hocam tebessüm bile etmedim. "enel hack" inceymiş ama.

bence fena değilmiş abi, ben görsem artılardım yani.

değil

komikmis la, entryi bulamadım ama

enel hack ne? bir tek ben mi anlamadım

I ih.

Pişmiş şey kurabiyeye dönüşmez ama servis ederken puding altına kek yapabilirsiniz veya üstüne dondurma, meyve ya da başka yenebilecek şeyler koyarsanız hem kabarmadığı belli olmaz, hem de belki yancı lezzetlerle daha da leziz olabilir. Tadı yerindeyse kabarmaması çok da sorun olmayabilir.

Ufalayip çikolatalı sos ile toplar yapabilirsiniz.
www.yemektarifleri-sitesi.com

Pişmiş hali ne kadar yağlı bir şey oldu bilmiyorum ama köstebek pasta, fallopian topçukları, supangle falan yapabilirsin. Öyle de yenir bir şey olmaz.

Islak kekin içinin bir kısmını ayırdın mı geri üzerine dökmek için? O kısma da kabartma tozu koyup iyice çırparak tekrar pişirebilirsin. Sütle seyrelttiysen un da lazım. Fırın çok yüksek sıcaklıkta olmasın.

deniz tekin artik populer oldu ama

nilipek

sofar yaz youtube da keşfet az

ikiye on kala

www.youtube.com bir youtube müzik programı ve tam istediğin isimler yer alıyor.

(bkz: biz geldik)

jodyna diye geçiyor sanırım
edit: ya da Jodopowidon, biri betadin öbürü tentürdiyod dediğimiz şeyler

Baticonun etken maddelerinin ismi aynidir orada da, etken maddeleri de soyleyebilirsin netten bakip.

Povidon iyot genel adi

Tintinalli'nin acil kitabi var
Onun disinda bazi yabanci kitaplar var semptomlara gore kategorize. Bi tane vardi bende ama adini hatirlayamadim simdi

@kaledekiyalnizlik sevkten para kaybi olmuyor. Hatta sevk sarti aranmiyor

Ben şundan almıştım, güzel.

www.google.com.tr

Acilden ziyade poliklinik için. Tintinalli'yi duydum. "Ateşli çocuğa yaklaşım: İdrar yolu, otit, farenjit..." gibi...

gen.lib.rus.ec

Valla idrar yolu, otit, farenjit tedavisini kitapsiz da yapabiliyorsundur diye dusunmustum. Drtus'un recete sayfasi var, oradan yararlanabilirsin

O bir örnek. Aklıma ilk geleni yazdım.

Lange birinci basamakta guncel uygulama rehberi.

Kabaca inceledim. Sayfalar tablolardan oluşuyor. Kullanışlı olabilir. Bir bakın isterseniz.

ben alıstım sanırım artık baska sigara ıcınde oksurtuyo. değiştirdiler mi biraz bilmiyorum. alıstım ama..

Camel cok dandiklesti, Kente dondum, iyi gibi.

Kent çok pahalı be ya

Rothmans' ı tavsiye ederim. 6 lira ve gayet içilebilir

White fena değil

3-4 aydır camel green içiyorum memnunum. normaline daha da geçmem leş gibi.

camel içiyorum. çok memnunum. ilk fırtta aşık olmuştum. severek alıyorum. yakında bırakmam gerekecek. duygusallaştım. iyi günler

şöyle geldi bana,

o gücü aldığı hayvan. mesela power rangersların da vardı ya böyle özdeşleştikleri hayvanlar öyle

ya da mesela beybladelerde vardı çıkardı özel güçler bazen ayısıydı kaplanıydı. mesela ayı dayanıklıydı kuş hızlıydı falan

"In pagan religions and systems, a spirit animal or totem is meant to be a representation of the traits and skills that you are supposed to learn or have. Online, saying something or someone is your spirit animal is a statement that said person or thing is a representation of you or what you want to be."

bire bir tercümesi yok sanırım. "temsili hayvan" denilebilir sanki.

erk hayvanı şeklinde çevrilebilir belki.

"tabiatını yansıtan hayvan" diye açıklayıcı bir şekilde çevirebilirsin, çünkü "güç hayvanı" dersen "superpower" ile bağlantı kurulabilir.

tılsımlı hayvanı?

belki bahsinin gectigi yerde gucunu aldigi bir hayvan olabilir de' aslinda oyle bir sey degil.

kendini ozdeslestirdigi hayvan anlamina geliyor. misal nazli ve ilgi seven fakat cok ilgi gostermeyen elemanlar genelde kendini kediyle ozdeslestirir, ya da sinsiler yilanla, ekip olarak takilanlar kurtla falan ozdeslestirir.

kedi deli gibi ilgi gösteren, hatta kedi sevmeyenlerce "yavşak" diye tanımlanabilen bir hayvan yalnız, o yanlışı düzelteyim. :)

star trek voyager'da vardi, akuci moya diyince beliren ruh hayvani gibi. filmin turkce alt yazilarina bakin bence.

bunu kullanıyorum ve memnunum www.hepsiburada.com

fırça yeri tabak gibi olanlardan almıştım, sürüş kolaylığı açısından sıradan viledalara göre daha kötü. ayrıca o tabağa uyumlu fırçaların yedeği 10 tl falan. gerek yok, onun yerine kılı tüyü daha iyi toplayan dikdörtgen paspas ya da mop alın

mikrofiber mop. bezi değişiyor. 20 liraya bile satılıyor temizlikçilerde. çıkıyor yıkanıyor. kılı tüyü topluyor.

15 liraymış www.tekzen.com.tr

Zaman. Gecer.

marsta koloniler kurulunca orda yaşayabilir:)
ciddili cevap: zaman zaman olur öyle sonra geçer; sonra yine olur hissedersin öyle aslında bakış açısını değiştirse iyi olur

genç ve aceleci sanirim o kişi. daha hayata dair pek bir şey yaşamamiş. Sabredip zamana bıraksın bunu. Belki de bir geçiş süreci içerisinde.

1adam kibarlığından tam olarak ifade etmemiş, ben söyleyeyim:

Ergenlikten hızlı bir şekilde çıksın, yeter. Mevzu "ölme isteği, ben dünyaya fazlayım tribi" ile alakalı değil. Belli ki hala yaptıklarının sorumluluğunu alacak kadar olgun biri değil. Hala "başkalarının" kendisi için bir şeyler yapmasını istiyor.

Ergenlikten çıksın, yeter. Artık bu duyguların üstesinden mi gelir, çocuk gibi ağlamayı bırakıp "bir şeyler" mi yapar, kendi bileceği iş.

helyum gazı. kesin çözüm.

Hayattan ziyade çevresinden, insanlardan, bulunduğu yerden bıkmıştır diye düşünüyorum. Biraz parası mevcutsa yurtdışına gidebilir eğitim veya gönüllü çalışma amaçlı. Hayvanlara yakın, doğaya yakın işler bulup çalışabilir. www.workaway.info gibi sitelerde sürüyle inanılmaz yerlerde inanılmaz işler var. (Kişisel hayalim hayvanlarla ilgili olanlar, insanlardan uzak-doğayla içiçe bir tecrübe ne kadar harika olurdu...) Türkiye'de çiftliklerde işçi arayanlar da var, sadece yurtdışı değil tabii ama hazır kaçmışken, ciddi bir kaçış yapıp muhteşem deneyimler yaşamak güzel olur.
Doğala yakın bir hayat kurabilse, insanlardan ziyade hayvanlara yakın olabilse daha mutlu olur gibime geliyor.
Tabii para/birikmiş para hiçe yakınsa, koparamayacağı bağları olduğundan bulunduğu yerden hareket edemiyorsa, yemek-barınma vb. ihtiyaçları için berbat bir işte çalışmak zorundaysa kısa süreli çözüm: psikolog+antidepresan yazabilecek psikiyatr. Sıkıntısını toparlayınca da beslenme, spor, inkar (herşeye pozitif bakma, şükretme vb.) ile şartları iyileştirip ilacı bırakır, mutlu son.

Ya istese de ölecek istemese de. Her halükarda ölecek. Bence şansını bi denesin, ne kaybeder? Zaten her şey boktan. Bu bana baya yardımcı olmuştu.

okuduyum bir yazıda intihar etmek istediğini söylemek yardım çığlığı olarak değerlendirilmeli diyordu. ama bence "ölmek istiyorum ama intihar etmekten korkuyorum" diyen kişi ilgi çekmeye çalışan, ben farklıyım tribi atan ergendir, büyünce geçer.

psikiyatra gitsin tabii ki. korkak morkak, belli olmaz. siz de tecahülü arif yaptığınız için suçlu olursunuz ayrıca. (uf çok kastım)

intihar edemeyecek kadar boşvermişlik bunun çözümü. yukarıda biri demiş ya nasıl olsa ölüyon, ne uğraşıcam *k. ölene kadar hayattaysan tripten çık bari, oyalanıyorsan kaliteli oyalan

Yalnız değil, onun gibi düşünen bir sürü insan var. O insanları bulup tanışsın. Yeni yeni çevreler edinsin, mutlaka bulacak onları.

(bkz: otoerotik asfiksi)

bazen vurdumduymaz olmak gerekiyor belki de. bana sistemi dayatan adam yüzünden ya da o sistem yüzünden niye ölüyüm arkadaş o ölsün a.q :D sallasın sistem mistem takmasın kafaya hayatını yaşamaya çalışsın. hem eninde sonunda ölecek insanoğlu. neden çabuğundan olsun ki. kaldı ki bu işin bir de öteki dünya boyutu var. hayat zorluklara rağmen güzel. yaşamak güzel. ölüm ise ürkütücü. çıkartsın aklından ölümü. öldün ne olacak hem arkadaş. dertler bitecek mi ? tamam rus kızları antalyaya eskisi kadar gelmeyecek :( bu insanı kahrediyor ama hayat yine de güzel..

cipralex verelimde gideceği doktoru yazma derdinden kurtaralım.

10 tekila shot yapıp, camdan atlamasını önerebilirim.

mümkün mertebe yüksek bir bina olmalı, sakat kalma olanağı bile olmasın.

ama yaşamak istiyorsa, psikiyatrdan güzel bir antidepresan almasını ve biraz doğaya yönelmesini tavsiye ederim.

Benim olmayan şeyi kıskanmıyorum.

Yalnız sen öylesin sanırım.

Asla kıskanmam. Gıpta etmek daha dogru olur.

kıskanmıyorum da. gerçekten bi şeyler konusunda başkasını benimle aynı şartlardayken daha başarılı bulduysam hırs yapıyorum. ama o kişiyle alakalı herhangi olumsuz bi düşüncem olmuyo.

malesef içiniz fesat. yok yok değil, şimdi öyle yazanlar olur, inanmayın. fakat özgüven probleminiz olabilir. hayatı tanımlayışınızda sıkıntı olabilir. beklentileriniz gerçeklerinizle uyuşmuyor olabilir. hayatı bunları kafaya takarak yaşıyorsanız yardım almakta fayda var. sizin hayat kalitenizi düşürür, iyi bir şey değil bu çok oluyorsa. gıpta edilir o ayrı ama sizdeki kontrolden çıkıyor gibiyse ve kendinizi başarısız hissetmek gibi yerlere bunlar üzerinden varıyorsanız sıkıntı. bu sıkıntıyı omzunuzda yük olarak taşımayın, farkında olup söyleyebilmeniz bile güzel.

yeterli donanimin yoksa ve uretmek adina ozellikle bir kapasiten yoksa bu boyle devam eder. insan olarak yapabilecegimiz icin kiskanma vs. olmuyor. sıkıntı büyük sende.

1adam'ın dediği gibi. Kıskanma değil de gıpta ediliyor yani. O da keşke onun yerinde olsaydım şeklinde değil de daha çok, herkes bi şeyler yapıyor ben ortada kaldım şeklinde vuku buluyor. Önceden böyleydi tabi, şimdi ben de bi şeyler yapmaya başladım, ben de hayatın içindeyim artık. O yüzden sıkıntı yok. (oss sınavı dönemleriydi)

Kıskanmam. Mutlu değilsem mutlu olmak için yollar ararım. Başarısızsam başarılı olmak için ne gerekirse yaparım. Ama kendime bakarım, başkalarıyla kıyaslamam kendimi hiç. Bunun sonu yok ki, her zaman kendinden daha iyi durumda olan birini bulursun. Kıskançlık hissi olmayan bir insanım hayatta hiç kimseyi kıskanmadım. Sadece iş hayatında benden başarılı olan kişilere (negatif duygulara sahip olmadan) özeniyorum.

kıskanma değil de ne güzel keşke benim de olsa diyip örnek alıyorum

Herkes de cennet meleğiymiş bakıyorum (burada kızgın surat var.)

samimi soruya samimi cevaplar olarak bak. kimse etrafa çiçek dagittigini ima dahi etmiyor bana kalirsa.
:)

ben de mevsimler'in tersine benim olmayan şeyleri kıskanıyorum.

örneğin eskiden hiç ama hiç kıskanmadığım sevgilimi ayrıldıktan sonra ölesiye kıskandım.

hayatları çok güzel insanları kıskanıyorum. çünkğü bende yok :(

Eğer sevgiliden yeni ayrılmamışsam, işten atılmamışsam, birileri yakınlarda vefat etmediyse ya da buna benzer bir şeyi çok taze yaşadığım bir dönemde değilsem, acım taze değilse, kıskanmadığım gibi sevinirim. Mutlu çift görünce, ikisine birden yukarıdan sarılasım gelir, iş için de sarılasım gelir; genel olarak sarılasım gelir zaten. Çok acılı bir andaysam, o zaman da kıskanmam ama "Ne kadar da dipteyim, Allah da benim belamı versin" diye kendime acırım. Eski sevgilimi görmedim hiç birileriyle, ama kafamda canlandırdım şimdi; gördüğümü değil de, yanında başka biri ile mutlu bir şekilde resmettim. Kıskançlık değil de, garip hissederim. En son gördüğümde yanında ben vardım bilmemkaç yıl önce de olsa, aldatılmış gibi hissetmem tabii ki de, bir garip ve sakil gelir büyük olasılıkla.

kıskanıyorum

bende kıskanma değil de sinirlenme oluyor. hatta çok saçma buluyorum bu derdimi. mesela çoluklu çocuklu bir aile fotoğrafını gördüğümde "yeter artık doğurmayın kaç milyar olduk be" diyorum, üçüncü dördüncü çocuğunu doğuranlara ayrı sinirleniyorum.

Kadinlari kiskanan erkeklerin ozguveni yoktur. Iyi sevisemiyor olabilirler, paralari yoktur, cirkin olabilirler...

ben de hissediyorum bazen, hatta bu nedenle facebook'u bıraktım tamamen. ben onların sahip oldukları şeyleri istemiyorum da, onlar ne istediklerini biliyorlar ve elde etmek için çabalıyorlar. benim kıskandığım da bu. ben efsane tembelim ve hiçbir şey yapmaya mecalim yok sanki. biraz uğraşıyorum ama elimin köşesiyle. o kadar da fırsatım varken çarçur ediyor olmak çok dokunuyor bana ama kendimi değiştiremiyorum da. annem hep hayattan saklanmaya çalıştığımı söyledi geçenlerde. insanların hayatlarını görünce o yüzden ben de başarısız hissedip utanıyorum kendimden. neyse duyurunu da ağlama duvarı olarak kullandım, özür dilerim.

ben de kıskanıyorum, sevgilisi olanları bile kıskanıyorum.
bu yılbaşı ve sevgililer gününde de yalnız olacağım. sanki herkes çok mutlu ben mutsuzum, herkesin çabasız başardığı bir şeyi başaramıyormuşum gibi hissediyorum.

Sosyal ağdaki mutluluk gösterilerine inanmayın lütfen. O fotoğraf çekimine has gülücükler, sonrasında normaliteye bırakıyor kendini. Herkes kendini maskeliyor. Facebook a baksanız herkes cok mutlu. Yersen.

Kıskanmak meselesine gelince, benim sahip oldugum veya olmadığım bi durum, fark etmez. Ben mutluyum, huzurluyum şu an. Onlar mutlu olmuşlarsa da ne güzel der geçerim ki genelde çoğu pozu inandırıcı bulmam o ayrı.

Herkes kıskanır. Gıpta etmekte kıskanmanın bir tık aşağısındadır. Kıskançlık insanın tabiatında vardır. Kıskanmam diyen kendini kandırır.

kimseye hasetle bakmayı geçtim imrenmedim bile. şu ara hayatımda uç güzellikler ile uç boktanlıklar aynı anda halay çekiyor. ama vardır bir hayır ve benim başıma geliyor bunlar. kontrollü deneylerin adamıyım, aynı koşulları yaşamadığım insanların neyini kıskanayım ya da onlar benim neyimi kıskansın.

Hak ederek kazandıysa kıskanmıyorum, Allah daha çok versin diyorum, helal olsun diyorum. (para, başarı, mutluluk... herhangi bir şey için)

Hak etmeyerek kazandıysa kıskanmıyorum, acıyorum.

eski sevgili filan umurumda olmaz da işleri her daim tıkırında giden insanlara içten içe bi kıskançlık duyuyorum.

@grgn +

Hayır, kendi işine gücüne odaklan.

Karanfil koy o aftın üstüne.

Bana karbonatlı gargara yaptırmışlardı. Yaygın bir yöntem olduğu söyleniyor. Ağız içini temizleyerek iyi geldiğini söylerler.
www.acibadem.com.tr

karbonati direkt aftin ustune dokuyorum ben. 4 5 saniye feci yakiyor sonra aftin acisi tamamen geciyor. aftin bi daha cikmamasini saglamaz tabi ama cikan aftin acimasi engeller

demir eksikliği sebebiyle de ağızda yaralar olabiliyor. doktora gidip kan tahlili yaptırabilirsiniz.

ağız içi yara için karadut şurubu öneriyorlar ancak..her şeyi yapıp aftın geçmemesi var. cildiye yahut dahiliyeye gidin. aftın eşlik ettiği birkaç durum için bakılmanız gerekir.

karşılaştırmış biri bana hayrettin karaman mealini önermişti. diyanet vakfının

sevan nişanyan diyanet eski mealini tavsiye eder.

ben sana verirdim.

Aychovski..

ayço

aychovski +1

hatta o işyerimde çalışsa dünya turuna çıkardım.

@froydian der mesiter batırır tükkanı sen naaptın.

Der meister var ya diyelim ki istemeden batirdi bobregini satar yerine koyar oyle bi imaji var gozumde.

abi ben senin ciddi ciddi feykim olduğunu düşünmeye başladım, korkuyorum. teşekkür ederim. kaldırım mühendisliğinde bir numarayım. fuhuşturucu işine girersen güvenebilirsin. güvenilir ve elit bir beyefendiyim.

iş konusunda benim de önceliğim aychovski olur. düzgün, çalışkan ve zeki birisi. kesinlikle iş vermeyeceğim kişi de sta olur. ne yemek yapıyo, ne temizlik yapıyo, ne çalışıyo, ne başka bi şey. hiçbi şey yapmıyo.

@der meister ayıp oluyor ama eudsıxkz

Aychovsky, Icha, Douchebag, Neferkitty, compadrito, der meister, ermanen

compadrito +1

Kaymaktutmayansicaksut ve Aychovsky banko iki tercihim olur zaten ^^

Compadrito gelsin ortak olalım. Der meister'a tüm yazı, sosyal medya ve reklam işlerini veririm. Her türlü finansal işlere douchebag, istediği şekilde oynayabilir paralarla. Benim bi şirketim olsa herkese sporu mecbur kılarım zaten. Orayı da angelus ve arnold'a emanet ederim. Hukuk işlerim için fraise, hukuk sevmediği için istediği herhangi bir pozisyonda whimsical. Ayrıca kibritsuyu, bugünküantrenmandagözdolduranfutbolcu, basond, lesmiserables, dessy, bu kişilerin de mesleklerini bilmesem de gelsinler beğendikleri alanda istedikleri maaşla çalışsınlar.

duyuru modlarına vermeyeceğim kesin de, bilmiyorum burdan kimseye iş vermem heralde :d

neferkitty, compadrito, fraise +1
ek olarak da tolga asp

buradan kimseye iş vermem.

Oyum der meistere

Hepiniz iyi çocuklarsınız. Employee share plan yapar, herkesi şirkete ortak ederim.

Compadrito

şahsi tanıdıklarım dışında compadrito ya iş verirdim douchebag e iş verirdim.
bunun dışında pek sanmıyorum.

tolga asp de sıralamaya girerdi

want2die severim keratayi.

neferkitty, kesin.

Performansı hakkında bilgi sahibi olduğum kullanıcılar sadece modlar. Onlar arasından da hollowlife diyorum.

olası tüm etkenleri önleyecek antibiyotikler ve bir adet ağrı kesici. antibiyotiklerin etkisi 3. gün gibi başlar genelde ve önerilen süre boyunca içilmesi gerekir.

Agrina fayda etmemesinin sebebi kanal tedavisine ya da apse varsa da drenajinin yapilmamis olmasi. Agrini kesecek mudahaleler bunlar antibiyotik dis konusunda dis eti hastaliklari haricinde ancak destekleyicidir tedavi edici degil ama devlette de hemen disten mudahele yapmiyorlar sikinti burda. Yoksa ilaclarda bir problem yok.

Imkanin varsa ozele git hemen kanala baslarlar rahatlarsin, sinir alinmadigi surece o agriyi cekersin.

Ben sağlıkçıyım, sana 20 lik dişlerin bile ağrısını dindiren bir ağrı kesici tavsiye edeyim.

"Alveres" bu ilaç güzel bir ağrı kesicidir, bir arkadaş söylemiş durumu müdahale olmadan geçmez kesinlikle açıktaki sinir insanı hoplatır fakat bu ilaç ben kullanırken de derman olmuştu. Bir deneyin derim çok güçlü yan etkileri yoktur.

keliozis/ cheilitis. baka sebeplerden de olur ama genelde b vitaminleri ve folat eksikliğinden

en.wikipedia.org

Yakuza

Oramakomaburamako

Wing Chun'cu Yaşar Usta

ayfonDO

Bunları dersem annem hepinizi döver valla.

Daha güzel asil bişeyler lazım

isim bile bulamıyorsanız açmayın, insanları kandırmayın.

şibumi

3 tane sınavı

EĞER DÜN İNTİHAR ETMİŞ OLSAYDINIZ
+bugün ne kaçırmış olacaktınız

sorusunun altına cevap giremeyecektim :D

cenazemi.

merak edip de yapmaya zaman bulamadığım içi sucukla döşenmiş üç katlı tostu ve sevdiğim adamın güzel yüzünü.

700tl kiyafet bot ihtiyacina harcamamis olacaktim. icime oturdu amk ama lazim da. dun intihar etseydim keske :D

bol fıstıklı baklava ve zeytinli açma

Dunyanin her yerindeki insanlarla ilgili bi belgesel izledim nat geo people kanalında aksamustu. Sonra cay ictim. Hava gunesli ve sicakti butun gun guzeldi bu havayi kacirmadigim da iyi oldu.

açıkçası hiçbir şey.

yorucu bir yolculuğu kaçıracaktım :)

kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde tesadüfen bulunamazdım ve 2 çocuğu ölümden, bir tanesini de sakat kalmaktan kurtarmayı kaçırırdım

bir başka sıkıcı günü.

bugünü ;_;

Sıkıcı aptal bir günü daha kaçırmamış olurdum. Kandırılmamış olurdum bir de.

Yeni araba kullanmaya başlamışçasına araç süren, ama bunun aksine hayvan gibi hız yapan ve viraj alan bir minibüse binmemiş olur, binmemi takip eden dakikadan inene kadar yoklayan kusma hissini yaşamamış olurdum. İndikten sonra mide bulantımdan kurtarmak için üzerimden montu çıkarıp atmış olarak 10 dakika yol yürümez, şu an burun akıntım ile cevap yazmıyor olurdum. Fena da olmazdı hani.

Bir de siteye bıraktığım yavru kedileri eve geri almak için yoklayan şu boktan duyguyu yaşamazdım.

Çok nemrut nemrut yazmışım, güzel bir şey de ekleyeyim, Grey's Anatomy'nin yeni bölümününü izleyememiş olacaktım. Bir de birazdan sigara böreği yapacağım çıtır çıtır, onun keyfine varamamak kayıp olurdu.

Yumurtalı patetesi

Okkalı sade türk kahvesi

Yeni aldığım ayakkabıyı, tanıştığım yeni insanları, jimnastik ve türk dili sınavını, annemin doğum günüsünü...

yani genel anlamıyla (arada istisnalar olsada) pek bir şey kaçırmazmışız :/

çekme - basma deneyi raporu yazma keyfini(!)

Aksam karnimi mide ile doyurmamis olacaktim.
Bag-kur borcumu halletmemis olacaktim.
Solunum testim cok iyi cikmis olmayacakti.
Bizim sekreterin bugunku over-makeup'ini goremeyecektim.

bugün beni kaçırmış olacaktı :p

ben bir şey kaçırmazdım da ben yokum diye bütün iş yükümü devralmak zorunda kalacak arkadaşımın beddualarıyla da ne hale gelirdim bilmiyorum. bi de eşim kedinin mamasını suyunu koyardı da kumunu değiştirmeyi uzun zaman akıl edemezdi sanırım, leş gibi kokardı yavrucak

Sevgilimin öpücüklerini ve kıymalı böreği(sabahları çok iyi gidiyor)

bim'deki turuncu koku, müthiş kokiye.

henüz daha iyisini görmedim.

ben mütemadiyen osuruyom

febreze lavanta

english home ya da madame cocodan falan şu çubuklu kokulardan alıyorum.

febreze okyanus bilmemnesi

Sikmayla ugrasmayacam, kendisi kokusunu salacak.

Şu osurmak yazan komiği biri blocklasın.

bodyshoptaki lime kokusunu kullanıyorum ben. yağ gibi böyle, kandil var evde ona su koyuyorsun, suya da bu yağdan damlatıyorsun. mum da alttan ısıtınca koku yayılıyor.

evde fırın varsa, bir bardak suya vanilya yağı damlatıp fırına koyarsan yarım saat filan çalıştırdığında fırını kokusu çok güzel yayılıyor. bir de bu var.

çubuklu koku şişelerinden mandalina kokusu.

çubuklu koku-yasemin. eskiden de dondurma kutusuna su, iğde yağı ve kuru lavanta koyar kalorifer peteğinin üstüne yerleştirirdim.

Fırın ilginçmiş ama unuturum 5 gün yanıķ kokar ev

Tütsü denesenize, fresh kokular var bi' sürü; sıkmakla filan da uğraşmazsınız kenarda tüter sakin sakin; hele oda küçükse azıcık tütsün yeter.

ventolin (uzun) www.google.com.tr ya da pulmicort (altıgen) www.google.com.tr nebuldur muhtemelen.
alet de şundan www.google.com.tr

ben sürekli bulantı yaşıyorum. mesela yarım saatten fazla yol sürünce dayanamayıp iniyorum oyüzden çantamda hep metpamid bulunduruyorum. uzun yılladır yaşadığım için her ikisinide çok deneyimleyip en iyisinin metpamid olduğuna karar verdim. hatta bazen içki içince yatmadan bir tane içiyorum sabah çok iyi kalkıyorum.

kesinlikle metpamid daha iyi, etkili diyebilirim. haa tabi emedur bana uygun bi ilaç değil kesinlikle. size nasıl olur bilemem ama daha beter yapar beni, çocukken onu kullanırdım hatırlayınca bile fena oldum.

muadil değil. hangisinin daha etkili olduğunu nasıl ölçecen? aynı kişiye iki kere aynı bulantıyı yaşatsan, birinde metpamid birinde emedur versen, sonuç yine subjektif ve "bulantım geçti/geçmedi" şeklinde olur. bulantının bi de bi sürü farklı sebebi var.

fark var ki metpamid yan etkiden dolayı çocuk hastalara kullanılmıyor. onun yerine emadur fitil kullanılıyor.

4-5 yıl oldu gideli değişmiş midir bilmiyorum ama ben sadece okuyabiliyordum, öyle öyle çıkardık haritadan. ingilizce bilen birini bulsanız bile-ki yüksek bir ihtimal değil, size rusça cadde sokak adı söyleyecek. kelimeyi aklınızda tutup haritada arayacaksınız. kiril alfabesiyle informatsiya yazısının olduğu yere informeyşın?? dedim de kadın anlamadı, sıkıntı olabilir.

petersde de kirildi bende 4-5 sene önce ordaydım. pulkovo havalimanı yeni yapıldı. o muhitte ingilizceye eklenmiş olabilir.

Geçen sene gittim, metroda, sokak tabelalarında kiril+latin kullanıyorlar. Bunun dışında pek ingilizce kullanımı yok, insanlar da ingilizce bilmiyor. Moskova'da ise hiç yok, metroda bile latin harfleri yoktu.

Ama zorluk çekilecek bir durum yok. Berlitz'in cep rehberini alın, zaten gidilecek yerler belli, metro haritası vs var. Ben 1 hafta Petersburg'da, 1 hafta da Moskova'da kaldım, bir zorluk yaşamadım. Metro, otobüs, hidrofoil, minibüs vs. herşey kullandım.

1 ay once oradaydım. metroda falan iki turlu yazıyor. sokak isimleriyse kiril alfabesi. ingilizce bilen birini bulman baya zor ama bilmeseler de yardımcı olmaya çalışıyorlar. metroyla çoğu yere gidebiliyorsun zaten otobüs olayına sakın bulaşma kafa karıştırıyor. neyse başka sorun varsa da cevaplarım.

2-3 sene olmustur benimde, evet kiril maalesef :) ancak kisa surede goz asinasi olup iyi kotu cozuyorsunuz :) ayrica harita edinin hemen bir yerlerden, cok isine yarayacak:) benim sansima mi oldu bilmiyorum ama ingilizce bilenlerde cokca cikiyor :) turklere de denk gelebilirsiniz, orada tanismistim birileri ile hatta :)

@wasd: Sokak levhalarında da kiril+latin var. En azından geçen sene öyleydi. Sanmıyorum ki latin harflerini kaldırsınlar. Lenin caddesi, Stalin meydanı vs. gibi bina üstündeki levhaların altında latince olarak da yazıyor.

Ayrıca Google Maps'de Petersburg'un street view olarak gezebilirsin, böylece gitmeden yolları, binaları vs. görmüş olursun :)

petersburg card almanızı şiddetle tavsiye ederim, öyle böyle değil. hem elinizde yapılacaklara dair bir rehber oluyor, hem de bu yerlere ya bedava ya da baya bir indirimle giriyorsunuz. ek olarak size metro kartını da veriyorlar bu guide ile birlikte. bir çok restoran ve mekanda da indirim mevcut. bu guide hem ingilizce hem rusça hazırlanmış. o açıdan size baya bir yardımı olacaktır, nasıl gidilir konusunda da. en azından insanlara rusça kısmını gösterip yol yordam sorabilirsiniz.

ayrıca petersburg'da google kullanmayın, dövüyorlar :)

edit: petersburgcard.com faydalanacaklarınızın yanında çok ufak bir ücret.

levha, tükan isimleri hep kiril alfabesi. resturaurantlarda aynı sorunu yaşamadım. ingilizce bilme oranı düşük olduğu doğrudur. gene de gençler arasında oran az biraz daha yüksek. kalakalacak bir durum olmaz, ingilizce bilen birilerini buluyosun. ama sorun yaşarsın evet. rusça bilen arkadaşımla gittiğim için ben az sorun yaşadım. nerdeyse 3-4 gün de tek tabanca dolaştım gün içinde. hiç bişi olmadı.

bu arada dostoyevski'nin evi'nin yanında georgeous diye gürcü restaurant'ı var. mutlaka git oraya. süper bi yer.

Kimse yazmamışcasına tekrar yazayım. Sorun yaşamazsın. Eylül'de ordaydım herhangi bir sorun varsa yardımcı olurum.

Hemen her şey kiril evet ama şahsen bir zorluk yaşamadım. Gittiğim cafelerde, barlarda, müzelerde sürekli ingilizce bilen ruslarla tanıştım, hepsi de benimle takılmaya istekli çıktı (bu açıdan ortalama avrupa deneyiminden epey farklı). Telefona herhangi bir offline harita yükleyip onu da kullanabilirsiniz.

St Petersburg gayet turistik bir şehir olmakla birlikte çok da tourist-friendly sayılmaz.

Bir de özellikle geceleri dikkatli olun. Otele dönerken şehir merkezinde gasp edilip silahlı saldırıya uğradım. Sonradan araştırınca gördüm ki benzeri deneyimler yaşayanlar az değil. Taksi için Uber kullanabilirsiniz. Fiyatlar ucuz, dil bilmenize de gerek yok.

bay kelimesinden türediğinden sanıyorum.

valla ben de anlamıyorum. bayan denmesinden rahatsızlık duymuyorum duyanı da anlayamıyorum. kadın demekten bi farkı yok bence.

bayan zeynep, bayan ertürk falan denilmesinden rahatsız olunduğunu sanmıyorum.
benim rahatsız olduğum mesela spor müsabakalarında erkek voleybol takımından bahsedilirken kadın voleybol takımı yerine bayan voleybol takımı denmesi. cinsiyet seçerken erkek ve bayan'ın yer alması. kadın kelimesinden ayıplı bir şeymiş, bir küfürmüş gibi kaçılması.

ayrıca birilerinin arkamdan "bayaan, bağyan, boyon" vb türevleriyle seslenmesi ardından muhakkak bktan bir şey yaşamam da sevmememin etkenlerinden :P

mesgul ve huzursuz +1
kadin kelimesi "kibarlastirilmaya" calisiliyor nedensiz bir sekilde.

e bagyan demeyek de ne diyek diye soranlar oluyor, cok basit arkadaslar "siz" diye bir kelime var mesela. "hanimefendi" demek istemiyorsaniz bunu kullanabilirsiniz.
tanimadiginiz bir kadina hitap ederken siz deyin bitsin.
bagyan su parayi uzatin yerine parayi uzatir misiniz, bak ne guzel dimi?

rahatsızlık duymuyorum. rahatsızlık duyanları niyet okuyucu ve adamına göre davranan kişiler olarak nitelendiriyorum. bayan denmesinin altta yatan olası sebeplerinden 'biri' ve bayan diyen kişilerin 'kaba ve ruhsuz' olması nedeniyle rahatsızlık duyuluyor.

kadın kelimesinin bakirelikle bağlantısı yüzünden insanlar kullanıyor. aynı tepkileri karşısındaki eşşek kadar adama "çocuk" diye işaret ederken vermezler.

bayan zaten mrs veya miss olarak kullanılınca kimse rahatsızlık duymuyor ki

kadın veya hanım anlamında kullanılınca rahatsızlık duyuluyor

örneğin:
-bayan bakar mısınız? YANLIŞ
-hanımefendi bakar mısınız? DOĞRU

-ben esmer bir bayanım YANLIŞ
-ben esmer bir kadınım DOĞRU

bence "hanim" ya da "hanimefendi" kulaga daha hos geliyor. bayan, cinsiyetci veya degil biraz sokak agzina dondu bana gore. "beyler, bayanlar" yerine "hanimlar ve beyler" sanki daha hos.

Çok basit bir soru soracağım:

Pazar yerindeki bir kadını/bayanı/hanımefendiyi düşünün. Domates almış, parayı vermiş, ve dalgınlıkla para üstünü almadan ilerlemeye, tezgahı terk etmeye başlamış. İyi niyetli satıcı da, arkasından seslenip uyaracak ve parasını almasını sağlayacak.

Bu adam ne diye seslenecek Allah aşkınıza?

-Kadııın! Paranızın üstünü alın. Unuttunuz.
-Bayaağn! Paranızın üstünü alın. Unuttunuz.

Hanımefendi demeyin vururlar ağzınıza. Burada kadın denir mi ya? Ne diyelim?

Ha bizim esnaf "Aplaa!" diye sesleniyor en güzeli en temizi. Esnaf çocuksa eğer "teyze" devreye giriyor.

@feel the blanks

işte tam olarak bundan bahsediyorum ''bayan''aslında günlük kullanımda ihtiyaç duyulan bir kelime.''kadın'' dememeye çalışmak da genellikle ''bayanların'' (bak kullanmak zorunda kaldım.hanımefendi mi deseydik?) komplekslerinden kaynaklanıyor.tanımadığım yaşıtım birinden bahsederken dahi ''kadın'' demem.

Political Correctness vs her türlü varım ama bence yanlış yerden başladık.

konu daha çok 'kadın' kelimesinden utanılması ile ilgili. bununla paralel olarak kadın'ın kendisi utanılacak bir şey haline geliyor. kadın olmak kız olmak kriterleri oluyor ve 'kızlık' statü haline geliyor ve kızlığını kaybetmiş olan aşağı görülüyor.
ben birçok kere, insanların sırf sevmediği ve sinir olduğu biri için 'kadın' kelimesini kullandığını gördüm. mesela burada da bir hata var o 'kadın' kelimesi beni çok rahatsız etti. şöyle ki; bunu diyen adam 50 küsür yaşında ve 'kadın' dediği kişi 25-26 yaşında. bu haliyle oldukça normal ve olması gereken bir şey gibi duruyor ancak işin aslı başka, ben o kişileri tanıyorum.
adam kadına gıcık ve o adam o eğitim seviyesiyle normalde sevdiği biri olsa o kişi, (aynı zamanda kızı yaşında biri olması paralelinde) ''o kız geldi mi'' gibi bir cümle kurar ancak tasvip etmediği/ sevmediği/ sinir olduğu biri için ondan bahsederken 'kadın' kelimesini bir aşağılama olarak kullandı. işte 'bayan' kelimesine karşı çıkışın temel nedeni bu. bayan diyerek 'kadın' aşağılanıyor.

ben olabildiğince 'hanımefendi' demeye gayret ediyorum. elbette arada bir bayan çıkıyor ağzımdan, hanımefendinin uymadığı kadın kelimesini hakaret olarak algılayabilecek kadınların bulunduğu ya da bulunabileceğini düşündüğüm bir yerde kullanabiliyorum.

işte burada yeni bir sorun duruyor; henüz işin çok başındayız. şu anda insanlara bayan değil kadın diye diretmek çok yanlış. aslında yanlış değil elbet ancak karşında senin ne dediğini anlamayan bir güruh var. önce belli bir seviyeye gelmek gerekiyor. kaldı ki bizim toplumumuzda 'ben kadın değilim bayanım' diyen kadınlarının varlığı söz konusu. acele edildiğini düşünmekle birlikte katılıyorum.

birde şöyle tipler var ''hayır sen kız değilsin kadınsın!1!1!!'' geçen bu duyuruda denk geldim böyle bir laleye. sana ne lan o kadının kendisini nasıl tanımladığından. erkekleri düzelt, kendi hitabını ona göre ayarla ama gidipte bir kadına böyle demek çok yanlış. kendisine yazacaktım ama zamanım olmadı, sonrada adını unuttum. burada görür de kendisini hatırlarsa elbet yazabilir bana, iyi de olur. konuşur anlaşırız :)

Bay-Bayan; Erkek-Kadın şeklinde kullanılmadığı sürece sorun olmayan durum aslında; birinin arkasından nasıl bağıracakmış, bir erkek giderken arkasından "erkekkk! bakar mısınız?" diye bağırıyorsun, olay basit; tersi durumda erkek için de aynı seslenmeyi kullanabiliyorsan o şekilde hitap edebilirsin yoksa kimsenin "bayan" sözcüğü ile sorunu yok; tuvaletlere bay-bayan yazarken kimse bay-kadın yazılsın demiyor; tek çaba kullanım aşağıdaki karşılıklarda olsun:

kadın-erkek
bayan-bay
hanımefendi-beyefendi

"bayanlar voleybol ligi" gibi demenin absürtlüğünü "baylar voleybol ligi" denildiğinde anlamak çok da zor değil aslında.

ben de bu bayan demeyin kadın deyin lafları çıkalı beri garipsiyordum neden böyle ısrarla bu konu üzerinde duruluyor diyordum.
@meşgul ve huzursunun cevabını okuyunca ( herkesin nedeni buysa) mantıklı geldi. erkek yüzme takımı deniliyorsa kadın yüzme takımı demek lazım.

@feel the blanks'ın değindiği konuya da katılıyorum. pazarda veya dışarıda herhangi biri bana "kadın" diye seslense bozulurum, garipserim. çünkü toplumdaki genel yargı bu tür seslenmenin kaba olduğu yönünde. "sanane be kadın" " kadına bak şunu yaptı" gibi cümlelerde kullanılıyor. veya otobüste kadına yer verdim demeyiz de hanıma veya bayana yer verdim deriz mesela. aynı şekilde erkeğe/adama yer verdim de denmiyor, baya, beyfendiye yer verdim deniyor. nezaket tek tarafa çalışmıyor, bunlarda bir ayırım yok.
pazarda veya dışarıda kadın için verdiğim örnekler adam sözcüğü için de geçerli. erkek diye hiç seslenilmiyor zaten. "erkeeek paranın üstünü unuttun" denmez, "adaam paranın üstünü unuttun da denmez" bayım paranın üstünü unuttunuz denir. abi amca deme durumu da aba teyze durumuyla aynı.

@ defug'un örneğindeki "bayan bakar mısınız" beni rahatsız etmez mesela.
ben esmer bir kadınım yerine ben esmer bir bayanım denmesini garipserim. esmer olduğunu değil bayan olduğunu vurguluyor diye düşünürüm. cümlede vurgu kayması olur.

sonuç olarak; rahatsız olmuyorum. aksine bu konunun da tıpkı ayrı yazılan de hezimeti gibi rayından çıkacağı konusunda endişeliyim.

Çünkü kadınlığı bekaretin olup olmamasına indirgeyen yavşaklar var, aynı şekilde kadın diye hitap edildiği için "ben kadın değilim kızım :(" diyen 28 yaşında "kızlar" var. Siz onlara Kezban deyin, ben demiyorum.

Onlara göre bayan kelimesi temiz, suya sabuna dokunmuyor. İçi boş. Kadın kelimesi ise (yine onlara göre) cinsel geçmişi ifade ediyor.

Oysa doğrusu şudur: fiziksel ve ruhsal olgunluğa erişmiş dişi insana kadın denir. 18 yaşındaysa genç kadın dersin, 55 yaşındaysa kadın dersin.

Hitap içinse söylendiği gibi "hanımefendi" gibi çok güzel bir kelimemiz var.

Kız - Oğlan
Kadın - Erkek
Bay - Bayan
Hanım - Bey

Söyleyeceklerim bu kadar.

@yirmisantim, bir düzeltme yapayım, her ne kadar günlük hayatta kullanım farklı olsa da aslında doğrusu bu;

Dişi - Erkek
Kadın - Adam

feel the blanks'in dedigi seye ben yukarida cevap verdim zaten.
okumamissiniz bi daha yazayim...

"e bagyan demeyek de ne diyek diye soranlar oluyor, cok basit arkadaslar "siz" diye bir kelime var mesela. "hanimefendi" demek istemiyorsaniz bunu kullanabilirsiniz.
tanimadiginiz bir kadina hitap ederken siz deyin bitsin.
bagyan su parayi uzatin yerine parayi uzatir misiniz, bak ne guzel dimi?"

hanimefendi, ya da sadece pardon bakar misiniz diceksiniz.
bitti.

adama bayim bakar misiniz diyo musunuz? ya da erkek bakar misin?
cumlelerinizi yazarken mantikli olun biraz.
o konumda kimse sizden kadin ya da bayan bakar misiniz demenizi beklemiyor zaten.
hanimefendi/beyfendi diyemem ben derseniz "pardon bakar misiniz" diye bir cumle var.
anlatabildim umarim...

Peggy, benim bildiğim kadarıyla adam sözcüğünün ilk anlamı insan, ikinci anlamı erkek. Ama ataerkil düzende kadının yeri olmadığı için, kadın "insan" olmadığı için anlamı gitgide kaymış. Keza "oğul" da "döl, yavru" demektir ama yine aynı ataerkil düzen erkek çocuğu olunca ona "oğlum" demiş, kız çocuğunu insan yerine koymamış. Aslında bu bayan hususunda da eleştirdiğimiz şey tam olarak bu.

@yirmisantim, evet o zaten başlı başına bir problem ama vurgulamak istediğim; erkek-kadın değil, erkek-dişi kullanımı daha doğrudur. tabii günümüzde anlam kayması yaşıyor bütün bu kavramlar.

yok, cibil yatiyoz biz.

bende üşüyorum 5 dereceye kadar düşmüş hava. biraz kalın giyinirsen +yazdan kalma bir gıdım kalan enerjiyle evde biraz daha kalorifersiz idare edilebilir.

valla bizimkiler yakiyor, yakilmazsa usunuyor yalniz. bir iki kere biz dedik kaloriferleri yakin diye.

şirkette yanıyor 2 gündür. evde annem daha açtırmıyor. erkenmiş. :)

Tshirt bile giymiyorum.

1 aydır yakıyorum, sigarayı bile aspiratörün altında iciyorum sıcaklık kaçmasın diye. yer: uzak doğu

Şu ana kadar yakmadık kombiyi ama bu hafta sonu başlarız. Öyle görünüyor.

dün akşam soğuktan kazak battaniye vb şeyler olmasına rağmen boğazlarım şiş göğsüm dolu. yakılır artık bence

Cıks, gündüz askılı gece kısa kolu falan takılıyorum ben. O kadar soğuk değil.

ben de ankaradayım. akşam değil de sabah ilk kalktığımda keşke kombiyi açsaymışız oluyorum bugünlerde.

gece de gündüz de üşüyorum İstanbul'da. kalın giyinmek de idare etmez olmaya başladı.

Aramizda bir arnold usumedigine gore sirrini aciklasin bize. Kaslari yaga mi ceviriyorduk yaglari mi kasa.

ankara'dayım. ev de iş de bayadır yanıyor... iş yeri biraz aşırı sıcak oluyor
ama kimse şikayetçi değil.

ankara'da çoğu kişi yakıyor bayadır. akşamları bizde de yanıyor sabaha kadar

normal pijama ile biraz üşüdüm. yorganın üstüne battaniye attım, ondan sonra üşümedim.
yer istanbul.

2-3 gün önce kadıköy'de don atlet oturuyodum gayet iyiydi ama dün ve bugün üşüyorum reis. battaniyeyle oturuyorum. kuponumu yatıran rusları protesto ettiğim için doğalgazı açmayacağım, onlara para kazandırmak istemiyorum dolaylı yoldan. eheh şaka tabii param yok ondan açmıyom, battaniye beleş.

kalorifer açmaktansa 2 bira çakıyorum.

istanbul'dayım, tshirt+ pike ile yatıyorum, üşümüyorum. bizim ev hem küçük hem de yalıtımı falan epey iyi, sıcak oluyor. kışın 150 liradan fazla doğalgaz geldiği nadir olur.

Ekleme: temmuz başında 5 gün palyatif amaçlı radyoterapi aldı.

muhtemelen diffüzyon mr denilen beyindeki kan dolaşımını gösteren bir çekim olmuş bu. Damardan verilen ilaç bazı yerlerde görüntülenmiş ( bu da çok istenen bir durum değildir.)

Çok geçmiş olsun.

eski ve yeni görüntüler karşılaştırılarak gerilemeye karar veriliyor. Raporda bu karşılaştırmanın sonucu yok, dr kendi bakmış görüntülere. Raporda kanlanmada sıkıntı olan alanlar var, tümör yayilmasi ya da damarlarla ilgili bir sorun olabilir, hastanın mevcut bulgulariyla ve durumu ile goruntulemelerinin birlikte degerlendirilmesi uygun görülmüş. Geçmiş olsun

hocam mri doktor tarafından görüldü ve gerileme var dendi ise sorun yok. bu rapor anlamsız. radyolog doktora gördükleri ile ilgili tümör yayılması ya da kan akımı azalması olabileceğini söylemiş, doktor bakmış ve olmadığını söylüyor. genelde bu tanımlamalar standarttır, yani sizin durumunuzla hiç alakası yok değildir ama standarttır işte. bt'yi al git. O zaman doktor daha detaylı bilgilendirir.

Dirseklerini, bileklerini kıvırma, omzuna yüklenme. Sinire basılacak noktaları oralar

Haftaici 30 saniye, haftasonu 15-20 dakika.

15-20 haberlere göz atıyorum sonra kalkıyorum yataktan

10 saniye kadar.

10 dakika kadar. Uyanır uyanmaz birden yataktan fırlayınca başım dönüyor.

Hafta ici 1 dakika hafta sonu 1 saat (45 dakikadir yataktayim)

Haftaiçi en fazla yarım dakika, bugün 1 saati geçti, 2'yi bulacağını sanmam.

debe'yi okuyup kalkıyorum.

20-30 saniye
yatak keyfi yapamayanlardanım :/

1.5-2 saat

ders(veya işim) varsa 4.26 saniye. ders yoksa 1 saati bile bulabilir.

10 sn ile 3 saat arası değişir.

4.30 da filan kendiliğimden uyanıyorum, afedersiniz çişim gelene kadar kalkmam

hafta içi 30 sn hafta sonu 10-15 dk

Her şarkı küfür mü ediyor amk, ne alakası var şimdi. Benimki ram jam'den black betty mesela, introsu çalıyor. sözler girene kadar cevaplamış oluyorum çünkü. He, iş yerinde telefonum sürekli titreşimde, orası ayrı. Sikimsonik samsung melodisi olsa da titreşimde kalırdı ama. Ayrıca herkeste aynı melodilerin çalması ne kadar tekdüze, ne kadar standart; sıkıcı!

Melodi mi? Ayy ne kadar da 2000'ler modası öyle.

benimki the hanging tree remix çalıyor noolmuş yani.

edit: iş güç var.

süngerbob bitiş müziği. bilenler gülümsüyor, bilmeyenlere normal geliyor. işli güşlüyüm

Sikimsonik samsung melodisi. Hic de degistirmedim zaten cogunlukla titresimde telefon.

game of thrones kullanıyorum, iş güç sahibiyim. bi aralar south park kullanıyordum. "oh my god they killed kenny you bastards" diye bağırıyordu.

www.youtube.com

iş güç sahibiyim ve kullanıyorum ama motherfucker diye bağırmıyor :\

Zedge diye bir program var, yillardir onun uzerinden indirip sherlock theme'i kullaniyorum. Isimde gucumdeyim.

Oturdum 30-40 tane melodi hazirladim iphone icin. Ama oyle sozlu degil hep enstrumantal sarkilarin sevdigim kisimlarini kestim. Telefonda sozlu melodi kullanmak sacma geliyor.

Bir tek msj sesim beavis and butt headin gulme sekli o kadar.

Hayır. Normal lülülülülü telefon sesi.
Sahibiyim.

Benimki de lülülü
Çalışan insanım evet

10 sene önceydi galiba en son melodi ayarlamam

Toplum içinde yaşayan biri için evet, ayıptır. Dağ başında tek başına yaşıyorsa hayvanlar ürker ama o kadar.

ben arcade riven login screen theme kullanıyorum ama kimse farketmedi şu ana kadar ühühü. öğrenciyim.

Kendi bestelediğim müziği zil sesi yaptım.

melodi deyince dandik midi melodiler geliyo benim aklima.

www.youtube.com
guile amcanin temasini kullaniyorum.

Bee gees - staying alive çalıyor son 4-5 yıldır.

super mario - overworld. 15 senedir iş güç sahibiyim.

telefonun kendi melodisini kullanıyorum. iş güç sahibiyim.

eskiden hususi saatlerce parça seçerdim arşivimden. ne güzel günlermiş onlar.

Zil seslerim hep özel olmuştur, başkasında duyulmayan zil sesleri tercih ederim, kendimle özdeşleştiririm. İşim gücüm varken de böyleydi, derste telefonumu sessize almayı unuttuğumda da böyle.

Genelde girişi hafif olan, 15. saniyeden sonra coşan melodiler seçerim ki, telefon uzağımdaysa kapanmadan yetişeyim diye.

game of thrones opening theme

ama yapabilseydim polifonik ferdi tayfur - fadime'nin düğünü yapardım.

iş güç sahibi bir insanım.

İnternet sitesinde internetten/telefondan randevu seçeneği varsa oradan, yoksa da sabah erken gidip sıraya girip ortopedi polikliniginden randevu alın. Acile gitmek, durumunuz acil olmadığından size vakit kaybettirir.

Mümkün olduğunca erken git. Randevun olsa bile.

Borusan klasik

yabancı denmez ama azeriler, kemal sunal filmlerine fazlaca guluyorlar, hatta replikler bizden daha fazla ezberlerinde.

bağır/sine göğüs demek biliyorsunuz, sanırım sorduğunuz deyimlerde geçen 'yanan' bağır, 'deşilen' sine. çok üzüntülü hallerde kalbi besleyen damarlarda ani daralmadan dolayı sıkışıklık hissi, yine üzüntünün doğrudan mideyi etkilemesi(ki yemek borusu bagrimizin içinden geçer) gibi mekanizmalar açıklar.

bir de 'sineye vurmak'; ornegin ölünün ardından yapılan, aslında timus uyarilmasinin geleneksellesmesidir.

yarım limonu çay bardağına sık, shot yap

reflu den sonraki yazdıgın kısım buyuk ihtimal.
her gün düzenli aç karnına iyi kalite bal ye (iyi kalite,iyi kalite).

Limona bir şans ver.

Bir parça simit yerken oldu, galiba iyi çiğnemeden yutmaya çalıştım ve zor geçti, bu arada zarar vermiş olabilir. Ama bu kadar sürmesi ve zaman zaman (birkaç yılda bir) tekrarlaması başka bir sebep olabileceğini düşündürüyor. Üstelik 3 saatten uzun süren hıçkırıkların önemli olabileceği yazıyor bazı yerlerde.

Merhaba,

Öncelikle eksisozluk.com

Uzun yıllardır bendede var bu sıkıntı. Bir çözümü yok maalesef çok yollar denedim gitmediğim doktor kalmadı diyebilirim. En sonunda hıçkırık başladığı zaman sakinleştirici kullanmaya başladım. En azından eskisi kadar basınç yaratmıyor bünyemde. Geçmiş olsun.

@misyoner domates tedavi gördüm demişsiniz, nasıl bir tedavi acaba?

ilk olarak kalpten şüphelendi doktorum ama bir sıkıntı çıkmadı. daha sonra bir nörolog inceledi, onda da bir problem olmadı. mideden çeşitli aralıklarla üç kere endoskopi oldum. reflü, gastrit, mide fıtığı ve midemde mikrop çıktı. 1 yıl antibiyotik ve çeşitli mide ilaçları kullandım ama, sadece yeme içmem düzene girdi midem rahatladı, hıçkırık aynen devam etmekte. en son olarak uyku kaynaklı olabileceğini düşünerek bir uyku merkezine yatmayı düşünüyorum, çünkü beni genelde uykuda tutmakta.

ergen kardeşime sordum 'kanada falan' dedi

alman

kanada-usa ya da danimarka diye sıkıyorum

soğuk bir yerlerin vatadaşı. kanada olabilir. iskandinav da olabilir.

finlandiya ile giriyorum konuya.

cok da degisik bir surati yok. yunan bile olabilir.

bohr atom modeli +1, öyle karakteristik bi yüzü yok ki? ben fransa diyorum. tam fransız piçi tipi var.

fransa için çok soluk benizli. artı, fransız fenotipine pek uymuyor. düzgün suratlı eleman. fin de olabilir evet. yunan da olmaz. yunanlar bizim gibi insanlar neticede.

arttırıyorum, danimarka

iskandinav ülkelerinden bu oğlan.

ne var bebenin sıfatında hakkaten? gayet sıradan bir tip.
cermen ırkına benziyor.

Türk bile olabilir. Herkesi esmer mi sanıyorsunuz anlamıyorum ki. Bir değişikliği yok, normal çocuk.

çorum

kastamonulu tipi var bunda.

Ya bildiğin beyaz avrupalı işte. Oraların ortalaması zaten bu. Kuzeye çıktıkça artıyo tabi. biz çirkin milletiz diye bize yabancı geliyo.

whimsical +1

www.listal.com

Letonya.

kütahyalı

@podrostok @gunde 3 litre kola icen adam
Letonya hayatta aklima gelmezdi ya sagolun

gonderin gelsin

Sözlükten mesaj attim acaba nasil ulaştırabilirim?

Çay falan ikram etseler süper olurdu.

isiklandirmasi efsane olmali.
sadece vitrinler degil, duvarlar da o bolumdeki temaya gore duzenlenmeli mesela.
eserlerle ilgili tek tuk cumleler degil daha cok bilgi olsun.
ya da ekstradan her eserin onunde bi qr kodu olsun isteyen uzun uzun okusun bilgilensin.
boyle bisi var mi bilmiyorum da boyle bi izleme odasi gibi bisi olsun, belgeseller olsun oradaki eserlerle ilgili.

direk olay yerinde kurulmalı, mesela bi kazı yapılmış bir şey bulunmuş, orası müzeye çevrilmeli.

cam ardında eser sergilemekten çok, daha interaktif hale getirilebilir.

ışıklandırma +1. özellikle doğal ışığın kullanımı beni etkiliyor kesinlikle.

bunun dışında "deneyim tasarımı" önemli. yani daha müzenin dışındayken (bahçe olabilir, hemen önü olabilir) içeriğiyle veya tarzıyla ilgili ipuçlarını almak isterim örneğin. broşür, kitapçık, müze planı da iyi tasarlanmalı. plan nerede ne olduğunu net bir şekilde göstermeli. akustik de bir parçası bu arada benim için bu deneyimin. yani insanlar konuşuyor olabilir ama bu hangi noktada mimari yüzünden gürültüye dönüşüyor, önemli.

bir de kutu kutu odalar, duvar duvar eserler hissi değil de, her salonun gerçekten o salonun içeriğine, vermek istediği mesaja/bilgiye göre düzenlenmesi hoş olur.

son olarak artık engelliler için de ilgili düzenlemelerin yapılması elzem. yapılmış olsun diye değil. engelli olmamama rağmen dikkat ediyorum mutlaka rampa ve asansör var mı diye örneğin.

qr kod fikri de iyiymiş bu arada.

mimari
dönemle ilgili animasyon/video vs.
tarihsel sureci kısa videolarla anlatma(hani şu hızlı hızlı akan videolar var ya mö.1200 den başlayan)
doneme ait temsili kostümler-vikinglerse viking şapkası, mevlanaysa kavuk gibi
tuvaletleri güzel olsun bir de

sergilenen eserlerin çok küçük replikalarının mümkün olan en ucuza bol bol satıldığı sürümden kazanan bir müzeye ben bayılırım. müzede bakıp fotoğraf çekmek beni kesmiyor çünkü, bazı şeyleri alıp evime götürmek istiyorum.

Her ikisi de nefis olur...Her ikisi de pahali ama Kopenhag bir tik daha pahalidir..
Gece hayati Kopenhagda daha iyidir...Kopenhagi iskandinavya@nin liberal daha rahat bir sehri olarak dusunebilirsiniz..

stockholmü kopehaga gore daha çok begenmistim, bence daha romantik, estetik..durumlar eşitlendi yukarıdaki arkadaşla, şimdi siz dusunun

ben kopenhagçıyım ama yılbaşı stockholm daha iyi olur gibi. daha masalsı bir havası var. bi de kopenhagta yılbaşı milyon tane hava fişek patlatıyorlarmış, pek güvenli değil diyorlar:)

ikisi de avrupa standartlarina gore pahali. ama ne aradigna bagli. eger gercek bi iskandinav sehri bir viking havasi tatmak istiyorsan stockholm bir adim onde. kopenhag biraz daha alman ya da hollanda sehirlerini andiriyor. kristiyana diye ozerk bi bolgesi var bu haliyle amsterdam'a da benziyor. ot, maruhana falan basi gotu dagitmak serbest.

yani aralarinda genel olarak pek bi fark yok. ikisi de hayvan gibi soguk olur bu arada. belki kopenhag yapip gunubirlik isvec sehri olan malmo'ye gidebilirsin. nerdeyse taksim - bostanci mesafesi kadar.

bence ikisini de kapsayan bir tur gibi birşey varsa ona bak. ikisi de pahalı ve soğuk son tahlilde.

christiania freetown'ı içerdiği için Kopenhag derim ama stokholm'ü görmedim.

ipek ongun'un bi serisi vardı ya onu okusun.

Sophie kinsella diye bir yazar var, bir alışverişkoliğin itirafları en bilinen kitabı sanırım. Ben ilkokulda onun pasaklı tanrıça diye bir kitabını okumuştum. Başka bir arkadaşıma da lisede İngilizce hocası dili hafif diye okutuyormuş. Bence o yaşa göre eğlenceli şeyler yazıyor. Alacakaranlık tarzı şeylere de bakabilirsiniz. Buna vakit ayırmanız çok güzel, umarım alışkanlık kazanır.

O yaştaki gençler dystopia içerikli şeyleri çok seviyor, Divergent serisi, Labirent serisi falan gibi bir şeyler ilgisini çekebilir.
Miss Peregrine'in Tuhaf Çocukları yeni çevrildi Türkçe'ye onu da beğenebilir.
Her Gün diye bir romanı da yeni çevrildi David Levithan'ın. Bu kitaba bayılma ihtimali %90, zaten lise öğrencileriyle ilgili ama çok hoş, düşünmeye sevkeden bir içeriği var.
John Green'in kitaplarını tavsiye edebilirsiniz.
Stephen Chobsky'nin Saksı Olmanın Faydaları romanı da iyi olabilir.

(Bir lise öğretmeninin klişe listesini izlediniz.)

ince demissin ama
çalıkuşu
aşk ve gurur
Jane eyre
Bridget Jones un gunlugu

ille de ince isterem deyirsen ki ona da epsilon yayınlarının ince ince gençlikli aşk kitaplarını öneririm.

bir genç kızın gizli defteri serisi (ipek ongun) o dönemlerde zevkle okunabilecek kitaplardan sanırım.
www.idefix.com

bir de mavi saçlı kız'ı okumuştum o yaşlarda.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

vampirli kurtadamlı filan seriler var ya onlar ile okuma alışkanlığı kazanabilir.
ergen kitaplarından devam oradan polisiyeye oradan rus klasikleri varoluşçular filan derken olur o iş.

İpek Ongun, Alacakaranlık serisi filan degilmis ama ben de tekrar edeyim. O donem butun arkadaslarim okudu bunlari. Polisiye romanlara bakabilirsiniz.

Cizgi romanlar belki hoşuna gider, bir de ince mitoloji kitaplari var. Yunan tanrilarini anlatiyor hikaye biçiminde. Icinde ask, entrika ne ararsanız var. Bir arastirin derim.

ipek ongun'un kitaplarını ben ortaokulda okuyordum, 16 yaş için değil onlar. o yaşlarda ne okuyordum diye düşünüyorum da,

sineklerin tanrısı
piano piano bacaksız
boleyn kızı serilerini okunabilirlik açısından tavsiye edebilirim. su gibi akıp gider. boleyn kızı, kraliçenin soytarısı, bakirenin aşığı
inci küpeli kız

o yaşta bizim dönemde "yatmadan önce 100 fırça darbesi" çok okunurdu ama okumasın:)

harry potter okuyabilir, gayet sürükleyici.

biraz geç kalınmış alışkanlık kazandırmak için ama yine de bir şeyler denenebilir. yukarıdaki öneriler gayet iyi. özellikle çalıkuşu.

komik bişeyler al.

dikkat yazılı var
yine mi yazılı var
kaç yıl oldu

filan gibi böyle komikli filan şeyler bul. zaten okuduğu kitap da bunlara benziyor.

aynı durumda olan abla olarak kardeşime kitap almadım. hadi sen gel istediğini alalım dedim. aldıkları:
"kötü çocuk
aşkın müziği
ruh ikizi mi ruh öküzü mü"



her ne kadar onaylamaam da alışkanlık kazandırmak için böyle kalitesiz kitaplara verdim parayı.

whatpadd de takılsın

tek uğraşım beraber yaşadığım üni öğrencisi kardeşim. onu dışarı gondermeyip masaya otutturup ders çalıştırmak en büyük hobim. ufku iki katına çıkıyor, benim okul biterken öğrendiğim şeyleri o daha 2. sınıfta öğreniyor bu sayede. kendime faydam yok, bari arkamdan gelenler iyi olsun

spora gidiyorum,
arkadaşlarımla buluşuyorum,
motorla yol yapıyorum,
eve gittiğimde de ps4 oynuyorum ya da illüstrasyon yapıyorum. (freelance iş gelmediyse film sahnelerini çiziyorum nasıl vakit geçiyor anlamıyorum, terapi gibi geliyor bana çizmek.)

iş yerimde yoğun bir çalışma temposu olduğu için akşamları işten tükenmiş halde çıkıyorum, eve gidip 1-2 bölüm dizi ya da bi film izliyorum yaklaşık 1-2 saat arasıda da puzzle yapıyorum, puzzle aralarında beni en çok huzura erdiren, dinlendiren şey sanırım.

çarşamba akşamları muhakak bir sosalleşme programım oluyor. arkadaşlarla birşeyler içiyoruz çok iyi geliyor. cuma akşamları da çıkıyorum . yazın bisiklet sürüyorum akşamları. kışın devlet opera ve balesi favorim. müzikal bale opera . böyloe böyle şeyler işte

kızımla ilgileniyorum.
onun dışında ps oynarım, paten kayarım filan.

koşuyorum, ders veriyorum, ders alıyorum, ikinci üniversite okuyorum, y.lisans yapıyorum, içiyorum, dizi/film izliyorum.

spor yapıyorum, ps-pc oynuyorum. 26 m ist.

hafta içi iş çıkışı programım:
3 gün spor.
1 gün dans.
1 gün dışarıda arkadaşlarla yeme, içme veya sinema/tiyatro/fotoğraf sergisi gibi şeyler.

müzik. iki grubum var, her hafta provalarımız oluyor.
kitap okuyorum neredeyse her gün.
dizilerim bol, pek bol.
bir de mecidiyeköy'de yaşadığımdan, iş çıkışı birkaç bir şey atmaya taksim tarafına çıkmak kolay olduğundan o tarafa çıkıyorum.

e yetiyor.

ps4'da online fifa pro club, bilimum amerikan film ve dizileri, televizyon, internet, facebook, duyuru, sözlük, futbol izleme, arada gitar ve müzik, yemek yeme. rezalet bir hayatım varmış lan. niye 9564 kilo olduğumu anladım.

Uyuyorum. En sevdiğim hobim uyumak.

işe gitmek üzere sabah 6.45 gibi uyanıyorum, 7.30'da evden çıkıyorum. eve dönüşüm de direkt dönersem 7.30 oluyor. eğer direkt eve dönmüşsem genelde bi yemek yiyip dizi film vb izlerken vakit geçiyor. duş alıp yatağa giriyorum son bir saati de kitap-dergi okuyarak geçiriyorum 11.30 gibi uyuyorum.

dışarı çıkarsam bazen sinema-tiyatro oluyor. bazen de kız arkadaşımla bir yemek, sonrasında kahve, biraz yürüyüş ve ev. ama yakında kurs murs bişeye başlamayı düşünüyorum.

- spor
- dota

maalesef sadece bunlar :/

Yok.

Mutsuzum ama bunun sevgilim olmamasiyla ilgisi yok sordugun buysa.

yok.

halitkin +1

Yok.

Mutsuzum ve bununla ilgisi var.

vardı, (yeni sayılır) ayrılık durumları oldu.

inan daha mutluyum.

yok.
bununla biraz ilgisi var.

var, olmadığında da mutluydum şimdi de mutluyum

yok. mutlu muyum bilmiyorum
olsa mutlu olur muyum onu da bilmiyorum.
ne gerek var şimdi sevgili yapacaksın özelgünler e hadi dışarı çıkalımlar sinemalar konserler gezmeler tozmalar.. ay düşününce bile yoruldum. ben gidiyorum

Var, mutsuzum ama mutsuzluğumun sevgilimle bir ilgisi yok. Al bi de burdan yak :p

Yok.
Gayet mutluyum.
Ama mutlu olmamin sevgilim olmamasiyla bir ilgisi yok.

yok mutsuzum

yok, mutsuzum. sevgilim yok diye mutsuz değilim ama. olsa da mutsuz olurdum şu an.

Var. Ekstra bir mutlulugum yok ama sevgilim yokken net mutsuzdum.

Evet, evet.

yok, mutluyuz :)
(t1-t2 zaman aralığı için en azından ötesini bilemeyiz)

dün ayrıldık mutlu değilim.

evet,hayır.
bunun sevgili kişisiyle alakası yok.

var, mutluyum.

ikisine de evet.

var, onunla mutluyum.

yok mutsuzum

He.

var, super mutlu degilim şu an ama baska sebeplerden.

Evet, hiç olmadığım kadar.

yok, mutsuzum:(

yok. sevgilisi olup kavga edenlere imreniyorum diyeyim sen anla.

var mı yok mu belli değil. bu aralar bayağı free takılıyoruz. saldık iyice ama iyi de oldu. bu şekilde daha huzurlu olduğumu fark ettim, kafam rahat.

mutluluk konusuna gelince.. delicesine mutsuz değilim, lakin daha mutlu olabilirim. hayatımdaki kişinin bununla bir ilgisi yok, gelecekle (daha ziyade işimle) ilgili kafamı kurcalayan bazı konular var. ayrıca sağlık sorunlarım da var. onları çözebilsem ne güzel olacak.

var maymunum

var, mutsuzum

edit : ayrıldım şimdi iyiyim...

var, çok mutluyum.

yok. mutluyum. sebebi bu olabilir

dahiliyeden başlayın. gerekirse genel cerrahiye yonlendirilirsiniz.

randevu almak vs zor olursa aile hekimine de gidebilirsiniz. ultrason isteyip sonucuna göre bir bölüme yönlendirecektir.

enfeksiyon veya genel cerrahiye gidin. onlar ilk muayeneden sonra birbirilerine yollarlar eğer diğer bölümle ilgiliyse

Muhtemelen şudur; "Hidradenitis suppurativa"

Şikayetleriniz buna benzerse cildiyeye gidebilirsiniz.

Beyin cerrahisi bakar sanırım.

beyin cerrahisi

hipofizde ise endokrin. bende var, ondan biliyorum.

tylol hot yurtdisinda bir cok ulkede yasaklandi. tek kullanimi bile zararli sanirsam.

Tylol zaten antibiyotik olarak verilir.

zaten bu tylol hot semptomatik tedavi için. kökene yönelik değil yani.

doktor değilim.

olmaz, geçmiş olsun

Sonu ölümlü olayı özelden anlatsana.

zaa ömür gedik

yasin 30+ oldugunda tersine döner, cok ilgini cekmemeye baslarlar, zira fantezi olmaktan cikar. O kadar abartma, fetis metis bisey iste. eger henüz 30+ biriyle olmadiysan olmaya calis hevesin gecer belki. gencleri birakma. o fit vücutlari, körpe bedenleri arayacaksin ileride. yas ilerledikce yercekimine yeniliyor bedenler xD

pornoyu azaltıyoruz olay çözülecektir

porno işte hep bunlar :)

Sakin ol evlat ve elindekini yavaşça yere bırak.

Porno'dan ziyade 30 üzeri kadınların Östrojeni daha fazla salgılaması ve senin de bunu net olarak hissediyor olman olabilir. Bu yüzden onlar daha kadınsı geliyor ve sende sağlıklı bir erkek olarak daha fazla etkileniyorsun.

Kaldı ki senin yaşında yurdum kızından cacık olmaz onun neyini arzulayacaksın..

* Gelecek saldırılara hazırlanır..

Ödipus kompleksi?

Kolay hedef seviyorsun.

Freud ekolü sevmesem de ödip kompleksi+1 diyorum. anneyle ilgili sıkıntılar olabilir. Senle tam olarak ayni sebepten ölüm tehlikesi yaşayan bir arkadaşım vardı. hatta o musun acaba diye dusunmuyor değilim.

+30, çökmüş kadınların nesini seviyorsun? çocuklu falan, stalingrad gibidir bajingosu ablaların.

hastasın.

fetiş işte, bir de çocuk gibi olmuyorlar, kendi kararlarını veren kadın oluyorlar falan, normaldir.

douchebag ahahfsdkgh

palandoken ve buyuk ejder'e cikmistim. bir de burasi var,

tr.wikipedia.org

merkezde ya da en fazla merkeze çok yakın yerlere gidebilirim. ama burada dursun, önümüzdeki yaz ilçelere de gitmeye baslarim:)

kocca duyuruda bir tane erzurumlu gül ahmet yok yahu

Tarihi yerleri listelemişsin ztn.
Yıldızkent freddy cafeye git pizza ye. Muammer ustada cağ kebabı. Hacıbabada döner. Palerium üst katında cafeler ya da terminal cad. Gloriajeans. Kampüste yürüyüş yapabilirsin vaktin varsa bisiklet kiralarsın. Pub tarzı diyosan mumcuda sosyete bar ya da desibele gidebilirsin. Başka aklna takılan olursa sorabilirsin. Havalar soğuk ona göre