hayatımda şahin sucuk kadar güzelini yemedim. ancak çok pahalı, bize de zaten hediye gelmişti :) bu aralar maret aldık fiyatı 30 tl'ydi indirimli, bu da fena sayılmaz. pınar'la ilgili haber çıkmadı hiç, ama güzel bir mesaj olmuştur pınar ve benzeri firmalar için.

canım ciddi anlamda hiçbir şey yemek istemiyor artık bu son haberlerden sonra. sanki yediğimiz - içtiğimiz her şeyde bir pislik var gibi geliyor. sonumuz hayrola. güveniyor musun güven miyor musun diye soruyorsan güvenmiyorum demek geliyor içimden. çünkü güven sağlayamıyorlar ki.

apic fail nedir acaba?

herhalde pınar veya başka markaların ürünlerinde de usülsüzlük bulsaydı bakanlık onları da açıklardı.

adamlar açıklasa bir sorun açıklamasa bir sorun. kimseyi memnun edemiyorlar.

Namet aldım bugün. Simdilik bir yamugunu gormedim.

Bakanlığın açıklamadığı firmalar da olduğu söyleniyor. Zaten et konusunda Uğur Dündar sayesinde kimselere güvenmiyorum. Babamın imalathanesi olsa, ona bile güvenmeyecem. Ha yiyorum löpür löpür o ayrı. Henüz ölmedim..

@mea maxima; epic failin apikoğlu tarafından gerçekleştirileni sanırım "apic fail" oluyor. Harf oyunlu cin duyurucular..

Millet demiyor kendisi diyor uzaylıyım diye.

zamanında ben uzaylıyım demişti. galiba bu televole dönemleri filan.

kast ettiği, dünya uzay da olduğu için "hepimiz uzaylıyız" aslında babında bir şeydi..

sonra prim yaptı, şarkı yaptı, uzaydan gelmedik ki dünyalıyız biz diye...

çünkü hepimiz uzaylıyız ama itiraf etmedik onun gibi.

2000-2002 yılları arası idi sanırım, televole gibi bir programda "hepimiz uzaylıyız, dünya da uzayda çünkü" diye geyik yapmıştı. Dönemlerin vıcıklığı malum. Uzaylı şarkıcı uzaylı şarkıcı diye isim takılmıştı kendisine.

O da o dönemin gerizekalılığının ekmeğini yedi. Günlük, saçma sapan şarkılar yaptı ve bunlarla da para kazandı ki bence çok da iyi yaptı. "Öyle başa böyle traş" hesabı. Yine o dönemlerden bugüne kadar da deli taklidi yapıyor. Tuhaf tuhaf söylemler, konuşmalar felseler vs. çıkarıyor. Yine söylüyorum, çok da iyi yapıyor aslında.

Yoksa zamanında güzel ve sağlam parçalar çıkarmıştır. Sesi ve yorumu da hiç fena sayılmaz. Karşısında beyni alınmış kitleler görünce o da dalgasını geçip parasını kazanıyor. Protest bir tavır olarak bile değerlendirilebilir.

"İyi gün kötü gün, hastalık sağlık" muhabbeti filmlerde, kilise nikahlarında oluyor :)

Özenip de bunu yapan da çıkabilir tabii ama cevaba geleyim; kadına +1

Hatta kadın narin ve cılız "evet" derken, erkek abanıp "EVETTTT" diye gürler, erkekliğini gösterir, salonda alkış kıyamet kopar. Damadın arkadaşları "höloğoğooğoğo" diye gürültü patırtı eder falan..

Şuradaki örneği bence daha izlenesi :)

www.youtube.com

rahat ol. kezban detected.

dalgınlığına gelmiş demişsin işte. salla.

olur bazen öyle. sizde bir sıkıntı yok, biz market kasasında taze fasülye ve martini muhabbeti yaptığımız adama "görüşürüz" dedik. oluyor böyle şeyler.

kızlar halâ lise kafasında kalmış.
"ay inanmıyorum berk resmen seni kesiyo kızıağm" şeklinde.

bende bazen kolay gelsin diyorum, ne alakaysa amk:)

Bir daha görmeyeceğin/görüşmeyeceğin insanlara "görüşürüz" vs. demek bir "cool"luk göstergesi bugün. Kızlar henüz modayı yakalayamamışlar salla sen..

blackmail'in dediği gibi ben de "kolay gelsin" diyebiliyorum zaman zaman, önce "lan yine mi dedim" diye düşünsem de sonra "çok da bişe. mehh.." diyor geçiyorum.

Ağız alışkanlığıyla yahut keyfine geldiği için veyahut bir daha görmek istediğin için bile "görüşürüz" diyebilirsin karşındakine. Buna gülenin, osuruğa gülen kadar bile aklı yoktur.

Kezban falan değil bildiğin dümdüz mal. Neden taktın ki kafaya? Sallaaa...

aynı durumu bende yaşamıştım çok takma

Kadin profesor hocaya tamam hocam yerine tamam tatlim demisligim var dalip. Gorusuruz gayet masum olmus. Salla :)

otobüste kartını okutup "sonra verirsin" diyenler gibi olmuş. :) salla gitsin herkes yapar zaman zaman.

benim bu duruma örnek çok komik bir anım var. lokantada yemek yedikten sonra hesap ödeyen arkadaşım kasiyere "afiyet olsun" demişti. buna çok eğlenmiştik, ama sizinkisi çok olabilir bir durum. ben de çok kereler hiç görmeyeceğimi bildiğim insanlara "görüşmek üzere" demişimdir.çok da sallama, nasılsa bir daha görmeyeceksin.
görüşürüz:)

Ben herkese görüsmek üzere derim, meger garip kacarmis, bence olay gayet normal

sende bi gariplik yok. onlar malmış.

bu arada,ben de genelde kolay gelsin derim.

niye görüşmek üzere dedin ki? "iyi günler" demek bile abes olur bence; en iyisi "önemli değil" demek. hep öyle diyorum, kimse gülmedi şuana dek.. her türlü yaratıkla karşılaşılabileceği için işi şansa bırakmamak gerekir..

salla gitsin ya ne gerek var takmaya. ben de kullanırım onu ama daha hiç öyle güleni denk gelmedi, hem gelse de umrumda olmaz insan ilişkilerinden mahrum kalmış kişidir o benim için. @1 in dediği gibi kezban detected işte.

Kendi çapımda çizgi roman koleksiyoncusuyum aslında ama yaşım 23 olduğundan, arzunuz üzere, yardımcı olamayacağım sanırım..

hatırladığım kadarıyla yoktu öyle bir roman. ben o zamanlardan kalma teksas, tommiks, zagor, mandrake vesaire gibi klasik romanlardan başkasının çıktığını görmedim. biraz daha eski pekos bill vardı bir de. ama yoktu spartaküslü evet.

filmden ziyade reklamdan alıntı. www.youtube.com

www.youtube.com neden olmasın? :)

ben hep pc ile fb'ye bağlanıyorum. tel yok, bir de birisi bana az önce, fotoyu paylaşanın, gizlilik ayarlarına göre değişebileceğini söyledi. Bu doğru mu acaba?

Bildirim şeklinde gidebilmesi için, o arkadaşların da o fotoğrafa yorum yapmış olmaları yahut fotoğrafta etiketli olmaları gerekir. Böyle bir durum varsa bunu engelleyemezsin.

Ama sanırım esas kastettiğin, ana sayfalarında(ve haber akışında) "immortal, falancanın fotoğrafına yorum yaptı" şeklinde çıkıyor. Bu da o fotoğrafın görünürlük ayarları ile ilgilidir. Yorum yaptığını görebilen arkadaşın, o fotoğrafı da görebiliyor demektir. Bu da fotoğrafı yükleyenin belirleyeceği gizlilik/görünüm ayarlarıyla düzenlenebilir. Sen kısıtlayamazsın.

Bir üçüncü "görünmeme" yolu, yorum yaptığını gören arkadaşının, senden gelen haberleri kısıtlaması. "immortalın yaptıklarıyla ilgilenmiyorum, gösterme" gibi bir seçeneği seçmesi gerekir.

Özet: senin yapabileceğin bir şey yok. Fotoğrafın görünürlük ayarının ne olduğunu kontrol et,"sadece arkadaşlar" mı yazıyor, "sadece fotoğraf sahibinin ve etiketlenenlerin arkadaşları" mı yazıyor, yoksa "herkese açık" mı yazıyor; onu kontrol ederek yorum yapabilir yahut görünmesini istemediğin yorumu yazmaktan vazgeçebilirsin :)

Görüntüyü bozar. "Bişey varmış ilacını sıkıp yapıştırıyormuşsun hiç belli olmuyormuş, bakınca bile anlaşılmıyormuş" hikayelerine inanma. En gizli saklı yöntem dediğin gibi jelatindir ama hem telefonu yeni almış da jelatinini sökmeye kıyamamışsın gibi görünüz hem de ekran görüntüsü çok kötü olur. Film kullanmayan bir arkadaşının telefonunu görür imrenirsin valla :)

Arada hava kalmayacak şekilde fıstık gibi de yapıştırılsa, sonuçta ekranla aranda bir film ve yapıştırıcı madde var. "Kumlu"/Karıncalı bir görüntün olur. Hayırlı uğurlu olsun :)

Kılıfsız filmsiz kullan aleti. Cebinde anahtarla saklıyorsan ne bileyim çok sık düşürüyorsan falan, telefonu kullanacağın zaman içinden çıkaracağın kılıfları tercih et. arkaya sert kapat, ekrana film falan olaylarına girme. Azıcık da olsa çizilir ama atla deve de değil :)

hangi şehir? izmir ise tavsiye verebilirim.
20 liraya mal olur
ben kullanıyorum, yapan çok temiz çalıştığı için 1 sene oldu ne en ufak bir yerinden hava aldı ne de kalite problemi yaşadım

mat olanlarda görüntü kalitesinde kayıp olur ama parmak izi derdi olmaz.

Trollün vr trollüğün dostu Ekşi Sözlük'ten bir kıyaktır..

Örneğin 2 hesabım var, biriyle akil şeyler yazıyorum (karıya kıza poz yapıyorum), diğeriyle "atatürk'ü türklerin atası sanmak" tarzı başlıklar açıyorum, gülüyorum eğleniyorum, gibi düşün..

Ayrıca hesapların olunca beklemiyorsun diye bir şey yok. O hesaplar da çaylak sırasına giriyor. Bir de Ekşi Sözlük Karcı Dergahı mı senelerce kapısında bekliyoruz? Üye olmak için bekleyince sitenin kıymeti mi artıyor? :)

Üye sayısının fazla görünmesi de bir etken olabilir tabii.. Sonuçta reklam üzerinden para kazanan bir site bu..

Bir de mesela benim 11 tane gg entryim var şu an. Moderasyon tarihçem berbat. Tez vakitte bir hesap daha açıp sıraya sokmayı düşünüyorum çaylak listeleri şişmeden..

Ayrıca artık site kurallarına uygun olduğundan "fake hesap" olmuyor o. "Çoklu hesap" adını alıyor ;)

bu yönde işler devam ederse çaylaklık sırası da kalmaz.

Küçüklüğümde bir Alman kurdumuz vardı. Kulaklarını tuttup diktiğimde esner gibi ağzını açardı korkunç korkunç.

Zararı olduğunu tahmin etmiyorum ama en azından benimkinin gıcık olduğunu söyleyebilirim.. :)

edit: Dikmekten kastım; kulaklarını devirdiği zaman tutup havaya kaldırmak :)

kulak kırılıyor hocam.kuyruğu bilmem de.bildiğin güreşçi kulağı gibi kırılıyor.aşağı doğru durur kulaklarla oynamamak iyi.

kulağı dikilecek köpeklerin yavruyken pek oynanmaz dikilsin diye. onun dışında kuyruğu çekersen sıçırtkan olur derler. birbirleriyle oyun yapmak için bu bölgeleri dişleyip ısırıyorlar, yani bence oynanır ve eğer dikelmeyecekse hiç bi zaman gayet sevilir de, benimki bayılıyo kulağını sevdirmeye. kuyruğu hassas ama pek elletmez.

(bkz: 23 yıl boyunca komada zannedilen bilinci açık adam)

ariel şaron olabilir mi? değilse de ortak noktaları mevcut..

her yerde bu bahsettiğiniz kişiler var ama benim aradığım adam türkiye'deydi. internette kendisiyle alakalı hiçbir haber olmaması enteresan.

10 nisan ve sonrası doğumluysa 22, öncesiyse 23

eğer nisan 9 doğumluysa dün tam 23 yaşındaydı. 23:59'de doğduğunu düşünürsek şuan. 23 yıl 24 dk yaşında.

22. 23'den gün alıyor. günü geldiğinde 23 olacak ve 24'den gün almaya başlayacak.

edit: amına koyim 24'ten gün alacak dedik. 24 yaşında mı dedik !!!1111!!!

hope ender+1

BİTİRDİĞİ yaş söylenir.

insan 0 yaşında doğar. 1 yaşında doğmaz.

5 aylık bebek: 1 yaşında değildir. 0 yaşında ve üstüne 5 aylıktır.

13 aylık bebek: 2 yaşında değil 1 yaşındadır.

gibi.

bu tip hesaplari wolfram|alpha kolaylikla yapmaktadir.

güney kore'de yaşıyorsa 24 yaşındadır :)

10 nisan'dan önce dogduysa 23. sonra dogduysa 22 yasinda.

açılın yetkili abiyi getirdim:
www.wolframalpha.com

Kore'de 24 yaşındadır efendim .

kore esprisi nedir?

guney kore olayi nedir makara mi?

girmiş, bitirmiş, gün almış, kafan karışacak, ben sana doğrusunu söyleyeyim;

9 Nisan 1989'da doğan şu an;

23 yaşındadır.
(23 yaşını "bitirmiş"tir. 23 yaşını "doldurmuş"tur).
(24 yaşına "girmiş"tir. 24 yaşından "gün almış"tır)

Güney Kore'de de olsa, Kuzey İrlanda'da da olsa böyle olacaktı.

Güney Kore'de bebekler doğdukları anda 1 yaşında sayılıyorlarmış resmi olarak, yani 12. ayındaki bebeğin 2. yaşını kutluyorlar.

bu hesaba soyle yaklasmak en mantikli cozum;

nisan 1989 da dogan kisi, nisan 1990 da tam 1 yil yasamistir.
dolayisiyla,
nisan 1989 da dogan kisi, nisan 2012 de tam 23 yıl yasamistir.

ister 24. yilini yasamaya basladi deyin, ister 23 sene yasadi deyin.
hukuki olarak ariyorsaniz sorunun cevabını onun icin de google geliyor.

Hiç bilgin yoksa garanti kazıklanacaksın. Hiç girme bence :)

Kazaziye tesbihlere bak derim. Gümüşü bütçene uyar sanırım.

www.oltucu.com buraya bakabilirsin

bugun 3 soryada aynı cevabı verdim tesbihle alakalı kesinlikle gümüş sarmal kuka tesbih öneririm www.inantesbih.com dan al 109 tl idi müthiş fiyakalı bir tesbih hemde güzel bir hediye

var, noldu? ;)

Evet var.

3 haftada 10bin kişinin entrylerini okumuşlar işte. hesabı kolay, 3 ay sonra sıra sana gelir

seneye belki.

3 haftada 10 bin kişinin entryleri okunmamış. sadece sıralama sanırım siteye ne kadar sıklıkla falan girdiğinize göre değişmekte. pek bilmiyorum bu sözlüğün popülerliğinden sonra ne kadar hızlı gidiyor bu işler ama tahminen 2 sene alır.

2-3 gün önce uzun zamandır login olmayan hesaplar temizlendi, erimenin sebebi odur.

2014'te görüşürüz jacop kaptaaan

1 seneye yakın.

Sadece yazarlar cevaplasin demissin ama sunu soylemeden gecemedim. Ben de caylagim, normalde bu kadar hizli ilerlemez, bir kac ayda ancak 37 binden 32 bine gelebilmisken son iki haftada 32 binden 21 bine gelmisim. Yani yazar olmana daha cok var.

geçer hocam bunlar.

tavsiyelerinizi bekliyorum. nerede profesyoneller ?

bi profesyonel olarak senin is olmaz diyorum.

@babamsagolsun hafta sonu buluşmalarına gerek yok dersanede aynı sınıftayız aşık olduğum kızın arkadaşına yaklaşık 3 ay önce teklif etmiştim aşıık olduğum kıza 5 gün önce teklif ettim herkesin herşeyden haberi var şimdi

dershanede aynı sınıftasınız :(( Allah yardım etsin muhterem.

bana kız iki trip atsa sonraki gün karşılarına zor çıkıyorum sen nasıl dershaneye gidiyorsun :)

senin iş tamamen boka sarmış sen bir çıkar yolun olduğunu düşünüyorsan eminim haklısındır yardır bence ordan ama inancın yoksa uğraşma.

benim kuzende iki kıza birden yazmıştı ikisi kankaydı onun iş de olmamıştı.

aslansın kaplansın ben sana inanıyorum.

beyler olan oldu artık. tavsiye dışında herşeyi söylediniz mübarek

bi profesyonel olarak, 3. arkadaşına meğillen diyorum.

seviyosan git bi daha konuş

Seviyorsan sus alim sansınlar..

kazi kazan oyna bence

bana ver nolursun :/

Altın al. Kenarda dursun sıkışırsan satarsın.

rulet oynayın hep aynı renge, 25 lira bas önce, kaybedersen 50, yoksa 100, yoksa 250 birinde gelecektir :)

bencede altın al ben aldım tutuyorum bi kenarda

altın al
doktora git
seviyosan konuş

iddaa oynarken oynuyorum bazen bournemouthun takımı var :)

7 aydır falan bournemouth dayım. güzel bir şehir. ufak ama ufak olmasına karşın gece hayatı güzel. güzel lokantalar, gece klüpleri, alışveriş merkezleri var.huzurlu bir yer genel olarak.

çok türk var. çok hem de. hatta çok türk olması bir dezavantaj derdim hep, ama öyle değil. çok yakın bir arkadaşım da geldi buraya haftada bir zor görüşebiliyoruz. çevresinde hiç türk yok nerdeyse. ben de aynı şekildeyim burdaki en yakın arkadaşlarım yabancı. bu tamamen sana kalmış bir şey.

onun dışında yerleşik türk de çok var. türk amrketleri olsun bilmem neler olsun baya var.

huzura alışmamış birisiysen ilk 3-4 ay çok mutlu olucaksındır. özellikle istanbuldan geliyorsan o karşamşadan sonra çok keyif alıcaksındır. fakat sonrasında insan alıştığı şeyi kaosu özlüyor. açıkçası uzun süre yaşamak için bournemouth u düşünmem ama kısa süre için çok güzel bir yer. ayrıca önümüz de yaz, deniz kenarıf alan filan. 10 numara.

insanları güler yüzlü, gençleri bir garip. üniversite ve bolcana dil okulu olduğu için yabancıdan geçilmiyor.dil okullarında en çok türk ispanyol italyan ve de arap falan oluyor. üniversite için böyle bir şey diyemeyeceğim. ama çok türk var evet. ama çok hintli de var, uzak doğulu da var yunan da ispanyol da var...

yani bence dil okulu için güzel bir yer. üniversite okumak için de güzel bir yer :)

2007'de ben de gitmiştim, güncel soruların Bournemouth'un bugünkü belediye başkanı tarzı şeyler olmadığından ben de cevap verebilirim sanırım;

Çok Türk var evet. Dünya'nın hemen her yerinde olduğu gibi, Bournemouth da Türkiye'nin küçük bir şubesi.

Yaşamak için nasıl bir yer, valla pek sıkıcı sayılmaz. Çok fazla okul, çok fazla öğrenci var. Gece hayatı desen fena değildi. Alışveriş imkanların geniş. Şehir güzel. Denize kıyısı var ama girmeyi aklından bile geçirme. Ağustos ayında montla dolaşıp hasta olmuştum ben.. Denize tesadüf 1 kez yağmurdan fırsat bulup da güneş yüzü gördüğümde gitmiştim, onda da havanın ısınmasıyla denizin ısınması arasındaki korkunç zaman farkını iliklerime kadar hissetmiş, dişlerim birbirine vura vura çıkmıştım..

Bournemouth iyidir hoştur da. Ne bileyim.. Çoğu dükkan 4-5 dedinmi kapanır mesela. Sokaklar boşalır. Hayalet şehir gibi olur ortalık. Kalabalık bir yerde yaşıyorsan biraz denizden çıkmış balığa dönebilirsin. :)

Biraz aceleyle yazdım, özel olarak merak ettiklerini mesaj atarsan daha net cevap verebilirim. :)

yagsiz patlamis misir.

patlamış mısır.

gerçek meyveli yoğurt. ya da ballı yoğut fln.
havuç, salatalık fln. yazın salatalık , tuzla çok güzel gider, soğuk soğuk.

meyve en iyisi.
patlamis misirda epey kalori var, pek onermem. kuruyemis de ayni sekilde. bunlar yenebilir ama porsiyonun bayagi kucuk olmasi gerekir.

pek diyet sayılmaz ama benim favori atıştırmalılarım şöyle:

uzun şeritler halinde doğranan milföy hamurları peynir ve kekik kalışımına bulanır, spiral şeklinde sarılıp 10 dk fırına verilir.

tatlı versiyonunda ise tarçın ve toz şekere bulanıyor..böyle kavonozon içine dolduruyorsun, açıktıkça birer ikişer güzel gidiyor..

milföy diyette pek iyi olmaz. bol tereyağı içeren bir hamur çünkü.

bi avuç kuruyemişin (tek bir çeşit, sadece leblebi gibi) bir zararı yok denir, öyle yiyebilirsiniz belki.
bir de zaten denmiş ama hazır meyveli yoğurt yerine yoğurdun içine taze meyve koyarsınız çok daha sağlıklı olur.

atıştırmalık şeyler yemen diyet'in en önemli gereklerinden biri aslında.
bir avuç fındık
bir adet elma
bir tas çilek (daha çıkmadı da çıkınca yersin)
bir avuç ceviz gibi seçenekleri seçebilirsin.

mavi-yeşil in suntalarını kemirebilirsin.

Fındık, fındık, ceviz ve badem.

çünkü irade diye bir şey var.

kader senin alnına yazılmıyor arkadaşım allahın sıfatlarından biri olan her şeyi bilmek(geçmiş,gelecek)ten geçer bunun aslı yani allah senin ne yapacağını biliyor önceden. akıl almıyor fazla düşününce ama sende irade var ve yaptıktan sonrasına kadar ne yapacağını ya da yaşayacağını bilemiyorsun iradenle seçiyorsun yolunu. bende sana bir örnek veriyorum; 3 şeritli bir yol sen tam ortadasın sağ bozuk yol,sol jilet gibi ortadan nereye sapacağın iradenin elinde ve ne yapacağını bilen bir yüce güç var olay bu...

bu intihardan ziyade kaderle ilgili mesele. islamda kader diye bir aratsanız zaten milyonlarca yazı bulabilirsiniz. değişik itikadi mezhepler var. islam'ı eleştirenlerin görüşleri var. islam tarihindeki en tartışmalı mevzu belki de imani olarak.

bildiğim kadarıyla, şöyle düşün;

sen 20 haziran 2012 tarihinde öyle veya böyle bir şekilde öleceksin.
20 haziran'a kadar çeşitli şeylerle sınanıyorsun mutluluk,üzüntü vs..
ve bir şeye üzülüp, mutlu olmayı belirleyen kişi sensin.

Örneğin bekarsın ve kadınsın. Allah sana evlilik dışı bir evlat nasip ediyor. Sen buna üzülüp, dert edipi isyan etmek ve 20 haziranda intihar etmek senin elinde olduğu gibi. Mutlu ve hayırlısı şeklinde karşılayıp 20 Haziranda trafik kazasında veya düşük yaparak (sallıyorum) ölmek de senin elinde.

Yani her şey tamamen senin tercihine kalmış durumda. Allah senin ne yapacağını ve nasıl öleceğini biliyor ama iradeyi tamamen sana bırakıyor. Tercihi tamamen sana bırakıyor.

Yani dünya üzerinde bi kukla gibi, oyuncak gibi dolaşmıyoruz.

Umarım açıklayabilmişimdir.

Kur'an da kendini öldürme ve intiharla ilgili belirli bir ayet olmaması gariptir ki buna rağmen direkt cehennemlik diye bir efsane dolaşır bu konuda.
Ha biri çıkıp Nisa 29 der ise hemen yorum konusuna sığınıp şu diyanet mealini veririm;
"Ey İnananlar! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yeyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder."
Yaşar Nuri çevirisi ise
"Ey inananlar! Mallarınızı aranızda batıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın/intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz Allah, size karşı çok merhametlidir."
Yani burada bana göre önceki şartlar ile fiziksel öldürmekten çok ziyana sapıp mahvetmek anlamı vardır ama yine de kendinizi öldürmeyin desek bile tek cümlelik bir yasak nasıl böyle büyük bir günah olarak dile gelmekte denilebilir o konu da şurada gizli(Nisa 93);
"Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır."
Burada intihar eden kişinin müslüman olmasından dolayı kendini öldürmesinin de mümini öldürmesi anlamına geliyor olması sebebiyle intihar ebedi cehennem cezasına denk görülür.

Kader konusu ise bilinmesi veya tespit edilmesi sorumluluktan çıkarmaz bu mantıkla her günahı bir şekilde işletmeme gücü de var Allah'ın yani onu vurmamı istemeseydi vurmazdım o da suçlu demek biraz derin bir konuya gidiyor yapılmamalı.

İslam inancına göre bu beden, bu ruh sana Allah tarafından emanet olarak verilmiştir. İster inan ister inanma burası sana kalmış elbette ama hükmedici, efendin Allah. Yani O'na itaat etmeni istiyor kayıtsız şartsız. Sana vermiş olduğu emaneti sen bir bakıma kabul etmiyorsun, istemiyorsun intihar ederek. Bu açıdan da düşünecek olursak hoş karşılanmıyor. Allah, tanrı mutlak itaat bekliyor kullarından...

@bir kac yazar once
şu tamamen bırakma kısmı biraz şüpheli, irade-i cüz'iye irade-i külliye mevzusu var sonuçta yani sen niyet etsen bile külli iradenin olur vermesi gerekiyor bir yerde eylemlere teşebbüsümüz bize bağlı fakat eylemin oluru için yukarıdan bir razılık gerek.
ve ezeli bilgi de belki yok, kendini öldüreceksen levh-i mahfuz'da kendini şu gün şu saatte öldürecek yazıyor ama bu oraya yapalım diye yazılmıyor yapacağımız için yazılıyor

sana şunu söyleyeyim: değil buradaki insanlar hiçbir islam alimi bunun cevabını bilmiyor. bir bilinmeze inanıyoruz. insanın iradesinin güdümlü olması ihtimalinden tut allahın bizim beynimizi o kader ilmiyle yaratması vs. bunların hepsini düşününce bir çıkmaza giriyorsun. şuan bunu yaşıyorum.

insanın iradesi var diyen arkadaşlara gelsin. bir satranç oyunundaki computerında çoklu seçme şansı var ama yazılan algoritma üzerine

allahın ilminden diyenlere gelsin. allah bizim cennete cehenneme gireceğimizi daha bizim ruhumuzu aklımızı irademizi yaratmadan önce biliyordu. yani insanın esamesi okunmazken allah bizim kaderimzi biliyordu. e allah kendini yalancı çıkartmamak için sonucu belli olan birşey üzerine kaderimizi tayin etti o halde. ozaman o irademiz o doğrultuda ilerledi.

@neysene
Konu derin doğrudur, bu yaratılış konusunda çoook çeşitli söylemler var mesela biliyordu fakat biz de görelim orayı hakedeceğimizi diye yaşıyoruz diyenler vs
Kader konusunda kaderin "sadece bilgi" olması oldukça popüler bir görüş son zamanlarda bundan 100 sene önce üzerinde mecburen yürüdüğümüz bir yol denirdi. Yani temelinde önceden çizilmiş bir yolda yolu görmeden yürüyoruz gibi amma senin de değinmek istediğin bir mevzu ortamı çok karıştırıyor mesela "ben dilemezsem siz dileyemezsiniz" gibi veya mühürlenmiş kalpler mevzusu, hayyum kayyum durumu Allah müdahaleden aciz olmadığı gibi mudahil olmaktan da çekinmiyor İslam inancına göre yani düşününce özellikle elimizde olamayan sebeplerden ötürü kötü durumda olmamızda Allah'ı suçlamamak mantığa aykırı hale geliyor ha bu noktada yok efenim sınavmış gibi bir savunu dile geliyor ki adalet olgusunu sarsıyor o zaman bu görüş çünkü biz zaten olaydan 1500 sene sonra yaşıyoruz e inanmaya çalışırken o dönem peygamberi gören birinden ve 1500 yılın yozlaştırılmış görüşleriyle dezavantajlı durumdayız bu noktada "dua edene icabet ederim"i bilip dua ile bir şey elde edememe kısmı kafayı allak bullak edebiliyor.
Velhasıl kelam bunca alime bilgiye rağmen din hala dogma ne kadar kendimizi kandırabiliyorsak o kadar inançlı olabiliyoruz mantık ise tersine işliyor çoğu zaman.

@cigerdelen
Doğru bir şey ama dediğin gibi engelleme ihtimali baki
""ben şunu yapmak istiyorum, yapabilecek iradem ve gücüm de var, yapıcam" dediğin anda zaten irade-i külliyyenin iznini almış oluyorsun"
kısmı ise hani derler ya nasip değilmiş diye o hikaye, kısaca bazen ne kadar olur gibi gelse de olmaz veya ne kadar olmaz gibi gelse de olur, niyet etmemiz yapabilecek olmamız yapacağımız anlamında değil yani su içmeye giderken kalp krizi geçirmek vb gibi çok kolay bir işte bile nasip olmama ihtimali baki
Ayrıca zaten intihar teşebbüslerinin başarı oranı çok düşük aslında ilaçla neredeyse imkansız gibi kendini başından vurup yaşayanlar, köprüden atlayıp montun paraşüt etkisiyle kurtulanlar vs vs biz eyleme niyet ediyoruz gerisi inşallah kelimesinde gizli bu yüzden kur'an da illa yapacağım demeyin inşallah yapacağım deyin tavsiyesi bulunmakta.

@cigerdelen
İntiharın günah olmasını engellemiyor evet ama intiharın başarılı olmayan kullara ikinci bir şans vermiş olması vermediklerine haksızlık olmuyor mu? sorusunu da beraberinde getiriyor ki bu konuda da eğer o intihar edebilen kişi yaşasa idi bile günahkar olacaktı şans vermek gerekmezdi cevabı geliyor tıpkı kalbi mühürlenenlerin mühürlenmese bile inanmayacağı söylendiği gibi.

Ayrıca intiharla ilgili bir konuda sağlıklı(zihnen) birinin bunu yapabilmesinin imkansıza yakın olduğu ki bu sebeple çoğu intihar akıllılık halinde gerçekleşmez günahtan muaftır denilir.

Kul hakkı kısmı ise yine benim bilgim ve görüşüme göre hurafe, şefaat yalnız Allah'ın olduğu ve Her(buranın altı çizili:) günahın tövbe ile affedilebileceği söylenirken kul hakkının günahının hakkı yenen kulun şefaatinde olmasından ziyade Allah'ın adalet olgusuyla o kulun hakkını koruyacak olması fikri daha islami, sonuçta beşer hırs, kin gibi özelliklere mazhar ve her şeyi bilme gibi bir ilmi yok bu sebeple hakkını yiyenin ne kadar vicdani rahatsızlık yaşadığını veya yaşamadığını ve hatta ne kadar hakkını yediğini bilme gibi bir durumu da yok yani ben patronum bir çalışanımın hakkını yiyiyorum 300-400TL gibi sonra pişman oluyorum adamı bulamıyorum gidip bu hatta fazlası miktarda hayır işliyorum tövbe ediyorum vs ölüyoruz sorgulama da bu işçi geliyor işte diyorlar durum böyle böyle e adam inatçı banane diyor helal etmiyorum o zaman cehenneme mi gideceğim 300-400TL için hem de pişman olup fazlasını harcadığım halde? Veya tam tersi ben birinin hakkını yedim pişmanda olmadım fakat bu kişi anlamsız bir biçimde beni seviyor ve hakkını helal ediyor bu durumda bu hak yemişliğim yanıma mı kalacak? Yani kul hakkı günahtır fakat affı Allah'a aittir helal edilmesinden ziyade.

Not: Yaşar Nuri mode on'a bağladım başlık sayesinde içimde vardıysaydı demekki :)

islam'da en tartışmalı - hassas konuların başında kader vardır.

hatta, iman mezheplerinde de bu fark var.

lise yıllarımda bende kendimce kafa yordum. sonuçta ben 20 haziran'da zevk için osman'ı öldürüyorsam:

eldeki veriler:

- allah bunu zaten önceden biliyordu.
- benim bunun için iradem vardı.
- bu iradeyi yaratan Allah'tır.
- "Allah sadece yarattı o iradeyi sen kullan" e iyi de o iradenin dağ gibi taş gibi veya zayıf olması da Allah'ın yaratması ile oldu? Kaldı ki herkesin de iradesi farklı. Niyazi gofrete sabredemez 150 kilo olur ama asla sigara içmez ama Munir gofrete karşı durur da her gece içki içer.
- "e allah seni ikaz etti ama" e işte o ikazları aldırmayan ve osman'ı zevk için öldüren ben de Allah tarafından yaratıldım.

- yani diyeceğim, karaciğerimin en köşedeki hücresinin mitokondrisindeki karbonun protonunun şu anki dairesel ivmesini bilen Allah, her şeyi yaratan Allah, önüme koyan Allah...

- malzeme bilgisi gibi işte. mesela, bakır 200 derecede eğilir, çelik 1000 derece. ben bakıra "iradeli olsana 1000 derecede eğil" nasıl diyeyim?

- "eee sen de kendi iradeni geliştir ama" bana irademi ne kadar geliştirip geliştiremeyeceğimin yeteneği de Allah tarafından verildi. diyorum ya Allah'ın bilmediği yok ki.

- Allah ASLA VE ASLA "dur bakalım bizim truvaiti 20 haziran'da osman'a ne yapacak ona göre yazalım sevabını" demiyor ki?

- Bana kalsa ayrıca Allah'ın tüm bu tavrını kendisine hiç yakıştıramıyorum. 50milyon ışık yılı uzaklıktan gelen ışık hüzmeleri, gezegenler var... O sonsuz çarpı sonsuz çarpı (sonsuz kez...) evreni sıfır saniyede yarat (dünya güneşin milyonda biri, güneşin de milyon katı yıldızlar var ve daha bulduğumuz şey sıfır...) sonra da kalk benimle uğraş kalk benim ateşlere at. tüm bunları da kendisine taptırmak için yap, kendi gururunu - enaniyetini yükselt. e tamam her şeyi benim iyiliğim için yapıyorsun namaz huzur oruç sıhhat zekat sosyal adalet demek de

tüm bu tantanaya ne gerek var? hoop, yarat cenneti takılalım orada tüm bu stres bu gerginlik falan. nijerya'da hırsızlık için canlı yakılan bir adam videosu var 30 saniye sürüyor insanın içi titriyor. bunu neden bana sonsuz kez sonsuz kez reva görüyorsun? yakışıyor mu bunlar sana? sen allah'sın yahu koca sonsuz sınırsız allahsın, 0 saniyede sonsuz evrenin içinde sonsuz evrenin içinde sonsuz evreni yaratır yok edersin.

böyle düşününce kafam çok karışıyor işte. ha birisi bana gelecekse de "eee ama allah sana akıl fikir irade verdi" diye gelmesin. işte onların da sınırını kullanma yüzdesini yine bana allah verdi.

Lisede Ateizm'e özenen gençlerin soruları bunlar. "Yapacağımız şeyler biliniyorsa neden yaşıyoruz? neden günah"vs..

(Yüksek bir zeka isteyen soru değil, senden önce muhtemelen 13 milyar kez sorulmuştur)

Çok basitçe söyleyeyim; günaha gireceğin biliniyor. O zaman neden yaşıyoruz da direkt cennete cehenneme gitmiyoruz? E günaha sevaba girmeden neden cennete cehenneme giresin?

(Bundan sonra gelebilecek sorunu da tahmin edip şunu da ekliyorum;

Bir de zaten Allah katında "zaman" diye bir kavram da yok. Ruhlarımızın biat ettiği anla, yeniden diriltileceğimiz an aslında aynı an.)

@lazor:

"ehe ehe ehehe bu soru lise sorusu zeka istemez ki"

tutumunu çiğ ve sığ olmana bağlıyorum.

ben de "üstün zeka ister bakın benden önce kimse düşünemedi siz bir şey dicem aklınızı yitireceksiniz" edası ile söylemedim zaten. benimkiler liseli sorusu da, senin izahlar da pek ötesi değil be canım.

-----

bundan sonra hangi soru geleceği belli zaten:

ben onu da yazdım işte... benim cennete mi gideceğim cehenneme mi gideceğim her şey belli işte. bu tantanaya ne gerek var? allah sırf kendisine taptırmak kendisini daha iyi hissetmek bizi denemek iyiyi ortaya çıkarmak için bunları yaratıyor... ne gerek vardı bu tantanalara?

bu konulardaki çoğu "klasik" izahları okudum "zamanında"... cümleler belli kalıplar belli. iman eden eder, etmeyen etmez ama ortada pek bir mantıklı izah yok.

ben de senin klasik cevabını yazıyım:

"eee arkadaşım zaten iman dediğinde azıcık açık kapı olacak ki, iman edenin değeri olsun..."

ben de bunu anlamıyorum. değer meğer irade ölçmeler falan filan. ne gerek vardı bunlara?

allah neden yarattı bizi? kendisine taptıracak canlılar olsun diye... işin özü bu. hatta meleklerle diyalog vardır da melekler insanın bozgun çıkaracağını söyler de falan filan...

bit.ly
bit.ly

biliyorum bunları canım benim. bana anlamsız geliyor işte tüm bu tantana.

"Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder. "

"Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir."

"İbadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir.
Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor."

koca Allah'a yakışıyor mu bunlar? sonsuz evreni yarat sonra da benimle boğuş.

bırak kaderin mantığını, ben "tüm olay"ı ilginç buluyorum.

üniversite sınavı var çünkü devletin imkanları kısıtlı, iş kollarının imkanları kısıtlı vs vs vs. ülkede 1milyon doktora ihtiyaç da yok, onları okutmak da imkansız.

sınavın olduğu her yerde imkan var kısıtlılık var, eleme var.

ama allah, sonsuz üstü sonsuz imkanlara sahip olan allahın bu istekleri bana ilginç geliyor.

ki hadiste de var bu.

bir gün sahabe peygamber efendimize "allah nerededir" "e onu kim yaratmıştır" gibi şeyler sorar.

peygameber efendimiz de sahabeye (tövbe yahu):

"bunlar kaç milyar kez soruldu olm, çok zeka isteyen sorular değil, bunlar liseli sorusu, daha da ardından neler gelicek biliyorum ben"

DEMEK YERİNE mutlu olur, soruları yanıtlar, sahabenin "gerçek" imana yaklaştığını fark eder.

keşke ben de o zaman yaşasaydım da sorabilseydim bu soruları.

intihar eden kişi tüm dinlerce lanetlenir çünkü etrafındaki onu seven insanların ruhunda, beyninde çok feci acılar yaralar açar. bu da hayatta kalan diğer insanların yaşam adaptasyonlarını bozar. diğer insanların yaşama dair bozulan motivasyonları onların aldıkları kararlarda (kader de diyebiliriz) ultra etkili olur. insanlar birbirlerine görünmez zincirlerle (duygusal bağlar) bağlıdır. intihar eden kişi o zinciri bir yerinden "kendi isteğiyle" "gibi" görünerek kırıyordur. bir canlının yaşama ölümle hükmedebilmesi bir başkaldırı olarak görünür ve kutsal kitaplarda "yaradana karşı gelme" olarak yorumlanarak olumlu örnek teşkil etmesi engellenir. hiçbir din insan ırkının devamı (zincirin devamı) açısından intihar olayının normalleştirilerek kabulunu savunmaz.
kur'an'da "kaza şer ve ölüm allahtandır" ayetiyle ölümün şekline bakılmaksızın allah tarafından olduğu yazılıdır. sonrasında yukarda söylediğim nedenlerle intiharın ayrı bir kategoride ele alınmış olması (o kısımları okumadım) gayet mümkün.

peki ben bise anlamiyorum. diyelim bogaz koprusunden iki kisi atladi . biri oldu , digeri montu parasut oldu yan yatti camura batti bise oldu kurtuldu / e biri intihar etmis oluyor yani bir cok dine gore cehennemlik , ama oburu intihar etmemis sadee basarisiz bi tesebbus gerceklestirmis oluyor . sonradan pisman oluyor tovbe ediyor vs . e ama ikisi de ayni seye niyetlenmis ? birinin eceli gelmis birinin gelmemis . eceli gelene yazikd egil mi o zaman/iste bi adama ates etmek gibi . kimi ates ediyor adam oluyor , kimi de ates ediyor olmuyor karsisindaki . biri katil oluyor digeri olmuyor . acayip isler bunlar.

@waterhardeningsteel
biz bunları hep kitaplarımızda yazdık(:
"İntiharın günah olmasını engellemiyor evet ama intiharın başarılı olmayan kullara ikinci bir şans vermiş olması vermediklerine haksızlık olmuyor mu? sorusunu da beraberinde getiriyor ki bu konuda da eğer o intihar edebilen kişi yaşasa idi bile günahkar olacaktı şans vermek gerekmezdi cevabı geliyor tıpkı kalbi mühürlenenlerin mühürlenmese bile inanmayacağı söylendiği gibi."

İzahlarım lise ötesi değil çünkü bu konu milyarlarca defa konuşuldu ve bir o kadar da cevap verildi buna..

En temizi, gidince kendisine sorarsın biraz sabret..

Kader;yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.

Güzergah bellidir.

Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.

Öyleyse,

ne hayatın hakimisin,

ne de hayat karşısında çaresiz !

(Hz. Şemş-i Tebrizi )

bump

Türkiye'de bildiğim bir yer yok. Ameriko, Evropa, Asya falan filan şubeleri olan Build a Bear var. Sadece ayı değil kedisi, köpeği, favşanı, kaplanı vesair hayvanatı mevcut. Buyrun;

www.buildabear.com

www.buildabear.com

childsown.wordpress.com
bunlar istenilen herşeyi yapıyor. tabi büyük miktarlarda mı yaptıracaksınız tek bitane mi bilmiyorum ama bu adamların hastası oldum valla.

haklısın.ben bazen geciktiriyorum ama 1 hafta sonra da olsa atıyorum.işini görür mü?

eyvallah. bi de acil diye soru sorup 20 tane cevapa bişey demeyenler var. onlara da ayrıca duyuru açmak istemedim. evet.

külfetten ziyade, ekşi duyuru'yu anlayamamış forum kafasındakilerin marifeti bu bence. ben de çok şikayetçiyim; ilgimi çeken bir soru çıkıyor mesela, bir sürü cevap var, son cevaba bakıyorum soruyu soran ''çok teşekkür ederim arkadaşlar sorunu çözdüm'' yazmış. gel de şimdi... neyse ben bir şey demiyorum...

Cevaplara tek tek açıklama yapılması zorunlu olsa mesela. "Bu cevap işimi görmez çünkü vs.vs.vs." diye. O zaman s...eve seve geribildirim yapılacaktır. :)

evet abi benimde canımı sıkıyor bu durum. ulan adama hayati bi cevap vermi$im. i$ine de yaramı$. bi tick atmak bu kadar mı zor arkada$im? ondan sonra istatistiklerde cevap bu oranı dü$ük cıkıyor. cıkar tabi amına koyim. adam tick koymuyor ki. halbuki ben cevap bu diyorum niye tesekkür etmezsin ki kalıbına tükürdüğüm!

not: bu konuya değindiğin icin tesekkür ederim.

bu serzenişte çok bulunuldu. bazıları unutuyor, bazıları bilmiyor, bazıları bilerek atmıyor, bazıları yanlış cevaba atıyor, bazıları cevap beğenemiyor bir türlü... her türlü insan var işte...

daha önce de birkaç kere yazmıştım ama +1 sistemi gelecekti ve bu olay işleri düzeltebilir ama ondan da emin değilim artık...

yaptığım %1 lik geyik kısmını çıkarsan benim yazdığım cevapların %99 u gerçekten cevap olması içindi bi %5 ini daha salla hatta belki bana öyle gelmiştir ama adama öyle gelmemiştir, neyse %95 doğru cevaptan %7o tik oranım var çoğunluk bilinçli yani onu demek istiyorum ha sinir olunur ama çok da takılınacak bir şey değil çözümü yok çünkü.

cepten opera mini ile resimler kapali giriliyorsa oldukca kulfetli.

kullanıyorsa eşarp al.

doğum gününde yahut anneler gününde veya öylesine birgünde şunu mutlaka yap
benim annem 5. çocuğunu doğrduğunda 33 yaşında 45 kilo iken, 45 yaşından itibaren kilo almaya ve akabinde pek çok sağlık sıkıntısı yaşamaya başladı.
Anneni ya bir spor salonuna kaydettir ya eve pilates seti al ya esofman takımı al bi şekilde sporla tanıştır, vesile ol
bilmiyor ve gitmiyorsa KETEMlerin sağlık tarama ve testleriyle de mutlaka tanıştır git yanında ol.
ha bunların hepsini yapıyor Ajda Pekkan gibi kadınsa maşallah ona o ayrı

Çiçek gönder. Çok kıymetli, çok özenli bir şey olmasına gerek yok. Yavrusundan çiçek aldığı için havalara uçacaktır..

Ha benimkine bir kere içimden geldiği için çiçek aldığımda, "kim bilir kime almıştın da kabul etmeyince bana getirdin!" demişti ama neyse şimdi o ayrı.. :)

eğer çok fazla boş vakti oluyorsa 1000 parçalık puzzlelardan falan alabilirsin belki.

onunla güzel bi program yap. yapılan bir araştırmaya göre, eşyalar değil, yapılan aktiviteler mutluluk veriyormuş yıllar sonra bile.

a planı: onu güzel bir yere yemeğe götür, ardından da sinemaya gidin mesela.
b planı: bir pazar günü brunch ve yürüyüşe gidin.
c planı: ona masaj hediye edin bir akrabası ya da arkadaşı ile birlikte olabilir.

anne yaşları aynı olduğu için kendi yaptıklarımı sayayım sana fikir verebilir;

eve bonnyfood'dan kalp şeklinde kek sepeti yolladım, tam biz yemek yerken geldi balonlu falan. çok hoş oldu.
sevdiği yerden pasta yaptırdım, istediği çeşitte.
bu aralar kız kardeşleriyle zaman geçirmek istediğini bildiğim için üçüne spa+brunch günü düzenledim.

yarı-değerli taştan küpe

dogumgunune ne kadar zaman var bilmiyorum ama belki soyle bir sey dusunebilirsiniz: madebyozlemakin.blogspot.com

sanmıyorum. sorun olmaz bence

tr.wikipedia.org

ha evet direkt gitti o telefon at onu yenisini al. Olur mu arkadaşım tamam bataryayı bitirdikçe şarj etmek önemli(hatta yeni nesil pillerde artık önemli de değilmiş) ama öyle hemen de birşey olmaz. Telefonunun kitapçığına bak, mesela benimkinde "hafızalı bataryalardan değildir istediğiniz zaman doldurabilirsiniz" yazıyordu. Yani bitmeden falan.. Tam batarya türünü hatırlayamıyorum. Hatta o bataryalarda tam biterse sorun oluyormuş, tam bitmeden şarj etmek gerekiyormuş(hani uyarı verince falan)

ileride dikkat edersen bi sorun olmaz(yani normale göre daha uzun ömürlü olabilir, ama her batarya bir gün ölmeye mahkumdur)

edit:hafızalı pil vs. ne dersen, laptop bataryaları öyleymiş genelde sen %10 şarj kaldığında şarja takarsan bir süre sonra o %10'luk kısmı iptal edip geri kalan 90'ı kullanıyormuş hep falan..

samsung galaxy ace s5830i telefonun markası

asıl doğru olanı yapmışsınız. aslolan ilk şarjını bitirmeden şarj etmektir.

Yayacağı radyasyondan ölebilirsin. Uyarmadı deme..

bugün ankamall'de biri elinde telefon mutlu mutlu geziyordu, o sen misin yoksa?

arada bonusları falan oluyo da, pek bi artısı yok yani.

Haram paranın hayrı olmaz. Ben söyleyeyim de getirisini götürüsünü ona göre hesap et =))

cevap yazarken bile oluyor.

hayır. sadece bir kere ezanla ilgili bir şey vardı, çekinmiştim.

benim çoğunlukla olmuyor. neredeyse aklıma gelen herşeyi soruyorum. ama bu demek değil ki, google'da aratınca ilk sayfada çıkan şeyler olsun.. önce araştırıyorum tabii veya daha ayrıntılı bilgi almak için de soruyorum.. ama bunca zamandır da takılıyorum, bikaç tane olmuştur. cevaplarda daha sık olur tabii.

Olmaz olur muu? Nickini bilen arkadaşların arttıkça artar üstelik çekincen.. :)

oluyor.

hehe benim başka bir hesabım var, fazla özel şeyleri oradan soruyorum.

gerçi bakın şimdi çekindim bunu söylemeye. silinir mi ki hesabım?

Masaüstünde sağ tıkla - özellikler - ayarlar - gelişmiş - monitör ekran yenileme sıklığı xx Hertz

bu değer ekran yenileme aralığını düzenliyor. ekran kartı ile alakalı ama eski tüplü crt monitörlerde manuel ayarlamadığında genelde 60 hertz değerinde kalıyor ve gözün çabuk yorulmasını sağlıyor. bu ayarı kontrol et ve uzun süreli bilgisayar karşısında oturma. odanın ışığını söndürme karanlık olmasın.

bunu şöyle anlatabilirim. herhangi bir kamera veya fotoğraf makinesi ile bilgisayar ekranına baktığında ekrandan düzenli aralıklarla geçen bantlar görürsün. bu değer o değer.

laptop kullanıyorum, daha önceden böyle bi sıkıntım olmamıştı, sadece ekrana bakarken de olmuyo, odaklanmakta sıkıntı çekiyorum gibi.

10 dk. bir göz kontrolünden geçmen fena olmaz. Astigmatı andırıyor.

edit: dün akşamdan beri demişsin pardon, uykusuzluk gibi şeyler de etkilemiş olabilir.

Benimkiler "inanılmaz" dar. Hatta yok.. Evet evet omzum yok benim. Kollarım direkt boynumdan çıkıyolar.. Ben içerden kriko vurmayı bile denemeyi düşündüm ammaa..

spor olarak soruyorsan yüzme.

Neden yuzmeyeyim baskan? Ben hep tersini duymustum.

kürek, yüzme veya omuz için yapılan hareketler var uzman.tv'de örnekleri mevcut.

yüzme falan da hikaye tabi, hikaye demiyelim de, mucize bekleme.

spor yap, ağırlık kaldır, yana açış falan dene.

tabi kemik çatısı genişlemez, ancak kas eklersin o da ne kadar olursa artık.

galeri.uludagsozluk.com
galeri.uludagsozluk.com
galeri.uludagsozluk.com
img03.blogcu.com


gibi.

şimdi adam basketci, boy zaten minimum 195.


veya adam kısa boylu ince kemikli, adamda çok sağlam bir olması çok çok çok zor. spor yap tabi ama beklentin doğru yerde olsun.

Hocam öncelikle yoğun spor gerektirir :) 6 aydır spor yapıyorum henüz yeni yeni etkisini görebildim. Minumum bir 8 ay kadar daha var önümde :) Beklentin ona göre olsun. Spor salonu dışında da evde omuz çalışabileceğin hareketler çok kısıtlı.

Yaşının kaç olduğunu bilmiyorum ama gelişme dönemi bitmişse kemikler uzamayacağı için omuzların daha fazla genişlemez. 20'li yaşlarında veya daha büyüksen yapabileceğin şey yan omuz çalışmaktır. Yan omuz çalışmak kolaydır, bu kas grubu için fazla hareket çeşidi yoktur. Temel bir kaç hareket vardır onları da evde de yapabilirsin. Güzel bir beslenme ile diğer kasları da fazla ihmal etmeden 2-3 senede 3-4 santimetre daha genişletebilirsin. Kısacası kürek kemiğinin uçlarına et yığacaksın.

Spor salonu dışında evde omuz çalışabileceğin hareketler sınırlı değil. 2 tane dumbell ve bir tane halterle tüm vücudunu-sırt biraz eksik kalıyor sadece- her türlü çalıştırabilirsin.

ama benim de tavsiyem eğer imkanın varsa "yüzme" ye gitmen. 1 yıl içinde ciddi fark eder diye düşünüyorum.

@sgt rachtman:

yan omuz en sıkıntılı bölge. en hain bölge.

amacın geniş omuzlu olmak mı, yoksa öyle görünmek mi; önce ona karar ver..

bi bayan olarak geniş omuzlarım var ve yüzerek elde ettim kendilerini bence bol bol yüz :)

bodye git.

Psikoloğa gidemem demişsiniz. Gidin. Buradan gelen tavsiyeler günü kurtarır ancak. Hem zaten psikologlar/psikiyatristler derdinizi anlatırken bir şeyleri gizleyeceğinizi bilir.

Gidince anlatamayacaksınız, saklayacaksınız, reddedeceksiniz vs vs. Onlar bunlara alışkın. Gidin, onların dediklerine güvenin. Buralarda çare aramayın.

Biliyorum farkındayım ama gerçekten bunu yapabileceğimi sanmıyorum.Hadi anlat derdini dese hiçbir şey diyemem dilim tutulur gibi geliyor..

godo je dosao +1

Aynısı bende de vardı, başka nedenlerden gitsem de artık görüşmeler sosyal fobi üzerine dönmeye başladi. Bir şekilde o noktaya geldik ve üzerine gittik.

Şimdi görsen, olaylar olaylar!

Nasıl bir götüm kalktıysa, zincirimi koparmış gibi saldırıyorum etrafa şuan. Yolda abuk bi hareket yaptığını gördüğüm elemanla açıktan dalga bile geçiyorum (evet ayarı biraz kaçırmış olabiliriz).

Atlattığın zaman ÇOOOKKKK büyük bir rahatlığa ereceksin. Dünya bambaşka bir yer olacak gözünde. Daha ayrıntıya giremiyorum zira çekmeyen bilemez bu illeti..

Maddi imkanların mani olacak kadar kötü değilse, mutlaka git. Kötüyse de git!

edit: biri (örneğin ben) senin yerine arayıp, bundan muzdarip olduğunu söyleyebilirim mesela =))

E tamam işte. Herkese öyle gelir. Bu insanlar da tam bu dediğinizin eğitimini alıyor. Hatta götümden sallayacağım ama bunun bir süreci de vardı kendilerine okutulup öğretilen. İnkar, yüzleşme, öfke, kabullenme gibi.

Onlar bir şey anlatamayacağınız ihtimalini biliyor. Gidin bir doktora.

Ancak devlet hastanesine gidebilirim..Size ilaç verdiler mi yoksa konuşarak mı hallettiniz?

Psikiyatristler psikologlara kıyasla ilaç vermeye daha yatkın olur. En azından hep öyle söylenir.

Ama bırakın versinler ilaç. Hiçbir doktor zevk için ilaç vermez. Bana ilaç vermişti doktorum. Ben de kullandım. Aspirin bile içmeyen ben, bir bildiği vardır deyip kullandım. Çünkü muhakkak bir bildiği vardı.

Ve ayrıca sadece ilaç verip salmaz kapı önüne hiçbir doktor. Öyle bir endişeniz olmasın.

yaşın ufak. yolun başı. doktora git mutlaka. ne derim diye düşünme, o seni konuşturmanın bir yolunu bulur. adam okulunu okumuş bunun. biraz da sen gitmeden önce nelere değineceğini ana hatlarıyla kafanda tasarlarsın olur biter. sınava gitmiyorsun sonuçta. devlet hastanesinde öyle uzun uzun konuşulmuyor diye biliyorum ayrıca.

bir de tavsiyem, kendine ilgini çeken bir uğraş bul ve o konudaki yeteneklerini geliştir. ne bileyim, müzik olur, spor olur, karikatür olur, fotoğraf olur... her ne yapacaksan da öyle 2-3 ayda bırakayım deme, uzun soluklu yap. özgüvenin artar. mutlu olursun.

paragraf yapmaya baslayin. bir nevi montla sic turevi.

emin olun ise yarayacak, bir baslangic olacak. (ciddiyim)

Hayır ilaç falan almadım. Bir süre sonra "doğru ya laaannn" diye bir aydınlanma oluyor. O zaman her şey değişiyor işte. Ne kadar saçma yaşadığını anlıyorsun..

Beni psikiyatrın kendisi, psikologa yönlendirmişti. Konuşarak hallettik şükür. Yanlış bilmiyorsam, bu durum fiziksel işleyişlere etki ederse ilaca başvurulabilriyor. :)

Not: Ben de 21 yaşındaydım..

yazılı ifade gücün o kadar yüksek ve kendini o kadar iyi ifade etmişsin ki, sen de ilk seferinde, yazarak götürürsün ve derdini o şekilde anlatırsın. hatta şu sorduğun sorunun yazıcıdan çıktısını alsan, o bile olur. ondan sonrası, soru cevap şeklinde çorap söküğü gibi gelir. psikoterapist bu işin profesyoneli. seni o çözemezse kimse çözemez. merak etme. psikoterapiste gitmeni ben de çok destekliyorum. psikiyatrlık bir durumun varmış gibi durmuyor.

laap diye ilaca başlama, önce psikoterapiste devam et. çok şeyler değişecek hayatında. psikoterapistine ve bize duacı olacaksın sonunda.

Merhabalar. Oncelikle salak gibi degilsiniz. Atlatilabilecek bir durum yasiyorsunuz. Ancak benim onerim psikiyatr yerine psikologa gitmeniz. Hatta onermiyorum siddetle ustune bastira bastira soylemek istiyorum.

Inanin cok cesitli psikiyatra gittim. Genellemiyorum bakin ama, oyle, tek yaptiklari hi him, hi him diyip dinleyip numune ilaclardan verip yollamak.

Psikologlar bu isi kokten hallediyorlar hem de konusarak! Ilac kullanmanizi ise ben acikcasi onermiyorum. Psikologunuz da onermeyecektir muhtemelen. Cunku o ilaclar insani aptallastiriyor. Su an sikayet ettiginiz durumdan bile kotu hale gelebiliyorsunuz.

Ben de tecrubelerimi paylasmak istedim. Yaslarimiz denk sayilir. Bir arkadas ararsan, mesaj atman yeterli :)

bir dönem bununla uğraşmış biri olarak şunları söyleyebilirim:

1-sosyal fobi insanın diğer insanların yanında kendini rahatsız hissetme durumudur.bu bazen içsel sıkıntı ya da bunun fizyolojik tepkileri şeklinde olabilir (karın ağrısı,mide bulantısı,yüzde kızarıklık vs.) fobinin çaresi de gayet basittir; üzerine gitmek.

2-ne kadar zor olsa da hayatta olağan olan şeylerin olağan olduğunu kabul etmelisin.bunu zihnen değil tüm benliğinle kabul et.

3-benim tavsiyem karşı cins bir uzmandan tavsiye almak olacaktır.psikolog ya da psikiyatrist orasını bilemem.neden karşı cinsten olacak?sosyal fobinin üzerine gitmek için.yanında kendini çok rahat hissettiğin bir uzmanla maça 1-0 yenik başların.benim dediğim gibi olursa ilk 10 dakikada 2 golü atar,rahatlarsın. (tekrar ediyorum,sadece şahsi tecrübedir,diğer yol denenmemiştir)

4-@youkoso hitori bocchi +1.ilgini çeken bir uğraş çok önemli ama aynı anda okuldaki başarını da üst sıralara taşıman şimdi olmasa da yakın zamanda sana büyük fayda sağlayacaktır.dersleri sakın ihmal etme.

5-imkanın varsa (zamanın var zaten,belli), part time bir iş bak.bunun da bir kaç faydası olacak.öncelikle insanlarla zorunlu olarak iletişime gireceksin ve böylece sosyal fobinin üzerine gideceksin.ilk zamanlar zor olsa da o insanlara alışacak ve tanıştığın yeni insanlar üzerinde pratik yapmaya başlayacaksın.hatta direkt satış danışmanı gibi her gün başka müşterilerle iletişim kurabileceğin bir iş bulursan o daha da iyi olacaktır.işler iyi giderse kendine olan güvenin gelir.yok, çok zorlanırsan yine çarenin de bu olduğunu unutma.hayata ve insanların arasına katılmak ve arada kaybolmak zorundayız.

6-problemsiz, ilerisini çok da kafaya takmayacağın duygusal bir ilişki de faydalı olabilir.böyle bir imkan yoksa yine bulduğun yerde karşı cinsle iletişime geç,arkadaş olarak geçirilen zamanların da çok faydası olur.

7- evde geçirdiğin zamana da bir kısıtlama getirirsen olay bitmiştir.

başardığında şunu göreceksin:aslında hayatımızda ve çoğu ilişkimizde birden fazla seçenek mevcut ve o seçenekler, karşımızdaki insanla olan diyaloğumuzun çeşitlenmesi sonucu ortaya çıkıyor.sosyal fobi olayını halledip kontrolü tamamen ele geçirdiğinde, bir çok test yapmak isteyeceksin,kendinin ve başkalarının sınırlarını bilinçli olarak ve meraktan dolayı zorlayacaksın.sırf bunun için bile bu mücadeleye değer.o noktada zaten bırak sosyal fobiyi,normal bir insanın bile bir adım ilerisinde olacaksın.çoğu insanın bilmediği bir olumsuzluğu kendi açından avantaja çevirmek gibisi yok bu hayatta :)

geçmiş olsun :)

demezler yahu bir kriteri de yok bildiğim kadarıyla uzun bi süredir ben de aynı şekilde takılıyorum

normalde farklı hesaplarla aynı ip adresi ile bağlanma durumunda sözlüğe bildirme durumu gerekiyordu eskiden. birden farklı hesap kullanımını engellemek için. şimdi halan geçerli mi bilmem. ama senin dediğinden bi sorun olacağını zannetmiyorum..

dükkanda 4 evde 3 ve cep telefonu ve tablet olmak kaydıyla aynı ipden 8 aletle bağlanıyorum. hatta aynı anda olduğu bile oluyo yani. hepsinde kayıtlı oturumum, çıkış olayı yok yani.
herhangi bi sıkıntı olmadı 3 senedir.

Şimdi İstanbul'dan, 5 dk sonra Ankara'dan giriş yapılırsa otomatik olarak uçuruluyormuşsun. Modların biri sarhoşken söylediydi.. :)

bazen insan rahatlamak için tavsiye ister.

bazen yalancılar insanı rahatlatır.

doğru orantı kurarsak; insanlar yalancı insanlardan tavsiye dinlemeyi severler.

(bkz: çık işin içinden)

Yalan söylemesi, zeka ve tecrübesinden bir şey kaybettirmez. O yüzden duruma göre alınabilir..

(Ha yalan söylediği bilinen/fark edilen bir adam ne kadar zekidir bilemem)

yalancılar ağırlıkla kendileri için yalan söylerler. müfteriler ise başkaları için hatta başkalarının zarar görmesine çalışırlar. kendiniz iöçin bir tavsiye alacaksanız yalancıdan tavsiye alabilirsiniz.

insanlar basit canlılar, biz de insan olduğumuz için birbirimize çok karmaşık geliyoruz. yalancıların programlar gibi algoritmaları olduğunu düşünüyorum. bu algoritmaya göre yalan söylerler. bu konuya değin her bilgi, o kişinin tutum ve davranışları hakkında veri demektir. bu veriyi inceleyip, kullanabileceksek tavsiye de alırım, oturur dinlerim de. ama nihayetinde, söyleyebileceği yalana ya da olası yönlendirmelerine kefal gibi atlamadan yapabilmek lazım bunu. en kısa özeti

o kişiyi anlamama yardımcı olabileceği için tavsiye alırım. zaten her aldığım tavsiyeyi de kullanmam.

onun dediklerini yapmamak icin alabiliriz.

olur mu öyle şey, o bahsedilen, sözleşmeyi bozmak için önceden haber vermen gerektiği. ben önümüzdeki ay evi boşaltıyorum gidiyorum dediğinde evden çıkar, depozitonu alır kontratı bozarsın.

@atesikus adam şiddetle bunun bu şekilde olmayacağını söylüyor nasıl gösterebiirim ben buna durumun söylediğim şekilde olduğunu?

Kontrat bitmeden 1 ay evvel yazılı olarak bildirmelisin ev sahibine. Yoksa kontrat kendini yeniler. Aynı şekilde ev sahibi de seni çıkarmak istiyorsa en geç kontrat bitimine 1 ay kala sana yazılı olarak bildirmesi gerekir bunu.

Peki evinden çok memnunsun, bedava gibi de bir paraya boğazda oturuyorsun. Ev sahibi 6. ay dayandı kapına "önümüzdeki ay evimden çık!" diyor. Efendi efendi "taam abi" mi dersin yoksa "12 aylık kontrat var elimde, kimi çıkarıyorsun efendi senn??!!!" diye çemkirir misin?!

Tabii ki 2.'yi yaparsın. Olması gereken de odur.

Adamla insan gibi konuş, anlaş, çık. Zannetmiyorum "kalan 5 ayın da parasını alayım" diyen ve almış bir örneği olsun ama, adamın hakkıdır en nihayetinde..

Sadece kendi düşüncemi söylüyorum; kontrat olmadan kirada oturamazsınız değil mi? İlla ki bir zaman kontratı sonlandırmanız gerekse bu hep kontrat sonuna bir ay kala mı olacak? Hiç sanmıyorum. Ancak avukat değilim.

fetiş yakalanılacak bir şey değil zaten ya hu, parafili noktasına varmadığı sürece bir sıkıntı oluşturacağını sanmıyorum.

çözüm basit: izleme..

bir doktora danış derim.bunlar önemli sorunlar.yani bu fetişlerin tehlikeli türleri de var.profesyonel birine danışmak en iyisi.bu buradan akıl alınacak bir konu değil

ilk önce fetish değil fetiş. ikinci olarak, fetiş yakalanılacak bir şey değil. ssg bile fetiş hakkında "fetisizm'de ana materyale verilen isim" buyurmuş. arzu nesnesi diyen var, tapılınan nesne diyen var. yani hastalık gibi "4. evresindeyim doktor artık çok geç olduğunu söyledi" "kötü huylu türüne yakalanmışım" gibi bir şey değil. ayrıca hangi fetişizmlerden hoşlandığını yazmalısın bence. mesela ben de ayak fetişistiyim. bir kadında ilk önce ayağa bakarım. direkt porno sektöründen açıklama istersen, lezbiyen ayak fetişi pornoları diğerlerine göre 10 kat daha haz verir bana. ne bileyim birbirinin bokunu yiyen insanları görünce zevkten dört köşe oluyorsan başka tabi ama abartman gereken bir durum değil. hele hele "fetişin değişik bir türüne yakalanmış olabilirim" cümlesi hayatımda duyduğum en saçma cümle sanırım

bu sıralar mevsim değişikliğinden fetiş kapma olayları sıkça görülüyor...

neyse. fetiş ve birtakım insanlar tarafından utanmanızı gerektirecek şey olarak tanımlanan zevkler, kendinize ve daha da önemlisi başkalarına zarar vermenize yol açmıyorsa hiçbir sorun yoktur. sorduğunuz bu soru ile "resim çizmeyi seviyorum, bu hastalığımdan nasıl kurtulabilirim?" demek arasında hiçbir fark yoktur.

e ne güzel işte. en azından zararsız bir fetişin var. benim hiç yok lan. doktora mı gitsem ki?

Bişey olmaz, yaş genç, hormonlar zirvede falan, ondan hep. Biz o yaştayken ağaç kovuğu sikerdik sen ne diyorsun?!
Sonradan geçiyor merak etme..

Formayla sevişmek gibi fanteziler baki kalabiliyor o ayrı. Neyse..

Edit: Çok pardon, formayla sevişmek derken, "forma giyerek" yani.. =))

fetiş candır.

kan, dışkı, çocuk, kalıcı iz veya yara v.b. konular içermediği sürece fetişle bir sorununuz olmaz ( çocuk konusu dışında, bunları içeren fetişleri olanlarında kendi hayatı, kimseye bir halt demek düşmez ). korkmayın, kafanızda da büyütmeyin. hissettiklerinizi dejenere olmadan keşfetmeye, tadını çıkarmaya bakın. herkes o dayatılan güzel kokular-güller-şefkatli dokunuşlar-fonda romantik müzik insanı olmak zorunda değil. size hastalıklı muamelesi yapılmasına da müsaade etmeyin.

ivit.
limit artırım talebinde de bulunabilirsin.

örneklendirirsek senin 500 liralık başlangıç kart limitin var ise ve an itibariyle limitin 300 ise senin bankaya 200 lira borcun vardır. bu 200 liranın içinde taksitli işlemlerde, dönem işlemleride bulunabilir. sadece taksitli olanları banka taksitler oranında ilerdeki ekstrene yansıtır.bu 200 liraya ödersen bankaya borcun kalmaz

@sahterolex Peşin öderseniz kapatırlar, sorun olmaz. Hatta taksitleriniz bitene kadar bakiyenizin artıda olduğunu gösteren ekstreleriniz de gelmeye devam eder.

Yalnız kapatma sürecinde müşteri temsilcileriyle yapacağınız "nolur kapatmayın" temalı konuşmalara hazırlıklı olun.

peki nasıl yapıyoruz bu gelecek taksitleri ödeme olayını? bankamatikte öyle bir seçenek göremedim.

aklımda kaldığı kadarıyla tüm borcunuzun ilk ekstrenize yansıtılmasını isteyebiliyorsunuz müşteri hizmetlerinden. ama nerden duydum, kim söyledi hatırlamıyorum bu nedenle atıyor da olabilirim; yine de denemekte fayda var.

Vereceğin para hazırsa, onu önden kart hesabına yatırarak limitini esnetebilirsin.

hamurunda eziklik var. yaşın kaç bilmiyorum ama değişir misin... zor.

umarım potansiyelde çok çok çok iyi anlayan bir patronun vardır, yoksa 60 yaşında bile aynı şeylerden şikayet edersin.

eksiduyuru'da akil vermeyi cok haddim olarak bulmasam da, benzer bir konuyu yasadigim icin size perspektif saglamak umudyla bir iki kelam edeyim dedim..

ben is konusunda insanin once insanin icinin rahat etmesi gerektigini dusunuyorum.. işe girerken bir anlasma yapiyorsunuz patronla.. emek karsiligi para ve bazi sosyal ve saglik haklari adi altinda.. bu anlasmayi kabul ettiginiz andan itibaren ( mecburen veya güle oynaya farketmez ) size (bizlere) düşen o işi en iyi şekilde yapmaya çalışmaktır.. Insani hatalarin kabul edilebilir bir toleransi vardir zaten.. Onun için sizin işe bakışınız en dogrusu ve olmasi gerekendir.

diger taraftan ise, ben "siz izin vermedikce kimsenin sizi uzemez" diye dusunenlerdenim.. eger sizin yaptiginiz isle ilgili iciniz rahatsa, kendisini pazarlamaya calisan kisi birakin essin gurlesin.. isi bilen kisiler yonetici olur genelde ve onlar gercek calisanin kim oldugunu bilirler en kotu zamanla ogrenirler.. Atalarimiz ne demis "cok övülen bağa küçük sepetle gideceksin." gerçek kalitenin reklama ihtiyacı yoktur.. Her zaman asip gurlemektense yerind eve zamaninda 1 kere show yapmak yeterlidir..

Onun icin sikmayin caninizi, sizin iciniz rahatsa digerine dersi hayat verecektir hem de sizin gozunuzun onunde gerceklesecektir bu..

is yerlerind eboyle kisiler cok olur, insanlari belirli kalipta kabul edip isinize bakmaniz, kafayi takmamaniz hem sizi hem de sizin cevrenizdekileri cok daha rahatlatacaktir.. Ben oyle yapiyorum super oluyor..

Tekrar haddimi astiysam kusuruma bakmayin.. diyecegim budur..

Bence sizde sorun yok çevrenizdekilerde hırs ve kompleks var.Nasıl kurtulursunuz? Elbette başka işe geçerek.Başka nasıl bir çözümü olabilir ki?

kafayı takmamak üzülmemek anlamında iyi olabilir.ama çalıştığınız yerde biryerlere gelmek istiyorsanız bazı şeyleri birilerinin gözüne sokmak zorundasınız.Bende yapı olarak aldığın x liranın karşılığını 3x çalışma olarak veren biriyim.Fakat müdürün yanına ne zaman çıksak övgüleri operasyon yönetmenim topluyor.Ben bu anlarda araya girip yönetmeni ezmem çünkü böyle tipler en üst yöneticiler tarafından sevilmez.Ama ne zaman müdürümle tek konuşsam araya birkaç şey sıkıştırırım yaptıklarımla ilgili.Ama kimse hakkında dedikodu da yapmam.Bu yöntemimle müdürün gözünde saygın bir konumum var bunu hissettiriyor.Sizde belki böyle bir yöntem izleyebilirsiniz.Yani kimseyle düşman olmadan kendinizi öne çıkarmalısınız.Diğer arkadaşlarında dediği gibi ağlamayana emzik vermiyolar maalesef.

bozucan ablacım. o öyle söylediği bir vakit sana laflar hazırladımdaki laflardan bir tane münasip olanı seçip yerleştiricen. bir anda hoooop noluyoruza gelecek tabi. şoku atlatıp bir daha gelicek ve bu sefer geçen seferkinin de hıncıyla. kuyruğuna bastınız ya hani. işte bu sefer siz de mücadeleye hazır olup bir darbe daha vuracaksınız. anlayacak pabuç pahalı. götüm götüm uzaklaşacak bir daha sizin de olduğunuz bu türlü diyaloglardan.
iş hayatı acımasızdır diyorum. hep derim. demeye de devam edicem.
kapiş??

Nasıl kurtulursunuz bilmem de grup projelerinin hazırlandığı bir bölümde üniversite okumadığınızı anlayabiliyorum..

Bunun çözümü hazırcevaplık ve açık iletişim.
1) ...kız çat diye 'benim haberim olsa ben hallederdim' - "nasıl hallederdin canım? Samimi soruyorum bak, öğreneyim de bir daha ki sefere ben de halledeyim, zaten onun için paylaştım ben bu durumu sizlerle, hepimiz takımız değil mi?"

2) ...müşteri benim yaptığım bir şeyle ilgili sorununu söyler, adama döner 'siz bir daha olursa beni arayın' der.
Böyle bir durumda yıkarım ortalığı. Müşteri gittikten sonra yolarım yellozu - bak sinirlendim şimdi. Bu genel müdüre kadar çıkar. Arkadaş olarak ta sevmem yani. Müşterinin önünde sen-ben olmaz. Bir daha ki sefere bana.. diye bir şey hiç olmaz. Eziklemesin sizi, kendinizi sinir edeceğinizi usturuplu birkaç laf hazırlayın, ya da onun beceremediği birkaç olayı alın "burada hallettiğin gibi mi" diye sokun lafı.

aynı dertten muzdaribim insomin, unisom ve bir miktar alkol farklı gecelerde tabi işe yaramadı bulabildiğim çözüm bir gün hiç uyumayıp makul bir saate kadar dayanıp 23-00 gibi o zaman uyumak biraz düzene sokuyor yani 07.00 de yatma o günü kahve vs ile geçir geceye kadar dayan öyle yat

saati kurucan mecbur zorla erken kalkcan bi gün. öyle düzene girer anca.

yarın akşama kadar uyuma, yarın akşam da 11 gibi yat, sonra bir kaç gün boyunca aynı saatte yat.

Yapabileceğin diğer şey dişini sık ve hiç uyuma yarın akşama kadar. Sonra uykun düzenlenir.

ha bu arada evet o tüm 24 saat uyumama kısmını da denedim ama onun sonunda da 18 saat deliksiz uyudum gene :(

7-8 gibi uyursan sorun olmaz. akşam.

uzun vadeli bi çözüm ama her gün uyku saatini bir ya da iki saat ileriye atmak en garanti çözümü bu olayın. mesela yarın sabah 8de sonra sabah 9da sonra 10da falan derken makul bi saate gelince durmak...diğer bi garanti ama irade isteyen şey de her gün kaçta yatmış olursan ol uyanmak istediğin belli bi saatte uyanmak. (her sabah 9da uyanmak mesela) ama yapacak bi işin olmadığı zaman o iradeyi göstermek zor oluyor...

ekacaddesi, 1 gün uyumayıp sonra 23:00'da uyumak çözüm değil. çünkü vücut bir şekilde, bir önceki günün giderilmemiş uyku ihtiyacını gideriyor. o yüzdendir ki 18 saat uyumuşsun zaten.

tavsiyem şu; 7'de bile yatsan saat 12:00 için yataktan biraz uzak bir yere çalar saat koy, tabii koymadan alarm kur. mecburen yataktan çıkacaksın. sonra direkt yüzünü yıka, 1 kahve koy ve bir şeylerle oyalan. aynı günün gecesi uykun 7'de değil gece 3'te gelecek. tabii işi garantiye almak için o gün nişastalı şeyler yemeni tavsiye ederim. süper uyku getirici menü şudur: patates yemeği + pilav + yoğurt. bunu yedikten 20 dk sonra bile uykun gelir. her neyse o gün gece 3'te uyursun, en geç 3.30'da. yine aynı şekilde saat 10.30 için alarm kurup saati yataktan uzak bir yere koy. yine kalkarsın.

3-4 gün sabah kalktığında zor olur ama böyle düzene girer ancak. birgün hiç uyumayıp sonra gece 11'de uyumak çözüm değil.

@gogu delen adam ve başlık sahibi

bunlar çok fazla kişiden kişiye değişen şeyler, benim şuana kadar hiç daha önce ki uyumamıişığımı karşılamaya kalkmadı vücüt, 24 saat uyumama taktiğini denediğimde. Şu sıralar bir kaç gün dışında neredeyse 2 haftadır 5-6 saatlik uyku uyuyorum sadece.

Melatonin + bilgisayarsız tvsiz karanlık = uyku.

Bir de tiroit sorunu olması da muhtemel. Yolun düşerse ona da bir baktır istersen..

skol

bu arada ciddiydim ha. birayla damağı ıslatmayı çok seviyorum o sebeple dedim.

tamama fındıkla da iyi gider gibi ohş

Ekmek ye. Mideni bastırır.

ben su içerim hep. pek tatlı oluyor ya. ondan.

Sanmıyorum, adamın gittigidiyor da dükkanı filan varsa oraya maille bildirirsin profilini şeyederler. onun dışında sıkıntı sadece pasaportsa çözüme gitmen daha mantıklı, tanıdıkları yokla olmadı forum sitelerine bak. dh forumda filan bu işi yapan insanlar var sanırım 50-100 lira arası ek masraf daha çıkacak sana.

A, şu anda aklıma geldi buradan da yardımcı olacak insanlar çıkabilir, yeni bi başlık açarsan derdini buradan da halledebilirsin sanki. kolay gelsin gerçekten sıkıntılı bi durum.

kayıttan sonra kapanma olayı benimde basima geldi fakat ben kimin üzerine kaydedildigini bildigim için aynı evrakları(Pasaport fotokopisi ve dilekçe) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'a gönderdim açıldı tekrar. Aldıgın elemandan rica minnet kimin üzerine yapıldıysa o kişinin telefonunu almaya çalış, yoksa yeni bir pasaport kaydı yaptırmak zorunda kalcaksın.

öyle sitelerden yurt dışı menşeli telefon alırsan başına bunlar gelir tabi. en iyisi emniyete mail at sen.. anlat adamlara telefon aldım kaçak çıktı de, aldığın kişinin telefonunu da ver.

1 hafta içinde pasaport kaydı yaptıramayıp telefonun kapanırsa dert etme. yani telefon, pasaport kaydı yapılmadı, diye lock olmaz. daha sonrasında son 1 ay içinde yurt dışına çıkılmış ve üzerine son 2 yıl içerisinde telefon kaydı yapılmamış bir pasaporta kaydettirirsen telefon açılır ve kullanmaya başlayabilirsin.

p.s. alttaki duyurulardan birinde bir eleman, elinde iki adet pasaport kayıt hakkın olduğunu belirtmiş. yeni bir pasaport arıyorsan bak istersen. (git: 385580)

tüketici haklarına başvurmak için elinde geçerli bir faturan var mı? gg'den aldığına göre belli ki yok. o halde ya bir pasaport bulup kaydettiereceksin ya da elemanı ikna edeceksin.

ava giderken avlanmışsın kısaca.

@matsiyah (öm yollayıp çirkinleşmeye gerek yok)

niye zoruna gitti ki hocam? yalan mı söylediğim? gidip yasal olanı fişinle faturanla almamışsın burda ağlıyorsun. söylenince de bozuluyorsun.

faturalı fişli güzel söylüyorsun ama türkiye şartlarında anasının şeyini istiyorlar dediğin ürünlere bunu sende çok iyi biliyorsundur umarım.paran çoksa bilmek zorunda değilsin orası ayrı
ayrıca ağlamıyorum korkma, sadece yol gösterici olur diye yardım istiyorum
sen burda yardımdan çok iğneleme, ezme, düşene bir tekme vurmaca yollarına gitmişsin ona sinirlendim dostum yoksa çirkinleşmek elbette güzel şey değil.

İlanı bulabilirsen bul, imei numarası falan da yazıyorsa ilanda, yahut aranızda para transferine dair bir makbuz dekont gibi bir şey varsa, kargo fişi gibi bişeyin varsa onu da ekleyip mahkemeye ver bakalım..

"Fişin yoksa bitti geçmiş olsun" denmez heralde ortada bir para alışverişi olduğu kesinse.

Ha belki 5 sene sürer orasını bilmiyorum..

örgün eğitim alma şansınız varsa örgün eğitimi tercih edin bence. sonuçta üniversitenin tek amacı kesinlikle sadece mesleki eğitim vermek değil. örgün eğitim size hem mesleki bir çevre kazandırır, hem hocalarla bire bir iletişim içinde olursunuz hem de vizyonunuz genişler.

devlet memuriyeti düşünüyorsan gelecek ve iş açısından pek fark etmez. özel sektörde açıköğretimin hiçbir değeri yok denebilir.

tecrübe açısından üniversite hayatını yaşamak tabi ki inanılmaz büyük bir artı.

Bence de örgün eğitim okumalısın, çünkü birebir hocalarla iletişim halinde olacaksın ama açıköğretimde sadece kitapla berabersin ve sadece elinde bir kitap var ama örgün eğitimde birçok kitap inceleyebilir, alanında daha çok uzmanlaşabilirsin. Bunun yanında açıköğretimde okuyan çoğu kişi dershane takviyesi alıyor :((

cogu okulda hocaları derslerden derslere gorende var sınav oncesı soruları alıp vıze fınal calısıp rahatca gecende var. bıraz etıket ısı arkadaslar bu orgun ogretım ısı. odtu bogazıcı gıbı okulların dısında bence ısletme gıbı bolumlerın egıtım acısından daglar kadar fark olmadıgını dusunuyorum yanlısım varsa duzeltın. su an orgun okuyorum zaten. sadece fazladan 1 yılımın gıtmesı cok koyuyor ıntıbak yılı. onun ıcın oyle soruyorum

Açığı okuduktan sonra, yurtdışında bir üniversitede yüksek, master falan yapabilirsen, kimse sallamaz zaten lisansı nereden aldığını..

o dedıgını yapıcaktım ama mıllet unı dıploman acık olunca masterını kımse sllamaz gıbı yorum yapanalrda oldu

örgün eğitim oku.

açık öğretim ingilizce öğretmenliği okuyan bir arkadaşımı örnek vereyim. ilk iki senesi örgünmüş gibi okulda okunmak zorunda olduğu halde okulun birçok imkanından yararlanamıyor. mesela yemekhanede yemek yiyemiyor, ya da erasmus olayı yok. ve daha birçok hatan yoksun.

bunların dışında, ünivetsite öğrencisi olmuş değilsin ki. çevre kazanmıyorsun, tecrübe kazanmıyorsun. o ortamdan, atmosferden yoksun olacaksın.

açık öğretim fakültesi; vakti olmayanlar, çalışanlar, yaşı geçtiği halde bir şeyler okumak isteyenler ve hali hazırda bir bölüm okuyanlar için var zira bir diploma işe yaramıyor özel sektörde. bi de tabi okula gelir elde etmek amacı da var. bu arada devlet memuriyetinde falan bir fark etmiyor açık veya örgün olması.

ya ıste ben 2 yıllıgı bıtırdıgımde yasım 24tü. ondan aöf dusunmustum. ıntıbak boku yuzunden fazladan 1 yıl gırdı zaten 27sınde mezun olcaz amk. egıtıım sıstemı boka sarmıs durumda valla

neden istemediğine bağlı. Masraf yapmasını istemiyorsan;
"doğum günüm geliyor ve ben bana hediye almanı istemiyorum tatlım." ek olarak sebebini tatlı bir dille anlatırsın.
çok ısrar ederse ufak birşey almasına da engel olma bari. Onun da içi rahat etsin sonuçta.

doğum günü seksiyle kurtarabilirsiniz durumu

para harcasın istemiyorum. bunu belirtince de olmaz öyle diyor. ısrarlı bir şeyler alma konusunda.

illa bir dolu para harcayacak!

o zaman yalandan birşey uydur, mesela uygun fiyatlı bir t-shirt'ten bahset. "çok beğendim" falan de. gitsin onu alsın.
senin beğendiğini düşündüğü bir hediyeyi alınca başka birşey almaz herhalde.

başka birşey de olabilir aklıma bu geldi şu an.

doğum gününe kadar tek başına hediye alabileceği bir yere gitmesine mani ol. yanında dolaş devamlı.

Hemen terk et! Şimdiye kadar almadıysa, almayacağını garanti ediyorum.

bağdat caddesindeki kuruyemişçilerin tamamında var.

alışveriş merkezlerindeki büfemsi marketimsi ithal ürün satan kazık dükkanlarda da var. ühü canım istedi.

aaaa gerçekten mi. yolum hiç bağdat cd.ne düşmediğinden biliyordum. çok sağol

ayrıca göztepe benzincide de olması lazım..

nedir bu m&m's in olayi da bu kadar revacta? sirf az bulunuyor olmasi mi yoksa baska bir olayi mi var?

burada (italya) her yerde bulunuyor ama ben bonibondan bir farkini goremedim. nedir?

bi farkı yok işte. tipik yurdum insanı yabancıya olan hayranlığı.

bonibon'dan farklı. m&m's'de yer fıstığı(büyük bir olasılıkla tatlandırıcı)var. bu da onu daha güzel kılıyor(bana göre). yabancı hayranlığı falan değil yani. soruya cevap olarak da real'de var.

Marketlerin hepsinde var. Nerede yaşıyorsunuz kuzum?

Ankarada yaşıyorum ve hiç bi markette de yok.

bonibonla aynı kefeye koyan arkadaşları esefle kınıyorum..Enver paşalıkla ilgisi yok bu konunun nasıl twix albeninin, mars metronun, bounty coco star'ın eline veriyosa burdada benzer durum var. Bonibon gibi ağzına iğrenc kalitesiz yağ tadı gelmiyor.

lazor haklı. çoğu bakkalda dahi var.

new york haliyle.

Madison (wisconsin) icin de en buyuk parti sehri diyorlar. Abarttiklari kadar yok gerci.

las vegas tabii ki...

tabii heyecan var, heyecan var...

NY illaki öyledir ama pahalı olmasından ötürü work and travel için doğru tercihmi bilemiorum

alaska
malum kutup ayıları var ollarda.

Texas'ın T'si, Trabzon'un T'sidir. Anladın sen onu.. ;)

(şehirdi eyaletti şuydu buydu anlamam. Teksas mı Teksas işte haden..)

bir de vegas var.

rm dogru bir noktaya parmak basmis. ortam adami olan bi iki arkadasin varsa hemen hemen her sehir cilgin olur senin icin.. bi mumkunse universite cevrelerini deneyin. haftasonlari ev partileri falan bir hos oluyor..

tek gidicem ortam adamını gıtmeden bulmam lazım ama ben fazlasıyla ortam adamıyımdır :D

www.soundsnap.com

ücretsiz olsa daha mı iyi olurdu sanki:) teşekkür ederim tabi.

www.youtube.com

www.keepvid.com burdan da mp3 olarak çekilebilir

aç ses kaydını telefondan iki sıç kardeşim çokmu zor

Duyan milletin kusarken seslerini kaydedip bana yollarsan ben de onları zil sesi yapayım :)

bizim dışımızda çeşitli haşerelerin varlığına inanıyorum çünkü imkansız gelmiyor. bu aklımızı ele geçirme olayına pek yanaşmıyorum ama şöyle olabilir, o varlık bizden daha güçlü bir enerjiye sahip ise bizi etkileyebilir diye düşüyorum.

ama içimize girip yeşil yeşil kusturur mu bilemem.

Yııllar önce okduğum veya duyduğum (hatırlamıyorum) bir efsaneyi yazıyorum.

Çobanın biri sürüsünü otlatırken gece uzaklardan bir ışık görüyor,merak ediyor gidip bakıyor ışığa. İçeride eğlence almış başını gitmekte. Dayanamayıp giriyor içeri. Alıyorlar hemen aralarına yiyorlar içiyorlar sabaha kadar eğleniyorlar. Sabah olunca çoban bir bakıyor yediği yiyecekler hayvan dışkısı içtikleri de çişi. O zaman anlıyor ki o gördüğü insanlar aslında cinlermiş.

Yine yaygın ve benimde dahil olduğum inanışa göre cinler aynı insanlar gibi cinsiyetlere,dinlere vb. özelliklere sahipler. Ama bizden farkları yaşadıkları boyut. Onlar boyut değiştirebiliyorlar ve bu yüzden kendilerini bizden üstün görüyorlar. Yaşadığımız evlerin her birinde o evde bulunan cinlerde var. Ama biz onları rahatsız etmezsek onlarda bizi rahatsız etmiyor . Ev cinleri için (bkz: dobby)

@skywalkeremre

anlattığın efsanelerin çoğu bizim köydede yaşanmış tıpatıp aynısı yok çeşme kenarı incir ağacı fln vallahi geceleri ıssız tarlalardanmı geçemdim mezarlıklardamı sabahlamdım hiçbişeye rastlamadım adı üstünde efsane 2012 yılındayız yapmayın allah aşkına

bu konu hakkında kitap okumuştum, oranın dediğine göre:
"cinler sinir sistemini kontrol edebiliyorlar, bu yüzden "çarpma" olayı oluyor. hacı hoca üfleyince, okuyunca cin gitmek zorunda kalıyor ve adam düzeliyor.
sinir sistemini kontrol ettikleri için sana olmayan bir şeyi varmış gibi gösterebiliyorlar, mesela; kendilerini başka insan şeklinde. belki bu aslında yerinde duran masayı havada göstermek ile de örneklenebilir. ya da ses kandırmacaları."

gülen arkadaşları soğan kabuğuna işeyip üstüne basıp yatağının altına koymalarını tavsiye ediyorum. basmanıza gerek de yok, işeyin dışarda, evde daha sonra 2 elinize poşet geçirip poşetin içine atın. ardından yatağın altına.
tamam, öptüm.

İnsanları etkileyebildikleri gerçek. Günahkar olanları, duygusal yönden hassas olan insanlara etki edebiliyor.

Fakat bu etki korkutmak, vesvese, sıkıntı vermek gibi şeyler. Bir de insanların bulunduğu yerlerde bulunmazlar normalde. Karanlık, izbe, yerlerde bulunabilirler diye biliyorum.

Öncesi tartışmalı olsa da şurayı muhakkak ki;

İstedikleri kadar etkileri olsun, hatta isterse güç üstüne güçleri olsun; Felak ve Nas sureleri karşısında çaresizler. Bu sureler, okuyanı onlardan, nazardan, büyüden vb. net olarak korumaktadır..

etkileseler bile nerden bilicez ki bunu cinler mi yapmış yoksa gerçekten oldu mu diye. sonuçta aktarılanlar kişisel deneyim ve başka şahit olmuyor genelde anlatılanlara.
kontrollü deney yapmak lazım uygun ortam sağlayıp. bir kişi soğan kabuğuna işeyip yatağın altına koysun gözlem yapabileceğimiz odada, diğer kişi soğansız uyusun. sonra sonuçlar karşılaştırılsın.

cin olsun şeytan olsun, bunların sizin üzerinizdeki etkisi sizin onlara olan inancınız kadar dır diye düşünüyorum. İnancınız bir nevi anten gibidir. Anten takmazsanız hiç bir kanalını izleyemezsiniz :)

insanlar psikolojik rahatsızlıklarını bu şekilde hikayelerle normalleştirmeye çalışıyor. diyebiliriz. bir arayış bir kurtuluş.

çok sıkıcı. hiç ışık açmak gerekmeden gecenin köründe bile sağa sola çarpmadan gezip, aradığım her şeyi karanlıkta bulabiliyorum =)

kötü

evet ben de bir gün kör olsam hiç sıkıntı çekmem evde hehe bi zaman göbek bağımı bulmuştum bi zarfın içinde, ondan çıkamadım evden diye düşünüyorum.

on sekiz yaşıma kadar aynı evde yaşadım, sonra lisans ve yüksek lisans için başka şehire (sonra da ülkeye) gittim ama ailem hala aynı evde. nerede okuyor olursam olayım tatil için eve geldiğimde yaşadığım o "evde olma" hissini ben çok seviyorum.

hala evim diyebilecek bir yer bulmak güzel bir duygu:)ailem hala ayni evde.

ben 4 senedir ayriyim evden,ilk gittigim zamanlarda hos oluyordu icim,ama 2 sene sonrasinda o duygu kaybolmus,sanki yabanci bi evde yasiyomus gibi olmaya baslamisti,son 20 aydir zaten gidemiyorum ailemin yanina,ama ayni duygu duruyor sanirim.

ev hissiyatin kayboluyo bi süre sonra:)

25 yaşındayım, annemler evi bana bütün olan eşyalarla birlikte bırakarak başka bir eve gitti. evde bir şeyleri kurcalarken, 20 sene öncesine ait bir anım çıkabiliyor bazen. yalnızken onları bulunca insan duygulanıyor, keşke olsalardı da anlatsaydım diye hisleniyor.

realist olmam gerekirse; 25 senenin ıvırını zıvırını tozunu pisliğini ne sen sor ne ben söyliyim. taşın deseler şu dakikadan sonra o kadar eşyayı taşıyacam diye götüm yemez. mahkumum bu eve.

18 yaşına kadar evde yaşayıp bende dışarı kaçan ama aile ziyareti için döndüğünde aynı eve girenlerdenim. 28 yıldır aynı köşede uyumak gibi bir raconu var. (tamam yatak gitmiş ama kanepe duruyor) neyin nerde olduğu değişsede evin sana ait olması hissi, daha doğrusu "evin" sana ait olması hissi var bir kere. düşünsene 8 yaşında sünnetinden sonra yattığın kanepenin aynı yerinde (başka kanepede olsa) yatıyorsun. evin tüm sorunlarını, tüm girinti ve çıkıntılarını, çocukluk ritüellerini (mesela koridorda koşup koşup tavana zıplama, misafir odasının çocukluğundan kalan ama halen inceden inceden hissettirdiği boşluk ve girilmeme mevzusu...) gibi bir ton alışkanlığı/anıyı/olayları içinde taze tutuyorsun.

bana en çok koyanda çocukkende çok ön balkonu kullanmazdık, halen o ön balkon yatar durur, annemler kullanmaz. bu bile aynı mı olur!

18'ime kadar aynı evde yaşadım. balkon dolabında yıllaaar önce kaybedilmiş bir oyuncak bulmak, duvarın yatak hizasında yıllaaar öncesinde yapılmış bir çizime rastlamak tarifsiz duygulardı. bir de bizim komşular da değişmedi hiç. bi düşününce hayatımın en önemli zamanlarındaki değişimime birebir şahit oldu adamlar. acayip bişi.

evin her önünden geçişimde duygulanırım.

20 yasindayim bu evde dogdum hala ayni evde yasiyorum. Su an icin baska bir sehiri birak baska bir evde dahi asla yasayabilecegimi dusunmuyorum. Bence muthis bir duygu. Apartman on daire. 6 komsumuz da 22 yildir ayni yerde yasiyor. Butun site beraber buyuduk. Gordugun kisinin 10 yasindaki halini de 25 yasindaki halini de gormek cok ilginc oluyor. valla acikcasi kotu diyeni de anlayamam.

Bir de acayip rahat oluyor insan yahu. Baska bi yerde yasasan aman gurultu aman bilmem ne biz evde iki top sektirsek komsunun oglanlar damliyor biz de oynayak diye. Ehehehe

23 yaşıma kadar aynı evde geldim. Herkes evin içine dair bir şeyler söylemiş. Onun dışında mahalle senin mahallen, sokaklar senin sokakların oluyor. Komşuluk ilişkileri, esnaf muhabbetleri, mahalle ruhu (trt dizileri gibi) halen korunuyorsa, komple o mahalle insanın evi oluyor.

Evden çıktın, anahtarını unuttun. Annen de evden çıkacak. Gelince kapıda kalacaksın diye, evinin anahtarı, mahallenin bakkalına bırakılır.

200-300 lira sayıp aldığın ayakkabının 2. haftasında köşesi açılır, kapitalizmin merhametine sığınmaktansa, küçüklüğünde dükkanının karşısında top oynadığın ayakkabıcıya verir, 5 tl karşılığında, 1 saat sonra mis gibi alırsın geri.

Esnaf, pazardan yanında iki kadınla dönen, üst katında oturan yaşlı, dul kadını kontrol için tekrar tekrar kapısına çalar. Kadının oğlunu eve çağırır. (Oğlu öküz olduğundan kadıncağızı soyup soğana çevirdiler o ayrı)

Esnafla çok yakın ilişkilerin olur. Küçüklüğünü bilirler. Gözlerinin önünde büyümüş olursun. Başına bir iş gelse (kavgaya girsen vs), arkanda bir sürü sokakta hazır bekleyen adam vardır. (Ramiz Dayı'nın Samatya sahnesini hatırlayalım - www.youtube.com

Vesair vesair vesair..

En önemlisi, köklü komşuluk ilişkilerin olur mahalleliyle. Bugün yeni komşuluklar kurulması kolay değil fakat 2-3 nesli birlikte yaşayan ailelerin HİÇ OLMAZSA birbirlerine kaldırımda, dükkanda falan hal hatır sormaları güzel bir şey..

Bir de mesela şu var, 18 mart istanbul nevruzu muhabbetlerinde mahalle pkklıların saldırısına maruz kalmıştı. Mahallenin gençleri ve orta yaşlı abileri çok kısa bir sürede toplanarak, kendilerine nerede olduklarını fark ettirdi. Televizyonlarda aslan kesilen o maymunları buralarda görmeniz gerek.. Kalabalıkları dağılıp 20şer kişilik gruplar halinde kaldıklarında, korkularından tir tir titreyip, çil yavrusu gibi dağılıyorlardı. Yakalananlar da "abi biz arkadaşla gezmekten geliyoruz" diye kıvırmaya çalışıyordu..

Özetle, mahalle güzel şey. İnsana mahallede yaşadığını hissettiren de yıllardır. Tabii insanların insanlıktan nasibini almış olmaları çok önemli..

24 yaşındayım, ailem 40 seneden fazladır aynı evde yaşıyor. yaşadığımız apartmana yapıldığı zaman taşınmışlar, geriye sadece 2 aile kaldı eskilerden. ama yeni gelenler de hemen uyum sağladı, sağlayamayan bir kişi oldu, o da satıp gitti zaten.

ben ise, annemler başka yere taşındıklarında bile babanem ve dedemle kalmaya devam ettim. doğduğum evden hiç ayrılmadım. bu kadar zamandır da hiç sıkılmadım. çünkü artık ev dendiği zaman aklımda sadece orası canlanıyor. hiçbirimiz - babam hariç - bu evden taşınmak istemiyoruz. babam ise, mantıklı düşündüğünden evin bize küçük geldiğini ve daha büyük bir yerde oturmamız gerektiğini söylüyor. yine de böyle bir planımız yok :)

evde yaşananlarla da alakalı aynı evde yaşamak hakkında hissedilenler. iyi şeyler yaşadığım için bu evden ayrılmayı düşünmüyorum bile. her noktasında emeğim/emeğimiz var. yeni, büyük ve güzel bir evde bu huzuru bulmam için bir 40 sene daha geçmesi gerekir.

5 yaşında taşındık, 18-22 ve 26-30 arası hariç hep buradaydım. bir gün taşınırsak çok üzülürüm.

rte diyorsa yalandır.

rte diyorsa doğrudur.


@bunlarolma noldu şimdi cevap mı yazmış oldun sen?

Evlerden kitapların,kasetlerin toplatıldığı dönem çok eski değil ama gerisini bilmiyorum.

chp döneminde de anap döneminde de ve bizzat akp döneminde de bu ülkede cami sayısı ve diyanetin bütçesi bu ülkenin eğitime ve sağlığa harcadığından fazla olmuştur. okul sayımız cami sayımızın yanında bir hiç, doktor sayımız imam sayımızın yanında çok komiktir.

akp döneminde bir atımda binlerce imam alınırken öğretmenlerin ataması yapılmamış, ilaç ve eczacılık, özel hastane vs. gibi alanlar rant kapısı yapılmıştır.

kısacası bunun chp'si akp'si yok. vatandaşımız sene 2012 olmuş halen önceliklerini belirleyememiş, birey olmanın ne demek olduğunu benimseyememiştir. bunda hepsinin suçu var. hepimizin suçu var.

öncelikle söyleyeceğim şey, bunu buraya sormak yerine tarih üzerine yazılmış kitaplardan okusanız çok daha güvenilir bilgilerle donanırsınız.

chp, tek parti, atatürk, milli şef, diktatörlük, ya da ne derseniz deyin işte iktidarı (1920-1946) oldukça radikal değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdi. bunların çoğunu emreden de atatürk'ten (ya da mustafa kemal, ne derseniz artık) başkası değildi. popülist, nabza göre şerbet veren, kürt'le kürt, türk'le türk, müslüman'la müslüman, alevi ile alevi olan ama ankara'dayken bildiğini okuyan sevgili başbakanımız atatürk'e laf edemediği için chp'yi, inönü'yü falan suçluyor. edecekse etsin zaten bana göre hava hoş sorun değil de, yaptığı şey tam bir saptırma, tam bir kaypaklık. bir kere chp aynı chp değil ki. her ne kadar chp'de "i <3 1930s" tişörtüyle dolaşacak bir sürü insan bulunsa da parti çok değişti, o zihniyet tasfiye halinde. allah korusun da muammer ince parti başına gelmesin, yoksa başbakan'ın dediği kadar olacak gerçekten.

neyse bence başbakan'ın dedikleri kısmen doğru falan da, bunları bugün sırf chp'ye vurmak için bu şekilde söylemenin manası yok ki. kuran öğrenmenin yeraltına indiği geyikleri çok yapılır. doğruluk payı olduğuna inanıyorum. cuma hariç namaz kılmayıp içki içen ama sorsan "elhamdülillah müslümanız" diyen halkımızın tepeden gelen emirleri isyan falan etmeden harfiyen uygulamak konusunda ne kadar koyun olduğu da o dönemden anlaşılıyor. faşist zihniyeti eleştirse anlarım ama başbakan'ın yaptığı aynen "deli ibrahim deliydi, o zaman bütün osmanlı padişahları delidir o zaman osmanlı boktandır" demeye benziyor. yani osmanlı bence de boktandır ama bu sebepten değil. kitapların meydanlarda yakılıp yakılmadığı konusunda fikrim yok. bunlar türkiye'de tabudur, hala gizli saklı konuşulur. eminim birileri araştırıp kitabını yazmıştır ama yazan kimdir, ne zaman bastırmıştır kitabını, bunu bilemiyorum.

not: anarşist agnostiğim.

bu ülkede cami kapatılsa ne olur? ortada ne chp kalır ne chp'li kimse cesaret edemez. bu arada chp'nin bu ülkede herhangi bir şey yapacak gücü en son nuh nebi zamanıydı.

Deden nenen hayatta ise kendilerine sor. "Ahıra çevrilmiş camiler" muhabbetini bilmem de toplatılan Kuranları, yasaklanan ezanları bilirim, anlatsınlar. Kuran kursları falan zaten ancak şimdilerde rahata eriyor gibi bir şey. Yıllar yılı yasaklı/tehlikeli kurumlar idi bunlar.

CHP'den kastettiği ise Atatürk ve İnönü dönemleri tabii. Onu göz önünde bulundurmak lazım. Yani mlky lvn'in dediği gibi CHP'nin ilk ve son güçlü dönemleri.

Bir de yıllar yılı kendi çocuğun gibi gördüğün askerin, jandarmanın sana silah doğrulttuğunu görünce, cami kapansa da ses edemezsin, Kuran yakılsa da. Devletin "devlet" olduğu zamanlar tabii. Jandarma erinin, polis memurunun karşısında esas duruşa geçilen zamanlar..

dünyanın her yerinde cahil insanı etkilemek din ve milliyetçilikten geçer. sağ partilerin başındakilerin yaptıkları da budur genelde. bu bağlamda akp ve tayyip erdoğan'ın söylemleriyle nasyonal sosyalist parti ve adolf hitler'in söylemleri arasında benim nazarımda hiçbir fark yok.

bu ülkede 30 dönemi dahil hiçbir dönemde insanların inançlarını, ibadetlerini yerine getirmelerine engel olmaya çalışılmadı. yapılmaya çalışan şey, tarihte tonla örneğini gördüğümüz yobazların nefret tohumları atmasını önlemek için bu işi devlet denetimine almak oldu ki bunda yanlış bir şey yok. ha sen gidip kimse inancını yerine getirmene engel olmadığı halde istediğin gibi insanları yönlendirmek ve kine sevk etmek istiyorsan tabi ki istemezsin bu kuran kurslarının vs. denetimde olmasını. üstte yazan lazor gibi tiplerin asıl amacı da bu.

bir insan aptal değilse dine körü körüne bağlanmaz. inançlı insanlara lafım yok, inançlı olmak farklı bir şey. fakat bu inanmak dediğim şey ne olursa olsun buna körü körüne bağlanmak, mücahit haline gelmek, el değdirmemek, laf ettirmemek düpedüz andavallık. zaten bu tipleri dindarlardan ayırmak için kullanılan dinci kavramına akılları sıra kemalist diye bir karşılık buldular ve mustafa kemal'i, kemalizm'i toptan kötülemeye çalışıyorlar. bu andavallık sadece din konusunda da yok. bir insan gerektiği kadar geri zekalıysa hiç düşünmeden dinin, komünizmin, kürt milliyetçiliğinin, scientology'nin ya da herhangi başka bir şeyin -evet atatürkçülüğün de- peşine takılabilir ve her şeyi hiç sorgulamadan yapabilir.

işte bu tip insanlar ne yazık ki dünya üzerinde çok. insanoğlu aslında tek tanrılı dinler aksini iddia etse de halen hayvan ve dünya üzerindeki insanların çoğu bunu inkar edip hayvanlığın dibine vuruyorlar-ben hayvan olduğumuzu kabul edenlerdenim, şimdi çıkıp bir aklı evvel "sensin hayvan" demesin, evet, hayvanım-. işte bu tür insanlar bahsettiğim kolay manipule edilip sürünün bir parçası olduğunu hissettiği sürece güvende hissedenler. işte bu tip insanlar tarihin her döneminde tayyip gibi insanlar tarafından yönlendirilip kullanıldı. adı üstünde "hükumet"! adalet ve ahlak duygularından yoksun insanların hükmetmek, yönetme gücünü elde etmek için yapmayacakları şey yok. örnek mi? al sana;

en basitinden yalan söylemek, yukarıda sözünü ettiğim manipülasyon günah değil midir islamda? müslüman, başbakanın olduğunu iddia ettiği gibi dindar bir adam yalan söyleyerek milleti kine sevk eder mi? hem de oy için?

başbakan her fırsatta atatürk'e sallıyor dolaylı olarak. direk atatürk'e laf söyleyemediği için chp ve inönü diyor. insanların inançlarını yaşamasına engel olunduğunu, kuran kurslarının kapatıldığını söylüyor ama örneğin iktidara gelirken ağzından düşürmediği imam hatip liselerini chp'nin, inönü'nün açtığını söylemiyor. bu ülkeye bir çok değerli insan, öğretmen yetiştirmiş köy enstitülerini kendi türünden olan adnan menderes'in kapattığını söylemiyor. söylemediği tonla şey var aslında.

geçtiğimiz hafta sanıkları zaman aşımından beraat edince "ülkemiz için hayırlı olsun" dediği sivas katliamında kendisi gibi yobaz dincilerin sadece fikirlerini savunan insanları nasıl yaktığını, bu insanların gönüllü olarak avukatlığını yapanların neredeyse tamamının kendi partisinde halen görev yaptığını veya geçmişte yapmış olduğunu söylemiyor.

sağ benim gözümde yobazlık, ahlaksızlık, yalancılık, dalavere, rüşvet, zimmet, siyasi olarak kötü olan her şeyle aynı yerde. ha chp ve 30 dönemiyle ilgili görüşlerim ayrı ve onlara da söyleyeceğim şeyler var ama ikisi tamamen farklı şeyler ve 30 dönemi de farklı bir dönem.

özet olarak başbakan'ın söylediklerinin çoğu doğru değil. ya yalan ya da insanları yönlendirmek için gerçeğin bir kısmının söylendiği, hakkında konuştuğu şeyin tamamını yansıtmayan sözler. zaten böyle olmasa seçimlerden önce kemal kılıçdaroğlu'nun düello restinden kaçmazdı. -kemal kılıçdaroğlunu da yetersiz buluyorum orası ayrı-

bunlar kadar bir kişiinin niçin iktidar peşinde koştuğu, o iktidarı elinde tutmak için neler yapabileceği, geçmişte neler yapıldığı, kişi ve kurumlardan bağımsız olarak düşünülmelidir.

ne öğretmeniydiniz acaba?

türkçe karakter yok tamam da kesme işareti koysaydın

en basit cozum: baska sinifa gecsin duzelir.

neredeyse tüm anne tarafım öğretmen olduğundan size tavsiyem ufak hedefler koyarak çocuğa öncelikle bir şeyler yapabileceğini kanıtlamanız lazım. sürekli pozitif destek ve yapabileceğine olan inancını körüklemeniz gerekiyor. yaptığı yanlışları güzel bir dille anlatın.

rehberlik tarzı biri yok mu okulda? onlara yönlendirin. Tabi bilmiyorum bu uygulama ne kadar yaygın okullarda.

başarılı olduğu bir konu (müzik, el sanatları vs) var mı? o konuyu model olarak kullanıp başarısız olduğu alanlara uygulamasını sağlayabilirsiniz, (bkz: nlp )

aslında başarısız değil ama kendini 'ben yapamayacağıma ' inandırmış.
herospower, bende öyle yapmaya çalışıyorum,20 soru yazıyorum ve yaptıklarına kocaman artılar koyuyorum. bazen inancım kırılıyor ama ona karşı saçma bir sorumluluk duyuyorum,başarılı olmasını istiyorum.herkese teşekkürler

hayır sadece siz değil, ailesi de çocuğa karşı olan sorumluluğunu bilip aynı taktikle özgüvenini yükseltmeleri gerekiyor. ilgi, alaka ve sevgi şart. sırf bu yüzden çok zeki olup ama toplumda bir b*ka yaramayan milyonların ülkesindeyiz biz.

(bkz: pedagojik formasyon)

bunu edinin..

bi' kere rastgeldim. genellikle kalabalık duraklardan biniyorlar güvenliklere yakalanmamak için. normalde alınmaması lazım. gitsin nerde çekiyosa çeksin balisini.

metrobüs yolcularının o günkü ortalama asabiye seviyesine bağlı bir eşik değeri var: trafik, hava durumu, pazartesi-cuma gibi kriterlere göre değişiyor. elemanlar onu geçene kadar kimse ses etmez, geçtikleri halde bir ağır abi (muhakkak çıkar) uyarır, daha devam ederlerse şoföre bağrılır, o da indirir. bir keresinde inmemişlerdi, şoför köprüdeki polislerin önüne çekip orada halletmişti.

rastgeldim ben de. genelde en arka kapıdan biniyorlar sanırım.

bende mecidiyeköy'den dönerken rastgeldim bi kere. tekli koltuğa oturmuş çekiyordu balisini. demek ki sürekli metrobüs kullanıyolar.

evet karşılaştım ben de. çok fenaydı. indim hemen bir sonraki durakta.
bir önlem alındığını sanmıyorum.

Tramvayda da oluyorlar. Çeke çeke gidiyorsunuz hep birlikte. Tiner kokusunu etrafa da saçıyorlar haliyle.. Güvenlik denk gelirse alıp indiriyor falan..

ticari borçlardan dolayı hapis cezası yok. ama haciz olur, bilmemne olur, başı ağrır. ama hapis cezası yok -benim bildiğim bu.

"1000 tl cebinde bil" dedikten sonra kıvırmak için bir fikir bulmak için çok çok yaratıcı olmak lazım. öyle böyle değil.. ben verebilirim demiş olsan neyse ama, cebinde bil çok net bir ifade.

sevgilin var mı? varsa sevgilimle atıştık beni yanlış anladı ona yüzük aldım de?

olmazsa anneme hediye aldım de. biraz babamla atışmışlar istediği çamaşır makinesini aldım de? süpriz yaparak falan?

ya da annemin dişlerini yaptırcaz de. diş ağrısı çıktı de. bir poliklinikle anlaştık 1000 tl yi peşin gerisini taksit istediler de.


bir de aileni tanıyor mu bu arkadaşın.?

kusura bakma ama senin yapacağın arkadaşlığa limon sıkayım ben. adamın derdi var. gelip yardım istemiş. sen de işin artistliğini yapmışsın. sonra yan çiziyorsun. üstelik bunu da mertçe yapacak ..t yok.

sonra bu adamın yüzüne rahat bakabileceksin anlaşılan. onun için "babam öldü cenazesini kaldırmaya harcadım" falan dersin. en azından kimin ne olduğunu anlar eleman ;)

bankada para var sanıyodum kredi kartını ödeyince kalmadı ama 100 tl yi cebinde bil de

yakın arkadaşıma bile 1000 lirayı heba edemiyorum ben(bkz. borç vermek değil heba etmek), böyle bir insanım de. anlar o.

lancelot du lac +1 diyorum.

Borç para verirken(anandan babandan doğma öz kardeşine bile) değerlendirme şu kritere göre yapılmalıdır;

- Ben bu adam istedi diye bu parayı sokağa atar mıyım?

Buna verilecek cevaba göre ya para verilmemeli yahut "sokağa atılabilecek kadar" bir miktar borç verilmelidir. Şimdi eğer o 100 TL'yi sokağa atınca için yanmazsa ver elemana gitsin.

Ayrıca 8-9 bin hazır edebilen, 10.000'i de hazır edebilirdi. Kendisine 1000 lira civarı bir para lazımdı zaten, sizi gazlıyor aklınca.. Uyanık olmakta fayda var.

Kahramanlığa gerek yok. Tahminimce kendisi sizden borç para bile istemedi.. :)

edit: "kardeşim kredi karını patlatmış onu ödememiz lazım" tarzı bişeyler iş görebilir. En yakın arkadaşın değilmiş, "yakın sayılacak" demişsin. İşin içine para girdimi bu, "bir boka yaramaz bir tanıdık" anlamına gelir. Buna borç ve-ril-mez..

Telefonlarını açma en temizi. Kıvransın.

5 YIL SONRA EDİTİ: neden bu kadar gaddarca yaklaşmışım, bilemiyorum. Borç sıkıntılı bir konu ama mevzu neden "açma telefonlarını, kıvransın" noktasına gelmiş ben de anlayamadım. Valla bugün olsa yine borç vermek konusunda uyarırdım ama "cebinde bil" dedikten sonra yan çizmek üzerine söyleyecek birkaç kelimem olurdu.

lazor'un dediğini yap hacı. aynı kafadasınız.

...da umarım bir gün paraya ihtiyacınız olmaz.

lazor ve koyukalem tesekkurler tavsiyeleriniz icin.

lancelot du lac ve sana katilanlar daha once kac kere borc para verdiniz ? yakin arkadasiniza verdiyseniz 200 milyar a varan paralar verdiniz mi ? hem geri alamayip hem de ileti$imi kesmeniz gerekti mi? yada vermeyen ki$ilere orman kanunlarini uygulamaniz gerektigini du$unduniz mu ? bunlari ya$amadiysaniz , bu konu uzerinde boyle yorum yapmayin..

insanlar, ticaret seni bu yone itiyor hayat 100 tl - 200 tl uzerinde donmuyor kucuk hesaplarla olmuyor sadece i$ler..

sonuc olarak, parayi istedi bende senete imzayi at parayi al dedim, olur mu oyle sey dedi bende borcunu zamaninda odedigin zaman problem yapacak bir sey degil dedim..

aklina ne gelirse yazdi, yanlis tanimis beni falan fis mekan...

ozet.. verip kotu olacagima vermeyim kotu oldum kaldi ki verecektim parayi

@kreider

olay borcu alıp almamak değil. olay "cebinde bil kardeşim" dedikten sonra kıvırmaya çalışmak. ha ben milyoner değilim ama böyle zor durumda kalan yakın arkadaşıma 1000 tl'yi çıkarır veririm. geri verecek mi diye düşünmem.

vermeyeceksem de "ula bi akıl verin nasıl kıvırsak" diye ortalıkta dönmem. gider adama "kardeş bu para benim için önemli, veririm dedim ama düşününce ödeyemezsin gibi geldi, kusura bakma veremeyeceğim" derim. en azından dürsüt davranmış olurum.

sen olayı kıvırma yolu soruyorsun. kişilikteki problem bu bence.

lancelot du lac

boyle bu konuyu ki$ilik problemi olabilecegini yazmi$sin, uzgunum seninle fikir ali$verisi yapamam. ba$ka diyarladasin uzgunum

yıllar sonra okuyacak olan olursa diye yazıyorum.

o arkadaşıma parayı senet imzalaması durumda vereceğim söyledim ve kabul etmedi, bir daha da hiç konuşmadık.. muhtemelen benımle durumum iyi diye görüşüyordu ve irtibatı kesmek istiyordu ve kesmeden önce de tokatlamak.


hem dolandırıcıdan kurtuldum hemde param cebımde kaldı