü üstüne tatlı yapıyor. :)
tuvalet yaparken bağırmıyor. gayet rahat.
geveze olmasın lütfen. :)hiç durmadan miyavlıyor, hiç.

:))) Bizim de büyük yavrunun mamasını götürüyor :D Oyuncağı falan var mı? Oynarken oyalanır. Bizimki mama yerken bile konuşuyor :D

benim büyük kedim de gevezedir aslında, konuşur da konuşur. ama o, minicik sesiyle öyle miyavlamasın.
oyuncak çok evde esasen, ama o gün vermemiş olabilirim. hiç aklıma gelmemişti. :) güya kedi baktım ama hem bu kadar küçük değildi geldiğinde hem de unutmuşum yavruluk hallerini. :)

alın bence. alışırlar, bana bir isteği varmış gibi gelmedi. küçük kediler bir de genelde daha geveze oluyorlar. zamanla o da düzelir diye düşünüyorum. muhtemelen sürekli ilgi ve sevgi bekliyor sizden:)

benim de bahçede beslediklerimden bir tanesi tam böyle anlattığınız gibi, yemeğini yerken dahi bağırıyor. bebekliğinden beri de böyle. yani bağırmayı kesmeyebilir.

bir de birbirlerine alışmaları için önce aynı odada bulundurmamak lazım diye okumuştum. yani kokularına alışsınlar önce diye. ve kaplarını falan da ayrı yerlere koymak lazımmış. bu özellikle önceki kedi için önemli tabii.


geri alın ama bence, bağırsa da sevmişsiniz alışmışsınız bir akşamda belli ki.

geri bıraktıysanız tekrar almayın. boşverin.

:))) Şaşkınlığınız çok şeker. Bağırması çok normal çünkü o henüz bir anne kuzusu ve anne sıcaklığı arıyor. mama yerken aslında annesini emmek istiyor, uyurken/uyandığında anne sıcaklığı arıyor. Peluş bir oyuncağa alıştırabilirsiniz. Benim kız da çok konuşkandı geldiğinde, bana cevap veriyordu bildiğiniz. Sürekli miv miv dolanıyordu ortalıkta. Şimdi çok bebek, sesi tizdir onun, kontrol de edemez ama büyüdükçe düzelir. Ha ama şu var; doğuştan duyma engelliyse kendi sesini duymadığı için, yüksek perdeden miyavlıyorlar. İşitme testi yaptırabilirsiniz eğer işitmeyle ilgili şüpheniz varsa. Benim işitme engelli kedim olmuştu, sağ olsun yeri göğü yıkıyordu miyavlarken kendi sesini duymadığı için. :)

eninde sonunda alışıyorlar o kısımda sorun olmaz.

sağlık sorunu olsa kedi mutsuz olur. duruşundan hareketlerinden anlarsın. genelde bacaklarını altına alıp oturur pozisyonda durur.

bence sürekli miyavlaması biraz kedinin karakteri biraz da yavru olduğu için. zaten çok hareketliydi sürekli tellere çıkıyordu demişsin.

kucağına aldığında susuyor mu kedi ?

Bence de sağlık sorunu yok.
Kucağıma alınca sustuğunu söyleyemem. ama kucağımdayken okşamaya başlayınca uyuyor ve işte o zaman susuyor. :)

zamanla alışırlar evet, hele yeni kedi yavruysa, daha da çabuk olur. bir iki günde belli olmaz, onlara bir iki hafta verin.

benim de çok miyavlayan bir yavru kedim var. babası da bir arkadaşımın kedisi, o da öyle. sanırım genetik bir özellik :) sebepli sebepsiz miyavlıyor. ama benim için biraz katlanılmaz oldu açıkçası, o yüzden yavru her bağırdığında yüksek sesle "şşşşt" diyerek onu susturup hafif de korkuttum. bilmiyorum belki kötü yaptım ama devamlı bağıran bir kedi ile yaşamak bana çok zor geldi. neyse, bir ay sonra falan bıraktı artık eskisi gibi miyavlamayı. şimdi daha sessiz diyeyim.

ikisi de çözülecek sorunlar yani, eğer yavruya bakmak istiyorsanız.

sen istesen de barınaktakilerin kediyi sana tekrar vereceğini sanmam.

barınakta gönüllü çalışan insan profilini az çok tanıdıysam eğer o kediyi sana bir daha vermezler. zaten bence almamalısın. ilk günden miyavlıyor diye barınağa geri bırakmışsın hayvanı.

alırsın şimdi sana alışır hayvan, bu sefer de yok sağa sola kaka yapıyor yok her tarafa tüy döküyor vs. diye barınağa geri bırakırsın o zaman hayvan iyice sarsılmış olur.

hiç karşılaşmadım.

sanki "very" olunca nouna birazcik daha vurgu olmus oluyor.

the very question she asked ... deyince "tam da o sorduğu soru" gibi bir anlam çıkmıyor mu? aynı anlamı varsa da hiç denk gelmedim ben.

ben çocukken uzun bir süre londra'da yaşadım. same anlamında very kullanımını bir kere bile duyduğumu hatırlamıyorum konuşma dilinde.

sanırım çok formal bir kullanım very'nin "aynı" anlamında kullanılması. hem de biraz da vurgu katıyor galiba, dedikleri gibi tam olarak o soru gibi birşey. ama street slang de imkanı yok duyamazsın

sorduğu sorunun "beklenilen" "önceden tahmin edilen" bir soru olduğunu da belirtir.

mesela bir kız var ve katil, siz onun katil olduğunu biliyorsunuz. kız da sizin bildiğinizden şüpheleniyor ve soruyu patlatıyor.

"she asked the very question, fulfilling my expectations."

tamamiyle yepyeni bir sezon.

öyle reklam kokan bir laf işte. dizinin ya da ne bileyim herhangi bir spor müsabakasının vs. yeni sezonu bomba gibi geliyor falan gibi bir anlam vermek için kullanıyorlar.

bir işin yapılması gereken son kısmı. çatı için örneğin kiremit kaplaması. kiremit kaplamasına (veya herhangi başka bir malzeme) hazır hale getirmek için uygun olduğunu söylemek istiyor

Finish: yüzey kalitesi.

Mesela bir boya için "we don't expect car finish paint" denirse, burada "araba boyası kalitesi gibi pürüzsüz bir yüzey beklemiyoruz" manası çıkar. Kısaca yüzeyin son kat kalitesine referans veriyor diyelim.

finish 2 anlama gelir.

genel olarak : ince işler

burada : son kalem olan kaplama işi.

Mesela pürüzlü, parlak, mat olabilir. en son hali yani, aynı kaplama sistemini seçiyorsun ama bittiğinde seçtiğin renkle, yüzey hissi vs. İle farklı oluyor.

Teşekkür ederim herkese finish in ne olduğunu anladım. Peki nasıl çevireceğim :)

Misal son cümleyi üstünkörü ele alırsak: "Our coatings are available in every conceivable hue, in a variety of finishes."

Kaplamalarımız tüm renk tonlarında ve çok çeşitli "finish"lerde mevcuttur. gibi bir çeviri yaparsam eğer, finish'e ne diyeceğim?

Kaplamalarımız tüm renk tonlarında ve çok çeşitli son kat kaplamalarla mevcuttur.

ben olsam özgün benlik derdim ama totoloji var sanki. individuality zaten bi dinstinctive tanımı içeriyor.

global success: cihanşümul muvaffakiyet

özgün benlik müthişmiş.

bence totoloji yok. "indistinctive individuality" olsaydı, o zaman belki totoloji olurdu.

çeviri için önerim: mümeyyiz ferdiyet.

onun yerine göz yaşı damlası al bir tane. onu damlat lensin kurudukça. lens solüsyonunu mecbur kalırsan damlatabilirsin de göz yaşı damlaları varken gereği yok bence.

bio-true kullanılabiliyor.

benim solüsyon da biotrue.

Hepsi kullanılmıyor. Biotrue bayaa güzel oluyo hatta.

ben masamda solusyon ve lens kutusu tutuyorum. cok kuruyunca ya da butun gun pc basinda olacaksam lensleri cikariyorum direk. cok daha rahat oluyor.

birazda beyin olaymış kardeş.

ee ne soruyon ki sen şimdi birader?

derdini skiim

sana genişçesinden bir tas lazım yoksa burada bütün duyuru boğulup gideceğiz.

duyuru-nick uyumu.

gardaş önceki duyularına bakılırsa uzamayı dert edinen kısa boylu bir arkadaşımızmışsın. bu sayede bende bir rahatlama oldu.

allah bi yerden veriyor bir yerden alıyor demek ki.

yakışıklı olduğunuz kadar küstahsınız da.

Duyurudaki son yoruma bak canim boyum 183 ama begenmiyorum boyumu

Yapılan araştırmalara göre gerçek ortamlarda kendini kanıtlayamayan,aşağılık sendromu olan,fiziksel olarak kendini yetersiz hisseden insanların sosyal ortamlarda kendini olduğunun tam tersi gösterme eğilimine başvurduğu ortaya çıkmıştır. Buna tıp dilinde Telerokolosis Cerebrum Mitozis denmektedir,ama biz buna kısaca troll diyoruz.

Ekşi Duyuru Psikiyatri ve Trolle Savaşma Depertmanı

Baş temizlikçi ve kantinci GibsonRules

Bu saatte burada harcama be kendini :D

saçma sapan gonuşma la

serin hikaye.

Suan fena guluyorum troll falan da degilim yazdiklarimda eksik var fazla yok.ama sanmayin ki hepsini goturuyorum sadece insanin biraz gotunu kaldiriyo o kadar:)belkide aranizda en fazla masturbasyon yapmis herifim:) suan sapim mesela bunlarda dogru:)

cool story bro

vay amk. ben de diyorum ki bana niye kız kalmıyor. hepsini sen alıyormuşsun ya la. etrafında gezeyim de sırtlan gibi geride kalan kırıntılardan beslenirim belki.

beyin konulmamış sana olan bu.

Her şeyin fazlasi zarar, durumu yonetemiyorsun, boş ver geçici olduğunu unutma, kararinda tadini çıkar, para kazanmanın yolu bul, mutlaka meslek sahibi ol.

caps koy da duyuru kızları sevinsin.

(bkz: caps or it didn't happen)

dam üstüne döt mikeceğine gelmiş duyuruda mesai harcıyor, içinde soru olmayan soru duyurusu açıyorsun, sinyalizasyonun bozuk olmasın:D

mahmut abi sen misin?

La ne kadar kiskançsınız amk.tamamla bugün kesicem pipimi.sinyalizasyon saglam panpa 50-60lafta degil saydim amk yuzde 60-70i soyleyenler.zaten bu 50 60kizin yuzde 60inin gideri yoktu ama.cok oluncada iyi olmuyo amk kiz nasi olsa bu benden ayrilcak diye ayriliyo vala 2 tane vardi boyle dediler ayrilirken.zaten ben bu duyuru piçlik yapmak için açmiştim:)

bu da duyurudan kız düşürme taktiği herhal

bak olm iddaa çok büyüdü,caps paylaş kanıtla o olduğunu bende duyuruyu terk ederim :) şaşırt bizi erkeeeeek

inanmayin beyler ben kendisini taniyorum. adi vahap, 39 yasinda guvenlikci ve aof ogrencisi. annesiyle bagcilarda yasiyor. karsi cinsle tek munasebeti bayramda halalarinin elini opmesinden ibaret. anlayacaginiz gunduz telesatis gece banttan sms mesajlari yayinlayan 3. sinif uydu kanallarinin istikrarli mudavimi:)

ya çocuk daha küçük niye bu kadar vurdunuz ki.
ergenliği daha bitmemiş bir erkek çocuğuna kötü cevaplar vermeyin zaten anlamamış da.

canım benim yakışıklısın ben inanıyorum 183 de iyidir. severim. hatta en yakıştığım boy o.

ne buluyor demişsin canım başta da çok yakışıklı olmak diye yazmışsın demekki onlar da seni yakışıklı buluyorlar ki bakıyorlar. cevabını biliyorsun.
paran şu an olmayabilir. sana bakanlar dikkatini dağıtmasın okulunu bitir.

bu sefer hem zengin hem yakışıklı hem espritüel erkek olursun bak (: 2 santim de uzarsan sözlüklerde hakkında başlıklar açılan biri olursun hatta oh mis (:

karşı cins zaten ya paran olmadıını anladığın da ya yaşının küçüklüğünü farkettiğinde başkalarına bakar muhtemelen.
body yap biraz bi de kaslı yakışıklı erkek <3

biz sirkete ceviri yaptiriyoruz saatlik degil karakter veya sayfa basina anlasma yapiliyor.

çeviri saat fiyatıyla yapılmaz.

ya o projeye özel olarak "şu kadara yaparım" dersin, ya kelime ya da harf sayısına göre fiyatlandırma yaparsın.

anladım. peki kelime veya harf sayısına göre fiyatlandırma yapıldığı varsayımında, kelime veya harf başına genelde talep edilen fiyat aralığı hakkında bir bilginiz var mı madem?

www.aktastercume.com.tr

1000 karakter genelde 12 liradir. Tanıdıksa ve büyük iş verildiyse fiyat 1-2 lira düşer. Fakat çevirinin içeriği de önemlidir. Tıp, hukuk, makine-teknik vb fiyatı yükseltir.

Fotoğraf var mı? Eğer mantarsa büyük ihtimalle bulaşır. Ayırmanız gerekebilir. Veterinere götürürseniz ne yapacağınızı anlatır. Mantar aşısı için küçükler sanırım. Biraz uğraştırıyor. Ama geçer; merak etmeyin.

fotoğrafı linke koydum. duyuruya yüklemedi bir türlü.

Mantara benziyor; ama kesin teşhis için veteriner yolu görünüyor size. Allerjik bir şeydir belki. Müdahale etmeyin bence ne oluğunu öğrenmeden.

evet mantar sana da bulaşabilir çok oynaşma vete götür

kadınım ondokuz yaşındayım kedi köpekle koyun koyuna büyüdüm hiçbişe olmadı. sevmekle nolcak yaa, salyalarınız birbirine karışmasın tabi de...

kediler kirlarda falan temiz olsalar da buyuk metropollerde turlu pisliklere bulasabilirler. olabilecek sey ona dokundugunuzda edindiginiz bakterilerin vucudunuza bir sekilde girmesidir. fare veya hamambocegi gibi yani. dokunmakla hasta olunacak bir durumu yok hicbirinin. yeter ki vucuda girmesin.

onun disinda pire ve kene olabilir tabii. ama metropolun bir olumlu yani da bunlarin kirlardakine gore daha az olmasidir sanirim.

bit pire geçmez kolay kolay kediden ya. onu geçiniz. :/ meselam ben çok kere bitlendim ama hep okuldaki bit salgınından. ben kedi köpeklerime bit bulaştırmış olabilirim galba. :(((

neyse bişe olmaz yani. sev onları! oturduğun banktan daha pis de değildir zaten.

hayvan piresi insana geçmez. insanda yaşayamaz. sev gönül rahatlığıyla. en kötü ıslak mendille sil sonra ellerini çok rahatsız olursan.

ama şöyle de bişey var ki yani metroda otobüste tuttuğun tutacaktan alacağın virüs bakteri, bi sokak kedisinden alacağınkinden çok daha fazla ve tehlikeli senin için

overrate

guzel bir deyim var, "placing on pedestal."

i.e. "I placed her on a pedestal in our relationship...i was wrong."

bu negatif anlamdadir tabii yazdiginizdan "gereginden fazla deger vermek" gibi anladim. daha cok uyari olarak kullanilir "stop placing x on pedestal" gibi.

hehe türkçe'de de yokmuş ki bak.

aynen böyle yazdığın gibi, to care someone too much kullansana.

overestimate

To value someone too much

normalde daha emmesi/biberonla beslenmesi gerekirken kuru mamaya alışınca öyle bir düzensizliği olmuştur.
tişörtünüzü falan biraz emmesine izin verin, ama mesela parmağınızı da verip emdirmeyin.
yani kendi kendine bir şey bulursa emsin de, siz onun öyle bir talebi yokken "dur, emsin biraz" hissiyatına girmeyin.
geçer birkaç hafta içinde.

çünkü 2 ay boyunca anne sütü alır kediler.
o iki ay boyunca içgüdüsel olarak emecek.
sonrasında kendi kendine düzelir.

polar tüylü bişyler verirseniz onları da emerler, mantıken annesi gibi ya o açıdan. Peluş oyuncak tipi şeyler de olabilir. Kucağınıza aldığınız sürece de yapacak onu bir süre, o konuda yapacak bişy yok kucağınıza almama seçeneğinden başka.

bir de şöyle bir şey var. emmek istediği ama ememediği her an gidip kuru mamaya dadanıyor. sürekli kaka yapıyor o yüzden. fakat kaka yapmaya kuma koşup kaka yapmaya başladığı an bazen tam bitirmeden çıkıyor. kakasının bi kısmı poposundan sarkıp bacağına falan yapışıyor. her kaka yaptığında başında durup kontrol etmem gerekiyor. bir de iki buçuk aylık bir yavru var evde onunla bu tarz sorunlar yaşamıyoruz hiç. bu kaka sorunu da küçüklükle alakalı bir şey midir sizce?

bence mümkünü varsa kuru mama vermeyin birkaç hafta daha. yaş mama alın ya da peynirdir süttür öyle şeylerle idare ediverin işte. Kaka yapınca öyle olması da belki küçük olmasıyla ilgilidir, onu tam bilemiyorum.

süt vermeyin sakın, kediye süt verilmez.
ama yavru biberon mamaları var, eğer imkanınız varsa biberonla besleyin o daha doğru olur.

muhtemelen çok küçük daha bu.
bazı kedilerde normal.
2,5 aylık kediyle onun arasında dağlar kadar fark var şu anda.
2,5 aylık olduğunda o da toparlamış olur tuvalet sorununu.
ama daha çok minik.
bunlar normal yani.
birkaç hafta içinde toparlanır.

şu anda vücut koordinasyonu bile çok oturmamış durumda.

peynirle falan idare etmeyin, çünkü şu süreçteki beslenmesi ilerdeki yaşamını etkiler.
anne sütü alamadığı için bağışıklığı düşük olabilir.
siz de olabildiğince iyi beslemelisiniz bu dönemde.
ki ilerde de güçlü olsun bağışıklığı.

en iyisi dediğim gibi biberon ve yavru kedilere özel o anne sütü benzeri mamalar.

şimdi her emmek istediğinde kuru mamaya gider, çünkü emme isteği acıkma demek.
kısa aralıklarla emerler annelerini o kadar küçükken, dolayısıyla kısa aralıklarla acıkıyor ve yiyor.
kuru mama da fazla dışkılamaya neden olduğu için devamlı kaka yapar.

beslenme konusunu yine de bir veterinere sorun tabii.
bakalım ne diyecekler.

peki kuru mamaya ulaşımını kesiyim mi yani? yoksa kuru mama ortalıkta durmaya devam etsin mi? çünkü ben emmesine izin vermedikçe gidip mamaya dadanıyor. yarın bi veterinere de danışıyım en iyisi dediğiniz gibi.

eğer biberonla bebek sütü içirecekseniz kuru mama yemesin.
ikisi bir arada olmaz.

veterinerin dediğine uyarak karar verin.

kaka ve emme sorunu da dediğim gibi yaşla ilgili bir şey.
bu aralar bir haftada bile davranışlarının değiştiğini gözlemlersiniz.
birkaç haftada ikisi de düzene girer.

benim kedim ölene kadar vazgeçemedi o huyundan rahmetli. 13 yaşında kaybettik. ama sıksık yapıyorsa gidin veterinerden özel mama alın ihtiyacı var yavrunun, bizim acemiliğimize gelmişti biz vermedik sonra sonra bi sürü ameliyatlar geçirdi güzelim. kedinin ilk aylar beslenmesi gelecek on yılını belirliyor..

kendi hallerine bırak alışacaklar birkaç güne.

Bir kaç gün kavga edip sonra alışıyorlar merak etme.

birbirine ulaşamayacakları fakat birbirlerine yakın yerde yemek yediriyordu kedilere fısırdayan adam.kokularına alışıyorlar böylece.

bir de bu kedilere fısıldayan adam denen adam (programın adı my cat from hell animal planet kanalında yayımlanıyor) yine bu durumlarda gergin kedi için duvarların üst kısımlarına raf gibi kedinin tüneyebileceği şeyler yaptırıyor. bu şekilde kedi yukarıya çıkıp herkesi görebiliyor ve ortama hakim oluyor böylece de gerilmiyor. bir de ikisini de oynatman gerekli çok oynayınca bu kedilerin gerçekten insanileştiğini fark ettim. o enerjiyi atması lazım. bu şekilde iki saldırgan kediyi arkadaş ettiği bir bölümü internetten bulup izleyebilirsin. ben de bakayım. bulursam linki eklerim.

buldum bile:)
www.youtube.com (bu bayağı iyiymiş)

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

olta oyuncak önemli:)
bir de kedi otundan bahsetmişler

kendi hallerine bıraktım.

bağırış çağırış olmadan beraber alt alta üst üste patili ısırmalı kaçışmalı oynamaya başlamaları 4 saat sürdü :)

ara ara ev sahibi kızım yine bir iki hırlıyo ama tahminimce yarına best buds moduna girerler. ikisi de çılgın oyuncu çünkü =)

Birkac gune hirlama tamamen biter merak etmeyin :) ama tirnaklarini kesin ikisinin de ya da vet. Hekim kessin, nolur nolmaz gozlerine gelebilir patilestiklerinde

tırnaklarını kes, sal gitsin sonra onlar halleder.

Valla bizde bitane var ama biraz büyüdü artık. Sakat da değil ama çok uyumlu bir yavrucak.

aileye kabul ettirebilmek ve kolay alışması için yavu gerekiyor :/, teşekkürler yine de

4 5 aylık oldu bu çocuk. Aslında kısırlaştırıp sokağa salacaktık çünkü evde 5 kedi daha var ama kıyamadık duruyor öyle :) Bu saatten sonra çok bebek bulamazsınız ama umarım bir ufaklık denk gelir size de hayatı kurtulur.

edit: barınakta çalışan bir arkadaşım var ona bir sorayım belki çıkar bir ufaklık.

özellikle engelli istemeniz beni çok duygulandırdı. zaten en çok sevgiye, desteğe ve ilgiye onların ihtiyacı var. Onlar sokakta çok zor hayatta kalır. Keşke daha çok insan sizin gibi düşünse. Eminim ki bir yerden çıkıp gelecektir kısmetiniz.

valla gelmiyor gibi gözüküyor 2 haftadır arayışlardayım ama...tabi bu bir açıdan iyi bir şey :)

@purusha tabi barınakta ihtiyacı olan yavru varsa o da olabilir.

şu an 6 bebek kediye ev sahipliği yapıyorum, 2 ayrı anneden doğdular ve süt emiyorlar. sütten kesildikten sonra sahiplendirmek zorundayım evde bakamam. keşke şehir problemi olmasaydı :(

tahmini 3.5 4 aylık bir kör kedi var, bahçeli 3. caddede bir petshopta, dünya güzeli, görseniz, ben almak istedim de 2.yi sahiplendim daha bugün...

petshop dedim de, para kazanmak için ticaretini yapmıyor kadın, ilginç ama çok hayvansever kendisi. normal şartlarda 100 lira tutacak eşya aldım 60 lira aldı, bir de üstüne oyuncak hediye etti. kedimin eczaneden ilacını bile kendisi aldı, öyle bir insan... isterseniz sadece yavruyu alıp eşya ihtiyacınız olmadığını söylersiniz, bunun için yapmıyor bu işi, onu belirtmek için söylüyorum.

neyse, bahsettiğim çocuk çok mini mini değil ama, gerçekten çok çok güzel bir yavru. bir uğrayın isterseniz. dükkan sahibi kadın bana rica etti yuva bulmam için, alan olmuyormuş kör diye...

tivitırda şöyle bi kullanıcı var, onun yayınladığı sahiplenme bekleyen hayvan ilanlarına bir göz gezdirin isterseniz:
mobile.twitter.com

@mutevazi tam adres verirseniz uğramaya çalışayım yarın veya öbür gün.

bahçelievler 3. cadde liva pastanesine çok yakın, "bahçeli petshop" dükkanın adı.

tamamdır, benim iş yerim de çok yakın yarın bir uğrarım, kör olması dışında kediyi nasıl tanıyabilirim? yani ne renkti? muhtemelen tektir ama oraya direk kör kedi istiyorum diye girmeyeyim. :)

isterseniz adınızı da vereyim onun aracılığıyla haberim oldu diye.

adımı bilmiyor, zaten gerek yok söylemenize, kedi sahiplenilsin diye uğraşıyoruz kimin aracı olduğunun önemi yok. :)
gri bir yavru kendisi, gümüş tekir mi deniyor öylesine, tüh, fotografı olsaydı keşke!

beni mutlaka haberdar edin siz, sahiplenseniz de sahiplenmeseniz de. ben o yavruya yuva armaya devam edeyim ona göre.

bende vaaar!! ama saglam. bacagini isirip verebilirim?

şöyle bir şey var. hem bi gözü yok hem bacaklarında sorunu var sanırım:

www.facebook.com

mutevazi'nin söylediği kediyi sahiplendim arkadaşlar. bir çok sağlık problemi de varmış ilgilenmeye çalışıyorum.

ben o kedinin capslerini isterim amaa! çok güzel bir yavruydu yahu. caps isteriz caps isteriz!!!
çok mutlu olursunuz inşallah birlikte, çok şımarık bir kediniz olsun!

@neferkitty; verdiğin bkz çok başka bir yere gidiyor :)

maalesef diğer yavrucağı alabilecek bir yerim yok :/

patlicangil.tumblr.com

bu kadın köpeğini sahiplendiğinde 4.5 yaşındaydı köpek, bir göz gezdir laika ile ilgili postlarına. ne demek alışır mı, elbette ki alışır!

bence alışmış bile. sıkıntı yok, alışır.

ben lisedeyken annem bana sahibinin bakamayıp veterinere ücretsiz bıraktığı tatlı bi kuçu almıştı. birkaç gün yadırgadı sonra hiç sorun olmadı.

köpeği gezdirmede zaman sıkıntın olduğunda direkt bana mesaj at.
annemin astımı yüzünden eve alamıyorum. :(

bizim arkadaşlara alışmıştı. gr le zaten iyi huylu uyumlu hayvanlar ekseriyetle

tabi ki alışır. köpek adaptasyon hayvanıdır. dünyada her türlü koşula ve değişen günlük hayat rutinine en çabuk adapte olabilen canlı türlerinden biridir.

hele ki golden'dan bahsediyoruz. herkesi her şeyi sever onlar.

hem de çok güzel alışır.
köpekler sevgi dolu insancıl hayvanlar bildiğiniz gibi, isterseniz 10 yaşında alın, sevgi ve ilgi gösterince onu kat be kat size geri verir.

petburada adresemama vs,,,mesela bazıları ilk üyelikte bonus veriyor daha ilk alışverişte kullanıyorsun, hatta şöyle yapalım hesabıma bakayım özel indirim vs varsa hemen dönerim sana...

canpet.net en ucuzu genelde.
petburada.com müşteri memnuniyetinde bir numara.

nerede yaşıyorsun bilmiyorum ama genelde pet shoplarda kaliteli mamaları kilo ile satıyorlar.

proplan ya da royal canin oluyor genelde.

temizmama.com 'dan Bonacibo taze kuzu etli mamayı gözün kapalı alabilirsin. çok iyi marka alırım diyosan Orijen veya Acana kovala. Bonacibo orta-üst kalitedir, gayet iyidir ve fiyatı çok uygundur.

petshoplarda kilo işi daha ucuza geliyo. eğer kedin cins değilse, tekirse ve sağlıklı gözüküyosa micho bile alabilirsin. çok standart bir mama ve gayet ucuz. kaliteli mamalar sağlıklı tekirlere kilo aldırmaktan başka bişey yapmıyo bence.

hocam petşoptan kilo işinin ucuza gelmesi çok mümkün değil, eğer doğru yerden alıyorsan toplu alım her zaman yarı yarıya olur. bonacibo kuzulunun 15 kilosu 60 küsur tl, proplan vs'nin 15 kilosu 120'den başlar. kiloyla alırsanız da kilosu 10'dan başlar.

peki bişey daha sorucam, 1 buçuk 2 aylık yavru 6 ayı geçene kadar, kaç kilo yavru maması tüketir? kaç kiloluk alayım diye soruyorum.

bunların paketlerini küçücük yapıp pahalıya satıyorlar

ancak bir de 20 kiloluk filan kocaman paketler yapıyorlar. pet shoplar bunları kilo ile satıyor. yani aynen pahalıya aldığınız mama, paketlerini görüyorsunuz.

ucuz olmasının sebebi bu.

ayrıca ucuz dediysek market mamaları kadar ucuz değil, ama küçük paketlerde olanlara oranlar ucuz. e biraz da kedi besliyorsanız masraf yapın.

hocam kedi eğer ana sütü içemediyse ve imkanınız varsa 6 aya kadar iyi bir mama kullanmakta fayda var. imkanınız varsa orijen ve acana'yı şiddetle tavsiye ederim. ayda 1-2 kilo arası yer sanıyorum. fakat söylediğim markalar pahalı gelirse proplan vb. yerine bonacibo tercih edebilirsiniz. her halükarda tavuklu mamalardan kaçınırsanız hayvanın sağlığı için daha iyi olur.

bonacibo'nun yavru maması tavuklu gözüküyor ama bu temizmama'da?

valla ben esasen taze kuzu etli olanı öneriyorum ama yavru kedi için olanı tavukluysa bi bildikleri olabilir diye de düşündüm şimdi. genel prensip olarak tavuklu mamalar kedi ve köpeklerin sağlığı için çok iyi değil fakat yavrularda belki durum değişiyordur. yanıltıcı olmak istemem ama firmanın tüm ürünlerine kefil olurum. senelerdir alışveriş yapıyoruz, oldukça güvenilirler ve mamaları gayet başarılı.

uzun zamandır kedi beslemedim o yüzden proplan fiyatları nasıldır hiç bilmiyorum ama şu siteye de bakabilirsin www.petreyon.com
sitenin sahibi çok sevdiğim eski matematik hocamdır.

royalcanin kitten mamada 400+400 kampanyası var. 16 lira civarı olması lazım juenpetmarket e bakabilirsiniz.

mutlaka biliyosundur ama bu sayfada dediğin gibi zor durumda olup yuva arayan kedileri sürekli görüyorum belki bakmak istersin:

www.facebook.com

Teşekkürler, orayı takip ediyorum, eğer engelli bir kedi bulamazsam oradan yuvalanma ihtimali düşük tekirlerden birini sahipleneceğim :)

not: istanbul'dayım.

bizim evin bahçesinde bir kedi var, 1,5 ay önce 6 tane yavru doğurdu. hiçbirinin gözleri görmüyordu. biz onları veterinere götürdük. damlalar damlattık, aşılar yaptırdık. şimdi çoğu görüyor, bazısı sadece tek gözle görüyor. ve birinin sol arka bacağı kopuk. malesef ona yapabilecek bir şeyimiz yok. büyüyor kediler, korkuyor bir gün o bacaksız olan yola çıkacak da ezilecek diye. zaten gözleri de iyi değil...

keşke ankara'da olsaydınız :/

ama haysev'e ilan vermenizi tavsiye ederim. sahiplenecek birileri çıkar belki. engelli kedilerin evde yaşaması çok daha iyi. sokaklar çok tehlikeli :/

www.facebook.com

ankara'ya getirtebileceğini düşünüyorum ya da bu yavruyu almak istersen yeni bir duyuru açıp yardım isteyebilirsin duyuru sakinlerinden. ilan sahibi ya da haysev ile de görüşebilirsin getirtmek için. sokakta yaşayamayacağı kesin canlardan birisi.

not: ilan sahibi ben değilim, duyuruyu görünce geçende bu kediciği gördüğüm aklıma geldi, paylaşmıştım, dün paylaşmışım hatta ne geçeni kafa da kalmadı.

Teşekkürler ilan linki için ama 2 saatte bir göz damlası damlatmak gerekiyormuş ve ne yazık ki bu benim işimden dolayı mümkün değil. Görme ihtimali de varmış ameliyat sonrası, umarım o da görür. :)

Başka bir ilan buldum İstanbul'dan, iletişime geçeceğim ilanı verenle, sokak kedisi ve gözleri kapanmış. Muhtemelen ameliyat falan olması gerekecek ama buraya gelirse masrafları da karşılayabilirim sanırım.

www.facebook.com

gözleri görmeyen kedi var: www.facebook.com

Teşekkür ederim, Haysev aracılığıyla görme engelli bir kedi buldum. Sahipleneceğim inşallah :)

Allah sizden razı olsun ne diyelim :)

www.eksiduyuru.com

(bkz: küçük prens)

"Yokyer / Neverwhere" - Neil Gaiman

"Hobbit" - Tolkien

direkt harry potter

El-fantastikus
Orta Dünya (J.R.R. Tolkien'in)
Belgariad (David Eddings'in)
Zaman Çarkı (Robert Jordan'ın)
Perg (Barış Müstecaplıoğlu'nun)

El-bilimus-kurgus
Lan ne biçim evrenler yaratmış deyyuslar; düşündüm düşündüm, hiçbirinde yaşayasım gelmedi.

El-normalus
Zengin olduktan sonra tüm dünya senin amk. Yoksa, her yer bok.

Shibumi - travenian
Herhangi bir dan brown & ahmet ümit kitabı. Harikulade anlatıcılar. Tasvirler nefis.
Bir - richard bach
Suç ve caz - dostoyevski (şu an okuyorum ve her sayfa hayalgücümde canlanıyor)

www.flyboardistanbul.com

kaşar.

füme peynir. binbir çeşit kaşar var. cevizlisi çok güzeldi. yanında da ballı hardal

bitterballen(pişirmelik) çok lezzetli

ufak bir teker kimyonlu gouda

lale soğanı?

Lale soğanı.

uyuşturucu?

waffle

rahatsız edecek pek hareket yapma o işini bilir.
bir şeyler koyacaksan bile o yokken koymaya çalış.
belki avcılar gelir kumru yokken yumurtaları yemeye o zaman kollayabilirsin işte.

o yumurtaların yavru kuşa dönüşebilmesi için kumrunun belli bir süre üstüne tünemesi lazım. o yüzden olabildiğince az rahatsız et. ayrıca yuvaya yakın yem ve su koyma. diğer kuşları da oraya çekersin. özellikle kargalar kumru yumurtalarını filan talan ediyor.

aman abim herkesin dediği gibi sakın yumurtalara veya yuvaya dokunma. bizim balkona da zamanında bir kumru yuva yapıp yumurtlamıştı. biz hiç ilişmedik, dişi-erkek dönüşümlü kuluçkayı yaptılar, 2 tane yavru büyüdü sonra uçup gittiler. sonra 2 senede(aynı kuşlar mı bilmiyorum) 4 kere daha yuva yaptılar aynı yere. hiçbirisine, hiçbir müdahalede bulunmadık -yem vermek de dahil- hiç yavru kaybetmedik, tüm veletler takır takır büyüyüp gittiler.

yanlış bilmiyorsam, günün bir yarısında dişi diğer yarısında erkek yumurtaların üzerine oturuyor. biri otururken öbürü dışarıda yiyecek arayıp besleniyor. yavrular doğduktan sonra dişi hep kalıyor, erkek beslenip gelip yuvadakileri besliyor. fakat partner değişimlerini yakalamak çok zor. biri geldiği gibi diğeri uçup gidiyor, biraz şans işi. biz 2 senede toplasan 3-5 kere denk gelmiştik tabiri caizse vardiya değişimlerine. saatleri belli olmuyor çünkü.