ilk 3 sezonu 10 günde, sonraki sezonları 3 ayda izlemiş biri olarak kıyamadım bitirmeye. son bölümü 3 saatte falan izlemiştim bitmesin diye. neyse tamamlanmış hissetmiştim ben son bölümü izledikten sonra. karakterleri o kadar benimsetti ki çünkü birinin dahi ölümünü görmesem eksik olurdu. ölümün o kadar da korkutucu bir şey olmadığını anlatmıştı bana. geride kalanlar da acıya bir süre sonra duyarsızlaşmaya başlıyor. ölmeden bunu defalarca görmek zevkliydi.

sia bebeğim başka zaten. dizi için yapmış o şarkıyı.

bana deseler hayatın boyunca sadece 1 diziyi dönüp dönüp izliyceksin seçiceğim dizi six feet under olur ama ağır depresyon sebebi...en son izlemeye başladığım da 2. sezonun ortasında bıraktım...beni iyi etkilemiyo hele ki ölüm hayatınızın belli bi yerinde varsa gerçekten iyi değil... ölümü önemsizleştirdiğine çok inanmıyorum zaten nate bütün dizi boyunca bunun kolay bişey olmadığını bize defalarca anlatıyor...ölümün kalan için ne kadar acı verici ne kadar yalnızlığa ittiğini görüyoruz...

ben sonunu hiç beğenmemiştim ilk izlediğim de (hala da beğenmiyorum) bence bitirmek için bitirmişler...herkesin ölümünü görmeye felan gerek yoktu...dizide sadece o büyük bir hayal kırıklığıydı benim için...ama bazen şu sahneyi izler hala iç çekerim www.youtube.com

bence kime ne olduğunu hiç göstermediler. ölüm sahneleri Claire'in hayaliydi. en son kendini öldürdü 102 yaşında :))

ben orayı değil de son bölümde herkesin yakınlaşmasını herkesin hayatını düzene koymuş gibi görünmesini yadırgadım, dizideki tek gerçek dışı şeydi sanki. ama bi finalde de en yapılabiliri bu diye düşünmüşlerdir sanki.

bir deeee bak bu aklıma geldikçe gülüyorum. orospu skyler diye ortalığı yıktı BB hayranları, kimse orospu brenda'dan bahsetmiyo çok üzülüyorum :)

ölümleri gerçek veya değil yine de insanların zihninde soru işareti bırakcaklarına direk bir görsel yüklediler...o yüzden hoş değil...

brenda konusuna gelicek olursak brenda'ya direk orospu demek biraz zor oluyor...garip derin bi karakter kendisi...skyler gibi ev hanımı formatında değil pek :) harcaması zor :)

brenda bence defalarca aynı boku yiyip defalarca özür dileyip defalarca aynı boku tekrar yiyen manyağın tekiydi. pis :(

teyze valla bana büyük kötülük ettin açıp izliyorum ilk bölümü allah kahretsin...

ahahaha :) afiyet olsun :)

yayınlandığı tarihlerde izlemiştim seneler önce.Şuan hiçbirşey hatırlamıyorum

annenin ölümü çok etkilemişti beni. çünkü belki hevesle, isteyerek, görmedik ama hatta gülümseyerek gitti belki. odanın bir ucunda eşi bir ucunda oğlu onu beklerken.

bir de herkes son bölümlere odaklanır ama 3. sezon finali çok etkilemişti beni. kürtaj ve bebek mevzu. o tamamen claire'in hayalindeki bir olaydı ama etkileyiciydi bence ki kürtaj karşıtı bir tavrım yok ama öküz gibi oturmuştu, ona iyi bakacağım sen de benim kızıma iyi bak demesi

six feet under hakkında yazılanları okudukça diziye haksızlık ettiğimi düşünüyorum içten içe. haksızlık ettiğim kesin aslında. ilk 5 bölümünü izleyip bırakmıştım diziyi. oysa ki ilk bölümün son sahnesi muhteşemdi. ama devamını getiremedim. en büyük sebebi de her bölüm farklı bir konuyu ele alması. bu tarz ilerleyen dizileri sevemiyorum ben. tamam genel bir konu var belki ama nebileyim devam edemedim işte. her yerde okuyorum "final bölümü şöyle iyiydi, böyle ağlattı bilmem ne". işte o zaman diyeceğinizi tahmin ettiğim "lan ne biçim adamsın, sfu bırakılır mı hiç hayvan herif" gibi şeyleri ben söylüyorum kendi kendime. belki de yanlış zamanda izlemeye başlamışımdır bilemiyorum. ama hazır olduğum zaman sıfırdan izleyeceğim. söz.

Dizi her bölüm farklı bir konuyu ele almıyor, konu hep aynı. Konu hep aile, ilişkiler, çatışmalar, arzular, korkular, tabular, yaşam, ölüm. Bunlar cenaze işleriyle uğraştıklarından o cenazelerin karakterler üzerinde etkileri olabiliyor, yani ölüm dizide karakterleri etkileyebilen bir araç olarak kullanılıyor. Ölen kişilere odaklanılan bir dizi değil, odakta hep aile var.

ya ben çok çabalamıştım ama birinci bölümü bitiremeden kapattım.

bir fanatiğin beni yola getirmesini bekliyorung.

çok fazla abartıldığını düşünüyorum, o yüzden hayal kırıklığı fazlaydı. evet hayat ile ilgili güzel fikirler veriyordu ölümler üzerinden fakat kaliteli bir dizi zaten bunu yapmalı. seyirciye hayatı sorgulatacak, şok içinde bırakacak pek bir sahnesi olmadı.

hayatımı birebir etkiledi. ve onun üzerine hiçbir diziyi çıkaramadım, çıkaramayacağım da.

(bkz: six feet under'ın final bölümünün son 10 dakikası) ben açmıştım bu başlığı misal.

insani ilişkilerimi etkileyen yegane şeylerden biriydi sfu.

ÇOK AĞIR SPOILER, İZLEMEYEN OKUMASIN
ÇOK AĞIR SPOILER, İZLEMEYEN OKUMASIN
---spoiler---
nate'in lisa'yı gömmesi
nate'ın ölümü ve kurt cobain sahnesi (ecotone)
david'in kaçırılması ve darp edilmesi
ruth'un hap niyetine extacy kullanması
nathenial fisher'ın kumar masası sahneleri
ve daha sayamayacağım yüzlerce sahne...

ÇOK AĞIR SPOILER, İZLEMEYEN OKUMASIN
ÇOK AĞIR SPOILER, İZLEMEYEN OKUMASIN

dizi olarak görmüyorum artık sfu'yu. o bambaşka bir noktada. final bölümünün son 10 dakikası erkek halimle oturup ağladım. daha ötesi yok. her açıtağımda da artık o denli ağlamasam da gözlerim dolar, hatta yaşlar hafiften süzülür.

ailem gibi onlar. başka türlü görmüyorum.

Hayatıma girmiş dizilerden biridir, dizi final yaptıktan sonra tüm sezonları üstüste kısa zamanda izlemiştim, o sıralarda herkes her an ölebilirmiş gibi geliyordu, ölümün çok yakın olduğunu ve hayatın bir parçası olduğunu hatırlatıyordu sürekli ve sanırım gerçekten de sandığımızdan daha başa çıkılabilir bir durum olduğunu. Sonrasında da her rastladığımda izledim, özlediğim arkadaşlarım hatta ailem gibi andım herkesi diziden uzak kaldıkça.

Bundan sonra yazacaklarım SPOILER içerir.

Diziyi, karakterleri çok severim ama finalini hiç bir zaman beğenmedim, bana da zorlama geldi sanırım. Brenda arıza bir karakter olabilir ama kendisini çok severim, hiç kabullenemedim Nate'in onu aldatmasını ve ölüm şeklini!

Bir de şimdi düşününce ölen insanlar hep daha sempatik oluyordu sanki, sıkıcı Lisa öldükten sonra bambaşka bir mizah duygusu kazanmıştı, Nathaniel Troy'u hiç canlı görmedik, kendisi de çok eğlenceli bir kişiydi, belki yaşarken o kadar eğlenceli olamayabilir. Ölenlerin arkalarında sır bırakmaları çok etkileyici gelmişti bana, Lisa'nın eniştesiyle ilişkisi, Nathaniel Troy'un kendine ait odası ve Nate'in o odada neler olmuş olabileceğini hayal ettiği sahneler. Claire'in büyümesi ve yaşadığı değişimler, külotlu çorabına yazdığı şarkı, üstünden yıllar geçti hala zaman zaman düşünürüm. David ve Keith'in yaşamları, 'Shave my legs for free' şarkısı, çok özledim şimdi herkesi bunları yazarken.

hdfilmbox'ta(vk player harici diğerleri silinmiş, acele edin :) var, izleyebilirsiniz.

oluyor her sezonun teması ve konusu farklı

rahat rahat izle diyeceğim ama olmaz yahu, dördüncü sezonda önceki sezonlara bağlamalar var. ı ıh, diğerlerini önce izle.

evet bir şey olmaz, bağlantılar detay seviyesinde, genel akışı bozmaz. ama bana sorarsan yapma, sevmeyip ilk 2 sezonu izlemezsen çok şey kaçırırsın çünkü ilk 2 sezon çok iyi.

Bence sırayla izleyin..
2 ve 4 bağlantılı yerler var ama zamanlama olarak hangisini önce izleyeceğiniz fark etmiyor..
4 diğerlerine göre daha düşük tempolu, izleyip beğenmeme ve başarılı sezonlardan mahrum kalma durumunuz söz konusu olabilir..

ilk üç sezonu yalayıp yutmuş biri olarak 4te sıkılıp bıraktım. gerçekten de ilk sezonlardan başlamak +1.

sondan başa doğru git bence, ilk iki sezon en iyisiydi.

eksisozluk.com

65 sayfa boyunca araştırmak istemiyorum. Ben sizinkileri ve en güncel görüşleri merak ediyorum.

BBC Türkçe dünyadan haberleri takip etmek için güzel.

eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com

arkadaş sözde ekşiden link vererek ayar verdi. bu verdiğim üç link sırasıyla o başlıkta ki en çok şukela alan entryler ve o başlığı özetler nitelikte.

twetter'ı epeydir kullanmıyorum ancak aklımda kalan bi cem altınsaray var, güzel film tavsiyeleri filan veriyor. fizikis'in sayfası var mı bilmiyorum (muhtemelen vardı), bilim içinde onları takip edebilirsin. arada bi facebook'Ta ki postlarına bakıyorumda ufuk açıcı şeyler paylaşıyorlar zaman zaman.

O başlıkta yüzlerce insan kendi adresini vermiş, bi o kadar sayfa boş. "güncel sanat etkinlikleri paylaşılır" diye verilen sayfanın 3 sene önce atılmış toplam 2 tweeti var. ahaha eyvallah.

Etkinlik konusunda: twitter.com tek geçerim.
twitter.com ve twitter.com da var.

Sanatla ilgili: twitter.com

İstanbul eski fotoğraflarıyla ilgili: twitter.com ve twitter.com

Keyif için: twitter.com

twitter.com/mortifera

prisoners

valla son zamanlarda iyi film çıkmıyor diyordum ma hodejegerne diye bi film var cok saglam asla da sikmaz hersey var zeka kurgu aksiyon psikopatlik

bi de yavuc yiyen bi adam vardi monica belluci ile sikmasin diyosan o full aksiyon

havuç

no country for old men

whiplash pls.

birdman karakterin benlik çatışmalarını anlatan, acayip kamera kullanımı olan bi'film. havuçlu filmin adını merak ettiysen: shoot 'em up .

ex drummer. manyaklar fazlaca var.

iddia ediyorum, en manyağı burda:

mientras duermes

9.2/10

imdb mi? ben dikkat ediyorum yüksek puanlı olanları izliyorum eğer puanı düşükse izleme.

ben genelde korku ve komedi harici 7 altı film izlememeye çalışıyorum. Beğendiğim çok nadir oluyor 7 puan altı alanlardan. Korku ve komedilerde 6 üstü oluyor bu sayı.

idmb ise dikkate alma, imdb dikkate almaya değer afsfad

filmin yapım yılına göre ve ne kadar oy aldığına göre değişiyor. Yeni filmlerde çok tutarlı değil çünkü bir gaz oluyor ortada, iki yıl içinde olması gereken yeri alıyor. Çok düşük oy almış filmler de belli olmuyor, eş dost oyu veya hater oyu olabliyor onlar.

Bir de genel olarak bir film güzel mi değil mi anlamak için imdb puanından, females under 18'in ve Females aged 45+'nın verdiği puanları görmezden gelerek ortalama almak lazım. bu iki kategorinin manyaklığı dillere destan imdb oylamaları konusunda. Rakamlarla, istatistiklerle kanıtlayabiliyoruz bunu hatta.

(bkz: females under 18)

7.0 psikolojik sınır gibi olmuş herkeste. ben de incelediğim filmi 7.0 altında görürsem uzak duruyorum

Benim de minik donut gibi. 4-5 civarı. Genelde 6-7 arasında sevdiğim birtakım filmler var.

Korku ise 6 üstü iş görür, diğer filmlerde de 7.0 sınırı geçerli.

bence hiç almamalısın, eleştirmen kritiklerinin yer aldığı siteler daha güvenilir. mesela rottentomatoes.

6'nın altında olanlarının konusuna bile bakmam. üstünü değerlendiriyorum. puan ne kadar yüksekse izlenebilitesi o kadar iyidir diye konuları da sallamadığım oluyor.

aldığı oy sayısı, filmin türü, senesi, ülkesi etkiliyor. mesela ben izlemeden önce baktığımda 99 francs'ın puanı 6,5 - 7 arasıydı. zamanla oy aldıkça yükselişine şahit oldum. iyi ki kendime 7 sınır koymamışım zamanında.
www.imdb.com

eğer o an sinemada olan popüler bir filmse puanı hiç dikkate almam. gereksiz yüksek oluyor. gaza geliyorlar.

ya da düz romantik komedilerin puanı 5 bile olabilir, çünkü ben de 5 veririm o filme. ama nostalji yapıp meg ryan izlemek istemişsem puana bakmaya tenezzül etmem. bazı filmlerin tarzından dolayı oscarlık bişey beklemiyorsun zaten. belki de o an ihtiyacın olan 5'lik bir film:D

www.rottentomatoes.com

henüz belli değil.

4.5 iyi, 6 fena değil, 7 iyi, 8 berbat.

dexter'ı efsane yapan 3. sezondan sonrası.. izlemeye devam et. bende senin gibi düşünüyordum, inanılmaz derecede sıkılmıştım ama şimdi izlediğim en iyi diziydi diyebilirim. işler çok karışacak izlemeye devam et.

hepsi güzel. bana da 5. sezon biraz bayık gelmişti onun dışında hepsini sevmiştim.

Ben de 3. sezonda birakmistim, sonrasinda devam ettim iyi ki etmisim diyorum :)

4 en efsane sezon bence, sonra yavaş yavaş kötüye doğru gidiş var

6-7-8 bok gibi.
en iyisi 4.sezon.

4 muhteşem. 5 berbat ötesi. 6 kötü. 7 baya güzel. 8 berbattan da öte berbat

8i izleme hiç. belki final bölümü. yok yok onu da izleme

1>4>2 gerisi çöp.

bence bu isteği bastır. sonuçta anana sarılmak isteseler hoşuna gitmez demi?

@camfrog meseleyi saptirma. Genc ve ozgur 2 insanin sarilmasindan bahsediyoruz. Evli-barkli insanlar cocuklarina, torunlarina sarilir zaten. Kotu zihniyetlisin

tamam bişe demedik ne kızıyosun ya :/

www.youtube.com

cuddle buddy

@icemint bati medeniyeti beni anliyor ya; free hugslar, cuddle buddyler, baslikta verdigim ornek. sosyalde soylesek sapik sanarlar, geliyoruz buraya yine oyle saniyorlar :d sarilmak cok guzel lan sarilin hep

@ feel good yanlış yer de doğmuşsun

tangoya başla, sarılma ihtiyacına birebir gelecektir.

Sarılmak/dokunmak bir ihtiyaç evet, bunun için partiler yapılıyormuş Amerika'da :)

cinsellikten kaynaklanıyor diye düşünüyor olabilirsin ama bunun altında yatan duygusal boyut da olabilir. dediğin gibi iki özgür kişi sarılıyor sorun yok ama sen bu durumunu sorgulaman, üzerine gitmen gerekiyor bence. :)

@gadasiz oyle dusunmuyorum ya keske kimse oyle dusunmese de ozgurce sarilabilsek

Camfrog +100 ajsahaha ciddi ciddi okudum yarışdım ksşalsll

beni reddedip 1 hafta sonra sevgili yapmıştı, dedim demek ki sıkıntı bende yoluma gittim.

kimseye o gözle bakamıyor değil, "sana" o gözle bakamıyor. dost acı söyler. k.bakma.

ben şu düşünceyi aklıma kazımaya başladım yavaş yavaş sen de kazı.

"beni düşünmeyen insanı düşünmem, beni sevmeyen insanı sevmem."

belki hatalı bir genelleme olacak ama, "kimseye" o gözle bakmıyorum diyen kadınların çok büyük bir yüzdesinin aklındaki kişi sen olmuyorsun. aklında olan birisi soruyorsa eğer bu soruyu, o "kimse" olmaktan çıkıyor, pozitif cevap olarak erkek bireye geri dönüyor.

egoyla bas etmek zor... ama sormaniz iyi bir adim.

ya tamam kimseye öyle bakmıyorum kibarca reddetmekti zaten. sorun benim bunu kabullenememem.

@advocat nesi gereksiz özgüven.

insanın aşık olupta, sevdiği kişinin kendisini sevmediğini öğrenmesi mi? bunu kabul edememesi mi?

Böyle tek tek anlatarak olmuyor. Sizi toplayıp seminer vermek ya da toplu bir dayak atmak lazım. Nedir bu duyuru erkeklerinin naifliği böyle...

ekşi sözlük yazarlarının testosteronu çok az. sıkıntınız o. oğlum kıza söyledin bitti gitti amk. kızı darlamak ne? yok içimdeki şey yok bilmem ne... kuran evliya çarpsın hepinizi toplayıp sıra dayağı atacam bigün.

''kız başkasına pompalatmak istiyor'' bunu kabullen yani önce. kız başkasının altında inlemek istiyor. seni pis bir çarıklı olarak görüyor. toplum basamaklarından ondan alttasın zira. bak bunları böyle düşün. 2 güne bişeyin kalmaz

the wire çok ağır ilerlediğinden başlarda sıkılabilirsin. biraz daha zaman tanı. karakterlere ısındıkça daha da izlenesi bi hal alır. 2. sezon zaten efsane.

the wire efsanedir, normalde herhangi bir diziyi 8 bölüm izleyip çok beğenmeyen birine 'olmuyorsa bırak' derdim ama wire için; biraz daha şans verilebilir.

bence devam et, gittikçe çekiyor içine. yalnız son sezonun bir bölümünde öyle bir kafam attı ki 2 bölüm kala bıraktım diziyi.

devam et. ben de 6 ya kadar sevmedim ama ondan sonra cok sevdim.

yazındaki dizilerin biri hariç hepsini izledim ve bahsettiğin kriterlerden gerçekçilik the wire'da hepsinin üstünde. dizi suçu anlattığı için sfu gibi bir karakter yoğunlaşması beklememelisin diziden. ağır ilerleme ve karanlık tarafı çok değil evet ama bir şekilde kendini izlettirmişti bana.

Ilk sezon biraz yavastir ama ikinciye basladiktan sonra bitmesine uzuleceksin.

Jenerik muzigi bile guzeldi valla ozledim.

way down in the hoooole

rire öyle hafifi can sıkarak başlıyor. başta "izlemesem mi?" vs derken sonra bakıyorsun bir şeyler olmuş, hastası olmuşsun. aynen devam

bi tek tom cruise. yanlış anlaşılma olmasın ha öyle hoşuma gittiğinden falan değil hayranlık diyelim başarılı biri, oyunculukta kendine has bir tarzı var falan.

Kadınım, evet kadınlarda en azından benim çevremdekilerde böyle bir şey var, ama cinsel bir istek söz konusu olarak değil, sadece güzelse hoşuma gider. Yorumları çok merak ediyorum bu arada patlamış mısırımı aldım izliyorum. Bu arada ben yazarken cigerdelen arkadaş aynı yorumu yazmış çok iyi cidden

var böyle bişey. ben bir erkek olarak yakışıklı adama hakkın veririm. bunu açıkça ifade ederimde herhangi bir ortamda.

Hayır, bilakis kıskanıp gıcık olma var.

Seksüel kısmını bi tarafa bırakırsak da başrolde çok yakışıklı/güzel oyuncular olunca bende adeta bi yabancılaştırma efekti etkisi yapıyor (efekt etkisi biraz şey oldu ama başka nasıl ifade ederim bilemedim).

yok valla, hatta erkek şarkıcı bile dinlemem.

"keşke vücudum böyle olsa" diyorum. adamın yüzü bir şey ifade etmiyor benim için. kendi çapımda vücudumu şekle sokmak ve güçlendirmek için uğraşıyorum zaten.

Ben erkek arkadaşlarımla öpüşmeyip kafa tokuştuyorum ki bozmayalım, sen gelmiş ne diyorsun asdfgsfa

Öyle bir şey yok.

Çünkü bir şey izlerken oyuncunun yakışıklı olduğunun farkına varmıyorsun. Gördüğün şey ortada, ama beyin ona yakışıklı sıfatını yüklemiyor, aktörün tipinin neye tekabül ettiği tanımlanmıyor.

Korkmayın hacı bu kadar, kimse ibne demez.

Estetik birini gördüğüm zaman izlemek keyif verir. Ancak bu sadece tipiyle sınırlı değil. Duruşu, jest ve mimikleri, konuşması bir bütün halinde olmalı. Örneğin Muhteşem Yüzyılı Mehmet Günsur'un parladığı bölümlerden sonra sırf o adam için izlemeye başlamıştım. Öldü ve takibi bıraktım.

adam yakışıklıysa bakıyorum. alış veriş sitesinde bi manken var adama giydiği şeyler inanılmaz yakışıyor. onun yüzünden bi ton kıyafet aldım.

mickey rourke'ın gençlik yıllarını beğenirim mesela.

hayır, hiçbir erkeği yakışıklı bulmuyorum..

bir tek christian bale var. ama zevk alma gibi değil de saygı gibi daha çok.

Evet, John Mayer'ı gitar çalarken izlerken içim gidiyor ama yüzde yüz heteroseksüel bir erkeğim.

Şu güzel kadınları izlemekten hoşlanan kadınlar nerede tam olarak bir görmek istiyorum. İzlerken sürekli bok atanlarına bir ben rastladım herhalde.

Hoslaniyorum tabi. Bildigin heteroyum ama yakisikli adamlara hayranlik duyuyorum, sempati duyuyorum, izlemekten hoslaniyorum filmdeki yakisikli adami. Ya da bir filmde bizim @animal gibi vucut gordugum zaman da hosuma gidiyor, "ne estetik vucut be!" diyorum, hosuma gidiyor.

Bu adama hastayim mesela, yakisiklilikta son nokta bu adam: www.google.com.tr

Kivanc'a hastayim mesela turklerden. Bir kadin cikip "kivanc yakiskli felan diil yaa, babyface iste bee" dedimiydi yumrugu suratina indiresim geliyor:)
James hetfield'i da seviyorum, sesi bir tarafa yakiskli, karizmatik adam. Hosuma gidiyor mesela o da.

@hiko'ya katilmiyorum, ben baya farkediyorum.

çağatay ulusoy baya yakışıklı lan. keyif alıyor musunuz diye sormuşsun, hayır almıyorum tabi. ama yakışıklı şimdi piç, hakkını vermek lazım. vücut, duruş falan 10 numara. kıskanmıyorum değil hani.

Bakarım, beğenirim de yani. Estetik sonuçta. Obje gibi düşünülebilir biraz.

Ya niye beğenmeyelim?Hayır beğenmiyorum diyen de "ben ibne miyim lan?" diye kendine sormaktan korkuyordur.

Bayağı heteroyum ama şu adamı görünce 2 kez bakıyorum ;

bit.ly

Oh öpsem yalasam diye gelmiyor içimden. Ama diyorum ki ulan ne güzel göz & kaş var adamda, vücut çalışmış süper fiziği var benimde imkanım olsa keşke, bu boy bende de olsa diyorum.

erkek yakışıklı ise yakışıklı olduğu kabul edilir. homofobik ya da ergen değiliz hepimiz sonuçta. fakat bunun dışında kalanlar için sorduğun soruya cevabım hayır.

hayir. ne kiskanmak, ne hayranlik, ne sempati, ne izlerken ekstra keyif almak, ne gicik olmak, hic bir etkisi olmuyor bir erkegin "gorselliginin". aynen hiko seijuro'nun dedigi gibi, oyle bir tanimlama yapmiyor beynim, oyle bir yorum getiremiyor, dolayisiyla duygusal herhangi bir etki de yaratmiyor.

edit: bu arada bunun hemen hemen tum heteroseksuel erkekler icin ortak bir durum oldugunu dusunuyordum acikcasi. mehmet gunsur icin muhtesem yuzyil izleyen adamlar oldugunu ogrenmek beni biraz sasirtti.

Homofobik değilimdir. Ama erkekler midemi bulandırıyor. Her tür yakışıklı, sevimli görünüşün, tavrın altındaki duyguları bildiğimden yaptıkları/göründükleri herşey ya aptalca ya da sahte geliyor.

Ama kadınlar öyle mi? Kedi canını onların.

gayet "adam taş gibiymiş" dediğim adamlar var. bunun kadın/erkek muhabbeti olamaz.

kıskanma azcık olur, bakıp "bu erkekse biz neyiz amk ya" diye iç çektiğim oluyor arada. onun dışında vücut falan yapmışsa ona kesin dikkat ederim, bu da sporun yan etkileri.

izleyip örnek alıyorum.

çok düşündüm bu konuyu, yakışıklı diye seyrettğim takip ettiğim erkekler var mı diye. Yok. Genellikle başka bir erkeği seyretme nedenim, hal ve hareketleri bilgisi, konuşması vs vs oluyor.

yaw millet adı ibneye çıkacak diye amma tırsıyor. estetik böyle bir şey değil ki mk. yakışıklı olan adam izlenir. ama mesela bende yakışıklı olmak bir kriter değil izlemem için. mesela murat boz türkiye'deki en yakışıklı adamlardan biri bence ama gerizekalının teki ne şarkıları güzel, ne programları güzel, hiçbir şey yok adamda. o yüzden izlemem. izlediklerimi de bu herifle sevişmek istiyorum gözüyle izlemiyorum :D zaten soruyu heteroseksüel olarak cevaplıyorum.

Edit: air ile benzer şeyler yazmışız sonradan gördüm. millet ibne demesinler diye kafa tokuşturuyor lan olaya gel :D Bu arada egoistlik var o ayrı bir şey, mesela kenan imirzalıoğlu, kıvanç tatlıtuğ gibi isimleri yakışıklı bulmuyorum.

1-2 tanesine saygı duyarım ama genel olarak kıl olurum ben.

güzel her şeye bakarım keyif de alırım, bu seni bir kategoriye sokmamalı bence.

gençler, hepimiz ortalama türk erkeğiyiz. sağlık için spor yapan sayımız gerçekten az. geri kalanlardan da vücut yapanların büyük çoğunluğu "kız tavlamak/düşürmek/kaldırmak" amaçlı olarak yapıyor. buna zaman harcamayan ve harcayamayanlar ya da harcasa da muvaffak olamayanlar olarak tabii six-packli, adonisli birini görünce keşke ben de böyle kaslı olsaydım demek farklı bir şey. "oyhş x ne kadar yakışıklı. televizyona çıkınca ekrana kitleniyorum. izlemeye doyamıyorum, ağzımın suları akıyor" moduna giriyor (ya da bunu ultra üstü kapalı şekilde belirtiyorsanız) ve heteroseksüel olduğunuzu düşünüyorsanız size bir haberim var, değilsiniz.

gerçi güzel/seksi/hoş vs. bulduğum birkaç kadın oyuncu var ama milla jovovich hariç hiçbirinin filmlerini veya dizilerini izlemeye kasmıyorum. öyle olsa tricia helfer'in oynadığı garip dizileri vs. de izlerdim :)

ayrıca millet ne der deyip de kafa tokuşturuyorsanız, yakışıklı/kaslı şu bu vücut görünce şekilden şekile giriyorsanız homofobiksiniz arkadaşım.

valla bende var galba o dediğinden. mesela hugh laurie'siz house olmazdı benim için. jason statham'ı da izlemeyi seviyorum. brad pitt de var sonracıma. daha uzar gider bu. sokakta yürürken yakışıklı birini görürsem vay eleman da sağlammış da diyebiliyorum. homofobik olmadığım için beğendiğim birinin gelip beni düzeceği korkusuna sahip değilim.

coni depp severim. tipi iyi yani. onun dışında filmleri hep aktörlerine göre seçerim ama tiple alakasız. edward norton'un tüm filmlerini izlerim gibi şeyler. ama coninin istisnası var nedense. o dandik filmlerini bile seyrediyorum adam için

terbiyesize bak, birde "ultra üstü kapalı bir şekilde" belirtiyormuşuz. yazık lan nasıl bir zihin yapısı varsa.. size bir haberim var diyor birde..

@nawar
hacı evet en erkeğimiz sensin ve biz de ara ara gidip vurduruyoruz. valla helal olsun nasılda çıkardın bizi pes doğrusu! senin gibi beyinlere bu ülkenin çok ihtiyacı var, harcanıyorsun.

valla hangi erkek yakışıklı hangisi çirkin farkında değilim. ama brad pitt gibi karizmatik ve kendimi yerine koyacağım erkekleri seyretmekten keyif oluyorum, yani ben de bu durumda böyle yapardım ya da yapmalıyım diye düşündüğüm kişileri seyrediyorum.

sırf yakışıklı yada güzel kadın var diye izleyemiyorum ama gideri var bir filmde olunca izlerim.

Heteroseksüel erkek yoktur, biseksüelliğini inkar eden kişi vardır.

guzel kadinlari "cok guzel" diyerek takdir ediyor ve izliyorum. seyir zevki. kadinlarin sanirim daha cok aksesuari, susu pusu ve sairesi de var dikkat celbedecek, dolayisiyla izlerken hemcinslerin hosuna gidiyor.
erkeklerde de gordum "cok yakisikli adam" diyerek seyredenleri. son derece heteroseksuel erkeklerdi.

desperate housewives izlerken de durum böyleydi, ilk zamanlarındaki vampire dairies'i de. ara ara da böyle oluyor. oradaki erkekler 'güzellik skalasında' kadınlardan daha iyi olabiliyor.

kısacası yakışıklı erkekleri izlemekten ben keyif alıyorum, yalan yok. buna ibnelik diyecek adam varsa da desin, ne diyeyim. heteroseksüelim. ama böyle de bir şey var.

desperate housewives'taki mike'ı, the originals'taki klaus'u da beğenmeyeceksem vay bana...

frank zane denen badici abiyi anatomi atlası niyetine izlerim arada.

Ben de ara sira bu adami izliyorum zevkine: Galeride guzel bir tabloya bakmakla ayni sey gibi.
sincanperformans.com
lifetv.vn

www.imdb.com

www.imdb.com

kesinlikle big fish, forrest gumptan çok daha iyiydi.

buffalo 66
nordiksimit.org

kasaba ile dizi aynı ismi olan
smallville var ama o süpermenin gençliğinin dizisi belki bi bölümünde olmuştur bunlar bilemedim.

banshee.

banshee ama dizinin yarısı kesilmiştir tv'de verilirken :)

iyi de ben sadece parçayı biliyorum. filmi bilmiyorum.

murtcu, adam filmi arıyor sarkıyı değil.

Biraz zorlu olabilir de şarkıyı bulduysan kimi, filmden kesitleri koyup şarkıyı video haline getiriyor. Onu da malum youtube, dailymotion vs yerlere atıyor. O şekilde bakarsan herhalde denk gelirsin filmle ilgili az biraz görüntüyü hatırlıyorsan.

wiki de yazıyo bazen şarkının neye soundtrack yapıldığı şarkının başlıı var mı bi bakın

@murtcu güzel insansın. çabaların için çok sağol güzel kardeşim :)

www.imdb.com

dexter

o üç diziyi de çok severim. hepsini izle derim. önceliği dexter'a veriyorum, sherlock'tan sonra izlersen tadını alamazsın. sherlock çok çok iyi bir dizi çünkü. house md ise herkesi sarmıyor, o yüzden sona bırak ama bence çok güzeldi.

''maraş dondurması,ahududulu dondurma, vanilyalı dondurma, antep fıstıklı dondurma yedim sırasıyla; dondurma alıcam çilekli mi, kaymaklı mı, kakaolu mu alayım?''
gibi bir soru olmuş.

dexter s04 den sonra bırak. house md de s04den sonra kötüleşiyor ancak karakter enfes olduğu için bitir istersen. sherlock zaten az bölüm bitir gitsin. dexter-sherlock-house md git bence kötüden iyiye yani.

evet dizi tavsiyesi duyurularının gediklisi bendeniz aynı cevapla geldim yine. sons of anarchy izleyin. bence.

üç dizi de şahane.

benim sıralamam;

sherlock
dexter
house (son sezon çok sıkıcı)

dexter'i salla. sherlock'u izleyip beğenmeyen yok nerdeyse ama 4. sezonun ne zaman çıkacağı belli değil. 2016'da belki. yani sherlock izlemeyi düşünüyorsan bunu bil öyle izle.

www.rayrestaurant.com.tr

var.

Adreaslar mı =] var dostum.

Evet.

düşünceleriniz elbette hastalıklı değil ama bakış açınız olumsuz. size karşı olarak ben de mesela kadınlara dünyanın devamlılığını sağlayabilme, karşılıklı sevginin en büyüğünü tadabilme hakkının tanındığını söyleyebilirim.

Boşver bizim de mememiz var.

Comptrol, dalga geçmiştim, ironik bir cevaptı :)

Ama haksızlık da etmeyelim, birisini besleyebilmek güzel bi duygu olmalı.

Erkekten en az 10 kat daha fazla zevk alıyorsunuz. Geçende atak geçiriyordu birisi orgazm olurken, hatta duyurusu vardı. Olaya gel.

Hem şikayet, hem sonra feminist dayanışmasına gelince erkeklerden üstün yaratıklar olduğunuz iddiası.

Sadece şunu söyleyebilirim, sizin kadar herhangi bir erkek kendiyle çelişse iti götüne sokulur. Sütten kabul edildiğiniz için yollar size açık. Çok mızmızlanmayın.

Herkes düşünür böyle şeyler dönem dönem, hastalıklı değil bence..
Ben de mesela, en azından regl döneminin daha normal işleyen bir süreç olmasını dilerdim, hadi tamam olması gerekiyorsa olsun (ki geç olduğu dönemlerde yaşananlar olması gerektiğini daha çok hissettiriyor) ama en azından kontrolü insanda olsun, kendiliğinden gelip durmasın tuvalete gittiğimizde -işemek gibi- atalım vücuttan.. O zaman hayat çok daha güzel olurdu bence..
Kızlık zarı meselesi dediğiniz gibi bizim toplumla alakalı, onun kan olayı da direk gözler önüne serilmeseydi mesela yine sıkıntı çıkmazdı, kim bilecek anasını satayım..
Sabah sabah yine kadın olduğuma lanet ederek başladım güne sayenizde :)

milyonlarca yıl önce başlamış bir sistemin eleştirisi şu anda olunca grotesk oluyor.

biz erkeğiz, sayayım mı dezavantajlarımızı, toplumun bize dayattıklarını?

ağır abazan olarak sık sık iki cinsi de, cinsel yönelimlerinden bağımsız olarak, sadece "erkek" ve "kadın" olarak değerlendirmeye çalışırım çocukluğumdan beri. bence gayet dengeliyiz. bu örnek bir tarafı toplumdan diğer tarafı insan doğasından alınma olduğu için biraz dengesiz olacak ama, "biz askere gidiyoruz ama sizde de meme var" tarzı bir avantaj-dezavantaj eşleştirmesi göremiyorum. daha ziyade, sahip olduklarımızı hem avantaj hem de dezavantaj olarak değerlendiriyorum ki gerçek denge benim gözümde her zaman bu tip eşleştirmeler olmuştur.

örneğin erkeklerin fiziksel olarak daha güçlü olması, çelimsiz bir erkek için gurur kırıcı olabilir. mesela bu adam kadınların daha şanslı olduğunu düşünmeye, "ne güzel götleri falan var hep, kolay seks yapabiliyolar..." demeye meyillidir. aynı zamanda kaslı, nefis penisli, seks manyağı bir abi pipicchio'sunu sallayıp dans ederken "erkek olmak ne güzel lan" diyor olabilir. "erkek adam dediğin güçlü olur" hem fiziksel bir gerçek sayılabilir hem de toplum dayatmasıdır. bunun bir erkek için avantaj olurken diğeri için dezavantaj olması mümkündür. bahsettiğim şey tam olarak bu. ya da kadının cinselliğini kullanarak istediğini elde edebileceğine inanan toplumda yetişen bir kadın, istediklerini bu yolla alamadığı zaman kendini çok berbat hissedebilir. dolayısıyla kadında şu var, erkekte bu var yerine; erkekte şu ve bu var, kadında şu ve bu var şeklinde ayrımlara gitmek daha mantıklı benim görüşüme göre.

o yüzden bence evet, biraz hastalıklı düşüncelerin var. ben tür olarak aramızda önemli bir fark bulunduğunu -en azından söylediklerini düşünecek kadar- düşünmüyorum. hani "kafalarımız farklı çalışıyor" diyoruz ya o da hikaye aslında. ben aşırı duygusal, çoğu kadından çok daha fazla trip atan, alıngan, kezban bi' herifim. e ama herifim işte, pipim var? vücudumuz farklı sadece, o da işte sevişelim falan diye bence. yoksa kadınlar şöyle erkekler böyle diye bi' şey yok.

ama şuna katılabilirim, çoğu ülkede kadınlara yazık oluyor. kadına şiddet olsun, kadının mal olarak görülmesi olsun bunlar hala çok fazla ülkede yaşanıyor. erkeklerde böyle bir şey yok. yine var ama farklı şekillerde ve nispeten az. bu can sıkıcı bir şey. ataerkil toplumun dindar ailede büyümüş bir çocuğu olarak ben kadını hep çok ama çok değerli kurdum kafamda, çocukken eşim yemek yaptığı zaman ona tapınırım falan diye hayal ediyordum, yani benim kafamdaki kadın öyle bi' şeydi. çocuk doğuruyo yemek yapıyo ne biliyim. ha bu da ataerkil bir kafanın ürünü ama olsun, hiç değilse EMEĞE SAYGI deyip tanrıça belliyoruz hatunu. acayip acayip şeyler.

kesinlikle haklısın..
sanki dünyaya ezilmeye gelmişim gibi hissediyorum bazen.
kadın olmak başlı başına bi dert.

Gayet normal düşüncelerin var bence. Hakkaten biraz sizi enayi yerine koymuşlar.

Biraz da tepkileri görmek amaçlı sorduğum bir soruda yok feminist olunca kadın üstün oluyor da çelişki de mımızlanmayın vs tarzı şeyler okumak ilginç. Kadın erkek ayrımı yapmadım ben. Erkeklerde şu var bizde niye yok da demedim. Sadece kadınların yaratılışındaki düşünce beni meraklandırıyor. Daha çok pandispanyanın ki gibi cevaplar bekliyodum açıkçası, şaşırdım.

En çok yaşadığımız coğrafyayla ilgisi var bu işin. Bu coğrafya kadınlar için fazla acımasız bunda hem fikir olabiliriz sanki.

Kadina siddet, yazik olmasi gibi kavramlarda dahil olmak uzere kadin haklari konularinin tumunu kabul etsemde, hic birinin erkek sorunlarindan buyuk olduguna inanmiyorum.


Ornek:

Kadin erkek nufus farki ile asagidaki oranlar tutuyormu bakalim.

Meslek hastaligina yakalanan kadin/erkek sayisi

Is kazasi geciren/uzvunu kaybeden kadin erkek sayisi..

Is kazasinda olen kadin/erkek sayisi.

Issizlikten intihar eden kadin/erkek sayisi

Cinnet geciren kadin/erkek sayisi.

Trafik kazasinda olen kadin/erkek sayisi

Kavgada olen erkek/kadin sayisi.

Savasta olen..

suikast, sabotaj, teror, koruma, kaza kursunu, maganda kursunu, servis kazasi gibi sebeplerle olen kadin/erkek sayilari?

Temiz gida ve saglik hizmetine ulasamadigi icin olen kadin/erkek sayilari.

Dayak yiyen kadin/erkek sayilari..


Yaralanan/kadin erkek sayilari..

Mobbing e ugrayan kadin/erkek sayilari..

Evet siddet var.. siddet her yerde. Ama cozulmesi gereken oncelikli sorun kadin haklari degil..

Bence birazda olsa kan aglayan erkekleri anlamak icin kaniyor,

haksızlık eden bir otorite yok.

Bunlar hep evrim. Yaratılmış mükemmel varlıklar olsaydık iki cinsin de o tarz bug'ları olmazdı. Evrim de rastgele gerçekleştiği için milyonlarca canlı çeşidi içinde sorgulayabilen tek canlı türünden olduğunun farkına varıp mızmızlanmayı bırak.

Ayrıca kızlık zarının gerekliliği neymiş acaba? Hiç bir gerekliliği yok. Zaten sadece insanlarda ve atlarda var bildiğim kadarıyla.

edilmemiş. erkek de çalışmak iş bulmak para kazanmak vs vs vs zorunda.

Tarlada çalışan bir kadın olsaydım gerçekten haksızlık olurdu, toplumsal haksızlıklar olduğu bir gerçek. Toplumsal olarak erkek olmak da zor. Kadının da erkeğin de hayatı gereksizce zor ve her tarafın kanıtlaması gereken çok şeyi var.

Sadece biyolojik olarak baktığımda kadın olmaktan şikayet ettiğim hiç olmadı. Bir regl oluyoruz, onda da arada bir gelen kontrolsüzce altına etme hissi dışında bir şey hissetmiyorum pek. Hatta seviyorum da. Türümüzün güzide bir örneği olmasam da, hatta "aychovsky'den güzel bir milyon insan bulabilirim" iddiasında bulunsam da aynada kendime bakmayı seviyorum. Kadın olmak ve kadın hissetmek, insan gibi hissetmek kadar önemli benim için; ikisi de hayatta en çok zevk aldığım şeylerden biri. Çok keyifli değil mi ya. Sabah yataktan meme ile kalkıyorsun, tahrik olduğunda sıkıştırarak insanlardan saklaman gereken bir şeyin yok, her şey normalmiş gibi insanlara bakabiliyorsun, kaç kat daha fazla zevk aldığın literatüre geçmiş durumda, kıvırmak ve sallamak sana daha çok yakışıyor. Hepsi keyfi çıkarılası şeyler. Hatta, şu www.tickld.com

Bence tek sıkıntı annelik, özellikle hamilelik ve doğum sonrası aşaması. "İleride 9 ay karnında bir canlı ile gezeceksin. Sonrasında da daha önce romantik olduğunu düşündüğün organlarını sadece besleme için kullanacaksın, sünecek. Hormonların bedeninden komple çekilmiş gibi olacak. Artık ne zaman kendine gelirsen bir daha, kısmet" ile bu kaç kat zevk ancak birbirini anca dengeliyor.

Siz çok çok başka açıdan bakıyosunuz. Ayrıca bunu sorgulamak mızmızlanmak mıdır bu nasıl bir sığlık?günümüz toplumunda kadının da çalışması gerek. Evlenmek zorunda ya da ailesiyle yaşamak zorunda değil? Kaldı ki tekrar ediyorum ben hayat içerisinde kadın erkek kapışması yapmıyorum. Yaradılış ve kadından bahsediyorum. Yaşamda kadın ve erkek rollerinden değil o başka bir konu.Ataerkil kafa yapısından çıkılamıyor anladığım kadarıyla.

Abi kız burada "fizyolojik" özellikler ve olaylardan bahsediyor. Siz burada kalkmış yok savaşlar, yok ölüm, yok toplum baskısı filan diyorsunuz. Fiziksel olarak daha güçsüz, kas gücü olarak zayıf ama aksi gibi bir de yok 9 ay hamilelik, yok doğum çilesi, yok her ay 5 kilo kan akması, çekilen acılar vs gibi handikaplarla doldurmuş allah vücudumuzu diyor. Ne iş kazası ne mobbingi allah aşkına.

"Bunlar bunlar kadında var ve dalga geçilmiş hissediyorum" derken referans noktan insan türünün diğer üyesi olan erkek olacak haliyle. Bu da sen aksini iddia etsen de erkekle karşılaştırma yaptığın anlamına geliyor. "Regl bizde var, kayısı ağacında yok" diyecek değilsin.

Yersiz şikayet = mızmızlanmak. İlla "bizim işimiz de çok zor kardeş" tarzı pışpış istiyorsan tavsiye edeceğim adres Kadınlar Kulübü.

Üzgünüm arnold ama senin kadar sığ bir düşünce yapım yok. Gereksiz şikayet derken? Ya ben bir sorgulama durumundan bahsediyorum değil mi? Adet olmak basit bir örnek. Bu kadar mı sığsınız ya?Kaldı ki erkekle de karşılaştırabilirim canım ister kime ne? Siz fazla alışmışsınız ataerkil düzene, kadın aşağılamaya çalışmalar vs? Kadınlar kulübü aşağılama öznesi mi? Hoş kime ne anlatıyorum en büyük şikayet ve eleştiri kelimesi kezban olan düşünce yapısına.

Pışpışlanmak istesem ay bizim işimizde zor şekerim duymak istesem bunu duyuruda yapana kadar bin türlü yer olduğuna emin olabilirsin. Hayatı size sunulduğu gibi kafa yormadan sorgulamadan ot gibi kabullenebilirsiniz sorun yok, ama sizin gibi olmayanlara mızmızlanma sus bakıyım demek baya komik.

Kendi kendine çalıp oynamakta serbest olsan da, sana "erkeklerle karşılaştırma yapamazsın" diyen olmadı. "Erkeklerle karşılatırmıyorum" diye çıkan sensin ki böyle bir şey mümkün değil.

Sorgulamanı yapmana mani olan bir şey yok. Ama hem "şu şu sebeplerden güçsüz kalıyoruz, handikap yiyoruz" diyip, bambaşka konulara gelince -kuvvetle muhtemel senin de dahil olduğun- çoğu kadının, "neredeyse mutlak" eşitlik, hatta doğa gereği üstünlük iddiasında olması çelişki. Ben de sadece senin ifadelerindeki çelişkiden bahsetmiyorum. Kadın cinsinin girdiği bu tutarsızlıktan bahsediyorum. Genel bir mızmızlanma mevcut yani.

Burada örnek gösterdiğin tek cevap da pışpış olunca, gösterdiğim adres gayet de yerinde oluyor.

yooo, bana bir seçenek sunulsa hemen şimdi kadın olmak isterdim.

kadın olarak düşündüm bunu ama bu kadar ayrıntıya inmekten korktum, zaten iman dediğin şey sallantıda olan bir olgu, daha da yalpalatmayayım demiştim.

düşündüm. şunu buldum. bu hayatı yaşarken bu tür özellikler bize sorulmadı. kadın olmak, bu anne babaya doğmak, bu ırktan olmak, bu şehire doğmak. sorsalardı, çok düşündüm, yine kadın olmak isterdim. mağdurun yanında, mağduru anlayabileceğim yerde olmak isterdim. oysa ben 25 yaşına kadar "erkek olsam bu olmazdı, keşke erkek olsaymışım kahretsin!" diyerek geçirmiş biriydim.

erkek olsaydım buradaki bazı arkadaşlar gibi sığ olma potansiyelim çok yüksekti, çünkü feci derece ataerkil ve herşeyi buna yontarak kadınları ezen bir aileden geldim. çok daha rahat bir hayatım olurdu, ancak annemi anlayamazdım. etrafımda dönen bir çok şeyden bihaber, kendini beğenmiş, ne istediğini bilmeyen biri olurdum. bugün 29 yaşımda, kadın olduğum ve bugün taşıdığım özelliklerim olduğu için mutluyum. varsın olsun o bahsettiğin eksiklikler tuborg yeşili. bu hayattan sonraki hayata inanıyorum ben. orada asıl adalet var, burda zerresi olmayan.

Yok ya cidden şaka gibi, benim bahsettiğim şey ne senin bahsettiğin şey ne? Nerelere çekiyosunuz konuyu. Kuvvetle muhtemel kalıba sokmaya bayılıyosun sanırım insanları. Benim sana gösterdiğim adres cümlede anlam dersleri. Ha bir de karşındakini kalıba koyamadan konuşamama hastalığın olabilir baktır derim. Mantıklı argümanlarla konuşmayı öğrenememişsiniz. Tek bilinen 'kadın üstünlüğünü savunan tutarsız bir kezban bu dur kadınlar kulübüne git diyeyim bari'. Ancak öyle aşağılamaya çalışabilirim çünkü toplum bana bunu öğretti ^^ aferin çocuğum.
Ha bide senin sığ düşüncene göre erkeklerle karşılaştırmadan olmuyormuş, sidik yarıştırıyorsan bilemem. Ama kadınlarda erkeklerde kendi cinsleri içinde sorgulanabilir.
Eleştiri konusunda gelişmek önemli. Uzatmayacağım he canım he öyle. Ben kendi kendime çalıp oynayayım, sen de az ötede oyna.

Bir saattir bir dolu kalıp cümle kullanmış biri bana insanları kalıplara soktuğumu söylüyor, sonra kenar mahalle ağzına geçip, üstüne de "anca kezban demeyi bilirsiniz" çekiyor.

Çelişmekle ilgili argümanlarımı haklı çıkardığın için teşekkürler. Hadi kolay gele.

dün aynı şeyi sorgulayıp baya bi ağladım. ağladığım için kendime kızdım. sadece adet olmak doğum değildi derdim. hormonlarımızın oynak olmasına bu yüzden duygusal olarak zayıflığımıza kızdım.
hatta bişey yazdım mesajla atayım sana.

bir tane kız var sadece 12-13 gün daha beraberiz sonra ben okula ankara'ya gidiyorum ne olacak acaba bu 12 gün içinde:(

neymiş derdin anlat bakalım.

www.eksiduyuru.com

Dinliyorum, buyrun :)

hiç bilmiyorum ama umarım başına talihsiz bir şey gelmeden öğrenebilecek bir yol bulursun. maalesef ben birçok kez sırtımdan bıçaklandıktan sonra hayır demeyi öğrendim.

bende öyleydim ama şimdi siktir lan diyorum. geliştir kendini önce hayır de.

Ben de herkesin işini yapardım böyle. Şimdi yalan söylediğim için bazen burulsam da meşgulüm diyebiliyorum insan kullanmayı seven tipler ricacı olunca.

Alışveriş mevzuunda satıcılar gerçekten ikna edici. 'ya ben neden bunu aldım şimdi' diye kalakalıyor insan kapıdan çıkınca.
İlk etapta yanında nakit olarak az para taşımak yoldaki satıcılar için işe yarar. Kalıcı bir çözüm gibi durmasa da mecburiyetten hayır diye diye o kadar zor olmadığnı anlarsın bence.
Böyle böyle bir de işi düşünce peşinden ayrılmayan insanın adını bile karıştırdığıını görünce şifayı bulursun ( :

submissive bir yapın var demektir.İlişkinin her aşamasında böyle olduğunu düşünüyorum. Genel olarak bu tip insanların değişmediğini gördüm.

te allaam.. submissive yapın olduğu anlamına filan gelmez. uzaktan yakından alakası yok. şu yakıştımalarla genelleyenlere nasıl uyuz oluyorum.. bunlar hep cehalet..

her neyse.

bu tür konularda insan kendini eğitebiliyor inan ki. bir kaç kabalık ettikten sonra daha rahat "hayır" diyebilmeye başlıyor insan. pratikle gelişiyor. ilk bir kaç seferinde "hayır" dediğin için çok rahatsız olsan bile 3., 5. seferinde sallamamaya başlayacaksın, o ilk bir kaç seferi yapman lazım ama. kendimden biliyorum.

etrafımdaki bencil insanları bir yere kadar örnek alıyorum. mesela çok net birşekilde senin teklif etmen gereken bir durumda susarak başla. "yemeğe de kalsaydınız" demek gerekiyor mesela, kibarlıktan, ama hiç istemiyorsun, bir dene bakalım, hiç birşey deme, gıcık sessizlik filan olsun, sal öyle kendi haline durumu. "neyse görüşürüz hadi bay bay" filan de. ve şunu düşün, eğer sen o teklifi yaparsan sana vereceği rahatsızlık (mesela yemeğe filan kalsalar) bir kaç saat olacakken, orada teklif etmeyerek çekeceğin rahatsızlık 2-3 dakika. bunları düşün, hesapla.

en kötü durumda ne olur, onu düşün bir de. mesela yemeğe kalın demedin, ama güler yüzle vedalaştınız filan, gittiler. en kötü, içinden "yemeğe kalın demedi" diye düşünecek. söyleyemez bile. hem düşünsün, çünkü ya o insanı tekrar göreceksin ve senin iyinle kötünle nasıl bir insan olduğunu anlayacak, ya da bir daha görmeyeceksin bile. mecburiyetten dilinin ucuna gelen "yemeğe de kalsaydınız"ı yutarken bunları düşün.

reddetmek konusunda ise, beyaz yalanların toplum içinde yaşamanın bir kuralı olduğunu kabul etmen lazım. beyaz yalan söylemeyen insan artık bir tuhaf keçıyor. söylemek zorundasın. karşıdaki de anlasa bile beyaz yalanı hoşgörmek zorunda. hoşgörmüyorsa onun öküzlüğü, senin değil. biri "şunu alır mısınız" dediğinde, direk kalsın deme, hazırda cümlelerin ve beyaz yalanların olsun, hazır bulunan bak, "biraz daha bakayım, dönüşte belki" gibi, ya da "şu an kartım yanımda değil, yarın uğrarım" gibi. "mutlaka gelin o zaman, ayırdım" filan diye ısrar ediyorsa "bakarız, bakıcam, bi düşünücem, siz ayırmayın, zahmet olmasın şimdi belli de olmaz" diye yuvarla. sanki düşünceliliğinden söylüyormuşsun gibi.

çoğu durumlarda işe yarayan cümleler var, sen de herkesten duyuyorsundur, "zahmet olmasın", "kalabalık etmeyelim", "daha sonra inşallah ama çok güzel", "rahatsız etmeyeyim dedim", "gelmeden yemiştik", "başkasına sözüm olmasa aslında çok isterdim valla" gibi. bir de direk beyaz yalanı yapıştırmaktan çekinme "çalışmıyor", "hastayım", "falancaya vermiştim, onda kaldı", "belim ağrıyor" gibi.

bunları söylerken kendini iğrenç bir insan gibi hissetmemeni sağlayacak şey ise şu; ne kadar fedakarlık yaptığını ve ne kadar bencillik yaptığını sen bileceksin, sen dengeleyeceksin. sen hep bileceksin ki sen hep kaytaran, kıvırtan bir insan değilsin, 3 fedakarlık yaptın artık bu bencilliği yapmak senin hakkın, kimsenin de bunun için seni yargılamaya hakkı yok. azıcık da kendin için yaşamak en doğal hakkın. tyapmak gereken taklifi yapmadığında oluşan gıcık sessizlikte bunları düşün. insan zamanla daha kolay "hayır" demeye başlıyor.

Bencilliğin kötü birşey olmadığını anladığında hayır demeyi de öğrenirsin. Bencil bi insanla tanış, yakınlaş, göreceksin, benciller yüzde yüz bencil ve kötücül değiller. Belki sende de biraz bencillik vardır ama farkında değilsindir, olamaz mı?

ben sahsen 22.5 yıllık ömrümde hiç mutlu oldugumu hatırlamıyorum hiç ama cevremde var böyle insanlar. yoklar diyecek şimdi bir sürü kişi ama gayet varlar. her türlü işleri iyi giden şansları sürekli yaver giden insanlar. yerlerinde olmak için ailemi bedenimi herseyimi verirdim sahsen.

mutlu nasıl olunuyor? neye göre kime göre çok göreceli

son 3 ayda, önce sol ayağım çatladı sonra sağ ayak bileğimde yırtılma oldu. sırtımda 2 kist oluştu ve alındı.

ama evet mutluyum, nisan'dan bu yana

Sorunlu olduğumu hatırlıyorum bol bol ama mutsuz olduğum an sayısı azdır. O da genelde sonbahar-kış arası mevsim değişimi olurken "Yaz bitti" depresyonu yaşıyorum, o yani. Büyük bir şey olmadıkça mutsuz olmayı planlamıyorum.

ben mutluyum hocam, neredeyse bi yarım senedir iyi hissediyorum maddi durum diplerde olsa bile.

@honululu sayılmaz üzgünüm.
@false pretension katılıyorum cok goreceli o yuzden oznel tanımı dogru kabul edelim "kendine mutlu diyen herkes mutludur"
@fransızkalanadam insanların ne kadar mutlu olduguna biz karar veremeyiz gibi bence kendimiz için konusalım. ben sahsen dısardan super gorunen bi adamım. yarın öleceksin deseler sorun olmaz.

ben her dem mutluyum. nefes alabiliyorum. kitap okuyabiliyorum. kahve içebiliyorum. müzik dinleyebiliyorum. spor yapabiliyorum. daha ne olsun? çok şükür.

aychovsky, sen zaten benim olduğum yerde mutsuz olamazsın güzelim. yetkin yok. ;)

sürekli gecmiste yasayıp pismanlıklarla dolu olmaktan. mutlu degilim evet

Hayatımda küçük ya da büyük sorunlar var olmuş olsa da hep mutlu oldum, gülmeden edemedim :) Hala da mutluyum.

Günü kurtaran mutluluklar yasiyorum sadece

Son 3 ay.

Yeni biriyle tanistim, ovmeyeyim aksilik olmasın.

Sınavlar biraz dert acti ama sanirim topladim.

20 gun interrail yaptim.

Spor yaptim saglikli hissediyorum.

Ailemle iletişim yolunda.

Kuzenim kedi aldi kışın onu severim.

Hayattan tatli dersler aldim, olgunlaştim.

Eeh esek değilim ya mutluyum.

6 mutlu 4 mutsuz devam ediyor gibi.

hakkı ne bunun? ne kadar insanın mutsuz olması/hissetmesi normal?

mutlu çok az olmuşumdur ama güldüğüm daha çok. komik şeyler oluyo çünkü youtube da falan.

huzurlu sayılıyorsa, mayısın sonundan beri huzurluyum ben. kafam rahat yani. mutluluk daha yoğun bi duygu olduğundan 3 ay sürebileceğini sanmıyorum.

benim bakış açımdan böyle en azından. huzur > mutluluk

ben de mutluyum. düzenimi kurmuş düzlüğe çıkmış hissediyorum. eksikler hala var ama kader kısmet artık bundan sonrası.

bildim bileli mutluyum. sadece arada bir süre kesinti oldu. azıcık gamsız olmayı öğren çok şey kaybetmezsin.

6 ile 15 yas arasi mutluydum. pek cok velet gibi. 15-19 arasi bosvermislik hali cokse de ruha, sanirim bu hal belli bir oranda sinizmi de beraberinde getirdigi icin 85 alip aglayan gerizekalilarla eglenerek, sorulara sacma cevaplar vererek filan keyif aliyordum yine de hayattan. 19'dan sonra dunya duzeni ve bu dunya duzeninde bizlere lutfedilen paylar belirginlesmeye baslayinca gozlerimizin onunde, bu sinizm de siliklesti giderek. bu da yavas yavas icimizdeki yasama sevincinin orselenmesine neden oldu. tabii biz de peygamber degiliz, bir bize gorunmedi bunlar. ama iste zayifliktan midir bilmiyorum neticede bir tur adapte olamama durumu, bazilari bas etmek istemiyor ya da bas edemiyor sanirim. o vakitlerden itibaren de isin sonunu dusunmeden dogaclama yasamaya, dalgamizi gecerek suremizi doldurmaya calisiyoruz. mutluluga tesaduf ettigimiz anlar da olmuyor degil. onlar da denizin dibinden yuzeye cikip nefes almak gibi. yasatiyor insani. erteletiyor kacinilmaz olani. tabii kimisi oturup mutlu olup olmadigini dusunme gibi bir lukse dahi sahip degil. evinde cocugu bekliyor. makine gibi calismak zorunda. zaten en cok koyan da bunu gorup kendine yukledigin anlamsiz degerin farkina varmak ve benlikteki simariklikla bas etmek.

liseye geçene kadar mutluydum sanırım, sonra düşüş başladı. üniversite ile dibe vurdu. bakalım iş hayatıyla nasıl bir seviyeye gelecek.

Yaklaşık 3 yıldır mutsuzum, annemi babamı kaybettim, saçımı kırmızıya boyadım diye bana fahişe muamelesi yapıp dövmeye kalkan bi'abim var. Bu sorunlar yüzünden 3 yıldır adet olamıyorum, düşün artık. Evi terketmeyi planlıyorum, üniversiteyi de kazandım. Mutsuz değilim, nefret doluyum. Şu an farkettim.

son 3 ayda hayatim rayindan cikti.

Hastaliklar
Über aile problemleri
İliski-evlilik meseleleri
İssizlik
.
.
.
.

Oğlum oldu 6 ay önce.. Hayatımda salgilamadigim endorfini Son 6 ayda salgilamisimdir..

tam mutsuzum diyecektim. her gun artarak bi özlem duygusuna kapılıyorum diye de ekleyecektim. ama bazı seyler yazılmış ki, kendi kendime bi siktir git allaşkına dedim. kendime geldim..

son 5-10 yıldır mutluyum, bakış açısını değiştirmeli bazen.

kasım ayından beri çok mutluyum.herkesin de benim gibi çok mutlu olmasını istiyorum.

Mutsuz olmadim ki hic. Sikintili veya sinirli oldugum zamanlar oldu ama geciyor hepsi

penceler.

savunmayı elden bırakmamak lazım o yüzden kalkan diyorum ben.

italyan ekolünden geliyorum, sıkı savunmayı severim. o yüzden kalkan diyorum. normalde sana hangisini verelim deseler pençe derdim, canımı sıkanın baldırına takardım pençeyi ama kavga için falan kalkanı tercih ederim, beraberliğe yatarım pençe yemem

pençe tokatlar bence

wolverine'in iyileşme özelliği olmadan pençelerin bir anlamı yok. İki kullanımda eller kullanılmaz hale gelir öbür türlü. E o zaman toplam güçler ve ekipmanlara bakmamız lazım ki hormonla verilmiş aşırı kas gücüne karşı hızlı iyileşme. Tabiki wolverine.

bence parmak. can sıkıntısına bire bir.

arkadaşımdan biliyorum.

kalkan ne la? pençe tabii ki. kalkanı elinden düşürebilirsin ama pençeler hep seninle.

Olm ne kadar cahilsiniz lan.

Tabi ki kalkan alır. Kalkan vibraniumdan yapılma. Pençeler adamantium kaplama. Vibranium yok edilemez. Adamantium baska adamantiumla bile doğranabiliyor. Yani kaptan amerika hızlıca sallarsa kalkanı volverini ortadan ikiye kesebilir. Bitti.

kalkan > pençe
Wolverine > Kaptan

Wolverine pencesiz de alir :p wolverine forever

@archmage mahmut +1

Kaptan hikaye, Wolverine gerçek.

24e 10 uzerınden 11 de

abla nadalın kısmeti:(((

hayatımda gördüğüm en sağlam bağyan listesinde çok rahat ilk 5 e girer kendisi.

Rio açık 2014'ten video ama kadını bulabilir misiniz bilmem. Basının dikkatini çekip popüler olmadıysa ismini bulmak zor.
Hoş mesleği video'da gördüğümüz aktivite ise boy boy fotoğrafları, haberleri vs de dolaşmıyordur internetlerde. Brezilyalı olduğunu tahmin ediyorum.
answers.yahoo'da çok deli insanlar var her şeyi bulma kapasitesi olan ya da forumlarda, reddit'te neyin sorulabilir. Ball girl with nadal falan fıstık diye.
Hayır bana ne ise bunlar hep uykusuzluk+sıkıntı işte.

evet önceden görmüştüm bu videoyu. harika. diyecek bir şey yok.
22/e

bir aşırılık görmedim, düzgün bir vücudu var o kadar.

21e

Sonra turk kadinlari neden begenilmiyor, bu kadin ise siz nesiniz.

20/e . ilik gibi hatun benzetmesinin tam karşılığı. adeta kendi çapında bir tanrı

sabah ereksiyonum yeni bitmişken çadırı tekrar kurdurdun kardeş.

Guzel 26 e.

Güzel 28e

Standart 26 e

o ha, çok iyi gerçekten.

21k
guzel simdi yalan yok. ama hayatimda gordugum en guzel kadin da degil. one cikan bir ozelligi yok bence, cok siradan bir guzel.

nadal'ın yerinde olmayı istemezdim. bir de bu tarz şeyler insanın aklına en absürd zamanlarda gelir. valla maç iptal olurdu :D

24 e

@fernandoenes hocam hd izlediğine emin misin?

Bi vücudu düzgün o kadar nedir yahu, önünü döndüğünde bi daha bak yüzüne.

Kendi ayarladığı kız mı bu?
images2.fanpop.com

bu fotoda da arkada o kız var

meh sabahtan beri 240 defa izledim. bi sekmede açık duruo sıkıldıkça açıyorum. Hatunun adama bayıldığı o kadar belli ki :)

@memories 4k izledim.

mal mısınız olum siz normal kız bu neyini abarttınız anlamadım.
güzel de o kadar da değil.

valla hiç laga luga yapmaya gerek yok abla baya taşmış.

22 e.

çok güzel, bayağı güzel. ama nadal'a yiyecek gibi bakıyor. bu durumda tanrıça bile olsa ben arkamı dönüp ayaklarımı sürüyerek uzaklaşırım "meh" diyerek. benim sevgilimken, benden hoşlanıyorken nadal'a baksa tabii ki arkamı dönüp gidemem ama kendisine dair tek bildiğim şey çok güzel olması olan bir kadın başka bir herife böyle yiyecek gibi bakarsa benim hevesim oracıkta kaçar. dolayısıyla hiçbir şey hissetmem.

ama bu gerçeği göz ardı edersek müthiş hatun. yüzü çok güzel. saçları çok güzel. memintolar tombikto. nefis. ayrıca videodaki ilk yoruma çok güldüm: "sanırım hepimiz nadal'ın havluyu çükünün üzerine koyma sebebini biliyoruz"

eğer en beğenilenlere girmesi muhtemel salak bi entiri varsa eksi oy veriyorum yoksa beğendiğime şuku sadece

ben çok tahammülsüzüm galiba. eksi oy yerine direk engelliyorum ki bir daha onun saçma yazım hatalarıyla, holiganlığı/ırkçılığı/homofobikliğiyle ya da dindar/ateist düşmanlığıyla uğraşmayayım.

mesela ben de çok çok nadir eksi veririm. %95'i şükeladır heralde.

genelde sukela veriyorum. zaman ötesi kaldırıldığından beri eksi oy çok önemli değilmiş gibi geliyor.

beğendiğim her şeye şükela vermeye üşeniyorum, okuyup geçiyorum genelde...
ama beğenmediklerime eksiyi veriyorum çoğu zaman...
engellemiyorum ki daha fazla yazısını görüp daha çok eksi oy verebileyim o kişiye...

oy vermek bir işe yaramıyor artık. zamanın ötesindekiler kalktı.

moderasyon yok, hiç bir şey yok.

sözlük çok eskiden güzeldi. şimdi reklam geliri ve trollük dışında hiç bir şey yok.

sözlüğü okumadığım gibi oy da vermiyorum.

baştan sona okuduğum her entry'i oylarım. alışkanlık oldu, oylamazsam saygısızlık yapmış gibi hissediyorum ama artı-eksi oranlaması yapmadım hiç.

alkislarlayasiyorum.com

adam alayına gider dedi afjghjk

9gag.tv

çok izlediğimi söyleyemem, bir badim paylaşmıştı bunu da, çok hoşuma gitmişti:

www.youtube.com

charlie sheen'i seviyorum.

alkislarlayasiyorum.com

o kadar ünlüyü izledim karizmayı bozmayıp üzerine arttıran bir triple h vardı, onu beğendim.

hayrettine cok guldum ben youtu.be

george w. bush

Charlie Sheen +1

siyah. ışıkta koyu kahverengi gibi duruyormuş ama.

çok koyu kahve.

gözbebeğim seçilmeyecek kadar siyah.

yesil

kahverengi de tonu bir garip.

Ela

ela.

22e istanbul.

gench qislar eqlesin.

dark blueeee.....

kahverengi ama akşam güneşini tam yakaladığında dikkatli bakarsan deniz mavisi oluyor.

Ela..

Ağlayınca yeşile çalıyor ama :)

Koyu kahve ama gunese bakinca yesil oluyomus, dolunaya bakinca da parlament mavisi oluyomus. Arkadaslarim dedi.

normali koyu kahve, anormali (güneşte) bal köpüğü.

yeşil.

yeşil.
güneşli havada, bulutlu havada kısaca her zaman yeşil.

yeşil ;)

kahverengi. tonunu bilmiyorum, anneme sordum, "ela... açık kahverengi. kahverengi ama açık bayağı. ela. pasaportun yok muydu senin, pasaportta yazar." deyip gitti. manyak.

yeşil

Normal kahverengi.

Bir kısmına göre bal, bir kısmına göre düpedüz açık kahve.

az şekerli türk kahvesi. :)

koyu kahve.

yaşasın anket doldurmak.

mavi ve yeşil.. Kıyafete ışığa göre göz rengim değişiyor

yeşil

kimine göre süt kimine göre çikolata :)

bal rengi diyolla

yeşil

siyah göz olmaz dedikleri için koyu kahverengi -yoksa bence gayet de siyah :P

kahverengi.

siyah göz rengi yoktur bu arad.

kahverengi

mavi

açıkuçukpembe

Mavi

mavi-yeşil arası

Yeşil.

kendisine duyurunuzun mesajını attım.

mesaj attım sözlükten.

Yanlış hatırlamıyorsam macrocenter domuz ürünleri satıyordu

realde de olmasi lazim, real var mi istanbulda onu bilmiyorum ama :p

migrosta sosisi, salamı, pastırması vs. bulunur.

hangi migros şubesi bahsettiğiniz?

zorlu center eataly de sanırsam macrocenter'dan da çok çeşit var. orada domuz eti ürünleri için özel bir oda ayrılmış durumda.

fiyat konusunda keseyi açacaksın mecburen çünkü bunlar türkiye'de üretilmiyor, hepsi ithal ne yazık ki. ucuzu yok bunların.

şarküteri çeşidi en çok macro ve eataly'de var benim gördüğüm. onun dışındakiler gurme dükkanı da olsa az çeşit.

ben anadoludayım, migros sanal markete üye olup bakabilirsiniz nerede bulabileceğinizi.

@mea türkiyede birçok domuz çiftliği ve üretimi var. ithal ürünler çok elbette ama burada üretilen de vardır mutlaka. hepsini dana kıymanın içine karıştırıyor olamazlar :)

metroda donmuş bütün ördek vardı, carrefourda da parça olarak (yine donmuş) görmüştüm.

ben dumanını çok seviyorum. daha dün annem anlattı, çocukken dedemin eline sigara tutuşturup "dede puf dede puf!" diyormuşum yaksın da izleyeyim diye.

hayatımın hiçbir döneminde sigara tiryakisi olmadım, nasıl becerdim ben de hiç bilmiyorum ama dumanı çok tatlı ya. böyle üflüyosun ne biliyim külünü falan döküyosun çok eğlenceli geliyo bana. hala yanımda birisi sigara içecek olsa oturup onu izlerim manyak gibi. zararlarını, ne kadar korkunç bi şey olduğunu bildiğim ve ayrıca fakir olduğum için bende içme isteği yok ama.

rol modellerin içtiğini görünce iyi bir şey olduğunu düşünür içeriz...

bir kere içtikten sonra yaklaşık 1 hafta boyunca baş ağrısı, dikkat eksikliği, nefes darlığı vb yan etkileri olur. ikinci sigarayı yaktığınız anda 1-2 saatliğine hepsi geçer. sonra yine aynı yan etkiler, kısır döngüye girilir.

arkadaşlarla toplanırız, masada vardır, biri yakınca, diğerleri de yakar. ya da ders arasında, iş yerinde 10 dakika molalarda, illa biri yakar, diğerlerine reklam yapar.

malız bence

kendimi zehirlemeyi seviyorum.

21 gündür içmiyorum ama bence sigara dünyanın en güzel şeylerinden biri. Çok da zararlı ama n'apalım. Seviyorum.


Not: Sakın başlamayın.

ilk aşk. maalesef böyle.

keyif verici madde oıldugu icin

ben hayatımda hiç kullanmadım ama kullananların cinsel olarak boşlukta olduklarını düşünüyorum. bir boşluğu başka bir şeyle doldurma çabası.

ben değilim.

we're the same <3

ben sadece vizyondaki filmleri biliyorum öle kültür filmi mesaj içeren sıkıcı filmleri bilmiyorum.

Ha izleyenler onalr sıkıcı değil bi kereee diye bilirsiniz zevkler ve renkler diyorum..

belli bir film havuzum var canım sıkılınca açar birini izlerim. aksiyon tercihimdir. çok zor yeni film izleyebiliyorum. şu aralar bond, expendables ve warcraft filmi dışında sinemadan bir beklentim yok.

bazilarini biliyorum :(

izledigim filmi uc ay sonra hic izlememis gibi tekrar izleyebilen biriyim, balik hafizam var :/ soylenen filmlerin cogunu izlemisim ama unutmusum cogunu.


issiz adamlariz.


not: benim izlediklerimi de senin yazdiklarinmis cogunlukla :D o ilk yazaninkileri hayatimda duymadim.

Yahu adam film kültürüm 0 demiş pulp fiction'ı izlemedim demiş, bence onların ki komik. Yani farklı tarzlar arıyorum bana çok değişik örneklerle gelin dememiş ki :/ Haksız mıyım ama

ya tamam da adam zaten sinema kültürüm sıfır demiş sen de en başta bilinmesi gerekenleri yazmışsın. bir sorun yok yani.

bende değilim.

herkesin zevki farklıdır, kendini kötü hissetme bence. kimi avrupa sineması takılır kimi amerikanın köpeğidir(bazı istisnalar hariç ben mesela). kimi eski filmleri sevmez kimi 90 sonrası izlerim ben gardaş der. kimi imdb 250'yi kutsal bir liste olarak görür kimi imdb nin puanlamasına güvenmez(yani çoğunluktan farklı bir kafa yapısı vardır) diye uzar gider bu. konu, yönetmen, oyuncu meselesine hiç girmiyorum bile.

o acayip filmleri öneren kişi tepedeki saykedelik adam değil miydi? :) o abiyi herkes çok över, çok faydalı bulur, saygı duyar. yani benim duyuruda gördüğüm hep buydu. hani "herhangi biri" değil bence kendisi sinema konusunda da... o yüzden takılma, üzülme. yani "aga spider man'i tavsiye ederim :))" deseydin üzülmene hak verirdim ama saykedelik adam kadar bilmiyorsun diye üzülme.

sana helal olsun ekaterina. ahhahaha. ama üzülmeyelim lütfen.

lafım tepedekine değil daha sonrakilereydi bu arada. @tepedeki ben de seviyorum seni <3

pis cahil.

şaka şaka ben de senin gibiyim. herkesin kendi zevki deyip geçmek lazım.

giciklik yapmis olmak istemem sinema gurusu olmasam da, 4 sene okulunu okudugum icin o verdigin ornekler disinda ornekler verebilirim. mainstream in disinda o kadar guzel isler oluyo ki onlari bulup kesfetmek falan cok eglenceli geliyo... bu da benim hobim diyebilirim.

Ovvv ben senden de kotuyumdur, cunku film izlemeyi sevmem.

Senaryo benim canimi sikarsa cart diye kapatasim gelir.
Yalnizken zaten film izlemem, sikilirim.


Film gurulari da hic oyle "isiltili" gorunmez gözüme. Net.

imdb top 250 işini görür, eksiklik hissediyorsan.

Top 250 yi izledim daha da bir sürü izledim ama onları izlemedim işte :)

ben de sinema gurusu falan değilim. imdb/rotten/metascore karşılaştırarak iyi filmleri izlerim.

film kültürüm bildiğin 0 diyen birine önce sinemayı sevdirecek, günümüzde sürekli gönderme yapılan ama kaliteli filmler öneririm ben olsam. ki sanırım sen de böyle yapmışsın. daha sonra imdb puanını değil yönetmenleri takip etmesi gerektiğini söyler, birkaç önemli isim öneririm. bunu da diğer arkadaşlar yapmış.

bir de sour'un dediği gibi hollywood filmleriyle sınırlandırma kendini.

linke tıklamadım da, milletin entel olma çabasını ayrı bir boyuta taşıyarak nerede az izlenmiş, zeki demirkubuzetto gibi yarım saat avurtlarını çökerte çökerte sigara içen adamların filmini yapan abidik gubidik yönetmenlerin festival filmlerini falan önerdiğini sanıyorum. bunlar hep beyinsiz olmasına rağmen "her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünen" ve asla azla yetinmeyen kezban türk kızını etkileyebilmek için zavallı hemcinslerimin içine düştüğü bir durum. adam okuyor, yetmiyor. yazıyor, yetmiyor. dinliyor, yetmiyor. nerede popüler olmayan var, ona koşuyor bu sefer.

benim fikrim bu.

onexey de bilindik filmler yazmış. Daha doğrusu Amerikan sineması seven birinin bileceği filmler. Mesela lesmiserables bir sürü yönetmen yazmış, Amerikalı olmayanlar haricindekilerini isim olarak duydum ama oturup da izlemedim filmlerini, genel olarak sevmiyorum çünkü Avrupa sinemasını. Özellikle Fransızların çok sikko filmleri var afedersin. Sevdiğim filmler var tabii ki ama tercihim her zaman Amerikan sinemasıdır. Amerikan köpeğiyim evet. Gıcık olurum Amerikan sinemasını aşağılayan tiplere de. Popüler olan kötüdür diye saçma salak bir algı var. Pulp Fiction istediği kadar popüler olsun harika bir filmdir ve izlenmesi gerekir. Ne yani Tarantino iyi film çekiyor filmleri popüler diye tü kaka mı olacak? Veya Scorsese'nin filmleri de çok ünlüdür, popüler kültür eseridir ama muhteşemlerdir. Dediğim gibi kimsenin bilmediği sikko filmleri izleyip off çok kültürlüyüm havalarına girenleri sallamamak lazım. Bu sözlerim lesmiserables'a değil bu arada görürse yanlış anlamasın, çok var öyle tip ondan yazdım.

önerilenlerin çoğunu izledim.
b sınıfı film de severim, 50 dakika kameranın kıpırdamadığı şeyleri de.
guru değilim, sadece yaşlıyım:)

sözlük mü kaldı allasen

antik sözlük gittiğinden beri aynısını ben de yaşıyorum.

eksisozluk.com

calzoncillos'a katılıyorum.

her şey o kadar boka sardı ki aylardır ne okumak ne de yazmak geliyor içimden. geçen itü sözlüğe döneyim dedim ama orada da sanırım sadece eski girilerimi düzenleyip yazmayı bırakacağım.

bitti la zaten. eksisozluk.com
yalnız akp'nin boka sarmasıyla sözlüğün boka sarması paralel bir şekilde gerçekleşmiş.

tabii ki de.
her güzel şeyin sonu vardır, ekşi sözlük'ün de geliyor. ama ben yine de yazmak istiyorum orada tabii.

eskiden yazılanları okuyunca kahkaha atardım, "ulan benim düşündüğümü ne güzel dile getirmiş" vs. derdim. şimdi bir başlığa bakıyorsun, "çiçek böcek". girilen entry'lere bakıyosun "bizim anadolu çomarlarının anlayamayacağı şeylerden. oysa bir paris beyefendisi üzerine şiir yazar, o la la. bu arada balkon da çökmüyor ki ölsün yavuşak :(" tarzında. böyle mal mal entry'ler çoğunlukta ve revaçta.

ayrıca ekşi sözlük yazarları ah keşke her şeyin internette gibi olmadığını öğrenebilse. misal kendilerini çok aydın gören kişiler "bu yobazlar ölsün, ekşi'den selamlar" gibi ergence zihniyete sahip olmasalar güzelleşebilir tekrardan.

895 engellenmiş kişi mevcut bende, sanırım sözlükte sıkıntı olduğu doğru.

shed noryth'nin entrysini atmış.

o bile ironik okunabilecek düzeyde..

ya bu da bir klişe. sözlüğün bittiği falan yok, bir evreden geçiyorsun. zamanı gelir baya takılırsın, zamanı gelir aylarca bakmazsın. depresyon gibi, milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulan günlerin 100 senedir geçmemesi gibi; aslında hissel bir evre olmasına rağmen, o anın bir özelliği olduğu sanrısı.

sozluk bitti ama kac yillik 'sozluk bitti' geyigi bi bitmedi gtk.

hayır alışmakla, rutinle alakası yok. en hafif tabirle anasını siktiler sözlüğün. daha fazla hit için herkesin girebildiği, dandik ve bayağı şeylerle dolup taşan saçmasapan bir ortam oldu.

bunu söylediğimde de "pfff siz elit misiniz :s :s" diyor bazı dalyaraklar. ben elit değilim. sözlükteki çoğu adam da elit değil. ama sözlük belli kuralları, formatı olan bir yerdi ve buna uyacak zekası olmayan kişiler yazar olamıyordu eskiden. küfür yine vardı. cinsel içerikli şeyler yine vardı. espriler, komiklikler gırla gidiyordu. ama seviye yüksekti. başka hiçbir yerde bulamayacağın pek çok şey vaat ediyordu sözlük. özel, kaliteli bir platformdu.

şimdi 10 yazardan 9'u tanım bile yapmıyor aq. kaliteli içerik yine var ama o kadar az ki, onlar için sözlükte takılmaya değmez. ben 13-14 yaşındayken sözlük okumaktan, sözlükte yazmaya çalışmaktan dolayı gurur duyardım. şimdi 15 yaşındaki kardeşim sözlükten uzak dursun, o iğrenç başlıkları falan görmesin diye takla atıyorum resmen. bu kadar yoz, basit, aptal bir ortam olmamalıydı ekşi sözlük.

herhangi bir site hakkında yazıyor olsaydık "takma be kardeşim, ne olmuşsa olmuş siktir et" derdim ama ekşi böyle değildi lan. hit uğruna anasını siktiler güzelim sitenin. cümle kuramayan, fikrini küfretmeden ifade edemeyen (ben gibi) dalyaraklar doluştu.

çok sinirliyim daha fazla yazamıcam

ne sözlüğü yav :)

baya baya okumuyorum, arada ki ayda bir anca, çook canım sıkıldığında bakıyorum. daha da canım sıkılıyor zeka seviyesi nedeni ile.

miniclip ten bakabilirsin bir şeyler.

curve fever var bir de bildiğim ama o basit düzeyde bayağı.

2048?

transformice

hıam. 2048 sıktı artık ya.

diğerlerine bakayım bi madem. danke millet.

notdoppler.com

güzel oyunlar oluyor.

armorgames.com'u seviyorum ben. dün tamamen rawr oynunu oynayarak geçirdim mesela.

"dünyanın en zor oyunu"

:D bu var bi de.

tek kişi oynamayacam diyorsan curve fever

efe.me

"Atatürk karşıtı olmayı hep zeka noksanlığı, mental retardasyon olarak gördüm"

bundan sonrasini okumadim, okumaya deger bulmadim. bu dusuncedeki insanda cok net zeka noksanligi ve mental retardasyon vardir.

ataya hakarete yorumum yok, isteyen istediğini der ve sonuçlarına katlanır. yorumlayanlar adına ise okurken utandım, herkeste bir kasıntı hali, her şeyi ben bilirim havası hakim.

İnsanlar adına utanmaktan bitap düştüm okurken. aldkaldja
Muhtemelen bir zamanlar milyon öğrenciden ilk onbini arasında yer almış insanların bu kadar sığ düşündüğünü, fikirsiz, birikimsiz olduğunu; sıkı sıkıya bağlı oldukları fikirlerini savunmak için bile 7 yaşından beri onlara tekrar tekrar okutulan cümleleri kullandıklarını gördüğümde üniversite eğitiminin içinin nasıl boşaltıldığına bir kez daha ikna oldum.

edit: Olayın her iki tarafı için de geçerli bu söylediklerim.

Hakaretin her turlusu kotudur.Kime oldugu onemli degildir.

ebru yaptığı ilk yorumla kapak yapmış

Ben sözlükteki başlıkta ikinci sıraya yazdım ne düşündüğümü. İsteyen kişi istediğine istediğini diyebilir.

@ay nov kung fu aslında benim takıldığım nokta o aslında. ilk onbine girmek diye bi ayrım yapmak.
hani tıp okuyanları kıskanacak durumda değilim zaten de konunun üniversite okuma-yüzdelik dilime bağlanması saçma geliyor.

@seksen9 Kesinlikle zekayı kastetmedim. İlk onbin ayrımının sebebi dahil olmaya hak kazanılan üniversite skalası. Benim bahsettiğim, en iyi üniversitelerde okumaya hak kazanmış insanların eğitim ve kültürel birikim namına sıfıra yakınsıyor olduğu gerçeği. Üniversite iyiyse iyi eğitim almalarını bekliyoruz insanların haliyle. Üniversite eğitimi de yalan yani bu olay üzerinden bakınca.(mesleki açıdan değil entelektüel açıdan)

eğitim ile öğretimin farklı şeyler olduğunu göstermiş her iki taraf da.

Oraya yorum yazmak zaman kaybi bence.

Ebru'ya resmen aşık oldum. Ne güzel yazıyor öyle.

Şov yapıyorlarmış gibi geldi

en az 2 senesini sabah akşam test çözmeye ayırıp sınav kazananların "tıp fakültesiaaa" diye ortada dolaşması çok komik. "türbanla üniversiteye atam olmasa giremezdin" demek decahilliğin diz boyu olduğunun kanıtı. daha düne kadar inançlı kadınlar üniversiteye alınmıyordu bu embesil ezberci kafalar sayesinde.. üniversiteler sadece asimile olmuş biz gibilere açıktı. ne özgürlüğü allasen..

Beyin akmış gitmiş teste odaklanmaktan.

ebru tam bir @2.

evet.

17:00'de hala kuyruk varsa o an sırada ki son kişiye kadar oy kullanılabiliyor. Yani kalabalık yerler için tam 17:00'de bitiyor diyemeyiz.

Oha fena tespit değil. Yalnız ahmet kural da murat cemcir de zaman zaman kahkaha attırıyor, ama gerçekten de bir kartal- sezai- şerif amca vee büyük hilmi kadar değil ohaa mafya ile oğuzhanı unuttuk.

Hay sikim çok güzel dizi ya.

Emrah ibnesi dizinin senaristlerinden, kıyak geçiyor olabilir kendisine.

emrah'ın rollerini selçuk aydemir yazıyor, kendisi yazmıyor.

murat cemcir ve ahmet kural'ın nispeten az güldürmesi sahne çokluğundan ve olay örgüsünün onlar üzerinden anlatılmasından bence.

nedeni bulundukları durumdan veya tiplerinden muhabbet pek dönmeyeceğinden uğraşılmıyor olabilir. nerde tamirci ve nispeten düzgün tipler nerde tipsiz pompacı, garip ilişkileri olan mafya, seyrek dişli kötü adam.

gönderir misiniz bakayım hata var mı?
ben yapmadım.

niye imkani olmasin hocam.
bir seriyi doldurucaksin, sonra numaralari degistirerek bir altini, bir altini bir altini derken zaten dolucak 9a 9.
sonra da zorluk derecesine gore istediklerini tutup digerlerini eleyeceksin.

hiç yapmadım ama çok zor olmamalı, önce full dolu halini hazırlayıp istediğin kısımları silmen yeterli. Dolusunu hazırlamak da çok zor değil. her satırın aynı harf aynı sırada olmayacak şekilde permütasyonunu alıp alt alta yaz.

imkansız demedim zaten, öyle olduğunu sanıyordum. daha doğrusu makine yardımı ile yapılıyordur diye düşünüyodum ki çoğu öyleymiş zaten. yalnız dediğiniz kadar da basit değil diye düşünüyorum @brawler ve @yakuza123.

@gadasiz, bu da sana gelsin:

162 374 598
735 689 142
489 125 367

621 437 985
953 218 674
847 596 213

298 763 451
516 842 739
374 951 826

not: hata var deme ne olur :)

edit: basit diyen arkadaşlar, 10 dakikanızı ayırıp yapabilir misiniz. deneme amaçlı sadece.

edit2: yapamadılar galiba.

Denedik ve canımız çıktı. Dinamik Programlama Modellerine girmek zorunda kaldık. Belki de öyle yapılmıyordur da bizim bildiğimiz yol oydu. Bir de bunun kolay-orta-zor düzeyleri oluyor; biz hazırladığımızın hangi düzeyde olduğunu da bilmiyorduk. Eğlencesine uğraşalım dedik. Çok zor iş.

az önce bir kez daha denedim yapmayı ve yine yaptım. demek ki yapılıyormuş ama tabi ki bu işte amatör olduğumdan zorluk derecesini vs. ayarlamam mümkün değil. ben sadece zevkine yapmaya uğraştım ve yaptım. ayrıca çözmek kadar zevkliymiş yapmak. bu da ikincisi:

764 235 819
328 179 456
951 468 732

247 381 695
583 624 187
619 957 243

163 892 574
472 513 968
895 746 321 (hata olabilir, göz ucuyla kontrol ettim sadece)

abi yapmak zor değil pek, ama işte tam uygun şekilde silmek beceri.

Bunu yapmak gercekten kolay. Aritmatigini oturttman yeterli.

En fazla 5 dakikani alir mantigini kavradiysan eger.

Bir ust seviye olarak samueay sudoku yaomani onereyim o halde. Bu da 3x5=15 dk almali en fazla

@reanarchy, samuray sudoku ne abi?

e: he tamam. o da kolay. yapıyorum artık.