1 kilo muz al, ye.

@fayfim, muz?
iyi mi gelir ki?

Imuneks ve vitamin al, bi tane de aspirin iç.

1000 mg C vitamini, sıcak bir duş, vicks first defence ve iyi bir uyku.

kendime uyguladığım en iyi reçete o.

Aramizdaki doktor muz demis ustune yorum yapmaya gerek yok ki ben bunu ikinci kez duyuyorum.

Tylol hot turevi ilaclar hastalilkbasinda cok ise yarayabiliyor bi dusun derim.
grip olduktan sonra biseye yaramiyor ama.

sıcak su ile güzel bir duş.

rahat pijamalar.

bolca sıcak çay ıhlamur vb, ballı ve lümonlu.

sıcak oda, sıcak bir yatacak
uzun bir uyku.

bunlarla kurtarırsan kurtarırsın. 1-2 defa böyle sıyrıldım, bazende sıyrılamadım. baht işi.

imuneks at.

mandalina ye. benim sırrım da mandalina.

ekinezya çayı iç ama fazlası karaciğere zarar veriyormuş çok abanmadan dikkatli içmen lazım.

Etkisi %100 bilimsel olarak kanıtlanmış isteyene hazırda makale linkleri var yollayabilirim.

not: kapsülü değil çayını içmen lazım. kapsüllerinin de etkisiz olduğu kanıtlanmış.

çay iç.

Tükenmez kalemin içini çıkarıp ucuyla noktaya bastırın.

şöyle bir aleti var: 1.bp.blogspot.com

sıcak su sonrası bu alet veya burun bantları kullanılabilir. ama geçen gün sorduğum bi soruya "burun bandı tüylenme yapıyomuş" demişti biri onu da söylemeden geçmiim

Burun bandı tüylenmeden çok, yaygınlaştırıyor. "Biraz burna yapayım" derken, o noktalar yanağa yanağa doğru yayılmacı bir politika sergiliyorlar.

Papatyalı buhar Banyosu + ats'nin gösterdiği alet + sıkılaştırıcı kil maskesi + tonik = kesin çözüm

ats'nin gösterdiği aletin ismi komedon çubuğuydu sanırım, güzellik merkezlerinde cilt bakımı yaparken buhar banyosundan sonra bu aletle temizliyorlar siyah noktaları. siyah nokta bantları için sorduğum güzellik uzmanlarından biri "gözenekleri genişletiyor onlar kullanma" dedi, diğeri de "bir zararı yok kullan hatta ağda bantlarından da kullanabilirsin" dedi o yüzden yararlı mı zararlı mı bilmiyorum. ama nasıl temizlersen temizle kesinlikle önleyici bir ürün kullanman lazım çünkü 1 hafta sonra sanki hiç temizlenmemiş gibi gözükebiliyor.

Yahu siyah noktalar bant ile çıkıyor ama o gözenekler açık kalınca içleri tekrar doluyor.

Bu gözeneklerin içinden siyah noktalar çıktıktan sonra onları kapatmanın bir yolu var mı? Ki sonra tekrar dolmasın.

Bende ats'nin gösterdiği aletten var, bir boka yaramıyor. Yine de denemek istersen bunu almadan tel tokanın arkasıyla bastırarak da yapabilirsin, aynı işi görüyor.

(bkz: çiyan)

zarar verebilecek bir hayvanın öldürülmesi tamam normal birşey de, yakmasaydınız keşke. birşeyle ezseydiniz daha iyi olurdu sanki.

@lesmiserables

tavandaydı, yetişemedik.

kendisi kırk ayaktır, soksa idi can pazarı yaşanırdı.

edit: kırk ayak gibi duruyor ama sarı çiyan diyorlarsa öyledir

ev çiyanı. zararlı değil diye biliyorum, zaten kaçıyorlar insanlardan. temas halinde belki tahriş falan yaratırlar o kadar.

Bence de tövbe estafurullah. Linke tıklıyorum 1-2 saniye bir böcek görüyorum sonra aniden memeler geliyor. Mobildeyim diye mi bilemedim ki.

Ayrıca yakmak yerine bir poşetin içine düşmesini sağlayıp dışarıya çırpmak daha az zahmetli ve insancıl olur diye düşünmekteyim.

o iş nasıl oluyor ben anlamadım, deodorantı havaya sıkıp çakmakla ateşe mi veriyoruz? hiç duymamıştım değişikmiş.

kırkayak falan değil ev çıyanı bu. bizde de her sene bu aylarda çıkıyor ortaya iğrenç bişi. çok zeki ayrıca bunlar. acayip saklanma taktikleri filan var.

@youshookmeallnightlong aynen mobildendir. tarayıcıda adblock olduğundan memeleri görmemiştim ben kusura bakma.

@iste o kavunici balik evet, o şekil.

evet ev çıyanıymış doğru cevap, teşekkürler herkese.

ay bu ne!
nasil oldurulur bunlar? Yuvasi muvasi var mi? Uyurken sokmasin. Nasil yokedilir bunlarin koku?

@kedidir o kedi

duvar/döşemedeki aralıklardan giriyorlarmış, yuvaları o tarz yerlerdeymiş. sıvayla kapattırmak lazım boşlukları, zemin döşemesini de yenilemek lazım. ev sahibi tarafından siklenmediğimizden 1970lerin parkeleri üstünde yaşıyoruz, çıyan da çıkar doğaldır.

Şöyle de bir şey var;

www.cinarilaclama.com

www.patriotfiles.com

(bkz: ribbon)

sadece amerikan askerlerinde yok ki o, türkiye ordusundakilerde de var.

benim bildiğim kadarıyla aldığı ödüller, nişanlar ıvırlar zıvırlar.

generallerde daha çok olması da kendileri 40 senedir çeşitli vesilerler oradan buradan şu nişanı, şu ödülü, buraya katılmanız bizi çok mutlu etti şeysi falan filan derken doldurmaları göğsünü diye düşünmekteyim.

kaldı ki bunlar böyle normalde sürekli takılan şeyler değil generaller haricinde. onlarda herhalde sahada olduklarında/ya da olsalar böyle sürekli bunu bilmem neredeki dağları tepeleri muhteşem bir şekilde vurduğumuz tatbikatı çok iyi yönettiğim için verdiler, bunu bilmem ne için verdiler diye takıp takıştırıp iki dirhem bir çekirdek gezmiyorlardır.

amerikan ordusu bunları ota boka veriyor. türk ordusunda da var ama o kadar kolay verilmiyor.

Abi şu aşağıya kopyalıyorum Necdet Özel'in ödül listesini. Fotoğrafına bakarsanız Genelkurmay sitesinden zaten aynı şu Amerikalı kardeşimizdeki gibi bol miktarda kurdelası var.

www.tsk.tr

Türk ordusu veriyor mu ota boka bilmiyorum da, Kırgızistan Kahraman madalyası bile var o kurdelaların içerisinde yani benim anladığım. Kısaca mevzuya kendi ordusu olarak da bakmamak lazım. Uluslararası bir göreve çıkar, ziyarette bulunur verirler işte falan filan.


TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası, TSK Şeref Madalyası, Romanya Askerî Yüksek Liyakat Madalyası, Kırgızistan Kahraman Madalyası, Moğolistan Üstün Hizmet Madalyası, Kore Cumhuriyeti Millî Güvenlik Liyakat Madalyası, Suudi Arabistan Kral Abdülaziz Üstün Liyakat Madalyası, Ürdün Üstün Jandarma Subayı Madalyası, Pakistan Nişane İmtiyaz Madalyası ile Azerbaycan Savunma Bakanlığı Askeri İşbirliği Madalyası ve Azerbaycan Devlet Serhat Hizmetleri Askeri İşbirliği Madalyası sahibi olan Orgeneral Necdet ÖZEL,

Yalnız necdet özel'in fotoğrafı da fena. Omuzlar, yakalar göğüs heryer dolu. Bi yıldız daha koyacak yer kalmamış. O nası bi rütbedir ya.

galeri8.uludagsozluk.com

(bkz: day watch)

You made me lose all my motivation.

"You have killed my enthusiasm." olabilir.

get down ya da dampen one's spirit.

You threw cold water on me..

(bkz: buzzkill)

Asker malzemesi satan dukkanlarin hepsinde var. Orjinal degil.

casio f-91w diye aratabilirsiniz internetten.

Kırtasiyelerde bile satıyorlar(dı).

gittigidiyor'dan aldım ben gayet uygun bir fiyata. orijinal.

kadıköy'de bir saatçiden 20 liraya orijinalini aldım. kutulu, garanti belgeli falan...

markafoni vs gibi sitelere çok geliyor.

aptal olduğu için üzülmedim
insan olduğu için üzüldüm

"ne ekersen onu biçersin"

bu video sonu belli olan filmi izlemek gibi bir şey

ailesine uzuluyor insan

umarım kafası kopmuştur diyeceğim de demedim.

Dun aksam E5'de karsidan karsiya gecmeye calisan insanlar vardi ust gecit cok kalabalik oldugu icin. Bir suru insan bekleyip gozu kestigi anda yola firliyordu teker teker. Ust gecitteki kalabaliktan kurtulmalari 15dk civari zaman alir. 15dk erken eve gitmek ve kalabaligin arasinda 15dk boyunca sikismamak icin bu kadar buyuk risk aldigini gordum insanlarin. Oradan gecerken bir arabanin sana vurup paramparca etmesi an meselesi. Bu inlari kenara cekip hepsine teker teker "gel gidip parasutle atlayalim" diye teklif sunmus olsak belkide yarisi "ben canimi sokakta mi buldum niye boyle bir risk alayim?" diyecek. Tamamen kendi secimleri, orada paramparca olsalar kendi ahmakliklari ama bu ahmakliga musade etmek istemezdim, bu yuzden polisi aradim. Evet hepsi ahkak bana sorarsaniz ama birine arabanin o hizla vurup saniyeler icinde can vermesi beni uzerdi.

Bu videodaki de, aptal oldugu dogru ama uzuldum.

üzülme adam ölmemiş dün haberlerde verdiler. yaralı kurtulmuş.

Ben buna bilinçli makas atmak demem. Bu hatalı, dikkatsiz ve kurallara uymadan araç kullanmak sınıfına girer.

Aynı soruyu bilinçli olarak ve gerçekten makas atarak eğlenmeye çalışan Türkiye'deki apaçiler için soracak olursan; onlara da üzülürüm. Ağır cezalar ve yaptırımlar ile ehliyetlerinin elinden alınmasını ve sonsuza kadar trafikten men edilmelerini ölmelerine tercih ederim.

Makas atmıyor, çıkışı yakalamak için en sağa geçmeye çalışıyor.

Sürücü aslında makas atmıyor, dikkatli izlenirse sağa sinyal verdiğini görebilirsiniz. Eğlence, çılgınlık amaçlı makas atıyor olsa sinyalle falan uğraşmaz diye düşünüyorum. Muhtemelen en sol şeritten giderken sonradan video'da da görülen tabelaları farketti ve gideceği yer için sağdan devam etmesi gerektiğini anlayarak en sağ şeride amatörce geçmeye çalıştı.

merkezinde pek bir şey yok.
borçka-karagöl tabiat parkı , şavşal-karagöl milli parkı güzel doğa gezisi yapmak isterseniz.

Doğası ünlü, evet. Boğası, ayısı ve balı meşhur. Bir de deli horon.

(bkz: maçahel)

InputBox istediğiniz için makro yazmanız lazım, konu VBA'ya giriyor. Yolu kolay değil, en azından senin yapabileceğin öyle pratik bir yolu yok.

Bence VBA öğrenin, internette dolu kaynak var.

bende aynı dertten müzdaripim. tek çare vba. epey araştırdım.

3 tane boyut var, sen 4. bir boyut arıyorsun.
sen nasıl betimlersen oyle olur.
bana kalsa ben length dedigine width der, width dedigine depth derdim.

Depth, analitik olarak düşey ölçülendirmeyi tanımlamak için kullanılır.

Mesela düz saca sıvama çekme işlemi yaparak çelik tencere gibi bir şekil vereceksin. Yani kalıp düz sacın üzerine basacak ve saca kutu gibi bir şekil verecek. Bu durumda, sacın taban noktası ile tepe noktası arasındaki yüksekliği width ile ifade edebilir misin? Edemezsin. Eke koyduğun şekle göre height ile ifade etme şansın bir nebze, ama burada göreceli olan bakış açın. Eğer eke koyduğun modele tepeden bakıyorsun, height yerine depth dersin. Kafanda canlandırırsan zaten tepeden bakış açın için width saçma gelecektir. Boy, en ve düzlemden şekillendirdiğin (yukarıdan baktığın) için kafanın içerisinde derinlik canlandığından depth dersin. Bunu genişlik veya yükseklik olarak ifade edemezsin.

Derinlik, yani düşey mesafe, yükseklik bakış açısı konu olduğunda depth dersin.

resimdeki goruntu icin @sage ile ayni fikirdeyim.

width genişlik
depth derinlik

bu işin standardı d-l-h (en-boy-yükseklik) değil midir?
Burada "d" yerine "w" kullanmak konusunda, @hiko seijuro'nun söylediği gibi bir göreceli olma durumu bana da mantıklı geldi...

length her yerde kullanılmıyor bildiğim kadarıyla. mesela bir tırın uzunluğunu verirken length diyebiliyorsun çünkü tır uzun bir araç ama bir karton kutunun veya dolabın boyutlarını verirken h-w-d kullanıyorsun. çünkü kutu uzun bir şey değil. göreceli olarak uzun olmayan bir nesnede lenght kullanılmıyor

şurada (git: www.thermal-wizard.com ) gösterdiği gibi de olabilir ki o zaman bizim başlık height vs depth olarak değişir...

orada gösterilen depth cismin ne kadar derinde olduğu. boyut olarak kullanılmıyor bambaşka bir şey. boyut olarak kullanılıyorsa, depth z eksenidir. ona bakılırsa length'in türkçe karşılığı uzunluk ama boz uzunluğu olarak length kullanılmaz height kullanılır ingilizce'de.

@argent dawn evet cismin ne kadar derinde olduğunu gösteriyor ama olaya "Z" ekseni çerçevesinde bakarsak -Z olması durumunda depth, +Z olması durumunda ise height olarak kullanılıyormuş gibi canlandı zihnimde...

bit derinliği olmasın sakın aradığın şey ?

22 km. Servis. Sabah 25 dk, akşam 35 dk sürüyor.

Geçen haftaya kadar 8 km idi. Artık 25 km :( Servisle gidiyorum. Mutsuzluktan ölücem :(

3 km ^^ her gun bisikletle gidip geliyorum 18 dakika fln suruyor ^^

evden çalışıyorum. yatağımdan kalkıp salona yürüyorum. 10 metre yok.

iş değiştirme ihtimalim var (hadi inş) o zaman 20 km olacakmış ve servisle gidip geleceğim.

8 km, gidiş 20 dakika
dönüş 1.20 dakika

ya da 19 km'lik dönüş yolu ile 40 dakika

25 km. Arabayla.

800 metre falan. yürüyerek

5 km
bisikletle 20 dakika
metro ile 13 dk + 5 dakika yürüyüş: 18 dakika

12 km;

sabah;
servisle > 5 dakika durağa yürüyüş + 20 dakika servis
arabayla > 5 dakika otoparka + 20 dakika araba
toplu taşıma > 8 dakika istasyona yürüyüş + 20 dakika metro + 5 dakika işe yürüyüş

akşamları araçlı seferlere 10'ar dakika eklenir.

10 kilometre, arabayla 20 dakka gidiş 25 dakka dönüş.

45km. araba.

köprüyü de geçiyorum.

evet. her an intihar edebilirim.

6km servis

eski işim 100 metreydi evime.

şimdiki 15 kilometre. 3 vesait toplu taşıma.

9 km
sabah 20, akşam 20 dk arabayla
toplu taşımayla gelsem 50 dk falan sürüyor (otobüs -> metro -> yürüme gidişte, dönüş için yürüme -> metro -> taksi ya da minibüs. ulan otobüs bıraktığı yerden geçmiyor ya :/)

~ 10 km. servisle sabah 20 - 25 dakika, akşam 30 - 40 dakika sürüyor. servisten de eve 8 dakika kadar yürümem var.

işyerinin taşınma durumu var o zaman ~ 25 km olacak.

gidiş: 5 km - 12 dk - motorla
dönüş: 5 km - 10 dk - motorla

5,6 km.

servisle de bisikletle de tramvayla da 20-25 dakika.
fazlası var eksiği yok.

otobüs ve minibüs ulaşımı yok.

özel araçla 15 dakika.

Kamara ile köprüüstü arası 3 mt. Merdiven ile ulaşıyorum.

Benden bahtsızı yoktur herhalde, mesafe 3km, ulaşım süresi bazen 45dk ! izmir belediyesi sağolsun otobüs hatlarının amına koydu.

İş değil de okul olarak cevap versek?

E-5'ten gidersem 30, tem'den gidersem 37, sahilyolundan gidersem 40 kilometre. Araba ile gidip geliyorum. Sabah dersim 9'daysa 1,5 saate yakın yol sürüyor. Dersim erken biterse 40-45 dakikada geliyorum ama dün mesela 7'de çıktım okuldan, yol 2 saate yakın sürdü.

Çok yorucu oluyor, diz bacak falan baya ağrıyor. Haftada 2 gün (pazartesi, cuma trafik daha fazla olduğu için) servisle gidip gelmeyi düşünüyorum bundan sonra. Hiç olmazsa kafa dinlerim, rahat ederim, belki uyurum.

0 (sıfır).

2,8 km

32 km. Servise biniyorum, sabah 1 saat 20 dk, akşamları ortalama 1 saat 45 dakika sürüyor. Popo uyuşması çok fecii bir durum..

Acıbadem'de evim, Esentepe'de işim (Astoria yakınında) servisle sabah 20-25 dk akşam 45-50 dk

Bugün işe gitmedim sabah, vapurla geçiyorum şu anda çay tost aldım, mis.

Home office. Genelde eve yakınlarda bir kafeye gidip çalışıyorum.

16 km
araba ile 15 dakika

30 km
otobüs

3.4 km

1 km'si yürüyerek, geri kalanı minibüsle. 10-15 dk sürüyor.

2.4 km ^_^ uykuya doyamadığımdan dolmuş-otobüs ne denk gelirse

20 km. otomobil. gündüz 30 dk. akşam 1 saat. bazen 1,5.

15 gidiş, 15 geliş.
metroyunan gidip geliyorum.
akşam uzak bir yere uğrayacaksam arabaynan gidiyorum.

0.7 km, yürüyerek gidiyorum ama çok üşendiğimde toplu taşıma kullandığım oluyor.

giderken 16 km, gelirken 25 km.
kendi arabamla gidiyorum.

Topunuz intihar edin bence.

1km. (+-300m) olcmedim goz karari. Yuruyerek.

cecilia, herkesin işe yakın yerde oturabileceği bir istanbul yok ne yazık ki.

sen biraz saygılı olmayı öğren. kimse zevk aldığı için bunca yolu gitmiyor.

TEM üzerinden 60 km imiş. Servis ile gidiyorum. En erken 1 saat, en geç 2.5 saat tutuyor. Ne kadar tutacağını çok kestiremesek de, genelde 1.5-2 saat arası sürüyor. Sabahları 90-100 dakika, akşamları 120-130 dakika arası.

4-5 sene önce 4dk idi yürüyerek :(

2-3 km bisiklet tavsiyesi alınır.dolmuşlar 5-7 dk

onceden 45 km idi. simdi 4 km. muthis bir olay :D

1.5km

10 dakika daha fazla uyumak için arabamla gidiyorum

24 km. 20-25 dk. oradayım. servis var. keyfime göre arabamla gidiyorum.

40 km > Arabaylan
(Ankara)

5-6 km. Genelde toplu tasima, bazen arabayla.

Rezervasyon mailinde yazıyordur iade koşulları.
Onu kontrol et, belki yanlış seçmişsindir odayı.

Rezervasyon yaptığınız otelin/odanın iptal koşullarına doğru baktığınızdan emin misiniz? Bazı oteller rezervasyon anında ilk gecenin tamamını tahsil ederler, bazıları 1 hafta kalana kadar iptal seçeneği sunar vs. Eğer iptal koşullarına uymamışsanız doğal olarak alamazsınız parayı.

O para çekildiyse geri dönüşü yok malesef. Bankaya gidip harcama itiraz talep formu doldursanız bile sonuç alamazsınız.

Selam , ayın şey benimde başıma geldi. Bu noktada booking parayı çekmiyor otel çekiyor. Daha sonra booking otelden komisyon alıyor.

Benim durumumda şöyle olmuştu amerikaya bir eğitime gidicektim. non -ref yaptım rezervasyonu daha sonra eğitim tarihi ve şehri değişti. Bende otele mail attım böyle böyle oldu, acaba parayı geri ödeyebilir misiniz? (rica ettim tatlı dille).

Otelde tamam dedi, hatta komisyon gelirse booking com'dan onuda cebimizden ödeyeceğiz sen merak etme dedi. (Sen komisyon hariç parayı geri ödemelerini talep edebilirsin.)

Bu tarz rezervasyonları limiti sıfırlanmış sanal kartla yapmak en temizi. İki üç defa mail atıyorlar, limit yetersiz diye, sonra da iptal ediyorlar. O süreçte vize hallolmuş oluyor zafen. Etik değil belki ama vize olayı çok mu etik aq.

Limiti sıfırlanmış sanal kart ile yapamıyorsunuz. MasterCard veya Visa kabul ediyorlar ve ön provizyon çekiyorlar.

@hiko sanal karttan kastım bankaların sistem üzerinde oluşturdukları kartlar. Visa veya master olmasını kullanıcı belirliyor. Asıl kart üzerinden istenen miktarda limit ayarlanabiliyor.
Yaptığım son rezervasyona ilişkin bi mail:
imgur.com

Elbette Enter the Dragon. Ardından ise Chinese Connection gelir.

qui-gon jinn'e de saygımız sonsuz.

Way of the Dragon "bence" en önemli filmi çünkü yönetmeni olduğu ve bitirebildiği tek film. Chuck Norris de bu film sayesinde meşhur oluyor. Ben çok beğenmiştim. Komik de bir film.

Aslında en önemli filmi Game of Death olacakmış ama onun çekimleri sırasında ölüyor ve filmi sonradan başkası tamamlıyor. Başka oyunculara güneş gözlüğü takıp Bruce Lee gibi gösteriyorlar, saçma bir senaryo yapıyorlar, inanılmaz kötü bir film. Sadece 40 dk.sını Bruce Lee çekebilmiş. O 40 dk.yı Youtube'da filan tek başına bulabilirseniz izleyin ama filmi tavsiye etmem.

export sales specialist. hatta sadece satış değil, sonraki takipte de devrede olunuyorsa sadece export specialist

Foreign Sales oysaki ne de güzeldi. Eyvallah.

Global sales deniyor bizde

siz?

Foreign denmemeli bir defa, onu eleyin.

Çok basit mantık ile; export = ihracat. Bazı şirketler departmana ihracat der, buna bağlı olarak pozisyon da ihracat satış uzmanı şeklinde export sales specialist olur.

Ancak burada konu olan şirket yurt dışı satış uzmanı demiş. Yurt dışı vurgusu yapmak istiyorlar, bunun için de International sales specialist derseniz dahadoğru bir ünvan vermiş olursunuz.

Yanlış mı biliyorum diye google'a "foreign sales specialist" yazdım, pek bir şey çıkmadı. Ancak International Sales Specialist yazarsanız benzer pozisyonlar arama sonuçlarında karşınıza yığılıyor.

çok sağol.

Ben de google amcaya sordum foreignde pek bir şey çıkmamıştı. ondan açtım bu duyuruyu aslında. doğru bir kullanım gibi gelmişti aydır da kullanıyodum utandım resmen.

en iyisi export sales demek sanırım.

Bizde derken çalıştığım firmayı kastediyorum. Benim ünvanım global sales manager mesela. Export doğrudan ihracat departmanını çağrıştırır, international da kullanılır.

Taze zencefil çayı içebilirsiniz.

Kokain:p şaka şaka tabiki de yeşil çay her sabah içiyorum ama kesinlikle aktardan al poşetler dandik oluyor. Ayrıca sigara iğrenç bi şey.

Panax ginseng, b vitamini kompleksi ve omega 3 yağ asitleri.

dengeli omega 3 seçebilmek için; www.eksiduyuru.com

Dizel? Benzin?

gazı bıraktığınızda ara ara stop ediyor olmasın? frene basmak için gaza bastığın ayağı kullanıyorsun (düz viteste) o yüzden fark etmemiş olabilir misin?

o sorunun birçok sebebi olabilir. benim araba da yolda giderken stop ediyordu. krank mili sensörü bozulmuş. değiştirdim düzeldi.

araçta ecu - ecm ( beyin ) var mı? sıfır ford fusion 1.6 dizel arabamız beyin arızası nedeniyle sürekli stop ediyordu.. çok illet bir şey.. hayatımızda ilk kez sıfır arabamız oldu, satmak zorunda kaldık.. o servislerinde içine edeyim. garantili arabayı kurtaramadık...

sonradan araştırdım ki pek çok marka ve modelde aynı sebeple çok şikayet olmuş...

edit: o zaman döner dürüm / ayran istiyorum.. şaka bir yana kesin beyin ile alakalı bir şey görürsün.. servise götürüyorsun bilgisayara sokuyorlar aracı.. sorun yok diye gönderiyorlar.. kaç kere yolda kaldığımızı ben bilirim.. parçanın sıfırı 2 bin 500 tl falandı o dönem.. kaç bin tl zararla satmıştık aracı be aklıma getirdin gene.. =(

@hiko benzinli araç

@ibomiu yok ya bazen rölantide bile çalışırken yani hersey normalken stop ediyor.

@himmet dayi ben de bundan supheleniyorum acikcasi.

@synche beyin var ve beyinle ilgili bi meseleden sonra bu sorunu yapmaya başladı.

Rölanti kontrol valf sensörünü temizlettirmeyi deneyin.

Rolanti motoru veya gaz kelebegindendir

(bkz: esansiyel tremor)

dideral alınca geçiyor mu deneyin.

beyin tomografisi cektirsene kist falan da olabilir bende var ben de titriyorum alakasız

Bu diderali keyfime gore alabilir miyim? Bi de dozu ne olmali?

tansiyonunu ölçtür. troid hormonlarına baktır.

dideral alacaksan yarim basla. ama bir norolog'a gitmelisin. kendisinin reçete etmesi en uygunu olur. tansiyon düşükse, dideral daha da düşürebilir, kalp atım hızın 60/dk altındaysa bradikardi yapabilir dideral.

bir hekime danışmadan dideral kullanmamalısın.

Teşekkürler.

Kalp atım hızım 85 çıktı. Normal heralde

işveren olması için cv ile başvurmaya gerek yok ama anlattığınızdan zaten söz konusu kişinin işvereniniz olmadığınız sonucu çıkıyor. iş ilişkisinin kabulü için bağımlılık şartı ve ücret şartı aranır.

sizin aranızda olsa olsa eser sözleşmesi vardır. olur da dava açarsanız iş kanununa göre değil borçlar kanununa göre, sözleşmeye aykırılıktan dava açmanız lazım.

istediğiniz zaman arayabilirsiniz karşı tarafı. nezaket gereği birkaç gün beklemişsiniz zaten, öyle anlıyorum. tabi ki hakkınızı aramanızda bir sıkıntı yok.

Arayıp ne zaman yanıt alabileceğini sormanda hiçbir sakınca yok, gayet medeni bir soru. Bu sayede "1 ay içerisinde dönüş yapacağız" gibi bir süre için yanıt da almış olursun ve o süre içerisinde size dönüş yapmazlarsa tekrar arayıp son durumu öğrenmek istediğini söylersin.

Kısaca, aramaktan çekinmeyin efendim.

hosts dosyasını masaüstüne taşı oradan notepad'e at düzenle.

sag tikta yonetici olarak ac gibi bi secenek vardi onu denesene

Başlat'taki Search'e notepad yazıp, çıkan sonuç imgesine sağ tıklayarak Run as Administrator'ı seçerek açabiliyor musun?

Evet ise, bundan sonra yapman gereken hâli hazırda açmış olduğun notepad üzerinden File - Open komutu vererek Host dosyasının dizinine gitmen ve dosyayı açarak içeriğini değiştirdikten sonra kaydederek çıkış yapman.

burada bahsedilen klasör izni falan değil runtime izin. açacağın uygulamayı yani notepad'i sağ tıklayıp yönetici olarak çalıştırman yeterli. diğer şeyleri boşa yapmışsın.

Orta şeritteki adama selektör yapmak mı olur ya. Bana yapılsa ağır söverim şahsen. Hızlı gideceksen sola geç kardeşim.

Sınır 82 olan yerde hem ekonomi hem de kurallara uymak adına orta şeritte 80 ile gidiyorum , eğer korna yada selektör ile rahatsız ederlerse önce dörtlüyü yakıyorum , devam ederse selektörün nasıl kullanılacağını göstermek için önüme alıp ayrılacağımız yere kadar selektör yapıyorum

hız sınırı 70 ise sol şeritten 70 + %10 = 77 ile bile gitsen kimsenin bir şey demeye, sıkıştırmasına hakkı yok.

Ben etmem. Hız sınırının üstüne çıkacaksam da sağından solundan geçerim zorundaysam.

orta şeritte ise bir şey denmez canım. ama, hız sınırının ne olduğundan bağımsız olarak, daha yüksek hızla seyredilen yollarda sırf orta şeritte diye 70'le gitmek trafiği tehlikeye atar ve selektör sonucunu doğurur.

İzmir ve Ankara'da birkaç kez başıma gelmiş bir durum da. acaba sorun bende mi merak ettiydim..

sol şeride geç bas git kardeşim sen de, orta şeritte taciz mi olurmuş.ben de söverim hiç de yol vermem. geçsin gitsin sol şeride.

Ne yazık ki böyle hayvanlar var. Şehirler arası yolda orta şeritte 90-100 ile giderken arkamdan selektör yapan çok tip oldu, ben de hiç sallamadım eninde sonunda dayanamayıp siktir olup geçtiler sol şeride öyle devam ettiler.

bu selektör işi malesef araba kullanmayı bilmeyen hayvanlar tarafından yapılıyor çoğu zaman. en sağ şeritte bile yapanını gördüm.
Motorlaysam kelebek denen hareketi yapıyorum böylelerine. solladıktan sonra sağına geçiyorum, oradan arkasına ve tekrar solluyorum. yol boyunca bunu 5-10 kere yapınca kafayı yiyor mallar.

Bunu İstanbul'da en sağ şeritte yapan hayvanlar var çünkü bazı yollarda trafik sol trafa toplanıyor ve en sağ şerit daha boş kalıyor. Dolayısıyla en sağ şeridi de sollama şeridi gibi kullananlar doğuyor. Sonra o sağ şeritte 70 ile sakin sakin giden yeni şoförlerin/acemilerin arkasına geçip selektör yaparak taciz ediyorlar.

Türkiye'de hayvan çok. İtalya'da da selektör manyakları vardır ama kimse orta şeritteki araca selektör yapmaz.

öncelikli olarak şunu diyim:

@afepassage
sol şerit seyir için değil geçiş içindir o yüzden önünüzdeki arabayı hız sınırını aşmadan geçmek istiyor olabilirsiniz ve geçebilirsiniz tabii ki ama sağınızdaki şerit müsait olduğunda tekrar sağa geçmeniz gerekir.

kimse kendini trafik polisi ya da fahri trafik müfettişi sanıp insanları yavaşlatmaya çalışmasın.

---

orta şeritten istediğin gibi git aga kim ne karışır..

doblolu bir orospu çocuğuysam taciz ederim. doblolu bir orospu çocuğu değilsem efendi gibi sollarım.

@t joe fahri trafik müfettişiyim. tabi ki 70le solda gidilmez. ama sağında araba konvoyu varken de arkadan sürekli selektör yapılması dünyanın en dingil adamının yapacağı şey. Arabanın markasına göre de yapıyorlar bunu. Baktı gitmeyecek bi model, bas sellektörü. Sırtıma alıp koşmaya mı başlayayım yani olayınız nedir?

Koşu ayakkabısı fitness için uygun değildir. Hele jelli modeller. Salonda yere biraz daha sağlam basan ayakkabılara ihtiyacın olacak. İşyerinde alışveriş sitesi açamıyorum ama ara modeller bakmalısın.

35 neymiş, boyun kaç merak ettim?

edit : halbuki gerçekten merakımdan sormuştum herhangi bir art niyet olmadan. sanırım yarası olan gocunur böyle birşey.

Ayağınızın ark yüksekliğine ve pronation tipinize göre bir koşu ayakkabısı alın. Dışarı çıkıp 5 km koşmayacağınız için, ark yüksekliği ve pronation tipi dışındaki diğer koşu parametrelerini dert etmenize gerek yok. Ark yüksekliğinizi doğru desteklesin ve pronation sabitlemesine ihtiyacınız varsa onu sağlasın yeterli.

Şurası size yardımcı olabilir: www.runnersworld.com

Mantığını anlamak için de şurayı okuyabilirsiniz: www.therunningadvisor.com

training kategorisindeki ayakkabılara bakmalısın.
koşu ayakkabılarının tabanı onlar kadar esnek olmuyor çünkü.
bu arada ben 35,5 giyiyorum ama adidas'ta energy boost modelinde(koşu ayakkabısı) 36,5 oldu ayağıma sakın internetten alma mağazadan deneyip al.
bir de sana çocuk reyonundan alın daha ucuz filan diyecekler ama ben baktım tabanları ciddi farklı sakın kanıp da çocuk reyonundan alma.

training ayakkabısı olması lazım ki yana doğru olan hareketlere göre tasarlanmış olsun.

bir de training için en esnek tabanlı ayakkabılar için nike daha iyi genelde.

Deadlift çalışıp, engeller arasında zikzak hareketler yapmayacağınız için koşu ayakkabısı alın.

Ayağınıza oturan ve ihtiyacınıza cevap veren koşu ayakkabısı sizi herhangi bir training ayakkabısı kadar iyi korur, merak etmeyin.

Training ayakkabısı ile koşu bandında koşmayın. Duyuru'da koşu ayakkabısı seçmeyi veya önermeyi bilen birisine ben henüz denk gelmedim. Burada genelde "şu ayakkabı çok rahat, ben çok memnunum" minvalinde öneriler verilir.

merak konusu olmuş, açıklık getireyim. boyum 1.57, bunla ilgili de gocunacak bir yaram olmadı valla bugüne kadar. en büyük sıkıntım ayakkabı bulmak. bakın o konu gocunduğum en büyük yaram işte. @matematik koyu

herkese teşekkürler;)

0. yazıyla "sıfır".

3

2 defa. o da askere giderken ve dönerken (kıbrıs)

bir daha da binmem herhalde.

pilot olmak istiyorum ama daha uçağa binmek kısmet olmadı.

25-30 kez

100+

3.

hepsi yurtici ucustu.

3

70-100 arası olduğunu tahmin ediyorum. Genelde yurt içi, yaklaşık 20 tanesi yurtdışı, 2 tanesi okyanus ötesi. 1-2 yıl öncesine kadar her yere uçakla gittiğimiz bir part time işte çalışıyordum.

8

hatırlamıyorum bile sayısını ayda minimum 2, hem iş hem de aile sebebiyle

40 45

100'ü geçmişimdir tahminim.

1 kere o da 45dk sürmedi, uçağın kalkmasıyla inmesi bir oldu :)

5 defa
toplamda 10 saati geçmez.

300+

ben de 100'ü geçmişimdir. inşallah pilot olduktan sonra ömür boyu her gün :)

yurtiçini bilemiyorum (ayda 2-4 kez şehirdışına gidiyorum). yurtdışı da hatırladığım 20.

100 civarı

yazın 2005 tarihinden itibaren ulkeye giriş çıkış dokumunu aldığımda yanlış hatırlamıyorsam 25-30 gibi bir rakam çıkmıştı, bunun aşağı yukarı 5 tanesi filan kara yolu ile olmuştur. 2005 oncesinde de ucak yolculuğum var ama kaba bir hesap ile
(30-5)x2=50 gibi bir rakam çıkıyor.

0
korkuyorum.

15-20

18

3

Thy miles hesabımda 180 bin mil yazıyor + diğer havayolları

40+ ve uçağa binmeye korkuyorum

tahmini 60-70 arasi.

sayısız.

10-15 kez, hepsi yurtdışı idi. hiç yurtiçine binmedim :'(

25-30

+100 , uçuş saati olarak 1000in üzerinde olmalı, belki 2000.

4 kez.

20 yi bulmuştur.

İş için çok; kişisel olarak az.

4

Bu hafta 14 saatle kapattim mesaimi haftaya bi 11 im daha olur.totalde 1000 den fazladir ama 2000 degildir.

100den fazla 200den azdir tahminimce. Bunda ailemin yurtdışında yasamasinin, buraya geldiklerinde de genelde baska sehirde olmalarinin etkisi buyuk tabii.

12 kere üç tanesi yurt içi

15 civarı

Uçak bileti koçanlarını biriktiriyorum. En son saydığımda 300'e yakındı. Şimdi geçmiş olabilir.

@halitkin gibi,

2 defa askere giderken ve dönerken (Diyarbakır)..

8 ama uçuş saatim baya fazladır Çin, İngiltere vs.

9 ya da 10. biri 45 dk 1 saat gibi bir şey, geri kalanlar ortalama 2 saat.

2 defa. biri 1 saat. digeri 22 saat.

7 defa bindim, 4ü 2şer saatlik(y.içi) üçü 3 saatlik(y.dışı)

20+.

yanlış saymadıysam 35 falan. 20 kadarı kıbrıs, 4ü yurt dışı, kalanı yurt içi.

rahat bi 70-80 kez olmuştur. 6'sı yurtdışı, gerisi yurtiçi.

150-200 arası. yaklaşık 10-15 tanesi 10 saat üstü uçuş.

45-50 ucus vardir.

35-40 civarı bir şey olsa gerek. 24 yaşındayım.

24.

2 ic hatlar + 12 uluslar arasi
20 bin km yol
35 saat ucus
toplam...

(bkz: tiger balm)

(bkz: voltaren)
(jel)

iki senedir kronik boyun agrisiyla yasayan biri olarak ben de bengay diyorum. o mentolun yavas yavas yakmasi beni en cok ceken

hacı, eğer boyun ağrısının kökeni hareketsizlikse, bilgisayar başında çok durmak falansa, wellness denen bok işe yarıyor.
byoun düzleşmesine karşı yapılabilecek hareketler var internet videolarında, böyle uzman tv com falan onlarda. eğer sorunun bu ise, sinirlendiğinde gerildiğinde boyun ağrın başlıyorsa, yapman gereken şey bu.

sahte upload yapmazsın di mi?

@hiko seijuro huyum değildir

eposta adresini at o zaman.

termal koşu içlikleriyle çok güzel koşuluyor ya dışarda. yağmur çamur yoksa tabii. en kötü internetten zumba videoları falan bulup ekran başında kendin yparsın. ya da benim meşhur entry'deki antrenmanları yapabilirsin (bkz: göbek eritme teknikleri/@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu)

@straight gigolo
Ben Beylikdüzü'nde oturuyorum, Beşiktaş'ta çalışıyorum. :)
Ama North Face fikri olabilir. Ama en büyük olay yüzümde. Yüzüm donuyor, eve geldiğimde yarım saat çözemiyorum. Dışarıya gülerek çıkmışsam o mal gülüş öyle kalıyor. Bazen ağzımdan kelimeler çıkmıyor.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu
Ne sevimli hareketler bunlar, hareketli hareketli. Ben bunları uyarlarım kendime. Olmadı internetten zumba indireyim.

aychovsky az önce bir duyuruya yazdım sana da yazıyorum hemen biraz paraya kıyıp nike'ın drifit koşu için olan tayt ve eşofman üstünden alırsan emin ol hiç üşümezsin.
ben aldım hiçbir şekilde ısı kaybı gbi bir şey söz konusu değil mont giymene bile gerek kalmaz onlarla. hatta duyuru sahibi mesaj attı ''o kumaştan bir ürün kullanıp çok memnun kaldığı'' ile ilgili.
üstüne yapışmıyor ama kaymıyor da ve kesinlikle üşütmüyor ama vıcık vıcık terletmiyor da.
o yüzden dışarıda koşup yürümeye devam edebilirsin.

@neferkitty Çok merak ettim. Alacağım onlardan, olmadı termal içlik niyetine giyerim.

poponu hareket ettirmek ve baş döndürücü bi hale getirmek istiyorsan pilateste sıkılmamayı çözmelisin öncelikle. Bir erkek olarak söyleyebilirim ki pilates yapan kadın vücudu > diğer kadın vücutları.

soruna cevap kısmı;
salona gitmeyecek kadar kısa mesafe koşacağım için ben bugün şu şekilde koştum mesela. içime uzun kollu ince bi sweatshirt giydim üzerine tshirt giydim altıma da şort giyip çıktım. hiç üşümedim. ama daha soğuk günler için Nike'a gidip uzun bir tayt(bunu bende alacağım mesela(bkz: son duyurum)) ve üstüne giyebileceğin running bölümünde satılan bi mont alabilirsin. hem renkleri güzel hem de performansları inanılmaz drifit kumaşların. Performans kısmını da sadece tshirtten yola çıkarak yapıyorum, gerçekten 'oha iyi ki almışım' dedirtti çünkü.

Yüzün içinde 'boyunluk' edinebilirsin. Bufftan bahsetmiyorum. www.fenerium.com.tr şöyle bir şey. bende var bundan ama malzemesi aynı mı bilmiyorum bu polar diyor bende ki yün gibi ve 10 üzerinden 4 veriyorum koşarken rahatsız etsede üşütmüyor. Taktığında varlığını daha az hissettirebilecek bi malzemeden olanını bulursan onu almalısın.

bir de hikayenin en öneml kısmı eğlence. Koşarken sıkılmamak ve kendi performansını takip etmek için Nike Running applicationını kullanmanı öneririm. hem indoor hem de outdoor olarak koşunu takip ediyor ve sana performans analizi yapıyor. hatta coach bölümünde kendine uygun kısmı aktive ettiğinde sana günlük koşu & yürüyüş & aktivite programını otomatik olarak hazırlıyor. Koşarkende anlık olarak mesafe & pace ve süreyi görebiliyorsun.

Bir de kendine güzel bi müzik listesi hazırlaman en önemlisi.

koşu olarak yazdım ama yürüyüş olarakta okuyabilrisin sen.

kesinlikle tavsiye ediyorum monta bile gerek kalmayacak öyle bir teknolojisi var cidden kumaşın.
eline alsan ''bu ne incecik'' dersin amma velakin öyle değil işte.
hatta kollarında elin üşürse diye elini kapatacağın yerler bile var, ya da kolunun içine sokuyorsun lastikli. üşüyeceğini hiç zannetmiyorum.

Amaç popo taş olsun veya vücut güzel olsun değil, öyle bir iddiam veya hedefim yok; derdim oturduğu yere yapışıp kalmasın, ölü toprağı çökmesin, hımbıl olmasın; sağlık, esenlik versin. Madem yakaladığım bir momentum var, oradan bir şekilde devam etsin, öyle kalakalmasın. Bütün kış yatalak gibi kalmayayım. Güzel olmak için spor yapmak istemiyorum.

Bir de benim motivasyonum sporun kendisinden gelmiyor; çevrede gördüklerimden geliyor. Ne bileyim, çiçek, deniz, böcek, kuş ya da insan görünce, bir doğa parçası görünce seviniyorum, heyecanlanıyorum. Hareketimin ama amacı onları görmek haline geliyor. Ya da suda kulacımın bıraktığı izi görünce heyecanlanıyorum. Ne bileyim ya, mucize gibi değil mi? Elini bir sıvıya daldırıyorsun ve o sıvıda dalgalar oluşuyor ve fışır fışır huzur veren de sesi var. Bir de danslı şeylerde bol bol eğlenebiliyorum.

Zaten aslen yaptığım şeye de spor demiyorum, sporumsu diyorum.

Şimdi bu spor olayı için 3 seçeneğiniz var: Spor salonu, sokak ve ev. Bunlardan birini tercih edin. Spor salonunda bunalıyorum, sokakta da üşüyorum dediğinize göre geriye bir tek ev kalıyor. Onun için de benim önerim Insanity tipi programlara bakmanız yönünde olacak; birkaç defa bitirdiğim için rahatlıkla söyleyebilirim ki vücut ağırlığıyla yapabileceğiniz güzel bir program. Gerçi zor bir şey aramadığınızı söylemişsiniz ama programı kendinize göre uyarlarsanız eğer güzel sonuçlar alabilirsiniz. Bunun dışında bir de www.youtube.com tipi uygulamalar var, ona da bir göz atmanızı öneririm. Şimdiden başarılar dilerim.

Ben de sanırım evde kendi kendime tepinebilirim. Alt komşu da yok zaten, mis.

Zamanında hip hop ile jimnastik tarzı bir şeyler yaptıran bir abi vardı. "Push it, push it bitch" diye diye spor yaptırıyordu. Adamın her hareketini ezberledikten sonra bıraktıydım. Şimdi ona benzer bir şey bulabilirim.

ev için en güzeli:
www.blogilates.com

bir de tracy anderson math method

ancak blogilateste beginnerdan başla çünkü hayvani zor videolarla motivasyonunu kaybetme başta basit gelsin önemli olan istikrarlı olmak, problem değil.

ayrıca

v30dayfitnesschallenges.com

burdan programa plank,lunge ve squat ekledin mi tamamdır cardion eksik kalır o da kas kütlen biraz geliştikçe bilogilateste cidden zor cardiolar var onu yapabilecek aşamaya gelirsin.

beginner planı şu şekilde bak:

blogilates.zippykid.netdna-cdn.com

Kış mevsimi dışarıda koşmamak için bahane değil.

En çok ısı kaybını ellerden ve kafadan yaşarsınız. Ellere eldiven, başa da iyi koruyan bir şapka takıldığı müddetçe vücut ısınız fazla düşmez.

Teri vücuttan uzaklaştıran DriFit tarzı kumaşlar iyidir ancak bir tane yetmez; atmosfer sıcaklığına göre en az 2 taneyi iç içe giymeniz lazım ve daha soğuk havada 3'e çıkartabilirsiniz. Ama DriFit üzgara karşı korumaz, yukarıda verilen bu bilgi yanlış. Bunun için yağmurlu günlerde waterproof, rüzgarlı ve yağmurlu günlerde ise stormproof bir dış katman giyebilirsiniz.

Elbette bunların hepsi yatırım demek.

Eğer koşacaksanız termalden uzak durun, aşırı ısınırsınız.

Edit: Runner's world'ün şu modülünü kullanabilirsiniz www.runnersworld.com

Beylikdüzü civarında koşu parkurları olması lazım. Sürekli koşan bir kız vardı benim arkadaşın manitası. Decathlon'da kışlık koşu ekipmanları var. Bir bak.

Hah, ben o parkurlarda yürüyorum yazın. Hep ağaçlar içinde, pek güzel. Bakalım, doğukta koruyan bir şeyler, olmadı evde hoplama zıplama ile devam edeceğim.

Çıkamadığında da sabah kalkınca şu tarz bir şey yaparsın;

lifehacker.com

Jillian Michaels diye bi ablanın videoları var youtubeda. ben evde yapmıştım bi aralar, yarım saatliğine yoğun bi şekilde cardio ve strength egzersizleri yaptırıyor. hareketli olduğu için hoşuma gitmişti benim, tavsiye ederim.

Sabah biraz imkansız, 6:15'te evden çıkıyorum. Zaten ezandan önce kalkıyorum ve kalkmakta çok zorlanıyorum. Genelde de 6:05 gibi kalkıp "Anam anam, geç kaldım" diye koştura koştura hazırlanıyorum. Ama haftasonları olabilir.

reptillia, bu fikri çok sevdim. Teşekkürler.

Linkini verdiğim antrenman 4 dakika sürüyor. Ama sonrasında duş ister.

Aşırı kafein, alkol veya tütün tüketimi en yaygın nedenlerindendir. Kafein/kahve en yaygın nedeni diyelim.

yorgunluk.

sizi endişelendirmek istemem ama göz seğirmesi bazen yüz felcinin de işareti oluyor. eğer rüzgara ve soğuğa maruz kaldıysanız bu seçeneği göz önünde bulundurun derim.

alakası yok bununla alakalı bir spor vardı adını unuttum. böyle dinç oluyorsun deli gibi hareketli falan.

@yapma volkan kapoeradan mı bahsediyorsun acaba?

Artistik jimnastik branşları gibi. Kulplu beygirin düşey olanı gibi düşünebilirsin.

İcra edenler bir kulplu beygir ya da paralel bar seviyesinde kaslı değil gibi duruyor.

Yüksek hacimli kas kütlesine sahip olmaması kas gelişiminin olmadığı anlamına gelmez tabii. Öyle bir şey olsa şu yaptığı şeylerin %1'ini bile yapamazdı.

bu bir dalyaraklık. manita etkileme amaçlı geleneklerden biri falandır. kas hacmi geliştirme amaçlı olmadığı elemanın kütlesinden belli zaten.

Zenmate ile edinemezler. Paketler senin tarayıcından şifrelenmiş olarak çıkacağı için network admin göremez.

vpn gibi servisler kullanirsan yoneticilerin gordugu sey ancak senin yurtdisindaki bi sunucuya istek gondermen olur. yani yabanci bi siteye girerken gorunenle ayni diyebilirim. bu acidan, girdigin siteler de gizlendiginden aslinda vpn'ler guvenlik & gizlilik alt metinleriyle de pazarlanir zaten

dropbox/skydrive

güvenilir ve ücretsizler mi?

güvenden kastım, 3 yıl sonra yok olmasın resimler?

Skydrive şimdi OneDrive oldu. Sahibi Microsoft. Gitmez bir yere.

Google Drive adından da anlaşılabileceği gibi Google'ın cloud hizmeti.

İkisinde de 15 GB bedava depolama alanı veriliyor. İkisi de bir yere gitmez, merak etme. Ben olsam tercihimi google'dan yana kullanırdım.

mail.ru kullanıyorum. 100 gb ömrülük alan veriyor üyelik alır almaz.

Başıma senin korktuğun şey geldiğinden beri OneDrive kullanıyorum.

öyleyse skydrive ve googledrive'yi kullanacağım. ikisine de atarım, eski hard diskimde zaten var, usb'imde de var. bunca şeye rağmen bişi olursa, yapacak bir şey yok. teşekkür ederim.

Abi sakin taksitle odeme.elini versen kolunu kurtaramazsin.parani biriktir.ara avukati pazarlik yap.tek seferde ode ibranameni al.indirim yapiyorlar.

işin garip tarafı bizim dersane maaşı elden veriyor.

Bir arkadaşım, kardeşinin borcunu ödedi. Kardeşi yurt dışındaydı ve Türkiye'de kardeşinin üzerine kayıtlı hiçbir şey yoktu.

Arkadaşım olan eleman biraz dişlidir; çekirdekten yetişme ve işini bilen bir tip. Avukat ile konuşarak parayı ana borcun bile altına indirmişti. Bunun yolu da, hacze çıksalar bile kardeşinin haczedebilecekleri bir şeyi olmadığını avukata anlatarak oldu. Şundan fazlasını vermem dedi, avukat taksit yapalım dedi, taksit yapmam alırsan bunu al borcu kapatalım dedi vs. Bir şekilde bağladı.

Eğer benzer bir durumdaysan, hayalet gibiysen, pazarlık yapabilirsin. Ana borcun altına indirirsin demiyorum ama avukatlık ücretinden ciddi anlamda vazgeçirebilirsin. Genelde bu avukatlık büroları icra/haciz konularında ticarhane gibi çalışıyorlar. Bir yere varamayacağını anlarsa indirim yapar. Ancak kirada bile oturmuyor olman (başka birinin yanında) lazım.

sigorta girişim yapıldı. o yüzden o hayalet imajını biraz yitirdik sanırım. ama bu avukatlık ücreti çok menem bir şey ya, toplam 1000 küsür lira sadece avukatlık ücreti var.

peki borçları ödeyip 4 borçta da avukatlık ücretlerini ödemesem, 300'er lira bıraksam hepsinde ne olur?

Abi oyle degil o sistem.banka borcu sisirip sisirip max e gelince avukata veriyor.tahsil olup olmamasi umrunda degil bankanin cunku tahsil edilemeyen alacaklar sinifi altinda dusum yapiyor.bin lira kaptirdigi borcu sisirip 3000 e getiriyor ve dusum yapiyor .kisaca birazda isine geliyor bankanin.avukata gelince avukatta bi on calismayla senden ne alabilirsem diye bakiyor bu durumda genelde ilk aldigi paralarida avukat ucreti olarak tahsil ediyor.bu yuzden parayi toplayip avukatla konusup ne kadar hayir deseler bile indirimini yaptirip tek seferde odeyip kurtulacaksin.avukat her halukarda kendi payina duseni senden aldigi para icerisinden tahsil eder.dogru olanida budur.

Ama sigortadan seni yakalamissa boyle bir durumun kalmaz.bu durumda git acindir kendini agla zirla rol kes indirim yaptir takside baglat ama bunu anlasmayla yap ve suresinde taksitlerini odeyip ibranameni al.

Aynalara dikkat et aracın sağını solunu görmek için.
Bir de sollama yaparken mesafeyi iyi kontrol et yeter.

Gerisi standart şoförlük.

hız sınırına dikkat et.bunlar kamyonet diye geçiyor ve 90 km olması gerek hız sınırı.

Toyota Auris Hatchback: 4275 mm boy, 1760 mm genişlik.

Ford Fiesta Hatchback: 3565 mm boy, 1567 mm genişlik.

Fiat Doblo: 4253 mm boy, 1722 genişlik.

Sonuç: Gördüğünüz gibi iki sınıf arası hatchback'lerin arasına tekabül ediyor. Bir sedan boyutlarında bile değil. Endişe edecek bir şey yok, bir hatchback'ten boyutsal olarak çok farklı değil.

Çok fazla düşünüp endişelenme. Kafanda komplike hâle getirme. Ticari araçlara tabi olduğunu unutma yeter. Atla deve değil, makina altı üstü.

Bir kere gorus alanin hb araclardan daha iyi. Bu sinifta yol tutusu sorunu vardir virajlarda. Bir tek connect cok iyidir. Doblo fazla kopar viraja sert girersen. Virajlara uugun hizla gir yeter. Bir de fren dozajlamasinj olc bic. Binek arabadan daha keyiflidir uzun yolda bunlar.

Senelerce bu tip araba kullandim.

kafaya takacak bi şey yok yazdıkları gibi hatta yüksek araç olduğu için kullanması daha rahat oluyor.

boyut olarak hatchbackten çok farkları yok. tek dikkat etmen gereken frenler. bu sınıfın fren mesafeleri genel olarak kötü.

anaaa, ne güzel gidiyo la bu! diye gaza abanma. efendi efendi, yavaş yavaş git. bi de yüksek araç, yan yüz ölçümünün geniş olmasından dolayı, yani YELKEN ETKİSİ ile, yandan yediği rüzgardan çok etkilenir. misal, bir tepenin yanından geçtin ve fırtına var. o tepenin yanından gelip senin aracına yandan bindiren rüzgâr, o aracı, seyrettiği şeritten alıp bi yan şeride geçirebilir. maazallah kaza yaparsın. aynı şekilde, yanından hızla geçen otobüs, kamyon veya TIR, senin aracını, heçbeki salladığıından çok daha fazla sallar. bunu önceden bilmende fayda var. panike kapılma ve direksiyon hakimiyetini kaybetme. en iyisi yavaş yavaş ve it gibi dikkatli git. gevşeme. yola, müziğe, telefona, anılara, düşüncelere, hülyalara, sohbete dalma. şunu da hiç aklından çıkarma: hızlı araç kullanmak, sadece fren mesafesinin uzaması, virajlarda savrulup takla atmak açısından emniyetsiz değildir. aracın ''yol tutuşu'' çok azalır yüksek hızda. yani dediğim yandan gelen rüzgârı, saatte 90 km süratleyken yemekle, 120 km süratleyken yemek arasında çok ciddi bir etkilenme farkı olur. süratli arabanın direksiyon hakimiyetini, saniyenin kesrinde kaybedersin. evrenos'un da dediği gibi, aracın ağırlık merkezinin değişik bir yerde olmasından dolayı, virajlara YAVAŞLAYARAK VE YAVAŞ girmezsen, yoldan çıkar, takla atarsın.

emniyet kemerini tak. aynaları en rahat edeceğin şekilde ayarla. kendini de aracı da alışana kadar zorlama. virajlarda dönüşlerde dikkat et. merak etme kısa sürede alışırsın zaten.

sadece hız limitine dikkat et. kamyonet geçtiği için araba gibi 120+12=130 ile bir şey olmaz dersen ruhsat sahibinin adresine gelecek olan radar cezalarından çok çile çekersin. şanslıysan çevirirler de 1 kere yersin en fazla.

belki gitmişsindir ama yine de yazayim.

hiz siniri sehirler arasi yollarda 100 km/s

yuksek suratte seninkinden cüsseli bir arac gecerse yanindan, sarsildigini hissedersin yandan aldigi ruzgar gucu ile

onemli olan frenler, tam yola cikmadan once test etmelisin. opelden sonra fiat kullaninca frenlerin sert dozaji dokundugum gibi gelmisti. buna alisman gerekecek.

ortalama bir benzinli aractan daha cabuk hizlanir. gaza gelip sınırları gecme.

iyi yolculuklar.

Virajlarda biraz daha dikkatli ve temkinli ol. Zaten yola ciktiginda alisacaksin arabaya.

sağ salim gittim geldim, teşekkürler. :)

karşılama işi deniyor

karsilama komitesi :)
onlar genelde gelenin gelis amacina bagli, havaalaninda tanimadigi ama almasi gereken kisiyi karsilama amacli gelmis kisiler (soför, tur elemani vs.) oluyor sanirim onlari kasdediyorsu?

Refakatci diyeni duymustum daha once. Konuklari karsilayip belirtilen yere goturuyorlar.

Aktarma denir.

Ajanslarda "aktarma" işi olarak geçer.

Mesela 30 tane yabancı doktor bir kongre için geliyorsa, ajans ile anlaşırlar, ajans "aktarma" için birisi ile anlaşır. Genelde şoförü ayrı, karşılayıp konuşacak kişiyi ayrı tutarlar. Ajansların ayarladığı karşılayan kişi de genelde üniversite öğrencisi olur (öğrenciyken çalışmıştım).

Beni gideceğim okuldan bir şoför karşılamıştı, kağıdı o tutuyodu. Genelde turda çalışan ve ingilizce bilen herhangi biri karşılar.

yurtdışında staj yapıcağım şirketin şoförü karşılamıştı beni elinde kağıtla. herhalde genellikle şoförler oluyordur onlar.

Arkadaşlarınızla(burada bir bozukluk var muhtemelen bu kastedilmiş) favori takımlarınızın kontrolünü alıp diğer online kullanıcılarla mücadele edebildiğiniz online ligler NBA 2K15'e geri dönüyor.

sizin ve arkadaşlarınızın favori takımını kontrol edebileceği ve çevrimiçi olarak diğer kullanıcılarla karşılaşabileceğiniz çevrimiçi ligler nba 2k15'e geri döndü.

@once evet bozukluk var "you can friends can"de ama vurgu yapmış olabilir. "siz hatta arkadaşlarınız" gibi...

Favori takımlarınızın kontrolünü arkadaşınızın "devralabileceği" ve diğer kullanıcılara karşı çevrimiçi mücadele edebileceği çevrimiçi ligler nba 2k15'e geri dönüyor.

(bkz: makale aranıyor duyuruları) başlığını kullandınız mı? Yağdırırlar.

orada genelde makaleyi bulup link vermiş millet, bizim sorun biraz tersi aslında uygun makale bulmakta sıkıntı çekiyoruz. genelde ingiltere, isveç gibi ülkelerle karşılaştırma var ve çoğu yüksek öğretim aşamasında.

kimse sgk dökümüne bakmaz.

yapma volkan +1

Doğruyu söyle. "Yalan beyan" konusuna çok takıyorlar.

Deneme süreci içerisinde çalıştığın firmayı beğenmemek o kadar da kötü bir durum değil. Doğal olarak nedenini soracaklardır (aynısını kendilerine de yapıp yapmayacağını anlamak için), bunun için mantıklı bir neden söylersen makul karşılanır. Ama "yöneticinin huyunu sevmedim" gibi subjektif bir şey söyleme, somut olsun. İş akışı kötüydü gibi genel bir bahane de olmasın, iş akışının nesi kötüydü gibi kafada soru işareti bırakmayacak şekilde yanıt ver.

CV'ye de 2 aylığına girip çıktığın yeri yazma zaten. Görüşmede kronolojik boşlukları sorarlar, orada açıklarsın.

Edit: SGK dökümüne de bakabilirler. Ama yukarıda açıkladığım gibi, bakmaları çok problem değil. Sen kendini doğru ifade etsen yeter.

Önelemeden geçebilmek için yazma... görüşmede açıklarsın durumu... başlamadan göremezler herhalde cv'ye tckn'ni yazacak halin yok.

10k civari

Üstteki arkadaş +1

thy millerini kart sahibinden başkası kullanamıyor diye biliyorum. hatta o yüzden dolayı aile kartı diye bi hede var m&s'te.

Roma'ya gidip-dönüş toplam kaç mile gideriz usta?

@dodger ucretsiz bir sekil baska bir miles smiles kartina transfer edilebiliyor.

@teknikekip romaya gidis donus ortalama 15.000 mil + 100 dolar vergi hocam.

www.turkishairlines.com

scope yalnız thy mil aktarımında para istiyor haberin olsun, 10 euro'dan başlıyor ona göre :)

Mil aktarımı değil de bilet alabilirsiniz?

kaça satacaksınız?

@6 yasimdan beri metal dinliyorum bilet alinabiliyosa o da olur, uyar bana.

@bradshaw Soruda kaca satayim diyorum, kaca satacaksiniz diyosun :)

Ben sana giderini söyleyeyim: 4000 mil = 70 TL

Elbette bu para sana düşük gelecek. Ama değil. Bu yüzden tavsiyem, satmaktansa millerı kullanarak hafta sonu tatile falan çıkman olur.

Not: Ben almak istemiyorum, soruna cevap olsun diye söylüyorum.

@hiko seijuro dostum 60.000 mil e istanbul los angeles gidis donus bileti aliniyo. senin hesaba gore 50.000 mil 875 TL, 60.000 mil 1050 TL.

1050 TL ye bu bileti bulursan ben 2-3 tanesine talibim :)

almak istiyorum, iletişim için [email protected]

www.numbeo.com

Evet, ucuz aslında. Ama turistlere her şeyin fiyatını 5-10 katıyla söylüyorlar,iyi pazarlık yapmazsanız pahalı gelir.

Turistik yerler ucuz değil, Türkiye ile aynı denebilir. Nereye gideceğine göre değişir.

AVM'lerde kıyafet almaktan bahsediyorsan, aynı markalar Türkiye'dekinden daha pahalı.

Bence ucuza yapabileceğin aktivite restoranlarda yemek olur, ama onun için de o turistik olmayan ancak güzel restoranlara ulaşabilmen/gidebilmen lazım. Markete girip limon almaktan bahsediyorsan mesela ucuz (çok güzel misket limonları var, gitmişken al) ama senin kafandaki para harcama anlayışı ile bu örtüşmeyebilir.

çok oversize.

gayet güzel. rengi kıyafetlerinize uyacaksa alın.

boy 1.80 ve üzeri ise alınır. bana gidiyor böyle şeyler.

kendim için değil, hediye edeceğim.

Waterproof diyor, fiyatına değecek bir özellik.

bu ceketlerin modası geçmedi daha? bence başka bir şey bakın.

air, nasıl başka? örnek göster mümkünse. supernatural 10. sezonu başlıyor ve hediye edeceğim kişi castiel' i her görüşünde ''bi trençkot alamadım diyecek'', eminim bundan.

trençkot klasik bir parçadır, modası geçmez o yüzden. çok güzel bence. castiel göndermesi de ayrıca hoş.

göndermeli bir şeyse al gitsin. onun yeri ayrı :)

benim de yok, olmayınca olmuyor. malak gibi lol oynuyorum ahanda şu an. can sıkıcı.

Hobiler ülkemiz insanlarının çoğu için uygun değil. Hobiler çok para ve zaman ister. Bu ikisinden de ülkemiz insanlarının çoğunda bulunmaz. Örneğin, bir adamın mezarlık fotoğrafı çekme hobisi vardı; adam bu uğurda dünyanın tüm mezarlıklarını geziyordu. Hangimizin o kadar zaman ve parası var ki. Hobi için "kitap okumak, sinemaya gitmek" diyenleri ve bunu profesyonel anlamda yapanları saymıyorum tabii ki.

hobi işi kesinlikle düzen işi.uygun fiyatlı da bir sürü şey yapılabilir ama düzen olmadıktan sonra hep bir "ya sonra yaparım" havası oluyor.

mesela bateri çalmaya çalışıyorum 1 senedir. elektronik bateri de aldım (www.drumsetcymbalsblog.com ) ama düzen olmadığı için ya birazdan çalarım akşam çalarım derken unutup gidiyorum.

Önce başlayabilmek lazım. Sonra da bıkıp bırakmadan önce sonuç almak lazım. Sonuç alırsanız hoşunuza gider ve devamını getirirsiniz.

Gitar çalmanın zevkine varmak için mesela 6 ay bıkmamak/sabretmek lazım. 2 ay yeterli değil. Kimisi vardır 2 ayda çok yol katedebilir, o ayrı konu.

Gider panpa.

Mis gibi ok var.

suitable bir garip oldu. "I'm ok with it" ya da "It's fine by me" tarzı bir şey daha uygun gibi.

I'm fine with this price.

açısal momentum diye bişey var, çogzel

Lan adam açıkla diye sormuş, açısal momentum demiş bırakmışsın. Bilmiyorsun sus bari.

Tepedeki açısal bıçaklarına rotor denir.

Gyrocopter ileriye yönelik hızlanma yaptığında, rotorların içerisinden geçen hava akımı rotorların dönmesine sebep olur. Bu dönme işlemini yel değirmeni gibi düşünebilirsin ancak burada rotor bıçaklarının yapısı "kendi ekseni etrafında döndürülüp durma" hareketinden ziyade, hava akımına doğru dönmesini sağlıyor.

Hava akımı içerisinden geçerken oluşan kaldırma kuvveti diyagramına şuradan bakabilirsin: www.pilotfriend.com (maviler rüzgar, kırmızılar da oluşan açısal kaldırma kuvvet)

Tabii burada rotorlar aynı zamanda hava direncine karşı direnç gösteriyor (direniyor, eğilip bükülmüyor) ve bu da havaya kalkmayı sağlıyor. Kalkış açısı her zaman hava akımına dik olacak şekilde gerçekleşir. Ancak sürüklenme kuvveti ile kalkış kuvvetinin vektörel birleşimden oluşan final kuvveti esas kalkış yönünü (açısını) belirler. (Bu kısımlar biraz fiziğe giriyor, o yüzden Bilal'e anlatır basitliğine indirecek kadar basitleştiremiycem).

Rotorların hızı, geriden itme kuvveti uygulayan motor bıçaklarının hızını geçtiğinde havalanma gerçekleşir.

Bunun gerçekleşmesi için uygulamada farklı yöntemler var. Uzun bir kalkış güzergahında hızlanma gerçekleştirilip, bu sırada rotor bıçaklarına açı verilerek yapılabilir. Ancak bu eski bir yöntem. (Hızlanmak için düz bir yolda ilerleyip, rotor bıçaklarına gerekli kalkış kuvveti için hız vermeye çalışılır).

Farklı gyrocopter düzeneklerinde (modern tasarımlarda), ileriye doğru hızlandırma gerçekleştiren motorun kuvvetinin bir kısmını rotorlara ileten dişli sistem bulunur. Bu sayede, rotorların dönmesi için ihtiyacın olan tek kuvvet hava akımı olmaz, motorun ileri hareketini verirken ürettiği kuvvetin bir kısmını yukarı rotorlara verirsin ve çok ileri hızlanmaya ihtiyaç duymadan gyro'yu kaldırırsın. Elbette kalkış gerçekleştikten sonra rotor motor bağlantısını ortadan kaldırırsın ve kalkış gerçekleştikten sonra gyro sadece hava akımı ile yükselişine devam eder.

İniş de en zevkli kısmı. Hani görmüşsündür bazı tohumlar ağaçlardan yere düşerken kendi eksenlerinde spin atarak inerler. Ancak yere hızlıca düşmezler, paraşüt takmış gibi yerçekimine karşı direnç göstererek inerler. Bunun sebebi rotorların çalışma mantığı ile aynı. İleri hızlanmayı sağlayan motoru kapatsan bile, irtifa ne olursa olsun gyro yere güvenli bir şekilde iner çünkü iniş sırasında oluşan hava akımı yer çekimine direnç gösterecek şekilde bir kaldırma kuvveti uygulamaya devam eder ve bu da ivmesel düşüşü engeller.

Sözlüğe bi ara detaylı bir entry girerim, oradan daha kapsamlı okuyabilirsin.

Senin için ingilizce kaynak: www.pilotfriend.com ve www.youtube.com

Sözlüğe gireceğin entry'i sabırsızlıkla bekliyorum. Çok faydalı bir cevap olmuş, eline sağlık.

hard disk üreticileri 8bit = 1byte, 1000byte = 1kb, 1000kb = 1mb, 1000mb = 1gb şeklinde hesaplama yaparak üretim yapar.

Ancak bu hard disk bir işletim sistemine bağlandığında (bu defa tersten gidiyoruz), 1gb = 1024 mb, 1mb = 1024kb, 1kb = 1024byte şeklinde okunur.

Dolayısıyla, (64*1000*1000*1000) olarak lanse edilen kapasite, sistem tarafından (1024*1024*1024) ile bölünerek okunuyor. Sonuç: 59,60 GB.

Aradaki 4GB farkı da Apple'ın sistem kurtarma ve formatlama için kullandığı alan olabilir. Bana 4GB bunun için fazla göründü ama "apple" işte.

Not: Şekilci MAC kullanıcılarının bundan 8-10 sene önce böyle sorular sormasını çok aşağılardık. Apple'ı herkes kullanınca bilmemelerini yadırgamıyoruz.

O 4GB bad sectorler için yedek bölüm

Iphone 6 Plus'ın hayırlı olsun.

@saksı

Açıklama yaptığın ve hepimizi aydınlattığın için ben çok teşekkür ederim. Eğer sen onu yazmasaydın bu soru çözülmemiş ve cevap verilmemiş kalacaktı. Eksikliği giderdiğin için çok ama çok teşekkür ederiz.

...

1 haftadan önce geçmiyor maalesef, ne yaparsan yap boşa gider.

Hastalıgı gecıremezsin, ama semptomları giderebilirsin. Bu toz poşetler var, onlar gayet guzel semptomları maskelıyor. feta.. fentanil gibi bisidi adı sanırım.

1) Bu mevsimdeki hastalık büyük ihtimalle nezledir, bu nedenle ASLA antibiyotik kullanmamalısın.
2) Bolca sıvı ve (işte gizli yöntem geliyor...) burnuna tuzlu -karbonatlı su çekmek faydalı olabilir, beynin akana kadar sümkür.
3) Bugün zaten dinlendiğin varsayımı altında, varsa c vitamini takviyesi ile birlikte yarın aksam kendini daha iyi hissedeceksin.

(bkz: Vicks first defence)

gecen duyuru actim grip oluyorum ne yapabilrim diye.
bir kac ilac kullandin ama etki etmedi yakalandim yine.
ilk gun burnumun doluluk orani istabulda ki barajlardan daha yuksekti.
ama atesimi dusurdugum icin halsizlik sıkıntim yoktu.
bol bol su ictim. hatta her ayaga kalktigimda su ictim.

gece yatmadan once greyfurt-limon siktim bir bira bardagina icim yattim.
bugun 2.gun akintim durdu.
aralikli hapsuruyorum. sabah tok karina yine greyfurt limon yaptim.
Yuzde yuz olmasada iyi gibiyim.

@doktor sagbirakmayan teşekürler entry nick ayrıca :)

karbonatlı tarifi bugün yaptı annem baya etkili şimdi yine yapacak

ne yaparsan yap en az bir hafta. o virüs sikip öyle gidecek

iğne yaptır acile gidip. sabah iki kişiyi götürdüm. şimdi iyiler.

kesin çözüm serum ya da iğne.

soğan ve kış meyvelerine dikkat etmek yeterli olur.Bir de iyi beslenmeli..

Anonymice tylol hot'i kastediyor fentanil olur mu hiç, morfinden daha güçlü bir narkotik o.

Supradyne energy olabilir, narenciye suları iç. İlaç alırken greyfurttan uzak dur. Ballı zerdecalli zencefilli karisimdan ye.

İlaç olarak aferin sinus, katarin, theraflu, iliadin, otrivine vb. yoldaşın. Evde hangisi varsa.

inanmakta haklısın.
sevgili olamayacağımı düşündüğüm aynı zamanda iyi vakit geçirdiğim/anlaştığım arkadaşlarımı bu kategoriye sokuyorum.aleni şekilde sevdiğini vs söylemediği müddetçe o kendi bakış açısıyla ben kendi tavrımla devam ediyoruz. gerçi söylese bile durumu anlatıp yoluma devam ediyorum. küs kalmak şart değil, birinin düğününe gittim geçen yaz.

www.youtube.com

E yani. Friendzone bence de reddedilenler kulübü gibi bişey. Ha evvelden kankasindir, sonra yokluktan filan yazdiginda şansin 0'dir, bunu friendzone diye yorumlayabilirsin. Ama bi de kanka ayagi diye bişey de var. Kiz seni begense kanka, friendzone filan bakmaz kacirmaz zaten seni.

Hiç yaşamadım.
Friend olmak istediklerimle başka şeyler oldu hatta :/

Friendzone, kızların tipini beğenmediği erkekleri kendinden uzaklaştırma yoludur. Tamamen erkeğe bağlı olan bir şeydir. Yakışıklı bir erkeğin friendzone'a düşme ihtimali yoktur.

ya da şu olabilir; mesela kızla erkek arkadaş olarak partiye giderler. erkek abuk subuk dans hareketleri yapıp kızı güldürür. kız erkeğin yanında mutludur onunla zaman geçirmek ister ama partide köşede duran asık suratlı berkecan'la beraber olur. Yani kızların aradığı sevgili ve arkadaş karakterleri farklıdır.

tamamiyle tiple alakalı. kızların, tipini beğenmedikleri erkekleri attığı grup gibi bir şey işte. yani sıradan bir erkek hoşlandığı kıza istediği kadar komiklik şakalar yapsın, eğlendirsin gezdirsin, işin sonunda friendzone'a düşecek, ve oyunun kazananı yakışıklı olan ve hiç bir şey yapmasa da kızı kapan taylan, Berkecan, boğaçsu olacak. hayat o tiplere güzel.

ben hep oradayım, biraz benden ötürü

Friendzone konsepti ile anlatılmaya çalışılan zaten "benimle neden sevgili olmuyor?" değil "benimle sevgili olmadığında neden benimle arkadaş kalmak istiyor?" dur.

Dolayısıyla sen friendzone konseptini yanlış anlamışsın. Buradaki arkadaşlar da aynı minvalde cevap vermiş.

Erkekler arkadaş görülmekten rahatsız olurlar, sevgili olarak değerlendirsin ve olursa olsun, olmuyorsa da olmasın ister.

Biraz garip bir durum. Friendzone tanımlamamalarına bakılırsa erkek-kız gerçekten arkadaş olamaz gibi bir durum ortaya çıkıyor. Yakışıklı olan friendzone'a düşmez denmiş. Bu insanlar gerçek birer friend olamaz mı anlamayamım :)

Bu yüzden friendzone'u şöyle tanımlamak gerekir; tavlamaya çalıştığın kızın/erkeğin, senin bu tavrının farkında olması ve seni friendzone'a atması. Yani araya mesafe koyması, durdurması için sana "sen benim arkadaşımsın" mesajları vererek o bölgeye atması. Yani normal arkadaşlıkla alakası yok.

Bütün yazanlar erkek olduğu için ve tüm kızlara potansiyel olarak baktıkları için böyle tanımlar ortaya çıkmış :D

ben anlamıyorum friendzone ne demek. sanırım senin dediğin gibi uydurulmuş birşey.

"Friendzone, kızların tipini beğenmediği erkekleri kendinden uzaklaştırma yoludur."

hayır arkadaşlar böyle bir şey yok. hiçbir kız arkadaş olduğu bi erkeğe ilişki, seks vs. borçlu değildir. karşısındakinin beklentisi baştan beri farklıysa, reddedildiğinde baştan beri sadece arkadaş oldukları gerçeğine toslar ve suçu karşı tarafa atmak için friendzone diye bir şey uydurur. ve hayır, tiple uzaktan yakından alakası yok. gayet eli yüzü düzgün bi çocuk bi arkadaşımı saplantı haline getirmişti. üni boyunca peşinden koştu çocuğun fiziksel ya da mental olarak hiçbir iticiliği yoktu ama kız is-te-mi-yor-du bu kadar basit. erkeklerin "istenmedikleri gerçeğini" anlayamaması, kavrayamaması bunlar hep.

Bazen biraz şudur :)

www.resimcanavari.net