torture level: 500T

sabah 7.15'te çıkıp 8de işte olurusn. akşam 6.15'te çıkıp 7.40ta evde olursun.

mimaroba'da oturup tuzla'da çalışanları da gördü bu gözler...

3. Pendik'te oturup 4 Levent te oturan versiyonuyum. Alıştım belki de.

tuzladan 500T ile gelen var, bana göre işkence seviyesi 7/8 aralığında

Araba kullanmayacaksan bence o kadar da kotu degil

@fakyoras, yeminle 45 dakkada işe gidilceğini sanmıyorum ya? nasıl gidilir o kadar kısa sürede?

Her gün min. 2 saatini yolda geçirirsin. Servis varsa, sabah uyku akşam dizi izleyerek doldurabilirsin zamanını.

Ha bir de alışkanlık yapar. Bir arkadaşımı zorla Osmanbey'e taşıttık. 1 senesi dolmadan geri taşınmaya karar verdi, ahaha :)

trafiğe göre 8-8.20 arasında değişiyordu. ben de o civarlarda oturuyorum, gidiş gelişim böyleydi geçen yıl.

metro'ya yakın oturuluyorsa;

bostancı metro > ayrılık çeşmesi'nden marmaray aktarması > yenikapı'da inilip taksim metrosu'na binmece.

hayir, sadece aciliste "telefonun rootlu, ona gore" diyorlar.

bankalar tavsiye etmiyor güvenlik açısında rootlu telefon kullanmayı.
uygulamaların çalışmasında bir sıkıntı yok tabii; fakat hesap güvenliği elden gidiyormuş diyorlar.

root'dan sonra güvenlik sorumluluğu sende oluyor.

rootlu telefonda kullanılmamalı mı gerçekten peki? risk büyük mü?

güvenlik kavramıyla ne kadar haşır neşir olduğuna bağlı. ben telefonun üzerinde gelen yazılıma güvenmem, yüzde yüz açık kaynak, kodu inceleyebileceğim yazılım kullanmak zorunda hissederim kendimi. kodla vs ile pek haşır neşir olmayan insan için ise tersi daha güvenilirdir daha büyük bir grup tarafından kullanıldığı ve görece bazı meta kaynaklı hesap sorma olasılıklarından dolayı.

paramın olduğu hesabı transferlere kapattım ben öyle kullanıyorum. riskli iş. kredi kartım yok.

bugüne kadar aldığın indirimlerle sözleşmenin bitimine kadar olan sürede ödeyeceğin miktar hesaplanır, senin lehine olanı ödemen istenir..

İndirimlerle izlemediğim halde kalan bütün ayları ödeyecek miyim yani?

ya indirimleri odeyeceksin, ya da kalan aylari.

2 tane ücret var;
1- bugüne kadar aboneliğinde faydalandığın indirim: atıyorum normalde aylık 100 liraydı, taahhüt verince aylık 75 lira oldu. işte o 25 liradan bugüne kadar kaç ay faydalandıysan,
2- sözleşmenin bitimine kalan ay kadar aylık ücret: yukarıdaki ücretlerden gidersek kalan ay x 75 tl

işte bu 2'sinden hangisi daha az ise yasal olarak bunu ödeyerek sözleşmeni iptal edebilirsin. bundan fazla fatura çıkarırlarsa da itiraz edebilirsin, gerekirse yasal yollarla geri alabilirsin fazla kısmı..

arstechnica.com

yasakladi netflix proxyleri.


www.reddit.com

hizli bir goz attim, cozum yok gibi

1- sifresini de soyleyecekse sikinti cikmaz :)

2- internetten yapabilirsiniz ancak yuzyuze (imkansiz degil ama) cok zor.

Bana kimse kimliğimi sormadı. Neden kullanamazsınız

1- Sıkıntı çıkmaz.

2- Mail Order işlem oluyor bu istediğiniz, iş yerinin uyumlu posu olması gerekiyordu sanırım.

3+1 4 kisiye gayet yeter. Hep 3+1 evde oturduk, ben annem babam kardesim.
Oturma odasi zaten kullanilmiyor. Tv, cay, kahve, oturma, oyun sohbet hepsi salonda donuyor. (Salonu sadece misafir geldiginde acacak bir ruh hastasi degilsin su ana kadar gordugum kadariyla^^) bu arada hep cok da rahattim yani. Odalarda ekstra tv de yoktu. Her aksam ailecek bir araya geliyorduk.
Simdi benim odam oturma odasi oldu (ydisina gittigim icin) kardesim orda takiliyo mesela, daha azaldi interactionlari istemsiz olarak.

O yuzden akliniz kalmasin. Ha anneye yakin diye kaldiysa o zaman baska.

ben evden ayrıldıktan sonra annemler 4 artı 1'e geçtiler ahahahahah. öncesinde 3 odalı evdeydik.

ya aslında bebekten önce oturma odasında yaşıyoduk. şu andaki evimizde salon baya büyük, fazla eşyamız da yok, televizyon da oturma odasında orda takılıyoduk. şimdi bebe emekleyeme falan başlayınca salonda rahat hareket ediyo diye artık salondayız.

hani bi çalışma odası falan olsa hayır demem ama ne bilim şimdilik de gereksiz geliyo :) belki çocukları evlendirdikten sonra ben de anemler gibi geçerim bi 5 artı 2 ye ahahaha

kuehles blonde +1 her seyiyle katiliyorum.

3+1 satarken filan daha rahat olur hem. calisma odasi icin de ilke basta yaparsiniz, bi en az 5-6 sene ayri odaya gerek yok zaten cocuklar icin daha :)

bence en azından bi görmekte fayda var. 2 çocuğa 3+1 oda bana biraz az gibi geliyor
(tabi şu anda 5+1 evde oturduğumuzdan da 3+1 biraz ufak geliyor olabilir aşslsks)
eğer uygunsa 4+1 düşünülebilir

sabah 10.10'da internet satisina aciliyor, o zaman bile az bilet kalmis oluyor veya hic kalmamis oluyor. uyanip aliyoruz genelde biz :)

veya 10'da tiyatrolardan alabiliyorsun, o daha garanti.

ben çıktığı gün alıyorum fakat ön sıralar yine dolmuş oluyor. şehir tiyatrolarından şekerpare'ye bi bilet bulamadım ama

başka şeylerde "hepsini" demek için * mı kullanıyoruz peki?

baska seyler derken ?

select userid from x_table where Country = 'Turkiye' dersen ulkesi turkiye olanlarin sadece userid lerini getirir, select * dersen tum bilgilerini getirir.

atıyorum herşeyi silmek istiyorum * mı kullanıcam?

onun icin drop table yapsaniz olmaz mi ?

hayır sadece seçimlerde kullanırsın *'ı.

düzeltme ve silme işlemlerinde seçimi select ile belirtemezsin.

silmek istiyorsan:

delete from TABLO where TABLOID='1' yazarsın.
düzeltmek istiyorsan

UPDATE TABLO SET SÜTUN1='2'

yazarsın.

yalnızca select'ten sonra "seçim yapmak istediğin alanlar" seçeneği gelir ve oraya isteğine göre sütun adı yazarsın. veya * koyarak tümünü seçersin.

anlıyorum tamam. bir ve birden fazla şey için virgüllü şekilde select bilmemne,bilmemne2 yazıp çekiyoruz tamamı için * diyoruz. basitmiş. bide avg min maxı biliyorum, sum ve count ne oluyor?

sum toplamı, count kaç tane sonuç olduğunu söyler

şurada seç ve çek mantığını anladım. www.w3schools.com şu kodu kullandım. SELECT CustomerName,Country FROM customers where Country = 'Germany';

şimdi sum count falan deneyeyim. zevkliymiş bu. başlarda zevkli heralde fdjldfj

SELECT count(*) FROM Customers;
kaç tane müşteri var

SELECT sum(CustomerID) FROM Customers;
sadece sayı içeren CustomerID olduğu için onu kullandım, CustomerID değerlerinin toplamı.

bu countun çalışma mantığı tablodaki satırları saymak sanırım?

*'a wildcard denir. Günlük hayatta da kullanılır, "her şey, hepsi" anlamına gelir. Örneğin, kişi için "He's a wildcard from my perspective" deyince, "Bu kişinin olayını çözemedim, her şey olabilir, her türlü çıkabilir" anlamında kullanılır.

COUNT'lar, SUM'lar GROUP BY ile çok işe yararlar. Diyelim elinizde bir tablo var, satırlar müşteri no(mno), müşterinin alışveriş yaptığı tarih olsun ama sadece ay cinsinden yazsın (ay) (dolayısıyla bir ay için birden fazla veri olsun) ve üçüncü bir satırda da o tarihte ne kadar alışveriş yaptığı (alisveris) olsun. Siz de bir müşterinin, aylara göre kaç alışveriş yaptığını çekin. Burada verileri müşteri ve aya göre gruplayacağız. DOlayısıyla SELECT mno, ay, COUNT(*) FROM tablo GROUP BY (mno, ay) derseniz, oradaki *'ın anlamı "Group by'In içinde olan her şeye göre gruplandırarak satırları say" olur.

Coffeeshop Company. BAU'nun hemen yanında.

degisik tatliyi saymazsak bebek veya etiler starbucks derim, bir ay sonra filan zaten hep ders calisanlar olur.

ben de aynısını düşündüm dün. bu kadar yas tutulacak bir yerse neden kapandı ki diye. abartı buldum reklam kokuyor.

35 milyon yatırım yapılan deli gibi satış yapan yer kapanınca insanlar şok oldu tabi.
ekşi sozluk bir gün acılmasa şaşırmaz mısın onun gibi.

kar ettiği yoktu zaten, deli satış vardı ama kar etmiyordu.

demin daha önce orda çalışmış birinin "niye kapandı" yazısını okudum. çok hızlı büyümüş de ondanmışmış.
reklam stratejisi olduğuna ihtimal vermiyorum ama. 35 milyon dolarlık yatırımı durduk yere kapatan bir girişimci "ben bu işi beceremiyorum" demiş oluyor piyasaya. aklıma başka mantıklı bir şey gelmiyor.

yani satabilirdi, devredebilirdi, bağışlayabilirdi; bunların hiçbirini yapmayıp çöpe atmak mantıklı değil. Bir plan var gibi, göreceğiz bakalım.

soylentiler

1- aslanoba'ya finansal bilgiler yanlis aksettirilmis. ( su kadar urun sattin filan derken yalan soylenmis sanirim )

2- bir anca cok buyuk bir yatirimla girildigi icin operasyonel olarak oturamamislar.

baska varsa da aklima gelmedi simdi.

Fazla abartmışlar
Tarladaki eleman bile maaşlı. Organik kısmı hikaye, bu sektöre girersen organik diye bir şeyin olmadığını görürsün. Aslanoba bunu 35 milyon dolarla öğrendi

"satabilirdi, devredebilirdi, bağışlayabilirdi" hayır batan şeyi satamazsın.
e-ticarette böyle bişey yok, zaten piyasada o kadar çok şirket kapandı ki haberiniz yok hiç birinden. bu biraz medyatik oldugu için cok haber oldu, sırf benim içinde bulundugum 4-5 firma kapandı hiç haber olmadı. patron geliyor hadi siktirin gidin diyor kapanıyor şirketler

o yazıları da okudum hepsi saçmalıktan ibaret, biri seo yapamadı ondan battı falan yazmış götümle güldüm. web tarafında olanlar işe at gözlüğüyle bakıyor, sanıyor ki ürün satsa olay bitecek siteye adam girse yeter.
ben operasyon tarafındayım günlük işi görseniz ayrıntıları öğrenseniz kafayı yersiniz

sozlukte gorene kadar bir kere bil duymadigim bir yerdi. beni esas sasirtan bu oldu.

ben de siteyi kapanınca duydum, bu nedenle seo veya marketing olayında başarılı olmadıklarını düşünüyorum. ancak başarılı olsaydılar da kapanmazdı demek iddialı olur zira operasyonel verimlilik çok kötüyse ve alternatif üretemedilerse doğaldır.

medium.com

anladığım kadarıyla piyasada tutunmak için bol hediyeli, az karlı çalışmışlar, kullanıcıları genelde mutluymuş. ama kar edemediklerinden gümlemişler.

ayrıca burası türkiye, organik falan inanmayın. para eden herşeyde hile yapar bizim vatandaşımız. gidin ne varsa en ucuzunu alın.

Kale

kale +1

kale ya da lokma

bir allahin kulu da sebebini yazmaz mi :) cok aciklayici cevaplar gercekten...

Kararsız kaldığınız durumlarda zomato'ya bakın. Yorumların genelinden anlıyorsunuz çoğu şeyi.

mızıka benim gördüğüm kadarıyla, en zor ensturmanlardan biri. çok gayret sarf etmen gerekiyor. zaten herkes 20 liraya 30 liraya hayatının bir döneminde mutlaka alır. sen de edin bir tane, hevesini almış olursun..

al, kullanmazsan bile saklarsin.

iki uc hafta once aldim. iyi ki almışım diyorum, evde boş boş oturduğum zamanı mızıka çalışarak geçiriyorum. zor filan da değil, oldukça kolay. kolay şarkılardan başlayarak yavaş yavaş zor şarkılara da geçiş yapabiliyorsun.


almışken kaliteli bir şey al derim, ben şunu almıştım, uzun bir süre götürür: www.do-re.com.tr

yahu bir dışarı üfleme, bir de nefes çekme hareketi var, ne zoru?

al, uygun fiyatlı bir şey al. hohner falan var, taş çatlasın 100 lira bir şeydir iyi sayılabilecek modelleri.

al. güzel bir raf süsü olur.

Anonymice +1

Sen safsın.

limon, kac yaşındasın?

Dort bes tane gercekten cok yakin oldugum kiz arkadasim var. Kardesim gibi dusunurum hepsini de, hic hoslammak gibi bir durumum olmadi hic birinden.

Bence kisinin kendisinde bitiyor.

arkadaş olup aşka dönüşen durumlar da var. yine arkadaş olup 10-15 sene hiçbir his olmadan görüştüğüm kişiler de var. yani bu durumu genellemek yanlış olur.

@fever abi yaş 33 adım limon ist

@cekilmis gayfe ben de onu soruyorum hiç yaşamadığım gibi gerçekten merak ediyorum sonradan o hoşlanma nasıl oluyor aslında başından beri bir fiziksel beğeni var mı yoksa sonradan nasıl başka gözle bakıyorsun.
@bigbadabum ben mi safım niyetler mi bozuk

arkadaş ayağı g*t ayağı demek ile, birlikte sık vakit geçiren birbirinin özelliklerini seven ve birlikte vakit geçirmeyi seven kişilerin birbirinden hoşlanmaya başlaması farklı şey bence.

şahsen gerçekten yakın olduğum kız arkadaşlarımdan 1 bilemedin 2 tanesi ile bir ilişkiye dönmüştür. o da gayet normal ve son derece sağlıklı bir şey. sonuçta birbirinizi tanıyorsunuz, az çok ne yapacağınızı biliyorsunuz ve birlikte vakit geçirmeyi seviyorsunuz. diğer arkadaşlar ise aklımın ucundan bile geçmedi. onların kimisi ile de görüşmüyorum şu an. koptuk zamanla. görüştüklerim ile ise hala arkadaşız gayet normal bir şekilde.

arkadaş ayağı g*t ayağı deyince, planlı olarak, sevgili olma süreci için yakın arkadaş rolü yapma, belki de bir meriç gibi yürüme geliyor. onun olayı başka tabii.

Aslında böyle tanımlamak yanlış olur. Sen saf denecek kadar iyi niyetli olabilirsin (bazen ben de kendimi böyle tanımlarım) insanlar kötü niyetli de olabilir ama hepsi değil. Ayrıca bu durum her zaman kötü niyet de sayılmaz? Yani kalıplara sığdırmaya çalışmak doğru olmaz. Dediklerinin hepsi aynı anda geçerli olabilir.

kız güzel değilse arkadaş olur. güzelse arkadaşlık ayağı yalan. kendini kandırırsın ya da ultra bastırırsın kendini.

ben böyleyim, niye yalan söyleyeyim ki.

Bir teoriye göre; insanlar cinsiyet farketmeksizin yatmayacakları, yatmayı akıllarından bile geçirmedikleri insanlarla arkadaş olmazlar-mış. Hemcinsleri de dahil olmak üzere.

Bir de böyle bak istersen.

arkadaştan sevgili olur gayet. hatta en güzel ilişkinin bu olduğunu düşünüyorum. tanıdıkça, iletişimin arttıkça karşılıklı elektriklenme olabilir. üstelik bu tarz ilişkilerin temelleri daha sağlam oluyor. işin içine duygular girdikten sonra göt ayağı denecek bir durum yok. arkadaşlıklar çeşitli şekillerde evrilebilir.

Bende hiç beğenmediğim, hatta iğrenç bulduğum arkadaşımdan bu yıl hoşlanmaya başladım. Aynı yatakta uzanıp film de izledik,aynı odada uyuduk ama aramızda hiç bir şey olmamıştı şu ana kadar. O, evet, sürekli yavşıyordu ama ben istemiyordum. Düşünmek bile iğrenç geliyordu. Evi pis, kendi tembel, yakışıklı da değil 32 yaşında sabahtan akşama bilgisayar oyunu oynayan bir tip olduğundan. Ama arkadaş olarak ona çok değer verirdim. Sonra şuradaki olaylar oldu www.eksiduyuru.com ve 2 yıllık arkadaşlığımız da bitti.

17 yıldır sevilşmeli, aldatmalı, içip ağlamalı ortamda takıldığım kız arkadaşım var, benim diyen erkeğe değişmem. Şişman, aseksüel değiliz ve asla sevişmeyeceğiz.

Bahsettigin durumdan ben de çok gozlemliyorum, insan şaşırıyor haklisin. Ancak ben karşı cinslerin sonsuza dek tamamen arkadaş olacağına inanmam. Yani hicbir şey olmasa bile mutlaka birgün bir tarafın aklından "lan acaba?" diye geciyordur. Başta o niyetle arkadaş olunmasa bile sonradan dönüşüm bence çok yüksek bir ihtimal. Klişe ama ateşle barut yani. Olmuyor bir arada. Aman kankam, kardeşim dediğin insandan hoslanman bir kıvılcıma bakar uygun şartlarda (sevgilin, aklında biri yoksa vs.).

Ben kadin erkek dostlugunun cok masum cok olagan oldugu kanaatinde degilim. Bu konuda ana dusturum hz freud un "hicbir erkek ilgi duymadigi bir kadinla arkadas olmak istemez" sozudur. Kadin erkegin arasinda bir cekim yoksa arkadas olmalari da beklenemez. Gelgelelim zaman gectikce arkadaslik arttikca, bir arkadas olarak birbirlerini kabul etmeleri daha olagan hale gelebilir. Diye dusunmekteyim
Iki tane kiz arkadasim var. Erkek tartismalarinin bir numarali kilit sorusu: verse yapmaz misin? Bir tanesi bunu ima etse cok sasirir sey edemem. Ama digerine ayni seyi diyemem :) neyse kadin erkek arkadasligi cogunlukla bir tarafin diger tarafin cinsel arzularini gormezden gelmesinden ibarettir kanimca. Nadir de olsa olabilir

Merhaba kardeşim . Hep masum başladık ama hep yatakta bitirdik

benim bu güne dek gerçek anlamda dost dediğim üç kız arkadaşım oldu. bunlardan biriyle sevgili oldum ve bir şeyler yaşadım. diğer ikisiyle en ufak bir temas hatta yan gözle bakmak bile olmadı. sarhoş olup bende kaldıkları da oldu, sevgililerinden ayrılıp hüngür hüngür ağladıkları da. ama dediğim gibi dost kalabildik hep.

diğeri, yani sevgili olduğum dostum ise ayrı bir hikaye.

www.youtube.com

arkadaş ayağı göt ayağı evet

bana da bunlar garip geliyor. arkadaşsa arkadaştır, niye sonradan hoşlanılır ki. günün birinde ayrılıp bir daha hiç konuşmama durumu var. bu zamana kadar da hiçbir arkadaşımdan hoşlanmadım, 10 senelik iki erkek arkadaşım var, en ufak yakınlaşma olmadı aramızda. hepsinin sevgilisiyle tanıştım, onlar da benimkilerle tanıştılar. neden başka bir şey düşüneyim, bana biraz yavşakça geliyor. sevgilin sevgilindir, arkadaşın arkadaş, sınırlar olmalı insanlar arasında.

ben de arkadaş olmadan sevgili olanları anlayamıyorum mesela.
arkadaş olabilirler gayet, çok çok çok yakın dost? işte o sevgililiğe gider. kötü bir şey de olmaz.

Karşı cins fiziksel olarak barajı geçecek seviyedeyse yani vasat bile olsa beyin kişilik onayı verince artık karşı cins moduna geçilir. Bu niyetin başlangıçtan itibaren farklı olduğu anlamına gelmez. İhtimali sıfırlamak istiyorsanız tipsizler hariç kimseyle yakınlaşmayın.

Genel olarak erkek mantıktır. Karşıdakinin mantıklı ve makul bir insan olduğunu artı ona güvenebileceğini (kendisini yargılamayacağını) görmesi şartıyla ilgilenmeye başlayabilir. Daha sonra yargılanmaya başlayınca da ilişki hemen bitmese bile kadın erkeği kaybetmiş olur.

Erkek ve kadın doğası birbirleriyle arkadaş olmaya uygun değil. Bu ancak birbiriniz için kişilik ya da fiziksel olarak iticiyseniz mümkün olabilir. Aksi taktirde kendinizi iyi tartamıyor olabilirsiniz.

Bir erkek kız "sadece" arkadaşlarına yaptığı jestleri, erkek kankalarına da yaptığı gün konuşuruz bunu.

Buna benzer bir soru bende soracaktım madem açılmış buradan devam etsin. Benimde erkek arkadaşlarımın 10 tanesinden 9 u bir yerden sonra yavşamaya başlıyor. İşte sen nasıl yalnız kalabiliyorsun anlamıyorum vs. tarzı konuşmalar hepsi aynı. Yalnız yaşayan bir bayana karşı mı yavşaklaşabiliyorlar? Hayır hoşlansam ve yüz vermiş olsam sorun değil. Mesala geçen gün bir arkadaşım uzunca bir sohbetten sonra sende kalabilir miyim dedi. O an evet kal diyecek güveni bana vermediği için, konuyu geçiştirdim. Bu tarz durumlarda da nasıl cevap vermek lazım? Kezbanlık falan demeyin, bana gelene kadar ol üstünde başka arkadaşları da vardı.

bir kadınla bir erkek çok iyi iki arkadaşsa muhakkak içlerinden biri diğerini seviyordur. arkadaşlık onun için devam eder. sevilen de sevildiğini biliyordur ve bunu kullanıyordur işine geldikçe.

www.youtube.com

sonuna kadar izle 3 dk bişey

Ben, erkeklerle konuşmayı çok seviyorum. Kızlar gibi alıngan değiller, manükür yaptırçaam, istemooorum tarzı konuşmuyorlar falan filan ama bir süre sonra bir taraf arkadaş olarak görmüyor. Şuana kadar bakıyorum asılmayan tek arkadaşım var, o da gay.

Bugun ben de tam olarak ayni duyuruyu acmayi dusundum. Gercekten merak ediyorum sebebini.

beni de bank asyadan bi hatun ekledi. dedim hayırdır tanışıyomuyuz? "e bikaç yerde yorumunuzu gördüm de takip etmek istedim" diyor. sanki twitter fb gibi kaşar bi ortam linkedin. ayar oluyorum sildim engelledim hemen. silmeden de bi profilin baktım necidir diye bütün paylaşımlar like'lar allah kitap din zart zort. her güzel şeyin şeyini şeyetmeye meraklı olduğumuzdan oluyo bunlar hep.

Aha o bende de ekli, kimin profiline girsem ortak bağlantı olarak onu çıkartıyor. Lise yıllarımda Yonja vardı herkes kişi kasıyordu öyle bir şey herhalde.

Fakir umudun ekmeği diye ekliyorum belki ondan ona ondan ona adam gibi bir işe baglanirim.

ben cok alakasiz olmadikca ekliyorum. ipsiz sapsiz benimle alaksi yoksa siliyorum. linkedin de yapilan aramalar yakinliga gore cikiyor sanki. direk baglantinsa ilk sirada mesela.Bu yuzden saglam baglantilar olmasi onemli. benim anlayamadigim sey +50000 yazinca ne oluyor. Beni eklerseniz 50000 kisinin 2. dereceden baglantisi olursunuz mu demeye calisiyor?

Ben adına sanına bakmadan ekliyorum genelde, Linkedin niye üye olduğumu anlamadığım ve ayda bir invitation tuklamaya girdiğim bir yer. Hatırlamadığım kişiler ya kim olduğunu unuttuğum eski öprenciler ya da henğz tabınadığım yeni öğrenciler oluyor. Araya troll karışmış da olabiilit, takılsın kendi kendine. Orada troll olduğunu yeni öğreniyorum mesela. Linkedin'e verdiğim mail adresi hiç kullanmayıp sadece site üyeliklerine verdiğim spam mail adresim.

Ben kurumsal şirketlerin ekleyenlerin kabul ediyorum tanımasam da. Network olur, lazım olur belki ilerde. Bilemezsin. Amacına uygun kullanıldığında süper bir araç aslında.

Bana da dadanan bi kadin var kadin her hafta title degistiriyor bi gun gm bi gun cfo bi gun director.

www.symantec.com

hackerlar da yapıyormuş bu tür şeyleri, aman dikkat kabul etmeyelim.

pizza & dizi

kahve iceIim birIikte

akşam hamachi'den counter atalım.

spor yap

hiçbir işim olmasaydı gidip uyurdum. net.
uykum olmasa spora giderdim.

oo kahve teklifi de gelmiş, gidin dışarı o zaman.

kahve teklifinden sonra hemen dışarı çıkmış zaar.
diğer cevaplar tiksiz kalmış.

uykumu 7 saate ayarlayıp ne yapıyorsam bir saat az yapıyorum. uykusuz olunca diğer yaptıkların fayda getirmez. benim okulum bir buçuk saatti, yolda geçen zamanı boşa geçirmemek için kitap okurdum / ders çalışırdım yolda. yol boşa geçmemeli :) zaman değerli

Fakroyas, metrobüste giderken oturup dediğini yapıyorum ama dönerken nefes almak bile çok güç oluyor bazen. O aşamada ders de calisamiyorum maalesef.

pharmaton

o zaman ne çalıştığınızı bilmiyorum ama o konu ile ilgili videolar/audio booklar varsa onları dinleyebilirsin yol boyunca? kulak dolgunluğu bile olsa bir şey. yolda bir şey yapamıyorsan en iyisi uykuyu arttırıp az çalışmak. şimdi uykusuz uykusuz çalışsan da çalıştığını anlamazsın ki, verimli olmaz :(

kimyasal kullanmayın bu tür şeyler için.

kahve

ben hep 6 saat uyuyorum ya. nerde okul günleri. kapitalizm başka...

hipotiroide karşı birde tiroid kontrolü yaptırabilirsin.

Özel uyuma çeşitleri vardı. Onlara göz at istersen. 20 dakıkalık uyumalarla günde 2 saat falan fısman.

ders çalışmaktan bahsediyorsak uykumdan kısmam. çünkü öğrenmek falan beyinsel olaylar bunlar. ne bileyim internete girdiğim vakti azaltırım.

Kaledekiyalnizlik, zaten bana kalan günde iki saat. Onda da ev işi, yemek, duş muş var. Kalan yarım saatte de iki oturup dinleneyim bari.

O 6 saati kaliteli uyursan gayet guzel olur

Herhalde ilk hafta diye tekledin. Onumuzdeki hafta daha iyi olursun vucut da alisinca. Yatmadan telefon internet falan kontrol etme, kitap oku, oda tam karanlik olsun galan filan gibi rutin oneriler

ya gülecekler ama nescafenin içine bi kaşık domates suyu dök sonuçları gör.

Sözlükteki başlıklardan/yazılardan kalbinizi kıracak çok şey çıkar. Takılmayın böyle şeylere.

sözlükte o kadar başlık var, takıla takıla buna mı takıldın :)

sözlük artık bilgi kaynağından ziyade internetin çöplüğü.

başlık gercekten hoş olmasa da yazarin icerikte anlatmak istedigi farklı.

hayatında tek başarısı çocuğunun olması olan kadınları eleştiren bir başlık olarak yorumladım oradaki yazarın yazdıklarına da kısmen katılıyorum.

siz niye alındınız ki spesifik bir kişiye yazılmış bir entry değil. bir surum tespiti. bende o kadının çocuğpuna uyuz oluyorum mesela sadece dünyada onun çocuğu önemliymiş gibi davranmasına çevresindeki insanları rahatsız eden çocuğunao bir birey ben karışamam diye bana artistlenmesine. çocuğun bireyse bireyliğini bilsin neden benim kulağımın dibine gelip çığlıklar atıp, manasız manasız ortada koşturuyor. kırk yılda bir dışarı çıkan insanın onda da hep saçma sapan çocuklar ve anneleri tarafından kafam şişiriliyor.(konuşmayı bilmeyen küçük bebek derdinden saatlerce ağlasın gıkımı çıkartmam, hisseetiğim tek şey bebeğe üzülme olur(hatta annesine yardım talebinde bile bulunurum), ama terbiyesiz bir çocuk sırf annesine babasına istediğini yaptırmak için çılgınlar gibi ağlıyorsa tek isteğim o çocuğun ve ailesinin tez vakitte yok olması)

not: çocuk sevmez dişi kişiyim.

başlığı yanlış açmış ama içerikte kesinlikle çok haklı.

bazen öyle kolay hamile kalamıyorsun. ben hamile kalmak için onlarca ilaç kullandım mesela bazıları aşılama oluyor bazıları senelerce tüp bebek tedavisi görüyor. öyle bir gece sevişip kalmak çok zor yani. ayrıca hamilelik boyunca değişmeyen hormonun kalmıyor, iç organların yer değiştiriyor vücudunu tanıyamaz hale geliorsun. psikolojisinden bahsetmiyorum bile. bundan sonra ömür boyu sorumluluk sahibisin artık.
bence küçümsenecek bişi değil hamile olmak. demeyin bize öyle :(

iticilik olarak başlığı yorumlarsak bence de öyle...karnı şişik hamile bir kadın kime çekici gelir ki? her yeri şişmiş, ağlak, duyguları değişken, fizyolojisi bozulmuş, sivilceli...
bence de cidden itici bir durum. ben kadın olsam bu durumları göre göre hamile kalmazdım.
buradan da anlıyoruz ki biz erkekler bu kadar odunuz bu konuda...ve siz kadınlar bizim gibi odun olsaydınız bizler olmazdık.
Düşünelim ve Allah a C.C. bu kadar farklı yaratıldığımızın faydaları için şükredelim.

tecrübe olmuş. karşı bir görüşle karşı karşıya kalırsanız bir daha şok olmazsınız işte.

Başlığı okumadım ama bende bir hamile yenge var allah düşmanın başına vermesin. O kadar doluyum ki buraya bi nebze rahatlamak için yazdım. Gercekten aksilikte tavanlar. Herseyi onlar biliyor baska bilen yok. O cocugu tek basına yapmıs bizim kılıbık abi bi Bok etki etmemiş. Hele ki bu cocuk ona da benzerse yazık tip olarak. Cocuk dogdugu an halasını kaybetti.

Edit:okudum. Sanki dünyada ilk ve son cocugu doğuracak havasında kendisi. Oysa benim anlamadığım sey lan senide bi ana dogurdu ne bu ukalalık.

@seindfeld valla gebe vucudumu ozluyorum. Oyle bi hormon karnasasi yasiyosun ki sanki hep gebeymisim gibi hissediyordum. Gobek buyudukce guzelligim artiyodu.

@sta'ya hak vermemek imkansiz. Ama bu gebelik durumunu abartanlar da var. bunjn altinda yatan sebep de kadinin sadece cocuk tasirken degerli olmasi. Madem hamile kadin iticiligi var don bak bakalim bu kadin niye itici? Niye surekli cocugundan bahsediyor? Kadina bictigin rol cunku artik sadece anne

Cocuk olduktan sonra da bireyselligini kaybetmezse birvirvir cocugundan bahsetmez o kadin

Ayrica etrafimda pek cok yeni anne var biri haric bu profilde degil. Hangi ortamda yasiyorsunuz gercekten merak ediyorum

kadına biçilen rolün annelikten ibaret olmadığı, kadının hafife alınmadığı, aksine kadının diğer rollerinin önemsendiği ve kendisine saygı duyulan bir çevredeyim.

hamilelerin tavırları üzerine staj veya uzmanlık veya doktora yapmadım.

hamileleri itici buluyorum.

utanılacak bir durumum olduğunu sanmıyorum. sözlükte yazılanlar beni bağlamaz, ama yukarıda yazdıklarım aynıyla vaki. bu işin kalple ilgisini de göremedim. herhalde kutsiyet atfediliyor hamileliğe, hamile kadına ekstra değer, ihtimam isteniyor.

benim doktor gömülü olanlar için ağrı yapana kadar dokunmayalım demişti.

ben çektireyim kurtulayım diye düşünüyordum :)

onlar çıkmaya çalışırken diğer dişlerini yamultabilir, ben çıktıkça çektiriyorum temiz olsun diye çene yapım dar belki senin öyle olmaz.

@lahanalar

30 yaşına gelsem de hala çıkmaya çalışır mı bunlar? bilmediğimden soruyorum.

ben 27 yaşındayım hala çıkmaya çalışan var :(

@velasco 20'lik yaş dişlerimin sol taraftaki ikisini geçen sene yani 38 yaşındayken aynı anda çektirdim. Artık diş etimde yara açıldığı ve apse yaptığı için çekilmek zorunda kalındı. Sağ taraftakiler gömülü şekilde duruyorlar hala. Özetle sorun çıkartmadıkları sürece sorun yok gibi geliyor bana.

bende de 4 tane vardı. bir tanesi yanındaki dişi iter pozisyondaydı. temas yapan veya sıkıştıran dişler çürüğe neden olabileceği riski sebebiyle çekilmesini önerdi. bir tanesini çektirdim. diğer 3 ünü bıraktım. röntgeni alıp götürün, birkaç polikliniğe danışın.

bozulmuş

bozulmuştur :(

ben hayır diyrum

normal şartlarda o hale gelemeyeceğine bozulmuştur.

balkabağı çabuk bozulur, atın

Cevirileri cok kotu ama cevrilemeyecek espriler de var ingilizce bilmiyorsan yapacak pek birsey yok

baktığım sinemada orijinal olarak gelmemiş film. ondan bi sorayım dedim. dublajlıya gitmiyorum o zaman, hafta sonu orijinaline giderim. teşekkürler.

goo.gl böyle bir afişi
goo.gl bu şekilde çeviren zihniyetten ne beklenebilir ki :)

hiçbir filme dublajlı gidilmez

e-dergi.mybilet.com

edit: linki açmaya üşenenler için yazayım. Seslendirmeni Harun Can ile yapılmış röportaj var arkadaşlar linkte. Sansürsüz çeviri yapılmış, ilk kez küfürlerden küfür beğendim diyor.

Ha sinemada gider miyim Türkçesine hayır ama evde keyifle izlerim Türkçe halini de :)

gidilmez bence.

altyazı ile izlemek istemiyorsan bal gibi de dublajlı filme gidilir.

adını hatırlamadıgım unlu bır fılm cevirmeni dublajı için rezalet demişti.

Kadir Has yakın diye gittim bir de baktım dublaj. Hemen es geçip Bakırköy yollarına düştüm. Orijinal dil, ses her zaman daha iyidir ;)

Kendine acımayana ben hiç acımam. Kendine ya da etrafına bilerek ve isteyerek zarar veren insanlar umrumda değil.

istese bırakır

günde 3 paket sigarayla 900 tl'ye nasıl ulaştın ki? içtiği sigara markasını biliyo musun?sarma sigaralar var paket maliyeti en fazla 1-2 liraya geliyo tütün kalitesine göre. öle bişiler yapıolardır belki.

Aynen kardeşim, acıma

Hiç acımam. Ne yiyip ne içeceğini keyfi bilir de durumun beni alakadar ettiği kısımlarda destek olmaktan kaçınırım.

verdiğin parayı geri alıyorsun sonuçta. sigrası seni etkilemesin. her ay cebinden yardım yapsan neyse.

Sagliga zararli ama bi sekilde yasadiklari hayat geregi ictigi sigarada ucuzdur. Tutup parlement icmiyodur. Zarari kendine. Keske biraksalar. Sigara iciyorlar diye Borc vermemeyi dusunmen cok itici geldi bana.

paket başı 5tl desek yine 450-500 oluyor, vermezdim ben olsam. lüks/zevk için borç isteyen adama vermiyorum ben.

yardım, iyilik vicdan ile ilgili bir şey. vicdanın neyi öngörüyorsa onu yap. ama sadece iyilik yapıyorsun diye de kimsenin hayatını eleştirmeye hakkın yok! kaldı ki borcunu geri ödediğini söylüyorsun.

çok pahalı bir sigara içtiğini sanmam. sigara kullanan herkes zararlı olduğunu biliyor. içmeyen için bırakmak da kolay. demek ki bırakamıyor ki o yaşında kullanmaya devam ediyor.

hitler, sen misin abi?

O parayi nereye harcadiginin ne onemi var ki? Sonucta sen borc veriyorsun ve geri de alabiliyorsun eeee o zaman?

bsigara konusunda faşistliği bırakmalısınız artık. sizin şahsınıza söylemiyorum, genel konuşuyorum. herhangi bir sebepten ötürü borç vermek istemiyorsanız zaten vermezsiniz. sigara bunun sebebi olmasın. herhangi bir sebepten borç isteyen ve bunu ödeyen bir insanın yaşayış şekline bakmak çok itici. ben böyle bir şey düşünmekten şahsen utanırdım.

sorunuza gelince evet bağımlılık yapıyor bu kadar. emin olun bu kadar sıkıntı çeken bir insanın aklına sigarayı bırakmak gelmiştir. bir siz (acıma diye cevap verenler) akıllı değilsiniz. kadının içinde bulunduğu koşullar sigarayı bırakmayı değil daha da devam ettirici koşullar.

sigara bağımlılık yaptığı için bence "sigara içene acımam" demek çok acımasızca bir yaklaşım olur. sigara lüks ya da zevk değil, bağımlılık. sigara içene içtiği süre boyunca zevk veriyor olabilir ama bu bağımlı olduğu için içtiği gerçeğini değiştirmiyor.

uyuşturucu da öyle, alkol de öyle. bunlar tartışmaya açık konular değil, bir kere aldı mı vücut istiyor işte. bağımlılığın tanımı bu zaten.

hepsinin bağımlılık yapma derecesi farklıdır gerçi, ben insanları yargılayamam ama durum budur.

sigarayı bırakmasına yardımcı olmaya çalışın bence, yapacağınız en iyi şey o olur.

burnu sürtülsün nedir ya. ayıptır. yazmasam içimde kalacaktı.

Tamam sigara tu kaka, ben de hiç hoslanmiyorum; etrafımda icen herkese de birakmalari için her fırsatta bir şeyler söylüyorum ama sizin düşündüğünüz şey de çok itici. Want2die da söylemiş, o durumda olan insanların bir kısmı sarma marma iciyor, elinden geldiğince ucuza kapatmaya çalışıyor vs. Ki bunu yapmasa bile bu konu yüzünden yargılamak hoş değil. Kadın kop koplarda filan yemiyor parasını. Sizden borç isteyince de geri oduyormus, neye harcadığı sizi niye ilgilendirsin ki? Ha vermek istemezsiniz, ona bir şey demem. Bırakma kısmı da gerçekten sancılı bir süreç, zaten o kadar kötü durumdayken daha da psikolojisi bozulabilir ablanın.


Bu mantıkla asgari ücretli çalışanın atıyorum dışarıya çıkıp iki kahve İçmesi ya da eve bira alıp icmesi de saçma. Sonuça parası belli, nasıl böyle şeyler için harcama yapabilir, değil mi ama?


İnsanlara karşı böyle tutumlar sergilemeyin lütfen, kimse mükemmel degil, kimse dört dörtlük alışkanlıklara sahip değil.

Kaçak sigara. Ucuzunun paketi 1 lira falan. Aylık 90 lira eder. Stres yüzünden içiyorsa 90 lira için bırakmaz.

parası olan arkadaşlarım bile vergi vermemek için 10 liralık sigarayi 3 liraya buluyor.

@want2die sen taktın tütüne. kadın parliament içiyor, ben 10 liradan hesaplamıştım 11,5 liraymış. 900 lirayı bile geçiyor.

takıla takıla buraya mı takıldın?

edit: la arkadaş 70 yaşındaki kadın oturup tütün mü saracak? kadını benden daha mı iyi tanıyonuz? kaçak sigara ve sarma konusunu geçin lütfen. kadınla muhabbet ederken "akşamları eve giderken bakkaldan 1 paket kendime 2 paket de oğluma alıyorum seviniyor:)))" diyor. bu yüzden kaçak ve sarma olmadığını biliyorum. illa tek tek bütün detayları yazıp 8 sayfalık duyuru açmam mı gerekiyor? siz yazılanları yorumlayın yeter ötesi beni ilgilendirir.

Malbora falan iciyor heralde. 900 lira baska turlu aklim almadi. Simdi ben soruya cevap veriyim. Sigara bagimlisiyim. Yeri geldiginde yemek yemiyorum sigaraya para veriyorum. Boyle bagimli yapiyor insani bu lanet sigara. Birakmasi oldukca zor. Saglik problemi olusturmadigi surecede birakmak gercekten zor.

Buyuk olasilik ya sariyolardir yada kacak sigara iciyolardir 3 lira pakete verip. Tas catlasin 300 veriyolardir aylik. 900 diyip vicdanini rahatlatmak istemeni anliyorum ama sen bildigin yoldan sasma. ha bakkaldan malbora aliyorsada bi siktirsin gitsinler afedersin.

edit: kacak parlement olmasin? pakette turkcemi yaziyor? baska bir dilmi?

14 yaşında arkadaşımın verdiği yarım sigara dışında hiç sigara içmedim, içesim de gelmedi.Sigara bana biraz zengin alışkanlığı, lüks gibi geliyor. Çevremde 10 kere, 20 kere sigarayı bırakan insanlar var. Bir tanıdığım akciğer kanseri oldu ve ciğerinin üçte birini aldılar, hala tüttürmeye devam ediyor. Anladığım kadarı ile irade meselesi ve irade de çok kaygan bir kavram. Geçen bir makale diyordu ki, iradeyi belirleyen en temel üç şey var (başka şeyler de var da, en önemlisi şu üçüymüş). İlki genler, dediği özetle "Genlerinde izin vermeyecek derecede iradesizlik sunuyorsa, irede imkansız ve anlamsız. İstediğin kadar yırtın" ama bu da o kadar çok kişide olan bir durum değilmiş. Genlerinde varsa bile bazen hastalıklar kontrolü ele alıyor. Örneğin, Hashimato hipotroidi olan bir arkadaşım yemek yemeyi bırakamıyor. Böyle hastalıklar kişinin iradesini komple elinden alıyor. Hani "Tatlı da yemeyim" deyiverir insan, o hastalar için öyle bir cümle imkansız, "Yemeyim, yemeyim" derken komple yutmuş olabiliyorlar. İradesizliğin en büyük kalemini de depresyon, vb. psikolojik rahatsızlıklar ile toplumsal nedenlerle kaynaklı stres gibi şeyler. Kafa oyalandıkça, bağımlılık yapan şeyleri daha az arıyor ama kafanın içini sürekli oyan bir düşünce, stres, boşlukta veya baskı altında hissetmek gibi şeyler bağımlılıkları körüklüyor. Bakınca hiç mantıklı değil ama birinin para sıkıntısı varsa ve bunu yoğun olarak düşünüp bunalıyor, dertleniyorsa; bu sıkıntı temel ihtiyaçlarına yetmiyorsa, örneğin, bu ay son on gün yiyecek alacak parası kalmıyorsa, bu gibi durumlar bağımlılık yapan maddeleri daha çok kullanmasına neden oluyor. Ellerinde kalan keyif o; zarar verici keyif ama kendini gerçekleştireceği, kimlik kazanabileceği tek yol o. Çalışmanın söylediği başka bir şey de, kadınlarda irade kontrolü erkeklere göre çok daha zor. Bunu da yukarıdaki maddelerle ilişkilendiriyordu. Sonuçta, elinde bırakma fırsatı olsa kim bırakmaz? Akciğer kanseri olmuş ve "Yaşamak istiyorum" diyen insan, neden sigarayı bırakmasın. Şu ana kadar çekirdeğe başladığında önüne dağ yapmadan durabilen az sayıda takdir edilesi insan gördüm; nikotin daha uzun süreli ve büyük bir bağımlılık.

Bu kişiye acımak zorunda değiliz, sadece halden anlamak ve sonuçları düşünmek gerek. Vermediğiniz avans onu daha çok strese ve daha çok sigaraya sürükleyebilir. O sigarayı alacak borcu başkasından isteyebilir, bağımlılığına ulaşamadıkça saldırgan davranışlar gösterebilir. Atıyorum, oğlu okula gitmek için yol parası vermektense sigara içebilir. Kaldı ki tütün sarıyor olabilir, bu nedenle aldığını komple sigaraya yatırmıyor olabilir. siz 100 TL avans veriyorsanız, 20 TL'yi sigaraya veriyor, 80 TL'sini ihtiyaçları için harcıyor olabilir. Tamamen keserseniz, 80 TL'lik kendi ihtiyacını da alamaz. Belki sigarayı bırakırsa ve bir ay içmediğini görürseniz, zam yapabilirsiniz öyle bir yetkiniz varsa ya da daha fazla avans alabilir. Paraya çok ihtiyacı olduğu için, ceza ile de karşılaşmayacağı ve tam tersine ödülle karşılaşacağı için bırakmak için gerekli motivasyonu bulabilir veya sadece akşamlara azaltabilir belki.

Senin paranla almıyor o sigarayı, en fazla senin ona borç verdiğin parayla alıyormuş. Sigara içiyor olmanın naddi manevi bedelini de soğuk havada kombiden kısarak ödüyor zaten. Başka nelerden kısıyor kim bilir.

Borç vermeyi bırakalım demek yerine bu kadının çocuğuna iş bakalım, biraz rahatlatalım sonrasında da bir randevu akıp kliniğe götürelim gibi bir yaklaşım, tabi kadının da pnayıyla daha doğru olurdu.

Borç para verdiğin için kendini yükseklerde görme. Borcuna sadık insan her yerden borç bulur. Sen maaşını aksatma yeter.

çekip iyi niyetle konuşurum. ablacım üzülüyorum sizin durumunuza ama sigara hem sağlığına hem cebine zararlı, istersen bi doktorla konuşturayım seni derim.

"ben sırf bu yüzden artık kendisine borç vermemeyi düşünüyorum, belki burnu sürtüp parasını keyfi harcamak yerine zorunlu ihtiyaçlarını karşılar."
demişsin ama zaten sigaraya zorunlu ihtiyaç olarak bakıyorlar bu derecede bağımlı insanlar. paraları azaldığında yeme-içmeden keserler, sigaradan değil.

sigara kullanmıyorum ama ailemden ve etrafımdan gördüğüm bunlar maalesef.

söylemişler, ben de katılıyorum; borç vermek istiyorsan ver, vermek istemiyorsan verme. sigaradan bağımsız olarak düşün. sonuçta borcuna sadık bir insanmış kendisi.

ve şunu söyleyeyim, kadın gelmiş 70 yaşında, bu yaştan sonra sigarayı bırakması çok zor, gerek de yok bence, sigarayı bırakma aşamasında zaten yoğun bir stres yaşayacak, zaman zaman krize girecek, bu yaşta kaldırması kolay değil. ama oğlu için bir şeyler yapılabilir..

sigara içmeyen biri olarak sigaranın nasıl bir haz verdiğini anlayacak durumda değilim, ama bu adam da robot mu olsun, üç kuruşluk bir zevki belki de sigara adamın, belki o sigarayla rahatlıyorlar, sanki herkes kesesine göre harcıyor, kimsenin kredi kartı yok, kimse lüks harcama yapmıyor, bu garibanların o kadarcık da "lüksü" olmasın mı? sigara içmeyip sigraya vereceği üç kuruş parayla ne yapacak ki?

parası olmayan adam sigarayı felan bırakamaz...sigara onun dert ortağıdır be....

elinde olan bir sey degil. bir ay sonra oleceksin de, daha cok icmeye baslar.
birakmasi zor belki ama, biraktiktan sonra baslamamak imkansiza yakin.
icindeki bagimlilik maddesi az olan sigaralardan icse daha iyi olur tabi. dozaji cok fazlaymis.

sunu bastirip gorebilecegi bir yere koyun. direk verince tepkisi ne olur bilmiyorum.
sigarayi birakmanin kolay yolu - alan carr
www.fadonet.net

encrypted-tbn0.gstatic.com

encrypted-tbn2.gstatic.com

harvey +1

sana ne hacı, annen yaşında kadını mı eğiteceksin aklınca? borç veriyosun ertesi ay ödüyor diye kadını satın mı aldığını sandın? "burnu sürtsün"müş, bak bak laflara bak ya.

tayyo sen misin?

deadpool akasya imax'te 3d yayınlanmıyor, diğerlerinde var mı bilmiyorum. yılda bir iki kere sinemaya giden biri olarak gidince imax'e gidiyorum, eğer daha sık gidiyorsanız normal salon da olur bence.

Deadpool 3d değil ama imax salonlarında oynuyor. Biz de cinemapink'te normal izledik, gayet güzeldi. Imaxe sadece çok beklediğimiz filmler için gidiyoruz.

Kesinlikle IMAX'e git, 50tl olsa ona bile değer veya ben çok Deadpool fanıyım. 3D değil ki bu da çok büyük bir avantaj.

3d yok evet. imax'te gittim ben de. bir star wars kadar olmasa da değer bence. çok pahalı diyorsan fırsat sitelerinde ucuz bilet oluyor. iyi seyirler! umarım her küfüre anıra anıra gülen birisi denk gelmez sizin salona (hala dertliyim)

Imax'te izledim, ilk defa imax'e gittim, imax'te izlemenize gerek yok bence bu filmi. Hem görsellik açısından hem ses açısından hiç gereği yok. Düz gidebilirsiniz.

m.facebook.com

www.facebook.com

Ulke disina cikmasi yasak olan seyler her ulkede olur. Gizlice gecirmeye calisirsaniz kacakciliktan alabilirler iceri.

(Bkz: Cities sözleşmesi) kapsamındaki türlerden biri ise biyokaçakçılığa kadar gidebilir bu durum. Sonucu ise hapis cezasıdır şakası yoktur. Öyle kargo vs işlerine de girmeyin. Bitkilerin ismini öğrenin muhtemelen türkiye'de de bulabilirsiniz.

hangi bitkiler oldugunu soylerseniz arastiririm ^^

@fakyoras ve @kumlupara; duyuruda yazilanlar daha cok korkuttugu icin en son dayanamadim ve calistigim bir Japon arkadasima sordum. Narita Havalimani'nin Internet sitesini inceledi. Limitli sayida bitkiye izin veriliyormus (ticari ayrimi yapabilmek icin). Onemli olan nokta, gidilen ulkede yasak ise Japonya'dan cikisa izin verilmiyormus ve teslim edilmesi gerekiyormus.

@want2die; bu mantikla kargoyla el bombasi yollayalim, takilirsa kendi haline birakalim desek ayni olur :) postayla gumruk memuruna birakmaktansa birlikte seyahat etmeyi tercih ediyorum, en azindan bir sey olursa aciklayabilirim sebebinin ticari olmadigini. Bakalim, buyuk bir magzadan aldim sanmiyorum Turkiye'de yasak olsun, donunce paylasirim sonucu.

@heygidim; tesekkur ederim ama bilmiyorum isimlerini. Bitkilerle ve hayvanlarla maalesef pek aram yok; ama bu bitkiler cok geleneksel geldi ve hosuma gitti, onlari gercekten sevdim ve yetistirmek istiyorum. Eger sorunsuz bir sekilde getirebilirsem fotograf paylasirim; ama isimlsrini bilmiyorum maalesef. Kanji ile yaziliyordu ve soramadim, maalesef insanlar pek Ingilizce bilmiyorlar hehe

Herkese tesekkurler!

İstanbul için vedat milör'ün İstanbul 100 Lokanta kitabındaki yerlere gitmeni öneririm. lokantaların olduğu yerleri de gezince büyük oranda şehri öğrenmiş olursun :)

Valla döküman olarak bilmiyorum ama İzmirdeysen, arkadaşlarım var sorabileceğin

izmir özeli için yazıyorum;

mesela burayı takip ederek hiç haberdar olmadığım bir sürü kültür merkezi ve sanat galerisi keşfettim. örneğin Aziz Vukolos Kilisesi Kültür Merkezi'ne gitmişken ara sokaklarıda gezeyim diyorsun ve o bölgeyi keşfediyorsun. etkinlik merkezi/diğer etkinlik merkezlerini tıklayınca görebilirsiniz;
www.izmir.bel.tr

tarkem'in kemeraltı'nı keşfet projesi paylaşımları bir sürü eski han ve şadırvan vesaire görmemi sağladı.
www.facebook.com

mesela foursquare'da bu tarz yerler bulup ( zevk meselesi, herkes bu ara sokak yerlerde yemek istemeyebilir ) köşe bucak sokaklarda bunları arayıp buluyoruz ve kentin dokusuna ait bir sürü yer görmüş oluyoruz.

tr.foursquare.com
tr.foursquare.com
tr.foursquare.com
tr.foursquare.com

bu grubun sohbetleride hiç bilinmedik bir İzmir anlatıyor, takip edebilirsiniz.
www.facebook.com

pek iç açıcı bulmuyorum apikam'ı ama belgelere bakmak isterseniz;
www.apikam.org.tr

direkt bir uygulama yok henüz bulabildiğim ama bu tarz bir sürü sayfa var sık kullanılanlar listemde, ara ara bakıyorum.

Bulabilirsen "İzmir Mimarlık Rehberi 2005" adlı kitabı tavsiye edebilirim. İzmir'deki eski ve yeni mimari yapılar hakkında detaylı bilgiler içeriyor.

windows yerine linux yükleseniz?
windows sürümü ne bilmiyorum ama bir eski sürümünü yükleseniz? (xp filan az yer kaplıyordu baya)

bir de format atılsa biraz yer açılır gibime geldi benim.


ekleme: www.softwareok.com

windows 10 ilk kurulumda 9 gb kullanıyormuş, format atıldıktan sonra yer açılır o bilgisayarda.

ekleme2: 20gb gerçekten windows için çok az, optimize etmek için baya ayar yapmak gerekir, hiçbir şeyin hafızada tutulmaması filan gerekir.

önce bir cclean ile diski temizlemeyi dene.
bir miktar yer açabilir.

formatlayıp xp home yükle. basit işler için kullan ya da sat.

win 8 :(

Yine format yolları mı diyorsunuz?
basit işler için kullanıyorum zaten sadece. Yetiyor da işte sıfır yükleme ile. Hani daha hafifi varsa, öyle yapacaz mecburen.

forum.donanimhaber.com

indirim bölümüne bağlanırsanız indiriyorlar faturayı. arayıp faturam çok geliyor, başka operatöre geçicem filan diyince indiriyorlar. pazarlık yapın :)

Yok o mesaj yüksek ihtimal, bundan sonra bilgilerinizi işliyoruz, ttnet ve türk telekoma da veriyoruz anlamına geliyor, yani seni tutup türk telekom arayıp avea hattınıza ayda 30 lira ödüyormuşsunuz, ev telefonunuza da 30 lira ödüyorsunuz ikisini birleştirelim 50 lira gibi teklifler yapabilecekler, olay şu; sizi arayabilecekler, bazısı bunu istemez.
Yüksek ihitmal online hizmet merkezinde veri işleme izni ayarı vardır.

Bunun dışında üstteki link yararlı.

twitterdan yaz. beni arayacaktınız hala aramadınız de

Kullanmayın bence o rezalet kurumu. Ben yeni vodafonea geçtim gayet güzel. Mobil veri kendiliğinden falan gitmiyor artık.

@atom karincanın torunu, veri işleme izni isteyen mesaj ayrıca geliyor. daha izin vermedim. zaten bu konuyu açarlarsa yine vermem. babam yararlanıyordu uygun bir tarifeden. kendileri arayıp yine aynı uygun şartlarda devam etmesini teklif etmişler.

@filipis, vodafone'a geçmeyi düşünüyorum ben de ama tam uygun tarifeyi bulamadım. freezone'u yaşdan kaçırıyoruz. siz hangi tarifeye geçtiniz?

vodafone'un müşteri hizmetleri ekibi çok çok kötü.

internette 35tl diye lanse edilen paket için geçtim, bana 41lira fatura çıkartılar, tarife sistemimizde 41tl gözüküyor dediler. gidebildiğim kadar üst merciye gittim, en sonunda şiveli konuşan bii "yoğoyle bişey" dedi, hmm ok diyip avea'ya geri döndüm.

Ben 750 dk 1000 sms 2 gb 22tl ye geçtim. Bunun 28 tl olanı var 3 gb lısı

İstanbul kadıköy civarında ya da avrupa yakasında valiz emanet edilebilecek yer bilgisi olan varsa paylaşabilir mi?
- cevahirde dolaplar vardı, bilmiyorum hala var mıdır. şu sıralar kimse bir şey emanet almak istemez.

Bir de sabiha gökçene avrupa yakasından havataş bulunur mu?
- taksimden var

Kadıköy karaköy iskelesinden karşı tarafa nerelere geçilir?
- anlamadım bu soruyu. kadıköy iskelesinden kadıköye gidilir, karaköy iskelesinden de karaköy'e gidilir.

ne kadar aktif bilemem ama şöyle bir site var:
bagaj.co

ayrıca gün-saat söylersen emanet konusunda şahsen yardımcı olacak sözlükçü de çıkar bence.

kadıköyden eminönü karaköy kabataş ve beşiktaşa geçebilirsiniz. karaköy iskelesinden de üsküdar ve kadiköye geçebiliriz. ne sormak istediğinizi anlamadım ama. galataya gitmek istiyorsanız karaköye geçin.

Haydarpaşa garı da emanet dolapları vardı hala kullanılıyor mu?
karaköye geçeceğiz sanırım aldım cevabı kadıköy iskelesinden karşı tarafta nereler geçilebilirdi sorum. Teşekkürler :)

bagaj.co

Istiklal başlangıcında fransız konsolosluğuna gelmeden sağa dön. karşında tramvay ın tamirhanesini göreceksin sonra sola dön. konsolosluk solunda kalacak. 50-100 m yürü. ilk sağa sap. BAGAJ sağında kalıyor. oldukça merkezi bir yer yani. Konsolosluğun arkasında kalıyor.

10 lira gibi bir şeydi 24 saat.

yurt dışına çıkmadan hazırlıkta öğrendim ben :) sonrasında yurt dışına da gittim ama.

çalışınca oluyor. hatta sonrasında okulda ispanyolca dersi aldım, onu bile bir yere kadar getirebildim, sonra devam edemedim :(

valla ortaokul hazırlık varken öğrendim ben de. yurtdışına çıkınca bozuldu amk. grammerle işim olmaz speaking diyorsan pimsleur akar.

ben oyun oynayarak öğrenmiştim gayet.

oyun oynayarak kısmına benden de +1. ortaokul yıllarım elde sözlük bilgisayar başında geçi. baldurs gate bu konuda on numaradır.

Günde 1-2 saatlik CİDDİ bir çabayla 1 yılda falan iyi konuşabilecek, her istediğini söyleyebilecek duruma geliyorsun. Ama dilin konuşulduğu ülkede kısa süre de olsa yaşamadan çok akıcı konuşmak ve native düzeyine yaklaşmak oldukça zor, nadir gördüm.

Benim gördüğüm, genelde insanlar bahsettiğim çabayı gerçekten göstermiyor ve zor olduğuna karar verip bırakıyor. Ya da yalandan çalışıp kendini kandırıyor. Altyazılı dizi açtın mesela, cümlede ne dendiğini anlasan bile arada bilmediğin bir kelime geçtiyse çat diye pause'a basıp sözlüğe bakacaksın. Bu sadece bir örnek tabii. İnternette poligotların youtube kanallarını ve bloglarını takip ederek nasıl metodlar izlediklerini öğrenebilirsin.

Ama dediğim gibi çaba önemli. Çaba gösteren gerçekten başarıyor. Bak ben mesela 2 kur falan almanca kursuna gittim. Sıfırdan başladık. 3-4 ay sonra 2 kuru bitirdiğimizde ben alman hocayla ıııı falan yapa yapa olsa da almanca basit sohbet edebilirken kurstaki diğerleri hala cümle kuramıyordu doğru dürüst. Neden? Ben çok becerikli olduğumdan falan mı? Yoo. Ordaki herkes sırf derslere gelip giderken ben evde boş vakitlerimde almanca hikaye kitapları falan okumaya çalışarak kendimi geliştirmeye çalışıyordum. Çaba gösteritsen sonuç alırsın. Yalandan kendini kandırırsan yerinde sayarsın.

Metod olarak:

-dizi film ve hikaye kitapları. Ama bi kulaktan girip ötekinden çıkacak şekilde değil de harbiden tüm sözcükleri ve tüm cümleleri anlamaya çalışarak.
-podcast, sesli kitap vs dinlemek.
-gramer kitaplarından gramer kurallarını öğrenmek.
-flashcard'larla kelime ezberlemek.

Lisede az bi sey ogrenmistim. Temel gibi diyelim. Kendimi bildim bileli oyun oynarim, yani Ingilizce gormeye ve basit kelimelerin anlamlarini bilmeye cocukluktan baslamistim. Daha sonra online oyunlar oynamaya basladim. Online oyunlarda Turkce konusan komuniteyi pek begenmedigim icin yabancilarla oynuyordum. Ve de cok fazla olmasa da dizi filmler ise yariyordu. Eminem'i cok severim ve dili ogrenmeme buyuk faydasi oldu cunku cok hizli, sokaga yakin bir Ingilizce. Duya duya anlamaya basliyorsun ve bu cok faydali oluyor. Ve son olarak en faydali gordugum sey aynayla konusmak. Hatirliyorum da Ingilizce'de kendimi en cok gelistirdigim yillarda aynayla cok sik Ingilizce konusuyordum.

Neden anlattim bunlari: Evet mumkun. Oldukca mumkun. Yurtdisina bi kere cikmadim ama cok iyi olmasa bile rahat anlasabiliyorum. Okuma ve dinlemede bir problemim yok. Ama kafada cok buyutmemek gerekiyor. Yani dil matematik, fizik ogrenir gibi ogrenilen veya ogrenilebilen bir sey degil. Dilin icinde olmak gerekiyor ogrenmek icin. Tavsiye vermek uzerime vazife olsaydi Facebook timelineinizi asagi asagi surekli kaydirmak yerine Reddit'te takilmanizi tavsiye ederdim.(9gag degil, metin pek yok orda, ogreneceginiz ucbes kelime olurdu). Ayrica ilgi alaninizin limitlerini zorlamaya basladiginizda Turkce icerigin yetersiz geldigini gorup mecburen uluslararasi gelismeleri takip etmek isteyeceksiniz. Yani ilgi alaninizla ilgili seyleri Ingilizce okumak da cok iyi bir secenek. Haber okumanin pek yararli oldugunu dusunmuyorum, cunku haber okurken haber okumak istiyoruz, vakit gecirmek degil.

Sonuc olarak mumkun ama bunu yapmak icin kitaplara gomulmeniz ise yaramayacaktir. Sadece dili kullanmaniz gerekiyor. Bir sey anlamak icin, oyun oynamak icin veya ilgi alaninizi takip etmek icin. Hepsi olur.

Not: Bunlar benim yurtdisina cikmadan, cok kapsamli bir Ingilizce egitimi almadan Ingilizce'min asagi yukari iyi olmasini saglayan seyler olarak gorduklerimdir. Hepsi yanlis olabilir, baska birisi icin hakkaten kitaplar ve kurs gerekebilir.

dil öğrenmenin biraz yetenek olduğuna inanıyorum (ya da çoklu zeka türlerinden biri buna yatkınlık sağlıyor olabilir) çünkü bazıları daha kolay anlarken bazıları daha zor öğreniyor.

fakat bugünkü antremanda göz dolduran futbolcunun dediği gibi, emek önemli. Çoğu kişi kursa gidip geliyor evde hiçbir şey yapmıyor sonra öğrenemedim diyor. Tabii bir aşamaya gelene kadar daha sıkıcı oluyor, ama bir şeyler okumaya izlemeye anlamaya başlayınca gerisi çok keyifli bence :)

ben de yakında ikinci yabancı dil istiyorum, hatta içimden Japonca gibi zor bir dil öğrenmek geçiyor bakalım. (hani okuma-yazma da öğrenmem gerekecek bi dil)

Şunu da ekleyeyim yetenekle ilgili, dil öğrenmek yetenek işi olsaydı tüm isveçlilerin, norveçlilerin, hollandalıların vs. mükemmel ingilizce konuşması mümkün olmazdı. Git Finlandiya'ya, çöpçüler, yaşlı teyzeler falan bile kusursuz ingilizce konuşuyor. Ülkedeki herkes yetenekli olacak değil ya :) demek ki doğru şekilde öğretilince öğreniliyor. Bazıları daha yatkın olabilir ama bu ancak aksan kulağı ve öğrenme hızı açısından minimal etki eder. Yoksa öğrenmek gayet mümkün.

2 kişi var tanıdığım sular seller gibi ispanyolca konuşuyorlar.
biri pimsleur ve dizilerden öğrenmiş, diğerinin sevgilisi ispanyol (ama onla da isp pratik yaarken tanışmış internetten)

ingilizce değil ama portekizceyi bu şekilde öğrenmiştim . her gün hiç ara vermeden sabah akşam uğraştım . işe gidip gelirken de serviste kulağımda portekizce şarkı dinlerken elimdeki kağıtlarda sözleri yazıyordu ve çevirisi başka bir kağıtta telafuz şeklini böyle çözdüm . tamamen kendim uydurdum bu sistemi .
sevince ve isteyince oluyor .

kullanışlı ama daha yavaş şarj ediyor. ben kullanmıştım, kapakçıkların yalama olmasının önüne geçiyor, o rahatlığı var.

manyetik şarj aletini eminönünde şark hanın alt girişine giderkenki elektronikçilerden birinden 20 liraya aldım çakmasını fakat gayet memnunum. o da aynı şekilde 2 saate full dolduruyor. oraya bakabilirsiniz istanbuldaysanız

telefon kullanmayan biriysen şubeye gitmen gerek. onlar da muhtemelen telefon bankacılığı ile iletişime geçin der. her halükarda yapabileceğiniz şey şubeye gitmek.

yapı kredi şubelerinde telefon oluyor, birine uğrayıp oradaki telefondan kayıt oluşturun..

şube atmsi ise şubeden kartınızı isteyebilirsiniz ancak şubeye bağlı olmayan bir atm ise (ki açıklamanız öyle olduğunu düşündürüyor) kartınız büyük ihtimalle imha edilir. yapı kredi ile işiniz yok, garantiyi arayıp kartımı atm yuttu, yeni kart istiyorum diyeceksiniz. gerekirse şubedeki telefonları kullanırsınız.

@inheritance +1, mevzuat geregi baska banka karti oldugu icin imha etmek zorunda, o yuzden yeni kart talep etmelisiniz. Ama subeye gidip vicdana vurursaniz (yolda kaldim, param yok vs) insiyatif kullanip belki verirler .

tam anlamadım ama kirazlı metroya yenikapıdan geçiliyor.

trafi'den nasıl gidileceğine baktım: yenikapı'dan kirazlı metroya geçilir. kirazlı'da inilip tekrar metroya binilir, ikitelli sanayi durağında inilir.

yenikapı'dan kirazlı metrosuna binere direk bağcılar'a gidebilirsin zaten. neye nereden aktarma yapacağın konusu biraz karışmış..

teşekkür ederim.

sonuç şöyle;

4. levent'ten metroya biniyorum, yenikapı'da iniyorum kirazlı metrosuna biniyorum ikitelli durağında inip 5 dk'lık yürüyorum.

kirazlı metrosu'ndan son durakta inip diğer metro hattına aktarma yapman gerek ikitelli sanayi durağı için..

hmm, eksik tarif almışım demek ki..

sayenizde tamamlanmış oldu, tekrar teşekkürler ;)

bir yerlerden başakşehir otobüsüne binsen cok daha kolay gidersin hemen karsısında durak var. metroyla hem cok aktarma hem de yürüme mesafesi var.

78m mecidiyeköy başakşehir

dolapdere san. sitesi durağında iniliyor

@bordeaux,
otobüsle çok trafik çekilir ve zaman uzar diye düşünmüştüm. fakat ctesi günü sabah saatlerinde olmayabilir belki. bunu öğrendiğim de iyi oldu, teşekkürler :)

ülkesine göre değişir. avrupada bir ülkeyse euro, avrupa dışı herhangi bir yere usd.

fakyoras+1 - Bunun sebebi, müşterinin vermeye yanaşacağı para birimi o olması. Bir Fransız dolarla ödemek istemez, bir Amerikan euro ödemek istemez. Bir Çinli için çok fark olmasa da doları tercih eder.

Ayrıca gider kalemlerinize göre de değişebilir. Harcamalarınız (ithal ettiğiniz ürünler vs) euro üzerindense euro olarak satmak daha mantıklı. Harcamalar TL ise üst paragrafı esas al.

sanal pos ile satış yapıyorsan fark şöyle oluyor.

kart para birimi euro olan müşteriden euro ile ödeme alırsan müşterinin kartından euro çekilse de sen paranı bankadan alırken kur dönüşüm ücreti (euro > tl) ödersin. bunu böyle son adımda almasalar da yabancı para birimiyle yapılan satışta direk en başta ek komisyon alabilirler. eğer bu müşteriden dolar ile ödeme alırsan hem o kendi bankasına kur dönüşüm ücreti öder (euro > dolar) hem sen kendi bankana dolar > tl dönüşüm ücreti ödersin. Bu da %3 gibi bir şey yapıyor. Bankaya da yaklaşık %1.5 ödediğini varsayarsak işler çirkinleşir :D

büyük internet şirketleri bu dönüşüm ücretini ödememek için genelde her bölgede (avrupa, amerika, kanada, avustralya, vb) ayrı bankalardan sanal pos hesabı açarlar ya da çok uluslu bankalarla çalışırlar.

senin alışını etkileyen bir ithal kalem varsa, sen hangi para biriminden alıyorsan öyle satmalısın yoksa müşterinin tercihi ön plandadır.

onun söylenti olduğunu hatırlıyorum. şurda da öyle demiş adam.

Parçalara ayrılan gemilerse öyle sanıldığı gibi jilet olmuyor. Ya çelik fabrikalarında yeniden çelik oluyor ya da haddehanelere taşınıp 800 derece sıcaklıktan geçirilerek lama, silme, kare ve köşebent gibi mamullere dönüştürülüyor. Jeneratör, uydu takip cihazı, telsiz gibi “bağırsak” tabir edilen kısımlar ise tekrar kullanılması için satılıyor.

Başkan Özer, hurdaya ayrılan gemilerin jilet olduğu yönündeki inanışın söylentiden ibaret olduğunu söylüyor. Halk arasında yaygın olan bu inancın kaynağını araştıran Özer, meşhur gemi bozmacısı İlhami Söker’in muzipliğiyle karşılaşmış. Özer’in verdiği bilgiye göre Söker, İstanbul Haliç Feneri’nde gazetecilerin eski bir geminin akıbetiyle ilgili sorusuna şakayla, “Jilet olacak.” cevabını vermiş. Gazeteciler de bu sözü ciddiye alarak geminin jilet olacağını yazmış. Ondan sonra halkın kafasına, eski gemilerin jilet olduğu yerleşmiş. Özer, “Halbuki eski gemilerin hiçbiri jilet olmaz. Eğer bu bilgi doğru olsaydı, parçaladığımız bir gemiyle dünyayı tıraş ederdik.” diyor.
www.zaman.com.tr

hikaye o is.

yoksa resmi tarayıp falan gibi abartı teknoloji

milyonlarca, milyarlarca dolares harcıyor adamlar :)

www.quora.com

Sadece ayni birebir resmin farkli boyutlardaki versiyonlarini bulmak icin yapilan islem, algorithma ve transformasyon formülleri ölümcül. Bunu ki piksel bazinda konusuyoruz. Renk skalasi girdiginde baska dosyalari da inceleyecek, indexleyecek, eslestirme yapip sunacak. Bu noktada renk su bu gibi binlerce benzerlige bakacak, bu resimlerde ortak anahtar kelime varsa onu da söyleyecek. Her resmi telfi, yayin vs olarak inceleyecek, watermark vs varsa isaretleyecek. Eger birebire yakinini bulamadiysa, oarca olarak arastirmaya devam edecek, olmadi kontrastla. Siyah beyaz bir resmin renkli versiyonunu tahmin edecek vs vs vs.

Abarti teknoloji diyeni döverler, cidden, sadece icerigin degismeden resim sikistirma üzerine teknik seyler dinledim, iki gün kendime gelemedim.

abi eğer virüsün yaratıcısına fidye ödeyip kurtaracaksan o zaman bu bilgisayarcılara niye ihtiyacın olsun ki?

düşün ki çocuğunu kaçırdılar 1 milyon dolar istiyolar. sen adamlarla buluşuyosun, polisi de götürüyosun, polisin gözetiminde 1 milyon doları veriyosun çocuğunu alıyosun sonra alan memnun veren memnun herkes yoluna gidiyor polis de merkeze dönüyor asdasds. böyle bişey yani bu da sanki.

@matchgrip demek istediği 'bu adamların virüsü bulaştıran kişilerle bir alakası olabilir mi.'

öncelikle geçmiş olsun. fidye virüsü artık iyice yaygınlaştı. burada bile vardı hatta fidyeyi ödeyeyim mi diye sorar.

adamların bu işle alakası olabilir.
olmaya da bilir.

çok basit belki çözüm olmaz ama şurayı bir deneyin ;
uzmanim.net

başka bir kişiyle görüşmeniz daha mantıklı olur sanırım

yok onu anladım da bana garip gelen diğer firmaların bilgisayarcı çağırıp onlarla beraber fidye ödemiş olmaları. bunun mantığını anlayamadım bir türlü.

fidyeyi ödeyeceksem afedersiniz siz ne sike yarıyorsunuz lan dallamalar diye sormazlar mı adama?

sanayideki firmalar hem fidyeciye hem bu teknik servise para mı ödüyor?

hangi sanayi orası ya gelip teknik servis açmak lazım. :D

matchgrip +1

adamlara başkasını çağırdık gelmenize gerek yok deyin uçarak gelirlerse ilgileri vardır. bence.

ayrıca matchgrip +1

bilgisayarcıların ilgisi olabilir mi? evet.

gittiklerinde "bu kurtarılmaz artık parayı gönderin, açarlar" filan diyorlarsa adamlar gönderir parayı tamirciyi referans alarak.

geçmiş olsun, antivirüs neyin yok muydu?

Simdi dediklerine gore bu parayi verenlerin yedekleri yokmus vs adamlar mecbur kalmis. Bu durumda onlar sadece yanlarinda durmuslar yani.

Bizim tum pclerde tam surum virus koruma var ona ragmen gelmis vallahi

Öncelikle gecen haftalarda böyle bir olayla karşılaştım şurada ki konuda yazmıştım ;

www.eksiduyuru.com

Gelelim senin soruna pc üzerindeki dosyalar rsa 2048 algoritması ile şifreleniyor crytolocker'ın bu versiyonun da dosyaları geri almanın tek yolu decryption key'i kullanmak bunu indirebilmek içinde şifre çözme talimatın da bitcoin ile ödeme yapmanı istiyor ve kendisi de birkaç site adresi vermiş oluyor ancak dosyalarını şifreleyen birisinin yönlendirdiği sitelere insan doğal olarak güvenmiyor,

Pc ile içli dışlı olmayan birisi bitcoin nedir bilmez,nasıl açılır,güvenli midir değil midir zaten böyle bir olay yaşamış banka hesaplarını da ele gecirirler mi diye kuşku duyuyor ve bunun gibi sebeblerden varsa tanidigi bilgisayarci onu cagirir,dosyalarinin eksi haline gelmesinin tek yolu da parayi gonderip,key cozme yazilimini indirmek olduğu,bilgisayarcinin gonder gitsin demesinin sebebi de budur diye düşünüyorum.

ya o panikle her şey rayına oturuyor merak etme.

havalimanından sonraki rotayı iyi çiz nereye neyle gideceksin. olmadı oradan o tarafa giden başkalarını bul onlara takıl.

ingiltere'ye ilk gittiğimde taksicinin sözü; sapıtacak kadar içmeyin, iyi eğlenin :D

uçak için zaten şu kadar saat öncesinden checkin yapınız diyor. ondan da erken git.

ben de ilk kez almanyaya gitmiştim :) hangi firma ile uçuyorsun ona göre yardımcı olayım.

firmadan bağımsız olarak şunu söyleyebilirim, bagajına dikkat et, çok dandik bişey olmasın koparabiliyorlar tutulacak yerlerini. bir de fazla doldurma, ek bagaj parası alabiliyorlar. onun dışında uçuşun aktarmalıysa, aktarma yapacağın ülkede tabelaları takip et, diğer uçağını bul. aktarma arasında bagajını almana gerek yok. otomatik geçireceklerdir.

onun dışında havaalanında en geç 8 gibi olmanı tavsiye ederim yurt dışı çıkış pulu alıp, bagajını verip, pasaport kontrolünden geçeceksin çünkü. pegasus falansa uçuş, kontuar çok kalabalık oluyor.

8 geç olabilir, 7:30-7:40 civarı havaalanında olmaya bak sen. ona göre hazırlan.

ilk uçak deneyimi güzeldir. eğer içinde biraz bile korku varsa, her gün dünyanın her yerinde yüz binlerce uçuş oluyor, bi düşün uçakların ne kadar güvenli olduğunu. uçak kalkarken hızlanıyor ya, işte o anın keyfine var, uçak kalktıktan sonra ya da inerken o keyif olmuyor bi daha:)

gitmedem:

- belgelerini hazırla (buradaki ve oradaki okulların bazı belgeler istemiştir)
- belgelerinin / pasaportunun / kimliğinin fotoğraflarını mailine at, kaybedersen çıktısını alırsın
- yanında bozuk euro bulundur. (5-10'luk banknot bulunsun)
- inince ne yapacağını planla, muhtemelen ESN alacaktır. almayacaksa aynı okula gideceğin birini bulmaya çalış havaalanında almanyada.
- belgelerini filan kabin bagajında taşı, aşağıya vereceğine koyma :)

havaalanında:
- 7,45 gibi orada ol
- thy'nin kontuarına gidip bagajını ver, yurt dışı çıkış pulunu alıp ailenle vedalaşıp pasaport kontrolünden geç
- aldığın bilette uçağın hangi kapıda olduğu yazar ama yine de ekranlara bakıp hangi kapıdan kalkacağına emin ol. oklar kapının nerede olduğunu gösteriyor.

hah eğer thy ise yiyecek içecek veriyorlar, o konuda endişelenme. nispeten uzun bir uçuş çünkü. ayrıca thy kontuarı da kalabalık oluyor.

belgeler konusunda @fakyoras a katılıyorum.

Bence 8 ideal bi saat ama gene de erken de gidebilirsin.

Saat 7:45 havalimaninda olmalisin. 1 sirt cantasi (yanina alacaksin) ve 1 bavul olsun sadece. El bagaji hakkin 8 kg (thy pek kontrol etmiyor); bavul icin ise 20 kg hakkin var. Ucustan 24 saat once online check-in aciliyor. Thy'nin sitesinden check-in yaparsan havalimanina gittiginde sadece ayri bir kontuardan bavulunu verirsin, stres yapmaz sectigin koltukta oturursun. Eger eglenceli olur diyorsan cam kenari tavsiye ederim. Eger korkuyorum dersen koridorda oturarak baslayabilirsin. Bagajini hazirlarken, El bagajina parfum, su, cakmak vs sakin koyma. Bunlari bavuluna koy ve ucaga ver. Laptop, tablet vs varsa ben olsam yine ucaga verirdim ve yanima almazdim, cunku guvenlik kontrolunde acip cikartmani istiyorlar. Zaten artik hemen her ucakta eglence sistemi var. Gec kalirsan yemek yemene gerek yok, sabah ucakta kahvaltilik veriyorlar ve muhtemelen omlet ya da borek verecekler. Almanya ucusu gidecegin sehre gore 2.5 ile 3 saat arasinda suruyor. Yine de rahat seyler giyinmeni oneririm. Erkeksen sakal tirasi olmani oneririm, kiyafetin biraz uyumlu olsun. Almanya'ya gittiginde gumrukten rahat gecersin zaten ama bu sekilde daha daha rahat gecersin. Salas olunca bazen salak salak sorular sorup gerebiliyorlar. Neticede geciyorsun ama :) vizeye basvururken yaptirdigin sigortayi, davet yazisini, gidecegin yerin adresini yaninda tasi.

Gitmeden once trene vs bineceksen saatlerini ve planini onceden tapip not almanda fayda var. Ilk olarak bozuk euro da almani oneririm, burda doviz burolari abuk bir sekilde buyuk banknktlar veriyorlar insanlar bozmak istemiyor. 20lik vs alabilirsin biraz. Ilk vardiginda her sey yabanci ve soguk gelebilir, bu duzeni kurmadigindan herkesin yasayabilecegi bir sey, sakin stres yapma, ilk olarak bavulunu ac odani yerlestir ve guzel bir uyku cek. Cevrendeki insanlara dikkat et. Hemen herkesle samimi ol, ama mesafe cizgini iyi koru. Erasmusta insani cok kullanmaya calisirlar, dikkat et. Paranin hesabini yap hic ayip degil.

Muhakkak eglen. Mutlu ol. Ama bunu gorgusuzce yapma. Kimse sana aldigin alkol icin kotu gozle bakmayacak, giydigin kostum kiyafet vs icin ya da katildigin parti icin aptal demeyecek. Rahat insanlarin rahat ortamina gidiyorsun. Cok mutlu ol, ve mutlu bir sekilde gecir zamanini. Ryanair'i easyjet'i, germanwings'i, flybe'yi takip et, planini yap onceden baska sehirlere ucuz ucus muhakkak vardir yakininda, git gez eglen. Sinir sehrindeysen tren ve otobus de vardir. Bir de sakin dersleri atlama, erasmus'un en guzel yanlari aldigin egitim cok farkli usullerde olabilir ve bu sana hayat icin zenginlik katacaktir.

Basari ve bol eglence dilerim :)

dikkat etmen gereken şeyler aslında şu ana kadar duymuş olduğun şeyler. sabihadansa en geç 1.5 saat önceden havaalanında ol derim. valizini teslim ederken "kırılacak eşya" sticker'ı yapıştırmalarını iste yine ordan oraya atıcaklar çantanı ama işte ümit belki insaflı biri görür de usturuplu yerleştirir. indikten sonra asıl pasaport kontrolünden önce uçak çıkışında pasaport kontrolü yapabilirler panikleme. evraklarını ulaşılabilecek bi yere koy. muhtemelen vize kontrolünde niye geldin ne yapıcaksın diye basit şeyler soracaklardır. valizini aldıktan sonra eğer trenle ulaşacaksan işaretleri izle. almanyanın tren sistemi biraz karışıktır. bazen tuhaf işler ama trenle genelde vaktinde gelir. eğer biletin yoksa istasyonda kırmızı renkli otomatlar olur. türkçe dahil istediğin dili seçip işlem yapabilirsin. ucuza gideyim acelem yok diyosan hedef seçtikten sonra ICE hariç/without ICE/ohne ICE seçeneğini seç. hızlı trensiz seçenekleri gösterir. hızlı tren biletleri genelde pahalı olur. eğer merkezi bi yere gidiyosan bilet konrtol edenler genelde ingilizce de konuşuyor hatta büyük ihtimal türkçe bile anlaşabilirsin :) iyi yolculuklar ve başarılar!

hayat kurtaran bilgi: eğer valizini yeni aldıysan faturasını cüzdanına koy. indikten sonra eğer hasar görürsen tutanak tuttur para iadesi alabilirsin. 1.5 yılda 4 valiz değiştirmiş biri olarak yazıyorum bunu.

Bu arada yukarda unuttum. Blind booking noktalari yakinsa blind bookingle bir yerlere de gidebilirsin :) belirli bir miktar para veriyorsun, sectigin havuzdan sana istedigin zamana gidis donus bilet veriyor.

nasıl geçtiği önemli. ev iş arasında, hiçbir şey yapmadan geçiyorsa kötü bence.

arkadaşlarınla görüşüp
spor yapıp
hobi edinip
aileyle vakip geçirip

hızlı geçen bir zamanın bir problemi yok :)

Hayat rutin olunca geçen zaman kıymetsizleşiyor. Değişik aktivitelere ihtiyacın var.

Benim de sık düşündüğüm bir konu bu. Hatta daha bu sabah "keşke uykuya ihtiyacımız olmasa" cümlesini kurmuştum .:) Ömür, özellikle erken yaşlarda bakınca çok uzun geliyor ama değil. Zamanımızın çok büyük bir kısmını birşeyler için vermek durumunda kalıyoruz. Okul, iş, yol vb. Geriye kalan kısıtlı zamanda yaşadığını hissedebilmek için ciddi disiplin gerek. O da kolay şey değil.

hayat maalesef böyle genç yaşlarda çalışıp ilerisi için rahat edelim derken geçip bitiyor.
24 erken değil bu his için 18 inde bile gelebilir.
Çözümü biraz kendinde saklı. ihtiyaçlar listende değişiklik yapabilirsen belki hayat güzelleşebilir.

yaşım 33 e geldi dün gibi hatırlıyorum 10-15 yıl öncesini daha dün gbi geliyor.

Aynisi oluyor.

ben de aynı hissiyat içindeyim, bi bakmışım ayın 16'sı olmuş. bu sıkıntı kış aylarında had safhaya çıkıyor bir de.

doc ise yeni bir word açıp içine kopyalayın içeriği. belki düzelir.

los angeles-las vegas-san diego-san fransisco ilaveten grand canyon yaparsınız las vegastayken. al sana mük plan. yosemite parkı da unutmayın

4-5 gün filan new york, kalanı için yukartıdaki rota.

Biraz da ne sevdiğinize, ne aradığınıza bağlı.

Ya east coast, miami, key west, orlando vb

Ya da yukarida dendigi gibi west coast :)

san francisco, los angeles, new york.

3 haftada buralari gezdim, tabiki sadece bu buyuk sehirler degil cevrelerindeki kucuk sehirleri de gezdim. monterey napa, santa monica, san diego vs vs...
harika bir deneyimdi, keske yine gitsem :)

san fransisco'da neler yapmayı nerede kalmayı önerirsiniz?
ben yellowstone'u görmek istiyorum bunun için bir hafta wyoming'e uğrayacağım orada kalacak yer ve araç imkanım da var.
bir kaç günlüğüne Vancouver'e gitsek vize işlerini kolay halledebilir miyiz?

bir de benim vizem 2010 yılında alındığı için lacivert pasaportta şimdi çipli(bordo) pasaport aldım tekrar konsolosluğa gitmem gerekiyor mu vizeyi yeni pasaporta işletmek için?

Makul bir açıklaması yoksa kadın erkek farketmez iletişimi kesmelisin. Kadınlar erkek tarafında oluşturdukları beklentiler dolayısıyla daha fazla tolere edildikleri ve erkeklerden daha fazla opsiyona sahip olduklarından daha gevşekler. İstisnalar var tabi. Tahammül göstermedikçe zamanla o tipte kadınların sayısı da artar çevrende.

böyle yapan insanlarla arana mesafe koymalı, teşrik-i mesaiyi azaltmalısın.

1- yapmak gerekir
2- bir fikrim yok.
3- erkek kadın farketmez, iki kere şans veriyorum genelde insanlara, iki kere bu tür olay yaşandıktan sonra kılımı kıpırdatmam :) "sen de artık herkes gibisin" statüsüne ulaşırlar. bu sefer onlar uğraşsın benimle görüşmeye :)

Tacizler, tecavüzler, kadına şiddet, kısıtlamalar ve bunların alt ve üst gruplarını çıkarırsak ortalama bir kadının çevresinde 5271526 adet aç adam bulunuyor. Bunlar da belki benimle yatar ya da belki benim sevgilim olur gibi sebeplerden normalde yapmayacaklarını yapıyorlar, çevrelerinde pervane oluyorlar, her hareketlerini tolere ediyorlar.

E kadınlarda da suç yok. Aynı bizim anneler tarafından şımartılmamız sonucunda ilişkilerde(özellikle evlilik) beklentilerimizin değişmesi gibi, kadınlarda insan ilişkilerinde bakış ve beklenti değişiyor.

O centilmenlik adı altında hizmet bekleyen, merhaba dediğinizde sizi yoksayan ya d gömen kadınlar hep bu yaklaşımdaki açların sonucu. Bu modda olmayanlar bile kendilerinin daha çok tolere edilebilir olması gerektiğini bilinçli ya da bilinçaltı bir şekilde doğru sayıp rahatça devam ediyor dediğin gibi söz bozmaya.

Şimdi kendine sor. Bir kadın verdiği sözü bozunca verdiğin tepki ile erkek aynı şeyi yaptığında verdiğin tepki ve sonrası aynı mı? Değilse üzgünüm. Ne ekersen onu biçersin.

1) Karşımdaki insana karşı güvensizlik hissetmeye başladıysam ekiyorum.
2) Ben öyle düşünmüyorum şöyle bir şey var kızlar birbirlerine de çok yapıyor bunu. Kalabalık ve çok yakın bir kız arkadaş grubum var buluşma ayarlıyoruz herkesin birden bir şeyi çıkıyor buluşma iptal oluyor ya da iki kişi buluşuyoruz.
3) Bunu bilemedim kişiye bağlı tamamen. Sert tepkiyle ben daha çok uzaklaşırdım. Güven veren bir dediği diğer dediğini tutan mantıklı birisiyse ben bir yere götürür telafi etmeye çalışırım.

Ay ne acınız varmış hangi kızlara yazıyor bu aç adamlar liseden ortaokuldan üniden bir kaç farklı yakın kız grubum var kimseye de kimse yazmıyor yav yok yedeklemeymiş yok yakışıklılara öncelik veriyorlarmış.Hepimiz çok çirkiniz ondan denk gelmiyor heralde.

evet yolu var. dilekçe yazmak gerekiyor, bende şu anda tam tersinin dilekçesi var. onunkini de bulmaya çalışırım :)

@fakyoras bunu nakit olarak mi alabiliyoruz yoksa SGK`ya mi aktraliyor ? Ben nakit olarak almak istiyorum.

sgk'ya aktarılıyor. nakit kısmını hiç bilmiyorum ama sanmıyorum :)

Ben de aynı şekilde bir bankada çalıştım, belki de aynı bankadır. SGK'ya aktarmak istedim ilgili kişileri aradım ancak emekliliğe yakın bir dönemde SGK'ya aktarım yapılıyor diye cevap geldi. Kısacası parayı elde tutmak için uğraşıyorlar, pek mantıklı gelmedi bana. Uzun bir süre çalışmadığımdan uğraşmadım. Nakit olarak o tutarı alamıyor olman lazım..

@lethe ben de ayni cevabi SGKdan almistim. Emeklilige yakin bir donemde Emekli Sandigindaki prim ve gunun aktarilacagini soylediler. Ama ben buna pek inanamiyorum tabi. Kim ole kim kala.

sikinti olmaz baba, ne olabilir ki?

dostum iki farklı macun kullanmak daha bile iyidir. ama signal white anlamsız.

diş hekiminiz bildirdi.

bende evde iste farkli kullaniyorum hep.
on numara. akiyor.

o zaman dans.

ne bilim vücudun dengesi filan, şimdi bana da mantıksız geldi.

1- kilif alabilirsin, ekran koruyucuya gerek yok. Kilif ekrani da kapliyor.
2- kapamaya pek gerek yok. Sarji baya gidiyor her turlu :) ayarlarda vardi.
3- ekrana tusa bir kere basmak yeter, e-inkin kapanma mantigi biraz garip. Ekran hala acik oluyor.

paperwhitelarin hepsi ayni boyutta mi?
www.ebay.com.au

su is gorur mu mesela?

oncelikle hakkinda fikrin olmayan aletler almamalisin, sonrasinda da google diye bi site var cok acayip yaziyosun boyle cotank diye bir suru site falan geliyor, tam adresi www.google.com

tesekkure gerek yok

benimde severek kullandigim bir kindle m vardi. montun cebide tasiyordum.
ufak bir darbe aldi. ekrandaki murekkep dagildi. calismiyor artik. icten kirilmis sanirim.

kesin kilif al.

Calibre indir bilgisayara. Cogu isini o gorecektir. Uygun ceviriyi yapip kindle a gondermeni saglar en basitinden.

Kindle i tamamen kapamak diye bir sey yok, zaten gerek de yok çünkü durdugu yerde sarj yemez. Ekrana murekkebi bi kere atmis ve durmustur o. Sarji ekrandaki islemler icin kullanir.

torrent sitelerinden veya e-book sitelerinden indirecegim kitaplar uyumlu olacak mi?

hayır.
d&r, idefix'ten aldıkların da uyumlu olmayacak.

hayret bende de sadece en üstteki tikli geliyor.
şimdi baktım sol üstte tek bir kutu var ona tik atarsan hepsi silinir.

bende o kutu maalesef yok.

i.hizliresim.com
şöyle çıkmıyor mu? o zaman bs playerı kaldırıp yeniden yüklemeyi dene.

evet o kutu bende yok. dediğiniz gibi kaldırıp tekrar yükleyeyim. teşekkür ederim.

Ayarlarda onun secenegi vardi. Benimki de oyleydi, ayarlari kurcaladiktan sonra artikhicbiri tikli gelmiyor, ben seciyorum istiyorsam.

1- egitim masraflarini alirlar
2- ihbar surenize uymadiysaniz ihbar tazminati olarak 6 haftalik ucret alirlar

baska da bir sey alamazlar. sozlesmede ne yazarsa yazsin, is hukukuna aykiri bir sozlesme :) bizimkinde de erken cikarsam her ay icin bilmemkac dolar veririm yaziyor, burda sordum, avukatlara da sordum gecersiz dedi hepsi. keske vermeden buraya sorsaymissiniz :)

sandiktaki parayi sgk'ya tasiyabiliyor olmaniz lazim, bilemedim onu.

Merhaba, avukatım.

Sözleşmedeki erken feshe bağlanan bu ödeme cezai şart mahiyetindedir.

Tek taraflı olarak işçi aleyhine getirilen cezai şart geçersizdir. Yani sözleşmede şu yazması lazımdı banka için de 2 seneden önce haklı neden olmaksızın fesih yaparsa aynı miktarda ücret ödeyecek gibi.

Feshi nasıl yaptınız, ihbar süresine uydunuz mu, geçerli veya haklı nedeniniz var mı, bi bakmak lazım. Duruma göre kıdem tazminatı kazanabilir, ihbar tazminatı ödemek gerekebilir. Bakmak lazım. Ama brüt maaş cezasını her türlü dava açar geri alırsınız. Düşünürseniz yardımcı da olurum.

Ha onlar da hukuki süreç dediği yapacağı şey icra takibi olur. İtiraz edersiniz. Dava açmaları gerekir, alacağını ispatlaması için.

Eğitim gideri makul bi miktar ama bunu da içerik olarak işveren ispatlayacak. Eğitimin bu bedelde olduğunu ve bu eğitim dandik seminer gibi değil gerçekten bir şey katıyorsa, başka meziyet ekliyorum talebi mümkün. Ama bu çok sınırlı bi durum. Yeni bi makine kullanma eğitimi, yabancı dil eğitimi gibi düşünün.

sözleşmede ne yazarsa yazsın, iş hukukunda neyse odur aksi bir durum emin olun mümkün değil.

ihbar süremi doldurdum, ihbar süresi tazminatı borcum bulunmamakta.eğitim ücreti topu topu 300 tl zaten onu alsınlar. hadi sandığı da verdim sesimi çıkartmadım ama bu kadar da olmaz hala 800 tl istiyorlar. hasbinallah!

tabii ki mükemmel eş.

mükemmel eş. kariyeri napiyim

mükemmel eş. tabii "mükemmel" kavramı kime göre, neye göre mükemmellik ifade eder :) Ama kesinlikle deli gibi aşık olduğun insan.

Eş, kariyer olsaydı etrafımda bu kadar zengin, kariyer sahibi ama mutsuz insanlar olmazdı.

mükemmel eş, mükemmel arkadaşlar, mükemmel aile, mükemmel sosyal ortam bunların hepsini kariyerin üzerinde tutarım.

eş tabiki

önemli olan evindeki huzur değil mi? o zaman eş.

eş <3

kariyer denilen basli basina bir sacmalik bence. mukemmel kariyer mi mukemmel kraker mi desen bile yine kariyer demezdim.

mükemmel eş.

kötü bir eş senin 20 yılda emek emek elde ettiğin kariyeri 20 dakikada çöpe çevirebilir.

mükemmel eş, neyleyim karıyeri.

kariyer yalnızca bir araçtır, mutlu bir hayat için. mükemmel eş mutluluğun kendisi.

kariyer maddiyatın yanı sıra insanın ego/takdir edilme beğenilme duygusu için gerekli. o hırs ve ego olayını aşmadığı sürece insanların gerçek anlamda mutlu olması zorlaşıyor.

mükemmel eş olmadıktan bir süre sonra kafayı yemeye başlarım.

mükemmel eş
ev hayatı huzurlu olduktan sonra iş hayatı da yoluna giriyor

kariyer olduktan sonra istersen quazimodo ol.

bulursun.

Mükemmel eş yoktur, ama mükemmel kariyer olabilir. Ortalama eş candır

ikisi de. mükemmel eş tamam, kariyer de yolda.

eş. net.

Bunlar paket olarak gelmek zorunda mı? Mesela eş gelmesin o kısmı biz bulalım deyip, mükemmel kariyer diyebiliyor muyuz? Diyebiliyorsak o. Diyemiyorsak mecbur eş.

@j r r tolkien bence bundan iyisini mi bulcam diye kendine gore ortalama birisiyle evlenmis olmak icin evlenen kisi sayisi cok fazla.

Eş daha önemli ama Türkiye şartlarında erkek olarak kariyerin ne kadar iyiyse kafanda mükemmel olarak adlandırdığın o kişiye daha yakın oluyorsun.

Üstte söylediğimde mantık arama,mevcut durum bu.

ev hanimi olup gunlerinizi temizlik, yemek, pazar alisverisi yapmak, cocuk bakarak bitirmek sizi tatmin edecekse mukemmel es..
ortalama is sayilir bu da.

Soru tartışmaya çok açık ama ben tartışmayacağım, kariyer diyorum.

imgur.com

eşi niye bu kadar abarttık ya, iş demeye çekindim :(

Mükemmel bir eş, eşine de bakabilir el kapısında elin kadınlarının ağız kokusunu çekmek zorunda kalmazsin. Freelance girişimcilik derken kendi ayağının üstünde durursun zaten ilerde, mesele başta maddi ve manevi o desteği verebilecek bir insan olması.

deli gibi asik oldugunuz mükemmel bir es ama ortalama bir is hayati:)

eş tabiki. kariyerin tamına koyim

biri mükemmelken öteki dipte gezmiyorsa, söylendiği gibi ortalama ise ikisi de uygundur.

istemezler. zaten neden istesinler.

icloud hesabinin telefonun satis aniyla ilgisi yok.

sim free almaya dikkat et sadece.

simfree durumuna ek olarak, abd'den getirilen belirli modellerde tr garantisisi var. dikkat edin.

international model alın, bir de unlocked. başka şeye dikkat etmeye gerek yok.

aslında 1 hafta oynama bırakıyorsun.
bende iddaa oynuyordum tempobet üzerinden
1 hafta bıraktım sonra aklıma bile gelmedi.

tum parani yatir, her seyini kaybet. sonra bir daha girmezsin :)

Direkt hesapları sil,

Siteleri engelle,

başka şeyler yap, sinema bPC oyunu vb gibi.

Bir kere sarıp bırakamazsan 200-300 20.000-30.000 olur

Ben Bets10'a otuz atıp yüz yaptım kaybettim, bir otuz daha attım onu da yüz yapıp kaybettim (Stephen Curry'nin son saniye üçlüğü yüzünden), bu kadar az kaybetmiş olmama rağmen içime öküz oturuyordu, direkt mail atıp kapattırdım hesabımı bir daha da oynamadım.

Kitap al, oku. Dostoyevski, Kumarbaz.
Akıllı ol, o sitelerin hepsi net karla çalışır. Senin farklı bir şey yapıp, kazanma şansın yok zaten. Uzun vadede tüm kullanıcılar içeri girer.

Kaybetme, hep kazan, daha çok kazan.

kumar programlarında katakulli döndüğünü düşünmüyorum ben. yani zaten olasılıksal olarak kasanın kazanacağı şekilde oyunlar bütününe kumar deniliyor, sen şansını deniyorsun işte sadece. bunun haricinde adam çok kazanıyorsa hemen ona kötü eller dağıt da çok kaybetmeyelim tarzı bir mekanizma yoktur herhalde. böyle şeyler varsa bile online oyunlarda olduğu kadar fiziki ortamlardaki buzdolabı büyüklüğündeki makinelerde de aynı numaraları çevirmenin zor olmayacağı aşikar. ayrıca hiçbir fikrim yok ama nedense bu tarz sitelerdeki oyunların belirli kriterlere uygunluğu bir şekilde denetleniyordur diye düşünüyorum.

Slot Machine oyunları programladım. Kesinlikle "Kazanıyorsa gidiyorsa kaybettir." diye bir mantık yok. Bu tip kumar oyunları için çok ciddi anlamda denetlemeler var. Oyunlar kendilerini "%5 ihtimalle, %10 ihtimalle kazandırır." şeklinde pazarlıyorlar hatta. Kontrollü rastgelelik diyebileceğimiz bir sistem ile çalışıyorlar. Yani gerçekten "şanslı"ysan kazanabilirsin.

Neyse bu ayrı cevaptı. Kendini farklı oyunlara vermeni tavsiye ediyorum. Ben de bir ara pokere sardım aynı senin gibi. Daha sonra 2 hafta boyunca bilgisayara iş dışında bakmadan geçirdim. Daha sonra direk oyunlara verdim kendimi. Dota beni pokerden kurtardı diyebilirim yani. Paranı bitir ve multiplayer bir oyuna başla derim ben.

sorun, oynamanda değil de, 5 liradan 500-600'e çıktıktan sonra elindekileri kaybetmendeymiş gibi okudum şikayetini. (bilgi, özneldir!)
imdi, yapmamız gereken, 500-600 liraya çıktıktan sonra zinhar dokunmamak o pc'ye. bu da nasıl olur?
iri kıyım bir arkadaşından rica et; 500 lira civarına erişince derhal seni kaldırsın pc'nin başından.
gerekirse güçte kullanabilir; lakin mevzunun o kadar uzuyacağını sanmam.
böyle, böyle çok sağlam birikim yapabilirsin.
elbette, birikimin bir kısmını da seni pc'nin başından kaldıran arkadaşa vermek(ya da en azından teklif etmek) iş ahlaki gereğidir.

Ben geçtiğimiz aylarda seninkine benzer bir sorundan dolayı hesabım olan tüm bahis sitelerindeki hesaplarımı tek tek kapattım, hatta bazılarını direk müşteri hizmetlerinden yapmam gerektiğinde neden kapattığımı sordular dedim "böbreği iddaa da kaybettim diğerini de kaybetmek istemiyorum" :) tabi bu işin şakası ama getiri ile götürü birbirini dengelese bile oynama bırak.

Eğer canın çok oynamak istiyorsa gerçek para olmadan oynanan ve karşılığında puan kazanılıp hediye alabileceğin siteler de var onlara gir oyna, en azından maddi olarak seni zarara uğratmaz ve manevi olarak tatmin edici olur.

Bu aralar yeni keşfettiğim bir tane site var onu deneyebilirsin, normalde bu tip şeylerden uzak duruyorum ama yabancı bahis siteleri sürekli sms atıp rahat bırakmadıkları için kendimi böyle dizginliyorum. Bu smsler için canlı desteğe bağlanıp numara sildirmek dışında çözümü olan varsa mesajlarını bekliyorum.

playfulbet.com (bu referans linkim)
playfulbet.com (bu da normal link)

Bunlar da puanla alınabilecek şeylerden bazıları;

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

Not: Site dili İspanyolca ama ayarlardan İngilizce yapılabiliyor hatta Chrome eklentileriyle Türkçe bile yapanlar olmuş :D

onların oyununu onların kurallarıyla oynadığını düşün ve soğu. kaybetmekten başka bir ihtimalin olsa idi o oyun ortada olmazdı.

oynama.

hesapları, her şeyi sil. karasakal+1

Kumarin matematigine calis. Ciddiyim. Uzun vadede kumardan (gazino oyunlarindan bahsediyorum poker falan degil) SADECE zarar edebilecegine ancak bunun matematiksel kanitina vararak ikna olabilirsin. Bu iknadan sonra bile alacagin yol var ama boyle bir baslangica ihtiyacin var.

Hic bir gazino bahis oyunu sana "edge" vermez. Yani turkcesi, oynadigin oyunu en temelinde bir yazi tura atma oyunu gibi gor; oyun HIC BIR ZAMAN sana %50 sans vermez. Matematiksel olarak oyunun dizayni boyledir. Sansin her zaman %50 nin altindadir. Bazi oyunlari KUSURSUZ teknikle oynarsan sansin %49'a kadar cikabilir, ama asla %50 ve ustune cikmaz.

Bunun anlami nedir?

Matematiksel olarak kolayca kanitlanabilir ki, her ne teknikle oynarsan oyna, %50 uzeri sansin olmayan bir oyunda uzun vadede ASLA kara gecemezsin. Kisa vadede kazanimlarin olabilir ufak tefek, aldigin risklere gore... Fakat oynamaya devam edersen, matematiksel olarak kesindir (bak sans demiyorum, matematik diyorum) ki butun karini kaybedip zarara gececeksin.

Yani Sana %50 sans veren, 1'e 2 veren bir oyun dusun. Yazi tura. Yazi gelirse 2 katini aliyorsun, tura gelirse koydugunu kaybediyorsun. Boyle bir oyunu, kucuk bahislerle (kasanin ne kadar buyuk olduguna gore) sonsuza kadar oynayabilirsin. Ne sen kazanirsin, ne gazino kazanir. Senin sansin %51 olsa, bu oyunu oynadikca, nasil bir teknikle oynarsan oyna istersen SADECE tura oyna farketmez, sen giderek kazanirsin, kaybetme ihtimalin yoktur. Ancak gazinolarda boyle bir oyun da yoktur. Hic bir zaman sansin %51 degildir. %50 bile degildir. %50'nin altina dusunce sansin (dedigim gibi oyunlarin dizayni boyle) NE YAPARSAN YAP para kaybetmeye mahkumsun. Oynamaya devam ettigin surece ara ara kazanacak, kazandigindan fazlasini kaybedeceksin.

Bilgisayar programlamadan anliyorsan, veya anlayan bir arkadasin varsa, ondan cesitli simulasyonlar yapmasini iste; bunlar basit simulasyonlardir. Program senin icin yazi tura oynasin, ancak senin sectigin yuzun (yazi veya tura) gelme ihtimali %50'nin altinda olsun (yani gercek bir yazi tura degil, klasik gazino oyunlarinin dizayni geregi sana verdigi sansi simule etsin). Goreceksin ki, her ne yaparsan yap, hangi teknigi uygularsan uygula, boyle bir duzenekten para kazanmanin / kara gecmenin hic bir metodu matematiksel olarak olamaz. Mumkun degildir. Tarihte tek bir insanin dahi basina gelmemistir.

Poker gibi, diger insanlarla oynanan oyunlarda durum degisir tabii ki, bu oyunlarda oyunu oynatan kazanip kazanmadiginla ilgilenmez; baska insanlara karsi oynarsin. Burada gazino pokeri (makinelere karsi oynanan) gibi oyunlardan bahsetmiyorum, onlarda da matematiksel olarak kara gecme ihtimalin yoktur. Insanlara karsi oynananlardan bahsediyorum. Bunlarda ise basari tam zamanli seneler suren bir calisma ve disiplin gerektirir, ancak bu yeterli degildir. Tum bunlardan sonra dahi isin sansa kalmistir.

Kumardan kar elde edecegine koseyi donecegine dair inancini kirman lazim. Ya bu, ya da dibe batip caresiz kalacaksin. Ikisinden biri, hangisini yapacagin sana kalmis biraz.

www.cpubenchmark.net

I7 her zaman iyi degildir.

Başlık ters olmuş ama sorun değil.

Her nesilde i3 i5 i7'ler vardır. 2. nesil i7 6. nesil i3 ile aynı performansı verebilir. Eğer aynı nesilden bahsediyorsan, evet.

%90 işe yarayacak bir bilgi vereyim, eğer yeni i3 ve eski i7'yi kıyaslamıyorsan %90 model numarası büyük olan daha iyidir. Onun dışında Google amcaya direk "4790 vs 6600" yazarak da gerekli benchmarklara ulaşabilirsin. Veya fps battle videolarına.

modeli önemli özellikle model sonu uzantılar ayırt edicidir. U, MQ, HQ vs.
www-ssl.intel.com

gunde 3 litre kola icen adam "Eğer aynı nesilden bahsediyorsan, evet." demişsin de tamamen yanlış bir bilgi bu... i5 hq serisi i7u serisinden çok daha iyidir aynı nesilde... hatta i5 mq bile i7u'dan iyidir genellikle...

İlana bakmadım ben, desktop sürümlerinden bahsediyordum. Uzantılar işin rengini değiştiriyor evet. O yüzden en son benchmarka da bakmayı ihmal etmeyin.