Görevsizlik kararı olabilir mi? Yürütmeyi durdurma sadece idari davalarda olur.

İlk defa böyle bir şey duydum. Tedbir kararı olabilir mi?

"Tedbiren durdurulması" bence de.

ben de ihtiyati tedbir diyorum.

direk doğru cevabı vereyim, gidilmez. 3 gün üzerindeyse kalma süreniz bir arkadaşınıza evin anahtarını bırakmanızı tavsiye ederim.

kediler doğaları gereği bulundukları ortama adapte olup orayı evi kabul eder ve işaretlemeye başlarlar. öyle büyük sınırlar çizerler ki bir daha göremeyeceğiniz gibi kendisi de aç kalıp ölebilir. ayrıca sizi tanımama gibi huylarda oluşabilir.

Kediden kediye fark etmekle birlikte ev kedisini alıştığı bölgeden ne kadar az çıkarırsan o kadar iyi zira yeni bölgeye alışması adapte olması uyum sağlaması baya zor oluyor, hele "kamp" gibi tamamen yabancı bir ortam hiç uygun olmayabilir.

Kediyle kampa gidilir. Yalnız dönülür :) biz düzeni bozulmasın diye başka eve bile götüremiyoruz. Kampa götürmek için yürek yemeniz lazım.

bazı kediler sahipleri ile geziyor, instagram hesapları falan var ama bunlar istisna. dirildimde geldim'in dediğine katılıyorum. bizimki gündüzleri bahçede olmasına rağmen evden biraz uzaklaşsın hemen boş boş bakmaya başlıyor.

Ben de üç yavru var, beş haftayı geçtiler. Annemiz de bir buçuk yaşında. Evde bunları iki ya da üç gün tutmamız gerekecek, bu durumda canı sıkılmaz kedilerin ama esime evde bırakalım desem kabul etmez. Bahçede dursunlar der. Bahçeye de hiç alışkın değiller ki yavrular. Anne bahçeye alışkın da :)

Mevzu şu: bir iki aydır eşim memlekette, birkaç güne geliyor. Kediyi çok seven kadın artık evde değil de full bahçede bakalım kafasında. Hatta telefonda bana yavruları bahçeye alıştır diyordu :) iki üç haftalıkken kediler. Neyse ben daha başka bir odaya bile çıkarmadım yavruları neredeyse :) mevzu bu. Hanıma kalsa kampa giderken üç yavruyu ve anayı bahçede bırakıp gidecez. Bence bu durumda yavrulardan en az ikisi kaybolur veya diğer kediler tarafından boğulur.

Kedimiz doğum yapmadan önce günün yarısını bahçede geçiriyordu, eve geldiğinde ise ya partilerini siliyordu eşim ya da halıyı kaldırıyoruz hatta bazen yatak odasındaki dolabın üzerine koyuyoruz bazen (valla hiç kizmayin, en mutlu olduğu yerlerden biri orası :)

Sorma sebebimi kısaca (!) Anlatmak istedim :)))

insta'da rotasızbaran kullanıcı adıyla bir gezgin var. karavan cafesiyle geziyor ve yanında hep kedisi var. fakat alıştırma süreci gerekiyor böyle durumlar için.

Bir adet göğüs tasmamiz da var. Kampta anneyi tssmayls gezdirelim, yavruları büyük bir kutuda tutalım veya çadırda. Bu sıralar çadırın içi aşırı sıcak da olmaz. Bana kalsa en iyisi evde bırakmak. Kedileri veya kampa gitmemek :) çok severim kampı ama kediler biraz büyüsün bahçeye alissinlar sonra belki düşünürüz bir gece veya iki gece bahçede bırakmayı. Anne kedi bir gece veya iki gece kaldı bahçede birkaç defa. Tecrübe ettik onu.

Yavru kedileri arabayla 1-2 saatlik mesafeye götürürken bile nasıl yapalım, ne edelim, nasıl rahat eder hayvanlar diye soruyor insanlar. 2 aylık olmamış yavru kedileri kampa götürüp çadırda kapalı kutu içinde tutmayın lütfen, yazık hayvanlara.

Madem evde bakmak istemiyorsunuz, anne sütünden kesilme vakitleri de yakın yavruların, 2-3 hafta daha idare edip sahiplendirin, evde bakabilecek birilerine gitsin kediler.

En son cadir kampingde bi karı koca getirip salmisti. Arkadas hemen calilarin arasina kacip saklandi. Küstü bize, kizdigi icin cikmiyor deyip durdular. Mangal kokusuna bile gelmedi hayvan. Koca koca insanlar dinlenmeye geldikleri yerde maymuna donduler. Kadin bi yandan bagiriyor onu cikarmazsan gozume gozukme diye, adam kiziyor ben mi getirdim buraya diye. Aile travmasi ve tatil faciasi. Yazarken o sahneler gozumun onune geldigi icin gerildim.

Ben sahiplendirme taraftarıyım ama eşim bizim evde rahat ettikleri kadar rahat etmezler. Bizde bahçe var başka yerde eve hapsolurlar mantığında. İsteyen de var kedileri ama bakalım. Ne de olsa evde sondl sözü ben söylüyorum: tamam karıcım : D

bir arkadaşım gidiyor öyle, köpek tasmaları var ya hani belden bağlanan uzayan falan, onunla beraber gezdiriyor kamp'da, birde wild kamp yapıyorlar genelde, ama yavru iken aldılar kediyi ve yavru iken başladılar gezdirmeye, hayvan alıştı yani.

ilk defa duydum ve rahatsız etti.

Muhtemelen kendi ekosistemlerinde bir dil geliştirmeye çalışıyorlar, acayip itici geldi yalnız

"Yapıyor olacağım" kalıbına benzer şekilde İngilizce'den Türkçe gramere uyarlanmış duruyor (That food tastes good). İlk kez duydum, çirkin geldi.

"almancadan birebir çeviri gibi bir kalıp."
tam da bunu yazacaktım. "alamancı"sı bol bir yerde yaygınlaşmış olabilir.

anadoluda yaygın mı bilmiyorum ama doğma büyüme istanbullu biri olarak benim nadiren de olsa denk geldiğim ve bazen de yanlışlıkla kullandığım bir kelime (fiil demeye elim gitmedi). kullandıktan sonra kulağımı tırmaladığından kendimi düzeltiyorum tabii.

misal biri çorba yaptı, tadına bakmamı istedi ve "tadı nasıl" diye sordu. çorbada da salça tadı baskın diyelim. "tadı salçalı" demek çok güzel olmayacağından "salça tadıyor" diyebiliyorum. normalde salçaya ilişkin eleştiriyi tadı sorulmadan yapacak olsam belki direkt "salçayı çok mu koydun, salçayı pişirmedin mi" gibi farklı şekillerde durumu dile getirecekken herhalde yapan kişinin soruda "tat" kelimesini kullanması cevabımda benim de "tat" dememe neden oluyor.

şimdi eşime de söyledim, kendisi istanbullu ve o bu kullanımın yanlış olduğunu dahi fark etmemiş daha önce. :)

(Schiebedach)Şıpıdaklı amcaların gurbetçi çocuklarının dili gibi geldi bana da.

Malatyaliyim ve doğu illerini çok gezdim, ilk defa duydum bu kelimeyi.
Tatmak bile kullanılmaz doğuda. Tadına bak derler.

hic duymadim garip geldi.

www.youtube.com

şu videoyu 15 saniye izleyin, aklınızda hiç bir şüphe kalmayacak.

30 küsur yıllık iç anadoluluyum. hiç duymadım +1

Almancılar doğal olarak Almanca etkisinde konuşabiliyorlar. Belçika’da yaşayan arkadaş metroya bin yerine metroyu al diyor mesela. Bizim köyde de patlamış mısıra pap denir mesela. Tahminim Almancılardan o şekilde öğrendikleri yönünde.

40 yıllık konyalıyım hiç böyle bir şey duymadım.

konya/mersin/adana/antalya dolaylarının laflarını bilirim, böyle bir şey yok; uydurma yalan dolan.

yardimci olmus olmayacagim belki ama sorunu cevabi; cunku oyle

dil oyle, bizim ne diye sordugumuz bazi seyler orada hangi olarak sorulabiliyor, dilin tarihi boyunca o toplum oyle bir mantik yurutmus, que deseniz de anlasilir ne dediginiz ama evet cual kulaga guzel geleni. su aralar fransizca ogrenmeye calisiyorum ve boyle cok sorum oluyor, cevalar yuzde 99; cunku oyle.

kismet

Tanım sorarken que+es kullanılır. Diğer hallerde:
Que+isim
Cual+es
Adın ne? ¿Cual es tu nombre?
Hangi kitap senin(ki)? ¿Que libro es el tuyo?

”hangi yemeği seviyorsun?” aslında kurduğunuz cümle, ”tüm yemekler içinden hangisi?” anlamında.
bu şekilde düşünürseniz daha rahat oturtursunuz ama hewit'in de dediği gibi, dil öğrenirken yalnızca kafanızda şifreleme için mantık bağlantısı aramaya çalışın. onun dışında kurallar pek çok zaman diğer dillerle örtüşmez. burada bu şekilde öğrenilebilir, birçok yemeğin içinden hangi yemek

ders veremem ama parabola, sober gibi bilindik şarkıları en kolay dinlenenleridir. bunu belirtmek istedim.
zaten her zaman dinleyebileceğin bir grup değil. diğer şarkılarını dinlemek için biraz zorlamak gerekiyor, ben de çok alışamadım. hepsini de dinlemedim zaten.

iyi gruptur, güzel gruptur. şarkı sözleri felsefiktir. müzikal altyapısı güzeldir.

Opiate ilk şarkılarından genelde atlanan bir şarkıdır. Tavsiyedir.

vallahi benim dinleme sebebim;

1-maynard james keenan'in vokali
2-diğer grup üyelerinin enstrümanlarına olan hakimiyeti diyebilirim.

ama artık dinleyemiyorum, sebebi de soundları ve müzikleri tekdüze gelmeye başlaması. ilk dinlediğimde " vuhooaa" desem de artık senede bir iki kere dinliyorum. burada tool'u gömmüyorum, sadece müziklerini sindirdiğimi ifade ediyorum ve bu sindirme de uzun yıllar aldı.

misal mastodon ve deftones tek düze müzikleri yok. çıkardıkları bir sonraki albümler, bir öncekinden farklı olabiliyor veya aynı albüm içerisinde çok uç noktalarda şarkılar barındırabiliyorlar.

örneğin; www.youtube.com

www.youtube.com

2 şarkı arasında dağlar kadar fark var, soundundan, vokaline her şeyiyle.

örneğin bu 2 şarkı da aynı albümde fakat aralarında bariz farklar var.

www.youtube.com

www.youtube.com

dediğim gibi tool böyle değil. neredeyse birbirlerine çok yakın şarkılar yapmakta bu da sindirmesi zor ve ağır geliyor. ha iyiler mi ? fazlasıyla iyiler. artık dinlemekten çok, icra etmesi daha keyifli gibi duruyor tool'u tabii o soundu yakalamak için ufak bir servet bırakmak da cabası kişisel fikrim bu yönde.

maynard james keenan'in vokali+1
a perfect circle'ı tool'dan daha çok seviyorum. hollow, passive, judith, outsider, pet, blue...henüz dinlemediysen dinlemeni öneririm.

+1 vokal

Ænima albümünü tavsiye ederim başlangıç için.
atmosfer yaratmakta başarılı oldukları için seviyorum sanırım.

Right in two
H.
Grudge
Reflection

Maynard'in sesine bayılıyorum o yüzden içinde onun sesi geçtiği ger şeyi dinlerim
Passenger şarkısı da güzel deftones'la duet

tiroit beziniz nasıl acaba? şişlik falan var mı? hipotiroidi olabilirsiniz. ( belki)

Ben de bir ara benzer sorunlar yaşadığımdan birkaç şeyi soracağım:
- Her gece 8 saat uyuyor musunuz?
- Yeterince kırmızı et tüketiyor musunuz?
- İşiniz stresli mi? Çalışırken ara verebiliyor musunuz?
- Arada çıkıp yürüyüş/spor yapıyor musunuz?

bilgisayar ve telefonla çok ilgileniyorsan olabiliyor bana böyle demişlerdi

@ blueeyeswhitedragon oldugunu sanmiyorum ama kontrol edecegim
@ganbatte uykum cok duzensiz diyebilirim ama min 7 saat uyuyorum ,kirmizi et ayda 4-5 kere , isim cok stresli degil ama gundelik hayatta stres yasiyorum son 2-3 yildir , kosmaya basladim son 2 aydir
@thecatinthehat kisa bir dönem ritalin kullandim onun haricinde hic duzenli ilac kullanmadim

B12 vitaminin eksik yüksek ihtimal. Keep calm.

bu yaşta ne alzheimeri. stres, vitamin mineral eksikliği falandır. takıntı da kötüleştirmiştir.
çoğu alzheimer hastasına kaybolduklarında, nerede ne yaptıklarını hatırlamadıklarında ne bileyim buzdolabından çorap çıkması gibi kendilerinin hiç kontrol sahibi olmadığı durumlarda teşhis konuluyor.
"şu sözcüğü hatırlayamıyorum, neydi bu" gibi durumlarda değil.

şüphelerin seni rahatsız ediyorsa doktora git. internette de alzheimer testleri var. ortaya karışık birkaç tane dene bakalım.

dead cells

diablo 2

The messenger, limbo, supraland

hotline miami 1-2

Papers, please!

Soma ( Ama sağlam İngilizce gerektiriyor)

Önerim yok ama not düşmeye geldim.

*Soma oynamak isteyen olursa türkçe yaması var haberiniz olsun. Güzel oyundur.

uzun süre dandik pclerde indie oynadığımdan hangi birini önersem bilemedim. hemen bitmesin istiyorsan the binding of isaac ya da don't starve al.

sineklik taktırabilirsiniz

Metal sineklik ve bahceye siyah kutusu ile redontisit

Çok muhterem hayvan severler yüzünden sokaktaki kediler kaliteli mama, tavuk bilmem ne yemeye alıştığı için avlanma içgüdülerini kaybettiler resmen. Bizim burda da böyle. Cam kapı açıp bi yere gitmeye korkuyorum.

Mtal sineklik +1

annemin bahçede önlerinde sürekli yemek var, her gün fare, kuş, böcek avlamaya devam ediyorlar. bazı fareleri ben kurtarıyorum, kıyamıyorum fındık farelerine. ilginç. ama çok panik yapmayın camdan giren fare görmedim. çeker gider kedili bahçeden o da korkar.

not dark yet'e katılıyorum. bizim kedi de mama yemekten neredeyse obez olmasına rağmen fare, yılan, kertenkele, böcek, köstebek... avlıyor. yalnız buralarda "geme" dedikleri iri farelere yaklaşamıyor. kedili yerde yine de fare az olur. ufakları hallederler.
fare pencereden girebilir. metal sineklik mantıklı. bunlar zıplar, düz duvara da tırmanır. her şey beklenir bunlardan. siz önleminizi alın.

Muhtemelen lağım faresi. Kediler, kendileri için tehlikeli olduğundan yaklaşmaz bu fareye. Dışarıda yakın çevrede aralık duran rögar kapağı, köşesi kırık ya da terazilenip sallanan kare kanal kapağ ve yeraltına uzanan her tür delikten çıkar bunlar. Sadece camlara sinek teli koyarak kurtulamazsın. Dış alanda hedef canlının erisemeyeceği şekilde yemleme yaptığına da emin olamazsın. Zehirli yem ayarsın, o kalkar o yemi yemeyip serbest hale getirir, köpek yer, olan köpeğe olur. Başta dediğim gibi olan açıklıklarda teknik iyileştirme yapılmalı. Aksi halde, bir sekilde o fareyi yok etsen de baska fare gelecek o yoldan.

rezilrusfaadam ne yaptın ya kadıköyde kırık rögar kapağı mı arayayım? çok canım sıkıldı şimdi.

Alaturka
Cumhuriyet
Bukalemun
Bahar
Çay

tinyurl.com

şunun gibi mi?

aklıma ilk domates patates geldi

aklınıza ilk gelmesi önemli :)o yüzden buraya yazdım ya :) sttc

kürdan ve masa

Kolye, hoparlör, avukat.

+Şifon, afiş.

legal, teknoloji, enformasyon, kitap, sekreter.

Şantiye, kanun, espri, priz, balkon, ampul.

Sorun sizde olmayabilir. İnsanlar belirli bir yaştan sonra tanıştıkları kişilerle çok yakın olamıyorlar, sık iletişim kurmuyorlar. İş değişimi, il değişimi, evlenme, depresyon vb de aradaki bağları zayıflatıp koparabiliyor.
Kimse açıkça "bundan sonra görüşmeyelim" demedikçe iletişimi net bir şekilde sonlandırmış olmaz.
Değer verdiğiniz insanlar arayıp sormasa da siz arada hal hatır sorun.

eğlenceli değilsindir.

Sorun sizde değil bence çünkü benimde başıma geliyor ve genelde beni sarmayan insanlarla bende konuşmuyorum onlar da çok konuşmuyor benim konuşmamamın sebebi paylaşabileceğim bişeyin olmaması ve onların da benim yaptığım başardığım yada konuşmak istediğim alanlarda yetkin ve bilgili olmamaları bu sebepten muhabbet dönmüyor en basidi çevremde oyun oynayan biri bile yok yani girer eğlenir muhabbet edersin öyle bile yok yani ..

Senden elektrik almıyorlar, sohbetin çekici gelmiyor yada yaptığın konuştuğun şeyler insanları senden uzaklaştırıyor. Ofis de biri vardı erkek erkeğe ne konuşursak kadınlara yalakalık olsun diye anlatıyor tabi böyle olunca kimse onunla öğlen yemeğe aksam iş çıkışı yada hafta sonu etkinliklere çağırmıyor neden? Kimse sözlesmedi dislamadi ama arkadaşlık yapmak istemiyor.

Bir değil bir çok iş okul sosyal çevreniniz de durum böyleyse sorun sizde kendinizi kandırmayın. Samimi olun gerekirse samimi insanlardan nerde hata yaptığınızı yada onlara ters gelen şeyleri izah etmesini isteyin.

Örneğin iş çevresi; bir kaç kişi var, katiyen yardımcı olmak gibi dertleri yok, ben herkese seve seve yardımcı olurum nazım herkese geçer, onlar bana kiyak gecer bazen , bazende ben onlara hep samimiyet yardımcı olma bunlar sosyalleşme ile geliyor ve iş okul yaşamı dışına taşıyor.


Tavsiyem dışardan birinin tavsiyesi sizi tanıyan. Bıçak sırtı gibi bütün çevren senden kaçamaz.

bir arkadaşım vardı. ortak arkadaşlarımız çok. hemcinsim. hastalandı, hastaneye ziyaretine gittim. doğumgününde sürpriz olsun diye işyerine hediye yolladım. bir dönem beraber çalışmıştık. arkadaş ortamlarında muhabbet fena olmuyordu.
neyse, bir gün beraber akşam cafede oturduk. aya bayılazaam, hiç konuşacak şey bulamadık. durup durup "ee nası gidiyor yaa" falan dedik, tanıdığımız insanlar hakkında konuştuk ve kimse kalmadı. bunaldık.
ama ortak arkadaşlarımız olduğunda gayet iyi gidiyordu muhabbet. ikimiz yalnız olduğumuzda konu bulamadık.

o gun anladım durumu. samimi arkadaş olmak için çok nedenimiz vardı ama sarmadı muhabbetimiz. neden hâlâ bilmiyorum.

bunun yanında, samimi arkadaş olmak, yani başına bir şey geldiğinde anlatmak için o kişiyi aramak isteme seviyesine gelmek zor. işyerinde selamlaştığım, odama geldiğinde kahve ısmarladığım çok kişi var. ama iş arkadaşı olup da sonradan samimi olduğum kişi çok azdır. iş, kurs, sosyal ortamlar falan, hepsinden 1-2 kişi anca dost oluyor.

birçok kişiye telefon numaranı vermişsindir, bazılarıyla konuşmuşsundur, ama konuşmayı ilerletmek için apayrı bir sinerji gerekiyor. aşk gibi bu, arkadaşlık da nedensiz şeylere bağlı. ne insanlarla karşılaşırsın, şartlar uygundur, ama aşık olamazsın, o hesap.
hayat, insanları eleyerek, birilerini daha ön plana koyarak devam ediyor. ama senin unuttuğun insanlar kötü demek değil. birileri seni aramayı unutuyorsa bu da seni kötü kılmıyor. uyuşmamak. tam nedeni bu. seni arama ihtiyacı hissetmemelerinin sebebi belki de yok. bu sebepsizlik varsa, samimi olamazsın zaten.

bütün bunların yanında, şu an bile kapısını çalıp içeri girebileceğim samimiyette olduğum kişileri düşünüyorum da, mesela en samimi dostlarımdan biri ile, tesadüfen tanıştık. iş için sadece bir imzası gerekiyordu, gittim, ayak üstü konuştuk. birden ısındık. kardeşim gibidir. neden onunla bu kadar samimi olduk? ortak noktalarımız mı çoktu? hayır. hayatlarımız birbirine çok benzemiyor bile. ama bunun da mantıklı bir sebebi yok.

hasılı, hayat ilerliyor ve birileri geride kalıyor, birileri seninle yanyana gidiyor.

yavaş yavaş soğutuyorlar kısa cevapla vs. diyorsan o zaman seninle arkadaşlık yapmaktan artık zevk almıyorlar denebilir.
ya da; aniden sonlandırmak derken, bişey diyorsun cevap vermiyorlar mı? o zaman senden "kaçmaları" için bir sebepleri olmalı, bunu sadece ilgi çekici olmamakla açıklayamayız bence.

insanlarla sohbeti kesmek için kırıcı olmalarına gerek yok. aksine, özellikle sohbet etmekten keyif alınanlar haricindekilerle sohbet edilmemesi normal olan bence. senin sohbetinden, arkadaşlığından keyif almıyorlar muhtemelen. ya da kendinle ilgili fark edemediğin bir "garipliğin" olabilir, bunu o konuşmayı kesenlere sorabilirsen daha gerçek cevaplar alırsın muhtemelen.

ben o sohbeti kesen tarafta oluyorum genelde, birileriyle düzenli bir arkadaşlık ilişkisi yürütmek kolay bişey değil bence. yürütebildiğim arkadaşlarımla olan iletişim şeklim ise 1 ay konuşmayıp konuşacak bir şey olunca konuşmak ya da buluşmak üzerine. bazıları ise sürekli konuşmak istiyor, o tiplerle çok arkadaş olamıyorum. var öyle bir tane mesela, onun en yakın arkadaşı benim ve konuşmayı paylaşmayı çok seven bir tip; çoğu zaman darlanıyorum. çok sevdiğim bir insan olmasa senin başına gelen gibi pat diye kesmiştim iletişimi. onun da bana bir zararı kötülü yok, aksine yardımseverdir ve vakit geçirmeyi de severim. ama her zaman ya da her şartta değil. sen de böyleysen ve seni de "çekmek" istemiyorlarsa ve bunu yüzüne söylemek istemiyorlarsa pat diye kesiyor olabilirler görüşmeyi.

bana da oluyor bu tabii. hatta biri vardı duyurudan, güzel sohbet ediyorduk. bir gün mesajıma cevap vermedi, ben de üstelemedim. sonra o da bi daha yazmadı. 1,5 sene falan konuşmadık bi daha. sonra geçenlerde yine mesaj attı buradan, yine sohbet ettik kaldığımız yerden -ki gayet keyifliydi, özlemişim konuşmayı demişti- 3-5 gün konuştuk, sonra yine cevap atmadı. ben mesela empati yapabiliyorum o insanla, benimle ilgili ya da kendiyle ilgili olması fark etmiyor, canı konuşmak istemiyor demek ki diyorum.

hatta bana şey oluyor, bazen bu cevap vermeme durumu geçici oluyor, sonra konuşmak istiyorsun; bakıyorsun 10 gün olmuş. utanıyor insan bir daha yazmaya, böyle kopup giden ama aslında konuşsak iyi olurdu dediğim arkadaşlarım da var. bunun çok kibarca bir hareket olmadığını biliyorum ama yeri geliyor kimseyle konuşmak istemiyorsun, yeri geliyor o insan sana resmen "batıyor".

ganbatte +1 birebir katiliyorum. Genelde diyalogu kesen tarafim.

Buraya yazmadığın ek bişiler olabilir mi?

Mesela fazla pasif misin? Fazla mı kontrolcüsün? Belki de biraz kıskançık hissediyordur karşı taraf. Durduk yere insanlar iletişimi kesmez yoksa :)

superfluid, çevreden cevreye değişiyor yukarda bir arkadaşın bahsettiği gibi. bu durumla daha çok karşılaştığım grup dinamiklerine göre biraz mesafeli kalıyorum ve beklentileri aksi yönde anlaşılan. çözebildiğim kadarıyla durum bu :)

@bez çanta o zaman etrafındaki insanları bi gözden geçir, çok çıkarcı bi kesim gibi gözüküyor öyleyse :) Her zaman doğru insanlar etrafımızda olmuyor maalesef. Bazen de bizim kalkıp gidip arayıp bulmamız gerekiyor, bilmiyorum o çabada mısın ama :)

sözlük olarak ve fiil çekimi için kullanıyorum: www.wordreference.com

bütün fransızca sözlükler mf gösterir.
larousse.fr
tavsiye ederim. dictionnaires bilingues'den français-anglais seçip kullanılabilir fransızca'dan fransızcaya tercih edilmiyorsa.

m/f'siz Fransızca sözlük olmaz +1

wordreference'a da +1. Özellikle her kelimenin altındaki forum başlıklarını okumak kelimelerin kullanımlarını anlamak için çok faydalı oluyor.

Ben yürüyüş sırasında dinliyorum.

valla nasıl derler, hani kitap okumak aslında bir "boş zaman" aktivitesi değildir de zaman yaratılması gereken bir şeydir ya? işte o hesapla, ne demiş ne söylüyor merak ettiğim podcastleri baya ciddi bir iş gibi zaman yaratıp başka işle uğraşmadan dinliyorum.

siz yemek yaparken, balkon yıkarken veya sadece internette takılırken arkada açarsanız konu ilginizi çekiyorsa dinlemelisiniz. aksi halde ilginizi çekmiyor demektir ve üzerinde düşünmeye de gerek yoktur.

Sabah normalden daha erken kalkıp dinliyorum. Ben de gece dinlerken uyuya kalıyorum.

Bulaşık yıkarken, sigara sararken, bazen çok standart bir iş yapıyorsam eğer çalışırken, bazen de dinlemek için vakit ayırıyorum.

corona öncesi günlerde sabah işe giderken 1 saat, akşam dönerken 1 saat şeklinde dinliyordum. Şimdilerde gece 12-1 arasında dinliyorum

ben el oyalayan fakat çok odaklanmayı gerektirmeyen işlerle dinliyorum genellikle. temizlik yaparken,puzzle yaparken, oje sürerken.
corona öncesi otobüs yolculuklarında dinliyordum, şimdi bir şeyler çizerken ya da boyama yaparken dinliyorum.

ben podcastine göre ya boş zamanımda ya da iş yaparken dinliyorum.

Pimsleur’ün 25 dakikalık derslerini dinliyorum ben. Sabah kalkınca tavana bakarken, yatağımı toplarken, yüzümü yıkarken, pencereleri açıp üstümü değiştirirken. Ardından öğlen 12.30’da balkona güneşlenmeye çıkıyorum. Orada da bir ders bitiriyorum. Akşam bulaşıkları yıkarken de bir ders. Günde 3 dersi 75-80 dakikayı böyle odaklanarak dinliyorum.

Senin için otomatik olan bir şeyi yaparken dinle. Benim için mesela spor tamamen otomatik, ağırlık kaldırırken ne yapacağımı, bir şeyi bitirdikten hemen sonra neye geçeceğimi biliyorum, o yüzden ne yapacağıma odaklanmama gerek yok. O arada da her şeyi anlıyorum.

Sen de senin için otomatik olan ne varsa onu yaparken dinle.

feminizmin zaten böyle bir talebi yok ki, ortamda kadınların olduğunu, ona göre davranılması gerektiğini hatırlatanlar yine erkekler, dilde ve fiziksel şiddet cinsiyetten bağımsız zaten olmamalı

mesela ben erkek arkadaşlarımla konuşurken de küfürlü tartışırım o yüzden kadınlarla tartışırken de böyle konuşabilirim demek de cinsiyet eşitliği değil

çünkü tartışmada sinirlenip küfür edebilecek ve karşıdakine şiddet uygulayabilecek taraf erkek oluyor. istisnalar var elbet ama tartışırken erkeğe küfredip döven kadın pek yok.

yani acı ama olay erkeklerin ince olmamaları aslında. şimdi çıkıp beni eleştirecekler ama arkadaşları ile normal sohbet esnasında bile her cümlenin sonuna aq koyuyorlar. o yüzden kavgada erkeklerin uyarılması gayet normal. zaten kaba saba tiplerin yaşadığı bir coğrafyadayız...

Benim de kafama takılıyor bu konu. Ben SJW akımına bağlıyorum bu konuyu.

ben samimi olduğum kadınların yanında da küfür ederim erkeklerin yanında da; küfürlü konuşmamın cinsiyetle değil o kişiyle olan samimiyetimle alakası vardır. ama yanında küfür ediyorum diye kadına şiddet uygulayacak biri değilim. ben kadınım benim yanımda küfür edemezsin diye bir savunması olmuyor feministlerin. feminist öğretiyi benimsememiş ama "kadınla erkek eşit olmalı" fikrini savunan herhangi bir kadının "ben kadınım benim yanımda buna uygun davranmalısın" demesini neyi savunduğunun farkında olmayan bir tutarsız olarak yorumlarım.

Ben de uyardım bir kere. İşyerinde bir erkek çalışan kendisiyle eşit seviyedeki bir kadın çalışanla tartışırken bağırıyor, elini kolunu sallayarak üzerine yürüyordu. Odadaki herkes de gayet keyifli izliyordu. Ben tartışmaya başladıklarında üst kattaydım, sesi duyup bakmaya gitmiştim. Hem görüntü/gürültü çok çirkindi, hem de az daha devam etseler erkek çalışanın başı yanacaktı.
Sakin sakin masanızda oturarak ve bağırmadan tartışabiliyorsanız kimle isterseniz tartışın.

feminizm zaten kadınlara fazladan hak verilmesi ya da kadına küfür edilmemesi değil.

kimsenin kimseden fazla hak talep ettiği yok zaten. ama eğer pozitif ayrımcılıktan falan bahsediyorsak, bir erkek olarak şu kadarını söyleyeyim, toplumda tüm yönetim mekanizmaları, fiziki güç, sosyal hayatta maddi açıdan üstünlük vb. durumlar erkeklerin lehineyken, şurda kadınların bu dezavantajlı durum içerisinde hepten yok olmaması için tanınan birkaç ufak şey mesele edilmemeli.

bazıları sanıyor ki, kadın erkek eşitliği savunulunca kadınlar için her şey güllük gülistanlık. yok abicim öyle bir şey. bugün dünyanın en büyük 1500 şirketinde bile yöneticilerin sadece %11'i kadın. anadolu'da hala kadınların sadece 'sikilmek' için var olduğunu düşünen, elindeki tüm sosyal ve fiziki gücü kadınların aleyhine kullanmak için götünü yırtan on milyonlarca cahil erkek sürüsü var.

ki, bazı şeyleri de gördükçe cidden güldüm. ben hayatımda bir kere olsun konuşurken 'ben kadınım' diyen birini görmedim. hadi desin, birileri uydurmuyor olsun, genelleme abicim. sen gece sokakta yürüsen, işe girsen haksızlığa uğrasan, hiçbir bok olmaz sana. ama bu insanlara olur. kadınların dünya genelinde, ki bak buna avrupa ve abd bile dahil, kadınların aynı pozisyondaki gelirleri erkeklerden daha düşük. var gel sen türkiye'nin halini düşün. o yüzden erkekler de biraz lütfeder de bu eşitlik sürecine katkı sağlamak isterse, ayrıştırıcı olmayı bıraksınlar.

Şizofreni hastalarında yüzde yüz olmamakla birlikte görsel ve işitsel halüsinasyonlar yaygın. Janssen mindstorm, schizophrenia simulation diye aratın, çıkan videolar fikir verecektir.

onlar olmayanlari gordugune eminler, sen ise hayal ediyorsun sadece.

"maladaptive daydream" konusunu araştır biraz

şizofreni psikoz sınıfına girer. psikoz grubunda hiç bir hasta hasta olduğunu bilmez normalle gerçekliği ayırt edemediği için hasta olduğunuda kabul etmez.

Yani sen suan karsinda duran anne baban veya sevgililinin orada olduguna ne kadar eminsen bir siofren de hayali kisilikten o kadar emindir. Sorgulama geregi duymaz. Onemli bir konu : aile gecmisinizde olup olmamasini arastir varsa risk artar. Hiic duyulmamissa daha rahat ol.

ömer döngeloğlu.

Jagten

yönetmenin diğer filmleri diyorum: ör. the wrestler.

titanic ve esaretin bedeli

The red shoes, bs yi etkileyen film

Whiplash +1
Direkt Black Swan'den esinlenildiği bile söylenebilir.

(bkz: Nightcrawler)

o zaman black swan'ın ilham aldığı filmi söyliyeyim. perfect blue. anime ama.

o kadardan sikinti olmaz. afiyet olsun.

o kadardan sorun olmaz. kolonyayı kafaya dikip içmesin yeter.

yok yahu hiçbişey olmaz. içmeyin tabi ama iki kaşık içse gene bişey olmaz.

kolonya marketten alınmış 80 derece limon kolonyası. üzerinde alkolün cinsi yazmayınca telaş yapıyor insan.

içse bile bir şey olmaz kolay kolay :)

metil alkol zararlıymış galiba. içeriğinde de sadece alkol yazıyor. bu kör olanlar falan var ya korktu.

metil içse de o kadardan bir şey olmaz. ben tadına bakmıştım dilimi değdirip direk.

evde varsa bi duble bişey içsin. şaka şaka içmesin ama metil alkolün tedavisi etil alkol.

Kolonya da etil alkolle yapılıyor, merak etmeyin.

tadını beğendiyse sıkıntı olabilir, yarın bir gün kolonyaya ekmek banabilir.

ekşi sözlük

sikayetvar.com

eksi sozluk +1

urunun ne olduguna gore degisir. hepsiburada gibi sitelerde genelde "urun elime cok hizli ulasti tesekkurler" tarzi ise yaramaz yorumlar oluyor

pahali bir seyse google'da arayabilir hatta burada sorabilirim.

hepsiburada'daki yorumlarda alıcının ürünü oradan aldığını belirtir yorumlar var. (mavi tikli) onları dikkate alıyorum. diğerleri umrumda değil. sözlükteki yorumlara bakarsan bir şey alamazsın zaten. hiçbir markanın hiçbir ürünü işe yaramıyordur, illaki bi b.k atılmıştır.

tabiki donanımhaber forumlarında ilgili konu başlığını en az bir hafta takibe alıyorum, sorular soruyorum. yazılmaması şaşırttı beni.

youtube

Eksisozluk, sikayetvar, suslu sozluk, youtube, bloglar alicagim urunle ilgili degisir. Ama kendi sitesindeki yorumlari saglikli bulmuyorum cogu site olumsuz yorumu yayinlamiyor.

-Gelirinize göre bir çevre oluşturuyor musunuz ?
+gelirime gore cevre olusturmuyorum. cevrem genelde gecmisten gelen bir cevre, cok kazanani da var az kazanani da. 15 senedir gorustugum arkadasimla parasi yok diye arami bozmam.

-Bu durumu nasıl aşarsınız ?
+eger herhangi bir sebeple beraber vakit gecirirken rahatsiz oldugum arkadasim varsa onla arkadaslik yapmamaya calisirim.

arkadaşlarına o gözle bakıyorsan onları senden mahrum olma zevkine eriştirmen onurlu bir davranış olurdu.

o söz şöyle: "you are the average of the five people you spend the most time with."- Jim rohn.
gelirden bahsetmiyor ama :)

"arkadaslarim" diye bahsettigin insanlardan biri olsam ivedilikle bu hatamdan donerek asardim.

arkadaşlık böyle bir şey değil elbette ama ben sizi biraz anlıyorum galiba. bu evli çiftlerin bir süre sonra bekarlarla görüşmemesi gibi bir şey. hayat insanları başka yerlere sürüklüyor bazen ve bağlar böylelikle kopabiliyor.

ben olsam bu tür bir ayrışma yerine kültür seviyesine göre bir çevre oluştururdum. buna ruh kültürü de dahil.

Arkadaş çevrende parasızlık sorun olmaz.
3 kişilik arkadaş grubum var ve para kazanan kişi hep değişti.2009'dan beri herkes birbirini idare ediyor.Herkes de para olur konaklamalı bir şekilde parayı ezeriz.2 kişi de para olur günü birlik trip yaparız.bir kişide para olur a101'den bim'den bir şeyler alınır sahilde takılınır.Kimsede para olmaz it gibi yürürüz sağ sola.

Mesaj attım ama en son geçen ay entry girmiş, cevap gelir mi bilmiyorum.

Resmi tatilde bile çalışmazken, sokağa çıkma yasağında nasıl çalışsınlar?

Yasak harici sektmrler belirli, sağlıkcılar, fırıncılar vs gibi.

Kargo çalışmaz, pazartesiye kalır, hatta salıya.

24’ünde çalışır. Kargocular serbest yasaktan.

23 nisan ve pazar günü hariç diğer günler çalışır.

Sokağa çıkma yasağında da çalışıyorlar.

John Blorr mevzuatı okumadan sallıyor.

Yasak harici sektmrler belirli imiş. Yüzlerce sektör var izinli olan.

geçtiğimiz sokak yasağında pazar günü sürat kargo geldi bana.

bir kahve sitesi az önce mail attı:
Kargo şirketleri 23-24-25 Nisan tarihlerinde çalışmaya devam edecekler. Biz de her zaman olduğu gibi bugün saat 16:00'ya kadar sistemimize düşen siparişleri aynı gün içerisinde kargo firmalarına teslim ediyoruz.

Lojistik sektörü yasaktan muaf, Getir gibi hizmetlerle birlikte bu muafiyet kargocuları da kapsıyor.

Valla bakmadan salladım, mantık yürüttüm ama hatalı oldu. Özür dilerim.

bir önceki yasakta cumartesi günü kurye eve gelip paketimi teslim ettiği için bir şeyler değişmediyse yine çalışacağını düşünüyorum.

Sakallardan bahsediyor sanirim, phrasal verb bildigim kadariyla grow out

Bush kelimesini vücudun malum bölgedeki kıllar için de kullanırız. Kılların büyüme şeklini gözüne getirirsen soruna cevabı almış olacaksın.

bush'un anlamı konusunda nabrukk+1
out'un kattığı anlam şu: bizdeki saç uzatmak, sakal uzatmak gibi. kesmeyerek uzamaya bırakıyorsun.

duolingo.

duolingo süper bir sey, yil olmus 2020 elbette internette süper dil ögrenebilirsiniz.

burada millet size "yeaaa internetten telefondan dil mil ögrenilmez" diyecek, inanmayin, bunlar sirf 2-3 kelime dil ögrenip moral bozan kisiler.

ikisini birden calissaniz zorlamaz bence, hatta ispanyolca ile italyanca cok cok yakin onu bile eklersiniz, süper olur böylece. tavsiyem italyancayi eklemeniz.

ingilizce zaten cok cok kolay bir dil. 1-2 aya ögrenirsiniz yani. ispanyolca ve italyanca beraber maksimum 5-6 ayda ögrenirsiniz.

duolingoda ben agac yapa yapa 3 dil ögrendim, cok faydali buldum. la casa del papeli orjinalinden okuyup, don quijote de la mancha yi orjinalinden izleyebiliyorum.

busuu var bir de ama duolingo daha güzel.

duolingoda türkçeden eğitim yok sanırım ispanyolcaya, ispanyolca-ingilizce arasında mı yapmam gerek?

@six

bilmiyorum ki ben ingilizceyi ögrendim önce türkceden, sonra ingilizceden italyanca ve ispanyolcayi.

simdi fransizcayla almanca kasiyorum, cok yakinlar birbirine.

Duolingo Türkçe üzerinden eğitim veriyor fakat İngilizceniz iyi seviyedeyse kesinlikle İng üzerinden öneririm. YouTube'da 60 70 bin civarı izlenen bir videom var, Duolingo ile nasıl öğrendiğimi anlatıyorum ve tavsiyeler veriyorum İspanyolca konuşarak. Onu izleyebilirsiniz. Ben çok kasmıştım ama o 4 ay. Yapılmayacak şey değil.

www.youtube.com

ben de duolingo da ispanyolcaya sarmıştım bir ara. ama öyle saatlerce günlerce uğraşmadım. arada girdim. amacım vakit geçirirken en azından bir kaç kelime öğrenmekti. bir baktım 800 kelime öğrenmişim. bir de 5-6 ay hiç girmediğim oldu ancak tekrar girdiğimde hiçbirşeyi unutmadığımı farkettim. hangi seviyeye getirir, ne kadar profesyoneldir bilemiyorum ama ben istediğimi fazla fazla aldım. başlangıç için bence çok iyi.

@hadi ya la, valla çok akıcı konuşuyorsun hocam süpermiş.
açıkçası ingilizcede çok ağır metin olmadıkça okuyup anlayabiliyorum kelime haznem de geniş diyebilirim. ingilizce-ispanyolca başla derseniz öyle başlayayım hem ikisi de gelişmiş olur belki.

@hadi ya la sanki ekrandan okuyorsun gibi geldi bana. doğru söyle önce metni yazıp sonra mı videoya çektin?

en üstteki arkadaş dil öğrenme sorularında hep böyle kendince trollük yapıyor. dikkate alma.
ingilizce ilk yabancı dilinse önce onu ilerlet. iki dili aynı anda çalışırken ister istemez biri üvey evlat muamelesi görüyor. aynı anda birkaç dil öğrenmek çok yorucu. önce zorlanmadan ingilizce yayın okumaya başla.
internetten ücretli/-siz bulabileceğin kitap dışında kaynaklar:
duolingo, stories, podcast
lawless spanish
bu kursu indirimde bulursan kaçırma: www.udemy.com
podcastler: notes in spanish, hoy hablamos
youtube'da bir sürü ispanyolca öğrenme odaklı kanal var ama benim favorim bu deli adam: the spanish dude

@hadi ya la

su videodaki ispanyolcayi 4 ayda yaptim diyen ispanyola bile inanmam ben.

beni inandirip inandirmamak size kalmis, kimse mecbur degil elbette.

mesaj attım.
yazarın neredeyse her entrysinin altında mail adresi var. belki gözünüzden kaçmıştır. mail adresini de size yolluyorum.

Bir benim baktığımda mı yoktu, ben mi göremedim bilmiyorum inanın. :D

Teşekkür ederim çok.^^

[email protected] buradan ulaşabilirsiniz.

Arkadaşım salamla karıştırıp veriyor, onun sokagindakiler yiyor. Bizim sokaktakiler yemediler =)

bamya yiyen kedimiz vardi. makarna yerler ama spagetti olmasin. kediye de bagli ac hayvan her seyi yiyor. ama bazisi whiskas disinda yemiyor.

deneyin bakalim. ne olacak en fazla bir paket makarna ziyan olur. hatta ziyan bile olamz baska hayvanlar gelir yer.

Erişte varsa erişte pişirin. Yumurta kokusuna gelip yiyorlar.

Niye yemesinler. Yerler tabii ki. Buradaki kritik nokta yeter ki çok aç kalmasınlar. Sonuçta tarhana çorbası içip, pilav yiyeni de biliyorum. Yani hemen hemen her tür yemeği yerler. Keşke mama verenleri çok olsa da, bizim yediğimiz yemeklere kalmasalar.

biraz yoğurtla karıştirabilirsiniz yerler muhtemelen. patlıcanlı börek bile yiyor bizimkiler yanına yoğurt koyunca.

bulyonla filan haşlarsanız olabilir

yerler ama tavuk, tavuk ciğeri gibi birşey de koyarsanız daha besleyici olur.

Artık yemek ya da tavuk vs.yoktu, makarnanın içine 4 5 dilim salam koyup karıştırdım, biraz yoğurt ve süt koydum yine karıştırdım, bir iki parça da peynir koydum, hapır hupur yediler <3

çok aç kalınca yer ama güzelce yemesini istiyosan içine yoğurt az tavuk ciğeri veya bi yemeğin yağını karıştırmanı tavsiye ederim

Universal'ın Türkçesi evrensel olduğu için.
Definition of universal: including or covering all or a whole collectively or distributively without limit or exception
especially : available equitably to all members of a society
universal health coverage

@proletarier, aşırıyı tanımlamamak için "aşırı" dedim zaten. siz aşırıdan ne anlıyorsanız o kadar yani.

duyuru bu konuda çok hassas. hemen herkes gelip uyarıcak.

benim aşırı sayılacak kadar kahve içme ölçütüm çarpıntımın başlaması ve 24 saat hiç uyuyamam. bunu görene kadar günde ortalama 2 karaf kahve içiyorum. sen de kendini bir süre gözlemleyip "başına bir şey gelme" noktasını saptayıp buna göre bir limit koyabilirsin.

Uzun vadede hepimiz öleceğimiz için ve uzun vadeli çok plan yapmadığım için ben uzun vadede "başıma gelecekleri" ignore ediyorum. sizin de bu sorunuz uzun vadede başa gelecekler (mide delinmesi, kalp krizi, ellerde titreme vs.) değildir diye düşünüyorum.

Sağlıklı ve güzel kahveli günler dilerim.

bir kere fazla içip dene... aşırı hassaslık, beynin kaşınması, sürekli bir huzursuzluk hali, uykudan kırılsan bile mümkün değil uyuyamama, kalp çarpıntısı..

çarpıntı yapıyor bende 10 fincandan sonra. o yüzden 9 ile limitledim. saat başı bir kahve.

başıma gelen en kötü şey 4 gün süren göz seğirmesiydi. geçmeyecek diye çok korkmuştum. çarpıntı yapıyor, anksiyete varsa o da tavan yapıyor ama hiçbiri beni bu kadar korkutmamıştı.

Kafein bende göz ve burun evet burun seğirmesi, evham ve çaprıntı yapıyor. Bir fincanı bile yapıyor. Bana galiba bir fincan bile aşırı geliyor. Siz de sınırları zorladığınızda bunlar olabilir.

350-400 mg kafeinden (3 kupa diyelim) fazlasının vucut için zararlı deniyor.
ben de çok kahve içen biriyim. günde 4 kupa içerim özellikle evdeyken.
kahve makinemde kahve miktarını minimuma ayarlayarak limiti geçmemiş oluyorum

Carpinti
Tansiyon
Bobrekte tas
Anksiyete

Bildiklerim bu kadar

Bazı bankalar internet bankacılığı ile yapmaya başladı bu tür işlemleri.

banka değişikliği e devletten yapılıyor galiba. geçmek istediğiniz bankayı bir arayın sorun. değiştirince imza atmadan promosyon aktif oluyor mu olmuyor mu diye?

ek yapacağım hem uplanmış olur: e-devletten banka değişikliği yapıp promosyonu alan veya maaşını almaya başlayan var mı?

Finans bank kampanya bitti dedi
Teb devlet şuan için durdurdu dedi.
Akbank ise polis eşliğinde yapılıyor dedi. 3 unde de arkadaşımdı.
E devlette öyle bir sekme yok açıkçası.

Bankacı bir arkadaşımız var mı bilgisi olan ?

Talimat yazsın size, altına ıslak imza. Kimlik fotokopisi ile götürün şubeye, teyit için anne babanızı ararlar, sonra yaparlar işlemi. Normal şartlar altında yaparlar bu şekilde. Şubeye gitmeden müşteri temsilcinizi arayıp sormanızda fayda var; biz böyle böyle bir işlem yapacağız talimatla yapabilir miyiz diye. Yapamam derse boşuna şubeye gitmemiş olursunuz.

Fehildi hocam. İsminde bir sayı vardı sanki

crusader kings II?

europa universalis ıv

portal 1-2 güzel bir puzzle oyunu

edit: puzzle dediğime bakmayın aslında tam puzzle da değil

papers please :D

Age of Empires Definitive Edition çıktı yeni. Onu oyna.

Dst'yi tek mi oynayacaksınız yoksa sizinle oynayacak oyunu bilen arkadaşınız var mı? tek oynayacaksanız önerim don't starve+dlcleri alın. Tek başına oynayamazsınız demiyorum ama dst multiplayer için olduğundan biraz daha zor.
hikaye seviyorsanız story rich etiketli oyunlara bakın. telltale games'in the wolf among us'ı gibi.

Steam değil ama Diablo III hikayesi olan bir oyun. Karakter geliştirme, item toplama gibi olayları var ama belki biraz aradığın tarzın dışında olabilir.

Strateji için son zamanların gözde oyunu Civilization. 5 ve 6 App Store da bulunuyor doğrudan, yine steam e gerek yok.

Şehir kurma üzerine simülasyon için SimCity yine App Store da.

Don't Starve a karşılık olarak da Stardew Valley keyifli oyundur, oynayıp beğenmeyen kimseyi görmedim.

günlerce devam etmezsin ama mutlaka oyna bitir derim:
life is strange
şu an indirimde 6,2TL.

limbo-inside
to the moon
undertale
brothers - a tale of two sons
ori and the blind forest ve devam oyunu
machinarium
human: fall flat
hollow knight
don't starve
gris
cup head
stardew walley
hollow knight
don't starve

bunların hepsi şaheser ve az performans isteyen oyunlar.

mac-os ta çalışır mı bilmem. steam'da yazıyor.

oynayamazsın.

Ekran kartınızın yeterli olması lazım. Günümüz pclerinde ortak donanım diye bir şey yok. Ama eğer internetiniz 25mbps'den yukarıdaysa geforce now ile stream ederek oynayabilirsiniz. Bence o yolu deneyin. Tabi gene oyun satın almanız gerekir ama ücretsiz oyunları deneyin, hoşunuza giderse alırsınız yani.

Steamde 2 hafta ve 2 saat oyun süresi geçirmediyseniz iade talebi oluşturabiliyorsunuz bu arada.

oyunların steam mağaza sayfalarında "system requirements" (minimum ve önerilen) bölümü var. almak istediğiniz her oyun için tek tek kontrol edebilirsiniz.

Geforce Now +1 ama oynamak istediğiniz oyunun Geforce Now sisteminde ekli olması gerek. Her oyun yok yani. Bir de aylık 5 Euro ödeyerek sahip olduğunuz abonelikler tükendi. Yeni serverlar açılmasını bekleyeceksiniz. Onun dışında 1 saatlik sekanslarla oyun oynamanıza izin veren bedava sürüm var. Ama onda da her bir saatlik sekanstan sonra oyun kapandığı için tekrar açmanız gerekiyor. Bunun için de diğer oyunculardan sıranın size gelmesi için bazen saatlerce beklemeniz gerekiyor. Bu bekleme olayı paralı versiyonda yok.

ıslak mendil acayip bir leke bırakıyor ekranda.

kolonyalı kağıt havlu ile siliyorum ben.

vermez de ıslak mendilde 0 alkol var. neyi nası dezenfekte etmeyi düşünüyosunuz :D?

zarar vermez. kolonya ile silin hatta.

Islak mendil derken, şu restaurantlarda çıkarken elimizi temizlediğimiz kolonyalı mendil demek istemiştim.

Dezenfekte eder mi bilmem de, brn gözlük silmek icin olan islak mendilleri kullanıyorum. Telefon üzerinde cilt yağı vs bırakmıyor.

Direkt kolonya sıkıp kurumasını bekliyorum. Telefona bir şey olmadı şu ana kadar (iphone x)

Dikdörtgen bir kaba biraz kolonya dolduruyorum. Telefonun dış kapağını ve koruma kılıfını çıkarıp kolonya doldurduğum kabın içine bırakıyorum.

Ardından bir tutam pamuk ya da peçeteye kolonya döküp telefonu 30 saniye boyunca siliyorum.

Son olarak telefonun dış kapağını ve kılıfını yıkayıp kuruluyor ve tekrar kullanmaya başlıyorum.

Telefonum su geçirmez. Kolonyayla veya alkollü dezenfektan ile resmen yıkıyorum 2-3 günde bir

Kolonyanın eli temizlemesi için ele sürdükten sonra ovalayın sertçe diyorlar. Aynısını telefona da yapıyorum. Pamuklu güzel ıslak mendile kolonya boca ediyorum hemen uçmasın diye, sonra bastıra bastıra siliyorum telefonu. İlkini yaptıktan sonra havlu kağıt ile siliyorum sonra 2. kez uyguluyorum.

Telefon üreticileri dokunmatiğie zarar verir diye açıklama yapmıştı. (bulursam eklerim) Ben ıslak sabunlıu bezle silip kuruluyorum. Silmeden önce telefonu kapatıyorum. Burada yazılanlara göre kendimi çok gevşek ve tedbirsiz buldum şimdi :(

ıslak sabunlu bez +1

çoğu kolonyalı mendilin içinde alkol yok

ise filan gitmek icin evden cikmam gerekmiyo. o yuzden markete vs giderden sirf dezenfekte etmekle ugrasmayayim diye telefonu evde birakiyorum ben.

sorunun cevabina gelirsek, olur da yanima almam gerekirse sonrasinda %80 alkolle temizliyorum.

www.youtube.com

raporlu ilaç için reçete istenmiyor. eczaneye apartman görevlisi giderse bir ihtimal verebilirler. veya sürekli alışveriş yapılan bir eczaneyse telefonla halledilebilir.

bunu sağlık ocağındakiler bilmiyor mu? herhalde bilmiyorlar.

belediyelerin bu tür uygulamaları var. evde sağlık hizmeti veriyorlar.
direct.ankara.bel.tr

@kibritsuyu sana katılıyorum ama ne yazık ki uygun bir cevabım yok.

bir çok insan aynı durumda, yaşlıları öcü gibi gösteriyorlar ve toplum baskısı git gide artıyor.

mesela annem, kanser hastası, yeni ameliyat oldu, kontrolleri var, kemoterapiye başlaması da gerekiyor hatta vücudunda 4 tane dikişli ameliyat kesisi var.

dışarı çıkamıyoruz tamam, dikişlerin alınması lazım, dikişlere baktık baktık anlayamadık kaldı ki annem doktor, bu dikişi ancak diken kişi alabilir dedi, 112 bir çözüm de değil.

öte yandan hastaneye gitmek çok riskli, gitmesini uygun bulmuyorum ama bir sonuç yok ne yazık ki.

tamam yaşlılar çıkmasın, ona bişey dediğim yok ama sonuç yok ki? şimdi düşünsek 1000 tane problem buluruz.

korkarım yakında sokağa çıkmak zorunda kalan yaşlılara şiddet uygulamaya başlayacaklar.

toplumsal bilinç hala çok düşük.

her gün sabah evime 5 dakka mesafedeki a101, 2 ayrı şok ve 1 bim mağazasını dolaşıp un arıyorum bulamıyorum, bu gün bim kamyonu geldi ben çıktıktan sonra koştum sordum onda da yok.

bugün bimdeyken kadının teki, sağa sola hapşıra hapşıra geziniyordu, 2 metre arkasındaydım uzaklaştım ama sırf havada bıraktığı partiküller yüzünden ben de kapmış olabilirim.

eğer ben virüs yüzünden hastanede 1 ay yatarsam yada ölürsem, annem kesin olarak dışaır çıkmak zorunda kalacağı için ölecektir.

yaşlı ya da genç olarak ayırmadan, kanser hastalarına karşı çok saygısız yorumlar görmeye başladım, işte doğal seleksiyon, hepiniz öleceksiniz vb vb gibi. bu iş dünya genelinde pek hayra gitmiyor ama ne olacak bekleyip göreceğiz.

Raporlu ilaçların süresi uzatıldı, www.aa.com.tr

Diğer ihtiyaçları için polis veya zabıtayi arayabilirsiniz.

sutlu nescafe+1
raporlu ilaç için reçete istenmiyor. 65 yaş üstü hastanın kendisinin gelmesini de beklemiyorlar. daha dün eczaneye gidip ilaç aldık. bizi sağlık ocağı bilgilendirdi. babanızın bağlı bulunduğu sağlık ocağı konudan bihaber anlaşılan.

büyük resme baktığımızda haklısınız, çarpan etkileri yeterince planlanmadı bu kısıtlamaların. ama diğer taraftan bir sıfırdan büyüktür demek zorundayız bugünlerde. yaşlıları evden çıkarmadılar ama tüm hafta boyunca tüm semt pazarları kuruldu mesela izmir'de, millette cayır cayır gitti.

büyük şehirlerin hemen hepsinde büyükşehir ve ilçe belediyeleri hatlar kurdular bu tarz ihtiyaçlar için. babanızın yaşadığı yerdeki hattı araştırsanız?

ilaç konusunda sağlık ocağını siz arayıp böyle bir uygulama var, rapor süreleri uzatıldı diye bilgi verseniz keşke. orda ki sorumsuz kişilere bir aydınlanma gelir belki.

Evet dediğiniz gibiymiş, ilacı hallettik.

Para meselesini nasıl yapıcaz? Normalde cüzdanında makul bir rakamla gezer, bittikçe atm'den çekerdi. Alışverişini falan da kartla yapardı.

Kredi kartı kullanımı yalan oldu haliyle. Virüs olayı çok ani geliştiği için nakit olarak da tedariksiz kaldı.

Benim para götürmem dışında emekli maaşını vs çıkmadan alabilmesinin, ya da hesabındaki parayı çekebilmesinin bir yolu var mı pratikte?

e başka biri çekip getiremeyeceğine göre nakit parayı?
temassız özellikli bir kartı(nız) olsa çok daha iyi.

basit ihtiyaçları için getir, migrosjet, bimarket gibi uygulamalardan siz alış veriş yapıp onun adresine yönlendirebilirsiniz.
ya da kabul ederse apt görevlisinin hesabına önden para gönderin. 200 liralık alışveriş için 250-300lük yollamak gibi.
artık gezemeyeceğine göre cebinde para durmasına da gerek yok?

bin-iki bin çekin bırakın dursun işte acil durumluk.
faturaları falan online siz ödeyiverin.

geçmiş olsun, sağlıklı günler ayrıca.
@kibritsuyu şimdi farkettim nicki, eskiden (buradan) tanırım seni, zor koşullara üzüldüm.

umarım buradaki ve dünyadaki herkes için artık sürdürülebilir bir çözüm bulunur da kurtuluruz bir an önce.

asıl gezemeyeceği için nakit paraya ihtiyacı var. bakkalı manavı ayarlamış, telefonla meyvesini sebzesini de sipariş yolunu bulup halletmiş ama bu heriflerin pos cihazı yok ki.

manav demiş ki amca bende olmayan bakkal ürünlerini de getiririm. bedavaya getirmeyecek ya, o da sakalına bakıyor. ya doğrudan getirme ücreti alacak, ya babamın atacağı bahşişe bakacak. bunların hepsine nakit lazım.

asıl gezdiği zaman nakit lazım değildi ki, zaten her alışverişini kartla yapardı, illa nakit lazım olunca da atm'den çekerdi.

yani ben götürücem gibi görünüyor, götürürüm sıkıntı değil. çok şükür bizim bir yöntemimiz var. ama ben merak ediyorum, olmasaydı, ben de başka şehirde olsaydım ne olacaktı?

Modern Warfare

@roookie; yan yana olmayacağız.

Stardew Valley: çiftlik+kasaba hayatı, kafa rahat oh mis. 100 saat de buradan:)

path of exile: ya bağımlı olursunuz ya da sövüp kapatırsınız. ortası yok. daha önce diablo 2 gibi oyunlar oynamadıysanız çok karışık gelebilir. bu oyunun üstüne oyun tanımam.
csgo: mantıklı gözüken ama bedava olduğundan beri hileci dolu
cs 1.6: en kolay erişebileceğiniz oyun
quake, unreal tournament: aranızda dm atarsınız güzel olur
hiç oynamadım ama left4dead coop güzel diyorlardı

play station :)

Call of Duty Warzone çıktı. Battle Royale oyunu. Resmen patlama yaptı. Ben oynamadım ama her yerde konuşuluyor. Bi deneyin seversiniz belki.

Left 4 Dead +1

Killing Floor 2 de oynayabilirsiniz coop olarak.

league of legends

aynen anlamsiz sesler cikarmak profesyonellik gostergesi.bilerek yapiyorlar. birand da oyleydi ya.

Konu interjection ordan yardırın. Her ülkenin ünlemleri farklı olabiliyor. Bir şeyi anlamadığında ey diyorlar (yazılışı eh), yanlış bir hareketi yaptığında uups (oops), söyleyeceği şeyi düşünürken öö (er), acı efekti ouch, ow, tiksinti efekti ugh, ick, ew falan yeme efekti chomp, köpeğin havlaması woof falan bu tarz bir sürü şey var bilinmesi gereken, dile hakim olmak için bunları da bilmek kasmak gerekiyor

her dilin farklıdır. benim de dikkatimi çeken diyecek bir şey bulamadıklarında hemen "i mean" diyorlar:)

bunlara filler deniyor: en.wikipedia.org(linguistics)
eğer yabancı bir dili konuşurken o dilin fillerlarını kullanabiliyorsanız profesyonellik göstergesi sayılabilir. akıcılığı sağlıyor yani düşünürken konuşmanızda duraklama olmuyor.

Dr. Oetker Çikolata parçalı Vitalis müsli. Müptelasıydım bir ara.

www.hepsiburada.com

Landho+1 vitalis demeye geldim ben de. Yalnız fiyatı görünce şok oldum. 5-6 liraya aldığım zamanları bilirim.

landho+1
Marketlerde 20 tl, 2 sene önce 7-8 liraya alabiliyordum :/

Kellogg's Special K-Flakes Kırmızı Meyveler
(git: www.migros.com.tr)

Bu ürünlerin içerisinde glikoz şrubu oluyor, ben kendim hazırlıyorum, içim rahat ediyor. Hem kendi damak zevkinize göre çeşitlendirebilirsiniz bu şekilde.

4 bardak yulaf ezmesi
1,5 bardak kuruyemiş (ceviz, fındık, badem, vs.)
Yarım bardak sıvı yağ (fındık yağı, eritilmiş hindistan cevizi yağı, vs.)
Yarım bardak pekmez veya bal (ben 1/4 pekmez, 1/4 bal da yapıyorum bazen)
Bir çimdik tuz
Yarım tatlı kaşığı tarçın
2/3 bardak küçük doğranmış kuru meyve

isteğe göre bu tarife çikolata parçacıkları ekleyebilir, tarçın yerine zencefil kullanabilir, vanilya özütü veya portakal kabuğu rendesi dahil edebilirsiniz. Tamamen zevkinize kalmış, yaratıcılığa izin veriyor. Gelelim yapılışına.

1. Fırınımızı 170-180 derecede ısıtmaya başlıyoruz.

2. Büyükçe bir kapta yulaf, kuruyemiş, tuz ve tarçınlı harmanlıyoruz. (portakal veya limon kabuğu rendesi kullanıyorsanız bu aşamada ekleyebilirsiniz)

3. Sıvı yağ ve bal/pekmezi ekleyerek, iyice karıştırıyoruz (vanilya özütü bu noktada eklenebilir, tamamen opsiyonel)

4. Bir tepsiye düzgünce yayıp, fırına veriyoruz.

5. 10 dakika sonra çıkartıp, şöyle bir karıştırıp, tekrar tepsiye yayıyoruz ve bir kaşık veya spatula aracılığıyla üzerine bastırıyoruz.

6. 20 dakikanın sonunda kontrol ediyoruz, kızarmış ise alabiliriz. Yoksa biraz daha pişebilir.

7. En az 45 dakika soğumaya bırakıyoruz. Tamamen soğuduktan sonra, kuru meyve ve kullanıyorsak çikolataları üzerine ekliyoruz. Elimizle parçalara ayırarak ağzı kapalı bir kapta 2 haftaya kadar muhafaza ediyoruz. Daha uzun saklanacaksa bir kısmı buzluğa da girebilir.

Bence kesinlikle deneyin, çok lezzetli oluyor.

çok yanlış bir şeyler var :) istifa edip ihbar süreni doldurmadığın için senin tazminat vermen gerekir firmaya. Ama genelde firmalar 1 hafta içerisinde salarlar, tamam gelme derler.

Ben aslinda ihbar suremin sonuna kadar calismak istiyorum. Fakat firma yok yarin gelme derse diye emin olmak istedim. O zaman ne yapcam:)

işe gitmeyeceksin ve çalışmadığın için de parasını alamayacaksın o sürenin.

2 haftalık ücretin ödenir. sana işten çıktığın günün ibrazını yapmaları gerekiyor. ona göre de ertesi gün diğer firmada başlayabilirsin.

İhbar süreni erken bitirirlerse kovmuş oluyorlar. İhbar tazminatını vermeleri gerekir bu durumda.

Bu arada ihbar süren 2 hafta ama iş arama iznini kullanıp 8 iş gününde tamamlayabilirsin. Yine de 2 haftalık maaş alırsın.

evet öncelikle 2 hafta ihbar süreniz var. ihbar dolmadan git derlerse kovmuş oluyor denmiş, ilk defa duydum. ihbar niye var? 2 tarafı da korumak için var. işveren ihtiyaç görmüyorsa seni ihbar süresince tutmak zorunda değil. siz istifa ettiğiniz için tazminat falan alma durumunuz yok.

Ne ihbarı ne tazminatı?
Hemen bırakmak istersen işverenin 2 haftalık ihbarı talep hakkı var.
İstifandan sonra İsterse hemen çıkartır, para falan da vermez. Niye versin?
Google’da bile basit bir aramayla bulabilirsin.

Yukarıdaki arkadaş yanlış bilgi vermiş

ben 2 hafta ihbar sürem boyunca çalışmak istiyorum diye açıkça belirtmişsen ve işveren 2 hafta çalışmana gerek yok deyip aynı gün çıkış işlemlerini yapmışsa ihbar tazminatına hak kazanırsın.

ihbar tazminatını iş sözleşmesini sona erdiren taraf öder. sözleşmeyi sona erdiren taraf siz olduğunuz için işverenin ihbar ödeme zorunluluğu yok.
okumayi sevmeyen okur, surprise, otopsicocugu +1

ben 2 hafta ihbar sürem boyunca çalışmak istiyorum diye açıkça belirtmişsen ve işveren 2 hafta çalışmana gerek yok deyip aynı gün çıkış işlemlerini yapmışsa ihbar tazminatına hak KA-ZA-NA-MAZ-SIN

daha da cevap yazmayacağım, çünkü bilen bilmeyen herkese laf yetiştirmek zor bu mecrada.

ihbar tazminatına hak KA-ZA-NIR-SIN.

@otopsiçocuğu
böyle bir davayla karşılaştın mı ya da bu konu hakkında herhangi bir araştırma yaptın mı?
iddianı destekleyecek herhangi bir yüksek mahkeme kararı ya da mevzuat sunabiliyor musun?

ben sunabiliyorum
drive.google.com

www.anadolu.edu.tr

Bu tarihler olabilir mi?

Son dönemdeyim, ilk defa duydum. Takipteyim.

Var sanıyordum ama yokmuş. Destek şeysine sordum da.

Ders sayısına göre bölüyor anadolu aöf. Ayni dersi hem c.tesi hem pazar sinav yapabiliyor. Ben 5 ders alip tek c.tesi giriyorken arkadaş 5+2 c.tesi pazar giriyor. :/

ltd hocam ne yaptın
kapatması zor ama
sizin olay ltd

29 yaşından küçükseniz eğer kesinlikle Şahıs, büyükseniz ltd.
29 yaşından küçükler için genç girişimci desteği var yıllık 75000 tl'ye kadar gelir vergisinden muafsınız.

Tabiki LTD

Konuya hakim olmadığımdan ekleme yapacağım ltd hem kurumlar hem de gelir vergisi ödemiyor mu?

ganbate,
ltd kurumlar öder, kar dağıtımı temettü olursa ortak / ortaklar gelir vergisi öder.
ayrıca soruya cevap herkesin dediği gibi elbette ltd.

to be executed = is going to be executed sanırım

Burada vurgulanan if statement kullanmanın gerekliliği. "c# code is executed if condition is true" derse aynı anlamı vermez. kod işlerinden pek anlamam ama
if x = True
(a block of C#)
şeklinde yaz diyor.

yapılacak, edilecek, çalıştırılacak gelecek zaman kipi kullanimi doğru. daha henüz kod bloğu çalıştırılmamış, belli şartlarda çalışacak bunu anlatmak için de "to be executed" gayet uygun.

ilginç ama yüzlerce depremden sadece iki tanesi 4 üstü. 5 üstü hiç deprem yok.

fay mikro mikro kırılıyor herhalde milföy gibi çıtır çıtır.

balıkesir / izmir transfer bölgesi.

birbirine yakın, bir çok kısa fay var. hepsi birbirini etkileyebiliyor.

daha ilk 5.0'dan büyük depremden sonra hasan sözbilir, deprem fırtınasına dikkat etmek gerek dedi. en son izmir'de de hissedilen 5.2 oldu geçen hafta içinde. pazartesi veya salı.

Daha önce de bir duyuruya yazmıştım. 2017'de de bir benzerini yaşadık. Depremler birkaç ay sürdü. Azalarak bitiyor ama kimsede akıl sağlığı kalmıyor.

2007'de biz de Elazığ'da benzerini yaşamıştık, yaklaşık bir ay kadar bir süre boyunca her gün onlarca 4.0 altı deprem oluyordu, bazen 4.5-5 civarı da oluyordu ve hissediliyordu. En son bir 5.9luk deprem olmuştu, o iyi sallayıp herkesi korkutmuştu ama ondan sonra azalarak bitmişti bu deprem dalgası.

"yavaş deprem" olabilir iddiası var:

www.cnnturk.com

Şimdi.

cocukken.
yaşlandıkça zekam düştü nedense :)

zekiliğin tanımını bilmiyorum ben. Yani o ifade ne anlama geliyor bilmiyorum.

Ama şimdi daha hızlı karar alabiliyorum fakat okuduğunu anlama kabiliyetim çok zayıfladı.

Eskiden kafa maymuncuk gibiydi, artık öyle değil. Anlayamıyorum, anladığımı sandığım birşeyi sonradan hatırlayamıyorum. Eskiden de ezber kabiliyetim yoktu ama şimdi normal birşeyleri bile hatırlayamıyorum.

Fakat karar mekanizmam çok hızlandı. Sanırım tecrübenin farkındasız getirileri bi' avantajken, okuduğunu anlama kabiliyeti bi' dezavantaja dönüştü.

Hep maldım.

Gittikce yavasladigimi hissediyorum

Çocukken. Büyüdükçe sosyal zekam artarken (bu normal insan düzeyine erişmem demek oluyor) geri kalan her şey tepetaklak oldu. Önünü alamadım.

Çocukken de çok saftiriktim ama şimdiki kadar göze batmıyordu.

ben pek degismedim galiba. cocukken de cok parlak degildim ama salak da degildim, calistigim icin ortalamanin ustunde bi ogrenciydim. simdi de oyle, biraz gec anliyorum ama anliyorum hehe.

Değişen bir şey olduğunu sanmıyorum. Çocukken üstün zekalılar okuluna kabul edilmiştim falan, sonra vazgeçmiş ailem, yanlış bir karar değilmis bence.

Bunları context olsun diye söyledim.

Küçükken zekamı sınırlayan şeyler yoktu, istediğim şeyde istediğim kadar düşünme özgürlüğüne sahiptim. Büyüyünce gerçekliğin sınırlarında kısıtlanıyoruz ama.

Öte yandan, inanılmaz bir eğitimle bu zekayı güçlendirmiş oldum. Yani çok daha iyi bir output var.


Yine de sıklıkla ben geri zekalı mıyım diye kendime soruyorum, çünkü hayat bunu gerektiriyor :)

gecmiste hic zeki olmadim. simdi de zeki degilim.

cocukken. asiri farkla.
maalesef potansiyelimi ortaya koymadim.

Aynıyım

2 yaşımdan sonra sabitlemiş gibi hissediyorum kendimi. 2 yaş benim için zirveydi. Zirvede bıraktım.

Aynı.

sadece zeki taklidi yapabiliyorum artık geçmişe göre.

www.goodreads.com
bu yazarın jan fabel serisi çok güzel.

Bkz. Jo Nesbo.

Tabii ki Agatha Christie ben en cok hercule poirot un dedektif oldugu kitaplarini seviyorum.

Tess Gerritsen'in rizzoli & isles polisiye fenal değil. İlk 2 kitabını beğenmiştim. Üçüncü kitap pek sarmadı açıkçası. Dördüncü kitap, her şeyiyle güzeldi. Serinin diğer kitaplarını da okuyacağım tabii.

michael connelly'nin kitapları, esas adamı dedektif arry bosch'tur, amazon'da dizisi yayınlanıyor hatta

(bkz: habitica)

tüm alternatifler: filehostlist.miraheze.org

Benzer bir şey ararken üstteki linki reddit'te gördüm. Burada da paylaşılmış. İşte bu hortlatılır.

Nitekim ilaç gibi valla ilaç. Adeta çölde bir vaha, 40 derece sıcakta klimalı dükkan gibi...

Hic sanmiyorum. ABD, Almanya ve Isvec'te boyle bir sey mumkun degil. Hele ki ABD'de.. ABD pek cok acidan sikintili olsa da (eger beyaz adam magdur ise) sucluyu perisan ederler.

3 ulkeyi saydim, cunku bu ulkeleri orada bulunan yakinlarim araciligi ile iyi taniyorum.

adalet saglamak cok zor bir seydir, cunku sana gore adil olan bir baskasina veya bir baska kuruma gore adil olmayabilir ve adalet salamak tum toplum icinde maksimum mutabakat ile olabilir. O nedenle amac adalet saglamak olsa da her zaman adil olani bulmak mumkun olmayabilir.

Ama diger taraftan hukuk surecleri bu maksimum adaleti saglamak icin vardir. hukukun isledigi bir ulkede sistemin tum parcalari isin icine dahil olur ve ortada adil olmayan bir durum var ise mevcut karari bozar, tekrar hukuk kurallarini isletir ve mumkun olan en adil cozumu bulmaya calisir. ortada bir yanlislik varsa da bu yanlisligin ustu ortulmez ve sistem isler. kararlar birbirleri arasinda tutarli olur, ayni durum icin birbirine uzak kararlar alinmaz, toplum vicdani rahat tutulur ve toplum duzeni saglanir.

Tabi bunun icin de bagimsiz yargi, yani gucler ayriliginin oldugu bir duzen gerekir. bunun yaninda hukukun isleyisi icinde de her bir kurumun, gorevlinin birbirini denetleyebildigi, herkesin verdigi karar sonucu hesap verme zorunlulugunun oldugu, ayni zamanda hizli isleyen bir duzenin olmasi gerekir. bunun saglandigi ulkelerde adaletli kararlar verme olasiligi artar. ama her ulkede adil olmayan kararlar, guclunun gucsuzu ezdigi durumlar var. onemli olan hukukun buna nasil engel oldugudur.

turkiyede adaletin olup olmamasi yarginin bagimsizligi ile ilgilidir.

Adalet çok büyük bir kavram. Değil Avrupa'da herhangi bir yerde adalet var diyebilmek çok büyük konuşmak olur. Diyebileceğim şu; günlük yaşama yansıyan konuları genellikle adil bir biçimde çözen bir adalet sistemi var.

Bence bu dolaylı yoldan da olsa AİHM kararlarından anlaşılıyor: www.echr.coe.int
AİHM'in önüne giden dava sayısına ve ihlal kararı oranına bakarak hukuk düzeni hakkında az-çok bir fikir elde edebiliyorsunuz.

1. Öncelikle bizim ülkemizde ''kötüye bir şey olmaması'' söz konusu değil hatta Türkiye'de verilen cezalar hiç bir Avrupa ülkesinde verilmiyor. Bu konuda ayrıca tartışılır tabi.

2. Sosyal medyadan, ekşisözlükten veya kulaktan dolma şeylere fazla inanmayın. Hiç bir Avrupa ülkesinde tecavüzcüye, gaspçıya, katile Türkiye'de ki gibi uzun yıllar hapis cezası verilmiyor. Araştırabilirsiniz.

3. Avrupa derken hangi Avrupa ülkesi kast ediliyor her ülkenin kanunları farklı.

4. SiyamkedisiZorro'ya katılıyorum

@tukon katılmakla birlikte ülkemizde temel sıkıntının adalet sistemin zurnanın zırt deliğine gelmeden suçlulara gereken cezayı verememesi olduğunu düşünüyorum. bunun sorumlusuda yasama organı olan tbmm dir. yani adaleti sağlamakla asıl görevli olan yer tbmm dir. uygulayıcı olan adalet bakanlığı ve bağlı kurumlardır. hakimler ve savcılar en üst ve alt sınırdan ceza verebilirler ben hakaret suçuna zaten pis bu adam dünya kadar sabıkası var diye 10 yıl versem zaten istinaf mahkemesi bunu bozar çünkü cezaların alt ve üst sınırları var bence ülkemizde genel sıkıntı adam ilk suçu işliyor hemen girdi çıktı yapıyor sonra bir suç daha işliyor bu sefer daha uzun süre en sonunda adamın cezalarını topluyoruz 238 yıl olan var ha tabi 30 yıl yatıp çıkıyor ama sonuçta yatıyor uzun süre artık yani demem o ki cezalar gayet yerinde ama sıkıntı önleyici tedbirleri alınmasında geç kalınması buda malesef uygulayıcılar yüzünden.

Duyuruda verilen konuyu bende okudum. Mağdura geçmiş olsun çok adice hareketler var. Yalnız Twitter da binlerce fav rt alan davalardan birkaçını biliyorum feryat figan kızım yavrum diye ortalığı ayağa kaldıranlardan bir kısmı tamamen yalan ve sahte iddialar. Nasıl bu kadar biliyorsun dersen orayı söylemek istemiyorum. Dediğim davalara ahbap ve sosyal medyadaki reklam seven avukatlar dahil oldu ve malesef sosyal baskı nedeniyle yanlış çıkan karar var. dediğim ahbap grubunu çok beğenirim ama adamları maşa yaptılar resmen onlarında haberi yok iyi niyetli hareket ettiler. Türkiye de cezalarda bir sorun yok hakimlerde önüne gelen davada kanuna göre karar veriyor, açıkça yanlış verilen kararları es geçiyorum. sorun infaz kanununda. Adam ceza alıyor hapiste yatarı yok. Ha adam öldürme terör uyuşturucu onlar ayrı. Onlar gayette iyi ceza alıyor. Adamın yatar olmayınca güveniyor kanunlara suça devam. Sosyal medyada baskı yapılacaksa infaz kanunu için olmalı kanunu avukat hakim oturup yazmıyor, kanunla alakasız ceza alan hakime istinaftan kötü not geliyor bu sefer sicili bozuluyor. Böyle saçma bir ortam işte. Avrupada hatırlayın adam Finlandiya da mı ne bomba patlattı onca adam öldü adam 20 yıl aldı çünkü kanunlarındaki en fazla ceza o diye.

Ben idealin zorluğunu bahane olarak sunmaya gerek görmüyorum. Açık konuşmak gerekirse gelişmiş ülkeler bu konuda bize göre fersah fersah ileride. Hem sisteme güven daha yüksek, hem de genel sağduyu seviyesi. Yani başına bir şey geldiğinde sana makul şekilde yardım edeceklerine daha çok inandığın gibi ortalama bir zıtlaşmada karşındakinin bıçak çekmeyeceğine inancın da daha yüksek.

Deneyimler sonucu her kurumda sorumluların hesap vermesi ile ilgili bir şey bu. Hesap verilebilirlik arttıkça genel düzen yavaş yavaş iyileşir. Burada yaşanan kötü bir örnekte hangi kurumda hangi sorumlu ne için hesap veriyor ki kötü örnekler ibret olsun.

seyler.eksisozluk.com

soner bastiat'ın entryleri genelde kurgudur ama bilginiz olsun

İtalyanca çok işine yarar İspanyolca öğrenirken. Bence bunu busuu gibi uygulamalarla da destekle.

B2 İtalyanca-Fransızca bilen kişi İspanyolcayı da anlar zaten bayaa ki okuduğumu anlıyorum demişsin.

ben hala öğrenmeye çalışıyorum ve bu site bayaa faydalı bence espanol.lingolia.com

Bol şanslar

Paralı ama Babel programını deneyebilirsiniz. Almanca için, duolingo'dan kat kat verimli idi.
Memrise var bir de, bu tip programları destek gibi kullanıp gerçek sınıfta görüdüğünüz derslerden daha fazla verim almayı sağlayabilirsiniz diye düşünüyorum.

Hocam fiyatı söyler misiniz?

@6 yasimdan beri metal dinliyorum
1500 euro'ya gelecek şehir merkezinde konaklamayla birlikte

öğrenmeye duolingo ve michel thomas ile başladım. ikisinden de nefretle bahseden insanlar var. önyargılı değilseniz ikisini de tavsiye ederim. onlar dışında favorilerim:
podcast
duolingo spanish podcast: podcast.duolingo.com
hoy hablamos: open.spotify.com
online kısa hikayeler
stories.duolingo.com
"seviyeli" hikaye kitapları
paco ardit <3 www.amazon.com
dil bilgisi
assimil spanish with ease (eski bir basımı var elimde, yılını hatırlamıyorum)
collins complete spanish: www.amazon.com
gramatica de uso: www.amazon.com
youtube
31 minutos: www.youtube.com

Daedalic Entertainment'ın oyunlarını öneririm. Özellikle Deponia serisini. Silence da çok güzel. store.steampowered.com

quizlet.

flashcards