midi klavye ise olur, yani usb var mı?

oldukça eski. usb yok.

www.synthesiagame.com bu işinizi görebilir ama usb lazım diye biliyorum. belki bi ihtimal olur ama deneyince.

usb olması bile yetmez sadece midi klavye olması lazım. midi desteği olması lazım yani. ama genelde usb olanlar midi destekler nadir de olsa desteklemeyenler var

Gerek yok direk telefona tuner uygulaması indir 3c 2a diye gösteriyor notaları. İlle de pcden olması lazım diyorsan yine tuner kısmından yürürsün bence.

Uygulanmıyor. Yasağı delmek için kaç tane yöntem gördüm sayamıyorum bile.

haklısın ve umarım.

kadıköy ve maltepe'de böyle bir sorun yok. pendik'te de açık olan yerler vardır eminim.

içmeyi bilmeyen adamı ben de sevmem; iki tek atınca küfreden, orasını burasını dağıtan adam içmesin zaten. trafiğe çıkanın anası ağlatılsın, o derece bir ceza yesin zaten.

spotlight'ı izledim bu akşam üzeri (tekrar). rahiplerin yıllarca kilisede çocukları taciz ettiği, kilise ve kentin (boston) bunu yıllarca örtbas ettiği ve bir grup gazetecinin çabalarıyla haber yapılıp falan filan... orada da bu tür şeyler olmuş/oluyor, örtbas edilmiş/ediliyor ama "habercilik" var her şeye rağmen, "yargı" yani aslında "hukuk" var her şeye rağmen ve ve ve "vicdan" var gençler! hıristiyan pis kaka kafirlerin vicdanı var! bizim mazlım milyonların yok! dün çıkan kaheka ne de tatlıydı değil mi! 21. yüzyılda kabile devleti olduk, hayırlı olsun!

İçip içip direksiyona geçen ya da küfreden tipler 22den önce alıyorlar zaten, saatle ne alakası var yahu?
Üstelik bütün barlar pavyonlar sabaha kadar içki satışı yapıyor, gece 10dan sonra canımız içki çekerse leş barlarda sulu biraya 15 tl verip üstüne bir de tacize uğrayalım istiyorlar, çünkü içki içiyorsak hak ediyoruz.

Kadıköyde bir tekel var, yazın gece 3e kadar kışın 1e kadar açık, evlere servis yapıyor. Gerçi onlar da mecbur olduğumuzu bildikleri için hem 42yi 45e yuvarlayıp üstüne 4 TL falan da getirme parası alıyor ama yapacak bir şey yok. Vızır vızır çalışıyorlar mübarek.

sevgili runagain bunu yazdın "dün çıkan kaheka ne de tatlıydı değil mi! 21. yüzyılda kabile devleti olduk, hayırlı olsun!" gündeme çoğu zaman yetişemiyorum dün çıkan khk neydi yazarsan sevinirim bu arada kabile olduğumuz kesin asla devlet değil kabileyiz çünkü baştakine reis deniyor ilkel kabilelerde reis olur ciddi devletlerde reis olmaz demek ilkel bir kabileyiz baştakine reis deniyor olay budur

Ataşehir - Chp'nin kalesi :) - tekeller gece 2'ye kadar açık ve şimdiye kadar satmıyorum diyen ile karşılaşmadım.

@yorgunum, reyiz/devlet konusunda haklısın.

khk ile ilgili kaynak (gazete nedense mahkumları manşete taşımış, mit'i değil):

(git: www.haberturk.com)

Oi Tsuki Chudan tekniğin adı. Araştırabilirsin. Göğüs kemiğinin tam altındaki bölge oluyor.

Not: Bir karateci...

Gırtlak değil. Gırtlak öldürür. Can boğazdan gider.

Diyaframina

Nefessiz bırakmayı genişletip minimum birkaç saniye etkisiz hale getirmek olarak alıyorum ve cevap veriyorum. Çeneye yandan tekme yahut karaciğer diyafram civarına esnaf tekmesi.

ben eğer böyle çok pis dayak yiyeceğim bir durumla karşılaşırsam tek çare olan dirsekle boyna vurma metoduna başvuruyorum. ölüm riski de var ama dediğim gibi son çareyse böyle yapıyorum bazen tinerci veya bıçaklı tırrekler saldırabiliyor.

onun dışında genelde yandan dize tekme veya karaciğere yumruk her zaman işe yarıyor.

gogus bosluguna ama her zaman acikta olmaz, ozellikle dovus posturu alindiysa.

dirsek cok tehlikeli arkadaslar, okulda tahta kapiyi dirsek vurusuyla delen bir muay thaici arkadasim vardi. Baya saglam bir darbe indiriyor yani farkinda olmadan. Aman dikkat.

Her ne kadar sizin örnekleriniz kadar muazzam bir buluş olmasa da, aklıma ilk gelen örnek, Alman kimyacı Friedrich August Kekulé'nin benzenin yapısını aydınlatması oldu.

Şöyle ifade edeyim: C6H6 kapalı formülüne sahip ve muntazam bir altıgen olarak resmedilen benzenin bu yapısı, Kekulé'nin yaşadığı 1800'lü yıllarda hayal dahi edilemiyormuş. Zira, halka şeklinde olan bu yapının yanında, karbon atomunun yapacağı bağlardaki eksiklik hiçbir şekilde telafi edilebilecek bir şey değilmiş; tabii ki o zaman mevcut olan yaklaşımlara göre.

Kekulé'nin kafası iyice gitmiş, bunun mutlaka bir açıklaması olmalıymış çünkü. Günler günleri kovalamış fakat Kekulé'nin elinde, uyanık olduğu zamanlardan kalan hiçbir şey olmamış. Bir türlü sonuca ulaşamıyormuş yani.

(Sanırım) 1865'te, bir akşam çalıştığı sırada sızmış Kekulé. Önce, atomların kendi etraflarında dans ederek eğilip büküldüklerini, daha sonra yılan şeklini aldıklarını görmüş. Ardından, bu yılanların kendi kuyruklarını ısırdığında ise, aslında benzen molekülünün yapısının böyle olması gerektiğini kavramış; tıpkı ouroboros gibi.

Her ne kadar yer çekimi veya suyun kaldırma kuvveti gibi yeri yerinden oynatacak bir şey olmasa da, kimyasal olarak oldukça muntazam bir hikayedir; belki işinize yarar.

Fleming'in Penilisin'i bulmasına bak bi. Bu eleman bir gün "Yeter da laboratuvarımı bok götürüyor bi temizleyeyim şunu kız gelse rezil olcaz" diyip şans eseri staphylococcus aureusları darmaduman eden bir fungi gördü. Sonra da Nobel falan yürüdü gitti.

doğma büyüme aynı yerli olduğum için direk oralıyım diyorum.
anne baba da aynı yerli.

istanbul yaşadığım yer veya doğdum yer ise direk ilk gelecek başka yer babamın memleketi olur farketmez orayı derdim. istanbul çünkü bir istisna istanbulluyum der isen direk kütük neresi diye soru geliyor.

bende sizin gibiyim doğum yerim başka kütük başka yerde kafama göre söylüyorum. o an hangisini söylemek daha kolayıma geliyorsa onu diyorum.

nerde doğduysam oralıyım diyorum

İstanbulda sadece doğup çok fazla zaman geçirmediysen direk mersinde büyümüş isen doğru fakat mersin sadece babanın büyüdüğü yer ise bence yanlış ve gereksiz bir söylem.

@tekila: ben doğma büyüme istanbul ama annemin ebeveynleri ve babam mersin.

istanbulluyum deyince sorun çıkaracak (heaadi canım, esas nerelisin filan gibi) bir tiple muhattap oluyorsam "babam şuralı" diye cevaplıyorum.

Kütükle aynı yerde doğdum, başka yerde büyüdüm, doğduğum yeri söylüyorum.

Büyüdüğüm ve kendimi oralı olarak hissettiğim için büyüdüğüm yeri memleketim olarak söylüyorum.

doğma büyüme istanbulluyum üniversite için ankara'ya geldim. istanbulluyum diyorum. daha "hayır aslen nerelisin?" diyen çıkmadı.

yaşadığım yer dışında tatilde falansam yaşadığım yeri, yaşadığım yer içinde hem anne tarafını; hem de baba tarafını söylüyorum. annem subay çocuğu, ben de subay çocuğuyum. o yüzden hatlar karışık. ha yaşadığım şehirde 17. seneme girdim, en çok orada yaşadım. doğduğum yere 12 senedir gitmedim ve kütük yani babamın memlekete de en son geçen sene nisanda 1 saatliğine uğradım (ilçe olarak). şehrine de bir senedir uğramadım.

Büyüdüğüm şehri söylüyorum ben soranlara.

Doğum ve 6 yaşımdan sonrası Ankara. Ankara'dayken, Ankaralı olduğumu bilenler sorunca Kırşehir (kimlikte yazan ve 6 yaşıma kadar kaldığım yer) diyorum. İl dışındayken Ankara.

alkol halleder.

adamlari sakin dahil etme.

beden dili, olmadı gönül diliyle yürü.

kimseyi dahil etme.
fayfim +1

Ya dümdüz yürü işte aq, "Hello are you sex? Big tits open it" desen bile bir daha görmeyeceksin kadını.

Kız beni son en son anda ekti. dağılabiliriz, teşekkürler

kartın üstündeki herhangi bir kodu, numarayı bilgisayara girif aktifleştirme işlemi yapacağını düşünmüyorum o yüzden kendi çapında bişeyler yapmış.

bana da iş bankasında aynı şekilde teslim ettiler.

zorunlu mu ya da neden bilmiyorum ama şubede teslim ederken öyle yapıyorlar evet. adrese gelenler doğal olarak zarfın içinde oluyor.

Şubede teslimlerde orda açıyorlar.

İsminiz yazıyor mu, yoksa sadece numaralı bir kart mı? Eğer ikincisi ise normal. İlkini bilmiyorum.

şubede teslimde açarlar, normal.

sakal çizgisinin üstlerini direkt iple alıyorum ben. eğer vaktim olmuyorsa da sıfır uçlu tıraş makinasıyla alıyorum.

ben sakallıyım. menton civarını bayağı kısa tutuyorum makine ile. orta yüzde az var, onlar için bir çok seçenek var, ilk olarak beber stili yakabilirsin (kirpiklere dikkat, kirpiksiz gezmişliğim var), ikinci seçenek makas ile dibine dibine kesebilirsin, üçüncü seçenek ağda (bu bende olmuyor mesela, benim teni deli tahriş ediyor), son olarak da makine, hiç jilet vurmadım daha kötü yapar diye ama herkes özgür tabi.

Makine ile alıyorum

Orta kısımda tek tük çıkanlara (toplamda 15-20 tane falan oluyor maksimum) direk makineyi taraksız sürüyorum. Alt kısmı ise kabarmayacak boyutta tutuyorum, sakallarım kıvırcık çıktığı için. O da yanlış hatırlamıyorsam 9 mm falan oluyordu.

Vlade divac stayla. Gerçi o kadar sakalım da yok.

Sakallıyım. Traş ediyorum, boyun tarafına da dalıyorum hiç düşünmeden.

Öğrenciyim o yüzden iş kısmını okul/ders yapmakta beis görmüyorum. Film/dizi kısmını çıkart müziği ekle, 8-9 ay falan yapabildim sadece.

spor, kitap, dizi, kişisel bakım. iş ile dizi yer değiştiriyor.

bunların kaçı ihtiyaç ki? modern insan saçmalığı çoğu. hadi spor, kitap, kişisel bakım ve ev bakımını anladım da dizi, film falan ne alaka yani, ihtiyaç veya zaman ayırılması gereken bi şey mi bu? vaktin varsa izlersin, yoksa izlemezsin. hayatım dolu görünsün diye yırtınıyosunuz resmen.

spor dizi ev bakımına ayıramıyorum

Hepsini yaptığım oluyor. Daha fazlası da oluyor. Bir de çok parçaya bölünmek inan hiç de iyi değil. Mental olarak yoruluyorsun.

Gorustugum hic arkadasim yok, dizi de izlemiyorum. Film de cok nadir. Onun disindakilerin hepsine zaman ayiriyorum. Evin buyuk temizligini pazar gunu yapiyorum 2 saate bitiyor. Carsamba ya da persembe gunu yani hafta ortasi yine yerleri supurup silerim en fazla 30 dakika( haftada 2 kez yer temizleyince daha kolay oluyor) Digerleri de her gune yayiliyor. Bos vaktimim cogunlugu birseyler okumakla geciyor.

Not: is- ev arasi 5 dakika.

yapacağım işleri küçük parçalara bölüyorum, sonra o parçaları gerekirse daha küçük parçalara bölüyorum. bunları bir deftere yazıyorum. bittikçe üzerini çiziyorum. aynı zamanda bunları oyunlaştırarak arada kendimi ödüllendiriyorum, böylece hem eziyet olmuyor hem dinlene dinlene yapıyorum.

tavsiye ederim.

cok zor hep birseyler eksik kaliyor.programi haftalik degil de aylik yapmak belki kurtarabilir.

hayır.

çocuk olunca bir tanesine bile adam gibi zaman ayıramadığını göreceksin :)
şu anda sadec kişisel bakıma zaman ayırıyorum diyebilirim. kişisel bakım dediğim de duş alma, traş olma, diş fırçalama filan ha yanlış anlaşılmasın :)

benim iş yerim ve evim arası 10dk civarı . Ankarada yaşıyorum. Bu nedenle zaman kalıyor

5:30da işden çıksam 5:40da evde oluyorum , hazırlanıp çıksam 6 gibi spora başlamış oluyorum. 7-7 buçuk gibi spor bitmiş oluyor. diğer şeyler içinde zaman kalıyor.

Elimden geldiği kadar hepsine ayırıyorum.

Hafta sonu çalışmıyorum. Dizi ve film, ofiste işimi bitirip de boş kaldığım vakitler izliyorum. Veya öğle arasında izliyorum. Evdeyken tv önünde boş vakit geçirmiyorum. Yatmadan önce bir yarım saat kitap okuyorum. Eskiden işe git-gel yolda okurdum ama artık işime yakın bir yere taşındım, yolda okuyamıyorum.
Sporumu iş çıkışında 6.30-8.30 arası yapıyorum (pzt, çarş, cuma). Ve hafta sonları yapıyorum.
Kişisel bakım ve ev bakımı, hafta sonu. Arkadaşlara zaman ayırma da hafta sonu. Çok fazla arkadaşım yok zaten, 3 tane görüştüğüm arkım vardı, biri yurt dışına taşındı, kaldı 2:)

Üstüne bir de dansa gidiyorum salı akşamları.

Arada düzen sapıtıyor tabii ama genelde böyle. Kilit nokta, ev-ofis-spor üçlüsünün birbirine yakın olması.

İnsanlara insan değil de böceklermiş gibi davranmaları, büyüklük taslamaları, ilgisizlikleri, umursamazlıkları, tanrı kompleksleri, halden anlamayışları diye gider bu. Şiddet gören kısmına yönelik görüşlerim bunlar, şiddete başvuranı katmıyorum.

krem peynir+1milyon falan. ben sırf vicdanımla bas edemem diye tıp secmedim ustelik konulara ilgili oldugum halde. insan sevgisi cok önemli. gercekten işini bilen ve insana saygılı davranan doktor gorunce saygıdan onumu ilikleyesim geliyor. duygulanıyorum bildigin.
öte yandan sırf statu ve para icin tıp secip, insana it muamelesi eden cok. siddet hakediyorlar asla demiyorum ama sistem cok boktan. neden doktorlar eylem yapıp ses cıkarmıyor anlamak mumkun degil. halk cahil, doktor 24 saat nöbet tutuyor. gerilim olması kacınılmaz.

Krem peynire katılıyorum.

Bakamayacağı hastayı birine yüklersen o bakamadıkça delirir, dışardaki de bakılmadıkça. Sonuçta anlayışsız insanlardan oluşan toplum olduğumuzdan şiddet geliyor.

Eğitimsizlikten daha çok. Bana bakmak zorundasın diyen hasta var ya. O kendini tanrı zanneden tipler. Sorun daha çok orada. Halden anlamayan da çoğu zaman hastadır. Böceklik yapan da.

Egosu şişmiş ve devamlı pohpohlanmış başarılı çocukların doktor olması ve küstahlaşması da vardır çok az olsa da. Fakirlikten gelip bir anda çok paraları görünce iphone a saldıran sonradan görme tiplerin yukardan bakması ve kendini bir bok sanması da olabilir. Tabii karşısında eğitimsiz ve bana bakmak zorundasın tipiyle karşılaşınca da şiddet kaçınılmaz.

Bir de yaralı geldikleri için hırçınlaşan hayvanlar da var.

Yüzden doksan yine de sağlık politikaları ve cahil halka verilen gazla kendini bok sanıp magandalık yapması bence.

devilred +1

1 yıl önce acıbadem'de checkup'a girdim. acıbadem yani, devlet hastanesi de değil. check-up yorumlayan doktor bir havalarda, poposu bir arşa çıkmış ki anlatamam. uyuz oldum kadına. bana bir konuşuyor, bir bakıyor ki o zaman insanlar neden galeyana gelip dövüyor bir görüş edinmiş oldum. söz almaya çalışıyorum, terbiyesiz terbiyesiz sözümü kesiyor falan. saygısız olmaları yani. (ailemde birkaç doktor var, eski nesil alçakgönüllü, yeni nesil her iki sözcüğünden birinde "ben doktorum" deme çabasında, itici.)

Şu ortamda bile doktorların şiddet görmesini meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz ya tebrikler. Sonra ülkenin geri kalanı neden böyle. Kardeşim sanki kendi mesleğinizi "bu mesleğe bayılıyorum parası da hiç önemli değil" diyip seçmişsiniz gibi triplere girmeyin. Azıcık realist olun. Tabi ki parasından dolayı giren de olacak. Sen gönlünü eğlendirirken oturup sınava çalışmış, puanını almış tercih etmiş kazanmış tıp fakültesini. Sen de kazansaydın tutan mı vardı? Saçmasapan bölümler okuyup üniversiteye girebilmek için torpil kovalayan insanlar doktorların liyakatını sorguluyor ya ona yanıyorum. Ülkede cehaletin bu kadar kutsanmasının, cahil cesaretinin artmasının başlıca sebebi siz ve sizin gibi düşünenler. Hastanelerde yaşadığınız sıkıntıların gerçek sorumlularını önce bir düşünün, idrak edin ondan sonra doktorları suçlarsınız.

Benim kardeşim devlet hastanesinde çalışmıştı bir dönem. Anlattığına göre birincisi gerçekten insanlarla nasıl konuşulması gerektiğini bilmeyen, insanı aşağılayan doktorlar var, hatta bir tanesinin dövülmesine çok sevinmişti kardeşim.

İkincisi ise öküz insanlar var ve bunlara laf anlatamıyorsun. Yaşlı bir hasta akşam vakitlerinde ölmüş, meftanın oğulları doktora ölüm raporunu şimdi imzalama, yarın imzala demişler, doktor da öyle şey olmaz imzalayacam deyince dayak yemiş. Sebebi de babalarının emekli maaşı ertesi gün yatıyormuş, ölüm bidirilince maaş yatmaz diye doktora engel olmaya çalışmışlar.

İnsanlara onlar benzersiz bir kar tanesiymiş gibi davranmamaları yüzünden oluyor genelde şiddet olayları. Arada acile işim düşüyor, memnuniyetsiz hasta homurtularını dinledikçe josef mengeleye rahmet okuyorum. Diktatör olsam sağlık personeline hor davranan için triyaj önünde genişçe bir duvar ve idam itlaf mangası bulundurturdum.

zaten canı burnunda olan eğitimsiz kazmalara artistlik yapmaları.

bir taraf karşı taraftan aşırı saygı ve itaat bekliyor. diğer tarafsa panik ve korku halinde bir primat. haliyle primat taraf aşağılandığını hissederek otoriteye karşı saldırıya geçiyor.

geçen yaz sağlık raporu alırken doktor ayağa kalkıp uzattığım nüfus cüzdanımla işi bittikten sonra üzerime fırlatma yöntemiyle iade etti. nerede hata var nasıl böyle olunuyor bilmiyorum. üniversite yerleştirme sonuçları açıklanır açıklanmaz gereksiz kibir başlıyor. önceki doktor jenerasyonu da sürekli insanları azarlayan doktorlarmış. şimdikiler de böyle.

tobias haksızsın ya. bir de millete küfretmişsin ve insanların haklı olduğunu ispatlamışsın. hastalarına da böyleysen umarım dayak yersin.

doktorların %80'i falan böyle. köpekle konuşur gibi konuşuyor. ''ne biçim konuşuyorsun sen'' diyip biraz üzerine gidince de ağlıyor yok sağlık sistemi yok bilmemne diye. insana köpek çekmenin sağlık sistemi ile falan alakası yok kusura bakma. kıskanıyor geyiği de baydı, sabah akşam dayak yiyen adamı ne kıskanayım :p şaka bir yana ben bir hukukçu olarak şiddeti meşrulaştırıyorum sorry, sen adama köpek çekersen o da seni döver, doğal süreç bu kusura bakmayın.

imza: türkiye'nin en iyi hukuk fakültelerinden birinin mezunu fakat pek de kariyerli olmayan birisi.

Sabırsız ve her şeyi bilen hastalar da var.

Ama temel sorun tepeden bakmak, işlerini savsaklamak.

Bizim sağlık ocağında mı böyle bilmiyorum ama adamlar kafalarına göre sağlık ocağına gelmiyor ve birbirlerini idare ediyorlar. Benim aile hekimim bir hafta olmuyor, diğeri bir hafta diğerinin hastalarına da bakıyor.

Devletin malı deniz ne de olsa...

Ulan anlamadigim nokta su, doktor ustten bakiyorsa ve saygisizsa nasil dayak atmayi dusunebilecek kafaya ulasiyorsunuz? Bunu yapan patrona ya da ogretmenlere ve esnafa kaciniz dayak atmayi dusundu ya da kavga etti? Saygisiz davranis sizin nasil kavga etmeyi dusunebilecek bir magara insani kafasina ulasmaniza neden olabiliyor?

Bu kadar medeniyet yoksunu kitleninin burada bile olmasi ne aci, insanlik namina alinacak çook yol var.

@jangbobo
Aynı fikirde olmamızı beklemiyorum hatta halkın büyük çoğunluğunun dayağı meşru görmesini bile bir nebze olsun anlayabiliyorum. En başta dediğim gibi "şu ortamda bile meşrulaştırıyorsunuz". Hukukçu insan da dayak atılması lazım diyorsa e ben daha ne diyeyim ya. O zaman siz de boşuna okumuşsunuz o okulu, muhtemelen avukatlıkta para var filan dediniz, yarın öbür gün bana ters giderseniz ben de sizi döveyim. Böyle mi olacak bu iş?

tıp belki de para için çalışılmayacak tek alan. her mesleğin hatası telafi edilebilir. en kötü küfür eder geçersiniz. ama doktorun hatası böyle değil. bu yüzden insanlar daha fazla özen bekliyor. özensizliğin üzerine bir de ters bir tavır görünce tepki gösteriyor.

diğer taraftan şu doktor egosu da cidden çekilmiyor. yukarda biri yine demiş çalışıp siz de doktor olsaydınıza getirmiş muhabbeti. doktorlar herkesin en büyük hayali doktor olmak sanıyor galiba. kendi alanında başarılı birçok insanla muhattap oldum. milyon dolarlık şirket yöneten ceolarda bile doktor egosu yok. baktığın zaman eğitim, kazanç, itibar olarak doktorları katlar ancak doktorlar kadar kibirli değiller. tıp fakültesini bitiren arkadaşlarım mezun olur olmaz sosyal medya hesaplarını dr x diye değiştirdi. abd'de yüksek lisans yapan adam bile okulunu, mesleğini bu kadar göze sokmuyor. doktorları kıskanıyorsun diyen olursa kıskancak olsam abd'de okuyan adamı kıskanırım. abd'de yüksek lisans > tıp fakültesi

@tobias ya hu ironi yaptım ben. tabi ki dövmesi doğru değil. hukukçulukla bunun ne alakası var anlamadım. sen hastaya kes konuşma, dangalak dersen adam da sana yumruk atar diyorum, atmalı demiyorum.

ama merak etme avukatlar müvekkil falan azarlayamaz, aksine tam tersi oluyor. müvekkil avukat dövüyor zaten. doktorların esnaftan öğretmenden farklı özel durumu var, sağlığını emanet ettiğin ve sana bilgi vermesi gereken kişi. esnaftan hoşlanmazsan gider başkasından alışveriş yaparsın, hayati bi mevzu değil. doktor öyle değil ama, sağlığın için gidiyorsun ve karşılığında özen ve saygı bekliyorsun. lakin ego dağ gibi, bu ne ego deyince de sen de çalışsaydın kardeşim diyolar :)

@tobias fünke

Bir şeyin sebeplerini görüyor olmamız o şeyi desteklediğimiz anlamına gelmez. Şu kadarcık şeyi bile açıkça göremeyen insanlardan empati filan bekliyoruz bir de.

Herkes doktorlara sallamış ama Türk insanını kimse eleştirmemiş. Türk insanı çok sabırsız. Sabırsızlık şiddeti doğuruyor.

Şu beş on toplanıp doktora hemşireye dalan hasta yakınları var hani.. Bilhassa onlardan iki üç partiyi halka açık itlaf etsek şiddet bir anda kesilir bence. Pamuk gibi oluruz.
Bakın hukukça doğru demiyorum, ama sonuç garanti diyorum.

bir de tabii ortamın getirisi var. hastaneler strese sokan, kişiyi geren yerler. hasta olmak ya da hasta yakını olmak da huzursuzluğu katlayan bir şey. şimdi aynı şekilde gerilmiş bir çok insanın olduğu bir ortamda patlamalar daha çok yaşanıyor. zira insanlar mutsuz, keyifsiz, yorgun, hasta belki umutsuz ve çaresiz.
belki o kişilere doktordan daha da kötü davranan insanlar oluyor gün içinde ama ya sabır deyip geçebiliyorlar, çünkü başka şartlar bunu yapmalarına yardımcı oluyor. oysa hastane, hasta olmak/hasta yakını olmak öfke kontrolü çok azaltıyor.

@yere düşüp kırılan şarap kadehi
Böyle düşündüğünüz haklısınız ama pratikte olaylar bu şekilde işlemiyor. Doktora şiddet gösteren bağırıp çağırıp olay çıkaran hastaların hiçbiri öyle canından olma tehlikesi olan kalp krizi beyin kanaması vs ciddi durumu olan hastalar ya da onların yakınları değil. İnsanlar ne kadar caninin derdine düşerse o kadar doktora minnet ediyor olabildiğince işini kolaylaştırmaya çalışıyor. Ama atıyorum ishal olup gelen grip olarak gelen elini kesip gelen hastalar olay çıkaran hastalar oluyor.
Bunu da bir düşünmenizi isterim.

durun eski meslek erbabi geldi. işte yanıtlar:

1- saglik sektörü, stres yükü açısından en zorlu mesleklerden birisi. karşınıza gelen insan, acil ve sıkıntılı bir durumla geliyor. hasta da olsa hasta yakını da olsa, yapilan işlemlerin o an icin gerekli ve yeterli oldugunu bilmesi lazim ki doktora ve sisteme güvensin. güvensin ki gerilim olmasin. ama cogunlukla hakli sebeplerle, saglik sistemine güvenmeyen kalabalik icin ne yaparsaniz yapin, hatali görüneceksiniz. agzinizla kus tutsaniz hastayi memnun edemezsiniz.

2- cogu doktor, cokca söylendigi gibi, tanri kompleksine fazlasi ile kapilmis durumda. bu durumda, gerilimli ortamda geri adim atmiyor, cogu zaman krizi kendisi baslatiyor. ama durun doktorlara hemen yüklenmeyelim zira bu kompleksli grubun disinda icinde insanlik sevgisi olanların durumu şu

2a. acil servislerde genellikle pratisyen doktorlar durur, bu pratisyenlerin cok azi işini severek yaparlar. eger merkezi bir hastane ise acildeki pratisyen kadrolar genellikle torpilli kadrolardir.
gerekli olursa servisten asistan cagrilir. servisteki bir ortopedi asistaninin benim calistigim hastanedeki calisma temposu söyle idi. 40 saat araliksiz mesai yapiyorsunuz, gece nöbetinde acil operasyonlara giriyorsunuz, bazen saatler sürüyor. 40 saatin sonunda aksam 5 te eve gidiyorsunuz ve ertesi gün tekrar 40 saat mesaiye geliyorsunuz. bu arada doktora tezi yerine gececek uzmanlik tezinizi yazmak ve neredeyse her hafta klinik sefinin önünde sunum yapmak ödev hazirlamak zorundasiniz.

3. yardimci saglik personeli kalitesi çok düstü. bir zamanlar, saglik meslek liselerine ortaokuldan sonra girilen sinavlarla ögrenci secilirdi. bu ögrenciler, bulunduklari yerin zeki ama fakir ögrencileri olurdu genelde. devlet lise bittikten hemen sonra tayin yapip işe yerlestirdigi icin iş garantisi vardi. ama sonra önce yatili bölümler kalkti, sonra gündüzlüler kapandi. özeller acildi. simdi, endüstri meslek lisesine giremeyecek kadar düsük puanli ögrencilerin tek tercihi saglik meslek liseleri. özel liselerde egitimleri kimin verdigi belli degil. cok samimi olarak söylüyorum, son 10 yilda mezun olmus hicbir hemsireye, ATT'ye, narkoz teknisyenine güvenmem. mesleki bilgileri ve sorumlulk duygulari, yaptiklari işin gerektirdiginin cok cok cok altinda.

4. halk kültürsüz, en ufak bir gerginligi kavga ile cözmeye calisan, kalabalıktan güc alan, magduriyetini kullanip ayricalik bekleyen kalabaliklar, birden bire kontrolden cikabiliyor. dünyanın her yerinde saglik sistemi yerlerde sürünüyor, her yerde acil servis var, kendini tanri sanan doktor her yerde aynı. acil serviste doktor dayagi bir tek bizde var.

krem peynir +1
hem halık hem sağlık çalışanlarının hataları olabiliyor
hastalık halinde hasta yakınları da dengesini kaybediyor malum.

şuraya yazan doktorcuktaki egoya bakıldığında çok iyi görülüyor. abi doktor olunca tanrı mı oluyorsunuz, ne yani bu? ebeveynim doktor, doktorların ellerinde büyüdüm ama bazılarınızdaki şu kibir hiçbir meslekte yok. o bazılarınız da iyi oluyor dövülüyorlar. adamlara bak ya.

İnsan olmayı beceremeyen doktorlar ve kötü çalışma şartlarının, sağlıklı psikolojiye sahip olmayan insanların üzerinde yarattığı etkiden kaynaklanıyor.

Doktoru ayrı mal hastası ayrı mal. Komple malız. Evet.

hayır çeşitleri var. modeli yazar üstünde. cr2032, lr44, ag13 falan diye modeli vardır.

Teşekkürler

Evet CR2025 imiş. Ben marka ismi zannetim onu.

Peki mesela CR2450 farkı medir? CR2450 taksam daha uzun süre dayanabilir mi? Daha doğrusu takabilir miyim?

www.sanalmarket.com.tr

Takamazsın. AAA pil yerine nasıl daha uzun süre gitsin diye AA pil takamıyorsan, ona da takamazsın. Kalitelisini al uzun gitsin istiyorsan.

muhtemelen şekli (çapı, kalınlığı) uymaz.

peki marka farkı çok önemli mi bu düğme pillerde? Duraceli almaya düşünüyorum.

duracell iyidir tabi. yeter ki o numarası uysun. yoksa sığmıyor pil. tecrübeyle sabit.

Öncelikle hard diskin İngilizcesi de hard disktir, disc diye bir şey yok. Ve ssd hard disk değildir. Önemli değil evet ama takıntılıyım bunlara.

Yeni alınan ssd bölünmemiştir partition aç.

kolacı bey, hard disk'in ingilizcesi hard disk olabilir ama disc diye bir kelime var ve yuvarlak şey anlamına geliyor.

(bkz: compact disc)

biliyorduk ama sana söylemiyorduk.

imgim.com

Ben biliyordum diğer arkadaşlar gibi.

Nasıl olduğunu yazaydın da biz de aydınlansaydık "_" bundan ne anlayabilirim?

6 sayfa duyuruya rağmen bunu görmemek büyük başarı, tebrikler.

Öyle bir şey mi varmış dedim bunu görünce.

AYdınlatın bari de öğrenelim.

Rekorunu bile takip ediyoruz oğlum. Çok şey kaçırdın...

"i"pucu veriyorum!

Benimkini görsen ağlarsın, yapı meselesi kol kası yapılır da bilek kalır bence.

@malwethiel

Kol kası için hazırlıklara başladım ama kollar şişik, bilekler ince.. Siritmasin?

bilek normal duruyor. küçük saat tercih edin.

Spor yapıyorsan kol yapılır bilek kalır diye bir şey yok ön kol da çalış.

kol çalış umarım daha normal boyutlarda gözükür.

normal yok ince degil

inceliğinden çok orantılılığı önemli. bence normal görünüyor.

bilek, önkol (forearm) hareketleri çalış. az da olsa gelişim olacaktır.

Egzersizle bilek kalınlaşmaz. Çok garip bir durum da yok zaten.

bence çok ince değil, anormal bi' durum yok kompleks edinme artık :)

ince değil normal.

Anahtar kelimeleriniz YGS ve LYS. Osym'den bulursunuz muhtemelen bilgi de tarih de. Sinava artik en erken Mart 2017'de girebilirsiniz.

Hangi bölümü istiyorsun?

bu sene ocağım 9 ile 20si arasında ygs kayıtı vardı 2017de de öyle olur muhtemelen. parayı yatırıp kayıt oluyosunuz daha sonra lys işte. onunda nisanda kayıt oluyo girmek istediğiniz oturumlara kayıt oluyosunuz bu kadar.

@g3lkia, işletme veya muhasebe düşünüyorum, emin değilim şu an.

Teşekkürler.

xaomi kullanıyorum memnunum

Apple urunu ariyorsan smart battery case, 25 saate kadar konusma, 18 saate kadar internet kullanımı vaat ediyor.

Ancak gereksiz pahalı diyorsan bilindik, guvenilir markaları kullanabilirsin bir sorun cikmaz. Xiaomi oneririm. Ben sorunsuz s-link kullanıyorum bayagi uzun gidiyor.

www.eksiduyuru.com

çok mu zor?

Powerbanklerin görevi 5v çıkış vermektir. Bluetooth kulaklık kablosuz fare iPad Android telefon hepsini şarj eder. Marka ve cihazdan bağımsızdır.

Model ve kaç kez doldursun istiyorsun söyle öneririm.

Sana ne?

Bak bebeğim anlatayım ben. Erkek dediğin kıllı olur. Öyle orman gibi olmasa da olacak yani. Ben haziranda makine ile keserim eylüle kadar rahat ederim. Bunu yaparken senin gibi ne idüğü belirsiz insanları takmam, güya yargılıyorsunuz ya :) öpüyorum.

Erkek adamin dosu killi olur. Karimiyiz lan biz meme ucu killarimizi alicaz gogsumuzu parlaticaz.

o ne be? hadi kaşı falan geçiyorum da göğüstür, bacaktır kılı alan erkek de, yani... göğüs ucu kılını alan kadındır, onlar ne istiyor döşünden erkek haliyle?

Neden her yaptigimiz seyi kizlar icin yapmis olmak zorundayiz? Adam kendi gogsunu tiras edilmis olarak gormek istiyordur? Belki adam sadece kili sevmiyordur. Estetik falan da takmiyordur, killar rahatsiz ettigi icin haftata bir kesiyordur falan..

tüy dökücü krem kullansanız da kıllar yine çıkıyor. makineden tek farkı uygulamadan sonra daha temiz görünmesi. bir haftaya iki haftaya aynı görüntü yine ortaya çıkar.

ayrıca tüy dökücü kremler alerjik olabiliyor, çok kızartıp rahatsız edebiliyor.

ben makineyle alıyorum. özellikle yaz aylarında terlemeyi daha da artıracak o kıllara hiç gerek yok.

lazerin icadından haberdar dişiler, dövmenin icadından da haberdar mı acaba? dövmeli yere lazer yap bakalım ne oluyor? sanki kendileri kılsız. arkadaş sen de epilasyon yapıyorsun. köpek kadar kıllısın normalde.

Yahu neden kıllarımızı kadınlar için alalım veyahut ağda yaptıralım?

Göğüs kılları yaz aylarında sıcakta ne kadar rahatsızlık verici biliyor musunuz?

Makine ile kısalttığımız zaman estetik amaçlı değil, terletmesin diye alıyoruz. Zaten eylülden sonra bir problem yaratmıyor. Ayrıca göğüs kıllarımızla mutluyuz arkadaşım.

Kılsız istemediği için olabilir mi? Kılsız çok sırıtıyor (anca yunan tanrısı gibi vücudun olacak o zaman sırıtmaz) ama bazılarımızın da aşırı çıkıyor. Polaroid'in dediği gibi kesersin ve o geri uzayana kadarki uzun recovery süreçte optimal uzukluktadır kıllar. Sonra abartı boyutlara gelince geri kesersin.

tüy dökücü krem ile traş makinasının aynı şekil kıl aldığını bilmeyen kadınlar aramızda dolanıyor... ben hayatımda bir kere aldım göğüs kıllarımı o da sıcaktan artık dayanamadım

Bodygroom denen vücut tıraş makineleri bunun için var :) Diğer yorumlar için de söylüyorum ki göğüs kılı kesmek kıroluk değil asıl kıroluk yakasını bağrını açıp ''benim kılım var bakın kıllıyım ben'' diyen cro-magnonlardır. (kelime oyunumu da yapayım)

sürekli kılsız olmak istemez, yaz ayıdır rahatlamak ister, makineyle keser sonra da gayet aynı şekilde güzelce eski haline dönerler. )(isterse de jiletle tıraş eder kime ne ?)

kısacası o ön yargılarınızı alın ve gerekli yerlere koyun bence. Kızlar için de yapmıyoruz ayrıca.

edit: kıllı da değilim ha azcık kıl var zaten spor yaptığım için onları da alıyorum ''kolsoz erkek mi olor'' diyenleri başka alanlarda kanıtlamaya bekliyorum.

Ya sporcudur, ya ameliyat olmuştur, ya da ibnedir.


.

değil ama maalesef ölemiyoruz da. çünkü ölümden sonrasını bilmiyoruz. eger bu bilgi mevcut olsaydı kişiler bu konuda secme hakkına sahip olacaklardı. bende mesela şunu anlayamıyorum bazı insanlar bildiğin sıfır noktasında ama niye intihar etmiyorlar? neyse ben bu boklara ragmen alıskanlıktan mıdır ne yasıyorum yani belki aşık olur hayata tutunurum umudu var ne biliyim yeğenim oldu yine değişen bi ruh durumum yok.

Hayat elimizde olan tek şey. Öldüğun an solucan yemisin.

Hayat beklediğin gibi değilse belki beklentilerin yanlış!?

e yaşama amk, tutan yok.

Sevgilimle seks yaparken hayat guzel diyorum bir de yurt disinda gezerken ya da Turkiye'de akilli insanlarin arasindayken Kadikoy'de Besiktas'ta falan. Yoksa burada yasamak cok kotu.

dediğin şeyler ihtimal dahilinde fakat aksi de mevcut. neden böyle olduğunu düşün önce.

youtu.be

Yaşamak bir savaş, ama hala bir şeyler hissedebilmek güzel.

Ölmediğim için.

adaptasyon insanoğlunun en güzel özelliklerinden. hem fiziki hem de soyut anlamda adapte olabiliyoruz. Hayata da adapte oluyoruz, kesten ölme insiyatifini almak zor bir karar ama karamsarlık sanırım bu yola giden bir şey değil. Kötü şeyler varsayımı üzerinden neden kendimizi öldürelim ki? Bana kalırsa insan hayatta sahip olduğu manaları yitirince; mesela para, aile, özsaygı, haz, heves... gibi gibi belki topyekun mana ifade eden her şey belki tek ama önemli şey. O mana gittiği zaman insan düşünür işte.

Önce sorgularsın; bu mananın geri gelmesi için ne yapabilirim? Peki bu şeyi yapabilir miyim? işte bazen o mananın gelmesi için yapacak hiçbir şey kalmamıştır, bazen de denersin ve bocalarsın. Her iki fail senaryosunda da insanoğlu bir şeylerin altında sıkışıp kalır. Sanırım bu süreç de intihara sürükler.

Varsayımlar hayal edip intihara yönelmek biraz delilik gibi. Rasyonel insan intihar etmeyi göze alır çünkü soyut yönü ağır insan; bugün kabus görebileceği gibi yarın tatlı hayallere de dalabilir. Bu sebeple varsayımsal düşünmek bir etmen değil.

Yaşamak bu kadar bok gibi geliyorsa niye yaşıyorsun ki? Kıyamet dediğin şey senin ölümündür, ben öldükten sonra dönen dünyanın amk.

yaşama içgüdüsü.

sahip olduğumuz tek şey diye cevap verenler olmuş. bir gün mutlaka öleceksin ve o sahip olduğun şey elinden gidecek. intihar etmek sadece o anı öne almak olur bir şey kaybetmiş olmazsın.

bu noktada din kurtarıcı oluyor. yaşamla ölümden sonra arasında bağ kurarak hayatı anlamlı kılıyor.

not: agnostik

Hayatta kalma iç güdüsünün genellikle ağır basması sanırım. Bir de yukarıda biri yazmış: ölümden sonrası da en az yaşamın kendisi kadar belirsizlik içeriyor

bir yerde gördüm bana ait değil

"ınsan oglunun bılıncı cok gelıstı ve dogaya aykırı bı şekılde gelıstı bı kopek veya kedı kendısıne verılen ılk fırsatta uruyor hatta urememek gıbı bı olayı yok bılıncı yok programına sadık bı sekılde ılerlıyor genını gelecek nesıllere aktarıyor bılınç dedıgımız şey kanser gııbı bısey cunku bu programı bozuyor ınsan a genlerını aktarmama seçenegı sunuyor herşeyın saçma oldugunu anlayabılıyorsunuz bu tabıkıde cogu ınsan ıcın geçerlı degıl gunumuzde çogu ınsan ozgur ıradeyle hareket ettıgını sanıp programa uyuyor ama bellı bı bılınce ulaşmıs ınsan adeta matrıx te uyanmıs bı ınsan herşeyın saçmalıgını kavrıyor hatalı bı robot oldugunu bıle anlıyor. ve bu varolusun saçmalıgı onu kemırmeye baslıyor bu noktada dın cıkıyor ortaya ınanarak kurtulmaya çalısıyor ınanamayanlar ıse ışe verıyor kendını veya oyun oynuyor fılm ızlıyor sevışıyor gezıyor tozuyor oyalanmaya calısıyor yasamak dedıgımız şeyde oyalanmaktan ıbarettır bu saçmalıgı kafasından atmaya calısıyor ortada cok buyuk bır saçmalık oldugunun farkında yapabılecegımız en ıyı şey ıse bu saçmalıga yenısı eklememek kendımızle son bulmasını saglamak ve urememek ınsanın en onurlu davranısı bu olabılır."

Bence asiriyi dereceyi birak, cok guzel bile degil.

yağmur ünal, hayır güzel bile değil bence.

değil.

Nasıl ya ciddi misiniz ??

Saçlara bakın ya ben bayıldım kızın saçlarına

Saclar dogal degil ki, kuaforde herkes yaptirir. Kiz guzel degil.

normal, düz kız.

bildiğin ortalama kız. bi asıl gel istersen.

ben de sana sununla cevap vereyim ? Sen ne dersin ?

postimg.org

büyük ağızlı ve gıdısı var :(

bu kız 10 üzerinden -2 benim gözümde.

normal. genç hali bu ayrıca. belki 10 senelik fotoğraf bu.

gideri var

Kaç yaşında ki burda ? Şimdi de genç sanki

Normal kız diyenler türkan şoray ın kızıymış @evimin paspasının gösterdiği kız gibi kızlarda 10 0 önde.

Kim istemez Sultan'ın kızıyka çıkmayı

Kız güzel değil

bu fotoda iyi çıkmış da yağmur ünal o kadar güzel biri değil.

aşırı değil ama annesinden daha güzel bence

güzel bence. aşırı değil ama evet güzel.

Türkan şoray şişkoydu kızı Zayıf baya

www.google.com.tr

güzel dediğiniz kız bu. anasının da babasının da en çirkin taraflarını almış. :(

@ambrosia mesela hangi çirkin taraflar ? Tamam iri gözlü değil ama yine de kısık tarzda hoş gözleri var

Cok güzel degil annesi cok daha güzel kadınmış ama bu haliyle de güzel birisi bence.

güzellik bir bütündür. küçük gözler büyük burunla vs de çok güzel olabilirsin evet. ama bu abla malesef o kusurlara rağmen çok güzel olabilenlerden değil. ha illa tek tek say diyorsan bence gözü küçük, çenesi çok büyük, dudakları ince. ama bunlar güzel bulmamamın sebebi değil. güzel bulmamamın sebebi çok ama çok sıradan bir tip olması. bir aurası, albenisi yok. yani çirkin, yüzüne bakılmaz bir kadın değil ama ÇOK GÜZEL KADIN olmaktan da fersah fersah uzak.

değil diyen kıskanır. gayet güzel

meme yok 1

soru güzel mi olsa cevap verilir güzel falan denir ama aşırı derecede güzel değil mi diye sorulması saçma.
aşırı (fazlasıyla) güzel cümlesini hakedecek bir tarafı yok

zaten o yüzden aşırı güzel değil benim için de.

www.medyaradar.com
meme yok diyen çarpılır şimdi

Guzel ama oyle assiri derecede degil. Gidisi var mesela, ondan kaybediyor.
Ama Turkan soray'dan her turlu daha guzel. Cunku Turkan hic guzel degil.

o ne ya allah aşkına. güzelin yakınından geçmiyor.

Abi yapma ya.

bu fotoğrafı gerçekten çok kötüymüş, diğer fotoğraflarında daha güzel. ben beğendim duru bir güzelliği var, fakat çok çok çok güzel değil.

midye dolmaya benziyo

Ekşi sözlük tipi olmadığı için genel kanı güzel değil yönünde olur.

değil. nezaketsizliğimi bağışlasın ama selamlaşırken ikinciye gözlerine bakmam. kibirin verdiği bir iticilik var gibi geliyor bana.

samsung aldım ben. class 10 al mümkünse.

markalar arası aman aman bir fark olmaz.

bilinen markaların hepsi iyi. sanırım sandisk bir nebze daha uygun. samsung da iyidir. oyum sandisk'e.

şundan www.hepsiburada.com aldım ben. gayet de memnunum.

Class 10 al geyiği geçen yüzyılda kaldı, hepsi class 10 ve 10 mb/s kimseye yetmez. UHS-I olsun kart. Yoksa Spotify'ı aktardığında yahut galeriyi aktardığında açılırken kafayı yersin.

Senfonik metali komple önersem çok mu düz bir cevap vermiş olurum?

www.youtube.com

www.youtube.com

yok dostum zengin bi tanıdığım var köklü bir ailenin oğlu bu kadar ama lord falan değil

okan bayülgen, elmalılı hamdi yazır'ın torunuymuş.

hocalık işinde olsaydı baya soylu sayılabilirdi sünni alemde.
:)

www.hurriyet.com.tr

ben tanımıyorum da benim bi zamanlarki ev arkadaşımın eski ev arkadaşı, tayland kralının mabeyncisinin (doğru kelime bu mudur bilmiyorum kraliyet ailesinin yaver ailesi gibi bişey, orada sistem nedir, asil oluyorlar mı bilmem sarayda kalıyorlarmış) kızıymış, esprisini yapmıştık kimlere düştün (ben oluyorum o düşüş, evet) diye.

Dedem ve babaannem aga cocuklariymis, o sayilir mi?

soylu nedir panpa? biz soysuz muyuz?

Olum nasıl yaşadıklarını biliyormuşsun işte niye soruyon ki?

Ayrıca biz soysuz muyuz +1

1 saatlik iş

Hallolur 1 günde

2000'lerin başında uludağ üniversitesi'nden kayıt sildirmek istediğimde 15dk sürdü, 10dk'sı da adamın "emin misin, niye sildiriyorsun, son kararın mı" demesi yüzünden gitti.

ben marmara üniversitesinden kaydımı 10 günde falan sildirdim. fakülte yönetim kurulu karar veriyormuş kayıt dondurma/silme olaylarına o da 10 günde 1 toplanıyormuş.

Sonunda bağlanabildim, hemen hallederiz dediler. Yey.

thepiratebay.co.in

rarbg

dizidir, filmdir: rarbg
müziktir, flac'tir, hatta hi-res music: rutracker

rutracker, bir nevi tanrı gibi. paralı olsa, hiç düşünmeden varımı yoğumu yatırırım. whatcd'nin kibrinin ağzına sıçayım.

Kağıt ucuz ince bir kağıt mı? Eğer öyleyse tanımıyor bazı yazıcılar onları.

hayır değil :( hep aynı kağıdı kullanıyorum. zaten o kağıt sıkıştı sorununu çözmeden nuh diyor peygamber demiyor. öle duruyor yazıcı

toneri cikar tak.
duzelir 90%

5 kere falan takıp çıkardım toneri

Kağıt giren yere bişey kaçmış olabilir. Küçük bişeyde olsa arıza çıkarabiliyor

hanımın aylık 30 sayfa çıktısı için uğraşıp durmayayım diye canon'un dandik yazıcılarından birisini aldım.
geçenlerde pasaportun fotokopisini çekerken kağıt sıkıştı dedi.
normalde kapatıp açınca düzeliyordu düzelmedi.
internette arama yapınca "tutun aşağıya doğru sertçe sallayın acımadan" diye bir tavsiye gördüm. heheh komikmiş dedim ama alttaki yorumlarda "thanks,really worked" vs. yazıyordu.
salladım hayvan gibi işe yaramadı.
dandik mal alan kafama tüküreyim diyerek bıraktım kenara.
sonrasında 3 gün sonra aklıma geldi.
içini açıp baktığımda kağıt kısmına toka (git: www.turkticaret.net ) kaçmış olduğunu gördüm.
onu çıkarınca it gibi çalışmaya başladı.

ehe tamam yaptım arka kapağın oraya kağıt sıkışmış hemde ağustosun 6 sından kalma rapor ahahahah <3

Anahtar kelime hiit.

Aç karnına başlayın egzersize mümkünse. En azından olabildiğince boş mide ile ki vücut enerjiye ihtiyacı olduğunda karbonhidrat ve şeker yerine yağ yaksın.
Ama sonrasında protein oranı yüksek bir öğün ile devam edin mutlaka.
Plan için de misal 3 dk hızlı tempo ile yürüyüş, 1 dakika koşu. Bantta yapacaksanız 3 dk 5 km hızla incline 3'te yürüyün ardından 1 dk 7.5 km hızla incline 3'te koşun. Sonra 3'e 1'den 3'e 2'ye çıkartın dakikaları. Bu sadece bi öneri bu arada. Dakikalar ve hız kondisyonunuza göre değişebilir.

(bkz: hiit)

runtastic'in istatistikleri ve böyle hesap kitap şeysi vardı, oraya bir göz at derim. cebe de kuruyon mis gibi de motive ediyor.

Ya HIIT ya uzun uzun yürüyüş. Kas kütleni korumak için de ağırlık çalışması.

Ya hiit gibi yüksek yoğunluklu kısa süreli (20 dakika) ya da düşük tempo uzun süreli (7/10 km.) antrenmanları tercih edebilirsin. Bu düşük tempo uzun süreli olan salt koşu değil de yürüyüş/koşu karışımı bir hızda interval şeklinde yapılırsa maksimum verim alırsın. Parkurun düz bir satıh değil de inişli çıkışlı dağ patika şeklinde olursa da sürekli yağ yakarsın.

aliexpress'i yoklamakta fayda var.

iş görür f/p marka olarak proskit biliyorum ben.

110v olayı yüzünden yurt dışına bakmıyorum ben.

hocam yanlış anlama da en iyi havya markası wellerdir, istasyon olanları 900 tl falan, kendinden kompresörlü vakumlu olanları da var sen düşün artık fiyatını

ha babam elektronikçiydi adam 30 sene aynı havyayı kullandı tabanca ve istasyon tipli ikisi de weller di.

peder öldü havyalar halen sağlamdı yetiştirdiği bir mühendise hediye verdik, hala kullanıyodur eminim

"Bu smdleri nasıl lehimliyorlar ameka" diye düşünürken bir arkadaşımın 2 bin liralık havyasını kullandığımda anlamıştım nasıl lehimlediklerini. Sonu yok biliyorum.

Ama takdir edersin ki ben bu işten para kazanmıyorum, 600 lirayı bir havyaya veremem.

70 liralık bir Weller kestirdim gözüme, sırf ucu kolay bulunsun diye markaya yöneleyim dedim.

havyayı havya yapan ucudur ucu da hakko üretir diyolar ama yaşayarak görmediğim için kesin bir şey diyemiyorum. (hobi olarak bişeyler lehimleyen söken biri olarak konuşyorum, hakko alacak para yok yani..)

50 liralık bir havya işini görecektir. proskit 45w iyidir. belki distribitöründe vardır Telefon + 90 (0) 216 / 449 24 85

urun.n11.com

bunlar da iyidir. sanılanın aksine çin malı havyalar kötü değil 5 liralık bir tanesini 10 yıldır kullanıyorum

proskit çin değildi zaten sanırım. ama 110v olayını anlamadım, uç için aliexpress demiştim ben. bu tip malzemeler üzerine sanal dükkanı olan birine derdinizi anlatın, ayrıca ürün bulup da satabiliyorlar. ucu bir şekilde bulunur diyorum ben kısaca.

ankara zaten 100 m^2 alan olduğu için, nerede olduğunuzla, vasıtanızın olup olmaması, ulaşım mulaşımı sormadan, saati ve nasıl bir ambiyans istediğinizi öğrenmeden sallayalım mekanları gitsin.

Açılışı yapıyorum;

çayyolu pool pub.

Nası bi mekan arıyonuz nerede arıyonuz bi filtrele yeğenim.

Şu sıra Kızılay'da içemeyeceğinize göre Tunalı.

@buff içenler vardı sen hayırdır?

ayrıca cadde değil mekan adı verirseniz sevinirim.

Abi içen vardır da her gün demokrasi mitingi ayağına kopuyolar Kızılay'da, çok hoş bir ortam değil.

Bestekar 21 diyorum o zaman. En seviğim yerlerden biri.

Veyahut Botanica ama erken kapatıyo orası.

Soul pub var olgunlarda.

Tunalı mood

becerilmeyecek bir şeyi yok. düz yolda hele çok rahat öğrenirsin, bir iki aya ellerini bırakacak seviyeye gelirsin :P

@want2die, ayy dusersem buyuk sıkıntı platin takili bende kirarim diye korkuyorum :d

Platin varsa bulaşma bence.

Düşmeden de öğrenilir merak etme. Ama platin falan diyorsun oldu ki bir ihtimal düştün, sorumluluk almayayım.


Edit: Neyse asıl öneri gelsin o zaman. Yavaşladıkça dengeni kuramazsın, hemen hız yapmayayım diyerek uyuz uyuz gitme. Hafif bas pedala korkma bir şey olmaz, hızlandıkça daha kolay sağlarsın dengeni. Sonra yavaş yavaş frene basıp nerede dengen bozuluyor öğrenirsin. Zaten trafiksiz alanda süreceğim diyorsun, ön tekere giden freni keser misin o elini bantlar mısın bilemem ama kullanma onu. Arka iş görür.

düşersin birkaç kere.
ama sürersin normal düz çizgide yürümek gibi bir şey yaw bisiklet sürmek

Çimlerin üzerinde deneyin, düşerseniz zemin yumuşak olsun ama bence daha güzeli:
tse2.mm.bing.net

Soran olursa "market poşetlerini falan taşıyorum çok güzel oluyor" dersiniz, kim bilecek? :)

Hala gerginlik mevcut tabii ama ilk haftaya göre bariz azalma var. Direkt ya da indirekt olarak etkilenmeyenler rutinlerine dönmeye başladılar ufaktan.. Gördüğüm kadarıyla tatile ya da eğlenmeye gidenler tekrar fotoğraf koymaya başladılar instagrama son 3-4 gündür misal..

yoo herkes daha bir sosyal. millet mitinglere falan gidiyor bizim burda, nasıl bir enerji nasıl bir motivasyon helal olsun diyorum.

darbe gecesi berbattı ama sonrasında olanların hepsi çok güzel. cemaat kadroları temizleniyor, muhalefet-iktidar barıştı. mis.

Halkın en alt kesiminde (2 haftadır Kızılay'a inen) hiçbir gerginlik yok. Tankın üstüne çıkan adamlardan eser yok oralarda. Kamuflajla mitingin ortasından geçtim 2-3 saat Kızılay'da tekbircilerin yanından yürüdüm (Hayır amacım ibnelik değildi anahtarım yoktu Kızılay'da gezeyim sonra geçerim eve dedim) sigara falan içtim. Rahat bi 400-500 tane "Olum seni sikerim bak" bakışı yedim ama kimse bir şey demedi.

Ayrıca barlar da eskisi gibi full çekiyor 2 haftadır. Dediğim gibi boğaz kesen tanka çıkan tayfanın eksikliğinden olsa gerek, bar basmadır içemezsinizdir el ele tutuşmayındır falan böyle şeyler yok.

Bir de lütfen hep böyle olsun pls. Ankara'da ulaşım 11-12'de biter en geç. 1 haftadır 24 saat metro otobüs var. (Bedava olduğunu söylemiyorum bile) Hep kutlayın pls.

ayarında içmen lazım hepsini kisisel siralamam rakı>tekila>sarap>viski>bira

@acemi sana katılmıyorum kadim dostum. güzel bir kırmızı şarabı çok içmekte sıkıntı görmüyorum. şu an üçüncü şişemden devam edşyorum ve saate baktığımda 10:30 olduğunu görüyorum. zulamda üç şişem daha var. çok akıllıca davranmışım. kendimi monaco'da, mallorca'daki akdeniz manzaralı evimde hayal ediyor ve tüm sıkıntılarımdan arınmış hissediyorum. hava çok güzel. hayat çok gğzel. insanlar her şeyden daha güze. hele ki gök yüzüne baktığımda gördüğüm yıldızlar. yanlarında onlara eşlik eden ay da var...

Alokol tuketim oranlarin nedir bilmiyorum ama dedigin gibi 3. Sisedeysen ve bunlar buyuk siselerse bu gece klozette biter.

klozetle bir anım olmadı şimdiye kadar. hasbelkader içiciyim(burada mütevazi bir duruş sergiliyorum, yoksa hayvan gibi içeerim) şarabın kafasını veremiyor hiçbiri. amaç romantik bir gece yaşamaktı. şu an arza eriyorum. hep oluyor bu şarapta. diğerlerinde olmuyor ama. şarap için arkadaşlar, şarap iyidir.

acemi +1

Fransa'yı sevmem ben. Racist french jokes diye arat googleda, hepsi ezberimdedir.

Portekizin futbolu itici ama fransızlar daha itici. Bir de ronaldonun sakatlanmasini da katınca... almanyayi çok bala eledikleri için yenilmelerini istedim ben. Zaten sevmem hirbolari

İzlanda daha fazla haketti. Bala göte kupa kazandılar. Bilmiyorum seveni neden seviyor... Gerçi Aziz Yıldırım'ı bile sevenlerin olduğu dünyada Portekiz'in desteklenmesi o kadar da şey gelmemeli.

Futboldan anlamam ama fransizlari pek sevmem:)

Benim de bir sürü portekizli arkadaşım var; o yüzden portekiz'ı tuttum.

cehape zihniyeti yüzünden

Ronaldo dolayısıyla ben de Portekiz'i destekledim.

fransa diye fildişi sahilleri maça çıktı napalım.
diğer tarafta romanler var en azından. :)

(bkz: dallama fransızlar)

Futboldan anlamam ama fransizlari pek sevmem:)
dallama fransızlar
ronaldonun sakatlanması vs.

Almanya kazansın istemiştim ben hep. Fransa Almanya'yı ezip geçtiği için Portekiz'in şampiyonluğuna sevindim. Bir de Portekiz çok iyi savunma yapmadı mı ya kalecisine hayran kaldım en çok o hak etti ^.^

Çünkü Fransızları da Fransız lobiciliğini de ırkçılığını da sevmiyorum. Portekizi de sevmiyorum ama ikisi arasında elbette Portekiz.

Portekiz'de bir süre yaşadım, insanını ve kültürünü çok seviyorum. O yüzden Türkiye elendikten sonra Portekiz'i tutmaya başladım.

Fransa'nın dün akşam antipatik bulunmasının nedenlerinden biri de Ronaldo'yu sakatlamaları oldu.

Yalnız sonuç olarak doğru tespit, Protekiz'e turnuva boyunca hep laf edildi, sosyal medyada yerin dibine sokulduğunu gördüm hep, ama Fransa ile karşılaşınca birden herkes desteklemeye başladı, ona ben de şaşırdım ve anlayamadım.

tam anlamıyla bilerek cevap verdiğim de oluyor daha sonra gelecek cevaplara yol açsın diye bi ihtimal şöyledir diye cevapladığım da oluyor. bence en ufak bi bilgi kırıntısı bile yarayabiliyor ihtiyaç halindeki insanın işine. o yüzden doğru bildiğim kadarıyla yazıyorum ben yine de. sonrası tamamlanıyor zaten başka biri tarafından. tamamlanmazsa da soruyu soran kişiye bir fikir vermiş oluyor cevabım.

İkisi de. Kendi görüşüm olursa 'Bence böyle' diyorum, gerçek olursa kaynak göstermeye çalışıyorum. Zaten bir çelişki olduğunda tartışma doğuyor ve mecburen kaynak arayışına giriliyor. Bilgi sorusu ise zaten kaynaklı maynaklı olur da; yorum sorusunda fikrimizi paylaşmak iyi bence. Çünkü senin aklına gelmeyen bir şey ya da saçmasapan bir şey, söylendiği anda başkasının aklına süper bir fikir getirebiliyor.

Konuyla ilgisiz ama buraya bağlayacağım saçma bir hikaye anlatayım. Geçen Ekim'de saçma bir işveren eğitimine götürdüler bizi. Böyle 'Birbirimize güvenelim. Hadi şimdi hep birlikte düşüyoruuuz' oyunları oynuyorduk. Bir oyunda kalaslarla bir şey yapmamız gerekiyor yine birbirimize güvenerek ama oyunun içinden çıkamadık bir türlü. İki saat geçti, millet oyunlarını bitirecek, biz aynı yerde oturuyoruz. Ben orada kendi kendime 'Bir asansör olaydı da, indireydik şu kalasları' dedim ama sessiz söylemiştim kimse duymadı. Biz biraz daha zaman kaybettik orada. Başımızdaki oyun yöneticisi saçını başını yolmaya başladı (çözümü biliyor da bize söyleyemiyor) En son 'E, yetti! Sen, az önce söylediğini tekrarla!' dedi bana. Ben ne dediğimi bile hatırlamıyordum. Zorla hatırlattı, 'Asansör' dedim. Benim asansör dediğimi duyan biri 'Aaaa!' diye bir çığlık attı ve çözümü buldu. Oysa benim kafamda çözüm yoktu, kendi kendime saçmalıyordum. Demem o ki, birinin saçmalaması, başka birinin kafasında ampuller yanmasına neden olabilir. Sessiz kalmaktan iyidir.

Bunun tek istisnasını 'medikal' kategorisinde dezenformasyon olarak görüyorum. Yine de orada bile 'Doktor değilim ama ...', 'İşin uzmanı değilim ama ...' tarzı yazıların yardımcı olabileceğine inanıyorum.

Yine de 'Bence... ', '... inanıyorum' gibi kişisel görüş olduğunu belli eden ifadeler olsa, dezenformasyon da olmaz.

Ne kadar emin olduğumu ekliyorum cevaba.

Konu uzmanlık alanımla, mesleğimle ilgili bişeyse kesin bilgidir yazıyorum sonuna.

Konu daha önce deneyimlediğim bişeyse (örn. vize ilgili sorular) bana böyle böyle olmuştu diyorum.

Konu ile ilgili fikrim varsa bence şöyle diyorum.

Konu ile ilgili çevremde bilgisi olan varsa sorduğum durumlar oluyor. Örn. Avukatlık sorularını abime sorup cevaplıyorum, avukat böyle diyor diyorum.

emin değilsem cevaplamamaya çalışıyorum. emin olmayıp araştırdığımda ise linki ile cevap yazıyorum.

Net bildiğim konu ise bildiğim şeyleri yazıyorum, eksik ya da hatalı olma ihtimali varsa ya yazmıyorum ya da belirtiyorum.

Yalnız baya bir yanlış bilgi paylaşımına denk geldim, geliyorum. Düzeltince de tribe giriyorlar yanlış bilgi sahipleri.

En çok etkileyen sey duvar. Duvar engelini bi sekilde asarsan 30 metre sorun olmaz. Daha güçlü modemler vardır ama ne kadar etkili olur bilemem.

Duvari asamiyorum malesef ama ikinci linkdeki dualband ve 750mb çok fark yaratır mı?

o iş zor. ya çok ciddi paralar verip pro cihazlar alman lazım iki tarafa da ya da eve kendi internetini bağlatman. ikinci emin ol daha ucuza gelir çok daha verimli olur

edit: dual band falan bi işe yaramaz. ana modemin de aynı şeyleri desteklemesi gerekiyor.

Araya güçlendirici koyuyorlar galiba. Router olmasi lazim adinin. Arada bir noktaya koyabilirseniz ise yarar. Ama o imkaniniz da yoksa en son ihtimal kabloyla cekin. Tabii mümkünse.

wireless anten tarzi birseyin fayfasi olur mu peki?

şundan 2 tane alıp 2 binanın tepesine kablo kurulumıunu da yaparsan gram sorun yaşamazsın.

www.netsiparis.com

diğer türlü 100-300 lira civarındaki ürünlerden bişi bekleme.

Evde de en az 2-3 duvarı geçtiğini düşünürsek, high power routerlar iş görür bence. Ama iki tarafta da router olacak, bir tarafta high power router öbür tarafta telefon olursa router bağırır telefon duvar da router telefonu duyamaz.

Gitarda fender.

bavulda samsonite

Blok flutte yamaha. :)
Fotograf makinelerinde leica.

Çekici olarak(kamyon) Peterbilt
Kamera olarak hasselblad
Binek oto olarak (şahsi fikrim) Lexus
Ses sistemi vb. olarak harman kardon
mutfak bıçağı vb. olarak zwilling j.a. henckels
çakı vb olarak SOG ya da Buck
pompalı tüfek olarak O.F. Mossberg & Sons

aklıma geldikçe eklerim belki.

the devil wears prada.

arabada mustang
hard rock için gitar fender, gibson (bu mevzu uzar kestim)
bisiklette Specialized, scott
birada Hasseröder
kışlık botta Merrel, north face
orta şeker viskide Glenfiddich
güneş gözlüğünde Prada

ne saçma liste hazırladım ya

Gunes gözlüğü için persol derim

Tütün için adıyaman. Sonuçta belli insanlar kullanıyor benim gibi. Parası olmayanlar

sonos cular var bi de.

bilgisayar msi
powerbank - xiaomi
akvaryum motoru- eheim
iş makinası- liebherr
bot- columbia
arazi ölçümü - leica

sucukta ender bassta fender lol

www.vertu.com

Davulda Gibraltar.

bıçak için; hattori beyefendinin bizzat kontrol edip onayladıgı imzaladığı hattori marka tek parça crvamo paslanmaz çelik bıçakları var.

amacım yok yaşayıp gidiyom işte

30 yıl sonraki küresel krizi görebilmek.

Başarılı bir öğrenim döneminin ardından mesleğinde parmakla gösterilebilecek birisi olmak.

Basond +1

Ben bunu sorgulayabilecek lukse sahip olmak istiyorum. Butun dertleirm, sorunlarim bitsin ve "hayattaki amacim nedir acaba?" Diyebilmeyi istiyorum.

CARPE DIEM

carpe diem diyenin ağzına vurmak için kürek aranıyor

henüz o amacı arıyorum.

Yaşayabildiğim kadar uzun yaşamak. 100 yaşına bile gelsem yetmez. Anneannem 75 yaşında parise gitti geçen hafta. İdolüm.

uzun yaşamak tamam da ben içini nasıl doldurduğunuzu merak ediyorum? aşkın mı peşinden koşuyorsunuz, ya da yeteneğinizi geliştirmenin mi, ya da maddi şeylerin mi? ciddi bir tatminsizlik yaşıyorum, sorunum bu.

Maddi şeyler geçici mutluluk sağlıyor. Anne tarafımın hayattaki tek amacı mal mülk edinmek ama inanılmaz bir mutsuzluk var. Benim derdim yurtiçi/yurtdışı gezmek gibi şeyler. İleride bana kalan malı mülkü satıp bir yerlere giderim muhtemelen. Eğer olurda yapamazsam küçük bir yerde amaçsızca kedimle köpeğimle çocuğumla yaşamak. Mümkünse evden çalışmak vs. Hiçbir şey yapmayınca da çok mutlu oluyorum gerçi.

Doğrudan bir amacım yok. Hayata bağlayan iki şey var: İlki nefes alıp vermeyi, nefes alıp verdiğimi hissetmeyi çok seviyorum. 'Olmaya cihanda bir nefes sıhhat gibi' demişler. Hazır sıhhat yerindeyken nefesten daha güzel bir şey yok. Nefes almaktan delicesine bir tatmin alıyorum. İkincisi merak. Hayatımn her gününü dizi bölümü, arkası yarın gibi merak ediyorum. Her gün elime mısırı alıp hayatımı izliyorum. Çok drama ve entrika yok, Aşk-ı Memnu gibi değil; Bizimkiler ile bir sit-com karışımı gibi sakin ve durağan ama onun içinde bir şeyler geleceğe akıp gidiyor.

İkinci soru, bunların içine ne dolduruyorum kısmı. Her gün bir şey öğreniyorum, aslında üsttekileri motivasyon olarak söylesem, öğrenmek için yaşıyorum. O da merakın bir parçası. Bir şeyler öğrenmek çok tatmin ediyor beni ama biliyorum ki öğrenmek istediğim şeyleri öğrenmeye ömür yetmeyecek. Bir ömre sığmayacak.

Bu soru beni derin dusuncelere gark etti. Oyle ki, calistigim masanin basindan kalkip daha rahat bir pozisyona gectim dusunmek icin.

Ayni seyi gecenlerde dusundum ve defterime soyle yazdim, kendimden alintiliyorum. Neyse biraz ozelmis, alintilamaktan vazgectim. "Beni bu hayatta tutan ne var? Neyi seviyorum?" diye soruyorum kendime. Kayda deger cok bir sey bulamiyorum. Yani cok ufak tefek ve anlik seyler var. O yuzden beni bu hayatta mutlu bir sekilde tutacak seyleri yapmaya karar verdim. Saglikli ve duzenli bir hayat. Amacim bu. Bunu yapmak icin cabaliyorum. Ana amac buysa, buna giden alt amaclari siraladim. Simdi onlari yapmak var. Iste bu zor kisim. Cunku bunlari yapacak motivasyonu bulamiyorum. Burada da zaten basa donuyoruz. "Bunu yapmam icin bana ne motivasyon olabilir?" -Bilmiyorum. Cevabi bulunca baslayacagim.

oks denen zımbırtıda ilk bine girince, beşiktaş'ta deniz gören evimizden bakıp bakıp ben bu ülkeyi yöneticem diyordum.

şimdi azıcık uyuyum başka ihsan istemem diyorum.

zaten derece de gitti. okul da. boktan bir okulda boktan bir bölümde öğrenciyiz.

sokakta yakalayıp mıncırdığım kediler.

hayattaki tek amacım mutlu ve keyifli bir yaşam sürmek. yemek, içmek, gezmek. görebildiğim kadar çok yer görmek ve bolca seyahat etmek. bu yolla arınmak ve şahane hissetmek. kısacası keyif p..venkliği.

Evlenmeden önce her boku yiyip sonra evlenip bir kız bir oğlan babası olup onları sevgimle büyütmek.

Bir de motosiklet, seks falan.

bence tüm bu hırslarımız, kavgalarımız, yalan dolan ile birbirimizi aldatmaya uğraşmamız boşuna. bir gün ölüp doğaya karıştığımızda her şey son bulacak. hayatı bir kuş basitliğinde yaşamak gerek. şurada yemek var yiyeyim, kakam geldi yapayım, çocuğum oldu koruyayım basitliğinde.

porsche jipim olsun, marmariste yazlığım olsun, karım güzel olsun, paris'e gideyim eyfelde fotoğrafım olsun vs. böyle şeyler çok komik görünüyor bazen.

kendime ait net bir hedefim olmadığı için her sabah uyandığımda bana dayatılan hedeflere ulaşmak için çabalamaya devam ediyorum. ama aslında bunların hiçbirini istemyiorum. imkanım olsa sakin bir deniz kenarında bahçeli bir evde tüm gün okumayı isterdim sanırım. hiçbir insanın, hiçbir yalanın, aldatmanın, hırsın olmadığı bir yerde.

Kendimi anlamak. Bedensel ve zihinsel sınırlarımı öğrenmek. Bu arada başkaları icin işe yarar bir şey olmaya devam etmek.

Hayata tam anlamıyla bağlı olamayacagimizi öğreneli zaten cok oldu.

Kendi ayaklari uzerinde durabilen, ahlakli iyi evlatlar yetistirebilmek.Baba olmadan once bakis acim farkliydi.Ancak suan varsa yoksa o ve gelecek olan ins.

Para kazanmak için tırmalamamı gerektirmeyecek bir nakit akışı sağlayıp finansal özgürlüğe sahip olmak.

Sorun bu zaten, finansal ozgurlukten sonrasi

Class 10 yetmez 4k için bu arada. Ve iki tane taşıyanlar ya daha fazla depolama için taşıyor, ya da aktarım yaparken de çekebilmek için.

2x32gb

kullanim amacina göre degisir ama ben kendim 2x32 kullaniyorum.

SAhibinden.com'a dusuyor bazen, gunluk takip etmelisin.

tellerinin yerini degistiriyorsun solak gitar oluyor. elektro degil ki bu, klasik zaten genelde simetrik bir yapiya sahip.

ben mi yanlis biliyorum bilmiyorum ama, ben klasik gitar aldigimda solagim deyince adam tellerin yerini degistirdi oyle verdi.

Çok para vermeyeyim diyorsan simetrik bir gitar alıp tellerinin yerini değiştirt. Sapını falan da düzeltsinler yalnız. Bilmiyorum gerçi klasik gitarda var mı sap ayarı falan.

kötü gitar 3 aya kalmaz gitardan soğutur. ilk gitar bile en azından orta kalite olmalıdır. adres: kadıköy pasajı ya da taksim tünel
ya da mydukkan.com

sabah 1 ekmek tamamı kızarmış tereyag-bal-kaşar, diğer yarısıyla ekmeğin nutella.

öğlen yok.

3-4 gibi ekmekle ye bi yemek işte, ban suyuna falan. ekmekle makarna da ye.

akşam yok.

gece yatmadan ekmek arası nutella veya ekmek arası kızartma ye.

günün her saati, çikolata, pasta, künefe. elinden gofret düşmesin.

yarın ip atlamayı bırakıyorsun. ip atladığın sürede uyu. akşam geldin mi. dizi izle. yürüme. tolpu taşıma kullan.

Hiçbir şey yemiyorsun ki. Normal kilo vermen.

allah'tan kilo sorunum yok. kilo sorunum olsa iyi bi söverdim sana içimden:)

istemediğin halde kilo veriyorsan beslenmen yanlış. dolayısıyla bazen pizza, pasta, çikolata gibi kalorili şeyler yemen senin için 'kendini bozmak' sayılmamalı.

ayrıca boyun 2.05 falan değilse bence 81 kilo olmayı dert etme. muhtemelen 5 kiloyu yağdan verdin, bu senin için güzel bir şey.

ha kastan veriyorsan eksik kalori ve protein alıyorsun demektir. beslenme şeklini değiştirmelisin.

Abi daha ne yiyeyim? Eti yarım kiloya mı çıkarayım? Omleti dört yumurtalı yapıyorum. On yumurtayla mı yapayım? Öğlenki peyniri 300 gram falan yiyorum yarım kilo mu yiyeyim?

Bunlar ne yahu 1000 kalori ediyor mudur? Tabii kilo verirsin.

Boy de 188 hani bu kilo iyi aslında ama durup dururken neden kilo verdim? Geçen yaz aldığım, tam oturan tişörtü giydim bol geldi :/

eti yarım kiloya çıkarma. sabah ve öğle öğünlerindeki kalorilerini artır.

4 yumurtalı omlet iyiymiş. aslında sadece öğlen öğününde biraz kalorili yiyecekler tüketsen toparlarsın gibi.

tabi fizyolojik bir sorunun olmadığını kabul ediyorum. bundan şüpheleniyorsan bi kan testi yaptır en azından.

Kan testi mantıklı evet. Dahiliye mi endokrinoloji mi? Yoksa ikisi de mi? Derdimi anlatıp kanıma baktıracağım değil mi?

o kadarını bilmiyorum. uzmanlarımız cevap versin:)

fakat benim bildiğim kadarıyla aile hekiminden bile isteyebilirsin.

lan ne kanı ne testi olm. yemiyon ki bi sey.

o saydiklarinin hepsini ben pazar kahvaltisinda götürüyorum.

Yumurtayla kilo almazsın(20 tane falan yemiyorsan). Sen farkında olmadan Low carb high fat diyeti yapıyorsun aslında(ya da yaşam stili haline getirmişsin diyelim). www.dietdoctor.com

Dediğim gibi bu durumda kilo kaybetmen çok normal. Karbonhidrat koy biraz kilo kaybı yaşamak istemiyorsan. Şu saydıklarında 20 gram karbonhidrat bile yoktur totalde, yani sadece o diyeti yapmakla kalmıyorsun baya da strict yapıyorsun.

Tamam vurmayın öldüm lan artık.

Ne yiyeyim kardeşim kalorili? Bal mı yiyeyim leş gibi şeker? Donut mı yiyeyim hamur ve şeker hem de yağda kızarmış aboo...

Yiyerek kilo alınmaz. Git spor yap.

Süper sağlıklı besleniyorsun, bence de kilo vermen normal. İp atlama falan hep kilo verdiren şeyler benim bildiğim, varsa öyle bir niyetin; kas yaptıran egzersizler yap.

Yeme düzeniyle kilo alamazsın zira anladigim kadarıyla normalin bu, sağlıklı besleneyim diye yapmıyorsun. O yüzden spor düzeni önemli.

Not olarak; özendim beslenme düzenine.

İlk akla gelen istemeden kalori açığı oluşturman. İsteğin de yağsız kas kütlesi artışı. Günlük yaklaşık harcadığın kalorinin %15 falan üstüne çıkmaya çalış. Bunu da diyetine bakliyat gibi kaliteli karbonhidratları ve önemli yağ kaynaklarını (H.cevizi, balık-balık yağı, Avokado, Keten tohumu gibi) ekleyerek yapabilirsin, kişisel olarak özellikle öğle yemeği üzerinde oynamanı tavsiye ederim, ayrıca üç öğün prensibinde makroları da daha iyi bölüştürebirsin. Kardiyo ağırlıklı antrenmanı gün aşırı yapıp ara günlere de direnç antrenmanı eklersen toparlarsın diye düşünüyorum. Basit karbonhidratların düşük düzeyde olduğu beslenme şeklinde yağ kazanmadan ya da minimum yağ maksimum kas kazanımı biraz ince ayar ve istikrarlı antrenman gerektiriyor. Durumunun herhangi bir sağlık problemiyle bağlantısı olup olmadığını bilemem.
Ek öneri: herkesin şartları değişir beslenme konusunda ama özetle, kahvaltıya zeytin ve 1 meyve eklemeni, öğlene et tüketiminin bir kısmını yansıtmanı, akşam yemeğine de salata haricinde sebze yemeği falan öneririm. 1-2 öğünde mesela öğünlere çiğ kuruyemiş eklersen yeterli kaloriyi almış olursun diye düşünüyorum.

Kas kütleni arttırmak istiyorsan ağırlık çalışacak ve aldığın kaloriyi arttıracaksın.

Peki arnold usta, bugün ağırlık çalışabileceğim bir salona yazıldım. Yüksek ağırlık düşük tekrar olayına gireceğim. Büyük kaslarıma ağırlık vereceğim. Bunlar tamam. Bu beslenmeyi pek fazla artıramam çünkü medeniyetten uzak bir noktada çalışıyorum. Öğle yemeği olayı özellikle sıkıntı. Antremandan sonra whey işine girsem faydasını görür müyüm yoksa illa diyetimi mi büyütmem lazım?

kilo almak istiyorum alamıyorum
70 kiloyum uzun suredir

sabh en az 4 yumurta - lor peynir
ogle yemegi 1 saat once bi avuc badem
oglen corba 1 yada 1.5 porsiyon et(kırmıız yada beyaz) 250gr
saat 4 gibi 250 gr et - yada balıklı makarna - tonbalık salatası filan
6-8 arası spo
spordan hemen sonra whey
8:30 - 9 gibi aksam yemegi salatadır corbadır pilavdır evde sebze varsa o yoksa yine et
10 gibi 2 avuc kuruyemiş
sonrasında muz elma filan
uyumadan once ac oldugumu hissedersem 2 yumurta
kilo alamıyorum ve acıktıgım için 4 ana ogun yiyorum ve 5 e zamanım olsa 5. de yerim ama fırsat olmuyor
sen az yiyorsun biraz arastırman lazım
bende az yiyorum kilo alamıyorum

protein rozu besin takviyesidir tek basına işe yaramaz

Değildir.ne aradığınızı bilmiyorum ama. Erkan kartı paylaşımlı, harddisk ssd değil

abi bu bilgisayara neden bu parayı istiyorlar ben anlamadım. Toshiba'ya ben para vermem de bu özelliklere bu parayı zerre vermem.

bi halt yok bu pc de. hayatta o parayı vermem.

Of süper.

teknoloji forumunda olsaydik atilmistiniz.

puhahahaha! mükemmel pc görmesek inanacağız!
ekran kartına bak, çay demle!

Sırf işlemcisi bi dünya para zaten. Oyun oynamıyorum ekran kartı üst düzey olmasa da olur.

Peki 1000 dolara alınır mı bu meret ?

ekran karti ust duzey olmasa da olur demeyin. sonra bir modelleme programi kullanirsiniz bazi ozelliklerini kaldirmaz pisman olursunuz. yasadim oradan biliyorum. allahtan eski bilgisayar da icime oturmadi. benimkinin de ekran karti intel serisi bu bilgisayardaki gibi.
tumlesik ekran karti pismanliktir.

Aklında bulunsun touchpad'i numerik klavye hariç kısma göre ortalanmış laptoplardan şener şen koşuşu ile uzaklaş.

www.haberturk.com

Daha düşüğü gelene kadar bunu kullanabilirsin.

Ben konuşurum karşı taraf da konuşursa, farketmez benim için. Tabii severek ayrılınmadığını, aldatma vs. olmadığını varsayıyorum.

ben de değilim. ayrıldığımıza göre kavga etmişizdir kavga ettiğim bir insanla da daha görüşmem. zaten güzel gitse ayrılmayız.

hayır istemem. ileride bir ilişkim olursa erkek arkadaşımın da eski sevgililerinden biriyle hala konuşuyor olmasını istemem. bunlar hep karşılıklı.

tam olarak arkadaş kalınacak sevgiliyim. ayrıldığım kimseyle kavga gürültü ayrılmadım, zaten kavga gürültü yaşayacağım bir insanla sevgili olmam.

yalnız arkadaş olmaktan kastım ortak bir çevremiz varsa, sorunsuz bir şekilde aktivitelere katılabilmek "aa naber, nasıl gidiyor" muhabbeti yapabilmek ve yardım edebileceğim bir konuda çekinmeden arayabilecekleri bir insan olmak. yoksa zaman ayarlayıp konuşmak şeklinde değil.

herhangi bir sevgilimin bu seviyede olduğu bir eski sevgilisi olmasını da önemsemem bu arada.

Öyleyim de uygulayamadım, eski sevgilim değilmiş.*

konuşmasına konuşurum da gerek yok bence. arkadaş olamayacaksan hayatında boşuna bi yer kaplar.

ben hiç kavgalı ayrılmadım o duruma geleceğim biriyle sevgili olmamaya çalışırım zaten o yüzden iyi hatırlarım bep, denk gelirsek selamlaşırız falan ama o kadar arkadaşlığa gerek yok.

değilim. benimle olmuş bir insanın benden sonra başkasıylayken hayatında olma fikrini kabul edemem.

ben eski sevgililerimin tamamıyla dostça ayrıldım, hepsiyle düzenli konuşmasam da konuştuklarım da var. ama hepsiyle en azından bir yerde karşılaşsam hiç olmazsa merhabalaşıp hal hatır soracak durumdayız.

evet. kalmışlığım da var. 3-4 yıldır sorunsuz arkadaşız.

değilim. hayatımda eski sevgiliyi arkadaş olarak tutmak istemem çünkü. ileride karşıma çıkacak birinin de eski sevgilisiyle görüşüyor olmasını istemem. bittiyse bitmiştir. eski sevgilimi geri aradığım dahi olmadı.
arkadaş kalmakla, bir gün karşılaşılırsa insanca iki kelam konuşmak karıştırılmamalı yalnız.
bence katı değilsin ya. bazı şeyler sınırı çizili, net olmalı.

bu durum yaşanan ilişkiye bağlı. misal ben kendini insanlara körü körüne kaptıran, karşısındaki kişiyi sonsuz kaale alan biri değilim. hal böyle olunca ilişkilerim genelde takılma boyutunda kalıyor ve ayrılınca da pek bir hasara uğramıyorum. hayatımda pek bir değişiklik olmuyor yani. bu yüzden eski sevgililerim ile arkadaş kalma konusunda sıkıntı yaşamıyorum. lakin gel gör ki bunu tercih etmiyorum. o kişi arkadaşım olmasa da olur yani.

Kimseyle kavgalı, gürültülü ayrılmadım hiç ama eski sevgili ile görüşme isteği de hissetmedim. Yine de başı sıkışsa, gidecek kimsesi olmasa kapım açık olur. Karşı komşuya ya da serviş şoförüne hissettiklerimden farklı bir şey hissetmeyeceğimi biliyorum. Öyle kanka kanka vakit geçiresim yok, buluşup görüşmem de ama denk gelsek hatrını sorarım ya da 'Bir derdim var' dese dinlerim. Çevremde arkadaş olduklarını gördüğüm birkaç kişi de oldu. İstediğim veya ihtiyacını duyduğum bir şey değil, 'asla olamaz' diyeceğim bir şey de değil; sadece bana denk gelmedi.

ben seninle aynı şekilde düşünüyorum. hiç inandırıcı gelmiyor bana ayrılıp arkadaş kalmalar. bittiyse bitmiştir.

Sanmıyorum kalabileceğimi.

Çünkü arkadaşlığın yetmeyeceğini düşünüp bir adım öteye taşımışsın ilişkiyi. Bitince level düşmez ki :) direk game over.

gerekli birşey değil, bir sonraki ilişkide problem yaratacaktır ister istemez

bi kere denedim, benim dışımdaki birtakım sebeplerden dolayı bir yılı geçmedi. ama şimdi kesin olamam da demeyeyim, belli olmaz. ama dengesiz, nevrotik bi tipim. zor yani.

no

değilim.

çöp.

Çöp

Yakınsam klozet. Yerde toplanmışsa süpürge. Kendim oynarken baya döktüysem odamdayımdır, yerde halı yok yere atıyorum. 1-2 güne bir de yerleri supuruyorum.

Çöp. K lozeti tikama ihtimali yüksek.

çöp. yerde köşede biriknleri elektrikli süpürge ile çektiriyorum. zaten hemen hemen her gün açılıyor süpürge biriken bişey olmuyor.

çöp

Çöp

tr'de kanalizasyon sistemi yeterince gelişmiş olmadıgı icin kesinlikle klozete atmıyorum. lütfen kimse de atmasın.
çöp

yumak halinde birikmiyor saçlarım. dökülüyorsa da elektrik süpürgesiyle temizleniyor. he elektrik süpürgesinin içindekiler nereye gidiyor onu tam bilmiyorum ama.