anne ile sorunlar genelde yüzeysel, baba ile olan sorunlar ise genelde derindir.

bu ataerkil aile yapısından da kaynaklanıyor olabilir. ama genelleme hep bu yönde. böyle gözlemledim.

anne odaya kitlerse baba evden atar

babayla daha şiddetli olur, anneyle daha az şiddetli

babayla ömür boyu barışılmayabilir, anneyle en fazla birkaç ay sonra barışılır

babayla edilen kavgalarda küfür edilebilir, ağır hakaret edilip saygısızlaşılabilir, anneyle edilenlerde genelde küfürleşme olmaz en fazla defol, salak, gerizekalı gibi şeyler edilir genelde. (bunlar genelde ebeveynden çocuğa olur) yani baba siktir git evden a..q derken anne defol git evden der sanırım.

ama zaten soruda da annesiyle sorunu olanlar dedim yani annesiyle sık sık kavga eden insanlardan bahsetmiyorum. daha süregiden bir sorun yaşama durumundan bahsediyorum.

mom issue erkekler için dad issue kadınlar için daha önemli diye düşünüyorum.

İnsanlarla hiç temas kurmamış ya da zarar görmüş bir kedi olabilir. Minik dostun bir süre sonra eve ve sana alışacaktır, bu süreç normalde 1 haftayı geçmez. Sabırlı olmanızı ve kendisini şımartmanızı öneririm. Ciğer ve kefir (oda ısısında) kendilerini çok mutlu edecektir.

biz de el kadarken sokaktan bulduk, elimdeki kalemden tut da radyonun anteninden, eldeki tshirtten falan felaket korkup kaçıyordu. Bıraksaydık ölecekti o kesin, bi şekilde halloldu herşey, zor da olsa. şimdi 2 yıl oldu hala korkak ama az korkak. Kucağa geliyor, emiyor, az da olsa sevdiriyor, kafasına göre takılıyor.
Bu kedi de böyle bi kedi diye kendinizi avutup bol bol sevin, özenin, elden besleyin, ara ara sevmenizi isteyecek onları atlamdan sevin, mırmır ötsün azcık...yapacak da başka bişey yok bence.

benim kedim de ilk geldiğinde herşeyden ödü kopuyodu, insanlara da çok kötü davranıyodu. bana alışması 1 yıl aldı, şimdi 7 yaşında. yine ödlek ve saldırgan ama seviyoruz birbirimizi birlikte oturup kalkıyoruz, birlikte uyuyoruz..
ben şöyle bişey duyup uygulamıştım; yere yatıp kediyi göğsünün üstüne koyuyosun sımssıkı da tutuyosun kaçmasın diye. kedilerin yukarda olmakla ilgili bi hiyerarşi algıları var bi şekilde üstünlüğü ona vermiş oluyosun yani. ben bunu çok sık yapmıştım kedim küçükken günde 10 kere yapıyodum belki işe yaramıştır belki de zaten kendi anlamıştır ona zarar vermeyeceğimi. sen de bi dene istersen.

"Hayir" diyemeyecegi seylerlw kandirdim beb benimkini. Kedi biskuvisiyle yanıma yadar yol yaptim, iplik makarasini yuvarladim bol bol, lazerle oynattim bi de yanima yaş mama koyup bekledim, o kadar cok seviyordu ki dayanamayip saklandigi yerden cikiyordu. Boyle boyle alisti ama ben haric herkese karsi urkek hala.

Mobildeyim imla icin kusura bakmayin.

araba motoruna sıkışan bir yavru kedi gelmişti evime 3-4 haftalık ama panter gibiydi. motordan çıkaran arkadaşımı da beni de tırmaladı. box'tan bile pati atmaya çalışıyordu. eve getirdiğim box'ın içine yumuşak bir minder koyup box'ın üstünü bir havluyla kapattım. tabii box'ın kapısını açık bıraktım. kendini orada güvende ve kuytuda gizlenmiş hissetti. sadece geceleri mama ve su içti. 1 hafta içinde sakinleşti, oynamaya başladı. hatta köpeğimle bile temas kurdu korkusuzca.

kısa zaman sonra sizinle uyumak isteyen bir yumağa dönüşecek.. ilk günler hep öyle oluyor boşuna endişelenmeyin :D

gerzonun teki.
senin onu kendine yakın gördüğün kadar o seni kendine yakın görmüyor.haline tavrina bakip sonra gülüyo bile olabilir.
işte bu kadar katıyım böle durumlarda.

kendisi hayali değilse bok gibi bi arkadasmıs. 10+'da anca idare eder o tavırlar. yasından basından utansın.

ben de kendimi katı sanırdım bayağı katısınız yahu.
ne işe yarıyo peki kendisi ne sağlamış oluyo bu durumdan onu bi anlasam.

bazı insanlar için böyle davranmak onlara haz veriyor diye düşünüyorum. ben de çok sormuşumdur hakkaten bu insan bunu niye yapıyor diye. tek ulaştığım sonuç, bu yaptıkları şeylerden kendi kendilerine haz almaları.

büyük ihtimalle sınavı, iş görüşmesi, eski sevgiliyle buluşması vs vs beklediği kadar iyi geçmemiş. size uzun uzun bahsedip beyninizi yemesi, o konular hakkında beklentiyi yüksek tuttuğunun göstergesi. ama olayın sonunda bir nevi hüsrana uğramış ve sizi, hüsrana uğradığını açık kalplilikle itiraf edecek kadar yakın görmüyor ve yenilgisinden bahsederek egosunu incitmek istemiyor. bu yüzden gizemli adamı oynuyor.

hemen gömmeyin ama çok bayılmadığım biri gelip hayatımla ilgili bilmesini istemediğim bi şey sorunca "offf bi git amk ya" diyemeyeceğim için bazen ben de gizemliyi oynamış gibi yapıyorum :')

hacı gizem filan değil bu adam bildiğin adam seni senin onu sevdiğin kadar sevmiyor. eminim iyice yapıştı bu da diye söyleniyordur. kusura bakma sert oldu biraz ama tarafsız bölgeye sordun

yok yaa o kadar da değil kaç senedir arkadaşız bana değer verdiğini biliyorum bunlardan ibaret değil iletişimimiz. hatta ben çok vefasızımdır bişeylerle çok meşgulsem arkadaş, sevgili herşeyi unuturum o daha tutarlıdır arkadaşlık konusunda. ama işte böyle küçük saçma anlarda öyle bi -mış gibi oyunu oynaıp kendini önemli mi hissediyo napıyo onu anlamıyorum.

amaç ilgi çekmek işte.

merak ettiriyor. sen de iyi niyetliymişsin zaten merak edip duruyorsun. bu da işine geliyor.
ben olsam hastir ordan diyip bi daha sormam. kendi gelir anlatır çatlamamak için.

@radye :) evet onu yaptım en son önemli bişey vardı aramadım hiç sormak için, heyecanla arayıp anlattı tabi ama 2 gün geçti o bunu yapana kadar ben de 2 gün bayağı huzursuz oldum abarttım mı acaba diye. önemli bişeydi çünkü.
bazen de "ooo gizem. bana da öğretir misin yoksa genetik mi" falan diye dalga geçiyorum ama bokunu çıkarana kadar dalga geçiyorum bayağı bozulduğu oluyo.
normalde de nefret ederim insanları bozan tiplerden.

Sen onu sikliyosun diye yapar. Sikleme.

kırlent vesaire olmak zorunda değil. tek kişilik yatakların ucuzlarından alabilirsiniz ya da sünger alırsınız, ucuzdur, üstüne de örtü serersiniz.

Uygun fiyatlı bir çözüm arıyorsanız, ben olsam ikinci el tek kişilik yataklara bakardım. Şehrinizde ikinci el eşya satan birileri yoksa, sahibinden.com dan arardım. 100 lira civarına muhtemelen iki tane ikinci el tek kişilik yatak alabilirsiniz.

aslında iki tane tek kişilik yatak lazım değil bana hatta hiç yatak lazım değil, o yatağın yerine koltuk olsa çok daha iyi olurdu ama dediğim gibi bazalarını kullanıyorum, o bazalarda duran şeyleri alacak kadar dolap yok evde.

fotoğraf yollayabilirsen bir çözüm düşüneyim?

yani ne yapmak istediğini anladım. yatağı kesmek L şeklinde koymak istiyorsun. en basitinden testere ile kesilip kumaşla kesilen yerler kaplanıcak. hangi şehirdesin

eve geçince yollayayım fotoğraf.
yatağı kesmem gerekmiyo yatak iki baza halinde yani aslında iki tane tek kişilik bazanın üstünde çift kişilik yatak var böyle yani image5.sahibinden.com

bence üzerindeki çift kişilik yatağı ikinci el olarak sat ve onun yerine, bazaların üzerine koymak için 2 ayrı tek kişilik yatak al. böylece aklındaki gibi bir koltuğun olur. ama yaslanacak yerin olmaz, o biraz sıkıntı.

bence o kadar yer sıkıntın yoksa yatağı duvara daya hem sırtlık gibi olur güzel bi çarşafla üzerini pano gibi bile süsleyebilirsin. yataklara da ya ucuz yollu iki yatak ya da sünger falan ayarlayıp bi şekilde kullanabilirsin.

hint keneviri namı diğer ot, esrar

marijuana ya çok benziyor. a.k.a esrar.

bunları hollanda gibi bazı ülkelerde yetiştirmek ve satmak devlet kontrolünde yapılıyor ve yasal. ancak türkiye'de yasadışıdır.

Desenli beyazlara ayrımcılık yok.. Onlar da diğer beyazlara yıkanması hak ediyor. Onlar da beyaz sonuçta.. Kahrolsun fakirler..

*kahrolsun fakirler olucaktı

*kahrolsun faşikler olucaktı..
Kahrolsun otomatik düzeltme

beyazları kaç derece yıkadığına bağlı sanki. ben 60'ta falan yıkıyorum. ve çiçekli böcekli olanları da beyazlarla atıyorum. ama 90'da yıkıyorsan ayırmak lazım gibi.

@amatör filozof :)))

Desenli arkadaslari kendi icinde acik maviler ucuk pembelerle ve dusuk isida yikiyorum. 30 derece elde yikama narin yikama vs. Bazilari renk verebiliyor

peki beyazları açık bejlerle sarılarla birlikte yıkamak kötü bi fikir mi?

klasik üni bilgi işlemcisi taibki. dilekçe ile başvurun seve seve (sen anladın) verir. Ben aldım. Mezun oldum ondan sonra aldım. Bende öğrencilik hakkımı kaybettim aynı mantıkta..

ben mezun olmadım ama. sorun da mezun olmamış olmam zaten.

bence ağır mallık etmiş mezun olduktan sonrada alabilirsin o belgeyi hak kaybı ise olay, ister mezun ol ister yarıda bırak, ister keyfi gitme okula sen o okuldan bir ders alıp geçtiysen bunu belgelemek en doğal hakkın ve buna engel olamaz bence başka bir şey anlamıştır.

Dilekçe ile başvurursan bence de transkriptini alırsın.

peki vermezlerse hakkımı nasıl arıycam?

200 liraya kaliteli bisiklet bayagi bayagi zor bir sey.

Salcano nun ucuz modelleri vardi (dag bisikleti). Onun disinda ikinci el de bakabilirsin.

Hangi şehirdesin bilmiyorum ama izmir bisiklet alım satım grubu var facebook'ta, güzel şeyler satılıyor uygun fiyata.

@materyalist imam istanbul'dayım.

şehirde kullanıcaksan dağ bisikleti alma şehir bisikleti al.

200 300 civariysa 2. el olabilir, 500 ise salcano city fun 70 olabilir. Ancak o bütçe sürekli artar. 400 500 ile başlayıp 700e city sport 40 aldım. Bu saydiklarim sehir bisikletleri.

1-2 aydır kapsamlı araştırıyorum cevabımı amatör olduğumu düşünerek dikkate almanı isterim.

ille de çiçekli istiyosan mum çiçeği olabilir. zor açar ama inanılmaz dayanıklı bi çiçek. o kadar dayanıklı olmamakla beraber menekşe de olabilir. yine de biraz aydınlık istiyo ikisi de gece gündüz lambaları açman gereken bir odaysa hiçbiri olmaz.
çiçek dedin diye bunları yazdım ama yapraklı salon bitkileri de iyidir çoğu da çok güneş istemez. yine de çiçek dersen yelken çiçeği hem yapraklıyken iyi hem de bazen çiçek açıyo fazla da güneş istemez.
bir de ağlayan kalpler diye bi çiçek varmış tamamen gölgede yetişen ama türkiyede satıldığını görmedim, belki internetten tohumlarını bulursun gerçi çoğu tohumu ekme zamanı da geçiyor.

bende caterpillar'ın buna benzer bir botu var. ama yanında fermuar yok rengi de kahverengi, belki bu rengi de vardır istersen bi bak.

içindeki gevezeliği bırakmak

bazen insanlar çok istedikleri ya da mutlaka başarmaları gerektiğini düşündükleri birşey olmazsa başarmazlarsa yaşayacaklarını ve yaşatacaklarını düşündükleri hayal kırıklığı yüzünden yeterince çaba göstermezler ve bununla ilgili farkındalıkları da çok az olur.

Belediyelerin sosyal sağlık kurumları olabiliyor. Mesela İst/esenler de var bu. Nerde yasiyorusniz bilmiyorum ama bu şekilde de bir bakabilirsiniz. Twitter sayfasi aktif bir belediyeyse mutlaka size dönüş yaparlar yazdiginizda.

şirinevlerde bir yurtta kalıyorum. tam olarak nasıl ulaşabiliriz. twitter harici bir yerden geri dönüş alınır mı?

Müdürlüğümüz bünyesinde ücretsiz Psikolojik Danışmanlık Hizmeti verilmektedir. Randevu ve bilgi almak için; 440 11 11 (16 02) bu şekilde bir bilgi buldum. İsterseniz bir arayin ogrenciyiz diyin yardimci olurlar saniyorum.

psikoloji yüksek lisans bölümü olan üniversitelerde eğitim amaçlı danışan görülüyor, eğitim amaçlı olduğu için de ücret alınmıyor. benim bildiğim bilgi, okan, doğuş ve maltepede var. daha da vardır mutlaka internetten bu üniversitelere telefon açıp öğrenebilirsiniz.

Ozur dileyerek ikiniz ayni evde kalmayin bence.. farkli bakis acilari pozitif olma yolunda yeni adimlarla baslayin derimm

teşekkürler. aslında aynı evde kalmıyoruz zaten. o üniversiteleri de araştıracağım.

bi süre balkona çıkmasına izin verme.
toprağı kurtarabileceğini sanmıyorum yaptığı yerden sürekli kokuyu aldığı için gidip yine oraya yapar.
balkon kapısını kapat, toprağı değiştir, bir süre çıkmasın unutur.

unutmaz o sinsi. bilerek yapıyo.
toprak boş zaten ama kullanacaktım. kurtaramaz mıyım atayım mı?

at gitsin koku çıkmaz, sen almazsın o alır kokuyu. unutur merak etme.

imkanı yok kurtaramazsın. direk çöp. kumların olduğu yeri balkonu falan da iyice temizle, kedini alıştır öyle koy yeni toprağı.

Durumun önüne geçmek için; tuvalet kumu temiz olmadığı için toprağa gidiyor olabilir. Eğer temiz olmasına rağmen yine de toprağa gidiyorsa kum markasını değiştirebilirsin.

temiz olsa da olmasa da bebekliğinden beri toprağa ayrı bi sevgisi var. tuvalet eğitiminde hiç sorun yaşamadık daha doğrusu eğitim vermem bile gerekmedi ama nerde bi avuç toprak bulsa onu eşeleyiip tuvaletini yaptı. içinde bitki olan saksıların topraklarına dokunmuyor onu artık öğrendi ama boş toprak görünce dayanamıyo.

bu hafta aynısını yapıp bisikletimde kullanacağım:))

alarmlı kilitler var aslında 20 küsür liraya görmüştüm ben de onları inceliyorum bu aralar bi bakın derim.

@madafaka hikaye olmayan ne var de hele.

Valla bisiklet gideceğine sırt çantamda U kilit taşırım :)

bildiğim kadarıyla halat kilit, zincir kilit ve u kilt şeklinde güvenlik sıralaması ama engellemenin yolu yok tabi hırsızlığı. en iyisi sanırım 3 kilit falan kullamak, böylece hırsızın harcadığı vakit aldığı risk artıyor.

Bir de bir şey diyeceğim; geceleri bisikleti eve çıkarıp, gündüzleri de okulun girişinde güvenliklerin durduğu yerin tam karşısındaki bisiklet parkına koyacağım. Diğer koyacağım yerler de böyle insanların sürekli geçtiği yerler olacak. Zincir kilit yetmez mi o zaman? -U kilit fiyatlarını gördükten sonra bu fikir geldi aklıma :)- Tabii uzun vadede bir u kilit edineyim.

güvenlikler sürekli görüyorsa bence sorun olmaz, hırsızların güvenliğin gözü önünde kilit kırıcıyla zincir kırmaya cesaret edebileceğini sanmıyorum.

Tamamdır muhtemelen 5 mm lik zincirden iki tane kilit yapacağım, birini ön teker + kadro ya da maşa + bisiklet parkı, diğerini de arka teker + kadro şeklinde kullanacağım. 7mm lik zincirle tek kilit yapmaktansa 5mm ile bu şekilde yapmak çok daha mantıklı geldi.

Hatta bisikleti sabit yere zincir kilitle, kadro+arka tekeri de çelikle kitlesem iki farklı kilit türü olmasından mütevellit hırsızların işi zorlaşır?

Evet her ikisi icin de ayri alet edevat gerekiyosa zaten baştan girismeyebilirler

U kilit iyidir.. Bisikletimin yanından bisiklet çalındı benimki çalınmadı sayesinde :) Ben 3 sene önce 30 liraya almıştım bir bisikletçiden, paraya kıy al, değiyor.

Tchibo'da bisiklet ve aksesuarları teması var, uygun fiyatlı bir şey olabilir.

1890x2646 pixels

photoshop'ta 50x70 lik resmin boyutu yukaridaki gibi.

boyutunun 50*70cm; iyi bir görüntü için ise çözünürlüğünün 300 dpi olması gerekir. (200 dpi da çoğu zaman yeterli olacaktır)

ben de bu konularda pek bi bilgisizim ama photoshop üzerinde
200 dpi seçiliyken 50cmx70cm pixel yaparsak aldığım sonuç 4000x5500.

doğrudur sanırım, bir arkadaş doğrularsa sevinirim esasında.

hımm.
peki boyutları iki katına çıkartırsak bu rakamları 2yle mi 4le mi çarpıyoruz?

200dpi yüksek ihtimalle işini görecektir. 4000x5500 civarı bir görselle iyi sonuç alırsın. 1890x2646 muhtemelen yeterli olmaz zira 100dpi gibi bir şeye denk geliyor. (dpi = inch karedeki pixel sayısı)

yok canım burda kimsenin sana taht-ı revanla sıjmağa gidiyo diyeceğini sanmam. ya boşver aşıyı falan kedilere gerekmez ver yemini bide kum al ona..kum alcak bile param yok diyorsan çocuk parkından biraz kum al bi elekle ele taşlarını. kedi kumu görünce otomatik oraya eder zaten...

düşünce güzel. sabit giderleri kumu ve maması. bende 2 kedi var ayda 2 kere 8 litrelik kum alıyorum toplam 11 lira aylık kum masrafım. bir de petshoptan açık proplan mama alıyorum ayda 20 lira da o. sakın marketlerdeki whiskas mamalara falan bulaşma. hem zararlı hem pahalı. proplan kuru mamayı açık satan petshoplar var, 40kg'lık paketten kiloyla satıyor bildiğin naylon poşetle. onlardan al.

bunun dışında sabit gideri yok, anormal bir davranışı yoksa aşıların da acelesi yok. ama iç ve dış parazit ilaçlarını tek seferlik olmak üzere uygula mutlaka. dışarda yaşayan hayvanın %99 iç ve dış paraziti vardır. bunlar eve yayılmaz ama kedi halsiz ve güçsüz düşer, zayıflar, parazitler artarsa iç hastalıklar yaşayabilir.

simdi sokaktan almissin ya, bir seferlik parazit asisini yaptir. kurtlarini doksun :) fakulte ve barinaklarda pek ucuza yapildigini duydum ama istersen bi telefon et sor.

bizim veteriner bile sokaktan alinanlara yari tarife uyguluyor :)

eve hemen alıştı falan dedin başkasının kedisi olmasın? kayıp ilanlarına falan bi bakıver bide

belediyelerin veterinerleri var aşıyı bedavaya yapıyorlar.
bende de köpek var geçen ay gittik üsküdar belediyesinin veterinerine, 2 tane aşı yaptılar, beş kuruş istemediler.

en yakın barınağa götürüp "ben bu kediyi sokakta buldum, sahiplenmek istiyorum ama ablam/ev arkadaşım/babam/annem vs. aşısı olmadan olmaz diyor. size muayeneye ve kaydettirmeye getirdim" dersen aşı maşı yaparlar. biz o şekilde bir kediyi kaydettirip kısırlaştırmıştık. yalnız barınağın sorumluluk alanı içerisindeki bir adres vermen gerekir. mesela bilmemne sitesinin bahçesinde buldum, pazar yerinde dolaşıyordu,insanlar çarpıyordu gibi. bu şekilde açıklama yaparsan barınaklar yardımcı oluyorlar.

ben hiç denemedim ama çok gördüm, kum yerine şeritler halinde yırtılmış gazete kağıdı kullanıyolar, eve gazete alıyorsanız siz de deneyebilirsiniz maliyeti sıfır.almıyorsanız da alan bir komşudan isteyebilirsiniz.

mama içinse pet shoplardaki açık mamalara çok güvenmeyin derim, bazıları gerçekten etikete ne yazdılarsa onu satıyor ama birçoğunun sattığı market mamasından bile beter oluyor. bu konuda farklı görüşler var ama bence kuru mamaya da çok güvenmemek en doğrusu. internetten evde kedi maması yapımı diye araştırırsanız kolay uygulanabilecek bir sürü tarif çıkar. bence siz evde et ve tavuk suyu bulundurun herşekilde. kasaplar çorbalık kemikleri çok ucuza satıyorlar, tek yapacağınız yıkayıp kaynatmak, sonra içine pirinç, yumurta, tavuk, balık, ciğer falan işte kedinin yiyebileceği ne varsa karıştırıp kediye verebilirsiniz, en ucuz mamadan bile daha ucuza gelir.

ayağının dibine koyarsın? kutusuyla. sorun çıkar mı?

ama ulusoy içeri bagaj konmasına izin vermiyor. bu da aklınızda bulunsun.

yol yaklaşık 10 saatlik, kedi miyavlar yolcuları rahatsız eder, bizi de zor durumda bırakırsa diye düşündük. veya aç, susuz, tuvaletsiz dayanabilir mi 10 saat?

bazı firmalar kesinlikle hayvan almıyorlar otobüse, belki de hepsi öyledir.
benim kedim çok geveze ve yaygaracı olmasına rağmen 2 saatik uçak ve 3 günlük tren yolculuklarında pek sesini çıkartmamıştı, korktuğundan olsa gerek.
kaçak bindirmiştim trene ama en rahatı yataklı tren ya da kompartıman kedi için.

tabi 2-3 günde bir birinin uğrayıp mama vermesi ya da kedi pansiyonu gibi ihtimaller de var.

yolculuk nereye bilemiycem ama kamil koc ta bikac kez bagaj bolumunde tasindigini gordum. muavin de anlayisli biriyse molalarda bagaji acip ilgilenebilrsiniz de.
siz yine de once bi telefon edin.

yolculuk ankara-hatay arası. bagaj iyi güzel de hayvan 10 saat boyunca karanlıkta, havasız ortamda delirmesin?

10 gün için kediciğe yol ızdırabı çektirmeyin derim ben. ankara-bodrum arası gitmişliğimiz var 3 sefer kedimle. molalarda sorun oluyor, araç içinde sorun oluyor. bu yüzden şöyle de bişey var:

patikosk.com
www.facebook.com

güvendiğiniz bir komşuya anahtar bırakın arada sırada ilgilensin suyunu mamasını versin

yerde kalkedon yazan bi yer var ya, hani bazen bir kaz takılıyodu orda, bi de heykel var ama ne heykeli hatırlamıyorum.
işte o küçük meydanın sahil tarafındaki köşede oyuncak, incik boncuk falan satan bi dükkan var, orda var samson da drum da.

Osmanağa Camii yanındaki sokak vardır, Altınoğlu Pastanesinin sokağı. Oraya gir, caminin duvarını takip ettiğinde duvar bitince karşına çıkan bir tezgah olacak, orda bir bayan var o satıyor gayet uygun fiyata verir.

teşekkürler.

tamer demiralp(çapa) ve neslihan şengör (itü) isimli hocaların çalışmalarına bir bakın isterseniz.

bizimkine ilk baştan beri hill's yediriyoruz, oldukça fit kendileri. veterinerler de tavsiye ediyor markayı zaten. burada ben de daha önce sormuştum, sonuçta hill's tercih etmiştim.

madem herkes böyle diyor, ben de yarın alayım o zaman mamayı.
kuru mama ile ilgili sorun içeriğinin yanısıra kuru olması, bir sürü kedide böbrek hastalıklarına sebep olduğunu duydum. o yüzden de kedim normal kilosuna dönünce tekrar evde yapılmış mama vermeyi planlıyorum, o kadar zor değil hazırlamak, temel birkaç şeyi öğrenince çok kolay oluyor ve kediler de çok seviyor

ben açıkçası kaliteli kuru mama yiyerek obeze dönen bir kedi görmedim hiç o sebeple mamayı sizin yapmanız yerine şiddetle Pro-plan ya da Hills kullanmanızı öneririm bundan sonra. bunlar hakikaten çok kaliteli mamalardır duyduğunuz korkunç şeyler büyü ihtimalle "market mamaları" ile alakalıdır.

kedileri böbrek hastası yapanlar tvlerde reklamı çıkan whiskas vs gibi kötü market mamalarıdır. kaliteli mamaların kedilere zararı yoktur.

ayrıca neden veterinere inanmıyorsunuz?

@afro-sadece ilk yıl market maması verdim, 2 yıldır proplan yiyor ve bu kiloda.
@mea- (git: 160938) burada da yazmıştım kedimin başına gelenleri. burda bahsettiğim ameliyattan sonra başka bir veterinere götürdüm ameliyat sonrası takibi için o da antibiyotiği eksik dozda uygulamış, kötü bir şeye sebep olmadı ama ben veterinerlere güvenmiyorum artık.

türkçesini anlamadım ben. anlamı biraz açar mısınız?

kullanacağım yerde şöyle. birilerinin bir işin küçük bir alanı ile ilgili bir takım çabaları var daha sonra daha çok sayıda kişi onu da kapsayan daha büyük bir alanda çaba göstermeye başlıyorlar.

subsuming
uygun mudur?

uygun gibi ama sanki dilimin ucunda başka bir sözcük var, onu bulamıyorum.

involve
contain
incorporate
comprise
embody
embrace
encompass
?

Çamaşır sodasını bilmem ne tepki verir ancak karbonat için yanardağ deneyini bir uygula derim.

İki ayrı kaseye koy bunları ve daha sonra üzerlerine önce biraz su ve sonra sirke ekle.Karbonatlı karışım köpürme yapıyor.Ancak emin değilim öteki ne tepki verir falan.Denemekte fayda var.Yerinizde olsam köpürenin tadına bakardım.Sonucu bekliyorum.Kolay gelsin.

ikisini de çöpe atın, sağlığınızı riske attığınıza değmez...

@lisko ikisi de aynı tepkiyi veriyor. olmadı yani.
yalnız bir tanesi daha topaklanmaya meyilli duruyor diğeri daha toz gibi

hımm. karbonat ısınıyo ıslatınca. ilginç

benim de eskiden saçım düzdü bi ara dalgalı oldu sonra kıvırcık oldu. şimdi tekrar dalgalı olma yolunda ilerliyor. nemden midir nedir..

1. Tam bilinmiyormuş
2. Gelmiş: www.npr.org
3. Gidebilirmiş

saçınızı katlı kestirmiş olabilir misiniz?

Nemden, sudan, sampuandan olabilir.

1- kaynak gösteremeyecek olmama rağmen, insanın hayatı boyunca saç tipinin pek çok kez değişebildiğini okumuştum bir yerlerde.
2- ben. liseye giderken baya kıvırcıktı, sonra dalgalandı, şimdi gene kıvırcığa doğru gidiyorum sanki.
3- gidebilü, ama çok düz saçın kıpkıvırcık olması biraz zor yani, en fazla dalgalı olur gibi.

saçım yıllardır aynı, nerdeyse hiç kestirmem. doğduğumdan beri aynı şehirde yaşıyorum, aşağı yukarı da aynı şampuanları kullanıyorum

saçının boyu ve kesimi ile alakalı olabilir belki?
misal benim saçım normalde düz iken, uzadıkça dalgalanmaya başlıyor.

arz fazlası

ayrıca bakınız: economics.emu.edu.tr/.../unite%203%20ve%205%20calisma%20sorulari%20cevaplari.doc -

Arz fazlası - Tüketici rantı

hizmet için de yine arz fazlası mı denir?

hizmet için de arz fazlası denir. hizmet sektörü de hizmet üretir, talep edilenden fazla hizmet arz edersen arz fazlası olur.

hizmet de bir üründür fark etmez. gereğinden fazla otel açarsanız konaklama hizmetinde arz fazlası yaratırsınız. normal mallardan farklı olarak, malları stoklayabilirken, fazla olan hizmeti stoklama şansınız olmaz, yani "eh bu gece odayı veremedik, bu geceki hizmeti yarına stoklayalım" deme durumu yoktur, o gece odada kimse kalmazsa ürün sonsuza kadar yok olur.

Tekrar geçmiş olsun... Ne yazık ki bilemiyorum, yani ben o bahsettiğim ameliyattan sonra kedimde hiç kusma gözlemlemedim, ancak benim kedim 6 gün veterinerin muayenehanesinde kalmıştı, hergün görmeye gidiyordum ama belki de ben olmadığım bir zamanda kusmuştur, yani hiç bilemiyorum ki :(

Bi de o ilk veterinerin ağzını burnunu kırasım geliyo ya...

@marcelle-şimdi iyi neyse ki. hatta nerdeyse eski haline döndü, eskisi gibi hapır hupur yiyor en azından. ilginiz için çok teşekkürler

Rica ederim, çok çok geçmiş olsun...

kedim diyabet hastası. bunu tespit etmek için 10 gün boyunca her gün, günde 2 kere kan tahili yaparak teşhis koydular. biz şeker hastalığından, aşırı iştahına rağmen bir anda aşırı kilo kaybı, günde 2-3 kap su içmesi ve görmedeki bozukluk nedeniyle şüphelenmiştik.
sizinkinin şekeri doktorun dediği gibi stresten çıkmış olabilir.

Şimdi talihsiz bir durum olmuş, veterinerin haklılığı haksızlığı için danışmam gerekiyor. Kahverengi akıntıyı düşük gibi algılamış veteriner diye düşünüyorum. Bana başka bir sorun varmış ve yanlış müdahale edilmiş gibi geldi.

Şeker konusunda ise hayvanlar stres altındayken şekerin fırlaması normal, ameliyat yani narkoz şekeri fırlatır. Birçok şeker hastası şekeri düşmediği için ameliyat olamaz mesela çünkü bir de narkoz fırlatırsa şekerden gidebilir hasta.

405 oldukça yüksek bir değer, 46 da çok düşük. Bu konuda Türkiye'deki en uzman kişi İstanbul Üniversite Veteriner Fakültesi Dahiliye Bölüm Başkanı Prof. Alev Akdoğan'dır. Yarın sabah götürürseniz kendisine kediyi gösterme şansınız olur, sabahları onun günü. Elbette şehriniz İstanbul'sa, büyük geçmiş olsun.

Çok geçmiş olsun, yavrular için de başınız sağolsun.

Ben de geçen yıl benzer bir problem yaşadım. Kedim hamileliğinin sonuna gelmişti ve 1 tane ölü yavru doğurdu, biz diğerlerini de doğursun diye bekledik, ama 1,5 gün boyunca başka yavru doğurmadı. Hemen veterinere götürdük, ultrason çekildi. Veteriner 2 canlı ve 1 ölü yavru daha olduğunu tespit etti, ancak "ölü yavru doğum kanalını tıkamış" dedi. "Beklersek kedinizin sorunsuzca doğum yapıp ölü yavruyu dışarı atma olasılığı var, ancak eğer doğum yapamazsa ölü yavru çürümeye başlayınca kedinizi zehirler, o anda müdahale edersek yine kedinizi kurtarma ihtimalimiz var ama bu çok düşük bir ihtimal" dedi. Ben de en ufak bir riski bile alamazdım, ama zor bir karardı çünkü kedim 11 yaşındaydı (şimdi 12 yaşında), ameliyattan sonra anesteziden ayılamamasından çok korktum, ama öbür türlü de ölme ihtimali çok yüksekti, o yüzden ameliyata karar verdik. Kedim ameliyat oldu, 1 ölü yavru ve 2 sağlıklı yavru dünyaya getirdi ve benden izin alınarak kısırlaştırıldı. Ama benim şansıma, 1 hafta önce de diğer kedim yavrulamıştı ve 1 tane bebeği olmuştu. Bu 2 bebeği de ona getirdik ve ameliyat olan kedim iyileşene kadar bebekleri diğeri emzirdi. Hepsi sorunsuzca büyüdüler... Sonra diğer kedimi de kısırlaştırdık. Diyabetle ilgili bir sorun çıkmadı bizde. O yüzden kedilerde diyabet konusunda pek bir bilgim yok ama inşallah kediniz bir an önce iyileşip eski sağlığına kavuşur.

Yapılan uygulama ile ilgili tereddütünüz varsa bulunduğunuz yerdeki veteriner fakültesine gidip oradaki hocalara danışın, eğer bir yanlışlık olduğu ortaya çıkarsa uğraşın o veterinerle bence. Çünkü biz onlara bir canlı emanet ediyoruz, çocuk oyuncağı değil bu. Şimdiye kadar ne yazık ki yanlış tedavi ve teşhisten ölen bir sürü hayvan duydum ve bu yanlış kararları veren veterinerlerin meslekten men edilmeleri gerektiği görüşündeyim.

@merry shelley- benim kedim çok iştahlı ve kilolu ama bir kaptan fazla su içmiyor ve görmesinde de bir bozukluk yok sanırım.

@deliberte, marcelle- veteriner kedimi ultrasona sokmadı ve hatta ultrason cihazı bile yoktu ve hatta bebeklerin kalp atışlarını bile dinlemeye çalışmadı. kedinin koktuğunu dolayısıyla yavruların kesinlikle öldüğünü söyledi ve çok emin konuştu. ameliyattan sonra kediyi kapatmadan beni de içeri çağırdığında eldivensiz çalıştığını da görüp iyice öfkelendim zaten. dolayısıyla bu veterinerin hatalı birşey yaptığını düşünme eğilimindeyim, gayet dikkatsiz davrandı çünkü.
istanbulda yaşıyorum ama avcılara epey uzağım, ameliyattan yeni çıkmış kedimi o kadar mesafede yormak da istemiyorum. kediyi götürmeden gidip danışsam işe yarar mı sizce?

afedersiniz ama gerizekalı veteriner ultrason çekmeden nasıl emin olmuş acaba yavruların öldüğünden? benim kedim de çok korkaktır ve veterinerden ve diğer yabancı tüm insanlardan çok korkar ve veterinerinimiz bunu bildiği halde, ultrason çekmeye zorunluyuz demişti bize. Çok üzülerek söylüyorum ki sizinki veteriner değil, para avcısıymış...

@marcelle- iki veterinerle daha konuştuktan sonra benim kedimi ameliyat eden veterinerin para avcısı olduğuna ben de karar verdim artık.

Geç gördüm, elbette siz de danışabilirsiniz ama kediyi de görmek isteyeceklerdir. Bir de oradaki hekim arkadaşlarımdan birine sordum:

"Efendim, gebe kedinin doğumun hangi aşamasında olduğunu bilmiyorum. çok yavru olduğunda anne kedi hepsini doğuramıyor ve kedicikler içeride ölüyorlar. çara geldiği halde ıkınmaların 6 saat sonra bile başlamamış olması tedirgin edici olabilir elbette. sezeryan sonrasında fakültede de rutin prosedür olarak uterusu da alıyorlar yanlış hatırlamıyorsam. ayrıca şeker hem stresten hem doğum döneminde hem de anestezinin etkisiyle yükselir bu normal bir durumdur. gerçi 406 ya kadar yükseldiğini hiç duymadım ama yine de kesin bir şey söyleyemem. şunu diyebilirim ki kedi glukoz seviyesi sadece stresin etkisiyle 280lere kadar çıkabilir(kan alma vs gibi durumlarda bile) bunun strese bağlı normal bir yükselme olduğunu söyler makaleler. tek başına şeker hastalığı olup olmadığını söyleyebilmek için kedinin şekerini takip etmek gerekir. düzenli olarak ölçülmesi ve kayıt tutulması aardından da bunlardaki dalgalanmaların değerlendirilmesi gerekir."

dedi.

ayrıca sizin veteriner sırf para avcısı değil şikayet de edilmesi gerekir bence.

Bir de İstanbul'da kliniğinin ve kendisinin adını söylerseniz başkaları için en azından önlem olur.

cevap için teşekkürler.
kliniğin adı fındıkzade veteriner kliniği. veterinerin adı hasan çalık.

non je ne regrette rien'de pişman değilim deniliyor ancak onu sormuyorsunuz sanırım.

evet o şarkı yalnız le haine'da remix gibi bişey yapıyolardı o şarkıya.

bu hakka erişimi engelleyen şey politikalar ama mesela insan ya da kurum değil

kulagi tirmalamanin otesinde, dogru degil. (su anda dogrusunu ben de bilmiyorum ama sizin yazdiginizin dogru olmadigindan eminim).

access to right ya da accession to right diye bi laf yok bi kere. ayrica prevent kelimesinde onlemek manasi, bir "onlem" ifadesi. preventive maintenance, prevantoryum orneklerinde oldugu gibi.

hakka erisim konusunu biraz daha aciklamaniz ve ornek vermeniz halinde dogrusunu bulmamiz daha kolay olur.

detain access to bilmemne privileges (bilmemne yerine ne hakkıysa onu koyun. örn: detain access to travel rights)

bi kere accession olmadigi asikar. yani sadece access yazmaniz yeterli.

Block access to
Restrain access to
Cut off access to
Decline access to
Deny access to

icinden birini secin. Benim gonlum, deny, restrain veya block'tan yana.

"Cezasızlık kültürü" yerine "cezadan muaf tutulma geleneği"ni önermek istedim. Bazan mot a mot dile oturmadığı için, bu şekilde içinize sinerse ve kaynak metni ifade edeceğini düşünürseniz.

Bir de its commission dediği de, bahsedilen suçları komisyonunun İsrail Hükümeti'nce kurulan olduğunu işaret ediyor sanırım, o zaman benim için anlaşılır oldu metin.

Şöyle oldu:

"Dahası, bu eylem, İsrail'e savaşı kızıştırma olanağı tanıyan Savaş Suçları Komisyonunu'nun cezadan muaf tutulma geleneğini garantiye aldığı ve önde gelen bazı uluslararası hukuk uzmanlarının yasal olmayan abluka ve işgal altındaki Gazze Şeridi'nde bulunan Filistinliler'e soykırımın bir başlangıcı olarak tanımladığı telafisi imkansız hasarlar verecektir."

cevabınız için çok teşekkürler. comission'ın işlem, eylem gibi bir anlamı var, orda bu anlamda kullanılıyor bence. israil'in böyle bir komisyonu olup olmadığı ile ilgili bilgi bulamadım, sanırım yok.

Accordingly it is established, prima facie, that Israel was guilty of the commission of the war crime of attacking a neutral vessel in neutral waters as a consequence of its attack on USS Liberty.

www.ussliberty.org

impeachforpeacemarshall.org


sizin de dediginiz gibi, commision of war crimes, savas suclari komisyonu demek degil gibi gorunuyor. anlami savas suclarinin islenmesi gibi bir sey olsa gerek.

Hükümetin öyle bir komisyon kurulacağını okumuştum ama oldu mu bilmiyorum, küçük harfle yazılmasından dolayı kuşkulanmıştım zaten. Rica ederim bu arada...

Ek: Bir de "hukukun üstünlüğüne" kısmını atlamışım, telafisi imkansız hasarlar görecek konular arasında.

pat diye söylüyorum içki göbeği sporla inmez :)

pilates karın bölgesindeki yağları eritmeye odaklanan bir egzersiz diye biliyorum. pilates for dummies videosu indirip evde de yapabilirsiniz.

yarım mekik tabiki.

koş yoksa şişersin

göbek atmak bile çok iyi karın egzersizi oluyor, tavsiye ederim. :)

"ülkemizde gıda sektöründe serbest piyasa var" gibi... içerik nedir?

because we have a free market in food, we can buy all the bacon, eggs, ice cream falan diye gidiyo. ilaçlar için de aynı ekonominin geçerli olduğu durumu tasavvur ediyor falan.
sektör ifadesinden imtina ettim aslında, iktisat terimlerinden hiç anlamam ama birşeyin sektör olabilmesi için zaten serbest piyasa şart değil mi?

sektörü alan olarak değerlendirirsek daha yararlı olur. sektörün yerine istediğiniz sözcüğü koyabilirsiniz; ama gıda sektörü üzel bir tamlama bence.

sektör diyorum ve olası marksist saldırıları size yönlendiriyorum
teşekkür ederim

marksist saldırılar sektör sözcüğüne gelmez. devlet eliyle de sektörler oluşturulur, oluşturulmaktadır. (:

öncelikle kedinden kurtulmalısın

@aşksız prens: annen baban ilk altına yaptığında senden kurtulmayı denemişler mi pantolonun battı diye?

kediyi atınca ya da kısırlaştırınca ekran eski haline dönecek mi?

bilgisayar kullanmayi ogretebilirsin.

şimdi arkadaşım, fn tuşu var bilgisayarında o tuşa basılı tutarak. f4 tuşuna bas sonra yalnızca bilgisayar seçeneğini seç ve bana dua et öptüm bye.

@sert yerden yavaş: dediğini yapınca bilgisayar beklemeye geçti, tekrar açınca da bi seçenek falan sunmadı.

Çözünürlük değişmiş.

Xp için masaüstüne sağ klik -> özellikler /Ayarlar - Ekran çözünürlüğü


Vista için :

windows.microsoft.com

bak şimdi arkadaşım. şu link var ya tıkla ona işte >>
www.cazipsepet.com
heh bak şimdi dediğim f4 tuşunda kare içinde yuvarlak gibi bişey var monitör e benziyor. hah işte fn tuşu + f4 yapınca o dediğin şey düzeliyor. sen de hangi tuşta bilmiyorum belki f5-f6 vs. o yüzden hangi tuş da o işaret varsa ona bas.

onları bilmem ama en etkili yöntem kendini ikna etmen. bunun için merkezlere dünya para vermene gerek yok. ben bir kitapla ikna oldum mesala. üç yıldır da içmiyorum.

@ser;

nedir o kitabın adı?

Bana da yarım kutu zyban yetti.

benim bağımlılığım allen carr'ın kitabına da bi kutu zyban'a da bana mısın demedi. bu yöntem özellikle benim gibi ağır tiryakiler için öneriliyor o yüzden ilgimi çekti

allen carr sigarayı bırakmanın kolay yolu

12 sene günde minimum 2 paket içtikten sonra bi' gecede bıraktım. 2seneyi geçti içmiyorum.

allen carr sigarayı bırakmanın kolay yolu

2 paket içerken, karar verdiğim gün bıraktım. istersen ebook olarak atayım.

ben okudum o kitabı benim okuduğum "kadınlar için sigarayı bırakmanın kolay yolu" gibi bişeydi, aynı kitaptan bahsediyoruz sanırım hedef kitleye göre ismini değiştirip yeniden basıyor olmalılar. sigarayı bırakmanın o kadar zor bişey olmadığına ikna olsam da bazı argümanlarını da çok saçma sapan buldum belki de bu yüzden bırakamadım. yani denedim ve işe yaramadı yeni bir yöntem bulmam gerekiyor

ya bende asla bırakacağıma inanmıyordum. ama senin ikna olman dışında bi yöntem yok inan. sıgara içmen için bir neden yok. buna ikna olmaya çalış. umarım başarısın asla vazgeçme..

bende bıraktım üç ay olacak. ve istemen lazım her şeyden önce. bir paketin varken şu paket bitsin de öyle bırakırım diyorsan o iş baştan yaş zaten deneyip kendini zora sokma hiç.

önce zihninde inan kendine ve sonra paran varsa mora terapi derim. kendine hakim olamıyormuşsun madem. o terapiye giden arkadaslarım olumlu sonuclar aldılar hep.

İyi gelip gelmediğini bilemem ama o kına kokusu uzun bir süre saçtan çıkmıyor.

o halde kendi üzerimde yaptığım boylamsal bi çalışmayı anlatayım. ben çocukken ailemdeki kadınlar saçlarımın ne kadar da kötü, ne kadar seyrek olduğunu epey dert edinmişlerdi, ben çok hatırlamıyorum o zamanlar saçlarım nasıldı ama herkes hemfikir olduğuna göre kötüdür herhalde. ortaokulda annem saçıma kına koymaya başladı, sonra ben kendi başıma devam ettirdim kına işini. şimdi 29 yaşındayım, ama saçıma hiç boya sürmedim, hayatım boyunca fön bile çektirdiğim sayılıdır. şimdi saçlarım gayet güzel (söyleyenlerin yalancısıyım) beğeniliyor yani :)
boyanın saça herhangi bi faydası olduğunu sanmıyorum, yıllardır saçlarını boyayan arkadaşlarımın hiçbirinin saçında meymenet kalmadı. kınanın zararı olduğunu da söyleyenler var ama sanırım bunu söyleyenlerin çoğu kuaför oluyor.

neyse ben tavsiye ederim kınayı.

du bi iyi mi kotu mu karar vereyim de kokusunu sonra dusunurum artik. ben de sevmiyorum ama dellenirsem acimam kendime ve cevreme, yakarim kinayi. bi de tahminen yagli sacta agir oluyor kokusu... temiz sac da o kadar duyulmaz diye umuyorum.

o kadar kötü değil kokusu bi de o kokudan kurtulmanın yılları var
www.hennaforhair.com şu forumda bişeyler önermişler.

evet, lavanta iyi bi fikir gibi gorunuyor. neyse ama galiba bi tek sen deneyip memnun kalmissin kinadan:) tecrubeni paylastigin icin tesekkurler :)

saç derisi kınaya alışırsa, kına yakmadığın zaman çok fena kaşınıyor.durduğun yerde bitli gibi kaşınmaya başlıyorsun:)

ama kına iyidir.saçları çok güçlendiriyor besliyor kınadan sonra saçlar daha bir dolgun gözüküyor.
güneş ışıkları değince çok güzel parlıyor saç.

soruya eklemlenerek bişeyler sormak istiorum :D
peki bu kına nasıl yakılır, kaç saat saçta kalması gerekir, saçı çürütür mü? ton ton değişik deişik renkleri var mıdır? benim bildiğim kına saçları tutuncu yapar :D alırken ne deyip de almalı, neye dikkat etmeli??

o kullanim aciklamalari sozlukte kina veya kinayla ilgili bi baslikta vardi galiba, degisik oneriler bulabilrsin. degisik renkler var ama galiba kina bazli boya oluyor onlar, bizim bahsettigimiz beyaz saci turuncu yapiyor. eger saclarin atiyorum siyahsa ve kina iyiyse, anlayan birine de emanet edersen sacini hos bir ton aliyorsun. galiba kinanin olayi ton standardi olmamasina ragmen koyu renk sacta bir sekilde guzel bir tonu yakalamasi.

ben de ortaokulda bir kez kina kullanmistim, annem tabii mudahale etmisti yoksa ben kinadan bihaberdim, o zaman bende de cok begendiler, hem daha cocuktum, hatirlarim hocalar gicik olmuslardi, okulda benden buyukler durdurup sacimi sorarlardi, hatta sonra moda oldu bir kiz daha kina yakti sacina felan... ama o zaman sacim saglikliydi zaten. yani belki de saglikli sac iyi tasiyordur kinayi...
misal kinayla iyi gecinirken, kinayi birakip kullanilan ilk boyada saclarin mahvolmasi gozumde kinayi da supheliler listesine ekliyor. boya kullananlar genelde ilk denemelerinden degil surekli kullanimdan sonra saclarinin yiprandigini soyluyolar...

yok ya tirstim ben yine... cesaret edemicem :S priorin alim ben ya :S

ben bi biotin kullandim eskiden, sac dokulmesi icindi. priorin de beslenme kaynakli olma ihtimalinden dolayi cazip gorunuyor, oyle bitkisel bir destek seysi diyorlar, bi iki vitamini minerali eksik aliyorsam belki ise yarar. neyse bi ara belki yine doktora giderim bunun icin. hakikaten boyle mucizevi bisi var mi merak etmistim. Gerci olumlu konusanlari es gecmis oluyorum da, neyse, kader, kismet... belki aklima eser surerim ben de...
fikirler icin tesekkurler.

Bütçe nedir efendim?

hazır sezon açılmışken Anon'un Goggle larından alabilirsiniz. 180 tl civarı spx lerde var

hediye olarak bir escort hatun ilginç ve unutulmaz olabilir

bütçe maksimum 100.

Günübirlik kayak turu?

vallahi nostaljik şeyleri ve güzel kokuları seven 25lik erkeğe (ki 2 sene önce çıkan modeliyim bunun) ben olsam arı mayalı silgi alırım. vallahi yaparım bunu. paramın arta kalan 95 bölü 100ünün bir bölü üçüyle de süper akıcı, heyecanlı bir roman alırım. 25 yaşında hiç kitap okumamak ne demek ola ki? bence bi şekilde başlasın geç olmadan.

sevdigi tarzda kendine ozel kolye, bileklik yaptirabilirsiniz o paraya. snowboard hedeleri almanizi pek onermem, cunku ya zaten vardir, ya da yukarda bahs ettiginiz gibi ise biraz "pimpirikli" oldugunu tahmin ediyorum ki zevkini tutturmaniz zor olabilir.

topman de dik yakalı ince gri kazaklar var 35 lira. Ben aldım kardeşime çok bayıldı. Rasgelirsen bi bak istersen.

beşinci boyut

alkislarlayasiyorum.com

fantastik komedi tarzında olduğundan olabilir, bence normal.

beşinci boyut değil sanırım benim izlediğim ocanal onda iki tane melek varmış. biri ölüyor ak sakallı ve hatta ak kaşlı bir adamın karşısına çıkarılıyor sonra da hesap veriyor yaptıkları için bir bir.
izlediğim iki bölümündeki hikaye bile yeterdi zaten korkutmaya bir de cehennem kapıları falan açılıyor. her açıdan korkutucuydu.

dedigin : büyük buluşma

şimdi ben aynı kafayla vichy nin ürünlerini kullanmıştım, bende pek etkili olmadı diyeceğim ama bunun sebebi muhtemelen sivilce ve leke sorunum. eger "iyi" derken senin de benim gibi amacın bunlardan kurtulmaksa, vichy i denedim olmadi ama buyuk ihtimal digerlerinde de olmaz, once sivilcelerinden baska turlu kurtulmaya bak.

eşimden biliyorum,artistry marka ürünler var(temizleyici+nemlendirici tonik+koruyucu gündüz kremi) alternatif olarak.ayriyetten cilt lekelerine karşı jel varmış.bizzat eşim söyledi ben yazdım.

o vermiş oldugun markalar genellikle yaşlanma karşıtı olarak kullanılmakta imiş**
kız arkadaşımın tavsiyesi Neutrogena'dan sıvı sabununu ve temizleyicilerini bir araştırırsan etkili olacağı kanısındayız ailecek :)

Sivilcelerden komple kurtulmak istiyorsan roaccutane kullan (hap olur kendisi)

cilt ve makyaj temizliği için acıbadem sütü kullan bence, tonik olarak gülsuyu, sivilceler için ise ıtır çiçeği yağı çok iyi geliyor. üstelik de yağ pahalı olmasına rağmen (25-30 ytl) bunların üçüne birlikte o bahsettiğin markaların tek bi toniğine ödediğinden az ödersin.

sivilcelerin için kükürtlü sabun kullanmayı dene.çok şey kullandım bi tek bundan snuç aldım ben

belirttiğiniz markalardan farklı olacak ama body shop'un çay ağacı yağı serisi ve yosunlu serisinden ürünler kullanıyorum, çok memnunum. gidip ne istediğinizi anlatırsanız hangi seriden hangi ürünü alıp takım oluşturabileceğiniz konusunda da yardımcı oluyorlar.

shift basılı kalmış. bunların hepsi shift basılıyken ypaılınca olan şeyler. artı yazıyı da olarak komple büyük harfle yazıyor omanız gerekir. her iki shift'in de üstüne tıkı tıkı diye birkaç kez basın ama hafif sertçe, düzelir.

shift tusu basili kalmis,
birkac kez basmayi yada birkac saniye basili tutmayi dene.
erisilebilirlik özelliklerinin bir sonucu.
bug degil feature.

yazmayı unutmuşum başka bir klavyeyle de denedim onda da aynı sorun. shift ya da numlock olamaz o yüzden.

klavye ile ilgisi yok.
shift uzun süre basili kalinca windows onu hafizaya aliyor.bir kac kez bas yada uzun süreli basili tut.

olur, şöyle olur. illa fiziksel bir takılma sözkonusu olmayabilir. fleshbloodmore erişebilirlik özelliklerinin sonucu demiş. yapışkan tuşlar denen bir nane var. o açılınca shitf veta ctrl gibi basılı tutularak kullanılması gerkeen şeyleri basılı tutmadan kullanmanızı sağlıyor. yani shift'e bir basışta shift'i açıyor (caps lock gibi aynı, shift lock gibi düşünün), bir daha basınca kapatıyor. shift lock açılmıştır, o açıkken istediğiniz kadar klavye değiştirin. sistemde o hede açık görüktüğü için oluyordur. denetim masası'ndan erişebilirlik hede hödösüne girip yapışkan tuşları bulun dekative edin.

shift tuşu uzun süre (5 saniye kadar) basılı kalırsa "yapışkan tuşlar" diye bi zıkkım aktif oluyor (hatta "boing" diye bide ses verir ) sorun ondan kaynaklanabilir tekrar basılı tut shit tuşunu sonra iptal et. elki bu şekilde çözülebilir problemin

muhakkak servise götür. servis büyük olursa, yani ana servis olursa böyle şeyler yapmazlar. istanbul anadolu yakasındaki servisleri çok iyi. nasıl iyi söyleyeyim.

benim monitorumu iki üst model ile değiştirdiler. yalnız biraz bastırman lazım.

@anuk- bilmediğim için soruyorum garanti kapsamında olan bir acer'ı herhangi bir yetkili servise götürebiliyor muyum? anlaşmalı yetkili servis gibi bir zorunluluk yok mu?
eğer yoksa o servisin iletişim bilgilerini alabilir miyim senden?

acerin tüm servislerine götürebiliyorsunuz. acer garantisi var ise elinizde ki varmış... www.acer.com.tr adresinden bu servislere ulaşabilirsiniz.

o adresteki mail adresine mail attım servise getirin dediler. adreslere bakılırsa anadolu yakasında 2 tane servis var biri kadıköyde biri kozyatağında. Siz hangisine götürmüştünüz bilgisayarı?

uyuşturucu maddeleri satmak, bulundurmak, satın almak, kullanmak illegaldir.

@blackdog: Bilgilendirme için teşekkür ederim. Henüz uyuşturucu madde değil ya tohum, yani tohum içenin kafası güzel olmuyor ya, o açıdan sordum. Yanıtlar için teşekkürler.

o tohumu alıp çeşitli alanlarda kullananlar var. böyle tekstilde felan?

ama siz siz olun sakın bulaşmayın böyle şeylere, detaylar için narkotik.iem.gov.tr de birşeyler vardır.

hepsi çok kötü şeyler.

olur mu canım tabi ki sıkıntı var, zaten o tohum pazarlayan seraların birçoğu da esrarın yasal olmadığı ülkelere göndermiyolar, sitelerinde yazar.
ama olur da gönderirlerse gümrükte bi sıkıntı çıkacağını sanmam, üzerinde eşşek kadar beş yaprak olmadığı sürece, gümrüktekilerin onun ne tohumu olduğunu anlayabileceğini zannetmiyorum.

gerçi alakasız kaktüs tohumlarına "uyuşturucu olabilir" diye el konulduğunu da biliyorum, kestirilebilir bi durum değil bence gümrükteki.

esrar fransada da yasak. ama benim bi arkadaş -fransız- böyle internetten tohumu sipariş edip yetiştirmiş. koca evi doldurmuş marihuanayla. tabi satışla falan iyice uğraşınca patlamıştı. ben fransaya gönderdikten sonra trye de gönderirler ve bi sorun olmaz sanıyorum. eşşek değillerse üstüne yazmazlar tabi bu marihuana tohumu diye. bu marihuana bitkisinin yasal şekilde satılanı da var-dekorasyon amaçlı falan, "zararsız"- öyle kekleyebilirisn belki gümrükçüleri ama bunların hepsi illegal olabilir, adamın götünü keserler afedersin.

oha tabii ki tohum da yasak. uyuşturucu maddenin hammaddesi o. kendisi yasak olduğu gibi elbette ki hammaddesi de yasak. haşhaşı da çöreğe ekmeğe ekiyoruz yiyoruz. koskoca tarlaları bile var. ama öyle her isteyen haşhaş tohumu alıp ekemiyor. yetiştirilmesi bile devlet kontrolünde. kumaş dokumak için kenevir tohumu getiren adam da kontrollü satın alıp kontrollü ekiyor. her isteyene vermezler, verdirtmezler.

yahu yasal değil elbette. ancak gönderen de tohumların üstüne koca koca ''ESRAR TOHUMU'' yazmıyor. o da uyduruyor bir şekil kılıfına. arkadaş da eşek değilse biliyor elbette yasal olmadığını, getirtebiliyor muyuz? oluyor mu? demek istemiş sanırım.

evet genç dostum. getirtebiliyorsun. gümrükte de bir sıkıntı olmuyor. ama yasal mı? değil.

her ne kadar yasal değilse de göze sokarak göndermediklerinden bir sorun olmuyordur, mesela cd kabının içine gizleyip gönderiyorlar(mış).

ahahaha çok güldüm cevapları okuyunca.

eminönü'nde mısır çarşısının yanında kenevir tohumunun kilosunu 2 liraya satıyorlar, papağan yemi olarak kullanıldığından sorun yok, afiyet olsun papağanınıza.

böyle bişeyi internetten falan siparişine gerek yok zaten. saçma sapan bitki satan dükkanlarda bile satılıyo.sonuçta tek olayı uyuşturucu değil ki bu meretin daha bi dünya yerde kullanılıyo.kuş yemi gibisinden bile satıyolar aktar falan kafasında yerlerde çarşı pazar baharatçılarının hepsinde satılıyo.

@jack

o dediğin keten tohumu senin. bu hint keneviri : )

@oscar: dünyada yalnızca keten tohumunun kuş yemi olarak kullanıldığını zannediyorsun sanırım.

gidin görün, eminönü'nde tohumcularda kocaman sepetlerde "kenevir" yazısıyla satılıyor, üstelik kilosu sadece 2 lira, kaçırmayın!!! (3 falan da olmuş olabilir, emin olamadım şimdi)

tohumu kuş yemi olarak kullanılan bitkiyle, esrar bitkisi aynı bitki değiller, aynı familyada falan olabiliyorlar benziyorlar ama kesinlikle aynı bitki değiller.
hollanda, ispanya gibi bu abuk subuk yasakların geçerli olmadığı yerlerde bu işin mühendisliğini yapan seralar var, farklı kokularda, farklı kafalar yapan cannabis bitkileri geliştirip tohumlarını satıyolar. kuş yemi değil yani sattıkları şey.

@hayali: esrar dediğimiz madde zaten bir bitki olmayıp çeşitli kenevir türlerinin çiçeklerinin kurutulmasıyla elde edilen uyuşturucudur. halihazırda milyon tane kenevir çeşidi olduğu ve hepsi farklı şekillerde de olsa kafa yaptığına göre bu tohumu "bildiğimiz esrar değil" diye aşağılamanız oldukça kırıcı bir davranış, kendisine bir şans tanıyın önce. ayrıyetten bunu kiloyla alınca içinden birtakım tozlar çıktığına göre kuş yemi olması için özel olarak üretilmiş gdo'lu ve kafa yapmayan bir kenevir türü olamaz kendisi. neresinden tutsanız elinizde kalıyor yazdığınız şey.

@nickini- umarım iddianızı doğru anladım, ikisinin de aynı bitki türü olduğunu söylüyorsun sanırım ama o halde bu yasalarda yetiştirilmesi yasak olan ve olmayan iki ayrı kenevir türü mü belirlenmiş yani? üstelik de iki türünün de psikoaktif etkisi varken?
agaclar.net'te de konuşulmuştu bu kendir kenevir esrar karmaşası. bir daha baktım oraya, sonuç olarak kuş yemi olarak kullanılan kenevir bu linkteki olabilir, yaprakları esrar'a benziyor (cannabis indica/sativa'dan bahsediyorum esrar derken) ama kesinlikle aynı bitki değiller.
www.faculty.uaf.edu

@hayali: verdiğiniz linkteki bitki kenevire benzememekle birlikte türü kenevir, hatta familyası cannabaceae değil. kenevir yetiştirmek türkiye sınırları dahilinde her türlü yasak. bunun tohumunun satılmasında ise yasal açıdan bir sıkıntı yok, kızartılıp yenen, içindeki yağdan kozmetik ürünleri yapılan bir tohum bu. peki bu tohumlar eminönü'ne nasıl geliyor? bunun birkaç farklı ihtimali olabilir; iran, afganistan gibi yetiştirilmesi yasal olan ülkelerden yasal bir şekilde sınırdan geçirilerek getiriliyor olabilir (bence düşük bir ihtimal, fiyatının daha yüksek olması gerekirdi diye tahmin ediyorum böyle bir durumda) veya türkiye'nin doğusundaki kenevir tarlalarından (illegal olsa da bir sürü tarla var bu şekil) topladıkları esrardan ayırıp satıyor olabilirler.

kenevir yazıyor zaten tohumların içindeki tabelada. onun haricinde papağanım da test etti, onayladı :)

eheh siz anlaştınız da o iş hala öyle değil nickini vermek istemeyen kardeşim. basit olarak kenevir tohumunu ekerseniz, ilerde işleyip pantol yapmak üzere mis gibi bi keneviriniz olur, ancak ne tohumu ne de kendisi kafa yapar.

bu argümanı bir tek tohumu yakalattığınız zaman kullanın bence

''eheh kuş yemi onlar amirim : ))))''

@oscar: denemeden etmeden neye dayanarak bu kadar kesin konuştuğunuzu çok merak ediyorum.

mesela örnek ver babacigim hangi isim sana karizmatik geliyor ? örn. Diazem : benzodiazepin halkasının 2 tane bağ yapmasından geliyor ismi hiç de karizmatik felan değil tamamen kimyasal yani :))))

doktor olanlar daha ayrıntılı bilgi verebilir tabi ama bildiğim kadarıyla kelimenin ön kısmı aktif maddesi ile ilgili olurken son kısmındaki ek ise ilaç türüne göre değişiklik gösterebiliyor. antibiyotiklerin son kısmı benzer olabileceği gibi mesela.
ayrıca muadil ürünlerde bağımsız isimlere de başvurubilir.

@sttc , doktorlar ilaçdan bi bok anlamaz hele isimlerin kökeni hakkında hiç bi bok bilmezler,
@türk kelekom, yaz merak ettiğin isimleri bildiğim kadarı ile anlatayım sana...

@hasaniki..-ilaçların ticari isimlerinin bi anlamları var mı? yani ben anlamı olmasa da çağrışımı olan kelimeler türetildiğini zannediyordum o ticari isimler için atarax, depreks falan filan. unisom var mesela ismini duymak bile uykumu getiriyor.

en basitinden xanax

www.omurga.org
www.omurga.org

omurganızda oluşabilecek rahatsızlıkları bilemem ama koltukta kaykılarak oturuyorsanız ilerde kıl dönmesi olabilirsiniz... en azından o konuda uyarayım. kaykılarak oturmaya hayır!

sadece esneme değil, gerdirme ve kuvvet (yani örneğin elle kafayı sola ittirirken buna karşı koyarak boyun kası çalıştırmak vb.) gibi kuvvet egzersizi de yapın, tek başına esneme yerine bunları da ekleyin. bu arada linki verilen siteler ben de açılmadı.

endişeniz de yerinde
ara ara kalkın işte bu hareketleri uygulayın
cat stretch falan

linkleri ben de açamadım evet.

www.abc-of-fitness.com

sag taraftaki listeyi takip ederek sirayla yapabilirsin. bu egzersizler hem senin gibi durus problemleri olanlara hem de vucut gelistirme ile ilgilenen kisilere faydali olacaktir.

vucut gelistirme ile ilgilenenler icin: duzenli bir sekilde yapilan bu esneme hareketleri sayesinde uzun donemde hem daha yuksek agirliklar basabilecek, hem de uzun sureli sabit kalinmasi gereken durumlarda -ornegin uyku ve seyahatler- kaslarin karincalanmasi engellenmis olacaktir. ve yine esneme hareketleri ilk baslarda kendini cok gostermese de uzun donemde surekli gerilen kaslari uzatarak vucuda daha estetik bir goruntu kazandiracaktir.

yani oyle iste.

spring, summer, autumn, winter and spring.
kore filmi. özellikle budist felsefe sevenlere, durağan olsa da hiç sıkıcı değil. muhteşem manzaralar var. ancak çok dramatik. :)
kung fu hustle izlemediyseniz
ichi the killer ı beğenmiştim
aklıma geldikçe eklerim.

al sana uzak doğu sineması (bkz: akira kurosava) tüm filmleri şahane olur mu bir adamın ya.

old boy aklıma geldi tavsiye ederim.

(bkz: gwoemul)

The Host diye de geçiyor, geçen haftalarda izledim ben de. Uzun zamandır izlediğim en bi güzel film.

İzlememiş olabileceğinizi varsayıyorum; Park Chan Wook çokzel bir insandır.
I'm a Cyborg But That's ok, Oldboy, Sympathy for Lady Vengeance, Thirst (dvd'si henüz çıkmadı) sevdiğim filmleridir.

Memories of Murder var.

Bu kadar geldi aklıma şimdilik, daha gelirse eklerim.

bin jip, a moment to remember, shigan, my sassy girl, old boy, a millionaires first love

kesinlikle izlemelisiniz

thriller turunu seversenız takashi miike derim.

siyah beyazdır ama 7 samuray'ı unutma.

battle royale serisi.

(bkz: zatoichi) war bi de kendisi kör kılıç ustası olur. bol aksiyonlu baya iyi bir film.

@bloodgroove:

eyw ben döktürmedim. rahmetli akira döktürmüş biz de millete anlatıyoruz rahmetliyi.:D

house of flying daggers
hero

hepinize cok cok tesekkur ederim. hepsını bır kenara not ettım :)

öfke yönetimi hadisesi var onun üzerine eğilin. profesyonel destek alın.

want2die; zaten bi bok hatta büyük boklar yediğimi kabul ediyorum ama daha önceden de bu mevzular yüzünden bu seferkiyle kıyaslanamayacak ufak ayrılıklar yaşadığımız için bana olan güveni çok azalmış durumda. aralıkta da askere gidiyorum. gitmeden onu kaybetmek istemiyorum çünkü büyük ihtimalle uzun dönem yedek subay olarak askerlik yapıcam (12 ay) ki bu süre de beni unutması için yeterli diye düşünüyorum.

ne yapıp edip pazar günü kendimi affettirmem, sonra da şu sorunuma acil çözüm bulmam gerek..

öfke yönetimi konusu ve kişisel tavsiyeler için teşekkürler.

bu ilişkinizi çözmese bile gelecekteki olaylar için yazıyorum. öfkenin temelinde korku olabilir. askerde bunu dizginlemeyi öğrenmeniz için önünüze çok fırsat çıkacak, bunları iyi değerlendirin.
ben de sizin yaşadığınız tip şeyler yaşadım çocukluğumda, bu yüzden şu an yüksek sese, bağırmaya, bu tarz öfkelere falan kesinlikle katlanamıyorum. hayatımdan bunları özellikle uzak tutuyorum. yani beni tersine etkilemiş bu durum.
öfkenizin o an karşınızdaki kişi ile bir alakası varmış gibi gelir, çünkü bunu ona siz yansıtırsınız, öfkenizi kusabilmek için onların açıklarını takip edersiniz. ama bu hissinizin kökeni kesinlikle o kişilerde değil, sizde. önce kendinizle probleminizi çözün. korktuğunuz için mi öfkeleniyorsunuz? eskiden bu bağırışmalara bir tepki gösteremediğiniz için bunu şimdi mi yapıyorsunuz? öfkeniz kendinize mi yönelik? bunları hep oturup düşünün. kendinize arkadaşlık edin. dostunuzla oturup nasıl konuşursanız, kendinizle de öyle konuşun, şefkatle. kendi kendinizden sakladığınız sırları duyunca şaşırabilirsiniz.
konu kız değil. konu sizsiniz ve sizin hayatınız. olayı böyle değerlendirirseniz daha kârlı çıkacağınızı düşünüyorum.
:)

bir de yine oşo'dan gelsin istiyorum. öfkeyi çok güzel değerlendirmiş. öfke her his gibi faydalı olabilir demiş. kimi guruları anlatmış, bir anda öfkelenen, sonra anında bir başkasına gülümseyen gurulardan bahsetmiş :) öfkeyi kullanabilmek önemlidir demiş. önemli olan öfkenin esiri olmamak, öfke ile bütünleştiğini düşünmemek, onun da gelip geçen hislerden biri olduğunu fark etmektir demiş. elçiye zeval olmaz, bunları kişisel olarak çözebildim demiyorum ama fikir verir diye yazdım.

şu oşo da bin derde devaymış.
birkaç ay önce erkek arkadaşımla bu yüzden ayrıldık, o deneyimden yola çıkarak söyleyebilirim ki ben kız arkadaşınızın yerinde olsam dönmezdim . bunu güçlü kadın olma tribi, kız inadı falan gibi değerlendirirseniz ona haksızlık etmiş olursunuz çünkü öfkeliyken sarfedilen laflar gerçekten de birşeyleri geri dönüşsüz biçimde hasarlayabiliyor, özellikle taraflardan biri kendini kontrol etmek konusunda özveri gösteriyorsa, karşı taraftan ağzına ne geldiyse duymak çok incitici oluyor. sana her öfkelendiğinde "sus lan" diye bağırmaktan yerinmeyen adamla da ne sevişmek ne de herhangi birşey paylaşmak bir daha mümkün olmayabiliyor.

dönmez deyip içinizi karartmış olmak istemezdim ama dönerse ve sizden yine aynı tavırları görürse kıza da yazık olur, o yüzden gerçekten kendinizden emin olmadığınız sürece söz vermeyin, ya da en iyisi bu konuda yardım alacağınızı söyleyin, o daha inandırıcı olur belki.

yardım almaktan kastım psikoterapi, öfke yönetimi falan. ama tabi mutlaka işe yarayacağından da kimse emin olamaz.

ailevi durumunu anlat, 1.5 sene olmuş belki biliyordur ama tekrardan anlatmanda da fayda olabilir. şöyle ki "x böyle böyle davrandım biliyosun ailem böyledi o yüzden naptığımı bilmiyorum bazen özür dilerim" gibi. ama çok fazla inat etme gurur meselesi yapacaktır. want2die doğru söylüyor geçen sefer barıştım ama bu son olacak muhabbeti yapıcaktır. biraz da askere gidicem hani nolur nolmaz muhabbetine gir acındır ?:o o kadar da acındırma ama ne biliyim hani belki bişey olur gelemem ayakları yap ? sanırım saçmaladım. umarım barışırsınız da aynı haltı yemezsin.

evet ailevi durumumu biliyor.. hatta ayrılırken bana sen böyle bi ortamda büyümüşsün anlıyorum seni ama ben çocuklarımı böyle bi ortamda büyütmek istemiyorum dedi, haklı da.. ben de şimdi hem bu sorunu aşmayı hem de onu geri kazanmayı çok istiyorum, ama dediğim gibi geri kazanmak için bu pazar gününden başka çarem olmayabilir.. askere gidince benden çok fena kopabilir :(

asker de düşünecekçok zmanın olacak...bi bakıma sıçtın yani...

katarsis?

oidipus konusu direkt alanıma girer, bu değilse de sana başka cevaplar hazırlarım..

karasis arınma sanırım, mesela odipusun günahlarından arınmak için kendi gözlerini oyması katartik bi çaba.
benim anlattığım engellemeye çalıştığın için kötü senaryonun başına gelmesini sağlamak gibi.

anagnorisis ve peripeteia karışımı olabilir. anagnorisis çok önemli bir şey öğrenme(oedipus'un aslında babasını öldürüp annesiyle evlendiğini öğrenmesi), peripeteia da olayın tersine döner gibi değişmesi(yine oedipus'un kendini kör edip, kahramanken acınacak bir hale düşmesi). yani kadere teslim olma peripeteia oluyor gibi ama sadece oedipus için geçerli.

Hamartia veya tragic flaw

self fulfilled prophecy?

peripeti evet. tam da buydu aradığım.
sozluk.sourtimes.org

gıcırdaması kullanım şeklinize bağlıdır. ağırsanız öyle hop diye yatağa atlayan biriyseniz gıcırdaması normaldir.

diyeceğim gıcırdamayacak yatak yoktur

bir yorganciya gidiyorsun. pamuk ya da yün bir yer yatağı yaptırıyorsun. bunu eğer maharetli ise yorgancı yerine annene de yaptırabilirsin. tek çözüm bu gıcırdamayan yatak için.

su yatagını incele derim ben. ses cıkması ımkansız. orgy yapmayacaksan patlama derdi de olmaz.

metal al wd40 kullan.

kediebesi biraz açar mısın? metal? wd 40?

metal yatak bazası mı denir yatak işte alacaksın. ya da tahta olsun ama kirişi metal olsun. ikea'da var öyle metal yataklar hem de çok ucuz. üstüne de yine ikeadan yaysız şilte alacaksın.
sonra bağlantı yerlerine boooool boooool wd40 süreceksin (bütün nalburlarda, yapı marketlerde vs var esasen kendisi balık yağı) bir daha gık derse gel beni bul :)

gracias kediebesi.

peki o balık yağı kokmaz mı ya?

yani kendiniz için uygun bulmuyo olabilirsiniz ama arkadaşınız mutluysa bunu paylaşmak ikiyüzlülük olmaz bence.
şöyle düşünün, 5 yaşında bir çocuk size çizdiği absürd resmi gösterdiğinde "aa sanat anlayışıma hiç uygun diil" mi dersiniz yoksa "ah canıım nasıl da güzel yapmış aferin" mi dersiniz. :) tamam karşınızdakiler 5 yaşında değil ama sonuçta toplum olarak ortalamamız bundan çok da uzak değil :)
derdinizi anlıyorum, çok zorda kalınca tebrik kartı yollarsınız, kutlarım dersiniz, olur biter. insanların sizin düşüncelerinizi paylaşması zorunlu diil ne de olsa di mi?

aslında bunun ikiyüzlülükle falan pek alakası yok,
- cenazeye ölen kişinin yakınlarına destek olmak amacıyla gidilir.
- düğün, nişan olaylarında da muhattaplar, kişi için değerli ise, mutluluklarını paylaşmak amacıyla tebrik edilir.

bunun geleneksel seremonilere karşı olmak ile pek bir alakası yok aslında, yani evliliğe karşı olduğunu bilen arkadaşlarını tebrik ettin diye "tebrik ettin ve davandan döndün ihanet ettin" şeklinde bir suçlamayla karşılaşacak halin de yok.
bu tarz şeylerde biraz rahat olmak gerektiği kanısındayım. değer verdiğiniz insanların üzüntüsünde destek olursunuz, mutluluklarını paylaşırsınız olur biter.

toplu bir cevap yazayım herkese;
cenazelerin biraz daha saygı gerektiren durumlar olduğunun farkındayım ama ölen kişi bunu kendisine yönelik bir saygısızlık değil, tam tersine onun düşüncelerine bir saygı ifadesi olarak algılayabilecek de olabiliyor bazen, hayatı boyunca diyalektik materyalizm diyip durmuş insanların cenazesinde dua okumak da saygısızlık gibi geliyo bana bu yüzden.

ama bu nişan, düğün durumlarında beni en çok rahatsız eden "aman canım tebrik edeyim de ayıp olmasın" diyip savuşturamadığım durumlar daha yakından tanıdığım ve düşüncelerini bildiğim kadınlar ve erkekler oluyor. iki yıl önce evlilik ve kadın konulu nutuklarıyla kafamı skmiş olan kadınların facebook'da "bugün benim hayatımın en mutlu günü, evlilik teklifi aldım" anlayışını kendi dillerince ifade etmelerini tebrik edemiyorum. neyi tebrik ediyorum yani yıllarca kendine başka bir kimlik örüp, sonra alelecele "yaşım geçiyo" korkaklığına teslim olmayı mı?

yani bi de arkadaşım ben seninle daha bir hafta önce pankart taşımışım, sonra o soytarılığın içinde kolunda elli tane kurdeleli bilezikle görmek benim algılarımı sarsıyor. (hep kadınlardan bahsettim ama erkekler için de farklı değil tabi)

bi de daha beteri, ben bu yaklaşımını onlarla birlikte oluşturmuşken, birdenbire onlar bu kuruma girdi diye bu kuruma ilişkin herşeye saygıyla yaklaşmamı beklemeleri ayrıca abes.

@anestezikü-üzüntüsüne destek olup mutluluğunu paylaşmamak değil bu anlattığım. ama ben o evlenen arkadaşlar birbirine aşıksa birlikte çok mutlularsa falan onların sevincini zaten daha önce paylaşmış oluyorum. ama shine de söylemiş evlenenlerin birçoğu birlikte gerçekten mutlu olan insanlar olmuyor.

toplu verdiğin cevapta durum daha farklı bir boyut aldı. bu haliyle ikiyüzlülük dene şey de karşı tarafa geçmiş oluyor.
"bu yaklaşımını onlarla birlikte oluşturmuşken, birdenbire onlar bu kuruma girdi diye bu kuruma ilişkin herşeye saygıyla yaklaşmanı beklemeleri" kendi eşşeklikleri
bu durumda tebrik etmek-etmemek de sana kalıyor, tepkini dile getirdiğinde senin aldığın tepkileri de göz ardı etmekten başka bir çare yok . ama şöyle de bir durum var insan malumunuz değişken bir varlık. inançları, düşünceleri belli bir zamana, olaya, duruma bağlı olmaksızın değişebiliyor (bunu gördüm).

ben böyle durumlarda şaşırmıyorum artık. "vay be ben/sen/o da bunu (iyi-kötü, gerekli-gereksiz) yaptı/m/n ya" demiyorum. bu da insanı ruhsuzlaştırıyor biraz ama ne yapayım bu da benim başa çıkma yöntemim oldu.

iyi bir noktaya değinmişsiniz ikiniz de, haklısınız insanlar değişiyor ama beni rahatsız eden durumlarda engellenemez bir değişim değil ikiyüzlülük hali beni rahatsız eden. ben kendimi statik bir "evlilik karşıtlığı"nda konumlandırmış değilim, özellikle bizim ülkemizin birçok kesiminde evlilik kadınıgeleneksel uygulamalardan birçoğuna göre koruyor bile sayılabilir. bunu geçtim, benim çevremdeki evlenen insanların hiçbiri kendilerini böyle feodalliklerden korumak için evleniyor değil. ama evlilik kurumunun gerçekçi bir değerlendirmesine haiz olmuş insanların evlenmelerindeki tutarsızlığı da geçtim, kimsenin ahlakının yargıcı değilim. ama bu kurumsallaşmaya geçmenin cicili bicili samimiyetsiz gerekliliklerine, tek taş alma telaşına, gelinlik heyecanı budalalığına o kadar dünden razı olması sıkıcı. hadi onu da geçtim, kimse beni eğlendirmek için yaşamıyor, düğüne gitmedi nişanı tebrik etmedi diye arkadaşa küsmek, bu kurumu bu kadar yüceleştirmek de ne oluyo allahaşkına?

değişsin tabi herkes değişsin, değişim doğanın da tarihin de temel ilkesi. ama değiştiği konusunda samimi olsun istiyorum insanlar ki çevrelerindekiler de kimle karşı karşıya olduklarını bilsinler. "düşünceler mesuliyetlerini taşıyanlar içindir", sen onun mesuliyetini taşımıyorsan artık onu öne sürmeye de hakkın yok öyle düşünüyorum.

tebrik ederim demeyin, mutluluklar dilerim deyin :)

onaylamiyorsunuz ama bu mutsuz olsunlar istediginiz anlamina gelmez sanirim sonucta. davadan donduyse mutlu bile olamasin diyorsaniz siz bilirsiniz tabi.

bu siteye denk geldim ve konu gündemdeyken buraya koymak istedim.
www.thesun.co.uk

ayrıca herşey değişir. bu tip konularda en çok karşı olanlar ilk yapanlar olur genelde.

- bol su
- haliyle duzenli ve sik, ama kisa araliklarla mola (bkz: tuvalet)
- tikabasa olmayacak tok karin
- basit sekerden kacinma (cikolata vs.)
- duzenli ve sakin calisma ortami
- ilgini gereksiz cekecek aletlerden tamamen uzak durma (telefon vs.)

bi doktora görün. dikkatini toplaman veya dağıtman için, ya da algılarını açman için uyuşturucu madde iyi gidebilir sanırım:D
onun yerine eğer çok ileri bir durumsa bir terapist, ya da hiç olmadı bir psikiyatrist iyi gidebilir. haa iyisinden bulursan bir psikolojik danışman içlerinde en iyi ve en doğru ihtimaldir.

amerikalıların add olayına kanma. attention deficit disorder yani. herkese bu yaftayı yapıştırmaya pek meraklılar. kimyasala kanma. kimyasal istiyosan ezcaneden ginko biloba özü iste. verir. vermezse, teboskan mı ne adı onu iste. aynı şey. verecektir. iç onu. balık yağı iç. ayrıca ruhunu sıkma. ruhun orayı tersliyorsa bir nedeni vardır.

bi de iş kolunu merak ettim doğrusu bu kadar dikkat gerektiren.

www.successconsciousness.com
burdaki egzersizler bana makul görünüyor.

basit bi ilac tedavisiyle hallolur diye biliyorum, bi de bitkisel seyler var onlar da denenebilir.

balık yağı tercihen sıvı cod liver oil kullan

marşmelovdan yatak-yorgan-yastık, koltuk takımı, kalem, sandalye, halı.. böyle ev yaparım. sonra da yerim.

dünyaya faydam olmaz muhtemelen ama doyar mutlu olurum.

dunya ya da turkiye pek sikimde olmazdi oyle bi hakkim olsa, bi hafta geriye gider, yaptigim cok buyuk bi hatayi duzeltirdim. hay amina koyim ya.

sevdiğim insanları bize ait olan bi adaya toplardım,paranın geçmediği,yabancıların olmadığı,açlık falan hissetmediğimiz(ama canımız isterse yiyebiliyoruz tabi zevk için)çişimizin gelmediği,okuldur iştir o tür angaryaların bulunmadığı,sevişsek bile çoğalma olayının da olmadığı bi yerde yaşamak isterdim.bide sevdiğimiz sanatçıların konser biletlerinin bedava olucağı sınırsız içki ama çok sarhoş olmadığımız eğlenceli bitmek bilmez gecelerin olmasını isterdim

diplomayı alır giderim hafız.

vınnn..

tek birşey değişecekse alırım yerel seçim sonuçları haritasını ülkeyi bölerim üçe, herkes gitsin yaşasın kendi sınırlarının içinde, birbirlerine hiç bulaşmasınlar.
bu üç ülkede de yaşayamayacak olanlara da adaları veririm..hatta yunan adalarını bile veririm esirgemem yani.

benim eğitim sistemi ile ilgili fikrim var.
liseden mezun olan bütün çocuklar askere gitsin. (eskiden anneannemler öyle okullara gitmiş mesela) bu kamplarda hem ülkenin çocukları kaynaşsın, hem mesleki eğitimler verilsin, aile, sağlık, ekonomi, ev ekonomisi yani aklınıza gelecek her konuda dev kamplar oluşturulsun.
doğu-batı, kuzeyy-güney hep böyle çapraz kaynaklardan çocuklar kaynaşsın.
sonra bunlar bir nevi stajyerlik dönemi sayılabilecek mesleklere yerleştirilsin. mesela bir kaç yıllık deneyimden sonra isteyen üniversiteye giderek konusunda uzmanlaşsın ya da akademisyenlikten devam etsin. çocuklar küçük yaşlarda yeteneklerine göre değerlendirilip sınıflandırılsın. bu yönde eğitime, müfredata vs tabi tutulsun.

bilmiyorum ki belki insanlara faşist bir yönetim hissi verebilir ama ben bunların şefkat ve sevgi ile yapılmasını, insanlara devlete faydalı olmasını istiyorum, öyle astığım astık bir düzenden çok herkese eşit imkan tanıyan bir düzen olsun. mesleki eğitimler artsın. çalışanlara eğitimler artsın. işverene eğitim artsın.

daha çok şey istiyorum tabi ama yetmez.

ingilizce biliyosan wikipedia'dan oku.