biz farkındayız ?

ümit dünyası

Farkındayız.

Alım gücü olmayan, cahil, kısa yoldan zengin olacağı hayaliyle yaşayan insanlar bir çoğu.

hepsi kanmıyor, mesela ben başlarda girip zamanında çıkıyorum. Önemli olan trenden zamanında inmeyi bilmek.

www.bbc.com

"Alfa adı verilen birinci taktik bir şeyin cazibesini artırmayı içeriyordu. Önerilen şeyin mükemmel bir fırsat olduğu, sizin de onu yapacak en iyi kişi olduğunuz, bundan ne kadar kazançlı çıkacağınız vs. fikri aşılanıyordu. İkincisi omegaydı ve direnişi kırmayı hedefliyordu. Yani sizi, yapılan önerinin kolaylığına ve bundan kaybedecek hiçbir şeyiniz olmadığına ikna etmeye yönelikti.

Psikologlar bazı insanların kazanç odaklı düşündüğünü, bazılarının ise kayıp ve hatalardan sakınmaya çalıştığını belirtiyor. Yani alfa ve omega taktikleri birlikte bu iki yaklaşım tarzını da kapsamış oluyor.

MacGregor’ın getirdiği teklifler de işte böylesi bir karma içeriyordu. Örneğin gazetelerde röportajlarını yayımlatmış, Poyais’e yerleşmenin ya da yapılacak yatırımların kazançlarından söz etmişti. Daha fazla ikna edilmeye ihtiyaç duyanlara, küçük bir adada yaşamın nimetlerini anlatan bir kitabı okumalarını tavsiye ediyordu (onu yazan ise Thomas Strangeways, yani MacGregor’un kendisiydi). Bu broşürde adada kaçırılmaması gereken fırsatlardan söz ediliyordu elbette."

İkna kuralları
MacGregor’un yaklaşımı, getirdiği öneriyi daha cazip kılmak için başka taktikler de içeriyordu. Psikologlar, insanı ikna etmede kullanılan altı kuraldan söz ediyor:

1- Karşılıklı fayda: Ben senin sırtını kaşırım, sen de benim

2- Tutarlılık: Bugün de dün inandığım şeye inanıyorum

3- Sosyal onay: Bunu yaptığım için aidiyetim olacak

4- Arkadaşlık ya da hoşlanmak

5- Kıtlık: Acele etmek lazım, yoksa bitecek

6- Otoriterlik: Neden söz ettiğinizi biliyorsunuz

İlk girenler gerçekten iyi kazanıyorlar; sonra etraflarına anlatıyorlar ve sistemin reklamı oluyor. Onlardan duyanlar giriyor, az kazanıyorlar. Daha sonra girenler mağdur oluyor. Fakat bu sisteme girenleri lineer artış gibi değil, logaritmik gibi düşün, bir anda çok kişi giriyor ve hepsi mağdur oluyorlar.

iyi niyetli diş hekimi, çekmez zaten, önce dolgu sonrasında kanal dener.

direkt çekelim uğraşmayalım derse doktor değiştirin.

Merhaba. Kurtarılabiliyor. Çürük yerleri kazıyıp dolgu yapıyorlar. Çekelim derlerse de hemen çektirme bence, başka bir doktordan fikir almanı tavsiye ederim. geçmiş olsun.

kurtulur muhtemelen, iyi dişçi çekmemek için elinden geleni yapar bu arada +1

hani fiyatlar yakın olsa yorum yapacam da, pek bir alakasız olmuş ?

Kesinlikle north face derim. İçten ısıtma sistemi olur bu montta, kalitelidir. Pişman olmazsınız. Öteki kötü. İçi muhtemelen yünlü olduğundan soğuk havada terletir ve hasta olursunuz.

çok üşüyen biriyseniz, sıcacık gezeyim derseniz ikincisi.
para sorun değil, daha uzun bir mevsim aralığında giyeyim derseniz birincisi.
şunu ekleyeyim, dechatlon un ürünleri gerçekten performans/fiyat oranında çok başarılı. bir mağazaya girip ürünü kendiniz görüp karar vermeniz daha iyi olur.

ikisi de patates

Turgut ne alayım?

Günlük kullanacaksan decathlon. Kış dağcılığı, yürüyüş vs yapacaksan kesinlikle tnf. Tnf'in avantajları efor sarf ettiğin koşullarda öne çıkıyor.

Bir de, şehirde kullanım için (bu performans montuna bu parayı verene kadar) tnf thermoball modellerine bakmanı öneririm. Hem ince-hafif, hem sıcak tutuyor.

Black mirror

Sevdiğin diziler çok alakasız, ben de alakasız bir dizi olarak Homeland öneriyorum.

geniş aile

altered carbon

biraz eskiler ama izlemediysen (bkz: the sopranos) ve (bkz: six feet under) sararsa seni biraz idare eder.

The crown ı izle mutlaka epey saracaktır

the wire niye yok ?

Battlestar Galactica diyorum ben iki robotlu diziden dolayı. Üstüne de biraz uzay sosu attım, mmm nefis oldu :D .

@liriamer

çünkü sevdikleri ile the wire'ın uzaktan yakından alakası yok. eleman çok derin olmayan, çerezlik ile bilimkurgu arasındaki dizileri seviyor belli ki ve sen gidip en ağır dramayı yapıştırıyorsun. :)

@gezegen olan pluton

abi bence humans tam senlik.

280-300 bandında değişir aylık üyelik.
mecbursunuz. çeliktepe, gültepe, sanayi, beşiktaş, şişli, mecidiyeköy hepsinin en kötü sebebi o. ben 5 yıldır ödüyorum her ay bu ücretleri. motor da var hattı bir ara, sattım kurtuldum ondan.

PT sana bir program hazırlar, satın aldığın saatler süresince sana bu hareketleri yaptırır, bu kadar, bu hareketler aletli de olacaktır aletsiz de. Onun dışında, satın aldığın saatlerin dışında gidersen ister aynı rutini uygularsın istersen farklı bir çalışma uygularsın, orası sana kalmış.

Olay aslında biraz psikolojik, PT servisi veren yerlerin üyelikleri zaten pahalı, ek olarak PT ye ücret ödüyorsunuz. O kadar para verdikten sonra spora gideceğim diyorsun. Tabi bir de birinin programını kapatıyorsunuz o gün, gitmek zorunda hissediyor insan.

Ayrıca, o aletlerin başında durarak tek tek komut veriyor, kullanılan aletlerin sağlık güvenliğini tehdit ettiği gerçeği var tabi, doğru kullanmak şart. tek başına 3 set yapacakken 1 sette bırakabilirsin tembellikten. PT onu da sağlıyor, acımıyor, emrediyor yaptırıyor. mecburen yapıyorsun, e 1 ay böyle gitsen zaten bağımlısı olursun sporun.

Bizim gym'de dediğin gibi: personal trainer senin ölçümünü yapıyor, programını yazıyor, hareketleri gösteriyor, sonrasına karışmıyor. Yazdığı programı istediğin zaman yeniletebiliyorsun ama program 18 antrenmanlık olduğu için genelde bitirmeni istiyorlar. Bu süreçte tabii soruların falan olursa cevaplıyor. Ama seninle birebir çalışmıyor.
Buraya kadar ücretsiz.

Bu personal trainerdan özel ders aldığında, bir saat boyunca seninle birlikte çalışıyor. Daha detaylı ve verimli şekilde ilgileniyor, farklı hareketler de yaptırıyor. Tabii ücret ödüyorsun. En son sorduğumda ders başına 100 tl gibi bir şeydi, şimdi zam gelmiştir.

varsa deebwebde falan vardır. forum falan mümkün mü öyle bir şey :)

ünlü hacker ya da sibersuç işleyenler bunu forumdan duyurmayacak kadar akıllı insanlar. ama siber güvenlik mevzuları için securelist.com'u tercih edebilirsin.

hocam kaçma. hemen yüzleş. sorana durumu açıklarsın. durumu ne kadar çabuk içselleştirirsen o ruh sağlığına o derece olumlu katkısı olur. insanların ne dediğini umursama. iraden dışında gelişen bir durum bu.

kazıt hocam
kendin sonradan tras edersin
ama cok da utanma bosver olan olmus

saçla dolaşmaya alıştıysan ve kazıtmak işine gelmiyorsa..

protez gerçek saç tak bence, biraz masraflı ve zahmetli ama psikolojin yerinde olur.

protez saç falan takamam ya. kabullenme durumunu, caletti nin dediği gibi yüzleşmeyi erteliyorum aslında.

protezle falan uğraşılmaz. sıfırla kafayı yarın çık mahalleye git işine. güler yüzlü ol. ikinci sınıf insanlar dış görünüşe önem verirler. sıkma canını.

Toppik kullansan

Psikolojik destek alabilirsin bunların yanında.

gecmis olsun.

yillardir ben de kazitirim sacimi. ilk bir iki gun bazi tepkiler olmadi değil. ama insanlar alisiyorlar bir sure sonra.

üstelik bence cok buyuk bir rahatlık.

yalnız sinüzite dikkat etmeniz gerekebilir sacini kazittiktan sonra.

ya sağlık bakanlığının da önerdiği bir ilaç vardı, championx diyesim geliyor. champix sanırım. yorumlar epey iyi, insanı tiksindiriyormuş resmen sigaradan. ama işte bazılarında yan etki olarak da sürekli uyku hali, halüsinasyon vs. şikayetleri mevcut.

araştırın derim.

Direkt burdan yardım alın: alo171.saglik.gov.tr

Kaliteli bir e sigara alın 6 mg sıvı ile ben de bu şekilde azalttım sigarayı hatta günlerdir normal sigara bile içmedim.

Champix sigara birakma merkezlerinde ücretsiz veriliyormuş ama çabuk tükeniyormuş, her zaman ellerinde olmuyormuş.
Champix kullanan tiksiniyor bir daha içemiyor diye biliyorum. Bi yakınım o ilaçla bırakmıştı bir süre sonra birine kızdı inadından içmeye başladı. Tiksine tiksine içiyordu, içmeye devam edince tekrar alıştı tabii.
Sonra sağlık gereği acilen bırakması gerekince başka bi yöntemle tekrar bıraktı. Şimdi içmiyor.

Allen Carr videolarıyla bırakanlar da oluyor, hiç bir şey kullanmadan bırakan da oluyor. Ziyaretine geldiğinde bi göğüs hastalıkları hastanesi yatan hasta bölümüne gidebilirsiniz. Epey caydırıcı oluyor. Öncelikle kafada bırakması gerekli. Karar vermesini sağlayacak doneler yardımcı olabilir.

Bir ara doktora götür ve onu korkutması için baştan anlaş doktorla.
Korkunun dozu iyi ayarlanırsa hayatta kalmaya sebep olur.

okumaktan nefret eden biri değilse
www.idefix.com

Ben Frankfurt'tan Amsterdam'a otobüsle (Eurolines olması lazım) gitmeyi tercih etmiştim. Trenler daha pahalıydı.

Şimdi senin için örnek olarak 20 şubat tarihine baktım,
Eurolines otobüse 30 euro diyor (ama her ne hikmetse 12 saat gibi bir süreden bahsediyor. ben 6-7 saatte gitmiştim ki Köln daha yakın. sanırım arada uzun bir aktarma süresi var ama bulamadım şu an)
Deutsche bahn trene 30-40-50-70 euro diyor (ve 4 saatten bahsediyor)

Bu durumda, kısa süre kalacaksan, 10-20 euro senin için önemli de değilse tren daha mantıklı görünüyor.

Son sorduğun sorudan başlayayım; Köln'den Amsterdam'a geçişinde herhangi bir sıkıntı yaşamazsın. Ki herhangi bir kontrol ile karşılaşmayacaksın karayolu ile giderken.

Eğer senin için önemli olan zamansa tren kullan fakat otobüsle arasında ciddi fiyat farkı var. İki katından fazla ücret ödeyebilirsin.

Flixbus'un saat başı seferleri var. 25 Euro gibi bir ücreti vardı sanırım. Ortalama 3buçuk-4 saat sürüyor. Ama her sefer süresi aynı değil. İnternetten kontrol edersin bileti alırken. Gece seferleri çok daha kısa sürüyor.

kesinlikle tavsiyem tren. hem konforlu hem kısa süre.

otobüs 4 saat ve 20 euro civarı. o paraya dbahn bileti bulamazsın. hollanda trenyolunu bilmiyorum ama almanya içinde ve etrafında en mantıklı ulaşım aracı otobüs her zaman.

Avrupa'da otobüs ne ya diyenlere bakma sen en ucuzudur. Otobsülerde şarj etme imkanın var ve wifi de oluyor. Bir iki aydır Deutsche Bahn da yeniliyor trenleri ve priz ve 1 saatlik wifi veriyor ama dediğim gibi önemli olan senin bütçen. Avrupa'da tren pahalıdır bunu bil.

zaman kıymetliyse otobüs vakit alır. uygun uçuş bulup 20-50 eu arasi bilet yakalayabilirsin. tabi valiz varsa sorun yaşatabilir.

amsterdamdan bahsetmeniz mühim değil, schengen sınırlarında herhangi bir kontrol olmuyor.


eğer zaman sizin için önemliyse, uçak veya tren.

katlanırım diyorsanız otobüsleri çok konforsuz değildir 20-25 eu bandında hatta biraz önceden alırsanız 15 eu ya bile otobüs bileti bulursunuz.

çaktım gidiş dönüş tren biletini. € 40 verdim tabi hoş olmadı.

Gidiş dönüş 40 euro tren, gayet iyi bence.

"Avrupayı Avrupalı gibi yaşama" şansın da olur hem =))

craigslist vardı istanbul için. ankara için var mıdır ? bakmadım.

facebook grupları çok aktif

facebook gruplarında erasmus öğrencisi 1-2 tane ya var ya yok. değişim öğrencisi olanlar da hep orta doğulu falan avrupalı çok az. bulamazsan grupların linklerini yollarım.

@liriamer, craiglist Ankara yok ama yine de bakarım.

@facebook, hangi gruplar?

@proletarier, Kesinlikle öyle. Erasmus öğrencisi falan yok benim baktığım gruplarda. Ne olduğu belli olmayan orta doğulu tiplerden geçilmiyor, onları da tercih edesim gelmiyor. Başka gruplar varsa ve paylaşırsan bakayım onlara.

zaten 1 tane büyük erasmus flat share diye bi grup var diğerleri standart ev arkadaşı arama grupları bazen oraya da yabancılar yazıyor ama baktıysan ve göremediysen olmadığı içindir yani ankara için zaten pek grup da yok. üye olup düzenli bakınman gerek tek çare. ha bi de tabii evinin fotoğraflarını koyup bilgileri yazıp beklersen şansın artar bana yazan 1-2 kişi olmuştu ilanı olmamasına rağmen.

Evet, oralara da baktım. Bir şey yok gibi. Neyse, artık kaderimize razı olacağız. Biri çıkarsa çıkar. Çıkmazsa başka zamana. Yine de teşekkür ederim cevaplar için.

grupları aratarak bulabilirsin,

üyelik süresini uzatmak için her hafta bir bölüm atma çakallıklarına başvurmasına gerek kalmayacak kadar kaliteli platform.

Periyodik atmasi icin bir sebep yok. Reklam ile gelir kazansaydi duzenli atmanin faydasi olurdu. Dizinin hype’i ile olusan bi sonraki bolume daha fazla reklam geliri bulmaya calismasina gerek yok.

@eksi sozlukte eksiyen adam, fi'deki gibi her bölüm gizli reklamla kazançlarını katlayabilecekken neden yapmadıklarını soruyorum. neden para kazanmak istemiyorlar?

www.businessinsider.com

Çünkü niye yayınlamayalım diyor Netflix yöneticisi de.

Yani neden para kazanmak istemiyorlar gibi bir soru sormak çok komik, koskoca Netflix senin düşündüğünü düşünmüştür emin ol. Belli ki giren çıkan yok adamlara.

@i was made for you hmm cevabımı aldım sanırım:

But Sarandos gave another reason why Netflix releases full seasons: it has found that people tend to watch only one show at a time.

"If you decide tomorrow you want to watch 'Breaking Bad,' you’re going to spend the next two months watching all of 'Breaking Bad' before you move on to something else," Sarandos said. "Which is radically different than, you know, a show a night viewing the way people used to do."

bölüm bölüm verse de hepsini birden verse herkes 1 kez izlediği için, iki durumda da izlenme sayıları pek değişmiyordur, mantıken böyle olmalı

@legalize marijuana, reklam var. fi yi bilmem de, netflix in kendi dizilerinde her bölümde bir şeyler çıkıyor. daha demin izledim mesela the ranch in bir bölümünü, orada marriott otellerinden bahsediyorlar. her 2 bölümde bir var bu.

diğerlerinden aklımda kalanlarda genelde uber, birkaç içki markası bilmemne. var yani. fi yi bilmiyorum ama izlemedim hiç. orada belki çok daha fazla vardır.

netflix şu an için para peşinde değil, ve doxanikee nin dediği gibi çakallıklarla insanları germek istemiyorlar. sonuçta adam tek üyelikle (ki bence ucuza bir hizmet - tr netflixinin contenti artınca daha da güzel olacak tabi) 4-5 kişiye ister bilgisayarlarından, ister telefonlarından içeriği izleme şansı veriyor.

abim kendi evinde salonda tv den izliyor, bizim evde hanım çocuğu uyuturken telefonda ben de pc de izliyorum aynı anda. hem de çok düşük bir rakama. hatta vodafone utanmadı, 3 ay da bedava verdi.

tüm sezonları yayınlaması, gerksiz hustlellara gerek duymaması. ingilizce ama, aşağıda adamlar açıklamış.

“There’s no reason to release it weekly,” Sarandos told HitFlix. “The move away from appointment television is enormous. So why are you going to drag people back to something they’re abandoning in huge numbers?”

But that’s not all. Serandos also said that people’s viewing habits have changed in another key way. Instead of juggling multiple shows at once and watching new episodes each week, people want to dive into one show at a time and binge-watch it until they’re done.

Ki ikincisi doğru gayet, var mı aramızda 5 farklı diziyi tek tek bölümle izlemekten keyif alan. my episodes comdaki verilerime göre, totalde 145 dizi izlemişim, özellikle üni yıllarında her gün sevdiğim bir dizinin yeni bölümü çıkardı, tek tek izlerdim ve küfrederdim niye böyle yapıyorlar hepsini versinlerr diye. netflix yapıyor işte abi. hani çok salak saçma bir şkeilde bozmazlarsa ya da paypal, booking.com, wikipedia gibi akgötler engellemezse, ömrüm boyunca öderim parasını.

500-600'e yazar

500 liraya bu işi yapacak avukattan hayır bekleme. herhangi bir özelliği olmayan şirket esas sözleşmelerini en aşağı 1500-2000 liraya yapıyor düzgün bir avukat. sizin durumda ise daha farklı meseleler var. istanbul'da şirket kuruluşları yapan bir avukat tanıdığım var numarasını vereyim isterseniz.

Hukuken böyle bir belge yazılsa bile geçerliliği yok. X sebebiyle hisseleri onun üzerine gösterdik ama çoğu benim diye belgemi olur?

aynen. avukatlık bir şey değil bu.
ticaret sicil gazetesi var, vergi dairesi var, ticaret odası var. var da var. hisseyi başkasında göstermek diye bir şey yok.

avukat demişsiniz ama bu mali müşavir?

Devleti kandırayım ama beni kandırmasınlar sözleşmelerinin geçerliliği olmaz.
Benim bir şirketim olsun istiyorum, ama sahibi ben görünürsem , örneğin hizmet satmak istediğim şirket benim kurduğum firmaya iş vermeyecek, ya da geçmişim kötü, banka kredi vermeyecek. Bu her türlü devleti kandırmaktır. Bunu geçerli kılacak sözleşme yapsanız da geçerliliği olmaz.

Arkadaşlar kredi borcum vs yok. o sebeple sadece şimdilik bir ön protokol tarzı bir şey imzalamak açısından bir hazırlığa ihtiyaç duyuyoruz. sadece çalıştığım yere ulaşılmaması için sıkıntı var. böyle düşündüğüm için.

lisansı bitir.
yüksek için yurtdışına çık, oradan yürü. bkz hollanda.

Öff daha mezun olmamışsın hiçbir iş yapmamışsın ama sanat anlayışı ve özgürlük konusunda Orhan Pamukçuluk oynamaya başlamışsın... bence kendini kandırma, tr den ayrılma isteğini sanata bağlama. Önce üret sonra özgür olup olmadığını gör sayın sanatçı...

sen bizim gibi millete fazlasın. yaptığın işleri anlamadık. kusura bakma. yurtdışında film yapmakta haklıymışsın nuri bilge ceylan. yılmaz güney. reha erdem. metin erksan. zeki demirkubuz. serdar akar. derviş zaim. yavuz turgul. atıf yılmaz. ertem eğilmez. mustafa altıoklar ve daha niceleri.

ya, cocugu harcamayin...

@douglas, ortaya hic is koydunuz mu? elinizdekilerle birseyler yapabildiginizi ispat etmeniz beklenmez mi once?

Bu cahil toplumun sizi anlamasi beklenemezdi zaten. Yurtdisina kapagi atma fikrinizi destekliyorum. Turkiye'nin en iyi universitelerinden birinden, adini da vereyim istanbul universitesi'nden, sinema tv okuyarak mezun oldum. Ayni sanatsal sancilari ben de yasiyorum.

Bölüm okumakla sanatçı olunmuyor. Bunlardan her yerde var. Ben Berklee'ye gittim niye rock yıldızı olamıyorum niye gitmeyenler ünlü oluyor vs vs. Nuri Bilge Ceylan elektrik elektronik mezunu, Woody Allen üniversite terk. Aslında sinema mezunu olmayan yerine olanları saysak daha kısa sürer. Bu işler yetenek ve sıkı çalışma işi. Üniversitedeki edebiyat hocalarının değil Orhan Pamuk'un Nobel'i olması...

Bir de Türkiye'deki en iyi üniversitelerden biri lafı bir şey ifade etmiyor, Türkiye'de eğitim zaten boktan, en iyilerden biri değil en iyisi olsa kaç yazar.

Ek Bilgi: Orhan Pamuk'un İÜ diploması olmasının tek sebebi askerliği kısa dönem yapma amacıydı, sadece sınavlara giriyordu, bölümü de gazetecilikti.

İstanbul üniversitesini Türkiye nin en iyi üniversitesi olduğunu da öğrendik asdfaadd:)
İlk 20 ye girmez yahu İü... girmeyeni dövüyorlar

iranlı yönetmenler kendilerini çok özgür hissettikleri için bu kadar nitelikli eser üretiyorlar değil mi? geçiniz efendim.

bahaneciliği, kendine ve okuduğun bölüme gereğinden fazla anlam yüklemeyi bırak. önce bir şeyler üret de görelim yaratıcılığın ne düzeyde imiş.

kendini türkiye sınırlarına hapsedilmiş hissetmen de anlamsız. internet çağında olduğumuzu göz önüne alarak, sanat sepet işlerinde bazı trend belirleyicilerin dikkatini çekersen önün açılacaktır. fiziksel olarak nerede bulunduğun önemli değil.

Arkadaşlar birincisi ben bahçeşehir üniversitesinde okuyorum istanbulda değil.
İkincisi türkiyede sinema sektörü diye araştırınca hiçbir şekilde aydınlık bir tabloyla karşılaşamadığımdan ve bu sektörde bir yerlere gelmek için torpil ve benzeri yalakalık yöntemleri vs. gibi araçlara ihtiyaç duyulduğu bir atmosferde kendimi motive edecek bir mecra bulamamam. bu sektörde olmayan insan zaten beni anlayamaz. ama türkiyenin gerçekleri ortada... burada bu yorumları yazan arkadaşların kaçı türk dizileri türk filmlerini seviyor acaba merak ediyorum? kimlerin başta olduğu belli zaten. ülkenin zihniyeti ve televizyona beyaz perdeye vuran tarafıda belli. benim kendimi bir şey icra etmeden dev aynasında görmem gibi bir yanılgıya düşmeden önce objektif bir şekilde bakıp böyle bir atmosferde sanat icra etmek için her şeyden önce bir anlayışa, kültüre, sisteme, liyakata hatta ahlaka ihtiyaç duyduğum bir çevreye ihtiyaç duyduğumu anlardınız.

kısacası cidden yolun sonunda güzel bir noktaya ulaşabileceğimi bilsem hiç düşünmem var gücümle çabalarım.

ikisinden de değil tabi.

pizza getto var bizim burada, oradan veriyorum. onun dışında pizza bulls.

Domino's oldukça bozdu. Eskiden ki orta boy ile şimdiki orta boy arasında bayağı fark var.

Mahalli pizzacımızdan (: illa zincir olanları soruyorsanız Domino's ama memnun kalmıyorum çoğunlukla.

Papa John's

Dominos ama çok Nadiren zaten

Ben bulss'cuyum

Pizza Bulls genellikle.

papa john's, pizza bulls bi de lokal bi pizzacı var.

papa john's

papa john's

Bu yil degisiklik olsun, evde de gecirebilirsin, disari da cikabilirsin. Bence moralini bozma, krizi firsata cevir kafani dinle.
Al kitabini, sarabini bitti gitti.

Valla ben senin yerinde olmayi isterdim. Istersen yer degistirebiliriz:) Annemlere gidiyor, onlarin bir basina girmesine istemiyorum cunku. Yarin da donecegim, evde yalniz girmeyi tercih ederdim ama. A

derdin bu olsun. hanımla benim ana tartışmış, annem tek yaşıyor bize gelecekti normalde.
şimdi tek başına kaldı, biz evde bebekleyiz, aklım annemde haliyle.

keşke senin yerinde olsam. hiç böyle salak salak türk aile yapısının işleyişindeki abuk subuk şeylerle uğraşmak zorunda kalmazdım.

beterin beteri var.

O ses turkiye izle.

Bu sene ben de yalnızı :( Yılbaşında yalnız kalanlar toplansak baya eğlenirmişiz gibi

@take bi ara dediğini yazmayı düşündüm de antepten çok yazar görmedim şimdiye kadar vazgeçtim.

Bu arada son anda değişiklik oldu ve beklediğimiz gibi olmasa da eğlendik. Teşekkürler hepinize

yılbaşına neden bu kadar anlam yüklüyorsun sorgula bence. ne değişecek ertesi gün ?

@gölge çok anlam yüklemedim aslında. Zaten belli olan bi plan vardı çok eğlenecektik. O iptal olduğu için moralim bozuldu.

ediyorum tabii ki. bir ürününü bile alırsam beni siksinler.

boykot konusunda odun vermem. cunku elimden gelen sadece bu.

ediyorum.

protesto degil de unutmak gibi oldu bende. urunleri karsilastirirken pinarin fiyatina bakmiyorum bile. 1/4 fiyatina bile olsa almayacagim nasilsa.

Ilk gunden beri ediyorum pinar kullanan yerlere bile gitmemeye calisiyorum ama gecen kangal sucugunu neredeyse yari fiyatina satiyordu market indirimde aldim bi tane.

kesinlikle almıyorum. watsons'a da gitmiyorum.

Pide +1, tam olarak aynı şekilde düşünüyorum.

Hala ediyorum. Geçenlerde dalgınlık ile süzme peynirini almisim; kasaya doğru giderken fark ettim. Hemen gidip değiştirdim. Bir daha evimize tek bir ürününü sokmam.

Ediyorum, artık marka olarak beynimden silindi zaten

Ediyorum. Haddini öğrendiğinden emin oluncaya kadar devam.

Ediyorum.
Özellikle ediyorum hem de. Ödün vermek yok.

ediyorum ürünlerini almıyorum.

Ediyorum ve asla almıyorum. Alternatifi yoksa o ürünü de almıyorum.

Yesss

Hiç etmedim, hâlâ etmiyorum. Ama Pınar da almıyorum çünkü dibimde Şok var onun günlük sütünü (Mis) içiyorum. O da gerçi 1 ay bozulmuyor nasıl günlük sütse.

Ürünlerini almamaya çalışıyorum ama 2-3 kez aldıktan sonra fark ettiğim ya da o anda daha iyisini bulamadığım için aldığım oldu açıkçası.

ediyorum. sürekli alışveriş yaptığım yerlerde neden hala bunun mallarını getiriyosunuz diye laf söylüyorum.

bi de geçen karabiber alıyodum. baktım bağdat baharat var. lan dedim bunu da boykot ediyoduk. almadım.

turkcell'i kapatmadım ama. diğer tarifelerde sıkıntı yaşarım. yapacak bişi yok.

yıllardır yörsan'ı, sütaş'ı bile protesto ediyorum. haliyle pınar'ı da. bu gidişle süt ürünü tüketemeyeceğim.

hayır etmiyorum yerli üretim her daim desteklenmelidir. boykot bence ırkçı emperyal güçlere karşı olmalıdır.

Ediyorum. Zevkle.

Yörsan ve pınar'a olan nefretim hep taze. Yalnızca Sütaş'a karşı zaafım var.

bu arada eğer marketinizde varsa teksüt tavsiye ederim. gerçekten iyi firma.

adam erzincandan kuruyemiş gönderiyor, antepten baklava gönderiyor. bu tarz markaların ürünlerini tüketmenin gerçekten bir anlamı yok. erzurumdan peynir söylüyorum, şımarasım varsa karstan eski kaşar. hem kendi adamım kazanıyor, hem doğal ürün tüketiyorum. çocuğuma her gün yoğurt mayalatıyorum anneme.

gerek yok. çok acil durumda kalırsam kaşarı falan alıyorum. o da torku mümkünse. k

ediyorum.

eskiden bir numaralı markamdı özellikle süt ve aç bitir salamlarını kullanırdım şimdi almıyorum. trakyada süzülmüş kardeşler, alkanlar, aldoğru gibi yerel markalar var onları kullanıyorum. geri kalanlarda ise sek tercih ediyorum

Evet.

Aç bitir salamını özlüyorum ama inatla almıyorum. Süt ürünleri zaten Sek varken Pınar almıyordum, bakmıyorum bile.

ediyorum. tohumuna para mı saydım sanki...

kesinlikle devam.

bir yada iki kez zorda kaldığım için yoğurt fln aldım, o kadar.

Hala ediyorum. Akıllara kazındı artık Pınar.

Onu, yeşilli bankayı ve Maraşlı dondurmacıyı boykot ediyorum.

kapalıçarşı da olur zen pırlanta da. belli başlı yerler sertifika veriyor.

sevgililer gününde aldıydım ben, o zaman güzel indirimler vardı. az kaldı acelesi yoksa bekle.

www.instagram.com

Burası da başarılı işçilik konusunda, sertifikalı yine. Bütçenizi söylerseniz ona uygun tasarım da yapıyorlar.

instagram'da burcuokut diyorum.

burcuokut + 1

apple dışındaki başka bir tamirciyle görüşerek ?

istanbul için kadıköy-karaköy bolca var.

tavsiye edebileceğiniz bir tamirci var mı?

200-300 e falan yaptırabilirsiniz karaköyde.

www.mobigel.com

Besiktasta fotoparca diye bi yer var.internet sitelerinde fiyatlar yaziyor

ifixit’e bir bakın, siz yapamayacak olsanız bile ne yapılacağı hakkında fikriniz olur, direk tamirciye söylersiniz

biz derken? kaç kişiden bahsediyoruz :D

occupied diyorlar, ben tek başımayken busy diyorum :)

Occupied/busy diyorum. Bazen de oksuruyorum ya da hicbisey demiyorum. Kapi kilitli nasil olsa :D

Come in.

Occupied duydum bol bol.

Öksürük sadece veya tık tık sertçe

Ben yeah diyorum iceride biri oldugu anlasiliyor.

içeriden ses geldikten sonra ne dediğinin bir önemi yok. direk türkçe dolu desen bile olur.

full dolu de.

occupied diyorlar.

occupied / a-kü-payd

who's there de diyebilirsin.

i exist

WHO THAt

Kilo kaybı olur ama yağ kaybı bir noktaya kadar az, sonrasında hiç olmaz.

evet. az yiyerek bir yere kadar kilo verilebiliyor. ben 4 kilo vermiştim bu şekilde 3 ayda.

yapman gereken tek sey kalori saymak. yedigin seyin miktari degil kalorisi onemli. dengeli bir beslenme icin dikkat edilmesi gereken cok sey var ama kilo vermek oncelikse ne yersen ye isterse yagli olsun isterse tuzlu olsun kalirisini hesaplamaya calis ve gunluk limitinin ustune cikma, sandalyenden kalkmasan bile kilo verirsin.

et yemiyorsan rejim yaparken bu şekilde beslenmek zorunda kalıyorsun zaten. beslenme dedikleri protein yemek.

cureforlove'ın dediği konulara odaklanan bir diyetisyenle çalış ve kendin de araştır.

diyetin yanında bir parça da hareket edersen hedeflediğinden daha iyi noktaya gelirsin.

az yiyerek kilo vermektense spor ile bunu harmanlayin.

spor en önemli sey insan vücudu icin, beslenme ile desteklerseniz hayat kaliteniz ciddi artiyor. cok degil haftada 3-4 gün gitseniz bile 1,5 saatten farkeder.

bu sekilde ben 15 kilo verdim gecen seneden bu yana.

hiç fazladan spor yapmadan, sadece az ve sağlıklı yiyerek 3-4 ayda 76 kilodan 63 kiloya indim. kendimden yola çıkarak, sorunun cevabı evet.

bünyeye göre de değişiyo o. bende bir aşamada sanırım bedenim direnç gösteriyo. ama vereni de biliyorum bizzat. iki öğün de olur niye olmasın. ama ben üçgen vücut olcam fit olcam diyosan altyapı ve öncesi yoksa zor o iş.

Sıfır spor ile 4 ayda 22 kg verdim.
Ancak, ben o zaman 128 kiloydum tabi. Daha az kilolarda işe yaramayabilir.

Öğlen 12- akşam 8 arası, 2 öğün yemek yiyerek (saat 3-4 gibi kahve,çay içmeli) 15 kilo verdim. ( intermittent fasting ) - 65 kg'den düştüm bu arada, daha yüksek kilolarda daha hızlı gider.
hem sabah kahvaltım hem de akşam yemeğim baya dolu doludur hep.

ben spor da yaptım ama kilo vermenin yolu büyük oranda beslenmeden geçer. O yüzden düşük karbonhidratlı bir diyet ve 2 öğün olayı bence gayet güzel işler, bende öyle oldu en azından.

çalışma saatleri ne kadar uzun ? kaçta evde oluyorsunuz ?

saat 9 lara kadar çalışıp kendinizi geliştirmeniz, en azından her gün pek mümkün değil. yapsanız bile çok uzun soluklu olmaz. motivasyon için önce kendinizi ödüllendirin, sistem kurun kendinize. pazartesileri x ile y projesine başlayayım (yazılımla ilgili fikrim olmadığı için farazi örnek veriyorum) taslak oturtayım, salı günü de bi dışarıda koşayım temiz hava alırım şeklinde süprizler yapın kendinize.

klasik istanbul beyaz yakalı adamı için çok zor öbür türlüsü. zaten akşama kadar abuk subuk nedenlerle kafa yoruluyor, e eve gelince mala bağlamak normal. bende mesela 9.00-18.00 çalışma saatleri, 18.00 - 22.30 çocukla takılmaca, sonrasında bir gün kitap okuyorum (en son orta okulda okumuştuım o yüzden epey keyif alıyorum anlamsızca) ertesi gün ise exceldir, finansal rapor okumadır falan götürüyorum bir şekilde. uyanık kaldığım her an doluyum ve beni mutlu ediyor. bundan öncesinde cuma eve girip pazartesi çıkıyordum.

çok teşekkürler cevap için,

08:00 - 18:30 çalışıyorum 19:30'da evde oluyorum. biraz dinlenerek mi başlasam 1 saat kadar yemek vs. ile.

Eğer zaten çalışma saatleri uzunsa aynı işe evde konsantre olamamanız gayet normal. Zihin doğası gereği dinlenme ihtiyacı duyuyor, bu da genelde farklı şeyler yaparak oluyor. Aslında bu kadar yoğun bilgisayar başı çalışmanın sağlığınızı bozacağını düşünüyorum. Evde geliştirme yapmak istiyorsanız daha hafif bir işe veya olabiliyorsa part time'a geçmenizi öneririm. Ben eski işyerimdeyken yeniden anlaşarak çalışma saatlerimi azaltmıştım, tabi ki daha düşük maaş karşılığında.

maalesef bir süre bu şekilde çalışmam lazım. portfolyo oluşturuyorum.

O zaman 2 iş süreci arasına kafanızı dağıtacak bir şeyler sıkıştırın, mümkünse ekran başında olmayan bir şeyler. Müzik dinlemek veya egzersiz yapmak gibi.

umarım ucuza gitmemiştir.

bence boşuna üzülüyorsun gittikleri yerlerde o eserlere daha iyi bakıyorlar

konuya baska bir acidan bakalim.
ornegin palmyra'nin basina gelen belli. ya da pakistan'daki iki bin yillik budist heykellerin.

tarihi eserler gelismis ulkelerdeki koleksiyonerlerin elinde daha guvende olur belki.

"üç beş çanak çömlek" muamelesi görmeyeceği bir yere gitsin, değeri bilinsin daha iyi.

işidçi köpekler bombalasın, başka maymunlar kırsın parçalasın, kepçelerle dozerlerle üzerinden geçsin... başlarına bunlar geleceğine gitsinler.

Beni de oldukça uzuyor bu durum. Gavurlar daha iyi bakıyorlar bırakın çalsınlar gibi bir düşünceye de asla katılmıyorum. Yani caldiklarinda bizim değerlerimizi korumak için çalmıyorlar kendi çıkarları için kullanmak için çalıyorlar. Her türlü zarardayız. Binlerce yıllık bilgi ve kültür birikimini mok etmişiz, cahil verimsiz insanlar haline gelmişiz maalesef...
www.google.com.tr

konu aptallık değil. para.

bilmiyor mu adamlar tarihi eserleri satmamayı ? sadece öncelik olarak ilgilerini çekmiyor. gitsin para gelsin iki diplomasi puanı alırız diye bakıyorlar. hep böyleydi.

@3 olayı özetlemiş işte. trdeki müzelerdense oralarda kalsın ya.

ben üzülmüyorum çünkü türkiye'de kalsa da rezil olacak.
bari doğru düzgün bir yere gitsin de hakettiği muameleyi görsün.

tarihi eser çıktığını sanmıyorum.
onlarca kazı yapıldı hangisi sniper'larla korundu ?
orayı basıp mermeri, mozaikleri mi çalacaklardı ?

muhtemelen altın çıkmıştır, onu da eritmişlerdir.
canım türkiyem. öpücük.

senin ve ulkenin bir degeri yok abi gelismemis sapik ve cahillerle dolu insanliktan uzak bir ortadogu ulkesindesin o eserlere avrupada daha iyi bakarlar bosver

Bence hak etmiyoruz biz o tarihi eserleri.

Truva'daki atın içinde 'Ayşe <3 Mehmet', 'Mahmut hepinizin a... koyar', 'Cemile was here' yazmayan 1 santimetrekare yer yok. İyi ki at orijinal değil. Efes desen pislik içinde. IŞİD dibimizde, gelip heykelleri parçalıyor. Bu ülkenin cumhurbaşkanı sanat eserine ucube dedi. Metro sırasında bulunan kalıntılara '3-5 çanak çömlek bulundu' dedi; İnönü Stadı'nın yapılışı sırasında bulunan tarihi eserler parçalandı, yok edildi. Kırşehir'de 4000 yıllık taş anıt parçalandı. Sit alanları imara açıldı. Kalenin tekini Sünger Bob'a çevirdiler, tüm orijinalliği gitti. Yani halka bıraksan bilinçsizce, yönetime bıraksan sistematik olarak yok ediliyor.

Ne kadar tarihi eser veya kültür adına gezilecek yer varsa %90'dan fazlasını zamanında Yunanlar yapmış, biz devralıp itina ile ağzına ediyoruz. Köklü bir değişim gelip eğitimle bu zararın önüne geçilmeden ya da geçici çözümle 'Eserlere çizik atana iyi hal affı olmaksızın en az 10 yıl ağırlaştırılmış hapis' gibi bir yasa çıkmadan, mümkünse ne varsa götürsünler. Hatta Yunanistan'a, asıl sahiplerine verelim, 'Biz beceremiyoruz, siz bakın' diyelim. Kimin kazanç sağladığından daha önemlisi eserin korunması. Koruyabilene, sahip çıkabilene kadar hak etmiyoruz eseri, kültürü falan. Üzüldüğüm tek şey de hak etmememiz, anca talan ediyoruz. Eser gidince rahatlama geliyor bana.

1 kere hanimla 2 kere tek gittim. Şehir güzel olduğu için kurtariyor ama tek gidilmese daha iyi olur. bilmiyorum o dalgalara atilacak misiniz ama mantarin tek yenmesi tavsiye edilmiyor(yuksek doz için). Belki köylerinde takilmak guzel olur. Benim içimde hep öyle bir heves kaldi. Kasimda ben de gitmek istiyorum ama gidemeyecegim sanirim :(

Ben de tek gitmiştim. Tek sıkıntısı uyuşturucu denemek istiyorsan deneyemezsin, tek başına cidden problem olur. Onun dışında gayet eğlenceli. Tavsiyem jhostel tarzı bi yerde kal ki muhabbet olsun.

mushroom olayına girmem tek başıma. zaten çok iyi anılarım yok olmasa da olur. önceliğim tamamen herb experience. oturup saatlerce içesim var da işte. coffeshop da 3 gün boyunca tek başıma bayarım diyorum. hava şubatta -12 derece falan diyor adamlar. dışarıda durmam mümkün durmuyor.

Tek başıma takıldım bir sıkıntı olmadı. İmkanım olsa yine giderim.

Yok yahu eglenceli olur. 4 gun tek basima tatil yaptim cok da eglendim, ki amsterdamda sikilmazsib

Amsterdam da bir wingman lazim bence.

Amsterdam'a ben de tek gitmiştim, ama öyle coffeshop muhabbetlerim olmadığı için gezmiştim sadece, birkaç arkadaş yapmıştım. Güzeldi. Tek başına sıkılabileceğin bir yer değil bence.

hava güzel olsa tek başınıza keyif alabilirsiniz. ancak tek başına, soğuk hava da sürekli kapalı ortamlarda sıkıcı olur. özellikle coffeeshop'ların dumanaltı ve kümbet gibi hacimleri insanı heder ediyor.

kafa dumanli bir kac muze gezebilirsiniz ancak muzelerin aralari bayagi acik, taksi veya otobus kullanmak sart.

shroom'u tek basiniza alabilirsiniz ne olacak ki? o kadar sert bir madde degil, artik stopper'da satiyorlar, triplerini sevmezseniz stopper alirsiniz. ya da c vitaminine abanirsiniz. hem zaman kavrami da gittigi icin tek basiniza en iyi boyle olur sanirim.

Kayaşehir olabilir belki.

Kagithanede alternatif coktur.

@ekatarina Kayasehir coook uzak.

@duhal Evet lokasyon olarak mantikli ama mahallelerini falan tanimiyoruz. Oraya yogunlasmamiz gerek.

kağıthane mahalleleri hakkında özelden dürtün bildiğim kadarıyla fikir veririm.

çeliktepe
sanayi
emniyetevler
gültepe falan o fiyat için pek uygun değil. ciddi paralar istiyorlar. ha çok diplerde var tabi de oturulmaz. zaten güzel yerler değil (oturan bir insan olarak).

gülbağ falan bir nebze o fiyat aralığında vardır diye düşünüyorum.

Kayaşehirde o fiyata bulunmasi çok zor diye duymuştum. Kagithanede bulunabilir veya seyrantepe arkalarinda.

sorry ya da come again ? diyorum sadece ben

I didn't get it denebilir.

yes: yeah
really?: get out of here
are you serious?: oh come on

"Can/could you repeat it?" denebilir anlamadığınızda tekrar istemek için. Çok evet'se, aşırı evet'se "Of course!" denebilir. Şaka mı yapıyorsun?/Dalga mı geçiyorsun? gibi "Are you kidding me?" denebilir ama bu ortama göre gerginlik de yaratabilir, yine de bir alternatif.

evet: yea, yeap, yep, sure, sure thing, of course, true, true that
anlamadım: i don't get it, i didn't get that, come again?, I couldn't get that, I am not seeing it
gerçekten mi?: oh you didnt say that! You kidding me? is that so? is it really so?

ortamına göre daha fazla çeşitlendirebilirsin

pardon? ama r'yi bastırmadan.padon gibi.özellikle ingilizler çok kullanıyor

Sorry yerine : pardon?
I beg your pardon
Beg me pardon

Seriously
For real?
Is that a fact?

anlamadım: "what was that?"
really: "oh yeah?"
sorry: "my mistake"

yok o kadar değildi yahu. eskidi ondandır. kaç senelik oyun.

bu arada wow satın alabileceğiniz bir oyun değil.aylık olarak ödeme yapıyorsunuz oyuna devam edebilmek için :D

Yurtdışındakiler böyle özel versiyonları seviyor ama o dönem o kadar para olacağını zannetmiyorum. Oyun eski ve hala özel bir yere sahip olduğu için yakın zamanda birisi o fiyata elden çıkarmıştır. Hangi oyun hatırlamıyorum, eski zamanlarda yine yurtdışında adamın biri standart versiyon oyun alıyor ama içinden oyunla birlikte oyun kodları sidiside çıkıyor :) Adam onu sonra oldukça yüksek bir fiyata okutuyordu :)

Böyle özel versiyonlar eğer çok beklenen bir oyunsa, içi doluysa falan tam sayı veremem ama oldukça az sayıda üretiliyor.

bir pc oyununa en çok kaç tl verirsiniz?

En son spotçularda bulamadım diye Mgs phantom pain'e 250 lira vermiştim. Onun dışında spotçum ile 150 liraya, 120 liraya anlaşıyoruz. Fazlasını vermem. böyle özel versiyonlar benim ilgimi pek çekmiyor.

Cunku ilk hem collectors edition hem ilk kopyalardan.

ameliyatına göre değişir. doktoru daha iyi bilir.

@diffarentiationation parmak yanlış kaynadığı için bir operasyon geçirmişti

kullanılan ilaç var mı?

Ağrı kesici dışında kullanılan ilaç yok

merhaba, bilgi amaçlı yazıyorum triatlon koşmak için kullanabileceğin en kötü bisikletin bayi fiyatı 9200 TL.

istanbul'da iseniz yarış koşabileceğiniz kalitede bisiklet kiralayan yerler bulabilirsiniz.

1k ya güzel işini görecek bisiklet alırsın. Heleki bu dönemlerde daha rahat alırsın. İkinci el piyasayı bi kovala.

spor için bisiklet kiralanıyor mu bilmiyorum.
yani şöyle, biz yeniköy' de sedona diye (bisiklet ile ilgileniyorsan bilebilirsin benim alakam yok) bir bisikletçiden kiralıyoruz. epey kurumsal ve aynı zamanda samimi gözüken bir yer. çeşit çeşit şeyler vardı, biz beyaz yakalı olarak sahil şeridi turlama yaptığımız için çok umrumuzda olmadı tabi. istiyorsan ara sor.

beyaz masa + bimer

kesin çözüm bulunur
biz bulduk

biz aynı böyle bir durumda polisi arıyorduk. 10 15 dakika sonra geliyorlardı. devriyelerden biri uğrar gençler ses etmeyin der. bi daha gelirlerse bi daha ararsınız yine gelir devriye. ama başka biri gibi ararsanız daha iyi olur. biz apartman sakinleri olarak sırayla arıyorduk. polis gelip burda durmayın diyordu. kekolar da bi süre sonra rahat edemiyorlar orda diye ayaklarını kestiler. polisin ağzına göre konuşun, abi çekin, aile var diyin çoluk çocuk her akşam bunların küfürlerini dinliyoruz falan gibisine.

eğer toplandıkları yerde ışık yoksa bir başka çözüm belediyeye başvurup ışıklandırma istemek. işte geliyorlar içiyorlar bağırıyorlar gibi bir dilekçe hazırlayıp başvurursunuz sıra gelirse ışıklandırırlar o da belki işe yarar.

bir diğer çözüm; eğer ev sahibiniz sizden memnunsa onların yüzünden taşınmak zorunda kalacağınızı uygun bir dille anlatmaya çalışın. gitmenizi istemezse ev sahibi gece açık olan esnaf falan varsa onlardan asayişi sağlamalarını rica eder.

biz sadece ilkini yapıyorduk çünkü ışıklandırılabilecek bir yer değildi ve gece açık olan esnaf yoktu.

@duyduk

Evin karşısına yeni bir kahve açıldı. Ne kadar it kopuk varsa oraya doldu. Bu kekolar da ondan sonra mesken bellediler. O saate açık tek esnaf da onlardan :( Ev de bizim olduğu için ev sahibine şikayet etmek gibi bir seçeneğimiz yok. Ama madem polisler ilgileniyor ben de şikayet ederim, bimere falan da yazarım ilk fırsatta. Teşekkür ederim

gurultu.cevreorman.gov.tr

camı kapatın ses geliyorsa. yine geliyorsa yalıtım yaptırın. evinizin dışında insanların toplaşmasına karışamazsınız.

kimsenin gürültü yaparak bir başkasını rahatsız etmeye hakkı yok. asayiş için polisi arayabilirsiniz. gelip bakacaklar. yine yapınca yine arayın. devlet örgütü bu yüzden var. öyle 13 yaşında internete bir şekilde bağlanıp size gürültü için cam, pencere kapatmanızı tavsiye edenleri ciddiye almayın. bir yetişkin için daha akıllıca çözümler var.

fetöcü olduğundan şüphelendiğim bir grup toplaşıyor diyerek bimere şikayet et. olmadı balkona çıkıp benim adım sedat peker ulan diyerek ana bacı söv. sonra onların karşılık verdiği videoyu çekip youtube'a yükle. gerisi paket servis hallediliyor.

haklısın, hastanede doktor öldürülen, yaralanan ve hakkını kimsenin savunmadığı yere yıllar verilmez bana göre. ülke hak etmiyor o hizmeti ve yılları.

ayrıca Türkiye'de ki uzman doktorlar maaşına ve yaptığı aynı işe karşılık, abd'de vb ülkelerde, birkaç kat hatta daha fazla maaş kazanılır ve darp edilmezsin. durmak saçmalık :)

hastaneyi geçtim ben, tecavüze uğrasan kontrolle salınıverir tacizcin, üstelik kadın mı kız mı tartışılır mahkemede. sokakta arkası kapanmayacak kadar yükledikleri kamyonetten düşenler yarayabilir. yürürken yarı inşaat alanı olan bir binadan başına birşey düşebilir. sarhoşun teki ezer geçer. akli dengesi bozuğun teki bıçaklar geçer, akli dengesi bozuktan salınır. hiçbiri olmasa altından geçtiğin köprü yıkılabilir, asfalt çökebilir. hadi hiçbirşey olmasa bile başka bir ülkede olsa karantinaya alınacak kdr ciddi atıklar istanbulda doğaya havaya salınıyor her dk.

demin su yazısı okudum. 55 markadan 41 inde sağlığa zararlı organik madde bulunmuş(lağımda bulunabilecek bakteri türleri). kimyasal analizleri yapılmamış bile. kurşun mu civa mı ne var.

bu ülkede her canlının en doğal yaşam hakkı olan su bile zehirli.

tamam konuş konuş ama bir yere varamıyorum. çekip gitmeyi kafam koyamıyorum.

Doktorluk zengin mesleğidir abicim. Dili ve edebiyatı bölümleri de öyle. Psikoloji bölümü de öyle. Güzel sanatlar fakültesinin bölümleri de öyle. Fakirler tıp okumasın şeklinde bir şey söylemiyorum ama gözünü kırpmadan 6 yılını tıbba, 5 yılını uzmanlığa verecek insanların gerçekten tıp haricinde hiçbir derdi olmaması gerekiyor. Yani senin evin, araban, yemeğin, her ihtiyacın tam olacak ki, kendini mesleğine verebilesin. Ülkenin nüfusu yüzünden ülkenin pırıl pırıl gençleri iş garantisi umuduyla tıp okuyor. Bazıları iyi doktor da oluyor ama diğer bölümlerin sonu hiç iyi değil. Bu senin değil, devletin problemi. Sen bulunduğun konumda sadece sağlığını korumaya ve insanlara faydalı olmaya çalışacaksın. Benim kalp ve damar cerrahlığını bırakan akrabam var. Şu anda ilaç mümessili. Son bir yılda gezdiği ülkeleri ben sayamadım. O bile sayamamıştır. Çok sıkılırsan başka bir alana geçebilirsin.

Almaya, acı vatan diyorum. Goethe institut ile kur yükseltirsin. Onu yapmasan bile 1 yılda dil yeterliğini verir başlarsın. Türkiye'de hayvan gibi puan yapıp girilecek bölümlere de başvuru yapıyorsun, mis. Sonuçta orada da doktorsun, sevmiyorsan sevmiyorsundur. Kendi hayat şartlarını iyileştirme çaban varsa durma, yap.

oralarda da doktorsun, ama denklik olayını unutma.

eşim diş hekimi, hollanda 3 yıl gibi bir süreden bahsediyor denklik için. ek olarak bilmemne seviyesinde de hollandaca istiyor en başında.

3 yıllık sürede ise, pratik-teoirk ıvır zıvır bok püsür olan dersler ve sınavları var.

ha parası iyi tabi o ayrı.

öğretmenlik olmadı. iki yıl dershane, bir yıl ücretli öğretmenlikten sonra ticarethaneye dönen ve cepte para olmayan bu kurumlardan tiksindim. kpss de artık mülakatlı, reyizli meyizli... kapattım o defteri.

düştükçe düşüyorum :) iki gündür bir türkü barda garsonluk yapıyorum. günlük 50 tl, 12-14 saat. 75 tl de alacağım. bana bu işi ayarlayan kişiden de 500 tl alacağım var.

Halem geç değil, ülke adına bir şey diyemem de madem baba mesleği diye bilmeden yazmıştınız o yıllar acemiliğinize gelmiş, yeniden ve istediğin bir bölümü okumayı deneyebilirsin. yeniden başlayabilmek büyük bir iş bence.

Çekti kıymayı hemencecik bitti. 10 lira bıraktım. Çıktım

Bahşiş değil de standart fiyat uygulaması vardır muhtemelen. Bizim market kilo başına 1.25 alıyor mesele.

1.25 1.5 lira arasinda ucreti var bizim buralarda kilo basina.

Çok tuhafıma gitti. Benim bildiğim ücretsizdir. Kasaba hani eli dokunuyor diye bahşiş bırakılır ? Et getirip kestirmek vb de öyledir diye biliyorum. Kasabın hakkıdır marketin değil

çok detayına ineceksek; markette kullandığı alan, alet edevat, makine kasaba mi ait ki hak sadece kasabın olsun?

marketin de kasabın da hakkıdır.

Aslında şehirden şehre değişiyor olabilir. büyük şehirlerde söylediğimiz gibi, küçük şehirlerde nasıldır bilemiyorum. Yaşadığınız şehirle alakalı olabilir garip gelmesi.

tamam hakkıdır ancak market bir şirket, kuruluş. vereceğimiz 5-10 lira onun geliri için çok büyük bir fark değil. kasap için önemli bir gelir. amerikada servis endüstrisinde maaşın çok düşük olup bahşişin yüksek olması gibi burada da öyle bir durum düşünemez miyiz ?

mezarkabul istanbuldayız ama hadımköy gibi şehrin merkezine uzak bir yer.

Sürümden baya bir kazanıyor market aslında. Çok fazla sıra oluyor marketlerde. Ayrıca. Affetmiyor adamlar her türlü şeyi gelire çeviriyorlar işte. Aldıkları paranın da yüzde sekseni kar. Belki de daha fazla. Çok karlı bir iş yani market için.

simdi çektirmekten geldim kilosu 1.5 lira.

Biz 1 TL ye çektirdim.

Not: Tekirdağ

@mezarkabul

Sürümden kazanıyorlar tabi. Adı üstünde market.
Fakat 80% gibi bir kar söz konusu değil. Muhtemelen kablo sektörü ve marketçilik en düşük kar marjı yaratan işler. Zira, zaten satıma hazır ürünün satışını yapıyorsun.

2 TL ye aldığınız çikolata onlara sonuçta 0.20 kuruştan gelmiyor.

@Liriamer, yüzde seksen gibi uçuk bir kar oranını genel olarak ifade etmedim, kıyma özelinde söyledim. Kıyma işinde marketin tek masrafı elektrik denilebilir.

Araba kiralasaniz adrasan'a takili kalmadan olimpos, cirali, phaselis'e de gidersiniz. Gunlugu 50-60 tlye kurumsal bi yerden kiralayabilirsiniz ufak bi araba. Benzin de asiri yakmaz hem de ozgur olursunuz.

para varsa araba kiralayın

yoksa eğer

adrasan-antalya otogar arası kendi servisleri var(dı).
sezon sonu olduğu için artık yok.

toplu ulaşım tek yol
havalimanı-otogar-adrasan yol ayrımı ve son adım adrasan tur (yol ayrımı ve adrasan arasında hizmet veriyor). bu yöntem yaklaşık 2.5 saatinizi rahat alır.

adrasandaki otellerin havalimanı transferi çok nadirdir. kendi taksileri var ve evet 160 tl idi en son. arayın otelleri sorun. yazıcı otel diye sorun hatta. onlar onu yapıyordu.

kalacak yer için shambala pansiyon (bizim olduğu için öneriyorum tabi fgadas)

1453 ile vadi istanbulda o fiyatlara ev ar mıdır sanmıyorum. ama gene yakın mesafede 5.levent var. ilk etap 2017 sonu verilecekti diye biliyorum

En son baktigimda 60-70 m2 1+1ler o fiyatlardaydi dedigim yerlerde anthill e de baktim orasi biraz pahaliydi ama yeri daha yakindi ama o cevre nasildir bilmiyorum.

Eger bolca varsa elinde sinbodan vs bir ogutucu alsan daha uzun sure taze kahve icebilirsin aslinda

cok fazla degil aslinda kahve. normalde el degirmeni kullaniyorum ama bu kahveyi moka pot icin cektirmek istiyorum.

starbuckslar da yapıyor

remastered gbi. grafikler falan daha güzel. para verip alanlar değer diyor.

Eski sürüm Skyrim'i olanlara bedava dağıtıldı o oyun. O şekilde geldi sana da.

Adamin islerine bakacaksiniz, is yaptigi kisileri bulup konusacaksinjz

Sizin arsanin oldugu yerde bu tip isler nasil isliyor ona bakacaksiniz.
Kimlerdenmis ona da bakacaksiniz

en mantıklısı tanıdık mimar/mühendis aracılığı ile onların güvendiği bir müteahhite ulaşmak. artık küçücük şehirde bile 50 tane müteahhit var. çoğunun işleri ellerinde patlatma rezil etme ihtimalleri var.

tanıdık bankacı varsa
tc nosu ile banka/çek/senet bilgileri kkb aracılığı ile sorgulanabilir. üstünde ne var ne yok görürsünüz herşeyi.

bir hesap alıyorsun. aynı kullanıcı adı şifreyle 4 kişi kullanıyorsun. hesabın içinde kendi hesabını yaratıyorsun izledikterin falan orda saklı kalıyor kaldığın yerden devam ediyorsun. 4 kişi aynı anda farklı cihazlardan izleyebiliyor.

3 farklı cihazdan aynı anda izledik. sıkıntı olmadı. sta nın dediği gibi hesabın içerisinde farklı profiller var. siteyegirince sana soruyor hangisinden izleyeceksin diye. oradan devam ediyorsun.

Günde 2 taş.

askerdeyken olmuştu. etrafımdaki herkese de olmuş gerçi. 7-8 gün civarıydı benim. nasıl oldu ben de anlamadım. hiç rahatsızlık da çekmemiştim.

valla ben ergenligimde boyleydim, bes degilse bile uc gun rahat giderdim ki hem cok fazla yiyip icen hem de cok fazla spor yapan biriydim. 20-21 yasindan sonra, ilginc bir sekilde, cok daha sagliksiz yasamaya baslamamla birlikte daha normal bir duzene sahip oldum. hatta 2-3 gun tuvalete cikmamanin garip bi sey olmasini hala pek idrak ettigim soylenemez. gelmiyodu abi nabiyim geceleri ilham perisi bekler gibi sicmayi bekleyerek mi gecircem.

asil mesele cis hacu onda kimseyi tanimam amk 17-18 saat tutarim 19 tutarim diyen varsa da 20 tutarim niye bilmiyom ama benim cisim de gelmiyo amk 3 litre su icmedigim surece. sistem yavas calisiyo herhal.

evdeyken iki günde bir ile günde iki arasında değişiyor ama eğer uzun süren bi geziye(ya da arkadaşınızın durumundaki gibi bi kampa,gerçi kamp hiç bana göre değil) gittiysem 4 5 gün yapmadan dururum. geçen yaz 19 günlük bi avrupa turuna gitmiştim, 8 gece otelde kalıyoduk. otelde kalmadığımız günlerin hiçbirinde dışkılama yapmadım, umumi tuvaletlerde sıçmayı asla başaramıyorum zaten imkansız bi şey ya.

idrarı da aşırı tutan bi insanım baya su içmeme rağmen. ya mesela çişim gelir ama üşenip gitmem sonra o his geçer aradan saatler geçer falan tekrar çişim gelir haa benim çişim vardı la diyip giderim. rekourum aktif olarak 19 saat çiş yapma hissiyle tutmak ama hiç yapmadığım süre zarfı normalde de 12 saat falan rahat oluyodur çünkü günde 2 ya da 3 idrar yaptığım çok oluyor.

Hayatımda hiç günde 1 den fazla olmadı ishal olayları hariç

benim vücudumun normal düzeni bu.

o yüzden prebiyotik, bol su, yürüyüş yapıyorum. 2 günü aşarsa ilaç alıyorum. ailede zaten kolon kanseri yaygın, benim gidişim de ondan olacak herhalde.

hep her gün tuvalete çıkabilen insanlara imrenmişimdir.

Her türlü kefirdir activiadır kuru kayısıdır aklınıza gelebilecek tüm destekleyici gıdaya rağmen bir haftada 2. Kez tuvalete çıktığımda sevinçten halay çekiyorum ben ne yazık ki.
Bağırsaklarım çok tembel. Günde 3 litre su içmeme rağmen de özür dileyerek 'cumhuriyet sucuğu gibi bükme bükme' sıçtığım ayrıntısını vereyim :/
Her gün en az bir kez sıçabilen insanlara hep imrendim.

benim normalim 3-4 günde 1 yapmak. alıştım artık çünkü bildim bileli böyle. şişkinlik falan da öyle çok olmuyor eğer 4 günü geçmediyse.

pskiolojik olarak olur, çok normal. kamp yapmaya gidince, askere gidince..10 gün yapmadığımı biliyorum. ve öyle ben istemiyorum, utanıyorum değil bildiğin kakan gelmiyor. rahatsızlık da hissetmiyorsun.

aynen fiber değil. ama türksat ın yan bayileri fiber diye reklamını yapıyor.

benim 5. yılım kablonette.

24mbit + 150gb akn + teledünya üst paket - 66 TL veriyorum. bilgi olsun diye şey ettim.

fiber değil, kablonetin fiber hizmeti yok. fiber demek fiber bağlantının takıldığı binadaki switch'ten internetin eve gelmesi ya da fiber kablonun direkt eve gelmesi demek. kablonet interneti uydu kablosu üzerinden veriyor, modeme takılan kablo tv'ye takılanla aynı.

herkes anlasın diye fiber demiş olabilirler, eğer dedilerse. uydu kablosu üzerinden olmasının fiberden bir farkı yok normal kullanıcı için, o hızı alırsın.

24 değil 25 alın. 24 megabit hız adil kullanım kotasını geçince 8'e düşüyor. 25 megabit hız ise 16 megabite düşüyor.

armut.com var

çeşit çeşit ustalar mevcut.

ama ben olsam mahalledeki bir mobilyacıyı bulur ona yaptırırdım.

telefon kamerası kendisi otomatik olarak ters çeviriyor.

ayna efekti şeysi

Ön kameradan ötürü. Yolcuda şöför gibi görünüyor

utopia

ucundan konular benziyor. ama hepsinden 193019203 kat daha iyi.

the leftovers'a baksana. öyle canavarlı falan değil de bi garip işte

Maestrodur.

satin alma

global firmadır. sektör lideri diyebiliriz. internal mobility falan da iyidir.

Çalışma konusunda biraz daha araştırma yap. Part time çalışma süreleri filan kısıtlı olabilir hatta izin vermiyor bile olabilirler

vize sıkıntısı olacak. hani iltica edeceğim, yasa dışı yaparım diyorsan ayrı tabi.

öbür türlü olay vizeden ibaret. çalışma izni olan bir vize varsa master falan öğrencileri içindir. onun da saati vardı haftada şu kadar en fazla diye.

dil kursu icin alacaginiz vize calisma hakki vermiyor. turist vizesi alip uzun sureli kurs kaydi yaptiramiyorsunuz. yanlis hatirlamiyorsam kursa 30 gun gidebilirsiniz.

en temizi turist vizesi alip gideceginiz sehirden oda arkadasi seklinde konaklamayi cozup sosyalleserek dilinizi gelistirebilirsiniz. ayrica bazi kutuphane ve kiliselerin ucretsiz kurslari oluyor ama katilim kosullarini net bilmiyorum.

amac buraya yerlesmekse kaldiginiz surede bir kiz/erkek arkadas edinip evlenmeniz en temiz ve hizli cozum.

Türkiyede biriktirdiğin paralar orada balkabağına dönüşecek, buna hazır ol.

dediğiniz gibi yavru henüz, sapıtması çok normal.

evdeyken sık sık dışarı çıkarın, toprağın, çimin kokusunu alsın. çok zor kalmadıkça eve yapmaz. bu süre içerisinde, biz odanın bir bölümünü çit gibi kapatmıştık. 3m2 lik bir alan kalmıştı hayvana. parkeleri korumak için 3-4 kat muşambayla kapattık, üzerine gazete kağıtları yığdık. hem evde yokken o alandan çıkamadı, hem de sadece bir noktaya yapmaya alıştı. yabancıların kafes eğitiminin bir değişiği işte, mantık aynı. hayvan yattığı yere tuvaletini yapmıyor, o yüzden bizim düzenekte en uç köşeye yapıyordu. eve gelince de dışarı çıkarıyorum 50 dakikada bir. çok rahat oturmuştu sonrasında düzeni. bir gece evden hastaneye gitmek zorunda kaldık, eve geri gelemediğimiz için yaklaşık 28 saat evde kaldı. ve hiç tuvaletini yapmamış hayvan. tabi bu dediğim olay o kafes tarzı yerin olmadığı dönem. çünkü biz o metodu yaklaşık 3 ay kullandık sadece.

deneyin derim.

Bizler de @Liriamer'in anlattığı gibi çitlerle kapatarak kafes eğitimi vermiştik. En kolay tuvalet eğitim yöntemi budur. Denerseniz rahat edersiniz. Ancak sorunlarınızın bitmesine az kalmış, 6. aydan sonra bayağı rahatlayacaksınız. Dişinizi birazcık daha sıkın.

30-40 iş gününe hallolur.

Bence trollenecek bir sey yok, gayet normal soru sormus.tabi arkadas konuyu biraz "task" mantigiyla ele alinca komik olmus hafif.

stephen hawking falan kısa sürede halledebilir. bence günde 3 saat ile 2 ay.

nesi komik amk 1 sene diyin 2 sene diyin ama bi fikir verin. bi baltaya sap olamamış adam yorum yapmasın

ben almanca öğrendim. 2 yılda b2 denilen seviyeye geldim, haftada 2 gün akşamları 3'er saat kurs, haftasonu da kendim 6-7 saat çalışarak.
b2 upper intermediate mi ne oluyor işte.
bence ingilizce için en az 1 yıl, ispanyolca için ise 2 yıl diyelim temizinden.

hem türklere hem ispanyollara ingilizce öğretmiş biri olarak söyleme ihtiyacı duyduğum birkaç şey var:

1- orta seviye dediğin ingilizcen çok yüksek ihtimalle a2 civarındadır. speaking-listening-writing-reading içeren bir sınavla seviye tespitini yapmanı tavsiye ederim.cambridge'in sınavları seviye tespiti açısından çok başarılı. toefl ve ielts önermiyorum çünkü bu iki sınav bütün skalayı kapsarken cambridge sadece başvuracağın seviyeyi kapsar.

2- ingilizce seviyen tespit edildikten sonra eksiklerine bakılır. eksiğin gramerse kendi başına bile öğrenebilirsin. ama eksiğin özellikle konuşma ve yazmaysa yardıma ihtiyaç var.

3- eksiklerin de belli olunca bu eksikleri gidereceğin bir çalışma programı çıkarılır. o programı takip edersin. yine senin eksiğine, dil öğrenme konusundaki yatkınlığına, ne kadar açık bir insan olduğuna (bazı öğrenciler müthiş potansiyel barındırsalar da utangaç oldukları için konuşturmak zor olabiliyor) bağlı olarak değişir.

b1 sınavını geçecek ingilizcen varsa, sana yol gösteren biri varsa günde 1-2 saat çalışmayla yaklaşık 6 ayda b2 seviyesine gelirsin. tabii bunları ortalama kişiler için söylüyorum. daha çabuk veya daha yavaşsan süre değişir.

tek başına çalıştığın takdirde de deneme/yanılma sürecini sık sık yaşayacağın için 1 seneye yakın uğraşırsın sanırım b2 için. c1 ve ötesindeki seviye ise bol bol konuşmak ve yazmakla oluyor, c1'de öğreneceğin gramer çok az çünkü. ayrıca c1 seviyesi akademik ingilizce aynı zamanda, soyut düşünme becerilerinin de gelişmiş olması lazım. yani c1 sadece ve sadece ingilizce değil. türkiye'deki insanların çoğu türkçeyi b1-b2 seviyesinde konuşuyor, bu da şahsi gözlemim karşı çıkan olursa tartışmaya açığım.
----
biraz ispanyolca da biliyorum, sınava girmedim de b1'i bitireli epey oluyor b2'yi ya geçmişimdir ya sınırındayımdır. ingilizceyi c1'e çıkarttıktan sonra ispanyolca öğrenmek daha kolay olacaktır. ispanyolca hem türkçeyi hem ingilizceyi andıran bir dil belli oranlarda. ama isimlerin cinsiyeti olması, nesne zamirleri, dilek kipi, şart kipi, geçmiş zamanlar kafa karıştıracak konulardan ilk aklıma gelenler. ben bildiğim ispanyolcanın çok büyük bir kısmını ispanya'da öğrendim, burada o eğitim nasıl veriliyor bilmiyorum ama kendi tecrübemi şöyle anlatayım: 5 ay ispanya'da kaldım ve ingilizce konuşulmayan bir kasabada yaşıyordum. dışarıda geçen vakitte sürekli ispanyolcaya maruz kalıyordum yani, ve akşam işten çıkıp eve geldiğimde de bir iki saat ispanyolca çalışıyordum. bu şekilde üçüncü ayın sonunda b1 seviyesine ulaşmıştım. türkiye'de tek başına veya kurs/özel ders ile alacağın eğitimde 10-12 ay civarında b1 olursun diye tahmin ediyorum.

dil öğrenmek sabır ve irade işi. ne yaptığını bilerek çalıştığın müddetçe sonuç alacağını ben garanti ediyorum, ama istediğin yere ulaşmanın ne kadar süreceğini sana kimse söyleyemez.

Bremen ve luxembourg a git. Köln e git.

Nationalpark eiffel e git.

ren nehri kiyisinda dusseldorf'ta takilabilirsiniz. bu donemlerde bir karnaval oluyordu.

o tarafta bir de saray var: www.tripadvisor.co.uk

ben munster sehrini severi, orada sehir merkezinde gezebilirsiniz. oradaki sehir muzesi de fena sayilmaz. aa see (aa golu) cevresinde oturup bir seyler icebilirsiniz. o bolgenin reformun dogusuyla bir ilgisi var, ama nasil oldugunu daha okumadim.

koln de fena degil, konser yakalayabilirseniz orada buyuk bir konser salonu var. kolonya muzesi ve cikolata muzesi var; ama ben begenmedim. yine koln'de ren nehri kenarinda takilmak fena degil, orada bir park vardi. sport museum vardi, gidenler ovuyorlardi.

bonn'a da gidilebilir. bati almanya'nin baskentiydi, beethoven'in dogdugu evde oradaydi ama cok bir numara yok evde, kucucuk bir yer. bonn guzel yer. bonn universitesi, war museum gibi bir sey var orada.

yazin cilek toplamaya gidilebilir. tarla icerisinde yediklerinizden ucret alinmiyor, ancak tarladan cikardiklarinizdan aliniyordu. mushis lezzetlidir o bolgedekiler.

köln e gidin. katedralin merdivenleri arkasında alpha diye siyahi bir arkadaş var.

15 euro verin eline, size über bir strain versin, nehir kenarında serin serin takılın.

wuppertal schwebebahn'i muhakkak gorun. mungsten koprusu'nu ve schlossburg'u da tavsiye ederim. hatta ikisinin arasinda 4 kilometrelik bir yuruyus parkuru var orman icinden. buralara gelirseniz haber edin, cok yakindayim :)

onun disinda koln'u muhakkak gorun. aachen ve munster de farkli yerler tabi. bunlar disinda maalesef nrw'de pek gorulecek bir yer yok, ben komur madeni gormek istiyorum demiyorsaniz :) en iyisi kuzeye cikip bremen-hamburg taraflarini gormek bana kalirsa. dbahn'in guzel bir yaz tarifesi vardi, okntrol etmenizi oneririm.

Caliban ve Cadi oku.

Erkekler ve bircok kadin, kadinlarin beyinlerini siz aptal, gucsuz ve asiri duygusalsiniz diye yikamis. Bir cocuk kucukken her seyi yapabilecegine inanir, toplum cocugun yeteneklerini kirpar.

Bir de kiz cocuklarini okula gondermeyip sonra kadinlar aptal diyorlar.

Traveller troll müsün ?

Şunu ciddi ciddi yazdın mı gerçekten :)

Fiziksel güç.

Yerleşik hayata geçmeden önce kadın pek çok mitolojide boğa doğuran bir güç sembolü olarak görülüyordu. Arkeologların dünyanın dört bir tarafında keşfettiği pek çok bulguda bu motifin izi vardı. Göçebeyken nüfus kolay bir şekilde artmıyor, doğan çocukların birçoğu hastalıktan ölüyordu. Bu tür toplumlarda iş gücü çok mühim olduğu için kadınların sağlıklı ve güçlü olmasına dikkat ediliyordu. Yerleşik hayata geçildikten sonraysa nüfus hızla çoğalmaya başladı. Toprağa bağlı pek çok sınıf ve dinler ortaya çıktı. Kurulan yerleşim yerlerini korumak için erkek gücüne ihtiyaç vardı ve kadına duyulan bağımlılık zamanla azaldı. Çünkü mülkiyet kavramı oluşurken insanların sahip oldukları malların sayısı çoğaldı. Bu durum aynı yerde yaşayan insanlar arasında hırsı ve kıskançlığı da artırdı. Dolayısıyla toplumsal bir sorun olarak hırsızlık ortaya çıktı. Evleri ve malları korumakla görevlendirilenler yine erkeklerdi.

Üstünkörü bir şekilde anlattım ama bu konu hakkındaki fikirlerim genel hatlarıyla böyle.

heteroseksüel olduğun için olabilir mi o :)

Fizksel ve duygusal olarak erkekler guclu +1 ayni zamanda kadinin teslimiyetci yapisi var.

2.yi de kapamaya çalıştılar. gerisini okumadım.

ordu'da bazı komutanlar emre uymadıkları için kopukluk oldu. koskoca ordu değildi. o yüzden köprü olayları başarısız oldu. interneti telefonu tv ve gazeteleri basmaya çalıştılar ama ellerindeki adamlar yetersiz kaldı ve de ummadıkları bir direnişle karşılaştılar... meclis boş değildi. herkes başta şaka sandı. cumhurbaşkanının uyarısı ve trt'deki bildiri olayın vehametini açığa çıkardı. kalabalıkta bir organizelik yoktu. herkes yakın olduğu yere gitti.

senaryo iyi yazılmamıştı çünkü.