iş hacmi küçükse, kesilen faturalar seyrekse başkası.

iş hacmi ortalarda, işyeri ile alakası yoksa, sanal ofis.

iş hacmi yüksek, işyeri de gerekiyorsa, ofis.

operatörlerin rehber yedekleme aplikasyonları var. ör: avea yedek , turkcell yedek
eski telefonunda rehberini kopyalayıp mailine gönderiyor. yeni telefonda hiç uğraşmadan mailine girip otomatik kaydediyorsun.

adam gibi bir telefon bulup (android), sim karttaki kişilerinizi gmail hesabı ile eşitlerseniz, iphone büyük ihtimal anlar sim karttaki numaraların sizin olduğunu.

eğer sim kart değişikliği yaptıysanız, eski kartı gmail'e aktarabilirsiniz.

Eski telefonuma simi takamıyorum hattı kırdığım için. O yüzden eski telefona takıp bir işlem yapamıyorum, buna rağmen turkcell yedek app'ini indirsem faydası olur mu?

Eski cihaza Google CardDav hesabı kur kişilerin Google Contacts ile senkronize olsun. Daha sonra aynı işlemi iPhone 6'da yap aktarım gerçekleşsin.

Ya da operatörlerin yedekleme uygulaması mevcut ona da bakabilirsin.

Carddav: support.google.com

Demiryolu araçları deseniz daha iyi olmaz mı?

güzel bi başlık buldum da ondan şey ettim :)

gayet olur bence.

Bazı şirketler tatil evet. Şirketten şirkete değişiyor.

e-ticaret sitesinde çalışan biri olarak bizde var.

bizde yarım gün. yıllık izin kullanabilirsiniz dendi.

Sonradan ödenmek üzere tatil yapan var.

idari tatil var. dolayıısyla tam gün tatil kamu kuruluşları için geçerli. özel sekötrde böyle bir zorunluluk yok.
bizde yarım gün.

bizde tam.

edit: tam derken tam gün tatil.

6 ya da 7 si ihtiyaca binaen tatil..
lütuf etmiş abiler:)

bizde tam gün tatil. ohh.

Bize de tatil.

az önce 4 saatlik ücretsiz izin formu doldurdum cuma günü yarım gün için

bizde de tatil. 19 Mayıs 23 Nisan yerine arefe günleri tatil oluyor ama.

Bizde de tam gün tatil.

bizim tatil. ama onun yerine 28 ekimde tam gün çalışacağız.

bizde tatil.

Özel sektör için yarım gün çalışma var.
Bizim şirkette tam gün uygulanacak.

biz çalışıyoruz malesef.

Bize tatil degil. Yarim gun calisma var.

yarım gün.

arkadaş nedir bu? bedava baklava mı dağıtıyorlar?

Your TRIAL account will be automatically removed within a week of your registration unless you top-up by at least $1

Herkeste böyle mi, yoksa biz davetiyesiz geldik diye mi bu hareketler?

1 hafta içinde para yatırılmazsa hesap kapatılıyor diye biliyorum. 1 dolar bile yetiyormuş. kitaplar da ucuz zaten. aslında ekşide başlığı da var...

an itibariyle davetiye kodu istiyor.

@engineer davetiyeli gelenlere de aynı şekilde 1 dolar yükleme geyiği var.

bana kalırsa milletten 1 dolarları yolup kapatacaklar siteyi :)

etiket paketlerinin üzerinde derim.

mantıksız bi tarafı yok ki en başta.

her şeyde mantık aranmaz.

Mantığı yok. Boşuna arama.

Evlilik bir tercih. Isteyen evlenir/evlenmez.
Herseyi aciklamasini mantiksal duzlemde arama bence.

bir tür sözleşme yapıyorsun, daha ötesi değil.

devlet karşısında da bakın ben bu kadınla/adamla evliyim, bu koşullar çerçevesinde bir vatandaşım diyorsun.

yine ailene, eşine, dostuna da rahatça bu benim eşim diyorsun.

isadora çok güzel yazmış. Aynı dediği gibi yaptım zaten.

Imzanin çok bir olayı yok, hayatını birlikte geçirmek istediğin insanı bulunca imza atmak sorun değil. Ama yine de kötü sonuclanabilecek birliktelikler için bi kasko.

@snowflake evlilik/nikah/imza vs. öncesi ve sonrası arasında partnerlerin ilişkisi arasında bir fark yok sanırım. duygu, düşünce, aşk, sevgi vs. gibi. neden evlilik/imza/nikah?

2 gün önce 10 yıllık birlikteliği olan bir arkadaşım evlendi. zaten herkes kabullenmişti birlikte olduklarını, birilikte yaşadıklarını ama seramonisi bile güzeldi be arkadaş. ha evlenmeseler hoop siz napıyonuz burda dicek kimse yoktu. bir uyum yakalandıysa neden evlenilmesin ki. çok güzellerdi imrendim.
nasıl yediğini, ne zaman zıçtığını bildiğin, hayatını devam ettireceğin, birlikte yaşlanmayı planladığın bir insanla evlenmenin nesi sakıncalı olabilir? sonradan bi sakınca çıkarsa da yapılabilecek şey belli, boşanılır.
evlilik bağı, çifti birbirine daha çok bağlıyor sanırım. evlenmeyi denemedim ama gözlemlediğim bu.

En basiti hastalansam, kaza gecirsem, gözaltına alinsam erkek arkadaşım yakinim statusunde degil. Evet belki su anda da evli gibi yaşıyoruz hatta cogu evli cifte gore daha uyumluyuz ama basima bir is gelse devlet erkek arkadasima ' sen kimsin kardesim? Cagir annesini, babasini' diyecek. Ayni sey onun icinde geçerli.

Ben boyle bir durumda yanimda o olsun isterim, onun yaninda da ben. Bunu engelleyen tek sey ufak bir imzaysa o imzayi da atarim. Gerisi onemli degil zaten.

fraise +1
illa "mantık" arıyorsak bu.

hep 30 yaşında, hep fit, sağlıklı vs. olamayacağımız için mantıklı mesela. evlenmek o insana birlikte yaşlanmak sözü de vermek demek bu müthiç bir güven, huzur demek. tutulur tutulmaz o ayrı, ameller niyetlere göredir. :) yaşlılıkta yalnızlık çok zor bişey.
çocuk tek de yetiştirilir tabi ki. imzaya gerek yok. ama şu memlekette soyadı sizinkiyle aynı olmayan bi çocuğu bi kadın olarak okula kaydettirmeyi bi deneyin...ettiremezsiniz demiyorum ama başkasında 30 dakika süren işlem sizde 3 gün sürebiliyor. yaşayanı biliyorum. anne babası boşanıp ikisi de başkalarıyla evli eşşek kadar bir arkadaşım var kızın hala her resmi işlemi sorun bırak öyle evlilik olmadan nüfusa almayı...
bazısı için ayrıca ekonomik..kaynımgiller gelecek diye yeni salon takımı almaya çalışmazsanız ayrı ayrı ev tutup oturmaktan tek başına çocuk büyütmekten evli olmak ekonomik --birlikte yaşayanı öldüren aileler var daha bu memlekette alooo hepiniz mi nişantaşı çocuğusunuz?
ayrıca n tane sevgiliniz olabiliyor ama eşiniz 1 tane oluyor işte arkadaş. ne kadar ne farkı var desen de var işte bir fark niye 17 yaşında tanıştığın o ilk aşkınla evlenmedin mesela? değişiyor tabi ki birşeyler sevgililikle-evlilik arasında ya da sevgililik evliliğe dönüşünce.

Evlilik oncesi birliktelikte kişinin olaya 'giriş'i mutlulugu paylaşmak yonunde oluyor. Bu da cogu zaman en diri, zipkin gibi oldugumuz ne canlar yaktigimiz, ne canlara icimizin gittigi genclik donemine denk geliyor. Peki hayat~genclik midir? İlgisi yok. Şu evren dediklerinin anafikri bir kirmizi elma ya da agacin dalindaki cicek midir guzel kardeşim? Hayat deyince benim aklima bir cicek degil duvar gibi saglam bir agac geliyor. Evlilik de işte mutlulugu degil hayati paylaşmak demek oluyor. Temelden girmek, almaya degil vermeye ortak olmak gibi bişey. Birlikte yaşamak da rantcilik gibi bişey oluyor. Yaşliliga dogru kismina deginmiyorum bile o kisim gayet mantikli konforlu guven veren bir tablo zaten. Emekli sandigi emeklisi olmak gibi bişey. İşin bodoslama en geniş aciklamasi bu. Bir de bilader işin uygarlik kismi var. Uygarligin anahtari kilidi halisi perdesi evlilik. O nikah akdi işte. O uygarlik denen yapinin pinari evlilik ve aileden doğuyor. Okul mokul yalan dolan. Bu kadar harika bir kurum daha yok! egitimde bin yillar gecse de rakipsiz. Nufus arttikca daha iyi anlaşilmaya başlanacak bu kurumun mucizeviligi. Oyle yani guzel kardeşim. Ha evlilik denen kurumun en mantikli taraflarindan bir tanesi de nedir? BOŞANMAK. bir de boyle ozgurlukler de icerirken evlilik, nasil cok mantikli harika birşey olmasin, ha sen soyle?

avrupa toplumunda bizdeki gibi değil insanlar 2. 3. çocukarı olduktan sonra evleniyor o da adet yerini bulsun diye. TR de ise sanırım en büyük etken ekonomik denge. Toplumumuzda kadının yeri malesef belli ve genelde çalışmıyorlar/çalışamıyorlar. Boşanma kararı verildiğinde edinilen malların yarısı nafaka vs gibi durumlar var. Bir nevi kadını korumaya yönelik haklı bir durum bence. Tr sadece istanbul, izmir den ibaret değil.

evliliğin de tek eşliliğin de mantığı yok. düzenin bu olduğu bir dünyada yetişip buna alışıyoruz, bize bir gereklilik gibi geliyor. biz de hayatımızı bu yönde kuruyoruz. mesela gözümüzün üzerine siyah bir şeyler bulamanın da mantığı yok savaş boyası gibi, ama bi şekilde kendimizi öyle daha güzel göründüğümüze hatta başkalarını da o şekilde güzel gördüğümüze ikna etmişiz.

"ulan nikahlı karımla ne yapacağımı sana mı soracam itoğlusu"

deme hakkı. toplum tarafından kabul görmüş ortak yaşam ve cinsellik.

bazı zamanlarda ve bölgelerde ihtiyaç olabiliyor.

onun dışında bir mantığı elbette yok.

Kanun önünde siz aile olursunuz, bu haklardan faydalanirsiniz. Eş durumundan tayin olabilirsiniz. Başınıza bir iş geldiğinde eşiniz ailenizden biri olur. Organ lazım olursa etik kurul kararı beklemezsiniz. Sevgililikle farklı bir şey.

Isler boyle yuruyor..

bence i20. sebebi ise i30 ile ilgili kısa bir video izlemiştim. i30'u beğendim. i20 de puntodan daha iyi görünüyor bana kalırsa. muhtemelen iç ekipmanlar olarak da öyledir.

youtu.be

dijital klima analog klima olayı yalandır. mercedeslerde bile analog var. olay otomatik klima ya da çift tarafli klima olayı.
ikisi de aynı kalitede araçlar aslında. motor performanslarını inceleyebilirsin. yakıtı da brosurde yazar. tamam kesin degil ama biraz yüksegini düşün.

otomatik alacaksan sanzimanlarını karsilastir.
donanım paketinde sorun olmaz zaten. 1.2 olması onemli degil. cekis gücü (tork) ve beygiri önemli, artı aracın agırlıgı da onemli.

bir sürü video vardır youtube da bunların review i bakabilirsin onlara da.

- 1.2 motor benzinliyse arac yukluyken cekmez. Dizelse ceker.

- Analog dijital klima farketmez.

fiat servisi daha iyi, fiatın ikinci eli daha iyi.

yerinde olsam bu segmentte fiat alırım.

bende isterem

varsa ben de alırım bi dal.

sıraya gireyim. bana da gönderirseniz müteşekkir olurum.

+1

Ben davetiye falan istemiyorum varsa bi çayınızı içerim.

davetiye verene sarışın bi hatun mucuk yapsın lan.

ben de bir davetiye alabilirim.

bilip bilmeden herkes davetiye istemiş. helal valla :)

biraz araştırıp ne olduğunu öğrenin önce.

Varsa bir adet davetiyeye ben de talibim.

bir davetiyesi olan varsa çok memnun olacağım, sadece computer science için, başka elimi sürmem, söz.

@comptrol Her yerde her kitap olmuyor, dolayısıyla da 30$ vermektense $1-$2 vermeye lazım olabilir. Yurtdışında yararlandığım bir kitabı kaç senedir bulamadım; libgen'den girdim, Kiril alfabeli yerlerden çıktım, torrent diye garip virüsler yükledim. Kitaba referans vereceğim sayfa numarasını bulabilmek için (kitap 28 sayfalık bir sözlük) en son Auckland'de bir profesörle e-postalaştım ve ancak öyle bulabildim. Bu lanet olasıca "glossary" 60-70 Pound civarı bir şeydi, o an 5-10 TL'nin, IP'nin ve birtakım başka şeylerin lafı olmazdı. Kitabı da geçen sene aramaktan vazgeçtim. Belki de burada vardır. Belki artık diğerlerinde de vardır da, "Ya olmazsa ve burada varsa" diye elin altında bir hesap durmasının bir sakıncası neden olsun?

Ben de isterem ama acil değil. Belki ileride gerekir deyü.

davetiyesi olan varsa yeşillendirebilir mi?

ebookoid'in arşivleri buraya mı aktarılmış?
Eğer öyleyse, @comptrol paralı olan kitapların belli kısmı dışarıda bulunmuyor. Eskiden ebookoid'de 0,5 dolara - 1 dolara kitaplar alınabiliyordu yine.
Diğer yerlerde bulunan kitaplar tahminen burada da var ama dedikleri gibi elinin altında böyle bir üyelik olursa, arayıp da bulamadığın kimi kitaplar için en kötü ihtimalle request yapabilirsin..

Davetiye alınır tabi bu arada. :)

Selam ben de bi davetiye alabilir miyim? Sıra çok uzun gerçi ama olsun ^^

kindle sahibi, kitaba para ödemeyi seven biri olarak sıraya yazılayım.

Sıraya giriyorum.

bi davetiye de ben alabilirim .

Ben de davetiye isterim. En az iki doktora bir master öğrencisi olarak yararlanırız.

Özellikle her yerden linki kaldırılmış, sipariş versem 2-3 aya anca gelecek birkaç kitap için istiyorum.

bizde davetiye alalım lazım olur. demi ama

ben de hayır demem davetiyeye.teşekkürler şimdiden.

acelem yok. en son bile alabilirim bir davetiye. kalsın bir köşede, okulda lazım olur.

edit: tamam teşekkürler. lazım olunca uğraşırız artık. kolay gelsin.

bende isterim beyler...

kuyrugun sonuna girdim. verenden allah razi olsun o vakit.

aslında işi kitap sorma şeklinde ilerletsek daha mantıklı olabilirdi ama 7 dolar bi para değil bakınca. o paraya amazondan fasikül alamazsın. sonuç: sıradayım

Bir davetiye de ben istiyorum.

varsa bi davetiye alırım

üyelik zaten açık değil mi?

üyelik şu an açık.

davetiye bana da lazım.. yüksek lisans öğrencisiyim :)

teşekkür ederim^^

bi davetiye yollayan şu müslümanın hayır duasını alır şu mübarek pazar gecesi tez öncesinde

ben de alabilirim bir davetiye teşekkürler...

Ford focus 1.6 dizeller çok başarılı.

Skoda severseniz rapidi inceleme kasıma sipariş verdim geçen hafta

Kesinlikle Ford Focus 1.6 TDCI.

Ford Focus 1.6 tdcı 94bin 2011 boyasız renk beyaz. MOTOR gücü %90 üstü. Düşünürsen yeşillendir.

citröen c4 110 beygir dizel 6 ileri otomatik vites.

şöför koltuğunun yanında soğutucu bölmeye kadar var. o paraya da 2013 bulursunuz.

program zaten yüklenmiş, sıkıntı yok. şimdi programı açıp kullanmaya başlayabilirsiniz.

bu işlerde kendin de bağımsız bir expertiz çıkarttır.

yazılı talep et, verir. en azından bana vermişti.

midi klavye al laptobunla birlikte taşırsın her yere. İstediğin enstrümanı da çalarsın :D

kendi kendine ogrenmeseydin kemandi ama bu haliyle org.

ukulele, mandolin.

perdeli, kolay taşınabilen, üflemeli olmayan, solo ve/veya çoksesli çalınabilen, bence karizmatik, öğrenmesi kolay (neye göre?), kadına yakışıp yakışmamasını bilemem. kadın güzelse zurna bile yakışır bence ama o ayrı mesele. kendi çalgım olan flütü kadınlara çok yakıştırıyorum fakat üflemeli istememişsin. aklıma ilk o ikisi geldi.

edit: aslında gitar da olabilir. akor çalmayacaksın diye solo çalgılara bakmak hızlı gitmeyeceğin için 3 vitesli araba aramaya benziyor. gitarı alıp sadece solo da çalabilirsin. heritage'in videosuna da ben+1 diyorum. çok severim o videoyu. al gitar ya da ukulele video'nu koy buraya izleyelim:)

Kendi kendime ogrenme dedigin anda oyle bir enstruman yok zaten. Ha ogrenebilirsin aslinda ama hem yetenekli olman hem de her gun saatlerini harcaman gerekir. Verimsizligin dibi yani.

Ukulele + 1

www.youtube.com

akordeon.

www.youtube.com

tek başına yeten enstruman demek hem solo hem akor çalınabilen enstrumanlardır piyano, gitar vs gibi.

bağlamayı düşünmüşsündür diye yazmıyorum.
edit:

enstruman çalmak uğraşı, özen isteyen meşakkatli bir iştir. hem karizmatik, hem egzotik olmayan, kendi kendine yetip, hem evde kendi kendine kolay öğrenilecek enstruman olsa şuan herkes onu çalıyor olurdu.

bu kadar istekten aslında ne istediğini bilmediğini çıkardım daha çok. bu yüzden öncelikle ne istediğine karar vermelisin. bu şekilde seçtiğin bir müzik aleti bikaç ay sonra evin bir köşesinde yatıyor olacak muhtemelen.

mondolin dimeye geldim, denmiş zaten.
mandolin çalgıların hasıdır. deneyin bırakamayacaksınız.

upload.wikimedia.org

santur.

Bir udi olarak lavta bakmanı öneririm.

Ama bakma yani. Al bi eline. Tut iki vur teline.(akordsuz bile olsa)
Ud mesela göğüs faktöründen dezavantaj artı perdesiz. Ukulele falan.... Tarzını bilemem de temiz ses gelir iyi bir usta yaparsa lavta'yı. Bulması da eskisi gibi zor değil

bu isteklerin ilacı mandolin diyorum.

Ukulele. Yakışıp yakışmadığına sen karar ver. Ayrıca Ingrid Michaelson'ın kendi performanslarına bakabilirsin.

www.youtube.com

Hem egzotik (?) bir alet, hem de çalarken söyleyebileceğin, tek başına yetebilen, kendini dinleten bir alet.

Kendi kendine öğrenme işine gelince. Youtube'a "how to play ukulele for beginners" yazman yeterli.

www.youtube.com

Bu arada cümbüşün bildiğimiz gitar saplı, yani perdeli olanlarıda var.

www.enstrumansepeti.com

coursera

divan otelin spasından memnun kalmıştım. masajda gayet başarılılar, fırsat sitelerini biraz takip edince ucuza da geliyor.

trt genel müdürü önceden kaymakamdı zaten. asıl saçma olan kaymakamın trt genel müdürü olmasıydı.

özal da kadın valimiz yok diye tam mesleğini hatırlayamadım ama öğretmen olabilir, birini vali olarak atamıştı sanırım.

atayanın keyfine göre.
net.

Vali içişleri bakanının önerisi bakanlar kurulunun kararı ve cumhurbaşkanının onayıyla atanır. valilik bir istisnai memurluktur. yani memur olma koşullarını ( tc vatandaşı olmak asgari ortaokul mezunu olmak) taşıyan herkes vali olabilir. Ancakkaymakamın göreve gelebilmesi için üniversitenin belirli bölümlerinden mezun olma koşulu aranıyorsa; valilikte evleviyetle ( yani atayacak kişilerin insiyatifine bağlı öncelikle) aranır. Valiliğin istisnai memurluk olması dolayısıyla valilik güvenceli bir devlet memurluğu değildir. Dolayısıyla devlet valiyi her zaman istediği bir sebeple görevden alabilir.

Vali olabilmek için öncelikle kaymakam olmak gerekir.Türkiyede il sayısı sınırlı olmadığı için herkez vali olamaz.

Kaymakam olmak için Hukuk fakultesi, Siyasal Bilgiler Fakultesi veya herhangi bir iktisadi ve idari bilimler fakultesinden mezun olmak ve daha sonra memurluk sınavına girip yeterli puanı aldıktan sonra sözlü sınavınıda kazandıktan sonra 2 yıllık kaymakamlık kurslarına katılıp vede 1 yıl yurtdısında bulunduktan sonra kaymakam olunarak bir ilçeye atama yapılır.

Kaymakamlar içişleri bakanlığından aldıkları başarı değerlendirme puanlarının yüksekliğine göre Vali olmaya hak kazanabilirler.

Vali olarak vazife almaya hak kazananlar ilk önce Vali yardımcısı olarak çalışırlar daha sonra Valilik görevine başlarlar.

Valiler genel olarak belirli bir süre hizmet etmiş kaymakam, il emliyet müdürleri, ilgili bakanlık çalışanlarından secilebilir. Valiler görev yerlerin iç işleri bakanlığını seçmesi sonucu gelir. Fakat sadece iç işleri bakanının seçmesi yeterli değildir. İç işleri bakanı herhangi birini vali olarak gösterdikten sonra bakanlar kuruluna gönderilir. Eğer bakanlar kurulundan onay alırsa cumhurbaşkanlığına gider. En son cumhurbaşkanının da onayından geçince yürürlüğe sürülür.

Vali olmak için siyasete yakın olman yeterlidir; liseymiş-üniversiteymiş-mastermiş bunların önemi yoktur vali olmak için. Valilik istisnai bir memurluktur, kaymakamlık ise güvenceli meslek memurluğudur. Vali yardımcısı olabilir bir kaymakam belli süre görev yapınca, lakin vali olacağının garantisi yoktur. Hiç alakasız biri de valilik görevine pekala getirilebilir.

kaynak: www.hayatnotu.com

aileni karşına değil yanına al. gerçeği söyle. bir süre kızsalar bile sen onların evladısın, seni yarı yolda bırakmazlar.

Ailene şimdi söyle bence. daha sonra, "3 yaşında çocuğum var." dersen daha büyük şok yaşayabilirler.

ailene gerçekleri anlat.. hatun olsan kafanı kırarlardı ama şimdi zamanla alışırlar.. yardımları dokunur..

düzgün bir şekilde alıştıra alıştıra anlat. ben sizin sözünüzü dinledim, ayrıldım kızdan ama çocuk varmış meğer dersen anlayış gösterirler.

olmadı ilk önce annene anlat, o babanı yumuşatsın.

bir kaç yıl sonra söylemek pek iyi olmaz gibi

İlk zaman sıkıntı olur, sonunda mecbur kabullenecekler. Yanında olması gereken kişileri karşına alma.

aynen yaşadığın şekilde anlat işte. haberim yoktu, ama olmuş işte. kız arkadaşımın beklentisi yok ama ben onu yalnız bırakamam vs. 2 3 bekleyip söylersen daha kötü olur bence.

ben de duyuruya çok sık soru sorarım ama bizim oturduğumuz yerden verdiğimiz yanıtlarla böyle bi mevzunun içinden çıkamazsın. aileni ve kendini en iyi sen tanıyosun. ona göre sağlam kafa ile düşün ve ne yapmak istediğine karar ver. çocuğu altı ayda bir görüp yarım babalık yapacağına hiç görme, o da seni bilmesin bence daha iyi.

yerinde olsam hemen söylerdim herhalde. yerinde olmadan anlayamayacağım bir durum olduğu için herhalde demek zorunda hissettim kendimi. ebeveynlerinin seni yarı yolda bırakacaklarını düşünmüyorum ben. bıraksalar bile çocuk 3 yaşına gelmeden bıraksınlar. bilsinler neyin ne olduğunu. söylemezsen daha kötü olacak. alıştıra alıştıra da söylenmez ki böyle bir şey. zira zaman geçtikçe cümle, "anne 3 yaşında çocuğum var" gibi bir şeye evrilecek. binaenaleyh, ne kadar erken, o kadar iyi. ben ebeveyn olsam "anne/baba 3 yaşında çocuğum var"dan ziyade, "anne/baba 5 ay sonra çocuğum olacak"ı duymak isterdim.

gerçekleri anlatırken lafa "anne baba ben bi b.k yedim ama durum böyle böyle" diye başla.

1. Şimdi soyle.
2. Önce sevgiline sor seni yanında istiyor muymuş, evlenmeye niyeti var miymiş, planı neymiş. Tek başına gelin güvey olma sonra.

kızla evlenmiceksen hiç söyleme. evlenme de amk. yaşın kaç başın kaç. yaşa hayatını. kız da ben bakarım demiş zaten. oldu bitti.

yok illa evleniceksen de kızın memleketine git orada büyütün çocuğu. bu ülkede çocuk büyütülmez.

ailem hayatta bırakmaz beni yurtdışında yaşamaya, üzüntüden kanser olurlar falan diyosan da çocuğu kız büyütecek. sen de doğumgünlerine falan gidersin artık.

o ülkede kürtaj sınırının altında kalıyorsa 4 ay direkt aldırın dicem de kız ben bakarım dediğine göre istemiyor öyle bişey.

not: en önce bi dna testi istemek en mantıklısı aslında.

Hemen soyle. Bi daha asla soyleyemezsin. Ben yillardir soyleyemedim kaldi oyle

öncelikle tüm linkleri tek tek açıp başından sonuna kadar dikkatlice okudum. bak 23 yaşındasın ve yaşın gereği bir insanın senden hamile olması ne demek anlayamıyor olabilirsin. sana daha farklı bir bakış açısı kazandırır mı bilmem ama:
yarısı sana ait olan bir insan yarattınız.
bu insandan rahme düştüğü andan öldüğü ya da senin öldüğün ana kadar sen de sorumlusun. kız arkadaşının bebeği sensiz büyütmek istemeye karar vermek gibi bir hakkı yok. doğacak olan o küçük insanın anneye ve babaya sahip olma hakkını anne tek başına elinden alamaz. elinden geldiğince hayatını o çocuğun yanında olabileceğin şekilde değiştirmeye çalış. gerekirse kızın yaşadığı ülkede garsonluk yaparsın kızla evlenip. kız senle yaşamak istemiyorsa yaşamasın ama senin o ülkeye gidebilmen için seninle evlensin. aöf filan burada kalmanı gerektirecek şeyler değil. sen artık kendi hayatından fedakarlıklar yapacaksın. senin artık 2 kişilik bir hayatın var. sen ve çocuğun.
gelelim ailene söyleme meselesine. dediğim gibi bu olay çok önemli ve çok ciddi. ailene söyle. annenin üzülecek olması, panik yapacak olması, hiçbir şey önemli değil, öyle ya da böyle kabul edecekler, etmek zorundalar. ve sana destek olacaklar, yol gösterecekler. 23 yaşındasın, ailenin desteği olmadan "çocuğu kendi başıma büyütcem" diyen bencil eski sevgilinle de, o çocuğun yanında olman için yapman gerekenlerle de, hiçbir şeyle ama hiçbir şeyle ailen olmadan başa çıkamazsın. çok bocalarsın. çok hata yaparsın. hata kabul etmeyen bir konumdasın. lütfen çocuğuna sahip çık. onu oralarda bırakma. büyürken elinden tut. o senin çocuğun.

edit: loser blueser gibi hayatta kendine karşı bile sorumluluklarını yerine getiremeyecek kullanıcıların dediklerini dikkate alma. snowflake'in yazdıkları çok doğru. lütfen hemen ailenle konuş.
o ülkede 4 ay yasal sınırın altında kalıyorsa hemen aldırın demiş adam. buna inanamıyorum gerçekten. dünyayla ne kadar alakasız olduğu ortada. o büyüklükte bir bebeği almak anneye ne kadar zarar verir haberi olmadığı gibi, 4 aylık bir bebeğin görüntüsünü de bilmez. al bak senin bebeğinin şu an vücut kılları bile oluşmaya başladı. durumun ciddiyetinin farkında olmayan insanları dikkate alma.
www.uzmantv.com

Yazmayacaktım ama yazacağım: Ben sevgilimden hamile kalacağım(bebeğin sizin birlikte olduğunuz döneme denk geldiği kısmında yanılmıyorum sanırsam), bebeğine hamile kaldığım adamla bebek ortada yokken evlilik muhabbeti yapacağız ve adam ailesine bu fikri kabul ettiremediği için benden vazgeçecek ve ülkesine dönecek, sonra haberleşmeyecek bile benle. altını çiziyorum, bu adam beni çok sevdiğini iddia eden adam.
asla haber vermezdim hamileliğimi, büyütürdüm bebeği. beni ve aramızdaki ilişkiyi sadece ben varken yeteri kadar sahiplenemeyen adamın bebek için yanımda durmasını istemezdim bu bir. burayı geçelim.
haydi bir şekilde bebeği öğrendin, bu kıza dna testi ile gidersen bence seni dünyanın diğer ucuna kadar tüfekle kovalamak istese, hakkı. yahu seninle birlikte olduğu zamana denk geliyor ise bebek, dna testi istemek en adice şeylerden biri nazarımda. elimde olsa bu durumda asla bebeği göstermezdim. (sana değil dna testi diyenlere idi yukarısı bu arada, bir de 4 aylık bebeği aldırma teklifi sunan arkadaşa da selam yolluyorum buradan, 4. aydaki bebeği ne zannediyor acaba fındık tanesi filan mı stabil duran?)


şimdi sakince cevap verirsem: kızla konuştuktan sonra (ne olursa olsun kızın yanında olmak ıstediğini umarak yazıyorum) ailene hemen anlat.

Bence soyleme hic. Maddi yardimda bulun. Git evlen yapabilirsen.. Ama cocugu soyleme. Evlen mesela bir sure yurt disinda yasa, birkac yil kadar. Sonra hamile, hasta tedavi gorcek hastanede kalcak vb derken buyudu dersin gosterirsin.

Ayrica adeti bittikten ilk 3* gun.. adetine 7 gun kala kisir donem.. o da yuzde yuz degil eger adeti duzensiz olursa.

*sperm rahimde 3 gun yasayabilir.

12-17 gunleri arasi en yuksek hamile kalma ihtimali olan gunler. 14. Ve 15. Gun dolaylari yumurtlama gunu.. yani sag sperm varsa hamile kalmamasi yanlis olan. Yanlis biliyorsun.

---
Sebebi ayni olmasa da,
Umarim ayni durumda degilizdir. Bu duyuruya bir gun sonra ihtiyacim olabilir.

şimdi söylersen bi çıldırırlar iki gün sonra nerdeymiş kız, bebeğin cinsiyeti neymiş diye konuşmaya başlarlar.

üç yaşında çocuğum var dersen satırla peşinden koşarlar, belki de hiç görmek istemezler. anneden çocuk saklanır mı ya.

Çocuğun senden olduğuna emin misin? Öncelikle kızla konuş. Ben böyle bir şey duydum, seni de seviyorum, çocuğuma da sahip çıkıcam ve oraya geliyorum de. Sonra da git. Artık test mi yaptırırsın, karşındakine mi güvenirsin bilemem. Beraber doktora moktora gidin, daha ciddi şeyler konuşun. Evlilik vs. Çünkü bi bebeğe öyle uzaktan uzağa işe yarayamazsın.
Sonra döndüğünde ailene direkt ultrason fotoğrafını verirsin. Torununuz diye. Öyle 2-3 sene bekleyerek olmaz, deli misin. Bebeği duyunca muhakkak yumuşarlar. Sen de biraz büyü, olgunlaş, kendine gel artık. Günde 3 farklı işte çalışıp para biriktir. Artık ne yapıyosan yap ama oraya gidip çocuğuna doğru düzgün bi baba ol.

bırak anası büyütsün dersin, ilerde seneler geçer sen evli barklı düzenini kurmuşken baba diye çıkar karşına. asıl rezillik o zaman. sırf filmlerde olmuyor bu. o çocuk kendi kendine büyür bana da zararı dokunmaz diye sakın düşünme.

3 sene sonra söylemek ne yahu? 23 yaşına gelmişsin, çocuk yapmışsın hala anandan babandan çekiniyorsun. Git evlen yuvanı kur bir an önce. O kızın bu süreçte sana çok ihtiyacı olacak, sadece büyütürken değil hamileyken de ihtiyacı var, yanında olduğunu bilmeye ihtiyacı var. "Size torun geliyor ben evleniyorum, zaten sevdiğim kız evlenmek istiyordum, artık kaçışı yok" diyeceksin. Karşı çıkarlarsa torun sevmesinler de görelim mk, 2 gün sonra tontişim torunum diye gezerler.

zaman geçtikçe söylemen daha da zor olur. alıştıra alıştıra söylemelisin şimdi.

şimdiden söyle hacı. dallanıp budaklanmadan anlat. hepsine aynı anda söylemeyi gözün yemiyosa eğer gözünün kestiğinden başla anlatmaya. bir iki taraftar bul sonra yardır gitsin. ama söyle yani.

çocuk bu, mendil mi saklıyorsun?

delikanlı gibi çık karşılarına söyle. çocuğuna sahip çık, kıza evlenme teklif et. git oralara, ya da yengeyi al buralara, simit sat, aileni geçindir.

mert ol, delikanlı ol, dünyayı karşına almaya çekinme. çocuğun şu dünyadaki en kıymetli şeyindir, unutma.

ben anneme-babama sevgilimin hamile olduğunu söylesem sevinçten kalp krizi geçirebilirler. bence sen de söyle, sevinirler
kim torun istemez

odtü var.

TOBB'da okuyan arkadaşımla bir kere girip bakmıştım. Üyelik durumlarını falan hiç bilmiyorum. Aklınıza gelmediyse diye: www.tedkolejlilersk.org.tr

hacettepe üniversitesi beytepe kampüsünde var ama dışardan alım var mı bilmiyorum bir bakın isterseniz..olimpik havuz bu arada kulvarlı vs.

www.hacettepeyuzmehavuzu.com

Tobb diyorum kesinlikle.

tobb (daha doğrusu ted kolejliler spor kulübü) tüm tesise sınırsız üye yapıyor, sadece havuz yokmuş. fin hamamı, sauna bilmemne 1200 lira yıllık. bu benim için çok pahalı. ben sadece haftada 3 gün 1-2 saat yüzmek istiyorum.

odtü dışarıdan başvuru için 240 lira, her seans için de 11.50 lira alıyor. nispeten uygun, ama yine de pahalı sanki.

hacettepe beytepe kampüsü de benim için çok uzak.

ankara üniversitesi'nin seans ücretleri de, dışarıdan üyeliği de çok uygundu. ama havuz kapalıymış.

gazi'nin havuzu yerı olimpikti, o da uygundu, mezun olduğum için daha da uygundu. ama telefonları düşmüyor. o da kapalı olabilir.

Bir avukat bulup durumu aynen anlat, bu isle ilgilensin. Paraya acima. Seni kolayca siyirirlar isin icinden panik yapma.

doğrudan eca'yı ara, siteleri derhal kapatıyorum, bu işten anlayan biri değilim, lütfen şikayetinizi geri çekin minvali üzre konuş. sakin ol.

Polis telefonla böyle bir bilgi vermez. Ayrıca telefonda ifade alma diye bir şey de yok. Kısacası adam dolandırıcı olmasa bile(prof olabilir, diğer görüşmede bir şey çıkabilir) bu ilgili firmanın çalışanı avukatı falan olabilir. Böyle gözünü korkutarak siteyi kapatmanı falan sağlamaya çalışır.

Polis senin ifadeni almak isterse veya senin bilgine başvurmak isterse gelir evinden/iş yerinden alır. Veya kapıdan tebligat yapar, senin en kısa sürede gelip ifade vermeni veya bilgi vermeni söyler.

telefon ile ifade alma olayı yoktur bu kesin. muhtemelen ifade alma değil de arkadaşınız ile ilgili bilgi almak istemiştir. yapılan eylem fikri ve sınai haklar kanununa muhalete muhtemelen ve bu durumda hem fsh mahkemesinde hukuk davası ile tazminat davası fsh ceza mahkemesinde de ceza davası görülür. siteyi bir an önce kapatın ki mahkemede yırtabilme ihtimali olsun. bu durumda dahi mahkeme masrafları ve vekalet ücretinden sorumlu olursunuz. eğer dava açılmamışsa bu işlemler hayati önem taşır çunkü dava düşebilir. yukarıdaki arkadaşın da dediği gibi direk eca nın avukatına ulaşın ve durumu izah edin. muhtemelen çok önemli bir şeyle karşılaşmazsınız.

Arkadaşlar az önce polis beni tekrar aradı telefonla ifade almayacakmış ben yanlış anlamışım. Merkezden cep aranmadığı için kendi cebinden aramış. Para pul istemedi, dava bilgilerini verdi. Sonra eca'yı arayacağımı söyleyince hukuk bürosunun telefonunu verdi. Hukuk bürosu izmir kökenli bir hukuk bürosuymuş. Onları aradım, sekreter vardı. Durumu anlattım, siteyi kapatırım davayı geri alabilir misiniz dedim.

Avukat arkadaş şu an yok ben sekreterim anlaşma yoluna mı gitmek istiyorsunuz dedi. Evet dedim. Telefonumu aldı, arayacaklar. Şimdi bu anlaşma yolu nedir? Benden para mı talep edecekler?

Dava masraflarını isteyebilirler(avukat v.s).

peki ben anlaşma yoluna gitmesem. site benim değil desem ki aslında değil. sitedeki telefonlar bilmemneler de benim değil. o arkadaşımın sitesi, onun reklamı, onun işi.

o zaman dava bana değil de ona yönlenebilir mi?

bu arada e-devlet'te dava görünmüyor.

Niye sana ulaştılar o zaman? İsimtescil'den siteyi alan kişinin bilgilerini almışlar demek ki. Ya da whois bilgilerinde sen varsan site senindir işte. Bu yüzden sana ulaşmışlar. Sitenin içeriğinde kime ait olduğuna bakmaz kimse. Bu olay bana biraz garip geldi açıkçası. Birincisi arayan kişinin polis olup olmadığına emin olamadım. İkincisi adamlar dava açmamış da sanki açmadan önce şunu bir korkutalım demişler gibi geliyor bana. Sen avukatla görüş durumunu anlat. Ama kendini de acındırma buradaki gibi, yok öğretmen olamam falan filan diye girersen bu avukatlar da az çakal değil, dikkat et.

Merhaba, avukatım ve hatta şimdiye kadar ağırlıklı olarak marka ceza hukuku alanında çalıştım.

Öncelikle, polis telefonla arayıp davada ifade vermek gerektiğini söylemez. Böyle bir usül yok. Telefonla ifade almak diye bir şey de yok aynı şekilde. Sesinizi kayıt altına almak istiyor olabilir birileri. Avukat da böyle bir şey yapmaz bunu da belirteyim çünkü böyle bir şey yapan (kendini polis gibi tanıtan, ifade alacağını söyleyen) avukata disiplin cezası verilebilir.

E.C.A.'nın marka tescillerine baktım www.tpe.gov.tr'den, eca markaları için tescilleri var gerçekten çok sayıda. Zaten sitede logo da kullanılıyor. Bu nedenle hem eca'yı alan adınızda kullanmanız hem de sitede logoyu kullanmanız marka haklarına tecavüz sayılır gerçekten de. Alan adı kimin adına kayıtlıysa o kişi hak sahibi olduğundan dava da ona karşı açılır. Yani size açılması usulen doğru.

Sitede en altta da olsa "Logo ilgili markaya aittir." ibaresinin bulunması marka üzerinde bir hak iddia etmediğinizi gösterir. Yani kötü niyetli olmadığınıza işaret eder. O ibarenin bulunması iyi o yüzden.

Size önerim, bu alan adının iptalini istemeniz ya da bu alan adını klima kombi servisi işleten kişiye devretmeniz yönünde olacaktır. Devir için onunla muhatap olmanız lazım tabi ama alan adının iptali işlemini kendiniz yapabilirsiniz.

Bunun dışında da E.C.A. ile iletişime geçip, hukuk departmanıyla konuşmanızı öneririm. Burada yazdığınız üzere bir telefon görüşmesi yaptığınızı, böyle bir davanın gerçekten açılıp açılmadığını öğrenin. Alan adını bir arkadaşınızın kullandığını, sizin adınıza olduğunu ama sizin kullanmadığınızı, iptal etmek için hemen harekete geçeceğinizi söyleyin. Dersane öğretmeni olduğunuzu ve bu davanın sizi kötü etkileyeceğini söyleyin. Şikayette bulundularsa eğer anlaşmak istediğinizi söyleyin, şikayetten vazgeçmelerini rica edin.

Korkacak bir şey yok şimdilik.

merhabalar, bugün avukat ile konuştum.

ilk etapta site domaininin eca'ya devredilmesini istedi. ben de seve seve dedim. ama şifre ve üye adını mail olarak göndermemi isteyince biraz şüphlenmedim değil.

iyi niyetli olduklarını ve sadece avukatlık ücretini ödeyerek soruşturmayı iptal edebileceklerini söyledi. ben de maddi durumumun pek hoş durumda olmadığını 50-60 tl gibi bir rakamsa ödeyebileceğimi fakat aksi durumda ödeyemeyeceğimi söyledim.

o zaman davaya dönüşürse hem benim, hem de web sitesinin gerçek işleteni olan arkadaşımın 18000 tl civarında ceza alacağını ve bunu 1 ay içerisinde ödemezsek hapse gireceğimizi söyledi.

şimdi ben ne yapmalıyım sizce? parayı ödemekten başka kurtuluş yolu yok mu? ödemezsem hakikaten 18,000 tl ceza alıp hapse girer miyim?

Simdiii sahis sirketi kuracagim. Is bulamiyorum. Bu sekilde issiz kalmayacagim.

ciddi mi yazdın bunu?

50-100tl asmayan bir sekilde sahis sirketinin s'sini dahi kuramazsin !

keske sirket kuracam demekle kurulsa ah ah.. iyice oku arastir, hukuktur, ticarettir, vergidir, devlettir, zarardir kardir bir suru sey var.. eksi duyuru'da pek ise yarar bir bilgi bulacagini sanmiyorum. bol sans

1- dükkana ihtiyaç yoktur.
2- şirketin adı sizin adınız olacak. önünde ticari unvan kullanmanızın sakıncası yok. örnek; ahmet sebzecilik - ahmet davutoğlu gibi. isim olmadı pek ama idare edin.
3- en düşük maliyet bin (1000) lira civarında çıkıyor. noter falan derken buluyor yani. biraz fazla söyledim ki hazırlıklı olun.
4- firmana hiçbir aşamada destek alamazsın, yıllık 4-5 bin lira muhasebeydi, damga vergisiydi, ıvır zıvır derken cebinden çıkar.
5- şahıs işletmeleri her kolda iş yapabilirler, iş yapmadan önce dilekçe ile vergi dairesine bildirmek gerekir.
6- portakal satmak için kosgeb bir tek allah kuruşu vermez, vercem der, alamazsın.
7- proje mühendise söylenip yaptırılan birşey değil. kosgeb sitesinde yönergeler var. en azından onlara uyun. pazar araştırması, fizibilite, bunlar güzel şeyler.
8- kaşe+kartvizit+broşür uygunlarından seçilirse 500 liraya halledilir. düzgün birşey ararsan bunun iki üç katını al derim.

şirket kurmak işsiz kalmamak için yapılacak iş değil.

kolay gelsin, aramaya inanın.

Sanirim sirketten kastiniz sahis firmasi kurmak. "Firma" olarak aratirsaniz daha cok bilgiye ulasirsiniz.

"maliyet 50-100 lirayı aşmamalı" demişsiniz de.

şirketi kurduğunuz andan itibaren vergi mükellefi oluyorsunuz.
öncelikle bir muhasebeci şart : en kötü ayda 100 TL
her ay KDV beyannamesi vereceksiniz ; 27,20 TL
şirket ortakları SSK lı olacak : (eskiden bağkur'du, en az 450-500 ödenirdi kişi başına, şimdiki prosedürü bilmiyorum.

şirketi kurarken 50-100 TL'nin hesabını yapacak durumdaysan ve daha ne iş yapacağını bilmiyorsan bu işe girmeden önce biraz daha düşün derim.

www.kosgeb.gov.tr
önce bu siteyi incele ve yeni girişimci programına katıl ( 5 hafta kurs ) sonra işyerini açarsan destek alabilirsin.

dizelin bakım masrafları daha çok, dizel ikinci el çok mantıklı gelmiyor genelde. lpg iyidir.

sanırım alnıcak linea 25-26 civarı.öyleyse aman uzak dur.şirket vs çıkması ve elde patlama ihtimali çok yüksek.

fikox+1

tanıdıktan vs. değilse, rent a car'dan veya şirketten çıkması ihtimali yüksek. o zaman da elde patlar o araba.

bizde 2008 1.3 dizel var. öyle masrafları falan da yok. tüplü alma bence dizeli gayet iyi.

eşim yakıt konusunda çok hassastır, bi yerlere giderken sürekli hesap yapar durur. 100 km de ortalamamız 4,3-4,4 aralığında gidip geliyor. ama bu kasa için 1.6 daha iyi oluyormuş hem serilik hem yakıt açısından, ortalamayı 4ün altına indiriyormuş o yüzden yakın zamanda bizde 1.6 sını alacağız.

1 - ülkedeki lineaların öyle sanıyorum %90ı filo arabası. kimse gidip linea 1.3 almıyor kolay kolay.
2 - o kasaya o motor yetmiyor. hani hakkaten yetmiyor. 2. viteste yokuş çıkıyorsun falan... sıkıntılı.
3 - yakışı çok iyi. o motor sorunsuz. ama geri kalan tüm donanım boktan. plastiği oyuncak plastiğinden hallice.
4 - güvenilir tüplü araç mantıklı olabilir.

biniciysen dizel al.
bende iki araç var biri dizel biri tüplü,
dizel atik ve tok duruyor, tüplü araç dizelden çok yakmasına rağmen çok zayıf kalıyor.
aylık 15 bin km falan yapıyorum bende, tüplüyü satacağım.
edit:megane ii 1.5 dci benim araç. alttaki arkadaşa katılıyorum.

Yakıt ekonomisi konusunda Renault'nun dizel DCI motorunun üzerine yoktur. Linea çabuk dağılır, parçası ucuz ama çabuk eskir ve sorun çıkartır. O fiyat aralığından kesinlikle tavsiyem 2006-2007 civarı Renault Megane. 2007 model 162 000 KM'de Megane sahibiyim. Bir depo ile 1200 görüyorum, 1300'ü zorladığım zamanlar oldu. 10 000 Km.'de bir 150-200 TL civarına periyodik bakım yaptırıyorum.Onun dışında bir masrafı olmadı.

Genelde bu araçlar az yaktıkları için çok km. yaparlar. Eğer temiz kullanılmışsa kilometreye pek takılma. Şahşen temiz Privilege donanımını bulsam 200 000'de bile olsa alabilirim.

lucidachart

microsoft visio

ulaşma şansım yok, basit şeyler de işimi görür diyorsanız, ben acil durumlarda aslen bir mindmapping uygulaması olan "freemind" ı kullanıyorum ikonlar vs. yettiği ölçüde.

ciz.io

(bkz: x minds)

erken saatte trafik açık olur ama aştiden sıhhıyeye gitmelisiniz bunun için de ankaray metrosuna binip kızılayda inin, sonra turuncu metroya yani batıkent metrosuna binin, hemen 2. durak sıhhıye sonra. ordan beytepe otobüsleri kalkıyor, nerden tam bilmiyorum ama sorarsınız gösterirler. okulun içini de bilmiyorum, onu da başkasına sorun :)

aştinin önüne çıkın ve eskişehir yolundan geçen herhangi bir dolmuşa binin (sincan falan geçiyor). daha sonra armadada inin (bu mesafe görünürde 300 mt falan ama yürümeye kalktın mı 20 dakika falan sürüyor :)) üstgeçitten karşıya geçip metroya binin. beytepede inin. metro çıkışından otobüse binip kampüs içerisine nefasetle ulaşın. toplm 1 saat falan sürebilir beklemelerle...

episantr1 +1

fakat o bindiğin sincan dolmuşu var ya, beytepe metro durağına kadar gidiyor, metro aktarması gereksiz.

Ya hocam, aşti den ankaraya biniyorsun, kızılay durağında iniyorsun. metro oklarını takip ediyorsun. çayyolu metrosuna biniyorsun (koru) yazar. onunla da beytepe durağına geliyorsun, aktarma ile kampüsün içine giriyorsun, ya da otostop falan yap. Ama 7 den biraz önce aştide olabilsen daha garanti olur gibi.
Üstteki tariflerde dogru, ama tam mesai baslangıc saatlerinde eskişehir yoluna falan düşeceksin ki, risk olabilir. Benim dediğim şekilde tamamen yer altından beytepe girişine kadar gidiyorsun.

gunes yeni dogdugunda genelde uyku getirir araba surerken. tam o sira bi mola vermekte fayda var.

Hız sınırını aşma, mümkünse yanında oturan yardımcı pilotluk yapsın sana, tabelaları, uyarı tabelalarını incelesin.

uykunun geldiğini, üzerine ağırlık çöktüğünü hissettiğinde uygun bir yerde dur, açılana kadar in gezin elini yüzünü yıka, olmadı kestir biraz.

dayanırım deme.

yanına nescafe express al, güneşin doğmasına yakın iç.

hastanede mümkün olmaz, kayıtlara geçse bile biri elini kolunu sallaya sallaya senin kürtaj olduğunu öğrenemez gizli tutulur. ortaya çıkması için resmi mahkeme kağıdı gibi bir belgeye ihtiyacı vardır. eğer ki ekstrem bir durum oldu, kayboldun bilmemne vs.

bunun sonucunda ancak hastane kayıtlarına erişilebilir ve durumun ortaya çıkabilir onun dışında hiç sakat işlere bulaşma merdiven altı tabiriyle.

kimlik bilgisi alınsa dahi alnınıza etiket yapıştıracaklarını, arkadaşlarınızı arayıp senin arkadaşın x kürtaj yaptırdı diyeceklerini sanmam.

Bu kızınız hamile diye aileye haber verme olayından mı çekiniyorsunuz?

Bu kayıt kuyut altına alma, aileye haber verme devlet kuruluşlarında aile hekimleri tarafından yapılıyor. Onun dışında özel laboratuvar, muayenehane ve hastanelerde böyle bir şey yok. Parasını ödeyin ne yaptığınızdan kime ne?

Kürtaj olmak yasal hakkınız, yasak değil, kaydı kuydu yok. Sadece aile hekimleri sgk güvenceliler için böyle kayıtlar tutuyorlar

sosyal güvence kullanmadan yaptırırsanız bilgileriniz gizli tutuluyor. iyi bir özel hastanede yaptırabilirsiniz.

devlet hastaneleri artık yapmıyor gibi bişey zaten.

özel hastaneye yanlış kimlik bilgisi vererek yaptırabilirsiniz.

p.s. kimlik bilgisi almadan yapanlar genelde muayenehane tarzı yerlerde yapıyor. bu da herhangi bir sorun olması durumunda müdahalenin sınırlı olması demek.

bir de rusya taraflarında yaptırmanın daha ucuz ve temiz (kimlik bilgisi vb. açısından) olduğunu biliyorum.

um:ag veriyordu bir zamanlar.

Her birinize tek tek teşekkürler, 3'ü de halen kurs veriyormuş fiyatlar da 500-600 civarı ki çalıştığım için bence makul. Tekrardan sağolun varolun.

içlerinden en tercih edilebilir olanı um:ag sanırım. eğer başka biriyle karıştırmıyorsam um:ag'ın kurslarının fena olmadığını söylemişlerdi.

www.umag.org.tr

www.sinemart.com.tr

kesinlikle um:ag

Ankara yazarlık kursu, yazarlık atölyesi arayanlar için bir iki yer dışında kısıtlı seçenek sunan bir şehirdi. Geçtiğimiz ay Farkındalık Yazarlığı Atölyesi ile karşılaştım ve şaşırdım açıkçası. Oldukça inovatif bir sistemle çalışıyorlar. Çalışmalar alışılagelmiş yazarlık atölyeleri gibi 8-12 haftalık yapılmıyor; isterseniz tek hafta bile katılabiliyorsunuz. Atölye lideri Müge Hanım gerçekten ne yaptığını biliyor. Odak noktaları “Yazma alışkanlığı kazandırmak ve farkındalığı arttırmak.”
Buradan ulaşabilirsiniz: www.farkindalikyazarligi.com

Atölye ile ilgili diğer katılımcıların görüşleri: www.farkindalikyazarligi.com

at eti alman ikea'larında çıkmıştu diye hatırlıyorum. Arkadaş bişileri bayağı karıştırmış bence.

Ben arkadaşın mesajından tatmin oldum.

düz mantık : at eti suda nasıl çözüncek ki? ancak nanometre çapına filan indirgeyecekler ki fark etmeyelim bu da maliyeti epey artırır bence :D

ya at etini bırak zaten normal bir insan neden nescafe içer ki?

Nescafe'nin içinde ne eti vardı ki maliyeti düşürüyorlar :/

at eti koysa maliyeti bence daha artar.

resimdekini yazan inandiysa hepimiz inanmis sayiliyoruz. cunku almanlar var isin icinde :)

ben de inandim. kesin bilgi yayalim

at değil unicorn eti var.

ufukcel+1
at etini neyin yerine koyup maliyeti düşürüyolar hakkaten?

almanyada lazanyanin icinde cikmisti at eti, nescafe ne alaka. Birde o at eti maliyeti düsürmek icin degil, gercekden at etiyle üretilen ürünlerin üretim tezgahiyla diger ürünlerin tezgahi karistigi icin bulasma ile olmustu. At eti normalde diger etten daha pahali.

nescafe'nin içinde at eti yoktur,
nescafe'nin içinde inek eti de yoktur.
binaenaleyh, nescafe'nin içinde et yoktur.

yandex navigasyon
here drive
bunlar iyi.
Google Haritalar sokak bazında güncel değil!

yandex navi.

internet yemesin dersen sygic.

parladığı için radyoaktif olduğunu düşünüyor. ona doğadaki kararlı hali radyoaktif değil, yalnızca parlıyor uyarılınca demek istedim, ama emin olamadım parlak oyuncaklarda radyoaktif izotoplarının kullanılmadığından.
mesela saat kadranlarında var ya uranyum..

bu mantıkla düşünürsek fosforlu olan her şey radyoaktif olması lazım, mesela forforlu kalemler?

hayır, fosforlu kalemler ışığa maruz kaldıktan sonra bir müddet karanlıkta parlamazlar. onlar renk tonlarından dolayı "fosforlu" diye adlandırılırlar.
benim kastettiğim stickerlerin ışıkla uyarılabilirlikleri

www.buzlu.org
parlama mantığı aşağı yukarı bu. bunu anlat dayına.

Evet radyoaktif olduğu doğru. Ama radyoaktif ışımayı sadece görünebilir spektrumda yeşil renkte yapıyor.

Neyse geyiği geçeyim de, saatlerde uranyumun kullanılma sebebi durmadan parlaması içindir. Onların ışıkta "şarj" olmalarına gerek yoktur, yıllarca parlarlar. Gece süslerinde ise bu tarz maddeler bulunmaz.

www.baskent.edu.tr

burada "düşük düzeyde radyasyon yayarlar" yazıyor.

yanlış yeri okumadıysam, yukarıda bahsettiğimiz saatler onlar. evet o saatlerde uranyum var ve radyasyon yayıyorlar.yine de teşekkür ederim zaman ayırıp bakındığın için

Sonuç ? Kullanılabilir mi rahatlikla

@kreider,
çıkarımıma göre fosforlu yıldızlar vb çıkartmalar kullanılabilirler.
fakat uzun süre (mesela tüm gece) parlak kalan saatlerin gece parlamaları gibi parlaklık yayanlar radyoaktif. şurada örnekteki gibi tüm gece parlak kalanlar onlardan:
www.modakulvar.com

piyasadaki pek çok fosforlu çocuk stickerleri için zaten radyoaktif değildir ibaresi yazıyor.bunda net belirtilmediği için merak etmiştim.

Şurda çok güzel bir açıklama var.

science.howstuffworks.com

Parlayan şey fosfor. Fosfor'un parlamak için enerjiye ihtiyacı var. Bu oyuncaklar ışıkla şarj oluyor. Kullanılan kimyasala göre birkaç dakika veya bir kaç saat ışık veriyor. Kol saatlerinde ise tritium denen radyoaktif bir madde var. Böylece sürekli parlayabiliyorlar.

evet yayar.

ışık da elektromanyetik radyasyondur.

kesin bilgi.

p.s. radyoaktif bilgisi yalan, fosfor radyoaktif değil. ayrıca birçok gıdada da bulunan bir madde. doğrusu fotolüminesans olacak.

Gardan 6-7 dk yurume mesafesinde ulus metro istasyonu var, metro ile kizilay'a gecip kizilay-guvenpark'tan dolmus veya otobusle gidebilirsin.

Kızılay'dan Çayyolu metrosuna da binebilirsin. Odtü durağında inersin.

Metroyla Kızılay'a geçtikten sonra hiç yukarı çıkmana, tekrar kart basmana gerek yok. ODTÜ'ye giden Kızılay-Koru metrosuna binersen, A1'de inerek kapıda belirli aralıklarla kalkan okul ringlerine binebilirsin.

sincanda inip dolmusla kapida inebilirsiniz.

Sıfır masraf

ne kadar birikim olduguna bağlı

enpara, masrafı yok.

en azından kasımı beklesen bi kaç lira daha ucuza alabilirsin.

Türkiyede ucuzlayan bişey duymadım ben, şimdi al bin bence. Beklemeye değmez.

kışa doğru arabalar ucuzlar.

bayramdan önce zaten alma. aralık ocak en uygun aylar araba almak için. bir de bedelli çıkarsa o ara 2. el piyasası baya düşer gibi geliyor.

ucuzlamak? bulunamadı.
aylarca arabasız kalacaksın ne kadar ucuzlamasını bekliyorsun?
bence değmez, direk alabiliyorsan al

araba acil değilse biraz daha bekle 1-2 ay sonra 20-25 binlik bi kelepir araç al
nisan ayından sonra elden çıkar, 30 bin küsürlük araç al

Üçüncü bir sorum olacak. Soru görünüyor mu, yoksa bir tür bug mı oldu:)

duyuruyu genisletince bombos gorunuyor. baska tarayicidan da denedim. cok ilginc.

şaka maka harbi bug oldu başlıkta yalnız.

soruyu tekrarlıyorum yukarıda ama bu duyuruyu da bırakayım, belki moderatörler çözer sorunu.

iste bunu fizik bile aciklayamiyor

cevap: varlık yokluk içinde, yokluk ise varlık.

not: fizikçiyim.

Eğer trafik.polisinin olmadığı bir saat ise yani denetimin vs rahatlıkla indirirler

Ankara'da ukome kararları gereğii yasak. Dediğiniz blgede çok fazla polis oluyor..

Ama sabah 6 dan önce veya 24 den sonra ise indirebilirler.

ankara merkezden onceki indirdikleri son yer polatli o yuzden durmuyorlar ama sormakta fayda var, bir de gece ise belki ise yarayabilir.

indirmedikleri için polatlıda inip minibüs ile devam etmişliğim var.

regus var ama dediğiniz fiyatların üzerinde.

"yarın öğretmen olduğunda her gün aynı çift yırtık ayakkabıyla gelen öğrencin olursa, onun yüzüne bakabilecek misin? yüzün kızarmayacak mı?" bu konuda haklı olduğunu düşünüyorum. 30+ çift ayakkabım var, utandım ben.

5 galiba ne gerek var be o kadae ayakkabiya

Vay be. Bundan hoslanan elemanin mesaj atmasi sana nasil kapak oluyormus, bunu cozemedim.

terlik sayılıyo mu? :(

bir çift var benim, 2.5 yıldır giyiyorum. sonunda annem "wtf dude" dedi,, içi parçalanınca kendisi yeni bir tane almaya karar verdi. ama ne zaman bilmiyorum. ilgilenmiyorum. memnunum ben bu ayakkabıdan.

e alsın arkadaş sana ne? onun için saçma olan ama senin bütçe ayırdığın şeyler yok mu hiç?

berk olayı çok iticiymiş yalnız. sanırım ona çok sinirlendin sen ayakkabı olayının gerginliğini atamadın.

cevap olarak: 20 civarı.

bilmiyorum benim 20-30 yok -ama çok almışlığım var bütün ayakkabılarım kayboldu mesela bi ev taşıma hikayesinde :)
bu muhabbette soru hakketen kaç çift ayakkabımız olduğu mu? Allah size kolaylık versin.

Tüketim toplumu işte. Az bile demişsin. Ayrıca orospuluk ne alaka. Millet zevkinden orospu olmuyor.

Hesapliyorum==> 9-10 topuklu + 2 cizme + 1 bot + 1 tiger + 1 converse = 14-15 cift ayakkabim varmis. 1 tane de spor bi sey alicam bakalim yakin zamanda. 16 olur.

3 çift günlük
3 çift resmi/klasik ayakkabı
1 çift spor ayakkabısı
1 çift halı saha
1 çift bot
1 çift sadece bakkala giderken falan giydiğim eski ayakkabıyı da sayarsak

toplam 10.

Kac cift oldugunu inanin bilmiyorum, bazen 2-3 cift annemlerde unutup gittigimde 'aaa bu da mi varmis?' dedigim oluyor ama söylediğinizi düşününce ben de utandim sahsen. Oyle alışveriş manyağı da degilim ama nasil bu kadar birikmiş bilmiyorum.

Berk olayi da söylediği gibi cok abesmis. Ben olsam ben de iyi o zaman berke git derdim. O nasil tepki oyle yahu?

20 çift ayakkabı bir kadın için fazla değildir bu arada,3 çizme 3 keten ayakkabı 3 topuklu 3 sandalet 3 babet 3 bot zaten 20 etti, erkek gözüyle değerlendirmeyin.

bot, 2 yürüyüş, 1 halısaha, 1 basket, 2 klasik tarzda. klasik olanlar babamdan hacıladım lazım oldu diyerekten normalde öyle ayakkabım yok. 5 diyebiliriz yani.

ancak olay hakkında yorum yapmak istemiyorum, sadece merak ettim. ondan hoşlanan tip var, hoşlandığı belli, kafasına göre mesaj atabiliyor ve sevgilin sevindi?

bence bir kez daha düşün.

berk olayı saçmaymış ama eleştirinizi çok haklı bulduğumu söyleyemem. seksen9'a katılıyorum bu açıdan.

benim 25 falandır herhalde, annemle birlikte giyiyorum, bunlardan 10 tanesini falan 8 9 yıldır giyiyorum.

canımızın bir şeyi istemesi ya da çok beğenmemiz her zaman ihtiyacımız olduğu anlamına gelmez.

benim için de fazla tüketim israf fakat bunu sevdiğim birine açıklarken kullandığım kelimeleri seçerken özen gösteririm, daha uzlaşmacı kelimeler kullanmaya çalışırım

sadece iki çift.
bunların bir tanesi spor tarzda, diğeri ise bot.

6-7 çift falan. param olsa daha da çok olur beğendiğimi gördüğüm gibi alırım.
şimdi mesele ayakkabı meselesi değil esasen, biri teknoloji manyağıdır senede bi telefon değiştirir biri de ayakkabı. imkanı varsa alır. o kadar alakasız şeylere çarçur ediyoruz ki parayı. ama etmesek de kazan ama istediğini alıp kendini kısa süreli de olsa mutlu hissedemedikten sonra ne anlamı var. imkanları zorluyorsa orada bi sıkıntı var demektir. ihtiyacı olmadığı şeyler için borca girmek gibi mesela.

berk olayına bişey diyemicemm mevzuyu anlayamadım orda.

2 cift spor ayakkabi
2 " bot
1 " terlik

erkeğim. üç çift ayakkabım var. bir de yılda üç kere falan giydiğim botlarım var. eşimin 40 çift falan vardır. hastalık bu, kendisi de kabul ediyor.

2 bot
1 sandalet
2 topuklu
1 bootie
2 spor
1 Babet
1 günlük
Bunlari sık giyiyorum. Birkaç tane daha var ama onları nadiren giydiğim için saymadim. Ayağıma uyan, vurmayan nadir ayakkabı olduğu için bulduğumda alırım. Nasılsa bir gün ihtiyacım olacak ama o zaman bulamayacağım.

30+ var sanirim. Hatta evde ayni ayak numarasinda 4 disiyiz, 100+ ayakkabi var. Seviyoruz; aliyoruz.

5 tane var 3 tanesini giyiyorum. Oh Berk mesaj attı tavrı terbiyesizlik. Onun dışında haksızsın, senin paranı harcamıyorsa istediğini alabilir. Hele yırtık ayakkabılı öğrenci ajitasyonu çok gereksiz, bir sürü aç insan da var o zaman bir dilim ekmekle doyurun karnınızı hiç zevkine bir şeyler yemeyin.

1 çift eski, acil kısa mesafe kullanımlık, çorapsız arkasını ezerek giydiğim var terlik gibi...
1 çift spor salonunda kullanmalık ve bir çift günlük kullanmalık adidas koşu ayakkabılarım var üst/orta seviye.
toplam aktif kullandıklarım sadece bu üçü. kışlık da bir çift botum var.
kenarda neredeyse hiç kullanmadığım 3 çift daha var ama biri hediye zaten, 2 kere giydim 2 yılda.

senin abarttığın seviyede bir sorun değil yinede.

Yaptığı yanlış, bence bu tarihi not et +28 gün koy ve karşına çıkan tarihlerde olabildiğince sabırlı davran.
5-6 çift ayakkabım var, erkeğim.

Bak o kadar sakin sakin yazdım o yüzden geçmedi sinirim, sevgilisi olan kıza yazan o berk g... neyse sakinim, baktın olmuyor zorlama koy tekmeyi.

hala elim ayağım titriyor amk

birader ayakkabıyı siktir et bu kıza tekmeyi vur. ne demek kapak olsun filan. her kavgada hoşlanan insanlara sevinecekse takar boynuzu. ayriyetten bu kız bildiğin açgözlü. yapma etme

Çizmelerde sayılırsa 50 den fazla

sen cimrisin
kız da patavatsız.
ayrılın.

annem emekli ilkokul öğretmeni, oturup saymadım ama hayatı boyunca hep 4-5 çift ayakkabısı oldu sanırım. benzer şekilde kardeşim (erkek) öğretmen, onun da farklı durumlarda giymek için 4-5 ayakkabısı var sanırım.
ben evden çıkmayan bir çevirmenim, 2-3 yılda bir siyah bir gore-tex benzeri bir şey alıp her yerde giyiyorum, bana yetiyor.
buna karşın 5 yaşındaki yeğenimin ayakkabı ve terlik sayısı hepimizi katlar.
kadınların farklı durumlar için giyecekleri ayakkabılar düşünüldüğünde 4-5 çiftin altına düşmesi pek mümkün değil. ortalama 10-15 çiftin de normal olduğunu düşünüyorum. kendi sevgilim olsa 20 çifte kadar homurdanmam sanırım, ama sonrasında biraz homurdanabilirim. hadi ayakkabıları geçtim, o kadar ayakkabıyı nereye koyacağız:)
neyse çok zorlarsa kedim yer zaten ayakkabıları:)

Ben erkeğim. 13 çift ayakkabım var. Genel olarak benim değil ama çoğu insanın ayakkabı tutkusu var. Gerçekten çok ihtiyacı da olmasa alması bu tutku neticesinde normal. Ona çok karışmayın cidden abartılı birşey yapmadığı sürece. Ki bunun 2-3 katını gördüm bazı arkadaşlarımda. Zengin falan da değiller. Ama engel olamıyorlar işte.
Bunun yanı sıra kız arkadaşın görgüsüz ve patavatsız bu anlattıklarından çıkardığım kadarıyla. Ben ailemden böyle gördüm ve aha çocuk mesaj attı demesi bunlara işaret. Bence sırf bu tutumunu ileride sorun edeceksin.

1 tane spor ayakkabı.
1 tane de krampon.

1 tane de eski bir ayakkabı var, bebelerle minyatür kale maç yaparken giyiyorum.

kız arkadaşın çok iğrenç bi insanmış. "al işte kapak olsun" nidaları falan. ağzına kürekle vur ve terk et.

ayakkabı bilmiyorum, saymadım. ayağım küçük olduğu için ben de bulabildikçe mutlaka alıyorum ama zaten çok nadir buluyorum.

ayrıl.

4

sandalet, spor, ciddi, biraz ciddi.

bana gayet yetiyor.

giyebildiğim 2.
eskiyen yıpranan 2.

sana helal olsun çok güzel anlatmışsın kıza olayı.biz ailemizden böyle gördük lazım olmasada alırız mantığı çok saçma bence. sen o kızla anlaşamayacan abi ayrılın siz.

15 civarı. Ayakkabıyı dert etmezdim ben. Sonuçta herkesin lüks sayılabilecek harcamaları olur.

Mesaj konusunda da direkt saçmalamış. Sinirlendiğinden demiştir büyük ihtimalle ama yine de saçmalamış.

1 bot- 2 spor ayakkabı, 1 converse

4 çift ayakkabım var her an yetiyor.

batacak tabii ki. hala batmaması mucize.

sikko bir telefondu. ömrümde etmediğim küfürler ettim. ama çok güzel yazılıyordu o ayrı.

iyi donanım, kötü yazılım ikilisi sebebiyle batıyorlar.

hangi belgeler lazımsa tek tek randevu alıp o uzmandan onay alabilrsin. mesela göz muayenesi için göz uzmanı göz bulguları normal izlenmiştir diye bir çıktı alıp sekreterden imzalayıp verebiliyor.

beşiktaş sait çiftçi hastanesi bugün 200 tl dedi bana işe giriş raporları için. zamanım da bol diyorsan dediğim yöntem daha ucuza gelir.

akciğer grafisini de verem savaşlar çekiyor. taksimde var bir tane ama kaç para ister bilemiyorum.

ne tarafta oturuyorsunuz? erkek arkadaşım geçen hafta yukarıda söyledikleriniz ve birkaç testi daha 50 liraya yaptırdı. isterseniz hastane ismini verebilirim.

osgb'ler genelde bu işlerin tamamını 50 liraya yapar.

osgb + 1

Yanlis hatirlamiyorsam bizim tandiklar yaptirmisti. Anadolu sigorta dan. Kişi basit yillik 2000 lira olması gerek. Değişik paket seçenekleri car mi bilmiyorum. Ayrıca aklinda bulunsun ileride seker hastaligin ciktiktan sonra sigorta yaptirisan o zaman seker hastaligini karsilamiyorlar. Yani sağlarken bir an önce başlat derim

şurayı arayip bir sorun uygun fiyat vereceklerine eminim.

www.sairsigorta.com

bunun cevabı sigortanın kapsamına, yaş, cinsiyet ve hastalık geçmişinize göre değişir.

şirketinin çalıştığı acentanın iletişim bilgilerini alabilirsen tekrar devam ettirmek için avantajlı fiyat alabilirsin.

1250-2500 civarında

Kurye veya bilgilendirecek personel getirsin diye seçim yapılıyordu diye hatırlıyorum. Bilgi almak istemiyorsan da gelen banka personeline acelem var diyip işin içinden çıkabilirsin..

Geçen haftalarda aldım. Seçenekte "bilgi almak istiyorum"u seçmememe rağmen personel geldi. Vaktiniz varsa bilgi aktarmak istiyorum diye sordu, benim o sırada işim olmadığı için olur dedim. Siz tersini yapabilirsiniz.

Bana formu çalışanları getirmişti.

Formu kurye değilde çalışan bir arkadaş getirmişti,çok iyi bir insandı hem diğer banka personelleri gibi yavşak tavırları yoktu. İşim var diyip postalasanızda olur.

elinde tablet olan bir çalışandı.

çık ana cadde/sokaklardan birine turla, bi kafede otur, insanları gözlemle.


edit: bi de afedersin ama Ankara'da sıkılmayıp napıcaksın, deniz yok bişey yok :\

Kızılay'a git, otur bir bara canlı müzik dinle, biranı iç. Hayatı sorgula, ben neden yalnızım diye sor.

Ulus tarafını gez.

sinemaya git.

go karta git, gidersen haber et ben de geleyim (istanbul yolu çakırlar girişi)

diyafram egzersizlerine çalışırsanız iyi olabilir. Öncelikle diyafram nefesini tanımak için sırtüstü uzanıp uyurken olduğu gibi nefes alabilir ya da çiçek kokluyormuş gibi yapabilirsiniz. Anahtar nokta nefes alırken göğsünüzün neredeyse hareket etmemesi. Sonraki temel egzersiz, bahsettiğim şekilde nefes alıp kontrollü halde (yani birden değil yavaş yavaş) vermek. Bunlar temeller. Daha da geliştirmek için internette araştırabilirsiniz. Ben buraya bi' link versem güzel olabilirdi ama benim de öyle direk bildiğim bir yer yok.

Çıkardığın sesin, küçük dilininle damağın birleştiği noktada yoğunlaştığını hissedecek şekilde konuşursan kayda değer bir seviye artışı sağlayabilirsin.

Genzinden değil daha önden konuş yani.

diyaframınızı geliştirmeniz, hiç sevmem meslek icabı bağırıp çağıran insanları, hele insanları azarlamak için kullanıyorsa vereceksin köteği.

ses açmayı öğrenirseniz sesinizi zedelemeden bağırmayı öğrenebilirsiniz. önce sağlık.

sonra karmmark'ın dedikleri

sana sormalı.

bilinçli yapılıyorsa kendi çapında bir troll'lük oluyor, kimsenin bilmediği ama sadece senin bildiğin türden bir troll'lük.

ama kafa karışıklığından dolayı böyleyse, sorun yok yola devam.

ergenken ben de yapardim. kasetcilere tek tek gidip black metal gruplariin kasetlerini sorardim. dedim ya ergenlik iste.

ne trolü elfsin elf. kulağının sivrisine kurban.

(bkz: derdini sikeyim butonu)

Kaz tüyü olabilir, silikon olabilir ya da boyun destekli sünger yastık.

kaz tuyu alma. kurk almaktan farksız.. hayvanları canlı canlı yoluyorlar.. bır yuzeyı duz sılındır seklınde yastıklar var tam boynuna oturuyor.. ınanılmaz rahat .. buyuk eczanelerde bulabılırsın veya medıkalcılerde.. boyle parmagını batır içne gorsn cektıgınde ıse yavaşşşça gerı duzelsın .. hıh ışte o yastık senn aradgn.. sana hak veryorum dostum.. dogru yoldasn

@lan visko yastiktan bahsediyor da, ben hic alisamadim ona.

herkesin yastik zevki baskadir ya yuzunu dayamadan anlayamiyorsun.

mesela ben alcak yastik severim, yastiksiz bile yattigim olmustur.

kaz tüyü yastık muhteşem. onun dışında yataş climatic (yazım şüpheli) yastık da şukela.

şunu kullanıyorum ben ve çok memnunum. yatasgrup.com.tr

hem yüksek değil, hem de ben yazın geceleri çok terliyorum. makinaya atıp 95 dereceye kadar yıkayabiliyorsun. kirlenme derdi yok. ayrıca silikon ve anti allerjik malzemeden yapılmış. kaz tüyü filan sakın...

kaz tuyu yastiktan nefret ediyorum. heryerime batiyor. ben visko diyorum. mis gibi ortopedik. ya da babanne sosis yastik

kaz veya her türlü hayvandan elde edilen ürünü seçeneklerden çıkardım. şimdi yumuşak bir boncuk mu pamuk mu mikro mu öyle bir şey deneyeceğim birkaç gün...

e yani var biraz.

Cevabı ne yapacaksın ? Ben de bunu merak ettim.

Cevab veriyorum: eved.

Tahrik olup cevap vermek istiyorlar.

Trollüğün mantığı sazan.avi, işte bunlar da o sazanlar.

bir delinin(troll) kuyuya attığı taşı, çıkarmaya çalışan 40 kişi, her yerde vardır, doğaldır.

trolleri, bu adamların başlıklarına yazmayarak değil, bu adamların cirit atmasına izin vermeyerek engellersin. tabi engellemek isteyen bir kuyu sahibi var mı? orası muamma.

burada da bir sürü var. evet aptal sanırım. tanıdığım aklı başında yazarların, yıllardır badim olan adamların hiç trollere kandığını görmedim.

Aslında çok akıllı adamlar, yalnızlar bence biraz.

Hirs yapiyorlar bence. Tutamiyorlar kendilerini

air güzel acıklamıs işte. savan avı işte.

Dünün en beğenilen entrylerine bak bir hafta üstüste anlarsın.

Eksi ben 2008de yazmaya basladigimda da boyleydi. O zamanlar zenci, nbdi, dengizik gibi troller vardi ve kimisi cok komik oluyordu :) yine trolleri beslemeyin diyenler vardi. Yanlis hatirlamiyorsam onetim uyari bile yapmisti trol besleyenleri konu alan.

troll yuvasıymış da, kırk akıllı olarak ekşiiciler hata ediyormuş da...


he, chp'li olmayan, dindar olan, ateistlere sorular soran, solcuları eleştiren, sağcı herkes troll zaten.


bu zihniyettekiler de aptallıklarını kanıtlıyor zaten.

soru ve nick uyumu :))

ben şahsen aptal olduğumu hissediyorum zaman zaman

yarı yarıya. ama aptalların elinin ayarı olmadığından aptal yarı aşırı baskın çıkıyor.

şimdi en beğenilen 10 entryme baktım en uzunu 3 satır. okumayı da sevmiyorlar. kime ne laf soktun kime ne ayar bkzı verdin onun derdinde okuyucular. her birimiz de bi immanuel tolstoyoski, bi nazmiye demirel, bi vulpius olamayacağımıza göre :(

önde giden aptallardan biriyim ben mesela:)

insanin aptallik anlayisina gore degisir. kimisine gore kisinin yalnizca eksisozluk'te bulunuyor olmasi dahi aptal olarak nitelenmesi icin yeterlidir.

anlamiyor da olabilirler, ne kadar zekice cevap verdiklerini gostermek, begenilmek istiyor da olabilirler, troll'leri verdikleri zekice cevaplarla yeneceklerini dusunuyor da olabilirler.

okur merkezli yaklaşım ve alımlama teorisi gibi edebiyat teorilerine göre pekala yapılabilir bu yorum.

sch nin kedisinde, göreceli olan konu "varlık". kedinin varlığı. kedi hem var hem yok. diğer olayda kazığın varlığından eminiz, ama işlevi konusunda süperpoz durumu var. bir şeyin var olması olayı, işlevi olması olayından daha önde ve önemli değil midir? hmmm bi dakika, burada kazığın varlığı da süperpozda aslında. sen çok uzakta olsan, kazığın varlığından nasıl emin olabilirsin ? diyebilirsin ki, "bu oradan geçen kişinin kazığa bakışına bağlı."

sonuç: bence birbirine benzer iki durum var.

aslında zaten kedi hem ölü hem diri değil mi? biz sadece kapağı açıp göremediğimiz için ya da sadece bir halini gördüğümüz için ya ölü ya diri diyoruz. kapağı açmadığımız sürece hem ölü hem diri değil mi_

@revani Şimdi bildiğim kadarıyla şu meşhur parçacıklı deneyde birden fazla durumda aynı anda bulunan parçacıklar gözlem altına girince duvarı aşamıyordu. Fakat bu hikayede gözlem olduğu için yine aynı anda ayrı işlevler yapmıyor sadece süreci gözlemlediğiniz için uzn vadede farklı gerçekliklerine şahit oluyoruz. Peki bu hikaye dışında başka bir perspektiften analiz edebileceğimiz, farklı sonuçlar çıkarabileceğimiz başka bir örnek daha var mı mesela?

@lehim ve havya hyprid 472 nin post'u bence soruna cevap olmuş, birinde durum esasken diğerinde işlev var ve bu da bakış açısına göre değişir. @hyprid472 peki sch kedi mevzusuna şöyle yaklaşsak, yeni doğan bir bebek 3 saniyelik nefes alış verişten sonra hayatını kaybediyor, bu bebeğin tüm hayatı doktorun hayatının sadece 3 saniyesi. Sch'nin kedisine bağlayamadım örnekle ama iki gözlemci olsa diyelim farazi, biri deneyin gerçekleşmesi esnasında odada bulunurken diğeri kahvaltı yapmadığından poğaça+çay almak için kantine(!) gitmiş olsun. Silah ateşlendiğinde ilk gözlemci can çekişen ama hayatta olan kediyi görmüşken (tabii acil gelen telefon yüzünden çıkmak zorunda kalmış) diğer gözlemci elinde çayla içeri girdiğimde kediyi ölü buluyor. Enteresan şeyler bunlar.

bebeğin hayatı konusu sch nin kedisi konusundan farklı gibi geldi. bebek 3 sn yaşadı ama daha fazla yaşama ihtimali var mıydı ? olsa bile zaten olasılıklardan hangisinin gerçekleştiğini an be an görüyor olacaktık. tahmin yapmak zorunda olmazdık. bebek olayında bi kelime oyunu var. "bebeğin hayatı" derken, bebeğin yaşamını değil, sadece hayatta kalma süresini kastediyoruz. yani doktor da atıyorum 55 senedir hayatta kalıyor. ve bu hayatta kalma süresinin üst limiti var, alt limiti yok gibi bir şey (insanın en fazla süre canlı kalabileceği süre az buçuk belli, en kısa canlı kalabileceği süre de milisaniyeler bile olabilir. "canlı kalma" kelimesi yerine "hayat" kelimesi koyarsak, hayattan kastedilen bir yaşanmışlık duygusu olacaktır ki, bu duygudan 3 sn hayatta kalan bir bebek farkında bile olmaz. yani bebekle doktorun yaşamlarını değil, "hayatta kalma" sürelerini karşılaştırabiliriz. 2. örneğin için aklıma gelen, bu belirsizliğin yaşanması için gözlem yapılmayan bir ortam olması lazım. sch nin kedisi durumu için 2 ihtimalden hiçbirisinin ağır basamayacağı bir ortam olması gerekiyor. gözlem yapmadan, sadece hesap yaparak yorum yapamadığın bir durum olmalı. verdiğin 2. örnekte zaten kediye ne olduğunu görmüşler, sadece zamanlama farkıyla farklı şekillerde görmüşler, bence bu konu kuantum felsefesine uzak gibi.

sch nin kedisi örneğinden anladığım şuydu aslında: gerçeği çoğu zaman bilmiyoruz (bilsek bile, tam anlamıyla bilmiyoruz, yer çekimi gibi mesela. varlığını biliyoruz ama 2 kütlenin hangi mekanizmayla birbirini çektiği biraz karışık bi durum, 2 kütle arasında güç transferi yapan başka bir "madde" olması gerekli, ama nerede ve tam olarak ne? gibi), bir zan üstüne varsayımlar kuruyoruz. yani hayatımız, kabaca gördüğümüz bir gerçeklik üzerine kurulu. bu yüzden determinist bir yöntemle kesin sonuçlar çıkarmak nafile olacaktır. mesneviye sorsalar "senin kazık ne oldu" diye, verebileceği en iyi cevap "her şey olmuş olabilir (süperpoz) !" olacaktı. bunu senaryoları abartıp "hayat" üzerinden de ilerleyebiliriz. hayatı nasıl tanımlarsın ? en ince veriye kadar elinde kanıtların var mı ? eğer yoksa ki bence yok, ne demeliyiz ? kutunun içindeki kedi biziz aslında.

konunun uzmanı değilim, abartmış ve saçmalamış da olabilirim.

schrödinger'in kedisi meselesinde gözlemciye bağlılık sıfır. ortada tüm gözlemcilere göre bir belirsizlik (aslında kesinsizlik, ama senin güzel hatrın kırılmasın; certain, uncertain, uncertainity) var.

diğer hikayede ise, gözlemciye göre değişen bir değer yargısı var.

edebi kısmını bilmem, ama biz fizikte belirsizlik ile göreliliği karıştıranları pek sevmeyiz.

@hyprid ben ilk posttan sonra saçma sapan çıkarmlarla çrnekler vemeye başlamışım, konudan sapıldıysa en büyük pay benim o yüzden saçmalayan sen değilsin benim :) e.k.'ye bir daha geldim, sen konuya nokta atışı yapmışsın dostum. Sch kendisi meselesi belirsizlik mesnevi hikayesi ise görecelilik, bu kadar anlaşılabilir ifade edilemezdi.

bir not kağıdına yazıp cebimde taşıyorum, bazen de telefona alarm kuruyorum.

arada tekliyor ama beyin bedava. kafamdakilerin-yapacaklarımın başka bir yerde kayıtlı durması hoşuma gitmez.

evernote o kadar da pratik degıl gıbı gelıyor bana.

masa basında işin varsa, yani ofis falan masan varsa; post-it güzel bir olay.

patır kütür yaz yapıştır. işini halledince at çöpe. zaten göze battıgı ıcın bıle ısını yapıp kagıdı atmak ıstıyorsun.

benım en buyuk organızerım post-ıt valla bu aralar.

valla ben önce kafamdan planlıyorum, sonra yazıya döküyorum (elektronik olarak daha çok , yani word vs.), ama iş uygulamaya geldi mi savsaklıyorum. ama yine de sadık kalmaya çalışıyorum %75 olarak.

Biri daha sormustu bugun. Google calendar. Hem pc de hem telde bunu kullaniyorum. Mukemmel bence. Google'in dgier hizmetleriyle koordineli calisiyor. Google yazilimlarina hastayim zaten.

Her hafta başında bir A4 sayfasını ikiye bölüyorum ortadan, yapılacakları sırayla yazıyorum. Yaptıkça da üstünü çiziyorum. En temizi bu.

Cep telefonunda not kağıdı şeklinde "widget" var. Ekrana bir not kağıdı yapıştırıp, onun üzerine yazıyorum, yaptıkça siliyorum.

kisa vadeli yapilacaklari post itlere yazip ajandama yapistiriyorum (alisveris listesi gibi) ya da belirli bi günde yapilacaksa (kütüphaneden kitap alinacak gibi) ajandaya yaziyorum. yapilanlarin üstünü ciziyorum. bir hafta icinde hepsi bitmemisse post-iti diger haftaya yapistiriyorum ya da yeni yapilacaklarla birlikte yeni bir post-it yaziyorum.

uzun vadeli yapilacaklar icin (alinacak/aldirilacak kitaplar gibi) ajandamin arkasinda bir listem var, ayni liste yine bilgisayarda note dosyasi olarak mevcut.

Ajandam var, uzun dönemli her şey orada. Haftalık planı da bir tane uzun ince not defterim var, süper bir yapılacaklar listesi defteri. Her hafta tek tek yazıp sonra üstünü çiziyorum.

Eski işyerinde lotus notes ajandasini kullanıyordum. Şimdi de android telefondaki takvimi kullanıyorum.

samsung galaxy note 2 > s not uygulaması. kalemle birlikte süper gidiyor.

samsung s planner widget kullanıyorum, google'la senkronize ediyor otomatik.
bir de google keep kullanıyorum notlar ve listeler için.

(bkz: hayatını düzene sokmak/@compadrito)

Her hafta başında Microsoft Project'e yapmam gereken işleri organize ediyorum (şu gün şu kişinin doğum günü partisi var, şu gün şuraya seyahat edilecek, şu gün şu konuda toplantı yapılacak, şu gün şu müşteri ile bilmem ne konusu finalize edilecek gibi envai çeşit konuda). Bu project sayfasının çıktısını alıyorum ve sürekli yanımda tutuyorum. Genellikle 5-6 A4 sayfası uzunluğunda oluyor.

Günlük olarak ise Windows'un sticky notes unu kullanıyorum. Laptopun ekranını sticky notes a ayırdım her gün yapılacak işlerimi bunlara not alıyorum.

Ofiste bir tane asistanım var; ben yurtdışındayken sürekli işlerimi düzenli tutuyor. Bunun dışında da danışmanlık yaptığım işler için internetten virtual asistan tuttum kendime organizasyon bozulmasın diye.

Son olarak, yolda vs. aklıma bir şey geldiğinde evernote ile senkronize kalıyorum.

Bunların hepsini yapmazsam hayatım bombok oluyor.

ufak ajandalar kullanıyorum, gün/hafta/proje bazında listeler hazırlıyorum, çok önemli ya da acil şeyleri ek olarak whatsapptan kendime yazıyorum (bazılarına beyin gayet paralı ühüh)

Google Keep, ios notifications.

gnotes

Arada bi kağıda deftere yazıp üzerini çiziyorum, ama genelde kafada tuuyorum. Aklıma geleni anında yapmaya çalışıyorum. Beraber çalıştığım arkadaşlarla paylaşıyorum, yeri gelince hatırlatıyorlar.

google inbox baya faydalı oluyor. artık önemi olmayan mailleri arşivleyebiliyorsun böylece hala önemi olanlar kalıyor. mailimi her kontrol ettiğimde de onları görüyorum ve aklımda kalıyor.

araya isterseniz to do notları da yerleştirebiliyorsunuz.veya 3-5 gün sonra tekrar hatırlat diyebiliyorsunuz. her şekilde maillerinizi devamlı takip ettiğiniz için 'to-do liste uyma disiplinsizliği' sorunu çözülmüş oluyor.

(bkz: keynote nf)

code.google.com

linkedin.

hepsi. nereden geleceği belli olmuyor çünkü.

gmzo +1

Nasibin nerden geleceği bilinmez, bütün alıcıları açmak lazım bu tür durumlarda.

kariyer>secretCV>yenibiriş
linkedinden de ilgilendiğiniz sirketin ikcısına mesaj atabilirsiniz. hatta bence önce danısmanlık firmalarının ikcılarını ekleyin

secretcv

hiçbiri.

işe yarar şeyler torpil ve tanıdık.

elemanonline