zemberek kuşu günlüğü. ingilizce'den okuyorum. fazla olmadı başlayalı. ilgimi çekti devam edeceğim. üslubu yormuyor. akıyor.

charles dickens - iki şehrin hikayesi (çok beğendim)
tolstoy - savaş ve barış (çok beğendim)
evet klasiklere sardım bu ara :)

anna karenina-tolstoy
şu an okuyorum. güzel bi kitap

sartre-bulantı

a farewell to arms - ernest hemingway.

güzel kitap. dünya savaşı sırasında italyada geçiyor.

john fante-toza sor
kafa dağıtmak için güzel.

Rıza Kıraç Namahrem kitabını okuyorum. 44. sayfadayım henüz. Çok akıcı ancak yavan bir anlatımı var.

son bir ay-on beş gün için:
gündüz vassaf - cehenneme övgü (harika. günlük yaşantılarda bir çırpıda geçilen şeylere durup bakıldığında, aslında ardında yatan derin sebepleri görebiliyorsun. gündüz vassaf'la da tanıştım, çok mütevazi, harikulade bir insan.)
ayşe gül altınay - vatan millet kadınlar (bir süredir milliyetçilik ve toplumsal cinsiyet üzerine okumalar yapıyordum, bu kitap ikisinin ortası oldu. güzel bir kitap.)

Knut Hamsun - Açlık (Kitabın mükemmelliği bir yana, açken okuyunca etkisi kalıcı oluyor.)

goethe- genç werther'in acıları yeni bitti. sonu hariç güzeldi.

gogol - ölü canlar.

bellamy&child: competition law

deleuze - kıvrım sardı ama ağır bir kitap biraz
patrick rothfuss - kral katili güncesi çok kral seri, acaip akıyo. 3.sü gelse de okusak

Thich Naht Hanh - Buda' nın Öğretisi . on numara beş yıldız. çok şey öğrendim. mesela artık öyle çok kolay sinirlenmiyorum. sakinleştim lan bildiin.

Aktif Çamur Sürecinin İşletilmesi- Prof.Hikmet Toprak

Füruzan-Sevda Dolu Bir Yaz.
Füruzan'ı çok severim aslında ama bu kitabı beğenmedim. Zaten nispeten yeni dönemde yayımlanmış (1999) bir kitap, formdan mı düşmüş demeli bilmiyorum. Eski öyküleri daha güzeldi.

ben de bu soruyu ara ara soruyorum, hemen hemen aynı cümlelerle. bi başkasından görünce kardeşim askerden gelmiş de sarılmışız gibi hissettim.

türk işaret dili kılavuzu.. işaret dilini öğrenmek isterseniz güzel bi anlatımı var ama kitabın eksiklerinden biri yöresel farklılıklara hiç değinmemiş oluşu.

insanın anlam arayışı - e.victor frankl

Zülfü livaneli - serenad (müthiş bir kitaptı)
Zülfü livaneli - son ada (sanırım serenad'dan hemen sonra başladığım için pek sevemedim ama iyiydi.)

j. baudrillard - tüketim toplumu üzerine

h.p. lovecraft - tüm eserleri 3. cildi

en sevdiğim yazarlardan. her eserini bayılarak okuyorum..

Yedinci gün İhsan Oktay Anar.


Güzel.

bence en güzel öneriyi oranın kendisinden alırsınız. arayın en kısa gidiş yolunu onlara sorun. belki (filanca yerden) önüne kadar giden ulaşım araçları vardır?

gebze-harem dolmuşlarını tavsiye etmem. sinir stres katsayısını artıracak derecede yavaşlıkla ve her yerde bekleyerek aheste aheste istanbul turu yaptırır.. iki günde falan gebze'ye varırsınız..

servisleri var mı onu sorun. eğer yok ise dediğiniz gibi yaparsınız ama gebze merkezden bir araç daha gerekecek.

metro hattı üzerinde bir yerde oturabilirsin. şişli-kurtuluş-harbiye civarı. ya da levent olabilir. daha merkezi yerler buraları.

sanayi mahallesi. kiraları ucuzdur. 1200 e itünün yanındada ev bulurusn. yol parasıda ödemezsin.

araban yoksa ve araba kullanma gibi bir derdin yoksa işyerinin altından metro geçiyor. metro hattında bir ev tutsan sana yeterli. taksim'e kadar yolu var yani. açıkçası ben işe yakın evi tercih ederim eğleneceğim zaman da metroya atlar taksime giderim. o yüzden merkeze uzak diye yorum yapan senin serbestliğini çok kıskanmış ve yol çeken birisi gibi görünüyor derim.

(bkz: harbiye)
(bkz: osmanbey)
(bkz: fulya) - kalp hastanesine kadar olan kısmı çekilir kalanı için aynısını söyleyemem.

4. levent, çeliktepe. safir'in arka tarafı.
her açıdan çok rahat.. safir'den metroya binersin, itü iki durak.

ben de real player kullanıyorum ve şu anda bile indiriyorum i.e.'den, çalışıyor yani.

fakat google chrome'da olmuyordu. bir ayarlardan aktif etmek gerekiyormuş, etmiştim. (bu kez de herhangi bir video'ya tıklayınca direk indiriyordu. genelde i.e. kullandığım için bu sorunla ilgilenmedim.)

kastettiğin youtube videoları mı? video olarak indirmek için keepvid.com, mp3 olarak indirmek için offliberty.com -ki bunu tek geçerim.

kahve.

çay. kahve türk kahvesi olmadıkça içenleri özenti buluyorum açıkçası. istersen en tiryakisinden ol, ben öyle buluyorum.

alaturka olunca bir şeyler eksik mi oluyor?

çay
alaturka değil

kahveyi günde 1 bardaktan çok tavsiye etmiyor diyetisyenim, o yüzden çay.

İkisini de seviyorum ama birini seçmek zorunda kalsam çayı seçerim. Kötü gün dostu gibi; köyde, şehirde, okulda, ofiste, savaşta, barışta, hastalıkta, sağlıkta vs. her zaman, her yerde seninle olabilir :) kahve biraz daha işveli nazlı geliyor bana.

tabii ki çay.

yeşil çay :)

kahvaltıda çay. kahvaltıdan sonraki ilk sigarada kahve.

Cay. Hatta caykur'un organik cayi hemsin.

arkadaşlarla çay, yalnızken kahve.

çay.

aksam evde otururken çay, gün arasında kahve

sabah çay, akşam kahve.

kahve ne lan?

Çay önceliklidir kahvede türk kahvesi olacak diğerleri güzel olmuyor.Bu arada çayı semaverden için şebeke suyu kullanılmamış olacak :D Kahveyi de közde tavsiye ederim.

çay

armani diamonds
hugo boss
pahalı ama zegna ve prada da baya iyi

givenchy ultramarine.

bir iki harf hatası olabilir.

givency - insense ultramarine +1

armani diamonds +1

bleu de chanel, hatta bir cok arkasima aldirmisligim da vardir. buyuleyici

abercrombie and fitch

benim çevremde code u beğenenler çok oldu. zaten çoğu kişi parfüm kullanmıyor :D

filler ve cimen favorim

www.youtube.com

Hic sevmem

beğeniyorum,çok seviyorum şarkılarını, ama mümkünse klip çekmesin diyorum.
(bkz. mabel matiz'in küpelerine klip çekmesi)

ben sevmiyorum bana düş sokağı sakinlerindeki mıymıy adamı hatırlatıyor çok.

yıllar öncesinden, "mabel matiz" olmadan, sözlükten tanırım... gayet tatlı, sevilesi bir kişidir..

sanırım neyi paylaşmaya çalıştığınıza göre değişiyor nasıl gözüktüğü ancak genelde paylaşmak istediğiniz iletinin altındaki saat/tarih belirten yere tıkladığınızda sizi oraya yönlendirecek link'e bağlanırsınız.

tabii iletiyi kim paylaştıysa o da gözükür.

tam olarak ne paylaşmak istiyorsunuz?

Paylaşım public değilse ve tıklayan sizin Facebook arkadaşınız değilse göremeyecektir.

bahsettiğim olay daha önce başıma geldi. birkaç dakikalık bir belgeseldi. insan yaşamayan bir adada ölen kuşların midelerinden çıkan plastik çöpleri gösteren bir belgesel idi. sözlüğe yapıştırdım, birisinden benim profilimi gördüğüne dair msj gelince çöpe attım. hala orada duruyor.

şimdi de toki yolsuzluklarıyla ilgili m.ali birand'ın bir haberinin linkini vermek istiyorum. üye olduğum bir gruptan gelmiş. onun public'e açık olmaması pek mümkün değil gibi..

Paylaşımların alt tarafında tarih-saat yazar, onun hemen sağındaki ikonun üzerine gelince de kimlerle paylaşıldığı. Eğer public ise bu tarih-saate basınca gelen link ile herkesin görebilmesi lazım. Google Chrome kullanıyorsanız incognito window açıp linki test edebilirsiniz.

o siteye gidip linki yapıştırıyorum, video açılıyor mu acaba?
(herkese açıkmış)

www.facebook.com!/photo.php?v=351981884916210

Buraya kopyalayınca olmamış ama verdiğiniz link açılacaktır.

aynı linki koyacağım, burada açılmayan sözlükte nasıl açılacak?:)

saatin üstüne tıkladım ve çıkan linki koyuyorum; sanırım bu kez olacak;)
www.facebook.com!/birlikten.kuvvet.dogar/posts/533256253385785

www.facebook.com

bunu kullanın, çalışacaktır.

Ekşi Duyuru'da URL'leri kısaltırken sorun olabiliyor, demcan'ın verdiği link işinizi görecektir.

@demcan,

işte ben de onu yapmayı öğrenmek istiyorum. nasıl yapabilirim?
benim son yaptığımda da açılıyor ama daha küçük falan.

bahsi geçen sayfaya gittim (ki sizin paylaştığınız bir link'e tıklayınca otomatikman o grup sayfası geldi önüme), sonra videonun başlığına tıkladım. benim paylaştığım link ile bu tıkladığım link aynı şey. sonra da kopyala/yapıştır.

töbe töbee:)

@demcan,

ben de aynı şeyi buraya yapmıştım ama olmamıştı. neyse, benim gibi bu işlerden hiç anlamayanlar için fiziki olarak görmek lazım sanırım. teşekkürler.

For the sake of a lover
Don't suffer like me my friend
By those tearful eyes, by those untrue words
Don't be fooled my friend

You maybe thought s/he will be back,
But you were fooled and suffered for nothing.
S/he left you and is gone now
Why have you thought of his/her name
Don't think about it my friend, don't mention it.

You think s/he will come back one day
You think s/he will ask you to forgive him/her
But don't expect like this my friend.
Tear and throw away his/her picture
Forget his/her name from now on,
Don't mention it my friend

----

şöyle bir şeyler uydurdum ama...
"anma" için de "don't mention" bir tuhaf durmuş tekrar okuyunca :)

"anma" için ben de aynısını kullanmıştım. konuşma dilinde nasıl bir yapı kullanılıyor onu bilmek lazım. bir de "yanma"da bayağı sıkışmıştım. onun da bir kalıbı vardır mutlaka.. teşekkürler.

"Cevabımı aldım" ya da "Cevap faydalı oldu" şeklinde düşünürse duyuru sahibi, ilgili cevaplara tik atar.

benim için; cevap yazmaya zahmet eden (hakaret, küfür,vs içermediği sürece) teşekkür anlamına gelir. her yazana mutlaka atarım.

metrobüsten zincirlikuyuda in,
metroya bin itü de in oradan sor gösterirler.

itü de in karşıya geç oralara çok yakın

metrobüs ile mecidiyeköy. oradan metro veya maslak'tan geçen otobüslerle de gidebilirsiniz. maslak itü durağında inip yolun karşısına geçince 100 m falan ilerde yol kenarında (sarıyer yönüne doğru).

***
ek:
metro ile gidişte "plaza çıkışı"ndan çıkılabilir.
otobüs ile gidişte, yine metroyu alt geçit olarak kullanıp aynı yerden çıkılabiliyor.

aslında her iki seçenekte de (gişelerin olduğu katta ama ilerdeki) asansör ile çıkıldığında tam karşısına denk geliniyor.

itü ayazağa durağında windowist çıkışından çık mutlaka yoksa yuarıda çok dolanırsın. sonra da aşağıya doğru yürümeye devam et, birilerine sor hatta bulursun.

hiçkimseyi tanımıyorum.

0

hiç kimse +1

ben bi abiyle burdan iletişime geçip yolculuk etmiştim

kimseyi tanımıyorum ama geçenlerde birine facebookumu verdim. sıkıntı olmadı ama hiç gerek yoktu bence.

0

8-9 falan

10-15 vardır herhalde.
çoğu da zaten yazar olarak daha önceden sözlükten tanıdıklarım.

@hevipeyra,
yalan söyleme la çarpılacaksın!

sadece 1 kişiyle tanıştım, ama artık görüşmüyoruz.
onun dışında 2 kişi de facebook'a ekli.

birebir görüstügüm 5-6 kisi var sanirim, 20-30 kisi filanda kim oldugumu bilir galiba.

1

ilk aklıma gelenlerle +10 diyorum

duyuru zirvelerinde 50 + kişiyle tanıştım ama zirve dışında 2 3 kişiyle görüşüyorum

@holy diver: ya ben nicklere bakmadım burda pek. pardon. :))

0

piknik zirvesi yapmıştık. orda 12 kişi vardı.

4 kişiyi tanıyorum.

0

$zero

10 kisi olmustur sanirim yuzyuze gorustugum.

neslihan'ı tanıyorum ama o beni tanımıyor ^_^
nikini yazmiycam tabisi de. :D

kimseyi. her şeyde olduğu gibi burada da geç kalmışlık hissini yaşıyorum.

1

Bir kişiyi tanıyorum.
O da eşim oluyor zaten..

2013 den bu gününe amma çok şey değişmiş şu anda buradan tanıdıklarımın sayısı 20 den fazladır.

1

10 yıldan fazladır ekşisözlükteyim ne duyurudan ne de sözlükten bir kişiyi görmüş değilim

neslihan +1

1: kız arkadaşım :)

bir tek neslihan'ı tanıyorum.

neslihana duyurudan bahseden benim, yatın kalkın bana dua edin.

sıfır ve böyle iyi

16 tane saydim.

0

none...

2-3 kişi var.

sözlükten çok var ama duyurudan kimse yok.

KİM BU NESLİHAN

2

0. neslihan'ı tanımak isterdim ama...

1 kişi o da sevgilim

1 ki$i var. tanırım iyi çocuktur.
neslihan da duyurunun sahibi galiba?

sanırım 0, piknik zirvesi olacak mı acaba tekrar :)

altıkırkbeş iyi.

toplu eserleri 1-2-3 ciltlerini tavsiye ederim.
dost yayınevinden.
hasan fehmi nemli çevirisiyle.

ben 3. ciltteyim şu anda. ve resmen çevirmene hayran kaldım. her yer dipnot dolu. ve fakat o küçücük damla sayılacak dipnotları yazmak için deryayı bilmek gerekiyor..

dost yayınevinden. bu arada geçenlerde birisi bir espri yapmıştı altıkırkbeş artık çevirileri google translate'ten yapıyor diye.

elimde 4 kitabı var, hepsi 2000 basımı. altıkırkbeş "artık" çevirileri nereden yapıyor bilmiyorum, ben gayet memnun kalmıştım okuduğum vakit.

şekerli ağda (ılık ağda)

Erkek kuaförüne gir sor valla. Aga ne iş de, buna ne diyonuz de.

kalıp sir ağda diye aratın bir de

eskiden evde yapılan ağdalar bunlar. bi de;

www.google.com.tr

soğuk ağda

yakın bir arkadaşımın mecidiyeköy'de diş kliniği var.
www.dentagra.com

fotografın ustunde etiketle diye cıkması lazım?

yoo çıkmıyor öyle bir şey..

buradan

img515.imageshack.us

normalda fotoğrafın üzerine gelince tag'lenmesi için - otomatik olarak -bir çerçeve belirlenir. bunun dışında keza fotoğrafın altında ''Tag photo'' seçeneği yer almaktadır. ordan da yapılabilir.

fotoğrafın üstüne gelince çerçeve çıkmıyor.

ama fotoğrafa tıklayıp açınca, altında "fotoğrafı etiketle" yazısını şimdi gördüm evet. teşekkür ederim..

oldum olası uzun saçlı birisi olarak;
öncelikle,

amerika'da yirmi yıl yaşamış ve kuaförlük yapmış bir tanıdığım bana her saçın farklı olduğunu ve her saça her ürünün iyi gelmeyeceğini, en ucuz, en kalitesiz şampuanların bile bazı saçlar için en iyi ürün olabileceğini, bunu da ancak deneyerek öğrenebileceğimizi, o yüzden ucuz ürünleri denemekten kaçınmamak gerektiğini söylemişti.

bu düşünceyle ucuz-pahalı bir çok şampuan denemiş birisi olarak en aklımda kalan etkinin toni&guy markası olduğunu (kızıl saçlar için olanını kullanmıştım) söylemek isterim.

ikinci sıraya da bc bonacure repair rescue serisini ekleyebilirim.

bugünlerde deneme amaçlı swarzchkopf (bakmadan yazdım yanlış olabilir) gliss boyalı saçlar için olanını kullanıyorum ve saçlarımın çok kuruduğunu hissediyorum.

sırada denemeyi düşündüğüm bir kaç seçenek daha var.

özet;
uygun şampuan bulmanın yolu tavsiyeden ziyade saçın kendisinde denemek..

şimdi aklıma geldi;

novocrin plasenta diye bir şampuan vardı, şu an hala var mı bilmiyorum. eczanelerden alınabilirdi. tedavi edici inanılmaz bir şampuandır.

ama (en azından o zamanlar öyleydi) çok pahalı olduğu için sürekli kullanılması paraya bakar. en azından bir süre kür olarak kullanılmasını şiddetle tavsiye ederim..

uzunçayır'a niçin gidesiniz ki? safir'in sağındaki duraklardan E-3 kalkıyor.
kalkış saatlerine buradan ulaşabilirsiniz. www.iett.gov.tr
ek olarak uçuşunuz 10'da ise bir saat önce mutlaka orada bulunmalısınız. olası trafiğe göre hareket etmenizi tavsiye ederim. iyi yolculuklar.

havaalanına giden otobüslerin hem e-5'ten dolaşarak hem de direk otobandan olmak üzere iki farklı rotalısı olduğunu duymuştum. onu da dikkate alırsanız hem trafikten hem zamandan kazanmış olursunuz.

muhit olarak leş. vesait bakımından akşam 10'dan sonra minibüsler kalmıyor, illa oturacaksan kanyona yakın bir yer bul derim, en azından oraya yürür metro falan yaparsın. tavsiyem mecidiyeköy şişliye doğru kay oradan. yollar, insanlar, evler her şey çok kötü.

çok ağır bir trafik olur bacadibi'nde, metro kullanılacaksa ne ala.

serseri insanlar da oluyor. gerçekten bela bir yerdir bu gültepe bölgesi.

kentsel dönüşüm de ufaktan devam ediyor.

safir'in arkası çeliktepe'yi tavsiye ederim.

saka

var ise gürpınar.

saka +1

(bkz: insan insana kavuşunca meşk kavuşamayınca aşk olur)
diye tanımlıyorum.

Gecici gorme duyma bozuklugu...gormeye ve duymaya basladigin da bitiyor:)

sen kendini o'na verdikçe o senden uzaklaşıyor.

son kullanma tarihi, üretim tarihinden itibaren takriben 4-5 yıl olan duygu/duygular bütünü. bukowski'nin dediği gibi; "love is like a morning fog that lasts a little, then burns off with the first daylight of reality."

hic karsilikli yasamadigim.
30e.


...otobus hatti gibiymis bu da.

insanın hayatta yapmayacağım dediği şeyleri yapması.

abi v40 geliyor gümbür gümbür.

3 grup ile volvo reklamı yapılıyo farklı yerlerde yola çıktı bu gruplar bunlardan birinde de cenkciğim ve erdemciğim bulunuyo öyle yani

volvo, 21-23 ve 23-26 ocak'ta iki grup halinde olmak üzere; türkiye'deki çalışanların büyük çoğunluğuna (hem satış hem satış sonrası olmak üzere)bodrum'da kempinski barbaros bay'de mükemmel bir v40 tanıtım eğitimi verdi.

ilk bölümde volvo car turkey'in satış sonrası direktörü (finlandiyalıydı sanırım) de olmak üzere tüm yetkili çalışanların, ankara opera ve balesi bölümünden birinin (murat öztürk idi sanırım) de dahil olmasıyla, çeşitli tv programları şeklinde idi.

kocaman stüdyo hazırlamışlar. sağda solda kocaman ledli ekranlardan görüntüler de veriliyordu. eğitime gelen bizler de seyirci olarak oturup izledik.


"murat öztürk ile sabah sabah" (direktör konuk oldu, volvo türkiye hakkında oknuşuldu)

"serdar ile kubilay'ın garajı" (v40'ı diğer benzer segment araçlarıyla kıyasladılar)

"kim milyoner olmak ister" (verilen eğitimden sorulardan oluşuyordu. resmen cevap verilen zımbırtılar da koyulmuştu ve bizler de sorulara cevap verdik. en çabuk cevap veren yarışmaya çıktı. volvo v40 eğitimiyle ilgili sorulan üç soruya doğru cevap veren kişi hediyeler kazandı. bu arada telefon jokerleri kullanıldı, stüdyo içinden volvo yetkilileri çeşitli karakterler şeklinde bağlandılar. çok eğlenceli ve keyifliydi)

"spor saati" (yine volvo'nun yetkilileri futbol federasyonu şeklinde çıkıp, bayileri de futbol takımları olarak ele alıp, ligin gidişatını vs vs konuştular, anlattılar. inanılmaz eğlenceliydi)

ikinci bölümde, bilinen sınıf eğitimi vardı.

üçüncü ve en merakla beklenen bölümde ise; volvo v40'ın sürüş deneyimi veeeee c segmentinde rakip firmaların (audi a3, mercedes a serisi, bmw 1 serisi) araçlarıyla test sürüşleri vardı. v40'da sunulan her yeni özelliğin sürüş testiyle denenmesi istendi.

ben acemi bir sürücü olarak testlerin hepsinde yolcu olarak bulundum. fakat çok kafaya takmıştım, v40'ı da 150 m kadar sürdüm yanımda çok iyi bir teknisyenimiz eşliğinde.

eğitimde; bu organizasyonlardan da bahsedilmişti. üç gruptan ve rotadan. sonrasındaki sokak partilerinden falan.

yani; soruda sorulan "#osensin" olayı, volvo'nun v40 tanıtım ve pazarlama organizasyonlarının bir parçası.


ben bunları daha detaylı olarak toparlayıp sözlüğe yazmayı düşünüyordum, şimdi hevesim geçti gibi oldu..

yalnız v40 manyak bir şey arkadaşlar.. gereken ilgiyi görmezse bunun tek sebebinin yetersiz tanıtım ve pazarlama olduğunu düşüneceğim..

Evliliği bir gereklilik olarak görüyor olmamızdan kaynaklanıyor.

Evlenmek zorunda hissediyor insan kendini belli bir yaştan sonra, oysa öyle bir şey yok.

Arka planda neler olduğunu bilemeyiz. Son raddede kişiliklerle alakalı.

Not: 'Buralarda' dışındaki '-de,-da' eklerini ayrı yazman gerekiyor.
www.dahianlamindakideayriyazilir.com

her gece sevisin. istisnasız mazeretsiz. o zaman uzun sürüyormus evlilikler

mutlu evliliğin sırrı iki mutlu insanın bir araya gelmesidir.

insanlar kendi mutsuzluklarının-çaresizliklerinin çözümünü evlilikte veya başka bir insanda aradıkları sürece çözüme ulaşamayacaklar.

iki mutsuz insan bir mutlu çift etmiyor malesef.

orpheus +1649798664

daha 2,5 yıl oldu ama kesinlikle kişinin mutluluğu ile doğru orantılı olduğuna inanıyorum. ne kadar çok kişisel problem varsa -kariyer, para vs- evlilikte o kadar kötü gidiyor.

bi de artık eski nesillerdeki gibi elindekiyle yetinme iç güdüsü yok malesef.

evli değilim, tecrübem yok, ancak insanlar kendilerini tanımadan, hayattan neler istediklerini, nelerin kendilerini mutlu ettiğini-edebileceğini bilmeden düşünmeden vs vs artı karşıdaki insanı tam olarak tanımadan, evlilik-ortak yaşam vs ile ilgili konularda karşılıklı mantıklı konuşmalar yapmadan, yani birbirlerinin beklentilerini de bilmeden evleniyorlar.

çoğunlukla konuşulmayan şeyleri herkes kendi kafasından kendi düşündüğüne uygunmuş gibi tamamlıyor.

sonra evleniliyor, aradan zaman geçiyor, olaylar gelişiyor. insanlar bakıyor ki hayattan bekledikleri bu değilmiş, evlilikten bekledikleri-anladıkları da bu değilmiş, karşıdaki insan çok başka şeyler bekliyormuş falan filan.

ve diğer arkadaşların söylediği gibi artık kimse ilişkiyi düzeltmeyi filan da dert etmiyor. ayrılayım gitsin, yenisini bulurum, bu dünyaya bir kere geliniyor, tatlı canıma yazık değil mi diyorlar.

sonuç bildiğiniz gibi.

ha belki de benim-senin-şunun-bunun evlenmemesi-evlenememesinin sebebi de bunlardır. herkes bir garip oldu bu devirde.

eskiden okulu bitirince başgöz edilirdin. eğer eşin çok kötü birisi değilse (şiddet-aldatma-alkol-kumar vs) gayet de mutlu mesut geçinir giderdin.

mea maxima culpa ve orpheus'a katılıyorum.

insan kendini ve karşısındakini tanımalı.
ama aslında bu da yetmiyor.
herhalde çağımızın getirdiği şeylerden biri de hayattan aşırı şeyler beklemek.
o da olsun, bu da olsun, her şeyi yapayım falan.
bu aslında mümkün olmayan bir şey.
çağın hızlanmasıyla, insanlar da hızlanabileceklerini düşünüyorlar.
halbuki insan hâlâ aynı insan.

yani teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, ne kadar para kazanılırsa kazanılsın sonuçta mutluluk mutluluktur, mutsuzluk da mutsuzluk.
insanlar hayattan çok fazla şey bekliyorlar.
daha fazla mutluluk, daha fazla para, daha fazla x, y, z.
sonra da beklentileri gerçekleşmediği için karşıdakine kızıyorlar.
ama aslında sorun karşıda değil, sorun beklentilerde.
çünkü beklentiler gerçekçi değil.

zaten bu beklentiler başta konuşulmuyor, o ayrı.
yani hem iletişim çağındayız, hem de insanlar iletişim kurmuyorlar.
çünkü ortamda o kadar çok insanla iletişim kuruluyor ki, 1-2 insanla bunun derinine inemiyorsun.

artık kimse kocamla/karımla kendi halimizde huzurlu bir hayat yaşayalım zihniyetine sahip değil.
insanlarda sürekli "bir şeyler kaçırıyorum" psikolojisi hakim.
bunun nedeni de hayatın hızlanmış olması belki.
ama işte gerçekçilikten uzak.
insan doğası buna uygun değil, hepimiz aptala dönüyoruz.
o yüzden insanlar da gerçeklikten uzaklaştılar.

artık bir takım şeyler için uğraşmaya, bir takım şeyler için çaba harcamaya inanmıyor insanlar.
eskiden amerika'ya giden sevgililer, askere giden nişanlılar, okumak için yurtdışına giden sözlüler beklenirdi.
şimdi onları bekleyecek, onlarla ilgilenecek zamanımız yok.
ama o zamanlarda da beklenen kişiler sözlerinde dururlardı.
artık bu karşılıklı bir şey.
güvensizlik ortamı hakim ve ulaşılabilirlik çok fazla.

bekleyemiyoruz, çünkü bizim ilgiye ihtiyacımız var, o olmasa 54037 tane daha adam "nasılsa" var.
ha, ama nereye yetişiyorsun diye sorsalar verecek cevap da yok.

ve zaten bir sürü adam da yok.
bu sadece illüzyon.
buna kapılıp risk alıyor insanlar.
nasılsa yenisi gelir diyorlar, ama bunu nerede sonlandıracağını bilemiyor, sonunda yalnız kalıyorlar.
halbuki düzgün birini bulduğunda onu kaybetmemek için biraz mücadele etmek lazım, çünkü aslında arkasından birileri falan gelmiyor.
sadece biz öyle sanıyoruz.

Eğer elinde maddi imkanın varsa kimseye katlanmak zorunda değilsin. İşte tek neden bu. Eskiden saygı-sevgi eksikliği belli bir yere kadar tolere ediliyordu, şimdi edilmiyor.

Zaten toplum yapısı da buna uyum sağlayacağı için 100-200 yıl sonra evlilik anormal gelmeye başlayacak, insanlar ilk dönemlerde mecbur olduğu için evleniyorlardı, evlilik bir gereklilik değildir.

@blatta hiberna, + onyüzmilyonbin
mükemmel açıklamış

esprilidir, manidardır.

www.facebook.com

abi tuzla merkez sessiz sakindir, tavsiye ederim o bölgede. kaynarca, güzelyalı vs buralardan kaç. aracın varsa pendik merkez de olabilir.

kaynarca2yı söyle anadolu yakasının şirinevleri gibi bir yer. tek araçla her yere gideebilirsin buradan ama gürültü sever misin bilmem.

gül gibi güzelyalı dururken (esenyalı'ya 1-2 durak uzaklıkta sanırım) başka yerleri düşünmeyin bile. duraktan geçen her otobüs e-5 esenyalı durağından geçer.

e devlet şifren varsa oradan bakabiliyorsun sanırım. numara şuna benzer bir şey mi ? 2012-1545

@feodal moruk,

evet öyle bir şey; 2012-1234-5

e-devletten bakabiliyorsun. herhangi bir ptt şubesine git e-devlet şifresi al kendine 3-5 lira bişi her şeyde kullanılıyor artık

e-devlet şifresi var bende almıştım önceden. ama yanımda değil evde.
neyse, akşam unutmazsam not edeyim..

teşekkürler.

O aradaki 2 aylık ilişkiyi öğrenmiştir, başta bişey yok dese bile zamanla senden tiksinir.

o kız birisiyle ilişki yaşamadıysa ve @lpgli tosbaga'nın dediği gibi o ilişkiyi öğrenmişse baya baya tiksinmiştir. ben bile uyuz oldum amk madem seviyosun ne diye gavatlık yapıyosun.

edit: ayrıca kızımız kaçan kovalanıra,önce yüz verip kaçmaya(kovalayacağını biliyor),kandırdım hatta ve hatta qandırdım xD olayına giriyor olabilir,dikkat et derim.

Kritik nokta bu -> "bazı nedenlerden dolayı biliyorum ki onunla hayatımı birleştirsem mutlu olamayacağım.Hatta birçok aşılmaz sorunumuz var.İleride doğacak başka sorunlar da var."

Madem bundan o kadar eminsin, kendi çıkarın için onunla olmamalısın. Ben yaptım, köpek gibi severken ayrıldım, 6 ay ayrılık acısı çektim. Sonra azaldı ve başkaları girince bitti. "8-9 ayda geçmedi, daha da geçmez" dersen bilemiyorum.

kesin ilişkini duydu

hayatım zehir olacak hayatımı zehir edecem diyip senelerce kendi kendini bitirip aileni mutsuz edeceğine 8 10 ay acı çekersin unutursun sonrası ne mutlu..ben ilişkiler konusunda mantıksal düşünülmesinin mutlulugu getirdigine inananlardanım.adama sormazlarmı 8 9 ay geçtide ne değişti kızım diye ?? ne oldu ? burnu sürtüldü senin gibi ona değer vereni bulamadı dayanamadı aradı,sende sürekli arayp konusunca eskiyi hatırladı,ya eskisi gibi olursa die tereddüt etti yada korktu şimdi kendini geri çekti..kızlar maalesef böyle olaya oyun gibi bakarlar ne sevdiklerinde adam gibi sahip çıkabilirler nede adam gibi gitme diyebilirler..sorun adamlıklarında o yüzden biz adamız ve erkeğiz,kadınların dogasında maalesef bunlar yok

Bence de ilişkini duymuştur. Ama ondan ziyade ben başlığı sökemedim. Error verdim resmen.

Zaten araya biri girdiğini ben söylemiştim ona ve gayet normal karşıladı.(İçten içe tiksinmiş de olabilir, kız milleti sonuçta...)

@GibsonRules
Kesinlikle o taraklarda bezi yoktur.Adımdan ne kadar eminsem, bundan da o kadar eminim.

ben sadece bir noktada fikrimi belirtmek istiyorum;

eğer aradan zaman geçip, kendi gururunu hiç sayıp seni tekrar aradığında, tekrar reddedildiyse, işte onun kırıklığını düzeltmesi onun için de zor, senin için de zor.. ama eğer çok istediğine eminsen (ki yazdıklarından bu pek çıkmıyor, olmayacağını düşünüyorsun) çok çabalaman gerek, çok uğraşman gerek. yani durup dururken o ikinci kırıklığın üzerine sana gelmesini bekleme.

@holy diver
İkinci aradığında reddedilme gibi bir durum yok.Ben de aynı hisleri paylaştığımı söyledim ama aramızda olur du olmaz dı bişey konuşmadık.Sadece karşılıklı komplimanlar falan...

@Evocati,

duyuruda "..unutamadığını söyledi.Birkaç gün saatlerce telefonda konuştuk.Sonra araya bir zaman daha girdi."

demişsin. ben de konuşmanın içeriğini bilmeden, araya zamanın girmesine bakarak, kabul etmediğin sonucunu çıkardım.

peki o zaman yeni soru;
madem seni aradı ve unutamadığını söyledi. sen de istiyorduysan, neden onun arama adımından sonra bir adım atmadın? yani sen de istediğini söyleyip tekrar başlamak olur, buluşup konuşup başlamak olur,vs vs..

yani araya zaman girmesine izin verince, onun da uzaklaşması normal değil mi? isteyen adam zaten araya o kadar zamanı sokmadan bir adım atardı zaten? o zaman aralığında senden olumlu adım gelmeyince, o da kendisinin hata yaptığına kendini inandırmış ve soğumuş olabilir.

tabi bunların hepsi birer tahmin. gerçekte ne olduğunu bilmemiz mümkün değil.

peki bunları toparlayıp onunla tekrar konuşmayı düşünmedin mi/denemedin mi?
başlamayı gerçekten istiyorsan, bunu ona açık ve net olarak ifade ettin mi? veya direk soru olarak sorup cevabını aldın mı?

Asıl sorun zaten benim ne istediğime karar verememem.Aslında bu yönden bakınca durum gayet net.Herkes kendi yoluna.Ama işte ne onunla ne de onsuz.Onunla bir gelecek düşünemiyorum ama onsuz da yapamıyor, sürekli vicdan azabı çekiyorum. Offffffffffffffff...

Önüne dizdiler de seçiyorsun herhalde?

ikisini de seçmem.

ikinci kızı seçene ödül falan mı veriyolar?

senin bulmak istediğin kendin gibi biri herhalde...

cevap:ilki

her şeyi mükemmel ama ayakları çirkin nasıl oluyo? her şeyi mükemmel işte nokta. iş kızsızlıktan artık felsefe yapma noktasına varmış.

"beauty lies in the eyes of the beholder"

yani ne diyor kısaca;
"güzellik; bakan gözdedir" diyor..

'ayaklarıyla ilgili bakış açını güzelleştirirsen, güzel gelir' demek istiyorum. gerçi, içindeki ona olan sevgi zaten onu bir bütün olarak gözünde güzelleştirmesi gerekirken, senin sevginde bir bit yeniği var gibi geldi...


hani çok çaba harcadığın halde düzelmeyen kötü davranışlar, huylar vs olsa anlayacağım sevginin azalmasını, bitmesini, erimesin.. ama değiştirilmesin insanların elinde olmayan özellikle uzuv gibi konularda tamamen karşıdaki kişinin bakış açısıyla ilgili olduğunu düşünüyorum..

benim hatunu otobüse bindirdim, memlekete gitti. otobüsten iner inmez ben ayrılmak istiyorum dedi. eski erkek arkadaşına gitmiş, o da siktiri çekmiş. biraz ortada dolandı, şimdi bulmuş yine birini.

biz de mutluyduk halbuki.

büyüklük sende kalsın.

herşeyin bi ilki var tabi.

sakın hakaret etme edersen oh der zaten adam değilmiş utanıp vicdan yapmasını sağla ok tamam peki falan yap inan bana hakaretten 10 kat iyi sonuç verir

istediğini de nasılsa ilerde ne salakmışım boşuna üzülmüşüm diyeceksin içinde kalmasın yardır gitsin.

ben hatuna şiirler yazarken o başka birisinin sidikli karyolasının yayları üzerinde zıplıyordu, mutluyduk. Büyüklük sende kalsın.

bence hiçbir şey deme. yeniden aynı şehirde bulunma ihtimaliniz var ise ondan dolayı arasını iyi tutmaya çalışıyor olabilir. siktir et hacı, sövsen ne olur, konuşmaya devam etsen ne olur. hiçbir suçun yok ve o kötü bir insan, hepsi bu. bak dalgana, cevap bile verme, yok say.

kız seni görmüş, beğenmemiş, döner dönmez de başkasının kucağına atlamış. siktiret uğraşma değmez, egosunu tatmin etmekten ileri gidemezsin. ama ilişkiyi kesersen ileride o sana dönebilir, bu seferde sen kıçına tekme atıp skoru 1-1e getirebilirsin. şimdilik sadece sabır.

valla beğendiğine eminim diyebilirim rahatlıkla. yok öyle intikamcı, maceracı bir kişiliğim yok ne yazık ki. skor filan tutmam pek.

sürtük deme de, böyle hakaret et ama daha ağır, ben seni böyle bilmezdim x, ama bundan sonra her gün başkasıylaymış deseler bile inanırım neden dersen iftiranın yakışanından korkacaksın falan de. bu arada ne demek istiyorsan de+10000 içindekiler seni yiyeceğine onu yesin.

İgnore her. Görmezden gelmek sanki hiç yaşamıyormuş gibi davranmak en güzeli. Hakaret etme. Sen ona hakaret ettiğin zaman aa harbiden lan ben böyle bi kızım mı diyecek...hayır...yine olan sana olacak...sen öküz olacaksın. Çünkü o kız ve o kafa öyle çalışıyor. Hiçbir şey deme. Unut. En güzel ve en büyük rahatlama yöntemi budur.

bak ağzına geleni söyle. yoksa içinde kalır. o içinde kalan şey her gün siker seni haberin olsun. yok şöyle olsaydı böyle olur muydu? bir sürü senaryo yazarsın kafanda.

ara içinden ne geliyosa söyle. hatta ne geliyosa. sonra siktiri çek. kapat telefonu ve numaralarını filan sil.

olum öyle bir kadına ihtiyacın yok. seni üzer o kadın. başka bir işe yaramaz.

şimdi sen yerden göğe kadar haklısın, sürtüklü falan konuşursan haksız duruma düşeceksin. delikanlılığını bozma, görmezden gel, o yakında sana bi şekilde bişeyler sorar/söyler, o zaman edebinle koyarsın lafı.

hep beraber ne kadar güzel saçmalıyorsunuz yahu.. bundan sonra yazacaklarım da ortaya, kişilere/kimseye değil..

cinsiyeti fark etmez, bir ilişkisi varken başka birinden hoşlanmaya başlamış.

hanginizin mantığı; kalbin birinden hoşlanma veya hoşlanmama isteğini kontrol ediyor yüce ve ulu büyükler, abiler ablalar? çıkacaktır aradan şimdi birkaç tane eminim.. ben de onlar "hı-hı. tabi paşam tabi ağam" diyeceğim...

kız başka birinden hoşlanmış.. belki ilk başta tam emin değildi, belki geçici diye düşündü?? sonra kalkıp söylemiş bunu açıkça. üstüne sürtüğü, bilmem hiç bir şeyi hak etmediği, bilmem nesi bilmem nesi kalmamış yani..

e, birlikteyken hoşlanmaya devam etseydi, hiç söylemeseydi, aldatsaydı.. daha güzel olacaktı değil mi? o zaman o güzel ağızlarınızdan hangi inciler dökülecekti acaba? o dökülenler de, konu mankeni kişileri değil o ağızların sahiplerini anlatıyor zaten..

sen de ağzına geleni söyle tabi.. içinde ne varsa dışına da o çıkar.. ama şunu unutma ki, söylediklerinle o kıza bir şey olmaz, sen "sürtük" dedin diye o kız sürtük olmuyor paşam, bu gerçeğin farkına varmak çok zor değil ama bir türlü varılamıyor nedense.. ama sen birlikte olduğun kız seni sevmemeye başlayınca hemen "sürtük" yaftası vuran beş para etmez biri olduğunu göstermiş olursun ancak.. davranışların/konuşmaların ne ise, kendine onları yakıştırıyorsun demektir. kişiliğin o demektir..

seni sevince dünyanın en iyisi, en kalitelisi, en güzeli, ama başkasını sevince yapıştırılmayan yafta yok... aferin size ileri ve gelişmiş görüşlü toplum bireyleri.. sonra niye kadın yok, bu kadınlar nerede, nereden bulurum, bilmem ne bilmem ne...

nasıl zihniyete sahip bir toplumda olduğunuzu görmek için lütfen şu görüntüye bir bütün olarak bakın...

şu rezil zihniyetleri gördükçe; "sussam gönül razı değil, konuşsam gözle sen ne inciler dökülecek ardından" diyorum...

buyursunlar, sıra sizde, dökün içinizdeki incileri..

e zaten bir aya yakındır varmış başka birisi. beni ipte tutmaya bakıyormuş, sıkıntı o. yoksa düzgün bir şekilde söyleseydi "sen orada, ben burada olmuyor. eskisi gibi hissetmiyorum sana karşı." diye, eyvallahımı çeker ve susardım. nitekim susuyorum şu an da. neyse ya.. uyuyup kalkınca ben de bana böyle davranabildiği için üzülmeme hiç değmeyeceğini anladım. iyi oldu böyle, iyi..

bak şimdi arkadaşım (ve okuyacak herkes);

durumun ister şurada anlattığından daha iyi olsun, ister binbir katı daha beteri olsun... karşındakinin yaptıkları onun kişilik hanesine yazılır, senin davranışların da senin hanene yazılır..

herkes kendi kişiliğine göre hareket eder.. yani "o da böyle yapmasaydı, o da şöyle olmasaydı" yalanlarının arkasına sığınmasın kimse... yaptığın, söylediğin her şey sensin.. gösterdiğin her davranış seni anlatıyor.. daha detaya bakarsak, yediğin yemek, giydiğin giysi, okuduğun kitap, yaptığın makyaj, seçtiğin saç rengi/modeli, vs vs her şeyin seni anlatıyor işte.. sözlere gerek kalmadan hem de.. sözlerle herkes kendisini istediği gibi yalan dolan anlatabilir, ama bu saydıklarımın hepsini birden yalan dolana ayarlaması mümkün değildir..

senin kız arkadaşının bir aydır başka birinin olması (bu arada "başka birinin olması" başka bir şeydir, "birinden hoşlanıyor olmak" başka bir şeydir) kaldı ki hangisi olursa olsun, kızın davranışları onuna kişilik hanesini gösterir, senin onlara vereceğin tepkiler de senin kişilik haneni gösterir..

diğer yandan, hoş veya etik veya ahlaki veya bilmem ne olmayan davranışları yapan insanlarla ilgili konuşurken, o davranışlarla ilgili konuşmak başka, o davranışlar üzerinden o kişilere hakaret etmek başka bir şey, bu "kocamaaannnn" farkı herkes neyiyle bakıyor da göremiyorum şaşırıyorum..

kız burayı görüp "sürtük" demen üzerine sana dava açabilir, bunu biliyor musun?

insanlara ne kadar kolay ve rahatça ve "basitmiş" gibi hakaret ediyor herkes. aklı sıra kendi düşüncesini söylediğini sanıyor. bir konuda düşünceyi söylemek" ile, "o konuda düşünen kişiye hakaret etme" arasındaki farkı görebilseler belki etmeyecekler.. valla dilimde tüy bitiyor bazı ve bu kadar "basit" şeyleri sürekli yazmaktan..

herkesin, cevaplarında bile başkalarına kolayca söylediği bir çok kelime, kanunalara göre hakarete giriyor ve karşıdakilere hukuki olarak hakkını arama hakkı veriyor.. yarın bir gün (ki ben kesinlikle öyle insanlardanım, yeri gelmişken söyleyeyim, kimse öyle burada bir şeyler sorduk diye, konuşuyoruz diye babasının malı zannedip de ağzına geleni sayamaz, hakaret edemez, terbiyesizlik edemez, anında hukuki hakkımı ararım) o konulara dikkat eden insanlara denk gelip de elinize mahkeme celbi geldiğinde, neticeniz tutuşup, bik bik ağlarsınız buralarda sonra..


yapmayın etmeyin yani.. hakaretli, çirkin kelimelerle konuşmayı bir şey sanıyorsunuz da hiç bir açıdan bir şey değil yani.. kelime dağarcığı yetersiz insanların kurtarıcısı oluyor yahu..

neyse, bayağı uzadı konu kusura bakmayın..
hadi selametle..

****
şunu da ekleyeyim;)

durum ne kadar kötü olursa olsun, bir insan ne yapmış olursa olsun;
kişinin o konuyu ele alış biçimi, yöntemi, yorum yapan kişinin kalitesine göre değişir.. kişiliğini ve kalitesini ortaya çıkarır daha doğrusu.. bu; haklıyı haksız, haksızı da haklı görme durumu değil..

misal kız arkadaşının yaptığı hoş mu olmuş? çok çirkin bir şey yapmış. demek ki kendine yakıştırmış yapmış. yakıştırmasaydı, baştan söylerdi..

diğer yorum olarak; senin ve cevaplardaki diğer sayılanları sayarak da yorum yapabilirdim. e ben de kendime yakışan şekilde yorum yapıyorum işte? benim haddime değil ki başkalarına yok "sürtük" yok, "orospu", yok şudur budur demek.. ki ben o kelimeleri hiç kullanmam bile.. çünkü tamamen başkaları için kullanılan sıfatlar.. ve ben kişilerden çok "durum/olay/davranış" ile ilgilendiğimden, hiç o tür sıfatlara gerek duymuyorum..

ayıp zaten ya, insanlar hakkında öyle konuşulur mu.. bir insan gerçekten fahişe bile olsa, yüzüne de söylenmez, hakkında da dedikodu yapılmaz.. bize böyle öğretmişlerdi büyüklerimiz.. ama şu ortamları gördükçe o büyükler bizim zamanımızdaki diğer nesillere niye öğretmemişler ona takılıyor kafam;))

ben nihayetinde isimsiz bir şahsım burada. nick'imin altına sığınıp sağa sola hakaret etme hakkım yok tabii ki. lakin isimsiz birinin, isimsiz eski sevgilisinden bahsediyoruz şu an. üslubumu beğenmediğini açık bir şekilde görüyorum da "dava edilirsin, ağlarsın buralarda." demen de bana rahatsız edici geldi mesela. daha önceden bundan tamamen bağımsız bir konu sebebiyle bir hakaret davasıyla uğraşmıştım ama hiç de tasvir ettiğin cinsten bir şey değildi açıkçası. göz önünde bulunduruyorum yazdıklarımın sonuçlarını. kaldı ki böyle bir durumda hakkı olması dahilinde dava edecek kişinin kim olacağı malum. bırak o karar versin. aramızda geçenleri, birbirimizle olan diyaloğumuzu filan hiç bilmeden fazla sert bir çıkış yaptığını düşünüyorum. belki aşırı dejenere bireyleriz,.. o bana yavşak diyor, ben ona sürtük diyorum. belki dün durum böyleydi ama bugün nişanlandık. ya da ne bileyim.. hiç böyle biri olmadı, başarılı bir yalancıyım veya şizofrenim.. burada insanlarla bu tarz şeyleri konuşmaktan büyük haz alıyorum. ne malum? dava edilecek olan ben, gözyaşlarına hakim olamayacak olan ben sonuçta.. boş ver.

edit: bunun dışında haklı olduğunu düşünüyorum ben de büyük ölçüde. hiçbir zaman pek terbiyeli biri olmadım ama yine de dün yazdıklarım kalitesiz gözüktü bugün bir daha okuyunca. anlık duygu dalgalanması, sinir, üzüntü, aşk, nefret, entrika, yalan rüzgarı ve katherine chancellor yüzünden böyle oldu diyelim.

@jack of hearts,

yanlış anlamışsın; her yazdığım konularla ilgili. sadece burada senin duyurun üzerinden yazıldığı için sanki sana yazılmış gibi düşünmüşsün.

sen de biliyorsun ki, o dediğim şeyleri burada 10 duyurudan 8 tanesinde görmek çok kolay.. yani çoğunlukta geçerli.. ben de kişilerle ilgili değil; zihniyet ve davranışlarla ilgili söyledim..

bahsettiğin seçenekler çok çok fazlasıyla geçerli evet.. ama işte bir noktada işler değiştiğinde, sen "ama biz böyleydik, ama şöyle derdik birbirimize" diye savunman hukuki ortamlarda geçerli olmuyor, yazılı kanunlar geçerli oluyor;)

bir yerde "ceza alacaksam ben alacağım, sana ne ki konuşuyorsun o kadar"a getirmişsin lafı.. ben kişisel olarak sana söylemedim ki onu, o tür davranan herkes için geçerli olan bir gerçeği (eminim herkes biliyordur) ben tekrar hatırlatmak istedim..

yoksa tabi ki sana, ona, buna, başkalarına verilen cezalardan bana bir şey olmayacak.. ama işte buna "sağduyu" mu dersin, veya ifade edecek başka isimler mi söylersin bilemem..

ama şurası kesin ki; yazdıklarımın hiç birisini ne kimseye kişisel olarak yazdım, ne de kötü niyetle yazdım...

kim kendinde görüyorsa ve almak istiyorsa alır.. sonuçta kimse kimseye bir şey öğretemez de, ileri götüremez de, kötü huylarından kurtaramaz da.. e ama bildiğimiz ya da düşündüğümüz güzel şeyleri "başkalarına da faydası olur belki" düşüncesiyle paylaşmak da bu kadar kötü karşılanmamalı diye düşünüyorum..

neyse daha fazla uzatmayalım da, tartışıyormuşuz gibi görünmesin.. sonuçta ben ne demek istediğimi anlaşılır şekilde ortaya koyduğumu düşünüyorum, bundan sonra devam etmek, gereksiz yere uzatmak olur..

son bir şey;
bu tür ifadelerimi, başka zaman başka duyurularda tekrar görebilirsin emin ol.. belki o zaman kişilerle değil, olay ve davranışlara yönelik fikir belirtmeye çalıştığımı daha net göstermiş olurum.


namaste,

kurfal otel.

www.agvabeyazev.com

indirim sitelerinde şu anda tatil için (ya da gecelik) her yerlerden otel fırsatları kaynıyor..

o şekilde aratınca mutlaka bulursunuz.

1. Piccolo Mondo.
2. Maşukiye.

fırsat sitelerine baktım fakat özellikle gidip kalanların düşüncelerini merak ettim.

piccolo mondo' yu tavsiye ederim. biz sevgilimle çok memnun kalmıştık. yemekleri gayet güzeldi, odaları çok temiz ve şirindi. ayrıca personeli de çok güler yüzlü.

metroyla itayazağa durağında inip ordan taksi en kolayıdır.

41E ve 41AT hatlı otobüsler ayazağa'ya gider.

biri kabataş yönünden birisi de topkapı'dan mecidiyeköy yoluyla gelir, maslak'tan ayazağa'ya dönerler..

Reklamı izlemediğimden dolayı, öyleymiş diyebilirim;

www.campaigntr.com

şimdi izledim reklamı. evet aslı tandoğan.

1.kalite açısından tangoist- taksimde. 80-120 tl civarındaydı.

2. uzun zaman için bir ara olduğundan aslında başlangıçtan alsanız daha iyi ama 2 kur gitmişsiniz, 3-4 aydır devam eden bir kura yerleştirirler sizi.

3. her bikaç ayda bir yeni başlangıç sınıfları açılıyor. arada girmek isterseniz dediğim gibi 3-4 ay önce başlamış olan bir gruba dahil olabilirsiniz. yine sizin gibi aradan girenler olacağından sıkıntı olmaz..

bir ay git 2 hafta gitme- diye bir şey yok. başladığınızda hiç ders kaçırmamanız önemli sınıftan geride kalmamak için. ama olur da bir süre sonra birkaç aylık ara vermeniz gerekirse de, sonradan tekrar devam edeceğiniz zaman eski grubunuzla değil, 1 gerideki grupla devam edersiniz..

tango dansetmiş kadar oldum valla şu 2 dk da :)

1- ben de bora erdem'den ders almıştım dokuz ay kadar. gerçekten muhteşem bir hocadır. kendisi aynı zamanda spor salonunda tai-bo hocamdı. galiba karateydi, ödüllü geçmişi vardır. hatta bayağı eskilerin yine tescilli erkek güzellerindendi (ya da mankeni miydi hatırlamıyorum).
boraerdem.com


diğer yandan tangoist eğitmenleri aydın-pelin çiftini de tanıyorum. pratiklerine de gitmiştim. onları da öneririm.
www.tangoist.com


2- öyle kafana göre istediğin yerden başlamak yerine, bir gün gidiyorsun hocalar dansını görüyor ve senin hangi seviyede olduğunu görüp ona göre başlaman gereken dersleri söylüyorlar. bu arada benim bildiğim kurlar değil de "başlangıç - orta - ileri" şeklinde seviyeler vardı.

3- her seviyenin dersleri zaten sürekli devam ediyor. yeni katılanlar yeni katılmış oluyor. öyle senin keyfine göre "herkes yeni başlasın" diye bir kural yok. ama bazen öyle denk geliyor, o da şansına artık.

sadece "başlangıç" seviyesinde çok büyük ihtimal, belirli tarihlerde başladığı için herkesin yeni başlıyor olması büyük ihtimal.

zaten sen gayretli olduktan sonra o arayı fazlasıyla kapatırsın merak etme. sonuçta hoca da durumu biliyor olduğundan, ona göre hele de gayretli görürse o arayı kapatman için hocanın da ekstra ilgisi olabiliyor.

verdiğim linklerde ders programlarını da görebilirsin.

bora erdem hocam bir de fb tango grubu açtı. ilgilenirsen;
www.facebook.com

bir de tango mail grupları var, ben iki tanesine üyeyim;
tangoitu
tangoturk

fazlasıyla

diziyi bilmem de dizinin öyle yavşak bi twitter tayfası var ki diziyi geçtim twitter'dan soğuttu.

bu sezon hiç olmamalıydı. eski bölümleri izleyerek avunuyorum :)

bence bu sezon toparlamaya başladı tekrardan. şirin ile sedefin olduğu bölümler çok düşmüştü ortalaması, şu an gayet iyi gidiyor gibi geliyor bana.

bence tüketmedi.gayet başarılı gidiyor.

dizi gayet güzel gidiyor. günümüz izleyicisi çok şımarık ve ciddi seviyede tüketim rahatsızlığı var. hemencecik de canları sıkılıyor, kendileri über gelişmiş/aşmış olan ağaların paşaların..

verirler.. gelirin duzenli bir kurumdan geliyorsa?? sigortan tam yatıyorsa..

Ev durumu, araba, ailenin toplam geliri falan da makulse verirler diye düşünüyorum.

yalnız o kadar uzun vadeye girdme derim.. faizi de fazla olur bayaa bi.
cok yuksek bi meblag degil o

@vazovski evet faizi baya yüksek ama kullanmam gerekecek... yani totalde nerdeyse 15 bin tl olarak geri ödeyeceğim.

her bankanın kredilerini araştır. faizler gerçekten bankadan bankaya çok değişiyor.böylece toplamda 15.000'den daha az ödemiş olursun.

içindekinin berraklığını görebilmek için camı tercih ederdim.

Camı tercih ederim, içini görmek, azalıp azalmadığını anlamak, vs.

kesinlikle cam, çünkü 'cam şişenin içindeki bir takım renkli sıvılar' görüntüsü güzel bir görüntü bence :)

cam olursa zeytin yağına ot yaprak bir şey atılır, görünür o, estetik olur.

sirke için de geçerli aynısı. bulanık olabiliyor bazen. berraklığını gösterir cam.

zeytinyağı için cam tercih edecekseniz kullanmadığınız zaman güneş almayan bir yere koymak iyi olur.

cam

Cam. Zeytinyağı olan camın içine, kurutulmuş kekikte koyarsan şık da oluyor.

cam

cam - içi görünmeyen gıda kaplarından acayip kıllanıyorum. içindekinin ne olduğunu görmem gerek.. (tuzluk, yağlık, sirkelik, baharatlık, vs), (kupalarda da öncelik cam olanlarda)

siz kimsiniz diyebilir kizcagaz.

yapmadan bilemezsin. karı milletinin sağı solu belli olmuyorki.

oralet basit bişey değil mi ya

siz kimsiniz derse ben de bunun için geldim ama asıl siz kimsiniz derim? :))

yuh be abicim ne yaptın sen? o kız sana göre değil, salla gitsin.

sosyetik hatuna oralet alırsan seninle taşşak geçmesi muhtemel.

arkadaşlar herhangi bir kıza yaparsam o ne der diye 2. sorum da var.

seni tanımasa bile nezaketen teşekkür edip oraleti içer bence. içmese de reddetmez yani alır masasına koyar. ama götü kalkık bi hatunsa ne yapacağı belli olmaz.

abi neden oralet onu anlayamadım, kahve çay v.s daha normal bişey gibi.

oralet ne ya.

hahahaha oralet

bu düşünce yapısına sahipsen hiç şansın yok hatuna oralet ısmarlayacakmış gece gece güldüm :)

www.youtube.com

çay veya kahve yerine oralet çogzel bir seçim bence;)

al git ve "birine oralet ısmarlamak istedim, kura çektim sana çıktı:)" diyerek masasına bırak. gülümseme eksik olmasın yüzünden.

o sırada ağır hareket et. onun tepkilerine bak. sonra yine gülerek uzaklaş kendi masana doğru yürü. o sırada kız seni davet edebilir, dönüp oturursun. veya masana gittikten sonra da bakıp gelebilir (veya masasına çağırabilir).

ya da ilk başta tersleyebilir, buna da hazırlıklı ol.. ama sen de yine pozitif bir tavırla, "pardon ya, alt tarafı bir oraletti. ne kadar yanlış bir şey yaptığımı şimdi çok iyi anlıyorum. kusura bakma rahatsız ettim" diyerek uzaklaş.. (bu cümle yerine daha güzellerini koyabilirsin. ama orta tutumu ifade etmeli. ne çok sert, ne de fazla yumuşak. sadece "biraz" umursamaz.)

Evet, izledim onu.

NHK i Youkoso

yakın zamanda izlemiştim.
çok ilginç gelmişti ve beğenmiştim.

izlemediysen;

full metal alchemist

iki versiyonu vardı. ikisini de izle.

**
ekleme: bariz melankolisi yok. bütün olarak hissettirmişti. zaman zaman insanın yüreğini sızlatıyor falan..

Kino no Tabi.

Şindi şöyle:

Eve no Jikan
Kino no Tabi
NHK ni Youkoso

şeklinde yapayım ben sırayla.

www.anime-planet.com

www.anime-planet.com

www.anime-planet.com

www.anime-planet.com

melankolik olmaları tartışılır ancak hepsi kaliteli seriler.

Durarara ve steins gate'i izlemiştim. Diğerlerini de gözden geçireyim.

kürk mantolu madonna'nın alternatifi olmaz.

fazla naz aşık usandırırmış -> rüzgar gibi geçti
seni sonsuza kadar beklerim -> kolera günlerinde aşk

korkma ben varım- murat menteş

teşekkür ediyorum öncelikle cevaplar için.
şuan kürk mantolu madonna yı aldım. murat menteş - korkma ben varım da düşündüğüm bir kitaptı. kitapevinde inceledim hatta biraz. Ama tercihimi kendi okumuş olduğum bir kitaptan kullanmak istedim.

kimi sevsem sensin. atilla ilhan

"saka"; "sucu" demek yanlış bilmiyorsam.
eskiden sular mahallelerde çeşmelerden akıyordu ya. işte 'saka'lar da evlere su taşıyorlarmış.

bir de "saki" var "içki veren/barmen" olarak biliyorum, aynı kökten geliyor herhalde.

şöyle bi şey demişler: (bkz: dodiş)

çingene müziğiymiş yani, evet.

sadece "maslak civarı dişçi" kısmını cevaplıyorum;

nazmi akbacı işhanı'nda (yeni adı ata çarşı oldu) bir dişçi olduğunu biliyorum. nedir nasıldır bilemem.

doğuş power center'ın karşısındaki işhanı.

eğer ki bir yer bulamayıp, yakın diye acıbadem hastanesi'ni düşünürseniz, aman diyeyim vazgeçin. bir doktorları dışında (ismini unuttum) kim varsa tedavi ettikleri diş birkaç ay sonra yeniden arıza çıkarıyor, hem de pahalılar, yazık.

ama mecidiyeköy olur derseniz,

yakın bir arkadaşımın diş kliniği var orada.

çevremden giden herkes memnun. duyuru'da da (duyuru'lara bağlı olarak) sık sık tavsiye ediyorum zaten..

www.dentagra.com

mecidiyekoy olur diyorsaniz denthouse var. (bkz: dent house ağız ve diş sağlığı polikliniği)

maslakta eski derimodun ust katinda vardi beauty dent mi ne oyle bir sey iste. pasabahcenin sagindaki binanin en ust kati.

KAVACIKTAN 121 A 121 B İLE GİDEBİLİRSİN, ÖNÜNDEN GEÇİYOR
KOZYATAĞINDAN DA LEVENT E GİDER( 500 T İLE MİSAL) ORDAN METROYA BİNERSİN

@limonlufiruze metroya bindikten sonra hangi durakta iniyoruz?

500t ikinci köprüden gider ve 4.levent'te durur.
4.levent'ten metroya binince ilk durak kanyon'un orası zaten. levent durağı.

Eczanelerde kil maskesi diye sorun.

reçete elimde de okuyamadım hali ile :)

eczacı bilir.

gül kokulu bi karışım yapıyorlar temizleyici süper bişe. eczacına yaptır. maske falan uğraşma hiç

@cecilia recetenin capsini versen de biz de faydalanalım olmaz mı:)

bana peel off maskeleri hatırlattı.

çok eskiden freeman'in vardı salatalık özlü böyle bir maskesi. jel gibiydi, yüzüne sürüyorsun. kuruyunca da elle böyle kabuk gibi soyarak çıkarıyordun.

soymalı maskeler illaki vardır bir markalarda.

burun için burun bandı var; ıslatıp koyuyorsun, kuruyunca da çıkarıyorsun. watsons, gratis gibi yerlerde görüyorum. büyük migros, tansaş gibi yerlerde de mevcuttur tabi.

öyle bir kişi çıkarsa ve bana da uğrarsa çok sevinirim.
bir tek ürün isteyeceğim; missha marka bb krem.

denenmişi denemenin bir anlamı yok ayrılmışsın bitmiş. bundan sonra önüne bak zamanla geçecek az sabırlı ol. sadece alışkanlık.

hepimiz yaşadık bu süreçleri, ayrılmanız mesafe gibi bişeyden kaynaklı değil anladığım kadarıyla, zamana bırak belli bi süre sonra unutur gidersin.

varlığına alıştığın bir seyden vazgeçmek zordur. bazıları vazgeçmenin kolay oldugunu soylerler. aslında vazgeçmek daha zordur bence. yani ilk pragrafta yazdıkların aslında kararını yazmıssın. bir süre mutlaka zor olacaktır ama ondan kalan boşluğu başka seylerle doldurmaya basladığında geçecektir.

kararım belli ama bu süreç içerisinde sevgilinin ısrarla vazgeçmemesi de inanılmaz bir baskı oluşturuyor. benim bu ikilemler esnasında bunlara tekrar kanıp kendimi aynı kısır döngüye sokmamam lazım.. -ki bu da gerçekten değişeceğini vaadeden ve beni çok sevdiğini söyleyen biri varken çok zorlaşıyor. peki buna tepkim nasıl olmalı?

3.5.senelik bir birliktelik yaşamışsın az çok tanıyorsundur artık. insanoğlu öyle hadi ben değiştim deyip değişemez. sizi bu noktaya getiren olaylar nedir bilmiyorum ama kararsız kalmak en kötüsüdür böyle durumlarda eğer gerçekten kafana koyduysan onunla olan tüm iletişimini kes açık ve net ol açık kapı veya umut verecek herhangi bir şey söyleme zamanla zaten biter. o da aramaz artık.

insanoğlu kesinlikle değişebilir!

"öğrenmek" gibi "değişmek" de insanoğlunun ancak "kendisi" isterse başarabileceği şeyler.

eğer karşındaki seni kaybetmemek için değil de, gerçekten kendisini hatalı görüp değişmeye karar verdiyse evet değişebilir.

tek şartı "kendisinin istemesi"dir..
dışardan birilerinin ya da olayların itelemesi değil...

burada değişme olmayacağını yazanların, şöyle biraz düşünürlerse kendileriyle ilgili değiştikleri en azından bir tane konu "mutlaka" hatırlayacaklarına eminim...

- her şey değişir..
- herkes değişir..
- bu değişim bazı konularda kendi kendine olur (zaman, tecrübeler, ruhsal durum,vs) (hiç kimse yıllar önce olduğu kişi değil? eksilen, eklenen bir sürü şeyler oluyor kişilikte..) ("büyüme" süreci, "değişme"nin en büyük kanıtıdır, hem fiziksel hem zihinsel..)
- bazı konularda da sadece ve sadece "kendisi" isterse olur..

Hickimse degismiyor; degismek istemekle gercek hayat o kadar farkli ki. Zamanini boyle seylerle harcama, kafani dagitacak biseyler bulmaya calis, arkadaslarinla bol bol zaman gecir. Kararini kesin olarak son kez bildirip bir daha da muhattap olma ex'inle.

espri yok. eminem'in albümlerinde düet yaptığı minik kızı şimdi kocaman olmuş, ona barnak basıyorlar.
bakınız: www.youtube.com

ya eminem ilk çıktığı yıllarda bu kız daha bebeydi, videolarında falan zıbınlı altı bağlı şekilde oynatmıştı.ne kadar zaman geçmiş kız eşşek kadar olmuş la konulu bir 9gag eseri.

küçük kız kocaman olmuş ya, kocaman zaman geçmiş yani.
e yaşlandığını fark ediyor "hass.. yaşlıyım/yaşlandım la!" diyor..

bulaşma derim.

benim hemencecik iyileşen bi cildim var, severek kullandığım hızmamı yaptırdığımda uğraştırmıştı.

sen ki cildim iyileşmez diyorsun, göbek de zaten nalet bi yer çabuk kapanır iltihap alır falan.

içim bi hoş oldu be, uğraşma.

1- doğru düzgün bakarsanız iltihaplanması zor.
3- acımıyor.

yıllar önce bostancı'da bir yerde yaptırmıştım(kapanmış olabilir bayağı zaman geçti). acımamıştı ve hiç bir enfeksiyon sorunu da yaşamamıştım.
söylenenleri söylendiği şekilde yapınca sorun yaşanma olasılığı azalır.

ama yaraların yavaş iyileşme özelliğinin ne derece sıkıntısı olur bilemem. yapan yerlere sormak lazım.

bakımı en zor olan piercing çeşidi,göbek piercingi. bakımını çok dikkatli yapman lazım. ben severek kullanıyorum sorun olmadı. sadece arada kıyafetlerime takılıyor vs. o sıkıntı oluyor. istanbul'da cennetten kovulan yapmıştı sözlükten. hiç sorun olmadı. ama yaparken evet acısı baya var.

her ikisi değil sadece sıcak suyun geldiği yani üstteki vanaları kapatın. bir de bunu yaparken kombi basıncına dikkat edin çok artarsa su tahliyesi yapıp etrafı gölete çevirir.

ayrıca çok soğuk günlerde (kara kış olarak tabir edilen) düşük seviyede yakmak mantıklı olabilir ama izolasyon iyiyse sadece akşam geldiğinizde de açabilirsiniz hemen ısınır zaten.

ikisi de yıllarca öğrenci evinde denenmiş ve f/p oranı yüksek önlemlerdir =)

eğer istanbuldaysanız sadece gece yakmanız daha mantıklı.. ayrıca bir odayı kapattığınızda oranın duvarından gelecek soğuk ısınma masrafınızı arttırır. o yüzden bence fazla soğuk olmayan şu günlerde sadece geceleri, ayaz yaptığında ise gün boyu en düşükte yakmanız daha iyi olacaktır.

farketmez. biri peteğin girişi diğeride çıkışı. ister girişi kapatın, ister çıkışı. sonuçta kapanmış olacak.
yukarıda söylendiği gibi, yalıtım iyiyse açtıktak kısa süre sonra zatenısınıyor ama yalıtım kötüyse hangisi daha doğrudur bilemiyorum :)

kısa bilgi: kombinin içinde su ısınır, bir pompa yardımıyla petekle gider, geri döner, bu esnada soğuyan su tekrar ısıtılır ve böyle devam eder.

şimdi; odanız çok soğuksa, kombi ısıyı tutturana kadar çok çalışacaktır ama belli bir sıcaklığı yakaladıktan sonra ise daha az çalışıp ısıyı koruyacaktır. (örn: soğuk ev için, önce 5 saat aralıksız çalış sonra 20 dakikada bir 4 er dakika çalış gibi ama ev sıcaksa, 40 dakika aralıksız çalış sonra 30 dakikada bir 3 er dakika çalış gibi) tabi bu yalıtımla direkt alakalı.

isterseniz bir hafta kadar birini diğer hafta diğer yöntemi deneyin, tüketiminizi de kapdıaki doğalgaz saatinden kontrol edin.

cevaplar için teşekkürler. herkese toplu olarak cevap vereyim;

bina yeni, yalıtımla ilgili detaylı bilgim yok, ama sorup öğrenirim. kapı ve pencerelerin iki camlı pimapen pvc oluşu yalıtımın da iyi olabileceği izlenimi veriyor ama dediğim gibi kesin bilgim yok.

fekat; en düşük seviyede bile petekler bayağı sıcak, böyle de bir durum var.

kapatmayı düşündüğüm yer sadece salon. köşede, iki cephesi de dışarıda. diğer iki cephenin birisi mutfak öbürü diğer dairede. yani hiç bir şekilde soğuk etkisi bizim odalarımıza yansımayacak.

bir de tam kapatılmasa bile belki mutfak ve banyoyu da kısabilirim herhalde?

haftalık deneme olayı çok mantıklı bir öneri:)
bir düzene koyup bunu deneyeyim evet.
tekrar teşekkürler..

yeni bina ise yalıtımlı olma ihtimali büyük.
ek olarak, mutlaka, rücgarlı bür günde elinize alın bir mumu pencere kenarlarında gezdirin, bir yerlerden hava kaçırıp kaçırmadığını kontrol edin (bazen hissetmek zordur bu şekilde bakın) varsa detaylara gireriz.
mutfağı kısmanız mantıklı zira yemek piştikçe zaten ısınır orası :)
ayrıca, banyo içerideyse, yani hiç dış cephe duvarı yoksa yalıtım derdi yoktur, kolay soğumaz ama çabuk ısınır. o yüzden onuda iyice kısabilirsiniz. ama dış cephesi varsa sabah işe gitmeden buz gibi banyoya girmek zorunda kalabilirsiniz.

@kisa,

pencereler ses yalıtımı konusunda acayip etkili onu çok iyi biliyorum. ama mum denemesini de yapayım fırsat bulunca. zaten bir oda bir de mutfak cephesinde deneyeceğim, diğer oda ve banyo iç kısımda rüzgar ve soğuk dertleri yok..

bunları bütün olarak düşününce;
gerçekten boşu boşuna gündüz açık bırakmışım gibi geldi..
hay allah ya, şimdi gidip kapatsam mı kombiyi:)

bugün hava baya güzel, şu anda yanmıyor olmalı :)

@kisa,
sorma ya, bu güneşli havada kombiyi açık bırakan akıllı bir benimdir herhalde;)

******

ya, bir sorum daha var, unutmuşum onu sormayı.

hani basınçla ilgili, düşük ise, o küçük vanayı açıp su ekleyerek yükseltiyoruz ya (önceki gün müydü yaptım ben), peki basınç çok yüksek ise nasıl ne yapılıyor o kısmı hatırlamıyorum?

çok yüksekten kastınız nedir? kaç bar? (çok yüksek olduğuna emin misiniz yani :) )

o kombi modeline göre değişir, bazıları otomatik olarak fazlasını atar (kombi altından su akar)
bazılarında ayrı bir vana olabilir (ben görmedim ama kesin vardır)
ya da peteklerden hava almayı biliyorsanız (petek üzerinde, üst kısımda, vana olmayan tarafta minik bir uç vardır onu gevşeterek yapılır, ygun anahtar ya da kargaburun gerekir) oradan biraz su akıtırsanız basınç düşer. (o anahtarı nalburdan vs alacaksanız ismi prujör anahtarıdır)

@kisa,

doğalgazı açmaya geldiklerinde, basıncın 1,5 ile 2 arasında olması gerektiğini, düşük ise alttaki küçük vanayı açarak su ekleyip gereken aralığa getirilmesi gerektiğini söylemişlerdi. 2'den yüksek ise ne yapılacağını anlatmışlarsa da ben şimdi hatırlamıyorum, sorum o kısımla ilgiliydi;

basınç 2'den yüksek olursa ne yapmam lazım.

yüksek bar için ek vana olup olmadığını hatırlamıyorum. o petekleri boşaltmada kullanılan anahtar vardı bir yerlere koyduğumu hatırlıyorum. ama nasıl kullanacağımı tam bilmiyordum. gerçi hala suyun nereden akacağını kafamda canlandıramadım ama peteği kontrol edince görünür herhalde. (anahtarın kullanıldığı yerden akıyor olabilir bir ihtimal)

3 e kadar pek sorun olmaz ama gelen kişinin söylediği doğru. 2 civarında tutmakta fayda var
muhtemelen kombi fazla basınç olursa suyu kendisi atacaktır ama son çare
www.uzmantv.com
sayfasından da görülebileceği gibi petek üzerinden su boşaltmaktır.

kabaca:
üst kısımda, vana olmayan yerde o anahtarın oturacağı bir yer vardır ve kenarda da minik bir delik vardır. o anahtarı sola (saat yönünün tersi) çevirirseniz (yavaş yavaş çevirin) o minik delikten su çıkar. yanda bir bez ve ufak bir kova bulundurun ve ilk anda (maşrapa olsa daha rahat) yakın tutun, nasıl bir açıyla suyun çıkacağına emin olamazsınız ilk anda)
bir miktar boşalttıktan sonra tekrar sıkıp kapatırsınız ve kombiden kontrol edersiniz.
ama 2.5 falansa uğraşmanıza çok da gerek yok

bence hatun orada birine mesaj vermeye çalışmış evet ama bu sen değilsin.

canın sıkılıyorsa istersen tavla oynayabiliriz yaz
böylece götü kalkmaz ama istiyorsa da gelir

"kızın götünü kaldırmak" nasıl olacakmış o kısmı anlayamadım..
artı; birinin götü kalksa nooluurr, kalkmasa nooluurr?
sana - bize ne faydası ya da zararı var??
herkesin götü de kendine, kalkışının zararı ya da faydası da kendine sonuçta;)

kızın yazdığından benim anladığım; "yüzeysel, kısa süreli ilişkiler istemiyorum. beni gerçekten sevecek/seveceğim, yanımda olacak birisini istiyorum."

e, sen de kızla ciddi bir ilişki düşünüyorsan ona göre cevap verirsin,
istemiyorsan da ona göre cevap verirsin.

bunların nesi kızın götünü kaldıracakmış teallam yaa??..

karşındakine göre değil, kendine göre hareket et. kız kendini ifade etmiş işte, sen de kendine bakarsın, durumun ne ise ona göre hareket edersin.

Açıkçası o iş biraz yaş. Boşver onu. Sevimsiz bi durum ama görünen bu.

bence o yazdığını hiç üstüne alınma her türlü sana değilse çok kötü olur geçsin bikaç gün sen sonra dersin tavla oynayalım hadi diye öteki türlü yazdığın belli oluyo çok onun üstüne tavla dersen yani

daha önce aranızda kahve içme meselesi geçtiği için ben o mesajın sana yazıldığını düşünüyorum.

yine de içine sinmezse mesajının başına "bana mı gönderme var, üzerime alınmalı mıyım bilmiyorum ama;" diyerek başlayabilirsin.

artı; başkasına yazmış olsa bile nedir yani ya.. yanlış yapmaktan, yanlış anlamaktan bu kadar da korkmayın allah aşkına... hem sana yazmamışsa bile sen yanlış anlamış olmazsın; çünkü aranızda geçmiş bir kahve içme muhabbeti var. ve kızın cümlesi de kahveyle ilgili. daha alakasız bir cümle olsaydı o zaman başkalarına laf atma ihtimali olabilirdi. neyse.. hayırlısı...

@holy diver, yanlış anlaşılmak değil ki olay sarkıntı askıntı olmak bi yerde. daha önce buluşalım demiş kıza şimdi ne yazarsa alınıyor gibi olsa üstüne bu sefer kız ay ne yapışkan diyecek yoksa bence de herkes istediği dilediği gibi takılmalı ama öyle yürümüyor ki işler :)

bir kahvenin kırk yıl hatırı vardan bağla geyiğe bakalım
kaybedecek bir şeyin yok gibi duruyor zaten şu mevzuda

@nunishuris,

ben genelde cevaplarımı kişilere değil de olay ve davranışlar üzerinden yazdığım için, sana yönelip yazmışım gibi algılandıysa kusura bakma;)

(oradaki "yanlış anlaşılma" bu konuyla kısıtlı değil, daha genel anlamda söyledim. burada bir sürü örneğini de görüyoruz; insanlar yanlış anlaşılmaktan kaçtıkları için belki de hayatlarında yaşayacakları bir çok farklı ve güzel şeyleri kendi elleriyle engellemiş oluyorlar kim bilir? "yanlış anlaşılmaktan ve yanlış yapmaktan bu kadar da korkmamak lazım" demek istiyorum... zira, bir çok konuda yanlış yapmamayı, yanlış yapa yapa öğreniyoruz..)

duyuru'ya göre bir kere çağırmış, kız da sınavlarını olduğunu söyleyip reddetmiş. (burada gerçekten sınavları için reddetmiş de olabilir, aslında istemediği için reddetmek için sınavları kullanmış da olabilir. eldeki örnek tek olduğu için sağlıklı bir yargıya varmak pek mümkün değil.)

üstüne kız duvara o kahveli cümleyi yazmış. ben de o noktada bana göre atılabilecek adımları yazdım.

holy diver +3

böyle saçma sapan şeyler ancak yılan bakışlı, yahşi duruşlu erkeklerin başına gelir.
Neyse, sevişelim mi diye öm atsın.

merdivenlerin genişliğine göre: iki tane güçlü kuvvetli adam bulacaksınız. düz ve sağlam bir tahta gibi bişey ya da bir sandalyeye ananenizi oturtacaksınız. iki kişi yanlardan tutarak, taht gibi taşıyacak. anane arkaya düşmesin diye sandalye daha iyi olabilir. ama dar ve dönmeli merdivense biraz zor.

sırta alma işi sakat olabilir, bi tarafına bir şey olur falan. en mantıklısı 2-3 kişi sandalyeyi kaldırarak çıkartmak.

yanlarında kol koymalı sandalyeler vardır, onlardan bulup oturtarak, 3-4 kişi ile taşınabilir sanki.

en az 3 kisi yapsaniz iyi olur. birisinin ayagi takilir eder vs. benzetmesi ayip olacak ama esya tasirken bile bu tur riskler varken insan tasirken oldukca dikkatli olunmali. kisilerin iri yari olmalarindan daha onemlisi tasima kulturleri olmalari. en ufak bir yorgunlukta durup dinlenecek. kolay degil 4 kat.

bunun disinda merdiven cikan zimbirtilardan satiliyor bu tur hastalari tasimak icin ama merdiven turune uyum saglamakta sorun yasayacagina eminim. bir dunya da para isterler kesin. daha evvel capa'daki yerlerden birisinde gormustum.
aletin calisma mantigi basit aslinda. onde bir tur tekerlekli mekanizma var. itiyorsunuz bir ust kisma cikiyor, orada sona ulastiginda diger kisim atliyor. dedigim gibi bunun patlama olayi oldukca yuksek cunku merdiven araliklari ve donuslu olup olmamasina gore ayarlanmasi pek mumkun bir zimbirti gibi gelmemisti bana. cok incelememistim gerci.

Kesinlikle kol koyma yerleri olmayan sandalye ile taşımanızı öneririm. Anneanneniz kollarını yanlardan tutan kişilerin omuzlarına atar hem böylelikle denge sorunu da yaşamamış olursunuz. Sonucu bildirirseniz sevinirim.

hafifse sandalyeyle iki kişi taşıyabilir. ama ağırsa zor olur. biz annanemi (90 kilo civarı) ambulansın bez sedyesiyle 4 kişi aşağı indirmiştik. bunu deneyebilirsiniz. medikalcilerde olabilir. çadır bezi gibi bir şey. yandan sağlam tutamakları var. şöyle bi şey alırsanız hem sedye olarak kullanırsınız hem de tekerlekli sandalye: www.sedyeler.com

@merhum senin önerdiğin çözüm tam bize göre fakat 310 €, pahalı bir çözüm. Buna benzer bir sandalye demir profilden yaptırsam işimi görecek ama biraz ağır olacak.

yerli yapım uygun fiyatlı olanları vardır. fındıkzade'deki karagül pasajını bi dolaş. başka bir şey bulrsun belki.

şurası:harita.yandex.com.tr

@merhum dostum Ankara dayım maalesef, yardımların için teşekkür ederim. En azından bana neyin lazım olduğunu anladım sayenizde. YArdımlarınız için teşekkürler.

battaniye.

kendisi battaniyeye yatar. 2 kişide battaniyeyi uçlarından tutarak yukarı tasır.

www.bizrice.com
bununla zorlanmadan kademe kademe çıkarılabilir.

@mayday dün annenannemi hastaneden çıkarttık. Buradaki yardımlarınız ve yorumlarınızdan kafamda nasıl çıkaracağım konusunda bir fikir oluşmuştu. Hastaneden kimliğimi bırakarak tekerlekli sandalye ödünç aldım, eve geldiğimizde, iki kişi alttan iki kişi üstten tutarak, bazı yerlerde de tekerlekli olmasından dolayı çok rahat bir şekilde çıkardık. Hepinize teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın.

Merdiven çıkan tekerlekli sandalyeleri araştırdım ancak karşıma çok fantastik şeyler çıktı. Merdiven çıkan pazar arabaları var. Bunlarda kullanılan üçlü tekerlekler ayrı olarak satılıyorsa bu tekerleklerden alıp bir sandalyeye monte ederek ucuz yollu bir şeyler yapılabilir.

www.indisepet.com

yalan o yalan

www.eksisozluk.com

şaştım kaldım bu işe, peki kliniklerde falan detoks yapıyoz diyolar o da mı yalan :))

klinikte sıvılar veriliyor vücuda vs o mantıklı olabilir fakat sık tekrar edilmesi zararlı

osman müftüoğlu'nun bu konuda yazılarına denk gelmiştim gazetede. bir arat bakalım nette bulabilirsin sanıyorum.

ben de ayak detoksuna başladım. 14 seanslık bir kür yapıldığında işe yarıyormuş. iki seans gittim, hala alışamadım o suyun nasıl olup da o renklere ve şekillere girdiğine;)

son haftalarda, sabah zinde kalkmamı sağlayacak her türlü şart oluşmuşken, bir yorgunluk, bir kalkamama, uyanma ama gözleri açamama, vs şikayetlerim arttı. yani bu kürün sonucu sonraki adımları belirleyecek..