süperonline fiber 50mbit + turkcell tel hattı 79 tl

ben de kablonet 25'e 50 kullanıyorum. hız genelde 23 civarı oluyor. arıza kaydı bırakın belki bi sorun vardır.

dsmart full+fiber internet 89tl

kablonet 100mbit 100gb kullanıyorum, hız konsunda sıkıntım yok 95'leri geçiyor genelde ama yasak zamanları en çok üzen servis sağlayıcı.

Superonline fiber'de de hız konusunda bir sorun yaşamadım ve genel olarak memnundum.

Bölgeye göre hızlar değişebiliyor, her servis sağlayıcı her bölgede mükemmel hizmet veremiyor.

ee mendili yoksa ne yapsın eliyle koluyla silse daha mı hoş olurdu,

fazla mendilimiz varsa bunları paylaşalım lütfen..

iğrenmemek elde değil ama bazı durumlarda yanında peçete mendil vs olmadığı zaman gözünü karartmak zorunda kalıyorsun. kimisinde de çeke çeke tik olmuş. yine çekenler iyi sayılır, bir deliği kapatıp diğer deliğiyle hıığğğğkkk diye yere sümkürenler de var.

yanlarında peçete yoksa napsınlar? ama yanında peçete taşımamak da gerzeklik.

şimdi diyelim ki 40 dklık otobüs yolculuğunuz var. otobüse binmeden önce sümkürdünüz ama bu sümkürme anca 10 dk idare eder. 10 dk sonra gene burun akmaya başlar. e bu durumda mendille silsen gene akıyor, birikmiş çünkü. sümküremeyeceğine göre de çekiyor burnunu işte napsın.

Bunun sebebi turkiyede dogru duzgun burun silmenin ayip olarak gorulmesi.
Fosurt diye burun silse "adam otobuste sesli sesli burun sildi, ayip degil mi:/" diye gelip yazAr baskasi.

Ben burun cekecegime her yerde fosurt fosurt sumkuruyorum. Cunku normali o.

burnunu çeken adam/kadın hastadır arkadaş neyin ayıbı? hiç mi gripken dışarı çıkmak zorunda kalmadın? mendil bile dayanmıyor bazen.

abi mendil olsa ne olacak, bazen akmıyor burun. hepinize oluyor olması lazım, akmıyor. çekemiyon itemiyon çıkartamıyon yani. mecbur arada snif snif yapıyorsun çıkartamadığın için. ben mesela burnumdan ameliyat oldum, silmem mümkün değil şu an, toplu taşımaya binmiyorum ama binsem mecbur çekicem. sende irrite falan olucan. yapıcak bişey yok.

Ayıp olarak görmüyorum, burnu akmıyordur günlerce o sabah minibüsten inip metrobüse yürüyene kadar soğuk yemiş burnu akar olmuştur metrobüste, ne yapsın çekecek.

Ben birine kağıt mendil uzatmıştım bu durumda, resmen azarlar bir tavırda reddetmişti. Bak bu ayıp :D

@kanmucuk +1
Bende de olay bu şekilde. Iki türlü de baskalarina rahatsizlik verebilir ama yapacak bir sey yok. Ayıp olacak bir sey degil.

toplulukta sümkürmek de burun çekmek de ayıp değil bence. yani hastaysa ve nefes alamıyosa sümkürmesin mi otobüste? elinde peçetesi varsa sümkürür yoksa burnunu çeker allah aşkına böyle seslere takıntı yapmayın

ben 1 yıldır 750evo kullanıyorum, memnunum.

Üstteki bence. Hem 10GB fazla hem de yazma hızı yüksek. Fiyatı da 1 TL fazla sadece. Daha ne olsun?

Samsung da kötü değildir hem.

fiyatlar da bu kadar yakın iken seçeneklerden birisi samsung ise samsung derim ben. 850EVO kullandım ateş ediyor.

Samsung+1

forumlarda falan wd daha uzun ömürlü olur diyorlar aslında sırf bu nedenle sordum soruyu. gerçekten fark eder mi yoksa şansa mı kalmış?

wd'nin normal hdd'leri uzun ömürlü. ssd işinde yeniler, sandisk'i satın alıp girdiler. samsung kendini kanıtlamış durumda.

EVO olsun, gerisi hikaye.

Iphone 5S.

mi5 kullanıyorum. sizin gibi oyun oynamıyorum. hiç ısındığını görmedim.

gün içerisinde 100 e yakın çağrı alıyorum, kamerası ile pdf evraklarını çekip 20-30 mail atıyor alıyor cevaplıyorum.

sosyal ağlar 1-2 saat toplam vaktimi alıyordur. akşam 11 civarında %20 dolayında şarjım kalıyor. 5s cihazdan buna geçtim dünya varmış.

bu arada çift hat ile bu süreler. tek hat olsa daha çok şarjım kalır muhtemelen.

ısınıyor diyenler dakikalarca oyun oynayan kullanıcılardır.

sar değerleri baya bir gündem oldu. diğer telefonlar ile aynı internetten karşılaştırırsınız.

gm 5 plus

internet download manager'ı indir. izlerken indireyim mi diye uyarıyor. en kolay ve pratik çözüm.

hd film izle, film adını yazıp hd izle diyip googledan arat çıkan sitelerden idm ile indir. ne torrenti. torrent mi kaldı :)

@illegalstar
şaka mısın?
boktan sitelerde reklamla falan uğraşacağına aradığını çat diye bulup ve temiz temiz, güvenilir, kesilemiş, kırpılmamış, sorunsuz, sansürsüz indirmek varken ne demek torrent mi kaldı yaa.

@abukkraker
davetiye bulabilirsen torrentday veya torrentleech.
zamunda.net

rarbg

kaç para?

Sokakta ihtiyacı olan birileri vardır onlardan birine ver.

bana verebilirsin.

eğer sahibini bulabileceğinden eminsen alıp sahibine ver, yoksa hiç dokunma. alıp ihtiyacı olan birisine vermemiz doğru değil. çünkü, sahibinin o parayı gelip bulabilme ihtimali var.

kedi maması al

Bizim burada bir abimiz sürekli para bulur. Bulduğu parayla tüm ofise tatlı ısmarlar. Bulunan şey sahibi yoksa senindir. Aynısını yap, yükten kurtul. Ya da ihtiyaç sahibi birine ver.

küçükken bulduğum paraları götürür bakkala verirdim, çünkü benim için para bakkala verilen bi şeydi. adi bakkal da alırdı. sonra büyüdüm.
neyse meblağa göre şu sokaktaki çocukları sevindirebilirsin, 100 lira gibi bi rakamsa mont,bot alabilirsin,değilse tatlı bişeyler al. ağızlarının içi lunapark gibi olsun.

karmaya çok inanıyorum böyle durumlarda sokakta ihtiyacı olan birine ver ya da kapıcınız varsa ona olabilir, dilenciye şarapçıya vermemeyi tercih ediyorum

arkadaşınla yürürken senden mi düştü deyip uzat. evet derse yemin filan ettir. ederse parayı ona ver.
sinsice ama eğlenceli. böyle dersi bu kadar ucuza alamazsın.

10 Euro buldum magazada. Ancak kasiyere vermeyi tercih etmedim dışarıda evsiz insanlara yemek alayım diyorum. ?? Karmayı başıma bela almak istemem. Bıktım kendisinden.

ben öyle durumda direkt türkiye eğitim gönüllüleri vakfı'na bağışlıyorum. 2 defa para buldum ikisini de oraya bağışladım.

varsa bi 20-30 da sen koyup ihtiyacı olan bir çocuğa bot vs gibi kalıcı bişey al yemekten ziyade. en kötü kedi köpek için mama al dağıt

para parayı çeker derler. hepsini sayısal lotoya yatır.

Valla ben bulunca kullananlardanım, zaten yüksek meblağ bulmuşluğum yok, bulunca mutlu oluyorum, şansım oluyor o benim. 100 tl kaybedip 1 tl-5 kuruş arası bulduğum için kullanmışım kullanmamışım fark etmiyor. Kaybettiğim parayı 200 ayda filan anca topluyorum sokaktan.

İhtiyacın varsa kullan, yoksa cüzdanında tut bir gün o paranın gideceği yer belli oluyor. Görünce o insanı anlarsın zaten o paranın ona gitmesi gerektiğini ve bu sebeple cüzdanında beklediğini. Sokak müzisyeni olur başka birisi olur.

Evsiz birine yemek ısmarla.

şans parası o sakla zjdjj

vakıf üniversitelerinde rahat yaparsın.

vakıflar pahalı değil mi ama? devlette olmaz mı? tezsiz de varmış bu arada onlara girmek daha kolay sanırım.

torpilin yoksa devlet zor. özel üniversitelerde rahat rahat kabul alırsın.

peki tezsiz yüksek lisansa nasıl alıyorlar? puan şartı yok. ilk gelen alır gibi bir şey değildir heralde?

şartı olmasa da tezsizde puana göre sıralarlar seni. onun dönemlik harçları yüksek, onu da hesaba katınız.

bence direkt "devlet olmaz" demek mümkün değil. alanınızı bilmiyorum ancak mimarlığı örnek gösterecek olursam, yüksek lisans alımı sırasında portfolyo, referans mektupları, mülakat, bazı okullarda bilim sınavı da göz önünde bulunduruluyor. örneğin iyi bir portfolyo, düşük lisans not ortalamasının önüne geçer. sizin de ayrıca gerçekleştirdiğiniz çalışmalar (proje, makale, vs.) ve başarılarınız varsa, bu puanlar gayet de yetebilir.

bulundugunuz yerden ayrilabiliyorsaniz guney amerika turu ya da asya
bulundugunuz yerden ayrilamiyorsaniz dil kursu/dil gelistirme, mesleginize iliskin sertifika programi, yuzmeye devam, diger iller gezilebilir, ilgi duydugunuz bir hobi kursu, ilk yardim kursu, stklara gonullu destek.

www.eksiduyuru.com

işe gitmeden nasıl 4000 lira kazanılır eğitimleri ver.

tam dayaklıksın sana şuradan s*ktir git demek istiyorum. bilirsin belki o karikatürü, hah işte tam oradaki adam işte benim...

kendine bir konu belirle. örneğin astronomi ya da gastronomi. o konuda popüler yazıları okuyup, kendin bir şeyler yazmaya çalış.

semt neresi?

geocaching'e başla

aylık 1000 tl'sini bana verirsen benim işlerin birazını sana yaptırabilirim.

@füt

Etiler

istanbul'u semt semt gez, youtube'a video yap. bi 4.000 de ordan kaldır.

Bi taxi diye uygulama var. İndirip nekadar tutacağını ordan öğrenebilirsin

çankaya/yenimahalle çok geniş coğrafya. neresi tam olarak?

8:05 de havaalanında olabileceğinizden eminseniz @Yurdakul 'un dediği çok mantıklı arada fazla durak olmadığı için hızlı gidiyor. Ama kış uçaklar rötar yapabilir, Sınav sizin için önemliyse bir gece önceden gidip sınav yerine yakın bir yerde kalmanızı tavsiye ederim. (haftasonu Kaymakamlık ve Tıpda Yandal sınavları var bildiğim kadarıyla ikisi de önemli sınavlar risk almayın derim)

@i am a legal alien Evet kaymakamlık sınavı. Tahmini varış süresi 08:05 ama dediğiniz gibi kış dönemi rötar vs olabilir. Oraya kadar varıp da sınavı kaçırmak yıkım olur. Cuma akşamı hususi aracımla gidip geceyi orda geçirme seçeneğine kayıyorum yavaştan.
@cekilmis gayfe ahmet taner kışlalı mah. / leyla turgut anadolu lisesi tam olarak.

@duyulmasi gerektigi kadar : istanbuldan gideceğim. aslında gece 00:30 / 01:30 sularında kalkan bi otobüsün tekli koltuğunda uyuya uyuya gitmek bana da mantıklı geldi şimdi. teşekkürler tavsiye için.

Pegasus la geliyorsan 20tl ye gideceğin yere bırakıyor ona da bak istersen

belko ya güvenme, ne zaman kalkacakları belli olmuyor riskli iş.

ben yerinde olsam transfer ayarlardım, internette çok sayıda firma bulursun. indiğin anda seni alır yarım saatte istediğin yere bırakırlar. 60-70 tl verirsin, hem taksiden hesaplı olur.

ben 12'de uçaktan inip 2'deki sınava anca yetişebilmiştim. cumartesi olmasına rağmen trafik vardı. tabi yemek de yedim yarım saat. bence otobüsle uğraşıp da riske girme taksi bul direk okulun önünde in.

antibiyotik bitmeden ve o apse iyileşmeden bişey yapılamaz diye biliyorum. geçmiş olsun

kendimden bildiğim genelde çürük dişin arasına bir şey(yiyecek vs.) girdiğinde özellikle böyle oluyor. antibiyotik genelde bitmeye yakın iyileştiriyor. Bende böyle bir durum olduğunda diş ipi ile ağrıyan dişi iyice temizleyip fırçalıyorum ve gargara yapıyorum. Şişlik iniyor.

Sislik apse drenaji yapilmadan inmez, tekrar doktora danisabilirsiniz kanali hemen acip drene edebilir ya da antibiyotigi igne ile degistirebilir. Tekrar doktora gidin.

benim de başıma benzer bir durum geldi. ilk gittiğim dişçi dayadı antibiyotiği şişlik inene kadar bir şey yapamam dedi. 2 hafta antibiyotik kullandım şişlik yine de inmedi. 3. hafta için de antibiyotik yazınca başka bi hastanaye gittim. aynı gün şiş yeri keserek temizleyip kanal tedavisine başladılar. gayet güzel oldu. bence siz de şişlik 1 hafta sonra geçmezse başka bir yere uğrayın.

youtube dan indirip mp3 yapın.

ios için nettube var, küçük boyutta indirip dinleme, playlist oluşturma vs. gibi işlevleri var.

android kullanıyorsanız da benzer uygulamalar vardır.

google'a "youtube to mp3" yaz çıkan ilk siteye gir istediğin youtube linkini yapıştır ve şarkıyı indir

144p modunda izleyebilirsiniz. minimum kota bu şekilde yer.

internete girerim. telefonu sarj ederim. su icerim.

bütün gym'leri alırım.

Boyle bir kitap yazacaksan okurum.

Soruna yanit: 20 yil icinde her sey eski durumuna doner.

bu soruyu nasıl bir cevap duymayı bekleyerek sorduğunuzu sorunun cevabından daha çok merak ettim. mesela en basit senaryo:

şebeke suyuna sadece yetişkinleri etkileyen bir salgın hastalık bulaşması sonucu istanbul'da yaşayan ve sabah elini yüzünü yıkayan bütün yetişkinler gün içinde aniden ölür. kimse şehir dışına çıkma fırsatı bulamaz. çoğu tv yayınının kesilmesi ile ve ölmeyen gençlerin telefonla diğer şehirlerde yaşayan akrabalarını aramasıyla olay hızla tüm dünyaya yayılır. istanbula giriş çıkışlar kapatılır. özel ekipler otobüslerle şehre gelip çocukları toplar. sağlık kontrolünden geçirir. göçmenler gibi okullara tıkıştırır. dünyadan maddi manevi destek gelir. olayın nedeni araştırılır. bulunur. tüm sular kesilir. hastalık yapıcı etkeni yok edecek ilaç geliştirilir. sonra tekrar yavaş yavaş yerleşime açılır.

özel olarak ben ne yaparıma gelirsek:

etrafımdakilerin öldüğünü görünce haliyle ambulansı ararım. cevap gelmezse sırayla polisi, istanbuldaki akrabalarımı, şehir dışındaki akrabalarımı ararım. cevap alınca en yakın akraban tekirdağda olduğu için atlar arabaya oraya giderim. sonra tv'den ağlaya ağlaya olayları izlerim.

diğer olasılıksız cevap: boş bulduğum evlere dalarım. banka market soyarım. araba çalarım. genç kızlara sarkarım. kısaca gta cılık oynarım.

Bir şey yapmama gerek var mı? Yaşarım işte.

UCak kacirirdim.

iş hayatında rahatsız olabileceğimi göz önünde bulundurarak dekolteyi gizleyici şeyler giyiyorum. normal hayatta afedersin skimde olmaz.

İş yerimde dekolte giymiyorum çünkü giyince bakışlardan rahatsız oluyorum. İnsanların ne düşündüğü umrumda değil, yalnızca rahat hissetmek istiyorum kendimi. Günlük yaşantımda ise canım ne isterse onu giyiyorum kendimi kısıtlamıyorum.

caps or it didn't happen

Malesef kısıtlıyorum. Hatta günlük hayatımda da bazen. Yazlık şortlarımı yalnızca tatil yerlerinde giyiyorum, pof :(

edit: bu yaz tam tersini deneyeceğim, rahatça şort, etek giyen kadınlara haksızlık oluyor, yalnız bırakıyoruz onları. bakışları olabildiğince siktiredip dilediğimizi giymek dileğiyle.

İş hayatında laf gelmesin diye özenli ve kapalı giyinmeye dikkat ediyorum, çünkü beni uyarması muhtemel kişilerden hoşlanmıyorum. Ters bir laf edip daha kötü olmayalım diye.

Günlük hayatta da taciz edilmekten tiksindiğim için (bakışlarla bile olsa) gene kapalı giyiniyorum sayılır. Misal dize yakın etekler ve altına da dolgu topuklu giymeyi çok seviyorum ama ailemle birlikte değilsem, toplu taşıma kullanıyorsam çekiniyorum haliyle. Böyle böyle kot pantolon-tişört insanı oldum çıktım :(

kadın değilim ama çalışırken yada insanlarla karşılıklı konuşurken aklınızın bir köşesinde hep böyle bir endişe oluyorsa giymeyin. hem kendinizi strese sokarsınız hem de karşınızdakini.
(git: eksisozluk.com)

Ben malesef okulda da gunluk olarak da kisitliyorum. Istanbulda yasiyorum, her gun metrobuse/minibuse biniyorum veya kalabalik caddelerden geciyorum. Yaz gelince asla sort giyemiyorum, sortlari sadece yazlik yerlerde giyebiliyorum. Istanbulda ince askili dahi giyince bakislardan rahatsiz oldugumdan onlari bile neredeyse giymiyorum artik. Boyum biraz uzun, tesetture bile girsem kadin erkek donup bana bakiyor bu sebeple azicik daha rahat seyler giysem/ degisik tarzda giyinsem inanilmaz rahatsiz oluyorum.

Ha bu arada, avrupada 5 farkli ulkede bulundum, hepsinde de sort, tayt vs giydim ve 1 kisi bile donup bakmadi. Medeniyet boyle bir sey olsa gerek.

Sonuc olarak yerine gore giyinmek durumuna dusuyoruz, istanbulda kendimi suudi arabistanda gibi hissediyorum.

@kronik, aynen. Elbise almak istediğimde "Ya ben bunu anca tatillerde giyerim, ona da giyebileceğim birsürü elbisem var." diyorum artık :(

Ben kadının ne giydiğine asla karışmam. Ama güzel bir şey görünce de bakarım. Sanırım tipim düzgün olduğu için bakışlarımı yakalayınca pek tepki göstermiyorlar.

Soruya gelince, karşı tarafı hedef göstermek için "sen benim memelerime mi bakıyorsun?" demek belki geri adım atmalarını sağlayabilir. Ya da dekolte kapatan bazı ince, hafif kıyafetler var,belki onlar olabilir. Ama saçma o da.

yani ben öyle bir ihtiyaç içine girmem açıkçası. isteyen istediğine bakabilir. rahatsız edici bir bakış oluyorsa ben de ona dik dik bakarım, zaten anlar diye düşünüyorum. sonuçta ben de erkeklerin orasına burasına bakarım güzel görünüyorsa, ne var ki bunda.

Frapanlık ile dekolte ayrı şeyler. Siz istediğinizi giyin. Kendini kısıtlaması gereken onlar.

bir erkek olarak konuşması bana kolay ama bir gün insanlar rahatça istediğini giyebilecek duruma gelicekse kendini kısıtlamayanlar sayesinde gelicek diye düşünüyorum. tekrar ediyorum, demesi kolay, kimseye de niye böyle yapmıyorsun diyemem ama bazı şeylerin gelişmesi için insanların alışması lazım. nasıl ki olumsuz şeylerin normalleşmesinden yakınıyoruz, aynı normalleştirmeyi olumlu şeyler için de yapabilmeliyiz.

bunu bir motivasyon olarak gören olur mu bilmem ama yeri gelmişken belirtmek istedim. ben olsaydım diyemiyorum ama bunu yapana saygı duyarım, önünde önümü iliklerim.

pantolon giyince bile metroda süzüyorlar. dolayısıyla çok sıcak olsa bile göğüs/sırt dekolteli kısa şeylerin hiçbirisini giyemiyorum ben de. o kadar hevesle alıyoruz halbuki. istanbul sıcağında giydiğim tek "açık" şey de askılı. onu da kimseye yedirmem.

@fanila +1

aşırı dekolteli giyinmiyorum ama, kısa etek elbise, yakası açık bluz vs giyerim sıkça. bakılıyor mu evet ama çok da umursamıyorum açıkçası. giyeceğim yere saate dikkat ederim ama. şehirle de alakalı, izmirde çok problem olmuyor. ama kimsenin kısa şortla gezmediği bir şehirde giyince daha dikkat çekiyordur sanırım. ama ben yine de kısıtlamama taraftarıyım.

Genel olarak işte rahat bir ortam olduğundan, erkeklerin bile şortla çalıştığı bir ortam olduğundan çok kısıtlamıyorum günlük iş hayatında kendimi ama bir toplantı olur, dışarılardan birileri görüşmeye gelir, ben fabrikalara giderim, vb.; öyle durumlarda dekolteyi geçtim, normal işe giydiğim şeyleri bile giymiyorum. O tür işlerin bir ağırlığı, bir ciddiyeti varmış gibi geliyor ve etek bile giymiyorum. Tarz değişebiliyor; örneğin, üretim hattına dalacaksam ve o gün orada milletle konuşacaksam, o hatta çalışan işçinin giydiğine yakın şeyler giyerim, makyajı silerim, takı takmam. Dekolteyi geçtim, ortalamadan şık olup dikkatin iş dışında bir yere kaymasını istemem. Bu da gözle taciz, 'Beni görünce hülyalara dalmasınlar' anlamında değil kesinlikle, hatta işçilerin kadın veya erkek olması da fark etmez, oradakinden farklı görünüp 'Ben buraya ait değilim ki zaten. Geldim, gideceğim. Ben kıyafetimle ezerim' der gibi görünmek istemem, onlardan biri gibi görünmek ve araya karışarak beraber çalışabilmek isterim. Konuşmam da değişir mesela, X Bey, Y Hanım değil; X Abi, Y Abla derim. Eğer satış-pazarlama tipli birileri ile görüşeceksem biraz daha şık giyinirim ve Hanım-Bey'e geçerim. Bu bir tavsiye değil; kendim gibi olursam da çok şey fark etmiyor. Geçen gün işe giderken askılı t-shirt ve kot tulum etek giydim; kendi işimi yaparken sallamıyorum bir şey. Öyle bir ortam da yok gerçi.

İş hayatını 'Oturup çalışıyorsun'dan öte görüyorum; oturup çalıştığım zamanlarda istediğimi giyerim. Hatta bir itirafta da bulunayım. Gezi tam yaz vaktiydi ve sürekli 'Uzun şeyler giyin, portakal gazı yakmasın cildinizi' deniyordu. Ben de kotu giyip gittim iş yerine, akşam Gezi'ye gidecektik. Oda arkadaşım (kadın olan) da işyerindeydi. Kotlar bacağımızı öyle bir yaktı ki, piştik odada. En son kapıyı kilitledik ve pantolonları çıkardık. Öğleden sonra donla çalıştık ikimiz birlikte. Oda arkadaşım çabuk pişen cinsten, kapıyı kilitleyip t-shirt'ü çıkarıverir. Erkek olan eski oda arkadaşım çok yiyince pantolonunun ilk düğmesi açık gezerdi. Bunun dışında, toplantı gibi durumlarda kendi yazlık giysilerim kapalı bile olsa işin ağırlığını kıyafetimde hissetmiyorsam çıplak gibi hissediyorum kendimi.

Günlük hayatta, İstanbul'da bir miktar kısıtlıyorum kendimi maalesef. Şort giyemiyorum çok mesela, metrobüste rahatsız olabiliyorum. Sadece yakın yerlere giderken giyiyorum ama şortla aynı boyda etek giyiyorum. Bacaklarım sütun da değil, ilgisi yok ama insanların şortla eteğe bakışı farklı ne garip ki. 'Tatillik'-'İstanbulluk' ayrımı şort konusunda var. Yine de çoğunlukla takmamaya çalışıyorum, dışarıdakilere gülüp geçiyorum eğer abartılı bir taciz durumu yoksa.

başkalarının davarlığı yüzünden kendimi kısıtlamamak için genelde savaş veriyor oluyorum. bazen hiç çekemeyecek gibi hissediyorum ve pantolonla gidiyorum işe. ama taciz ihtimalinin hayatımı bu şekilde etkilediğini fark edince dellenip yine şort giymeye filan dönüyorum.o zaman da mesela bilhassa toplu taşımada kendimi koruyabilmek için sırt çantası takıyorum ya da erkek arkadaşımdan işe bırakmasını rica ediyorum. çok gelgitli durumlar benim için.

Bakışlardan ziyade kendim hiç rahat hareket edemiyorum ki dekolte ile. Hatta ceket dışında diğer her şey bir beden büyük kıyafetlerimden, iş ya da günlük. Rahatlık ve fonksiyon önce geliyor. İşe de elimde olsa tek bir üniformayla gitmeyi tercih ederim, kıyafetlere bakmayı ve bilmeyi seviyorum ama kendime gelince hem uğraşamıyorum hem de işimde yaptığım işten başka bir şeyle dikkat çekmek, öne çıkmak istemiyorum. 'Basic' dediğimiz tek renk temel parçalar.

Geçen v yakalı yazlık bir elbise giyeyim dedim. Hediye gelmişti elbise, 1970'lerden bir şey, kumaşı falan enfes, ilk defa heves ettim. Evden çıkıyoruz tam, çok iyi tanımadığım başka bir bayan arkadaş beni görünce "içine bir şey giyeceksin herhalde" dedi. Anlamadım ki, iki dakika sahile yürüyüp, oturacağız, o kadar. Uzun yıllar sonra böyle şeyler giymek isteyen kadınların, mekan ve mekanın şartlarından bağımsız sürekli bir kontrolle hareket ettiği yeniden dank etti. Bizde "içine bir şey giymek" diye bir şey var.

Kadınların kıyafet konusunda yaşadıkları kısıtlanmışlık durumunu beden ve cinsiyet politikalarına, kültür ve din analizlerine, özne ve öznelerarasılık, kimlik kuruluşlarına, temelde özgürlüğün nasıl inşaa edildiğine, toplum-birey ilişkisine, semiolojik analizlere falan kadar götürerek düşünebilirim tabii de, kişisel deneyimler bu tip şeyler.

Amerika'da etek giyerek ders anlatan bir müzikoloji profesöründen ve dini uzun eteğiyle, elbisesiyle ders anlatan bir budist rahipten ders aldım. İş yerinde teşhircilik-çıplaklık kıyafet kodlarıyla engellenirken milli-geleneksel-dini kıyafetlere saygı duyuluyordu. Kimlik problemi ekseninde değerlendirmek en doğrusu galiba. Bir de estetik beğeni haz-etik kodlar ayrımına referansla. O güzelim elbiseyi de giymedim. İçine bir şey giymek estetik bütünü ve deneyimi bozacaksa, giymemek daha iyi.

Eski bir akıllı telefon varsa turk telekom'un 50 liraya 10 gb internet + konuşma ve mesaj olan bi tarifesini alıp hotspot olayı ile kullanabilirsiniz.

Kontorlu hat oldugu icin taahhut falan yok.

bimcell kullan :) 4gb 28 lira. cep telefonundan giriyorsan zaten sorun yok bilgisayardan kullanacaksan da cep telefonunu modem olarak kullanabilirsin. bir de bu 4gb bittiğinde 28 lira daha ödeyerek anında paketi yenileyebiliyorsun ille de bir ayın dolmasını beklemen gerekmiyor. sonuç olarak 1gb 7tl fiyat da kullandığın kadar. karşılaştırırsak 300tl'ye 42.85 gb kullanabiliyorsun.

ilgisi varsa puzzle, maket (uçak, gemi, araba vs.) gibi şeyler yapabilir.

benzin parasını verin gezsin.

Arabası yok. Gezebilme imkanı da yok. Yoksa tatil düşünmüştük.

Yapboz, kafayı bildiğin boşaltıyor, sadece ona yoğunlaşıyorsun. Terapi bi nevi.

yapboz vermeyin. bir süre sonra özellikle de tıkandığı yerde ben napıyorum lan deyip yalnızlığıyla çok daha sert yüzleşebilir. fiziksel olarak da hareket gerektiren şeyler bulun.

spor, müzik aleti çalma, sosyal sorumluluk projelerine katılma, briç vs. gibi oyun gruplarına katılma...

dizilere sar. tonca mükammel dizi var. indir indir izle.
facebook'ta takıl, yeni insanlara yaz; oluyorsa, yapabiliyorsan yürü.

hobi bahçesi?

yaş olarak olmasa da ruh hali olarak size çok yakınım. intiharı falan da düşündüm.
1-2 hafta kadar önce apartmanın âtıl bahçesiyle bi ilgilensek mi dedi sevdiğim adam. biliyorum benim için söyledi. tamam dedim. kolumu kaldıracak halim bile yoktu o derece depresif modda idim.

1-2 hafta içinde o bahçe ile uğraşmak, çalıyı çırpıyı temizlemek, tırmıklamak, toprağı bellemek çapalamak gübrelemek, arada çıkan kedi boklarını temizlemek nasıl iyi geldi bilseniz.

şimdi her akşam bir an önce eve koşup bahçemi sulamak için can atıyorum. sulama yaparken arada kendime de yağmur yapıyorum çok eğlenceli oluyor.

bu arada bi tane de hamak kurduk bahçeye. sonra meş'ale aldık 2 tane, akşamları onları yakıp çay demleyip içiyoruz.

bildiğim kadarıyla avrupa yakasında arnavutköyde, anadoluda da beykozda hobi bahçesi var. belediyeden kiralanıyor.

apartmanınızın minicik bahçesi varsa orada da yapabilirsiniz.

hiç olmadı eve kasa getirin 4-5 tane, onlara bi şeyler dikin.

bi de evcil hayvan sahiplenin. bir sürü muhtaç kedi köpek ilanı var. inanın bana en en en iyi antidepresan ve arkadaş, onlar.

aksi takdirde gelecek işleri yönetmelerini engelleyen çok önemli değerleri; sanayinin ve halkın güvenini, kaybederler. Bu değer diğer bütün değerlerin arasında arasında kolay kolay telafi edilemeyecek bir tanesidir.

cok ayakustu cevirdim, ama surda bir yanlıslık var sanki ''they lose their very crucial assets preventing them from managing future businesses'' preventing diyor burda ama cümlenin yapısına ters bir negatiflik var sanki. gelecekteki isleri yonetmelerini saglayan olması gerekiyor bence ingilizcesinde bir yanlıslık olabilir mi acaba?
preventing them from managing future businesses bu zaten kotu birsey negatif yani,eğer gelecekteki bu basarıyı engelleyecek birsey varsa bu zaten kaybedilecek bir deger olmamalı, prevent yerine onun zıt anlamlısını kullanmaları gerekiyormus gibi. umarım anlatabilmişimdir yada benim beynim mi yandı bu saatte bilemeyecem.

anladım dediğinizi. gerçekten de "preventing" yerine "providing" gibi bir şey olsaymış tam oturuyormuş anlamı. ben providing olarak çevireyim gerisi hocaya kalmış. teşekkürler yardımınız için.

@t joe
lose, yani kaybetme fiilinin sonucu= prevent them from managing future businesses.
bu değerleri kaybedecekler ve bu da onların iş yapmasına engel olacak diyor.

tabii crucial assets'den sonra virgül konsa daha net olacakmış sanki.

şu iki cümle arasındaki fark:
they lose their very crucial assets which (are) preventing them from managing future businesses....

they lose their very crucial assets, preventing them from managing future businesses...

Ben şöyle çevirdim:
Aksi takdirde, gelecekteki ticari faaliyetlerini yönetmelerine engel olacak şekilde çok önemli varlıklarını kaybederler; endüstrinin ve halkın güveni. Bu, diğer varlıkların arasında kolayca telafi edilemeyecek tek şeydir.

eyvallah saolasın

biz bedelli denk gelsin diye uğraşıp erteleme planları yapıyoruz sen gitmeye çalışıyorsun.

birader benim bi mesleğim var ve ben onu istemesemde askerlik yüzünden yapamıyorum ve 1.5 yıldır yapmadığım için üstüne 1 senede askerlik 2.5 sene olacak kim alacak beni işe söylesene böyle engel olacagını bilsem daha eve kagıt gelmeden koştur koştur muayne olur muydum ?

Abi zayıflamadıktan sonra seni kim zorla askere alabilir ki? Yani, işine nasıl engel oluyor anlamadım?

Ya askere gitmeme adına forumlarda açılan konular, sorular ,çürük raporu almalar falan derken sürüden kaçamaklar , internet kaynıyor.taktir ettim, adam gitmeyi beklemiyor üstüne bir de bunun için çalışıyor. zamanın geçmesi için ,saat falan takma ,mühim de değilse kimseye saat kaç ? diye sorma. şafak kartı gibi şeyleri de boşver . ben öyle yaptım.
cevap : kasım olmalı

20 cm el, 28.5 de ayak.
kemikli epeyce.

şimdi ölçtüm de el bileği 14 cm, ayak bileği 20 cm (ayak bileklerim kalın maalesef)

17 el 23 ayak

14,4 el 18,8 ayak /erkek

14,5-19 yazmıştım da baktım millet .8 .6 .4 filan yazmış ben de tam hassas ölçümü yazdım...

15-20
bi üstteki cevaptaki duyurucu erkek be ya, utandım kendimden :/

14 el 19 ayak

16 el
22 ayak
evet bu sıfır beden anlayışlı çağın içinde kalın kemikli olmakla lanetlenmişim, neyse herşeyin başı sağlık.

17 el, 23 ayak

b: 181 k: 67

El bileği 17 santim, ayak bileği 24,5 santim.

İmza: El bileği ince bir erkek.

20 / 28

16.5 el 24 ayak

incebileklikadin.avi

El: 15
Ayak: 21

Ben erkeğim ama :(

19,5 cm el, 24 cm ayak. (erkeg)

El bileği 24 ölçmüştum önceden ayağı bilemiyorum şuan dışarıdayım

16,5 el
22,5 ayak (erkek)

bodybuilding yapanlar da sorabiliyor bunu o kadar anormal bir soru değil bence, sonuçta ideal bir ölçü olmadığı için insanlar ortalama bir kıyaslama yapmak isteyebiliyor mesela:

startingstrength.com

forums.windowscentral.com

forum.bodybuilding.com

forum.simplyshredded.com

simdi meraktan olctum.

el bileklerim 13.2 cm

ayak bileklerim 19.1 cm


duyuru'nun hobbiti benmisim galiba :/

ben de merak ediyordum lan. sorulduğu iyi oldu.

@fraise <3 <4 <5 Hobbit forevır

ben de güzel ayaklı duyuru kızı arıyorum, hepsi roberto carlos çıktı :/

şaka maka duyuruda benden ince ayak bilekli kadın çıkmadı... o_O sevinsem mi üzülsem mi bilemedim bir erkek olarak...

millet neler soruyor benim sorum çok görülmüş :(

USC Bence üzül. :)

usc, squat lower (fggt)

kargn squat ya da herhangi bir başka hareket ile bilek kalınlaştırabileceğini mi sanıyorsun? (gtfo)

yirmi neden üzüleyim?

Çünkü bence erkek enine boyuna, yapılı, kalın olmalı.

Bence diyorum, seni eleştirmiyorum. :)

Zaten daha önce de "bence" üzül dedim. Herkesin değişimlikleri farklıç

14.4'e, 19.8-19.9 arasi bir seyler cikti.

Merak ettim yrn ölçüp yazıcam , en minik benimkiler çıkar sanıyorum

El 20'den fazla sanırım benim, ayağı bilmiyorum.

13 - 19

değil.

www.eksiduyuru.com

hükümet privatization programını ilerletmeye/yükseltmeye niyetli/yakın zamanda bunu yapacak gibi bi anlamı var.

saçma bir yapı değil, kullanılır. bahsedilen olayın gelecekte olacağını bildirir.

Gazete basligi olmasin bu ? Öyle ise gazete basliklarinin kendilerine göre bir kurallar dizisini bilmekte ve ögrenmekte yarar var. Bu kurallara uygun bir cümle bu.

cevaplarınız için teşekkürler. beklentileri anlatmak için kullanılan bir kalıp olduğu sonucunu çıkardım.

yakin zamanda yapilmasi muhtemel seyler. mesela he is to leave. ayrilmak uzere. ayrilmaya niyetli. ayrilma asamasinda gibi.

Cocuklar bi tepsi ustunde tepeden asagi kaymislar. Tepsi demek

tepsi? çocuklar kaymış eğlenmiş?

Posetle karda kaymak gibi sanırım. Tepside tepeden aşağı diyor.

tray tepsi demek bizdeki leğenle kaymayı anlatmış...

vay arkadaş ya ben de tepeden kayıp bir şeyin üstüne düşmüşler diye okumaya çalışıyorum. yardımlarınız için teşekkürler :)

blog.rifftrax.com

ash tray var, kul tablasi :)))
gaza geldim uzmanmis gibi :)

İlk defa bugün yaptım, bundan sonra yapacağımı sanmıyorum ama

n'ayır.

Hayır. Onun için önüne gelen laf sokuyor. Duşbeg mişim karakter olarak. Sensin + çelik ayna.

bazen yapıyorum ama sallamamaya çalışıyorum öyle durumları.
sonuçta hepimiz bir değiliz, hepimizin hayatı farklı olduğundan takıldığımız noktalar da farklı oluyor.


bu arada bugün, "taylor swift fare gibi, sinsi sinsi bakmıyor mu?" gibi son derece gereksiz duyuru açacaktım ama vazgeçtim :D

gerçek hayatta pasiflik çok olur sende. düşünmeden gönder gelsin merak ettiklerini, burada rahat ol =)

Yazdiktan sonra burada ne demek istedigim anlasilmaz diye degistirdigim oluyor, bu sekilde tereddut ediyorum. Silip baska sekilde anlatiyorum, gonder'e basana dek birkac degisiklik yaptigim oluyor.

bırak tereddüt etmeyi soracağım saçma bir soru varsa aklıma ilk burası gelir. bu kadar farklı insanı başka nerede bulabilirsin ki? içlerinden birisi mutlaka merak ettiğin konuyla ilgileniyordur.

delifaruk+1

üzerinde düşünmeden gönderdiğim de oluyor bazen. geçende yaptım, zor anlaşıldı. dalga geçen de oldu. dalga geçen bir kişiydi. gerisi gayet de cevap verdi. bazıları "zor anladık" dediler ama cevapladılar da sağolsunlar.
yani, dalga geçen olursa olsun n'olcak ki. neysek oyuz sonuçta. insanın bir anı bir anına uymayabilir, o an sıkılırmışsındır, yorgunsundur... gerçek hayatta da oluyor böyle şeyler. eşek saati eşref saati demişler eskiler.
cins cins yorum yapan kendi utansın. bize ne :)

Burayi cok ciddiye aliyorsunuz. Almayin.

"Çok çok oluyor" diyemem tabii ki ama yazıp yazıp vazgeçtiğim oluyor. "Ne saçmaladım ben şimdi burada" diyorum.

artık tereddüt ediyorum. bir keresinde biri kızmıştı bana, özelden azarladı beni :))

ya bazen teknoloji konusunda cok cahilce duyurular aciyorlar, yaziyorum acikliyorum, sonra sinirleniyorum "be amk cahili, sen neden internette varsin ki o zaman" falan diye buyuk harfle yazmaya devam edip siliyorum sonra gondermeden.

yaz be canım kardeşim . kim ne diyecek diye canını sıkanlardan olma .

therefore of değil o da, şöyle;
"be of importance" kalıbı kullanılmış, araya therefore sokuşturulmuş.

ormanların sohbeti işte bu yüzden devasa önem taşımaktadır.
gibi çevirdim.

türkçe gibi bu tür bağlaçları sonda yada başta düşününce kafa karıştı tabi. teşekkürler.

"conservation"dir o, "conversation" degil.

"bu yuzden, ormanlarin korunumu cok onemlidir."

2300 tl verecekseniz 106cm ile yetinmeyin. çözünürlük 2160 olacağına 1080 olsun, smart tv yada 3d olacağına düz led tv olsun ama daha büyük bir ekran tercih edin.

3d beklentim yok aslinda. ama cozunurlugu.hosuma gitti

1 hafta önce bunu aldım, memnunum.

urun.gittigidiyor.com

tv de usb üzerinden film izlemek gibi bir fikrin varsa samsung (en fazla formatı tanıyan o).

2 sene işletme okumuş birisi eğer mf4 puanı varsa mühendislik bölümlerine yatay geçiş başvurusu yapabilir gibi anladım ben.

2. maddesinde son sınıflar da dahil diyor. şimdi 4 sene önceki mf4 puanımla tercih mi yapacağım ki

bu sana 2. şans tanıyan bi olay. ''ya ben burayı yazdım ama şimdi düşündüm de şura da geliyodu lan bana tüh keşke orayı yazsaydım'' düşüncesini gerçekleştirebilmek için yapılmış bişey.

işte tam da o durumdayım ben. sayısalcı olmama ve itü'ye girmeye yetecek kadar puan almama rağmen hayatımın mallığını yapıp tm'den bir bölüm seçip iü'ye girdim. şuan 4. sınıftayım. eğer doğruysa bilerek sınıfta kalmayı ve hiç öss'yi araya katmadan seneye sıfırdan itü'ye başlamayı düşünüyorum.

yer hostesi ve türevleri sanırım. çok büyük paralar almıyorlar ancak istanbul şartlarında piyasaya bakınca en azından aileyi geçindirebilecek parayı alıyorlar.

aklıma ilk gelen havaalanında uçağa biniş kapılarında barkod okutan görevliler oldu.

hasta, yatalak yolculara havalimani icerisinde refakat etmek de var.

benim aklıma hepsi geldi sanırım. bilet okutanından bagaj aracını sürenine kadar.

sabiha gökçen'de sürekli işçi aranıyor. demek ki çalışanlar memnun değil ki kimse çalışmıyor.
+ yolcuların bagajlarının taşınması da dahil.

eğer sabiha gökçen ise orası çok stresli bir yer, yoğun bir çalışma ortamı var yolcu trafiği de etkili tabi,her çalışan ofluyor pufluyor.
uçuşlar bile ''mutlaka' ya rötar yapar ya da ''mutlaka'' kapı değiştirir.
esenboğa ise herkes mutlu gözüküyor.

anladığıma göre hava limanında ingilizce dışında özel bir eğitim gerektirmeyen tüm ayak işleri dahil.

bence havaalanı gene çalışmak için iyi bir yer.
ayak işi olarak nitelndirsek de herkesin yapacağı iş belli.

yani ya barkod okutursun ya hasta refakatçisi olursun ya bagaja bakarsın vs.

orda düzenli bu işler.

tescil değil tecil.
mali müşavirlik tecil ettieiyor mu ? şartları nedir ?
o noktaya kadar bir sıkıntı yok gibi

direk mastera kaydol 2 senede bir farklı bir programa girersin alese girip. 34e kadar devam öyle

yüksek lisansa girmek 2 senede bir tekrar yapılacak kadar kolay mı? her seferinde tekrar yds ve ales'e girmek gerekiyor mu?

ales'in 3 sene geçerliliği var yds'yi bilmiyorum. benim için kolay gözüm kapalı girip 80-90 alıp çıkıyorum alesten. seni bilemeyeceğim

bu arada unutmadan söyleyeyim.
diyelim 2015 haziranda mezun oldun, 2017 de yüksek lisansa başladın. buradaki arkadaşların dediği gibi bitirmeden ayrılırsan direk askerliğe tabisin, öyle başka yerde başlayayım yapma şansın bile kalmaz. ben nisandan eylüle kadar kaçamadım ağustosta direk enselediler.

Bir yanda Japonların özene bezene yaptığı VTEC HONDA, diğer yanda Fransızların hantal arabası Scenic.

Sormadan al geç: HONDA

güzel kardeşim biri fransız biri japon hiç karşılarştırma bile.

tabi ki honda. yaşına göre kilometresi düşük. zaten yaş-fiyat-km olayından hangisinin daha değerli olduğunu piyasa göstermiş...

honda sırf yağlı sistem otomatiği ile sorunsuzluk abidesi olarak bu ortamı skertir.

honda alır hoca. temizse kaçırma.

cevaplar için teşekkürler. her yerde hondayı övüyorlar ama bildiğin 10 yıllık alet. biraz tedirgin ediyor haliyle.

babam hala 1998 model 1.4 honda civic kullanıyor. bugüne kadar yolda kalmadık. otomatik camlar, otomatik aynalar ve dönemine göre klima filan.. hondanın ölüsü yeter. yaşına takılma sakın.

ben düne kadar 94 model civic hb/otomatik kullanıyordum. bir kere yolda kaldım o da benzin bittiğinden. şimdi 2006 pejo 307 kullanıyorum. daha bismillah 500 tl sıkışmış ateşlemeye.

birkac kurgu denedim ama yaktim devreleri.

kaynımgiller?

Emin olan var mi kankalar :(

kaynanasının kardeşisin pampa

hatunla telefonda konuşurken bi yandan kağıda yazıp falan hesapladım, kıymetimi bil..

yesilimtrak +1

sen kaynananin kardesi oluyorsun.
sen aunt-in-law oluyorsun, zorlarsan ingilizcesi bu. hic kullanildigini duymamistim daha once ama soyliyim.
turkcesi varsa bilmiyorum.

Esimin kaynanasi=annem
Senin kaynananin annesi= esinin anneannesi
Yani senin esinin anneannesi benim annem. O zaman. Ben senin esinin teyzesiyim.

cinsiyetlere gore degisir, sen kadinsan o kisinin kaynanasi olabilirsin, -soru eksik (annenin tek cocugu sen olmayabilirsin)- eger tek cocuk sen degilsen karsindaki kisinin kaynanasinin kardesi de olabilirsin.

erkeksen o kisinin kaynanasinin erkek kardesisindir.

Annen'in torunu benim karım oluyor. Yani annen benim kayın-anneannem. Sen de o zaman karımın dayısı ya da amcası oluyorsun. Yani kayın-dayı kayın-amca. Ya da sen dişiysen, kayın-teyze kayın-hala.

çok zor değil lan "sen" denilen şahıs benim çocuğumun eşi oluyor.

Annem x Babam
......1
.....Ben x Eşim
.........1
......Çocuğum x Sen

yukarıdan test edebilirsiniz soruda hata yok. ben dişi oluyor.

Hepiniz sagolun varolun arkadaslar cok tesekkur ederim tatile gittigim yerde krizi cozdunuz

Iki cevabı var;

Ya kaynanasısın ya da kaynanasının kardeşi.

İki cevapta doğru.

İnsan hakları Birleşik devletlerin dış politikasının şekillenmesinde önemli bir rol oynasa da, bazı zamanlarda stratejik çıkarlarının insan hakları konusundaki kaygılarını bastırması sebebiyle Birleşik devletler bu hakları dış politikasında yürürlüğe koyma konusunda istikrar göstermemektedir.

Ingiltere nereden geldi?

us'yi uk ile karıştırmışım. yalnız cümlede de bi terslik var mantık olarak önce açılımı yazılır sonra tekrar halinde kısaltması kullanılır.

buharın yeraltında bulunduğu yerlerde, (bu güç) elektrikli makineleri tahrik etmek için yakalanabilir.

(bkz: buharli makina calisma prensibi)

yer altinda sIkismis buhar bulunursa(varsa) bu elektrikli aletleri calistirmada kullanilabilir diyor.

(bkz: dinamo)

vay arkadaş, ben de metroları falan düşünüp yer altında bulunan buhar elektrikli sürüş makinelerini bozabilir falan bir şeyler sallamaya çalışıyordum. teşekkürler.

zamana abone olmayan mı var ki devredesin..

sadece denemelerin olduğu günler niye almadın komple abone olacağına?

şakirtler diye eleştirip de nasıl ellerine düştün anlamadım. piyasada sayısız ygs denemesi var.

eğitim sistemini baştan yaratırdım.

egitimden once
polis, istihbarat ve yargidaki cemaatci yapilanmayi ayyuka cikartir hepsine gereken cezayi verirdim.

kardeşim, ne türkiye'de ne de başka bir ülkede(genelleme bu istisna elbet olur) hiçbir şeyi değiştiremezsin. bir şey değiştirmek istiyorsan ne eğitim, ne adalet sistemi, ne yaşanılan sistem hepsini değiştir gene bir bok olmaz, işler boka sarar. neden? insanlar değişmedikçe hayat ve yaşam standartları değişmeyecektir. sen insanları değiştirebilirsen o zaman hepsi birbir ardına düzelecektir zaten.

he.. iyimser olup insanların da sistemle değiştiğini düşün dersen. ilk olarak halkı bilinçlendirme olayına girişirdim. daha sonrasında bütün kurumlarda kadrolaşmayı dağıtma ve buna engel olma. hakedenin hak ettiği yerde olması yani. bu hak ettiği yerde olma maddi bakımdan değil tabii, bilgi vs bakımından.

en büyük eksiklik sen benden değilsin düşüncesinin ölmemesi ve hayat müşterek birşeydir erkek kadın eşittir hali. bu olamıyor ve ben çok üzülüyorum..
ve hayatta emekçiler eşit olmalıydı:
Solda güneş yükselierken
Hani
o muavin de uyuklarken sana su verirken, aslında herkes çok eşitti sen fethiyeye giderken
Herkes için eşit irşey var sadedce:
GÜNEŞ SOLDAN YÜKSELİYORDU
sağcısına solcusuna merkezinden diğerine farketmez..gerçek o
güneye giderken güneş soldan yükselir....

(bkz: cinsel açlığın afrikası olarak türkiye)

zihniyet değişmedikçe hiçbir şey değişmez, yaşam tarzları ve hayat standartları +1
x birini "tanrılaştırmak" gibi bir zihniyete sahibiz.
istatistiklere çok önem veriyoruz, işimize zerre yaramayan ve yaramayacak herhangi bir yatırıma "oleeey süüpeer" tepkisi veriyoruz.
kolay kanıp kolay oy veriyoruz.
bu kadar hakim bey.

Yaklaşımlar değişmeli, niyet ya da. En önemlisi şeffaflık lazım, her alanda. Kendisi ile yüzleşmeli Türkiye,paradigmasını değiştirmeli.

adalet,eğitim,sağlık.herşey çok kötü.insanlar suç işliyorlar ve çok komik cezalar alıyorlar.eğitim tamamen ezbere dayalı,hiçbirşey öğrenmeden mezun oluyorsun.hastalandığın zaman doktora ulaşman çok zor.annem rahatsız ve bir haftadan beri hergün sabahtan akşama kadar hastanedeyim,doktorlar ilgisiz,personel ilgisiz.gerçekten çok kötü.

eğitim +1

ama sistemi baştan yaratmadan önce öğretmenleri baştan yaratırdım.

diyanet işlerini kaldırır, cemevlerine ibadethane statüsü verir, yerel yönetimleri güçlendirir, üniversiteleri özerkleştirir, seçim barajını düşürüp yüzde 50 kadın kotası getirir ve eşcinsel evliliklerini yasallaştırırdım (aklıma ilk gelenler).

* Eğitim sistemini sıfırdan yapılandırırdım.

* Din kültürü dersini kaldırırım. Sadece dersle Müslüman, Hristiyan her ne olacaksa olmayıversin zaten. Din, nesilden nesile akan sözlü bir kültür aslında. Öğrenmek isteyen ailesinden, çevresinden, ibadethanesinden, envai çeşit kitaptan öğrenebilir.

* Anayasayı çoğulcu yapardım.

* Tvlerde belli bir oranda eğitici belgesel, ders, hayati bilgiler veren vb programlar yayınlatırdım.

* Jeopolitik konumumuzu sonuna kadar kullanırdım. Gümrük vergileri, boğazdan geçişler vs.

* İhracatı arttırmak için ne gerekiyorsa yapardım.

* Çalışma saatlerini düzenlerdim. Her meslek için ayrı ayrı.

* El becerisi veya yetenek gerektiren mesleklerde, okullarda sınav uygulamazdım. 3 matematik sorusu çözemedi diye usta bir piyanist adayını harcamazdım mesela.

* Sadece üst yönetimin denetimiyle yetinmezdim. Halka sadece şikayet etme hakkı değil denetleme hakkı da verirdim. (Belli bir yaş üstü, gönüllü, yüksek eğitimli kişilere).

* Sadece çocukların girebileceği sohbet odaları kurardım. Ailesine anlatamadığı şeyleri anlatabileceği pedagogların olduğu, resim odaları, müzik odaları olan, etüt merkezi gibi ama ücretsiz. Her okulda olurdu bundan.

Not: Oyunuzu bana verin.

rentts +1 ben de onu yazacaktım. polis asker istihbarat v.b ne kadar cemaatçi varsa tasfiye ederdim.

büyük ihtimal yan kesici, ceplerini, paralarını kartlarını kontrol et.

yok tipi normal bir adamdı turist gibiydi hatta öyle bir sorun olmadı zaten ama baya bir şoka uğradım anlamlandıramadım olayı

şaka programı falan olmasın

bana da oldu benzer bir şey, tipi düzgün bir adam geldi yanıma, bir şey sordu, anlamadım ben, geldi kemerimden çekti kendine doğru, çektim kurtardım kendimi, o sırada ceketimden paramı almış. kontrol ettim cebim boştu. sonra adam devam etti. polisi aradım uzaktan adamı takip ettim ve yakalattım.

senin olayın başka olabilir tabi.

taksim meydanda benim başıma da geldi benzer bi olay. kendi halimde yürürken adamın teki geldi göbeğime elleyip gitti. öyle dokunmak değil bildiğin karpuz tutar gibi. çalınan bir şey olmadı. ya adam deliydi yada az ye demeye çalıştı bilemedim.

valla şaka olabilir diye düşündük ama değildi sanırım şaka olsa insan sonradan haber verirdi heralde =) hırsız olcagını sanmıyorum sana da geçmiş olsun dostum . muhtemelen deliydi

bu avrupada bir dolandiricilik yöntemidir. deli, marjinal, salak, aptal zannettirir kendini adam, ama yoklar, ceker, elini sikar, bi ani hareket yapar ilgini bir yöne cekerken calar ne calabilirse.

üstüne basina bak, ceplerinde eksik olabilir, yoksa iyi denk getirememistir.

valla bana faraday kafesi dediler

www.abc15.com
www.wikihow.com
skeptics.stackexchange.com

sadece bir google araması: gsm microwave test.

Turkcell hat koyduysan ona fırınlar bile birşey yapamıyor, çekiyor

@ben smyrna, ne kızıyosun yahu zaten bu testten netten alınma sonuçta, ben konuyla ilgili bilgisi olan var mı diye soruyorum, arama yapabilen var mı diye değil.
@wereweremem, evet Turkcell, ondan diyosun

ben de denedim wifi ve 3g kapanıyor ama normal şekilde çekmeye devam ediyor. nerdeyse bir yıldır kullanıyoruz henüz kimse buharlaşmadı.

içine radyo koy, çekmiyorsa tamamdır diye duymuştum ben.

ateizm diye bir inanaç yok ki.
evrim var istersen.

ateistler her soruya cevap verebilme iddiasında değiller.

ben eşeğin sikinde varoldum. önce kelebektim, sonra bir çiçeğe kondum. gerisini hatırlamıyorum.

Gözümü bi açtım, varım.

evrim?

ateist değilim ama ilk canlı inorganiklerden organik maddelerin(protein) oluşması bunların topluluklar oluşturması sonra fotosentetik canlıların oluşması ve bu şekilde evrilerek ilerde gelişmiş canlıları oluşturması biyolojiden aklımda kaldığı kadarıyla. yani birden yeryüzüne çıkma diye bi durum yok

ateizm bir inanç sistemi veya dinler gibi dogmatik bir şey değil. dolayısıyla yaratılışın karşılığı olacak bir hikaye anlatmaz ateizm.

olayı ateizme getirmeden önce lise ders kitaplarında yazan bir bilgiyi hatırlayın.
www.biyodoc.com

256 çıkıyor cevap ne diyor?

ben de 256 buldum.
fonksiyonu L'ye bölüp ortalama ürüne eşitledim.
K, L oranını 1/4 çıktı ordan 64/256.

cevap 180 görünüyor. sanırım cevap anahtarında bir problem var.

bünyen alerjik mi?

değil

evet reflü var bende ama reflü bu derece zarar vermiş olabilir mi, sonuçta sık sık olmuyor reflüm benim arada bir oluyor ve ilk defa böyle oldu ve bir aydır sürüyor, ateş de yapıyor, reflünün tahrişi ateş yapar mı?

benim de öyle bir durum oldu bu kış. bir aydan fazla boğazım ağrıdı. hastaneye ilk gittiğim de ağrı kesici antibiyotik vs. bilindik şeyleri verip yolladılar. hiçbir işe yaramadı. tekrar gittim bu sefer de önemli bir şey yok alerjidir deyip alerji ilacı verip yolladılar. tabi kullanmadım bir daha ilaç falan. zencefil bal nane limon vb. ıvır zıvırlardan kullandım. havalar ısınmaya başlayınca kendiliğinden geçti.

az da olsa yansır bence. mutfağınız küçükse muftağı da kapatabilirsiniz, yemek yaparken falan ısınıyor bir şekilde.

Madem öyle o peteği de diğer odaya taşıyın o nasıl mantıkmış :)

Nasıl taşıyalım yani? Taşınmaz peteklerden bunlar ama :)

fazla oynama yapmaz.

Şöyle söyleyim aralık ayının yarısında 3 odanın 2'sinin peteklerini sürekli kapalı tutmaya çalıştım ve devamlı minimumda çalıştırdık kombiyi buna rağmen 120 lira geldi fatura.

taşıyın derken gerçekten alın götürün demedim yahu :) tabii ki fark eder, fark etmeyecek olur mu hiç? 1 ayda en az %10 luk oynama yapar

Hiç tesisatçı yok mu aranızda gardaşlar? Kimse emin değil mi? Beni çok yıpratan bir konu bu ciddiyim :)

mantıken düşündüğünde o peteği kapatırsan daha az yakar kombi, zira ısıtılması gereken su miktarı azalır YA DA su miktarı eğer sabitse, o petekten geçmez, böylece o peteği ısıtmak zorunda kalmaz, o sıcaklığı diğer peteklere aktarır. yani bence sen haklısın gibi.

evde diger odalar soguk oldugundan, calisan petekler havayi isitmaya calisacaklardir. ısı kaybi denilen bir durum söz konusu.
tüm petekler acilmali ve kombinin ayari sabit kalmali, ac kapa yaparsaniz bu da maliyeti arttirir.
+haksizsin.

bak, kombiniin daha az yakmasını filan istiyorsanız evde olmadığınız zamanlarda kapatıp çıkmayacaksınız. evi sıcak bırakacaksınız. en azından minimum seviyede çalışır vaziyette kalması lazım kombinin. hem petekleri, hem odaları ılık tutabilmesi için. kapatıp açtığınızda evin ısınması için daha çok yüklenir kombi gaza. bu sefer fatura girer bi tarafınıza.. işte bu yüzden petek kapatmayla filan uğraşmayın. o odaya girip çıkacaksanız soğuk odanın havası ile evin diğer kısmının sıcak havası karıştığında ortamın sıcaklığı düşecek. kombiniz yine gaza yüklenecek. dengeyi bozmayın derim.

teorik olarak fark eder ama pratikte kapatmaya değecek kadar büyük olur mu bilemem. şimdi kombinin görevi nedir? içindeki suyun sıcaklığını kaç dereceye ayarladıysanız o sıcaklıkta tutmak. belirlenen sıcaklığı geçtiğinde gaz akışı tamamen kesilmese de mum gibi ateş çıkaracak seviyeye iniyor. yani daha az gaz harcaması için borudaki suyun mümkün olduğu kadar sıcak kalması gerekiyor. e peki borulardaki su neden soğur? soğuk bir ortamda dolaştığı ve ısısını ortama verdiği için. siz şimdi bir odadaki peteği kapatırsanız suyun o soğuk ortama girip ısı kaybetmesini engellemiş olursunuz böylelikle boruda dolaşan su daha yavaş soğur ve daha az gaz ihtiyacı doğar.

Çok çelişkili açıklamalar gelmiş tam karar veremedim ama bildiğimi yapmaya devam edicem sanırım:) Sağolun gardaşlar..

afakanlar basıyor evet.

degildir. biraz gürültülüdür sadece. ayrica cok faydali bir eserdir.

kapalı alan korkun yoksa bişicik olmaz girer çıkarsın hemen. Ama benimki yüksek sese karşı duyarlıysan bi de klostrofobiksen... anlatmiyim yani.

benim için en zor kısmı beyin mr ı çektirirken kafamı hareketsiz tutmaya çalışmak olmuştu. hareketsiz dur demeseler sorun olmayacaktı ama psikoloji işte. kıpraşma deyince sanki sürekli kafam sağa sola yatıyormuş gibi hissetmiştim.

ha bundan da zoru var mı derseniz evet. 7 yıldır burnumda duran hızmamı çıkarmam gerekmişti. biraz canım acıdı doğrusu. onun dışında mr çekimi boyunca ertesi gün yapmam gereken işleri kafamda planladığım için pek bir şey hatırlamıyorum.

bence çok güzel bir şey.bir tüpün içine giriyosun ve yalnızlığın tadına varıyorsun.sesler geliyo ama takma kafana.o sesleri melodi gibi duymaya çalış.

bir de ya benim kulaklarda sorun var, ya da ses o kadar yüksek değildi. hatta bir süre sonra makinenin hangi tarafından geldiğini anlamaya çalışarak kendime eğlence de çıkarmıştım.

başka bir şeye odaklan ve ilk anlardaki kaçma/ panik hissine takılma. sürekli dua et ya da sürekli şarkı söyle (içinden) başka şeyler düşün sorun olmayacaktır.

dozer sesinde huzuru bulan koca koca adamlar, kuaförde fön makinelerinin uğultusunda uyuklayabilen kadınlar iş mr çektirmeye gelince çok gürültülü, çok korkunç bla bla diye başlıyorlar. hiç mi gürültülü yerde bulunmanız gerekmedi? evet, makine azıcık gürültülü çalışıyor. ama ameliyata girmiyorsunuz, tek yapmanız gereken birkaç dakika boyunca uzanmak.

rahat olun. uzatın ayaklarınızı. sesi boşverin, başka şeyler düşünün. şarkı söyleyin, hesap yapın, uzay mekiğinde olduğunuzu hayal edin... ikinci dakikada sıkıntı hepsini bastıracak zaten, bitse de gitsek diyeceksiniz.

hepiniz koca koca adamlarsınız arkadaş sesten mi korkuyorsunuz. dümdüz uzanıyorsun işte ne temas eden bir şey var ne karanlık var ne de rahatsızlık verecek hareketli parçalar. sadece çizgifilmden çıkmışa benzer sesler var. www.youtube.com

evet girdim çıktım, hiç korkutucu değilmiş zaten 4 dk sürdü toplamda :)

Özellikle ağız ve diş sağlığı merkezlerinde böyle bodoslama iş yapıyolar çok. Ben de kanal tedavisi yaptırırken ağzımı çalkaladığımda iltihap tükürmüştüm biraz. Yaşıyorum şu an.

kullan ilaçları olmaz bişey.. Ama dişi kurtarmak adına keşke başka bir doktora da danışsaydınız. Özellikle 7 numaralı veya köpek dişlerinden biriyse bu diş..

Benim başıma da benzer bir şey geldi. Önce antibiyotikle iltihabı bastırmaya çalıştılar. Olmayınca da o bölgeyi keserek boşalttılar ama dişi çekmediler. Sonuç olarak hala yaşıyorum.

pratik anlamda mikro daha iyidir, onu al..

mikro çok sıkıcı ve günlük hayatta pek duyulmayan ayrıntılar içeriyor. makroyu al. ekonominin genel işleyişi, enflasyon, işsizlik, faizler, bankalar, krizler, kişi başı gelir vb. günlük hayatta daha sık karşılaştığımız konuları içerir.