Ahmet Yurt Dede - Eşrefoğlu Al Haberi

sponsored by soundhound

saygıdeğer sihirbaz mahmut,
sizi bitimsiz esenlikle selamlıyorum...

1. buğu onleyici olarak calıstırdığınızda otomatik olarak klima devreye giriyor olabilir. klima kompresoru motoru baya zorlayan bir parca, motorun sesini değiştirir. üzerinde ac yazan (kar işareti de olabilir) düğmeye basarak fan acıkken klimayı acıp kapatarak sesin kompresor yükünden gelip gelmediğini anlamaya calısın. (arac dururken klima devreye girdiğinde aracın motor devri az da olsa artacaktır zaten)
1. havalandırma fanından geliyor olabilir, fan ayarlarını değiştirerek deneyin.

iş bankası

İş Bankası Kültür Yayınları
Can Yayınları
İletişim Yaınları

Klasikleri bu üçü dışındaki yayınevlerinden okuyacaksan okuma daha iyi. Zaten zamanla yayınevinden de ziyade çevirmene dikkat ederek okumaya başlayacaksın.

YKY

"öteki" yayınlarını tavsiye etmem.
yukarıdakilere ek olarak sosyal ve cem iyidir.

ormanelfi, klasikler icin soyle bir durum var: kitaplarda telif hakkı yanlış hatırlamıyorsam 70 senedir. dolayısı ile isteyen herkes klasikleri telif odemeden istediği gibi basabilir. burada sorun ceviridir.

ülkemizdeki pek cok klasik yıllar evvel belki bir belki iki ayrı cevirmen tarafından cevrilmistir ve ozellikle 90'ların sonunda pek cok merdivenaltı yayınevi bu cevirileri alıp kısaltarak uydururuk cevirmen isimleri ile yeniden basmıstır. kısacık tolstoy'lar, sokakta satılan klasikler genelde bu furyanın cocuklarıdır.

her kitabın orijinal türkce baskısına erişmeye, birden fazla tercümeni varsa mümmkünse ikisini de deneyip zamanla tercümanlar hakkında bir damak tadı oluşturmaya gayret edin.

umarım istediğiniz yere varırsınız bu yolculukta...

Klasik okuyacaksan özellikle İş Bankası Kültür Yayınları'nın "Hasan Ali Yücel Dizisi"ni tavsiye ederim. İletişim de gerek çevirileri gerek kitap seçimleri ile çok önde. Tek eksi yanı diğer yayınlara göre daha pahalı.

Özellikle Dostoyevski kitapları için: İletişim.

Is bankasi hasan ali yucel dizisi +1. aradigim kitabi is bankasinda bulamadiysam o an can yayinlarina bakiyorum.

iş bankası hasan ali yücel dizisi ile yapı kredi kazım taşkent serilerini gözüm kapalı alabilirim.

dark angel?

bu da imdb linki: www.imdb.com
(oha oyuncu jessica alba imiş..)

gizem avcısı

28 subatta sadece sadece siyasiler zarar gormedi tum muhafazakar halk zarar gordu.,

mağduriyet çıkarma çabası.
şu anda dindar olmayanlara 10 kat zulüm ediliyor. kimsenin umrumda değil.
mesela yeğenimin okuduğu semt okulunu "dönem içinde" imam hatip e çevirip, gidin kendinize başka okul bulun dediler. ilçelerde en donanımlı okulları ihl'ye çeviriyorlar. bunlardan bahseden yok.

ben bir atayiz olarak cevap vereyim istersen. o yıllarda islami kesim aynı şimdi bizim hissettiğimiz baskıyı hissediyordu. benim ailemde neredeyse tüm kadınlar tesettürlü. kuzenlerim ege'de bir tatil kasabasında haşemayla denize girerken, sarı fönlü saçlı teyzelerin gelip BURADA BU ŞEKİLDE DENİZE GİREMEZSİNİZ BURASI LAİK BİR ÜLKE diye bağırdıklarını hatırlıyorum, 9 yaşında falandım ben.

şimdi islamcılar aynı tür baskıyı bize yapıyor. ramazan ayında elinde suyla dolaşmaya korkuyorsun biri bir şey diyecek diye. o zamanlar da durum tam tersiydi. benim gözlemim, dindar ailelerden gelmeyen insanlar o dönemde dindar kesimin hissettiği baskıdan haberdar değiller. şimdi benim ailemin, dindar olmayan kesimin hissettiği baskıyı anlamaması, görmemesi gibi. çevrelerinde o tarz insanlar yok çünkü. babama cami çevresinde alkol satışının yasaklanması kuralının özgürlüğe aykırı olduğunu anlatıyorum, "onlar da başka yerden alsınlar, ne var bunda" diyor. o empatiyi kuramıyor. sen de bu soruyu sorarken aynı empatiyi kuramıyorsun diye düşünüyorum. nasıl dinciler şimdi "dinimize saygı gösterin" kisvesi altında bize kendi inançlarını ve yaşam tarzlarını dayatıyorlarsa, zamanında da laiklik adı altında dindar kesime baskı yapılıyordu.

baskının hiçbir türlüsünü haklı görmüyorum ben. şimdi rte'nin islamcı diktatörlüğü üzerinden rövanş aldığını ve zafer kazandığını hisseden, tüm yolsuzluklara, öte beriye rağmen ısrarla akp'ye oy veren dinci kesimin arkasında da o zamanlardan gelen ezilmişlik duygusu ve o günlere dönme korkusu yatıyor.

İslamcilari ezen iki darbe oldu tarihte.

28 subat da bunlardan biri.

Dolayisiyla normal.

Sen islamciya islamciyi ezen bir durumla ne alip veremedigin var diye soruyorsun?

Sokaktaki halkta karşılığı nasıl oldu ?
Neden ezildiler bu olaydan sonra sonuçta siyasi bir olay

Cikarlari ve gelisen sermayeleri sekteye ugradi.

Ve turban gibi konularda da siyasi anlamda ezildiler.

O surec devam etseydi ve abd deki cumhuriyetciler (G. Bush) ilimli islam teorisiyle ortadogu plani yapmasaydi yeniden serpilemeyeceklerdi.

Ama emperyalizmin somurgesi ulkelerde bu tip gecisler olagan.

biraz alakalı :
www.radikal.com.tr

Hocam laikliğin teminatı asker değildir. Olmamalıdır. Halkın çoğunluğu isterse laiklik de kaldırılabilir. Bu normaldir. Şeriat bile gelebilir. Bu ülkeyi yönetenler ya da savunanlar (silahlı kuvvetler) öyle istiyor diye öyle olacak diye bir şey yok. Halk ne isterse o olacak.

Eğer halk laikliğin, Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu düşünüyorsa ve laikliğe karşı bir partiyi/hükumeti tehdit olarak görüyorsa cezasını kendi keser. Bunu da seçim aracılığıyla yapar. Bunu yapan ordu olamaz.

cogunluk ne derse o olur dıye bırsey yok, işine geldigi gibi her kavramı yontunca olmuyor oyle. buna ıman edıyorsan 28 subat ta tam tersı ıdeolojının baskınken elınden gelenı yapmasıydı. tutarlı olmak gıbı bı derdın varsa ona da ıtıraz etme. yok zaten klasık sıyasal ıslamcı takılıyosan da cogunluk ne derse odur degıl olay.

@himmet ağa.

kavramları karıştırıyorsunuz. bahsettiğin teori burjuva demokrasisi kavramına dahildir. legal seçimlerden çıkacak sonuç ile iktidar kendi ideolojisini uygular, kimse de karşı çıkamaz çünkü meşrudur. diyorsunuz.

fakat atlanılan nokta şu: bu tip bir burjuva demokrasisin uygulanabilirliğinin ön şartı ülkede burjuva devriminin tamamlanmış olmasıdır. kapitalist devrimin tamamlanmadığı/tamamlanamadığı henüz üretim ve bölüşüm ilişkileri feodal kalmış topraklarda bu dediğin sistem geçerli olmaz. dediğim gibi zaten bahsettiğin sistemin adı burjuva demokrasisi. tekrarlıyorum ısrarla.

eğitim ve medeniyet bi şekilde toplumun alt katmanlarına yayılmalı. kapitalizm iç dinamiklerle gelişmiş olmalı. din/dinler ortaçağ yanılgılarından sıyrılmış olmalı. vs. vs. vs. olmalı ki dediğin saf demokrasiyi yürütebilelim.

çoğunluğun isteği olur, mantık olarak evet olur fakat çoğunluğun istediği şey azınlığı ezecek, yok edecek, medeniyetten uzaklaştıracak kadar keskin isteklerse bu dediğin mantık çerçevesinde açıklanamaz.

dine bağımlı olmayan bir hukuk sistemine az çok sahipken şeriata sahip olup ucu bucağı belli olmayan bi ceza sistemine geri dönmek, kol kesmek, adam taşlamak, kamu içinde yargısız infaz yapmak.. vs. bunlar senin dediğin sistemin öngördüğü şeyler değil.

hayat bu kadar kolay değil.

o donemin başını üniversitede, ortası ve sonunu yeni mezun islamcı yaşamış biri olarak bugunku antremanda goz dolduran futbolcu'nun dediklerine ekleyecek fazla bir şeyim yok. iyi bir üniversiteden iyi bir yabancı dille mezun biri olarak 3. iş gorüşmesinde "bakın biz namaz kıldırmayız burada, oruc tutturmayız" diyen insanlarla karşı karşıyaydım. hani sizin rte'ye bakarken gordüğünüz şeyi goruyorduk sanırım.

sen 28 şubat'ı haklı goruyorsun, akp'li zerzevat da rte diktasını... herkes diğerinin hakettiğini düşünüyor. yani kimsenin zulum ile ilkesel olarak derdi yok üstadım, hepimiz zulmeden bizden değil diye ağlıyoruz...

kendimi hala müslüman olarak tanımlıyorum ve şu anki durum canımı 28 şubat'tan daha cok acıtıyor. 28 şubat bizi donemin hükümetinden ve az da olsa devletten soğutmuştu, şimdikiler "diğer"ini islamdan soğutuyor...

islami kesim cumhuriyet tarihinde hiç katliam görmedi.

fakat diğer kesimlere en ağır baskılar-katliamlar islami argümanlarla yapıldı.

islamcılar şunu algılayamıyor bence.

ülkenin laik dönemlerinde dışlandıklarını iddia ediyorlar (sunni islamcılar) fakat onları dışlayanlar diğer dinleri de dışlıyordu.

yani cuma namazı kılmasına müsade edilmiyordu tamam ama kiliseye gidene veya cemevi diye tutturana da aynı tutum vardı.

aynı dönemde camilerden su elektrik parası alınmazken cemevlerinin statüsü bile yoktu. hala doğru düzgün yok. fakat aleviler bile bu kadar sorun etmemiştir.
ülkedeki azınlık olan hristiyan veya musevileri hiç saymıyorum zaten.

türbanla okula giremediğin gibi kilise papazı ya da rahibe kıyafetiyle de okula giremezdin.

durum bu kadar net aslında.

şimdi yine çoğunluk. nüfus fazlalığı falan derler. onlara göre sadece çoğunluğun hakkı olabilmeli ve sadece çoğunluk mağdur olabilmeli.

kullandığın mürekkebin kalitesinden olabilir. ıslaklık olarak değişen tipte mürekkepler var. onları dene bir de.

kaleminizin ucunu temizleyin. eğer mürekkep doldurulan bir türse (mürekkep tüpü yerine) temizliğinin yapılması gerekir. kullanmadığınız süre içinde mürekkep bırakmamak gerekir. istanbulda iseniz büyük postane'yi geçince sağdaki yokuştan yukarı döndüğünüzde küçük bir kulübede dolma kalem tamiri yapan biri var. ona gösterin. dolmakalemin ucu bastırılmaz. mürekkep akışını sağlayan ucu bozmuş olabilirsiniz.

@want2die yazmadan önce sallıyorum ve cebe ters koymuyorum.
@safepassage kullandığım mürekkep çok aman aman kaliteli olmasa bile gene de iyi bir mürekkep. Diamine syrah var şu anda içinde.
@madarch kalem doldurulan tipte evet. Yani mürekkebin içine kalemi daldırıp arkadan çevirince içine doluyor ya da kartuş takabiliyorsun. ben dolduruyorum ama. Ucunu ya da kalemi nasıl temizlememe mi önerirsin? Maalesef Eskişehir'deyim.

kalem çok iyi kalite bir kaleme benzemiyor, bu tip sıkıntıları yaşamaya devam etmeniz olası.
temizlik için kalemin mürekkep kartuşunu söküp çıkarın ve geri kalan kısmını direk ılık suyla yıkayın. Ben tıkanıklıkları açmak için balon şişirir gibi üflüyor ve suyun ucundan çıktığından emin olouyorum.

Ek olarak Lamy Safari diye çok rahat bulabileceğiniz bir kalem var, dolmakalem kullanacaksanız onunla başlamak sizi rahat ettirecektir. 50 - 70TL aralığında bulacağınızı zannediyourm...

purchasing process in health institutions
proceso de compra en las instituciones de salud
عملية الشراء في المؤسسات الصحية
Процесс покупки в учреждениях здравоохранения


kaynak: google translate

hangi dile çeviri çeviri?
ingilizce olacağını varsayarak:

"procurement in healthcare" doğru bir kullanımdır.

eğer sağlık kurumları derken devlet kurumu kavramını öne çıkarıyorsanız:
"procurement in public healthcare"

kısa cevap:
iphone'dan sonra fotoğraf için leica'ya geçmek, ehliyet alınca işe gitmek için Shelby cobra almaya benziyor. düşündüğünüz leica hem çok pahalı hem de çok özelliği olmayan bir makine.
eğer tipi ve özellikleri beklentileriniz karşılayacaksa Panasonic lumix alın, zaten oradan sonra ilginiz devam ederse kendiniz yolunuzu bulursunuz...

lecia'ya laf edip, carpilalim mi yani :)

o makine hem cok kucuk degil hem de pahali. cepte tasiyabilecegin ve benim onerebilecegim canon s120 var.
ama otomatik modda cekeceksen bunlara gerek yok zaten. iphone issini gorur.

soyle aslinda. iphonela cekiyorum ama sadece tek atis yapiyorum. kotu olunca siliyorum iyi olunca biraz duzenleyip yayimliyorum. yani telefonun o cok cekme ozelligini kullanmiyorum. istedigim yine ayni sekilde yapabilecegim bir makine ancak daha kaliteli olmasi ve tabi yanimda surekli tasiyabilecegim birsey.

Bunun yerine aynasız bir makine de düşünebilirsin. Sony'nin nex-5r, nex-6, a6000 yada Fujifilm X-E2 önerebilirim.

Yine de kompakt sınıfında ısrar ederseniz panasonic lx7 ye de göz gezdirin.

İl ilçe yazmamışsın, ben İstanbul için cevap vericem

Gerekli belgeler;
-Mezun olduğuna dair çıkış belgesi/diploma/transkript belgelerinden biri
-Kimlik
-Bankaya yatırılan paranın ıspatı olan dekont

İzleyeceğin yol ;

-Öncelikle 1. maddede bahsettiğim belgeyi ediniyorsun.
-Anlaşmalı bankalara gidip DGS için para yatıracağını söylüyorsun.Sanırım 50 TL
(Anlaşmalı Bankalar Ösymnin Sitesinde Yazar Bakarsın)
-Elinde Dekont,Belgeler ve Kimliğin ile İstanbul/Levent'teki ÖSYM binasına mesai saatleri içinde gidip DGS kaydı yapmak istedğini söylüyorsun.
-Fotoğrafın çekliyor
-5 tl işlem ücreti alınıyor
-Kaydının yapıldığına dair belge sana verilip kontrol etmen isteniyor
-Kayıt Tamamlandı

SÜre;

-Eğer 1. Madde de söylediğim öğrencilikle alaklı belgelerin yoksa bunların okuldan temini 2-3 saat sürüyor.
-Bankaya para yatırmak 30 dk
-Kayıt işlemi ( sıra bekleme dahil ) 1 saat

Maksimum harcayacağın süre ; 4-5 saat.
Maksimum harcayacağın para ; 70 TL

Şimdiden Kolay Gelsin

çok kuyruk oluyor ama kuyruk bitmeden başvuruyu kapatmıyorlar.

gün içersinde çok rahat halledebilirsin belgelerin tamam ise.

@1tam1ayran: Istanbul'dan başvuracağım.

her iki cevaba da teşekkürler. sıra bekleyeceğiz ama halledilir gibi görünyor. aof bürosundan mezun olacağımıza dair belgeyi almanın çok uzun sürmeyeceği ümidi ile geleceğiz artık.

herkese kolay gelsin...

Kahvaltida bol cesit.

Türk -> Türkiye -> İstanbul -> Boğaz

"Boğaziçi çok güzel, balık çok lezzetli."

Öte yandan son zamanlarda Mevlana'yı pazarlıyorlar işte. Yunus Emre falan da peşinden gidiyor.

Bu arada yardımcı olmak için "Turkey: home of bla bla bla" şeklinde bir reklam kampanyası vardı bu sene, ona bir bak derim.

@damdanakan yemek hariç demiştim. Kahvaltı da hariç yani. >.<

göbek dansı(evet hatalı ama böyle)
nargile,
göçebelik,çadır,at (yabancı arkadaşlarım yabani-vahşi kelimesiyle başlamıştı hatta, nasıl bir imajsa?)

peribacaları, ıhlara vadisi falan o coğrafya.

Tavla, nargile, rakı, lokum, çay, oryantel

ibnelik geliyo benim aklıma

yahu bunun pek kulturle alakasi yok ama yine de yazasim geldi. bizde kalan yabanci bir arkadasla tam cikarken evde bir sey unuttugumu farkettim, bizimkiler de sepetle sarkitip verdiler. kiz da sok olup "oha cok zekice" demisti. oha demedi aslinda, omg dedi de neyse iste.

kiz mi cok salakti acaba :/

deniz tabiki. maraş dondurmacısının egzantirik hareketleri, kara yağız delikanlılarımızla yaşanan yaz aşkları, köklü tarihi bir çırpıda geliverdi aklıma. ayrıca bir rus kızının erken evlendim demesine sebep oldum :D

Nazar boncugu, oyali yemeni, dantel, cetik, cay bardagi, gardrop uzerindeki hurc, kilim, ceyiz vs

deve?

(bkz: siz türkiye'de deveye mi biniyorsunuz)

bizimkiler en çok minibüs olayına şaşırmıştı. ıslarla minibüse binelim aşırı eğlenceli diyerek rahat rahat otobüse binmeyi reddeden avrupalı arkadaşım var benim :s

türk dizileri.

Yurtdışında (ortadoğu) yaşıyorum ve şu anda baklava, kahve vs'den evvel dizilerimiz konuşuluyor şu anda. özellikle bize yakın coğrafyada histerik bir hal aldı dizilerimiz. İsimlerini hatırlamıyorum (zaten burada başka isimlerle anılıyorlar) ama o upuzun sakallı padişah dizisi ile sarışın elemanın yengesiyle işi pişirdiği diziler efsane buralarda. O sarışın arkadaş aday olsa başbakan seçilir burada. Bir de uzun siyah saçlı bir hatun var, bir ara şampuan reklamlarında görüyordum, o da gayet ünlü.

Pasaport kontrolundeki afrikalı kadından arabamı tamir eden iranlı tamirciye kadar herkes tiryaki durumda, adam dükkanı erken kapatıyor o tarih dizisi için.

müslümanlık için konuşuyorum, her kalıba girebilir ve bir çok kunu "zaten bu kuranda yazıyorudu" diye acıklanıyor. sen şimdi çıkıp zaten böyle böyle sümerlerde vardı zaten sizin meseleden önce desen adamlar şunu diyecek sana:

muhammetten önce zaten 27bin peygamber gönderildi(bunlara buda, eski mısır yazıtları isa musa vs hepsini dahil eder ) ve gercek ve son peygamberin (artık burada son demekle muhurluyor yani bundan sonra gelen yok) muhammed olduğunu
söyleyip böyle sığ ve boş bir fikirle senin düşünceni bertaraf eder.

şimdi uzaylılar çıkıp gelse "din yok allah yalan" dese biz sizin yaşadıklarınızı 100 bin önce yaşadık dinler uğruna bol miktarlarda kan döktük birbirimizi boğazladık sonradan aklın ve bilimin yolunu seçip aydınlanarak uzayda kolonikler kurduk taa buraya kadar geldik dese, müslümanlar çıkıp "zaten bu kuranda yazıyorudu" diye gene acıklama yapıp inancına devam eder.bu kadarda defansif bir cümle ile her şeyi açıklayabilirler.

@zibidigibi hakli, aynen oyle diyorlar. " bunda sasilacak ne var? Sumerler zamaninda da hak din gonderildi ve bunun da gunumuzdeki islamla ortusmesi cok normaldir." diyorlar. Ama nedense sumerler ya da islam oncesi baska medeniyetlerde namaz kilmak gibi islamda olan kimi farz ibadetlerin neden yazili ya da girsel olarak not alinmadigini aciklayamiyorlar. ( gerci hindistan bolgesinde gunes tapimi diye cok benzer bir ibadet/selam sekli var www.youtube.com o cografya disinda bunun gibi ibadetlere hicbir islam oncesi ulkede rastlanmamis. Adama sorarlar niye yaygin islami rituelleri, o medeniyetlerde kayit altina alinmamis diye )

@zibidigibi;
vay anasını arkadaşın açıklama mantığına bak. varsayımlar üzerine kurulmuş. uzaylılar gelse, biz sizin yaşadığınızı bin yıl önce yaşadık dese falan. hayal dünyan çok genişmiş arkadaşım güle güle kullan.
ama eminim senin o beklediğin uzaylılar gelse, sana tanrı var dese, bunları bilim ışığında sunsa, sen ne yapacan çok merak ediyorum.
tanımadığın bilmediğin birisi gelip sırf senden daha teknolojik aletler kullanarak uçan dairelerle yanına geldi diye onların doğruluğunu mu kabul edeceksin.

@comptrol
sümerler devrinde görülen çok tanrıcılık inancındaki benzerlikler 3 büyük dinle aynı özellikler barındırdığını içeren bir soru da, islam dinindeki bazı ibadetlerin aynısını sümer dininde olmadığını sorgulamak yeterince mantıksız. ki çoğu din'de, bunlar içinde çok tanrılı dinlerde dahil, tapılan ve merasimi yapılan şekil ibadetleri mevcuttur. tapılan şey farklı olsa da, ibadet çeşitlerinin arasında bedensel hareketlere'de rastlarsın.

muazzez ilmiye çığ'ın bu konuyla ilgili yazıları olabilir. öyleydi diye hatırlıyorum ama emin değilim.

"tutarlılık" istemeniz çok zorlaştırıyor meseleyi, çünkü tutarlılık çok subjektif bir konu. benim tutarlı bulduğum bir açıklama size açık gelmeyebilir.

türkiye'de sümer ilişkisi çok yeni, ilmiye çığ'dan evvel bu tartışmaya hiç rastlamadım ben. konunun genelini değil ama yaratılışı sümer mitolojisi ile karşılaştırmalı ele alan bir tez vardı 3- 5 sene evvel, ek olarak bir iki makale de yayınlandı.

özetle: tek allah ve çok peygamber inancına sahip olan islam aleminin akademik yaklaşımı "aynı buyruklar sümerlere ve/veya sümerlerden önceki kavimlere de iletildi, dolayısıyla kur'an-ı kerim'deki genel çerçevenin daha evvelden kayda geçirilmiş olması gayet doğaldır. tahrif edilmeden evvel incil ve tevrat da aynı çerçeveyi çiziyordu" şeklinde olacaktır. namaz, oruç gibi ibadetler ise islam ümmetine farz kılınmıştır. burada iman ve ibadet meselelerinin iki farklı düzlemde olduğunu anlamak lazım. islam sonrasında bile namaz kılmamak sizi gayri muslim yapmaz, ama imanı inkar sizi dinden çıkarır. sümerlere bize kılındığı şekli ile namaz farz kılınmamış olabilir, bu islam akaidi noktasında başka bir dine tekabul etmez.
bu konuda islam peygamberinin döneminde yaşayan hanifler ile ilgili bilgilere bakabilirsiniz, hanifler de namaz kılmıyordu çünkü namaz emri henüz onlara bldirilmemişti. ama tek yaratıcı olan allah'ın varlığına inanan ve ona teslimiyet gösteren kişiler olarak hanif diye adlandırılmışlardı.

kur'an-ı kerim'de bakara 62. ayet de bu tartışmaya ışık tutabilir. sümerler hanif kavimlerden, ya da sabiin diye hitap edilen kavimlerden gelip çok tanrılı hale gelen bir sistemin takipçisi olabilir. bilmiyoruz, bu kadar ayrıntı ile bilebileceğimiz bir durum da değil zaten sümerlerin öncesi. islam inancında pek çok kavim bu şekilde isyana saptı, bir kısmı cezalandırıldı. temelde bildiğiniz gibi hristiyan ve yahudilik de benzer yollardan geçti müslümanlara göre.

size tutarlı geldi mi bilmiyorum ama islam inancı içinde gayet tutarlı buluyorum bu yaklaşımı.

not: konuyu zamanında ilgi ile takip etmiş bir müslümanım. bu tip meseleleri ciddiyetle tartışacak bir zemin kalmadığını düşündüğüm için pek takip etmiyorum son dönemde, yeni bir şey çıktıysa haberdar olamamışımdır.

muazezez ilmiye çığ

(bkz: Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökeni)

bana buradan alenen kufretmenizi bile goze alarak yaziyorum bunu:

(bkz: yeni başlayanlar için motosiklet/@compadrito)

yok niye küfredeyim görüştür saygı duyarım.evet önerileri olan ?

compadrito'yu uzun uzun okudum, itiraz edememekle beraber binmekten de vazgeçemiyorum. ben de binilmemesi taraftarıyım.

ama binecekseniz ve daha evvel hiç tecrübeniz yoksa en makul olanı maksi scooter olur. mutlaka onlara bakın.

ben şu anda kawa 250 kullanıyorum, 178cm-60kg ölçülerindeyim. honda biraz küçük gibi kalıyor, kawa ninja ve hysoung daha kalıplı motorlar ama güvenlik ve acemilik söz konusu ise kesinlikle scooter.

bütçenizin en az 3000tl'lik kısmı ile güvenlik ekipmanı alacağınızı düşünerek 7bin civarına güzel bir şey bulursunuz gibi geliyor.

ama tekrardan, yol yakınken başlamayın hiç...

@hacipsilo

binmeyin abi, agliycam valla!

direk bu tarz race motorunda öğrenemezmiyim.kimisi race motoru kullanıcaksan scooterla başlaman çok şey farkettirmez diyor.bu arada ben öyle hız yapan bir adam değilim,kaldıki motorla uzun yolda yapmam tereddüt ederim.izmirde sadece şehir içinde kullanmak isityorum.ama tabi benim cüssemde biri içinde motorun biraz etli butlu olması lazım.

@compadrito: sigara meselesi gibi üstadım, hakikaten binmek istemiyorum, hakikaten anlıyorum ne demek istediğinizi. ama bu tip konularda hep şunu söylüyorum: "içkim yok, kumarım yok, iyi aile babasıyım, günde 10 saate yakın çalışıyorum ve tek keyfim akşam yatmadan içtiğim tek sigara ile haftada iki üç gün motor keyfi." (böyle söyleyince baya ikna edici oluyor:) )
kendime ve etrafıma verdiğim sözler var, o yüzden 250'nin üstüne çıkmadım, çıkarsam da muhtemelen mid-range olur. 150 km/sa üstüne çıkmadım, makasa filan girmem vs...

dua et hocam bizim için, ama vazgeçirmeye çalışmak dışarıdan anlatılacak bir şeyle olmuyor. bir gün gelecek, istemeyeceğim inşallah. o güne kadar dua et bizim için, kaza yapmamamız için.

anlatacakların başlamayanları etkiler muhakkak, ama başlayanların damarına giren zehir farklı bir şey. ben yaşını almış, iki çocuk babası, garajında 3 arabası olan bir adamım ama bak konuştukça eve gidip motorla tekrar çıkasım geliyor. (pazar günü çalışılan bir ülkede yaşıyorum)

@estalus: hocam, ilk motorunu kesin düşüreceksin. küçük bir kaza yapacaksın vs. racing kullanmak ayrı bir mesele, asla anlayamayacağım bir durum. ama motorda iki mesele var, birincisi iki teker mantığına alışmak, sonra da motora alışmak. ilki çok önemli, onu öğrenmenin en makul yolu da scooter.

racing kullanacaksan scooterla başlaman farkettirmez diyen arkadaş haltetmiş, "ileride kamyon kullanacaksan otomobil kullanmak farkettirmez" demekle paralel bir şey. yol nosyonu, gidon hissiyatı, denge vs... bunlar olmadan motor kullanmak delilik, bunu da en iyi maksi scooter'da öğrenirsiniz bence.

motor kullanmak anlatılmaz üstadım, binecek, hata yapacak ve tekrar deneyeceksin. ne anlatsak boş, senin arayarak bulman lazım biraz da... ama şunu en başta kabullenmelisin: hız yapmak için motor almak çok bariz bir intihar metodudur. keyif almak için başla. "uzun yol yapmam" demişsin, motor uzun yolda keyif verir daha ziyade...

ek olarak bmw gs650 ve benzeri tek silindir endurolar da gayet ve gayet makul başlangıç motorlarıdır diyor ve sözlerime son veriyorum. bu konuda bir iki entry de yazmıştım: eksisozluk.com

oha çok güzel soru. takipteyim.

soru güzel de cevap yok :( alta gitti mi kimse de görmez...

Ben patron olsam detay veri gormek istemem. Sadece merak edersem ilgimi cekeni sorarim.

Yoneticinin uslubuyla ilgili biraz da. En onde kilit noktalar uzerinden olusturulmus grafikler olmali. Gerisi ivir zivir.

rapor var rapor var, "bir şirkette raporlama nasıl olmalı" sorusu "bir şirkette maaşlar nasıl" olmalı sorusu gibi.

1. Executive raporlar: patrona yapılacak raporlar bu kısımdadır. Patron her şeyin ayrıntısını görmek istemez, ama rapor kritik noktaları göstermelidir. Bence bu tip raporlar birden fazla parametrenin karşılaştırıldığı grafikler olmalı. (satış vs. karlılık) (personel sayısı vs üretim miktarı) gibi. Burada fazla detay olmamalı.

2. Departmanlar arası raporlar: eğer raporunuzu (mesela departmanın aylık üretimi, verimlilik vs) bu tip raporlar detaylı olacak. Bir grafik, her grafik için açıklamalar vs. Onceki dönemlerle karşılaştırmalar, bolca reklamınız, bir iki tane de negatif durum ve alınacak önlemler vs.

3. Düzenli raporlar: formatı belli olacak, hep aynı formatta çıkarılacak. Karmaşık olabilir, ama bilen ilk bakışta anlayacak. Bilmeyenler için bu tip raporların sonuna bir sayfalık bir guide eklenmeli bu arada büyük şirketlerde, yeni gelenler için hiyeroglif kıvamına geliyor zamanla.

Pivot table gibi özet bilgiler eğer düzenli raporlar değilse bir iki cümle ile yorumunuzu katmanız daha doğru olur.

Bilmiyorum aradığınıza yakın bir cevap oldu mu?

havaalanından 90 km falan mesafe var diye hatırlıyorum. trabzon-rize minibüsleri var ona binip yakın yerinde inip içeri giren minibüs varsa yani uzungöle giden onla geçilebilir. direkt yok diye hatırlıyorum ben.

hevesinizi kırmak gibi olmasın ama pek bir tatavası yok. yani o meşhur resim sadece. bir de inşaat halindeydi geçen sene şimdi nasıl bilmiyorum da. onun yerine sümela manastırı'na gitmenizi tavsiye ederim. he.. olur da giderseniz mutlaka alabalık yiyin, şahanedir.

www.caykaratur.com

Ek olarak ustte soylendigi gibi minibusle OF'a oradan da caykara'ya, oradan uzungol'e de gidilebilir. yaz mevsiminde of'tan minibus bulursunuz ama kırk yama sıkıntı olur. ustteki firma ile görüşürseniz bir iki lira daha pahalı da olsa direk gidersiniz...

bu arada: uzungöl'ün baya bir tatavası var bence. oradan yaylaya çıkabilir, ya da bir iki gün geçirebilirsiniz. yeşili seven biri için gayet keyifli bir yer olduğunu düşünüyorum...

Şurada bayağı bir model var ama fiyatları yok, bir sor istersen
www.koltukmasasandalye.com
ayrıca tek mi alacaksın set mi? Set alacaksan şöyle www.ikea.com.tr bir şey alıp eskitmeyi kendin yapabilirsin, ucuza gelir. Diğer türlü en basit sandalye bile 90 liradan başlıyor zaten.

www.ikea.com.tr

bunu alıyorsun, masasını başkasına hediye ediyorsun. tanesi 75 liradan fıstık gibi dört sandalyen oluyor.
(biz iki set alıp iki masa hediye etmiş, yemek masamıza 8 tane ahşap sandalye uydurmuş ve ciddi şekilde kar etmiştik...)

ateist insanla evlenmem. hristiyan olabilir.

bence hayat tarzının tamamının aynı olması lazım.

evet önemlidir.
tıpatıp aynı olmasa da benzer olması iyi olacaktır.
ikisinden biri ya da her ikisi de radikalse/uçsa zor olur.

önemli benim için, özellikle dinin ve siyasi görüşün bir olması gerekir diye düşünüyorum.

kişilerin radikalliğine ve inançlarının yaşayış biçimine etkilerine bağlı. Gerçi bazı inançbiçimleri için yaşayış biçimine ve karaktere doğrudan etkisinden söz edemeyiz, örn. ateizm agnostisizm. Radikal oluş temel ölçüt gibi.

ben inanmayan biri olarak inançlı birisiyle bir ilişki yaşayabileceğimi düşünmüyorum.
burada ise zaten eviliğe giden bir ilişkiyi bitirmeyi saçma buldum çünkü evlilik planlarına gelene kadar nasıl olmuş da dinden bir kere konuşulmamış nasıl böyle bir haber ilişki yürütülmüş anlayamadım.

Eger gidisat ciddiyse evet onemli. Siyasi gorus de oyle.

sevdikten sonra artık çok geç olur, onemli olmaz.

İlişkinin ciddiyetine bağlı değişir: evlilikte sonuçlanacak bir ilişkide yemekteki tuz seviyesi bile önemlidir ustadım. Dini farklılıklar çocukların yetişmesinde ciddi sorunlara yol açabilir.

Evlilik yoksa bile mesele ciddileştikçe, her bireyin çevresi işin içine girdikçe sıkıntı olacaktır.

Aşka engel değildir, ama birlikteliğe engeldir derin dini farklılıklar. Bu tip farkların yıprattığı bir aşkın da ömrü uzun olmaz...

Tecrübe ile sabit...

keşke baştan söyleseymiş; ama böyle bir şey başıma gelse ayrılmazdım.

tek takıldığım şey evlenmek istediği kişinin hakkında bu kadar az şey bilmesi. bana kalırsa dalga geçmediği, (yeri gelir ikimiz de birbirimizinkiyle öylesine dalga geçeriz güleriz farklı o) isteklerimi(zi) önemsediği sürece sorun olmaz. ama nasıl bilmez insan hala anlayamadım.

Biri inanirken diğerinin salaklik olarak gormesi gibo bor durum olur. Bence kesinlikle önemlidir. Evliliği aşk baslatabilir ama ancak uyum ve ortak paydalar yurutebilir. O yuzden hem dini hem siyasi görüş önemlidir. Ki musluman oldugunu soyleyen biri allaha inansa dahi 3 dinin herhangi birinden olmayan biriyle evlemenez

Evliliği işin dışında tutarsak beni çok ırgalamıyor karşımdakinin dini inancı. Sonuçta kafalar uyuşuyorsa olur biter.
Ama, mesela eski kız arkadaşım müslümandı, ben ateistim, o bundan bahsetmek hiç istemiyordu, yani din bir kırmızı bölgeydi, böyle olunca da daha gergin bir ilişki olmuştu ve çok sürmemişti.
Edit: Kız bana benimle (benden kasıt ateistlerle) asla ama asla evlenmeyeceğini de söylemişti. Ona farkediyormuş demekki.

Tabir i caizse benim kafamı s.kmiyor, benimle olan hayatında benim için "önemli" sayılabilecek uğraşılara eşlik etmesine engel olmuyorsa; ister inansın, ister inanmasın, ister karıncaya tapsın, ister dini inancı gereği kafasına kravat bağlayıp dolaşsın mühim değil.

Ama vicdan, merhamet ve akıl sahibi olmak zorunda. İnandığı ve inanmadığı şeyleri bana kendi penceresinden, mantıklı gerekçelerle anlatabilir, yeri geldiğinde tartışabilir durumda olmak zorunda. Öyle körü körüne herhangi bir şeye saplantıyla inanan insan, hayata bakış açısı ve beyin yapısı gereği benimle çok bir şans sahibi olamaz. Lakin sırf inancı yüzünden de evliliğe giden bi ilişki bitemez. Öyle bişeyler işte.

ilişkiye başlarken ya da ilişki ciddileşirken bu tip konular "karar"ımı değiştirmeme sebep olmaz benim. seviyorsam bitmiştir. aptal aşık modunda olurum genelde.

ama şu bir gerçek ki, hayata bakış açılarının uyuşması gerekli mutlu bir birlikteliği sağlayabilmek için. mantık devreye girebiliyorsa hiç adım atmamak lazım inancı/inançsızlığı ile uyuşamayacağınız biriyle bir ilişkiye.

sözün özü: önemlidir.

Eger evlilik fikri varsa kesinlikle önemli. Cok önemli.

Eder. Sanırım ağlaya ağlaya ayrılırım... Sonum da o olacak gibi
Ancak çok yakın bir akrabam var ki farklı olmalarına rağmen acayip mutlular 10 senedir. Çok uç ve saygısız olmadıkça, yaşanıyor demek ki.

Ciddi bir ilişki değilse önemli olmaz, ama iş ciddiye binerse her ne kadar "sorun etmem" dense de kendiliğinden problemler oluşabilir..
İnançsız olması şart değil tabii ama dindar biriyle zorlu bir ilişkim olabilir diye tahmin ediyorum.. Annem babamla bile ramazanda problemler yaşıyorken elin oğluyla kim bilir ne sorunlar çıkar ortaya..
Bana göre hem siyaseten hem dinen insanlar kendi fikirlerine yakın olanlarla saha sağlıklı ilişki yaşarlar, başlarda sevgiyle, aşkla, görmezden gelinen olaylar ileride büyüyüp çözülmez hale gelebilir..

ciddi bir ilişkide bence önemli benzer olması gerekir.Siyasi görüş içinde böyle düşünüyorum.

kendi fikrimce, siyasi görüşün o kadar önemli olduğunu düşünmüyorum. hoşlandığım kişinin politik görüşü beni rahatsız etmez. aksine oturup tartışabiliyorsak bu hoşuma da gider.

fakat gelin görün ki inançlı bir birey olarak ateist biriyle hayatımı birleştirmek istemem. inançlı olsun oruç tutmasın olabilir ama o inanç kendimce çok önemli. mezhep önemli değil.

onemli evet. Musluman oldugum icin semavi din mensuplari hariciyle evlenemem. Siyasi gorusun ise bu kadar onemli oldugunu dusunmuyorum.

benim açımdan bir önemi yok. benim inançlarıma (müslümanım) ve inançlarımın gereğini yerine getirmeme (namaz oruç vb) karışmasın yeter

ama iş evliliğe giderse aileler arasında sıkıntı çıkabilir.

bir tanıdık... ya bir ilerleyin artık.

evliliğe doğru gidiyorsa demek ki ciddi ve güzel bir ilişkiymiş.ateist tanıdık,sevgilisinin inancına karışmıyorsa/dalga geçmiyorsa terkedilmesi yanlış ve kötü olmuş bence.ilişkiye,verilen emeğe yazık olmuş.ateist tanıdığınız içinse iyi olmuş, kurtulmuş.
benim için, karşımdaki beni darlamadığı sürece, inanmaya/inanmamaya zorlamadığı sürece kendisi isterse patatese bile tapabilir.insanları dinine göre yargılamak,dinine göre iyi veya kötü şekilde etiketlemek yanlış bence.her müslüman çok iyi insan olamayacağı gibi "sen zaten ateistsin,her şey beklenir senden" yaklaşımı çok çok yanlış.
sebep, özgürlüğüme düşkünüm.hayatıma/düşüncelerime müdahale edilmesinden hoşlanmam.bana yapılmasından hoşlanmadığım şeyleri karşımdaki insana yapmamaya çalışırım.din insanın kendisiyle,iç dünyasıyla alakalı bir olay.kişinin kendisinden başka kimseyi ilgilendirmez.
ama ilginçtir ki siyasette bu kadar açık fikirli değilim.hmm.bir düşüneyim bunu.düşünecek yeni bişeyler buldum.

inanç gerçekten inanç mı yoksa bağnazlık mı mesele orada. haa bir ateistin dindar biriyle bırak muhabbeti ilişki yaşamasının bile sözkonusu olduğunu düşünmüyorum açıkçası. tabii ki burada tarafların inançlarına olan bağlılıkları ve diğer görüş ve inanaçlara olan bakış açısı ve saygısı en büyük etken.

bazı kulaklıklar onu sağlıyor. yani sesin kapalı bile olsa, kulaklığın tüm kulağı sarmasından dolayı bir şey duymuyorsun.

marka model var mı bildiğiniz?

philips'in kulakiçi bir kulaklığı var bende. rengi mor ve mavili, 50 liraya falan almıştım. ofiste bir şey dinlemeden taktığımda bile konuşulanları duymuyorum. ben duyayım diye el kol yapıyorlar.

hatta aradım buldum; images.gittigidiyor.com

active noise canceller olan bir kulaklık alabilirsiniz, en iyilerinden birisi bose qc serisidir ama gayet pahalı. 300 dolara almıştım amerika'dan.

ya da normal bir kulaklık + white noise deneyebilirsiniz. (bir uygulama kulağınıza duşuk bir gürültü veriyor, kulak ona alışınca diğer sesleri duymaz oluyorsunuz. active noise canceller da aynı mantıkla çalışıyor zaten)

3M in kulak tıkacları var.normal kulaklıkları her zaman kullanamayabilirsin.ben uyurken falan kullandığım için.normal kullaklığın kablosu falan olacak onu da düşün derim.

ben olsam direkt mobbing davası açarım.

çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığının mobbing danışma hattı var. bi arasın sorsun. aktifler bence yol gösterirler. kendi kendine çıkmasın -belki elini zayıflatır-. mümkünse izin filan istesin veya rapor alsın bi yol arasın.

istifa eder mahkemeye verirse tazminatını alır. (tazminat diye bir şey hala ödeniyorsa)

heheh dava açıp götünü siker o işverenin. hırsız adamı işten kovsan tazminat ödüyorsun bu devirde , hemen bir avukata başvursun.

benim bir işverenim beni benzer bir duruma düşürünce avukata danışmıştım, bunun olamayacağını söylemişti. kabaca eğer memnun değilse işten çıkarır, o durumda tazminat vs ödemek zorunda.

eğer sabrı ve uğraşacak enerjisi varsa işvereni haksız duruma düşürür. ama önce avukata başvurun muhakkak. ve lütfen sabır ve enerji yükleyin, bu işverenlerin insan olmayı öğrenmesi lazım...

arapça dil kartları var, konulara göre bölüm bölüm kelimeler var, temel kalıp cümleler vb. işe yarayabilir sanıyorum

Merhaba,
Ammice sozluk hiç görmedim ben, hele Türkiye'de bulabileceğinizi hiç sanmıyorum.

Suriye'liler levanten konuşmaz genelde, levant Arapçası büyük ölçüde Lübnan'da konuşulur. Suriyeliler Surî denen lehçe ile konuşuyor, Filistin vs ile ortak. Fusha'ya yakın sayılır diğerlerine göre.
O aile için alabileceğiniz bir sözlük ya da rehberi bulabilme ihtimaliniz çok düşük. Fusha sözlük ve rehberlerle idare etmek zorunda kalacaklar zannederim.

Arapça sözlükler konusunda Anadolu yakası için Altunizade İlahiyat kitapçısı ya da Uskudar'da Aziz Mahmut Hudai tekkesine çıkarken adının unuttuğum kitapçı işinizi görür, istediğiniz şey varsa da onlar bilir.

"siteden siparişi ver, ardından sipariş numarasını bana bildir."

siparişi vermemişsiniz sanırım, verdiyseniz siteden sizin siparişe ilişkin bir numara verilir. o numarayı satıcıya iletmeniz gerekiyor.

eğer ebay ise

my ebay > purchase history > ürün adı'nın yanındaki parantez içindeki numarayı vereceksin.

bi milyon iste kim tutar seni

goo.gl

bu konuda deneyimin yoksa 8 isteme. sigorta vs ile maliyetin 12 civarına dayanır, kimse deneyimsiz uzmana bu parayı vermez. deneyimliye bile vermez. bu rakamlar türkiye'de ortalama bir firma için direktör maaşıdır.

deneyimsiz ama bilgili bir uzman için 3 ve üstü net iyi bir başlangıç olur.

"Ron Fry 101 Great Answers to the Toughest Interview Questions"

bu kitaba göz at. hatta tamamını oku. bu sayede sorulacak soruların neden sorulduuuğunu anlayacaksın. hatta çoğuna hazır olacaksın ve ciddi olarak zamanla mulakatta kontrolun yavaşça sana geçeceğini, en azından kendi adına ipleri ele alacağını göreceksin.

şunu unutma: her iş gibi iş görüşmesi yapmak da tecrübe ile mükemmel hale gelebilecek bir meseledir. sakin ol, pek çok ik uzmanı da aslında senin gibi insanlar ve çoğu yukarıdaki kitapları okuyarak kontrolu ele geçirmeye çalışıyor. onların silahları ile silahlan.

ik uzmanlarını altetmek zor değil. gerçekten...

not: kitabın pdf hali şurada sanırım: www.ziddu.com

çok yakın bir dostumdan bildiğim kadarıyla:

- primavera kullanır. anladığım kadarıyla sektörün windows'u olmuş bu primavera...
- eldeki şablonlarla projenin zaman ve finansal maliyetini hesaplar.
- kaynak kullanımına yardımcı olur.
- çok çalışır. hele şantiyedeyse ayda bir gün izin bile alamayabilir.

3. göz olarak benim bildiklerim bunlar...

bir ehliyet kurusuna danış. seni yönlendirirler. çok büyük bir sağlık sorunun yoksa heyet falan işleri kolay. sınavlar belli dönemlerde oluyor ama kurslar da ona göre kayıt alıyorlar.

Saglık sorunum yok da hocam isin teferruatı beni delirtiyor. Dadigim gibi o raporu 1 kere aldım 15 gun hastanede kamp kurmuştum her bölüme ayrı ayrı gidip uğraşmak falan sıkıntı yani.

Her neyse oyle yapayım eyvallah.

ne heyet raporu arkadaşım ya.

sağlık ocağına gidiyorsun ehliyet alacağım sağlık raporu verir misiniz diyeceksin. adamlar pat diye veriyorlar zaten. en kötü özel bir poliklinikten 20 liraya alırsın.

direksiyon sınavında bi numara yok. 3 tane duba koyuyorlar arasından geçiyorsun. oldu bitti.

ehliyet kursuna verilecek sağlık raporu için pek çok özel klinik/hastane çok kısa sürede veriyor raporu, öyle her bölüme gitmek filan yok. yarım saate alırsınız. büyük ihtimalle sürücü kursunun anlaşmalı olduğu yerler vardır. o kısım sorun değil.

direksiyon: beni 20 metrelik bir yere git gel yaptırmışlardı. bir scooter ile girmiştik sınava. hayatımda ikinci kez motora binmiştim. bisiklete binebiliyorsanız bir scooter ile yarım saatte geçecek hale gelirsiniz.

motor: bak hocam yalvarıyorum, çok rica ediyorum: koruyucu ekipman olmadan motora fotoğraf çektirmek için bile binme. yalvarıyorum. ek olarak muhakkak sürüş eğitimi al. ayrıntılar, eğitim yerleri filan sözlükte vardır. ama kendine güvenme, kendine güveniyorsan araç sürücülerine hiç güvenme.

ehliyet en kolay kısım, onu dert etme...

bak tekrar altını çizeyim: yalvarıyorum...

Teşekkürler herkese.bilgiler icin.

@4 hocam uyarınız ve duyarlılığınız icin cok teşekkür ederin. Evet motor gercekten cok tehlikeli. Ama benimki de tutku iste. Bu yıl üniversite bitecek ise başlayacağım.. Uzun zamandır bekliyorum aslında. Babam da gel araba alalım diye cok ısrar etti ama motor istiyorum. İnşallah bir sorun olmaz.

A2 için aile hekiminden aldım rapor, beleş. Sürücü kursu seni anlaşmalı polikliniğine yönlendirecektir, kanma. Direksyon sınavı B sınıfından daha kolay, bahçe içinde koniler etrafında döndürüyorlar bildiğim kadarıyla.

tencereye su koy içine nane koy kaynat.
havluyu kafana ört. tencerenin üstüne eğil. içine çek.

geçici ama işe yarar.

tuzlu su çek burnundan. bu biraz sakat genzine kaçırıp nefessiz kalana kadar öksürebilirsin, korkma.

şırınganız varsa karbonatlı su yapıp püskürtebilirsiniz. iğneyi çıkarmanızı söylememe gerek yok sanırım.

sinus rinse, nezlemi 2 günde tedavi etti. burunyikama.com.tr

tabi aynı sistem para vermeden de hazırlanabilir.

kesin ve çok kesin çozum:

burnunuza bol tuzlu su çekiyorsunuz.

not: bizim ailemizde yıllardır uygulanır, çocukken bize uygulandı. iki çocuğumu da nice hastalıktan böyle kurtardım. tuzlu su çekmek acı verir biraz, benden nefret edebilirsiniz ama şifa sonrası dua edersiniz. lütfen deneyin.

yazın 6 kutu antibiyotik çıkardım kimse de demedi aga bu nedir diye. gözlerimde geçmeyen bir enfeksiyon zımbırtısı var hap kullanmadan geçmiyor.. ne ilacı çıkaracaksın?

çıkarken sorun olmaz, varış limanında da çıkacağını sanmam. daha iki hafta evvel ingiltere'ye 2 şişe şurupla girdim.

şu ana kadar ilaçla alakalı hiç sorun yaşamadım, genelleme yapabilecek kadar sık seyahat ediyorum...

pratikte öyle ancak ama yakalarlarsa ve kontrol ederlerse ağır cezaları var.

şeker ilacı çıkaracağım.

bir sey olmaz. icin rahat olsun

Buyuk ihtimal soran olmaz. Ama olursa, recete cok ise yarar.

olmaz, aksine orijinal boyayı korur. mat siyah apaçi araçları genelde folyo kaplamadır, pek çok taksi de aslına sarı folyo ile kaplıdır. satış zamanı gelince folyoyu söküp pırıl pırıl boyası ve değiştirilmiş kilometresi ile satarlar.

araç tipi / folyo kalitesine göre 1000 - 2500 tl civarında tutacaktır sanırım.

bu folyoların 10 metre rulosunu görmüştüm e-bay'da, 150 dolar falandır fiyatı. ki 10 metreyle çok büyük olmadıkça 2 araba çıkarılır. 2500 lira yazılmış. vay arkadaş...

cevab: arabaya boyaya zarar vermez. hayırlı olsun.

Malzemesi ucuz olabilir ancak işçiliği biraz zor bildiğim kadarıyla. 2000-2500'e kaplandığını ben de duymuştum. Ayrıca beyaz araç alıp kırmızı kaplama yaptırırsan yani rengini değiştirisen, ruhsata işletmen gerekli diye biliyorum.

benim bildiğim kadarıyla, en azından bazı tip folyolar sökülürken boyayı da koparabiliyor. iyi araştırın.

aracın %30dan fazla bölümünün rengini değiştirirseniz eğer ruhsata işletmeniz gerekir. aklınız da bulunsun.

Folyo kalitesi ve arabanın boya kalitesi ile eşit orantılı bir işlem. Biz zamanında bir GMC minibüs giydirdik, sökerken boyaları da elimize geldi, komple boyattık aracı :)

2500 çok fazla, max 1500tl ye halledersin, düz folyo kaplayacaklar sonuçta. 1500 bile çok bence.
Bir de bu işin hukuksal boyutu var, gidip ruhsata işletiyosun aracın rengini değiştirdiğin için.

hocam şuan faizler enflasyon oranının altında yani reel faiz haliyle eksi durumda oluyor o nedenle faize yatırman mantıklı değil, basit olacak ama altın alabilirsin, yaza kadar elinde tutarsan iyi getirisi olur.

altın.

bak yapmayacaksınız ama yaparsan hiç pişman olmayacağın yatırım önerisi:

beş bin lira daha borçlanıp 15 bin liralık bir arsa al, 15 bine nerede varsa orada al. bak bu dediğime o kadar inanıyorum ki, ve senin bana inanman için o kadar çok sebebim var ki...

ama yapmayacaksın. o yüzden en mantıklısı altın.

arsa değil de çanakkale trafaında arazi-tarla al sonra unut, ileride lazım olur :)

ilgin varsa borsa. 3-4 ay önce olsa thyao al derdim ama çok yükseldi; her an kazık atabilir. İyi bir analiz yaparsan uzun vadede kazanabilirsin.

oy birliğiyle altın kazandı galiba...

iyi doktor ol

orta düzey avukatlar genelde 5-10 bin arası kazanırlar.

büyük uluslarası şirketlere girip 1 veya 2 seviye yükselmen halinde (max. 5 yıl içinde) bu maaşın olması muhtemeldir.

kurumsal firmalarin sef/lider pozisyonlarindaki muhendisler genelde o miktari alir. bir de pilotlar var onlar daha fazla alir.

bankaci olmak olabilir

çalıştığım şirketin tr ofisinde 5+ yıl tecrübeli sıkı yazılımcılar o civarda alıyor. ama onlar da para biriktirememekten şikayetçi...

üniversite mezunu olmayı gerektiren pek çok özel sektör işinde 5 - 7 sene tecrube + yabancı dil + iyi eleman olma özellikleri ile o maaşa yaklaşmak gayet kolay olur. maaşı meslek değil eleman ve çıkardığı iş alır, yoksa asgari ücrete çalışan yazılımcı da var piyasada. benim ekibimde aynı unvana sahip 12 kişinin maaşları 900 tl + 4000 tl arasında değişiyordu eskiden...

www.youtube.com

yani burayı çok kullanan biri değilim, cevaplarımı da sorularımdan çok tutmaya gayret edenlerdenim ama yine de bu kadar çabuk cevap alınca nasıl demeli... seviniyorum...

yine o sineklik örgüsünden bir parça alıp tel tel yapıştırılabilir. Veya geniş bir kumaş bant alıp sinekliğin iki tarafından karşılıklı ilgili bölge kapatılabilir.

bant, kumaş, naylon vb yapıştırılabilir.

sargı bantları far ya onlar olabilir. uhu da iyi oluyo.

ducktape.

bu gri renkli fileli olan koli bantları

al bi ip aylak vaktinde ormeye başla.. Ben öyle yaptım

starbucksa git yardimci olurlar,

caramel machiato
white chocolate mocha
caramel frapucino

veya
sicak cikolata

dışarıda içmek için mi soruyorsun? yoksa evde yapmak için mi?

evde ise muhteşem bir sıcak "çikolata" tarifi var elimde, çok basit yapımı ama sonuç mükemmel ötesi.

@denizderya kesinlikle evde. nedir tarifin kesin uygulayacam.

cezveye büyükçe bir fincanayetecek denli süt koy,içine yarım paket bitter çikolatayı küçük parçalara bölerek at, karıştırarak sütü ısıt ve çikolatanın erimesini sağla. fincana al çok az pul biber ve tat verecek denli toz tarçın ekle. damak tadına ve çikolatanın miktarına göre şeker ekleyebilirsin. koyu güzel gerçek bir aztek usulü sıcak çikolata oluyor. ben tarifi şurdan alıp denedim www.abeautifulmess.com

ev için:
menengic kahvesi diye bir şey var. ne sen sor ne ben söyleyeyim.

bulması biraz zor olabilir, aktarları dolaşman gerekebilir. ama pişman olmazsınız. eşim de asla çay içemez ama menengic kahvesine bayılır.

kolay gelsin...

çayiç

sakın douchbag'in dediğini yapma, iğrenç o nestle mereti. kakaodan sıcak çikolata mı olurmuş.

1-bozulmaz bence. sürekli 150 derecede çalışmamıştır. ara sıra kapanır.
2-en fazla 50-100 tl fazla gelir herhalde. endişe edecek bir rakam olacağını sanmıyorum.

Bütün gün açık unutulan fırının aylık bütçeye etkisinin 10TL'yi bulacağını bile sanmıyorum.

kapaığı kapalıysa çok bir şey yakmaz, iyi yalıtılmıştır termostat sayesinde de sürekli çalışmamıştır

1 ay kullanılan ufo 100 tl falan etkiliyor. Fırın (ısıtıcıları ufo'ya göre daha küçük) 1 gün çalıştı diye 100 tl gelecekse o fırını atarım balkondan ağaşı.

1. Fırında bozulacak olak iki eleman var: rezistans ve termostat. termostat bundan etkilenmez. rezistansın da bir ömrü vardır, ondan gitti diyelim. o ömür de 50 - 100 saat değildir bu arada. yani fırının 20 saatlik çalışma yüzünden bozulmasını beklemiyoruz.

2. ortalama bir elektrik fırını 3kw/saat ile akım çekse 20 saatte en fazla 60kw elektrik tüketecektir.
meskende elektrik fiyatı 30 kuruşu geçmez sanırım, 60x.3 = 18 TL olur.

bu rakamlar kesin değil ama kabaca fikir verir. ek olarak 150 derece için termostat açıp kapatır, o 20 saatin tamamında çalışmamıştır, elektrik fiyatı da daha düşüktür sanırım. ama en kötü senaryoda 20 TL'yi geçmeyeceği hesapla ortadadır...

kolay gelsin...

hong kongda nereye gideceğini bileceksin geçen sene iş için gittiğimde az bir vakit yaratıp rehberlerin söylediği yerden kamera alayım dedim. istanbuldan hiç bir farkı yoktu. allahtan oradan önce guangzhoudan alacağımı almıştım. demem o ki sana söyledikleri yer var mı? öyle önüne gelen elektronik marketlerde pazarlık bile yapılmıyor.

benim gözlemim göre hong kong ve singapur hattı amerika ile kapışabilecek tek yer. evet, hepsinde fiyat sordum.

ama içlerinde en az güven neren yer de hk'dur. onu da yazayım...

dil kolay da klavye önemli.

aslında klavye de cok önemli değil . Türkçe karaktere dönüştürüp kullanılabilir .sadece ilk başlarda " , ç ö ş i " gibi karakterlerin yerlerini oturtmak biraz zaman alıyor

dili seçiyorsun kurulum ona göre yapılıyor. sorun değil. klavyeye de alışırsın.

Klavye meselesinin öyle kolayca alışılabilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum, bence bilgisayar seçimindeki ilk kriterdir.

Eğer siz sorun olmayacağını düşünüyorsanız bilgisayarın işletim sistemi dili bir şekilde değiştirilir.

abi kumas iyise arastirip bulur yolunu.

okul disinda calisarak pratik olarak kendini gelistirebilirsin. teorikten farkli gercek dünya.

- satış ve pazarlık teknikleri
- müşteri ve iş ortaklarını hoş tutma
- teknik olarak yapılan işi anlama

business development, account management vs gibi konularda bunlar gerekli. bunları sağlamak için:
- kendine bakacak, presentabl olacak
- muhabbet edecek, muhabbete katılabilecek, muhabbeti açabilecek
- çevresi geniş olacak, birilerinden bahsedildiğinde "haaa, bizim süreya ciliv abi..." diyecek
- yapılan işin mutfağına sık sık girecek. teknik olarak ezilmeyecek

yapacağı - gireceği sektörde pazarlamadan başlaması en mantıklısı. orayı bilirse neyle karşı karşıya olduğunu anlar. en alt seviyeden başlayarak müşteriyi memnun etmeli, zamanla üst seviye ile haşır neşir olacak çünkü...

tdk'ya göre ikisi de tanrı bilimi.

theos: eski yunancada tanrı
ilah: eski türkçede tanrı

bu iki sözcüğün türkçe karşılığı aynıdır.

evet aynı teoride. ama pratikte ör. ingiltere'de teoloji okudum diyen hristiyanlığı ve uygulamalarını çoğunlukta öğreniyor, tr'de ilahiyat okuyan islam ve uygulamalarını...

1. fazla ümitli olmayın. bir peri masalının peşinde koşuyorsunuz.
2. senaryo okutmak çok zordur, treatman, logline vs kısmını çok iyi hazırlayın. gerçekten bir cümlede vurmalı, nice iyi senaryo okunmadan çope gider, bu böyledir.
3. www.protectrite.com bu tip online servisler tescil işlemini yapar. bu verdiğim adres amerika için, avrupa için de vardır muhakkak.
4. senaryo değil öykü çalınır. senaryo yazımı teknik bir meseledir, hikayeyi iyi bir senaryo yazarına yazdırabilir çalacak olan. profesyonel bir ekipten daha iyi bir senaryo yazabilme ihtimaliniz çok zayıf. (küçümsemek için söylemiyorum ama bu durum dream theater üyelerinden biri ile aşık atmaya benziyor, mesele teknik.) o yüzden çok iyi bir öyküniz olduğuna inanıyorsanız bunu roman olarak buralarda pazarlamaya çalışmak daha tutarlı bir başlangıç olabilir.

sektörün içinde değilim ama sanırım benzer bir yolda 10 sene kadar yürümeye çalıştım. sektördeki arkadaşların tecrübelerini ben de okumak isterim...

ayda 200 lira desen, senede hadi ortalama 2000 diyelim. 10 senede 20 bin eder. o parayada orta yollu bir arabadan başka birşey alınmaz.

edit: 40 sene sonra 80 bin eder, hadi 100 bin olsun. o parayada istanbulda ev zor ya baya küçük olacak ya da çok varoş

uzun sureli yatirim yapacagim diyorsan her ay altin al. yok biraz birikince harcarim diyorsan oylece turk lirasi olarak kenarda dursunlar. bosa riske girme.

30 sene ellemem diyorsan bireysel emeklilik
5-10 sene ellemem diyorsan pek bir halt olmaz.
almak istediğin şey için kredi çek, sonra o 200 liralar mecbur ödeniyor zaten, en iyi birikim günümüzde bu.

ulan biraymış arabaymış evmiş hayatınız bir onun etrafında mı dönüyor ? ben de her ay 150-200 atıyorum kenara, takip edeyim bi belki daha güzel şeyler çıkar dedim sinir oldum amk. hayır araba da istemiyorum ev de. belki adam değer kaybetmesin istiyor ?

her neyse. yine eve bağlamayın olayı, ben kaliteli bir setup toplamak için biriktiriyorum. 3 yıldan önce de dokunmam ona. her ay çeyrek alıyorum, tanıdığım bi kuyumcu var bana 5-10 ucuza veriyor kaç yıllık müşterisi olduğumuz için. ben çeyrekten yana kullanıyorum oyumu.

her yaz yeni bir şehre/ülkeye gidilir yahu, önce güzel bir bilet rezervasyonu, sonra öyle çok lükse filan düşkün değilseniz uygun hostel ayarlayıp gezmek lazım misler gibi. önce yakınlardan başlamak lazım bir de.

şimdi ben bir şey anlatayım size:

1996 senesinde sirkeci'de bir tekstilcide tezgahtarlık yapıyorum, ev üsküdar'da. 15 milyon (15 TL yani) haftalık alıyorum, kısa parliament sanırım 200bin lira (20 kuruş)
bir sabah vapurda bir amca muhabbete başladı, ve bana dedi ki:
"her gün bir kenara 100bin lira (00 kuruş) atabilir misin?" o adamın hesabına göre o zamanın şartları ile ben 20 senede bir evin peşinatını ödeyecek hale gelecektim.

türkiye'de son işimde 5500TL net + yılda 3 maaş ikramiye alan bir adamdım ama şu anda evim yok, bir araba ve fotoğraf makinem haricinde hiç bir şeyim yok aslında.

16 sene çok çabuk geçiyor, inanamazsınız. üniversiteden dün mezun olmuş gibiyim. ben senin hesapla para biriktirmiş olsaydım şu anda elimde en az bir ev tapusu vardı...

neyse, uzatmayalım. ben olsaydım: altın ile devam eder, 3 - 4 sene sonra da güvenilir bir ile ortak / küçük bir arsa alırdım. altın acil durumda çerez gibi satılıyor, örnekleri çok var. ama arsa vs gibi şeylerde satış hemen olmaz, satmazsın. o yüzden en makul olanı gayrimenkul...

kimseyi dinleme hocam, o parayı biriktir. bak tüm samimiyetimle söylüyorum: bu şekilde para biriktirmeye devam et, emin ol 10 - 15 sene sonra çok gurur duyacaksın kendinle. ve dediğim gibi, istanbul'a yakın yerlerden gayrimenkule / arsaya dönmeye bak. çatalca civarlarında 10bine arsalar var. kocaeli sakarya hattında da var. kısa vadede bir şey çıkmaz ama 20 sene sonra elinde güvencen olur. ki o 20 senenin nasıl geçtiğini anlamayacaksın bile. ben o vapurdaki adamı asla unutmadım...

bu arada ayda 200 lira arttırıp onunla 10 sene sonunda araba almayı düşünen arkadaşlara bir not: yok artık?!!

5 liralik yaptir yaptir sakla ya da altin al

imkb 30 şirketlerinden 1-2 hisseyi belirler, her ay 200 tl lik alım yapardım.
her ay alım yapacagım için endeksteki dalgalanmalardan daha az etkilenerek ortalama bir alış fiyatı oluşturabilirdim.

Thy hisse

take olacak o, lake degil..

lake değil take idir muhtemelen...gerçi soup ne çözemedim :)

Çok sayın yazar arkadaş o şeyleri ingridient olarak alan bir çorbaya benzetmiş galiba seçimi.

"soup"un yanında "healty, enjoyment" gibi tercihlere bakınca yazan arkadaş türkmüş diyebiliriz.
aile, sağlık, neşe, kariyerden oluşan bir çorbayı dikkate almaktan bahsediyor:)

Yok Edward de Bono isminde, başarı üstüne kitabı inanılmaz başarılı olmuş bir adam yazmış :)

kelime kelime türkçe çevirisi bile anlamı veriyor:

pek çok insan karar verirken aile, sağlık, eğlence, kariyer gibi pek çok faklı etkenden oluşan bir çorbayı dikkate alır.

not: lake zaten doğrudan basım hatası, take into account olmalı.

uçuş kartınıza işlenmediği sürece istediğiniz kadar alabilirsiniz stockholm'den. Ancak dediğiniz gibi gümrük kontrolü hariç. Mesela sırt çantanıza falan sokarsanız gümrük kontrolörlerinin dikkatini çekmez falan.
Uçağa duty free torbasıyla binebilirsiniz.

duty freeden aldığın alkolleri eline şeffaf poşette ayrı ayrı paketleyip veriyorlar. Nereden alırsan al, türkiye gümrüğünden elinde 2 tane 1 litrelik torbayla geçebilirsin. Fazlası limiti aşar.

Ama duty free de aldıklarını falan bavuluna saklarsan, ya da duty free dışında aldıklarını bavulunda saklayıp adamları uyandırmadan geçersen kapıdan sıkıntı yok.

Stockholm ve diğer ülkeler sana sınırsız alkol ve sigara satar, ATU sadece 2 litre satar sana.

ben 5 litre alkol aldım moskovadan, saklayarak girdim, oradan biliyorum

Kısıtlama ülkeye girerken yanında bulunan alkol miktarı üzerine.

Yani 1 lt alkol serbest diyor uygulama. Buna istinaden de Türkiye havaalanında mağazalar yurtdışından hiç almamış olduğunu varsayarak sana max 1 lt satış yapıyor.

Sen ayrıca yurtdışından aldıysan yakalanmadığın sürece problem yok, yakalanırsan da vergisini ödemekle yükümlüsün.

3 litreye kadar hakkin var aramaya takilmazsan al alabildigin kadar problem olmaz

1. dışarıdan aldığınız ürünler sabiha limitini etkilemez.
2. sabiha gümrüğünden geçtikten sonra iç hat uçuşunda hiç bir sorun çıkmaz.
2,5: alkol kullanmıyorum ama her gelişimde abartısız 7 - 8 karton sigara + pipo tütünü + enfiye yükü ile giriyorum, ne sabiha ne de atatürk'de bavulum aranmadı. yılda 15 - 18 uçuş yaptığım bir dönem olmuştu onda bile sadece iki matkap sokarken x-ray'deb geçirdiler extradan...
2,75: piyangonun kime çıkacağı belli olmaz tabii... :)

beni rahatsız etmedi, okula gerçek hayattan daha fazla insan gelmeli bence. ne bileyim mühendis, polis, manav, ürün geliştirme müdürü, fitness hocası... ben (sanırım biraz da köy okulunda okumanın etkisi ile) fanusta bitirmişim okulu. o yüzden memlekete her gidişimde tüm okullarıma gidip derslere girmeye çalışıyorum.

bu olay özelinde şunu söyleyeyim: eğer o arkadaş diyanet'in sünni imamı ya da mahmut efendi'nin elemanlarından biri olsaydı ortalık yangın yeri olurdu.

guzel olmus bence(akp'li falan degilim sadece bu cesitlilik hosuma gitti). en azindan farkli mezheplerin anlatilmasiyla bu mezheplerin dislanmadigi ser'i bir din dersinin disina cikilmis. belki bir gun bir ateist tarafindan ateistligin de anlatildigi din derslerini goruruz(cok uzak bir ihtimal olsa da...). bence burada adamin kimligi onemli degil. suni, seri, musluman, haham ya da baska bisi. onemli olan bu mezheplerin ve dinlerin de inanalari tarafindan anlatilmasi.

kıyafetinden hoşlanmadım. bir resmi kuruma ders verme amacıyla yani bir görevle gelen birinin o şekilde giyinmesini doğru bulmadım.

zamanında bizdede mezhebi değişik öğrenciler kendi mezheplerini anlatırdı lisede. benzer bir durum olmuş bencede bir sorun yok böyle değişimler iyi olmuş. Çünkü öğretmen anlattıkça ister istemez x mezhebini seçmiş iken y mezhebini bir şekilde objektif olmadan anlatabilir.

1) klasik kilitler var tekere takılan zincir vb gibi. ya da en güzeli fren diski kilidi. bir de branda olur fark edilmemesi açısından

2) chopper bilgim pek olmadığı için ona pek bir şey diyemicem

3) chopper rahat olur oturuş açısından. en azından racing motordan rahat olacağı kesin

4) her türlü etkene bağlı. marka modele göre çok farklı durumlar ortaya çıkıyor.

5) 3.5-4 yakar litreye çıkabilir. arabadan kesinlikle daha az yakıyor zaten. tabi o yine kullanacağınız motora bağlı

1)n/a
2)hd tarzı motosikletlere cruiser deniyor, uzun yolda kullanım için tasarlanan motorlar onlar. koltuk ve gidon seçenekleri var farklı farklı elbette ama temel amaç nisbeten dik oturuş o grup için. genel kural: yüksek gidon manevra kabiliyetini azaltır.

3) eğer maliyet çok önemli değilse ben olsam 250 - 400 cc aralığındaki naked motorlara, ya da 600 - 800 cc aralığındaki tek silindirli cruiserla bakardım. adında R olan her şeyden uzak dururdum. (ben öyle yaptım, gayet memnunum)

türkiye'de herkes cc'ye bakar gerçi, ben buna katılmıyorum. cruiser motorlar genelde silindir sayısı az ve düşük devirlerde tork için tasarlanmıştır.
şöyle söyleyeyim: 125 cc hacmindeki ktm duke, 650cc hacmindeki suzuki s40'tan daha seri, daha hızlı ve bence daha tehlikeli bir motosiklettir; 850 cc'lik hd sportster ile kapışır.
250 kawasaki ninja ise çoğu cruiser motordan daha seri, daha hızlı ve daha tehlikelidir acemi elinde. cruiserlar çok dengeli motorlardır ama şehir içinde pratik değildir.

geri kalan sorular için google.

not: motor konusunda ben de akıl sora sora manyak olmuştum. bence bütçenize uygun bir motoru hiç vakit kaybetmeden alın. 6 ay sonra zaten ne istediğinizi biliyor olacaksınız. 60 sene sorsanız da 6 ayda edineceğiniz bilgi/tecrübeyi edinemezsiniz. iki tekere bir kere binmeden anlaşılmıyor, çilek tadını çilek yemeyen birine anlatmak gibi oluyor.

bir de hocam, aman gözünü seveyim: motorun kalitesizi, ucuzu alınır ama kask ve diğer koruyucu ekipmanı almayacaksan hiç girişme bu işe. etrafında yıllardır kasksız motor kullananlar olabilir ama unutma, çoğu insanın kask ve diğer ekipmanlara sadece bir kez ihtiyacı olmuştur şu hayatta... o anda kaskı olmayanların ikinci bir şansı olmuyor.

motor hata affeder, eksik ekipman affetmez...

ilk kez motor alacaksan harley ve davidsonlardan başlama derim. regaller raptorlar var örneğin hoş bir kasaya sahipler, 4 5 bin tl ye gayet güzel ve dayanıklı bir chopper edinebilirsin. yok param var saçarım diyorsan harley köpeğin olsun.
- çok hızı sevmiyorsan ideal bir model
- motoru olabildiğince apartmanda boşluk mosluk varsa orda tut. şehrine göre değişir tabide bir sabah kiliti yerde bulabilirsin.
- benzin motor hacmne göre değişir. 150lik mi alırsın 250 lik mi 500 lükmü ama 150lıkler koklar. 20 tl ortalama 100km civarı gider.
-harley alıpta parça fiyatı soranı sanayide öperler ha.

acelem yok, iş bulup para biriktirmem lazım önce. harley davidson alacak kadar param olacağını sanmıyorum, en azından birkaç sene. mecburen daha ekonomik markalara yönelmek durumundayım, ama hiç bilgim yok maalesef. güvenlik her zaman önemlidir benim için, koruyucu ekipmanı iyi alacağım elbette içiniz rahat olsun.

1- kapali garaj, yoksa da yakin bir otopark ile anlasmak en iyisi. hirsizliktan ote motosikletin ve parcalarinin yagmur, gunes, nem vb. gibi elementlere acik olmamasi gerekiyor.

2- kalkis hizin tork ile, son hiz ise vites sistemi ve motorun buyuklugu ile alakali, ve begendigin motorlarda farkli motor gucuu, silindir capi, sayisi, sanziman vs. kombinasyonlari ile degisik sonuclar yakalamis olabilirler, yani karsilastirmalisin. genel olarak 250cc ve uzeri motosikletlerde iyi motorlu bir arac havasi yakalayabilirsin, (0-60mil en fazla 7sn falan) ama 250cc ile duz yolda saatte 90mil civarindan daha yuksek bir hiza cikamazsin. 600cc ve uzerinde her sekilde hiz yapabilirsin, ama motoru tork oryantasyonlu ayarlamadilarsa ivmelenmen cok cok iyi olmayabilir. manevra kabiliyeti de rahatlikla ters orantili olur: oturus tarzi olarak rahattan rahatsiza dogru: touring > cruiser > standard > sport. chopperlari da cruiser klasmanina sokuyorum.

3- dort-bes saat motorunun uzerinde oturmayi planliyorsan ille de touring, cruiser veya standard olacak, sport 30dk dan sonra yorar. hatta standard i da bosver, touring de buyuk gelir simdilik, direkt cruiser al. daha cok sehirde gezeceksen yerden yuksek bir standard olmasini oneririm cunku suspansiyonunun yetmedigi cukuru omuriliginde hissedeceksin.

4- motosiklete iyi bakarsan cok cok ucuz. yag, fren hidroligi, lastik durumu, basinci, eskiyse aku ve (varsa) zincirin, zincir salman ile dislilerinin durumunu kendin kontrol edeceksin, (ve tamirini/bakimini ogrenmelisin) onun disinda bir problem cikmazsa senede bir kere bakima/parca degisimine goturmen yeterli olur. lastiklerini habire degistirmen gerekecek (oyle arac lastigi gibi uzun dayanmiyorlar), akunu de ayni sekilde, motosikleti nemden korursan pas gibi bir problemin de olmaz.

5- nasil kullandigina ve motora gore degisir tabii ama normal bir aracin yarisi kadar.

6- motorcycle safety foundation a bakmani oneririm,
msf-usa.org
msf-usa.org

7- benim nacizane baslangic motosikleti onerim yamaha virago 250 dir. cruiser-standart arasi bir oturma pozisyonuna sahiptir. yormaz, bozulmaz, dayanikli, nispeten kucuk, ve rahattir, guclu hissettirir, sesi de guzeldir.

8- mutlaka kask, korumali ceket, en az bileklerinin uzerine kadar kavrayacak bot ve eldiven ile motor turune gore dizlik icin iyi bir butce ayirmalisin.

regal raptor kullandim 2 sene falan. canimdan bezdim ha. ithalatcisi tekel, kendisi dandik.

sorularindan bazilarina cevap vermek gerekirse, benim gozlemledigim, uzun yolda ayaklarinin dusey eksende belinin onunde olmamasi gerektigi. yani arkaya yayilarak bindigin motor uzun yolda ruzgarla beraber kasiklarina agri sokuyor.

manevra kabiliyeti icin rake angle denen catal acisinin kucuk olmasi lazim.

250 cc'den yuksek motorlar seni 100 km hizin uzerine cikartir.

bunlar tamamen benim 2 senelik kucuk motosiklet yasantimdaki gozlemlerim. sonra kaza yaptim, motoru tamir ettirip sattim. biraktim motoru.

Hocam kilo problemim yok demişsin ama eğer belirttiğin kilo doğruysa inanılmaz zayıfsın. bence 1.80 boyun ideal kilosu 76 kilo civarıdır.

Ben senin yerinde olsam öncelikle protein ve karbonhidrat ağırlıklı bir diyete başlar. Bunun yanında da uygun bir cardio ve vücut geliştirme programı uygulardım.

kurt mu var acaba?

Bağırsak kurdunun belirtileri
...
- Yorgunluk,
- Kilo artışı olmaması ya da kilo kaybı.

@9uncu nesilim ama para bende
haklısın, ben "kilo verme derdim yok" demek istemiştim.

@simendifer tren
kurt meselesine baktırmıştım 5 - 10 sene evvel, bir şey çıkmamıştı. lisede nasılsam öyleyim, üniversite birinci sınıfta aldığım pantolonu hala giyiyorum, öyle söyleyeyim. ama bak içime bir kurt düştü şimdi (burada kinaye yapmaya çalıştım, olmuş mu?) buna tekrar baktıralım

zayıfım ama eğer başıma bir şey gelmeyecekse bu yaştan sonra kilo almak da istemiyorum. evlilik bile işe yaramadı :) belki sporla iştahım filan da açılır ha?
olmaz mı?

aman yarabbim,
e bende direkt kurt semptomları var?!! uyurken salya akması + nadir de olsa popo kaşıntısı?!! zayıflık ve süper yorgunluk da cila çekti...

vay arkadaş, spor yapacağıdık nerelere geldik...

(bkz: mein kampf)

yatay toplum, friedman
kitle ve iktidar, canetti

guns germs and steel

Tüfek Mikrop ve Çelik, Jared M. Diamond

Modernleşen Türkiye'nin Tarihi, Erik Jan Zürcher

Dünyayı Değiştiren Beş Denklem, Michael Guillen

@magara adami, hocam Modernleşen Türkiye'nin Tarihi bildiğin ders kitabı yav :/ diğerlerine eyvallah..

niyazi berkes - turkiye'de cagdaslasma
eric hobsbawm - siyasi tarih dortlemesi
karl popper - acik toplum ve dusmanlari

jean baudrillard - tüketim toplumu

tinyurl.com

Dünyayı Değiştiren Beş Denklem, Michael Guillen +1

İlaveten, Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı- Carl Sagan

Ayrıca Yanlış Yönde Kuantum Sıçramalar'ın sonsözünde bilim okumaları için bazı yazarları önermiş kitabın yazarı. Şöyle ki: Carl Sagan, James Andi, Stephen J. Gould, Marcin Bartusiak, Lewis Thomas, Roberh Hazen, K.C. Cole, Mary Berenbaum, Isaac Asimov, Lynn Margulis ve James Trevil.

(bkz: minima moralia)

glucosamine chondrotin miydi neydi ilac, ben de tum anne-baba-teyze-amcama kutu kutu getirdim, yaklasik 10 kutu vardi, bi sorun olmadi.

ama tecrubem ile soyluyorum, yoksa ilac getirilmesi ile ilgili kurallari bildigimden degil.

ahanda ilacin adini dogru hatirlamisim, link koydugunu simdi fark ediyorum :) drugstore.com'dan almistim ben, daha mi ucuzdu, bi kampanya mi vardi hatirlamiyorum. bi bak istersen.

Benim de 4-5 kutu recetesiz ilac goturdugum ve yolladigim oldu, hicbir sorun cikmiyor, cikani da hic duymadim.
Tr'de genelde gumrukte ac bakayim cantani diyeni gormedim/duymadim zaten. Var mi oyle nadir bir olaya denk gelen?

sankaranarayanan:
benim çantamı x-ray'e soktular bir kez (dubai dönüşü). bir de singapur dönüşü benim uçaktan inen 3-5 kişiyi aradılar. 6 yıldır sadece bu ikisi var..

teşekkürler...

ben evdekilere gnc'nin yarisini tasidim nedereyse ve simdiye kadar bir sorun yasamadim. ama tabi ki tamamen sans. valizini acip incelerlerse sorun yasayabilirsin. tek seferde 8 kutu farkli ilac getirmisligim olmustu. sansina sanirim

klasör değil de label verilebiliyor.
settings içersinde filters a bakabilirsiniz.
istediğiniz kriterleri girip label atamasını yaptırıyorsunuz.

klasör yok gmail'de etiket var. bir filtre oluşturur, dileidğiniz türden mail'ieri belli bir etiketin altına gönderir, filtre seçeneklerinden de "gelen kutusu'na gönderme bu postayı, doğrudan arşivle" derseniz, o seçtiğiniz özellikteki mail'ler gelen kutusu'nda gözükmez ama bütün postalarınız içinde, belirlediğiniz etikete sahip olarak dururlar. sol tarafta yarattığınız etiketin üzerine tıklayarak da bu postalarınızı okuyabilirsiniz.

filtre + gmail multiple inbox.

otel lobisnde şarjım bitiyor linkine vaktim yok ama sözlükte bilgi bulabilirsiniz...

6 ay önce aldıysanız satıcının insafına kalmışsınız bence maalesef.6 ayda 50000 çekim yapmak pek de zor değil çünkü.
-hukukçu değilim-

bu bşr ayıptır. (hukuki bir ayıp). önemli olan aldığında bunun tespit edebilme imkanınızın olup olmadığı ve satın alma tarihinden önce bu çekimlerin yapılabildiğinin tespiti yapılabiliyorsabiraz umut var diyebilirim. satın aldığınız yer bir genel satıcı değil de; şahıs ise tüketiciyi kouyan kanunlarla değil; borçlar hukukunun hükümlerine göre alabilirsiniz. sonuçta aracı olan site (sahib,nden.com gibi) kendilerini sorumlulu tutmayacak sözleşmelerle bu ilanı verdiriyorlar.
yani durumunuz biraz zor diyebilirim şahıs ise.

bir ürün aldınız, eğer ayıplı çıkarsa 30 gün içinde bu ayıba binaen iade talep edebilirsiniz.

eğer gizli ayıp söz konusu ise 30 günlük süre sizi bağlamaz.

sizin meseleniz ayıbı ispatlamak, sizin durumunuzda bu zor görünüyor. mahkemeye giderseniz makineyi aldığınızda kullanılmış olduğunu anlamak için bilirkişi tayin edilir muhtemelen.

hukukçu değilim, kilometresi ile oynanmış bir araç ile alakalı 4 sene mahkemelerde sürünüp aracı geri verip parasını alabilmiştim. o süreçte öğrendim bunları.

zor ve pişman edecek bir süreç. mahkeme ruh sağlığınızı bozabilir. ki sizin durumunuzda ayıbın ispatı benimkinde çok daha zor, bende kapı gibi servis kayıtları vardı ve ona rağmen bilirkişi atandı, 4 yıl sürdü. tüm masrafları ben ödedim, mahkemeyi kazanınca geri alabildim. 2000+TL paranız cebinizde yoksa başlamayın...

mahkeme kozunu heybede tutup uzlaşmaya çalışın. ya da bir hakem heyetine danışın. (kaymakalmlıklarda mevcut)

www.hepsiburada.com
Buradakilere göre parçası fazla üstelik fiyatı yüksek değil daha az. Bilmiyorum belki Hb'nın kazıkçılığıdır.

elektronik devre plakalarına delik acmak icin el matkapları var elektronikcilere sor bi istersen isini gorurmu bilmiyorum ama

bence dremel al
www.hirdavat.com
ayrıca aynı o ikinci linkteki parçaların olduğu 200 parçalık setler var aleti olmadan 15-20 liraya satıyorlar bauhausta vs.

sahteyazar peki o setleri dremelde kullanabilecek miyim? Yani normal matkap ucları gibi bunlarınki de standart mı?

evet standart. yalnız dremel gibi kaliteli olmuyorlar tabi, ama iş görür.

Bende ikinci linktekinin aynısı var memnunum, Gerçi aparatları çok sağlam değil, baya uç kırdım şimdiye kadar.

Devre kartı delmek için kullandığım küçük 9v bir matkabım da var ama 1 ya da 2 mm çapında küçük ve derin olmayan delikler açmak için kullanıyorum.

Siz ne için kullanacaksınız?

bilen eder çıkar elbette...

dikkat edilecek fazla bir şey yok aslında bunlarda. dremel tipi ürünlerin makinesi değil uçları önemli. ben metal işleri için 60 TL'ye aldığım 200+ uçlu bir ürünü kullanıyorum, pişman olmadım. sanırım ikinci linktekine benziyordu.
en ucuz motor + iyi uçlar alarak uzun süre kullanabilirsiniz bence...

yaşamazsın sanırım, yeni düzenleme ile hop birader diyip kenara çekemiyorlar diye duydum. zaten tecilin bittiği an askere almazlar, tecil sonrasındaki yoklamaya kadar takılırsın etrafta.

Askerlik tecilim Nisan 2009'da bitti, daha geçen ay yurtdışına çıktım.
Not: Üniversite mezunuyum. Etkisi var mı bilmiyorum ama belirteyim...